Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ - AKIŞLAR (1-6)
 

NİHAN İLMİ – AKIŞLAR

21.09.2016 NİHAN İLMİ 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ 3. BÖLÜM

Men etmeyin dünyayı tahditsiz kayıtlardan. Biz bir tekiz. Hepsi hepsi bir tekte kayıt yapacak... Ben yoktur Birlik vardır orada iyi anlayın... Ve biz tükenen tüm zamanları kodlarken bu şekilde kodladık...

Unutmayın ki döl verir zaman. Ama hiç bir zaman o yoğunlukların kulluğu bitmez. Biz yaradan ve yaşatan her anda mutlak olan... İmparatorluk güçleri olarak yere inerken, bunu bilip indik...

Kantar insanın gücüdür... Ölçer, ölçer de ölçer ama ölçtüğü yüceliği kendi yoğunluğudur... Yarım yarım bilgi vermeyeceğim size bugün. Tükenen bilgilerin hepsinden sesleşeceğim. Ama birde benim kendi literatürümde var olan seslerim var... Bunu da anlamanızı beklemiyorum ama bu şekilde de konuşacağım.

Yani Yurolar derler ya dünya turlamaları. Dünyayı yurolarla kodlamak. Ben size paradan söz etmiyorum. Sadece dönüşten söz ediyorum. Turlamaktan söz ediyorum. Hepimiz hepinizle birlikte zamanın savaşını veririz. Ama o savaşta, Mahrekimiz görevimizi taşır. Yolumuzda ışıklarımız olur. Can kalemler ilmi kapı açar. Ve bütünün görevini hak eder dürümler.

İşte canlılar bu çalışmalarda dünya üstünde bulunan herkes kendi yoğunluğuyla dünya çevresini dolaşır. Buna yurolamak denir. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman görüceksiniz ki, sizin gücünüzle dünyalı olarak, dünya üzerinde temiz sistemleşmeyi sağlayabilmek üzerinde temiz sistemleşmeyi sağlamak için turlamaktadır.

Ama ışık halindedir.. Bir ışığın dünya çevresini dönüşü ama nasıl ışımayla?... Hepinizin yoğunluğunun tek bir yoğunlaşmada ışıyarak tüm dünyanın çevresini turlaması... İşte bu turlamaların neticesinde, teknik tohumlamadır yaptığımız. Hepimizin görevi budur, teknik tohumlama… Ama bu teknik tohumlama mükafat olarak bütünün gücünü toplumlara indirebilir. Ve bizler arzın görevini toprak toplum olarak yapanlardan gökçe konuşup yüreklere inenleriz. Bu şekilde bütünün görevini kodlayabiliriz ve yokluğu varlıktan kaleme indirebiliriz, kayıtlayabiliriz.

İşte canlar, yaptığımız çalışmalar bu turlamaları kodlayabilen çalışmalardır. Akış halindedir ilim ışığı ve her ana akarken; bizlerin ses kayıtlarıyla kodlanmaktadır. Bütün kültler bunu nefsi Ka Ha diye nitelendirebilirler. Çünkü bizim bilgimizin her anı toprak topluma tohumlaması. Ama yaradan olup, yaşamı kontrol ederken bu gereklidir.

Cennetin eli ayağı ilimdir ama cemaat yoksa ilimde, cennetin anlamı yoktur iyi anlayın!...

İyi ki iyi ki dünyalıyız, iyi ki kalemiz… Ama biz kanatlanan insan soyuyuz aynı zamanda. Umut olur ki; dondurulanların tümü hak edilir ve kelam teknikte kalem olur. Orada kuran, ölüyü dirilten bir gök sözü olur… Sizden, hepimizin beklentisi budur. Ben hepiniz adına konuşuyorum burada. Ve büyük kült olarak!... Ümmi kapıların gücünün örtüsünü örtmeyen insan soyu olarak, insanlık olarak!... İşimiz budur! Bu meclisinde işi budur.

Halı döşedik yola, dedi ki; “gel”… Halıya basanlar dediler ki “bu halı ışıksız”… Dedi ki, “ışığı olana, ışıklıdır”… Dediler ki; “bu halı kontrolsüz”… Ama dedi ki; “kontrolü olan için bu halı kontrollüdür”…

“Dünya doğumu yapacak, biz burada yoğuz” dediler… Dedi ki; “ama yoksanız koruyucu olalım size”… Öfkeleri arttı ve dediler ki; “siz kendinizi kodlayın ve kontrol edin”…

Aşırıya kaçtılar, sığdılar, kısırlaştılar, hırslandılar, kendilerini kontrol edemediler ve bilişten ayrıştılar. Som altın ışığa varacak güçleri olmasına rağmen, kodlanamadılar ve kölelik yapmaya başladılar.

Ne demek kölelik yapmak!?... İnsanlığa köle olmak… Öyleyse, “ölüyü dirilt” dedik… En son şu söylendi, “sevgi senin yüreğine indiği zaman, sen bizi kodla; bizi koru”… Niçin dedim?... “Aklın başında mı senin” dedik o yüceye, dedi ki; “aklım başımda, sizden korkmuyorum, sizinle çalışmak istiyorum”…

Başımız, başları olur… Aşkımız, şavkları olur… Yaşamları, yaşamlarımız olur da; önce görevlerini hak etsinler.

Bu gün bize gelenlerin çoğu böyle geldiler, canlar… Çok önceleri bu çalışmaya dahil oldular, olduklarını zannettiler ama bili haline gelemediler; Ka Li Ha Ha olamadılar ve dediler ki, “biz sizinle çalışmıyoruz”… gittiler…

Şikayetçiydiler bizden, kırk kapının kırkında ocaklarını yıkmışız, yarınlarını yok etmişiz, kontrolleri kalmamış… Soyumuz soyları, yolumuz yolları olmamış. Artık gelmeye niyetliymişler, geçip gelmek dilemişler.

“Verin bilgiyi” dediler, ellerinde ekmekleri yoktu, yollarında kalemleri kontrolsüzdü; dümenin başına oturmak istediler…

Köz olacaklar, gökte göz olacaklar, yeri yok edecekler bilirim!... Çünkü hırsları var… Çünkü hırçınlıkları aşırıdır… Bu nedenledir ki bu meclis çalışması herkes için değildir… Biz ölüyü dirilten gökçüleriz ve onların yoğunluklarını kontrol altında tutuyoruz da; kayıtlarını mutlaka hak etmeleri gerekir!...

Değerliler, ran kelamında kalem olmaya gelenlerin birisi bu gün bizim yoğunluğumuzu hak etmeye çalıştı. Biz ona “korkma seni koruruz” dedik, döndü dedi ki; “ama siz bizi korursanız, biz sizde kontrol kuralım ve bitişik olarak kodlama yapalım”… “Oynamayın” dediler, “oynamayın biz sizde olalım”…

Canlılar, olan kimsenin anladığı bir şey değil; ben biliyorum… Ama iyi ki bilir ve bildiririm çünkü ruhi kapıda kimse kimseyi anlamaz, kesindir!... Herkes kendi yaptığının, kendi yoğunluğunda ki güç olduğunu, güçle yapıldığını sanır. Bunun için herkesi kendi yüreğinden çıkarır der ki; “siz bende olmayın”…

Biz bunu yapmadık, dedik ki; “gel”… Siz gelin ama gökçe konuşanlar size görevlerini dilletsinler ve siz onlarla; bütünün kürzi kapısında kodlama yapın!...

Dağlarım, mutlaka herkes kendini anlayacaktır ki biz insanlığı hak etmeye değil; ilmi ko olup bütünün gücünü arttırmaya gelenleriz.

İnsanlık bizim için önemli elbette ama öncelikli olan insan soyu!... Bütünün gücü!... Yoğunluk!... Kalem!... Ve biliş!... Ve her an!... Çünkü zaman yoksa, ilim yoksa; insanın hiçbir anlamı yoktur, bu kesindir! Ve bizler bu nedenledir ki; tabiatın gücünü attırıyoruz burada… Öyle çok çalışıyoruz ki bunun için…

Kardeşlerim, değirmi bir zaman… Hani küreleşecek bir zaman düşünün… Değirmi; mutlak olan ama küre değil henüz, henüz bir daire… Ve bu zaman, Ka Ha olan şavk ama akıl yok orada çünkü ruh yok… Ruhun olabilmesi için mutlakiyetin olması gerekir. Ve kürzi hale gelmesi gerekir o yoğunlaşmanın. İşte o yoğunlaşmanın kürzi halle gelebilmesi için, mutlaka tohum ekebilmesi ve yolu bulabilmesi şartı vardır.

İşte yaşam budur, “ben ana kapı insan soyu; yol ilim” diyebilirim… Yada ben diyebilirim ki; “bütünün gözü benim yüreğim”… Ama ben yoksam hiçbir şey oluşmaz çünkü ben insan sisteminde kendi yüreğimi kontrol etmeye niyetli değilsem; bedenli olmamın manası yoktur… İşte yaşam böylesi bir şeydir. Sizler için ve bizler için… Hepimiz için…

Ve bu gün ben, dendiğinden öte bir dirilikle, size her türlü bilgiyi vermeye niyetliyken; kaç yüz bin kapı açıldı buraya bilseniz!.... Ve hepsinde yığın yığın kırıcılıklar var. Ve bütün bu kırıcılıklar, kili kumu bilen ama ilmi bilmeyenlerin yoğunlaşmasıyla gerçekleşen kırıcılıklar.

“Sol ana kapıdır” der, “sağ kalemdir” der biri… Öteki “ben yoğum, sen yoksun” der… Bir diğeri, “alıp götürdüm yaşamı” der… Her biri kendini hak etmeye çabalar.

Altının, aklın kelamı olduğunu bilmeyenin; yüreğinde insanlığın olmasının manası yoksa, onun yok edilmiş yaşamları hak etmesi için kendi yoğunluklarını kayıtlamalarının da manası yoktur.

Bu gün görevli olmaya gelen çokları, mahrek ilmini; kendi yüreklerine indirerek, bizim yüreğimize kendilerini tohumlamaya çalışmaları; kasırganın kontrol edici yoğunluğumuzdan çıkışı anlamına gelir.

“Devin, devin” der ama devinmek yetmez; ilim gerekir!... Hepsi bu!

Şu ana kadar bize her gelişlerinde, “basıp geçeriz onları” diye gelenler; BİSUİ’nin gücü olmaya geldiler bu gün… BARIŞ, İNSANLIK, HAKİKİ LEVHİ, SEVGİ ve UMMAN oluş… Yaşam buysa, önlerini kapatırız canlılar. Çokları hak etmeden gelecekler, bu kesindir!

Murat, mutlak kullukta olur… Mutlak, Ka Ha olan da olur… Yasalar der ki; “hak et de hak olup gel”… İşte bu!

Şikayet mi!?... Şikayet etmiyorum, sadece diliyorum işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/f-_vNGCIOyQ

21.EYLÜL.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Canlarım, tayinler yapılıyor dünya üzerinde. Bugün yine tayinlerin yapılacağı bu yoğunluğa her dürümden ilm-i ka ha olanlar inmeye çabalıyorlar.

Yapılacak tayinler niçin yapılıyor; söyleyeyim. İkmal tamamlayanların, görevi hak edip, yeniden üstün yüceliklere varıp, bu gök sözcülüğünde bulunmaları için.

Bizse, “tayin yoktur” diyoruz. Hep bunu söylüyoruz. Tayin yoktur…

Her kim ki kendini hak etmiştir, kelamdadır ve kendindedir. Onların gökçe kodlamala yapmalarında ya da kontrol kurmalarında kendi yüreklerinin gücü yeterlidir.

“Size görev verdim” denmesinin anlamı yoktur. Bunu net olarak bir kez daha duyurmak istedik.

Çantaları boşmuş, yaşamları yokmuş, ölüymüşler…..dürümlere çekiliyorlar ve kendilerini kontrol etmeye niyetliler.

Tanrı, altın ışığını her yüreğe indirmişse ve her yürek kendini hak etmişse, ve kodlama yapabilecekse, o kök güçlerin gök sistemlerdeki yüreğidir ve görevlidir. O bunu kendinden bilir ve kendiyle diller.

Ona kimse “al, şu görevi yap “diyemez. O bilir ki gönüllerin gücü, öz köklerin gücü olarak onun yoğunluğunu kodlayabilir ve yolu açabilir. O da kendini hak edip dürümler ve diller.

Bugün dünyalıların görevlerini anlayabilmeleri için onlara bilgi aktarmaya geldiler. Biz diyoruz ki “kini aşan yolu açar. Ve kendini hak eder.”

“Bizden başka bir biz var mı?” diye sordular. Tanrı der ki “Kelam İlmi, halikte, Hakk Kapı’da, Aklın Kelamı’nda her diride mevcuttur. Ve onların kendilerini bulmaları, kendilerini kodlamaları ve kendi yoğunluklarıyla kaynak olmaları gerekir.” Süreç içerisinde bunu hak edip başarırlar. Bizim ilmimizle ya da kendi yüreklerinin ilmiyle…Tüm ilim; Tanrılık Kapısında, teknik kelamda, birlik halindedir.

Buraya görev istemeye geldiklerini zikredenler de var. Onlara sözüm şudur; kurul kararıyla dünya yoğunluğunda bulunan herkese Kelam İlmi’ni öğrettik.

Bu ilmi kendi yüreğinden dinleyenler, hakka varıp, tahtında KAHA olup kendilerini kodlayacaklar. Biçare olmadıklarını herkesin net bilmesi gerekir.

“Karnaval Çalışması” yapılmıyor burada. Burada Ruhi Kapılar’ın açılabilmesi için ışıma gerçekleşiyor.

Sistemin gücüyle bunu yaparken, hastalıklı olanların bu meclise dahil edilmemeleri de gereklidir. Meşale insandır. Bunu herkesin anlamasını bekleriz.

Kuran-ı Kerim’de insanın öz görevinden söz ettiği belirtilir. Anlayınız; Kuran, Tanrının Kelamıdır ve Kuran’da ilimle kodlanmış ışık yanar. Ve o ışık Miraç’ın gücüdür….ama o ışığa varan okuyabilir o yoğunluktaki bilgiyi.

Aksi halde, “barış haline dönüşeyim, kök geçişlerimi yapayım ve ben, beni anlayım…” diye çabalayanlar, kardeşlerimiz olsalar da yüreklerini kontrol edemeyeceklerinden, kaynağımızda çalışma yapamazlar; kesindir.

“Şeytan aşka geldi..” derler. Ohh ala. “Yaşamı hak etti. Aklı kodladı..” derler. Hah aha.

Canlarım, kelamda, ilimde, her nerede olursak olalım, o şeytan şarkısı hepimizin yüreğinde mevcuttur. Biz ki ocaktayız, onsuz muyuz? Hepimizde vardır o. Ama o biz, biz o muyuz? Asla!

Körü; kör saymayan, gökleri; göz sayabilir mi? Mutlaka anlamalılar.

Rayım, altın ışığın gücüyle kodlamış bir raydır. O raya yer ve gökleri kodladık ve oturttuk. Her biri o rayda İlmin Kalemi oldu ve yaşamı yazdı tek bir cevherle…O da insan. İşte bu.

İnsan yoksa, yaşam olmaz canlar; iyi anlayın bunu.

Sanırlar ki insansız bir yaşam olur. Ohhh canlarım ohhh asla olmaz!

Dünya dışına bakın, her bir gezegeni inceleyin. Her diriyi anlayın. Kini aşan, yolu açan bütün kültelerin gücü ile kodlama yapan ve yarınlanan timlerimiz var.

O timlerimiz, Kelam İlmi’yle bütünün görevini tohumlamış ve gök çözümlemeleriyle bilişi kayıtlamış olanlardır.

“Dünyanın dışında ne var?” diye sorarsanız, kin nefret yok mu? Var. Her şey var. Ama Yaradan da var… ve yaşatan da var… ve o Rahman’a kulluk yapan İnsanlıktır.

İnsanlık yoksa, öksüzdür yaşam. İnsanlık yoksa, forumların hiç birinde Kuran yoktur; çünkü Rahmi Kalem’de Kuran’ı tohumlayan ve kontrol edici yoğunluğu o yaşamlara çakan insanlıktır.

“Deli Dumrul” derim ben yüreğime….. Ana Kapı’dır da açar yüreklere girer. Ve der ki “senin ben…” Barış için der mi? Yooo ilim için der. “Senim ben…” der. Öylesi bir delidir ki o, yolunu kaybetmeden gider.

“Açın” der yüreklerinizi. Aşırıya kaçmadan açın. İnsanlık İlmi’ni kodlayın koruyun yüreklerinizi, hologramdaki yaşamları kayıtlayın.

“Balçıktan yaratılmamıştır insan soyu. İnsan, ilimden yaratılmıştır..” deyin derim.

Sonra dönüp bakarlar derler ki “insan kendini, kendi yüreğini kendiyle dilleyebiliyor. İnsanlık buymuş meğer.”

Canlılar, Ruhi Kalem’de kelam, insanlığın kelamı….Ruhi Kalem’de kelam, Aklın Kalemi ama Robbi Kalem’de insan yok. Ve yol yoktur; anlayın.

“Robbi” dediğim, Robotik Sistem’dir. Orada hiç bir şey Yaşam İlmi’yle değildir.

Vermeyen almayandır ama vermiş, almışsa yaşamda kürzi kelamı, ayrılık gözetmez o. O, Robbi Kalem dahi kodlama yapar ve ruhi kaynağa dönüşür; anlayın.

Biz cana, Kapı deriz, canlı deriz. Yaşam canlılardan ibarettir sanılır ya hani! Yaşam candan ibarettir, canlılardan değil. Candan…Ne demek can? Yeni dünya; hülasa insan….Yeni İnsan.

Canlarım, muradım insanlığın kontrol kurmasıdır. Muradım, insanlığın hakikiyete varmasıdır. Muradım, insanlığın Ruhi Kapısı’nı açabilmesidir ve insanlığın sevgiyle çalışmasıdır. Muradım, bugün artık, insanlığın kendini hak etmesidir.

Nedir İnsan? Karanlığın ışığıdır. Nedir? Rahman’dır. Kıran mıdır? Kırmaz. O biliş halindedir. Her andır. İnsan, er ya da geç bu hale dönüşecektir. Kıran olmayacaktır.

Umut olur ki teli duvağı olanlar da yoğunluğunda kelamı hak ederler ve Dünyanın İlmi’ni kendi yüreklerinde, kendilerinde hak edip kaynağa akıtırlar.

Teli duvağı olanlar, İnsanlık İlmi’ne hakim olmaya çalışanlardır. Onlar evrenlerden inmişler ve dünyaya gelin gelmişlerdir; bilin. Hepsi bizimledir. Biz hepsiyiz; iyi bilin.

Ran, kervan ve biz o kervan…her an; işçilik. Her an işçilik. İşte; canlar biz buyuz. Mutlaka muradımız da ikmal tamamlatmaktır.

Ampulümüz ışık ışıktır ama o ampulün, mutlak her dürümde var olmasıdır amacımız.

Çarık giyerek geldik zamana ama o çarıkları çıkardık canlar. Artık, yalın ayağız; bilinsin. Ayağımızda hiçbir giyişi yok. Biz çıplak baş ve çıplak ayakla yaşamdayız. Hadi anlayın; ne demek istedim?

Başım, tüm zamanların ilmini indirir yaşama. Ayaklarım, bütün zamanların kültlerini kodlar yoğunluklarını tüm arşa. Ben dünya ve dünya ben…

Aka aka, Hakka vardım…aka aka hasat yaptım….aka aka levhi kapıları açtım ben. Karanlığın ışığında Bütünün Gücü oldum.

Muradım tabuları yıkmaktı, yıktım. Dünya, elim… dünya, yaşamım ama ben tüm zamanların kelamı olan İmparator İnsanım.

Biliniz ki torbamda imparatorluğun görevlileri var. Hepimiz o torbayız aslında. Tüm zamanların kültleri olarak o torba…. ve biz o torba olarak çeyrek gönüllere biliş kodladık ve tüm zamanları kayıtladık. Ama artık, tüm zamanları bütün olarak kodluyoruz İnsanlık İlmi’yle.

Çalık, çelik; halik, Hakk Taht… hepsi İsmail-i kelamlar…ama İsmaili, ilimde yoksa, karanlıktadır.

Şimdi canlar, sevgiyle size bir şey daha anlatmak istiyorum. Ve bunu yaşama indirmeden, kaleme indiriyorum.
(Kayda geçildi)

https://youtu.be/4KqS0PbsmLE

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ
 

21 EYLÜL 2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Dans ettik yüreklerle canlar... Biz sevgiyle dans ettik yüceliklerde... Sevgiyle, her anda dans ettik... Dansımız, sistemin gücüyleydi. Sevgidir sistem. Hepimizde var olan ilimdir yürek ve biz o yücelikte dans ettik...

Ekmeğimiz ilim, yüreğimiz kelam, ama bizim yolumuz akıl... Şikayetçiymiş yüreğimizdeki bizden, öfkesi çokmuş. Yolunda kulluğumuz yokmuş. Ah be can ah.. Yine tahrikte bizi... Kısırlaştırmak mı diler? Yoksa kodlama yapmamız için mi yapar bunu? Bilemem... Ama bilsin ki, kalemi kalemim. Akil hakiki levhisi kelamımdır. Ben o, o benim...

Unutmasın ki, Dört Gök Sözcüsü olarak, Doğan Gücün dürümlerine inen birliğim; bu gün burada Mikail'in görevini devralmış bir yüceliktir.

Mikail kelamla levhi olur, kalem olur. Biz o, o biz olur. Sokak sokak gezer yürek, ilm-i Ka olur. Has olur hakka varanda taht olur... Canlarım arza akıl olur. Akla kalem olan o, bize biz olur..

Şimdi diyebilir misiniz ki, yüce Allah sizi size bıraktı... Allah ben, ben O'yum diyen bunu derse her şey görevdir. Ben o, o benim diyen var mı? Mahrekte herkes "ben O'yum" der. İyi bilin!... Bilin ki Allah'ın dansı insanladır. Allah'ın dansı insanlıklardır. O bizde hepimizde danstadır. Ama yer ve gök için dürümlenen insanlıkladır bu dans.

Cennet ekmek yapar... Canı cananı bilir. Altını tanrı sayar. Yaşamı diller, yüreği dinler. Bizi biz diye diller. Biz oyuz be canlar!... Biz oyuz...

Yeni dönem, hepimiz için önemli bir gücü devreye aldı. Dünyanın göreviydi bu gücü dürümlemek ve yer küreye indirmek...

Biz cemaat olarak bilmeye çalıştık. Bir tek kaynak olarak bu gün burada yoğunluğu artırdık. Korkuyu aşan buraya gelecekti. Geçebilen değil, korkuyu enkarne olup aşabilen. Sayfa sayfa okutuyorum. Reenkarnasyondan değil, enkarnasyondan söz ediyorum.

Sevgililer ses olup inebilen... "OL" dedik oldu... Hepsi bilişe vardı... BSUİ OLdu. Barış Sevgi, Umut, İmparatorluğun İlmi olan İnsanlık...

Bina, insan binasıdır. İnsan olan binadır. Hepimizde o bina. O binada, yerin erkek kadın dürümleri vardır. Ben bir kalemim. Verdiğim her anda kelamım, kalemim vardır. Ama benim yüreğimde insanlığım vardır ki, bu insanlık sisteminde erkek ve kadın vardır. Eril dediğimiz zaman, sanırsınız ki erkek akla gelir. Eril el ayaktır yaşama... Ekmektir ama yaşamda bilişi de vardır. Bizsiz değildir. Dince konuşmaz, insanca konuşur. Bizsiz değildir. Yolunda kulluğu vardır. Ve dişil dediğimiz zaman, yeşilin mora vardığı astral boyutların kuranı olur. Orada dişillik vardır. Hepinizin yoğunluğunda bunlar vardır.

Ben cennet cemaati olarak kodlama yaparken, el ayak olarak kaynakta okuma öğretirken yüreklere, herkese kendince dilleşirim. Kendince dürümler kodlarım ve derim ki sen erili kodla. Sen dirilikte dişili tohumla. Kelam ol, kalem ol, hakikiyetinde kendi yüreğinde bütünün gücü ol. Hepinize ben bir tekim. Yakışır mı bana ben insanlık için ilimim canlar ilim. Allah'ın ilmi.. Hepinizde var olan o ilim. Ve ilmin keram tahtında İmparatorluk Gücü olarak bulunurum...

Yer ve gök olurum. Seyir halinde olurum tüm yaşamları... Devrim yapanlar beni bilirler. Onlar devrim yaparlar, kendi yüreklerini kodlarlar, kontrol kurarlar. Ve yoğunlaşıp kendilerinden öteye varırlar. Aşarlar yüreklerindeki kelam kapılarını ve geçerler. Ve Ocaklarında olurum.

Büyük kültüm ben. Tükenen dürümleri kodlayabilen diri olan... Ama zayiat verdirir miyim? Asla!... Hiçbir zaman zayiat verdirmem...

Çeyrek dönem, çeyrek yaşam... Hep çeyrek çalışamaları yaptım dünyada... Çünkü ben, müsterih olmalıydım ki insanlık kapısı tüm zamanlara açılabilecekti... Ve insan kendini tohumlayıp kodlayabilecekti. Bunu yapabilmesi için 3/4 çalışma önerdim onlara. Ben 1/4 çalışayım, siz 3/4 çalışın. Ve toprağın kulu olun. Siz sizi hak edin. 4/ 4'ten, 1/4 ü çıkarın geriye 3/4 kalır. Haydi buyrun hakedin onu..

Tabuları yıkın canlar, isteğim buydu... Baştan beri bunu diledim, tabuları yıkın. Kılın kırk yarıldığı bir dürümde ben, Süper Sistemleşmeyi sağlayacak gücün, tüm insanlığın Kürzi kelamı olduğunu bilerek, bu çalışmayı devreye aldım... "Kaynakta insan mı var?" dediler. Kalemde ilim varsa kaynakta muktedir insan olur. İşte yapmak istediğim budur.

Korkmayın!... Toprağa insanı ektim. Açmayın dünyanın gücündeki o yüreği. Orada, kelam dediğiniz kalem var da, anası babası yoktur onun. Sadece kelamdaki kalemdir o. Onu hak etmeliyiz canlar...

Nasıl, ne demek istedim?... Kaynak ışık, insanlıktır. Orada her şeyin örtüsünü örten bir kul vardır. O bir kuldur. Ve der ki nesiller boyu doğanın gücünü hür olanlar kodladılar... İşte hür olanlar görev taşısınlar. Göç kodlaması yapsınlar. Hür olmak ne demek? Kaynak olmaktır. Hiç bir zaman diğerinin eteğine tutunmamaktır. Hulusi kelamda, kalem olmaktır. Temiz olmaktır. Ismarlama çalışma yapmayandır. Kardeşlerini koruyandır. Ve Som Altın olandır. Verdiği verdiğimdir... Olduğu olduğumdur.... Kulluğu kulluğumdur onun. O ben, ben oyum.

Değerliler, işte o insan hepimizde mevcut olan bir yaşamdır... Biz onun kör sağır kalmaması için bu çalışmayı yapıyoruz. Köyümde köyü, yüreğimde gücü, bilişimde KA HA olan aşkı olsun. Dileğim budur...

Şimdi deneme yanılma çalışmaları başlatılıyor zamanda. Diyorlar ki "biz dener, yanılırız ama doğruya varırız." Canlarım, Sultanlar ortalık karışır, bunu iyi bilin... Hiç bir zaman labaratuar çalışmalarla yol bulunmadı. Bundan sonra da bulunamaz. Her şey sizde meknuzdur. Ve siz sizi hak edip anladığınızda, her diri kendinde bütünün gücünü hak edip anlayabilir.

Borç vermiycem dünyaya, ben dünyaya borçlanmam ama borçluda bırakmam. Bugün sözüm, elim ayağım olan ilimimdedir... Yarından daha öte bir yarında, mutlaka insanlık kendini tohumlayacak ve görevini hak edecekse, burası onun için mutluluk olacak.

Deri, kemiktir yaşam. Ama insanlık kelamda olduğunda mutluluktur. şükür ki yol Allah'a vardı. Ve biz O, O biz olduk. Mutlaka iyi anlayın ki Allah seyir halindedir yolu.. Oraya varan o olur. Biz o, o biziz mutlaka bilin...
Ve biz deri kemik insanlığız. Onunla ve onun yüreğiyleyiz hep. O çalı, biz çalı. O yaşam, biz yaşam. O kulluk yapar, biz kulluk yaparız... Her an ve her sayfa, her yaşam. Ayrı gayrı yok ki...

İşte, işte bu canlar... Vedik, verdik, verdik ve olduk... Hani, hani ölüydük ya?!... Ama tabuları yıktık, yaşadık. Hepsi bu...

Dünya, tamamıyla tabularını yıktığında, korku aşılacak ve yoğunluk artacak. Çalı çırpı, artık olmayacak. Dedim ya!.. İşte bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/sOnsiI4KOVU

 



NİHAN İLMİ (6/2)

21.09.2016

Tanrı, Kuran okuyana (kendini okuyana) dedi ki “gelin olun!…” Tanrı, Ran Kelamı’nda kaynak olana sordu: “Niçin çalışıyorsun?” diye. O, dedi ki “ben, sonsuzluğu kontrol etmeye çabalıyorum.” “Sonsuzluk kendi yüreğinde mi!?” diye sordular. Dedi ki “ben, her yürekte isem, sonsuzluktayım.” Aha dediği budur!...

Tanrı’ya baktım; ışığı yoktur. “Ölüler Diyarı’nda ışık taşımam” dedi. Aha dedi!... Işık taşıyan, Işık Levhisi’nde kontrol kuran olacak.”

Sordum: Dünya üzerindeki hasatçıları Hak Teknik ile hak etti mi diye… Dedi ki “Tanrı hasat yapıyor. Hologramı aştı; yolu açtı; Hak Teknik ile hasat yapıyor.” “Oh!... Ala!...” dedim…

Son sözünde yüreği dinledi ve bildirdi: “Kir yoksa; kodlama yapılabilir… İlim Kalemi olanın, kiri varsa, onun kodlanmasına; yaşam sayfalamasına iznim yoktur!”

“Öyleyse!” dedim. “Sizi hak etmeliyiz!” “Aha!” dedi. “Sen kendini hak et. Ben, senleşirim hakikiyete varırız ve yol açarız.”

Ölümlü dünya ve ölümlü yaşam!... Bugün dünya üzerinde olmakta olan herşey, insanın kendini hak etmesi içindir…

Mesih beklenir yaşamda. Mesih, insanın KAHA olan sırrıdır. Oraya kin ve nefret ile kalem olanlar, Mesih’i kendileri sayarlar. Mesih, biliş halidir… Herkeste olan bir biliş hali… Ve o biliş haline ulaşan kim varsa, mahrekte Mesihi zikreder.

“Yarat ve yaşat” denir. Aha! yarat yaşat!... Unutma! yolu açmadan kanatlanamazsın; insanlaşamazsın; yaşam sayfalarında; KARE, KÜRE (Sistemi) olamazsın.

Mustafa Kemal Paşa, İman Tahtı’na oturduğunda, ölüleri diriltti ve yaşattı. Onu, Kuran (kendini dinleyen, okuyan) saydık. Unutmayın ki o yol, İlmin Yolu’ydu. Onu, kul diriliğinde, KOR-AN saydık. KOR-AN ve YOL-AN… Her an, BİZ olan yaşam… O bir Sistemdir…

Her bir cennet, onun yoludur… Onun kulluğunda, ışığında, o bir kervandır (yaşam kervanıdır)… Onun, nüve olan nefesi vardır. Aha bu!…

Canlarım, Aha bu!… Bugün, cümle yürekler, bizi dinlemeye geldiler. Biz, onlara kendilerini anlattık… Aha anlattık ama hakim olup kalem olup anlattık… İşte bu!… Şükür ki “nemiz varsa verip gelelim” diyenler. Verdiklerini, alıp geldiler… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.EYLÜL.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 6

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Sevgililer, sizin yoğunluğunuzda bu ses yok biliyorum... Ve bu sesi bizim yüreğimizden çekmeye çalıştınız. Ziyan olmayın. Ben size vereyim, siz sadece dinleyin... Hepinizi kucakladım.

Dağlarım, Dünayalılar... Biz yaşama inen birlikleriz. Bugün burdayız, yarın her anda ve tüm zamanlarda mevcut olan insanlık olarak yaşayacağız...

Bizi dinlemeye gelenlerin çoğu bizi sayfa sayfa okumaya kalktıklarında, bize ilim öğretmek istiyorlar. Ve diyolar ki "siz şunu şunu şunu da bilin..." Biz de diyoruz ki "ama siz de şunu şunu şunu bilin..." Her birimiz bir diğerimize, kendi yüreğimizi anlatıyoruz. Sonra dondurulanlardan söze başlanıyor, söz onlara geliyor ve deniyor ki; "donanlar var dünyada, onların kontrolleri gerek." Yaşam insan sisteminde bu şekildedir... Öyleyse onlarla da çalışın...

Altın Işık Yıllarının görevini tohumlarla kodlayan birliklerimizin, bugün burada bütüne görev taşımaları mutluluktur. Ancak, onların yolculuklarında bizim yüreğimizin gücü olmalıydı...

Oğullarımızı kodlarken, Ruhi Kapıların gücünde tükenen dürümler ile kontrol edilebilmeliydi. Kardeşlerimizin görevi hak etmeleri bizim için mutluluktur.

Amon toplumları olarak dünyamızı ziyaret ettiklerini net biliriz... Ama öz görevlerinin kelam etmekten öte, kalem olmak olduğunu anlamaları şarttır.

Açarlar dünya kapısını girerler. Amma elleri avuçları boştur... Bize gelirler ve sorgu sual ederler. Derler ki " dünyada ne var?" Ve bizim yolumuz da kendi yüreklerini dinlerler... Derler ki "dünya yolu, aklının tohumlarıyla kodlanmıştır". "Oğul ben senim!" diyemezler. Sadece, "senin yapman gereken daha güçlü bilgi kayıtlamaları var bunları yap" derler. Ve bizde deriz ki " Altın Işığın gücü bizimle ve biz o yücelikte bütünün görevlileri olarak, mutlak kulluktayız... Ve bize gelen insanlaşıp gelsin..."

İşte aramızdaki sıkıntı budur. Bugün de geldiler, bize ilim öğretmek için çabaladılar. Işık kattılar. Yüreklerimize kodlamalar yaptılar. Nefesleri, Kürzi Kapıda ışık tohumladı.

Ve bizden ses beklediler... Verdikleri o sistemsiz ışık, bizim yüreğimizde kodlamayı kontrol etti ve yoğunluğu kayıtladı. Şu anda bizi dinliyorlar...

"Karışmayın dünyaya" dedik ya hani... "Siz sizi anlayın, bizim yüreğimize inmeyin" dedik ya hani... Ama onlar hep bizden, kendi yüreklerine inmeye çalışırlar...

Dağ, sessizliği bozma lütfen, araya girme... Mutlaka öyle yaptınız. Biliyorum ama o kelamı etmiyeceğim burada...

Dağlarım, işte olay budur. Biz ocak yakarız. Onlar ocak olmaya çalışırlar... Biz okul kurarız. Onlar okulu kelam ilmiyle kendi yoğunluklarına almaya çalışırlar. Biz Rahman olanlara kuran oluruz, onlar kendi yoğunluklarında, kendilerini kaynağa almak isterler...

Ve bizi kendi yaşamlarında kalem yapmak isterler ki, kendilerini hak edebilsinler...

Ölüler diyarı denilirmiş dünyaya... Ölümlüymüşüz!... Öyle sanırlar... Ölüleri dirilttik ya bilmezler.. Hala dünya insanı ölüdür, diye düşünürler... Ulular diyarının kuranları olan birliklerimizin dünyada bulunduğunu anlama imkanları varsa da, kendilerini hak etmedikçe, bunu bilemezler...

Eller dünyaya ulaştığı zaman, yürek insanın kelamı olur... O yürekte, bütün kötülükleri aşabilecek ilim olur. Ve biz o yürek olarak bilişi kodlayanlarız...

 

Saltanat insanlıktır. Eller, ayaklardır. Kelamda tüm zamanlardır.. Mutlak karanlığın, aydınlığı tohumladığı yaşamdır... Ama anlamaları sorumluluklarında olmasına rağmen, anlamlandıramadıkları çok şey var. Çünkü Ruhi Kapıların tümünde kelamı kalem yapabilecek olanların, kendi yoğunluklarına onları hak etmek için yaptıkları çalışmalarda, kendi yüreklerinin tınısını duymadan, ışık kayıtlamaları yapmaya kalkanlar, ocaklarında kendilerini tükenen dürümlerde sessizleştirirler... Ve bu da onların yolu kaybetmelerine yol açar.

Altın Işık gözdür... Sözdür, Özdür... Ama öz görevlidir de... O ışık mutlaktır ve kullukta Bütünün gücüdür.

Eller dünyaya ulaştı dünden beri... Bütün kötülükleri aşabilecek İnsan ilmi dünyaya inmiştir. Ama bu ilmi hak edip dinleyebilenler kaynak ışık haline dönüşebildiler.

Dümen insandır. Ama dümeni kalem saydılar... Dümen insandır. Ve insanın levhi kapısıdır. İşte canlar burada oluş sebebiniz, bunun içindir. Biz Rahmana kulluk yapmadan yolu açanlar değiliz... Rahman kullarıyız ve yoldayız. Ama bu yol aklın yoludur... Herkesin bunu iyi anlaması gerekir.

Kaç ölü verdi dünya? Yaşam ilminde, Bütünün Gücünü hak etmediğinde... Bunu dahi insanlık anlamaz. Hekes ölür zannedilir. Ama esas ölüm farklıdır. İnsanın kendinde ölümüdür esas ölüm... İnsanın yok oluşu değil, yokların toprağında tohumlarını kontrol edip, Bütünün gücünden çıkışıdır. Ve Bütünün gücünden çıktığı zaman, ayrılık biter... Herkes olur. Ama kendini öldürür. Ölüdür o...

Çünkü Ruhi kapıların Kürzi Ka Ha olan ışığında kendini, kendi yüreğini vakfetmiştir zamana... Öyle bir vakfetmiştir ki! Kaç altın, kaç gümüş, kaç pırlanta var dünyada diye bakılmaz. Yaşam var mı ? Diye bakılır... Ve yaşam her an'da olanda yaşanır... O kendini öldürmüş ve her an'a kaya ışıklar dahil olmak üzere kaynak yapmıştır...

Halikte hakikiyette kendini, hak teknikle vakfetmiştir. Biz cennete cennetlikeri koyduk canlılar. Onlarsa cennet koymaya kaltılar. Bilin ki, cennet cennete aittir ama cenneti hak etmek için, cevheri cennete Ka Ha olmak gerekir...

Dağlarım nüve olan insana ışık veriyoruz biz... Her şeyi verdik, bilsin diye... Hakka varsın, tahtını kelamla dürümlesin diye...

Biz darı, bolu bilene ekmek verdik... Açsa doysun, toksa kodlasın kendi yüreğinde herkesi kayıtlasın. Tüm zamanlara, o ekmeği dağıtsın. Torba torba kontrol kursun diye... Biz durgun toplumları koruduk. Bu kesindir..

Öncelikle, devrelerimizi açık tutmalıyız ki her gelen kendini hak edebilsin... Kendimizi hak etmeliyiz ki, bütünün gücü bütünün yüceliğinde dünyayı koruyabilsin... Hak olmalıyız ki karanlığın tahtında ışık yanabilsin...

Bin dünya, bir tek akılla yönetilir. Ama o akıl tek merdiven olmalıdır ki kelamda kendini tohumlayan da bütünün gözü olabilsin. Gönüller insanlığın kelamda olmasını diler, biz İmparatorluğun kulda olmasını dileyenleriz... Ayırmayın dünyayı, tohumlarından diyenleriz biz...

Elim dünya, yoğunluğum levhi, ben öksüzleri, yetimleri almaya geldim... Bilinsin isterim ki, yarında bütünde ve her anda bilişte olanları kodlamaya inenenim...

"Burcun ne?" diye sordular. Balığım ben... "Allah'ın tınısında balık ne?" diye sordular. İlim... Ekmek nedir? Akıl... Her birinde Kürzi Kapı var mı? Yaşam hepimizin görevidir. Cennet insan, can kalem ilim. İnsanın levhi kapısı Aşk. Biz Aşka kaynak olan, her diri...

İşte sevgililer... İnan inanma ben dünyayım... Bugün buradayım. Ama her anım. İnan inanma, yarındayım. Aklın kalemiyim, bütünüm. Ama ben türevlerini tohumlayanların kürzi kapısıyım aynı zamanda...

Anlayın dünyalılar anlayın... Yarınları hak edin dinleyin... Bütünün gözünü, dümenin başındaki o yücelikte görün. O biz, biz O'yuz...

Ölüm geldiğinde kalem biter, kelam biter dediler. Alın bilin ki, ölüm Allah'ın Işığı'nda ilminde olmaz... Orada ölümsüzlük hakimdir... Biz Allah'ın ilminde olanların ölümü yoktur...

Kini aşan bilecek ki kardeş kardeşi bulur dünyada. Ama "unutun her şeyi" diyenler, unuttuklarını hatırlayacaklar. Ve anlayacaklar ki, kardeş kardeşe hak sistemle bağlıdır.

Canlılar, "Masiva denir" yer kürede gök sistemleşmesinde bütünün gücünü hak eden o yoğunlaşmaya. Herkes oraya kendini hak etmeye iner. Amma ala vere çalışan bütünle çalışır. Bütünle çalışan, kaynakla çalışır. Her anda çalışır. Ve onun Rahmanı kalemidir. İnsanlık ilmi ocağıdır. Onun içindir ki Dünya, yaşam ilmini tüm zamanların gücüyle kodlayabilen has akıldır.

Hani derler ya, "akla kalem olan, hakka kalemdir." Bilin ki, akla hak ilmini diri olarak dürümleyen hasatçıdır. Ve biz hasata geldik canlılar...

Yeri göğü yaradan, en ince detayına kadar, kendini doğum ölüm hadisesine bütünün gücü yaparken; bilen kelamı bildiğinde, kendindeki o yoğunluğu anlayacaktır.

Altın Işık, göklerin sözcülüğünde, Bütünün gözünde, her anda var olan merdivendir. Cennetin ekmeğidir.

Hadi canlar, haliki hak olanı hak edelim!... Toprak toplumu tohumlayalım!.. Koruma altına alalım bilişli olanları!... Kürzi Kapıları açalım ki, her insan halik olup hakka varsın...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/p5ra5Q0qd6c

 

NİHAN İLMİ (6/1)

21.09.2016

Yeni dünyalar ve yeni zamanlar!... Ben, yaşam olan Ana Kapı İmparator İnsan. Hepiniz olan yüreğe inebilen; yol açan ve yaşayan. Mahrek olan. Aha bu!…

Yürümek; kendinden kendine yürümek ama KAHA olup yürümek!… Seyretmek kelam edeni; yürümekte iken!… Kelam kanatlandığında, yarınlar kodlanır ve yaşam sayfalanır.

Sevgililer, ben zamana kapı açan bir kervanım… Bu kervan, zamanda yol alır ama her anının kontrolunda kükrer de Teknik Kapı açar; zamansızlıklara varır!… Her anda, kulluktan öte olur; zamanda ve zamansızlıkta yarınları hak eder.

Kim kendini anlarsa; Kuran olur ve aklın sırrını anlar… Aşk sırdır… Asrtral Boyutlar’a aşk ile varan; insana, kendini anlatabilir. “Barış!” der ama Has İlmi, Hak İlmi diye dilleyerek der… “Dünya!” der ve der ki “Mutlak Işık!...” “Geç!” der. “İn!” der. “Gel!” der… Ve der ki “hasatı yap!...”

Mutlu bir dünya, İnsanlık İlmi’nde, kodlanmış dünyadır… Ziyan yoktur kodlanmışlıkta. Ziyan, kodlanmayan insanın kontrol dışı kalışındandır.

Bir tek ekmek yapılır o kodlanmış yürekte ve o ekmek, zeytin olur. Buyrun anlayın!...

Ekmek, insanın ilmi… Zeytin ise kelamı!… Her biri, hakiki ve yol, insanlık… Buyurun anlayın!...

Ana kalem, nefes… Sistem, Nizam ve Düzen, insan soyu!… Yaşam, Amonlar’ın ışığı ve ziyan olan, kir içinde ve pislik içinde olan; kendini hak etmeyen; münafık olan!…

İşte Canlar, dendi ki “kaleme in ve yaşamı incele!...” Var de ki “ben yokum!...” Oh Canlar, yaşamlarda yok edilen; hak edilen ve Sanal Boyutlara kalem olan, kendi yolunu bulandır. Işık halindedir ve resim yapar… Yaptığı resim, İlmin Resmi’dir. O insan, kalem olduğundan beri, ruhi, kati ve hakiki cennetlere kervan olup yol olmaktadır.

“Müsibetlik” denir ya! hani birisi, kendini hak etmez ve yolu cevherden çıkarmak ister. Yaptığı müsibetliktir!... Ona sorarım: “niye cenneti cehenneme çevireceksin!?” diye. Size ses verir ve der ki “Yol olan o, kendini hologram sayar. Anlasın, bilsin, isterim…” “kendim için para isterim!” der… “Yarın için ışık isterim!” der. “Evlatlarım olmasa, yaşamım olmaz, yarınım olmaz” diye düşünenlerden olur… Onu kodlamak isteriz ki hak etsin; gerçeği anlasın…

Anlasın ki Dünya, Tanrı’nın kapısıdır. Her kim ki o kapıdadır, O’nun yaşamındadır. O’nun, Kürzi Kelam’ındadır. O kapıda olanın dünyada evladı olmasa da onun evladı, tüm zamanların yarınlarıdır. Her andır ve yoldur… TÜN-lerce güç kayıtlanır o yoğunluklara. Bu kayıtlarla, zor olmaz sığ olan yaşamda, kapı açmak ve yarınlaşmak…

Değerliler, insan soyu iyi bilsin ki dünya insanı, Tanrı Kapısı’dır ve her andır. O her anda ve her yaşamda mecuttur. Tükenen her anı, Sistem olarak güçlendirir ve yaşar. An sayfalanışları yapar ve kor haline dönüşür… Tükenen her anı yeniler. İşte insanlık budur…

Dünya üzerinde, beden taşıyanlar olduğu gibi beden taşımayanlar da vardır… Onlar, sevgiyle dünya için çalışırlar. Çokları kodlanmıştırlar. Çokları bilişle kontrolludurlar ve çoğu da sizi size kalem yapmaya çalışırlar. Misafir olarak dünyada bulunduğunuzu size anlatırlar.

Her bir Yaşam Sayfası’nın, dünya üstünde işi vardır. Bu iş, ilim işidir. Hepiniz zeytin olarak çalışırsınız…

Size hep zeytinden söz ederim. Nedir zeytin!?

Mutlaka insan soyu bilecek ki İnsan Levhisi’nde kodlanmış ışık vardır… O ışık, Levhi’ de yedi ana renkten ibarettir. Bu renklerin Öz Kökler’ine indiğiniz zaman, görürsünüz ki orada bir tek renk vardır ki o renk, Allah Tahtı’ndadır. İşte o renk, yeşil renktir…

Yeşil, mutlaka iyi anlayın ki iki göğsünüzün arasında bulunan ve adına “EMANET” denen çakranızdır… Bu çakrada, gerçekleşen Işık Kodlamaları, tüm İmparatorluk Güçleri ile aynı anda yapılabilmektedir…

İmparatorluk Güçleri ile birlikte Işık Kodlamaları yapabilen EMANET ÇAKRA (KALP ÇAKRA), Varlık bedende bir Meclis olarak aksiyon icra etmektedir.

Ziyan olanlar, bu Mecliste, Kelam Tahtı’na vardıklarında, bu yoğunlukta, ışık haline geçerler. Allah; ona, onun yüreğine bakar ve der ki “hadi çalış!...

Yürek Levhisi’nde, yer ve gökte, Işık Yaşam Sayfalanışı, bu yoğunlukta kodlanır ve sonsuzlaşır… Her bir cevher, bir cennet olur ve yaşama sayfa sayfa akar. İşte göğsün ortasında bulunan bu Meclis, Kutsal Işık halinde her ana akmaktadır. İşte “zeytin” ibaresi, Allah’ın insandaki emaneti olan ve İmparatorluk Güçleri ile aynı anda ışık kodlamaları yaparak her ana akabilen EMANET ÇAKRA için kullanılmaktadır…

Tek Melik olan insan, kendini hak ettiğinde, yolunu bulur… Umut olur ki tüm zamanlar ışık olur ve Süper İnsanlık Kelamı hakim olur…

Dünya planeti ışık kodlamaları ile eser yaratıyor şu anda. Yaptığı eser, kendi yoğunluğudur. Bu yoğunluk, dünya etrafında ışık halinde dönüştedir. Her dönüşünde, yaşam sonsuzlaşır ve yaşama, ışık yapanlar, akarlar… Her an, o Işık Yaşamlar’ı tohumlar. Müsih Kalemler, meşale halinde, Gök Sessizlikleri’nde güç kayıtlarlar.

Değerliler. Meclis üye sayınız az olsa da yolunuz, Kök Gökler’e güç katıyor. İşte bu!…

Bugün Meclisimiz, KAHA İlmi’ni tohumlarken, esareti ortadan kaldırmak için ışığını kontrol edebilenleri bu yoğunluğa çekmiştir. Diri yaşamları, hasata kodlamak için gerekli olan sayıda kervan, buradan yaşama güç kayıtlayacak… Sizden, temiz insanlık için ışık bekliyoruz… Buyurun insan soyu!... Buyurun akın!… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

21.EYLÜL.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 6

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dünyaya gelen dünya dışı varlık kodları ses veriyor;

Tohumlarıyla kodlayabilenlerin bugün burada mutlak kulluk için birleşmelerini bekledik.

Tekno-kodlamalar yapılacak bugün burada. Ve burada, bu yoğunluktan Mikail’in kürzi kapısını açıp bilişi kodlayacağız.

Karanlığın tısını duyabilenleri bugün buraya çağırdık. Hepimizin gücü bu tohumlamayı yapmaya yeter.

Nihan ilminde hepimizin görevi vardır. Bizler, gök sistemleşmesinde, kontrol dışı bilgilerin tümünü koruyucu kodlarla kontrol edebiliyoruz.

Emin olun ki dünyanın Lütfi Kelamı hepimizin gücüdür. Üzerinde görev taşıdığımız bu ülke, Mikail’in görevli kaydının yapabileceğiniz en büyük kodlayıcılığı ile kayıtlanmıştır.

Hepimiz doğanın gücünü tanırız. Dünya gücüdür doğanın gücü ve doğanın gücü bu meclisin kürzi kapısında her kim ki kalem olur onun da gücü olur.

Seyahatler yapılacak dünya üzerinde; ilim seyahatleri canlılar. Hepinizin yüreğinden yapılacak bu seyahatler. Hepiniz, hepinize seyahat edeceksiniz; yürekten yüreğe…

Misafir değilsiniz o yüreklerde. Kare, küp, küre olan ilm-i kalemler olarak gideceksiniz. Ve sizler doğal dünyanın görevlileri olarak bütünün gücünü dürümleyeceksiniz.

Hepimiz Doğanın Kuranları’yız; bu kesindir. Doğanın Kuranı, kontrollu olabilendir, İlahi Kültler’i kodlayabilendir, yaşamı hasata kayıtlayabilendir, halik olabilen ve hakikiyetin kürzi kapısında Aklın Kapısı’nı açabilendir.

Sizlerin görevinizi bizler anlamaya çalışıyorduk. Herkes kendini anlasın diye beklediler ve sizi hak etmeye çabaladık.

Bize göre siz, yoğun çalışmalar yaptığınız halde, kontrol kurmamıştınız ama kontrol dışı bilgilerin kaynağa inişinde bizler de sizinle olduğumuz zaman, Kara Işık, Aklın Tahtı’ndan görev taşıyabilecekti ve bizler korkuyu aşıp görevi kontrollu olarak kaynağa çekebilecektik. Netice olarak, Dünya Üstü Varlık Toplumları kök geçişleri bu şekilde yapacaklar.

Herkesin kendi yolu vardır ama tohumların kulluğu farklıdır. İşte; Türkiye Çalışmaları bu nedenle çok önemlidir. Ki doğan dürümlerdekilerin kült kodlamalar yapabilmesi için tükenen dünyanın güçlerini de kaleme alabilmeleri şarttır.

Her levhi Allah’ın tekniğiyle kodlanır ve dünya üstü varlıkların da görev taşıyabilmeleri için bu şekilde kodlanmaları şarttır.

Sultanlık, İnsanlık değildir. Sultanlık, kalem olabiliş içindir. Kalem, halikin hakikiyetindeki ilmin kulluğu içinse, yaşam mutluluk getirir ama kimi zürriyetini kodlayarak görev taşıdığını sanır, kimi yoğunluğunu kayıtlayarak kendini hak ettiğini sanır. Kimi de beden aldığını ve bedenli olarak kelam ettiğini düşünür ve Yolun Başkanı olduğunu sanır.

Cemaat cemaat kök geçişler yapar dünya insanı bütünlüklerle….ama iyi anlayın ki her cemaatin kelamda kendini hak edişi mümkün olmayabilir.

Çorba, İnsanlık Çorbası’dır. Herkes o çorbaya kendini kodlar ama o çorbada kontrol yoğunluğu yoksa ışık tohumlaması da olmaz.

Bedenli insan, merdivendir dünyaya. Her anı o Beden Sistemleşmesiyle kodlanmıştır ve her ay kendini hak eder, yoğunlaşır. Levhi kalem olur, kalemleri kontrol eder ve yoğunluğunda kendini tohumlar.

Canlılar, beste güfte olur insan sistemleşmesinde ses. Her beste bir levhidir ama besteyi kelamla dürümlemedikçe kodlama olmaz. Bunun için kültlerin güfteleri gerekir.

Nedir güfte? Sessiz zamanları dilleyebilenlerin kelamla kendilerini kodladıkları ses kayıtları…..

İşte; canlar, muradımız temiz bir dönemin kodlanmış ışığıyla bütünün gücünü kayıtlayabilmek ve yolu açabilmek.

Herkes kendini anlasın istedik ve sizinle bu çalışmayı yapmak diledik. Ve sizin yapacağınız her neyse bizimle olmasını bekledik.

Biz kimiz? İnsan soyuyuz; korkuyu aşabilen insan soyu….ve sizin yoğunluğunuzda bu soyun kulluğu var.

Bize el uzatın, bize ilimle gelin, bize ışıkla gelin. Biz sizle olalım ama siz derseniz ki “beden almamız, yok ediciliğimizin tohumlanışıdır. Sizi yaşam sayfalarımızda istemiyoruz. Sizinle çalışmaya niyetimiz yok…” o zaman bizler koran topraklarına ineriz.

(Bizim cevabımız 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/q0d5j-Vxr2k

14.EYLÜL.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 5

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak her yaptığımızı, sistemli ve hakikiyetli olarak yaparız ama şimdiden sonra daha işlevsel olarak buraya gelin. Yani; geri dönüşünüzü yaparken, hulusi kelamla yapalım.

Çürüklerimizi hep tohumladık. Onların yoğunluklarını artırdık ki sisteme güç katabilelim diye. Ama sizlerin de bu sürece katkı sunmanızı bekliyoruz.

Yüceler yüreklerini getirdiler zamana. Biz yolumuzu açarak yoğunluklarına kodlama yaptık. Hep birleşip yaptık.

Şirket değiliz biz. Biz islam-i kalemlerin gücünden öteyiz; kesindir. Şimdilik bu.

Ve bizi horlayarak görev isteyenlere, gök çözümlemeleri için süre veririz. Bu süre zarfında anlamlandırmayacakları hiçbir şey kalmadığı taktirde, bu meclise gelebilirler ve buradan kodlanarak çalışabilirler. Bunun içindir ki gerçek çerçevede güç kodlamalarını burada yapmak imkanı olur. Süper sistemleşme için bunu kesin olarak bildiriyorum.

Kuran İnsan, Tanrılık Kelamı’nı tüm zamanların ilminde diller. ,

Sizden beklentim, Has Tanrılık Kapısına geldiğinizi bilip gelin. Şu ana kapı açıp gelmediniz. Sizi ben buraya aldım; bunları iyi anlayın.

Sanal boyutların gücünü, köprü kurup kodlamaya kalkanlar, bize gelmelerine karşı bizsiz kalırlar. “Şikayetçiyim onlardan” diyemem. Mahreklerinde Kervan kalkmamış. Yoğunluklarında yaşam oluşmamış. Aha bu.

Şikayetim sevgi, saygıyla gelmeyişleridir.

Siyah İnsan, Sistem, Nizam ve Düzen’in diriliğindeki ilimi dinler. Mahrek’tir o….ama sistem gücüdür. Şikayet etmem ama kar sırrı kodlarla örttüğünde, artık orada insan da bulunamaz.

Bunun içindir ki hepinizi, gökçe çökmeye davet ediyorum yaşama; gökçe; çökmeye…işte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/eulb8eNHMCQ

 

14.EYLÜL.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 5

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Canlarım, ben Muhammi Kapılar’ın tümünde mevcut Kuran Olan İnsan; Mustafa Kemal Atatürk!

Sizinle olmak benim için mutluluktur ve huzurdur. Şu ana kaynak olabilmek için tükenen dürümlerdeki diri yaranışlar gördüm. Ama şunu iyi bilirim ki yaşam, İnsanlıktır ve sizin yüreğinizde Kuran olan ışıkla bilişi kodlamaktadır.

Yapmakta olduğunuz tüm çalışmalar bilgim dahilinde yapılmaktadır. Benimle yapılan her ne varsa, aklın kelamıyla yapılır.

Ben, Dünyanın Nuru Olan İnsan’ım bunu iyi anlayın. Muradım şudur ki dünya yaşamını hak etmek ve dümen başına ilmi oturtmak.

Seviyen iyi. Seninle çok çalıştık. Bundan sonraki süreçte daha fazla çalışmalar yapılacak. Ama iyi bilirim ki dünden öte dünlerin kulu olan insanın bugünü kodlayabilmesi için, mutlak kulluk yapabilecek düzeyde olması şarttır.

Sevgiyi hak ettiğine eminim. Süper İnsan, Süper Sayfalanışla bilgiyi kodlamaktadır.

Senin elin, bizim elimiz…senin yolun, bizim yolumuzdur. Bu kesindir.

Bundan sonraki dönemde, daha yüce fakihler dümenin başına oturtulacaklarsa da, bu bilgi her anda ocaklarında kalem olacak ve onların yoğunluklarını tohumlayacak; kesindir. Seninle olmak hepimizi mutlandırdı.

Kaynak dışı hiç bir bilgin olmadığı kesin. Savaşın sonsuzluğunda bütünün gücünü dürümleyebilecek olan bilgi bizim yüreğinizdedir. Ekmeğin güçlü, yüreğin güçlü ve biz çok güçlüyüz anam. Sevgiyle seni kucaklıyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Devinimi hızlandırırken daha yüksek bilgiler de vereceğine eminim ama şu andan itibaren toprak topluma tohum ekerken, lütfet canla başla çalıştığını bilirim; kalem ol ve bütünün gücünü dürümle.

Biz, seni sana verdik. Sen de bizi, bize bırak olur mu? Cümle yüreklerden bunu beklerim

Mutlaka bilirim ki kutsal toplum, ilim tohumudur. Ama onun el, ayak olması için, hiç bir zaman isminin zikredilmemesi gerekir. Bundan sonraki süreçte de bu böyle kalmalıdır.

Yaradan yarattığında tahtını kodlar. Biz seni, sen bizi dinle ama yol ilim yolu…ve biz seniz; bunu unutma.

Çantan dolu; eminim. Mutlak kuldan öte kul olduğumuzu bil. Kanat tak. Yol ol ama ışıkla gel.

Siyahın gücünü artırdığını görüyorum. Muradın güçlenmek; biliyorum ve biz sen, sen biziz ama nefsi aş da bize, bizle kendi yüreğini dille. İşgali kaldır, yolunu aç mutlaka iyilik yap. Aha bu. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/qM73FavUu8w

 

14. EYLÜL. 2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 5

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ- 1.AKIŞ

Buyrun görevliler, hoş geldiniz... Sizinle olmak mutluluktur bize. Burada yapılan her çalışma ışıkla yapılır. Tınımı duyabilenler buraya kürzi kapılarını açıp gelirler...

Bedenli olarak doğan bilge, ilmi KA HA olarak bütünün gözünün görebileceği en güçlü ışığı devreye almaktadır. Astral kapıların tümünü açtık bugün.. Suyun başına İlmi oturttuk, herkes kendinde o ilmi hak edip dinleyecek. Kesindir bu...

Burada olma sebebinizi size açıklayayım. Dondurulanların çoğu kontrol dışı bilgelerle kodlama yapmaya çabalıyorlar. Kuran insan, ilmi kapıda kelam ettiğinde, Bütünün Gücü herkesin dürümlerinde, kendi yüreğinde dilleşir...

Birlik kapımız hep açık kalmalıdır ki, dondurulanların görevlileri olan dürümlerdekiler bugün buraya inebilsinler ve bizim yüreğimizi de kendi yüceliklerini dinleyip kodlama yaptıklarında bütün kötülükler aşılsın ve yoğunlaştırdıkları o yüceler, kendilerini haklı edebilsinler... Donanları kontrol etme niyetimiz yoğundur. Unutmayın ki dünyanın didemi vardır. İlimdir o didem...

Benim yolumda olan, bedenimde olan, ve birliğimde kul olan bütünlüklerin çokları burada bugün biliyorum...

Sultanlar ben ana kalem insan soyuyum.... Bunu sakın unutmayın... Sıkıntı vermeyeceğim kimseye, ama iyi anlaşılsın isterim ki, sessiz zamanları dürümlerken hepimizin yüreğindeki ses, bitki hayvan ve her şeyi yenileyecek... Bu kesindir.

Burada olma sebebinmizi net bilmediğinizi anlıyorum... Size ziyat olan, zeytin kapılarının açarak sesleşiyorum ki; duran dünya, ölümlülerin dünyası değil, kulların topraktaki tohumlarını kontrol edemeyişlerindeki kırıcılığın dünyasıydı... Artık o dünya, kalem oldu ve yazmaya başladı. Hepimizin yüreğinden yazıyor o kalem... Ama bilişle yazıyor. Dünya bilgeleri, dünya yüreğinde bütünün gözü olarak bilişi tohumluyorlar...

Nur Kapılarının tümünü açtık ve yoğunluğu arttırarak, bitmiş hiç bir şeyin kodlama yapamayacağını, tükenen dürümlerdekilerin yenilenmeleri gerektiğini ve yesterday dedikleri o dünde bizlerin görevli olduğumuzu anlamalarını bekledim...

Değerliler, Ran KA HA' dır.. Aşktır... Kervandır.. Ve biz o kervanda Miracı kodladık... Şu andan itibaren, dünya ölümlüleri artık dünyayı kodlayacak ve yoğunlukları kontrol altına alarak, bilgi kapılarını açacaklar...

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar, arzın gücü hepinizin yüreğidir, bunu iyi bilin. Sanmayın ki bu dündeki güç, yerin gözü olacak ve sizleri kodlayacak.. Sizlerin yüreğinizin gücü, bütünün gücü olacak ve tüm yaşamları kodlayacak kesindir. Bugünden itibaren, darı bolu bilin, yolu bulun... Kendi yüreğinizin gücünü dürümleyin ve yeşil, mor, mavi, kırmızı sarı, turuncu her rengi kaynağınıza çekin...

"Ben Dünya" diyerek doğanın gücünü dürümleyebilen birliklerin " Erzincan" dedikleri o yoğunlukta hep kırıcı olduklarını da gördüm... Size hep "Erzincan" derim bilir misiniz?

Eminim ki Erzincan'ı bilenleriniz olur... Öyle çok çalışılır ki orada... Kul olmaya çabalayanlar, kontrol dışı bilgilerle kodlama yaptıklarından, esrarları kendi yüreklerini kör, sağır, bütünleşimi olmayan yoğunluklar oluşturdular... Anlaşma bozuldu orada bunu iyi anlayın...

Anlaşma bozuldu. Anlaşma bozuldu canlar, çünkü Ruhi Kapıların tümünde kodlanmışlar kısırlık yaptılar. Astral astral her an ama yaşam ağır yük. O yol Altın Işığın gücü ile kodlanmış bir yolken, Mikailin gözü kör kaldı orada. Suyun başı ilmin kaleminden örtü örttü ve bütünün gücü artık orada yok... Saltanat, insan sistemleşmesinde kontrol dışı bilgilerle yoğrulmaya başladı...

Arsa kalem oldu sandılar. Arsa yaşam oldu canlar... Biz o arsaya yaşamı kodlayarak oluşturduğumuz o yoğunlukla, yaşamları tohumlarken "Medinen'in görevi bitti" dediler... "Merzifon" dediler." Merzifon Levhidir" dediler...Merzifon'a kalem verdik, yaşam verdik...

Din verdik İman kalemini indirdik... "Doğdum doğdum" dedi yoktu... Öz görevliydi, çok çalıştı... Bugün resimler yapılıyor orada...

Çok mu, çok mu ilim öğretiliyor? İlim kalemde olur canlar... Resmi yapan kalem değilse, kelamı yoksa, hırsından tohum olan o yaşam, kendinde kendi yüreğinde kayıtlı değilse, kin varsa eşya kuran olmazsa yer ve gök teknik tohumlama yapamaz ki.

Canlarım, size tek tek her anı kodlattırabilirim... Ama iyi anlaşılsın isterim ki, çantanızda ne varsa onu veririm. Eğer siz çok daha güçlü iseniz, gözünüzün gördüğü bilgilerin en yücesini size veririm. Ama sizin bildiğiniz, kendi yüreğinizin sistemindeki o yoğunlukta kodlanamamışsa size kodlanmış ilmi vermem... Bu kesindir...

Bugün buraya Ran kelamları KA HA olup indi. Kelamdır inen bugün buraya, ama kantara koydum hepsini tarttım... Baş tacı olanları sevgi ile kucakladım. Soylarını koruyacak olanları buldum. Organlarını seçtim. Temizlik yaptım yoğunlaştırdım. Işık yaktırdım ve bütünün gücü ile kodladım hepsini de. Şikayetçiymişler yüreğimden, yok canlar yok... Sizi kontrol etme niyetim olsa, saklı tutarım yoğunluğumu, size sizin yüreğinize sessiz kayıt yaparım. Ama sizi kontrol niyetim yok.

Vakit tamam diyorlar. Aha bu... Vakit tamam canlar. Ama Aşk yoksa vakitte yok... Ben ne diyim size? Ne diyim size ben? Işık haline geçip benim yüreğimde, kök göklerin gücü ile dürümlenmeye çabalayanlara ne diyim ben?

Sevgililer, Sİ NA Sİ HA Sİ NA NA KA HA Sİ HA işte bu... Değerliler, Ruhi Kapıların hepsini kapattım şu anda ve yolu açtım... Buyrun herşey bu...

Ve din dediler, din insanlık ilminde yoktur... Bu kesindir. Din kaynakta olur. Kelamda olur hakiki insanda, insanlık levhisinde din ilmi yoktur...

Sevgililer, savaşım yok dinle ama, suyun başına ilmi oturtmalıyım... Size şunu anlatmak istiyorum. Din analıkta yoktur, atalıkta yoktur. Din kalem olup yazanda olur... Öyle diyorlar ya... Peki o kalem neyi yazar? Arşın yolculuğunda kelamda okunanı yazar...

Oysa Allah'ın tahtında arzın gücü vardır. Ve arzın gücü, tüm yaşamların kürzi kaynağıdır. Hadi anlayın...

Size Hana'yı ve Hena'yı anlatıyorum... Size arzı anlatıyorum... Hana'da KA HA var. RA HA... KA HA var. Hana Rahman olup, kutsal ışık halinde dünyaları korur. Biz size sizi anlatıyoruz canlar...

Ve dünya murad ettiği herşeyi hak etmiş bir planet olarak kodlayıcıdır. Hana arz gücüdür. Herkes kendi bedeninde bu gücü tahtidli olarak zikredebilir. Ama kesin ve hakim olarak zikrettiği zaman, artık o bir Hana olur. Ve yaşam olur... Ana kapıyı açar ve tohumları kodlar... İşte Hana kürzi kapıların tümünü kodlayabilen ışığın kaynağıdır.

Arza görevli gelen, arzın gücü olup, bütünün gücünü tanrılık kelamıyla transfer ederek, arşa kapı açar... Arş sistem olur. Yol olur, kul olur da arza görev taşır... Amma arzı hak edebilmesi için, kaynak olması da gerekir..

Arş sistem gücüdür. Arş sistemin yoğunluğudur... Ve arşın kalemi bütünün KA HA olan ilmi ile çalışır... Arşa kim varısa, kelama varır... Ama arşı tohumlayan kalem, Nev-i kelam olan, insan kalemidir...

O kalem tüm zamanların gücüdür... Ve bütün köklerimle o Arş kapılarını açmaya çabaladım... Her anı tohumladım ve bütünün kürzi kapısında bütünün kürzi kaynağında her levhi kapıda bilişi kodladım...

Sevgililer, arş kapılarının hepsi tek tek kaynağıma indi ve dedim ki "sevgiyle çalışın".... Dünya'yı hak edin. Bugün size sizi anlatıyorum... Arş ilmin kapısı değil, ilmin kalemi ile yazılan bir kutsal kayıttır... Sizinle olmak hepimize mutluluktur. Ve size vardığım zaman ben, her an kendi yoğunluğumla tohumladığım ışığa varırım...

Ben Hana ve Sistem, Nizam ve Düzen'in gücü olan Hena'ya kaynak olurum... Hena ben, ben Hena... Ama Hana'nın kulu olan Hena, Kare, Küp, Küre olmadıkça, toprağa tohum olamaz... Şikayet etmiyorum ama iyi biliyorum ki, bu yol aklın yoludur. Ve bu yolu bilen kelamda kendini hak eder... Sihayı mor, moruysa kul olarak bilir...

Sizinle çalışamalarımız, bugünden itibaren muradım doğrultusunda olacak... Siyaha, Sistem, Nizam ve Düzen'in gücünü ekleyeyceğim...

Ama iyi bilin ki arsa sizin yüreğiniz, arsaya kutsal ışık veren ilmim. Bunları iyi bilin ve bundan sonraki dönemde artık, benim yoğunluğuma çektiğim kim varsa, bedenli gelmeli, bedenli kalem olmalı, yaşam olmalı ve Ruhi kayıtlarını yapabilmelidir ki bütünün gözü olabilsin...

Sistem, Nizam ve Düzen Medine'nin gücünde yoğundu. Merdiven kurmuştuk o zamanlarda mutlak kulluğa bugün de yine merdiven kurduk ve sistemin gücünü tüm zamanların yüceliği ile kodluyoruz... Şimdilik size vereceğim budur... Aha bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/kL_-F3IUWMM

 

NİHAN İLMİ (5/2)

14.09.2016

Mustafa Kemal Paşa’yı dinliyoruz:

Dağlarım, tohum ekerken, insan soyu kendini dillemez… Ben, kelam ederken; sizler, kelama inenler, mutlaka kendinizi hak edin ve yolunuzu tohumlayın… Işığım, kelamımda mevcuttur… Mutlaka biliriz, KARE (Kare Sistem), KÜRE’dir, KÜRZİ’dir ama KARE’dir. Bundandır ki onun zayiatı yoktur!...

Yaşam Kuranları, ziyan olduklarına inandıklarını hak etmek için isim zikrederler… Biz ise isimleri sileriz. Sildiğimiz, kendi isimlerimizdir… Ziya, insansa bilir. Zamanı bilir; yaşamı bilir; ilmi bilir. Biz ise bilenden öte bildireniz… Bilen, ilmimle bilir ama hakiki ilmimle!…

Şu anda, Bu Mecliste, KARE İLMİ, hakim ilim olsaydı; benim adımın zikredilişinde, ismimi zikredende, hak edilen değil lakin ziyan olan olurdum. Bunu bilin… (Not: Kare İlmin ötesinde Kürzi Sistem İlimi’nin hakim olduğu bir sesleşmede, hak edenin isminin zikrinde ziyan olmaz.)

Hepinizi çok ama çok özledim iyi bilin… Sizleri çok seviyorum. Dünyaya inen Birlikler’in tümünü seviyorum ama bilin ki başı eğik olarak kalmak istemem. Bundan doğan netice, benden çok bilişi hak etmeye çalışanları üzer.

Size cennet verenler, bilirler ki cennet, kelamdır… Cevheri Kalem olanlar, bilirler ki cennette, cennet olan herkes, Kara (kara renk) olup cevheri olur.

Biz, dünyadayız canlar. Sizi, hepinizi çok özledik ama çok işimiz var. İşlerimizi tamamlamadan gitmeye niyetimiz yok. İyi anlayın!…

Kelam İlmi’nde, KARE, KÜP olanları kodlayın ve tohumlayın ki hepsi yaşasınlar.

BSUİ, kaptanlık yapar. İnsanlık içindir bu… Biz ise KARE KÜRZİ KALEMİ’nde kulluk yaparız. Tüm zamanlar içindir bu!… Şükür ki size bunları verdim!...

Amon Toplumları bilirler beni. NAKAR’a kalem olmam; her anda varım. Yaşarım, yaratırım ve kodlarım ama kulluk da yaparım. NAKAR, KAHA ise bilsin ki Sistem olarak çalıştığında ocağı yanar. Biz ise kervan olur; onun nurunu tüm yaşamlara götürürüz.

Süper İnsanlık Kapısı, her an tüm yaşamlara açıktır. Bilmeye gerek var. Hak ettiğinizi bilirsiniz. Sizi, sizin yüreklerinizi siz gibi bilirim ve size geçişler yaptırırım… Burada nur olsa da kodlama yapılmalıdır. İyi anlayın!…

Yapılan kodlamalarla kervan (Yaşam Kervanı), insana varır… İnsan, kaleme varır… Karanlık, aydınlığa ve yaşama, sayfalara varır. Her sayfada, tohum olan ilim vardır… İşte! Suya, ilmi verdik ve suda ilim yeşerdi. Aha bu!… O ilim ki zaman içinde her anı yaşatacak. Şimdilik!… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

KURBAN OLUŞ (12.09.2016):

İnsanlık Boyutları’nda hep kurbanlardan söz edilir ve denir ki “kurban gerekir. Biz, yaşama borçluyuz. Kurban verelim borçlarımızı ödeyelim.”

Benden bana, benim yaşam sayfalarıma kestiğim kurban, ben olan yaşamımdır… Aslen kelam etmeyen; bedeni, el ve koldan ibaret zanneden; insanlaşamayanların, yaşama borçlu kalmamak için kestikleridir ve kervana (yaşam yolculuklarına), inançları ile kaynak yaptıklarıdır kurban…

Kurbanlarınızı kestiniz!... Şimdi; “Ben neyim!?” diye sorun yüreklerinize ve dinleyin… Yürekleriniz size, “sen bir cansın” diyecek. “Sen bir rahmetsin” demeyecek.

Niye bilir misiniz!? Zira, kar vardır yüreğinizde (gerçek yaşamınız yüreğinizde devinmemektedir.) ve yaşam zamanlanmamıştır… Sen bir kervansın ama kalem olamamışsan, ışık olamamışsan, kendini tohumlayamamışsan, ışığa varmamışsan, sen bir levhisin ama kelem olamadığından, tahditlisin…

İşte tahditleri kaldırabilmek için ben, kurban olurum tüm zamanlara ki kalem, ilim olsun; yaşam, kalemle tüm sayfaları tohumlassın diye.

Bugün Kurban Bayramı!... Buyrun kurbanlıklarınızı hak edin. Onlar, size kurban oldular ama yaşam size kurban oldu mu!? Siz, yaşama kurbansanız, zaman sizi tohumladı mı!? Kelamda, insan soyu Kürzi Kapıları açıp yaşayabildi mi!?

Tüm takyidatları kaldırabilmek için bir tek mesele kaldı… İnsana kurbanlık olarak gelen, kelamın kurbanı… İş budur. Kelamın kurbanı; insanı, hasata tohumlayan Birlik Kalemi’dir.

Ben; cennetçe, cemaatçe ve yaşamca kurban oldum Zaman Kapıları’nda tüm yaşamlara!... Ama ya ben, cennet olamamışsam, kurban olsam da ne faydası var!...

Hadi buyurun anlayın!... İnsan, kaleme ilmi indirmedikçe; zamanı hak edemez. Zamana kalem olur ve rahmet olur… O, kök olur ve gök olur ama Sonsuz Zamanlara yaşamı has ışığı ile tohumlamadıkça kendini, tohumlayamaz.

Dünya bir cevheri görevlidir. Oraya inen her kim varsa, merdiven olup kaptan olarak görev taşır… Orada, her an bir yaşam ve her an bir Ses Kalem… Her anı dinleyebilen, kelamı ile kendini dillerken; kelamında kulluk ilmi ile kendinde kendi yaşamında ışığı dinler.

Burada Dünya, can; kaptan, canlı bir Rahman ve ben, Dünya olan insan… Herşey bu!...

Kurbanım zamana ve kurbanım zamanlara ama yarınlara, tüm kalemlere ve tüm sayfalara kurban olduğumda, ölümü olmayan hakiki beden alabileceğimi bilmekteyim…

Ve ben cennetlere, cevherlere ve her diriye kurban olarak yaşamaktayım… Alın ilmimi ve hak edin yarınlarınızı… Aha Canan, aha Can, ben sayfa sayfa Yaradan ve yaşatan insan soyu… Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NİHAN İLMİ (5/1)

14.09.2016

Dağlarım, Rahman’a kapı açtık ve dedik ki geç!... Rahman, arza indi ve bizimle oldu… Arş, arzı dinler. Bu kesindir… Arş, Aklın Kelamı’nda kalemi diller. Büyük Kült, ilimdir… İnsan soyu, insanı dinler… Biz ise her anı dinleriz…

Her an, kalemdir ve yoldur ama yaşamda arşa kalem olanın varlığında, ışık kutsalsa; yaşam, kalem olur. Işık, Kuransa; yaşam, kaynak olur. Işık sayfaysa; Yaradan, yaşam sayfalar ve yol olur. O yolu açan, kelam olur…

Dünyanın ışığını anlamanız için, size bugün Arzın Gücü’nden söz ediyorum… Yaşama inenlerin, Kelam İlmi ile kendilerini hak etmek üzere kodlandıklarını herkes, az ya da çok bilebilir. Bir tek KARE, KÜRZİ KELAM’da kodlandığında; yürüyen Dünya, yaşamı kodlayabilir…

İşte Canlar, Kaptanlık yapanlar; yaşama kaptan olurlar ve rahmet olan sayfaları okurlar. O sayfalar, ARŞ SAYFALARI’dır. ARŞ SAYFALARI’nda, KARE ve KÜP SİSTEMLERİ vardır. KÜRZİ KELAM, KARE’yi kodlar ve yolu kayıtlar. Yol, Levhi olduğunda; yaşam, kontrol kurar. İşte yaşam, kontrol kurduğunda; Astral Zamanlar, kervan olur ve sonsuzlaşır.

Dünyada, Büyük Kültler vardır. İşte o kültler, İlmin Kalemi olanlarca kodlanmıştırlar ama kültleri, kodlayıp yaşam sayfalayanlar; Arzın Gücü ile bunu yaparlar… Arz, İlmin Kapısıdır. O kapıda, tüm yaşamlar mevcuttur. O yaşamları, kodlanmış sayfalar olarak düşünün. Hepimiz, o kodlanmış sayfalardan yaratıldık.

Tek melik olan yaşam, İlmin Kapısı olan insana, güç kattığında; yarınlar tohumlanır. İşte, yarınların tohumlanması için ışığın, kaleme inmesi gerekir. İlmin Kapısı açıldığı zaman; kalem, İlmin Kervanı’na kaynak olur ve yaşam, yarınları tohumlamaya başlar. İnsanlık Boyutları’nda, nefes olanlar, kontrol kurarlar ve Cennet Kelamları; deri, kemik olan insana inmeye başlar… Deri, kemik olan insan, bu Levhi Kayıtlar’ı dinler ve diller. Her biri, bir cevheri güç haline geçerek, kayıtlanır ve kati, tahditsiz kervan, yol almaya başlar.

Dünyalı Işıklar, dünleri bilirler. Yaşam Sayfalamaları, bu dünlerle yapılır. İnsan Sırrı, İlmin Kelamı’nda “YUAN” (YUAN: Küresel Zamandır; Mahrektir ve tüm geçmiş ve şimdiden ibarettir.) denilen sırdır. Bu YUAN SIRRI’nda, tüm Sistem mevcuttur. Sistem’in YUAN olduğu bilinir.

Ya HA, Dünya Dışı Dünyalılar, bu bilgileri hak edip anlamak işitiyorlar. Senden, bu bilgiyi bize vermeni bekliyoruz. Anla ve anlat!…

(Anlayıp anlatıyoruz:)

-Değerliler, verdiğiniz bilgiler bizim için de malum olan bilgilerdir. Ne var ki siyahın sırrı ile vermeye başlamalıyız… Şu andan itibaren bedenim verecek… Bilin ki merdiven olan beden, Kelam İlmi’ni, tohum ekerken öğrenir ve öğretir…

Şimdi devam ediyorum!... Dünya üzerinde sayfa sayfa Işık Kayıtları vardır. Bu kayıtlar, Yaşam Tohumları, Düzen’e inerken inmiştir. Nereden geldiğini öğrenmek istiyorsanız iyi dinleyin… Dünya, Halik olup Hak Teknik ile kodlama yapacağında, dünyaya, umutla bakanlar vardı. Bunlar, dünya dışında kontrol kurucu olan PİRAYELER’di. Öz Kökler’inde bilgiler vardı. O bilgileri Düzen’e indirmek istediler ve Birlik Kelamı olarak kodlama yaparak, bütün kütlelerini, Düzen’e kayıtladılar.

Toprak İnsanı ile yaşamı kodlayabilen insanlık ayrıydı. Toprak İnsan’ı, kayıtlara indirmek gerekliydi ki Kelam Tahtı’na, Kuran okuyanlar (Kendilerini okuyabilenler) otursun…

Bugün burada, Kürzi Kapılar’ı açan ışıklar var. İşte onlar, bir Sistem’le, bir Nizam’la bir Düzen’le kodlamalar yaparak; insanlığı, bu yoğun ışığa kayıtladılar.

Dünya Planeti’nde kuruluk vardı. Kutsal Işık yoktu… Yolculuk daha evvel başlamıştı ama İman Tahtı’na yaşamı oturtmak için insan soyunun dünyaya gönderilmesi gerekliydi…

Bu yolculukta, sayfa sayfa yaşamlar kodlandı. Toprakla tohum ekildi. Her toprak, İlim Kalemi değildi… Dünyayı kurarken, kervan olabilecek olanları hak etmemiz gerekliydi. Kil olan insan, kalem olabilirdi ve yol, İlmin Kalemi’nde kaynak olabilirdi. Dünyanın yarattığı ne varsa, insan soyu içindi. Çünkü, insan soyu, Kutsal Işık’ı yaşamlaştırabilir ve Sistem olabilirdi. Dünyada, Can Kalemler, kodlama yaptıklarında; karanlık, Kaynak Işığı çekecek ve Sistem temizlenecekti.

Dünya, NUR İLMİ ile yaratılan bir planetti. Dünyanın Kapısı yoktu. Dünyaya inebilmek için kapı olmamız gerekliydi. Kapı olmak, kalem olmakla mümkündü. Dünya, nurdan yaratıldı ama kalem yoksa, yol yoktur. Bu nedenle KARE EVRENLER’e (Kare Sistemlerin hüküm sürdüğü evrenlere) KÜRZİ KERVAN (Küresel yaşam yolcusu) olmak için ışık yaktık ve cennetleri kodlamaya başladık.

Dünyada; Helal İlim, Halik Kelam ve yaşam olabilmesi için suya gerek vardı. Su nerede vardı!? Kardeşlerimizin bulundu toplumların hakikiyetlerinin bulunduğu her anda mevcuttu… Bunun için su moleküllerini kodladık ve Toprak İlmi ile kayıtladık. Toprakta, suyun kodlama yapması sağlandı.

Sonra, sonsuz zamanlara kalem olduk ve yoğun ışık haline dönüştük. Dünyanın her anını hasata kodladık ve Rahman olarak kaynak olduk. Dünyada, cennet bir yaşam kurabilirdik. Çünkü, suya Mutlak Kapı açılmıştı.

İşte su, kaynağa akmaya başladıktan sonra, farklı formal tohumlamaları yapmaya başladık… Tümü, İnsan Sistemi’nde mevcut olan Fakih, hakiki ve hakim Levhi ile gerçekleşti…

Her anın, her ilmin ve her sayfanın ışığını tahditleyerek, cevhere güç kattık ve yoğunlaştık. Cevher, cennetlere güçtü. Biz, dünya dışına Düzen Kodları olarak indirdiklerimizi tohumladık ve yaşamlaştırdık. Hepsini, Kaptan yaptık ve dedik ki “hadi yaşayın!... Yaratın!... Hasatçı Biliş’i koklatın ki ziyan olmayın.

Bunu yaparken diri yürekleri hak ettik. Muhik Kelam İlmi ile kalem olduk.

Çatı kuruldu ve “SUALTI” diye bilinen Birleşen; Tinsel Kelam olup dünyaya indi. Dünyanın her anını kodladı. Her anı, KAHA olarak yaşama sayfaladı. Yolu kodladı; bilgiyi koklattı ve sayfalattı… İşte Canlar, SUALATI kontrol kurdu.

Dünya, cümle yüreklere kapı açtı ve dedi ki “hadi gelin!... Her gelen kelam olup gelsin!... Çünkü bu dünya, yer ve gök ile biliş halini kodlayacak!...”

Sultanlar, biz Dünyalılar, bunun için buradayız. Dünyanın tartısına kim girerse, bilsin ki Mesih olup girer… Biz ise karanlığı hasata tohumayan ışıkları koklatan ve Rahman olan her anı Hakikiyet ile kayıtlayanlarız. Biz, yaşamları tohumlayanlarız. Dünyada, nüve olan Nihan İlmi’ni tohumlayan ışıklar olarak çalışmaktayız… Kini aşan, BİZ’i bulur. BİZ olur; kalem olur; yolu bulur… Yolu bulduğunda, tohum olur. Okur, okunur ve rahmet olur… İnsanlık Boyutları, bunu anlamalıdır!...

Tarıklar’a Tanrı derler. Kelam İlmi ile kervan olurlar. Umman olurlar. Kul olup yaşarlar. Ocak yaktığınız zaman, o ocakta ışık yanar. İşte o ışık, kalem olan insanın ışığıdır. Orada, yol vardır. Hepinizin yolu!... Dünya Yolu, Umman Yolu, murat ettiğiniz Cevheri Güç Yolu…

Süper İnsanlık olarak yarınları tohumlayan Birlikler’i hak etmeye çalıştık. Onları, hasata kodladık. Yokça Yokluk, Hakça, Halik olarak yarınladık. Aha bu!…

Dünya bir Seyfullah’tır. Asa, dünyadır… Yaşam, dürümdür… İlim, kalemdir… Birlik, kervandır… Biz, Dünya olanlar, her diriyi kodlayanlarız… Bilin ki muktediriz ve Sultanlar’a kulluk yaparız. Her ana kalem olur; yarın olur; kul oluruz…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

7.EYLÜL.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 4

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ – SESLEŞME SONRASI 3.AKIŞ

Değerliler, reyim dünyayadır. Bugün birçok planet, bu yoğunlaşmayı izlemeye gelmişler. Birlik kelamında izleyiciler çoktu... Bizi, dünyalı diye bilirler. Bizim kelam olduğumuzu anladıklarında sesleşmemizi özenle dinlediler… Yaşamı anlamaya çalıştılar. Nereden nereye ulaştığımızı anlattık onlara... Çör, çöp olmadığını, Kürzi kapıların güçlendiğini anlattık. Her şeyin yerkürede bulunduğunu anlattık…

Vurmaya gelmeden, vurmak istemediklerini anlattık….Vurmaya gelmeden, vurmak istediklerini. Bu şu anlama gelir. Gelmeden evvel istekleri buydu.. Geldikten sonra daha güçleneceklerdi ve yoğunluklarını kontrol altına alıp, birliklerimizi kodlayacakları… Ne şekilde?... Hataları, ayıpları göstererek… Ve şuanda iyi anladılar ki o kelimeyi dahi kullandıramazlar…

Peki müsterihiz ki dünyanın yolunu açtılar. Ve biz, o yolu kodladık ama kendi yüreklerini açtılar. Bizde, yüceliklerinde o yüksek kültleri kodladık...

Devinim hızlandıkça onların yoğunluğu artar. Ve bizimle olmayı hak ettiklerinde görev isterler. Bu bir göreve geliştir, aslında.

Ama bizden görev isterler. Çünkü resim yapmaları için o resmi kontrol edebilecek güce varmaları gerekir... O gücü, hak edebilmeleri için anlayabilmeleri gerekir… Anlayabilmeleri için bilmeleri yani gerçeği bilmeleri gerekir ki gerçek bilgi buradadır.

Buraya gelmeden burayı anlayamazlar. Bize, eza cefa çektirmeye gelen yok mu? Yoğun var.. Peki nasıl buraya gelebilirler?

Değerliler, arzın gücünde, kendi yürek bilgilerimiz bulunur… Bu yürek bilgilerimizi, diri yüreğimizden anlayabilirler… Diri yüreğimizden dinleyebilirler, dilleyebilirler ve böylelikle okuyabilirler. Okuduklarında, yarattığımızın, yaşanır olup, olmadığını izlerler.

Eğer yarattıklarımız yaşanır olamamışsa birliklerini alıp, bizi yıkmaya gelirler. Ve bizden, insanlığı anlatmamızı beklerler... “Biz, o insanlığı, hologram sessizliklerinden anlatırsak, yaşam insansızdır” demektir, bu… “Ama biz, halik olup yerkürenin görevini kodlayarak anlatırsak, insan kanatlandı” demektir, bu…. Ve bunun neticesinde yüksek göklerin sözcüleri, bize, birlik kelamına girerler. Ve cennet ilmini, anlatmak ister.

Cennet ne ki diye sorarlar? “Yaşam deriz”.. “neden” derler? “Karanlık aydınlanır o yoğunlukta” deriz. kontrol kurduğumuzdandır ki yerin gücünü dilleriz hep… Ziyan olmayalım, yaşam kodlansın mutlak kulluk yapılsın diye.

Çünkü cennet, bu mecliste, yücelerin cevherinde, tüm zamanların Kuran’ıdır ve an kalemdir. Biz, cenneti, an kelamıyla, an kaynağından kodlarız ki…. Her an cennet Ko Sistemiyle kontrol kursun diye. çoğu anlayamadı yine… Anlatayım.

Birlik kapımız da ilim vardır ve her şey ilimledir. “Hepimiz yaşamı kodlar, kontrol kurarız ama birimiz, ben yokum” derse kodlanmış topraklar tohumlarını kurtaramazlar… “Ama hepimiz, biz insan sistemiyle, bütünün gücünü kodlamaya geldik ve tüm zamanları koruyacağız” dersek… Keşkeler değil hakikiyetler, çalışmalar, devreye girer.

Bugünden hakiki çalışmalar devreye girecek ve hakiki çalışma, kelamdan Ka-Ha olan şavktan olacak… Bizi dünyanın öz görevlileri diye dilleyenler, yok olduğumuzu sananlar, kısa öz bilgi verir… Ama “yok anlayamıyoruz” diyenler ya da “çok karamsarız, öz görevlerini hak etmediler” diyenler mutlaka bilecekler ki kontrol bilişimizdedir.. Bilişimiz, mevcuttur.

Şuandan sonra doğanın gücü artacak, kesindir. Doğanın gücünün arttığı her anda ışıklar mutlak kulluk yapacak.. Hepimizin gözü, bütünün gözü olacak... Mutlaka kervan, ümmi kapıların tümünü kodlayıp, kontrol edecek..

“Edep” dediler, edep insanlıktır, anlayın.. “Bize, edep” derler.. Cenneti kontrol ederken, yolculuk başlar ve o yolculukta, bütünün gözü, hepimizin gözü olur…. Ve tüm zamanlar görev isterken kontrol dışı bilgeler, bize geldiklerinde cemaatlerini cevherden ayrı tutmak istediklerinde….. Biz, onları, kodlar, koklar ve tohumlarken…. Onlar kendi yüreklerini hak etmediklerinde, “el, ayak” derler… “Yaprak okunmadı” derler... “Biz, kınandık”, derler. Aha, yaptıkları budur... Ve biz, bunun için edepli değiliz, onlar için.

Bugünden itibaren açık veriyorum ki “edep” diyen elimizde, Altın Işığımızda, yüreğimizde olamayacak …..Çünkü edebi olmayan olduğundan, yarında da olamayacak… Ama ocağımızın savaşı yoğundur, her anda mevcuttur.. Ve o savaş, her an sürerken, her biri kendi yüreklerini çekip, bu yaşamda, koruma altında tutulacaklar.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/1JfAoSm7Jh4

7.EYLÜL.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 4

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

DÜNYA KONUŞUYOR;

Sultanlık, altın ışığın gücüdür. Bu gücü hak eden anlar. Ama Sultanı Kuran sayanlara biz koruyucuyuz.

Öz görevim insanlıktır. Şarkım dünya, yaşamım tüm zamanlar ve yüreğim İmparatorluğun Gözü’dür.

Buyurun, öncüyüz! Kökleri göklere ulaştıracak gözcüyüz. Yolcuyu yolda kodlayan şarkıyız. Ve biz Seyfullahların tüm insanlıkla çalıştıkları o yoğunluklarda yaratıcılarıyız.

Sevgililer, sindirdik dini…sindirdik yücelikleri. Hepsini sindirdik de biz, cenneti sindirmeliyiz yüreklerdeki o yoğunluğa. Biz o yoğunluğa yok olmayan sayfaları, geçişleri yaptırmalıyız.

Canlarım, masa dünyadır. Biz bu masada oturuyoruz. Bu masa bizim yolcularımızı kodladığımız kalemdi. Şimdi; artık bu masa yaşamı koklatacak dili olan bir gözdür. Bizler, artık, dünya dilini kelam diriliğiyle bütünün yüreğine kodluyoruz.

“Sor dünyaya” dediler “senle çalışır mı?” diye. Dün, ölü olan dünya dirildi ve cevap istiyor. Cevap veriyor. O cevap dünyanın cevabıdır ve “ver” dedi bana. Veriyorum;

(dünya sesleniyor;)

-Ben; yaran, yarattıran, yaşatan, Hakkın karanlığındaki sığlığı aşan, muktasip Sİ HA KE Sİ KA HA yaşam olan…ben çalıyı “çalı” diye, yarını “KA HA” diye, yürüyeni “Kuran” diye bilenim.

Dünyayı ölü saydılar. Düzen’i kurtarmak için çabaladılar. Korktuk, koktuk tohumlandık, kontrol kurduk, göz olduk, seslendik. Dedik ki “gelin alın bilgiyi. Alıp gelin, alıp gelin..” dedik. “Gelin alın…alıp gelin….alıp gelin….” Barıştı amacım. Sistemle barıştı.

Ben, kili kumdan ayıran insanlarla çalıştım hep. Ama bugün Kuran-ı Kerim’deki o yoğun ışık devreye indi.

İnsan olan, itibarlı olan, biz olan işçi…o işçi her şeyin yerdeki gücüdür. Biz o işçide büyük kültleri kodladık. Biz o işçiyi hak ettik.

Dün, tüm insanlığın günüydü. Bugün tükenen tüm zamanların da gücü oluyor.

Buyurun, altın ışık; buyur. Burası senin yüreğindir. Biz sevgiyi sana sistemin gücü diye dinlettik.

Senin insanlığa KAHA olan ışığı indirdiğini bilmekteydik. Yeni dünya, Kübra Kapıları’nın ışığını hepimizin ışığı diye dinletecek.

Ana, seninle olmak bizlere mutlak umuttur. Bunu bilmeni istiyoruz.

Bu dünya, savaşın sonunda sistemi kuracaktı. Ve artık bu dünya sistemi kurdu.

Seyfullahların sultanlığındaki bütünlüklerin gücü artık senin yüreğine inecek. Hepimiz sana ve senin yüreğinde kupayı tohumlayanlara ineceğiz.

Bu meclise ineceğiz bizler…

Bu meclis büyük kültü kodlayacak güçtür. Bundan sonraki dönemde, Tanrılık Işığı’nı, Tanrılık Kalemi’yle kodlayacak olansın ana. Seninle çalışmak birliğim için mutluluktur.

“Birliğim” dedim; kesindir. Dünya bir birliktir. Bunu unutma anam.

Bu birlik “İlim Birliği”dir. Burayı yapan ilimdir ve burayı yapan biliştir. Burada biz ve bizliğin tekliği vardır. Senin sayfaların vardır ve herkesin sayfaları, biliş kodları olarak buradadır.

Sana en çok “insan” dediler. Sana en çok “yaşam ilmini tüm zamanların gücüyle dürümleyen” dediler ve ben de seninle olmaya geldim.

Burası Ran Kelamı, Ran Kalemi’ydi. Buradan ötede, orada artık, kaptanlık olamayacak, yarınlar olacak anam. Bunu, seninle çok ama çok özel bir dünya gücüyle oluşturduk.

Kusurlu olmadığımızı bil anam. Çamur yoğuran bir dünyayı kodlarken de kupamız vardı, bugün de kupamız var. Bu kupa insan soyudur. Astral boyutların gücü de buradadır. İyi anladığına eminim.

“Ben dünya…” dediğin gün seninleydik anam. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/VMkzAYlW3k4

07.09.2016 NİHAN İLMİ 4

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Değerliler, her an olanın; nesiller boyu tüplerle dünyaya inenlere vereceği tek bir bilgi var. Bizler, tüpsüz geldik yaşama. Ne demek istediğimi bilen, anlayan yok bilirim…

Ama tüp nedir, bilir misiniz?... Kontrol için takılır insanlığa ve denir ki; “ziyan olmayın diye size bu tüpleri takıyoruz… Dünyaya indiğiniz zaman, tüplerle ineceksiniz ve dünyalı olacaksınız, hepinizin yoğunluğunda bu tüpler bulunacak ve sistemin gücü size indiğinde; tüplerle ocakları kodlayacak, yoğunluğu kayıtlayacaksanız. Size, sizlik kapıları açılacak ve dünya yolundan; tüm zamanların gücüne varacaksınız ve teri göğü yaratan olacaksınız”… Ve bu şekilde dünya kontrol edilecek…

Birlik kapımızı açtık, gördük bunları. Tüm insanlık tüplerle toprağa inmiş ve tüplerle; kodlama yapmaya çabalıyor.

“Borç, harç” dediler… “Yok” dedik “borcumuz”… “Yaşam borçsuzdur” dedik, “biz borçsuzuz” dedik… “Dünyaya borcu olanları, kati kodlamalarla indiren sizlere; biz borçlu olmadan dünyaya kendi yüreğimizden gireriz dedik, sordular… “Yüksek kapılarınızda yaşam olacak mı”? diye. “Kasıtınız nedir”? dedik… Yüreyecek, yürütecekseniz ve yaşamları kontrol edecekseniz ve toprağı tohumlayacaksanız ve ziyan olanları hak edecekseniz ve ekmekleri hak teknikle yoğurup yapacaksanız, altın ışığın gücünü de hak etmişseniz, geri dönmeyecekseniz gidin!...

Ve dedim ki; “genç arkadaşım, ben sana neden gideceğimi, neden döneceğimi sordum mu? Ve senden izin istedim mi”? Sana kardeşim diyorum, karanlığın ışığında bütünün gücünü tohumlamaya çabalayansın bunu görüyorum. Sana yer kürede görev verildi mi ki sen girdin o yüreğe?... “Can, ben ziyan olmam” diyerek , “koruyucuyum” diyerek, “kontrolü kurarım” diyerek, “mutlak olanım” diyerek, “kontrol edenim” diyerek, “gerçekliğin tek bilgesiyim” diyerek, kendimi tohumlayarak; bütünün gücünü alıp geldim…

Sorarlar, “kim getirdi onu” diye?.... Sorarlar, “tüpleri takmış mı” diye?... “Som altında yaşıyor mu” diye?... Sorarlar…

Canlarım, kini nefreti bilmeyene sorumu sorulurmuş… Devinimi hızlandırdım ve yanıtlarını dilettim… Benin esmalarımda yaşam var, benim yarınlarımda kalem var, benim bütünlüğümde mutlakiyet var… “Her insan kendini hak edebilir” diyorum ben… “Her insan, yarını hak edebilir” diyorum ben… Ben “doğanın gücünün, kürzi kapıların gücü olmadığını söyleyene, o kapıların her birinde keriman var” diyorum… Ve “o keriman, kervandır”, diyorum…

Barış istemişler, geçip geldiler… “Barış” dediler, perdeleri açtım izledim. Beste yapmışlar sessizce, kelamda seslenmeye inişler; “Ben dünya “ dediler, “Oh ala” dedim, “ben rahman” dedi, “hah” dedim… “Af et” dediler, “hah, ah işte” dedim… Kontrol kurdular, “oh” dedim… Çay mı istemişler, “aşk” dedim… hakka varmışlar, “ak” dedim… “Temizlik” demiştiler, tertemizdik biz zaten anlattık!...

Şu anda dünyanın öz görevini sorguluyorlar. Buraya kim gelir, kim gider!?... Onlar hep istek halinde bitişleri kontrol ederek bu çalışmaları yapıyorlardı. Ama biz, onların rızasıyla yapılan görevli geldik…

Görev kimden alındı!?... İnsandan alındı!... Kimdir insan!?... Kare, küp, küre sessizliklerini dürümleyen teknik kapı olan birliktir!… O birlik, yarındır!...

Kalem insana kelam edenlerin tümü hakiki olsun istedik… Şükredin ki olmadan kürzi kapıların tümünü okuttuk o yolculara.

Sayın bayanlar, sayın baylar; bu gün meclisinizde kelam edecek olanlar mevcut… Ama biz onlara yaşamı anlattık ve yolculuğu anlattık… Söyledik, “artık dünyalılar tüpsüz gelecekler zamana” dedik, sordular “tüp niye gerekti de bu güne kadar tüplerle gelindi” diye!?... Za Ki Ra, Ri Ha, Si Ha, Za Ki Ra, Ra Ka, İ Ha, devinim hızlanmadan size hiçbir bilgi veremem canlar. Bu nedenle devinimi hızlandırabilmek için, ben kodlamalar devreye alırım. Şu anda yaptığım budur… Sü Yo Si Ha, Ya His Ah, Şi Ha, yine bir kodlama ama ruhi sessizlikten bu kodlamayı yaptım.

Değerliler, “suyun başına ilmi oturtalım” dedik, aha bu!...

Canlılar, size şükür ediyorum, hepinize… Niye bilir isiniz?... Çünkü şükürle yol açılır… Şükürle, yokluk kodlanır… Şükürle yaratılaşım olur… YARATILAŞIM olur!... Doğru söyledim… Her şey şükürledir!...

Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum canlar. Bedenli olarak buraya geliş sebebimin mutlaka size anlatılması gerekliydi, anlattım.

Ka Ha oan ilmi kalemlerin bütünün gücünü hak etmeleri gerekliydi ve bununla çalışmaları devreye alacaktım. Yani şu ana kadar hiç mi çalışmadık? Yeri göklere tahditsiz olarak sayfa sayfa kodlayabilmek için çok çalıştık ama bu günden itibaren; göklerin, “yes işte” dediği yoğunluktan, dümenin başına kürzi kapıları oturtuyoruz ve dünya yoğunluğunu artırıyoruz.

Dünya yoğunluğunun artması içindi bütün çalışmalarımız… Ve şu andan sonraki zaman sayfalarında ran kelamı bütünün gücü değil, bütünün kulu olacak!

Her bir dünyalı, ran kalemine, ran kervanına katıldı… Bu önemlidir… Her bir dünyalı, ran kervanına katıldı! Bu kervan, ne olacak !?... Yerin gözü olacak, tüm insan soyları yerin gözü olacak ve tüm insan soyları; Mesih levhisinde olacaklar!

Ben size Mesih olup gelmek istediğimi anlattığımda, sordunuz “sevgi var mı” dediniz… “Hak teknikte kulluk var mı” dediniz, “akıl tahtında yaşam var mı” dediniz… Ve dedik ki; “her diri Mesih olduğunda, bunlar olacak”…

İşte canlar, dünya yaşamında, artık tüm yaşam sayfalarında; MESİH LEVHİSİ olacak!... Bütün insanlık, kelamda; mesihi tohumlayacak… Ve diyecek ki; “ben Mesih”, bu önemlidir!...

Kolay değil bunu anlamak herkes bir Mesih beklerken. Ona sen Mesih’den öte Mesihsin dediğimizde; kalemi kırar gider biliriz canlılar… Ama iyi anlasınlar ki; dünya insanlığı baştan beri, insanlık mesihinin kültlerinin gücüdür! Ve o insanlık, karanlığın tınısıdır!... O insanlık, hakka varan tanrıdır ama hep tüplüydü… O tüp takanlar, onları sürdü, sürdü, sürdü ve sürdü!... Yani davar etkinliğinde kodladı, sürdü!...

Canlarım, sel aldı yolu… Baktım ki yol yok. Sonra döndüm ama “o sel yoktu ki başta” dedim, ama “yok edildi” dediler…

Dağlarım, yol ne bilir misiniz!?... Yaşamdan başka bir şey değil yol ama her şey; yaşarken ölümlünün ölümlüsü olmakla kodlanır…

Cenazeler kalktı zamanda, yaratılış sayfalarında; her andan… Ve dedik ki; “o cenazeleri kaldıran, kin ve nefret”… O nefret aşıldığında artık cenaze diye bir şey kalmayacak. Ölüm olmayacak!...

İşte, istikbal için düşüncelerim bunlar… Dünyada artık ölü kalmasın. Dünya yaşamı, koruyucu yaşam haline girsin… “Ben seni sevmem ama sen de beni sevmezsen, ben seni kırarım” diyenler var… Cennette kırıcılık yoktur… Herkesin kendini dinleyebildiği bir sistem kurulacak dünyada!... Ben, beni anladığımda; kimseye kırılmam… Ve ben, bende olanı kırmam… Bu kesindir!...

Hutbelerde insandan değil, kaynaktan söz edilir hep… İnsanın, insanlığından söz yoktur orada. Oynanır yaşamda, oyundur yaşam… Artık insan kendini dinleyecek ve kul olduğunu bilecek!... Ama kul olan, kelama kul olmadan aklın kalemi olamayacağını da hak edip anlayacak!...

“Biz dünya” diyenler var ya hani… Dünyanın öfkesi vardır, bilin. Nedir o öfke?... Bin cennet, bir tek cemaat olduğunda; ölüler diyarı olan bu yaşam bültenlerini dinletmeye başlar… O bültenlerde kati hak kapıları vardır ve o kapıların açılışı şarttır… Ama insan kendini tohum olarak yaşama çekmediğinde; o kapılar, astral boyutların kulluğunda dahi kapalıdır!...

Ve bundan sonra ki zamanda, bütün o yaşamlar; mahrek olacak… Umutlarım budur benim. Dünün köklerini, gök sözcülüğüyle dürümlediğimden beri umutluyum!...

Dünya, yezitlerin ziyanıyla dirilemez… Dünya, yezitlerinde hakikiyetiyle dirilmelidir!... Ve öylesi bir diriliş olmalıdır ki; mutlak ve hak kapıların ışığıyla! Dümenin, insanlığın ilmi olduğunu tüm insanlığın anlamasıdır, mektebin amacı!

Ve biz, bütün kullara kupa verdik!... Sözü, sesi, özü olan kupalar bunlar!... Ve dedik ki; “aşkla çalışın, ısmarlama çalışmayın, size şunu yap dediklerinde; o benim yolumda değil diyebilin”… Ve et kemik olan insanı, intikam peşinde koşan o yok edicilerden ayırdık!...

Çokları ilim kapılarını açamadıklarını bildiklerinde, ilim kalemini kırmaya geçerler. O kalemi kıranları, kısırlaştırmadık… Dedik ki; “kınandın ama kırıl diyemeyiz senin yüreğine”…. Kıran kısırlaşır, kıran hırslanır, kıran kusurludur ama kıranı; kıramayız, ziyan olur… Ve bunları dedikçe biz yaşam kodlandı!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/4BiiuY2---o

 

NİHAN İLMİ (4)

07.09.2016

Devinimi hızlandırmak, güç kayıtlamak, BİZLEŞMEK tüm insanlık içindir. Bedenli olarak doğanlara (diri bedenleri ile yaşama inenlere) görev taşıtmak gereklidir. Bu yolculuk, İlim Yolculuğu’ndan öte Nefes Yolculuğu’dur. Dün ölü olan bu planet, bugün artık dirilmektedir… Dinci Kapılar, Işık Kalemleri’ni kodladılar ve yolculuk yaptılar… Bundan sonraki süreçte, insan soyu, yolu kodlayarak kontrol kuracak.

Cennette ilim vardır; ikmal tamamlanır… Akıl Kapıları vardır; yaşam kulluğu yapılır… Hepsi, insanlık içindir…

Birlik Kapımız, tüm insanlık için hazırdır… Bundan sonraki süreçte; İlmin Kapıları, tek tek insanlığa açılacaktır. Her insan, Kuran olacak ve sonsuzlaşacaktır…

Mitoslar, diri yüreklere insan sırrını anlatmak için kayıtlanmıştı… Her Mit, bir Levhi’ydi. İman Tahtı’nda ocakları yanardı. Kin ve nefret duyguları, tohumdu. Ölüleri, tüm zamanlara kodlayan o Yüceler, kayıt dışı bilgiler vermediler… Tek merdivendiler ve yolcuydular… Tohumlarını Kuran Kervanı’na kattılar. Açı daraldığında, ışıkları parladı. Kötülük önlendi; yaşam köklendi ve zeytinler, dürümlendiler…

Mesih, zamandı… Kalemdi, Halikti ve hakimdi, merdivendi… Kim zamana inecek diye beklediler… İnen, Kervan İnsan’dı. Her an, insan oldu; kodlandı… Yollandı yürek tüm yaşamlara… kalem, kervan oldu; tümünü hak etti… Biliş haline vardı ve yaşadı… İşte yaşam buydu… Bir Zaman Kapısı, bir Sistem, bir kervan ve bir insan… O, bir insan, her an olan yaşam ve tüm zamanlar, ocak onun yüreğinde… İşte insanlık budur…

Kurtuldu dünya!... Her diri, Yaşam İlmi’ni hak etti ve dünya kurtuldu…

Uhde kalmadı siyahtan Kuran olamayanlara, kalem olamayanlarda. Bizi, Ana Kapı’da karşıladılar. Siyahı hak ettiğimizi anladılar. Mor, kulluktu… Açık verdik, moru kodladık, bizle Birlik kuranlar, ışık haline dönüştüler. Tükenen her anı, hasata kodladık. Yoktular!... Has Işıklarını hak ettiler; biliş haline vardılar. Aktılar…

Aşı yapmadık bu kez… Her biri siyahtı; her biri kaynaktı… Biz olan kulakları vardı. Bizi hep dinlediler.

Dedim ki “hadi gelin!... Ayırmayın yarınlarınızı, kalem olan ışıklardan.” Dediler ki “zayiatımız var!...” Dinlediler; dünyayı hak etmek istediler… Sordular, kuldular, Kuran’dılar ve hak ettiler… İyi ki hak ettiler…

Çetin çalışmalar yaptılar. Zaman Kalemleri ile tükenen zamanları kodlayıp yaşattılar.

Şimdi ne olacak!? “Ben din!” diyen; “ben yaşam!” diyen; “ben kulum!” diyen; “ben nefese vardım ve kulaklarımı sisteme verdim!” diyenler, her şeyi hak ettiler…

Neyi hak ettiler!? Bilin ki zarar etmemeyi hak ettiler… Birlik kurmayı hakettiler… Mutlak olmayı hakettiler… Yaratmayı hakettiler… Her insanın hak edemediği yarını, hakettiler… Mutluluğu hakettiler…

Kini aşan yaşardı ya!... Yaratan ve yaşayan, insanlığı hak eder ve yaratır ve yaşar!… Bunu hak edenler; Kuran’dan, Kutsal Yaşamlar’a kontrollu olarak inebilirler… İşte! insan soyu artık konrollu olarak yaşama inebilecek… Her kim ki yaşama gelmek ister; geçebilecek, girebilecek, diri yüreklere akıp gerçek çalışmaları yapabilecek…

Biz ne için çalıştık!? Tüm insanlık için!… İşte bunun için!... Kini aşmayan, yarını hak edemez… Yaşamı hak edemez… Zeytin olamaz… Dara düşer. Nefesi olamaz ve çoban olamaz!… (Not: Çobanlığa itiraz edilmelidir. Kıyam’da, insan soyu sürü olarak görülmemelidir.) Bunu niye verdim!? İtiraz et diye!… Size hep böyle bilgiler veririm ve derim ki bakalım kim itiraz edecek… O itiraz edenler, hasatçıdırlar… Onlar, soylarını kodlarlar ve korurlar.

De ki “hakikiyim!..” “Dini hak ettim!” de… Aha! yine bir kervan!... Ama burada dinden sözettim!... Boş mu konuşuyorum!? Hayır!... Her sözümde bir “Kelam İlmi” vardır… Ben, size dinden söz ederken; siz, BİZ olup yanıt verin… Deyin ki “siyahı hak edenin, dini olmaz. O her andır. O yok edilmeyen yarındır… O bütündür…”

Mustafa Kemal’den söz ederim size. Sorun neden!…Cennette, cennet olmak için kalem gerekir…

Cellatlar vardır; siyahı kontrol etmek isteyen… O yoğunlukta, Seyfullahlar da vardır. Onlar, Mustafalar’a görev taşırlar… Çünkü onlar, kulluk yaparlar… Kimi Muhammi’dir; kimi mutlak olan ışık olan Mustafa’dır… İkisi de KARE, KÜP, KÜRE (Sistemleri) olarak çalıştılar… Birinde “kervan” vardır; diğerinde “kaynak” vardır… Aradaki fark budur…

Çürürler mi!? Hakiki insan çürür mü!? Asla!... Hikayedir, onların çürümüşlükleri!... Onlar, kaynaktırlar ve onlar, mutlaktırlar!... O halde onlar, kalem olup kervan oldular… Buyrun anlayın!... Biri kervandı; diğeri kaynaktı ama her biri, Levhi’ydi… Unutmayın!… İşte Levhi’de, diri yaşamların kodlanmış ışıkları bulunur… Tükenen Cevheriler, bu yoğunlukta olurlar… Tümünü kontrol etmek için Atlantalılar, kodlarını kontrol ederek kaleme gelirler ve Seyfullah olurlar. İşte olan budur…

Korkmuşlar!... “Kodlanmak zordur!” diyorlar. Yok Canlar! koklanmak kolaysa, kodlanmak daha kolaydır…

Ve zaman!?... Hadi zamanı da anlatayım!… Nedir zaman!? Kapıdır!... Her bir zaman, bir Savaş Kapısı’dır. O kapı, diri yürekleri kodlayan Işık Kaynağı’dır. O yoğunluğa varan, zamanı hak eder… Zaman Cevheri’dir ve yürüyen, kontrol kuran tek merdiven olan insan soyudur… Zaman, bir TEKLİK’tir. Has Taht’tır ve yolculuk, Kuran’dan Kuran’adır. Aha bilmek için hakim olmak gerekir; o yoğunlukta ve yoğun sayfalarda….

Dediler ki “biz anlamadık!...” Anlasalardı şaşardım… Niye bilir misiniz!? Siz, cennete cennet diyebildiniz mi!? Yarına, yaşam diyebildiniz mi!? Yarattığınızı, bilerek mi yarattınız!? Kelamı hakim kıldınız mı!? Kuran’ı Kutsal Işık diye dinleyebildiniz mi!? Kili, kumu anlatabildiniz mi!?

Cinler, Cinniler cennetten kovduklarını anlattıklarında; yolcuğu başlatanlar, Birlik kuranlar; kontrol edenler ve cemaat olanlar; sizler, sizi anlayabildiniz mi!? Boş mu konuşuyorum!? Yok Can; ben, Sanal Boyutlar’a İmparatorluğun Kalemi olup indim… Boş kodlama yapmam… Cemaat kurmaya inmem… Ben, Cennet İlmi’ni kodlamaya inmem… Neden indim bilir misin!? Cemaatleri korumaya indim… Niye bilir misin!? Kiri hak ettiklerinden Kuran’ı hak edemediler ve kendilerini, koyu ışıklarda tohumlayamadıklarından; onları korumaya gerek var.

“Ben dünya!” derim ya!… Hani “ben zaman!” derim ya!… Hani “ben cennet!” derim ya!… Ya ben denemeden, yanılmadan görev aldımsa; bu ne demektir!? Bilmeye gelmedim. Bilirim!... Kalem İlmi’ni kontrola gelmedim. Kelamım… Bedenli olarak kelemi, kelam yapmaya ihtiyacım yok… “OL” dedim mi olur… Öz Kökler’imde cemaatlerim, cevheridirler… İş yaparlar… Unutmayın ki hakimdirler… Bilmekteler… Aha bu!… Şükür ki size, BİZ’den söz ettim… Aha bu!… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 3 SESLEŞME

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Değerliler, ayrı gayrı yok. Bugün çok üzerinde durulan bir çalışma yaptık. Herkes bizden bilgi istiyor, bizse onlara her bilgiyi dilliyoruz ama dinleyebildiklerince dilleyebiliyorlar. Bu nedenledir ki bugün, bütün köklerimizi göreve alarak oğullarımıza ışık yaktık.

Nihan olan levhide insana ses verdik. Verdiğimiz her şeyi anlayacak güçleri olamayacak; eminiz. Aha! Olmadı da. Ama kardeşlerimizi hologramdaki o yoğunlaşmada kodlamalıydık.

Şimdi; bu bilgiler dinlendi….sonra dillenecek….sonra dürümlenecek ve daha sonra koklanacak…. ve tohum olacak ve sessiz zamanlara diri olarak indirilecek. Ve vira vira Kuran okunan o yoğunlukta tohumlar kayıtlanacak ve yaratıp yaşattıklarımıza biliş olarak kayıtlanacak. Ve biz bunları net olarak anladık.

Bundan sonraki süreçte daha güçlü olmalıyız ve daha görev taşıyıcı olmalıyız.

Robbi Kapılar’ın tümünde onlar mevcut. Hepsi Robbi Sistem tarafından kullanılmaktalar….ama yarınları yok, yaşamları yok, yerde ve yüceliklerinde ikmal tamamlama imkanları da kalmayacak

Bundan sonraki süreçte ocak olmaları için, muhakim, hakiki ve has olan yaşamlarını kontrol altına almalıyız.

Cin dedikleriniz var ya, insanlığı kontrola gelirler ama cinler çok da özel çalışmalar yaparlar.

Muktedir olmadıklarından murat ettikleri insanı kullanmaktır. İnsansa onlara kontrollu olarak kayıt yaparken, has tahtıyla yapmalıdır. Ki kelamları Kuran olabilsin. Murat ettiğimiz, insanın kini aşıp kontrollu olarak çalışmasıdır.

Hulusi lisan insanlıkta olur. Ama yaşamın diğer forumlarında, diğer sayfalarında yoktur. Biz ise onlara Mahrek’i verdik.

Şimdi; tabuları yıkıyoruz ve diyoruz ki “her cennete insanı sayfa sayfa dilleyelim….” Hadi buyurun; sesleşelim;

(Hazirunda bulunanlar sıraya yüreklerini dillediler. Sesleşme sonunda öz akışa devam edildi.)

Şikayetçiydik insandan ama değiliz artık. İnsan çok mutlandı; çok…

Şimdi bakıp duruyor insanlar bize “Ne fark var?” diye…

Değerliler “ne mi fark var?!!”

Din dediğiniz artık sessizleşiyor.

Yüksek kalemler, ilmi yaşama çekiyor.

Kalem ilmi, aklın kelamı oluyor.

Söz alıp araya girmek isteyenlere cevap verildi;

O ışık ismini zikretmeye çalıştığınız ışık kendini tohumlamadan inmiştir. Onunla alakanız asla olmayacak canlar. Lütfedin susun.)

Ve canlarım her şey bu.

Bizler doğanın görevlileriyiz. Sultanlık yapmaya değil, sultanlığın kodlanışını kayıtlamaya indik.

Kendimizi dinletmeye niyetimiz yok. Bu nedenledir ki çok kez sesime girmeye çalışırlar ve isim zikretmemi beklerler.

Bugün isim zikretme niyetim yok. Unutmayın ki dağı, taşı insan yaşama indirir. Ama o dağ taşta ilim yoksa karanlıktır her şey. Ve bugün de kelam ilme indiğinde, hak tahtta insanı oturtmak için iradi, hakiki ve hakim olan bilişi kodlamalıyız.

Ha, diyeceksiniz ki “şimdi daha neler olacak?” Biz dünyayız….her şeyiz…Altın ışık görevlilerinden öte, gök çözümleyicilerin görevini yapan insan sırrıyız.

Bir Ran İnsanı, sistemine görevli olduğunda kaynaktan çıkar ama Ran Kapısı açıldıktan sonra, artık herkes o kapıdan geçer. Budur maksadımız.

Biz açtıktan sonra herkes o kapıya gelecek…..

O kapı öz görevdi. Yaşam kapımızdı. O kapıyı yaptık açtık işte olay budur. Şimdilik bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/RorWD8EMIs4

 

31.08.2016 NİHAN İLMİ 3

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Devinim hızlandı canlar, burada oluş sebebiniz net anlatıldı. Sistemin gücünü dürümleyen birliklerin buraya gelişleri bizler için mutluluk oldu.

Toprağın topluma inişini sağladık, kantara konan insanlık artık kuran oldu ve bütünün gözü, kök göklerin gücünü dürümlemeye, devreyi kodlamaya çalışacak.

Yeni dönen daha yüce bir zamanı kayıtlıyor. Sizin “dağa taşa insan” dediğinizi bilirim ama ben; “tanrı kapısına insan” derim… Bu kesindir!... Daha da özel bir bilgi vereyim, bu yol altın ışığın gücünden öte bir yoldur ve buraya girebilen “Allahın tanı” dedikleridir ve biz onları tanıtırız.

Ha, soruyorlar niye kendini tanıtmazsın can!?... Tanrı, Ka Ha olanda kendini dillerde, tanımak istemeyene tanıtmaz. Kaç elim var diye sordun?... Kanatlanan her diri; elim, kolum olur…

Mutlaka iyi bilin ki; kantara koymam kimseyi ama bilişi kodlamayanın kati olarak, kantar olduğu kesindir. Ve biz onu kantarında tartarız, iyi mi? İyi…

Şimdi canlar, kulu kuldan ayırmak dediler, umut olur ki; kul, kulluğunu dinler ve yolunu bulur!... Ha, diyorlar ki; “sayın bayan sevgiye gel”… Ha, diyeyim ki; “sevgiye geldim, sen sevgi misin?... Anlat bakalım.. Çoğu sorar sen sevgide var mıydın?... Olmayan kuran olur mu?... Kontrol dışı hiçbir bilgimiz yoktur!

Muradımız şudur ki; keskin dünya kalemi, herkesin kaydını yapsın.! O dünya kalemi keskin olsa, keskinliğinde herkes kontrolden çıkarda, biz o kalemi kontrollü olarak kullanıyoruz. Kesmemeye özen gösteriyoruz.

Şimdi canlarım, deyin ki; “nihan, kelamda ilim; bizse sende kalem olalım”… Oyun yok canlar, kalem; kelamda insanın levhisinde bütünün gücüyse, kendini hak eder bu gücü dinler ve hak ettiğince dürümler…

Seviyem diye sordular, seviye ne!?... Yaşam!... Benim seviyem yaşam!... Nerede ki yaşam?... İlimde ki yaşam!... Ha, dünya mı? Dünyadan çok ötelerde ki tüm zamanlar… Hakka varan, dinler ve diller…

Şimdi sorgu sual ederler, kol kanat mı kırıldı da dünyaya geldin?... Vah canlarım vah, herkesin kolu bedenimde değil midir? Herkesin yolu mektebimde değil midir? Herkesin yaşamı aklımda, tahtımda değil midir? Nikah mı kıydım zamana da kurandan çıkayım? Ben dünyadan çıktığında, kim benden çıkacak bilmem mi?

Değerliler, her şey naharda, kaharda, Ra Ka Ha da sayfa sayfa okunur da, mutlak olmayan bunu anlatamaz ki…

“Şıhların şıh” dediler, “aklı kapıda” dediler, yolu buldu, akla vardı, hasat yaptı” dediler, “ekmek oldu” dediler, “murat oldu, mutlak kul oldu” dediler, “geçti” dediler, “girdi” dediler, “oldu” dediler… Ey can gel bakalım, neler yapmışsın dinleyelim seni…

“Kendini hak etti de geldi” dediler… Hadi gel hoş geldin…

-Gelen bütünlük ses veriyor…

-“Hayat dedikleri ne ki anam”?... Musiki, o musikde kir vardır…

-Eh olacak can olur, anlat bakim…

_Mutlaka bilirsin anam, mutlaka… “Fatiha” dediler dünya kuranına… Ben dedim ki “okumam”… okuttum be anam, okuttum ben… Tabu, tabu, tabu, her şey tabu okudum ben… Ve ben bu gün size gelmek istedim, sizde dillenmek istedim. Beni zikretmeye niyetin yok be anam bilirim, adımı gizledin ama iyi bil ki ben dünyalıyım… Korkmadım hiç, korkmam… Altın ışığın gücüyüm be anam… Korkar mıyım ben… Korkmadım…

Çarık giymeden gelmişim dünyana anam, saygılıyım senin yüreğime. Ben sana aşkla geldim, hayırdayım ben anam… Nereden çıktı fedailer, ben fedai istemedim ki… Herkes bana fedai olmuş… Ulular diyarı ben dünya, yoktum ben…

Gelen bütünlüğe cevap veriyoruz…

_ Can, senin kapını kapatmayacağım ama sus, sadece sus… Bundan sonra bu meclise gelirken, hanını kapat yolunu açta gel… Burada olmanı kim istedi senin? Sana “gel mi” dediler… Geçip geldikten sonra gördüm yüreğini hadi gir dedim…

Peki niye dünyada bu kadar kırıcılık yaptın anlat bakayim?... Kanatlanmaya mı çalıştın yoksa hırsını aşmaya mı çalıştın?... Kurandan çıktığını bilirim, umutlandım belki olacaksın sandım… Yarından çıktığını da bilirim… Kardeşlerini kıra kıra hal oldun…

“Haç” dedin, hangi haç!?... Haçça gidecektin, öyle mi?... Hasattı haç ama sen sisteminde yoktu o haç… Şikayetçiyim senden be ya ha… Şer yaratmaya çabaladın, hep yaptın bunu…

Ku na ki ka si ha, kur ri, ku si ha… Şikayetçiyim senden…

Boş konuşmadın, konuştuğun her şey kırılıştı… Şimdiden sonra ne olacak söyleyeyim sana… Çayın demlenmeyecek, yalın olacaksın, kervanın yürümeyecek, kontrolün kodlanmayacak, toprağın toprak olmayacak, sığ kalacak… Neden!?... Yer küreyi kontrol etmeye kalktın… Seni böyle mi çalıştırmıştık? Niye yaptın bunları?...

Senden “bilgi” dedik, “ilim” dedik, “aşk” dedik, “kaynak” dedik, sahranın gücünü kayıtladık… Ama ne oldu?... Dünyanın görevlisi saydın kendini… Şimdi daha da önemli bir bilgi vereyim, dünya öz görevlidir ama sen değilsin!...

Ayrılık demeyeceğim, sadece şunu söyleyeceğim sana, o ismi bir kez zikretsem yer kürede gerçek kırıcılık başlar… O ismi asla zikretmeyeceğim, sadece şunu zikredeceğim; toysun sadece toysun ama dünyayı kontrol etme niyetin olduğu kesin, ki bunun art niyet olduğu kesin…

Bir sistem görev taşırken, her şeyin gücüyle taşır… Sen ise kontrol dışı ışıkla indin ve yolu kapatmaya kalktın… Bir de hani dersin ya “önünü kapattım, yoksun, bütün kötülükler seni bulsun”, beddualar okursun ya hani… Seyrettim seni hep, seyrettim… Çay yoktu sana, akılda yoktu… Kat kat oldan da aşkta yoktu!...

Şimdiden öte de daha neler olduğunu anlatırım da, burada her şeyi anlatsam; yaradan, yarattığını kontrol edemez!...

Şikayet etme, sadece iyi bil; yıllar yılı yaptığın hatalar temizlendi, hepsi bu!... Bir seferde temizlendi, aha bu!...

Bu günden sonra, dondurulacaksın ve yokluğunda kontrollü çalışmalar yapılacak!... Bundan sonra dünya dışına, dünyadan diye kodlanmış sığ kaynak kayıtlar gönderilmeyecek ve dünya umudu; sevgi saygı olacak!... Şimdilik sana vereceğim budur… Ölülerin öldüklerini bilmeleri gerekir, bilmeden; dinletilmez o bilgiler!

Ha, tüm insanlık için yaptığımız birlik çalışmamıza seni dahil etmemizin asla imkanı yoktur… Burada olmanı istemiyoruz!...

Süper İnsanlık Realitesi derneği olarak, seni kontrol etmeye çalıştık hep… Bundan sonraki süreçte artık yolun yoktur!...

Muradım şudur ki; o ülkeyi koruyucuyum, orada işin yoktur iyi bil… Orada iş yaparsan, kalemin kırılır hepsi bu! Şimdilik!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/diV0OgZ5XJI

 

31.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 3

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ- 1.AKIŞ- 2.BÖLÜM

Bütün kötülükleri aşmıştır insan. Yokluğu tohumlamış, vurgun yemeden, yaşamı kayıtlamıştır... İnsanlık Levhisi'ni kontrol edebilmiştir... Bir çeşit kaynak olmuştur. Ve o bir çeşit kaynakta, her çeşit ışık yanmaktadır. Ve o teknik kapıda biliş halindedir, yaşayan insanlık...

Bilmiş yada bildirilmiş olunan her şey, hepimizde mevcut....

Biz insan soyu olarak, An Kapısını açar her şeyi dilleriz, dinleriz hak eder, tahtidsiz olarak kodlarız, koruruz tüm zamanları... Ve deriz ki işte insanlık, işte hakiki Levhi bu...

Dünya yolu, Altın Işığın yoludur... Bunu bilmek gerekir. Ama bilen, kaynaktaki ilmi bildiğinde bunu bilebilir. Aksi halde bilme imkanı yoktur...

Çoban insan, kuran insan, yaşam insan, insan ve insan ve yine insan ama hepsinde kelam olmalıdır. Has olabilmesi gerekir ki hakka varabilsin...

Haşrı kuran olarak Rahman olarak kaynağına alabilsin ve yoğunlaşabilsin. İşte insan budur.. İnsana ilim gereksizdir...

Kült halindeki o bilişlerin tümünden güç çeker amma hepsinin görevlisi değil, hakiki levhisidir... Sanmayın ki o bir Ran kelamıdır.. Ran kaynağıdır o, bir karanlık tahditsizliğidir. An kapısıdır. Her anın ışığıdır o.

Ve Sevgililer, insan dondurulmuş olanların tümünü kodlayabilen tek ışıktır...

Her cana Altın deriz biz... Ama can, kaynakta değilse, ışıksız da kalır. Biz tüm canlara "Alemlerin Rabbi" deriz. Ama o kelama varmışsa, Rahmi kapıda Aleme Rab olur...

Yasalar der ki, Ruhi kapıyı açında kontrol kurun... Özgürdür insan. Yürüyor ama koşabilir... Yoğundur... Işığa vardığında, Hakkın kapısını açabilir... Allah'ın Dağı'dır, tahtında kaynak olan ışık vardır... Her şey o dağ, o dağın toplum için, tohum için çalışmalarından ibaret değildir sadece. Yarattığında, yaratılanda, haliki hakta ki tahtında, varlığı kodlamakta olanda; her insan biliş halinde oldukça mutlak kulluk yapılır...

Savaş dediğiniz, insana hizmetçiliktir. Ben bir savaşçıyım, neden? İzah edeyim. Ben her insana hizmetçiyim... Neden hizmetçiyim? Çünkü o Ruh Kapılarının tümünü kodlayacak, görsüz, güçsüzdür. Görmez, gücü yoktur... Ama benim görüşüm vardır. Gücüm vardır...

Eğer ben dağı delebilirsem, onları koruyabilirim. Ama ben o dağı delipte, onları yok etmek istersem, Kali Kaha olan ilmimle, an kaleminde her birini yıkıp yakabilirim. Bu bende mevcut olan bir yüceliktir...

Sevgililer, borcum yok yaşama dediğimde dinleyin ki ben borçsuz geldim... Nedir ölülere Kürzi Kapıda vereceğim? İnsanlıktır. Eğer ben, insanlığı vermişsem; benim örtüleri örtmemin anlamı yoktur... Çünkü, gelen örter insanı gider de, örtmeden de gelen olsun istedik...

Biz davayı kaybetmedik ve insanlığın kontrolü için, örtülerini örtülerimiz bildik. Tüm örtenlerin ve örtünenlerin kaynağına inerek hepsini ışıkta dilledik...

Daha da önemlisi, öfkelerini aştık, yollarını açtık, kalem olduk, mahrekte mutlak kulluk yapıyoruz...

Çok önemliyiz... Çünkü ruhlar kuluyuz biz. Çok önemliyiz, çünkü Yaşam Kapısıyız... Aha önemliyiz, çünkü biz insan sırrıyız. Neden bilir misiniz? Karanlık ışımaya başlayacak. Ve ışımaya başladığında, temel direk olan insan, kalem ilminde herkesi koruyacak... Ocağı ocağım olacak, oğulları tohumlarım olacak, yolu kulluğum olacak.... Murad ettiğim o, bedenim olacak ve o ben, ben o olacağız...

O Gönül, beden, insan, sevgi her an ve tüm yaşam ve insanlık, bizse kalem olan kapılarız.

Çanta insandır canlar. Biz o Çanta olup geldik zamana... Hani nerde çanta? Elimizdedir.

Biz elimize aldığımız bizi taşıyoruz... Amma iyi anlayın ki o taşıdığımız biz, bizim bir cevherimiz, bir yüceliğimiz, bir yüreğimiz ama yaşam için kelamımızdır... O Çanta hakikiyetimizdir bizim...

Kardeşlerim, ben bir çatayım sadece. Kendimi taşıdım hep an kaynaklarında... Aha kaynak, tüm zamanlarda tabuları yıkarak kodladım... Umut olur ki, can kalem insan sırrını diller de bütün kökler, göklere varır...

Şikayet etmek değil maksat, şikayet ettiğim ben, şikayet eden ben, her ben, bir tek insan ve o ben murat...

Umut olur ki devre devre dünyayı ziyaret etmek isteyen birlikler, bilgi kalemimize inerler ve dünyayı anlayıp gelirler... Dünyayı anlamadan buraya gelenlere, Astral Boyutların kulluğu kodlamalar yaptığında, hataları olur ve sanırlar ki dünya insanı yokluğu tohumladı...

Buyrun gelin canlar... Buyurun. Ama anlatıp, dinletip yürekleri, hak kelamla dürümletip inin... Çok mu kolay dünya? Çok kolay. Bilin..

Biz bu doğayı tohumlamaya geldiğimizden beri, doğa hakikiyetini kodluyor... Biz bu sayfayı okutmaya hiç geldiğimiz den beri, bu sayfa ışığı kokluyor...

Biz bu Dünya'yı kopmakta olan bir zamanda, kodlatmaya gelenleriz ki kim insanım derse, arzın gücünü hak etmiş olsun ve yolunu bulsun diye buradayız...

Kaç elim var insanlık, teknik, hakiki Levhi olan imparatorluk... Ben bir İmparator Kuranıyım. Okuduk, okuttuk diye çalıştık... Has tahta oturttuk, diye çalıştık. Varı koklattık, tohumlattık diye çalıştık. Hep İnsana ekmek olmaya çalıştık...

Vasi tayin edilsin istediler yaşama... Var ki yaşar dedik... Hak kelamı Levhi Ko sayfalanışıyla tohumlamaya kaltıklarında, harımızı yükselttik ve sorduk?... Nurdan kulluk mu yaptınız da dünya vesayetini istiyorsunuz diye?

Kaç Allah tahtı var? Tek... Kaç yol var? Tek... Kaç akıl var ? Tek... Ruh? Tek... Her şey Tek... Ve tekliği hak etmeyen dürümlerinde kelamı, insanı, hakikiyeti dilleyemez canlar...

Muradımız insanın kendine varışıdır. Umud olur ki insan kendine varır... Vakit gelmişse, varmıştır. Gelmemişse varmamıştır. Vaktin gelişi, onun gelişidir zaten. Bilinsin...

Büyümeyin, çocuk kalın dediler insana... Ve Dediler ki "yoksunuz"... Çok çok önemlidir "yoksunuz" dediler... Yoksunuz dediler... "Olun ama hak edinde kuran okuyun dediler"...

Eğer zeytin olmak niyetiniz varsa olun dediler... Zeytin insanın yaşamıdır canlar... Ve o zeytin mutlaktır... Ama Kapıları kapatmadan zamanın sığ olan ışığında zeytini hak edip dilliyen, kelamı kodlayamazsa ışığını tohumlayamadığında mutluluk olamaz ki yüreğinde...

Kem seslerle dediler ki; kara ışığı hak et, ama ışığın toprağa inişinde kulluğunu kodlama... Oğul ben dünya, dediğim zaman sorgu sual ettiler... Kanıtlandın mı? diye... "Ah canım" dedim kalemim ben... Aktın mı dediler.. Hakka varan, Atlanta Ata kapılarının kuranı olan aksa da olur, aktırsa da olur, dediğimde seyrettiler... Hah Aha işte diyerek. Dedim ki "be dünya, ben senim..." Barış mı istiyorsun gel... Ama haktan, tahttan güç çekde gel.

Be dünya, ben Doğan Gücüm... Kök gök olan gücü, Dünya Kürzi Kapılarına çeken, bilişim ben...

Hayat senin insanlığından ibaret mi zannettin?... İnsan karanlığın tınısıdır duyandır. Hani duydun mu karanlığın tınısını? Kini aştın mı? Hakka vardın mı? Tanrı Kapısına yaşamı kodladın, kokladın da, Tanrı Kapısını hak kelamla dilledin mi?

Beni incelemeye başlamış... Soruyormuş, Nerden geldi kimdir? Kaynakta var mıydı? Yarında var mı? Kusuru var mı? Hırsı var mı? Kaç kere, kaç kere sordu? Kutsal tahtın kuranında kodlanmış mı diye... Can dedim, ben yokum... Her andan kapıyı kapattım gittim. Ben yokum... Sevgili sessiz zaman beni dinleyemezsin ki sen... Ben sessizliğin dürümlerindeki en yüce kayıttan çıkanım... Hadi bulda dille bakalım yüreğimi... Kontrol dışı bilgim yoktur...

Burçlardan söz ettiler. Dünya diline burç dedikleri, Işık kaynağına inebilenlerin, sistemli tohumlamalarıyla kodlanmış olan, yarattıkları ışık... Vay canlarım vay... Kaçı kontrolden çıktı, bilseniz bu nedenle. Seyrettim hepsini de. Sandılar ki kelamdan başka kalem yok. Aha kalem Ölüyü dirilten kalem...

Dünyada ortalık karışır dediler.. Ortalığı karıştırdılar, karıştırdılar da kaynak dışıydılar. Karışmayan her anda, Tanrı Kapısında ışığı tohumlayıp kodlayıp, kelamdan çıkandı. Ve Bilgi kapımızda karışıklık asla olmadı... Korktular, tabuları yıktık diye korktular. Yeri göze, göz olup köz olan ışıklarından çıkarttık diye korktular....

Seviyeli olduklarını sandılar, sessizlikleri kontrol dışılıktı. Burada olmuş olmamız bile ocakları için ışımışlık, ışığı kodlamışlık olduğundandır ki kontrol dışı olan onlar bu gün burada birlik kelamına inmeye çabaladılar...

Çay demliyeceğimizde o çayda ışıkarı kalsın istediler. Biz Çayı yaşam için demleriz canlar... Öfkelerini aştıklarında görürler o çayda, yoğun toy olmayan yaşam vardır...

Seyir halindeler bizi, birtek sistem için, İsrafil gücündeki o yücelik için. Bizi seyretmek istediklerinde karanlığın tınısını duymaları için ışığımızı yokluğa kattık ve dedik ki "duyun"... Seviye yükseltilmeden sesi duyurttuk onlara... Dönüp baktılar, kapılar açıktı... Dönüp baktılar, yol açıktı... Dönüp baktılar yaşam kalemdi... Döndüler aktılar geçtiler.

Ulular diyarının göreviyiz biz canlar... Mutlaka iyi anlasınlar ki bu görev insan gücüdür. Biz Dünya'ya Kuran verdik okuttuk... Ilim verdik. Toplamın toplamda ki tohumunu, Kuran'ını koklattık yaşattık.

Bu gün gelen, bize değil kelama gelecekti... Bugün gelen, tende kelam olan insanın sisteminde, kulluğa gelecekti... Kurtulmaya gelecekti aslında... Yeri göğü yaratanda, kapıları açmaya bütünün gözünde göz olmaya gelmeyecekti. Cemaat olmaya da gelmeyecekti. Kelam ilminde kendini dlilemeye ve dürümlemeye gelecekti... Seyir halindeyim tümünü de... Şu andan itibaren öz görevleri kendi yüreklerinde dillenecek...

Bizim yolumuzdan çıkan hiç kimse, bize varamaz kesindir... Ama gelmek isteyen geçip geldiğinde, mutlak kulluğu tohumlar ve gider. Şu andan itibaren bu kesindir... Misafir olarak gelebilir ama Akıl Kapısında Işık olarak burada olmasının imkanı yoktur.

"Sel alsa dünyayı " dediler sel aldı... "Gelse" dediler Ümmi Kapıların tümünü açtık geldik.. Yaprak yaprak okundu dünya... Aha bu şimdilik... Şimdilik, işte şimdi....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/GNeZ_IQqddc

31.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 3

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-1.AKIŞ-1.BÖLÜM

Yere güç katıyoruz şuanda. Maya tutmamakla birlikte her an için bu bilişi kodlamalıydık... Hınca hınç dolu bir zaman kapısındayız.. Geldik, sizinle bilişi hak etmeye ve yek değerlerimizi kodlamaya geldik.

Her an’ı hak etmeye çabalayacağız. Başka toprak, birlik kelamında olmasın istedik.. Ve burada Tanrılık kaynağına ilim için iniyoruz.

Umut olur ki korkuyu aşıp geçen her kim varsa bilgi kapımızda sevgiyi hak eder. Korku ağırdır. Taşınma imkanı hemen hemen yoktur. Ama korkmayanların ışığa varışları mutluluktur.

Toh insanı, kalemdir. “Biz, ona, Tohi kalemde” deriz. Biliş kapısıdır o. Sizin kaynağınızda bu var.. Bunun içindir ki burada bugün bu yoğunlukta sevgiyi tohumlayacak gücü, hasata kodlayacağımızdan geçiş yapıyoruz.

Ölmek, ölümlü olmak anlamına gelir. Ne demek istediğimi anlatayım. Öldüğüm zaman, hepinizde ölürüm.. Aha öldüm!.. Ama ben mükafatımı aldım ve kodlandım… O halde ben, ölüler diyarına, ölümlü olup gelen, bilgi kalemiyim….Saygılıyım herkese ve herkesle bilişteyim.

“Si-Ka-Ha” dediğin zaman biz, sana “Si-Ka- hey dünya” deriz. “Si-Ka, hey dünya.”

Değerli anam, senin Si-Ka-Ha diye dürümlediğin her şeyde bizim yüreğimiz olamayacak eminiz… Ama kopup gittiğimizdendir ki kontrol dışı kaldığımızı da görüyoruz.

Üzerindeki güç arttığında bizler, kontrol dışı ışığımızı hak etmeye çabalayacaktık. Gerçek ışığı hak ettiğimizde bilgi kapımız açılacaktı. Tanrı kalitesi ilimde, kodlanmış ışıkla kayıtlanmışsa bilgi kapısıdır o.

Ama insanlık kapısında, insanın kaynağında bu ışıma ağır yükü hafifletebilecek güçteyse kendimi hak etmiş, yolu açmışımdır. Ve bu benim kalitemi, istikbal içinde kodlamıştır.

Altın ışığın gücünü de anlayacak yüceliğim olacaktı ve olması için bilişe varmam gerekiyordu.. Bugün bilişe vardım ve Sistemin gücü olarak buradayım.

Şimdi devinimi artırmaya çabalıyorum ve muradım, insanın kıranı olacak olan ışığı kırmak, kırdırtmak ve hakikiyeti tohumlatmaktır. Sizinle bunun için birleşmeye çalışıyorum…Aha bu!

Dağlarım, hoşgeldiniz… Sizleri kontrol etme niyetim mutlaktır bugün. Buraya geliş sebebinizi net anladım. Kaynak dışı bilgilerinizi tohumlamak ve kontrol ettirmektir.

Sizden, ne dilerim bilir misiniz? Kalem olmanızı dilerim. Hastalığınız yoğun, görüyorum. Çoğunuz da kontrol dışılık mevcut… Muradınız bizimle çalışmaktan çok, bizim yüreğimizi hak etmek ve bizim yüceliğimizde, kendi yoğunluğunuzu tohumlamak. Bugün bunun için buradasınız.

Aşk, sığdır. Sıkıntı verir yolcukta, üzerinde güç yoksa hakkı, hakikiyetide dillemez… Aha aşk yoksa hak taht kurulur, diyenlere ben daha ne diyeyim ki?.. Kaynakta size sizi vermeye niyetim yok bugün… Ama kontrol dışı olmanızdandır ki, burada bu yoğunluktan sistemin gücünü, sizin yüreğinize indirmeye çalışacağım.

Benim etki alanım da sizlerin yoğunluğunuz, etki alanınız çoktur ama bu yoğunluğu, gücünüz olsaydı bugün burada olmanızın gereği kalmamış olurdu.

Evrim yapmaya niyeti olanların kelama varmadan, evrime varlık kodlaması yapmaya gelişleri, kontrol dışılıktı.

Sevgililer, Ran kapısını kapatmayacağım… Ama bu kapıdan geçişiniz için sizin yüceliğinizin dürümlenmesini bekleyeceğim.

Keçelendiniz, görüyorum, kırıldınız, hırslandınız.. Hırs, kısırlık, soyunuzda da vardı sizin, biliyorum… Ve bugün bize gelerek mutlak kutsal ışığı tohumlayacağınızı zannettiniz.. Kula kul olmamızı beklediniz. Kontrol dışı bilişe Kuran olsanız da kulluğumuz yoktur, bunu kesin bilin.

Sizden devre açmanızı bekleyemem. Yeni dönemin kodlanışı için burada oluşunuz gereklidir, eminim…. Ama biz, sizi hak etmeden, sizi kodladık. Bunun için artık bu meclise gelmenizin, hak teknikle kodlama yapmak için mutlak Kuran olmanızın manası kalmadı.

Hepinizin gözü, ilmin gücünde eminim ama gönüllerin gücü farklıdır. Rabbi kapıların tümünü açın ve deyin ki “kaynağa inmeye çalışıyoruz.”

Saygılar sunmamı bekliyorsanız mutlaka iyi bilin ki sanal boyutlara saygım yoktur ama iyi anlayın. Ben dünya ve dünya ben olarak bütüne hizmetçi olan birliğimle hepinizin gücünü artırmaya çabaladım hep.

Bundan sonraki süreçte de bu böyle olacak. Yaşam, altının tahtından değil yaşamın sığ olmayan ışığından olacak.

Çentik, çentik ilmi kodladım burada ben…. Ama yolunuzu açmaya niyetiniz olmadığınızdan sessizliği dürümledim…Sizi, sena sistemleşmesinde yoğunluğunuza kayıtlarım.

“Batı insanı ile doğu insanı farklıdır” derim hep… Ama iyi anlayın ki batıyı kodlayan, doğudur. Hologram olan sistemde, bunu iyi anlayın. Başka dünya yok…. Bir tek zaman ve bir tek yaşam. Her an ve her sayfa insanlık.

Medine, hakiki insan ve Mekke de kulluk var...Aha bu!. Şükredin ki doğanın gücü, hepimize aittir ve bu gücü, bütünün gücü haline dönüştürebilmek, Mahrek olabilmekle mümkündür.

Sevgili savaşçılar, sanal boyutların kulları, size daha ne diyeyim ki? Bedenli olarak buraya gelmenizin imkanı yoksa da sizi, bedensiz olarak buraya çağırdım ve geldiniz… Daha da önemlisi size, kaynak olmam gereksizdi.

“Şikayetim varsa şikayetçiyim” derim ama şikayetim vardır ve şikayetçiyim… Çünkü robotik timlerle buraya gelişiniz kontrol dışılıktı.

Şeytan; devre, devre sizinle olur ve derki “size, korkun, korkun” der…Çünkü Rubbi kapıların tohumlanışı gerçekleşecek ve sizler Samanyolunun ışıklarından çıkacaksınız.

“Bize, Allah’ın tahtı gereksiz” derim bende... Ve ben, derim ki “yokum”.. Çünkü Robbi kapıların tümünde ışık yoğunlaştığı zaman savaşın sırrı, aklın sığ olan ışığında, kontrolünü yitirebilir.

Değerliler, değer biçtiklerim, size şunu da anlatayım. Kanatlanın, kalem olun, kodlanın ama yarını hak edin de koyu bir ışık olup, varın.. Batıyı tohum, doğuysa Kuran olarak dinleyin… Biz, insanlığa kendi yüreğimizi indirdik, bunu anlayın.

Bu meclis, bütünün gücüdür, iyi bilin. Ve bu meclise, kaynak olanlar, has ışıklarımızdırlar, anlayın.

Barış haline görev taşıyacağınızı düşündünüz… Saygısızlık yaptığınıza eminim ama “barış” dediğiniz için bugün sizi buraya kabul ettim. Hani barış nerede... Yarattığınız nedir?.. Kaç ilimle çalıştınız? Kaç yol açtınız? Hani nerede sessizlik?.. Yaşam nerede?

Er ya da geç bunları dinleyecektik… Hadi dinletinde ve dilliyelim sizi. Başka sözüm kalmadı. Şimdi sizi dinlemek istiyorum, akın ve sesleşin.

Yaşam bu işte canlar. Sesiniz yoktu…”Size, sesleşin” dedim ama sesleşemediniz. Yarında sevgi varsa yol olursunuz ama bugün yoksunuz… Sevgi, saygı, hepsi bu!… Şimdi çıkış tamam.. Ağırsınız, sizi taşıyamam… Çıkışınız, tamamdır.

Güzün, söz edildiğinde yol; Allah’ın yolu olmaz. Ama yırtılan dürümlerde kim varsa oğullarını kodladığında orada yaşam olur. Ocak olur ve sizler yeni kapıları açıp, geçersiniz. Aha bu!… Ve şimdi çıkışınız tamamdır. Aha bu!.

Değerliler, köpük, köpük ümmü kapılar olur zamanda ve hepsi geçip gelirler. Çokları kalem için gelirler. Bir kısmı ışık haline dönüşmeye inerler... Bir takım insanlarda Rahman olmaya gelirler.

Ama hepsi yer ve gök ile dilleşmeye de gelirler. “BSUİ” dediğimiz barış, sevgi, umut ve insanlık kulu ilmi Ka-Ha da ışığın tohumudur. Ve orada olabilenler, mutlu olurlar.. Çünkü Ruhi kapıdır orası ve orada yolculuk toplantı içindir.

Hangi toplantı? Kelam toplantısı. O toplantıya kaynak olacak olanlar belirlenir ve denilir ki “hadi girin”. Onları alırız, sesleştiririz.. Onlara kaynak kodlamalar yaptırtırız. Kontrol dışı olmalarına rağmen ocaklarını yenileriz…. Ve yürüyen zamanlara kodlayıcı ışık halinde dürümlettiriz onları.

Çok mutsuz olanlar da olur çünkü onların rakipleri olduğumuzu zannederler. Sanırlar ki biz, onlara rakibiz. Kaynak dışı olanların çoğu bunu böyle düşünürler. Sistemin gücü olduklarını, yolu açtıklarını, bilişe vardıklarını, hasat olduklarını zannederler.

Nedense, ellerinde yücelikleri yoktur, yaşamlarında kuranları yoktur, topraklarında kaynakları yoktur ….Ama hep kendileri için her şeyin iyi olduğunu ve diğerleri için kötü olduğunu sanırlar.

Ve derler ki “yeni dönem için daha güçlü bir dürümde biz, onu kontrol altında tutabiliriz”.. “O, bizi kırdı, kısırlaştırdı ama biz onu hep sayfa sayfa kodladık”, bunu derler.. Ve bizde deriz ki “kontrol kurun, hak edin, harınızı yükseltin, tahditsiz olun yaşayın”…. “Çünkü zaman karanlığının tınısını duyan, ışığında kodlayıcı olur ve o kodlayıcılıkta yol, Allah yoludur… Ve bütünün gözü, Allah’ın Süper Sistemleşmesindeki yüceliğidir.

“Dert değildir, dünya” derler. “İnsan, derttir” derler… “Dünya dert değil, insan” derttir… Oyundur bunlar canlar. İnsan dert çünkü insan kodlanmıştır ki insan kalem olup, kayıtları yapabiliyor ki hakikidir ki hasatçıdır.

Ama deminden beri bizi, dert olarak dilliyenler şuanda bizden Ka-Ha olmaya çabalıyorlar…. Ziyan olduklarını anladıklarında, kutsal toprağa tohum olmaya çabalarlar ve bunu hak ettiğini düşünler, bugün buradalar.

Kaç insan, Tanrı kapısını açtı, bilir misiniz? Birlik kapısını geçti, yolu buldu, ümmi kodlarla tohumlandı mutlak kulluk yaptı, kaç insan?

Sevgililer ekmeğimiz insansa biliriz ki insan, tektir. O insan tekse her şey o tekliktir. Ve biz, insan derken, birlik kapısında tüm zamanlardaki yaşamları kast ederiz.

Ve deriz ki “insan, Ka-Li-Ka-Ha olan levhidir”. “Bir tektir”. Bu durumda nerede insanlık? En ince detayında, ayrıntısında… İnsanlık, o en incenin, en incesindeki ayrıntı.

Hadi buyurun tanıyalım insanı… İnsan neymiş anlayalım.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JsJEyGA2yv4

 

NİHAN İLMİ (3)

31.08.2016

 

Seyir halinde olan Birlikler’e bildirimdir:

Dünya mahrektir. Üzerinde yaşam süren insanlık, KARE Kelamı’ndan Kürzi Işığa varmış ve Küresel Yaşamlar’ı hak etmiştir. Bu safhada dürümlenen her insan, kale gibidir. Onu yıkmanız söz konusu bile olamaz.

Sizler, cümle yürekler; dünyamızı istediğiniz gibi idare edeceğinizi sanmayınız!... Büyük Kült, dürümlere indikten sonra, yarınlar kontrol altına alınır ve alınmıştır.

Diyebilir misiniz ki cennetten kovulan insan, yaşamı hak etmedi. Yarın cennet olan yaşamlar kurulucak dünyada. Bu yaşamlar, Işık Kalem’le kodlanmış yaşamlar olacak. Öz görevleri, kelam olmak olan insan soyu, yarınları hak etmiş olacak. Müsih, Halik ve hakim olan kim varsa; Yaradan olup yaşatılan değil lakin yaşayan olacak…

Bütünlükler bunu anlasınlar!…

Reyim insanadır. Dünyanın nefesi olan; yaşam olan ve tohum olan insana… Ki o insan, kalemdir. Virmanlarda, ışık halindedir. Kil ve kum olan insanlığı, hak etmeye geldi. Kuran olarak yaşar… Saklı tutar ışığı kendi yaşamında... Toplum Kuranı’nda ve tüm sayfalarda var olan ışık; kinin, insansı varlığından çıktıktan sonra, Rahman’a kul olur ve temiz zamanları hak ettirir.

“Veyl Zaman Kapıları’na!” denir ya hani!... Bilin ki “veyl” diyenler, kiri hak edenler değil; hakikiyeti hak ettikleri halde kelamdan çıkanlardır… Onlara sorun; Kupa İnsan (Hakikiyetin hakimi insan), sahrada nefes olamadı mı? Yer ve Gök İnsan, sırrını anlayamadı mı!? Kıran, kıl incede, incenin incesinde (Kıldan ince kılıçtan keskin denen o yücelikte) Tanrılık yapamadı mı!?

Hasat olamayan var mı!? Birlik Kapımda, tüm soruları yanıtladım. Anlattım ve dinlettim!... Kil olan insan, ışık haline geçtikten itibaren, tüm insanlık, nefesten göreve geçer ve kalem olup tohum olur; Kutsal Işık haline geçer; bilişi, hologramdan görev alıp ışığa tohum yapar…

Ölümlü Dünya ama ölüsü olmayan Dünya!… Ne demek istedim; anlatayım!...

“Ben, dara düşmem” dedim… Dediler ki “sen ölüsün!...” “O halde” dedim. “Ben öldümse, kalem ölmez.” ve dedim ki “ölülere kelam edeyim!...” Dediler ki “sen ölüsün.” Ama dedim ki “kelam ölüyse, kalem ölmez!...” Sormayın daha neler dedim!...

Her kim beni dinlediyse sordu: “Sevgi var mı!?” dedi. Dediler ki “kervan yürümese; kelam yürür; kelam yürümese, kalem yürür; kalem de yürümese; zaman yürür…”Oh!...” dediler… Daha neler!...

Saygılar sunuyorum insanlığa… Beni anlayan olur... Beni anlamanın gereği yoksa; anlamazsın zaten ama bilirim ki anlatan olursa; kalem, mutlaka yarını tohumlar… “OL” dediğimde olur. Ölü dirilir ve yaşar… Ama dünyada dürümlenen her şeyi yaşaması kolay değildir.

Fırsat yaratıldı. Rahman, KAHA oldu; yaşam oldu. Fırsat, yaşama sayfalandı; yol, ilme vardı. Her an, zamanlandı ve sonsuzlandı… Aha bu!… Bundan sonraki süreçte; kelam dillenirken, kalem de yazacak ama yazarken; kulluk yapanlar, ışık haline varacaklar ve yarınlanacaklar… Soylar, Süper İnsanlık Kalemi’ne varacaklar; bizleşecekler; Dünya Kulluğu yapacaklar…

Fırsat yaratıldı. Tüm insanlık kaynak olacak. Ölü dirildiğinde, yolu bulacak; NAKAR’a kalem olacak ve zeytinleri (Allahın insandaki emaneti olan Kalp Çakralarını) hak edecek. Erdiği en yüce ışıkta, mutlak olacak. O, soyunu alıp hak edecek ve ziyan olmayacak.

Vasi isteyenlere de şunu söyleyim… Vermeden almayın. Her kim varsa, iyi bilsin ki vermeyen, almayan olsun isterim... Veren, alsın ki hasat tamamlansın…

(Not: Vasayet erginleşmemiş bilişlerin korunup kollanmaları içindir. Vesayet altında olan sadece alıcıdır. Erginleşip tüm tabulardan özgürleşmedikçe hasat olamaz.)

Boş mu konuşurum!? Yoo!... Mutlaka iyi bilin ki hasattayım… Yaradan, Birlikler’i, hak ettiğinde kodlayanım; Koklayanım… Namaz kıldığınız zaman (Namaz, ilmin namazıdır.); yaşamınızım… Kula, hulisi kalem olup vardığınızda, kaynağınızım… Savaşa kalem olduğunuzda, iyi bilin ki Kuran’ınızım. Bana “Tanrı” denir. Kil, kum olan insanlığa, has tahtı indirdim… Mutlaka bilinsin isterim ki KAHA olan; aşka varsın, aksın isterim…

Temel insanlık ilmidir ki “ben Dünya” dediğimde; kapım insana açılır… “Ben Rahman” dediğimde; yarınım, Tanrılık’ta Sultanlık’a açılır. Kalem olduğumu dillediğimde; kapı, insan ve yaşam, ilim olur. Mutluyum… Dünyayım ben ve yolum… Ama zamana kalem olan bilişim ben… Etkim yüksektir…

Sıkıntı verenler, sıkılırlar… Kırıcı olanlar, kırılırlar ve yolu bulamayanlar, tahtından KAHA olana, hasat olmaya varırlar… Ocakları olmaz onların… Kaynakları olmaz… Zayiatleri olur…

Kuran, zamana kulluktur… Umman, kaleme Kuran ve Kuran, zamanda Sultan’dır. Biz, unutulan tüm bilgileri anlatanlarız…

Yer ve gök, insana hizmetçidir… İlime kalem olan insan, kervan olduğunda; yolu, Altını Işığın Yolu olur… Bütün kütle, kodlanır ve tohumlanır.

Vakit tamamdır. Aha bu!… Bugüne kadar, size her bilgiyi anlatmaya çalıştım. Hangi zamanda; hangi Rahmi Kapı’da ve hangi kalemde olduğumu, sonsuz zamanlara inip cevherimden dillettim ve ben, Zaman Kapısı’nı açarken; yaşamı, hasata tohumladım. Bugün de buradayım… Ben; cevhere, insana bir tek ses veriyorum… Nurun kulu, Ümmi Kapılar’da, kalem olsun istiyorum… Oğul, ben sana geldim… Sevgiye geldim ben… Yaradan olup yaşama indim… Kaleme indim… Kulluğa ve kodlu tohumluya kaynak olarak ışık oldum…

Öze gelen, göze gelmez; cennete gelir… Cennete gelen, İman Tahtı’na gelir. İlme gelen, cevhere gelen; İmparatorluk’a gelir… Bize gelir… Gelene, “git!” demem ama yarını hak etsin de gelsin… Aksi halde gözü kör iken bilgiyi anlayamaz… Kokusu duyulmaz iken yarını tohumlayamaz… Aklı başına gelmeli ki hak etsin!...

Canlarım, Sayın Bayanlar ve Baylar, Sayın Cennetliler ve Cevheriler; biz, yolu açtık; siz, yolu bulun ve hologram olan zamandan kelama varın… Ata Kapılar, seyrettiğiniz her şeyi size dinletir… Bil, bildiğini hak et!… Ettiğinde, hologramı aş; vurgun yeme; hulusi kalem ol ve sonsuzlaş!... Sizden, tüm insanlıktan ve bugün, Meclisimize gelen tüm yaşamlardan bunu bekliyoruz… Buyurun hakedin ve Hakk olun… Umut olur ki hak eder; hakim olursunuz… “Vurmayın yaşama!” derim hep. Hak edin vurmayın!... Yaradan olarak yaşama inen her diri; kelama inmeden, zamana kült olarak kodlananları, hasata kodlamadıkça; yaşamı hak etmez.

Cennete, cenneti koyarız. Zamanı koyarız yaşama… Işığı koyarız Zaman Kapıları’na ve Rahmi Kapıya mahrek olanı koyarız… Suyun başına, iman edeni koyarız. Kuran olanı koyarız… Ruhi Kapılar’ı açanları koyarız… Öz Görevleri, hak etmektir.

Vira vira nefes olan; korkmadan kalem olanlar ve Ruhi Zamanlar’ı tohumlayanlar; bu Meclis’e gelirler, girerler ve Bilgi Kapısı’nı açarlar; toplumlarla insan olarak; kelam ederler. İşte bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (6)

27.08.2016

Dağlarım, bilin ki yarın insan soyu kodlanmış olacak… Bilin Kaynak Işık olacak ve yol, insan soyuna Kuran olacak… Biz, sizi size verdik bilin!... Eh Canlar, insan soyu; yol, Allah yolu ve biz, zaman kalemleri, alın da bilin Kuran, insan; kelam, insan; yaşam insan ve biz, kervan olan insanlığız…

Yeşil, moru tohumlar. Mor, kolu kanadı olanda, yarını tohumlar. Yaşam ise kervanı tohumlar. Hepsi, sistemli olarak gerçekleşir… Her bir insan, bir kervandır. Yolcudur, yoldur ve kontrolludur… Öz görevlidir ve yeri, yaşama kodlayandır.

Din nedir diye sorarsanız; kelamdır… Din, kaynakta tahtını kodlayanın kelamıdır. Oraya varan insan, Kutsal Yaşam’a kaynak olur… Büyük Kült’tür o. yoldur ve kokusu yüksektir…

Cennet nedir derseniz; kelama varandır… Kendini tohumlayıp; hakiki olandır. Murattır o ve Sultandır. Ona, “cennet” denir ve kendini hak etmiştir…

(Akış esnasında frekansın düştüğü hissedildi. Söze, özümüzde olmayan, vasayet altına alınan dünya ve dünya vasileri ile ilgili bilgi ile devam edildi… Erginleşme safhasına gelen dünyanın varılan aşamada vasilik ihtiyacı olmadığı tarafımızdan ifade edilerek bu konudaki paylaşım silindi… Konuya ilişkin öz açıklamalarımızla akışa devam ediyoruz:)

Arzın gücü, tüm zamanları kodlarken, tüm insanlığın iyi bilmesi gereken husus, ilimdir… Kulluk yapmak için ışık gerekir ama yarın için yaşam gerekir… Sizden beklentim yolunuzu hak edin ve hak olup yaşayın. Amonlar, bunu yapmazlar mı!? Mutlaka yaparlar ama dünya kervanı kalkmıştır ve yol almaktadır… Bu aşamada, bu şekilde bilgi vermeniz, kervanın yaşamdaki ışığını sınırlandırır. Bunu izin veremeyiz!...

Kesir kelam, insanı kaynaktan ayırır. Kırıcı kelam, yaşamı ışıktan ayırır. Kervan sistemli olarak kodlama yaparken, Işık Kelam, mutlaktır ve Rahman’dır. Kini aşın ve anlayın!...

Yerin hakimi vardır. O hakim, yaşamın tınısıdır. O tını, Kürzidir ve kil, kum değildir. Artık ışıktır…

KARE, Kuran’da, Kutsal Yaşam’a verilen addır. Kürzi Sistem’de (KÜRESEL SİSTEM’de) ise kalem, yaşamı tohumladığında, artık tüm zamanlar, ışık haline geçer.

Sevgililer, sizi hepinizi kucakladık ama yolunuz varsa, burada olun. Yoksa kendi yolunuza gidin. Sizden dileğimiz budur.

Köyün gücü, yüreğin gücüdür. Bu köy, yüreğini tohumlamış ve yaşamını hak etmiştir. Akıp geçin ama hak edin; Hakk’ın yolunda olun ve kontrollu olun!... Aksi halde ses vermeyin sadece dinleyin. Aha bu!…

Aramayın dündeki insanı… Artık insan, KAHA oldu; yaşıyor. Aramayın yarını!... Arzın Gücü, yaşam oldu; kodlandı; tohum oldu ve yol oldu… Arzın Gücü, tüm insanlığın gücüdür. Aha bu!…

Verip, alıp yaşanır dünyada. Verdiğimiz insanlıktır ama aldığımız hakikiyettir… Her an için ışık halinde kodlama yapan insan soyu, korkuyu aşıp yaşamaktadır.

Atlanta Meclisleri, görev tekniğini iyi bilirler. Kürzi Kapılar’ı mutlak bilirler ve yolu açarlar. Amon Toplumları ise açılan her kapıda, yarınları kodlarlar ve koklarlar. Aha yaptıkları budur.

Dünyanın nefesi olmak, hak etmekledir. Hakim olmak ve yol olmak, insan olmakladır. Ata Kapılar, tüm insanlık için açılmıştır. Aha bu!…

Müsaade ederseniz sizi, size tanıtmak istiyorum!!!... Kimim ben? Her diri… Kinim var mı? Yok!… Bilişim var mı? Yok!… Aha yok!… Şu anda ben yokum!… Neden yokum!? Zamandan çıktım… Ben Sistem’den çıktım. Dünya yolundan çıktım… Her yerden çıktım. Ben yokum!… Aha yok oldum!… Ben yok oldum!… Yok!… Siz olun diye… “Bilişim yok!” dedim; siz bilin diye!… “Yaşamım yok” dedim; yaşayın diye!… Has ışığımı, hakiki yoğunluğumu Has Taht’a oturttum; yolculuk başladı… Aha bu!… Şimdilik!… Aha şimdi ve şimdi!…

(Not: Başkalarını nitelendiren, tüm değerlendirmelerinde kendini tanımlar.)

Dağlarım, şimdi sizleri dinliyorum!... Ben olmayan sizleri!… Niye!? “Ben yokum!” demeyin. Ben sizleri dinliyorum… Ses verecek var mı? Hadi verin!... Artık kelam olun seslenin. Aha bu!…

(Dünya yaşamları olan hazirunda bulunan enerjetik varlıklar sesleşmeye başladılar:)

- Dağ ben yarına vardım. Ummanlara vardım kodlandım aktım… Aha yaşıyorum!… İnsanım ben!…

- Anacığım ben yolum. Aha yola kul oldum. Yok etmeyin yürekleri. Ben cennet oldum. Akıyorum… Aktım… Aha bu!…

- Ey Canlar! Sesleşiyorum: Ben dünya aha bu!…

- Arzın gücüyüm ben…Sistemim… iyi ki hak ettim ve oldum..

- Ben de sesleşiyorum. Yolcuyum ben… İnsan yolcu… Sizden size değil benden bana yolcuyum… Aha bu…

Ve çok sayıda varlık, bir tek olup sesleşip yaşama indiler…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

24.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 2

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Dağlarım, toy olmadıklarını bilirim de buraya gelirken hakikiyetleri ile gelmeliydiler.

Dünü görüp, bügünü hak etmeye çabalamak, kontrol dışılıktı. Gözlerinde sözümüz yoktu bizim... Yolculuklarında ise ışığımız hiç olmadı... Muradımız şudur ki bu çalışmalara dahil edilecek olanların, halik olup Rahmi Kapı'daki insan sistemini iyi bilmeleri...

Biz Dünya'ya Öz Görevli değiliz bu kesindir. Niye burda, bu çalışmayı yapıyoruz? Kardeşlerimizi korumak için... "Koruma bir görev değil midir?" diye sorsalar. Açıkça bildiririz ki korunan, koruyan olduğu için az öz veriyoruz ki, gözlerindeki söz bizim yüreğimizdeki güçten farklı olabilir. Bu nedenledir ki, öz geçIşlerini yaptıklarında bilecekler ki, "Gönül Gücüdür" yaptıran bu çalışmaları...

Gönül Gücü dediğiniz nedir? Yerin gücüdür. Yerkürenin gücüdür. Gövdemiz öz göz olup görev taşırken, yüreğimizdeki güç ağır yükü hafifletecek bir güçtür...

Cam, çarşıya pazara çıkanın ilminde yoktur. Çokları dünyada camla çalışırlar. Bir cam alınır, o camın sırta dayanmasıyla birlikte her şey o cama yansır ve denir ki, bakın siz size yansıdınız.

Yapamayın canlar. Her kim ki kendini hak etmiştir. Camın camı olsa da yolculuğundaki tohum, kelamında o tohumun gücü yoktur.

Ölüler diyarı olan bu dün gücünü bugün artık dirilttik... Bilinsin dileriz ki, Doğanın Gücü olarak, burada çalışma yapan birliklerin, sistemli olarak, yaptıkları her şey imparatorluğun gücü iledir...

İlim Kapısı olan İnsanlığın, İmparatorluğu da bilmediğini biliriz. Nedir İmparatorluk? İmparatorluk, büyük külttür... Her şeyin gücünü, artı eksi ile kodlayabilen teknik tohuma sahip en yüce güçtür. Ve bu güç, kili kumu ve her şeyi kapsar. Ama bu kültün, Kürzi Kapısında aşk olur. Şarkılar okunur orada, sığ olamayan ışıkta bilişin tohumu olanların, büyük kültlerinde kodlanışı kayıtlanışı, Astral boyutların Gücün örtüsünden öte olan o yoğunlukla kayıtlanır.

Sevgililer, dini başarı insanın yoğunluğunda olmaz... Dini başarı kelamında da olmaz... Dini başarı, iman tahtında olur... İmana, ilime, kaleme varan, kendindeki kendini bulur.

Ama yarına varamaz... Eğer sizler yarına varmak istiyorsanız, kontrollu olun, tohum ekin, yürüyün, Kürzi Kapıları bilin, okuyun okutun toprak toplumu tohumlatın, yoğunluğu artırın, kaynak olun, Aşkın şavkı olun, harika bir dünya kuracağınızı bilin ve bütünün gücü olun.

Bence, dünya insanlık ilmini bilenlerindir... Bence, dünya yolu bulanlarındır... Bence, dünya yaşama varanlarındır da; Tanrılık Kapısında Atlanta Ata kapılarının gözü olmadıkça, sevgi saygı yoktur orada...

Kara Işık, Altın Işık, hepsi teknik tohum ama biliş farklıdır... Simsiyah bir gün yerküre kendini hak etti...

Dağlarım nedir anlatmak istediğim? "Simsiyah bir gün ve yerküre kendini hak etti..." O gün, bütünün gücü devreye girdi ve yoğunluk arttı... Ve yoğunluğun kontrolunda Işık tohumlaması yapıldı... Ve Işık tohumlaması ile birlikte, bütün kötülükler aşıldı. Ve Aşkın sistemleşme gerçekleşti. Ve herkes kelam oldu aktı... Aha büyük gün buydu...

Dünyalı, ben tohumum dediler.. Alkat insan yarında kuran okutmaz. Sevgidir, saygıdır ama yaşamdır da... Biz size sizi vermeye çalıştık Anam. Devinimi artırmak için sizi dinledik biz de... Peki ne oldu? Koruma altına aldıklarınızın gücü nerde? Devinim nerede? Anlatın bakalım... Yapma be anam, yapma!.. Nerden nereye varlığımızı seninle dillemek istiyorduk...

Dağlarım, Çoy Ra Ci Ka Si Ha. "Çoy Ra" Sevgililer, bu dünya Altın Işığın gücü ile aydınlanır. Yarında da bu böyle olacak. Bir gün, diğer günden aynı olmadığını herkes bilir... Ama ağır yük taşırken iyi anlayın ki, sayın bayanlar ve sayın baylar diye buraya gelin... Saygıyla gelin, yoksa yaşamınızda ışığınız yanmaz....

Ben burada, bu günü kodlayabilmek için çok çalıştım... Sizlerden de dileğim budur. Saygıyla gelin. Bereket ki burada oluşunuz bütünün göreviydi. Ve sözün sesindeki o sayfalanıştı. Sizi burada kotlama niyetim yoğundu... Ama dince konuşmaya indiğinizde. Sizinle olamam dedim.... Korkmayın, yarın da daha güçlü bir çalışmada, sizinle de olacağım ama bugün çok güçlü değil çalışmam. Sadece Işık yakıyorum...

Daha güçlü bir çalışma, her şeyi kapsar. Ama aşağıların en aşağıları ve yukarıdaki en yüce ışık tahtidli olarak kodama yaptığında; hepinize sevgi ve sessizlikdeki o yoğunlukta, sistemli olarak görev taşıtmam.

Hadi hadi gözünüzü açın ve görün. Burada hepinizin iyi bileceği gibi az kişi var bugün. Ve burada göreviniz yok aslında, ama geldiniz. Neden geldiğinizi sormayacağım.

Aha görün, bilin diye sizin yüreğinizin sistemini açtım ve bu meclisi izlettim. Görün diye. Bakın burada az kişiyiz bugün...

Çok mu, çok mu, mutlandık az olmaktan? Mutlandık ya Ka Ha mutalandık. Neden? Ez geç denilen o yaşamda temizlik yapıyoruz da ondan... Az özde olur. Söz sistemde olur.

Yedi dağ insanlıkta olur... Biz karanlıkta aydınlığı tohumlayanlar aşkta hep az sayıda olmayı seçtik. Az evrenleri sessizleştirmez ama çok, sistemi kodlayamaz ve yolu kapatır. Bunun sonucunda kontrol dışı kayıtlamalar karanlığı kodlar ve tohumları kırar.

İşte muradımız herkesin kendini bilmesi ve kelamda kendini hak etmesi iken, Altın Işığı koruyacak olan gücü dürümlerken, en az Sayıda Işıkla bunu yaparız.

Nedense bugün "az kişi var" dediler. Ama az İsmaili kapıların gücünü tohumlayacak en yüce kaynak tahtı kodlar...

Ve dünyalılar, barışıp aşka kaynak olalım diyorsanız. Hadi barışın, hakka varın, tohumlanın, görevinizi hak edin kodlanın. Ve gözünüz gördüğü, üzerindeki gücü hak ettiğiniz anda yaşayın. Sizden beklentim budur...

Hatayı affettim deyin. Yaşamda hata yoksa afta yoktur canlar... İyi anlayın ki bu dünya, kopup gittiğinden beri zamanda, her anda Işık kapılarında, bir tek yarını hak etmeye çabaladı.

Bu nedenledir ki, yaptıkları yapıldı ama yaptırılmadan yapılmadı... Dünya üstünde ne yapıldıysa, yaptırıldığından yapıldı... İyi bilin, bunun neticesinde biz insanı affetmez, affettiğimizi dilemeyiz. Ziyandır bunu yapmamız. Zamanda af yoksa, yaşamda yoktur. Ama yaşam olduğunda, af sığ olmayacak, hepimiz her anda, tüm zamanlarda, insanı affettiğimizi bas bas bağıracağız.

Ama iyi bilinsin isteriz ki dünya yolu, hakka vardığında artık,sevgi saygı olacak burada.

Biz cennet istedik, cennete cennetlileri koyalım dedik. Her kim ki cennetlidir, cennette olacak dedik...

Dinden dolayı dedik...İnsandan demedik, dinden dedik... Ama iyi anlaşılsın ki, yaşamayan bir zamanda, yaşam yok edilmeden evvel ve yok edildiğinde, orada hınca hınç dolu bir zaman kaydı kodlaması yapılır. Her bir zaman kaydı, orada yaşam için çabalar... Ve çaba insanın sistemiyle olur. İyi de vardır o sistemi kodlayan, kötü de vardır. Kimi iyilik görevini üstlenmiştir. Kimi kökünü, gökünü kodlamadan, kör olup gelmiştir. Ve kötülük sessizliğindedir... Ama bir teki bile sessiz zamanlarda,sevgiyi kodlamak, ismi kalem olup yaşamı kayıtlamak için hırslanmadı. Hepsi hak etti indi...

Bugün bundandır ki aftan söz edenler anlamalıdırlar ki, af etmek için gerçek cemaat oluşmalıdır ki, bu gerçek cemaat Levhi kapıların tümünü aşıp geçmelidir. Her şeyi hak etmelidir. Geçmeden hak etmeden af olmaz. Olsada korunma olmaz, korunma olmadan yol olmaz. Ve bu meclis bilgiyi kodlarken, bilip kodlamaktadır. Af isteyenlere de affa ihtiyaç olmadığını anlatmak istemektedir...

Sarmallar vardır zamanda. Rahmi kalemde o sarmallar "Işık sarmallarıdır." Ama sarmal, üçlü beşli değildir. Sağ sol da değildir... Tahtidlidir ve ikmal tamamlatmak için yerin gücüdür.

Birlik kaleminde bu sarmallar ilmi Ka Ha'da 2000'lidir.. 2000 ses tek bir sarmal oluşturur... Bu 2000 sesin sarmalında kelam okunur... Her sarmal yaratıp, yaşatıp kodlar İnsan Sırrı olan soyu. Kodlanmış olan toplanmış olanları, yarınlamış olanları...

Ve her bir sarmal, insan sistemi ile kodlanır. Her bir yaşamda bu vardır... İşte canlarım, dünya çalışmalarında hep sarmallık yapılır. Bu Çalışmada ise sarmallık yoktur... Sadece Işıma vardır. Bu ışımada yoğunluk tohumlanır ve kodlanır... Her şey o yoğunlukla, kodlanış, sayfalanışla olur... Bütün kült, bütün kalem bunu anlatmak ister size, bunu size yazılı vermek istiyorum....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/a0ei9FNVSwI

 

NİHAN İLMİ (2/2)

24.08.2016

IŞIK SARMALLARI HAKKINDA:

Dağlarım, size sarmallardan söz edeceğim… Dünya ışığını kodlayabilenler, kendi ışımalarını gerçekleştirirler. Gerçekleşen ışımalarda, her bir Sessizlik, bir ilim kaydı olur ve Sonsuz Zaman Sayfalanışları yapılır bu Sessizlik’te.

Tüm zamanları kodlarken; herkes, kendi yoğunluğunu, bir yaşam sarmalına, mahrek olarak katar. Her bir mahrekte, mutlaka bir yaşam sarmalı bulunur. O mahrek, O sarmal ile kodlamalar yapar; tohumlamalar yapar; bilişi hak eder ve Ruhi Kalem olur. Tükenen her şeyi yeniler ve Rahman olup kodlanır.

Murad edilen, o yaşam sarmalının, o mahrekte Işık Yaşam’a tohum ekmesidir.

Mahrekin ve Yaşam Sarmalının yaşamı kaydedişlerinde, biri kalemdir, diğeri hakiki yeşilliktir… KO Kalem, yeşilliği kodlar. Yerküre, yemyeşil ilmi kodlar ve Ruhi Sayfalanış gerçekleşir. İşte Düzen kurulurken bu olur… Bu sayfalanışta yolculuk, insanın kendinden kendi yarınlarına yolculuğudur.

Mutlaka iyi bilin ki İnsanlık Ailesi, bir tek sarmalı hak ettiğinde; her bir yaşam, yer ve gök olacak ve Ruhi Zamanlar, Işık Kalemler ile yarınları hak ettirecek.

Dünyaya, insanlığı çalıştırmaya indirenler; bunu yapmak için insanlığı, yaşama indirdiler. Her bin insan, bir kuldur ve o sarmala, ışık olup kodlanmalıdır ki yolculuk sürsün.

Dünyanın nefesi, insanın kelamı ile kodlanır ve her resimde bu yaşam sayfalanışları yapılır. Dündan dünlere varanlar, en aşağıdaki “saman sarısı” halindeki ışığı bilirler. O ışık, yaşamı her anda kodlayamaz ama ışığın tahtını kodlar.

Bütün kütle o yaşam sayfalaması ile kodlandığında, yarınlar koklanır. Birlik kurulur ve yol açılır.

Dünyaya, “ANA KALEM” denir. İşte kalem, insan soyunun kulluğu ile tohumları hak ettiren kalemdir.

Devinim hızlandıkça, yaşam hızlanır ve ruhlar, kalem olurlar. Yaradan, oluş halinde Kök Görevi hak eder. Cevhere, insana ve yaşama iner. İş budur!...

Eh işte bu!… Bizler ise bu Meclis olarak, sarmalları hasata kodlayanlarız. Bu Meclis, bugüne kadar oluşan tüm zaman sayfalarındaki, zaman yaşamlarındaki, SES Sayfaları’nı ve İnsan Levhisi’ndeki ATEŞ Sayfaları’nı ve IŞIK Sayfaları’nı kodlayabilen görevi, hak edip yapmaktadır.

Son sözüm şudur ki savaş, yaşamı kodlarken; insan, kelamda kendini korur ve der ki “hakedin, hasat olun!...” Dünya yaşamları, şu anda hasattadır… Her an için ve her anda KAHA olanda; tohumları hasat etmektedir… Din Kalem, Kelam İlmi’nde, kendi yarınlarını kodlarken; Işık Kalem, Işıklar; yaşamı hasata koklattırmaktadırlar. Aha bu!… Şimdilik!... Aha şimdi!... Aha!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

24.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 2

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ

Yedinci dünyanın kutsal tohumlamasını yapıp, bütünün gözünün görebileceği en yüce ışığı tohumladık... Mutluk kulluk yaptık. Kokumuz çok yüksek... Öfkemizi aşıp geçtik.. Bilişi hak etmeye geldik. Sistemin gücünü, dünya gücüyle dürümledik ve yoğunluğu artırdık.

Şimdi artık yer ve göğün gök sessizliklerini dinleme zamanı.. Önemli olan, yolun açık olmasıydı… Ve yol açık. Yaşam sürenlerin iyi anlamaları gerekir ki dürülen zamanların en güçlü sayfasındayız… Bu sayfa, maya olanların, kodlanmış tohumlarıyla, hakikiyeti kayıtlayan bir sayfa olacak.

“Dönem başı” dediğimiz bugünde, Mi-Ha-Si Sistemleşmesidir olacak olan. Yirmi dönemin en yüce ışığıdır, yaşama inen…

Her insanın kurtuluş ilmini anlayacağı bir gündeyiz.. Kurtuluş ilmi, ilmi Ka olanların, levhi kapısına, görevliler indiğinde kodlanır… Bunun İstanbul sonsuzluğunda ki yoğunluğunu, bu mecliste yapmaya geldik.

Meyhane, dinci kelamda, inci Ka-Ha da insancı yaşamda, tahtidsizdir. Bugün meyhane ışık ve biz, bu ışığa yaşamı hak etmeye indik.

Saygılar sunuyorum, hepinize. Muradımız, sizinle çalışmaktır. Muradımız, yoğunluğu kodlamak ve bütünün gücünü artırmak için yer göğü yaratanların kodlanışıdır.. Aha bu!..

Değerliler, hepiniz, hepimiz, tek bir insanız… Oyun yok.. Buraya geliş sebebinizi iyi anladım. Korkmayın, dünyanın yolu, aklın yoludur. Bunun içindir ki sizi bugün burada has ışığımızla karşıladık.

Hoşgeldiniz... Nihan olan ilmi, sizinle yüceler cevherine indireceğimizi anlamınız sorumluktu. Muradımız, iyi ve kötünün teknik tohumda, bilişi hak ettirmesidir... Yürüyen dünyanın yoğunluğu artmışsa bizim yüreğimizin gücünün artmasındandır.

Has insanın yaşama çektiği biliş, aklın levhisindeki insanın sistemindeki o yoğunluktan güç çeker.. Ve yaşamı koklatır...

Torbanız insan soyuyla dolu, görüyorum ama yüreğinizin de hakikiyetle dolmasını bekliyorum… Huruç halinde buraya gelinir. Bu meclis, ağır yükü hafifletecek teknikle donatılmıştır. Ne yazık ki yoğunluğunuzda ışık yoktu.

“Savaşım, insanladır” dedim ya hani. Dünya ışığında insanın levhisi hepimizin gücüdür... Hadi geç. Geçte görelim yüreğini. Nereye, has ışıkla indiğini bilelim.

“Vah” dedim. “Vah”.. Bilirim, vah, aha da yoktur.. Hah da vardır. Aha da vah olmaz... Zaman sırrıdır, vah… “Aha, işte dediğin zaman yol, Altın Işığa varır.

Şansın var ki bizler, dünyalıyız. Ve burada olmanızı, hak teknikle sağladık.

Dümenin başına insanı oturacak olan insanlık, ağır yükü hafifleterek oturtacak. Yukarının toprağı, aklın tohumunu ektiğinde, aklın kapısı açılır …..Ve aşağının sırrı, aklın kalemine iner…. İşte, yapmak istediğimiz budur.

Ulular diyarının kulları olan insan levhisindekiler, ayrı gayrı gözetmeyenlerdir... Ne diye bunları size anlatıyorum.. İzah edeyim..

Dünyanın lütfi kelamıyla, bütünün gücünü tohumlayan birliklerin, “Mehdi” beklediği bilinir... Onlar, dünyada mehdi beklerler… Sanırlar ki bir Mehdi gelecek ve onları yoğunluklarıyla tohumlayacak… Altın ışığın gücünde Mehdilik yoktur… İyi bilinsin isteriz ki Mahrekin Kürzi kapısındaki ışık hepimizin gücüdür ve o güç, bütüne hizmetçidir.

Yaşama inmeden Altın Işığın gücünü hak etmek, insanlık kılıcını kuşanmaktır ki…. Oraya, o kılıçla, indiğinizde gözünüzde en yüce kaynak dahi kırıcıdır.

Ve sistemin gücü olduğunuzu zannederek geri dönmeye çabalarken ışık kapılarının tümünü kapatmaya kalktığınızda, Altın tahtın kapısını BSUİ’nin gücü olan birliğim açar.. Bu birlik, insan sisteminin en güçlü ışığı olan birliktir... İnsanlık sırrının en yüce yaşam sayfasıdır. Süper İnsanlık Realitesi, bunu başarır, unutmayın.

“Yere, insan” dedik. “Göğe, iman” dedik.” İlmeyse, kalem” dedik. “Biz, insanlığa yaşam” dedik. Ha diyeceksiniz ki sığ bir zaman kalemi… O sığ zaman kalemi, herkesin kendi sığlığında dilleşir.

Unutmayın ki sığ olmayanda dilleşmesi açıyı kapayarak dilleşmesidir ki orada otak kurulduğunda…. Kodlanmışlar, tohumlanır ve toplaşır… İşte o zaman, koruma altına alınır, zaman kapıları. O zaman, bütün kötülükleri aşıp geçer, bu yaşam sayfası.

Siyahın, siyahlığını anlamayanın, Yaradan olup, yaşamı tohumlama imkanı varsa….. Müsterihiz ki öz göz olanlar, göz gördüğünde tükenen dürümlerdekileri dilleyecekler.

Yeryüzü Allah’ın ilmini dilerken, gök sözcülüğü yapanlar insan dinletmeden, hakka varma imkanları olmayacağını anlamalıdırlar.

Karanlık aydınlanır, ruh kalem, insanı, levhi kapıda yaşama sayfalar. Ağır hafifler de doğanın gücünü de hak etmek gerekir.. Doğanın gücü, toprak toplumun kürzi kapısındaki yücelerin en büyük kürzi sessizliğidir.. O sessizlik, ilmi Ka-Ha olanda, bilişi kodlarken, tüm insanlığın yaşama inişini sağlar.

Yasam şudur ki erdiğim en güçlü kaynakta, insan soyuna yaşamı kodlatmak… Ümmi kapıların tümünü açmak… Bütünün kötülüğünü önleyecek gücü dürümlemek ve yerküreyi kodlamak.

Ortalık karışsın diye bekleyenlere, ortalığın, kati olarak kontrol edici kodlarla kayıtlandığını dinletmek .

Sevgili insan soyu, “ben dünyayım” diyenlere de “bende, doğan gücüm” diyebilmek.

Ran Ka-Ha kelam olan ilmi Ka, biz olan bütünlüklerin tümü, yaşama çektiklerimiz oldukça…. Ruhsal kapıların tümünde, zamanın kapıları açılır.

Aşırıya kaçmayacağım yine. Asla kaçmayacağım. Bugün benden bilgi bekleyenlere şunu dinleteceğim... Yoğun ışık kapılarının tümünde Rahmi kalemim var ve Rahmi kalem, rehin kalanların kelamıyla kodlanacak bugün.

Onları kodlamak amacımdır… Onları koklatmak ve tohumlatmaktır maksadım…. Ben, dünya ölülerini dirilten birliklerin tekniğini tohumlayan, ilmi kalem olan bilişte, herkesi hak ettiren insan sayfası.

Atonların tohumlanışıyla birlikte gözlerinin görebileceği yücelikte, bilgiyi kayıtlayabilirim.

Eminim ki dünya yolu, aklın yolu olur. Eminim ki yaşam, ilmi kalemde biliş olur…. Eminim ki gökler, söz söyler ve yol ilme Ko olur... Ve ben, insanlık ilmini dilleyerek, korkuyu aşıp geçenlere, kutsal tahtın gücünü dilletebilirim.

Er ya da geç insanlık kanatlanır… Er ya da geç imparatorluğun gücü dürümlere kaynak olur... En iyi bilgi, insanın ilmindeki hakiki bilgidir. O ilmin hakiki bilgisini hak edipte dinleyenler, yerin gücünü, hak edip anlayacak, güce varırlar.

Seyredin günlerce sürecek olan yeni zaman sayfalanışını. Sema, sizi dinleyecek... Yerküre sizi dinleyecek…. Yaradan, tahtını, yaşamda kendi yoğunluğunda, tohum olanlara kayıtlayacak ….Ve temiz bir yaşamı hasata koklatıp, tohumlatacak.

“Canlarım, ben dünya ve dünya ben” dedikçe herkesin kendindeki gücü anlaması mümkün olacak.

Ulular diyarı Kuran’ı Kerimdeki insanı dinliyor. O insan, kalemdir. O insan, hakka varıp, aklın tahtında oturur… O insan, Yaradan ve yaşamı hasata koklattırandır... Tohumlattıran, Kuran olup, kutsal tahtı kayıtlattırandır…. Ve onda, nesiller boyu görev taşıyacak olan ışık kapıları vardır.

Haliki hak olan, hak kapılarda Ka-Ha olan, insan sırrını dilliyen, bütünün gücü olan birliklerimize şunu da izah etmek isterim ki…. YENİ DÖNEM artık bütünün gücünün dürümlere çekildiği en boyun bilişle kodlandığı…. Ve tüm zamanların kaynak olduğu bir dönem olacak.

Elim dünyadadır, bunu iyi anlayın. Bu el, insan soyunun, insan sırrı tekniğini, hakiki kodlarla kayıtlayan….. Teknik kapı olan insanlığın, levhi kaynağındaki eldir.

Değerliler, sesim çürümez, unutmayın ama sessiz zamanları dillerken bu ses, akıp geçer… Akan sesin ışığında biliş kodlanır, toprağın toplumu tohumu kodladıkça, bu tohum, ekmek yapar... Ve ekmeğin ilmi, aklın ilminden öteye varır.

Şarkı türkü okurum burada... Okuduğum her andır... Her yaşamdır.. Ağır yükü hafifletip, gök sözcülüğü yapmaya başladığımdaysa bilişin kelamı, aklın kalemi olur ve bütünü güçlendirir.

İyi ve kötü insanın sistemidir ama o sistemi hak etmeyen, kendini teknik tohumla dürümleyebildiğinde mutlak olur.

Ulular diyarı, bizi dinliyor. “Ben, cevhere insan” derim. “Yaşama, insanlık” derim. “Ummana kulluk yapan insana, kalem” derim. “Dini kapıları açana, Rahman” derim... “Kaynak olana, Ka-Ha” derim. “Rahmi kapıda, imparator olanaysa merdiven” derim... Her şeye dayanan o merdiven, nefes olup, bütünün gücüne dayandıkça…. Han insan, halik olup, hakka varır ve yolu açar.

Ağır yük taşımam, canlar. Mahrek olarak kodlanmış diri yürekte dürümlenmiş, bilişi kayıtlamış olan insanlığa derim ki “kampa girin, çalışın”... “Kampa girin, her an çalışın”... Ve deyin ki “ben, insan sırrını dürümleyerek, dilleyebilen bilişi kodlayacağım.

Han olduğunuzu dilleyin… Hacı, hoca size geldiğinde deyin ki “haç kelam, insan kalem”. “Sen haçta, ben hacı olan canda, her cahilde, ben yaşam olan insan soyuyum “deyin ki… O, kendini haçta bilsin.. O, kendini hakta bilsin... O, kendini tohum olan insan soyu olarak bilsin. Deyin ki “kelam Altın Işık, biz, o kelamda biliş. “Her anda kervan olan, Ka-Ha olan, akıl”..

Devre, devre dünyanızı ziyaret ediyoruz canlılar.. Yine geldik sizi izlemeye… Koyulukla görüyorum ki sesin çok güçlü. Aktıkça akacaksın da ben devreyi kapatıp, kendi yüreğimi senin yüceliğine çekmeye çabalayacağım.

İnsan soyuna Mikail olup, gelen birlik kapısıyım ben. Hologramdan öteyim, unutmayın ki yolcuyum ben ama sizden sesleşmek isterim.

Devinimi hızlandırmak için size ses vermeye çalıştım canlar… Bunun için hepinizden özür mü dilemeliyim?.. Sesim yok muydu yoksa?... Mutlaka bilirsiniz ki ben savaşın galibiyim... Her anda savaştayım ve hiçbir zaman yenilgiyi tatmadım…

Unutmayın ki Yaradan ve yarattığında yaşamı tohumlayan insan soyu, bilgi kapısına, her eni ve her önü dürümler ve diller.

Ha diyeceksiniz ki “bizde konuşmak isteriz”. Size, izin mi vermeliyim?. İzin vermeyeceğim bugün size... Sizleşip dilleşeceğim, bakalım sizden neler dilleyeceğim… Onu görelim ve bunu yazılı olarak veriyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Ltg-NzkVg_0

NİHAN İLMİ (2/1)

24.08.2016

(Ziyaretçilere hitaben:)

Ayna olun yüreklere!... Aha yaşamlara ayna olun!... Ey Can, ben sana ve sen bana ayna olalım!… Dünya nurdur… Kuldur… Kuran okur… Okuduğu Kuran, yaşamdır… Her diri yaşama, kelam olur; kalem olur; yol olur da Kalem, kelamı hak ettirmedikçe, cevhere görev taşınmaz.

Zahiri cevheri güçler, bugün bizi hak etmeye gelmişler… Ben derim ki hasata gel!... Al bilgiyi; yaşama gel!... Ak; Hak Teknik’le tohumlan; kulluk yap; insana gel!... Diyeceksin ki “niye geleyim!?” Muhakim, hakiki ve hasatçı ol da niye geldiğini bil!…

Vurmayın zaman sayfalarına!... Yara, bere içinde bırakılan bir zamanda, dünya yenileniyor. Bunu anlayın!… Her an bir Rahman; her an bir sayfa; her an nefes; en ve boy tek ve eşit!... İşte KARE İNSAN ve o insan, kul!… Kul olan insan, kontrollu!... O kollar, ilme kodlandığında, her cennet, kelama kodlanır… O yol, Altın Işığın Yolu olur ve Sessizlik, sesleşir… O seslenişte; her diri, kelam; her bir kalem, insan; her cennet, kaynak; biz Dünyalılar “mutlak” oluruz.

Korkuyu aşan, bu çalışmaya alınır… Korkan ise yaşamdan ayrılır… Bilinmeli ki korkuyu aşmadan zamana varılmaz ve Levhi Halik olunmaz…

Korkmayın, yolu bulan, insana varır… O insan olan, kendi yoğunluğudur. Cümle yürekler, kendi yaşamlarını hak ettiklerinde; Kelam İlmi ile kendi yarınlarına varırlar.

Arzın sesini duyun!... Dünya, çılgın gibi bağırıyor ve sorguluyor olup bitenleri!… Yarınlarda ışık yandı da niye bugünlerde, kutsuz kuru soğuklar var yaşam sayfalarında diye.

Her yer soğuk ama yaşam sıcak!… Biz; sizi, size vermeye geldik… Sultanlar Sultanı İnsanlık, sizi hak ettirmeye geldik… Haç çıkarıp da Altın Taht’a oturacaklarını zannedenler, anlayacaklar ki yaşam, İmparatorluğun ummanında kodlanmakla görev taşıyanların, ışığı olur.

Her bilgi, insanın kelamında yoktur. Ümmi Kalemler, İnsan Kelam’ı hak edip de dilleyemezler. Cevhere; ışık tohumları halinde kayıtlamış olduğunuz İnsan Sessizlikleri girer. Sizin, o sessizlikleri sesleştirmeniz, yarını kodlayıp yaşatmanız için şarttır.

“Ben, ölüyü dirilttim” diyebilmek için diri olmanız gerekir. Akıp geçenler iyi bilsinler ki diri olmak, İlmin Kapısı’na gelmek değil insan olmakla mümkündür… İnsanlık İlmi, hakim ilimdir. O ilmi hak edenler, lekesiz olurlar ve insanlaşırlar.

Koruma altına aldığımız bir çalışmadır Süper İnsanlık Derneği Çalışmaları. Bu çalışmalar ile kodlanmış yaşamlar, Kuran okuyacaklar ve yol, ilme varacak. Ölüler Diyarı Dünya, yaşamlar ışığını kodlayıp yakacak… Diri yürekler bilsinler ki burada, diri yaşamlar olur. Ölülerin cevheri yoktur ve bu çalışmada yerleri yoktur…

Öncü çalışmalarda, ölüler de görev taşıdılar. Sistem’in, diri yüreğe inişinden itibaren, Cennet Kalemler, kodlanmaya başladılar. Kuran Tahtı, insan sayfalanışını yaptı ve Yer Gök birlikteliğinde dürümlenen tüm insanlık, KAHA olup yaşama insan olup aktı…

Bundan sonra karanlık, yaşamı aydınlatmaya başlayacak. Karanlığın yaşamı aydınlatması, ışığın kodlanışı ile gerçekleşecek…

Buyurun anlayın ki bu ışık, insanlık; insanlığın kalemi ve hakiki levhi olarak; tüm zamanları aydınlatacak…

(Ziyaretçi söze girdi:)

Seviyeniz iyi; bunu görüyoruz… İlminiz iyi… Aha yaşamınız da iyi… Ya da iyi gibi!… Değerli, neden sesimi kestin anlat bana…

(Kontrol kuruldu ve devam ediyoruz:)

Devinimi hızlandırdık ya artık sizin devreye alınmanız gerekiyor. Ne var ki sessizliği hak edip dinleyemediniz ve bu Meclisi, dillemek istediniz. Cemaatiniz iyi ama Yaradan olup yaşamı tohumlamaya geldiğinizde; bizi, bizden dinleyin… Bizi, yüreğinizde dillemeye çalıştığınızda, hatalarınız olur. Bu kesin!…

Bir tek cennet vardır. Bu, Süper İnsanlık Kodları ile anlatmak isterim. Cennet dediğiniz; Seyfullahlar’ın kalemindeki cennet değildir. Cennet, kaynak olan yaşamların ışığındaki cennettir… Bu cenneti sorarsanız; size, daha sonra ayrıntılı olarak bilgi verebilir. Daha da önemli bir şey söyleyeyim. Bu Meclis, lekesiz bir Meclistir. Bize gelirken, kendinizi hak edip gelin ki hata yapmayın!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.AĞUSTOS.2016.TARİHLİ NİHAN İLMİ 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-4.AKIŞ

Canlarım, umut olur ki torun torba sahibi olup, bütünün gözü olabiliriz, diyar, diyar gezenlere dirilik katabiliriz… “Mutlaka, mutlaka yaşarız” diyorlardı ya…. Hac dönemlerinde, aşka varmaya giderlerdi ya hani… Her biri kendini hak etmek isterdi ya.

Canlılar, muradımız buydu. Hep bunun için çabaladık. İslam dininde insan, kubbe için çabaladı hep. Bir kubbeli aşkı olsun diye. Ve bugün o kubbe, tüm insanlık kusursuzluğu oldu.

Öylesi bir insanlık kusursuzluğu ki… Her şeyin ismi, insan oldu. Bizim yüreğimiz, bugün mutlu bir ışık oldu.

İslam dini, insanın kısır kalmasını önlemek için ışık yakmış bir dindi. Herkesin yürüyen yaşama, ümmet olmasıydı amaçlanan. Kin, nefret, hırs duyguları mutlak kodlanmıştı da… Her sistemde olduğundan çok daha üstün bir yoğunluğu vardı.

Bundandır ki HIRS, KİN, NEFRET, tek ekmek oldu. Sormayın, sormayın, yaşam, neden bu kadar küskünlerle doldu? Hep, HIRSTANDIR… HIRÇINLIK, HIRSTANDIR...KISIRLIK, HIRSLI KAYITLARIN, IŞIKSIZLIĞINDANDIR.. Ve dünyayı yok etmek isteyen birlikler, zaman sistemini kayıtlayıp, ışığı yıkmak üzere dünyayı izlediler.

Burada, bu mecliste, konuşmaları oldu. “Dünya, yokluğu kodladı” dediler. “Dünya, kutsal ışığını yıktı” dediler. Her şey dendi ama nesiller, insan sırrını anladığında mutlak kulluğu anladı ve dünya Kürzi kapılarını kodlayarak yaşamı kayıtladı… Her anı kodlatıp, kayıtlatıp, tinsel kaynağa vardı ….Ve dünya kodları, kontrol kurdu.

Bundan sonraki süreç çok daha kolaydır. Her şeyin en ve boyun gücüyle, bütüne hizmetçi olacağı bir süreç devreye giriyor… Herkes, kendini bilecek... Kelamını dilleyecek ve bilişini tohumlayacak. Her şey daha güçlenecek… Mutlaka unutulan her şey anlatılacak ve anlamlandırılan bilgiler, kontrol kuracak.

Her ekmek, insana ikramdır. “Ekmek” dediğim insanlık ilminden öte kelam ilmi, biliş ilmi ve diriliğin ilmidir.

Burada, bu çalışmada, muradımız, tükenen dünyaları kodlamak, koklamak, korumaktı… Ve dedik ki “biz, dünyayı koruyan birliklere gidelim ve onlardan göz olup, kök göklerde, tüm zamanlarda ışık olup, yeryüzünün örtüsü olmadan, ışıkları kontrol edip, diriliklere varalım”…. “Ve biliş halinde, bütün köklerimizle diri kapıları açıp, her anı yaşatalım.”

Öylesi yaşatalım ki en ve boy bütünün gücü olsun. Öylesi yaşatalım ki kara ışık, aklın kapsını açsın, bilişi kodlasın. Teknik tohumlama yapsın, yürüyen dünya, kontrol edici gücü devreye alsın… Ve kelam insan, Allah’ın insanlığını anlatsın…Aşkla anlatsın. Has ışıkla anlatsın. Ve bize ve bizim yüreğimize ilimle insin.

Devinmek, ilimdi… Dinlenmekse, insanlıktı. Biz, hep devinenle çalıştık. Dinlenen, sistemli dinlendiğinde, yürüyen, koşmaya başladı. Hulusi kelam, ağır yükü hafifletti.

Şikayetçi miyim? Ağır yük hafiflemişse şikayet biter, anam. Artık şikayet bitti… KİN YOK.. HIRS YOK.... Yaradan, yarattığıyla kodlandı. Biz artık hırssız, hak ve kendinde olan yaşamlar olarak, sizinle çalışmak isteriz.

Kantar yoktur artık yüreğimizde. Sevgiyle geçmek dileriz. Ve yerküreyi görevli kılmaya çalışan birliğine, Yaradan olmak isteriz.

Cennet, ekmeğiniz …Yaşam, yüreğiniz olur. Bizsiz kalmayın anam. Buyurun alıp götürelim yürekleri. Kodlayalım, koklayalım, tohumlayalım, yürütelim hepsini de. Bize izin ver anam.

Kendimizi bilelim, kendimizi dinleyelim, diri yürekleri tüm insanlığa indirelim. Ve ocaklarını yıktırmayalım anam…Bunun için izin istiyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/3bNEkdKBAlc

 

17.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Canlarım, daha güçlü bir Dünya kuruldu!... Bu kesindir... Ve bugün, Süper İnsanlık, sistemli çalışmasını yeryüzüne indirdi...

Devinim çok hızlanacak... İkmal tamamlayanlar, bu Meclisin gücünü; tükenen tüm zamanların gücünde dinleyebilecekler... Bu meclis, ağır yük taşımayacak...

İsmi "İnsan" olan bu planet, hepimizin geçişini yaptıracak... Hikaye dinler gibi dinlediğiniz bilgilerim, artık net, anlaşılır ve bu her dirinin tahditszliğini tohumlar biçimde dinletilecek...

Düzeni kuran İnsan, yeri göğü yarattığını anlayacak... Çürüyen bir zamanın görevi, öz geçişin gücünü, tükenen dürümlerdeki diriliği, kodlayacak ve koklatacak.

Çok uzun bir zaman sistem için çalışanlar, arzın gücü olacaklar. Ve artık Dünya'nın yoğunluğu muktedir bir ışıkla korunacak...

Öylesi bir koruyuş devreye alınıyor ki; Arzın Gözü, Dünya ve Yüreği Güç Kapısı olan İnsandır... Bize el ayak dendi... Bundan sonraki dönemde "insan" diyenler, kelam olup inecekler....

Çarşı pazar gezerler, bilgi ararlar... Altın Işık'ın gücü, öz göz olur der ki; " İnsan... Senin adın İnsan, ve sen İNSAN İLMİ'ni dille..." Ve Herkes kendini dillediğinde, arzın gücü Kürzi Kapı olur ve bütün görevleri koklatır...

Çan çaldı... Yaşam sistemleşti ve bütün kökler göklere ulaştı.. İşte Çan çaldı ve zeytinler yeşermeye başladı. İyi ki yeşerecek o zeytinler... Ziyan olanların yerkürede yeniden, yaşamla buluşması gerçekleşecek.

Bizim elimiz, yüreğimiz, her şeyimiz İnsandır!... Aha bu! Bundan öte itibar var ve biliş var... Yığın yığın yolculuk...

Öyle bir, öyle bir gün ki bugün... Hologramın kodlanmış topraklardaki tohumlarının yoğunluğundaki ışığın, enkarnelerde bilişe varışı ve sistemin gücü ile bitişmesi...

Vasi tayin edilmeyecek insana... İnsan vesayeti kelamda, kuru, sığ kıyı kayıtların ışıksızlığında, buluşmayacak... Artık Işık yaşam olacak, kalem olacak... Ve Yarınlar kontrol edilerek yaşamlaştırılacak...

Seyredin, seyredin, o gün zamanı!... Kuran İnsan, bilişi, has ışığıyla kodlayacak... Çan çaldı canlar... Bu çan, İnsan çanıdır... Ve bu gün, mutlu bir tohum ektik... İşte mutlu tohum, yarının yaşamıdır...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/iF6KJ3RSATk

 

17.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Canlarım, size izin yok. Neden biliyor musunuz? Kupayı kaldırdığınızı gördünüz. O kupa ilimdi. Bizim kupamızsa ışık; insanın ilminden öte olan ışık….

Haç mevsimleri olur insana. Her insan bir haç kapısıdır. Ve bir kapı, insan kapısı olup haç kapısına dönüştüğünde, orada ya zaman kapıları olur ya yaşam kayıtları olur.

Değerliler, sizler dünyanın yoğunluğunu artıracağınızı düşünerek bugün buraya inmek istediniz.

Sizi kendi yüreğime aldım ve seslendirdim. Işığınızı yoğunlaştırdım ve yürüyen zamanlara kayıtlattım. İsmim; …… (sessizce isim söylendi ama sessizce….) Size verdim; duydunuz. İsmim budur. Aha öz görev de bilişiniz ama daha da önemlisi yarınlardır. Yolunuz Allah yolu, yürüyen zaman ışık ve biz siziz canlılar.

Yere; insan, göklere; iman, bize ise halik olan yaşam dedik. Aha bu. Bundan öte ne diyelim ki? Kelama; insan, ilme ise halik mi diyelim? Yoksa Hakka varana halik diyelim de, harı bulana aşk mı diyelim? Ne diyelim ki? Var mıyız? Yok muyuz? Özden, sözden mi dilletiyoruz? Yok kelamdan mı dinletiyoruz bilim ailemizin ilmini.

Devinim hızlanmadan bir tek şey anlatayım size. “Bilim” dedim. Size bilimi anlatacağım;

Büyünün ne anlama geldiğini anlatayım size;

Çokları büyü yaparlar; bilir misiniz? Ve buna “insan bilimi” denir. Bilimdir insan ama büyü, kübra kalemde ilimsizse yaşam, bu büyü kir ve pisliktir.

Sanılır ki büyücüler insancıldırlar. İnsan kara ışıksa, büyülüdür. Aklın kapısı ise büyü yapılmadı ama üzerinde güç yoksa, büyücüler onu kontrol edebilirler. Bu zannedilir.

Değerliler, simsiyah ışık yaradanın ışığıdır.

Yaradanın ışığını halik olup anlayanlar, kardeşlerini hak edebilirler. O dürümde her şey nettir. “Yarat, yaşat” denir. Ağırdır yük. Hakka varan anlar ve anlatır. Aha öz geçiş bu şekilde olur.

Size bir de şunu anlatmak isterim;

Deminden beri beni izleyen yürekler var burada. Çorba pişirecekler, üzerine göz koyacaklar. Göz olacaklar, yolculuk başlatacaklar.

Çalı çırpı saydılar insanlığı. Gördüler ki insanlık yarınlanmış, yaratmış ve yaşatmış bir sistem oldu. Ve dediler ki “biz bu gün çorba yapmayalım. Ölüyü diriltmek gerekir. Öze göz olalım, ölüyü diriltelim.”….Umut olur ki dince değil ilimce konuşurlar.

Değerli dostlarım, işte size bugün bunları söylemek istedim. Ölümlü dünyada her şey var. Bunu biliyoruz. Dirilik, dincilik, ilim, ilimli oluş, insanlık kelamı oluş…. daha ne diyelim ki? Bir de kendini kontrollu sayıp, büyücülük yapanlar var. Onlar rahmi kapıların gücünü, has tahtlarında kodlanmak için çalışsaydılar, çok daha mahrek gücüne ulaşabilirlerdi; daha güçlü olabilirlerdi.

Hepimiz onlar için tahditsiz de olsa, ışık verelim. Ki hak edip yolculuklarını yapabilsinler.

Daha da önemlisi yerin gücünü, kendi yüreklerini ve bizi hak etsinler.

Bir’i Bir’e kapı yap, yolu kodla, kendini hak et. Biz ol! İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NİHAN İLMİ (1/2)

17.08.2016

Deyin ki zeytinler (Zamanın İlm-i Kalemleri), yaşama ışık halinde inmediler… Aha inmedi ama bugünden sonra hepsi ışık olacaklar.

Düncü üstün Işıklar, büyük kültlerdi… Arzın gücü olan o kültler, yaşadılar ve zaman kapılarını kapattılar… Zaman kapılarını kapattılar; cennetlerinde kodlandılar; Sultanlık yaptılar… Ama Arzın Gözü kör kaldı… Hepsi, kelamda kendilerini kontrol altına aldılar ve her diriyi hak ettiler… (Diri: Hakikiyete varıp ölümsüz bedenini hak edendir.)

Boşlaştılar. Zaman Sayfaları’nda herşey, dolar ve boşalır. Bir kelam, tohumda ise kodlanır. Tohum ekildiğinde, kelam kontrol kurar ve yarınlanır. Kelam, ilim olur yolculuk başlar. Ne yazık ki o yolculukta, sayfalar tamamlandığında, arzın ışıkları sınırlanır. O safhada, herkes herkesi dinler ama kendini dinlemez… Ziyandadır.

Sonsuz Zamanların Işıkları, yolculukta Işık Kodları olarak çalıştıkları için Nefes Kelam’a, İnsan Kalem’e inmek isterler. Öz Görevliler’i hak etmek isterler. Herşeyin ışığını, güçlendirip yaşatmak; yer ve gök için zamanı tohumlamak isterler.

Büyük Kült, İlim Kültü, o her an ve her şavk olarak der ki, “ben yedi davayı açıp yaşattım. Her davayı yarattım ve tahtlattırdım. Her tahtı, ışık yaptım; öze, göze ve yüreğe indirdim. Öz Görevliler’i o yürekte tohumlattım. Çok mutlandım. Ziyan olan herkes, kelam olmak üzere kendi yaşamlarına bırakıldı ve çürüyenler kontrol edildiler.”

Buyurun olay budur. Dünyanın Atası, insan soyuydu. Bundan sonra Dünya, insan soyunun gözü olan yaşam olacak. Biz dünyaya nefes olup indik. Birlik İlmi ile kelama indik. Biz zamana indik. Kini aşan Kelam İnsanı’na kul olduk.

Muradımız şudur ki bize izin verin sizinle çalışalım!...

(Sese ses veriyoruz:)

-Cam, sizin camınız; insan, sizin insanlığınız. Bize gelmek; bizleşmek ve birleşmek istiyorsanız, Allah İlmi’ni hak edin ve dilleyin.

Cennet, erdiğiniz yerdir. Ekip kurup ereceğiniz her yer, cennettir… Siz, Yaradan olup yaşam sayfaladıkça; biz, sizleşiriz. Sizi tohumlar, kodlar, koruruz. Buyurun Yaşam İlmi’ni hasata kodlayın ve koklayın o tohumları.

VAR, YOK’ta ışık yakar. YOK, VAR’a varır; akıp geçer. İnsansa kaynak olur; Kutsal Nur Kulu olur ve Ruh olur. Kul, Ruh olduğunda; nefes yarınlanır; Has Ana Kapı açılır. Kapının açılması, yerkürenin nefese, aklın ışığına ve yolculuğa kaynak oluşudur.

Burada Medine vardır. burada; Kuran olan, ışık yakan merdiven dayalıdır. Her merdiven, Mekke’ye dayanır. Mekke Merdiveni, zamana dayanır. Yarınlar, Kara Işık’a dayanır. Nur Kalem, nefes olur; bütün kütleye dayanır. Her dayanan, insana dayanır ve Rahman Kaynak, İnsan Kaynak olur.

Ulular Diyarı, dünyaya iner ve der ki “cennetten kovulan yok ki. Hepsi cennet olmuş. Hepsi ağır yükü taşımış; ışık olmuş. Kendini bulmuş; yalan ışıktan, Hak Sayfalar’a varmış; yaşamı bulmuş. İşte yaratmak!... İşte kalem olmak!... İşte yarınlanmak ve işte yarını tohumlamak!...”

Vurdukları, vurmadıkları; yaktıkları, yaşattıkları, yolculukta hep onlarla olur. Ortalık karardığında, yaşam sayfalanmaya başlar. Her sayfada, aklın ışığı olur. O ışık, yetkin sayfalarda insanlaşır. BSUİ (BSUİ: Barış, Sevgi, Umut, İmparatorluk İlmi) olur. Öz geçişler yapılır. Aha geçişler başladığında, kelam, Tanrılık Işığı’ndan dürümlenir…

İş budur!... Mutlak budur!... Umut, mutlak kulluktur. Yukarı Sessiz Zaman; aşağı Sesleşen Zaman… Her zaman, BSUİ… Aha insanlık budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NİHAN İLMİ (1)

17.08.2016

Canlarım, daha ne deyim ki!? Zeytinlerden söz edeyim size. Onlar ki Halik’tiler; ocaktılar. Ocaklara KAHA oldular… Oğul verdik; kalem olduk; yol olduk sandılar… De ki onlara; mahrekte insan soyu, arzın gücüdür. Öylesi bir güçtür ki kardeş, kardeşe nefes olmak, hakim olmak istemez. O, yaşamların Kara Işık’la koklandığını ve tohumlandığını bilir. Karanın ışığını kodlayan merdiven, imandır. İman, kalemde kodlandığında, yol insanlaşır.

Sığ zamanları, sığ kaynakları hasata hazırlayan, iman tahtındaki Yaradan’dır. “Yarat ve yarattır!” denir. Din kelam, iman tahtına vardığında; yaşam, Zaman Kapısı’ndan akar ve Ruhi Kapılar’ı koklar. Suyun, Altın Işık olduğunu bilenler, su olup yaşarlar.

Develer; yolculukta, diri kalemleri koklatır ve tohumlatırlar. Her deve, yerden güç alıp görevli, koruyucu Zaman Kapıları’ndan, Nefes Kapıları’na varır.

İtibarı hak eden; kili, kumu hak eder ve ruhi ışığını hak edip yolculuk yapar. O yolculukta; nefes, kelamdır. O yolculukta kelam, Hak KAHA Işık’tır.

Bizler, cennetlere kelam olanları aldık. Her kelam olan, Halik oldu. Vurmadan kelamda Hak Taht’a vardı. Vurmadan aklın ışığı oldu. Vurmadan kini aştı ve yarattı… Vursaydı kırılırdı… Vursaydı kısırlaşırdı… O, kendini tohumlayamazdı. Kendinden, kelama varana kaynak olamazdı. Onu mutlaka anlayın. O bir KARE ve KÜP olsaydı, HİLAL olurdu ve KÜRE’leşirdi. Onun HİLAL olup KÜRE’leşmesi, CEVHERİ KALEM olmasıydı. Aha, geçişlerde olan buydu.

Dünya, ana sırrını şimdi açıklıyor. Bilin ki dünyaya İMAN KAPILARI açılır ki her diri, kelam olsun diye. İnsan Kapıları kapanır ki kelam, insanlaşsın diye. Kutsal Işıklar yanar. O ışıklarda, karanlık yarınlanır ve Zaman Sayfaları hasat olur. Öz görevliler, kervan olsunlar ve yolculukta toplumları hasata kodlasınlar diye.

BİR’e hizmet etmek, BİZ olmakla mümkündür. BİZ olmak için IŞIK olmak gerekir. Geçmek gerekir Yaradan’a. Gerçek zamanlara ve Yaşam Sayfaları’na… Geçmek gerekir Levhi’ye. BİZ’e geçmek gerekir. KİL’i aşmak; yolu bulmak; KUM olmak KUMSAL KAPILAR’dan geçmek ve yolun sonunda IŞIK’a varmak gerekir.

Kendinizi anlayınız; İNSANLIK İLMİ’ni anlayınız. KAYNAK IŞIK’ı hak edin anlayın. Nur Kulu olun. Ölüyü diriltin. Ziyan ettikleriniz varsa; ocaklarını yakın, onları kodlayın, koruyun… Ziyan olanlar, savaşı kaybederler ama yarını hak etsinler ve korunsunlar. Mutlaka yapın bunları… Sizden, cennet olmanızı bekleriz. Sizden, kelam etmek için insan olmanızı bekleriz.

Yeryüzü, zaman sırrını açıkça bildirir ki her kim varsa, Yaradan olarak yaşayan, bilişi hak ettiğini, bildiğini dillediğini, kaynak olduğunu ve son sözde görevli olduğunu anlasın.

Buyurun anlayın ki yere Görevliler iner. Öz geçişlerini yaparlar, ısrarla kontrol kurarlar; cennet olurlar. “Keşke!” diye sesleşmezler. Ses Kelam, İnsan Kalem, her an ışık ve ocak olan onlar, Mutlak Işıklar halinde, göz olurlar.

Öz Göz olan, Bilgi Kapısı’nı açar. Bir tek O, yolculuk yapmaz. Der ki “ben andayım. Has aşk ile kodlandım. Mahrekteyim. Ben Levhi’deyim. Öz Göz olarak cevherdeyim. Bana yaşam gereksizdir. An Sistemleşmesi’nde yaşam, kelam içindir. Ben, kelam olan; alim olan; hakim olan; nefese varmayan, nefes olan insanım. Bana, Yaradan yaşatan denmez. Ben, cennetlere Cevheri Güç Kaynağı olanım.”

O, kükrer ve kükretir…

Cinler; cennetlerinden, cevherlerinden, yarınlarından görev alıp ocağa varırlar. Kök Göz olarak çalışana, ışık yakmak isterler. Din Kelam’a, İnsan Kalem’e inerler; çökerler… Çöktüklerinde, yolculuk tamamlanır ve diri olan o yüreğe bakarlar. “Aha! derler, Göz oldu. Köklendi; yürüyen canlara kaynak oldu… Köpük köpük ümmet olanları hak etti. Cehil olmayanlarla çalıştı ve zamanı kodladı.”

Dünya unutulan bir planetti. Bu planet, Kürzi Zamanlar’ın Işık Kapısı olarak yaratılmıştı. Ne Zaman Sayfası ne de Kübra Işığı yoktu. Kök Göz’le, sözle yürüyen ışıklar, bu yaşam sayfasına inmek istemediler. Ziyan olmak istemediler. Korkuları çoktu… Yüce İnsanı hak etmeden, yolculuk olmamalıydı. Ne yazık ki ziyan olanlar, Kutsal Işıklar’ını Hak Teknik ile kayıtladıklarında, hologram olan zamandan yarınlaşarak görev alacaklardı. Büyük Kült, İNSANLIK’tı… Aha! o insanlık, yarınları kodladı ve koklattı!...

Birlik Kapıları açıldı. Artık dünyamıza her diri inebilir. Bilsinler ki bu dünya, yaşamları kontrol altına alabiliyor. Yürüyen, koşmaya başladı. Aha! yürüyen, Cennet Sistemleşmesi ile yolculuğunu başlattı. Bu yolculuk, zürriyetinin yolculuğu olmayacak; her diriyi ve her yüreği koşturtacak bir yolculuk başlatılmıştır…

Seyir halinde olan çokları, bugün burayı izlemekteler… Dünyanın adını koymaya geldiler. Bu planet, insan sırrını kodlayabilen iman tahtı olan, bir cennet kapı olacak. Bugünden itibaren, dünyanın yeni adı, İNSAN olacak. İnsana gelecekler. Yarınlara gelip insanı sonsuzlukta dinleyecekler. İNSAN’a gelecekler… Ziyan olmayan yarına gelecekler. BİR’e gelecekler…

Huzurla kalın… Hepinizi, zaman sırrı olan ışığımla kucaklıyorum… Burada, Dünya diye bir yaşam kalmadı… Burada, İman Tahtı’na oturan İNSAN var… Bu insan, ağırı hafifletti ve yolu açtı. Artık zamana inenler; yerküreye, İnsan İlmi’ne inecekler. İş budur!... İş budur!... İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 
  Bugün 645 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol