Birlik İlmi
  Peker SELÇUK - RUH-ÜL-KUDÜS
 

BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU
Peker SELÇUK
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

RUH-ÜL-KUDÜS

Tasavvuf, mana aleminin bütün şifrelerini ilahi bilgi kaynaklarına dayanarak çözmüştür. Bu yüzyılların süzgecinden geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.

İnanmış insanlar, önyargısız inanmış ve iman etmiş deterministlerin dışında kimseden aykırı bir görüş çıkmamıştır. O deterministler değilmi ki kuantum fiziğine de yüz yıl burun kırmışlar, ciddiye almamışlar ve şöyle demişler:

“Tabiat olayları bir düzen dahilinde oluşuyor; koşullar gerçekleşince ayni sonuçları almak gerekir. Pozitif bilim, ne zaman ay tutulacağını, ne zaman denizlerin gel-git yasalarına tabi olabileceklerini, çeşitli kimyasal maddelerin birleştirilmesiyle her zaman aynı sonuçla patlama, kaynama ya da buharlaşma elde edileceğini söyler. Bu hal, doğada determinist bir düzenin egemen olduğunu ortaya koyar diyorlar.

Deterministler, bunu söylerken, hem parapisikolojiyi, hem kuantum fiziğini, hem de ezotorik/ilahi bilgiyi yok sayarlar ki bugün artık böyle olmadığını anlamışlar, elleri havaya kaldırıp teslim olmuşlardır.

Bu açıklamayı niye yaptım? Allah nurdur, ışıktır diyeceğim için yaptım. Süper Realite Bilglerine atıfta bulunacağım için yaptım. Süper Realite bilgiler ile kuantum fiziğinin birbirini teyid ettiğini kavrama, yorum yapma ve anlatım parallelliği gösterdiği içindir.

Deterministik düşünce, klasik fizik yasaları doğrudur. Birşeyler ifade eder. Yani hesap yapmada yararlı işler oluşturur.

Kuantumda aklın alması zor konular ve kurallar vardır. İnsanoğulu alışmış ve şartlanmış klasik fizik dünyasına. Birtürlü bu dünyadan çıkamıyor.

Mesela, kuantum fiziğinin bir telenakil olayı vardır. Yani bir tür ışınlama… Yüz yıllarca bizim ermişlererimiz, pirlerimiz, velilerimiz tayyi mekan, tayyi zaman olayını yaşamışlardır. Bu konuda yüzlerce örnek vardır, tarihimizde. Tayyi mekan, düşünce hızı, ışık hızının üstünde bir hızla gerçekleşir. Hayalle sıfır saniyede, düşlediğimiz menzile ulaşma hali gibi bir şey mesela…

Kuantumun bu kuralını kavrayamayan birisi TV’deki Fizik Alimi’ne sorar: Bir yerden bir yere gönderirken, ruhu da gidiyor mu insanın? Ne desin Kuantum fizikçisi; cevap veriyor: Hayır sadece ruhu gidiyor; der. Öyle soruya böyle cevap misali… Neyse konuyu dağıtmadan sadde geleyim.

Yaradılış olayını, pozitif bilimcilerin nasıl açıkladıkladıklarını hepimiz biliyoruz. Kimse kusura bakmasın ama uyduruk senaryolardan başka bir şey değildir bunlar.

Yaradılışı, ilahi bilgiler de Süper Realite bilgileri de şaşmaz bir parallellikle anlatmaktadır. Süper Realite diyor ki; “herşey ışıktır ve ışıktan yaratılmıştır.”

Ayrıntısına girmeden konuma devam edeyim. “O Allah’tır ki yaratıcıdır. Tüm varlığı, yoktan var etmiştir. Herşeye suret verendir.”

“Evet, Allah kadirdir. O Allah, bilici ve yaratıcıdır. Sizde olan her nimet Allah’tandır.”

“Hamd ve övme, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru, ışığı halk eden Yüce Allah’a özgüdür.

Allah nedir diye bir soru sorulduğunu düşünelim ve bir kez daha cevaplayalım: Allah, nurdur, ışıktır. Allah’ın bir zat nuru-ışığı vardır. Bunun yanında birçok da sıfat nuru ışığı vardır. Aslolan, zat nuru-ışığı’dır. Sıfat nuru, bu zat nurundan tecelli etmektedir. Bilindiği gibi, ilahi sıfatlar sonsuzdur.

Bu bağlamda, yaradılış hadisesinin bir açıklaması var mıdır? Sorusu aklımıza takılıyor. Bu sorunun cevabını nerede aramalıyız? Kuran ayetlerinde… Buyurun ayeti okuyalım:

“Rahman olan Allah’ın yarattığında, bir uyuşmazlık ve karışıklık göremezsin. Herşeyi gereği gibi güçlü kılan Allah’ın sanatı ne mükemmeldir.” “O Allah’tır ki yaratıcıdır. Tüm varlığı yoktan var etmiştir. Herşeye suret vermiştir.”

Kuran ayetleri, Kuran’ın hükümleri bu bağlamda bir seri devam etmektedir. İşte bu yaradılış, Allah’ın sıfat nurundan olmuştur. Zat nuru, ayni zamanda zata ait olan ruh demektir. Bu iki isim, eş anlamlıdır.

Allah’ın zat nuru, peygamberlerde, bazı önemli görevleri ifa eden meleklerde yer alabiliyor. Böyle olduğu zaman, buna Kuran diliyle, Ruh-ül Kudüs, yani Kutsal Ruh diyoruz. Allah sıfat nurunu yapacağı işe, o işin vasfına ve süresine göre yaratır.

Ruh-ül-Kudüs, yalnız büyük meleklerde, meleğin ruhuna ilave olarak, büyük Nebiler’de yer alır. Peygamberlik dönemleri geçtikten sonra ise, büyük Veliler’de, velilerin, insan ruhlarına ek olarak verilir.

Bu nur ya da ruh kime transfer olmuşsa, bedene girmişse, o yer yüzünde en yüce bir talihe ve makama memur edilmiş demektir. O kişi, yüce bir kişidir.

Çünkü Allah’ın Ruhu “Kutsal Emanet” taşıyacak değerde yükseltilmiş kullara nasib olur. Süper Realite Bilgilerine göre de (hak etmek) gerekir. Hak edene verilir. Deniyor.

Ne var ki , “Ruh-ül-Kudüs” adını alan NUR, konduğu fani varlıkta, yani kulda, hak eden varlıkta ne kadar kalacaksa kalır. Emaneti taşıyan o kul, bedeni terkedip ebedi aleme geçince, Zat Nuru bu kez bir başka seçkin kula konarak, o mazhariyette görülecek işleri görmeye devam eder. Yeri gelmişken tırnak içinde belirtelim ki Hiristiyanların Hz. İsa Babası ve Ruh-ül-Kudüs kavramı pek tartışmaya değer değildir.

Bazı kulların yaşamı boyunca, bazı kulların da değeri süresince onların ölümlü varlıklarında işini görür.

Bu Nur ya da Ruh, zamanla ve mekanla kayıtlı olmadığından, kimde ne şekilde, nasıl ve ne sürece tecelli edeceğini hiç kimse bilmez. Bilinenler, Kutsal Kur’an ayetlerinde olanlardır. Bu ayetler, Zat Nuru, yani Ruh-ül-Kudüs verilmiş Peygamber ve Melekleri şöyle açıklamaktadır.

Önce Kur’an-ı Kerim hakkındaki Kutsal Ruh emirlerini görelim.

- 16-102 “Kur’an-ı Rabbinden Hak olarak (Ruh-ül-Kudüs) indirildi.”
- “17 ve 19 “Kutapta Meryen kıssasını zikret. O, ehlinden ayrılıp doğu tarafından (yıkanmak için) bir mekana gitti. Ve arasına perde çekti. O sırada ona Ruhumuzu (Ruh-ül-Kudüs) gönderdik. Gayet yakışıklı ve azası tam bir insan halinde (bir melekte) temessül etti.”
- 42-52,53 “Sair Peygamberler’e (Ruh-ül-Kudüs’ümüzle) vahiy eylediğimiz gibi, sana da emrimizden bir ruhu (Ruh-ül-Kudüs’ü) vahiy eyledik. Yani kutsal ruhumuzdan sana söz söyledik.”

Vaktinizi almamak için diğer ayetleri geçiyorum. Ruh-ül-Kudüs emirleri sadece bu üç ayetle sınırlı kalmıyor.

Görüldüğü üzere Ruh-ül-Kudüs adıyla Allah kendi Zat Nuru’ndan, Zat Işığı’ndan, büyük meleklere, Resul ve Peygamberlerine ve seçtiği veli kullarına ışığını vermektedir.

Toplumun evrim bilinç düzeyindeki algılamaları dün bu şekilde, buraya aktardığım gibiydi.

Bugün gelinen bilinç düzeyinde ise toplum bilinci, erginleşip olgunlaşarak, hakikiyete varıp olanı ve olmakta olanı ÖZ GÖRÜ ile net biliş hali ile dillemektedir.

Bu bağlamda Süper İnsanlık Realitesi Bilgileri Hakikiyeti dinletmektedir.

Şöyle ki;

Kudüs’ün Ruhu, Medine’nin Ruhu, İslamın Ruhu, Hiristiyanlığın Ruhu ve tüm zaman sayfalanışlarındaki ruh... Hepsi Birleşik Işığın Ruhu’dur.

Birliklerin, olgun sayfaları ile harlanıp var ettikleri Birleşik Işık, muktedir olduğunda; yaşamlara indirilen ve yaşamları tohumlayan çalışmaların ürünü olan hakikiyet ve hakimiyet gücüdür RUH-ÜL-KUDÜS.

Tüm yaşamlar üzerinde etkin ve hakim olan bu koruyucu kayıt; insan yaşam sayfalarının TOHİ KAYNAKLARI denilen birlik sayfalarıdır.

Bu sayfalarda, Düzen Kotları var ve Yaşam Kaynakları var. Herkesin, drekt veya endrekt olarak biliş hakikiyetine varıp kendi yoğunluğu ile kendi kayıtlarını, “Altın Tabii Yaşam Kaynakları” olarak kattığı bir yaşam sayfası da denir buraya.

Burada, tüm insanlığın kayıtları vardır. Herkes bu alana ulaşıp tahditli bilgi çekse de burayı tohumlayan Birleşenler vardır. İşte yapılan Birleşik Işık Çalışmaları bu gerekçe ile de yapılmaktadır.

Dönem sonlarında bu kayıtlarda çok güçlü yücelişler meydana getirilir. Bu yücelişler, farklı has tartıların da bu alana kotlanarak girmelerini sağlar. Bütün Kütleyi kapsayacak İlmin Kayıtlarıdır buraya daimi kaynak olacak olan o kayıtlar. Ve zamanı harlandıran kayıtlar,

Bu kayıtlar, Birleşik Işık Çalışmaları ile Tohi Kayıtları olarak alanlaşır ve yaşamları kotlayıp etkiler.

BİRLER KAPISI denen kapı da yine bu Rahmet Kuranları’nın tahtını var eden kayıtlardır. Bu kayıtlardan ışık çeken herkes, kendi yüce cevherini, bu kayıtlara intibak ettirerek tohumlatır. Böylelikle kendisi de bu kayıtlarla birleşip kükreyen bir ses haline gelerek geçişini yapar.

“Geri dönüş” de denilen bu geçiş, BİRLER KAPISI haline gelen RUH-ÜL-KUDÜS’ten gerçekleşir. Bu safhada bu kapı artık bir TANRILAR KAPISI haline gelmiştir.

TANRILAR KAPISI diye bilinen BİR kayıtlanışını; KÖK ve GÖK denilen birleşimi sağlayan KURAN BİLİNÇLER gerçekleştirirler.

TANRILAR KAPISI, her anda ve her yücelikte BİR’e ve BİRLEŞİK İLME, çağrı halindedir. Çağrı, BİRLEŞİK IŞIK haline gelenlerin çağrılarıdır.

Oraya varıp, orayı harlandırıp, gerçek çağrıların başlayacağı yeni bir toplu Çalışmaya geçmekle, bu sayfalar aşılır ve Tertemiz bir dünyaya görevli olunur.

Gerçek sayfalanışa kotlanış ve zaman sayfalanışına gerçek kaynak oluşla; gerçekleşen birleşim sonucunda, TANRILAR KAPISI haline gelen RUH-ÜL-KUDÜS, ALTIN KOTLAMALAR ile DÜNYAYI kendisinden aşırtır ve geçirir. Geçiş, o kapıda tek bir sayfa ile KUTSAL KAYITLANIŞ ve KURAN oluşla mümkün olur.

Hepimiz o kapının kulları olalım... Amin....

Sabrınıza teşekkür eder saygılar sunarım...

Peker SELÇUK


Süper İnsanılık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 120 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol