Birlik İlmi
  MAYA (7)
 

MAYA (7)
19 MAYIS 2013 – İYİ VE KÖTÜ – BİRLER KAPISI 

19 Mayıs 2013 tarihi, tüm ilmi has olan yürekler için yeni bir yaşamın sayfalanışının başlangıcıdır. O tarihte yaptığımız Kural Çalışması’ydı. Mayalanan o yoğun Cevheri Kurul kayıtları, Bütün için yapılan çağrıydı… 

Yaşamın sonsuz sırrı olan bilişin hasatının yapıldığı o güçlü yücelikte; her dürüm bilinç, bir zaman sayfası olarak orada bulunmuştu 

O güne çağrı, Birler Kapısının Toplumları’naydı. Her bir toplum, bir yaşam sayfasıydı ve zamanın toplumları olarak bilişi hak etmiş olanların, o görev tahtında cemaatleri ile dürümlenmeleri ve süzülen o yüce cevherde, kendi yarınlarını kodlayıp hasatlarını hak edip yapmalarıydı istenen.

O gün, yerden Gök Sözcüleri tohum ekerken, Gökten de yer sayfalanışı yapacak olanlar belirlenmiştir. O çalışmada, dünyayı hak etmeyenler de kötü ya da iyi olarak tefrik edilmeksizin BİR olarak cemaatlerini koruyacaklar ve sonsuz Işık Yağmurları altında güçleneceklerdi. 

Şimdiye kadar iyiye ve kötüye ilişkin mutlak olan hiçbir bilgi vermedik. İyi olarak nitelendirilen değerler, yenilerin eseri değildir. Eski Yüceler, kendilerince iyi olanı hak edip iyi olarak dürümlediler. İyi, o yolcular için iyi olandı ve iyi olan, onların kendi yaşam sayfalanışlarında var ettikleri değerlerin tahditlerinden ibaretti. Onlar için iyi ve kötü değerler sentezinde ve yargısında Bütün’e hizmet değildi amaçlanan. Amaç onlar için sadece sağlıklı bir dünya çalışmasının zemininin hazırlanmasıydı… Bütün’e hizmet ise bütün kütlenin cevherinde var olacak olan bir yolcu ile kaynak oluşturulup; o kaynaktan, sesleşip cevherileşip var edilecekti. Ve iyi, ortak sayfalanışla her bir yüreğin sayfasında var edilen olacaktı. 

Bunun sonucu “iyi de kötü de insan içindir” dendi. Ama iyi, BİR’e hizmet içindi. Kötü ise Birler Kapısı’nda ışık altında yaşamak için bekleyenlerin bu yaşama, umutlarını hak edip de taşıyamamaları anlamına gelmekteydi.

Yürüyerek geldiğimiz bu kapıda, koruyucu ışıkların hepsi kendi yarınlarında var olmaya çalıştılar. Herbiri kodlanıp hasat yaptılar. Diri olup Kuran oldular ve sandılar ki ilmin kaynağına vardılar. Oyun oynandı dünyada ve oyun, Altın Tohum içindi. Görevi alıp dünyaya ışık yakması beklenen çokları, Kuruldan geçerken; kodlarını, kayıtlarını birleşikten ayırıp geçmek istediler. İşte o zaman, sanal yaşama görevli oldular. Çünkü onlar, yeni yarınları, hasta yoğunluklarından görevlendiremediler. 

Şükrettik ki dünya yenilendi. Şu ana kadar yapılan yapıldı ama yapılacak daha çok şey var. Bunun için dürümlenen herkesin yarınlarını hak edebilmeleri için BİR olmaları zorunluluktur. Ölü, üzerindeki gücü bilir ama kendi yüreğini, yenilenen dünyada artık bilemez. Buyurun, ölülerin Hak Taht’a umman olabilmeleri için Birleşmeleri gerekir. 

Büyük kötülükleri hak eden Yüceler, kendi yürekleriyle hasat yapamadıklarında Birlik kuramadılar. Öz geçişlerini yapacakları beklenen onlar, Kuran olamadılar ve son sözün söylendiği Yüce Çatı’yı kurarken, o çatıda bulunamadılar. İşte yapıp yaptığımız o çatıdır o çatı, “Islah İlmi”ni hasatta dürümlerken, herkesin kendi yolunu hak etmesini isteyen bir çatıydı. Yedek çalışmalar yapılacak ve sonsuzluk tohumlanacak, görevliler Birlik kuracaklardı. Dere olup akan yürekler, Sultanlık yapmaktan öte sonsuzlukta Kuran olacaklardı. Her dere sadece insan soyu için akmayacaktı. Sınırlar çizilecek her bir yaşam için o dere akacaktı. Bütün Meclisler bunun için çalıştılar ve kurtarılmış yaşam sayfalarında, tüm insanlık, tahtın ışığı oldu. Yürüyen, düşlerin yüceliğinde yürüdü. Ama o düşler, sabah sayfalarında, ışık kayıtlarında görev ile kodlanamadığında, yol ilme ulaşamadı. 

Ören ve örülen her yürek, BİR’e hizmetçidir. Ören, bizdik ördüklerimiz bizi hak eden ve etmeyen yüreklerdi. Bundan dolayıdır ki biz ördüklerimizi sonsuz sayfalarda sınadık ve baktık ki bizi has tartıda tartmaya kalkmışlar. Kör ve sağır olan o yoğunlukları koruyacak görevlilerimiz yoktu. Sadece onları harlandırmak üzere görev taşıttık yolcularımıza. Nefesleri yoktu ve yüreklerinde görev tertibi yoktu. Öz Göç, hak eden ve etmeyen her bir yürekle yapılacaktı. Ancak, nefesi olmayan yürekler, tohumlarını hak etmeden, yüreklerden öz göçü başlattıklarında, dürümlenemeyeceklerdi. 

Büyük bir sırdı görev sayfalanışı ve biz, cennet sayfaları, altın tohumları ve yolcuları alıp dirilttik. Onları kodlayıp hasata; has, sessiz islahi yoğunlukla kayıtladık. Baktık ki görevliler, yine zirvelere umutla ulu çalıştırıcı bekleyip dürümlenmekteler. Dedik ki biz sizi size verdik. Neyi başarıp neyi başaramayacağınızı izlemek istedik. Ve dendi ki “sizden siz olup BİR olduğumuz zaman size sizi anlatacağız. Biz, sizi sizden değil bilgi haşatını yapan yürekten beklemekteyiz.” Şükür ki bunu anlattı yürekleri bizlere. Ve zaman sonsuzluğunda güçlenen birleşenler, bizi yeni zamanlara kayıtladılar. 

“Hayır, şer” dediler. Ulular Düyuun’da, islam zamanlarında güçlenen işçilerden ibaret olan o Yüce Cevher’de, gerçek zerk sayfalanışlarına görevli kılındılar. Ata Kayıtlar, zamanı sonsuzlaştırdı ve yarınlara ulaştırdık her birini. Şimdiye kadar, her dere, altın bir Kuran olup akacak diye beklerken, her derenin kendi yüreğinden görev alıp kendine aktığını düşünmeleri Ses Yaşamlar’da, Din Sayfaları’nı, Kürziler’e görev veren cennetlerden çıkardı. Yedek Asal Yaşamlar’ı güçlendirdik ve yolu, Kürzi yaşamlara görev sayfalayışı ile güçlü şekilde kayıtladık. Aha gelen, bizden bize ve bizden her dürüme geldi.

Yedek bir zaman sayfası ve yedek bir yaşam için çok özel bir sesleşmedir şu anda yaptığım. Bilmenizi beklediğim, bu çalışma, Tanrı’ya umman olan Kuranlar’ın ışığını yedeklemek üzere görev cevheri ile Sistem dürümlerinden sizlere dinletilmektedir.

Yaşamak ve yaşatmak!… amaç buydu. Ayrı zaman sayfaları ve ayrı yoğun tohumlamalar hepsi zararı engellemek üzere yapılmaktaydı. Cana, Can Taht’ı kaynak diye verdiğinizde; o Can Taht onun yolunda olur. Ama Can’a cevahir olup koruyucu olduğunuzda, o yoğun tohum, Sistem’de sizde olur. Üzerinde görev taşıyan yüreklerin bulunduğu Can Taht’ında, herkesin iyi anlaması gerekmez mi? 

Hepimiz zaman sayfalarını çevirip okurken, her diriyi hak eden yürekleri koyu cevheri görev teknikleri ile kodlayan bir yolcuyu okuduk. Bugüne geldik ve gördük ki yine bir Ruh, Tohum ekti ve Ruh’un huzurunda Kuran okudu. Onun Ruhlar Meclisi olarak dillediği Yüce Cevahir Görev Kaynağı, ada sayfalarından güçlenip yüreklere inen bir kaftandı. 

Sayfa sayfa okundu yüreğim… Hah işte bu… Zamanın sayfalarını çevirdim ve görevimi bildim. Has bir zaman sonsuzluğunda tohumlandım ve yaşama sayfalandım. Ben zirvelerin herbir Yüce Can Taht’ında güçlenirken, her dilde dürümlenen Birliklerimde, birleşik olarak Kürzi Yaşamlarda güçlendirici cevheriliği yaşamsallaştırdım. Var olan ve har olan her diri birleşik ışık olup bütün olup BİR’e vardığında, dün ve dünler güçlenir ve yeni zamanlara umutla varır. Hah! İşte bu… 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 439 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol