Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 15, 2. AKIŞ
 

23.KASIM.2016.TARİHLİ NİHAN İLMİ 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2 AKIŞ

Canlarım, dünyalılar, sevgiyle hepinizi kokladım, bugün. Tümünüzü kokladım. “Nikah kıydım” dediniz, “yaşama.”.. O nikah, ilime kıyılan nikahtı.

Sizin yapmak istediğinizi biliyorum. Bu dünyayı, hologram olan yoğunluklardan ötelere taşımak… Bilmeyebilir midim?.. Mutlak bilirim. Her kim varsa yaşama inen bu gök sistemleşmesini gerçekleştirmek için indi. Bunu benden öte bilen var mı? Asla yoktur.

Benim için kolaydır, bilmek…. Çünkü ben, oğullarımı tohumlayarak görevi tohum olarak bilişe kayıtlayıp, geldim. Bire hizmetçiyim ben ama daha önemlisi, ben turkuazın tüm zamanlardaki yoğunluğunu kodlayanım.

Burada olmamın nedenini soranlara şunu izah edeyim. Kardeşlerim, dönüp bakın, zaman kapılarındakilere. Her biri gök sistemleşmesini kelamla tohumladığını düşünerek, kendine kalem oldu.

Nerede, ne yaptıysa, kelamla yaptı da hakkın kapısına varamadı. Herkes kendiyle ve kendi yoğunluğuyla yaptı, bunu. Hakkın kapısı, aklın kelamıyla kodlanır. Oraya varsaydı mutlaka kontrol kurardı ve kodlayabilirdi zamanı.

Simsiyah bir güç, tüm insanlığın Kürzi kapısında bilgi kalemi olduğunda ….Ve birlik kapısı açıldığında, ölüyü dirilten dünyayı göreve alacaktı.

Öfke yok. Hepiniz öfkelendiniz şuanda, görüyorum. Öfkeyi aşın, dinleyin. Dünden öte dünlere gidin ve bakın. Her dere aklın kapısından geçti ve yolculuk başladı ama hiç biri bütünün gözü olmadı.

Semaya insanlık boyutlarının gücünü indirdik. Nihan olan, ilm-i KA olan bilişi kodladık…. Yeri göğü yaratan insan sırrındaki o yoğunlaşmayı kayıtladık. Dince, insanlık oldu mu? Asla olmadı.

Peki bugün, biz ne yapıyoruz? İlim yapıyoruz. Murat ettiğiniz başka bir şeydi, biliyorum. Dünyayı gök sözcüleri kodlayacaktı. Yaradan, tınıyı altın ışığın gücü yapacaktı…. Ve sevgiyi kontrol edip, Allah’ın dediğini diyenlerini, bütüne hizmetçi yapacaktı.

Neden olmadı, bilir misinin? Can kapılar, canlı kalemler, cemaat kodları ve bütünün güçleri bugün burada mutlak kullukta ilm-i KA olamadılar. Astral boyutların gücünü anlayamadılar.

Kurul kararıyla dünyaya indirilenlerin çoğu murat ettiklerini hak edip, bilemediler, hak olup, kalem olup, yazamadılar.

Aşk mıydı? Akıl mıydı? Yığın, yığın kırılış mıydı bunun nedeni? Sevgiyle mi çalıştılar? Dedeler, diriydiler, dürümlerdeydiler de düzen kuramadılar.

Baştan beri dünyanın öfkesi vardı. Öfke.. Öyle bir öfke ki elini uzatana el verirdi, elini tutanı, çerçeveler, korur, kontrol eder, kodlar, toplar ve kıran olarak, kervandan çıkarırdı… Neden? İsmail-i kapıların tümünü kontrol etmeye çabalayanların bunu iyi bilmeleri gerekir.

Kardeşlerini korumayanın, korunuşu bilinmez, koruyuşu bilinir ki yoktur. Korunmaz, koruyuşu da yoktur.

Değerliler, dünya, mutlak kuldur. Bunu iyi anlayın. Dünya mutlak kuldur. Ve yaşar. Yaşamı, insanlıkla, ilimle ve hakiki levhiyle olur. İnsan olmadan, dünya ölüdür.. İnsan olmadan, dünya yoğunluğu kodlanmaz. Ve dünyanın kelam ilmi, ilmin kapısında, insan sırrıdır.

İki dünya yok. Tükenen dünya yok. Temiz zaman var. Ve temiz yarın var ama kalem olduğu zaman var.

Bugün burada çoluk çocuk toplandılar. Bizden kendilerini anlatmamızı bekliyorlar. Niye hasat olmadıklarını? Niye karanlıkta kontrol kurulduğunu ve ocaklarında kontrol olmadığını?... Ummana varmadan torba, torba yaşam kodladıklarını…. Ama kaynakta olamadıklarını ve sisteme görev yapamadıklarını...

Her şey her şey öğrenilmek isteniyor, bugün burada. Muradım, dünyanın kontrolüdür. Ölü bir dünya da kontrol kalmaz… Bunun için dünyanın öldürülmesine iznimiz yoktur.

Bugün bu dünyada insanlık var. Bu dünya, el ayaktır, tüm yaşamlara ve görev, insana hizmetten çok daha öte tüm zamanların sığ olmayan yaşamlarını Mikail kültleriyle kodlamak…. Ve bitki hayvan ve diğer yaşam forumlarını da yarınlamak…Yarına kontrollü olarak tanıtmak ve taşıtmak.

Bunu başaramazsak, “eşya” diye bir anlatım, biter. Eşya, yaşamın ilmidir. İki mi, bir mi yaşanır?... Tek yaşanır.. Tek... Eşya, tektir. Ve o tekliği anlayan, kelamda kendini de anlayacaktır.

Buraya gelenlere şunu sormam gerekir. Cennet mi istiyorsunuz, cemaat mi?.. “Birisi, ben cennetten başka şey istemem” dedi. “Birisi, ben cemaatten öteyim, cemaati neyleyim” dedi. Ve biz deriz ki “cemaat cevherde cennetse insanlık yaşar.”…Cemaat cevherde cennetse yarınlar tohumlanır.

Cen olup, cem olmak için can gerekir. Can olmazsa canlı kalmaz. Canlı kalmadığında yarın olmaz. Yarın olmadığında, kuran olmaz, kul olmaz. Ziyan dinden öte bir din olsa da dirilikte kodlanmadıkça zamanda kaynak olmaz.

Biz bugün bunları her diriye anlatıyoruz ki açıkça anlatıyoruz ki yarın için anlatıyoruz ki evrim yapmalarına gerek olduğunu zannedenler, ekmek yapamazlar… Ekmek yapamadıklarında kara kış dünyaya iner ve ocaklar söner.

Bilmek gerekir. Ten, insan soyudur. İnsan, kalemdir. Kaptan insan, ilm-i KA olduğunda, KAHA dır. Din ilminde insan, kel varlıktır. Onun ışığı yoktur.. Işığı varsa tohumlarına varır…. Ve insan soyu, bütünün gücünü kontrol altında tutar.

Üzerinde görev yazanlar vardır, dünyada. Adları insandır, onların. Ve taç giyerler yaşam için. O taç, insanlık tacıdır. Ve onların taçları, görevli olduklarının, diriliklere dinletilmesi içindir. Her bir insanın taç taşımasıydı, maksadımız.

Nesiller boyu bunu yapmaya çabaladık. Hepsine göz verdik. Söz, ses, verdik. Dirilik verdik ki alıp gelişmeleri izlesinler ve bilişi kontrol altında kodlasınlar diye.

Ten olmalarını istedik. Tanrı kalemi olabileceklerini onlara izah ettik. Ne yer, ne gök, onlardan öte değildi, anlattık. Kim insanlaşacak, bekledik. Gönderdik yaşama. Görev için onları da görevlerini anlatan hiç kimse yoktu.

“Barış” dedik...”Aşk” dedik… “Hak” dedik. “Tanrılık” dedik. “Al” dedik. “OL” dedik. “Öfkeyi aştığında ilm-i KA OL, kelamda OL, kendin OL” dedik… Seyrettik neredeler diye?... Yarattık, yaşattık, kaynağa vardık, akıttık ocaklarını. Koruduk… Öfkeleri çoktu.

Sözüm, sesim, tüm zamanlarındır, bilinsin.. Bire hizmetçiyim, ben. Hepinizdeyim ama benim ilmim, aklın kelamındaki o hakiki ilim. Ben dünyayım, anlayın.. Bu dünya, ben olup, dillenir. Ben buradayım. Hepinizim ben. Aha bu!

Ama anlayın ki darı, boğulan bilmez. Darı, insan sırrında kontrol kuramayan anlar. Boğulan ilimde boğulsa da yaşamda kontrol kurar. Ona ben, kendim, yüreğim, yoğunluğum, oğullarım ve bilişimle dillenirim… Ve derim ki “sendeyim ben.”

Karanlık, eldir yüreğe. Karanlık, kervandır insana. Karanlığı, ana kalem diye bilmeyenin yolunda aklı olmaz. Karanlıkta olan, akla varır.

Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum, anacıklarım. Devre, devre kodlanmış yaşam sayfalarım. Benim ilmimde kodlama yapan, Sevgili baba, insanlığımız… O bir levhidir ve biz onunla da gök çözümleri yapmaktayız. Hepiniz, hepimizde varsınız… Ve sistem olarak bu çalışmayı yapmaktayız.

Ayrı gayrı gözetmiyoruz. Bütün kötülükleri aşıp geçeriz. Kim insansa, ocağıyız. Kim kalemse, yaşamıyız.. Kim tınıysa, ışığıyız. Kimin etkisi daha yüksek, biliriz.. Kimin levhisi daha güçlü dilleriz.

Ama önce ekmek yapsın, beklediğimiz budur. Ekmek yapmadan, kaynak olunmaz. Ekmek, oğullarımız için değil yaşamı içindir, onun. Yap ki yaşa…

İş budur, isteğimiz budur. Yap, kendi yüreğinde yap ve yaşa.

Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum.

Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/192800966

 

 
  Bugün 46 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol