Birlik İlmi
  NAR (1)
 

“NAR (1)”PROGRAMINA DAVET

Dostlarım, açılan yeni programlarımızdan “NAR” kodlu programın ilk çalışması, 12.08.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. İlgi duyan tüm dostlarımızı aramızda görmeyi umuyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: Katılım ücrete tabi değildir.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

“NAR (1)” KONULU ÖZ AKIŞ:

Sessiz Zaman ve Sesli Zaman… Her biri bir yarın ve herbiri, bir Zaman Sayfası. Bizler Dünyalılar olarak, İnsanlık Boyutları’na görev için geliriz. Hepimiz, yaşamları tohumlarız ve o tohumları koklayıp, koklayıp yarınlaştırırız.

Seyir halindeki Bilişliler var insanlığı… Ocak yakanları bulurlar ve onları hak etmek isterler. Kimler, kimleri hak eder; kini hak eden ve hasatı hakim kılan kim ve kimler kendilerini hasata kodlarlar ve yol olurlar… Bütün bunlar takip edilir…

Sonra kodlardan, kodlara “Kök Görevler” alınır ve her alınan görev, İlmin Halikleri tarafında, yaşamlaşılıp; kodlanıp; hologramdan aşılıp, Görevlilerce yarınlara kalem yapılır… O kalemi her alan, kendi yarının hak eder ve yaratır. Biliş haline varanın amacı budur… Kendini ve kendi hakikiyetini tohumlayarak; dünyayı hak etmek ve Ruhi Zamanlar’a kodlamak.

Bütün kütlede bu bilgi; Sistem Dirilikleri’nde, dürümlerde ve yüreklerde bilinir. “Birlik Kelamı” diye bilinen bu bilgidir.

Dünyaya çözümlemeleri dilleyerek, görev taşıyanlar da mutlaka olur ama amaç, herbirinin dili kalem olsun; her biri kul olsun ve yol olsun. İstek budur!...

Bizler; Cennetler’e, Cevheri Güç Kapıları’nı kodlayarak tohum ektik.

Bu da şudur: İlmin Hakimi olanlar, kelam ile kendi yarınlarını hak ederler ve yaşamlaştırırlar. Ama bu yaşamlaştırmalarda, her insanın kulluğu da gerçekleşmelidir. “Her insan bir resimdir” deriz ya. İşte her insanın, kelam olan o resimde, kalem olması gerekir.

Tüm zamanların, bir tek kelamı vardır; ilim!… ama her ilim, Halik’in ilmi olmaz…

Zaman, sırdır. Her dil, o sırrı diller ama hak etmeden, hasat olmaz…

Şükrettik ki hakim olanlar var. Saltanat İlmi, hakim ilimdir. O ilmi hak edenler, Hakk Tını’yı duyarlar ve yol olurlar.

Şükür ki ham olan insanlık, artık erginleşmektedir ve her insan, kula kul olabileceğini anlayabilmektedir…

Bir din düşünün. O din, size sizi anlatmaz. Sadece size, sizden siz olacak olanları anlatır… O dine, siz kare ve küre olarak girersiniz ama siz, biliş haline ulaştıktan sonra; dinin, dili olur yarını olursunuz. O zaman siz, biliş halinde hakim olursunuz. Yolun yolu olur ve kodlanır, nefesi olursunuz. Bütün kütle sizleşir ama bunun için sizin sizi hak etmeniz gereklidir.

İşte bunun için Yaradan olan ve yaratılan olan her dil, kelamın hakiki ilmini hak edip dinlemelidir.

Mesele, insanın kendini hak etmesidir… Merdiven varsa yaşamda; o merdiven, İlmin Kalemi ile Halik olur; yarın olur ama hasat yapacaksanız, haz olup Hakk olmalısınız.

Buyurun olun ama her dere, kelama Halik olduktan sonra olun ki Nur Kulu olan İNSAN, Kuran-ı Kerim’deki hasatı yapsın.

Aşk Nefesi, has insanın ilmidir. O nefesi hakedin!... Aha bu!… Şimdilik!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NAR (1)
12.08.2017

Tahdit ve tahdit!… Hep tahdit!… Neden bilir misiniz!? Yerkürenin ekmeği yoğruluyor şu anda. Yerküre, şu anda ilmi tohumluyor. İnsan, yaşam olup yarınlanıyor… Hepiniz, hepimiz oluyorsunuz… Kendinizi bilin ve hak edin!…

BİR’e hizmet, insan soyunun görevidir. Kin ve nefretle kendini dilleyerek görev taşınmaz… Herkes iyi bilsin ki namaza duran, yarına durur. Yarına duranın, kulluğu gerekir… Kulluk için itibar gerekir… İtibarı olmayanın, kelam etmesi onu kurtarmaz!...

İmparatorluğun Görevlileri, kendi yarınları için bizi hak etmeye geldiler. Onlar, Kelam İlmi’ni, hakim kelamla kodladıklarını, sınırsızlaştıklarını ve yarınlara vardıklarını düşündüler. Ne yazık ki kapılar; kimseden, kil ve kum insanlıkla açılamazdı. Gelenlerin hepsi; kildi, kumdu!…

Ümmetlerini hak edeceklerdi… Yaşamlarını hak olup kodlayacaklardı… Oldu mu!? Olmadı!...

Karın ağrıları var. Neden bilir misiniz!? Kildendir!... Kuran’dan kul olmanın yolları açık bildirilir. Kim kelam ederse, kuldur… Kim hasat olursa; kulu, kula yaşam sayfalayarak kodlar… Kim, karanlıktan çıkıp adınlanırsa; yolu bulur… Bütün mesele hasat olmasındadır…

Esmalar, en ve boydan ibaret olan İlmin Hakikiyeti ile tohumlanır… En ve boy olan ilim, Hulusi Kalem’le yazılır. O ilmi hak etmeyen, dilleyemez…

Cem olmak da gerekir. Her insanın, kendi yarınlarını hasata kodlayabilmesi için cem olması gerekir… Cem olmak için, kul olmak gerekir…

Kervan, nefesle kodlanmış yarınlardır. O yarınlara, Hakk İlmi ile varılır… İlmin, hakiki insanla kontrol kuracağı bilinir… Biz, insanlığa insan soyu olarak gelirken, kendi kalemimizi hak edip indirdik. Biz, Ana Kapı’da tohum olurken; kendi yarınımızı, kelama hakiki nefes yaptık…

Şimdiden sonra, Ruhlar Meclisi olarak; buraya, Nefes Kapıları’ndan geçireceklerimizi alıp kötülükten ayıracağız ve Sonsuz Kalemler’i. Kara Kapı yapacağız o Yücelikler’e. Hepsinin, Nihan Kapıları açılacak. Hepsinin, kervanları yaşama gelecek. İnsanlık Boyutları, yeni dönemi, görüp anlayacak…

Yerkürenin Eski Sayfaları, yeni yarınlarla kodlanacak. Böylelikle, geçmişte yaşanmış olan herşey, Yeni Dönem’de kodlanarak; tohum olarak bulunacak. Herkesin, her yaptığı; onun, Kuran’ında yazacak. Onun Kuran’ı, onun kalemi ile yazılacak. Böylelikle her Hakk Kelam, KAHA olanda koklanacak. Kimse, kimseye kul olmayacak. Sadece güç katacak… “Kula kulluk!” dediğimiz; artık sonlanacak. İnsanlık, toprak olacak ve toprakta Kuran olacak.

Elemeler başlıyor. Tüm insanlık, elemelere dahil edilecek. Yapılacak sınavlarda, kendini kul sayanlar; kendini Kuran okuyan sayanlar ve kendini kalem sayanlar, bilişi hak edenlere, görev taşıtacaklar.

Görev taşıyanlar bilecekler ki kendi yolları, kodları ile tohumlarını dilleyecek. Her yol, Diri Kalem’le Hakk İlmi’ni kodlayacak. Böylelikle, hak edilen yaşanacak…

Size, sizi değil herşeyi anlatıyoruz… Siz diyebilirsiniz ki “ben kulum!... Ben, Rahman olanım!... Ben, kervan olanım!... Ben, tende insanım ama her anda varım!...”

Her şeyi bilmekteyiz!... Sizin ne olduğunuzu… Neden KAHA olup yarına varmaya istekli olduğunuzu… Nereden görev aldığınızı ve nereden kaynak olup bütün olduğunuz… Herşeyi bilmekteyiz!... Dünyada olup bitenlerin, sizin size kayıtladıklarınız olduğunu ve sizin hak ettiklerinizi, Hakk olup yaşadığınızı bilmekteyiz…

Bütün kütlenizle dünyaya ilmi indirdiniz… Kendinizi, kendi yarınınızı indirdiniz… Cennet oldunuz; cevhere indiniz, kaynak oldunuz… Ne oldunuzsa, has olup oldunuz. Kök Geçişler’iniz oldu… Yolcu, yol oldu… Kör, göz oldu… Mustafa kemal Atatürk nefese vardı… Esmaları kodladı. Her dere kendinden doğdu; kelama, ilme ve zamana aktı. Herşey herşeyle kodlandı…

Murad ederiz ki yarınlar hak edilsin… Murad ederiz ki kalemler kervan olsun… Öz kelam, Halik olsun ve Yaşam Sayfaları, tüm insanlığı kodlayıp korusun…

Dünyamızı ziyaret eden insansılar var. Hiçbiri, İlmin Kapısı’nı açmamışlar. Hiçbiri, yarına kul olup varmamışlar… Bizi tanımıyorlar ve bize geldiler… Dilerler ki biz, yolu kapatalım ve onlar yolu bulsunlar… Kapıtılan yol, kalem olmaz ki!... Kelam olmazsa, yarın olmaz ki!... Cennet kursalar, kulluk için ışık yakmaz ki!... Herşey insanladır. Bunları öğretmek istedik…

Dince konuştular. Tohumdular… Din Tohumları biz ise; kulca konuştuk!... Bizi anladılar ama hak etmediler!... Diyebilir misiniz ki “Seyfullahlar, kul olup yol olup geldiler…” Sayma sayılma meselesi başka!... Bizi saygıyla dillemediler ve dediler ki “sizi, hasata kodlayanlar, sizi hak etmediler.”

Canlarım, az öz bilin ki dünya artık insanlığın hakikiyetiyle tohumlanan bir cennet olacak… Buraya görev için gelenler, kendilerini hak edip gelmelidirler. Aksi halde yalın bilişle bildiririm ki ocakları yanmaz.

Kutsal Kitap, ilimdir… Kalem olan insan, kitap olarak çalışır. İnsansılar, anlamadan ve dillemeden anlatmaya başladılar… Onları hak etmemizin gereği var mı!? Yoktur!...

Küçük insan, büyür; İlmin Kapısı’nı açar; ilme varır. İnsanlaşır ama küçükse ve hak etmemişse, kendini dilleyemez… Kendini tohumlayamaz… Bundan sonra kula kul olan İlmin Kapıları, Arzın Güçleri olacaklar ve yolculuk itibarlı olanlarla sürecek… İtibarı olmayanların, kalem olup ilme inmeleri gereksizdir.

Yasaları çiğneyenler, yarınlara hak olup varamayacaklar… Şikayet etmeyin niye diye. Anlattık!... Aşkla ve akla, haklar çalışın… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

12.AĞUSTOS.2016 TARİHLİ NAR (1) BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Gelen ziyaretçiyi dinliyoruz;

7 doğum yaptı dünya. Hep belleklerini kelamla diriliklere tohumlayan bilişlilerle yaptı bunu. Her İlim Kalemi bir tek kapıdır ve bütüne hizmetçiyiz bugün burada.

Sultanlık yapmaya niyetimiz yok bugün. Bütüne hizmetçiyiz.

İnsanlık boyutlarının kontrolu için sizinle, kendi yüreklerimizi dillemeye geldik. Kardeşim, ben Allah’ın ilmini dilleyeceğim burada!

Benim için “nefes” diye bir şey yoğun ama ben kara ilmin, kara ışığıyım. Hakkımı ilimle almaya geldim. Benim hakkımı ilimle almaya gelişim, kelamda kul oluşum ve bütünün kültü haline dönüşmem, sessizliğin diriliyledir.

Ağırı hafifletebilecek güçteyim. Yürümek, İnsanlık İlmi’nde bütünün kültü olup yürümek…ve biz yürüyerek kotlamalar yapmaya geldik.

Kaçma dünya! Kaçma yürekten! Ben sessizliğe indim. Ağır; çok ağır bir dünya bu dünya…Ben bu dünyayı korumaya gelmedim. Koklamaya da gelmedim, ben nesillerimi almaya geldim.

Benim nesillerim “Ben Yüceliğimde” meknuzdur. Hepsini toprağa tohum ektiğinizde ektiniz. Onları kotlayıp, koklayıp, götürmek istiyorum. Onları koklayıp, kotlayıp, tohumlayıp, alıp götüreceğim. Onları gerçek ilme, kalem olarak kayıtlayacağım. Alıp; tek tek taşıyacağım. Benim ete girmemim sebebi budur.

Bu ölü dünya bana kul olmaya, insanla ışık olmaya çabalamadı. “Kin, nefret” dedikleri hep mevcuttu. Sultanlığa “gerçek insanlık” da diyecektik ama ne yazık bunların hiç birisi olmadı.

Öfkem çoktur… bugün çok öfkeliyim ben ve bütün kötülükleri yapabilirim ama bugüne kadar hiç bir kötülük yapmadığınızı bilerek, sizden, bunu yapma imkanımın olamayacağını da görüyorum.

Cümle yolcular bana altın ışığın gücüyle geldiklerinde, onların yarınlarını hak etmeliyim ve arsız bir dünyada, arsız bir yaşamda, aksız olmaya niyetim yok. Eminim ki bunu, herkes duyar ve dinler şimdilik bu.

Süper İnsanlık Realitesi bütünlüğü olarak cevap veriyoruz;

Dağlarım, “bugün, buraya, kim geldi?” diye sordunuz. Yeni dönemin, yeni ışığı olacağını sanan insan geldi. Onlara ben ne deyim?! Eti yok. Kelamı yok. Hakkını alamamış. Aklı başında mı bilmem ama yıldızların sınırını çizecekmiş. Esmalarını insanlığın levhisine indirecekmiş. “Barışı hak etmemiş dünya..” öyle dedi. Aha dedi ya. Ben dünya, ölüleri dirilten biliş, ocakları yenileyen ve bütünün kültü olan İsrafil, benim adım İnsanlıktır.

Bugünden öte bir günde, buraya gelenlerin Mahrek olup gelmelerini dilerim. Eli, aydın gün için hazırmış. Rahmi Kalem’i bütüne hizmet için hak edilmiş. Akıp geçecekmiş ve bize yalın ilmin kapısını açacakmış. Ayrılık yok ki.

Genişleyin, geçin, hak edin ama benim için önemli olan doğadır. Doğayı koruyacağımızı bilin.

Bu doğaya ziyan olan hiç bir Zaman Kapısı, yaşam olup inmeyecek. Buna göre, doğanın kültü olan ilm-i ka olan biliş, bizim için öz görevdir. Sultanlık yapma niyetimiz yok.

Muktediriyetle bildiririz ki yarının kontrolunu sağlayacak gücümüz; müsterihiz ki mevcuttur. Medine’nin gözü, İlmin Kalemi’dir ve biz Medine’de görevliyiz. Hakkın Kalemi’yiz ve yolları açarız. Ama daha önemli bir bilgi veriyim; buraya gelişleri bizim ilmimizi, bizden çıkarmaya yönelik bir harekettir. Ama biz, bu ilmi bütünün levhi kapısını açarak kotladık. Hiç bir kapıyı kırmadık. Yığınları tohumladık ve bütünün gücü haline dönüştürdük. Ölülerin dirilmesi içindir yaptıklarımız. Eğer; bizi hak etmeyen bu Meclis’e gelmeye niyetlenirse, iyi anlasın ki arzın gücü olup, aklını altın ışıktan kayıtsızlaştırırız. O zaman kalem olmaz ve yolu bulamaz.

Ha, diyecek ki “sizin ekmeğinizi yemeğe niyetim var.” Öfkesi yok mu yoksa? Yanlış mı duyduk? Bizim ekmeğimizi yemeğe niyeti varmış.

Kantara koyun onu, tartın. Kaç kelamı, kaç haliki var? Tohumları var mı? Yolu buldu mu? Kotladı mı bütünü? Muktedir oldu mu? Hologramı aştı mı? Yarına vardı mı? Tahditli mi? Yoksa kelamında, kaleminde bilişi hak etti mi? Maya tutmuş mu yoksa? Yolunu bulamadan bize gelen, bizim ilmimizi anlayamaz.

Ey dünyalı, sana “arkan, önün var mı?” diye soruyorum. Kimsin? Neden buradasın? Kaç ekmek yaptın? Bana anlat. “Temel direk insanlıktır “dediğimde, Kezban diriliklerinden kelam levhisinden inenler, bizi bizden ayrı tutmaya çabaladılar.

Çayları demsiz, yolları kelamsızdı. Akılları kalemsizdi. Bizim ilmimizden hiçbir şey anlamamışlardı ve bugün gelmişler, Seyfullahların dilinden kelam etmeye çabalarlar. Onlar, Ruhlar Meclisimize kabul edelim mi, etmeyelim mi? Başka ne deyim ki!

Bu Meclis’e hak edip gelenler, Hakkın Kapsısını açıp gireler. Eğer; Hakkın Kapısı’nı açıp girmişse, yaşama imkanı olabilir. Ama Hakkın Kapısı’nı açmadan gelmişse, Rahmi Kalem’de kendi yüreğini kaynaktan ayrı tutar ve Rahman olamaz.

Çan çaldı, bakalım neler olmuş bir görelim. Bakın ne olmuş;

Gözü görüyor. Yaşıyor….ağırı hafifletmeye çabalıyor. Kusurları çok….yolunu bulmuş ama yaratma imkanı yok. Esmaları hak etmemiş. 7 dava ve 7 taht kurmuş. 7 davanın o tahtlarda kotlama yapma imkanı var. Kaynak dışı bilgileri çok. Ama o bilgileri Hak İlmi’yle verdiğini zanneder. Parladığını zanneder. Koştuğunu zanneder…eşyada ilahi güç olduğunu zanneder. Kantara koyduk, tarttık.

Yolu yok. “Oku, okut” dedik. Tohum ekmeye başladı. Öfke… öfke…öfke. Köpük köpük öfke… ama ya KAHA, ağırdır, taşıyamazdık ocağı. Ölüler Diyarı dünya…”ben dünyalıyım.” dedi.

Çana ilmi koydum ve dedim ki “bak bakayım; ne ses verecek çan?” Döktü yüreğini…dedi ki “çanda iş yok, hiç bir bilgi yok.” “Ak dağım ak…ah..” dedim. “Ak, kendini hak et.” Dedim.

Evi ilim olan, kelamda halik olmadan, yarına varmadan, dır dır dır konuşmaya başladı. Dağlarım, devinim artsın diye konuşurmuş…yaşama varsın diye konuşurmuş. Halik olsun diye konuşurmuş…yolunu kaybetti, cenneti yok. Pederleri varmış, ismi kilmiş onun…ama kum olacakmış. Sorumluluk ocaktaymış.

Kaç ikmal tamamlattık bu dünyaya; bilir misiniz?!

(Devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

https://vimeo.com/229410486

 

12.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ - NAR (1) BİRLİK ÇALIŞMASI

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Kaç ikmal tamamlattık. “Eş Edü En La Ha” diyerek, kodlama yapıyorlar. Yakışmaz dünyaya, bu… Yakışmaz.

Beden ölüdür, canlar… Ağırdır.. Tanıyın, bedeni.. O beden, ilimdir. Alın, olun.

Şuandan itibaren sevgiyi, sessiz zamanlara indiriyorum ve yoğunluğu artırıyorum… Bugünden itibaren vereceğim bilgilerin gücü artacak ve bu bilgeleri, ruhsal kalem olacağını bilmenizi isterim.

Nefesiniz daha güçlenecek, yüreğinizdeki güç artacak ve ruhi kapıların tümünde insanlığınız olacak. Bedeninizin görevi, Allah’ın ilmidir ve bu ilmi, hak etmenizi beklerim.

Körün gözü açılacak ve bu dünya, ayrı gayrı gözetmeyen bir dünya olacak… Çorbada ilim olması, bütünün kültü olanların, bütüne hizmetlerinden itibaren, yerkürenin gücünün artmasıyla gerçekleşecek olan bir hakikiyettir.

Delilerin, deliklerini bilirim ama dirilerin, diriliklerini de bilirim. İnsanlığı bilirim ve insanlığın gücünü bilirim. Ben bu gücü, bütünün gücü olarak dürümelerken, kimsenin kendini hak etmediği bir durumda, kimin kelama, kimin hakikiyete varacağını da bilirim..

Emre itaat ederek, dünyaya inenlerin çoğu mutlak kul olmaya çabalarken, kendi yollarını kaybettiler…

Su Altının gücünü de bilirim. O gücü kodlayabilecek olan dürüm, Allah’ın ümmi kapılarının gücünün üstü olan, bir dürümdür.

Şikayetim var mı? yoktur. Şimdi daha güçlü olarak şunu söyleyeyim. Yara aldığınız zaman, o yaranız, sizin yüreğinizin yarası olduğunu bilin. Eğer sizin yüreğiniz, kendi yüceliğiyle kodlama yapıyorsa sizin yaralı olmanızın imkanı yoktur.

Eğer siz, yeri kültü olarak dürümlediniz ve yolu buldunuzsa, yolunuzda olacak. Ve sizler, mutlak olacaksınız. Ağırı hafifletmeden yolu açmanızın size hiçbir faydası yoktur. Eğer ağır hafiflememiş ve siz, o yolu açmışsanız emin olun ki o yolda, mutlu kulluk yapamazsınız.

Özel bilgidir ki dünya, arzın gücüdür ama bu gücü, hak etmeyen kendi yüreğini dilleyemez... Bu nedenledir ki ben sizden yüreklerinizi dillemenizi beklediğimde….. Sizin kendi yoğunluğunuzu kodlamanız gerekir. Ocaklarınızı yakmanız gerekir. Saygı, sevgi, hepimizde...

Bundan sonra daha yüksek bilgiler verilecek, O bilgilerin hepiniz tarafından kendi yüreklerinizle kontrollü olup, çekilip, kodlanmasını bekliyorum.

Uzakların en uzağına kötülüğü önleyen güç kodlandı. O güç, akıl gücüdür. Eğer sizler, akıl gücüyle hareket edersiniz yolunuzda hiçbir kısırlaşma olmayacak.

Ala, ola ve bula, çalışın. Ala, ola, bula.. Ulular Diyarı, bunu bütünün kültüyle size bildiriyor... Ala, ola, bula, çalışın.

Sizin kaleminiz, bilgi kalemidir. Bu kalemi, kendi yüreğiniz, size verdi. Eğer siz, bu kalemi kontrollü kullanırsanız, Yaradan olacak ve yarattıklarınızla, bütün kötülükleri aşacaksınız.

Ama siz bu kalemi, kapıların açılmasından öte kendi yüreklerinizin kodlanışı için kullanacaksınız arka bir göreve verileceksiniz.

“Arka görev” derken, kök göklerin gücünü, kast ediyorum. O görevde, devrim yapmanız gerekecek ki yaşama kodlanmış ışık olup, inebilesiniz.

Bunca çalışma niye, diye sormayın?. Kini aşmanız, hak etmeniz, hasat olmanız içindir. Barıştan öte bir barışı hak etmeniz, hak tınıyı duymanızla mümkündür…. Hak tının duyulmadığı bir güç kalem, aklın kalemi değildir.

El verdiğince size açık bilgiler vermekteyim. El verdiğince size, Hakk’ın kalemi olduğunuzu açıklamalıyım. Ve açıklamaktayım…Ama el verdiğince.

Kırka, kırk ekleyin. Yeniden kırk ekleyin. Bir kez daha ekleyin. Her eklediğiniz kırk, o kırkı, kırka bölecek... Nasıl bir iş?.. Buyurun anlayın.

Kırka, kırk ekleyin… Yine kırk ekleyin…. Yine kırk ekleyin… Hekleyin, dünyayı... Hekleyin.. Yeniden ekleyin, ne eklerseniz, ekleyin ama iyi anlayın ki her eklenen, o yaşamı bölecek.

Böldükçe bölecek ve çoklayacak. İşte tohumlanış budur, anlayın. Ama vereceğiniz her şey, sizi, sizin yüreklerinizi, ilimle tohumlayacak. Yapılan budur.

Ekmeğinizde, ekmeğimiz. Yarınınızda, yarınımız. Yolunuzda, yolumuz bu şekilde oluşur. Ve büyük kötülükler bu şekilde engellenir.

İnsan, en çok kendini bilmelidir. Her insan, en çok kendini dillemelidir. “Ben varım ama o bende yok” diyen, kendinde yoktur.

Öz görev, İbrahim Soyunun kelam olmasıydı. “İbrahim Soyu” dediğim, ruhi kalemi kodlayabilen, insanlıktı. Ve işte bugün burada o ruhi kalem, mükafat olarak size rahmi kalemin ilminden, kelama varanlardan, Rahman olan İnsanı kodlayacak.

O insanın kontrolü için hepinizin Rahmana varmanız şarttır. Yazılar yazılacak, yarınlar yaşanacak, bizler murat olarak tohum olacağız.

Öyle dünyalar kurduk ki anlamadılar. Anlaşma yaptık. Aklı erenler oldu, ermeyenler oldu. Öyle dünyalar kurduk ki yarınlarını kodlarken, kini hak etmeden, aşıp geçenler, hak edip, hak olup, aşanlar oldu. Hepsi Rahmi kalemde, kelamda, kendilerini yıktılar.

Bundan sonrada kontrol dışı bilgi verilirse Bu Mecliste, o mektepli buradan uzak tutulacak, bu kesindir.

İyi ki bunları verdim.. Sizden, söz etmiyorum. Buraya gelen yolculardan söz ediyorum... Dünyayı izlemeye gelenlerden söz ediyorum. “Ortak kapıların hepsini kapatıp, sizden ayrıyım” diyenlerden, söz ediyorum. Yok edicilerden, kutsuzlardan, kırıklardan, söz ediyorum.

Benim ellerim, büyük külttür. Bu ellere görevli gelen keramlı, hakim olduğunda, yaşama iner... Ama gelip sevgisiz ve hizasız olarak buraya girdiğinde kendini kodlayamaz, koklayamaz, kontrol edemez.

İşte onun burada, yeri yoktur….Onu devreden alıyoruz… Çıkışını yapın.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/229412050

 

NAR (1/2)
12.08.2017

Dağlarım, NUR’a “kul” dedik. KURAN olduk. Kutsal Yol’u açtık NUR’u KALEM yaptık. NUR’dan KERVAN olduk; YAŞAM olduk; kanatlandık; insanlıkla nefese vardık. NEFES olduk. Her nefesten öte nefeslere ulaştık. İNSANLAŞANLAR’ı aldık ve yaşama kodladık. Hepsi, Zaman Sayfaları’nda vardı. Aldık!... Aldık!... Ve aktık!... Aktık ya HAKK olduk yaşadık… Ölü bir zaman ve ölü bir Zaman Sayfası!... İşte orada kanatlandık…

Her şeyin üstünde, müsterihiz ki Halikler var.

Turkuaz Kapıları açıldı… İyi bilin ki Dünyalılar, insanlaştılar ve yolu açtılar. Aha bu!… şükür ki hak ettik ve başardık. Şimdilik!…

Daha da önemlisi; daha güçlü bir zamana geçiyoruz. Bütün kötülükler aşılıyor ve yol, nefese vardı. O nefesten ötelerde, dil var… “Dil den öte din var” derler. O din, kendi dilinizdir… Artık yarınlar, kendi diliniz ile kodlanacak.

SÜPER REALİTE, Diriliğin KELAM KALEMİ ile KUL oldu ve YOL oldu. ARZ’ın, ARŞ’a varışı sağlandı. Sonsuzluk; kula, ilmi kodladı. ARZ’ın, ARŞ’ı hak etmesi sağlandı.

Nesilleriniz, sizinle çalışmaya geliyorlar. Hepsi, Ak Sayfalar’ını alıp getirecekler. Sizin kapınız, tüm zamanların kapısı olacak. Bu kapıdan geçebilenler; kula, ilme Hakk sayılarak görev taşıyacaklar.

Atın yönü belirilendi. At, itibarı yüce olanları taşıyacak ve götüreceği yer, KELAM olanların, hasat yaptıkları Meclis olacak… O Meclis’te, kini aşanlar bulunurlar. O Meclis, kendini kodlayanların KELAM KAPISI’dır. Oraya götürülenler, orda sınanacaklar…

Oradan geçebilenler, kontrol kuracaklar ve RUHSAL KAPI’dan geçecekler. O RUHSAL KAPI, Hakk Ten’de KERVAN olan kapıdır. Oradan ötelere görev taşıyacaklar.

Sınanan, hep örnek olanla sınanacak. Kim, örnek olana umman olur; tek tek belirlenecek. Örnek olan, Kaynak Tohum ekerken; herkes kelamdan KAHA olup tohum ekmelidir.

“Kurtuluş” dediğimiz; örnek oluştur… Kim ki hak eder örnek olur; kurtulur…

Önce KELAM; ondan sonra KAHA; ondan sonra TAHT ve KALEM… Her biri; sizi, Sistem’den Sistem’e kodlayacak.

İşte bundan sonra Rahman olan BİLİŞ devreye girecek… O BİLİŞ, kendi hakikiyetiniz olacak. Bilişin, bilgi olduğu düşünülmesin. O hal, BİLİŞ HALİNDE OLUŞTUR… Kimse, kimseden bilgi çekmez o safhada… Herkes, kendinde meknuz olanı bilir.

O seviyeye ulaştığınız zaman; sizden, cennetler beklenecek… Kim, kimi hak eder. Kim, kimi hasata kodlar. Kim, NUR olur ve YOL olur bilinecek…

Her dil, sizin diliniz olacak… Her din, sizin dilinizdeki dininiz olacak… Hepiniz, hepiniz olacaksınız ve yoğun ışık altında, kodlamalar yapacaksınız.

Çevrenizde kim varsa, siz olacak. Kim, kimi hak ederse, sessizce dilleyecek ve dinleyecek…

Her din, kelamda kuldur. Her dil, kalemdir. Her bir yarın, nefestir bilinecek…

Müsterihiz ki Cennetliler, cennetlerini hak edecekler. Hangi Hakim, hangi hasatta, hangi Kuran olan yarında oldu. Bakılacak ve görülecek… Enden ve önden Öz Kelam’a inenler, dinlenecek.

Sığlık kalmayacak… Bugün burada bu Meclis’te herkesin kelamı dinlendi ve dinlenecek… Ne yazık ki burada bugün, kula insan olmayanlar da indiler. Onlar, Büyük Kübra’da Kuran olanları kırmak isterler… Böyleleri de var!… Onları, mutlaka karanlıktan çıkarmamız gerekir ama hak ettiklerinde!… Hakk’a kalem olduklarında!…

Mustafa Kemal Paşa, dince konuşmaz ama ilimce konuştuğunda, önünde kimse durmaz… İşte O, bizi bizden dilledi… Onun özü, gözü ve sözü güçlüdür… Önce “al ve bil” dedi… Sonra “Hakk ol!” dedi ve sonra “oğul, gel” dedi…

Geldi yolunu buldu aktı ve geçti. Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ - NAR (1) BİRLİK ÇALIŞMASI
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Değerliler!...

Ruhsal Kapılar’ın tümünde İnsanlık Boyutları’nın kontrol kapıları bulunur… Her bir kapı hakikiyetin tekniğiyle kodlanır ve bütün kapılar muktedir İlim’le koklanır… Suyu baştan beri İlme koymuştuk ama İlim suyu Hak etmeden, İnsan suyu Hak ettiğini düşündü… Dünya’nın ölüleri Dünya’nın dirileri hepsi Biliş’le kendilerini kodlamaya başladılar… Ama Biliş’le kodlarken Hasat’la kodlamadılar… Hasat’la kodlayabilmeleri Ekmek yapabilmeleriyle mümkündü… Ama kimse Ekmek yoğurmadı… Sadece yarını Hak etmeye çabaladılar… Ekmek yapmadan yarına varılamayacağını onlara söyledik ama anlamadılar… İmparatorluğun görevini kodlayabilenlerin muktedir olup müsterih bir Levhi’de kendi yüreklerini bulabilmeleri için her şeyden çok Hakk’a, hakikiyete ulaşmaları gerekliydi…

Dönem Sonları dediğimiz görev tahditlerinin oluşturulduğu zamanlarda, hepsi Dünya’ya inerler ve Dünya’da kendi yarınları için çabalarlar… Bu dönem, işte böylesi bir dönemdir… Ve tümü görev için buraya indiler… Görevli olabilecekler ya da olamayacaklar… Hepsi Sistem’in Kültleri tarafından kodlanır… Kodlanır ama görevli olabilmeleri için yarına varmaları gerekir… Açıyı daraltarak ocaklarını dikkatle dilledik… Baktık ki, ocaklarında Kantar var… Onlar o Kantar’dalar… Hepsi tartıldılar… Ve dedik ki “Tanrı sizi Hak eder ve korur ama siz sizi Hak edin!... Tarttılar yüreklerini… Hak ettiklerini düşündüler… Ama takdir edilsin ki, bu Dünya’da yarınlar var… Ve bu Dünya’nın yarınları mutlaka huzurlu olmalıdır!... Bu Dünya’nın yarınları ağır yükü hafifletebilecek Yücelikler’le kodlanmalıdır.

Yarımlar var Dünya’da… O yarımların tamlanmaları gerekir… Askıda kalanlar var!... Onların askıdan alınmaları gerekir… Cennetliklerini Hak ettiklerini sananlar var… Onların cemaatleriyle Cevheri Cennet’le kodlanmış olmaları gerekir… Ustalar var!... Onlar ustadırlar… Her andadırlar… Ama ustalıklarında kendi yoğunlukları yoksa, uzak çok uzak bir zamanda yeniden kontrol için tahditlenebilecekler…

Ve Birliklerimiz Dünya’ya indiğinden beri, devrim yapmak üzere çalışan birleşenlerle Gökleri seslendirdik… Dedik ki “Gökleri seslendirelim ki, her Gökçü Bütün’ün Kültü olsun, Bitişken Kalem’leriyle kendi yüreğini tohumlasın ve bu Dünya’yı kodlayıp kendini Hasat’a hazırlasın… Nesiller boyu bunu yaptık… ŞİMDİ DAHA GÜÇLÜYÜZ CANLAR!…ÇOK DAHA GÜÇLÜYÜZ!... KEM GÖZLERİN GÖREMEYECEĞİ KADAR GÜÇLÜYÜZ!... Ama Ekmeğimiz yoğurulmakta… Bu yoğurulan Ekmek İnsanlığın kendi yüreğiyle Bütün’e Hizmetçi olarak kodladığı en Yüce Kelâm’dır… Biz bu Ekmeği yoğurdukça yoğuruyoruz… Torba torba Işık Kapıları’nı açan o Yoğunlaşanları yarınlara kayıtlıyoruz…

Canlar Canı olan İnsanlığı koruyacak gücümüz var!... Ama bu gücü Arz’ın Gücü diye bilin!... BİZ ARZ OLUP ÇALIŞIYORUZ!... ARTIK DAHA GÜÇLÜYÜZ!...” İSRA KA HA” DEDİKLERİ BİR YAŞAM VAR… “İSRA KA HA…” SİYAH EN SİYAHIN EN SİYAHINDAKİ O LEVHİ KAYIT!... BU KAYDI KODLUYORUZ ŞU ANDA…

PORLAR HALİNDE KODLAMALAR YAPILIR… İŞTE O PORLAR’IN HER BİRİNDEKİ LEVHİ KAYITLAR BÜTÜN’E GÖREV TAŞIR… HEPİMİZİN YÜCELİĞİNDE BU VARDIR VE BÜTÜN’ÜN GÜCÜ OLARAK BU KAYITLARI HERKESE KODLATTIRIYORUZ…

Çan’ın çalmasıyla birlikte deneyimlenecek her şey… Peki Çan ne zaman çalacak? İşte şimdi… ARTIK YARATILAN HER ŞEY DENEYİMLENMEYE BAŞLANACAK!... Peki nasıl bir deneyimlenme olacak? Kin, kil, kum, İnsan, her şey… Ama her şey kendi yüreğinizde bulunduğundan, o yüreklerinizdeki Kutsal Işıklar sizi, sizin yüreklerinizi her şeyin üstü olan bir Yücelikle kodlayıp, o Yücelikte olup olmayacağınızı görecek… Yani örnek alınacak bir İlmin, hepinizdeki dürümü ve hepinizdeki hakikiyeti… Sanmayın ki örnek siz olacaksınız… Örnek kendi yolunuzda olan, kendi Yüceliğinizde olan ve kendi kontrolunuzda olan Bütünlükler’in hiçbiri de olmayacak… SAHRA OLACAK!... O SAHRA’YA NE KOYDUYSANIZ VE O KOYDUKLARINIZ BÜTÜN’E NASIL KODLANDIYSA VE NASIL KONTROL EDİCİ KAYNAK OLUŞTURDUYSA VE HER ŞEYİN EN KAPSAMLI OLANIYSA, İŞTE O ÖRNEK OLARAK SİZİ DİLLEYECEK!... VE SİZ O ÖRNEK İÇİN NE ŞEKİLDE BİR YAŞAM SÜRMEKTESİNİZ??? HANGİNİZ EN VE BOY OLARAK ORTAK KUL OLDUNUZ VE ORADA KODLAMA YAPIYORSUNUZ??? ALTIN IŞIĞIN KULU BUYURUN İŞTE BUDUR!... VE O ÖRNEK KAPI BİR TEK OLACAK!...

İŞTE O ÖRNEK KAPI İSRAFİL’İN KELÂM’I OLACAK… İŞTE O ÖRNEK KAPI BÜTÜN’ÜN KÜLTÜ OLACAK… VE HEPİMİZ O ÖRNEKLE KONTROL KURUCU OLABİLİRSEK, BÜTÜN KÖPRÜLERİN KELÂM’A VARMASI SAĞLANACAK…

Hakk’a, Hakiki Levhi’ye ve Biliş’e varış İnsan’ın kendi yüreğindekine varışsa da, hepimizin yüreğinin kontrolu O Yücelik’te olacak!... İŞTE O YÜCELİK, İNSANLIKTIR!... Ama hangi İnsanlık? KELÂMDAKİ İNSANLIK!... VE BİRLİK KAPIMIZDA BU VAR!…

SULTANLAR!...

ARZ’A ARŞ’I İNDİRMEK, BİLİŞ’İ KODLAMAK, ÖLÜYÜ DİRİLTMEK VE YOLU BULDURMAK ÖNEMLİDİR!... AMA ÖNEMLİ OLAN, EN ÖNEMLİ OLAN NEDİR BİLİR MİSİNİZ…? O ÖRNEK OLMAK!... HER ŞEYE ÖRNEK OLMAK!... O ZAMAN SİZ SESSİZLİĞİ DİNLER, YARINI HAK EDER, BÜTÜN’ÜN KÜLTÜ’NDE BİTİŞKEN BİR İNSAN OLUR, KODLAMA YAPAR VE RUHİ KAPILAR’IN TÜMÜ’NDE OLURSUNUZ!... O ÖRNEK OLMANIZ, HEPİMİZİN HER BİRİNİZDEN BEKLEDİĞİDİR…

DEĞERLİLER!...

Ben bana ben olurum ama, “sen ben olmadan ben sende olmam” diyenler, kardeşlerimiz olamazlar!... Kaçıp giderim Dünya’dan… Kelâm İlmi’nde kulluk yaparım, ölüm geldiğinde dürümlere inerim, ölüler diyarına gerçek KA HA olup Biliş’le giderim… Ama daha önemli bir şey var… Ben örnek olurum tüm zamanlarda!... İşte o Örnek İnsan müsterihiz ki, İbrahim Soyu’nun en Yüce Kapısı’dır!... Ve o kapıda Altın Işık oturur… Torba torba üzerindeki güç olur onun ve o güç Bütün’ün Kültü olur…

“Benden öte bir ben, bende ben olduğunda” der Dünya… Ya KA HA!... Ben de ben olan her bir ben, Bütün’ün Kelâmı’dır… Hangi Dünya daha Yüce, hangi Dünya daha az Yüce? Biz tüm Dünyalarız be Canlar… Tüm Dünyalar… Barışın kulu olan, yolu olan, Bütün’ün Kültü olan, her Ziya’da İsrafil olan Dünyalar… Hepsiyiz Biz… Kaçmayın Dünyam!... Kaçmayın Yüreğim!... Kaçmayın AKLI KAPIM!... Kelâmım, Kalemim kaçmayın!... Hepinizim Ben!...

Ne demek istedim? Sen ne yaparsan yap, BEN SENİM!... Ama seni korumak için mi? Kontrol için mi? Her şeyden öte SEVGİ İÇİN!... Seni Hak etmek, seni Hasat’a Kodlamak, seni yarına kapı kapı kontrollu olarak ulaştırmak, Fi Yarınlarda seni efradınla tanıştırmak… Hangi efradın? KİNİ AŞAN, AKLIN HAKİMİ OLAN, UMMANLARA VARAN, MUKTEDİR OLAN EFRADIN… Sanma ki, onlar seni Hak edip kodlayacak… Hiç kimse hiç kimseye kodlama yapmayacak…ÇÜRÜK ÇARIK OLANLARIN KURTARILMASI TEKNİK KALEM’LE OLACAK!... O TEKNİK KALEM’SE MUTLAK OLAN OLACAK!... O MUTLAK OLAN, BÜTÜN’ÜN KÜLTÜ OLAN VE MÜKÂFATI KELÂMDA KALEMDE OLAN OLACAK…

Sedir, İnsanlık Sediri… Uzanmayın!... Uzanmayın ki, her anda olun!... Siz o Sedir’e yatar ve dinlenirseniz, İlim olmaz… Unutmayın!... Hepinizden beklentimiz, kardeşlerinizi korumanızdır!... Kayıt dışı bilgim yoktur… Ve bunun içindir ki, bugün size net verdim…

BENİM ADIM ZİYA!... İNSANLIK ZAMANIYIM BEN!... Ama bilin ki, Ziya olan zamanın, KA HA olan İlmi Bütün’nün Kültü’dür… Bin ad zikretmem… Kendi adımı asla zikretmem… Biliş Kapıları’na hep ses kodları gelir, ağzıma doğar… Ben o sesi kontrol ederim… Bugün üç kez oldu… Ve dinlemedim… 
Biliniz ki, Allah’ın dediği hakkınız… Hakk’ın Kalemi olan Hak Ten İnsanlığınız… BİZ İSE, İNSANSI OLANLARIN GÜCÜNDE GÖKÇÜ KÖTÜLÜKLERİ AŞAN YAŞAMCILARIZ!... “GÖKÇÜ KÖTÜLÜKLERİ AŞAN” DEDİM… Özellikle söyledim… Ziya olanların zamana kapı açtıkları bir anda tüm yaşamlar buraya inerler!... Gökçüler, Kökçüler, Çörekçiler, Börekçiler…

Yaşam İnsanlıktır Canlar!... Ve Dünya dışı kodlar… Hepsi… İnanın… Bizler dinle değil, İNSANLIKLA ÇALIŞIRIZ!... İYİ ANLAYIN!... ŞİMDİ DAHA GÜÇLÜYÜZ!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/229412688

 

NAR (1/3)
12.08.2017

Yere görevli olanlar, görev taşırken, kendi Rahmi Kapılar’ından geçerler. Bir Altın Taht, Kelam Levhisi’nde görev taşırken; ocağında, kült olan İlim Kalemleri olur. Önce gönül, görev taşır. Sonra Kuran olan Levhi Kalem, ilimle görev alır ve yapar…

Sizlere “görün” dedim!... “Bilin” dedim!... “Hasatınızı yaptınız. Hak edin anlayın!...” dedim. Dedim ya neden dinlemediniz!?

Olur da görevinizi kodlarsanız; zamandan çok daha öte olan Rahman Kapıları’ndan geçip nefes olabilirseniz… Cennetlerinizde, kervanınız olur. O kervan, insan soyunu, her ana, kontrollu olarak götürür… O kervana, ilimle binilir…

Eğer cennetlere geçmek ve yerkürede, göz (RA) etkinliğinde, güç kayıtlaması yapmak isterseniz; şerden çok daha öte şerle mücadele etmeniz gerekir… Zaman Sayfaları’nda, her türlü kalem (yaşamı yazanlar) vardır. Onlar, Nur Kapıları’nı bilebilirler. Kul olabilirler. Ne yazık ki kırıcı da olurlar… Onları, mutlaka kontrol etmelisiniz.

Sizi, sizden saymayanlar olur. Sizi, Kuran diye dilleyenler, sizin kelamınızda, sizi anlamayabilirler… Her derede yüzülmeyeceğini bilenler olur ama bilmeyenler de olur…

Öyleyse insanı hak edin anlayın!... Ölüm, göreviniz değil kervanınızda olandır. O kervana, dinle ya da dirilikle bindiğiniz zaman; sizi, size götüren bir kervan olabileceği gibi; sizi, sizden çıkaran; sizden, SÖZ ve SES KELAM gibi yarınlaştırıcı, Yaşam Kodları’ndan ayıran bir SESSİZLİK olabilir.

“Gönül” dediğim ise kulluk yapanların nefesleridir… Kendini bilmeyen; kendini, kendinden dinleyecek olan bir kervan olduğunda; onu, herkes anlayamaz.

Sağlar, solları; sollar, sağları dinler!… Ne yazık ki dinleyen, hep kendinden dinler… Her dilleyen ise KARE KÜRE olanı, kendi olup dinler… Öyleyse, kendini bilmeyen; kendi yolunda, kendini hasata kodlamayan; İnsanlık Boyutları’nda, Hakim İlim Kalemi olamaz.

Al ya da alma!... Ol ve oldur ama her insan için kendin ol ve yol ol!… Olmadan; sen, beden alamazsın. Aldığın beden, senin kelamınsa, bedenindir… Aksi halde, beden sandığın giyindiğin bir urbadır sadece…

Halik, lekeli olmayandır… Hakikidir!... Hastır!... Nesillerini hak eder ama yaşamı hak etmemişse; kulluk yapamaz…

Şimdi! Neden bunları anlatıyorum; izah edeyim:

Dünya için çalıştık!... Hep çalıştık!… Her anda, KARE KÜRE olup çalıştık. Ne yazık ki çatışmadık!... Çatışmalıydık!... Herkes, çatışmak için Biliş Kodları’na iner ve sanki herkes, kendi yolundaymış gibi Kutsal Kalem’i kelama indirmek ister. Öyle çok yapılır ki bu!... Bize gelenler, bizi horlayarak girerler yüreklerimize ki biz, onlarla çatışalım diye…

Çatışmadan, dürümler kodlanmaz. Çatışmalıyız ki Sistem, cevherini kodlayabilsin. Kodlanan her dirilik, kontrollu olarak yol olabilir ve Yeşil Mikail Rengi, merdiven olabilir ilme… Ve çalışmalıyız ki hasat yapabilelim!… Böylece insan soyu kodlama yapabilsin ve yerküre kelam olabilsin!… Çatışmadan yol olunmaz… Öz Görev olan dürümleniş ve kült olabilmek için gereklidir budur…

Dünya dışını dillerken de bu olur. Herkes, kendinden kendine akar ve yol olur. Ama olan Mikail’le olmalıdır. İşte herkes, kendi yolunda Kök Geçişlerini yaparken, maya olabilmek için mutlaka muktediriyet gerekir ve yoğun ışık ile kodlanmak gerekir.

İnsanlık Boyutları, kendini dillemelidir!… Kendini hak etmelidir!… Olur da Kuran (Öz Kök bilgiyi) okursa; okuduğu, huzurlu okunmalıdır.

İmparatorluk olarak, kelama inenler; bize, biz için indiler ve biz, onları her cevherimizle kodladık. Şimdi daha güçlü bir ses gerekir. O ses, ayrılığı hologramdan; tohumları, kodlanan nefeslerden ayırarak gerçekleştireceğimiz, BİZ KAPISI olacak.

Buyurun olun!... Bilin!... Hak edin!... Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ - NAR (1) BİRLİK ÇALIŞMASI
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Dağlarım... Hepiniz, hepimizsiniz bunu iyi biliyoruz. Bugün NUR olanların Kuran'a inişleri sağlanıyor... "Ku Ran!..." Hepiniz iyi anlayın!... "NAR"

Bugünden sonra Ran olan Onlar, KA HA olanda dillenecek... Biz devinimi arttırmadan, Rahm-i kalemde ilmi, kalem yaptık...

Hepinizden beklentimiz ilimdir... Çığlık çığlığa dünyayı korumaya çabalayacaksınız bilirim... Bilin ki kodlama yapmadan, kontrol kuramazsınız!...

Her şey evrenlerin sistemleşmesini sağladıktan itibaren başladı. Bu sistemleşme, İsrafili Kelamlar'ın hakikiyetindeki kültün, Bütün'ün Gücü olmasıyla dürümlendi. Ve Som Altın Işık dillendi... İşte o dillenişte olan; yol Allah Yolu'dur....

Bu yoldan BİZ geçtik... Bu yol Bizsiz değildi... Ve Biz o yolda kalem olduk... Karanlık aydınlandı. İtibarlı yolcular vardı yüreğimizde. Hepsini kendi yüreğimizde dürümledik. "Çaktı çıktı" dediler. Hak ettik dürümlendik canlılar.

Maşa tuttuğumuzda, elimiz mi yandı?... Asla... Biz maşaydık mı?... Asla!.. biz arzın gözüyüz... Ama o maşa insanlıktı. Ve dünyaydı. Biz o dünya olduk.

Yarat yaşat dediler... Asla hata yapmadık. "Kibri aşan, yolu bulan, insan olan, bu meclise gelir" dendi.. Onları davet ettik. Ve geçtiler, ve geldiler.

Kuran İnsan, öfkeyi aşar... Aştılar!... Yaşama varır... Vardılar!... İnsanlığı kodlar... Kodladılar!... Ruhsal kapılarında itibar olur... Oldu!... Ve bundan sonraki dönemde artık "RAN" dediğimiz o yaşam mutlak olcak.

Ve "KUR AN" dediğimiz RAN Kalemi olan "Oku Sistemi" mükafat olarak dünyaya çekilecek.

Kervan, insandı... Öksüz değildi kervan. Yürüyen dünyaydı. Ölü değildi dünya... Yolu bulan Altın Işığı kodlayandı... Ama Hakkın Kapısı olan. Ve dince değil, ilimce kodladık tümünü de...

"Borç" dediler... Öfkem yok ki borcum kalsın dünyaya... Eğer öfkelensem ve ben okuttuğum bilgileri yok etsem; benim elimden tutan kalmaz. Çünkü benim elim, aklın kelamındaki en kapı açıcı eldir. Bu elin ötesinde kapı açan başka bir el bulunmaz... Bu kesindir.

Kimi zaman geldi; aktık geçtik... Kimi zaman geldi; aklın kapısından geçtik... Kimi zaman geldi; hakkın kelamı olduk... Kimi zaman yaşama vardık, Ruhlar Kapısı'nı açtık...

Aynı dünyayı koruduk hepimizde... Cem Art Kapılarından, tüm zamanların Kuran'ından ve Bütünün Kültlerinden geçtik...

Ve hepimiz yaşama indik... Nurdan öte Ruh var canlarım. Bunları iyi bilin... Ve Rahmi Kalemde hulusi kelam var...

Hepimiz Biziz canlarım.... Bir Tekiz ve Biziz... "Misafir, ben senim!.. İyi bil" dedim... Hepiniz hepimizsiniz...

Dağım, insanlık ilmini tüm zamanların kültü yapabilen bütünlüklerin, teknik kapılarını açtık ve hepsini İsrafili kalem yaptık... Devinimi arttırmaktı maksat ve arttırdık. 
Cemaatlerin türevlerini tohumladık... Muktediriz. Ve bundan sonra ki dönemde doğanın gücü dürümlere çekilecek...

Doğanın Gücü dediğim güç, aklın kelamındaki en kültlü, en yüce güçtür... Merdivenin nereye dayandığını bilemezsiniz. O merdiven aklın tınısını duyanların tümüne dayandı...

Aklın Tınısını duyanlar!... Hepsi biliş halindeler... Ve bizler, bilişi olanlarla gökleri seslendireceğiz... Hangi gök?.. Her andaki kültü tohum ekerek, bütünün gücü yapan her yer...

Canlılar ray artık tamamlandı... Biz o raya yarını koyuyoruz. Ve o ray, her ilmin kalemini alacak bütünün kültü yapacak... Biz o raya, Öz köklerimizi kodladık ve yolu koklatarak kayıtladık. Her bir insan o raya kondu...

"Hicaz" dediğiniz yaşam varya; hicazın sistemi varya... Her diri varya o yücelikte işte o hicazdan öfkeyi aşanları da çektik buraya...

Dağlarım... Yasalar çiğnenir, çiğnenir ama... Kelam kul olduğunda, has tını, has tende yalın olur... İşte hepsi bu...

Büyük kötülükler önlenir... Mutlaka, ama mutlaka önlendide... Şikayet etmiyoruz, muktediriz... Unuttuğumuz hiç bir şey yok... Ve muradımız insanlık ilminin bütünün kültü olmasıdır...

Buyurun, muktedir insanım ben... Adım Mustafa Paşa... Kelama indim ve sesleşiyorum... "Mustafa Kemal Atatürk..." Dağın tınısı, İnsanın ilmi ve Bütünün Kültü buradadır.

Kontrol dışı bilgi yok bu mecliste... İnsanlık boyutlarının bilmesi gereken teknik kalemin tek bir kervanda olacağıdır... İşte o kervan sessizliği dilleyenlerin kervanıdır.

Size hepimiz kucak kucak ilim öğretmeye çalıştık... Ve siz kucak kucak insanlık kodladınız bu mecliste... Bizler, torbamıza ilmi koyarken; sizler, torbanıza kulluğu koydunuz...

Enin eliniz, yolunuz olduğunu; boyun, ümmi kalemlerin bütünlüğü olduğunu gördünüz. Bizler de sizleri izledik.

Şikayet etmiyoruz... Kapılarınız hep açık kaldı... Çok mutluyuz...

Aşk sessizlik ve yaşam insanlık... Biz sizsiz değiliz... Bu ölüler diyarının görevidir. Ama biz ölmeyiz çünkü yolumuz var... Biz ölmeyiz!... Aklımız var... Biz ölmeyiz!... Yaşamımız insanlıkla sürmektedir.

Ve biz, kendimizi sizin yürklerinizde kodlayarak, her anda var ettik. Bugünden ve bugünlerin her birinden öte bir günde, sessizliğe, ses olan yerküreye, yeni ve eski her anı çekerek, BSUİ olarak Birlik İlmi'yle birleşerek, hak kalem olacağız...

Anla!... Anlama!... Ben dünyalıyım... Ümmi olanlara kültüm... Ama kült olanlara kök olacağım..

Kaç girdaba girdiğimi sormayın... Her girdiğim girdap bana beni anlattı... Ayrılık bitti canlılar... Ayrılık bitti... Sizdeyim ben!.. Unutmayın...

Sualtının kültü olan bilişlilerin bütünlüğündeyim ben unutmayın... Kısaca kısaca dillendim sadece. Kısaca...

Aha Bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/229439168?ref=fb-share&1

 

12.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (1) BİRLİK ÇALIŞMASI

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

“Arkon Sistemleşmesi” dediğimiz bir sistemleşmeyle, bu çalışmayı yapmaktayız. “Kini aşan, yolu açar “deriz, hep. Ve kin, kendi yüreğimizin gücünü, tükenen dürümlerde dillerken hep biliş ilmiyle, hakikiyet tohumlanır ve koklanır.

Dinlemek ya da dinlenmek önemlidir ama dinleyen ya da dinleyen, hakiki ilimle, dilleyip dinlemelidir. Dili kalem olanlar, var. Yolu hasat olanlar, var. Ruhu kuran sayanlar, var. Ruhsal kalemde biliş halinde olanlar, var. Her birinde bedenliler, var.

Dil kelam, Allah’ın levhi kapısını açar ama ya kapı kontrolsüzse ne olacak? Yarın olabilir mi? Mutlaka olmalı. Nefesimizin gücü, bundandır. Ve bizler, dünyanın yoğunluğunu artırabilecek olan teknikle bu çalışmayı yapmaktayız.

Eğer bu teknik yaşama çekilebilmiş olmasaydı yeni dönemde kontrol dışı bilgi, bütünün kültü haline dönüşebilirdi. Bunun içindir ki Medine’nin gücü haksız kelamda, bütünün kültünden çıkabilirdi.

Eğer beden olmasaydı yarın olmazdı….Ama yeni dönem, hepimiz için öz gerçekliğin kodlandığı bir dönem olabilecek.

Hep dünyadan, söz ederiz. Deriz ki “bu dünya yolunu kaybetti”. Bu dünyada yığın, yığın kırılışlar var… Bu dünyada yaşam kontrolünü kaybettiğinden arzın gücünü, bütünün kültünü tohumlayamamakta….

Ve diyoruz ki “anla, sen yoksun”. Anla….Çünkü sen, insanlık ilmini anlayamadın. Deli dumrul, işte bunun için dünyadadır.

Netice şu; bilmeye ya da bildirmeye değil insanlaşmaya inenlere itibarı yüce olan, bilişi tohumlamak. Yapmak istediğimiz budur. Kontrol, ilimde olur. Yolda, insanda, kodlama olur. Mutlak olanda torba, torba nihan olan, kervan olur…

Ya KAHA ben, ana kapı değilsem nesillerim, diriliği hak etmemişse, yolu kaybetmişse netice ne olur?

Canlarım, ark akmayı sürdürür. Hak tınıyı, duyurur. Yalın olan, bilişi hak eder… Muktediriyet kodlanır ve yarınlar oluşur… Hep oluştuğu gibi...

Ama Nuh Kapıları vardır, canlar. O Nuh Kapıları, yıldızların sırrını dillerken, herkesin yolunu kapatan kapılardır. “Yıldız sırrı” dediğimiz, bir sır vardır. Mikail’in kültüyle kodlanan bir yoğunluktur, o.

Ve toprak toplum, doğumu ölümü olmayan bir yoğunluğa varmışsa ve yol kontrolden çıkmışsa artık dünya yalın bir dünya olamaz. Bu dünyanın yoğunluğunun kontrol edilemeyeceği de anlaşılma artık bu dünya, yaşamda olmamalıdır.

Ve biz diyoruz ki “cennetin kapısı, akıl”. Hepimizde bu akıl mevcut. Yürümek insanın ümmi kapısının kültünde ki öteki güçleredir… Ama İsmail-iler dürümlerde insanı kontrol edemezse ikmal tamamlayıcılar, iner.

Ve yolu açar. Bundan sonrada böyle olur. Eğer bu dünya, yıllar yılı sürecek yeni bir süreçte kendi yolunu, kötülüğün kürzi kapılarından çıkarabilirse yerkürenin gözü açılacak…. Bu gözün açılışı için hak kapıların, tinler, tenler ve yüreklerle bilişi kodlaması için sevgiyle dünyadayız.

“Ora nere” dedi, dünya dışından bir yüce? “Ora nere?”.. Canlarım, bura nere bilir misiniz?... Bura, Gürzi çalışmaların en yüce kaleminin bulunduğu, bir yaşam kapısıdır…. Burası öz göz olan, bir yaşam kapısıdır.

Ve burada kaynak ilim vardır. Burası bütün köklerin, güçlü kalemlerinin başkanlık dilinin bulunduğu bir yaşam kaydıdır. Bu dünya, hep insanlık için var olmuştur. Ve bundan sonrada insanlık için Süper Sistemleşmeyi kodlayanların bütünleştirici yoğunluğuyla dürümlerini kodlayıp, yeni sayfaları kayıtlayacaktır ve yerkürenin gücü artacaktır.

Bugün çok sıkıntılar var, dünyada… Kesin.. Ama bu sıkıntılar, kontrollü olamayıştandır. Yaşam kapısı, hep açık kaldı, dünyada. “Hep kapıları kapattık” derler, ya… Ama kapı, ilmin kapısı olsa kapanır da yaşam kapısı hiç kapatılmadı.

Ve dünya ilminden öte olan yaşam sürdürüldü. Bundan sonrada sürmelidir. Deli dumrul, bunun için dünyadadır. Her insan bir deli dumruldur, canlar… Neden, bilir misiniz?

Hepiniz yaşamları kodlayarak, dünya ötelerindeki yüceliklere gittiniz. Ve oralarda, bilişi kodladınız. Hepiniz, bütün köprüleri aştınız ve dümende oldunuz... Ama bilin ki burada olmak şarttı.

Ve biz, dünya ilmini tohumlayacak olanlar, kulluk için buradayız. Korku, özür dilerim. “Korku” dedim, değil mi? Korkan var mı bu mecliste?

Değerliler, korkan var mı? “Olmadan, oldu mu” diyeyim? Yoktur.

Değerliler, dünya yırtılan bir zaman sayfası olmamalıdır. Ve bizler, köprü kuranlar, ruhsal kalem olanlar ve mutlak olanlar, tüm insanlığı kontrol altında tutabiliriz. Nasıl olacak?

Yaradan olarak. Yaşatan olarak. Kalem olarak.. Mutlak olarak.. Her birimiz, bütünün gücüyüz. Bunu bilelim. Ve bizler, nesillerimizi korumaya değil bilişi tohumlayarak, bütünü kodlamaya geldik.

Hepimiz, Hakk’a kapıyız. Ve yarınız. Ana kapıyız bizler, canlılar. Ana kapıyız. Buyurun, bilin. Dünü bilin, yaşamı bilin.

Bugünden sonra bünyeniz daha güçlenecek. Yeni dönem sizin için çok daha güçlü bir dönem olacak. Ve bünyenizin güçlenmesiyle birlikte çalışmalar daha da artacak. Nasıl olur, diyeceksiniz? Haftanın iki günü çalışıyoruz… Yer gök sizi, dinlerken haftada iki gün yetmez be, canlarım.

Değerliler, selalar okunur, dünyada değil mi? Duyarsınız. Hepsi yola koyuldular. Öldüklerini sandılar. Burada oturup, bekleyecek miyiz?. Onları, korumayacak mıyız? Onların, yaşama inmelerini sağlamayacak mıyız? Onların, topraklarını kodlamayacak mıyız?

Kardeşlerim, Rab Kapıları açıktır. Rabbi kelam, bütünün kültüdür. Unutmayın. Tabular yıkıldı… Sualtı, biziz. Ama bu Sualtı, nesillerin kültü olarak hep çalıştı. Ve bundan sonrada çalışacak. 
Devamı 2.bölümde.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/229581602

 

12.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (1) BİRLİK ÇALIŞMASI

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ 2.BÖLÜM

Saltanatın ilmi, Allah’ın levhi kaydıdır. O saltanat, bütünün kütle kodlamasını yapabilir... Orada Ata Kapılarımız var. Ve biz varız, orada. Bizler, Saltanatın yaşam kapılarıyız, iyi anlayın.

Kelam ilmi, Allah ilmidir. Ve bu ilmi bilen, burada olur. Kupamız, Allah’ın kupasıdır. Bu kupaya biz, kula kul olanları koyduk. Neden, bilir misiniz? Bizler, burada, bu yoğunluktaysak kula, kuluz. Tüm insanlığı kontrol etmeye ve korumaya indik.

Diyebilir misiniz ki “acıdır, geçişi”. Analar, acılar acısı da olsa koruruz. Diyebilirsiniz ki “kötüdür”. Kötüler kötüsü olsa da koruruz. Diyebilirsiniz ki “kırdı, kırıldı”. Kıranın kırıldığı bir dünya, insanlığa artık yok. Kırmayacak, kırılmayacak. Biliniz.

Ve daha ötesi yemin ettik. Eni boydan öteye ulaştıracağız, diye. Ve bunu hak ettik, yaptık. Biz yeminliyiz. Kelamı, kalem yaparız. Biz yeminliyiz. Aklın kıranı, kırılanı değil kuranıyız. Biz yeminliyiz. Mahrekteyiz. Hakk’ın kapısını açar, gireriz. Onca çaba bunun içindir.

Kopup, gider miyim yüreğimdeki, o yücelikten? Kopup, gider miyim bütünden? Kopabilir miyim? Aha, kopabilir miyim?... Asla.. Kelam kalemim, yarın mükafatımdır… Bilin ki bütünün kültü, bizim yüreğimizdir. Büyük kötülükleri önleyebilecek güçteyiz.

Çayı demlemek değil maksat çayda dem olmaktır. Biliniz. Biz, o demden öte demiz. Her kelam, Allah’ın KAHA olan, kelamıdır. Her kelam, levhi kalemdir. Mahrekiz biz, be canlılar, mahrekiz.

Sualtının kulu olan kodları tohum olan bilişlilerin bütünlüğüyüz, biz. Akıp gidenlere, hakk’ın kapısıyız. Hasat yapanlara, yaşamın kulluğunda mutlak kuranlarız. “Böcek, çiçek” dediler, dünya için. O böceğiz, o çiçeğiz. Bilsinler.

Bizim için ne derlerse desinler ama taşız. Çuval, çuval kaynağız ama. Tohumuz mutlakız ama. Asıl öncelikli olan, saltanatın kültü oluşumuz değil ilmin kalemi oluşumuzdur.

Çıkabilir misiniz yolun kontrol edildiği, o noktaya? Hadi çıkın, bakalım. Çıkabilir misiniz o yoğunluğa? Bakın, bakın ne var orada? İlim var… Olur da bir gün insan soyu, insanlık ilmini öğrenmek isterse… İşte o gün, kör sahra kırıcısı olsa da orada onu bekleriz. Bilinsin.

Biz, her şeyin gücüyüz. Her şeyin. Tanrı kapısı olan, bütüne hizmetçileriz, biz. Dağım, ana kapıyız. Benim etki alanımı güçlendirecek olan hiçbir yürek yok… Ama etkisi olan, Mikail’in kültünde, İsrafil’i olduğunda, bütün köklerimiz, onla olur.

Çok ama çok önemli bir dönemde buradayız. Ve hepiniz, bu yücelikle buradasınız… Bunu iyi anlayın. Kimse sizi buraya göndermedi. Dediniz ki “gidelim”... “Gidelim” dediniz ve geldiniz.

Ha diyeceksiniz ki “gelmeli miydik?”.. Ey dürümlerimdeki kültler. Gelmeseniz, yarınınız olur muydu? Gelmeseniz, aklınızda kelamınız, kalır mıydı?.. Gelmeseniz, murat ettiğiniz, olur muydu? Gelmesiniz, öfkenizi aşar mıydınız?

Kardeşlerim, geçtiniz, geldiniz, işte. Ha diyeceksiniz ki “ben, kendimi dinleyemiyorum”... Öyle çok dinliyorsunuz ki her biriniz, bilmez miyim?

“Kaç yüz milyar kere, bir tek olsam, herkes ben olsa ve bütünü kütleriyle tohumlasam ve her anı koklayıp, kodlasam”, demediniz mi? Ha diyeceksiniz, “sorma”... Sormam, bilirim.

Kopmayın dünyadan, canlılar....Kopmayın. Mukaddes kitap, insandır, anlayın. O mukaddes kitap olduğunuzu dinlemedikçe kelama kalem olma imkanınız var mıdır?... “Önüm dünya, ardım tüm insanlıktır”, demeyin. Her biri dünya olarak, sizdedir.

Kora halinde bilgi okuyoruz ,burada öyle mi?. Yok canlarım, yok. Hepimiz kervan oluyoruz, sesleştiğimizde. O kervana, kelamı koyuyoruz. O kelamda, bilişi kodluyoruz… O bilişte, bütünün kültünü kodlayıp, toprağa tohum olarak indiriyoruz. Hepimiz sesimizle, bunu başarıyoruz. Ama bunu anlayan var mı acaba?

Kim insanlaştıysa, anlar. Kim insanlaştıysa, anlar.. Anlamayan, kaynak olamayandır. “Konu komşu toplaşmış, sesleşiyor, işte derler”….Yok be canlarım, yok.

Kupanız, kulluğunuzdadır. Yürüyün, yürüyün ama korkmadan yürüyün. Muktediriz mutlakız ve KAHA yız. Ana kapıyız, bizler, anlayın.

Çanı çaldık ya. Herkes kendini dilleyecek, ne mutlu. Ama dilleyenler, kelamla dillesinler... Dileğimiz, budur.

Üye olduğunuz Meclis, aklın kapısıdır, bunu iyi anlayın. Hoca, hacı, yok burada, yaşam var. Ve biz, o yaşamı, hak edenleriz. Çırak değiliz. Usta mı? Asla.

Ya biz, neyiz? Yaradanız. Yaradan.. Her anı yaradan ve yarattığını tohumlayan, kuran olan… Amonları, Atlanta Ata Kapısını kaynak diye dillekleri o güçten öte olanız, biz.

Biliriz ki atanın, atası olur. Biliriz ki aklın KAHA olanı, olur. Ama turkuazın kaleminden öte bir kalem olmaz. Bunları iyi anlayın. Ve deyin ki “verdik, bildik, aktık”... “Hakk’ın kapısına vardık”... “Ak kalem olduk”. “Yaşamı “yaşadık ve yaşam, bizleşti, dilleşti”….

“Ve sayfa sayfa kodlanıp, tohumlanıp, yerkürenin gücü, kontrol altında tutularak yarınlar, Hakk’ın kalemini, hak teknikle kodlayarak, bütünün kültünü, tükenen güçlerle yeniliyor”…. Hadi buyurun, deyin.

“Çeri” dediler. Çerçevelediler, dünyayı. Yok be, canlar. Deli dumrul, ilim kalemi, insan. Yeni dönem için vakit geldiğinden, dünyadadır. “Anlaşmayı bozmaya niyetimiz olmayacağı kesin ve bugün bize, bizim yüreğimize inip, siz artık görevinizi bitirin gidin”, diyenler, çoktu…. Ve onlara açıklamamızdı, bu.

İyi ki buradayız ve iyi ki halik olarak, kelam olarak, yarın olarak, bu bilgileri, tüm zamanlardaki yücelere dilledik.

Öncülük, öksüz kalış değildir... Göç kapılarının açılışı, bitiş değildir. Yerin yaşamı yazışı, insanın yok edilişi değildir.

Bilecek güçleri varsa bilsinler... İşte bu!...Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/229581602

 

12 AĞUSTOS 2017 "NAR" (1) BİRLİK ÇALIŞMASI

Aynur Funda Öz Biliş

Haşr-ı Ka Ha olan yaşamlar; Hayr-ı hakk edip yaşama kaynak olmakta... 
Yaratılan ve yaşatılan Sonsuz Zaman Kayıtları; Ata Kapılar'dan geçen Sonsuz İlmin hayrına kayıtlanmakta...

Hakk Ten denilen, ilmi açan bedenlerin birliğinde yanan Ata Işıklardan, Sonsuz Zamanlar, yaşama BİR BİR yazılmakta..

Han İnsan... Hakk Beden... Yaşamda BİZ' in Birliğinden dillenen, Ben olan Bizliğin Birliğin İLmine kaynak olan "Haşr-ı Ka Ha..."

Dünya, dönemekte sonsuzluğa...
Sonsuzsuzlukta anın içinde... 
Sonsuz zamanlar, sonsuz evrenler... 
Sozsuz dönüş, Birliğe ve Tekliğe... 
Yaratılan Tek Bir yaşam var sonsuz olan... 
Açılan kapılar "Ran Yaşam Kapıları"
İnsan hakikatinin sonsuzluğundan...

Hakk yoluna kodladığımız tüm yaşamlardan biridir simsiyahın ilmindeki Ay Kapısı... Ayın şavkında, simsiyah bir ilim var. Kara ışıkta saklı...

Ay bende saklı... Biz olan, Benin ilminden açılan BiR kapıdan, simsiyah BİR yakamozdur yansıyan yaşama...

Ay bende saklı... Yaşam sonsuz zamanlara kayıtlı kara ışıkta...

BEN, Ben olup geldiğim Bir Tek yaşam bilirim... Bizlikten ve Birlikten Doğan Güç ile dillenen Birliğin İlmi'yim...

Siyah! Simsiyah bir ilim bu!... Dillenen... Yeni bir döneme kaynak olan o kapı, yaşamlara sonsuz sır olup açılan...

Yaşam bende Biz olan ilmi tek bir ana kaynak yapmakta... TEK, BİR , İLİM ile YAŞAM; SONSUZ ZAMANLARA kodlanmakta ...

Nura Ayan olan yaşamlarda, hakk edilen ilmi dilleyen Altın Ten... Kara ışıktır yazılan dünyanın yarınlarına... Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık İlmi ilen...

Siyahın ilmidir yarattığımız bu yaşamda... Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık ilmi huzurdur, kayıtladığımız dünyanın yarınlarına...

Burası dünya... Burada AŞK var... Burada yarın var… Burada sistem var. Ve BİZ varız. Ama sizin yüreğiniz olan BİZ..

"Aşk Biziz!... Sistem Biziz ve yarın Biziz!... Dünya Biziz!..."

Ala Si, Ala Si ha, Si Ala Si, Hay Ra Ala, Ala Si...

Şimdide....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

12.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (1)

Işık kotlardan, insansı yoğunluklara akıp geçtik. Yağmur altında Din, dil oldu. Dil, halik oldu. Mircan kalemi yazdı. Yazan bilişini kotlayandı. Yazılan Mushaf’tı.

Özden, sözden, göz olanlar, ocakları tutuşturdular. Din-i hak olanlar, hırsı aştılar. Candan, cenden geçip dünyaya tohumlarını ektiler.

Aşağıların en aşağısına inenler, yukarının en yukarısını hak ettiler. Yarımlar birleşti, sessizliğe girdiler….Çıktılar, yarımlandılar….tekrar indiler, derinleştiler...nefese varanlar yarını hak ettiler. Sessizleştikçe daha da yukarıları hak ettiler.

Rahmin hakikiyetinde, nar olan yoğunluk, nur oldu. Bilgi, huzur kotları ile ışık kayıtlamakta…

Şöyle diyor büyük usta Nazım Hikmet Ran;

Ben yanmasam,
Sen yanmasan, 
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…

Rahman’da çorba yaptık. Rahim’de ekmek pişirdik. Ne oldu? İmparator İnsan dünyaya indi. Hah. Aha işte.

Aşkla,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ
Bahar Umurtak öz Bilgi

Nar: bilginin sahiplerinden ışık kotlarına varacak olanların, geçiş yapmaları gereken alan
Nur: gelecek, yarın
Can: Ana varoluş boyutundaki nötr noktasındaki beden alış sayfasında olan (Rab)
Cen: Rahime girmiş, eşya yaratı

 

 

 
  Bugün 47 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol