Birlik İlmi
  Peker SELÇUK- UNUTULANLAR VEYA UNUTTUKLARIMIZ
 

UNUTULANLAR VEYA UNUTTUKLARIMIZ

 

 

Kim bu unutulanlar ve unuttuklarımız? Biz kadirşinast bir toplumuz. Nasıl unuturuz? Öyle ya bunda bir yanlışlık olmalı. Yanlışlıktan çok yön değişikliği... Yönümüzü değiştirdik. Batıya döndük. Medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavar; yutacak insanları... Batıdaki insanlar da kaçıyor bundan.  Mana alemine sığınmaya çalışıyorlar. İlahi kudretten medet umuyorlar. Şimdi şu anda yaşadığımız gibi bu toplantılar; bu içerikli çalışmalar, almış başını gidiyor batıda. Batı medyası, batı yayınları ülkemizde de izleniyor.

 

Oysa bizim batı kaynaklı bilgi ve yayınlara ihtiyacımız yok. Maneviyat burada, ilahi bilgi, hikmet burada. Sizlerin kalbinde, sizlerin genlerinde...

 

Gaybı ancak Allah bilir. O bunu hak eden çok az kuluna hikmet ihsan eder. Yani gaybın kapısını biraz aralar. Tebliğlerimizde sürekli HAK ETMEK üzerinde duruluyor ve uyarılıyoruz devamlı...

 

Marifet dediğimiz ilahi bilgi, her şeyin özü olan sır, sır-bilgi kalpte gizlidir. Bizler öyle programlanmışız. Bütün bilgiler kendimizde meknuz olarak yaratılmışız. Bu bilgilerin anahtarı, şifresi bizdedir. HAK ETMEK, şifreyi çözmek kulun işidir. Pek çok bilgiyi kaynağında; hak edenin kendisinin şifresini açacağını müjdeler. Konumuz böyle kendi şifresini açanlar...

 

“Unutulanlar” dediğimizde; kelam ehli, hikmet sahibi olanları düşünüyoruz. Bu ermiş kişilerin pek çoğunu biliyoruz; anıyoruz; huşu içinde yad ediyoruz. Örneğin ermiş Yunus, Hz. Mevlana, Hünkar Hacı Bektaş Hazretleri... Bunların nurundan, ilahi varlığından sürekli nemalanıyoruz. İlahi varlığımız, sönmeyen nurumuz sadece bunlar mı!? Tabii ki hayır. Ya ötekiler, onları niye anmıyoruz!? Yoksa onlar unutulanlar mı!? Unutulmasın onlar, unutmayalım onları. Analım onların hepsini birden.

 

Ezelden gelip ebediyete giden uzun yolculuğumuzda, onlar bizim nurumuz, ışığımız. Bizi biz yapan değerlerimizdir. Horasan Erenleri’nin piri, üstadı Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri ve onun talebeleri ve sonraki kuşaklar... Bu sistem içinde Şeyh Edebali, Merkez Efendi, Karaca Ahmet Sultan, Gül Baba, Buhurizade Mustafa Itri Efendi... ve adını anamadığımız niceleri.

 

Bu kısa zaman süresinde hepsini anma olanağı bulamayız. Sadece bir tek isim üzerinde durup sınırlı olarak birisini anacağız.  Sizlere hatırlatacağız.

 

Unutulanlardan en çok unutulanı anmak istiyorum. Her gün ona ait bir anı ile yaşadığımız halde, adını anmadığımızdan söz edip onu anacağım.

 

O kelam ehli bir yücedir. Onun kelamı, ses-ahenk-name ve ritimdir. Hazreti Mevlana’nın mısralarla anlattıklarını O, sesle anlatmıştır. Bütün Mevlevi Ayinleri’nde, yılda bir kez düzenlenen Şeb-i Aruz Törenleri’nde; Mevlana da var O da var. Yan yana hep oradalar. Semazenler, onun musikisi, rast makamındaki Nat-ı Mevlana ve Segah Makamı’ndaki Mevlevi Ayin-i Şerif’i eşliğinde huşu içinde dönerler. Bizleri ilahi yüceliklere götürürler.

 

Sevgili Dostlar, Mevleviliğe dair bütün geçmiş anılar, konuşulur ama bir Allah’ın kulu onun yüceliğini, ermişliğini anmaz; konuşmaz. Çünkü o unutulanlardandır. Oysa onsuz mevlevi ayini olmaz ki. O normal insandan, dehaya geçiş yahut da deha ile duygunun HİKMET’e ulaşmasıdır. Onun musikisi, ilahi emirlerin sihirli bir tefsiridir. Ve evrendeki sınırsız güzelliğin terennümüdür. Bu alemle öteki alemi birleştiren, yaşatan bir hadisedir.

 

Her gün ama her gün onun eserlerini, namelerini sokakta, meydanlarda, mabetlerde dinlediğimiz halde anmadığımız yüce bir varlıktır o.

 

Sanırım onu hatırladınız. Sözünü ettiğimiz yüce varlık, Buhurizade Mustafa Itri’dir.

 

Ermiş Yunus gibi, BİR’den yani BİR Makamı’ndan, Kamil-i Mutlak’tan çektiği bilgiyi, dünya ortamında açığa çıkarmıştır. Yunus Emre düşünce ve felsefesini, Ana Bellek’ten aldıklarını, şiirle dile getirmesi gibi, bu Ermiş Itri de BİR’den, Kamil-i Mutlak’tan çektiklerini musiki nameleri şeklinde dile getirmiştir.

 

Onun eserleri, Turkuaz Göz’ün eserleridir. Eserlerindeki ruh, Turkuaz Kutsallıktır.

 

Devrinde bir efsane gibi adı, dillerde dolaşırdı. Bütün meclislerde, hayret ve hayranlık uyandırmakta; şanı, şöhreti ve musikisi Balkanlar’dan Anadolu’ya, Kırım’dan Mısır’a, Hicaz’a, Hindistan’a, Orta Asya’ya kadar, bütün gök kubbeye yayılan ilahi bir nefesti.

 

Ona, “musiki aleminin Süleymaniyesi”, “etten kemikten Süleymaniye” denirdi.

 

Eserlerinin bir kısmı, Allah’ın yüceliği’ni gösteren somut  belgelerdir. Bize Allah’tan gelen ilahi seslerdir. Tıpkı ezanlar gibi...

 

Biliyorsunuz ezanlar belli bir musiki makamında okunur. Daha doğrusu okunması gerekir. Sabahın seher vaktinde, hiç Sabah ezanı dinlediniz mi? Okuyan musikinin hakkını veriyorsa, sizi kanatlandırır, uçurur, götürür bir yerlere.  Diğer namazlarda da ruhumuzun derinliklerindeki etkisiyle bizi bir yerlere alır götürür.

 

“Ezanlar” dedik. Biraz açalım. Her ezanın hangi makamda okunduğunu  hatırlıyalım.

 

-         Sabah Ezanı: Saba Makamı’nda; Saba Makamı secaat, kuvvet ve rahatlık yüklüdür. Seher vaktindeki etkisi yüksektir.

-         Öğlen Ezanı: Uşşak Makamı’nda; neşe ve sevinç yüklüdür. Dertlere şifa gücü vardır.

-         İkindi Ezanı: Hicaz ve Rast Makamı’nda sırayla okunur; Hicaz ve Rast  Makamı’nda sırayla okunur. Hicaz Makamı ve Rast Makamı, ikisi de önemli hastalıklara karşı şifa gücü ve koruyucu etkisi vardır.

-         Akşam Ezanı: Segah Makamı’nda okunur. Segah Makamı, mistik duygular yüklü bir makamdır. Bu makamın da şifa gücü yüksektir.

-         Yatsı Ezanı: Hicaz ve Rast Makamı’nda okunur. İkindi’de okunmayan makam okunur. Yani hicaz okunduysa,  bu vakitte Rast Makamı’nda okunur.

-         Cuma Salası: Dilkeş heveran Makamı’nda okunur. Çok hissidir ve dokunaklıdır. İnsanı semalara taşır.

-         Cenaze Salası: Hüseyini Makamı’nda okunur. Makamların en hüzünlüsüdür. Hüseyini Makamı, sabah ve gün ağarırken çok etkilidir. Sağlık ve şifa gücü çok çok yüksektir.

 

Allah’ın insan yüreğine bir mana, ses, söz telkin etmesine “ilham” diyoruz. Telkin edilen şey, yüreğe dolar. Yani o an ilham perisi, bilin ki sizin yüreğinizdedir. Öyle anlaşılıyor ki ilham perisi, Aziz Itri’den hiç ayrılmamış. Geri dönerken, Itri’yi de alıp götürmüş. Mutlaka mekanı cennettir. Ruhu şad olsun...

 

 

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

BİR (3) SEMPOZYUMU

13.04.2010

Caddebostan Kültür Merkezi


 
  Bugün 165 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol