Birlik İlmi
  Peker SELÇUK - KADER
 

Peker SELÇUK’un Konuşma Metni:

KADER
IŞIK İNSAN (2)
10.06.2012


Kader inancı, Kuran’dan başka pek çok kaynakta ele alınmış, incelenmiş, yorumlar yapılmıştır. Kuran’da “iman” ile “kader” kelimesinin ayni cümlede kullanıldığı bir tek ayet yoktur ama Eski Yunan’dan beri bütün toplumlar, söylemedik söz bırakmamışlardır.

Eski Yunan’da kadercilik ile özgür iradecilik üzerinde durulmuş ve iki görüş de belirli bir taraftar kitleye sahip olmuştur.

Sokrat ve talebeleri, insanın sorumluluğunu ve hür iradeyi savunurken, Stoacılar kaderciliği savunmuşlardır.

Roma’da da konu tartışılmıştır. Stoacı ahlak anlayışı burada egemen görüş olarak yerleşmiştir. Özellikle, Licius Anneus Seneca (İ.Ö.4- İ.S. 65) “Kader, insanoğlunu ister istemez yönetir ve sürükler.” Diyecek kadar kaderciydiler.

Hiristiyanlık, açıkça kadercidir. Hiristiyan kaderciliğinin temelinde, insanoğlunun kötü olduğuna dair görüş yatar. Bu yaklaşım, Adem’in Yasak Ağaçtan yemesi meselesi ile temellendirilir. Bu temele yaslanarak, Hiristiyanlık kötülüğü, benliğin/egonun merkezine, yani iradeye yerleştirir. Böylece günah, insan için asıl; günahı getirdiğine inanılan irade ise katıksız kötü olur. Böylece irade, bir tür şeytanlaştırılmış olur.

İsa’nın Havarisi Pavlus, Roma Yönetimi’ne yaranmak için “Yöneticiye karşı çıkan, Allah’ın kaderine karşı çıkmış olur.” Diyordu. Pavlus’un kaderci tavrı, Roma ile uyumluydu. Roma İmparatorları, kendilerini Roma halkının kaderi olarak görüyorlardı. Ancak İsa’nın öteki Havarisi Saint Justini Martyn, özgür iradeyi savunuyordu ve bu yüzden öldürülmüştü.

25 yaşında Hiristiyanlığı seçen devrin hukukçusu Tertulliunus, “kimse Kutsal Ruh’un Bilgeliği hilafına felsefeyle, boş yalanlarla aklımızı çelmesin. Sizi aldatmasın.” Diyordu. Bu deyişi ile de tavrı zımnen İsevi İslam’ı, Yunan Paganizmi ile harmanlayarak Hiristiyanlığı kuran Pavlus’un kaderci yolunu halka empoze ediyordu.

Fakat tepkisel olarak, “her türlü gücü bahşeden Allah’tır. Kötü seçim ondan değildir.”

“Allah’ın bilmesi, özgür iradeye sahip olmadığımız anlamına gelmez.” Ve işlenen günahın sorumlusu kader, şans ve benzeri değil. Bizzat insanoğludur. Günah işlemek insanoğlunun kendi seçimidir. Görüşleri Hiristiyanlar arasında çok yaygınlaşmaya başlamıştı.

Tartışma, Orange Konsili’nin toplanmasına yol açtı. Konsil’de Pavlusçu Hiristiyanlar egemen oldu. Sloganları da “Kilise kurtuluştur.” İdi. Bu kurtuluş, insanın elinde değildir anlamına geliyordu. Kurtuluş, Allah’ın inayetinde, inayet ise, Kilisenin tekelinde idi. Kilisenin baskısına rağmen, kader konusundaki tartışma Hiristiyanlar arasında son bulmadı.

Hiristiyanların bir kolunu oluşturan Yakubiler, cebirci kader yolunu; Nasturiler, hür iradeyi savunmayı sürdürdü. Yahudi İlahiyatında, Rabbani’ler, kaderciliği/cebri ve takliti savunurken, Karaim Grubu, özgür iradeyi ve aklı savunuyordu.

İslamiyette bu emsal tartışmalar, Emevi Yöneticiler tarafından başlatılmıştır. Hz. Muhammet ve 4 Halife döneminde böyle tartışmalara yer verilmemiştir. Çünkü Kuran esas alınmıştır. En temel kaynak, Kuran’ın emri olan İlahi Bilgi’dir.

Kuran Ayetleri’nden anlaşılıyor ki Kuran, cebirci kaderciliğin karşısına irade özgürlüğünü değil, (ahlaki sorumluluğu) yani sorumluluk bilincini (takva) koyuyor. Böylece cebirci kaderciliği zımnen “sorumsuzluk” olarak nitelemiş oluyor.

“Biz her insanın kaderini kendi çalışmasına bağlı kıldık. (İsra 17/13)
Ve
“İnsan için ancak çabasının karşılığı vardır.” (Necm 53/39)
“Herkes kendi işlediklerinin rehinesidir.” (Müdessir 74/38)

Görülüyor ki iradeyi insana kader kılan Allah’tır. Allah insanın dilemesini istemese insan dileyemezdi. Fakat Allah, insanın dilemesini istemiştir. Bunu dilediğini de irade vererek göstermiştir. O saatten sonra iradenin sorumluluğunu inkar etmek, Allah’ın dileğini reddetmek, yani kaderi inkar etmek anlamına gelir.

Kuran, iman esasına dair 5 başlık açar. Bunları üç ayrı yerde birbiri ardına sayar. Bakara 177 ve yine Bakara 284, 285 ve Nisa 136. Ayetler. Kuran bu üç yerde, bir arada yüzlerce yerde ise ayrı ayrı olarak imanın şartlarına dair 5 başlık açar.
1- Allah’a iman;
2- Peygamber(ler)e iman;
3- Meleklere iman;
4- Kitaplara iman;
5- Ahret gününe iman

Nisa Suresi, 136. Ayet, “Ey iman edenler! İman edin…” diye başlar. İman esaslarını sayan ayetin “Ey iman edenler” hitabıyla başlayıp, “iman edin” diye devam etmesi mucizevi bir ihtar gibidir. Adeta, “ey iman edenler” deyip o esasları sayıyor. Zımnen bu esaslara ekleme ve çıkarma yapmayın vurgusunu yapıyor. Kuran’da sayılan iman esasları bunlardır. Kuran’da “kadere iman” diye 6. bir başlık açılmaz. Açılması bir yana Kuran’da “iman” ile “kader” kelimesinin ayni cümlede kullanıldığı bir tek ayet yer almaz.

Bu 6. maddenin ilavesinin iki sebebi vardır.
1- Siyasi sebepler: Emevilerin Dini, Devlet ideolojisinin bir parçası yapması;
2- Kelami sebepler: Zerdüşlük, Manicilik, Daysanilik, Markiyonculuk gibi Gnostik Akımlar’daki hayır ve şerrin iki ayrı cevher olduğuna ilişkin görüşlerdir.

Allah, görülen ve görünmeyen iradesiz varlıkların kaderini koyduğu yasalara tabi kılmıştır. Vahiy, o yasalara “ Allah’ın Sünneti” Sünnetullah adını verir. Allah’ın Sünnetinde, asla değişme ve bozulma olmaz. İradesiz varlığın tabi olduğu kader, Sünnetullahtır. Buna statik kader denir.

İnsan gibi iradeli varlıklara gelince:
1- İradeleri dışında kalan olaylar ve durumlar, insanın DNA’sı ve RNA’sı, kan grubu, gen haritası, rengi ve boyu gibi bir çok husus, iradesinin dışında gerçekleşir. Bunlar da yukardakiler gibi, Allah’ın Sünnetine ve takdirine bağlıdır. Yani statik kaderdir.
2- İradelerinin alanına giren olaylar ve durumlar: Allah, iradeli eylemlerin kaderini, emanet ettiği iradeye bağlamıştır. İradenin kendisi, Allah’ın kaderidir. İnsan iradeli eylemlerinden sorumludur. Onu sorumlu tutan da, iradeyi ona emanet eden Allah’tır. İradeli eylemler alanında, insanın kaderi seçmektir. Buna da “Dinamik Kader” adını veririz.

Yüce Allah’ın en güzel formda ve kıvamda yarattığı insanın dilemesini istemiştir. Külli fiilin içine, insanın cüzi fiilini koymuştur. Böylece insanın fiili ile kendi fiili arasında bağ kurmuş ve insana değer vermiştir. Fiilin yorumunu, yolunu göstermiştir. Ayrıca da insanı zamanın nesnesi olmaktan çıkarıp öznesi yapmıştır. Yani makro kozmos, mikro kozmos bağlantısı gibi.

Allah, kendi zatına kendisi şahittir. “Allah, şahit olmuştur ki O, kendisinden başka İlah olmayandır.” (Al-I İmran 3/18) Fakat O, insanın da kendisine şahit olmasını istemiş. Kendi şahadetinin yanına insanın da şahadetini koymuştur.

Sözün özü, Rabb’in sözüdür. Biz fanilerin sözü, ancak ve ancak baki olan Allah’ın sözünün düşülmüş bir dip not mesabesindedir.

- Yüce Allah; “Hidayetiniz ve dalaletiniz, yazgınıza bağlıdır.” Demedi. “Kim hidayete ererse, kendi lehine ermiş olur. Kim dalalete saparsa, kendi aleyhine sapmış olur.” Dedi. (İsra 17/15)
- Yüce Allah; “İsteyip istememeniz fark etmez. Ne yazdımsa o.” Demedi. “Benden isteyin ki vereyim” dedi. (Mü’min 40/60)
- Yüce Allah; “sizler benim yazdığım istikamete gitmek zorundasınız.” Demedi. “Dileyen istikamet üzere bir yol tutsun.” Dedi. (Tekvir 81/28)
- Yüce Allah, “başınıza gelen benim size yazdığım yüzündendir.” Demedi. “Kendi yüzünüzdendir.” Dedi. (Al-i İmran 3/165)
- Yine Yüce Allah; “Biz her insanın çabasını kendi kaderine bağlı kıldık.” Demedi. Tam aksine “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” Dedi. (İsra 17/13)
- Yüce Allah, “ben değiştirmeden siz değişemezsiniz.” Demedi. “Kendi nefsinizde olanı kendiniz değiştirebilirsiniz.” Dedi. (Ra’d 13/11)

Bazıları, Allah’ın bir dediğine inanıyor; bir dediğine inanmıyor. Bu nasıl bir imandır ki sorgulanmaya muhtaçtır. Allah’ın her şeyi yazdığına inanıyor; (En-am6/59) Ama “Allah, dilediğini siler.” (Ra’d 13/39) kelamına inanmakta zorlanıyor. Kimisi kaderciliğine mazeret olarak Allah’ın ilmini gösteriyor. Ve yanıldıklarını anlamıyorlara.a

Zira O, akıl ve irade ile imtihan ettiği insanın emeğine saygı duyandır. “İnsan için sadece çalışmasının karşılığı vardır.” (Necm 53/39) diyor.

Büyük İslam Alimleri, şöyle diyorlar;

“Ey insan, Allah sana emanet ettiği iradeye saygı duyuyor ve seni takdir ediyor. Emeğine saygısızlık edersen, Allah’a saygısızlık etmiş olursun. Zira sen, bizzat Allah’ın emeğisin.

Allah, insana iradeyi verdi ve Allah insanın kendisinden dilemesini istedi.

Son söz, (İsra Suresi 17/13)

“Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.”

Kuran-ı insanlara tekrar ederek önemle vurguladığı “KADER” işte bu!...

Günümüzde elde ettiğimiz bilgilere yani Süper İnsanlık Realitesi bilgilerine bakacak olursak Kuran bilgilerinin aynen teyid edildiğine şahit oluyoruz. İki Temel Kaynak ayni şeyleri söylüyor.

Şöyle ki Süper İnsanlık Realitesi Bilgileri der ki “Kader, Tanrı’nın Rahman’a Kuranı’dır. Kader’i, Hakikiyet’in tohumlanması ile kotlayanlar, tohumlanmada kendi yaşam sayfalarını, yaşamları kapsamında, çalışıp yaratırlar. Birlik Kontrolundadır tüm yaratıcılık. Birlik çalışmaları bunun için önemlidir. Bu çalışmaları yapanlar, Tüme kaynak olmak için yaparlar ve amaçları Bütün’ü tohumlamaktır. Bütün kotlandığında, yaşam sayfalanır. İşte yaratmak bu şekilde olur. Yaratan, Bütün’ü yaratır. O kendine ait olanı ve olmayanı yaşamlara kaynak diye kayıtlar.

Onun yaptığı, Levh-i Mahfuz’da yeni bir tabiat kotlamasıdır.

İşte Kadim Dünyalar, kaderi kotlamalarını böyle gerçekleştirirler. Sonsuz sınırsız ışık kotları da insan kratına göre yaşama sayfalarını Birlik İlmi ile Yasalar çerçevesinde Kadim İnsandan doğan ve gökyüzünü aşkla çalıştıran Sistem’le tohumlanır.


Sabrınıza teşekkür eder; saygılar sunarım.

Peker SELÇUK
Süper İnsanlık Realitesi Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi

 
  Bugün 40 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol