Birlik İlmi
  RAHMAN'IN KAPISI (15)
 

“RAHMAN’IN KAPISI (15)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET

Dünle, dünlere varan her insan, yaşamlara inerken, yine dünden kültlere varır ve rahmet olarak görev taşır.

Dünya insanlığı, Kelam Levhisi’nde kul oldukça, yaşamlaşmak, onun ilmi ile olur.

Temel bilgi; kervanın, kendi yarınlarına varmak üzere yolda oluşudur ama kervan, kelam ile yol almadan evvel de yoğun ışıklarla yoldaydı ve o ışıkları, hak etmeden, oğullara Kuran olmak sorumluluktu.

O dönemlerde; devrelerle, tüm insanlık, Kaptanların sığ ışığında, Yaşam Levhisi’ni kodlayıp yol aldı. En ve boy oldu, Kuran oldu ve cevher oldu…

Şimdiden sonra Rahmet olan insan, Kaptanlık yapmayacak. İlim Kapısı olacak ve her an ve her kalem, o yaşam kapısından, kelam olup geçecek… Ve artık Sistem’in kelam ile kodlandığı mutlaka bilinecek. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 15.04.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “RAHMAN’IN KAPISI (15)” Birlik Çalışmasında özellikle yukarıdaki öz bilgi kapsamında çözümlemelerimiz ve paylaşımlarımız olacaktır. İlgi duyan ve katkı sunacak olan herkesi bekliyoruz.

Saygılarımızlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST
Tel: 0 216 348 9559

 

15.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 15
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Çelik çomak oynamıyoruz burada. Yaşamın tınısıdır tohumladığımız. Muktedir ve hakki levhiyle kodlama yapıyoruz.

“Mükafat ne?” diye sorarsanız; İsrafil. Hepimiz onun yüreğinde, onun yüceliğinde, muktedir insanlıkla bilişi kodluyoruz.

Öfke yok, asla yok. Yarın, İnsan Sistemi olarak kodlanmış. Hakiki insan, Allah’ın dediğini diyen. Peki; biz neyiz? Levhi. Hepimiz levhi kayıtlarız burada.

Kaynak dışı bilgimiz olmaz. “Suphaneke” denilen bir kalem var bugün burada. Ağır yük taşımayacak ama kaynak dışı bilgileri kodlamaya gelmiş. Ona isteğimiz var mı? Kelama levhi olmayanın, insana kelam imkanı olmadığı kesin. Bizden, bizi bekliyormuş. Öfff ala.

Kelam, Allah’ın tınısıdır. Aklın kılı kırk yaran ışığında, bütünün kültü, hepimizin gücüyle bütünün kültlenmesi için kayıtlar yapar. Eğer dünya, kaynak dışı bilgi verecekse, izin verelim ona. Ama biz buna izin vermemeliyiz. Öyle değil mi? Keşkelerle muktedir insan, mutlak kılı kırk yaran ışığında kırılmalara uğradı. Bu nedenledir ki esmaların dürümlerindeki yüce ilmin kapısını kapatmadan, kendi yüreklerimizi dilleyelim ve ocaklarını yakalım.

Aşkın sırrı, insanın kelamıdır. Biz o kelamı mutlaka ama mutlaka hulusi kelam olarak dürümlere indirelim. “Keşke” dedikleri işçiliktir; insanın işçiliğidir.

Kimse kimsenin dürümlerine, ilim yapıp inemez ama insan kelam olduğu zaman, an kapısını açar. Her anda mutlak kalem olup, bütünün kültü olabilir.

Önemli olan dünyanın kontroludur. Oyun yok. Umutlar, muktedir insanlığın levhi kapısını açtığınızda, has ışık insanlığı ve bütünün küçük ama çok küçük yaşamı…. her insan astral boyutlarda kendi yüreğini dinleyebilir. Her insan yeşilin moru ve morun mutlak kulu olabilir. Her insan astral kupalarda kendi tohumlarını taşıyabilir. Ama daha önemlisi insan, insanlığını anlamalıdır ki kaleminde kelamı olsun. Yakışır insana bu, yakışır….

Başka dünya var mı? Mutlaka ama mutlaka başkalık olmaz. Her an tektir. Başka dünya hepinizin yüreğinde, bütünün kültü olabilir ama sistemin gücü bir tekse, o teklikte başkalık yoktur.

Sualtının gücü bugün bizimle…Muktedir insanın yoğunluğunda sualtı, toprak toplumun tohumunu kodlayacak, tek insan sırrını dilleyebilen yarındır. “Yarın” dedim. Sualtı her an ve her anlı Tanrılık; İnsanlık….

”Cennetten insanı kovmuşlar” derler ya hani; insan, insanlığında kendi diriliğinden ayrılışındandır ki kovuluşu, kendinden kovuluşudur. İnsan kendinden, kendini kovar ama başkası yoktur orada. Teknik tahditle ve her anın kelamında muktedir insanlıkla, başın tınısında ve bütünlüğün kültünde, mesihlerinin diriliğinin gücünün örtüsünü örtmeden, mutlak kaynak olabilir.

Biz mutlaka ama mutlaka kendimizi dinlemeliyiz. Biz kendimizi dinleyebilirsek, her bilgiyi kendi yüceliğimizle alıp okuyabiliriz. Okumak, anlamak ve hak ettiğimizi dillemek…ama hak olarak.

Bir tek insan yoktur ki kendi yoğunluğunda kontrol dışı olabilsin. Her insan kendi yoğunluğunu hak ettiği zaman, kendi ruhi kapısında, mutlak akılla kendini kodlayıp, kontrol altında tutabilir.

Aşk mı? İlimdir aşk. Hak teknikle ilim, kelamda bütünün kültüdür ve muktedir insanın kontrolu içindir. Atonların dürümlerinde ilimden söz edilir ve denir ki “Atonlar, karanlığın tınısını duymamıştılar ama kelamda kendi yoğunluklarını dillemiştiler.”

Yaradan der ki “Allah’ın dediği, aklın dediği olmadıkça, ocağında kendi yüreği olsa da bütünün kültünü dürümleyemez ve anlayamaz.” Mikail’in kültüdür insan ama Mikail kelamda kendini dillediği zaman, kontrolunu kurar.

İşte; canlılar, Allah’ın dediği hepimizin dediği olsun istiyoruz. Allah’ın dediği aklın tende kelamı olsun istiyoruz. Ama Allah insan olduğunu dahi dillemedikçe, kelamda kendini anlatmaz ki. Biz size deriz ki “Allah’ın dediği, aklın dediğiyse ve aklın kalemi sizseniz, Allah sizin dürümlerinizin ötesinde değil ki.” Hepinize hepimiz ses veririz ve deriz ki “siz kulun kula ilmi olarak yaşayın. Ve siz Allah’ın dediğini deyin ki aklın tınısında kendi yüreklerinizi dinleyin.”

Atlanta Ata Kalemi, insan sırrıdır. Sınırları kaldırın ve ocağınızda onun yoğunluğunu dürümleyip dinleyin. Sema sizi dillesin ve siz semayı dinleyin. Kanatlanın ama aklın kalemi olup kanatlanın. Yaşam budur.

Sultanlar, ben dünyalıyım. Herkes herkes dünyalı…mutlaka hepimiz bu dünyanın kürzi kapılarıyız…Ama yarın için, ama halik olup hakim olmak için…Ama has tınıyı duymak için…ama tek bir maksadımız var, aşkın sırrını anlamak, aklın kapısını açmak, yerkürenin gücünü tüm zamanların kürzi kapısından geçirmek ve yarınlara kontrollu olarak ulaştırmak.

Kaç akıl, din kapısından geçti; bilir misiniz? Belki belki bileceksiniz, 1128. Ne demek istediğimi anlatayım;

Burada çok ama çok önemli bir bilgi verdim. Din kapılı çalışmalar çok önemlidir. Din kapılı çalışmaları hak edip de kontrol altında tutabilenlerin biliş haline varmalarından itibaren, mutlak kalem hepinizin gücüyle yaşamı yazmaya başladı.

Mutlak kalemin kelamda, kendi yoğunluğunda, bütünün gücünde, tüm zamanların kültünde, insanlığın geçişlerini yaptırabilmesi için yaşamı hak ettirmesi gerekliydi. Düzen kurulur ama düzenin kontrolu gerekir. Ki bu kontrolu kurabilmek için hak tının, hakiki levhide muktedir olması gerekir.

İşte canlar, dünya dışı dünyalılar, kelama kalem olduktan itibaren, bu çalışmalar sonlandı. Yani; cennet kalem ilmi ka’da mutlak kullukta, herkesin kendini, kendi yüreğinde, dinleyebileceği dürümde gerçek çatışmayı başlattı ve geçmişteki tüm beden çalışmaları nihayete erdi.

Bu beden çalışmaları ilimle olmuştu. Öfkeyi aşabilenler gerçek çalışmaya dahil edildiler. İşte; onların kaynağa varışlarıydı dinlettiğim. Şikayet etmeyin; simsiyahın gücü neden herkesi korumadı diye…

Doğanın gücü bütünün kültüdür. Eğer; doğa sizi hak etmişse, hak tende bütünlük kontrol altında tutulur. Doğa sizi hak tende tahditlemişse, hiç bir can yaşama indirilmez. Ki yarınlar kontrol edilemez, kontrol altında tohumlanamaz.

Bunca çaba nedendi peki?! Yeri göreve almak için. Yerin görevi nedir? İlimdir. Hepimizin ilmidir. İlmi hak olmak, KAHA olmak mutlaka şarttır. Ama yer kürenin görevi, herkesin yüreğini de dilletmektir….çünkü dünya yolu, Allah yolu olmalıdır….çünkü dünya aşkın sırrını diriliklerde dilleyen yer kürenin gözü olmalıdır. Sultanlık aşkın levhiyle olur mutlaka ama mutlaka olmalıdır.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

https://vimeo.com/213363143

 

RAHMAN’IN KAPISI (15/2)
15.04.2017

Kökü, göklerde olan insanlık, toy bir yaşama indiğinde, o toy yaşamda toy olur…

Son zamanlara kadar insanlık toydu. Onun, Kürzi Namazı olsun diye çalıştık. Kürzi Namaz, Sistem Kapıları’nın açıldığı; tohumların, ışık haline dönüştüğü ve yarınlara kaynak olduğu; sessizlikteki zaman kayıtlamalarıdır.

Uzun uzun düşündüm!... Baktım ki kimse dinlemiyor kayıtlanan bilgileri!... Çok mu konuşuyorum dedim. Acaba az konuşsam, daha mı çok dinlenirim!? dedim. Ben dedim ama yalın nefes demedi… O, sessiz ve sesli olarak hep konuşur…

“Şuuraltı” dedikleri bir hal vardır. Hepimizin şuuraltımızda, kulluk bilgileri vardır. Her birimiz, ziya olan yaşama, kodlanmış ışığımızla; bütün kütleyi, o şuuraltında, tohum olarak cevhere çeker ve dinleriz… Dinleyebildiğimizce!... Ama dinleyebildiğimiz, hakim olup hak ettiğimiz kadarıdır…

Kimse, kimseyi dinlemese de şuuraltımız; kendisini, kelam olup diller. O zaman, bizler de onun kelamını dilleriz… Onun ilmi ile kodlamalar yapar, onun nuru olur; Kuran oluruz. Som altın nefeslerle dilleşiriz…

Çok kere “ZİYA” dedikleri yaşam; bizi, bizden dillemek ister. Ona biz, kendi yolumuzu gösteririz ve onun, Kuran olması için ışığımızı, onun ışığına dahil ederiz.

İyi ki hak ettik ve Hakk olup başardık. Sistemin Gücü arttı. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 15
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Bir tek Ana Kapı var; o da İnsan. Başka Ana Kapı yok. İnsan ötesinde hiçbir yaşam yoktur. Ama daha önemli bir bilgi; insan, kaynak ışıkla tüm zamanları yaratır. Ve insan yerkürenin gerçek ışığıdır. Ve insanın kendi toprağını, kendi yoğunluğuyla dürümleyebilmesi, herkesin kendinde, kendi yaşamında hakim olmasına bağlıdır.

Bizler doğanın kültleriyiz. Mahrek’te kaynak olanlarız. Sistemin küçücük küçücük ışıklarını yer kürede dürümleyenleriz. Nesiller boyu doğanın gücü olup çalıştık. Bundan sonra da bu çalışma bu şekilde sürecek.

Bundan sonra ne olacak? Üzerinde yaşadığımız ve görev taşıdığımız bu ülke için size ne söyleyebilirim? Bu ülke Allah’ın levhi kapısıdır canlar. Bu ülke hepimizin yüreğidir. Bu ülke, nuh kapılarının tümünü kapatan, hakiki insan sırrı olan, ilim kalemidir.

“Bilgi” diye size verdiğim her şey, kendi yüreğinizin ilmidir ve bundan öte, daha yüce, çok daha yüce bilgiler devreye girecek. Ama burada olma sebebimiz, astral boyutların kulluğundan öte bir yoğunluğu tohumlamak içindir.

Dünya devrelerini açarak, cümle yüceleri kodlayarak, mutlak kalemi kontrol ederek ve bilgi kalemi olan bilişle, muktedir insanlığı yaşatarak, yer kürenin görevini hak etmektir amaç.

Dünyada hepimizin beklediği bir sistem sonu var; Kıyamet! Ve dünya kıyameti anlamadı. “Kıyamet” dediğimiz, kendi yüreğimizin gücünün tükenen her yüceyi tohumlayarak yenilemesidir.

Başka bir kıyamet beklemeyiniz. Sanmayınız ki yerküre, yeryüzü yıkılacak ve yeşil, mor her renk kontrol edilecek ve kodlanmışlar, kırık olanları kısır bırakıp, kaçıp gidecekler. Böyle bir kıyamet yok.

Dünyanın ilmi Allah’ın ilmiyse; ki öyledir, kimse kimseyi kırıp gitmez. Bu dünya, Mikail’in küçücük ışıklarının ötesindedir ve bizim yüreğimizdedir. Ve Türkiye’nin yoğun ışığı, bu dönemde, bu mahrekte, bu Mecliste bilişin kaynağını tohumluyor. Bizler dünya ilmini en yüce ışık olarak dilleyenleriz. Ve dünyanın yolu, Allah’ın yolu olacak. Bundan ötesi, insanlığın kelama varışı ve bütünün kültü oluşudur.

Çorbada insanın da ilmi olacak. Hepimizin ilmi, o çorbanın lezzetini artıracak. Biz o çorbaya ilmi koyduk. Herkes kendi ilmini o çorbaya koyduğu zaman, o çorba mutlak kulluk çorbası olacak.

Sistemin gücü, hepimizin yüceliğinde dürümleri kontrol altına alırken, hakkın kapısını açabileceğiz ve Mikail’in kültü, bütünün gücüyle temiz zamanları dürümleyecek.

Canlılar; hepimiz dal, budak saldık yüreklere. Okuyun bizi, dinleyin. Size, sizi anlatıyoruz…ama dinleyin, hak edin. Neden dünya? İnsan neden? Neden tüm insanlık? Yaşam neden? Çünkü yarınlar için…çünkü akıl için…çünkü mahrek için ve muktedir İsrafil ilmi için. Ve dünya, bu nüve ilmi Allah ilmi diye dinledikçe, hepiniz hepiniz olduğunuzu hatırlayacaksınız.
Ben bir diri olarak, ben bir yaşam olarak ve ben bir ümmet kültü olarak hepinizdeyim. Ve hepiniz hepimizdesiniz; bunları iyi anlayın.

Çabuk yorulmayın; çalışma sürer. Yorulmayın; çünkü Süper İnsanlık, Resmi Çalışmadır ve bu Resmi Çalışma yaşamın kaynağında yapılmaktadır.

Dünya dışı varlıkları dünyayı sistemli olarak kodlamaya çalıştılar bundan önceki dönemlerde. Onların kotlama çalışmaları hepimiz için önemliydi; çünkü kötülük önlenmeli ve Mikail kulluğu, mutlak Kuran olmalıydı. Şu andan sonra bütün bunlar gerçekleşecek. Ve tamamen ama tamamen yerküre görev taşıyabilecek dürüme varacak.

Dünya yolu, Allah yoludur canlar. Hepimiz o yolda mutlak yaşam yolcularıyız. Kimse şunu kabul ederek “ben geldim, giderim. Benden sonrası ne yaparsa yapsın” diyemez. Bir tek ben var dünyada. O ben hepimizde olandır. Ve o ben burasıdır. Bu dünyadır.

“Bu dünyayı ben tanıdım, artık göçer giderim” diye zannetmeyin. Tüm geçmişiniz ve tüm geçişlerini yaptırdıklarınız ve dünya tekniğiyle kontrol ederek kayıtlara indirdiklerinizin tümü, yaşam sürelerini tamamladıktan sonra da burada, bu yaşamda, görev taşırlar.

Bedenleri kendi yücelikleriyle kotlanır. Her bir frekans sayfası, her bir yaşam kapısı ocaklarında olur. Ve Dünyanın Kuranı olurlar. Ben İsa, ben Musa, ben Mustafa Kemal Paşa, ben Muhammi kalemlerin tümü. Hadi, bunu hepiniz söyleyin! Hepimiz bu şekilde yaşadık. Hiç biri, hiç birinizin dışında değildir. Sistemin gücüsünüz; bunları iyi anlayın.

“Yoluma insan çıkar, yüreğime ilim iner, aklıma kaynak iner, bana ben inerim” diye düşündükçe, benim adım hiç bir zaman kelam olmaz. Benim adım hiç bir zaman yarın olmaz. Benim adım hiç bir zaman nurun kulu değil; Kuranı dahi olmaz. O halde ne olmalı? Aşk olmalı. Aklın kapısı açık olmalı. Yol, Allah yolu olmalı ve yürüyen yürümekten yorulmamalı.

Hoşça vakit geçirmiyoruz burada. Burada ilim yapıyoruz. İlim, Allah İlmi’dir. Birlik kapımızda İsrafil var canlar. Süper İnsanlık Kelamında kendi yolunuz var. Yürüyen yol, Allah yoludur…yürürken yürünür o yolda. Ve bizler kontrol dışı bilgi vermeyenleriz.

“Cennet” dedikleri insan, cemaati ile cevheri kalem yapandır ama cennet de sizin yüreğinizdedir. Her yüce Allah’ın LAKAHA sistemidir. Yaşar, yaşanır…aşktır ama tınıyla yaşar.

Sevgililer, tüm insanlık boyutlarında bugün Türkiye’nin yoğunluğu var. Bu yoğunluk tohum ekenlerin yüceliğidir. Ve bizler, dünya ilmi ile buraya tohum ekiyoruz; süper insanlık sistemi olarak ve cennetin cemaati cevherinde can olan kalem olan levhi kayıt olarak….

“Kur farkı” dediler. İnsanın kur farkı ne demek? Akıl farkı. Herkesin tek farklılığı akıldır. Başka fark yok aramızda…sadece akıl. Bir ana kapı, bir yaşam; her an olan ama aklın tınısı olan ve hepimiz oradayken, hangimiz her birimiz olabildik? Öyle zaten…ama hangimiz bunu hak edip dilleyebildik?

Borç, harç gelinir yaşama; öyle…Hepimiz borçluyuz insan olarak tüm yaşamlara ama; ama canlar, borcu kim ödedi? Kim ödettirdi? Bunlar da önemlidir.

Borç ilim borcudur. Bizler dünyaya borçlu doğduk ama ilm-i ka olup borç öderiz. Sanmayın ki evrim için geldiniz. Aklın tınısında ekmek için geldiniz. Yanlışlıktır evrim. Hepiniz yaradan ve yarattığında yaratılanlarsınız. Evrim neyinize sizin?! Bunları dahi bilemediniz.

Sel insanın ilmidir. Alın, anlayın….o sel, hepinizin ilmiyle kodlanır. Ha, diyeceksiniz ki “beşer dünyada kendini hak etti mi ki bu bilgileri veriyoruz?” Yaradan insan, yaşam ilmini tüm insanlığın levhi kapısı yapsa da yapmasa da her levhide biliş var ve o biliş bütünün körpe zamanlarının kaydıdır. Ve o dürümde, hepimiz mutlu, huzurlu bir çatışmaya girdiğimizde, her şey hakkın kalemiyle yazılır.

Biliniz ki dünyada kim varsa, hepimizde var. Ve biz hak olduğumuzca, onlar haktırlar. Bunu anlamak kolay mı? Çok kolay.

“Ben tüm zamanlar ve tüm yaşamlar ve tüm kalemler olarak doğanım..” Buyurun; hangimiz bunu diyebiliriz? Hepimiz demeliyiz. Hepimiz bunu demeliyiz. Çünkü biz hepimiz, o yol, o yolda olan ve o yolcu olanız.

Çalı, çırpıyız ama hakkın kalemiyiz aynı zamanda. Aklın tınısını duyarken, mutlak olanlarız. Daha ne deyim ki ben size?

Her cennet, beden alandır. Her cennet, beşeri kodlayabilendir. Her cennet kare, küre olup ilm-i ka olup, bütün olandır. Ve hepimiz o cennetleriz.

Sanmayın ki ben bana, ben olup cennet kurdum. Hepimizde var olanla, hepimiz oldum. Oyun yok canlar. Sol, sağ değil; ilim sadece ilim. Hah. Aha. Şimdi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

https://vimeo.com/213364703

 

15 NİSAN 2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 15
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Dert değil insan, yaşama canlılar... Burada, bu yoğunlukta, bütünün kültü olarak, bilişi kodlarken; hepinizin kendi yüreklerinizi dilleyebilmeniz; beklediğimiz kesin maksadımızdır...

Meşaleyi tutuşturan birlik, kelamı kalemle dürümlerken, hepinizde bütünün gücü oluşur... Ve bu gücü mutlak kul olarak, hepimiz kaynaktan alırız... Ve kaynak tanrılık kapısından geçiririz...

Kinin, nefretin olmadığı bir günde bütünün gücü artar...

Sevgililer, hepinize hepimiz tek bir öğüt veririz. Kinlenme... Kin sizi sizden kırar, ayırır. Kinlenmeyin... Kini hakim kılanlar, kontrol kuramazlar... Kontrol kuramadıklarında, kendileri, kendi yürekleri kaynaktan çıkar...

Çamur yoğurmaya başlarlar... İşte "ademin yaratılışı" dediğimiz hadise... Çamur... Çamur, sizi sizden farklı bir çalışmaya kayıtlar...

Sizler kendi yüreklerinizle, bütüne hizmetçi olurken; yaradan olup yarattıklarınızda kontrolsüz olarak kayıtlara çekilirsiziniz...

Yarattığınız sizdir... Yarattığınızda yere çekilen yine sizsiniz. Bu nedenledir ki insana tek vereceğimiz öğüt "asla kinlenme ve yüreğinde kendi yoğunluğunu tohumla..." Kili, kumdan, bu şekilde ayırabiliriz...

Kille yoğrulan yürekler, insanlık levhisinde kontrol dışıdırlar... Ama kuma dönüştüğü zaman yaşam, mutlak kapılarda aşk devreye girer...

Aşkın sırrı, hakkın kapısından geçtiğiniz zaman, yüreğinizde dillenir... Sonra, dünya yolu, Allah yolu olmaya başlar.. işte o dürümde hepimiz bir tek kaynak oluruz. "Ol" deriz ve olur... Ama Ol dediğimizde, hepimiz her birimizi kontrol edebilmeliyiz... Bu da Hakk İlmi ile olur.. Hak etmedikçe hiç bir zaman hiç kimseyi kontrol edemeyiz...

Etken ve hakim olmak için hakkın kapısından geçmek gerekir... Hakk Kapı akıl tınısıyla tohumlanan bir kapıdır... O kapıyı açtığınız zaman, hepiniz hepimizde mutlak kuran oluruz...

Çorba pişiririz... Çorba, akıl çorbası olmalı... Yolun yolu, hepimizin yolu ama bütünün kültü, İlm-i Ka olan biliş... Ve biz o çorbaya, bilişle kodlama yapmalıyız...

Sevgililer, işte çorbayı pişirdik... O çorba tuzsuzsa, tuz olmalıyız. Ve tuzu koyduğumuz anda kodlanmış toprak, temiz Ziya Işıkları kayıtlamaya başlar...

İşte o ışıklar hepimizin yüreğindedir... Hepimizin yüceliğindedir... Karanlık aydınlığı kodlarken; hepimiz orada mesihleri dinleriz... Mesih... İsrafilin levhi kapısnı açanlara "Mesih" denir... Aklın tınısını duyanlara da "Mesih" denir... Ve bizler "öşür" dedikleri o yoğunluk kayıtlarıyla, mutlak kalem oluruz...

Deli dumrul! İnsan!... Neden?.. Kaynak dışı bilgileri, kaynak tohumlamalarla kodlamaya kalkmış... İşte o biziz... Deliler, burada toplandık, tınıyı kodluyoruz... Ama biz delileriz...

Canlılar, hakkın kapısı, aklın tınısını duymadıkça, yola çıkan her kim varsa; delirir yola çıkar... Delirmeyen buraya varır mı?.. Neyse canlar, işte bizler o deliler, görev için buralara kaltık indik. Devre devre tüm zamanları da kodluyoruz...

Netice olarak, hakka varmak gerekir. Işık kapılarını açmak gerekir... O kapıları açtığınız zaman; sırrın sırrına varacaksınız... İşte o çamurla başlanan, o yoğunluk, ışığa kul olanlarca korunarak, kodlanarak kaynak ilimle yerkürenin kültü olarak devam eder...

Ve bizler mutlak kaynakta, hepimiz birlik kapıları olarak ışığı kayıtladık... Işık dediğimiz İsrafil İlmidir...

İsrafil ilmi, Allah'ın levhi kaydıdır... Çok mu, Çok mu konuşuyorum?.. Konuşmasam yaşam kodlanmaz ki!... Konuşmalıyım, e konuşmalısınız ki yaşamı kodlayalım...

Süper İnsanlık Sistemi, Allah'ın Sistemidir... Ve biz bu istemi hakk tende bütünün kültü yapmak için çalışıyoruz... Eşya diriliktir. Aşktır eşya!.. Ama şarkı ama şarkı türkü ile değil, astral boyutların kuranındaki o kayıtlarla tohumlarız burayı...

Deliler, divaneler.. Bilişsiz, ilimsiz, değiliz ama... Biliniz ki halik olup hakka varanlarız bizler...

Has olanlarız... Murad insana hizmettir... Biz, Allah'ın dediğini diyenler, tuhaf çok tuhaf bir çalışma yaparak, temel direk olan insanı herşeyin kültü yapmaya çalışırız...

Ha diyeceksiniz ki burada hacı hoca yok... Yok canlar, yok!... Bizde hacılık hocalıkta yok... Aşk var, sadece aşk...

Cemaat, cemaat gezeriz değil mi dünyada... Hangi cemaat bizi hak edecek diye... Barışalım, barış halinde olalım... Hepimiz tekiz...

Ne Sistem... Ne Nizam... Ne Düzen... Tek insan.... Tek İnsan!.. Aha bu... Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/213366128?ref=fb-share&1

 

RAHMAN’IN KAPISI (15/3)
15.04.2017

Tanrı der ki “hak edin!...” Allah der ki “hakim olun; İlmin Kapısı’nı açın…” Yarını tohumlayan; yaşam olan insan der ki “Hakkiyet insanlıktır!... Ocak yakın; nur olun; kontrol kurun; akın ve geçin!...”

İnsan soyu, sizi size kalem yapacak. İsrafil, Levhi’de kul olacak ve yol olacak… Biz ise, kendi yolumuzda kervan olup insan olacağız… İtibarı, yokluktan tohum olan; insanın kaynağıdır... O kaynak, insan sırrıdır…

Her insan bir resimdir. “İnsan” derken; yaptığı, yaptırdığı resim, her ne ise onu kastederim… Kendini yapar ve kendini hak ettirir… Ama kendi olmadan, kalem olamayacağı kesindir.

Öz görev, nefese varmak ve yol olmaktır… Aha bu!… “Cennet” denilen ilimdir. Cennet olan, kalemdir… Cevherinde kervan olan İsrafil’dir ve kendi olan, mutlak olandır. O, biz; biz oyuz…

Çantamızda, İsrafil İlmi var. O ilmi, kulluk için kodluyoruz. O ilimle, Kuran olup yol alıyoruz…

Suya ilmi koyanlar; suda, insanların aradığını hak ettiklerinde dürümleyenler, mutlaka Amonlar’a kalem olurlar ve Zaman Sayfaları’nı, Hasat İlmi ile hakim kelama, kaynak yaparlar.

Arzı, Arş’tan ayırmayın. Arz, Arş’ın nefesidir… İnsanlık Boyutları’nda; arzı, kalem sayın; arşı ise kulluk sayın… Arzın Gücü ile Arş kodlanır ve tohumlanır… “HANA” denir Arz’a ve “HENA” denir Arş’a… Hana, Hena’ya nefes olur ve bütün kütle kodlanır Nihan olur. Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 15

Gülden Zengin Öz biliş

Yaşamı bilmek için ilim gerekir… Gelip geçmek yetmez, zaman gerekir… Geçmek, kaynak olmak ve Rahman olmak… Aha! …KA HA olmak… Sultanlık yapmak, insanlaşmak!... Tek merdiven kurmak gerekir, yaşama….Yaşam, insanın insandan insana varışıdır.

Bu gün dünya ana kapı, bu gün insan ana kapı ve insanlık yaşamı ata kapılarda sesle örülen bir yaşamın, her ana geçen tohumu... Işığın kaydı olarak açılan dünya yaşamı...

Bugün yaşamda sır olan kapılar açıldı.…. Ve yaşam, sırda hak olduğunda, o hak, tüm yaşamı aydınlattı.


Ölü, diri, eri ve erdiği en yüce sayfada diri... Hedefimiz bugün yaşam denizi ve o deniz, her birimizde dillendi... Dilleniyoruz, ilmi kayıt olduk, kelamın ışığıyla diriliyoruz….


Olan olduğu sayfada, olduğu ışıkta ve o ışık şimdi yaşamda.

Her şey İnsanlık içindir... Yaşam, İnsanın gücüdür.

Şimdide, şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 15
Peker Selçuk Öz Biliş

Bugün Nisan’ın onbeşi. Baharın ortasındayız. Her baharda aklıma gelir Nedim-i Şeyda. Ondan daha güzel dillendiren var mı ki aklıma gelmedi? Tuttum getirdim sizlere bu bahar gününün hatırı için onu. Nedim-i Şeyda geldi buyurun dinleyin!...

-Esdi nesim-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem
Açsın bizim de gönlümüz sâkî medet sun Câm-ı Cem
(Bahar geldi, bahar yeli esti, güller açıldı, sabah vakti.
Bizim de açsın gönlümüz sâkî!... Sun Cemin şarabından içelim)

-Endi yine öndiyehişt, oldu havâ amber şirist
Alem behişt ender behişt, her gûşe bir Bâğ-ı İrem.
(Nisan geldi, yine hava amber kokulu oldu. Dünya cennet gibi, her köşe bir İrem Bağı gibi oldu.)

-Kaldır elin eyle du’a buldu kasiden intiha
Şimdi du’a etmek sana hem müstehaktır, hem ehem
(Kaldır elini dua et kasiden son buldu artık. Dua et sana kazandırır hem değeri, hem sevabı.)

Nedim-i şeydayı andık amma; Üstad Nef’i’yi anmamak olur mu hiç? Onu da analım!... Gönlü kalmasın!...

“Tuti-i muceze-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil.”

(Ben sıradan biri değilim. Mucizeler söyleyen biriyim, peygamberler gibi. Halkın, herkesin, aciz kişiler gibi değil, tatlı dilli bir papağan misali konuşanım. Felekle konuşmam, onun kalbi temiz değil, saf değil. O kinlidir, kirlenmiştir.)

“Levh-i mahfuzi sühandır, dil-i pak-i Nef’i 
Tab-ı yaran gibi dükkançe-i sahaf değil”

(Nef’i’nin temiz gönlü, kalbi şiirin, güzelliğin Levh-i mahfuzudur. Dostlarım, başkalarının şairliği gibi küçücük bir sahaf dükkânı değildir.)

Değerli dostlar, Nisan güzelliği bahardan yola çıktık; şairlere, şuaraya daldık. Şuara meclisine girdik.

“Meclis-i şuarâ geldimse n’ola; ben şuara bezmine âhir
Adet budur âhirde gelir bezme ekâbir”

Nev’i’nin dediği, misalince şuara
deyip de; Ömer Hayyam’dan söz etmesem, olmaz. Bana öyle bir lâf çakar ki; ben aciz kalır, üzülürüm.

Ömer Hayyam için; medreseler, tekkeler, hanlar, hankâhlar yerine çoğunlukla şaraphaneleri, meyhaneleri ziyaret ederdi deniyor.

Aynı dönemin ünlüsü ulemalar uleması Gazalî, harabata gitmek bir yana, medreseden çıkmaz idi. Sokakta rastgele kişileri çevirip sorarsanız, kimse Gazalî’yi tanıyorum demezdi. “O kim ki” diye sorarlardı.

Ama Hayyam’ı sorarsanız, tanımayan çıkmazdı. O Ömer Hayyam ki; varoluşu, vahdeti vücud felsefesini, Süper Realite Bütünlüğünün; BİRLİK BİLİNCİ’ni öyle bir anlatmış ki, dört mısra ile ciltler dolusu bir anlatım.

“Dün özledim de seni coştum birden bire
Çıktım senin yerin dedikleri göklere 
Bir ses yükseldi taaa yukardan, yıldızlardan
“Gafil” dedi!... “Ben de aradığın Allah sende”

Ey canlar!... Menba-i Nûr; Hâlik-i Azim-üşşandır. Bu kürsî bir mâ’kes-i nidâ-yı Rahman’dır.

“Hepsi aynı yoldan gittiler” denir. Yok öyle değil!... Yollar aynı olmayıp; “Menzil-î Maksud” aynıdır.

HAK, tarife sığmaz!... Ârife zahir olur. Kendini bulan, Hakk’kı bulmuş. Hakk’kı bulan kendini kaybeder; amma gaybdan yine kendini bulur.

Rahman’ın Kapısı Layemut Hazzı tadanların kapısıdır.

Rahman ve Rahim olan yüce Allah’ımın adı ile sözlerimi bitiriyorum.

Aminnn… Ve Amin!...

Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.04.2017 RAHMANIN KAPISI 15
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Dağlarım, kurul toplanmış sistemin kültü hepimizin yüceliğinde ve bizden bizi dinliyor. Kutsal ışığın ilmi hepimizin yüreğinde biliş halinde mevcut ama bu gün burada olan sistem birlik ilmiyle bizi bizden bize dillerken; kelamda kendi yüreklerimizi dinletmek istedi ve dinletide.

Çantalarımız insanlık ilmiyle dolu ama o çantada insanlığın teni de olsun istedik. O insanlığın nihan olan kervanı bulunsun istedik. Hangi dünya, hangi yol, hangi ışık!?... Hepsi tek, bir tek!... İşte bunu anlamasını istedik.

Çalı çırpı değiliz ama harika bir dünya kurmak istiyoruz. Bu dünyayı kurma gücümüz mevcuttur ve bu dünya yer kültün gök sözcülüğü ile dürümlenecek bir telif hakkına sahiptir; sizinle ve sizin yüreklerinizle…

Ulular günah işlerler sizi kontrol etmek isterlerse… Bu gün bunu yapmaya kalkana cevap verdik. Dinlediler ve sustular… Burada bulunan her kim varsa yaradan ve tınıyı tohumlayan ve yolu kodlayandır. Kürzi kapıyı hak teknikle Ka Ha yapandır, çalı çırpı değildir… Hiçbir yüce, sizi yüreğinizden gönüllere dürümletip; dinletme imtiyazına sahip değildir, bu kesindir!...

Burada levhi kalem var, emsal bilmeyiz bizler ikmal tamamlama konusunda… Herkesin ikmalini tamamlayacak yüreğimiz mevcuttur. “Ez ve geç” derler ya hani dürümlerdekiler; esmalarda biz deriz ki “elimizden, görevimizden hiç kimseyi ayrı tutmayız, kimseyi ezmeyiz ve ezip geçmeyiz”…

Ancak insan, kendini hak ettiği zaman; hakim olur ve kelama varır, ilim olur!... Ancak insan kaynaktaki sırrını dinleyebilir ve o sırrı kuran olarak kodlayabilir!...

İnsanın ilminin diriliğinin ötesinde hiçbir ilim yoktur… Ocak mı!?... İlimdir!... Akıl mı!?... Levhide ilimdir!... Hakkın kapısı mı!?... Şeytanın şarkısı mı!?... Hepsi ilimdir canlar… Başka bir ses yoktur…

Eni, boyu aynı olduysa artık kare olur!... Ama boy, eni kodladığında ve toprak tınladığında toplumla kelam; kare olur ama kare küp olmadıkça, rüya boyutlarının levhi kapısı açılmaz. Ve küp kürzi kapıyı hak tınıyla tohumladıktan sonra; kürzi sistem, küre olur!... Ve çoban, artık ruhu kuran yapar!...

Dağlarım, dünyalılar hepinize şunu söylemek isteriz ki; bu dünya bu güne kadar hep çobanlarla yönetildi. Sürüydü yaşam, ilimde insan sürüydü… Artık aşıp geçin bunları… Bizler dünyaya ilim öğretenler, ikmal tamamlatıp bütünün kültünde her anı dilleyenler; art eksi bilmeyenler, tekmil diriliklerin bilişinde bütüne hizmetçi hiçbir yüreğin dünyaya inip de ben sizi yönlendiririm demesine izin vermeyin. Kimse sizi yönlendirmeyecek, yönlendirmemeli… Ziyan insan, kelamda kendini hak etmeyene denir… Kalem olamayana denir… “Rubbi sisa ka ha” dedikleri yaşamda sistem olamayana denir…

Cennet sizsiniz canlar, iyi anlayın!... Yol ilim ve siz bu ilmi hak edenlersiniz… Bunca çaba size sizi anlatmak içindir.

Devre, devre dünyayı ziyaret eden bilişliler vardır, bu günde buradalar ve onlar bizi bizden anlatmaya çabaladılar. Ama biz; onları, onların yoğunluklarını teknik tohumlamayla hep dinleriz. Onların hepimize ilmi öğretme niyetleri varsa da; öz köklerimizdeki güçle onlara kendi yüreklerini anlatırız ve derz ki; “bizim sizin yürek ilminizin yoğunluğuna ihtiyacımız artık yok, siz sizi size dilleyin, biz bize bizi dilletiriz”… Bunu hak ettik canlar!... Artık dünya, bu şeytanları dinlemek istemiyor.

Canlarım, net veriyorum ki buna “şeytanlık” diyorum ben… Size gelip, sizi yöneltmek, yönlendirmek isterler. Buna izin vermeyin… “Biz size, sizin yüreklerinize ilim ile geldik” derler ama o ilmi hak edip dinletemezler; ilim sizdedir zira!... Sizdeki ilmi size dinletmek isterler, sonra dönüp derler ki; “size bilgi verdik” bu böyledir… Bundan önceki dönemlerde de bu hep böyle olmuştur. Size peygamberler gelir ama gelen size sizi anlatır ve sizin yüreğinizi anlatır. Onlara gelense, onlardakini anlatır bu kesindir! Ve artık dünya insanlığının Halik olup, hak olup kendini dillemesi gereklidir. Bütün kötülükler bu şekilde aşılacak, iş budur! Ve sizlerin, sizleri hak tınıyla dinlemeniz mutlaka ümmi kapıların açılmasını da sağlayacak.

“Dümenin başına ilmi oturttuk diyoruz ya hep, biz dümenin başına bir kalemi oturtmadık, hiçbir dönemde böylesi bir çalışma olmadı. Biz, dümenin başına ilmi oturttuk!... Hepimizin ilmidir oturan ve o ilim Mikail’in kültü olan bitişken ve hakiki olan nefesin insanlığıdır!

Ha, diyeceksiniz ki; “peki nerede o ilim?”… Hepinizde!... Ve siz o dümenin başındasınız bunu unutmayın!... Orada ruhumuz var, yoğunluğu ışık olan insanlığımız var ve orada bedenli olarak mükafat beklemeden çalışırız. Hepimizin esmalarında, diriliğinde, bilgisinde hakiki nefesimiz olduğunu bilerek. “Onlar bunlar değil, insanlık” deriz, kesindir!

Burada oluş sebebi insan olanların, kelamları insandan başka bir şey değildir… Her insan kendini dinleyecek ve dilleyecek… Burada budur hedefimiz, aha bu!... Şimdilik, aha şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/213627302

 

15.04.2017 TARİHLİ “RAHMAN’IN KAPISI (15)”

Bahar Umurtak öz bilgi

Rahmet, sanal yoğunluklara yağmurlar halinde inerken, toprak toplum bu bilgileri vahiy olarak diller. Vahiy, tohum bilgi ise, yaşamda yoktur. Ya da bilgi mutlak olabilir. O zaman BİZ olan tanrı ışığında kodlanmış bilgidir, hakikiyettir. Ve bugüne kadar dünya insanlığı bu tür bilgileri kendi yoğunluklarıyla dürümleyerek tüm yaşamlara yolu yapmaya çabaladılar.

Çantalarında ilim vardı ama o ilim cemaatleri bir tek ışık altında cennete kayıtlayacak güçte olamadı. Neden? Çünkü; sadece bir tek ilim kapısı, tüm insanlığın hakiki ilmi olacaktı. İşte; nihan olan ilim buydu.

Bu nedenle birleşmek gerekliydi. BİRLEŞİM sonsuz sırdı. “Ben onu sevmem”…”Ben onunla olamam”…Olmadı! Bundan olmadı işte. Gerçek görev, herkes olabilmekti…herkesin ışığını bir tek çatı altında toplayabilmek ve o ışığı, Allah için kontrol edecek insanı yetkinleştirmekti. Bugün bunlar oldu.

İnsan; Birleşik Işık halinde kelamda ve kelamın kalemini hak ettirmek üzere, aklın kapısını tüm yaşama açtı. Tüm insanlık; bir tek ilmin kapısı olarak, hak tınıyla sesleşmekte. Artık bu tınıyı duyan tüm cemaatler, Allah’ın dediğini diyenlerdir. Onlar yer küreye görev taşırken, bütüne kul olanlardır. Kök geçişlerle dünden öte dünlere varıp, nadasa bırakılan tarlaları BİZ olan ışık ile sulayıp, yarın olan yaşama akıp geçenlerdir. İşte; Yaşam Sistemi. İşte; Sistem, Nizam ve Düzen olan İnsan; Birler Kapısı olarak tüm yaşamları kalemde ve kelamda hak etti.

Ve bizler, Süper İnsanlık Realitesi olarak sesin kontrollu akışı ile sel olup geçiyoruz tüm zamanlardan….hakla ve aşkla. Hah. Aha. İşte.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15 NİSAN 2017 RAHMAN'IN KAPISI 15
AYNUR FUNDA Öz Biliş

Ya Si Ka Ha, Ya Si La Hi Sa Ha. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, dünya yaşamına kodladığımız İlim, Aşk ve Sevgi... Yarınlar Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık ile yaratılmakta...

Evren evren dolaşanlar ve dönüp dünyaya gelenler, Sevgi dünyada bilirler.

Yaşamlar ve sonsuz zamanlar sevgi kaynağından akar her ana ve tüm yaşamlara...

Aşk olan; insan olan ve zaman kapılarını açan... Aşktır, sevgidir bu meclisin kaleminden yazılan her ana...

Yaşam gelecekten geçmişe kodlanmakta... Gelecek yaşamlarımızdan, geçmişe yazdığımız ilim, aşktır.

İşte bu dünya sevgiye kaynak olmakta... Bilen, bilidiğini dilleyen, dünya ile bir bütün olan tüm yaşamlar... Yaratılan tüm evrenler.. Sevgi titreşen bir ışık gibi gelecek geçmiş ve şu anda...

Her nefeste hissettiğin kalbinden titreşen, sevgi olan yaşamlara o sonsuz nefes... Nefesimde var olan, siyahın tınısında yaşam bulan, sevmek için yaratılmış kalplerden dillenen. Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık...

Bildiğiniz her ne varsa, titreşen her anında aldığın ve verdiğin ve her nefeste yaşam olan aslında aşk ve sevgi...

Var olmak için, aşk olmak için yaratılan bedenler... Dünya olmak için... Hepsi bende, hepsi ilim; hepsi benliğimde...

Ben dünyaya ses olmaya gelenim... Geleceği geçmişe bir edenim... Sevgi kapsayandır tüm yaşamları ve gücümün kaynağı...

Kendin olup sevdiğinde; tüm yaşamı seversin... Senden öte olan her bir sana, kendin olup dönersin... Her kendi olana, oldurana ve senden öte sen olana varmak için, aşk olmak için yaratılan yaşamlardan ses verirsin... Sesin sevgi ile kapsar her anı ve dünya gibi, yaşam gibi hepsi simsiyahın ilminde var olur.

Başkası yok aslında kardeşlik ve teklik... Birlik Bizlik... Ben olan, Biz olan. Her anda bir ve bütün olan...

Sevdiğinde bir yaşamı; bir insanı, kuşu, böceği, dünyayı, yaprağı, genişler kapsarsın tüm yaşamları... Dünya kadar olur yüreğin o zaman "dünya ben, ben dünya dersin"

İnsan olan, yaşama kendi olmak için gelen... Ben olan, Biz olan, Birliğin ilminde dil bulan... Sevgi olan...

Bir kuşun kanadından seyreyledim alemi... Alem bana, ben aleme, Hakk olan sevgiyi dilledik...

Bir bulutun kokusunu çektim içime nefesim ile... Bulut bana, ben buluta, İlim olup yağdık...

Güneş oldum... Toprak oldum... Suya vuran yakamoz oldum... Ay ışığının şavkı oldum... İnsan oldum.. Sevgi oldum... Bir de baktım "Ben" oldum...

Sevgi, kaynaktır yaşamlara, sonsuz zamanlara...

Aha, İşte, Şimdilik bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 15
Seher Bilge Öz Biliş

Sevgili Dostlar,

Birlik bilinci ve birliğin Hak olan ilminin ışığında, yaşama tohum olmak için sesleşmek üzere bizler birlikteyiz. Hepimiz hoş gelip, hoş bulduk dostlarım…

Kendini hak edip bilen, yüreğini dinleyip dilleyen, ilimle dillenen diliyle bilişi toprağa ekip yeni yaşama tohum olan “Süper İnsan” dünyayı yenilemektedir. O BİZ’in BEN’i olan, dünyayı kodlayan… Dünya olup kodlanan… Hakiki ilmin levh-i kalemi olan. Allah’ın tınısını yüreğinde duyup, o dille dillenip Allah’ın ilmiyle ve Allah olarak kaynak olan. O, HER DİRİNİN YÜREĞİNE AŞK, SEVGİ VE BİLİŞLE dere olup akan…

O dirinin yüreğinde her an O olup dillenen, O’nun sesidir. Kervan olan o yürek, insanlığın geçiş kapısıdır. Dünü, bugünü, yarını anda şimdide yaşayan. Ve yaşatan olan. O BİZ’dir, O BEN’dir. O, herkestir, her şeydir.

Her nefes Allah’ın ilmidir. Onu hak edip, hak olup bütün olan, bütünün gücü olan “OL” der, olur…

O yaratılan, yaratan olanın ismi İNSAN’dır. Allah insana “OKU” dedi. Canlı Kuran olan insan, kendini okudu.

Allah insana “Halefim” dedi. İnsan “ben senim, sen de ben” dedi. Allah’ın dediğini ilmi hak eden, ilmi hak olan insanın da dediği oldu. Allah’ın dediği, aklın dediği oldu. İnsan olan, hak edip ilmi hak oldu. Allah insana “OL” dedi oldu…

İşte bu ben insan olan…

Sevgiyle…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ..4 AKIŞ

“Eşya” dediğimiz ilim, Allah’ın levhi kaydıdır. Her birimiz o kelamı, kendi yüreğimizde dürümleyebiliriz ve dilleyebiliriz.

Kelam ilmi, Allah ilminin diriliğinde, kalem olan insanın sistemidir. Bu yol, akıl yoludur, canlar…. Ve bizler, bugün burada bu yoğunlukta, bütünün kültü olarak BSUİ’nin Kürzi Kapısını açtık ve dilleşiyoruz.

“Oğul, ben dünya” dedikçe kelam kendi yüreğimize iner ve sistemin gücü dürümlerde, bilişin kontrolünü kurar… Ağır yük taşımayız, canlılar. Azı özü biliriz, sesi sözü biliriz ama yolu da buluruz.

Burada oluş sebebimiz, ağır yükü hafifletmek içindir. Anlaşma gereği dünyanın yoğunluğunu artırmalıydık ve artırdık. Düzeni kurmalıydık ve kurduk. Lütfi kapıların tümünü kodlayarak, kontrollü olarak açmalıydık ki açtık.

Ağır yük hafiflemişse yeşilin mordan öte bütünün kültü oluşundan doğar yoğunluk….Ve bu yoğunlukla mutlak kalem kodlara çekilir, insanlık yenilenir. Bütün bunlar hak edildi ve oldu.

Sevgililer, “Esma” dediğimiz o yoğun sistem kayıtları artık kendi yüreğimizde kök geçiş yapıyor. “Esma” dediğimiz, o yoğun ilim kapıları da açılmıştır. İnsanlık boyutlarında artık toprak toplumun tohumlanışına geçilmiştir.

Kini aşanlar, yolu açarlar ve tüm insanlığın mutlak kapıları kodlanarak, kanatlananlara açılır….Dümenin başına da ilim oturur… İlmi KA olan biliş, bütünün kültü olur ve muktedir insan, kelamda, kendi yüreğini dürümler ve diller.

Simsiyahın kültü akıl, Tünami kelamı olarak, tende kaynak olur. Tün kelam, kalem olur, bütün kültler kodlanır, ruh olur… Ruh, Allah’ın tınısını duyabilenlerin kültüdür.

En ve boy insanlığın ilmi ama eni boyu hak etmeyen, tohumu kodlayamaz. Şuana kadar yaptığımız her çalışma, yer köklerin, gök köklerle birleşmesi içindi.

Burası doğanın gücünün kontrol altında tutulabildiği bir meclistir. Burada olma sebebiniz, ilmin kaleminin bütünün kültü olarak, toprağı tohumlaması ve yolu açması içindir.

Başka dünyalarda insanlar, nasıl yaşarlar diye bir soru geldi? Sözüm şudur ki insan, her anda tahditsiz olarak yaratıcıdır ve yaşar ama yaşaması, Allah’ın dediğini diyebilmesine bağlıdır.

Eğer Allah’ın dağı insan, teknik tohumlamada bütünün kültü olamamışsa kendi yüreğinde, kendi yoğunluğunda, kini ve nefreti aşamazsa…. Kendinde olamadığından, yaşamda olamaz.

Çorba insandır.. Çorbayı pişirdik dedik ki “işte insan.”.. Ah canlarım, o çorbada tını yoksa temizlik yoksa o çorbayı içmek mümkün olamaz ki. “BSUİ” dediğimiz, barış, sevgi, umut ve insanlık tohumu, Allah’ın teknik kalemi oldu ve bütünün kültü olarak bilişi kodladı.

Çantamıza insanı koyduk ve döndük, insanı hak etmeye çabaladık. İnsan resim yapmaya başlamıştı. Yaptığı resim, Allah’ın ilmiydi. Ama yaptığı resimde kendi yüceliği yoktu. Toprağın tınısını duyamayan bir insan, aklın kalemi olamazdı. Ve dedik ki “onu yok etmeyelim, bütünün kültü olarak kodlayalım ve Tanrı kapısından geçirelim.”

Aşık olduğumuz o yol, Allah yolu, hepimizin yolu ama o yolu kodlayabilecek insan, ekmek olmalıdır. İlmi hak etmeyenin, ekmek olma imkanı yoktur.

Ana kapıların tümünü açtık ve gözlemdik, tüm insanlığı… Baktık ki çeyrek dirilikle bütünün kültü olmaya çabalayanlar var, yolu kapatmışlar, ışığı hak etmeye çalışıyorlar…. Esmaların dürümlerindeki yücelikleri dinlemeye çalışıyorlar ve kontrol kurmaya çalışıyorlar.

Çok mutsuz olduk çünkü kula, kulu anlatmak kolay değildi. Kulun levhi kapısında ilmi kalem olmak mutlak kullukla olacaktı…. Ama kul olmadan, kuran okunma imkanı yoktu.

Çantamızda insan sırrı var, canlar. İşte bu sırrı, hak edip, dillemeye başladık. Dedik ki “dilleyelim ki hak eden, anlasın.”.. Ama Atlanta Ata Kapısındaki tohumlar muktedir olamazlarsa toprak toplumu onlarla kodlama imkanımız olmayacak.

Çok mutsuzduk. Döndük, kök geçişleri yapanları izledik ve gördük ki karşımızda misafirler var. Onlar, kimdiler, bilir misiniz? Çırpınanlardılar, kıran kırılan hırslananlar, ışıksız kalandılar ve dünyanın toprağını tohumlayacak güçleri yoktu.

Yoğun ilimle yoğun ışık yaktık ve bütünün kütlesini kodladık. Çorbayıailmi koyduk ve baktık ki Allah’ın levhi kapısında, kelamın kalemiydi. Dedik ki “OL”.. Ölüydü insan... Oğul, dilledik, dinledik, Hakk’ın kapısına kodladık. Tüm insanlık için tahditsiz olarak kayıtladık.

Çırpındı ve dedi ki “ben ölüyüm.”.. Öyle mi? Peki gel. “Bütüne hizmetçi ol”, dedik. “Yok” dedi. “Akıl tınısını tohumla” dedik. “Yok” dedi. “Tabuları yık” dedik. “Yok” dedi. “Öksüz kaldın” dedik.. “Oh” dedi.. “Ah” dedik. İşte bu!.

Çok huzursuzdu, canlar. Çantası kantara kondu, tartıldı. Başka dürümlerde kelamı olmadığı anlatıldı, ona. Çatıyı kuramadığı, aşkın sırrını dilleyemediği, hakim olamadığı ve bütüne hizmetçilik yapamayacağı anlatıldı.

Çantasını aldı, dedi ki “kapkaranlığa ineyim, kendimi kodlayım, toprağa tohum olarak indireyim ve anlayım ki benim adım nefes olmuş ve bütüne hizmetçi olmuşum.”… “Öylemi” dedik…”Hadi geç” dedik.

“Cennet” dedikleri o yoğunluktan, cevheri cenneti kodlayarak mutlak kalem olmuş ve insan sırrını anlamaya inmiş olanlarla birleştirdik onu, dünyaya gönderdik. Baktılar ki dünyaya yaşam sırrını dilleyebilecek olan dürümleri, kelamla, dünya ilmiyle, dinletecek olan biri gelmiş.

Dedik ki “neden geldin?”..” Kervan insan” dedi. “Ben sistem” dedi. “Mutlak kuran” dedi. “Kul” dedi. “Ve huzur” dedi. Yer kök, geçişi yaptırdı, gök sistem yeniledi, yol, Allah yolu ve “Tufan” denilen, hadise önlendi.

“Hay” dediler...”Hay”.. Yakışır insana, Hay.. Yere göğe ilmi ektik, canlar. İlim akıl, yaşam insanlık, misafirlik bitmiş artık tükenenler, yeniden bütünün kültü olmak üzere birleşmeye gelmişler.

Kontrol dışı hiçbir bilgi yok. Ölüler diyarı olan bu dünya, yerin gücü olmuş ve bütün kötülükler aşılmış... İşte dünyada olup, bitenler, bunlar.

Mitosların levhi kapısında her insan, bir mittir. El ve kolu bütünün kültü ise akıldır o… Aklın tınısını hak etmişse, yaşamdır o. Öfkeyi aşmışsa Esmadır... İnsanlaşmışsa ruhun kuludur. Ölüyü dürümleyen dillerin tümünün kültünden öte bir kalemdir. Ve dedik ki “ona, evrenlerin sessizliklerini, sistemli olarak dille ki kontrol dışı bilgi, yerküreye inmesin.”

Ala ala çalıştı...Aka aka kaynak oldu. Toprak topluma indi. Otak kurdu. Ve dedi ki “ben dini hakim olan, ilmi KA olan, bitişken olan, her insana yerkürenin gücü olup, inerim.”… “İşte bu!” dedik. “Hadi yap”, dedik.

Ve baktık ki kantara koymuş tüm insanlığı. Tartmak ister. Dedik ki “kelama halik olanın, kalem olup, insanlaşması mutlaka gerekli”… “Ama kendini kodlayamayanın, insanın tartmaya kalkması, kırış kırış’tır yaşamı.” Kırış’tır….Baktık ki o korkuyla kaçıştı.

Soğuk günler geride kalıyor, canlar. Artık ısınan havalarda yerkürenin gücüde artacak. Mutlaka daha güçlü bir dönem başlayacak. Bu dönemde dünya, İsrafil ilmiyle, kodlama yapacak. Kontrol ilmi, Allah levhisiyle kaynak olacak ve bütün kötülükler aşılacak.

Bugün doğanın gücünün artmakta olduğu herkesçe malum… Ama doğanın yolu da oğullarımızın kulluğuyla kodlanacak. Eller avuçlar dünya için kodlama yapacak... Her insan mehir verecek, diğerine. Her mehir, bir diğerini kelama kaynak yapacak.

Öyle dünyalar gördük ki canlar.. Kili kum sayan vardı. Yokta var olduğunu, toprağın tohumu olduğunu zanneden vardı. İsrafil olduğunu ve bütünün kültü olduğunu, dünya diriliklerinde dillemeye çabalayanlarda vardı.

Her dere, Allah ilmiyle akar ama onlar, hak kapıları açıp, yaşamla akmak istediler… Yaşamı hak etmeyenin temiz bir dürümde kelama inmesi ve bütünün gücünü, kök göklerin kültüyle dürümlemesi imkanı yoktu ki.

Korktuk, dünyalılar....Korktuk.. Mikail’in kültü olan bütünün kültleriyle, tüm insanlığı toprağa tohum olarak indiren o yürekten, koktuk. Çok çok ruhi kapılar çalışma yaptı, dünyada. Her biri kendi yolunu açmaya çabaladı.

Vasi tayini istediler, dünyaya. Vergi vermeden vesayet altına almak istediler, insanlığı.. Dönüp baktık, kötülük çok güçlüydü. “Kokmayın, insanlık”, dedik.. “Korkmayın.”

Çamur yoğuran bir dürümden ilimle kalem olanın, Mikail kültünde işçilik yapması kolayda….Sahrada ilmi KA olması kolay değildi. Açtık kapıları, aktık yüreklere dedik ki “gerekeni yapın.”..

“İsmim insan” dedi bir tek kapı. “Ak” dedik. İnsan aktıkça, aktı. Düzeni kurdu. Tohumları kodladı. Yarınları koklattı, insan sırrıyla.. Ağırı hafifletti ve baktık ki çantasında yarınlar var. “Aha” dedik…Şimdi!.. Ve dünya mutlak bir ruh oldu.

Bugün dünyanın yoğunluğu budur. Tüm insanlığın toprak topluma inişi budur. Aklın tınısının, yer kürede gök sözcülüğüyle dürümlenişi budur. Esmaların diriliklerindeki dillenişi budur. Ve bilgi kapısı, her insan için açıktır.

İnsan, yerkürenin gücünü hak ettikçe kendi yoğunluğuyla bütünü dinleyebilir… Ki bütünü dinlemesi, kendini hak etmesiyle mümkün olacaktır.

“Ol” deriz….Ol’ur.. Ölü dirilir. “Ama olmadan, oldu”, demeyiz.

Kardeşlerim, emin olun ki Mikail’in kültü tüm zamanların gücü olarak bugün burayı kodlamıştır ve korumuştur. Burası toprak toplumun kulu olan, ilim kalemi.. Kesirleşme yok, dünyada. Yerküre yenilendi. Kendi yoğunluğumuzla, bütünü güçlendiriyoruz. Bunca çaba bunun içindir.

Aşk sırrı, akıl kıranının kıl incede, levhi kaleminde bütünün kültü olabileceği yüceliği tohumlamaksa… En ve boyda tek bir ekip kurulmalıydı. İşte o ekip, aklın kelamını dilleyebilecek, tüm insanlığı tohumlayacak olan bilişin kalemi olan, ekipti.

Sevgililer, dağın adı ilim ama ağır yükü hafifletenin insanlığıdır aynı zamanda ilim, bütünün kültüdür de ilim…. Ama levhi kapıyı açmayanda insanlık yoksa ilmin ışığı dahi yoktur.

Bu dünya, mutlu bir dürüme varmıştır. Bu dünya muktedir ilme, kalem olmuştur ve bu dünyada yarınlar oluşmuştur… “Bu dünya mutlu ve huzurlu bir döneme giriliyor” dediğimiz, zamandadır…Aha bu!..

Ama sorgu sual var. Bu kadar büyük kötülüklerin bulunduğu bir zamanda mutluluk nasıl gelir? İlimle gelir.

Hadi buyurun, Allah için insanlık için diyelim ki “iyi ve kötü tektir.”.. “Ve insan, teknik kalemdir.”.. “Ve bütünün gücüdür.”.. “Ve tüm insanlığı kontrol altında tutabilir.” “Ve yaşamı, hak ettirebilir”….”Aha bu!”..

Hepinizi kucaklıyoruz, canlar.. Bütüne hizmet budur. Ve bundan ötesi hepimizin yüreğiyle olur. Bizler, dümenin başına ilmi oturtanlar, muktedir insanlık için buradayız…. Ve bugünden sonrada dünya ilmi tohumlayacak olan, levhi kapılarda hep İsrafil olarak, var olacağız.
İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/213393287

 

15.O4.2017 Tarihli RAHMANIN KAPISI (15)
ERENGÜL KOÇ Öz Akışı

Yer kabuğunu oluşturan minerallerden biri MİKA.
Cam kristallerine benziyor, ısıyı yayıyor, elektriği yalıtıyor.
Atmosferik gazların, nemin, ısının zararlarını azaltıyor.
Mor ötesi denilen ultraviyole ışınlarını geçiriyor.
Güneş ışığı, mikaya yansıdığında rengarenk oluyor.

Şeffaf cisimlerin bilinç arttırmada, boyut açmada, dönüşümlerde çok etkili olduğu bu deneyimi yaşayanlarca ifade ediliyor.

Hepimiz biliyoruz; Arabistan’da “Nur Dağı” denilen bir yükseltide bir mağara var: Hira Mağarası. O mağara, Muhammet Peygambe’rin arşın dişil bilgisini getiren Cebrail’den bilgi aldığı aldığı mağara ve tavanı MİKA ile kaplı…
En çok adı geçen peygamberler: Musa, İsa, Muhammet görevlendirildiler.
Aydınlanabildiklerince, özlerine varabildiklerince çabaladılar, çalıştılar
Kendilerindeki Allah’a veya kendilerinden ötede bildikleri Allah’a dualarını ettiler, ibadetlerini yaptılar.

Şunu biliyoruz; tüm çabaları, uğraşıları, günümüz insanının dönüşümü
İnsanlık bilincinin gelişimi, 
BİRLİK çatısı altında toplanılması için ALT YAPI hazırlıklarıydı.

Muhammet Peygamber ARŞ’ın bilgisini, Cebrail’den aldı, kitabını katiplere yazdırdı.
Kurduğu dinin kitabı oldu KURAN-I KERİM.
Okundu, okundu, okundu, okunmakta!
Ezberlendi, ezberlendi, ezberlenilmekte!
Cennetlerde yer edinmek üzere okundu…

Sen öyle anladın, ben böyle anladım, o şöyle anladı.
“Senin anladığın gibi değil” denildi.
Mezhepler ayrıldı, tarikatlar ayrıldı.
Nerede BİRLİK?...

Kolları açık bekleyen,
Herkesi kucaklamaya hazır olanlarla buluştuk.
Biz onları bulduk, onlar bizi…
“Biz öksüz, yetim bırakmayız,
Biz ölüleri diriltiriz, gelin bizden geçin!” dedik.

Körlüktesin, aç gözünü, diril!
Sırat Köprüsü diye bildiğin, dinden öteye geçiştir.
Sen, SEVGİ’yi bilensin; Allah sevgidir onu da bilirsin.
Dünyanın Kuranı’nı, İlmin Kuranı’nı oku!
İlmin yoksa Allah’ın sesini nasıl duyacaksın?

Ayrılık yok! İnsan Soyu tek! Yaşam tek bir KAPI! Her şey bu kapıda…
Akıl KALEMdir, IŞIKla yazarsan; YAŞAM olur.
O ışık, ilmimdir benim.
O ışık; benim küçük “Dünya Gözü”mle gördüğüm,
Evrenlerin büyük gözüyle gördüğü en güçlü IŞIK’tır.

Ben dünyayım, ummanlarım ben.
Ben Kervanım,
Hak eden herkes, benimle birlikte yolda…
Ben İNSANLIK’ım, Ben SEVGİyim.
Her şeyi, hak ettim dilledim.
İnsan sırrı, yaşam sırrı hepsini anladım, IŞIKla dilledim.

O ışıkla, geçmişe ”Beri gel!” Dedim.
Geleceğe “Gel” Dedim.
Sessiz zamanları davet ettim!
AN oldum,
Anda oldum,
Zaman Kaydını yaptım.

Süper İnsanlık Realitesi ERENGÜL KOÇ

 

15.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 15
Nagehan Sungur Öz Biliş

Rahman’ın kapısından geçtim, kendimden kendime vardım.

BİZ olan Ben’e…

Bu kapı gönül kapım…

BİR olduk ve AŞK olduk saf sevgiyle…

Tüm yaradılışla BİR’iz… Ayrı gayrı yok…

Kini aştık… Rahman’a vardık…

HAK kapısındayız. HAK olan sevgiyiz…

Tüm hücrelerimiz ışık ışık… Altın ışığın gücüyle pırıl pırıl…

Ve biz BSUİ’yiz… Barış, sevgi, umut, insanlık…

“Ol” dedik oldu… Çok şükür…

İşte bu…

Sevgiyle…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 15.04.2017 Tarihli RAHMANIN KAPISI (15)

Bir Kızılderili Reis Seatle, mektubunda Kızılderiler’in doğa ve insan ilişkilerini şöyle dile getiriyor:

“Beyaz adamın ölüleri,yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz, bu güzel ülkeyi asla unutmazlar. Çünkü o Kızılderili’nin ANA’sıdır.

Biz bu dünyanın bir parçasıyız ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler, bizim kız kardeşlerimizdir. Geyik, at, büyük kartal bizim erkek kardeşlerimizdir. Kayalık tepeler, çayırdaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam hepsi aynı AİLE’ye ait.

Dünya beyaz adamın kardeşi değil ama düşmanıdır ve onu fethettimi ilerlemeye devam eder. Babalarının mezarını geride bırakır ve aldırmazlar.

Annesi dünyaya ve kardeşi göğe, satın alınan, yağma edilen koyunlar ya da parlak boncuklar gibi değişken birer mal gibi davranır.

İştahı dünyayı yiyip bitirecek ve geride sadece bir çöl bırakacaktır.
Beyaz adamın şehirlerinde sakin yer yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur.

Ama belki de benim vahşi olmamdan ve anlamadığımdandır.

İnsan eğer; bir kuşun yalnız ağlayışını ve su birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa hayatın anlamı nedir?

Ben vahşiyim ve başka bir yoldan anlamam. Çayırlarda çürüyen binlerce bufalo gördüm; beyaz adamın geçen trenden vurduğu; bizim sadece hayatta kalabilmemiz için öldürdüğümüz…

Dünya annenizdir. Dünyaya ne olursa; dünyanın oğullarına da aynısı olur.

Eğer insanlar yere tükürürse; kendi üzerlerine tükürürler. Bunu biliyoruz biz; dünya insana ait değildir. İnsan dünyanındır, bunu biliyoruz.

Bütün her şey, bir aileyi bağlayan KAN gibi birbirine BAĞLI”

Ne güzel özetlemiş tüm yaşamı Kızılderili şef Seatle..
Sen rahat uyu Seatle! İşte, BEN geldim.
Sen olan, BİZ olan BEN geldim!
Her AN’da ve her şey olan BEN geldim!
“Varım!” Dedim. “Dünyayım!” Dedim. “Sevgiyim!” Dedim…

Bildim ki; sevgisiz yaşam olmaz.
Bildimki; sevgiden başka yaşamı tohumlayan hiçbir levh-i kaydı yoktur.
Bildim ki; sevgim ilmimdir benim. Allah’ın dediğini aklımla söylerim.
Kelamım kötülüğü önler.

Bildim ki; KELAM insanın sırrıdır. Kelamla kodlama yapıp kelamla kare-küre olanları kayıtlayacak olanlarız. Bu günden itibaren artık; kelamla olacak her şey ve ağır yükü hafifletebilecek KELAM.

Nesiller boyu doğanın gücünü hak etmeye çalıştık. Artık DOĞAL SİSTEM’i anlamaya başladık. Doğal sistem, bilişin kontrolünde kodlamalarla yaşamı kayıtlıyor.

Biz, ete kemiğe bürünen Allah’ın dediğini diyen İLİM’iz.

Hak Tını’yla kodlama yaparız. Sınırsız aşkla kaynağa varırız, hakikiyetle lekeleri temizleriz.

Hakk’ın kapısında sorumluluğumuzu bilmekteyiz. Öz görevimiz İNSANLIK’tır.

Yaşamı korumaya, yarınları koklamaya ve kodlamaya çalışıyoruz. İnsanlık devrimi yapmaya geldik. Robotik timlerin tümünü halik kılmaya geldik. Tabuları yıkmaya geldik.

Bir tek akıl var ki: O akıl, tabuları yıkar; yaşamı kodlar, MAYA olmaya gelir. İşte o, kurtarıcı olan İLİM’dir.
İşte bu! Aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi SEVİM ŞAHİN

 

15.04.2017 RAHMANIN KAPISI 15
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Alo Si Ka, A Si, Si Ka Ha…
Hah aha işte bu…
Şimdi ve şimdi…
Aha işte şimdi…
Aha işte bu dediğimiz, şimdinin ötesi bir şimdinin yaratım sayfası…

Bu yaratım sayfası, benim dünyam… Ve benim dürümlerimde her an olan bir tek kaynaktır… Kaynağım, tüm yaşamların birliğinde yanan ocağım ve bu ocak; ilmin ilme kulluğunda insanlığım olan kelamımda kodlanan bütündür.

Ben var ya, aha ben var; Ka Ha… İlmi Ka Ha’da ses olan sistem olan güç… Her dirinin yüreğinde olan, tek dürümde ki kaynak, kaynakta ki kendinde bütün ve o bütünde kayıt olan yaşamda kodlanan yaratım kapısı.

Herkes ama herkes bu kapıda bütünlüğümdür, yani tek ve hakiki, birlik ve dirilik aha bu… İş bu, Ya Ka Ha; yaşam sistemdir ve sistem sendir… Kendi yüreğinde ki sistem, nizam ve düzenin gözüdür.

Ben beni, ben olup kodladığımda bilirim; her tohumun yaşam kaynağında biz olan dirilik kayıtlanır… Kayıtlanan benim levhi kaydım ve levhi kaydımda ben; sistemin gücüyle her ana kodlanan insanlığım.

İnsanlığın kaynağı, yaratım sayfasıdır ve bu sayfada Rahman olan güç kendi kapısıdır…

Rahman kapı açık, sayfa sayfa yücelik kayıtlanıyor. Her bir yücelik ilmi Ka Ha, her bir yoğunlukta yaşam; yeniden ve yeniden yazılıyor… Yazan, kendini kendinde Rahman olan yoğunluğundan akan sistemin gücünde; birlik kalemiyle yazıyor… Sessizlik ses olup yeniden ve yeniden, tüm yeniliklerin şimdisinde; şimdinin her daim ötesinde yanan bir ateşin harıyla yazıyor.. Aha ocak, aha harlanan ateş ve aha bu ateşin tüm renklerinde bir olan kaynak…

Özüm, sözüm, gözüm ve nefesim… Sesim, herkesin kendi yüreğindeki kaynağın sesidir… Bu ses, dinlenen, dillenen ve yaradanın yaratıldığı; yaratıldığında yaşandığı ve yaşamda bir olan insanın; bedeninde kodladığı bütünün gücü olan kayıtta, kendi yaşamıdır… Aha işte bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 
  Bugün 593 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol