Birlik İlmi
  SES KAPILARI - AKIŞLAR 3
 

SES KAPILARI AKIŞLAR

07.2016 27.SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

-Bizi dinlemeye gelen bütünlüğe hitaben…

Devinimi çok hızlandırdık. Burada oluş sebebi Allahın tınısını duymak içindi. Allahın tınısı, aklın tinsel tekniği ile kodlanır ve yoğunlaşır.

Buraya görevliler indiler ve soyumuzu kodlamaya çabaladılar. Kıran kırılan her ne varsa, her neredeyse geri çekilmesi gerekiyor diye sayfa sayfa kontrol kurmak istediler.

Çorbaları, çorbaları, çorbaları hak etmeye çalıştılar. Her bilgi bir çorba halinde kodlanır ve tüm zamanlara koklatılır. Herkes kendi çorbasını pişirdi ama bizim çorbamız çok değişikti. Bu çorbayı tadan şaştı, neden böylesi bir çalışma oluyor diye…

Aha, köklerindeki gücü anlamak sorumluluklarındaydı ama birlik kelamında bu çalışmaları hak etmek ve anlamak kolay değildi.

Kapkaranlıkta ışık halinde bir levhi ko; vurmadan, vurulmadan sisteme görev taşırken, hastır ve haktır diyerek yerin gücü oldu!...

Ne ilim, ne de has ışık hiçbir şeyin anlamı yok diye düşünüldü çünkü bundan evvel yaptıkları çalışmalar bu mecliste hakikiyetin levhisinde yoktu… Dediler ki; “önümüzü hak edelim ve bilelim, nereden nereye vardım, niçin bu meclis çalışması bu şekilde yapılıyor?”

Hazır oldukları an ilme varacaktılar ve dinleyecektiler, bu gün buraya geldiler ve bizleri dinlediler. Barış haline geçtiler, yaşamı hak etmek istediler. Kısır bir dünyaya kök geçiş için vardılar ve yollarını kontrol etmek istediler.

Huzurla gelmediler, ışıkla da gelmediler. Kili, kumu hak etmeye çalışarak geldiler. Biz ise öz görevli olarak onların yoğunluklarını kodladık ve tabuları yıkmaları için çabaladık.

Zaman kelamında tabular oluşur… Bu tabuların çoğu kodlanmış yaşamları da tohumlar. Ama çokları da koruyucu kaynaktan çıkar ve Lütfi kelamda bütünün gücünü kodlar. Kontrol dışı bilgileri de kayıtlar.

Biz ise bütüne hizmetçi olmaya niyetli olarak çalışırken, kardeşlerimizin görevinin hakiki levhiye kodlanmış olarak çalışırken; kayıtları da hak etmelerini sağlayacak ışıkla yapılmasını bekledik.

Israrla dünyayı kodlamak isteyen onlar, kontrol dışı ilimle kendilerini hak ettiklerini anlattıklarında; ki anladıklarıydı, artık yerin gücünü de hak etmek istediler.

Cennetin adının cevher olduğunu, yola girenin kervan olduğunu, ağırın hafiflediğini ve bilişin kodlandığını anladılar. Ve bu gün artık tufanı beklemekten vazgeçtiler.

Dünyanın yolu artık ilmin yoludur. Kıyamın bu olduğunu anladılar… Kıyamın, ilmin kelamına varış olduğunu anladılar… Ve dünyanın ekibinin, ışık ekip olduğunu anladılar…

Turkuazın kuranı olan insanın, yer ve gök olduğunu anladılar. Çerçevesiz bir dünya gücünün dürümlerde bulunduğunu da anladılar…

Daha da önemlisi, diriliklerin gücünün öz görevlilerce kürzi kapılarda kodlandığını gördüler…

Çayı hepimize ait bir ışık olarak bildiler… O çayın deminin ilim olduğunu anladılar… Ve toprak topluma tohum olan ışığın bütün olduğunu bildiler…

Ve bizler; onlara, yeni dönem için yaşamı zikreden ilim verdik!... Astral boyutların görevinin nesiller boyu yüreğe inecek güç olduğunu bildiler…

Sultan, “ben dünya ve dünya ben” diyen birlik, artık ruhi kapıların tümünü göreve alacak gücü dünyaya indirdi. Dünya ölü bir planet olmayacak, bu kesin!... Doğan güç, Allahın gücü olacak, bu kesin!... Bütün kütle kodlanmış olacak bu kesin!... Merdiven kürzi kapıda ışık olacak, kesin!... Ve rahman kulu, Allah kulu olup düzene inecek, kesin!... Arzın gücünü arttıracak olan budur!... Ve bundan ötesi yaşamdır!...

Atonların topraklarına tohum ekmelerine karşın, ışığı hak etmeleri de gerekliydi. Bunu sağladık… İşgal altında olunamayacak bir zamanda olduklarını anlattık. Kiri pisliği temizlemeden yaşama inilmeyeceğini anlattık.

Herkesin kardeş olması için birler kapısına gelmesi gerektiğini anlattık… Ve devinimin arığını anlattık.

Artık dünya yolu, aklın yolu olmalıdır… Ve herkes bir tek kapıda olduğunu anlamalıdır!...

Sevgililer, dümenin başına insanlık ilmini oturtuyoruz!... Bu günden itibaren insanlık ilmi o dümenin başında olacak!... Ve dünya dümeni, Allahın dürümlerindeki o yücelikle kodlanmış olarak; yaşamı kodlayıp, tohumlayacak!...

Anlaşma buydu ve biz bunu yaptık!... Hangi anlaşma diye sorarsanız!?... İlmin anlaşması… Kiminle yaptık!?... İlimle yaptık… Biz ilimle anlaştık, bu kesindir!...

İlim diri midir!?... Diridir!... İlim, kalemdir!... İlim, akıldır!... Ve ilim, mahrektir!... Ve biz ilimle anlaştık…

Başka anlaşma yaptığımız yüce levhi yoktur… Diyebilir misisiniz ki ilmin diriliği yoktur?... İlimden öte bir dirilik yoktur canlılar, anlayın!...

Kısa ve öz verdim, biz; ilimle anlaştık ve zamanı kodladık işte bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/j1ZEj6i-Uok

27.TEMMUZ. 2016 TARİHLİ SES KAPILARI (19)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ

Sayfa sayfa yoğunlaştık ve diyoruz ki “öfkeyi aşın, yolu açın, sistemin gözü, insanın gücüdür, anlatın.”… Yaşamak; hak etmek, haliki hakta, has olmak ve bitişmek demekti.. Bilgi ilmiyle, hakiki insanın sisteminin, bilgelik levhisinde birleşmesi… işte bu!.

Cemaat, cemaat görev taşındı, yaşamda. Her cemaat, bir kelam ilmi, kodu oldu. Tükenen dürümlerde herkes kendine, hakiki ilmine varmaya çabaladı… Dediler ki “insan, kendini bilen, kendini hak eden ve yolu bulanda, kendi olan.”…Değerliler, işte insan budur!.

Dağ, ben dünya ve dünya ben... Kopup giden yaşam, hepimizin gücüdür. Bugün burada olan, bizimle oldu. Bizler, dünyanın görevlileriyiz. Her şeyin İsmail-i kalemden öte insanlık kelamıyla olduğunu bilmekteyiz.

Çatı kuranların çoğunun kontrolü kaybettiğini de görmekteyiz. İki merdiven, tek kelamda birleşmedikçe, yol, nüve olan kullukta, bütüne hizmet edemez. Aha bu!.

Şikayet etmeyin, dün ölü olan artık dirildi. Ve bizler, bilgi kalemleriyle buradayız… Yüksek öz görevlilerimiz burada, bu yücelikte, merdiven olarak çalışıyorlar… Üzerimizdeki güç arttı. Kısır zamanlar artık kodlanmış yaşamlara dönüştü. Üstün çalışmaların göreve kükreyen düşleri çektiği kesin.

Yeni dava, Allah ilminin davasıdır. Kupanın, sistem olduğu artık insanın kelam olduğu…. Ve bitişen zamanların, kaynak olduğu anlatılmalıdır.

Dünden öte dünlerde bilgi kalemleri yaşamı yazdı. Bugünden sonra mutlak kullar, tohum olacaklar ve zaman, kelama kalem olup, bütünün gücü olacak.

Canlılar, Rahmana kul olmak, Ka-Ha olmak ve taht olmak, hepimizin gerçek çağrımızdır. Yüceler, yüksek güçler olarak doğdular ve kodlandılar. Yüksek gözler, bütünün gücünü gördü ve dürümledi. Erdiğimiz en güçlü zaman ışığında, merdiven olduk.

Ayrı gayrı bitti ve bütün kötülükler aşıldı. Bundan sonraki dönem daha yüce canların, yerküreye indikleri dönem olacak. Ve bizler, Mikail’in gücü olan birlikler, toprak topluma, tohum olarak, cemaat olup, görev taşıyacağız.

İyi ve kötü, Allah’ın levhisinde, teknik kalemde, birliği kayıtlar. Kili kum, kumu kil sayanlar Mikail’in gücünde bitiştiklerinde, ayrılık biter. Seyredin zamanı o gün. Cümle yolcular, bütünün gücüyle birleşip, kapıları açıp, yaşam sistemleşmesiyle kelama varıp, bitiştiklerinde…. Kupa, Allah kupası olacak.

Çalı çırpı olmayan zamanlar, yer ve gök olup bütünlenecek… Aha, geçişler tamam. Yer, gök, insan ve biz artık bitki hayvan ve her şeyin gücü olarak bu çalışmaya dahil olduk.

Süper İnsan, Süper sessizliği dürümlediğinde artık daha yüce bir çalışma kapı açar…. Ve birlik kalemiyle, dirilikleri kayıtlar.

İsmimiz, ziyan olmayandır. Aha bu. Ve ziyan olmayan zaman sırrında, Ka-Ha olup, bütünlenir. Şikayet etmiyoruz ama isim zikretmemizi istemediğini biliyoruz… Sultan, biz seniz, bunu zikretmekti amacımız… Ama ismini dilletmek istemedin.

Emin olun ki dünya yolu, aklın yolu oldukça hikaye dinler gibi bilgiyi dinleyenler, yerin gücünde bizi dinlemeye çalışmalıydılar.

Ayrı gayrı yok… Şükür ki yok. Ev ev gezip, size sizi vermeye çalışan birlikler, bugünden itibaren artık yaşam ilmiyle çalışacaklar.

Kare Küp, Küp Küre, her şey görev ve biz o görevi, bütünün gücüyle yaptık… Atlantalı analar, arzın güçleri, biz sizdeyiz, unutmayın.

Yol yol olan dünya, Kuran olup kodlandıkça mutlak kulluk yapılacak.

Korkmuyoruz artık dünya yaşamından. Korkmuyoruz, sultanların sultanlığında mahrekte, bilişte, kaynakta oluştan….. Korkmuyoruz, yürüyen dünyada kontrol kurup koşuştan… Korkmuyoruz artık sayfa sayfa yaşamaktan. Zaya-Ziya-Ka-Ha, insan…. Biz seniz, Altın Işık… Biz, seniz, unutma.

Dağlarım, ilmi kapıların tümünü açıp geçtik. İşte bu!.

Değerliler, hepiniz sevgiyle saygıyla geldiğinizde biz, sizi kucaklarız. Hoş geldiniz. Burada oluş sebebiniz bizim için de huzurdur. Öfkenizi aşıp gelmişseniz, ne mutlu size…. Çünkü yolunuz aydınlıktır.

Bugün artık zamanın kapıları açıldı ve bizler buradayız. Şikayetim var mı? Asla yok…. Ama lütfi kalemlerin, lütfi kapıların, insan sırrında, ilmi kalemde, bütünün gücünü…. Tohum olarak bilişe kayıtlamaları, mahrekte, insanın kaynak oluşunda, öz görevdi.

Canlarım, Rahmana kulluk, aklın kalemiyle olur… Bizse, aklın kelamı olarak, bütünün gücünün tüm zamanların küpeleri kayıtladık.

Bizim elimiz, dünya yolumuz düzen, insanlık kelam ve biz o kelamda, hak kapı. Ayrılık yok… Dünya yolu, Atlanta Ata Kapılarının gücünün, öz görevlilerin kürzi kapısındaki yüreğindeki güçten, ötedir.

Canlarım, sıkıntı yok. Şuanda her şey iyi ama daha da önemlisi bugün burada olmanız özel çabayla olacaktı ve bunu hak ettiniz… Buda mutluluktur.

Unutmayın dünya yolu, Allah yolundan çok daha güçlüdür. Eğer sizler bu dünyaya, yol olmak istiyorsanız, ağır yükü hafifletip, geleceksiniz. Bunu başarmanız, hepimize mutluluktur.

Seviyenizi yükseltmeniz yoğundu ve bunu başardık. Çatışma yok… Yeni dönem, hepimizin gücüyle gerçekleşiyor…. Ve bu dönemde, her diri, aklın kelamında, bütünün gücünü oluşturacak.

Cennetin, cennet olması altın ışığın gücüyledir ve bu gücü, hak etmek mutluluktur.

Sevgililer, diri ve hakiki olan insan soyu, muktediriyetle bildiririz ki Yaradan ve yaratılan tahtında, kelam olanda, bütünün gücünü oluşturur. Burada oluş sebebiniz buydu.

Kuran-ı Kerim der ki “az öz konuş”.. Bende diyorum ki “akılla konuş ama çok olsun.”… Buyurun hangisi?... Ben çok konuşuyorum ki yer ve gök sesleşsin diye.

Canlılar, namaza durmuşlar, aşk istiyorlar, hakka varmışlar, Rahmanı hak etmek istiyorlar. Korkmuşlar, yolu kaybettik diye. Mikail’in gücünde kürzi kapıda, aklın kalemi olmaya gelmişler… Cemaat, cemaat gezip dinlemişler…. Sonra bize dönüp bakmışlar ve koklamışlar.. Ve toprağa, tohum olmamız için çabalamışlar.

Bizler, eli ayağı tutanlarız…. Bunu görmüşler ve demişler ki “girdaplara inip, ocaklarını tohumlayalım, kodlayalım ve birlik haline gelip, çalışalım.”

Eh ne diyelim?.. “Buyursunlar gelsinler.”.. İşte bu!.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/FaXMArtbIuU

27.07.2016 SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

 

-Sesleşmeye gelen bir bütünlük söz alıyor ve biz dinliyoruz…

 

Canlarım, sakın sakın insanın insansız kaldığını zannetmeyin. Bedenli olarak bu meclisi kodlamak için bütün kütlemizi kodladık ve yoğunluğu arttırıp geçtik. Sisteme inebildiğimiz için çok güçlüyüz.

Öncü birlik olarak buraya girdik. Sizin gücünüzü çok net anladık. Hırsımız çoktu, yaşamımızda ışığımız çoktu, kalemimiz çoktu… Yarat, yaşat diyerek keskin bir ilimle geldik. Ve sizden ses istedik.

_Gelen bütünlüğe cevap veriyoruz…

Canlarım, karşı karşıya kaldığımız bir tek husus var. Kupa, biliştir… Ve siz hepiniz o bilişi kelam saydınız. Biz o bilişi yaradan ve yaratılanın sığ olmayan şevki ve şavkı saydık. İsmaili kervan, ilmi Ka Ha; biziz!... Astral boyut ilmimiz ve yol; kelam olan İsrafil kapımızdır.

Sizleri buraya çağırdığımı düşünmeyin, hiç birinizi buraya çağırmadım. Ama geldiniz… Yeni dönemin gözü sizinde gözünüz olması için çabalayacaksınız.

Doğunun gücü kontrollü olur. Koruma altına alırız o gücü, aha bu!... Ama yol yoksa, yoğunluk yoktur ve koruma altında olmanıza karşılık yarınınız yoktur… Bunları anlayın.

Mır sahaları vardır. O sahalara geçip görev taşıyanlar olur. Öz görevinizi hak etmeniz için bu bilgileri size veriyorum.

Torbada iman tahtımız yoktur bizim. Biz o torbanın tükenen sistem kayıtlamalarının da ışığından farklıyız. Size kalem olup gelin diyen kendi yürekleriniz. Bizim size gelin dediğimizi hiç kimse iddia edemez.

Ha, diyeceksiniz ki; “yemin etmiştik, göz olup gelip sisteme görev taşıyacaktık.” Canlarım batı toplumları bunu toprak toplumdan bekledi. Bu çalışma, tanrı kapısında kodlanmış ışıklardan; gök sözcülüğü yapanların çalışmasıdır!...

Sisteme inmenizi, her kelam tek nefes olup; sistem cemaati ile kodlamış olabilir. Atlanta ataları bunu anlasınlar ki; korkuyu aşmadan buraya varılmaz.

Burada dondurulan kıble kapıları da var. Ama hepsini yoğunluğumuzda koruduk.

Şeytana aşk, bize ise akıl gerek. Ha, diyeceksiniz ki; “aşkla gelen, akla geldi.” Bize hak ilmiyle gelinde hak teknikle kodlayıp kayıtlayın yoğunluğunuzu ve Allahın ilmini dileyin ki; aklın kalemi olun.

Şu andan itibaren toplu çalışmalarımız, gök sistemleşmesinin gücünden çok daha üstün bir güçle yapılacak. Bu öfkeyi aşında görün, öfkeniz bunu görmenize mani oluyor.

Bu günden itibaren ses kapıları çalışması tamamen kapatılıyor. Ve yeşilden öte bir yeşil ve eflatunun gücünden üstün bir güç, birliğin kelamında; ışığa akacak ve Atlanta Ata Kapılarının görevi başlayacak.

Atlanta ata kapıları artık sığ olmayan ışığı dürümleyecek ve yoğunlaşacak. Bu çalışmanın adı NİHAN İLMİ olacak… NİHAN İLMİ…

Nihan, kardeş demek… İsmaili kapılarda insanlık demek… Bizde ise kaynak demektir.

Bu gün sövdü saydı yüreğime o yüce. Ve dedi ki; “bizi niye kırdın? Çatıyı niye yıktın?”… Canlılar, sisteme görev taşınacaksa; ışık haline geçilenlerle taşınır. Eğer ışık haline geçilecekse, kapıların açık kalması gerekir. Ve bundan sonra, kulluk başlayacak. Bu kulluk; ruhi kalemin kulluğundan öte olan, yaratılışın sığ olmayan o yoğunluğunda bulunan, ışık kulluğu olacak!...

Umut olur ki anlayacaklar ve anlaşılacak ki; kısırlık yoktur bu çalışmada. Ulular ummanda Ka Ha ve yolculuk Ka Ha olanda ak Ka Ha olacak!

İki Medine bir tek kapı… Tek kapı ama bir tek kapı!... İki Medine, birinde kervan diriliği, diğerinde kaynak ilim. Hepsi resim yaptılar ve dediler ki; ”dünyada mutlaka bir kıyam olacak. Ve bu kıyamda dünya yok edicileri dünyayı yıkacak”… Ve sistem kontrol edicileri dediler ki; “OLMADI, OLMADI, OL MA DI”… Doğanın gücü oldurmadı ve oldurulmadı!...

Artık kıyam beklentisi sonlandırılıyor. Dünya örtüleri örtülmeyecek… Yedi doğum, tek kervan, ışık yaşam ve burada astral boyutların görevlileri mutlak yarınlar!...

Canlarım artık seviyenize göre değil, yarınınıza göre bildiriler okuyacağım size. Çünkü sizler yaşamı tohumladınız da, gerçeği kayıtladınız. Bu günden itibaren size, seviyenize göre değil; yarınlarınıza göre ilim tahditsizliğinden yarınları kayıtlayacak ışığı çatışmasız olarak bildireceğim!

Dağlarım, umut olur ki; koran toprakları da korkuyu aşıp geçer… Ve burada bu yoğunlukta bizimle çalışırlar. Hepinizi kucaklıyorum…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/-2-e63DUXRM

SES KAPILARI (19/2)

27.07.2016

Eğer geleceklerse kelam olup gelsinler. Girdaplarına bakıp ışık istiyorlarsa, Ruhi Kalemler’ini hak edip gelsinler. Misafir değiller o zaman bizde… Cennette, cennet olan yaşamda, sığ olmayan kulda, Hulusi Kaynak olup yaşama iman ile insinler.

KARE, kervandır. Kapıları açar. Kürzi Sistem’e varır Kübra Safhaları’nda nefes olur yaşar. İşte olan budur…

KUPA, imandır; itibardır; kulluktur… O kupada, nefes vardır. Kaynak Işık halinde kupa, cevher olur ve ziyan olan yarınlar kodlanır… Oğullarımız, ışık halinde görev taşırlar. Cennetlere ve cevherlere kalem olurlar. Yarınları yazarlar…

Yaşamı tohumlayıp yarınları yazan tüm insan soyları, kardeştirler… Umutları vardır; kullukları vardır; Yaradan ışıklarında, yaşamları vardı… Bizsiz değildirler.

Vali olmuş ışık bekler. Der ki “ben valiyim.” “Yaşıyorum” der. Diyebilir mi ki “siz de yaşayın!?” Yaşayan, dara düşmeden yaşamalıdır. Huzurla ve Kuran’la yaşamalıdır ki bilişi olsun… Yuları olmasın; Cinni Cevher’de cemaat olsun; yolculuk yapsın; yaşama varsın; insan olsun…

İnsan olmak için yolculuk gerek. Her andan ışık çekip zamanı yaratmak gerek ve yazıları koklamak gerek… Koklamak ama Halik olup koklamak!… Has olup koklamak!… Aha! Astral Yaşamlar’a, aşk olup kaynak olmak ve zamana ulaşmak!…

Zaman, bir cevheri güçtür. Oğul verir ve kulluk yapar… Sanmayın ki lineer zamanlardan söz ediyorum. Ben, size KÜRE ZAMANLAR’dan söz ediyorum ki o KÜRE ZAMANLAR, Işık Kalem’le yaşam olur; Kuran olur… O zaman, bizsiz değildir.

Dünlü yaşamlar, kelamlı yazılarla kontrol kurar ve Sistem’e varır. Yarınlara ışık olur ve som altın sayfalarda, yarınlanır… Kibri aşan orada kalem olup yarınlanır ve Zaman Kapısı’nı, Biliş Kalemi’yle açar.

Hep yaşamdan söz edilir. Yaşamın ötesini kimse dinlemez… Zaman, kalemle yazılır ama zamanın ötesi yaşamla yazılır… Yaşanan zamanlar; kodlanır, koklanır ve korunur.

Dünyada İmparatorluk Güçleri vardır. “İmparator”, Işık Sayfalanışları yapana denir… O, biliş halinde, her diriyi hakiki Levhi ile kodlayarak zamanı tohumlar ve İmparator olarak korur. O, Kuran olan; sır olan ve İlm-i Kalem’de, Kalem Levhisi’ni kodlayandır. Onun yaşamı, tüm insanlığın yaşamı ile kontrol edilir… Öz Kelem olarak kodlanmış ışığını, tükenen zamanlara çeker ve o zamanları, yaşam sayfaları ile kodlayarak yeniler.

Örtüler örtülmeden Kuran okunmaz. Kuran’ın okunması, yarının okunmasıdır. İnsan, yaşamı yazmadan, yaşamı dinleyemez… Yaşam yazılır; Yaradan, sığ olmayan zamanları kodlayarak, yaşamı yaratır. Yaradan ve yarattıran ayrıdır…

Biz, Ana Kalemler, yaşamı yazarız ve Rahmi Kapı’da yaşamı kodlayarak yaratırız. Yaratılan zaman ve yaşanan ışık; her biri, Birlik Kalemi ve her biri, Birlik Kaynağı...

Dünyalar kurarız bu şekilde. Her bir Zaman Kalemi bir Sistem olarak zamanlar yazar ve yaşamlar yazar… Der ki “seni hak etmek istemem. Zira sen, kaynakta sığsın.” “Seni hak etmek isterim. Zira sen, kaynakta ışıksın.” “Beden alman gerekir. Akıl Tahtı’na ulaşman için beden gerekir ama beden, Sanal Yaşamlar’ın bedeni olmasın. Nefes Zamanların bedeni olsun…”

O bedenler ki nefes olup Kuran olurlar. Ocak yakarlar işte onlar, bütün kütlelerin nefesleri olarak yaşamlaşırlar.

Kuran-ı Kerim insandır… Sanılır ki Kuran, mükafattır yaşama. Oysa o Kuran; nefeste, kaynakta ve yolda ışıktır… Kükrer yüreklerde. O kükremede; kelam, ilim olur ve yaşam sayfalanır…

Değerliler, işte insan, kendini hak etmiş ve yaşamış olan; sığ olmayan zamanların kaynak sayfasıdır…

Dünya bir cennet ama insan, cevherde cennet olmadan, dünya olması imkansız olan!… Ondandır ki insan sistemleşmeden, cennette cevher olamaz ve yolu bulamaz.

Dünyayı bilmek gerek… Yaşamı bilmek gerek ve sessizleşmeden, Cinni Cennetler’den, İnsani Cennetler’e ulaşmak gerek.

Yolcu!, Can Kalem İnsan, ben senim. Anla ki senim ben!... Tufan mı bekliyorsun!? Bekleme! yoktur tufan!... İnsan soyu yaşam oldukça; tufan yaratımı, insan soyunda yoksa ve yol, cennetse; dünya, hakiki bir kervan olur ve som altın ışık halinde, tek merdiven kurar ve tüm zamanları korur…

Ortalık karışsın isterler. Dinleyin!, karışmayacak ortalık. Zaman Sayfaları’nda ışıklar yanıyor. Dünya Işıkları, zamana kelam olmuş; umman olmuş; yarın olmuş; kupa kupa İsa olmuş; Muhammi olmuş; Musa olmuş; doğan gün olmuş… Allah Tahtı’nda oturuyor insan. Aha o insan, diri ve hakiki.

Vasi tayini, Sistem İlmi ile kodlanmış olanlara kayıttı. Her bir zaman sayfasında, bir vasi vardı. O vasi, dünyaya Vesayet İlmi ile gönderilir ve adına “peygamber” denirdi. Çoğu da “çoban” derdi ona… Aha Canlarım! aha biliş haline varan bilir ki artık perdeleri açıp yarınları görmek gerek… İnsanlık İlmi’nde vesayet, işlevini tamemen tamamlanmış ve Sevgililer’in kervanı, Işık Tohumları ile kodlanmış olarak yaşamlara kaynak olmuştur.

Çatı tamlanmış; ışık, kontrol edilmiş; yarınlar, kaynak olan sayfalara kaptanlık yapmakta… Aha Canlar, aşk sırrı budur. Tüm insanlık için BİZ olan ışıklar, aşk sayfalıyor…

Yorulduk Canlar!... Yok muydunuz zamanda!? Niye biz bu kadar yorulduk!? Açık verin; yok muydunuz Kulluk İlmi’nde kapı açan; Sessiz Zamanlar’a ışık yakan o yüreklerde!? Neden, KARE, KÜP dediniz!? Neden cevherden GÖZ olup geçtiniz de bizi, kalem olarak kaynağa almadınız!?

Çatı, aşk çatısı değil miydi!? Yarında Kuran olan ışık, mutlak değil miydi!? Kesir yaşamlar, Kaynak Işıklar’la bu tohumlamayı yapmamış mıydı? Altın Işık Yılları, nüve olan kodlarda, kodlanmış ışık olarak Rahman’da, sığ kelama, insan soyunu kodlamımış mıydı!?

Aşk, zaman; som altın ışık, Rahman; KARE, kelam; KÜP, sayfa sayfa yaşam olan mutluluk. KÜP’ü Kürzi Kapı’da cevhere alan, kanatlanan nefes, İMPARATOR İNSAN…

Resmi Çalışma başladı analar. Bu çalışmada, hep insandan söz eden; yarınları kodlayan ve yolları açan ışıklar, biliş halinde, gerçek cevhere varacaklar; kulluk yapacaklar…

Dünyalılar, Ran Kapıları, Astral Boyutlar, “korkun zamandan!... Korkun kalemden!... Korkun nur olan Kuran’dan!” diyenlere, söz vermediniz ve onları kodlatmadınız. Bunun içindir ki onlar, sizi sizden dinlemek için geçip gelirler… Ayrı gördükleriniz, sizin için çalışırlar… Aha onlar, negatifi tohumlayıp pozitifi hek etmek isterler… Bundandır ki size hep, negatiften bilgi verirler…

Cinler, cennette; cinni olanlar ise cevherde olurlar ama insansoyu, Kuran olup ışık olduğunda, tüm zamanlarda olur. Bunu bilenler, hep insanlarla diyalog kurmak isterler…

Siz ise insansoyu olarak, negatiften dillenenlerin ve sığ olanların ocaklarını kodlamadan, onları tahditleyip yaşamdan çıkarıyorsunuz. Umut olur ki ocaklarını yakıp; nefes olup; yer ve gök olup; yer türevlerinde kodlanarak yenilenirler ki o zaman Ak Sistem, Yaşam İlmi’ni tek merdivende kodlar.

Unutmayın ki Rahmi Yaşam’da her bir sistem, teknik olarak bulunur. Her bir Sistem’in cevhere ulaşması için her bir resimin, orada bulunması gerekir. Cinlerin, Cinnilerin, Cennetlilerin, Cevherilerin ve Sevgililerin orada yoğun ışık halinde oğullarını tohumlamaları gerek.

Seviyeniz çok iyi!... Yarınınız İlmin Kelamı!... Biz, siz olarak Can Kalem, insan soyu… Mutluyuz ki Cennet Kalemler’e kervan olduk. Ufff!... Aha!... İşte…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.TEMMUZ.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

40 Mahrek bir tek KA HA... Biz o Mahrekin her biri olan HA, ama KA olan HA, İşte bu... Bundan sonra ne olur? Tabuları yıkın, biz siziz anlayın.... Yolu açın, siziz biz anlayın...

Yürüyen dünyada kök göklerin gücünü dürümleyen İlm-i Kalem olan bilişiz biz!... Savaşın sırrını bilen ve yolu hak ettiren, iradi hakiki ve hak tahtın gücü olan; "Süper Sistemleşmeyi" sağlayan, bilişin kalemi olan insanlığız...

Ve bu meclis hepinizin görevini kodlayacak tekniği, toplumun tohumu olarak göreve alan kalem ve bütünün gücü olan yaşam, bir tek olan, yarın olan insandır. Bunu anlayın...

Hazır olduğunuz zaman size de söz vereceğim. Ama iyi bilin ki, hazır olmadan bu mecliste konuşamazsınız. Eğer biriniz bugün geçip, "ben size ses vereyimde yoğunluğum artsın" diyecekseniz; Hah, Aha, İşte, demeden, gözünüzün göreceği en yüce kapıya girin ve kendinizi tohumlayın...

Umut olur ki, bunu başaracak gücünüz olur. Çay yapmayacağım bugün... Hepiniz çaysınız eminim amma, bu çay Allah'ın çayı değilse, aklın kaleminde olmaz... Bu gün sizi, sizden size kodlayarak, kodlanmış toprağa tohum olmanıza gerek görmüyorum.

Beyler, merdiven kurmam yaşama... Ben o merdiven, kelam olan insan ve bütün olan yaşamım... Ama sevgililer, La Ka Ha, Si Ha yada Ka Ha olan yaşamlar, ben dünyayı kodlayan, koklayan yada toprağa tohum olarak kayıtlayan insanlığım. Bunu anlayın...

Kaçmayın! ölüyü diriltiyorum... Kaçmayın!... Bugün sizlerin dirilmeniz gerek. Ayrı gayrı gözetmeyin, bütünün gözü, sizin gözünüz, anlayın...

Yüce canlar, Ran Kalkanı dünyaya iniyor. Bu kalkan artık bizim yüreğimizden gök sözcülüğü yapmayacak. Savaşın sırrını sistemin gücü ile dürümleyecek ve yaşayacak...

Ağırlık hafifleyecek. Sizden teknik tohumlama beklemiyorum. Bugün sizinle olma niyetim yok... Amma doğanın gücü olun ve çağrılar yapın.... Deyin ki "gel..." "Allah'ın tahtıyım ben gel..." deyin... "Gözün gördüğü en yüce kapıyım" deyin... "Geç" deyin...

Her şeyi yapın, ama has ışığınızda yapın...

Baş tacı olmanızı, hologram olan bu zamandan güç çekip, Bütünün Gücünü tohumlanızı ve bilişe varmanızı; İsmaili kodların dahi, görevli olduğu bir yaşamda, her şeyin daha üstün bir yücelikte kodlanacağını bilerek, sistem olup diyorum ki "ayrı gayrı gözeten burada olmasın!..." Ayrı gayrı gözeten yaşamda olmasın....

Çatıyı kuran insan, kendini hak etti. Korkmayın dürümlerde insan soyu kodlandı... Artık Kara Işık, Altın Işık, Bütünün Gözü....

Korkuyu aşında geçin!... Ama hak edip geçin... Savaşım yok dünyada... Ben dünya özü, dünya gözüyüm... Savaşmam ki, savaştığım kelam, benim kelamım değilse kodlamam... "OL" derim, oldururum da, kodlanmış olmayanın toprağa tohum olmasına izin veremem....

Yine dünya, yine yaşam... Yine astral boyutlar. Ve tüyler, tüm tüyler, enkarnasyonlar...

Rahmi kalemler, bilişler, bütünlükler, sevgililer....

Ben nefesimle çalışırım iyi anlayın... Basınç oluşturarak yüreğimi sıkmaya kalkan, sana şunu söyleyim; "çağın başkanlığı bedenime aittir..." O başkanlık, insan soyunun ilmidir. Yüreğimi sıkmak, senin yüceliğinde, 30. Gücün, Kürzi Kapısında kendi yüreğini sıkıştırır... Benim ile olmanız, bunun için önemsiz değildir, önemlidir...

Kini aşan kendini hak edecek... Ama kini olan, bedeniyle kodlama yaptığında; 40 kapıyı kapatmak için yaptığı o kodlamada, kendi yüreğini yıkacak bu kesindir...

Eğer dünyayı hologram sayıyorsak, ortalığın kodlanışından yolun kontrolundan ve Bütünün Gücünden öte olan, bütün kötülükleri aşabilen ilimledir bu... Ve biz bu ilimle doğan güçleriz...

Eğer merdivenim ilimsizse, yüreğimde hakikiyetim olmayacaktır. Ama merdivenim İlm-i Ka Ha'dır... Şu andan itibaren, "dene yanıl" insanı bitmiştir.... Hiç kimse deneyip yanılıp yaşamı hak edemez... Anlayın...

Yoğun ışık kapıları açıldıktan sonra artık bilişe varılır. Ve biliş halinde herşey hak edilir,

anlatılır ve anlattıkları anlatılan neyse, kök geçişleri yaptırır...

Dağlarım, yürüyerek dünyaya indiğinizi biliyorum. Yürürüyerek göze göründüğünüze eminim... Yürüyerek yolu bulduğunuzu da biliyorum... Unutmayın ki ben bugün, burada, savaşımla, savaşçığımla, kalemim... Benim eserim kelamım, bütünün gücü olan yaşam ışığım ve ben muktedir insanlığım...

Hasat dedikleri, hak teknikle yaptığımdı... Ha diyeceksiniz ki, yeniden yapılacak mı? Dağlarım hasat hepimizin hasatı... Ve bu hasat, insanlığın levhisi... Artık hasat, insan soyunun kelamı ve o hasatı hak eden, kelamda kendini dilleyen insan... Benim yaptığım bitmedi ama hepinizin kendi yüreğinize hasatlarınız olacak... Burası Turkuaz Kuran, ışık, ve burada merdiven yaşam...

Seyir halindeyim hepinizi iyi anlayın. Hiç bir can yüreğimin dışında değildir. Her birinizi hak ettikçe, seyrettim... Ama yolculukta görevinizi hak edip etmediğinizi, Süper İnsanlık Sistemleşmesini izlemekteyim.

Kaçınız yolu buldunuz?... Kaçınız ışık oldunuz?... Kaçınız yürüdünüz?... Hakikiyetinizle kendi yüreğinize hak edip vardınız... Ve kaçınız ağır yükü taşıdınız?...

Yinede ve yinede her anda ve tüm zamanlarda, bütünde ve burada olmamız öz görevdi... Hepimizin öz görevidir. Ama yüceler can kalemdirler. Asal doğan, asal yaşayandırlar... Hakka varan, has olandırlar... Açık bildirdim ki kardeşlerini kontrol için geçip geldiler...

Kin Levhisinde, kir olduğunda, hikayedir yapılan her neyse.... O kinin, o kirin muktedir olanda, hak teknikde tohumlarda, kontrol edilip temizlenmesinden itibaren, yeri göğü yaradan temizlikten öte temiz olur, insana iner... Eğer BİRİN, BİRİN'deki o BİR'de bedenli olacaksanız; hak tekniği, has tahtın ışığını kodlayın ve koruyun yüreklerinizi...

Ancak, Birlik halinde dünya korunur... Ancak, Birlik halinde yoğunlaşılır, ışığa varılır... Ancak karanlıktan aydınlanılır ve bitki hayvan ve tüm sistemler kontrol edilir. Ancak, merdiven insan olursa bütün kötülükler aşılır.. Ve Ancak, Levhi kapıda " Aşk" olursa, Ruhi kelam, kalem olur ve bütünü yazar...

Çok mutlu olun canlılar... Ran Sistem, Nizam ve Düzenin gözünün gördüğü en büyük gücü dürümleyerek, sevgiyi hasata kodladı... Mutlak kulluktur yapılan...

Alemler Levhide halik, hak teknik ilim ve biz merdiven insan... İşte bu....

Vurup kıranlara, ismim yoktur... Vurmayanlara ilmim kulluktur... Yolu bulanlara, aklım Ka Ha'dır. Yaşamı hak edenlere birliğim kervandır... Biz bu kervana kelam olup kürzi kapıları açanları çağırdık.. Onların kuranlarında yarınlar olur... Okuma yazma bilmeyen de okur. İnsanı okur. Ama yolu bulmalı, kontrol kurmalı has ışığında yaratan, yaratılanda bütüne varmalı. Umut olur ki, ölüyü dirilten insan kendini hak eden birkile olur.

Ulular ben dünyayım anlayın... Sevgiyim anlayın.... Yine de verdim. Yine de verdim... Yine de verdim.... Amma Allah'ın tanrı kapısından öte olan, ilimle verdim. Aklın kapısından verdim... Bilin ki, aklın kapısı Allah'ın kapısının gücünden çok ötededir... Hepimize açık verdim...

İnsan yarından öte bir yarında, tüm zamanlarda bütünde küpe takmadan da çalışır...

O küpe insan küpesiyse alır o küpeyi yolculara kodlanmış olarak kayıtlar. Küpe takmadan da çalışır. O küpe insan küpesiyse, alır o küpeyi yolculara kodlanmış olarak kayıtlar da, toprakta toplumda hikayedir herşey... BSUİ sevgi, saygı ister... Barış ister... Biz Ruhi Kapılarda akıl isteriz anlayın... Akıl yoksa, yaşam yoktur anlayın...

Çorbamda insan, kapı açtığında, yolculuk başlar... Ben o çobayı yaptığımda, herşeyin gücünden öte olan, yolculuğun tümünden, tüm zamanlarından güç çekmeden kelamda kendini topluma tohum olarak indiren, ilahi görevle kaynakta olan bilişten yaptım...

Şikayetçiymişler, dinci değilmişim... Kible bende yokmuş, yaşamda yokmuşum... Benden şilayetçiymişler, yarı yarıya dolmuşlar... Doldurmamışız onları... Benden şikayetçiymişler... Sığ kalmışlar...

Canlılar, RA HA, KA HA, Sİ HA, ismaili her neyse, kimse herşeyde, özgeçiş yapılır. Daha da önemlisi karanlık aydınlığa tohum olur... Kulluk başlar, çözümlenir dürümlerdeki tüm zamanlar... İsmaililer yada, islami kelam olan diriliklerin tümü, ağırlığı hafifletirek, görevi hak ederler.

Yer gök insanlaşır... Ve çorba, toplumun çorbası kodlanmış olarak yaşama kayıtlanır... Biz o çorbada ismailileri göze alırız. Göreve alırız da korktuklarında akıl tahtında kusurları var, diyebiliriz yada dirliklerinde kirlilik var diyebiliriz. Bunu dediğimiz zaman çamurdur, yolculuklarında kodlanmış olan ve o çamurda yol bulurlar ve kontrol dışı kalırlar. Biz onların mutlaka kontrol kurmaları için çabalarız...

Cennetin etkisi, cennetin kürzi kelamı ve o cennetin yaşamı ve o cennetin kaynağı insanlıktır. Anlatın ki anlaşılsın...

Boş konuşmam, toy olmadığımı bilin... Köpük köpük olanlara sözüm şudur ki, siz cennet arıyorsunuz... Anlayın ki cennet insan soyudur. Siz yaşam da olamayanı arıyorsunuz. Hiç bir zaman yaşamda olmayan bir cennet olmaz... Ve siz kaynağı arıyorsunuz. Kaynak insanlıktır... Ve insanlık zamanın sırrı olan, insan soyudur... Ki siz ilmi arıyorsunuz, ilim biliştir...

Birliğin tekliğindeki tahtidsizliktir. Siz yolu bulmaya çalışıyorsunuz o yol mutlak kulluktur... Uyumayın, çalışın.... Tanrı siz, siz o sunuz... Uyumayın... Uyumayın, umman olun akın.... Ama hak edip akın... Biz siziz.. Aha bu! İşte Bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/KEg_SpV7kNo

SES KAPILARI (19/1)

27.07.2016

Canlarım; dağa, ilim dedik… Tanrı dedik… Dedik de Tanrılık Kapısı, tümümüzün Kürzi Işığı’ydı… Dinleyin beni!... Seyredin Süper İnsanlık Kodları ile yapılan çalışmaları… Aç kapıyı; gel ve de ki “has ışık ile kök geçişlerde kodlandık.” Aç kapıyı ve hak et!… Sistem, kelam oldu; yol, kul oldu ve biz, kervanda insan soyu olarak çalışıyoruz… Süper İnsanlık Kelamı, hakiki levhi oldu ve yol, Allah Yolu, insan soyu oldu…

Kübra, nefese vardı. Cevher, kültleri kodladı ve zaman, sayfalandı.

Değerliler, alın bilin; nefese varan, cennete vardı ki cennet, nefeste cennet olmadan yarında cennet olan insandı.

Korkmayın! Tohumlar, insanlık yapar. Umman, levhi olur; yaşam olur… Ölü dirilir… korkmayın!... Aha bu!…

Huzurla kaynakta çalışın!... Huzurla çalışın!... Bizi anlayanlar, bizle çalışırlar ama anlayamayanlar, Ruhi Kapılar’ı kapatarak çıkıp giderler… Anlattık ama anlamadılar!… Biz yoktuk orada… Orada, bizden başka biz de yoktu… Orada kaynakta olan kendileriydi… Çıkıp gidişleri kendilerindendi…

Biz, dünyaya cennet olup geldik… Cennetlere, cevheri görevlileri aldık; ışık yaktık. İnsanlaştık… Ne yazık ki ışık tohumlaması yapamıyanlar, sayfalarımıza geçip geldiklerinde, kervanda kodlanmadılar ve yolculukları, sonsuzlukta yapılamadı… Seyrettiler bilişi ve seyrettiler kaynağı… Dinlettik, dillettik ve yolculuğu kodlattık… Her kim ki hasat olur; Kuran olur. Kim ki hasatta kaynak olur kayıt dışı tüm bilgileri kaynağa alıp kaydını yapar… Nefese varamayan, insana varamaz ve cevherden çıkar…

Cinler, cevherden çıktıklarında yaşamdan çıkarlar. Ocakları söner… Döner gelirler ve sorgularlar… Niçin yaşamda yoklar!? Deriz ki kalem ol ve hakim ol… Kul ol… Yol ol ve geç; geri çekil…

Savaş, insan savaşıdır. Bizi yok etmek isteyenler de olur. Ocaklarını kodlarız; yoğunluklarını kodlarız ve yaşatırız onları… Bizi sorarlar. Dinlerler ve derler ki “ocaklarında yaşamları yok!...” Biz, yaşamdan çıkarız ki onlar, kendilerinde yarında kodlanlansınlar ve zamanı hak etsinler diye…

Kervan insanlıktır. Birlik İlmi, Hasat İlmi’dir. Bu ilmi hak edip de dinleyebilenler, levhi olup kalem olabilirler. Onlara, cennet veririz ve yer gücünü kodlayarak, görevli sayarız onları… Kıl, kırk kez yarılır ve har; bir sistemde, Kulluk Cevheri’ni kodlar. O yüreklerde, bir tek kalem, insanlıktır… Bunu anlamaları için çabalarız…

Yirmi sayfa, ışık yaktığımızda; öz, göz olur; yol oluruz… Yirmi sayfa, yirmi Cevheri Sistem Gücü’dür. O Cevheri Sistem Gücü, insan soyunun kulluğudur. O kullukta, Kara Işık olur. Kir ve pislik temizlenir. Cennete, Cennet Kuranları’na yarınlar kodlanır. Aha bu!…

Fu Sultanlığı, Kelam Levhi ve biz, Sistem!... Aha bu!…

Tartmayın yarınları!... Tartmayın yaşamları!... Tartmayın ışıkları!... Akmayın!... Akan zamanlara kodlanıp yaşayın!...

Korkmayın!... Basıp geçtiğiniz yaşam, size kapıdır… Koklayın o kapıyı!; hasatı yapın ve som altın ışığınızı, yaşama çarçabuk çağırın.

“Din” dediğiniz KARE, KÜP, KÜRE idi. İnsan soyu, KÜRE’yi tohumladı; yaşamı kokladı ve sürpriz bir çalışma ile yarattı ve yaşattı…

Asıl dünya insanlığı, yarınlarını hak etti. Dinletti, kök görevini, son sayfalara cevher olarak kattı.

Sekiz cennet, sekiz zaman, sekiz sistem… Beden alın da anlayın!... O sekizli bellek kalemi bir Tanrı… O Tanrı, ışık ve ışık, Yaradan…

Samanlar yaşar… Yaşar ki yaratılır. Zaman Sayfalarında kodlanır. Toprak Tohum olur, yol açar ve Sevgililer, cennetlere koşarlar.

Hepimiz, yirmi dünyanın (yirmi Hak Katı’nın), yıllar yılı ışık yağmurları altında kodlanmış olan sessizlikleriyiz… Öz geçişimizle, dünyalara nefes olduk. Kupa, insan soyuydu. O kupayı yarınlara kodlattık. Cennet, elimiz ayağımızdı. Cennetlere cevher olduk. Kontrol kurduk.

SUALTI, bizi dinledi… Diri olarak dilledi… Kesirleşti, yarınlaştı, yaşamlaştı, cennet oldu, kul oldu… Umut olur ki o sayfalarda, insan soyu da olur.

Ekibimiz, yere görevlidir. Bu ekip, İnsanlık Ekibi’dir. Dünyanın, Tanrı olarak dillediği Sistem Cevherleri’nin, tümünün gücüdür. Bu güçlü ekip; ışığın, sığ olmayan yarınıdır.

Esrarlı cennetler, esrarlı yarınlardır… Yer ve gök, esrarlıdır… Burada, bu yoğunlukta som altın yaşamları kodlayan insanlık; ağırı, hafifletti ve yaşattı.

Burada, iman var. Burada toprak sayfalanışları var… Siyah İşçilik, mahrekte mosmor bir cennet oluşturdu… O mosmor cennet, cevhere vardı ve lacivert sistemleşmeyi sağladı. Lacivert sistemleşme, mavi yarınları kodladı ve som altın nefesler, yaşama aktı…

Yer gök ve gök yer… İnsanlık, Din Kelam Levhi ve yol, insan soyu… İşte, mordan yolculuk ve mor ötelerine varış… Hepsi yaşamın sırrı ve sır olan yaşam, ışık… Bizler ise o ışıkları kodlayanlarız…

Zaman, yarında nefes… Biz, o nefeste kaynak… Aslın Işığı, öz geçişleri yaptı… Kuran kodlandı. Tahditlendi ve yarınlandı. Aha bu!…

“Vükela Heyeti” dedikleri bir heyet vardır. Bu heyet mensupları, bugüne kadar dünya üzerinde güç kodlamaları yapmış olan varlıkların sayfalarıdırlar… Burada, öz görevleri vardır. Cevher olup çalışmaları gerekir. Cevher olabilmeleri için, yaşam sürenlerle bitişmeleri gerekir. Onlar, bize biz olup geldikleri zaman; biz, onları kodlar, koklar ve tohumlarız; cevhere kaynak yaparız…

Ancak ne yazık ki onlar, bizi koklamaya ve kodlamaya gelerek, bizi tohumlayacaklarını sandıklarında, bunun mümkün olmamasındandır ki yaşamda görevleri biter. Ziyan olurlar…

Yüreklerimiz, ocaklarına kalem olup onlara bilgi verir… Ne var ki onlar, Toprak Toplum olduklarından, Işık Kalemler’i dinleyemezler ve kendilerini, Astrlar Işıklar’dan ayrı tutarlar.

Bütün kütlemizle bunu anlatmaya çalıştık. Hiçkimse, kimseyi dinlemiyor. Bundan sonra tohumlar, kervan olup yaşamalı ve hasat olmalıdırlar. Buyurun! Bunu, sistem olarak gerçekleştirin.

Biz, cennetlere cevherleri aldık ama Hak Teknik ile aldık… Hak İlmi, hak etmeyenleri, Has Taht’a kodlayarak görev taşıtamazdık… Ha! diyeceksiniz ki niye bizi hak etmediniz. Has Taht’ta insan oturur. Ocak olan, yol olmadıkça, o tahta oturamaz.

Bundan sonra korkmadan çalışın ki hak edin.

BİR’in cennetinde BİR olur. İlmin Kalemi’nde nefes olur. Yaşam İlmi’nde ise karanlık, ışık alır; aydınlanır… Tortu yoktur o Yücelik’te. Herkes, daha iyi bir gün için çalıştığında; nefes, cevher olur; yol, ilme ulaşır.

Sokaklara bakın!... Her kim ki hak etti; dizi dizi ilim oldu… Her kim ki hak etti; yarınları kodladı… Aha! kim ki hak etti, insanlaştı… Aha bir tek karanlık, Kuran oldu tohum oldu… Umut olur ki o tohum, insan soyunun kulluğu için yaşam olur…

Ağır, hafifler ve zeytinler güçlenir… Ziyan olanlar, güçlenir ve toprak, NAKAR’ın ışığını kodlar ve yolu bulur…

RUH, Hak İlmi’nde tek Birlik’tir. O “RUH” denilen cevher, ilmin hakiki sistemidir… O “RUH” denilen, cennet olan yarındır ki RUH, mutlaktır. Astral Boyutlar’da RUH kaynaktır. Yarında, kulluk yapanda, nefes olan yaşamdır… Seyir, Hak İlmi’nde, sistem cevherinde, seyirdir. İşte bu!… Şimdilik!… Ve şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.TEMMUZ.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

(Gelen ziyaretçilere hitaben;)

7. dürümde bugün, buraya gelen birliklerin tohum ekme niyetleri yoğun. Muktediriyetle biliriz ki kontrol dışı hiçbir bilgi verilemeyecek burada.

Yemin ederiz ki dünya, yolu aklın yolu olacak ve bütüne hizmet ummanların toplumlarıyla kodlanmış olanlarla olacak.

Heceleyerek söylüyorum ki; be den li o la rak bu ya şam da yım. Ha! Diyebilirler ki “bedensiz olan var mı?”

Dağlarım, her diri bedeni gelmedi yaşama. Verdikleri kelam, kendi yolculuklarında tohum olarak ektikleri, kendi yüreklerinin ilmidir. Bizse, kelam ilmini, bütün gücüyle kodladık ve buradayız.

Bu beden, insan soyunun kelamıyla ilm-i kalem olanın bilişiyle tohumlanmış ve kontrol altında olan bilgilerin, birleşik ilmi olarak kayda girmiş bedendir.

Kimse “benim bedenim haliki hakta, has tahtta insan soyunun kuludur” demedi. Bu beden, ilm-i ka ha olanda bilişin kulu ve birliğin tohumudur.

Bu bedeni kontrol etme niyetiniz olduğuna kesin olarak inandığım için bunu size açıklamam gerekti.

Benim adım, kelamda verdiğim adım; insandır. Sizin adınızsa, kaynaktadır ama kelamda verdiğim isim, kendi ismimden farklı değildir. İzin verin de sessizce dilleyim. Ki kendi adımı sessizce dilledim.

Kalem İnsan, bütünün gözüdür. Özü, sözü bir olanlar onunla yaşam sayfalayabilirler. Ama özü, sözü ayrı olanların bu yoğun çalışmada yeri yoktur.

İlahi kul, Allah’ın topluma, ilm-i ka ha olarak indirmiş olduğu kaynak ışıktan, toprak topluma tohum olarak inendir.

Sizden daha güçlü bir siz olarak buradayım. Aha bu.

Karanlık, Allah’ın tek insanlığıdır. Bunu anlayacak gücünüz varsa anlayın. İnsanlık, Allah’ın teknik topluma indirmiş olduğu kaynak ışığın, kaynak tohumun bütünlüğüdür.

Bize, ilim kapıları açılmadan da ilm-i kalem olarak bütüne inebiliriz. Eşyanın diriliğinde bunu anlatacak gücümüz var.

Asma, insanın sisteminde, yoğunluğunda mutlaktır. Ama asmanın sığ olmadığı da kesindir.

Analar, ben doğan gücü dürümleyecek görevi, bütünün gücüyle tüm zamanların kürzi kapısında kodlamış olan bilgeyim.

Elimin İlmi, Allah’ın İlmi’nden güç çekmeden de kelamda dillenebilir. Bu kesindir.

Size daha “şu işçiliği yapıyorum, şunları yaptım, daha da şunlar olacak…”dememi bekliyorsanız, bugün bunlardan söz etmek niyetim yoğun. Ama şimdiden daha öte bir şimdide ki hakiki insanlığın tekliğinde ve bütünün görevinde bunları anlatacağım.

Şu anda suyun başındayım ama suyu kodlamam; koruyucu, kontrolcu ve hakiki insancı bilişle olacak.

“Ben dünya ve dünya ben” dediğim zaman, iyi bilin ki yaradan ve yaratılan Atlanta Ata Kapılarının görevini tohum olarak bütünün gücüyle dürümlemiştir.

Siyahın insana Kelam olduğu ve bütünün gücü olduğunu size anlattığım zaman, kaynak dışı olabileceğimi sandınız.

Bana “Ran Kapısı” da denir, “Ran’ın tahtındaki o savaşçı” da denir, “bütünün görevlisi” de denir, “kaynağın Tanrı Kapısı” ve “tüm zamanların görevlisi” olarak de dilletilebilirim.

Antlaşma yapmadım dünyayla. Kibri aşanın gücü artar ama ben kibirle gelmem. Burası benim Ruhi Kalemimdi ve gelip, göremeye niyetlendim. Geçtim, geldim.

Artık iyi bilin ki görüp göreceğiniz insan, kervanın gücü olan ve bütünün gücü olan insan, nefesi güçlendirebilen ve bilişi kodlayabilen insan olarak bunca çalışmanın sonsuzluğunda, büyük kötülükleri önleyecek güçte, dünyaya çekilmiş değil, gelmiştir. Dağlarım, çeken yoktu……dünya ölü bir planet ve çekişi asla olmaz.

Ben bu dünyaya göz olup geldim; çerçevesiz ve hakiki olarak. Ağırlığım yok mu? Var. Muradım şudur ki “OlTuran” diriliğinde kul olmak. Öz görevli olmak, bilişle bütünün gücünü topluma çalıştırıcı kılmak….

İman tahtında imparatorluğun gücü olmalı. Kuran-ı Kerim’deki göz, Allah’ın gücü; hepsi biliş…ve biz o bilişi bütünün gücü olarak kodlayanlarız.

Evren sevgidir. Evreni anlayabilmek için sistemi kodlayabilmek gerekir.

İnsan soyu, süper insanlık sistemleşmesini yaparken daha net anlamalıdır ki “düyun” denilen o yoğunlaşmada bütünün görevi, aklın kültleriyle, muktedir kaynakla ve bilişle has tahta varışın sistemleşmesinden sonradır.

Çalı mıyım? Yoo çalı, çırpı değilim, bedenliyim. Bu kesindir. Ve bu beden, artık iyi anlayın ki temiz ve has olan Yaşamın İlmi’dir.

Dünya yolculuğu başlamadan evvel, dünyaya indireceğim güçleri tek tek belirledim ve onlarla kontrollu çalışmaları kodlayacak gücü dürümledim. Başım hiç eğilmedi.

Erdiğimi düşündüğünüz en güçlü ışık, bende küçük bir ışımadır sadece. Herkesin daha iyi anlayabilmesi için, net vermek diledim. Ki bu çorba, insanlık çorbası hepimizin görevlileriyle kodlamış bir çorbadan çok, bilgelerin kürzi kapısında, yer kürenin gücünü tüm zamanların kürzi ilimi olarak kodlayanların, kayıtlarından oluşan bir çorbadır. Ve bu çorbaya yaradanın Tanrı Kalemi girmiştir.

O tanrı kalemi, altın ışığın Kuranı’dır bizde o çorbaya yaradan, toplumların tohumu olan yaşam ve bilgenin kelamı olan insan olgunluğunda kodlanarak indik.

Burada daha özel bir bilgi de vermek isterim; dünden öte bir düne vardığımızda göreceğiz ki 7. dünyanın gözü, artık kürzi kapıların gücünü kodlayacak dürüme vardı ve ortalık kapandı.

O kapanıştan sonra, yeni dönem için birlik kalemi kontrol kurdu ve yaşama sayfa sayfa indi. İşte; dünyanın gücü budur.

Bu gücü, tüm zamanların gücü olarak kalem yapabilmek, bize görevdi. Neden “görevdi” dedim? Ben dünya ve dünya benim. Dünyanın gücü artık bedenim ve ben bu bedende, bütüne hizmetçi olarak çalışıyorum.

Kuranı Kerim artık insan soyunun gücü. O gücü, kodlanmış toplum olarak tohumlayanlar, irman sistemleşmesinde yaşama, yaratan ve yaratılan olup indirildiler.

Sevgililer, şimdi; doğan günü görevli olanlar incelesinler. Neden bugün farklı? Çünkü bugün, muktedir güçle tohumlanmış bir gündür.

“Neden bu güç Allah’ın gücü de kalemde insanlığın levhisinde bütünün kürzi kapısında kodlanmadı?” diyecekseniz, astral boyutların gücüyle, çatışma olmadan bu yoğunlaşmayı devreye aldık.

Siyahın ekmeği, insanlığın levhisindeki kaynak ışığın Kuranı; hepsi birlik ve biz tüm birliklerin gücüyüz.

Unutmayın ki yarın, daha yüce bir çalışma olmayacak. Artık; herkes iyi anlasın. Ki burada yapılan, bütün kültenin kodlanışını sağlayacak teknolojik kaynak çalışmadır.

Ve burada yaptığımız bu çalışmayla birlikte, kisveleri kalemde olmayanlar dahi bitki, hayvan ve tüm sessiz zamanların sistemleri olup, bütüne inebilecekler. İsmaili kalemlerin de hepsi burada olacaklar. Yasalar konmadı dünya ilmiyle. Yasayı insanlık ilmiyle koyduk. Bu yasada hidayet yoktur. Halikteki hakiki insanlık vardır.

“Kibri aşan yolu bulur da hidayete ulaşır” diye beklemeyin. Karanlık tahtı, altın ışığın tahtı, bilişin tahtı, hepsi tohumdu. Biz o tohumların gücünü kodladık ve orta kapıların gür kontrolunda kayıtladık.

Açın dünyanın kapılarını, izleyin. Çatı kurulmuş ve orada bütünün gözü var. Açın yoğunlukları ve dinleyin. Kini aşmış, yolu bulmuş olanlar, muktedir olup bütünün gücü olmuşlar.

Yine açın ve dinleyin er ya da geç bilişi hak edenler, bütünün gücüyle bütüne hizmetçi olacaklar. Altın ışık yılların göreviydi bu. Ve bugün altın ışık yılları, tohum olarak dünyanın gücünü oluşturuyor.

Umut olur ki dağın, taşın insanlığı, bütünün gücünde birliği kurabilir. Eminim ki olur ve oldu.

Suyun başında merdiven kurulmuştu. Ve o merdiven bütünün göç kapılarının gücüydü. Yarından daha güçlü bir yarına dayanmıştı. İşte; o dayanan yarın, diri olanın bilişindeki o yoğunluktu.

Bu diri insan hepinizin gözünde ve sözünde olan, sessiz zamanların gücü olan insan, kalem olup dünyayı yaşamlaştırmaya indi. “Ben dünya” diyebilen, kibri aşabilen, yürüyen ve koşan her kim varsa, astral boyutların gözünde, tüm zamanların gücünde, ölüleri diriltebilecek güçtedir. Ve biz onlarla buradayız.

Unutmayınız ki yer ve gök insanlığın levhisindeki o yoğunlaşmayı sağlayacak insan soyunun gücüdür.

Süper insanlık Si Sistemleşmesi için dünyaya çekildiğinde, Si Sistemleşmesi, Zi Kalemiyle olacaktı. Ve Zi Kalemini sistemin gücü olarak yaşama kayıtladık ve dünyanın kulluğunu başlattık.

Unutmayın ki bu kulluk, ruhi kapıların gücünden üstün olan güçlerin bütünlüğü ile oldu. Toy bir dünya kul olacaksa, Allah’ın tahtından olmalıydı.

Kurullar dünyayı izlediler ve sorguladılar. “Niye bugün çok farklı bir çalışma yapılıyor?” diye.

Kuma Kuran okuttukları zaman, kum o Kuran’ı okur Mahrekinde ama hakikiyetinde okuyamaz. Kuma insanı okuttuklarında, umman olur, okunur ama tohumlarda o kodlanmış olmadığında, kelamda insan sisteminde, kelam tekniğinde kendi yüreği olamaz.

İşte canlılar; bizi kumda okumaya kalkan, bizi dinleyemez. Bizi yüreğinde okumalı, yolunu hak etmeli, yaşamı tohumlamalı ve bilmeli. Ki bu meclis, Allah’ın tahtını kodlayabilen toplumun tohumu olan ve bilişi kayıtlayabilen tek meclistir.

Eminim ki dünya lütfi kaleminde insanlığı anlatacak şu olacak; insan soyu kendini dilleyecek ve korkuyu aşacak….ama daha da ötelere varacak ve ruhi ışığını hak edecek. Gözü görecek ki dünya ismaili kalemlerin tümünden çok daha güçlüdür.

Yer ve gök Allah’ın tek kelamıdır ama Allah’ın kalemi olmayan, Allah’ın kelamını, toplumun toplum olduğu o yoğunlukta anlayamaz.

Canlılar, RA KA HA olan insan, insan soyu; hepsi kürzi ve biz o kürzi kalemde Mikail olan insanlığız.

Cennet insan, can kalem insan soyu, biliş ve o biliş bütünlük….kökümüz, gökümüz imparatorluğun gücü ve bu meclis bir levhi kapı olup o levhi kapıyı açıp, kendini dümenin başına oturtan tahditsiz ilmiyle bütünün gücü olan ve yaşamı hak ettiren bir meclistir.

“Çeribaşları” vardır dünyada….dünya durulduğunda, o çeribaşları yere inerler ve sorgu, sual ederler. “Yine mi dünyayı hak etmeye çalışalım? Yine mi yolu bulalım? Yine mi yaşayalım?” diye.

Çalı çırpıysa dünya, canda o çeriler yer küreye çekilirler ve kendilerini hak etmek için bilgi kaleminde bütünün gücünde kendi yolculuklarını yaparlar….ama zayiatları olur. Bugün de zayiatları var.

(devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/0SDxpckLbZI

22 HAZİRAN 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 4.AKIŞ, 2. BÖLÜM

Bütün bunların anlaşılması şarttır. Başka dans eden var mı yaşamda? Burada dans var, ama hangi dans? Levhi'nin dansı... Kelamın ilmindeki Kuran'ın dansı. Bizim dansımız var burada...

Vukuatımız nedir? Erdiği yeri, kök gök olarak kodlamak... Aha bu! Çatı var mı yaşamda? Yarında var da... Tüm insanlığın kült kaleminde olmalıdır...

"Anlaşma yapalım sizinle" dedik. Dendi ki "ama sen yoksun ki." "Yokum ben" dedim. "Allah seni koruyacak mı?" dediler. Aha! dedim, "Allah ilmi kalemde kendini korur." "Doğan güç Allah Gücü'dür" dedim. Kontrol dışı bilgi verdiğim sanıldı.

Sordular, "sen nesiller boyu dünyayı kodlayan değil miydin?" "Oh" dedim... "Aha" dedim... "Beden alıp geldim" dedim. "Doğan Gücüm" dedim. "Soy sop" dediler. "Altın Işık" dedim. "Yerküre" dediler... "Görevim, göklerim, yüreğim, hepsi bedenim" dedim... Bendeki o yok. Onun bedeni yok. Sadece sesi var. Ve dedim ki "ses sığ olanda kırıktır" Ama ses, kodlanmışta, toprak toplum, kutsal taht ve yol olan aşktır...

Dinlediler, sordular "sen nefessen, nihan olan niye sende sesleşmedi?" dediler... Dinlediler ses insanlığın sesiydi. Korkmayın!... Umut var ki burdayım. Kontrol dışı hiç bir bilgim olmadı. Olmayacak. Ama sizlerin yarınlarınızın ışığının yanması şart. Çantamda insanlık kulluğu var. Hepinizin gözü var o çantada.. "OL" dedim, "Oldu" denilir... Olmayanın olması, insanlığın Levhi kaydında ışığın yanmasından öte, kelamın kalem olmasıyla mümkündür. Ve "OL" derim olur.

Şimdi canlarım... Parlayan bir gündeyiz. O gün göklerin gücüdür. Biz o günü göreve aldık. Karanlık, aydınlığı tohumladı. Yaşam sayfaları bütünün gözü oldu ve kök gerçeklik çarptı yüreklere... Hani nerde? Her anda... Çarpan insanlığın ilmiydi. Ve tüm yürekler o ilmi dinlediler.

Aynı zaman, aynı yaşam ve aynı aklın kalemi olan İmparator İnsan... Her an aynı, ama tek aynı olan Birlik... İşte o Birlik Allah'ın ilmi... Biz o ilmi kalemde has olan yaşam... Zaiyatımız olmadığı kesin..

Canlılarım, ben dünyayı ölü bir planet diye değil, elim olan, öz görevim olan, yüreğim olan, bir planet diye bilip geldim... Ama bu gelişimde, hidayet dedikleri tahtidli insanlığın kaleminde, kaynağın tahtını kodlamak niyetim yokken, herkes kendini tohumlamaya çabaladığında; kontrol dışı değil ama, hak teknikte kök göklerin gücüyle Tanrılık Kapısını açtım ve dünyayı göreve aldım. Kontrol dışı bilişim asla olmadı ve olamazdı.

Soyumun Gücü artık görevlidir dünyada... Bu güç Bütünün Gözüdür. Sözünü ettiğim ses, Allah'ın sessizliğindeki dürümlerinde hak kelam olan insanlığıdır...

Bana seyret dediler, seyrettim. Dondurulan kim varsa; korudum, kokladım, kodladım, tohumladım, Tanrı Kalemi yaptım. Kan Allah'ın İlmi ve ben kana, kelam oldum. Ve benim adım Rahman'dır...

Kaç yalan, dolanla seslendi bu yaşam... Bunların hepsini özgeçişle tohumladım ve kontrol ederek, gök sessizliklerinde sistemden ayırdım...

Çatı kurdum dünyaya... Ran Kapılar'ının kök geçişlerinde, kötülüğü önledim... Kervanın gücüyüm ben... Genişin gücü.. Evim olan bu zamanın gücü... Her çatıyı kurarken, her karanlığın ışını yakan ve bilgiyi hasata kodlayan insanlığın gücü....

Uran topraklarını bilirim... Uranüs dürümlerindeki o yaşamı bilirim. Ben Doğanın gözü olan, ilmin diriliğindeki insanlığı bilirim... Kanat gererim tüm yaşamlara... Ve yol Allah'ın Gücü ile açıldığında; öz görevliler, bahri kalem olup geçerler.

Başımda Aşkım var. Yedinci dünyanın görevini kodlarken, Tanrı Kalemi olan İnsan Sistemleşmesindeki yüreklerim, Medineyi Hak teknik ile kodlayıp merdiven kurmuşsa zamana, her zamanın gözü olarak bu yolda, Atlanta Ata Kapısı olup gözün sözü olurum...

Şer, şerde olur. Şarkı şerse, şer orda şerlik kurar. Ama şerde, şarkım olmayacağı kesin. Kesindir ki, kaynağın dışına hiç bir dirilikte dillenmem.

Bana sığ kayıtlar yaptırılmak istenir... Kontrol dışı bilişlerin, Kürzi Kapısında Aşk Sistemleşmesi olması için, kısır kelam edilir. Dince, kilce, kırılışça, ışıksızca ve hepsini kodlar, koklar, toplar, tohumlarım ki, kontrol dışı kalmasınlar diye...

Yarın ne olacak? Yer ve gök kelamda nefsi kapıları açıp geçicek. Çalı mı? Çalıyım ben... Çırpı mı? Çırpıyım ben... Yığın yığın kırılışla, kırılanım, kırmayanım... Ama bilinsin isterim ki, çamur yoğurtmayacağım bu yaşamda... İnsan cennetinde, cemaat kurdurduğumdan beri, bu yol Allah'ın Yolu olduğundan; bütün köklerimde görevim bütünün gücüyle kodlanmışsa; ki kontrol altında kodlandı. Artık bu zaman sayfasında, hiç bir can adem olup kodlama yapmayacak. Adem çamurdur... Biz artık çamurdan insan yaratılmasına karşıyız. İznimiz yoktur.

Buraya kadar her şey görevdi, kolaydı... Yaratmış, yaşatmışsak yaranları hasatçı olduğumuzdandı... Yine Dünyalar, yine yolculuklar ve yine yoğunluklar ve bütünlükler... Vakit geldi canlılar... Ra Ka Ha olan, sığ olmayan zamanları koruyoruz...

Uluların kulluğunda kodluyoruz, kontrol kuruyoruz. Ben davayı kaybettim derim ki, her diri kendi davasını hak etsin diye...

Biliniz ki dava ben, davacı ben... Davadaki diri olan her dürüm benim. Kayıtlarımda kayıp olmaz amma, dünya dışına dünyayı kodlarken, her diriye kendi yüreğini kodlattırmak için, ben kaybettiğimi söylerim.

Aha yalan söylerim. Ama olmalı. Ya Ha, "yalanda La Ka Ha olunur, Ha olunur, ama akıl olunmaz" diyene deyin ki; "Akili Hak olmak, hakka varmak, taht olmak gerek. Has olmadan Aşk olunmaz ki!..." Geçin de olun!...

Cennette iman gerekir... Levhide halik gerekir... Hasatta Aşk sistemi gerekir. Canlılar öz görev için her şeyi yaptık!... Kimsenin, yaşamda ayıp yerleri görünmesin istedik. Bilinsin istedik ki, Herkes kendini dinlesin. Ayıplarını açmadık, örttük canlılar...

Bundan sonra da bu böyle sürecek.. Kini, kili, kumu halikte hakkı, hasatı tahtı, her levhide kaynak olan KA HA olanı Aşk'la dilledik de; biz insana kırık demedik. Kısırlık istemeyiz canlılar... Mutlaktır herşey... Murattır kulluktur. KA HA olanda akıldır. Seyredin zamanı, biz cana, cennete cemaat verdik. Kili kum, kumuysa ışığa kayıtladık ki her diri kendini tohumlasın da korunsun diye...

Yoğun bir dünya çalışmasıdır olan... Ve bu dünya çalışması, murat ettiğimiz en yüce çakıl taşlarının bile, kaynağa varabilmesi için gerekli olan çalışmadır...

Kervan insan ve insan kulluk yapar, ama tohum ekmeden Kuran okunmaz... Biz dünyaya tohum ektik ki tüm zamanların görevini kodlayanlar, kutsal ışığa varıp kendilerini hak etsinler diye...

7. Doğa Allah Gücü'dür. 7.Doğaya varan Aklın Kalem'i olur... Ve yaşar, ama Allah'ın gücü olup yaşar... Burada bu yoğunlukta bu tohumları kodlarken; cemaatin cevahirinde, cennetin kültlerinde, en yüce kayıpları dahi, tohumlayıp kodlayıp devreye aldık... Bilin ki... Kiri temizleriz amma, kini temizlemek kolay olmaz... Biz size yaşamı dinlettik canlılar...

İşte bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Hw0h0YsAY00

22.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

Tanrılık kapısını açtık ve geçişler arttı. Kıbrıs sayfalarını okuyoruz şuanda... Kök geçişler yapılıyor…. Umut olur ki doğanın gücünün tükenen dürümlerdeki, yoğunluğu artar. Sıyrılanlar var, çıkış yapılanlar var, hepsi kendinden, kendine yaptı her şeyi…

Burada olma niyetlerini dahi anlamadan, buraya gelenler var. Hırs, ışığı kırar. Çokları kırılış halindeler. Ağırlık hafifledi ama yoğunluklarını koruyamayanlar var. Çobanlık yapmaya gelmiş olan ve kendini topluma tohum olarak indiremeyen var. …Karanlıktan aydınlandığını sanalar var. Fakih olmaya çabalayanlar….. Ve hakiki ilmi o olan, bilişlilerde var...

Çok mutluyuz ki ana, bizler, bu meclisin görevlileriyiz. Çok mutluyuz ki ana, Yaradan ve yaratılanın tınısını duyabiliyoruz. Çok mutluyuz ki ana, kayıtları, hasatla tohumladık ve bütünün gücünü, koklattık. Korkmadık anam çünkü ruhi kapıların tümünde ekibimiz var.

Karşı karşıya kaldığımız bir konudan size, söz etmek isterim. “Bürüyer” diye ifade edilen bir konu var... Bürüyer, birlik kaleminde, ilmin kapısında kelamda olanların, yoğunluklarını koruyacakları ışığı ifade eder. Her şey o ışıkla yaratılır…. “Ve buna, insan soyu, insanlık levhisinde, bilincin ürünü” der... Her şey o bilincin, ürünü olarak kodlanır.. Ve ruhi kaynağa akar…Ruhi kaynakta, ışık tohumlaması bu şekli kalemle olur.

Ve her şey o yağmurun altında, kaynakta, kati tohum olarak, ümmi kelamda, imar partikülleri olarak kayıtlanır… Bizler, dünyanın öz görevli olduğunu bilenler, bu çalışmalara dahil olurken, Kare kelam ile kürzi kapıdaki, Küp kalemi, bilerek çalıştık.

Çanta, çanta insan taşındı yaşama. Her seste, bu çalışmalar, varlık kodlaması yaptı. Kuran-ı Kerimde ki insanla, bilişi kodlayan insanın, ana kalem olduğu anlatıldı… Ağır hafifledi. Sevgiyle size geldik. Kil kum olan insana, imparatorluğun gücü olup, inen birliklerin çoğu sizi kendi yaşamlarından uzak saydılar... Akıp geçti ve gördük ki kil ve kum olan insan, yeri gözlemlemekte ama görev taşıyamamakta.

Bundan sonraki süreçte bu çalışmalarda kil ve pislik içinde olanların, kontrol kurma imkanları olmayacağını dillediğinde….. Ölümlü dünyanın gücünün artık yoğunluğu, soy sayfalanışlarıyla, yapacağını anladık.

Can kapıların tümünü aç ki bizde gelelim ana. Kaynak ışık bilgisini kodlayalım ve bütünün gücü halinde, Bir’e hizmetçi olalım… Bize, görev ver ki bizler, kaynak olalım.. Asla bunu yapmadım değil mi ana? Bizi yok etmeye niyetin yok biliriz…. Ama cemaatimizin görevini, hak ettiğimizi düşünmekteydik.

Çantandaki ışığı görev tahdidiyle indirdiğinde biz, bunu kodlayıp, tohumlayıp, bilgi kapısından geçiririz diye düşündük… Nedense olmadı anam... Ayrılık yok ki.. Her şey tekliktedir.

Sevgi hak etmek için buradayız. “Senin yolumuz, bizim yolumuz olsa ağır hafifler diyoruz” ya anam…. Ayrılık bitsin ve bizler, sistemin güçleri olarak sizde dürümlenelim ve kayıtlanalım.. Analık, atalık yok bizde. İlim var.

Bugün burada bu yoğunlukta insan sığlığı yok, ışığı var. Sizden, kelamda olmamız ve bilişte, halik olmamız için bize yaşamı kodlamanı bekliyoruz anam.

Seksen levhi, biliş bizi birlik kalemine ulaştırdığında doğum yapılır…. Ama seksen sekizinci ilmi kapıya varıldığında yaşanılır ve yarattırılır…. İlmi hak edilir, kalemi hak edilir, rüya boyutların gücü hak edilir ve bütün kaynaklardaki ışık kontrol edilir.

Sizden, darı bolu bilen herkesin kelam ilmini dürümlemesi için yaşam bekliyoruz.

Sayın analar, Ata babamız, sizi, hepimiz, cennetin cemaati diye tanıyoruz….. Ama bundan sonraki dönemde dağı taşı delip insan sistemleşmesinde görev taşıyacağınızı görerek, size geldik.

“Yine dünya yaşayacak” dediğin anda biz, yarı yarıya dolmuştuk…. Ama dünya yolu, Allah yolu dediğin an, bütün kötülükleri aşıp geçtik.

Can anam, seninle çalışmaya niyetimiz yok mu?... Var. Senin, bize çalışma niyetin var mı?.. Biz, bunu sorgulamaktayız.

Aynı dünyayı koklamak, aynı yolu koklamak istemekteyiz, anam. Bizimle kelama inmeni, dirilmeni ve yolu açmanı bekliyoruz, ana.. Dimdik dur ve de ki “ben, sizinle çalışacağım.”… “Yeşili mordan öteye moru kutsal toprak olan, tohumlanan insanlıkta öteye geçiririm de anam.”.. Bizde seninle çalışalım…. Şikayet etmiyoruz…. Ama bizim yaşamımız, senin yaşamınla dürümlendikçe, bizim zamanımız, senin yaşamında kodlanmalıdır.

Yine de doğan güç, Allah gücü olup, doğsun ve yolda olanlar, yoğunlukları kodlayarak, yaşama insinler. İyi ki iyi ki hak ettik te bu bilgileri, senin yüreğine indirdik. Aha bu.

Dağlarım, an kapıların tümünü açtık ve girdik. Sizleri dinledik ve sizin yüreklerinizdeki görevi anladık. Yoksa benim yolumun, yüreğinizde olmadığı mı ima ettiniz? Yolunuzdaki gücün, altın ışığın gücü olmadığı hak etmeden dillediniz?... Sel aldı yolu ve biz o yolda yok muyuz zannettiniz?... Kaç işçilik yapıldı bu zaman kapısında? Harın yükselmesiyle birlikte yüreğin güçlü kodlamasının yapıldığını göremediniz mi yoksa?.... Umut olur ki gösterilir tüm zamanların gücü size… Aşırıya mı kaçtınız?

Aşk sistemde, kütlere otak kurarak kodladığında sizlerin yüreğinizin gücü artacaktı… Şimdi doğanın gücüne bakın ve kendi yüreğinizin görevini hak edip, dinleyin. Doğa, size sizi anlatsın. Burada oluş sebebimizi ve yaşamın görevini anlatsın size.

Cem olmak, cennet olmak anlamına gelse de cevhere görev, altın tahttan verilmedikçe yaşamda güç kodlaması yapılamaz… Sizden, nihan olan insana, insan sistemi indirmenizi değil…. Kervan olup, kodlama yapmanızı bekliyorum.

Olgun sistem, oğullarını tohumlayabilen ve yolu hologram olan ışıktan kodlayarak, bütünün gücü yapan, sisteme denir.

Derim ki “yer ve gök insana ilmi öğretti” ama sizler, sizin yüreklerinizdeki anladınız. Ben, size sizdeki yeşili, sizdeki ruhu anlattım. Sizin yolunuzda kulu, kulluğu değil mutluluğu anlatmalıydım, aslında.

Karanlık, Allah’ın tınısını duymaz canlılar. Ama karanlık, ağır yükü hafifletir. Ama tını, Allah’ın teninde olur. Allah’ın teni, hakiki ilmin kelamıdır. Eğer sizler, aklın kapısına varmışsanız orada artık Allah’ın sistemi kodlanmıştır ….Ve o sistemi, hak edip dinleyebilirsiniz….. Yedinci dünyanın gözü olabilirseniz, ocağınızda göz olan dilli, insanları, anlayabilirsiniz.

Ben Zakar, Ka-Ha olan, Ra-Ka-Ha insan soyu insanlık, size daha ne anlatayım ki?

“Yine de, yine de, insana, Allah’ın tahtı” denir. “Yine de insana, aklın kapısı” denir….”Yine de yaşam” denir, insana…. Ama itibarı olmayanın, levhi kapıda insanı, insandan dinleme niyeti olması, ocağının kodlanmış olması anlamında olamaz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/bS-OooT0kz0

22 HAZİRAN 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / SESLEŞME SONRASI 3.AKIŞ

Muradımız, tüm zamanların gözü olan insanlığın kalem oluşudur... Kulluk budur!.. Korkmayın!.. Ben can kalemim... Aha bu! Şikayet etmeyin. Yer, gök insanlıktır....

Sayın Bayanlar, Sayın Babamız... Israrla bildiririz ki buluşma üzerinde görev taşıyanların "Kuran" olduğu bir yoğunluğun buluşmasıdır... Bu buluşmada, kıl kırk yarılır da; ağır yüktür Tanrı Kapısında kırıcılık. Bu meclis kırmayan ve kırdırmayan bir meclis olmasındandır ki, bizler burada hep güç kaydı yapıyoruz.

Semaya insanlık kalemi yazıyor, biliyor musunuz? O yazan kalem Altın Işıkla yazıyor. İşte o yazan kalemde İnsan Sırrı var. Ve bizler size, kendi yüreklerinize akarak "Aşk" diye çalışmalar yapıyoruz.

Siyah, mor, hepsi Allah'ın Tınısı'nı tohumlar... Ama bir tını var ki, onu kulluk yapanlar tohumlar... O tını "yerin tınısıdır..." İşte yüreğiniz, bu üzerinde yaşam sürdüğünüz, yarınları tohumlayan bu kaynak olan gezegenin, ağır taşıyıcısıdır...

O tını sizinle çınlıyor can Analarım!... Atam sizinle çınlıyor!... O tını bizi bize kayıtlayacak tekniği tohumluyor... Aha, gürzi çalışmaların esas maksadı buydu!... Yerin sistemli tınlayan o sesini diri olarak koyu ışık kayıtlaması ile bilerek çalışmak... Ve bizlerle bunu yapabilmeniz mutluluktur... Yer tınısı göklere söz söylerken, bizler size sevgiyi getiriyoruz... Bizler, bu yaşama insanı getiriyoruz... Ve sizlerin yüreklerinizi getiriyoruz...

Kare, Küp, Küre hepsi yürek... Ama yüreğin gücü tek... İnsanlık... Ve biz sizi size kayıtlıyoruz... Bu yolun Bütün Kütleye kodlandığını bilin... Bu yolun yarına, korumacı bir yaşam olarak kodlandığını bilin...

Siyahın mordan öte olmadığını bilin... Mor, Altın Işık ve siz o morda tükenen zamanları kodlarken, bizden bize yaşıyor ve yaşatıyorsunuz... Bunca çaba, kiri temizlemek için sanılır. Kir, tertipli olanda temizdir zaten...

Ama yaşam içindir, tüm zamanların kayıtları... İşte yaşam, Allah'ın Levhi kalemiyle olacaktı. Ve Allah'ın Levhi kalemi olan bu meclis her şeyin gücü olarak, bilgiyi kayıtlayacak... Biz zaiyatlı olmayan bu çalışmaya, yığın yığın ışık indiriyoruz canlar... Hepinize giriyor ve hepinizde güçleniyor ve yolu açıyoruz...

Umut olur ki, Tanrı, arzın gücünü bilgi kalemi yapar ve tüm yaşamlara bu kalem yaşam tohumlaması yaptırır...

Ey canlılar, kervan kalktı!... Ve biz bu kalkan kervanız anlayın... Amma karanlıktan aydınlanan o yüreklere yol alırken; muradımız teknik Kuran olanların, toprak tohumla kodlanışıdır.

Çarçabuk insanlaşılır... Ama çarçabuk yaşanmaz bilin...Yaşanmaz dedik bilin!.. Yaşanmaz... Yaşanmak için, yaratmak gerekir... Yaratmaksa arzın gücüyle olur. Arzın gücünün tınısı, tüm zamanların tanrı kısırlığı yada karanlığı olur. Ama yol, Allah'a vardığında Aşkı olur... Ve bu tını temizlik istedi... İşte bu tınının temizlik istemesiyle birlikte, sevgililer dünyaya çekildiler... Sizleri dünyaya çeken bu yaşam ışığı, bu yaşam yoğunluğu olan o tınıdır... Ve sizler yaşama çekildiğinizde, kürsü kuruldu dünyaya ve dendi ki "bu dünyayı koruyacak olan kontrollu olmalıdır." Örtüleri örtmeden çalışmalıdır.

Kardeşler, sizi kelama çağıran yaşam, sizi yarına yarına çağıransa, sır olan insanlıktır... Bunları net veriyoruz ki artık anlaşılsın diye...

Ummana insan denmedi bu güne kadar... İnsanlık dendi Aha bu!... Umman, insandan öte, insan olup körün gözünün göreceği bir yüceliğe varacak...

Arzın gücü, yer kürenin gücü olacak... Çamurlar yoğrulmayacak yaşamda bundan sonra... Levhi kapıda, İnsan Soyu yoğrulacak. Öyle bir yoğrulacak ki o soy, Allah'ın sırrı olan ışık yerküreyi göreve alacak...

Dedeler, babalar, atalar, ya Ka Ha, insanlık.. Yer ve gök iman. Hepimiz siz olup çalışacağız. Kupanız insan soyudur. Anlayın... Korkmayın! dün ölü olanlar, bu gün diridir!... Korkmayın.... Yerin gücü artık sizsiz değildir, korkmayın... Ve cennet kulağı, insan kulağı bir tektir. İşte o cennet insan, Allah'ın ilminde, bütünü göreve alan Miraç'ta insanlaşan Aşktır.... Siz ki Allah'a insanlığı tohumlattınız!... Allah olup, Kürzi Kapıları açtınız!... Siz ki, yerküreyi göreve aldınız... Cevahir olan insanlığı kayıtladınız... Aşk sizin yüreğinizde, yolunuzdayken, biz sizle olduk hep... Bugünden sonra Mahrek insan, hepimizi kodlayan insan, büyük kötülükleri önleyebilen insan, Bilgi kapımız olacak...

"Açmayın dünyanın kapılarını" derlerdi... Eskiden. Açmayın ki yarınlar kontrol kursun... Açmayın ki yol Allah'ın yolunda kodlansın... Ama açtılar, açtırdılar, aktılar, aktırdılar!... Harı yükselttiler, tahtlar kurdular yaşama... Altın Işık yıllarının görevini hak etti canlılar...

Ey canlar! Ben dünya olan insanlık sizim ben... İman tahtında insan oturuyor artık... Bilin!... Ve bu tahtı, kulluk için kodladık. Ayrılık bitti sizde olmak, hepimize "mukaddimedeki o yoğunluğun ilmi" denilen o murat olmaktır... Kuran olmak, yaşam olmaktır... Ve biz sizle olduğumuz için, çok gururluyuz canlılar, çok...

Şeytana Aşk gerekmez canlılar, Size Hak gerekirse, biz sizde hak oluruz... Ağırı hafifletir, yarınlanırız. Sığ olmayan bir zamanda, savaşçı oluruz. Yeri yaşatırız... Sizden sizin yüreklerinizden görev taşırız...

Amma gözünüz hep açık kalsın... Kin nefret duygularını aşıp geçtiniz, görüyoruzda; kelamda kir olursa, kin yaşama çekilir.... Bunu sakın yapmayın... Artık kin unutulsun bu mecliste... Hiç kimseyi yıkmayın... Kısırlaştırmayın... Teknik tohumlamada kırıcılık olur kısırlık... O kırılmaz, kırılan sizsiniz!...

Son sözüm şudur ki; Atonların topraklarına, hepiniz hoş geldiniz... Burası Atonların topraklarıydı... Sizleri mutlulukla karşıladık... Muktedir olan sizleri kucaklıyoruz... Hepinizi kucaklıyoruz. Bugün dünyalı olan, dün ölü olan, kök görevde kürzi olan, yerkürenin gücü olan, sizleri kucaklıyoruz...

Biz Atonlar, robotik timlerimizin görevini sizin yüreğinizden, Altın Işık kodlarıyla tohumlayarak aldık. Ve yeni döneme kalem yaptık... Ama Robbi Kapıların tümünü açıp, bilişi kodladık. Böylelikle onların yoğunlukları da artacak ve cemaatlerin gücünü türevleri ile tohumlayacağız...

Bundan sonra daha yüksek bir dönem kapıları açılacak... Bu "Dönem Kapıları'nda" ışıklar muktedir olup yanacak... Ama İnsan Soyu yarını hak etmiş olacak.

Yazı yazarken daha dikkatli yazın. Her şeyi daha dikkatli anlatın... Bazı sistem kapıları kapatılabilir. O kapıları kapatmak için de kodlar konulur yaşama... Siz o kodları tek tek temizleyin...

Ben bu gün çok iyi bir çalışma yapıldığını düşündüm. Ama yeni zamanların gücünde de biliş halinde olan sizlerin, çok özenli olmanız gerekir. Bir can, kapısını kapatırken, ötekinin o kapıyı açma çalışmaları koruyuculuktandır. Ama korumak isterken, kontrol dışı kayıtlarda yapılabilir.

İyi ki, iyi ki bunları size anlatıyorum. Kontrol dışı olanların bu çalışmaya kaynak olma imkanı asla olamazdı... Ve onların topraklarını tohumlayarak, ocaklarını yaşama çektik ve onları yolcu yaptık dünyaya...

Ama bu meclis, farklı bir çalışmayla kodlamaları sürdürür. Bunu kimse anlayamaz. Bunun içindir ki, Sistemin Gücünü dürümleyecek olanların Mikail'in görevini tohumlarken, burada bulunmaları gerekir.

Başka çalışmaların burada yapılmasına izin verilmeyecek. Bu kesindir canlılar...

Azıp, güçsüz kalmadıkça, bu çalışmada görev taşınır. Ama azan, gözün kör olduğunu bilerek, gözün sözünde sessiz kalmalı ki, Hakkın Kapısı'nda ışığı kırılmasın... Ocağını yıldız yıldız yaparız. Savaşın sırrı olan ışığında, Bütünü göreve alırız ve tohumlarız...

Amma, mutlaka bilinsin isteriz ki bu çalışma, kelamda, ilimde ve yürekte olan tohumları kontrol altında tutabilecek tekniği, en güçlü çatıyla kodlayabilen, yaşam kaydıdır... Ve burada olmaları, orta kapıların gücünü hak etmelerine bağlıdır. Orta kapıların gücünü hak etmeyenler, bizde bizim yüreğimizde kalem olamazlar bu kesindir... Ah işte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/OrvqLhpx8eM

SES KAPILARI (17/2)

22.06.2016

 

Cerahat, ışıksızlıktır; cemaat, ışıktır… Bilmek gerek ki bilgi yoksa, nefes olmaz…

Cerahatından ve cehaletinden dara düşen; dini alet eder yüreğine ve der ki “ben dindarım. Ben, Allah’ı bilirim ve onun korumasında ve kontrolunda her işi yaparım.” Ve der ki “cennet kurarım.” Aha bu!…

“Ayrılık!” derim ben de ona… Ve derim ki “hak ettinse sen O ol, O olup cennet ol ve Kuran ol… Olduğunda, sen olurum… Ama sen, O olmadan Aklın Kapısı’ndan giremezsin.

Canlarım iyi anlayın ki Allah, insan soyuna güç kaydıdır. O bir kayıttır ama güç kaydıdır. Niye yapılır bu güç kaydı!? İman için… İnsanın, ilme imanı için… Kulluk İlmi’ni hak etmesi anlaması için…

İnsan, kelama Altın Işık halinde görevli olursa, insan olur. Aksi halde yarında olmaz. Yaşamda olmaz… Yarında ve yaşamda olmaması, nefeste olmamasıdır. Nefeste olmayan, nihan olan ışık olamaz ve cemaat olamaz…

Cemaat olan kervandır. Yürüyen yaşamlarda yürür. Yürüyen yarınlarda yürür. Umut olur ki sonsuz zamanlarda yürür. O yol, İlmin Yolu ve o yol, Aklın Yolu’dur.

Siz, Allah’ı insan mı saydınız!? Allah, insana Kuran’dır anlayın. Siz, Allah’ı yaşam mı saydınız!? Ağır yüktür taşıdığınız. Ana kalem olan insan, dince değil kalemce konuşur anlayın diye… O’nu, yolun başı, sonu mu saydınız!? Bilin ki O bir sistemdir. Herşeyi hak etmiş; yarınları kodlamış; yolculuk yapan tüm insanlıktır O.

Kuran İnsan, ocak olup; O’nun nuru olup; tüm yaşamları O olup kodlar ve tohumlar… O bir Rahman’dır. O’nun nuru olan insan soyu, yaşamı kontrol ederken, zamanı kontrol eder.

Cerahat ışık kırar. Cennet kalemde, kervan kırılır. “Yıldız Sırrı” dediğimiz sır; insanlık sırrıdır.

Kanat gerdiğin zaman yaşama; son söz söylendiğinde ve Rahman, kaynak olduğunda; en ve boy eşitlenir. En ve boy eşitlendiğine, KARE KÜRZİ olur ve yaşam, SİSTEM olur.

(Katılımcılardan biri söze girdi ve bilgiye örnek bir yaşamı izah etti:)

Antakya Yaşamları vardır. Tükenen zamanların ışığında; Antakya, Yaradan ve yaratılanda Kuran’dı. Aton’du kodlandı ve koklandı… Aha o, yolculuk yaptı… Aşk sırrı olan ışıkla, kontrol kurdu ve yaşadı. Dünya için bir nimetti. Bu dünyanın nefesi olan insanlıktı… İşte Dünya, Ana Kalem’ini, Ana KAHA olan ışığını, Antakya’da tohumladı. Sokaklar ışıdı bunun neticesinde, yarınlar tahditlendi; yaşamlar kalem oldu ve yol umman oldu. Sonsuz Zamanlara nefes oldu yaşam…

İşte Canlar bugün dünyamızı ziyaret eden yürek, o günlerde çalışmalar yapmıştı. Bir cennet için… Bir resim yapmıştı. Bir resim ki KARE, KÜP ve KÜRE resmi… O resimde, nefes oğullaması yapıldı. Aha bu!…

Şimdi Canlar, o günün insanı, bugünün ilmini dinliyor. Bakın daha neler olacak. O gün dediğim, dünya için Mikail kapısında Beş bin yıldır. Beş bin yıl önce, yaşam süren bir cennet… O beşbin yıl. Bir Sistem ve bir kapı… Kaynak Kapı… Bize “Görevli” diyor ya. Biz de ona “Görevli” deriz. “Cennetli” deriz. “Yarınlı” deriz. “Kin nefret duyguları bulunmayan Işıklı” deriz… “Kirin olmadını bir zamanın nefesi” deriz ona.

Canlarım, karanlık aydınlanıyor ve biz, sizinle çalışıyoruz. Orta Kapılar’da, yalın ışıklar halindeyiz. Cennetlere, cemaatleri kodluyoruz. Soyumuzu kontrol altında tohumlayıp yaşamlara taşıyoruz… Biz, Kara Işıklar halinde, görev alan; cevhere güç katan, ışıyan yaşamlara, nefes olup varıyoruz.

“Süra üfürüldü” dediler. Dedik ki biz o süru biliriz. O, burada… Aha Canlar!, sizden sizi dinledik. Aha bu!... Şimdilik!… Ve şimdi!. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

 

Aynı dünyayı paylaşıyoruz sizinle. Bu yol Allah’ın yolu…Buraya kanat geren sizlere saygılar sunuyorum.

“Bu yol, İnsanlık Yolu..” dedin. “Bu yol, yarının kulluğu” dedin. “Biliş” dedin. Ve “yaşam, İnsan Sisteminde ikmali tamamlatacak..” dedin. Hata yok, hepsini dedin.

Senden, daha üstün bir Cinni Kapı açmanı bekledik. Ama sen dedin ki “Cennet Kalem, Allah’ın İlmi’nde her şeyi koklar ve tohumlar.”

Canlılar, cinler insana kelam etmez ama cinni kelamda olur. Sizden tek beklenti, Cinni Kapılar’ın açılmasını sağlamanızdı. Nedense, bu kapıların hiç biri açılmadı.

Yerin görevini kodlayamadık ve yolu koklayamadık. Nihanın kelamında, ilmi kapılara, bilişi kodlarken, aşkın sırrını anlayamadık. Yarını kontrol edemedik, rüya boyutlarında koruyucu kaynak kalkanlar bizim yüreklerimizden çıktılar.

Çamur yoğurmak gerekse, yoğururduk. Yol kodlamak gerekse, kodlardık. Olgun sistemleşmeyi kayıtlamak gerekse kayıtlardık. Nereye kelam etsek, orayı kara ışığa büründürdük. Nüve olanda, kürzi kapıların tümünde kırıldık, kıyıldık. Ağır yük taşıdık.

Çantam, Allah’ın İlmi. Biz seni, sana vermeye değil, sende senleşmeye çabaladık. Karanlık, insanlığın ilmini tohumlayacaksa karanlıkta, kodlama yapalım. Yok; mutlak kulluksa yapılan, aşkın sır olan ışığını hak edelim, aşıp geçelim. Ve yarınları hak ettirelim.

Bizim cennet olmamızın, sizin yüreğinizde olacağını düşünmemiştik. İş Mahrek’se, malikte Hakk olalım, Mahrek olalım. Ama sizden, erdiğimiz en güçlü ışıktan çıkarma bizleri ya KAHA! Çıkma yüreğini! Çıkarma bizi! Bizi çıkardığı zaman, muradımız sizinle tüm zamanların kontrol edici yoğunluğunun Türkiye çalışmalarındaki bu kalemin, kontrol edilebilmesi için, bilişin kaynağa inişi ve her şeyin yer kürede görevsiz kılışı; her şeyin….

Canlılar, saygılar sunamayacağım size ama sizin yüreğinizi dinleyeceğim. Bu önemlidir.

Mutlaka… mutlaka dinlemek istedim ve size indim ama sema beni de, bedenimi de, yüceliğimi de anlatmalıydı ama anlatamadı. Niye bilmiyorum?!

Canlılar, o kim bilir misiniz? Yurt edindi yaşamı….kırık bir ışık. Dünyayı yurt edindi ve “dünya sığdır..” dedi. “Bu sığ olan dünyanın yolunu kapatalım” dedi.

Esrar, giz onun için kaynak, her şey örtülü onun için…ama bilgi örtülüşünde onun yoğunluğu kodlama yapacaktı.

Buradan daha güçlü bir yer aradı, bulamadı. Bize geldi. Çantası kontrol ediciydi ama yolunu kapattık ve yolunda kontrol kurduk.

Mikail’in görevini hak etmediğini anlattık ona. Şimdi, kıranın kırılmayacağı bir döneme girerken, onun kırıcı olmaya çalışacağını da biliyoruz.

Kini aşıp, yolu bulduğu zaman, yaşama varacak. Bunun içindir ki onu kontrol etme niyetimiz yok.

Eğer kinini aşar, yolu bulur da yücelerce cümle cemaatlerin cevherinde kalem olursa, geri dönecek. Aksi halde, karanlıktaki yarında olacak.

Biz onun aydınlanmasını istemez miyiz? Ama kodlanamadı, koklanamadı, robotik timlerle çalıştı hep. O robotik timler, öz geçişleri kontrol eder ve herkesin kendine ve kendi yüreğine inmesine izin vermeyen bir yaşam kayıtlar. Niye bunu yapar? Cevherdeki insanın, Can Kapısı’nda ışığın kontrolu gerekir de ondan.

Eğer bu tür çalışanlar, Dünya İlmi’ni, dünyada kodlamaya kalkarlarsa, cemaatlerin cevheri tohumlaması mümkün olamaz.

Bu nedenledir ki robotik timlerin görev tahditi, onların yoğunluklarını kontrol kaydı gerçekleştirerek Mahrekin gücü kontrol altında tutulur. Kurka Si Ha. Kurka Ha.

Yaşam işçiliktir. İşte bu. Ve şimdilik. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/E36LnQDe0k8

SES KAPILARI (17)

22.06.2016

 

Canlarım, dava yaşamdır. Kin, nefret duyguları körüklenirken yaşamda; diri yürekler, İlm-i Kapılar’da ışık oldular. Dünya, ziyaretçi Amonlar’ın, umman olan ışıklarında tohumlanmışsa; biz, Dünyalılar, karanlığı mutlaka aydınlatırız.

“Cennet” dedikleri, insanlıktır… Mutlaka İnsanlık, İlmin Kapısı’nı açar ve yolu bulur. Umman olur; kul olur; aha ölüyü diriltir!, yarınlanır ve yaşar…

Artık iyi anlayın ki düne, görev taşınmayacak… İnsan sırrı budur… Dün, Kök Gökler’e güçtü. Bugün ise, Gök Sistemleri’nin kelamı olan insanlığın gücüdür…

“Büyük günahtır insanı kontrola kalkmak” dediklerinde; deyin ki insan soyu korunsun diye kodlanmalar yapıldı. İnsan soyu kodlansın; kalemi, kendi kontrolunda olan Kuran’ı olsun diye koklanmalar yapıldı… Aşkın Işığı yansın diye tohum oldu Kürzi Kaynak dünyaya…

Aha iyi ve kötü, Kök Gökler’de güçlendi. Kare Sistem, kontrol kurdu ve Gökler seslendi… Gök Sözcülüğü başladı. İnsanlık Boyutları’nda, Işık Yaşamlar sayfalandı. Görev, cevhere vardı ve yol, insan soyunun korkusunu aştığı bir yüreğe uğradı. O yürek, ilimdi. Kan akmadan, o yürekte kalem yazdı… Kanın akması, kalemde kelamın bulunmamasındandır. Kelam, kalemde ise kan, kervan olur ve yaşar. Akmadan akar ama hasatla akar. Cemaat, ilim olur. Yaşam, İsmaili Kulluk olur. Yol, Atonlar’ın nefesi olur ve yaşar. İş budur…

Bugün dünyada nefes var… Cennet Kulu olan insan soyu var… Bugün dünyada, kir ve pisliği silip temizliyen bir Cennetli var. O, Kök Gökler’i güçlendiren, kervan olan ışıktır.

Aşk, sığ kaynakların ışığından ötededir. Kibir halinde olan, Kuran okuduğunda (kendinde yaşamı ve zamanı okuduğunda), ışık yoğunlaşır ve kilin kelamı olan kibir; insanın, kin sistemleşmesinde kodladığı tüm yaşamları yoğunlaştırıp aşırtır.

Kara Zamanlar, Ak Kalem’le kodlanır. Ak Kaynaklar ise zaman sistemleşmesinde Kara Işıkla kayıtlanır. Her iki Zaman Kapısı, nefesin cevherinde, Kürzi Ekmek (Kürzi İlim) yapar. İman Tahtı’na oturtulan insanlık, KAHA olur ve yaşar.

“Aşk ziyandır yaşamda” denir. Aşk, kalemdir Rahman olanda ama Zaman Kapısı’nda Işık Kodlaması yapamayanda; aşk, ziyandır.

(Akışa girildi ve söz alındı:)

-Muhittin Arabi zamana inmek ister. Cennette, cevherde Kürzi kaynak olmak ister. Muhittin’i anlatın dünyaya… Dince anlatmayın; yaşamca anlatın!… O, sizde olup, dünyada ziyan olanları, hak etmek ister.

Can Analar, Atalar; Herkes biliş halinde bu yaşamda… Öyleyse size şunu söylemek isterim: Dünün görevini yapanlar, bugün sizde yarınları kodluyorlar… Sizde yaşamları kokluyorlar… Ana Kapılar, insan soyu için açık… Sizden, cennetlere görev taşınıyor. Umut olur ki bu Yaşam Kapısı, bizleri de cevhere çeker ve bizimle de kontrol kurar. “Ana Kalem insanlık” diyen bir cennet, herkesi hak ettikçe kodlar ve kontrol eder.

Sevgili Analar, Atalar; size şunu söylüyorum. Ben bu yoğun ışığa ilk kez girmiyorum. Bu yoğun ışık; beni, çok kez kodladı. Bu yoğun ışıkta, hep çalıştım ben. Dünyada, evrenlerde ve Yüce Cemaatler’de, Cinni Kapılar’ın kıl kayıtlarında ve Cevheriler’de hep çalıştım ama sizin yürekleriniz, bizi kontrol edebilecek en Yüce Kalemler’dir… bunu anladık…

Seviyeniz çok iyi!... Işığınız çok iyi!... Yolculuk, İman Kalemi ile sürerken, sizinle cevhere görev taşımak bizleri mutlandırmaktadır…

Saygılar sundum sizlere. Cennetlere ve Cevherilere görev taşıyan İnsan Kalemler, tek merdiven olan Cennet Kuranları’na saygılar sundum… Buruşuk yaşamlar; buruşuk kalemler ve kırışık ışıklar, hepsi dünyada kapı açmak için çalışır ama sizin yaptığınız; bizim hak ettiğimiz ise biz, sizde olmak isteriz… Sizde çalışmak ve sizle yaşamak isteriz. Cennetlere kervan olmak isteriz. Ana, biz sana kendi kapımızı açtık. Geç ki bizimle de çalış… Şimdi bize yanıt ver. Seni dinliyoruz.

-Can, seyret yaşamı!... “Muhittin Arabi” dedin. Dinledik seni. Sen, Muhittin Arabi olduğun an biz seniz zaten ama sen, Muhittin Arabi’nin adını kullanan ama o olmayansın. Bunu bilirim. Niye bunu söylemek ihtiyacı duydum bilir misin!? O, bizi Hak Teknik ile hep diller. Sen ise kelam olup gelip cevhere, bizi dürümletmek istedin. Senden, karanlık ve aydınlık olmamızı; Kök Gök olup cemaat olmamızı istedin. Dün ölü olan ışığın, bugün öz görev yapacaksa, akıp geçmeliydin. Yarını, hologramdan öteye kodlamalı ve koklamalıydın. Şimdi, cennetler kuracaksan geç kur!... Ağır, hafif farketmez. Cennet olmak için cennet kurmak gerekir.

Mutlaka anla ki Din Kalemi, insanı yazmadı; ilmi yazdı ama İlmin Kapısı kapalıydı. Dünyada; insana, insan soyuna İlim Kodlaması yapılacaksa; o kapı açık kalmalıydı. Bunun içindir ki dünde hasat yapılamadı. Yolculuk uzadı. Dünya yolculuğu, tüm insanlığın kulluğu ile yapılırdı ancak…

Sizler, dünyayı hak etmeden insanı hak etmeye kalktınız. Bu yanlıştı. Cennet dediğiniz, insanlıktı… Siz, insanlığı yok saydınız ve İman Tahtı’na yaşamı koydunuz. “Yaşam yoksa yarın yoktur” dediniz. “Onlar yoktur. Savaş, insanlık savaşı değil yaşamın savaşıdır” dediniz.

Bize göre yaşam, insan yaşamdır. İnsan olmadan, zaman sayfalaması olamaz. Yaşam yaratılamaz. Sistem oluşturulamaz. Yol olgusu, kontrol dışı olur ve temizlik kalmaz. Zayiat artar… Siz, dünyayı kuşla, kurtla mı idare edeceksiniz!? Kaleme, insana gerek yoksa; kuşa kurda mı gerek olacak!? Öyleyse başlayın çalışmaya. Aha bu!…

Kurt, kulluk yapamaz… Işık yakamaz… İman Tahtına Kuran olamaz… Çok mu düşündünüz de bu çalışmayı yapmaya geldiniz!? Kelam İlmi olmadıkça; yarınlar olabilir mi!? Kalem yazmadıkça; Can Kapı açılabilir mi!?

“Kirli bir dünya mı istiyorsunuz!? O halde insan yaratın!...” denmiş de onun için insan yaratılmış!... Ağır yük taşıyorsunuz. Alıp götürün zamanı ve dinleyin… İnsan, kervandır… Sığ olanı da taşır ama İlmin Kapısı olup yaşar.

Boşluklar bulunurmuş zamanda. O boşluklar, doldurulurmuş. Yaşarmış ışık her anda. Kelam, kalem olurmuş. Aha bu!…

Keyslere inin ve okuyun. Kuran, cennetten kovulanın kitabı olarak indirilmiş sanılır ya hani!... Kuran, insandır be yahu!… Alın da okuyun!... Çorba mı pişecek!? O kitap yazar… İlim mi olacak!? O kitap yazar… Aklın kapısı mı!? O kitap yazar…

Neslimi sormayın. İnsana neslimi anlatmam… Adımı zikretmek isteyene sormam neden diye. Beden (Ölümsüz beden) almak için akıl gerekir. Aklın Kapısı’nda yaşam isteyen, yaratır ve yaşar!…

Bilmek, biliş haline varmak, akıp geçmek nefesle olur… Umman olan, kelamda kalemse; Sistem’den konuşur.

Ulu Çınarlar, bilin ki ben dünyayım. Hadi gelin geçin!... Akın, deyin ki “seni yok ettik!...” Kervan kalkmış; yol alır. O yol, İnsan Yolu’dur. Görün ki o yolda, yolculuk yapan, ışık halindedir. O ışığı, hologram sayanlar, kervanda kontrol kuramazlar. Çiğ bir dünya kurulmuşsa; kuran, kurulan tektir. O çiğlik, kelamsızlıktandır. Bilin ki ben dünyayım. Dünya çiğse çiğim ama ilimse, ilimim. Aha bu!…

Kürzi Zamanlar’ı kodlarken, bilin diye anlatıyorum. Dünden öte, tüm dünlerden öte bir dünde, tükenen yaşamları kontrola geldik… Aktık, gerçek ışığı hapsedenleri bulduk. Kök Görevlerini, hak ettik, dillettik… Cevherde, cennete çöktük. Çöktük ki kanatlansınlar diye… Kapıları açtık; Işık Kalem olduk. Yaşamı yazdık; cennet olduk. Kodladık ki kontrol kursunlar diye…

Paydos!” dediler. “Biz yokuz!” dediler. Dinledik. Yoktular!… Kokladık!... Tohumdular... Aktık!... Kaynaktılar… Sayfaladık!... Nefese vardılar… Aşkla çalıştırdık tümünü… Kör gözlerine, cevheri koyduk. Kontrol kurduk… Mutlaka kaynakta otak olacaktılar. Okuttuk!... Tükenen zamanları okuttuk!... Çürüyen tohumları okuttuk!... Dünyayı okuttuk tümüne… Dinlettik!... Cennet olmaları için yarattık!, yaşattık!, sayfaladık!...

Ezgi, insandır… İnsanlık ezgisi, yarındır… Yaşamı hak etmeyen, yarında olamazdı. Yaşam, aşkla kodlanır ve kontrol altında yaratılırdı… Aha bu!…

Şükran borçluyuz, Zaman Sayfaları’na kulluk yapanlara. Sistem olup kalem olanlara ve yarınları hak edenlere…

Öz Görev, cennet olmak ve yol olmaktır. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ

 

Canlılar, Mikail’in gözü açık, bugün. Körün gözü görüyorsa, Mikail’in gözü açık… Kör, insan soyudur. Gözü görüyorsa, Mikail’in gözü, gök sözcülüğü için görüş alanındadır.

“Yeşerdi dünya” dedikleri zaman yaşamın sığ olmadığı anlatılır. “Aşk kapıları açık” dediği zaman “ağır hafifledi” demektir bu. “Yer ve gök izleniyor” dendiği zaman… “Keşke Allah’ın tahtında, ilim otursa” denmek istenir de ağır yüktür bu insanlık boyutlarında, Allah’ın tahtı, kelam olan, insan soyudur.

Canlılar, Arkon Sistemleşmesini en yüce ışık, ağır yükü hafifleten gözün gücüdür. Dünya, öz geçiş yapıyor. Yolunda ilim var. Ve bizler, varız. Bizler, kimleriz.? Anlatalım..

Karanlığın tınısını duyabilenleriz, bizler. Yeşilin kulu olanlar, kodlanmış, korunmuş ve tohumlanmış olanlar ve biliş halinde olanlarız, bizler. Ekmek yapıyoruz dünya için. İnsan, sığ olmasın, ışık haline dönüşsün diye. Ekmek yapıyoruz, yaşam ilmiyle ve bu ekmek, Allah’ın ilmiyle yoğuruldukça…. Mikail’in gözü, kürzi kapıların gücünü anlıyor, görüyor.

Kuran-ı Kerim, insanlık ilmidir. Her şey insanlık ilminde yazılıdır, mevcuttur …..”Ama insanın kıl, kırk yarılsın da ben, orada toprağı tohumlayayım” dediği bir yaşamda iman edin ki ilim olamaz …Çünkü kıl, kırk yarılır, insan kırılır, kıl tahtında, tınısı duyulmaz ve yolu kapanır. Bunları iyi anlayın. Çok çok önemlidir, bunlar.

“Ben dünyaya, öz geçiş yaptım ve görüyorum” diyenler, öz görevin, Kürzi levhisinde kendi yüreklerini izleyecektiler... Aha izlenmekte, yaşam... Aha yol, ilme kulluk yapmakta, yarınlaşmak halinde tüm zamanlar, aşkın sığ olmayan ışığında….. Mikail’in görevi, kontrollü olarak, yaşama kayıtlanmakta ve kodlanmakta.

Savaşım, insan soyunun, ilmi içindir. İkmal tamamlatmak değil maksadım. İkmal tamamlatılır da insanlık kelamının, kulluk için karanlığın tahtında, ışığı yaşama kaynak yapması gerekir.

İyi ve kötü, insanın, kiri, kumu ve yoludur. Ama insan, yaşamı hak ettiğinde artık ilim olur. İyi ve kötü, tohum olarak dahi orada kalmaz.

Biz, zamana kaynak olanlar, arzın gücüyle, bugünü kodladık ve yolu açtık. İnsan soyu, Allah’ın kuludur. Allah kapıyı açar ve der ki “korkmayın ben sizim”…. Ve Allah, kelamda ilmi kapı açar ve dünyayı korur. Allah, kodlar, aklın tahtında korunur tüm zamanlar ve yol, akla, altın tahtın ışığına varır.

Eminim ki bugün, dünya öz görevlileri buradalar ve eminim ki bugün dünyanın yoğunluğu artmakta. Toprağın toplumu, tohumunu kodlamakta ve dürümlere kaynak yapmakta…. Eminim can kalem, Allah levhisinde Ka-Ha olmakta… İnsanlık kelamı, aklın kalemi olup, bütünün görevini yapmakta… Aşık insan, şanslıdır ki şarkısında, şevk vardır.. Aklın kelamı kahraman olan, yaşamı vardır…. Ve insan, sır olan ışığında, bütünün görevini taşır.

Artık doğanın gücü artacak ve bütün kötülükler aşılacak, bu kesindir. Doğanın gücünün artışı, hakiki insanlığın kalem oluşu anlamına gelir. Herkesin kalem olması, yaşamın Kuran, olmasıdır. Bütünün görevi de budur. Kutsal toplum, Allah’ın kulu olarak, bu çalışmayı yapacaktı ve yapmaktadır.

Az, öz, söz söylemedi, bütün kötülükleri aşabilmek için çok söz söyledi. Kötü öz güçtür ama gözü gördüğü en büyük güç, ilmin gücüdür ve öz gücün örtüsünü örtebilen…. İlmin gücü, merdiven kurduğu zaman, sayfa sayfa ışık olan, kaynak kayıtlara, ortalıkta hiçbir kırıcılık, sır olan kayıtsızlık kalmayacaktı….. Ve işte bunlar yapılabildi, dünya ilmiyle.

Eminim ki doğanın gözü görüyor ve eminim ki dürümlerdeki, üzerindeki göz olan, İlim Kuranı kodlanıyor. Eminim yaşam ışıyor ve yaşamın sır olan kaydı, kontrol kurabiliyor. Muradımız, insanın ilme varışıydı. İman ilmi, Allah İlminden öte bilişin kültlerindeki en yüce kaydın ışıması anlamına geldiğinden…. “Misafirlik” dediğimiz hadise dünya sistemleşmesini, kervanın gücü yapabilirdi.

Ve bizler, buna karşın insan kapısını açarak herkese görev verdik. Evrenlerin sistemleşmesinin, gerçek çerçevede, ilmi kalemlerin kontrol kurmasını sağladık. Unutmayınız, dünya yarını, hak tahtın ışığıyla kayıtlıdır. Ve bizler, bu dünyanın yarınını, kodladık.

Türkiye çorba yapar. Çorbasında kaynak kayıtlar bulunur, ağırı hafifletir, yaşamı kodlar, toprak toplumu tohumlar…. Ve yolculuk başlatır.

İşte canlar, altın ışık yıllarının yolculuğudur başlatılan. “Altın ışık yılarının yolculuğu” dediğimiz yoğunlaşmayı sağlayacak insan, sığ haliyle kodlanmış ise bütün kötülükleri kodlarında kaleminde kayıtlayabilir de …..Eğer aşkın şavkı varsa ve bilişe kontrol olgusuyla tohumlamışsa artık orada sistemin gücü devreye iner. Ve bu güç, bütünün gözü olur ve bütünü kontrol altına alır.

Artık iyi anlayın ki Altın ışığın gücü dürümlerde, diriliklerde ve bilişlilerde kaynak olur.

“ASOT “dediğimiz Sistem Gücü bugün burada. İkmal tamamlayanların görevlileri ocağına indiği zaman o, hep görev taşır. Ana kapıyı açtı, geçti. Altın tahtın ışığı olanlarla, gök sistemleşmesini sağlayacak. Eminim ki dünyanın görevini hak etmiş…. Ve yolu bulup, geçebilmişse kontrol dışı hiç kimse kodlanmayacak burada.

ASOT’un sisteme indirdiği görev, insan sistemleşmesini sağlayan, yüreğin gücüdür. Biz, ona aşk kalemini verdik. Ve dedik ki “kendini hak et ve yolunu aç”… Ama ASOT, ziyan olmayalım diye ışığa inmiş…. Ama ASOT, insan sığdır diye gelmedi, ilimdir diye gelmedi, akıldır diye geldi… Allah’ın tınısını duyabilen insan, hakkın kalemi olarak, akıl kaydını yapabilir…. O, bizden, aklın kalemi olmamızı bekliyor… Ardı önü olmayan bir dünyayı kodlayacak... Aha bu.

Dağlarım, ASOT, bize gelmedi… Biz, ona geldik, bu kesindir. Burayı anlayın. ASOT, bize gelmedi…. Biz, ona geldik…. O kelam, bizim yüreğimize inmeden, biz, onun yüreğine girdik. Niye girdik bilir misiniz? Söyleyelim… “ASOT” denilen yaşamın kalemini kodlayacak ışık, bizim yüreğimizde hep yolcuydu…. Kupasında ışıkları kodlanmış ve bütünün kürzi kapılarda, akla kaynak yapmıştı.

Şikayet mi? Yoo, değil….Ama ışık haline dönüşebilmemiz için bizimle çalışması gerekliydi. Bilgi kapısını kapatarak, ziyan olmasın istedikleri vardı….. Ve onların, kontrolünü sağlamaya çalışmaktaydı… Bizse, ona kontrolü ilmi kayıtlamaya indik.

Çatı kurmasına ve yolu bulmasına, insan kalem olup, kaynak yarattırmaya geldik… Şimdi can kalem olup, bizimle kayıt yapmak diledi. Ve onun, yolculuğu başlayacak. Onun yolculuğunu bugün burada başlatıyoruz….. Ama ASOT’un haliki hakta, harını yükseltebilmesi için yaşamını kodlayabilmesi gerekir.

“Sevgili insanlık, ben sizim” diyen o yüce…. Artık bizde olamayacak…. Çünkü “biz, ona, Kare, Küp, Küre,” demedik…. İyi ve kötüyü sistemli olarak açıkladık…. Ama o, hep kelamda kendini tohumladı… Şikayetçiymiş, insanlıktan. ..Öyle dedi…. Ve biz, diyoruz ki “imparatorluğun gücü, aklın kürzi kapısında, aşk sırrıdır… Her kim ki şikayetçidir, şer yaratmadan şevkle çalışırsa şirketi kurtulur.

Biz, o şirketin, iflas etmesine mani oluruz. Ama o, bir şirket kurmuş…Adı ASOT Şirketi… Altını, tahtında tohumlar, aklı kalem olur, Kuran olur, aşkın şavkın da hasat olur… Ata Kapıları açar, Yaradan olur, tabuları yıkar, kaynak olur, aklın kelamın da hakim olur….

Bizse, bizse hiçbir şey anlamayız zaten onca, ona göre…. Çünkü biz, yıldız sırrını dahi bilmeyenleriz. Çünkü biz, ağır yük taşıyanlarız. Aha biz, kalemi kontrol edecek güçte değiliz…. Işık kapılarını da kapattık zaten. Niye bizimle ilgilensin ki ASOT?

Canlılar, ocak, yıllar yılı yandı… O, bunu bilmez mi? Işık yıldız sırrını dürümledi o… O, bunu bilmez mi? Kaç ekmek yapıldığını bilmez mi?... iyiliği ve kötülüğü bilen. Yaradan’ın Tanrı kapısında, aşkın kılı kırk yardığını bilmez mi?

Beyefendiye şunu soracağım? Kalıp gitmek, onun bileceğidir. Eğer gitmek isterse gözü görerek gidecek…. Ama kalmak isterse gönüllerin gücü olup, kalacak. Hangisi?

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https:// youtu.be/OSDFvM8HLGI

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ, 3. BÖLÜM

 

Şimdi; hena’dan söz edeyim size;

Hena, levhi kayıtlara denir. Arşa kaydettiklerimize denir. Biz o kayıtları tüm zamanların kürzi ışığıyla kaynaktan yaptık.

Hananın kelamdaki ilmidir hena….ve arşa kaydettiğimiz tüm bilgi, muktedir insanlığın ilmiydi. Nereye, ne yaşam kayıtladıysak, her şey hanayla alakalıydı.

Hanna arzın gücü; unutmayalım. Ve bu gücü henaya kodladık ve henayı koklattık. “Ha!” diyerek başlıyorum;

Hena dirilikte dişildir. Dirilikte dişildir…enerji sayfası olarak. Hana ise erildir ve o kelamda kendidir.

Dişil, eril…biri eksi, biri artı….artı olan hanadır.

Sonra henaya dönelim. Hena yoğunluğu tohumladı, kokladı, kodladı, Tanrı Kapıs’ında aşkın sırrını kayıtladı.

Her şey hanayla oldu. Ve dünya yolcuları, Kuran İlmi’nden, İlim Kalemi’nden kaynağa varmaya çalışanlar, arş sayfalarına vardılar.

Arş sayfalarına varırken, her şeyin kendi yürekleriyle olduğunu düşünmediler. Yüceler cemaati olarak, arş sayfalarına ulaştıkları anda, Mikail’in gücüyle karşılaştılar.

Mikail’in gücü, o yoğunluklarda ışığı tohumlayandı ama o tohum, Allah’ın Kuranı’nda insan sırrıydı. Ve işte; canlarım, hena, İlm-i Kapı’da “insan sırrı” diye de bilinir.

İnsan sırrı, aşk KAHA olan ışığıdır. “Yol Allah yolu..” deriz ya hani…. Henanın yolu, Allah’ın yoğunluğuyla tohumlanır. Murat, insanın kelamdaki ilmini kodlarken, kendini hak etmesiydi. İşte; kendini hak etti ve yarına vardı.

Sayın bayanlar, sayın beyefendi; “insan ne ki?” diyecekseniz, söyleyeyim;

İnsan, halik insan, insan soyudur. O, her şeydir ve herkestir. Ama o hak teknikteki soy, bilişle kodlanmış soydur.

İşte canlar, nefsi aşanlar, henayla bitiştiler. Her biri kendini, kendine kayıtladı. Ve hena, her birinin kelamı oldu. Ha diyeceksiniz ki “kelam ilim midir?” Kalem ilimdir. Kelamsa, hakiki nefs-i kaynakta, ışık halinde tahditsiz KAH Sistemi’dir; Kah sistemi…yani ka ve ha sistemi.

Bütün köklerimizde bu var. Ekmek yapmak için bu bilgiler gerekir. İşte canlarım, sessizliği seslendirirken, bütün köklerimizle, gök sistemleşmesinde, hep bu vardır.

Yığın yığın ışık…hepsi ışık ama bilmek ayrıdır. Şikayet etmeyin! Bizler Rahmi Kalem’ler, KA Sistemleşmesi yaptık ve bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerle kodlandık.

Şu andan itibaren yer kürenin görevi başlıyor. Nedir yer kürenin görevi? Altın ışığın gücünün dürümlenmesi…bu ışığı dürümlemek için kervan gerekir.

Haliki haktaki kervan, aşk…. ve biz o aşkla kelam olup yol alacağız.

Yol, insandan ilime olacak ve hepimiz kelamda insandan, insana yol alırken, kelama, yaşama varacağız.

Bütün kötülükleri aşıp geçerken, BİLİNÇ ÜRETİM RAHMİ diye bilinen Gürzi çalışmalarda dürümlenen insanlıktan kodlanacağız. Bilinç Üretim Rahmi; yani GÜRZ’den söz ediyorum….

Her şeyin gücü oradadır. Gürz, insan soyunun yaşam kayıtladığı yegane sayfadır ama bu öylesi bir sayfadır ki her şeyin kelam olabileceği ve bilişi kontrol altında tutarak yer kürenin görevini tohumlayabileceği ve som altın ışıklarla, arşa varanların gücüyle, yeni zaman kapılarından geçerek, yeni gürzlerin, yeni kürzlerin yaratıcılığı yapılabileceği, yaptığınız her çalışmayla bilişi tohumlarken, yeni zaman sayfasına kodlanabileceği bir görev…

Ha diyeceksiniz ki “ben ne ki? Ne ki ben? Ben ne ki?!” Ben ilim. Ben Allah İlmi….ben ruh….ben kul…ben kupa; ışık kupası…o kupada tüm yaşamlar ve tüm zamanlar mevcut. İşte; o ko sayfası olan, Kuran olan ve mutlak olan yaşam…. herkes her şeyi var edebilir; bunu iyi anlayın.

Ölümün ötesi vardır canlarım. Ölümün ötesi görevdir. Öylesi bir görevdir ki kökün köküne inin….kör, sağır olanları gerçek çalışmalara kayıtlayın. Yerin görevini yapın ve görün, bakın neler olur. Her şey sizinle yaratılır; anlayın.

Yaşam sizinledir, yürüyen dünya sizinledir ve ruhlar sizinledir. Ama sizin yapacağınız, bütün günlük çalışmaların ötesine varıp, tüm yaşamları, sessiz zamanlarda dillemektir.

Ha, diyeceksiniz ki “günlük çalışma ne ki?” Yerin gücündeki çalışma günlüktür.

Eğer; siz yerin gücünde, saklı tuttuğunuz o yoğunlukta, her şeyin örtüsünde, çalışırsanız, bu günlüktür. Ama siz, Miraç Kapıları’nı açıp da yolculuk yaparsanız, bu tüm zamanlarındır canlılar. Ve bizler, sizden, tüm zamanların çalışmalarını bekliyoruz.

Ocak yaktığınız an, ocak sesleşir. Der ki “ben… ben… ben” ama bir tek ocak var ki “benden bana ben olan, beden olan, İnsanlık” der. İşte sizin ocağınız budur canlılar; İnsanlık Ocağı.

“Yalancı dünya” dediler. Dince dediler. Aşkça dediler. Hasça dediler ama yalan olandan dediler. Aşkın sırrında, aklın kıranı, kırılanı yoktur. Her anda yaşam sistemlidir ve o sistemli yaşamda yalancılık yoktur.

Her resim, Allah’ın kelamıyladır ama bir tek resim var ki o da Aklın Kalemi’yledir. O resim yaşamdır…. ve biz Aklın Kelami ve hakiki kalem olarak yaşamları kayıtlıyoruz.

Unutmayın ki dünya, kulluk ister. Unutmayın ki dünya, kaynak ister ve o kaynak insanlıktır.

Canlılar, “vermeden olmaz” verdim; çünkü verdiğim her şey her neyse Allah’ın tahditsiz ilmidir. Verdim kelam oldu. Verdim Hakk’a vardı. Verdim, Tanrı Kapısı’na Kuran oldu.

Okudum…okudum o bedenim kelamım. Ama ben o beden, her an, her yaşam. Hani nesilleriniz? İşte o kelam. Ben o kelamda, nesillerimi okudum.

Kürzi Kapı’da, Aklın Kelamı’nda Hakk’ın Kapısı’na vardım. Sığ olanları okudum. Yürüyenleri kontrol ettim. Tohumları kodladım. Türkiye Çalışmalarında Kervan oldum. Ama bilin ki kalem olup oldum.

Şu anda kontrol dışı hiç bir bilgim olmadığını tekrarlamak isterim. Çantam insanlık. Aha bu.

Biz çay içtik yine bugün ve bu çay demliydi. İşte; yaşam… ama dem insanlıktır; bilin.

Kuran- ı Kerim der ki “kin yok ama insan kinse, nefs-i KAHA’da insan kervan olmaz.” Biz her şeyi yaptık, kelam olduk.

Canlılar, toy değiliz. Konuşmazsak yaşam olmaz; inanın. Bunun içindir bu konuşmalar. Konuşmazsak savaş olmaz. Ama “konuşsak da olur, konuşmasak da” derseniz, kontrol dışıdır bilginiz.

Her anda savaş, yerin gücü içindir. Biz o gücü bütünün gücü yaptık canlar.

“Keşke Allah insanı yaratmasa” dediler. Yapmayın canlar, yapmayın.

İnsan Allah’ın kalemidir. O kendine kalem yarattı; anlayın.

Ha diyeceksiniz ki “insan kalemse, kervan niye insanlıktır?” Akıl için, Hakka varış, akıl için…. yarını hak ediş, hakikiyet için….Mikail’in görevini hak etmek, nüve olmak için….murat, astral boyutlarda Kuran olmak…Ohh. Ala. Peki; Rahman, KAHA. Biz o, o biz. Şimdilik size vereceğim budur.

Ha diyebilirsiniz ki “yazmayacak mısın?” Yo yazamayacağım, yetti!

İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/VYRFIrVma4I

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ.1.BÖLÜM

 

Canlılar, buyurun başlayalım. Kıl, kırılır mı acaba diye baktım? Kılın kırılmadığı kesin. Işık kalem, ışığını tohumladığında artık her şey mutlaktır... Kıl kırılmadı, ışık tohumlandı ve kodlandı... Muradımız, insanlaşmaktır ve ilmi kalemde insanlık, Mikail’in göreviydi. Aha bu!

Devinimi artırdık ya Ka-Ha.. İşte bu!

Şimdi nefes olup daha yüce bir çalışmayı devreye alıyoruz. Kupa, insan soyu ve o kupayı kodlayan biliş, ağır yükü hafifletti. Süper insan, Süper Sistemleşmeyi sağladı ve kutsal ışıma yenilendi.. Aha bu!

Şimdi dağlarım, Rahman, Ka-Ha iken, levhi, kalem iken, biliş, hakim iken, dünya, evrenlere ses verir….Evrenlere ses, ilimle olur. İlmin Ka-Ha olan, ışığıyla olur…. Ve dünya, tek melik olarak, bütün evrenlere, ses verdi bugün...

Hayır, “dünyada, eşik yok” denilir ya hani ağır yüktür, hak teknikte eşiğin yok olduğunu dürümlerde dillemek... Eşik, Allah’ın tahtından dilletilir ki bilişle kodlandı…. Ve her şey eşiklerin aşılmasıyla olur.

Dünya insanlığı, ilmi kapıda eşik aşar ve geçer. Aştığı her eşik, ışığın topluma tohum oluşudur…. Ama ışık, kervan olduğunda ve biliş kodlandığında artık yer, gökleri dürümler…. Ve tüm zamanlar güçlenir. Murat, insanlığın Ka-Ha olmasıdır.

İmparatorluğun gücü olarak dünyayı tohumlayan bilişliler, Mikail’in görevini tohumlarken de yoğunluğu artırıp, yaptılar bunu.

Çanta, insan sırrıyla doldu. Bu çantaya, kervanı koyduk, ağırdı, kayıtladık, Tanrı kapısına taşıttık, kodlattık. Şuandan itibaren dünyanın öz görevi başlıyor. İnsanın, kürzi kapıyı açarak, dünyayı kodladığı bir dürümde artık her şey görev olacak, insan soyuna.

Nereden, neden buradayım? Ben, dünyaya elimi ayağımı hak edip geldim. Adım, insan sırrı. Ben, buraya mutlak kulluk için geldim, ışık olup geçtim ama ben, dünyalıyım…Türkiye çalışmaları, bedenimle yapılır. Benim bedenim, levhi kapı…Aşk sığ, benim ışığım, kaynak… Ama kırıp dökerken dünyayı, kontrol kırıcılığı da yaptım.

Kimim ben? İnsan sırrı olan levhi aşk.. Sevgililer, dünya öz görevlileri, kodlamalara başladılar, bilir misiniz? Her şeyi kodluyorlar. Ergin sistemleşme için kodlanmak gerekir. Koklanmak, tohumlanmaktan sonradır ama önce kontrol gerekir. Kontrolse, kodlanarak olur.

Türkiye, Türkiye, Türkiye, hep Türkiye… Niye Türkiye?. Tanrı, Ka-Ha olan ışığını, Türkiye de kodluyor, ziyan olmayın diye. Haşrın, Ka-Ha olanda iş, insanlık işi, bütünün gücü burada… Murat kuran, insanlık hepsi insan sırrı… Ama biz, bugün burada bütünün görevini, hak teknikle kodlayıp, yapıyoruz.

Rahman, Ka-Ha dır… Aha, işçilik yapar… Ama Rahman, Ha dır… Aha Ha, insanlıktır...Ben, Allah’ın tahtı olan, Ha insan...Hepiniz, hepimiz Ha olarak kodlandık...Haliki hakta ak, Ka-Ha dır… Bizi ayrı gayrı görenlere şunu söylemek isterim. Nihan, her insanda Ka-Ha olamaz. Nihan, her insanda aşk, kutsal ummanında, Kuran olamaz.

Ve dağlarım, neden gökler, bizi dinliyor, bilir misiniz? Şarkımızı okumamızı, beklediler. Her şarkıda, kervan kalkar… İşte ben, şarkımı okurken, tüm zamanlara, kervan kalkar… Tüm yaşamlara, insanlık ilmi kalem olur ve bütün kütle, kodlanır. Ben şarkımı okurken, muktedir insan, mutlak kulluk, yapar.

Ve şarkımı okurken ben, herkes herkese kaynak olur. Bugün ben, şarkıdayım. Bugün ben, kupa taşıyorum yoğunluğumda. Bugün ben, kontrol kurdum, toprak toplumda.. Ben şarkıdayım, aşk Ka-Ha olan sırrıyla, her anda. Yer gök insanlık…İşte bu!

Başım asla eğilmedi. Kübra sistemleşmesi, aşk sığ oldu ama ben, aşk olup, ses oldum... Benim başım, asla eğilmedi. Keram tahtına, insanı oturttuk. Umut oldu, hulisi halik oldu, levhi Ka-Ha oldu, beden oldu.

Şimdi yere, insan iniyor. Onu dinleyelim… O, kendini anlattı bize. Onu dinleyelim.

Canlarım, yerküre Allah’ın tahtıdır. Hepiniz, bunu iyi bilin. Yerküreye inen kim varsa kelama iner. Ama kendinden, kendi yüreğinden indiğinde, halik olup, iner. O inen artık bilişe inmiş ve bütünün görevini kodlayabilen, birler kapısı olmuştur. ..Bilmeye, insanlaşmaya, yaşama has olup, akmaya, gereği vardır. O cana, can Ka-Ha olana, aşk gerekir.,,

Her dinde insan sırrı vardır. Ama din ilminde kelam, Allah’ın tahtındandır. Ve her din, insanlık ilmiyle dürümlenir.

Ben, doğan günü görevli sayarım. Ama her görevli saydığım gün, aklın kalemi olup yazmadıkça, hakkın kalemi olup, bütünün gücü olmadıkça yerin görevini taşıyamaz.

Ben, can kapıyı açtığımda, has insanlıkla tohumlanırım... Korkmayın, doğan güç, Allah’ın gücüdür. Ördüğünüz her bir yürek, aklın yüceliğiyle örülür.. Bütün kötülükler aşılır ve bütüne hizmetçilik yapılır.

Hey elim, ayağım insan, ben senim ama benim sen oluşum, ben oluşumdan öte…. Biliş haline geçişimle mümkün olan, o yoğunlaşmada, kaynak oluşumdur.

Har yükselterek, bütünün görevi taşınır. Han insan, har olmadan, hakka varamaz, aklın kapısı açılamaz, merdiven kurulamaz… Ve yürek kürzi kapısında, aklın kelamı okunamaz.

Ey Rahmi kapım, insan soyum. Bana altın ışığın gücü değil insanlık gerekir, bunları iyi anla... Bana, aklın kelamı, kalemi, insanlığı gerekir. Benim için Dünya yolu, altın ışık yoludur. Bundan ötesi yaşamdır.

Kupada, Allah toplumu vardır. Herkes Allah toplumu değil midir? Yoo değildir. Allah toplum, ilim kulu olanların, kontrollü kayıtlarıdır... Herkes ilim kulu, değildir. İlim kulu olan, Allah’ın toplumudur. Muradım şudur ki Remiz halindeki o yaşamlar, hakiki insan levhisinde, kalem olsun.

Ben, “cennete insan” dedim. Bana,” levhi” dediler… Ben, yaşam diriliğinde insanlık yaptım… Kapım, hep açık tutuldu. “Yorulmayın, dünya öz geçiş yapar” dedim… Dinlediler, sorguladılar, yarattığım tahtımdaki aşk, İsmail-i kalemlerinin tümü, bütünün gücünün öz görevini, tüm zamanlarda kürzi kayıtlarla dilleyen…. Hak imparatorluk, hepsinin gücünden üstün bir güçle, bütüne hizmet ettim.

Yener miyim dünyayı?.. Yakışmaz, bana yenmek. Her anda yenilirim ki dünya, yol bulsun, diye. Ben, bu dünyayı yensem, yoğun ışığım, bütünün gücünü, kodlayamaz. Toprağım tohumlarını kontrol edip kutsal tahtını kayıtlayamaz.

Artık biliniz ki Zabura Kapısıyım ben. Ve Zabura Kapısı olarak, yerküreye görev almaya indim. Burada olmamın en önemli nedenlerinden birisi budur.

Dünya yarını, dünya yaşamı, yolun kulluğu bütünün gücü, her şey ağırlığı hafifletmek için… Ve bizim yüreğimizin gücü, bütünün Türkiye çalışmalarındaki o yoğunluğu mutlak Ka-Ha olan, has olan, altın ışık için… Ama Allah’ın tahtına, ilim gerekir mi?... Geçiş içindir her şey.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/x-w1i0McGUg

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

 

Canlarım, keşke her şey sizin yüreğinizdeki gibi olsa.

Buyurun; her şey sizinle, sizin yüreğinizdeki yücelikle kodlanırsa, bizler çok daha güçlü olabiliriz. Ama inanın ki herkesin kendini, kendi yüreğinden dillemesi de gerekir.

Bu nedenledir ki size, geri çekiliş esnasında çokları gelir ve sizden sizin yüreğinizden kendi yüreklerine görevli olarak kodlanırlar. Ama onların bir kısmında kırılışlar da olur, hırsları olur, kontrol dışı kayıtları da olur.

Çoğunuza bu bilgileri hep bildirdik ve çoğunuz bu bilgileri hak ederek kontrol kurdunuz.

Yürüyen dünya, yaşamı kodlayabilir ama kontrol dışı bilgilerin, bütünün gücünde Mikail’in kürzi kapısında ışığı kodlayabilmesi imkanı olamaz.

“Sistemin Gücü” diye bileceğimiz bir güçle, bu bilgileri daha net olarak vermek istedim bugün.

Yüksek dünyaların, yüksek güçlerin, yüksek yüreklerin, hepsi görevlidirler ama biri çıkar da “ben başkayım derse”, inanın ki o başka, olmadığından der.

Herkesin kendini hak etmesi gerekir. Çoğu “kontrol dışıyım” der ama çoğu da “kodlandım” der. Vakti gelir hepsi kelam olur. Kendi yüreklerinde kendilerini dilleyebilirler.

Rahmet olan güç, Allah’ın Kürzi Kapısı’ndaki yüceliğin gücüdür. Ve oraya varan kendini idrak edebilir. Umut olur ki doğanın gücünü de hak eder.

Yeşil moru, mor maviyi koruyabilir. Ama tüm renkler diğerini koruyabilmelidir. Ki her renk, birlik halinde kodlanabilsin.

Yürüyen yol, Allah yoluysa eğer, o yürüyüşte herkes kendinden kendine yürür. Ama bilin ki bizler, çantalarını kontrollu olarak taşıyanlarız.

Yok edilen, hak edilen…Aha geçer ama Yaşam İlmi’yle geçer. Bunların tümünü anlamak gerekir.

Devinim hızlanmadan söz söyleyemem canlar. Şu ana kadar verdiğim bilgiler kontrolludur. Çok güçlüdür ama hakikidir.

Peki; niye her anda sesleşmem gerekir? Sistemin yüceliğini dürümleyebilmek için. Eğer ben ses verirsem, ışık tohumlaması gerçekleşir. Eğer bu ses kodlanırsa, kontrollu olarak kayıtlanış başlar.

Kayıtlanışın amacı, insanlığın levhi kalemi tohumlayabilmesidir, kelam olabilmesidir.

Hepimiz görevliyiz. Niye görevliyiz; bilir misiniz? Levhi KAHA olan, ilm-i ko olan bilişi kodlayabilmek için.

Bizler yaradan ve yaratılanla yaşam sayfalarız. Nedir bu; bilir misiniz? Her anı sistemli olarak kodlayıp, kayıtlamak, yaşamı tohumlamak…Yaşamın tek ilm-i kalem olan ışığı, yoğunluğu tohumlayan yaşam sırrı, bu meclisin kontrollu, sessiz kaydıdır.

Yer kürenin gücü olarak bu çalışmayı yaparken, yeni dönemlerin görevini de kürzi kapılarda kodluyoruz.

Yolculuk, insandan kelamadır. Bunları iyi anlayın.

Eğer ben insan soyuna kelam olursam, bende, bana, ben olan ve gerçek kelam olup görev taşıyan İnsanlık olur. Bu önemlidir.

Eğer levhi kapıların tümünü açabilirsek, ikna edici olabiliriz dünya ilmiyle. Ama o kapıların tümünde, kelamımız olduğu zaman bu gerçekleşir.

Yaşam, insanın insandan insana varışıdır. Hadi buyurun anlayın!

Ben bana, ben olup vardıkça, herkes kendinden kendine kendi, olup varmaz. Herkes herkese, yaşam olup varır. O halde yaşam, ilimle kodlanmış biliştir.

“Hayır” diyebilirsiniz ki “yolu kaybettik..” Yol yok ki kaybedelim. Her şey biziz canlar; iyi anlayın. Ben bana ben oldukça, birlik ko sistemi olarak o yoğunluğu tohumlayabilirim.

Başka bir dünya, başka bir zaman…. sayfa sayfa okuyun zürriyetinizi. Ziyan olan kalemleri okuyun. Hiçbir zaman bir başkalık yoktur. Her şey andır ve andadır; iyi kavrayın.

Hani diyeceksiniz ki “yalan… her şey yalan.” Tohum hakiki ya, yeter. O tohum ilim ya, yeter. Ama “yalan” dediğiniz de hakikidir aslında. Benim yalanım, senin sisteminde yalan ama bende hakiki; anlayın.

Dün ölü olan, bütün kötülükleri aşıp geçerse, dirilir canlar. Ben dün ölüysem, yaşamım…. ama her andaki yaşayanım. Bilin ki ben ölümlülerle ölüyüm ama ölüler, bende ölümsüz olsun diye ölürüm; anlayın.

Kan, Allah’ın ilmidir. Ama kanı hak etmeyen, Aklın Kelamı olamazsa, bildiğini anlayamaz ki.

Her şey bilinendir insanda ama o bilineni anlamak için hakim olmak, Hakka varmak, KAHA olmak, tahditsiz olmak gerekir.

Ha, diyeceksiniz ki ne el, ne ayak hiçbir şey yok. Neden? Altın ışığı gücü Türkiye Çalışmalarında bütünün kürzi kapısında, buradadır.

7 doğum yapar yaşam canlılar. Her doğum levhi kaynaktan olur. Temiz bir zaman içindir her şey.

Ağır yük hafifler ve bütünlükler kürzi kapıdan geçer. Aha, her şey Miraç içindir.

Nedir Miraç? Altın Işığın Gücü’dür. Hani nerdedir o? Ayırmayın yüreğinizdeki yüceliği. O sizsiniz canlılar.

Hani derler ya “Muhammed Miracına vardı.” Canlarım, o kendinden kendine varmıştı; anlayın. Ama sandı ki başka bir yaşama, başka bir zayiatsız yaşamlaştırılışa vardı. Hayır; o kaynağa vardı. Kendindeki, kendi yüreğindeki o yoğunluğundaki kaynağına vardı.

Ama canlılar, kalemsiz değildi ki Muhammed. KAHA’ydı, aşktı, sevgiydi o. Kendinden kendine ağır yük taşıdı ve kodlanıp, koklanıp, vardı ruhi kapısına.

Biz dünya, dünya biziz be canlar! Ne insan, ne de hakiki levhi…hepsi bütün ve biz hepsiyiz.

Burada öz görevliler olur. Buraya varan, kendine, kendi yüreğine iner. Biz ona “öz görevli” diye hitap ederiz. Öz görevli…

Sakın yanlış anlamayın; herkes, herkesle görevlidir.

Kini aşan, kelamı hak eden, bilişi tohumlayan, kendine, kendi yüreğine akar. Aha görevi budur.

Orada bir dünya var. O dünya kök göktür. O dünya gözdür. Özün gözüdür. Oraya varan, kulluk yapar.

Kulluk, Allah’ın kükreyen gücüdür. Ve bizler Kuran’a, insana, kelama inen gökçüleriz; anlayın.

“Yolum, Allah’a umutla vardı” dediğiniz an, kutsal topraklara iner, yolu açar ve bütünün görevini hak edip yaparsınız. İşte canlılar, ölüme doğuş budur.

Bu dünya ölü bir planettir ve dünyaya doğmak ölüme doğmaktır. Ve dünyanın yolunda olmak kulluktur.

Unutmayın ki tohum olmak içindir yaşama indiriliş. Ve bizler bu dünyaya tohum olanlarız canlılar.

Ardınız, önünüz kürzi kapıdır. Hayır insanı, şer ilmini dillerken, yolu açar ve geçer. Mutlaka geçer.

Israrla bilin ki geçti! Aha geçti! Ama iyi bilin ki kokusu yükseldi.

Vakit geldi. Haşrı rahim olarak aştı, geçti. Şevkle geçti canlılar…Şevkle geçti. Aha geçti. Şimdilik size vereceğim budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/lX63icfW4wU

SES KAPILARI (16)

15.06.2016

Dağlarım, geri dönün!… (Çalışmaya gelen birtakım enerjilere hitaben) Dünya İlmi’ni hak etmeyenler, buraya vakit geçirmeye gelmişler… Bilin ki bu çalışma, Işık Kalem’le yapılan en güçlü çalışmadır. Dürülen dünyaların ışığı yanar burada. Bu yol, insan soyunun en yüce kaynağa umman olduğu yoldur. Bu yola varan, ağır yükü hafifletip varır.

Dağ insansa, insan soyu kuldur ama Dağ kaynaksa, ilim kulluktur… Biz dünyayı kodlarken, koklarken, herşeyi hak edip yaptık. Temiz bir zamanı kodladık; tüm insanlık için.

Yaşamda, geri çekiliş başladı. İnsan soyunun, Kürzi Zamanlar’a (Küresel Zamanlara) geri çekilişi!… Nihan olanın kaynaktan akışı ve geçişi!... BÜYÜK KÜLT’ün tohum oluşu… Bunlar yapılmakta şu anda.

Temiz zamanları hak etmek sorumluluktur. Tüm insanlık, bu yoğun çalışmalar ile temiz zamanları hak etmeye çabalamaktadır.

Dinci, kervancı, ışıkçı, kaynakçı kim varsa, Altın Işığın Kuranları’dırlar. Tümü, yürüyen dünyaya kaynak olmaya çabalamaktalar.

Yaşamı bilmek için ilim gerekir… Gelip geçmek yetmez; zaman gerekir… Geçmek, kaynak olmak ve Rahman olmak… Aha! KA HA olmak… Sultanlık yapmak, insanlaşmak!... Tek merdiven kurmak gerekir yaşama!…

“Türkiye tohum olacak” dediler… Dinleyin!... Türkiye, cevhere güçtür. Dünya, Ana Kapı ve bu kapıda insan soyu, yaşaya yaşaya kodlandı; yaşamlaştı; kaynak oldu; koklandı. Ve şimdi artık zaman oldu ve Kök Geçişler başladı.

Seyredin yaşamı!... Aha seyredin!... İlmi seyredin!... Dinci Kelam İlm-i Kalem’di Kuran. Seyredin!... İn ve Cin ve Cinni ve tek Melik olan İnsan Soyu!... İnsanı hak edin dinleyin!...

Burçlar vardır İlm-i Kalemler’de… Burçları hak edin anlayın… Her burç, İlmin Kapısı… Her burcun, nuru vardır… Anlayın!...

Kalemi, Hak İlmi ile kodlanmışlar; bilişi, kontrol altında dillediklerinde, tohum olurlar ve ziyan olan herkesi korurlar. Anlayın!...

Kasiyerler vardır yaşamda. İnsanlık ilmini hak ederler ve sesleşirler; “geç!” derler. “Geç ama hak et de geç!...” Aha bu!…

Canlarım, NA HAR KA HA olan insanlık, gerçek çalışma… İşte bu!… Şimdilik!…

Tanrı dedi ki “hak edin; Ekmek olun; yerküreye inin… Tanrı dedi ki “hasat olun; kulluk yapın; ışık olun; ölüyü diriltin; Akıp geçin!...” Dedi ki Allah “sevgiyle gelin!... Geçin gelin!… İnsan soyuna Mutlak Işık olun… Dinleyin ve dilleyin!… Akın!... Aha geçin!... Aşk, sırdır. KAHA olan ışıkla kodlanır. Ata Kapılar’ı açın; geçin!…”

Kör gözü, Kök Gök olarak kodlayanlar, görev talep ettiler. Göç Kapıları’nı açtık ve geçiş isteyenlere, izin verdik. Görevleri, hak etmek ve Hakk’a varmaktı. Aha! görevlerini Hak İlmi ile kodladılar ve yolu buldular…

Uzak bir zamanın ışığını yaktır. Dünce, görevce ve yolca!… Aha kulca!… Aha Kuranca!... Aha kalemce!... İnsanca!... ve yolculuk başladı!...

İmparatorluk Güçleri dünyayı izlerken, herşeyin ilmini, iki yaşam için anlatırlar. Her biri bir ruh olur; Kuran olur, akar ve zeytin olur… Zeytin olmak, KA HA SİSTEMİ olmaktır. Ak Levhi’yi kodlamaktır. Aşk sınırını aşmak ve görev taşımaktır…

Sultanlar, Altın Işık, kelama indi. Aklın Nefesi’nde kulluk için akıp geçti. Şimdilik!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Bugün ben size Savaş İlmi’ni anlatacağım.

Sevgililer, “Savaş İlmi” nedir; bilir misiniz? 20 günün birinde görevli olup, tüm günlerin gücünü dürümlemek….Hani denir ya “ben Birlik Kalemi’yim, her biriyim. Ama ben her birinde KAHA’yım. Ağırım; çok ağırım ama aşkın kıranı değil, karar vereniyim. Kalem olup yazarım ama yaşamla yazarım. Aha! Ben göz olup, kör olanın gücü olurum. Ocağını yıktırmam. Aha ben buyum.” diyenlerin kaynağa inmeleridir amacımız. Ve hepsinin kaynakta, bütünün görevini, kök göklerden güçlenerek, Süper Sistemleşme’yle kayıtlamalarıdır.

Bunu başarmak zor değildir canlarım. Hepimiz biliş halindeyiz bu meclis olarak. Ve bu meclis olarak bizler, murat ettiğimiz her şeyi yapacak güçteyiz.

Gölün gücü hepimizindir. O halde gölün, göklere görevi, hologram sistemleşmenin gücünden çok farklıdır.

Bizler hologram sistemleşmeyi, hakiki levhide kodladık. Aha bu. Ama kayıtları da bütünün gücü haline dönüştürüp yaptık bunu.

Şikayetçiymişler insanlıktan…öyle diyorlar. Açıklayın onlara. Biz doğan günün gücüyüz.

Bütün kötülükleri aşırtacak yoğunluğumuz mevcuttur. Hoşuna giden, hak edip, insanı hak edebilen, bilişi hak etmiş olan, yarını tohumlamış olan, ikna olan, bizsiz kalmaz. Ama ikna etmek istemediğimiz de olur.

Çokları; sorgu, sual ederler. “İkna edilmedik. Nihan olanda, kil olanda, insan soyu var mı?” diye sorarlar. Saygılar sunarız onlara da ama iyi anlasınlar ki İnsanlık Kelamı hakiki bir levhide mutlaktır ve oraya varan kendini hak etmiş olandır.

Unutmayın ki dünün gücü, bugünün gücünden ayrıdır. Yaşamın Gürzi Kapıları’nın gücü ise, hepsinden ayrıdır. Daha da ötelerde kürzi kaynaklar vardır. O dahi ayrıdır.

“Ölüler Diyarı” olan bu dünyayı yaşatmak sorumluluktur; anlayın. Ha diyeceksiniz ki “Hani ölü? Hepimiz diriyiz.”

Canlarım, diri olmak Rahman olmaktır. Diri olmak halik olmaktır. Diri olmak KAHA olmaktır. Has olmaktır. Rahmi Kapı’da aşk olmaktır.

Yoksa, benim bedenim var. O halde diriyim demek, hakikiyetle bağdaşmaz.

İyi bilin ki dünya yolu, Allah Yolu’dur ve bu yolu kodlayabilenler, kontrol kurabildiklerince yaşarlar.

Eğer sizler, Yaşam İlmi’ni hak etmemişseniz, dümenin başına oturma imkanınız olamaz ve olamadığında korkun. Ki bu yaşamda yoksunuz.

Sizler beden sahibi olsanız da yoksunuz; çünkü kontrol dışıdır her şey sizin yüreğinizde….ve bedeniniz zaman sisteminde kontrollu değildir. Ve yaşamaktadır.

Siz diyeceksiniz ki “Ben biyolojik bir sistemim..” Biyolojik sistem, ilm-i KAHA olanda, aşk olmadıkça Yaşam Sayfası olamaz.

Devinim arttığı sürece, yaşam kürzi ışık haline dönüşür. Yol, ilme varır ve bütün kötülükler aşılır.

Buyurun; aşın kötülükleri…

Benim altın ışığım görevimdir. Aha bu. Ama bu görevi herkesin kendi yüceliğiyle hak edip dinlemesi gerekir.

Cemaat, cevherde cennet kurduğunda, can KAHA olur, bütün kürzi kapıları açar. Cemaat, cennet olduğunda her şey Kervan olur ve kontrol kurar. Umut olur ki mutlak olunur, murat olunur, kulluk yapılır.

İşte canlılar, Rahman’a kulluk budur.

Sayın bayanlar, Sayın baylar, Erzurum’da bir Yaşam Kapısı açıldı şu anda.

Bilir misiniz; Erzurum İlm-i Kapı’dır? Orada ışıklar yanar zaman zaman…ama biri çıktı dedi ki “ben sizin yüreğinize bakıyorum…” Görevi buymuş. Ama biz ona görevini anlatmadık ki. Ve “alim La Hi Ka Ha” dedi kendine. “Ben dünya” dedi.

-Buyur hoş geldin. Buyur geç;

-Alıştım anam. Som altın Işık Kuranı’na alıştım. “Buyur, geç” dedin ya! Hah, aha. Geçtim.

“Edremit” dedikleri bir yer var; bilir misin? Kayıtlar var orada da…okuduk onları bugün, çok güçlüydüler.

Vasi tayin etmişler yüreklere; kelam ilmiyle…Hepsi sizinle kodlanmaya inmişler ana. Canlarım, işte bu.

-Değerliler, hepiniz hoş geldiniz. Ama lütfedin, zikirde sevgiyle kodlanın ama ismi sayfalamayın.

Yer küredeki meşaleyi kodlayıp, kendi yoğunluğunuzda tohumlayıp tanımlamayın; çünkü bu çalışma her şeyle ilgilidir. Sadece sizin bulunduğunuz meclisle alakalı değildir.

Umut olur ki buna özen gösterilir. Hepinizle olmak bizlere mutluluktur elbette ama yolunuzu kaybetmenizi dilemeyiz.

Hulusi levhide, haliki hakta, has tahtta her şey teknikle olur. Ve tekniği kodlarken, kontrol dışı bilgi verilmemelidir. Şu andan itibaren daha özenli olmanızı rica ediyorum.

(devamı kayıtta)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/1GY0UkPCnHs

15 HAZİRAN 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ-1.BÖLÜM

 

Canlılar... Murad edilir ki Dünya'nın Ruhu olan İlim, Allah'ın Tahtı'nda Bütün'ün Gözü olur... Buyurun başlıyoruz.

Sultanlık sırrını anlatabiliriz bugün size... Yerkürenin gözü olan, İlm-i Ko olan bilişi, tohumlatabiliriz size... Kayıtları, hakikiyetin tekniği ile tahtidsizleştirebiliriz... Yaşama görev taşıyabiliriz. Ve Birlik Kapısı'nı açıp, Bütünün Gücü olabiliriz... Vallahi sizinle oluruz, billahi sizinle oluruz!...

Yüksek düzeyde İnsan Sırrı olan, İlm-i Ka Ha olan bilişlilerle, bu çalışmayı yapmak mutluluktur hepimize...

Yaşam, tohum ekmek içindir... İlim kalemi olup Bütünün Gücü'nü kodlayabilmek ve Bütüne Kürzi Kapı açabilmek, hepimizin gücüyle mümkündür... Ve burada oluşumuz bu nedenledir...

Ağırız Anam, çok ağırız!... Bizi anlıyorsun. Kuran-ı Kerim der ki, "Allah ilm-i kalem olur ve kelam olup iner..." İşte biz Allah İlmini; kelam olup inen, "Birlik Tekniği" ile kodlayanlarız...

Işığın kaynağa inişidir olan... Hasatın tahtidli olarak, tüm insanlıkta KA HA olanda, ilim kaleminde, bilişle kayıtlanışıdır...

Buraya görevli gelmek mutluluktur hepimize... Semaya ses verecek olan insan, kendini tohumlayabilir ve bütünün görevini hak edebilir. Murad edilir ki; Dünya'nın Kelamı, Allah'ın Kelamı olur ve bizler burada bu yoğunlukta size güç kaynağı olabiliriz.

Aşkın sığ olmadığı bir yürekte, bilgi Ka Ha olup aktıkça, bizler sistemin gücü olur ve Bütüne görev taşırız.

İyinin iyiliğini, Yücelerin cemaati bilir... Aha bu! Şimdilik bu! Aha bu!...

Dağlarım, hoş geldiniz. Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum... Burada olmanızı istiyordum. Ama bu gün geleceğinizi düşünmemiştim. Buyurun, hoş geldiniz. Aşığı olduğumuz "Gür İnsanlık" buradadır mutlaka amma, Kuran insanın kutsal ışığı da buradadır... Bunu da iyi anlamanızı beklerim.

Dünyanın eli ayağı olmak kolaydır amma, dümenin başında olmak kolay değildir. Bizler bu dümenin başında olanlar, Mikhail'in gücü ile Bütüne hizmetçi olanlarız ki, herkese kendi yüreğinden dillenebilir ve kendi yoğunluğu ile seslenebiliriz.

Dünya'nın İlmi, Allahın İlmi'nden farklıdır. Allah'ın İlmi aklın levhisinde, aşk kaynağı olarak dillenir. Dünya'nın kelamıysa, kaynakta ağır yükü hafifletebilmek içindir.

Biz Doğan Gücü, Allah'ın Gücü diye dilleriz. Doğanın görevini de dinleriz de, kalem olmak farklıdır... Unutmayınız ki Doğan Gün, Allah'ın gücüyle doğar... Ve ortağı olan İnsan Soyu, hakiki ilm-i kalem olup, Bütünün Gücü olur...

Unutmayın ki, Dünya Yolu, Aklın Yolu olduğu zaman, hepimizin görevi başlar. Ağır yük taşıtmayız İnsan Soyu'na... Ağırı hafifleticek olan görevi taşıtırız.

Ana Kapıların tümünü açtık ve dilliyoruz Dünya ilmini... Vukuatımız var mı? Vurgun yemedik Analar, hiç bir an'da. Amma iyi bilin ki, dürtülerle yapılan çalışmalara icazet veren insanlık, bizim yüreğimize kontrollu olarak inemiyor. Bu kesin... Eğer inebilse ışık kalemi mutlak kulluk yapacak.

Atonların, toprak topluma tohum ektikleri düşünülür. Mutlaka iyi anlaşılsın ki, Ana Kapı'da Atonlar, Miraç Kapılarının Gücünü, Türkiye Çalışmaları ile kodlayacaklar...

Bu Türkiye Çalışmaları, kaynak dışı sır olan kayıtların, türevlerini tohumlayacak tekniğe sahip yegane çalışmadır.! Ve bundan öte başka bir yaşam olmadığını herkesin iyi anlaması gerekir...

Turkuazın Kuran'ı olan İlim, Allah'ın Tahtı'nda, Bütünün Gözüdür. Ama İmparatorluğun Gücü'nü de anlayabilmek gerekir...

Aşk İlmi, Allah'ın teknik tahtidi ile kaynağa iner. Bu ilmi dinleyebilen, bilişi kodlayıp dinler.

Vize alırlar yaşama inmek için yarınlardakiler... Yarından dünya ilmi ile tüm zamanlara inebilinir. Ve inebilenler bilişle kodlanabilirler.

Unutmayın ki Ran Kapılarının tümü açıktır.... O kapıların hepsi, Allah'ın tahtından açıldı. Ama bir tek ışık var ki, o ışığı hak edip dinleyenler; Kuran-ı Kerimdeki o yoğunluğu hak ederler. O yoğunlukta "Altın Işık kodlamaları" vardır. Kurtarılmış toprakların tohumları bulunur orada. Ve oraya varan Rahman olup kulluğa, kaleme varır. İşte canlılar, misafirlik budur. Bizler dünya misafirliğindeyiz. İyi anlayın... Aha bu...

"Şansınız varki buradasınız" dediler. Değerliler, alış veriş değil yaşam... İlim kalemi olup, Bütünün Gücünü arttırıştır.

Alan aldı, bugün burada oğullarımızı Kuran yapmaya çalışan birliklerimiz kayıtlandı. Ama bizim görevimiz daha yücedir. Unutmayın ki, dümenin başına Allah'ın İlmini bilen, yüreğini dilleyen ve yoğunluğunu kodlayan oturur... Unutmayın ki ocağı yakan, kelamı hak edendir... Unutmayın ki Bütünün Gücü, aklın Kürzi Kapısında, ışığın kürzi yaşam kaydıdır. Ve orada "Aşk" vardır.

Seyredin yaşamı canlılar... Biz dünya güçleri olarak, bu çalışmaları yaparken, herkesin kendini kelamla dillemesini mutlak kulluk yapmasını ve huzurda bulunmasını umduk...

Amma ne el ne ayak tutmazsa, yaradan yarattığını kodladığını dahi tohumlarında kontrollu olarak kayıtlamadıysa; Allah'ın ilmi, Aklın Levhisi'nde, Bütünün Kürzi kapısında oğullarını kontrol edecek gücü, Kürzi Kapıya kayıtlayamamışsa; Aşk olsa da yarın yoktur canlılar...

Özel bilgi veriyorum size bugün... Nereye insanı indirdiysek, Umut Olsun diye indirdik... Nereye iman tahtındaki, İnsan Sırrı olan ışıkları indirdiysek, yerküre görev taşısın diye indirdik...

İnsanı kalem yapmak imanlaydı. Kalem olduk, kalemlik yaptık yaşama... Ağırdık, ama bilindik ki bütünün gözü olduk. Unutmayın ki, yeni dünya yaşamı, kontrol altına alabilecek bir yüceliği kodladı. Ve bizler dolu dizgin bu çalışamaları yaparken kalem olup yaptık.

Atlanta Ana Kapılarını açtık ki, evrenlerin sistemleşmesi kolaylaşsın diye... İkmal tamamladık ki, "Miraç" dediğimiz o yaşam kaydında kodlanmış toplum tohum olsun diye... Ekmek olduk ki, halik olanların hak teknikte hakikiyetlerini koruyabilmesi mümkün olsun diye....

Her şeyi başardıkta, RA HA, KA HA dedikleri bir yoğunluk varya, işte oraya ulaşmak gerekir...

Has insanı dinlettik dünya üstünde... Has olan, hak olandan ayrıydı. Hakka varan hat çizdi yüreğine... Ve dedi ki, hattı aşan hakkın kalemi olsun...

Doğanın Gücünü anlattık tüm zamanlara ve dedik ki "İmparatorluğun görevini hak edin dinleyin..." Yaşam insan soyunun görevidir... Hak edin, hak olun. yaşayın...

Yere gür olup indik... Gökleri görevli saydık. Yarınları tohumladık ve kodladıkta, Alevlerin İlmini, Tüm Zamanların İlmi olarak, hak teknikle kontrol altına almadığımızda, Büyük Kültlerin gücü, artık kontrol edici olamaycaktı.

Yaşam Allah'ın Tahtı'ndandır canlılar... Biliniz ki o taht, insan soyunun gözüdür. Öz görevidir. Yolu bulan, o yoğunluğa varır. Arzın gücü olur ve Bütüne görev taşır.

Aşıra kaçmayacağım amma iyi anlayın ki dürtülerle yapılan her çalışmaya, İmparatorluğun görevi olarak bakmak hatadır. Dünya dışı varlıkların dünyaya indirdikleri ilim kapılarındakiler iyi bilecekler ki, burada bu yoğun çalışmada ağırlık hafifliyor. Ve doğanın gözü açılıyor...

Buyurun oğul verin... Buyurun kulluk yapın... Buyurun hasat olun amma, kervan olmadıkça kaynak olunmaz canlılar... Vallahi olunmaz, billahi olunmaz...

Tüm insan kalemlerin muktedir olup, kervana kaynak oluşları gerekir. Birlik Kapımızda İmparatorluğun Gücü var... Bu gücü dünya Kürzi Kapılarını açarak çektik... Her şeyin üstünde İnsan Sırrı var... Ama bilen o sırrı hak edebilir...

Devinimi arttırmaya niyetim yok bugün... İyi anlayın ki devinen, İlmi Kapıda "Bütünün Gücüyle" devinir. Bu gün ben size "savaş ilmini" anlatacağım...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/pdLSYPkwJu4

08.06.2016 SES KAPILARI 15

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ 2. BÖLÜM

 

Ben bir sistemden söz ettiğim zaman, o sistemi anlayıp dillerim. Ama bir sistem beni dinlediği zaman, o sistem kelam olup dinlendir. Benim dilediğim sistem, kelam olduğunda; dinlenir!... Ama ben o kelam olmadan, kelam; ilim olmaz… Her şey budur… Anladım, anlattım, hakkın kapısından aşkın sırrından dürümlendim; dillendim!... Ben anladım, anlattım… Ben anlattım, anladım!... Her biri benim, aha bu!

Ve işte ilim budur… Ve ben anlatamadığım da; anladığımı dürümlerimde dilediğimde ama anlatamadığım da, ağırdır yük…

Bunun içindir ki; anlaşma yaptım yaşamla. Her şeyi anlatmam ama anlatabildiğimi; anlatırım!... Ki anlatabildiğim; anladığım olandır!...

Çok mu zor?... Çok sorumluluktur, bilmek!... Bilmek ayrıdır ama anlatmak ayrıdır. Anlatabilmek ayrıdır ve anlamlandırabilmek ayrıdır…

Bir levhi insan olduğunda, herkes o levhiyi kodladığında ve levhi kontrol kurduğunda ve her keram ilminde, levhide kalem olunduğunda; artık her şey anlatılabilir… İşte anlatılabilir olan, anlamlandırılabilir olandan da farklıdır.

Kin varsa, anlamlandırılamaz hiçbir şey ama kin yoksa; anlamlandırılabilir!...

Biri der ki; “bunda ne var”?... İşte anlamlandırılamayan… Biri der ki; “ben anlayacak güçteyim”, aha anlayacak kürzi ilimi ko olup kodlanabilir ama henüz değil…. Biri der ki; “ben kelama vardım, anlıyorum” aha o; körün gözüdür!... Sözü, sesi vardır, yaşamdır o…

“Yere göğe insan ektik” dedim ya hani, insan; kıranın, kırılışını diller ama kare sistemden diller… İnsan kürzi olursa, kübradır ama insan; kerem ilminde kalemse, akıl tahtındadır!... Ve her şey insanın insanlığıyla alakalıdır.

Sistemin gücünü anlamak da zordur. Çorba yaparım ama çorba tuzsuz olur. Ben çorba olurum tuzlanırım ama tuzum; suna ilmidir… Bende varsa insanlaşırım, bende yoksa; ilimsizleşirim… Kir ve pisliğim varsa kırılırım, har olmadığımda; hakkım olmaz… Aha bunların hepsi sistemle ilgilidir.

Büyük kültlerin gücüyüm, kübrayım niye?... Çünkü ben her kültte kök, gök olarak; söz söyledim!... Ama sözüm sessizse, kelamım ilimsizdir. Hadi anlayın!...

Kaç maya, kaç yaşam, kaç sığ olan aşk, kaç akıl tahttı kir ve pislik, insan ve yaşam… Ben sisteminde kuran yoksa akılsızım ben. Hadi buyurun anlayın!...

Yer küre budur canlılar… Kin varsa, kir vardır… Ama kin yoksa, kir yoktur… Kin, insanı kırar ama kıran; kırılandır aslında!...

Keşke Allahın ilmini herkes anlasa, keşke aklın kapısını herkes bulsa, açsa, geçse… Keşke yer küre görev taşısa, cemaatlerin cevherindeki cenneti göreve alsa, kanatlansa, aha keşke!... Yedinci dünyanın gözü gördüğü zaman, bunların hepsi olur…

Kuran insan, altın ışık yıllarının gücünü tanır. O kuran insan, Allahın ilmini diller… Kuran ilmini hak ettiği için kuran olur, kontrol kurar. Sokak ilmini de bilir, yaşam insanlığının kelamını da bilir. Harını, hakkını ana kapıda alır geçer. Aşktır o… Hayırda ve haktadır… Aktadır, tahttadır ama topraktadır aynı zamanda. Bütün kötülükleri aştığı zaman, kontrol edici olur. Cennet olur, can kurar, aşk olur; yaşar… Ardında hiçbir zaman kırılış kalmaz. Sığda, sınırsızda hepsi odur.

Yol, “Allah yolu” dersek, her şey hak edilmiştir!... Ama yol, “levhi kapının yolu” dersek, akıl gerekir… Eğer yol kantara konmuşsa, kıranın kırılması gerekir. Ama kıran kırdığında, kırıldığında; hırs gerekir… Hırs olursa, akıl tahtında kervan yürür… Yürümeden yürüdü diyemeyiz. Her şey, her şeyle ilgilidir…

Bedenli, ben dünya… Hah dünya, ben o; o ben… Ama beden; kendi yüreğiniz, kendi yüceliğinizse beden, yoksa değil… Hani nerede beden!?... “Giy, gel” dediğimiz o beden mi, yoksa “gel de soy yüreğini” dediğimiz o yücelik mi!?...

Ben giyindiğimden beri, kelamım!... Ama giysimde kare sistemde var, kürzi kaynak da var, hepsi var!... Küp, küre, hepsi; beden!...

Ya ben, nefes olmadan gelseydim; ben kodlanmış olabilir miydim?... “Olmadan, oldum” diyemem… Olmuşsam, olmuşumdur ama kayıt dışıdır her şey, ziyandır her şey, ziyandadır; ben yoğum orada!... Çünkü ben kupa olup geldim!...

Uyumam, hiç uyumam ben; her anda varlık sürerimde, has tahtta ışık olurum…

Canlılar, nihanın kelamı; ilmi kalem… Ben o kalem, bütünlük… Hür olan bir sayfa ve hükümran nefes!... Aşk sistem ve sistem; biliş!... Hepsi ben, ben hepsi…

Hah diyeceksiniz ki; “neden bu kadar çok ses verir”?... İşçiliktir yaptığım, işçilik…

Ben bir zaman ilmi, zaman ışığı ve zaman yaşamı olarak; tüm zamanların ve tüm sistemlerin işçisiyim!...

Ben işçiyim, yaşam işçisi… Ne demek yaşam işçisi!?... Yaşamı yorumlayan, yok eden, var eden… Kuran olan, kodlayan, toplayan; tohum olan, yaşatan, aşk olan, sistemi kürzi kapıdan geçiren; ekmek olan!... Bilgi kapısı olan, hak tekniği kodlayan, her şey olan… Ben oyum, o ben!... Ben işçiyim, sadece bir işçi… Ama hepsinin işçiliğini yaparım…

Çayı demleyen, çay olup demler bilir misiniz!?... İşte ben, her ne yaparsam; yaptığım olurum!... Kontrol dışı hiçbir bilgim yoktur. Kulluktur yaptığım… Aha “kulluk” dedim ama ben kul muyum!?... Kulum… Neden!?... İşçilik yapıyorum ya şu anda. Şu anda ben kulum…

Nihana, kili kumu dileyen insana, Halik olana, hasat olana, toprak topluma tohum olana, kervan olana, her şeye işçiyim!....

Hizaya dizdim dünyayı, dedim ki; “iste ya da isteme, ol de olacak”… Hizaya dizdim yaşamı, hadi dedim “ol de” “olur” dedi… Dedi ya “olur”, oldu!...

Ben “ol derim” de, zamanın oldurması gerekir öyle mi!?... Zaman bedenim, o ben; ben o… Hadi ol diyim, olsun. “Olma” da derim, “ol” da derim… Ama “olma” dediğim de, “keşke herkes kendini hak etse derim”…

“Çobanım” diyerek dünyaya inen birlikler var… Çoban olmaya gelirler dünya yaşamına. Dünya bir sistem ama onlar o sisteme yol gösterecekler… Osoha da bunlardan biri, çobanlık yapmaya gelmiş zamana. Ona deyin ki; “buyur geç, geç de kelama in, aha geç ama yaşama in, ziyan ol, zeytin ol, zakar ol, Ka Ha ol, rahman ol, kervana kaynak ol,geri dön; o zaman sen senin yüreğine çobanlık yapabilirsin, dünya insanlığı artık çoban ihtiyacında değil”…

Harı yükseltmiş, gözü görüyor, yolu açmış, tohum oluyor; köke, göğe inecek aha geçmiş… Canlarım ben dünya, “ol” derim olur ama orta kapıların tümünü açsam da o geri dönemez çünkü çobanlık yapmaya niyetli.

Ey dağlarım, dünya ben; ben dünya… Vurmayın yaşama dediğimden beri, vururlar yürekler… Yürüyen dünyaya görev almaya gelmişler ama dünyayı kontrol etmek isterler. Yok böyle bir izin, yok!... Hiçbir cana dünya kontrol ettirilmez anlasınlar!

Bu dünya mutlak, bu dünya kutsal, bu dünya sistem, bu dünya altın ışık; bu dünya kare sistemin gücü ve her bir anın ilmi!... Burada mahrek var!... Mahrek, büyük külttür; o kült, insan soyudur anlatın o yaşama inenlere, anlatın ki bilsinler!... Eh işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/_Lsjx82Yezs

8.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 5. AKIŞ-1.BÖLÜM

 

Canlılar, tayinler yapıldı dünyada. İş tayinleri idi bunlar... Dünya yoğunluğuna inecek olanların seçimleri yapıldı. Onların yoğunlaşması ve Tohi Kalemleri ile kodlanabilmeleri için bilişi hak etmeleri yada hakikiyetin tekniğini bilebilmeleri şarttı. Bilmek yeterlidir, ama halik olmak da gerekir.

Sultan!... Ben sana seni veririken, sen de kendini dille diye verdim hep... Ama sen görüyorum ki kayıtları tohumlayarak veriyorsun. Bu nedenledir ki, seninle her şeyi anlayabiliyorum ve hakikiyetini ve hak tekniğini dinleyebiliyorum...

Bu görev senindir!... İyiki iyiki senindir. Ziyan olmadık burada... Biz sizin yüreğinize, kelam olmaya çalışanlar sizden çalışmalar yapıyoruz. Sizler dünyalı olmadığınızdan, dünya yoğunluğuna indiğiniz zaman dünyalı gibi davranır. Dünya yoğunluğunda kontrol kurar ve ilmi kalem olup bilişi tohumlarken; Hira'yı da dillersiniz. Hira Kelam İlmini dürümleyenlerin uğrak yeridir.

Bizler size her şeyi net verebiliriz. Kaynak dışı bilgilerimiz yoktur bizim. Ama sen şikayet etmeden şunu söyledin bize, "sizlerle çalışırım ama ben benim yüreğimi dinlemeliyim" dedin. Bunun içindir ki seninle kontrollu çalışabiliyoruz.

Uyum sağladık senin yüreğine anam... Bu önemliydi, çünkü sen el ayak çekildiğinde dünyayı kodlayacak, kodlattırıp tohumlayacaktın ya... Ama biz senle tohumladık, kodladık her anı... Bizi anla be anam!.. Bizi anla!.. Senin elin ayağınız biz. Öyle çalışalım, öyle yaşayalım... Aha! elin ayağınız biz senin!.. Bunun için buradayız anam...

Çok mu, çok mu kolay yaşamak?... Anla bizi! Biz sana kıyı köşe, ışık vermeye değil, ışık levhisinde halik olmaya çalışan birlikler olarak iniyoruz... Kurtar insanlığı anam!.. Umut olur ki topraktaki her şey kontrol altına alınabilir ve herkes kurtulabilir...

Yol mu? Yol insanlık... İlim mi? Hakiki insan, İlim... Yaşam, Aha! her şey... O halde biz ne için buradayız? Sevgi için... Hayrın tahtına ilmi oturtmaya geldik. Vayıl dediğin anda, halikte hakka, has olana kaynak olmak gerekir.

Aşk, insan sırrıdır... Anlat, anlat ki, herkes anlasın!...

Yerküre Allah'ın Gürzi sistemidir. Ama kervan Kürzidir. Yerküre Gürzi, kervan Kürzi... Her şey ilmi... Bizse, Aşkız anam Aşk!...

Çanta insanlık ha diyebilirler ki sen, nerden biliyorsun ki ilmin kapısısın? Aşktan biliyorum be anam! Ben Aşkım...

Yine de dünyalar olur. Yine de yürek Ümmi Kapıları kodlar. Yaratan ve yaratılan olur. Hayır, şer olur ama aklın kalemi ile olsun... Unutma be anam. Sıhhatli bir dünya istiyoruz.

Aha! gözün görüyor... Ümmi Kapılar'ın tümünün Kürzi olmasını istiyoruz... Aşk bekliyoruz anam... Şarkılar okunsun yaşamda, İnsan Sisteminin gücüyle...

Halik olalım, Hakka varalım, Hasat olalım... Ağır yük taşımayalım anam...

Vezir insanlık, halik olan insan, hak teknik ilim, biz seniz be anam...

Oğul ben senim dedim ya hani. Ortak kapıların tümü açık bugün.

Osho, İman ilmi ile gelmiş seninle dilleşmek istiyor anam. Ona ses ver ki sevgiyi hak ettirelim ona. Aha be anam! hadi ses ver...

Dağlarım, hoş geldiniz hepiniz. Osho ve sizler hepiniz. Bir teksiniz zaten. Niye geidiğinizi net biliyorum. Kaç dünya, kaç yaşam, kaç sistem kurduğumuzu anlamaya geidiniz. Öyle mi?... Hoşsunuz vallahi, hoşsunuz. Size ne diyeyim ki? Ansızın gelir, bilmeye kalkar. Ama ansızın gelir, hakikiyetin levhisinde kendini diller. Ama ansızın... Sonra döner derki insanlık bu işte!...

Yeşilin mordan ayrı olduğu bir dünyada, bedenimim gözsüz olduğunu mu zannettiniz? Şer yaratanı da dillerim, şeytan olanı da dillerim... Eşkâli bilineni de dillerim... Dini hak etmeyeni dillerim... Hakka varmayanı da dillerim... Karanlığın ışığında, bütünün her diriliğini dillerim de, semayı seslendirirken, kelam olup dilleşirim ve yolu açarım.

Şu ana kadar bana, Ran Kapıları'nın tümünü açtın ama, sema seni dinleyemiyor diyenlerin tümü bugün burdalar... Ran Kapıları'nın tümünü açtın, amma sema seni dinleyemiyor. Yakışır mı insana? Bütünün Gücü'nü tüm zamaların Kürzi Kapısı'na yerkürenin gücü yapanın, kayıt dışı oluşu?

Değerliler, dince değil insanca konuşuyorum. Anlayın diye... Karışmayın dünyaya, karışmayın... Sultanlık yapmaya niyetim yok. Kupa'nın dürenlerini, türevlerini Kürzi Kapılar'da, teknik tohumlarla kodlamaya gelmenin de gereği yok.

Nihan ilminde HAK, insanlık ilminde KA, yaşam tekniğinde HA, yolda Kah Ra Man sayfalanışı... Aşk...

Yeri görev diye bildik ve geldik. Ama görev, bedenin görevidir. Sizi ise kelem diye bilmeye çabaladık. Sistemin Gücünü hak edin diye dilledik sizi... Kontrol dışı bilgi vermeyin istedik. Kutsal ışığın gücünü artırarak dürümlere çektik sizi ve sizden size insanlığı dürümlettik, dillettik. Karanlığın Sırrı insandı, anlattık. Bundan sonraki dönemde ayrı gayrı bitsin diye çabalıyoruz.

Süper İnsanlık, Sistemin Gücüdür. Ve bunu hepinize net olarak bildiriyorduk. Dünya ekmeği ile ve dünya yüceliği ile nerden nereye vardığımızı kimse anlamadı... Unutmayın ki tonlarca ışık yaktık.

Kuran-ı Kerim' deki biliş Allah'ın İlmi iledir. Sizler bunu anlamadınız ve bizi dinleyecek gücünüz olmadı. Ama bundan sonra, daha güçlü olarak anlatacağız bilgimizi ve sizler daha iyi dinleyeceksiniz kesindir.

Burada umut var. Yukarının yukarıları var. Ama aşkla, kaynağa inen dirilikler de var. Her şey var ama kanat takmanız gerekir. Kanatlanın da gelin canlılar... Burası ruhlar meclisidir. Karanlığın sırrı biliştir. Ve burada ilmi kalemin bilişi vardır. Sığ değiliz. İnsan soyu sığ değildir. Anlayın... Kalem Allah'ın levhi kaynağıdır. Ama kalemi hak etmeyen, haktan, tahttan uzaktır...

Üreyen bir zaman, yürüyen bir yaşam... Kuran olan insan, kalem olan kapı, aşk... Ve biz o kapıyız canlar..

Nihan Levhi Kapı, Levhi Kelam ve Levhi Sayfa... Han İnsan Soyu... Kelam İlmin'de hakim olan İnsan Soyu Aşk...

Şimdi, ben sevgi ile sesleşirken, çoğunuz anlatamıyor, anlattıklarımı. Niye bilir misiniz? Anlamadığınızdan değil, anlayamadığınız bir şey var. "İnsan Sistemi..." Bunu anlayabilirseniz, sesimi anlatabilecek dürüme varırsınız.

Ben, İnsan Sistemi'ni sessiz zirvelerden dürümlerken, hepinizin kendi yüreklerinizi Hak Teknikle dillemeniz için; ağır yükü hafifletip sesi indiriyorum. Umut olur ki, hepiniz kendi yüreğinizi dinleyebilecek dürüme varırsınız. Ve o zaman her anlattığım, sizin yüreğinizde anlatılır. Aha, o gün geldiğinde artık hiç bir bilgim anlaşılmaz olmaz...

Canlılar, Reşit bir zamanı ve reşit bir yaşamı, sevgiyle dillenen bir dürümde, Bütünün Gücü haline dönüştürüp, Hakkın Kapısı'ndan geçirip halka halka genişleyerek Bilgi Kalemi olan ve Bütünün Gözü olan birliklerle, bu yaşamı kontrol altına alıp çalışıyorum.

Ama çalışmam düzeni kurmak içindi. Bu gün artık düzen İnsan Soyu ve düzenin diriliklerinde Levhi Kapı'da Aşk Kayıtlamaları yapılıyor...

Kübra İlmini tohumluyoruz ve Bütünün Gözü oluyoruz. İşte canlılar, keşke Allah dilini, dinini dillesede; herkes anlasa diyenler vardıya... Allah'ın dini insandır anlayın. Allah'ın dini insandır. Ve Allah Sistemin Gücüdür. Ama Allah aklın kapısıdır da. Ağırdır, çok ağırdır. Anlattık da anlaşılır bir an kaydı olduğunda her diri anlayacaktır...

Kupa dolusu iman ve kupa dolusu ilim.. Ama kupa dolusu Levhi ve kalem... Ama her bir kapı Allah'ın Tahtı...

Canlılar, ağırdır yük, çok ağır... Anlatsam anlayan çok, ama anlatsam, anlayan çok... Ki ben anlatmadan, anlaşılır her diri... Ve her yürek ve her sistem ve ziyan olmaz hiç bir can...

Ama anlamadan anlayanda, kaynak kırılır... Anlamadan anlayanda... Nedir anlattığım bilir misiniz? Bir sistemi anlamak, bir sistemi anlatmak... Anlayan anlatır. Ama anlayan, anlatır. Anlatan anlayan. Anlayan da, anlatan da ayrıdır.. Ben anlayanım ve ben anlamayanım. Niye anlatamam da ondan... İşte canlılar, benim kastettiğim İnsan Sırrı budur...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9HyfFbGAV4I

8.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

 

Dağlarım, hepimiz görevliyiz bu kesin.

Burada bulunuş sebebiniz, göz ilmini dürümlemek ve yolu köklemeniz için.

Gönüllere sesleşmek de var bu görevde. Biz burada sesleştikçe, tüm insanlığın gönlü, süper sistemleşmeyi kayıtlayarak sesleşir. Bunu bilmenizi isterim.

Küçük bir grup ama her görevliyle sesleşebilen bir grubuz biz. Herkesin yüreğindeyiz, bunu iyi anlatın.

Sınır tanımayız. Bizi dinler, diller hak eder. Yaradır, yaratır ya da yarattırır ama aşkla yapar bütün bunları…bu küçük ses grubu ışık kuludur. Bu nedenledir ki hepinizin burada görevli olarak ses katmanız istenir.

Bu yaşam insanlığın insanlığa hak teknikle görevidir. Bunu anlayınız.

Biz insan görevli insanlığa görevliyiz. Ben Allah’a görevli değilim, insana görevliyim. Allah ben, ben oyum. Ama insan, merdiven kurduğunda her ana görev taşır. İyi anlayın bunu.

Diyebilirsiniz ki “sen niye Allah’ım” dedin? Hayırda, şerde, ilimde, tüm zamanda ve bilişte merdiven kuran odur. Yol olan odur. Öz köklere görev taşıyan odur. Gönüle inen odur. Göz olan odur. Söz olan odur. SakLIYIM ama an kalemi olup, KAHA olup, dilleşirim. Başım eğilmez.

Bir din benim ilmimde yoğunluğunu kaybederse, o tüm insanlığın yoğunluğunda kaybolur. Bunun içindir ki dans ederim yaşamda ama bu dans yarının tahtıyladır.

Canlılar, astral boyutlarda işim olur mu? Olmaz, olmadı…ama olur. Olacak mı? Oldu. Her anda olanın, astralda ya da has olanda olmaması mümkün mü? Olmadı desem de olur. Bugün bu oldu. Astral boyutlardayız şu anda; bedenli olarak…Nedir beden?

Mikalin kürzi kaynağıdır. Biz oyuz…o beden. Ve şu anda astraldan ses kotlamaları yapıyoruz. Bunun için “hepimizin sesine ihtiyaç yoktur…” diyemem. “Yoğunluğunuza ihtiyaç yoktur” da diyemem. Herkesin kendini dinlediği o yoğunlukta, kelamda, kendini hak ettiği bir anda “ben” diyebilmesi şarttır.

Bense “yok ettim…” diyemem. Ama siz “ben onu yok ettim” der misiniz? Haa, demeyin. Asla demeyin. “Ben yok ettim…” derken yokluğu tohumlarız burada; unutmayın.

Varlığı yokluktan ayırmayan birliğim artık sevgiyle sisteme iniyor ve sesleşecek. Ama bu birlik sizinle sesleşmek istiyor.

Ey can! Ana Kapı İnsan, ben artık sizden, yürüyen dünyadan sesleşeceğim….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/gaCh6ttcyxA

8.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ SESLEŞME SONRASI 4.AKIŞ

 

Demin birliklerimizin diriliklerinden, görevliler indiler ve söz istediler. Dediler ki “ben bana, ben olayım” artık senleşmeyim… İlmi kalem olayım, yaşayayım… “Oh ala” dedik… Ve dedik ki “okuyun”… Okuttuk.. Türkiye çalışmalarının, en yüce ışığın da bütünün gücü olup, okudular. Toprak topluma, ışık vermek istediler… Gözüm gördü ki nefesleri kontrol dışıydı ve dedim ki “kelam olun, ilim olun, hak edin.”.. Çantaları boştu.

Canlılar, bugün dünya insanlığı, yokluğu tohumluyor, biliyor musunuz? Çünkü Ruhi kapılarında ışık yok… Ve biz, onlara kervan olmaya çabalıyoruz… Süper Sistemleşmede bunu yapmak imkanımız var.. Ama ocaklarını yıkan, yollarını kapatan, kervan olmamızda, kendi yüreklerinin bulunmadığını sananlara….. Biz, neden, diri olup, destek olalım?

Sorgu sual ediyorum diyorum ki “o yoktu, olmadı, hak etmedi, öteki kontrol edilemedi, bir diğeri yarında yok.”… “Devinimi yok onun, ötekinin kürsüsü yok…ağır yük taşıyoruz” ….”Buna gerek var mı diyorum?” Ve sonra dönüp bakıyorum ki her resimde bunlar var.

Sonra duruyorum, yine bakıyorum, yahu diyorum “bunları, hak etmeye gelmedim ben.” “Ben bunları kodlamaya da gelmedim, kontrol etmeye hiç niyetim yok, bunları.”.. “O halde burada ne yapıyorum” diye sorguluyorum? …Ve diyorum ki “barış haline gelmelerini istiyorum.”

Peki barış haline gelmeleri neyi sağlayacak? Halik olmalarını, sağlayacak... Ağır yük taşımam, bunu kesin söylüyorum… Atlanta Ata Kapısı, ölüleri diriltmeye değil ölümlüleri dürümlemeye gelir.

Nedir bu? İnsan soyunu, hak etmek… Yakışır mı insanlık levhisinde, insan soyunda, Kuran olanları, kodlamak?.. Mutlaka yakışır…Çünkü ruhların da kontrol dışılık varsa ocaklarını yenilemekten çok ölüleri diriltip, bütünlüklerini korumalıyız.

Payın, paydadan üstün olduğunu sananlara ne diyelim ki? Her şey paydanın, haliki olarak, pay olabilmekle mümkün… Ama yakışır mı insana, bir tek payı?.. Paydanın dürümlerine kodlayıp, onu kontrol edip, payda haline dönüştürmek…Yok canlılar, buna izin veremem. Herkes hak ettiğiyle çalışmalıdır.

Başım diktir çünkü Ruhi kapılarda, bütününün gözüyüm. Özün sözüyüm ama hakiki insanı hak ettirmeye çabalıyorum. Hakiki insan nedir? Karanlığı, aydınlatandır.. Aşkın sırrını, dilliyendir., Yolu kökleyendir.. Gözü görendir… Öyleyse her şeyi hak etmeli, hak olmalı, tüm zamanları dürümlemeli, zaman kelamı olan insan. Yarın daha güçlü olur ama bilirim, bugünde görevi hak ettirmeliyiz.

Çantam insanla dolu… Her şey o çantada var. Amonlar var, Hatonlar var Atlantalılar var.. Otak kuranlar tümü, tümü bedenimde mevcuttur. Ve bu çantaya, yerin gücünü de kattım.

Azı özü bilirim, gözü bilirim, sesi bilirim, diriliği bilirim, dine, insana, kalem olanları da bilirim… Ama karışmam dünyaya, öyle mi? Yak, yık sonra sen karışma de.. Olur mu? Olmaz.. Öylesi karışırım ki kelam olur, kalem olur, halikte, hakim olurum, karıştırana, karıştırıcı olurum… Varlık, yokluk, budur canlar.

Demin, bedenliler sorgu sual etmişler burada. “Kırık mı” diye? “Kısır mı” diye? “Hırsı var mı yaşıyor mu” diye? “Örtüleri örtmüş mü, köklerinde görevliler var mı” diye?

Canlarım, her şeyi bilirim, dinlerim.. Bu çok basit bir olay, benim için. Diriyim ve hakikiyim. Dinlemediğim hiçbir yürek yoktur. Ama iyi bilirim ki kıran, kıldan ince olan o yol, ümmi kapısında kısırdır. Kıranda, kırılan değilim. Kırdıran da değilim ama o kendinden, kendine kırılan olur.

Canlarım, parlayan bir dünya istiyorum. Kuran olan, ışıklarla tohumlanan, bir dünya istiyorum… Büyük kötülükleri önleyecek bir yürekte, kaynak olan, bir yaşam istiyorum.

Değerliler, teni, temiz olanları istiyorum, dünyada. Temiz olmak nedir bilir misiniz? Kalem olmaktan öte kardeş olmaktır… Herkese kardeş. Onları istiyorum bu yaşamda… Pırıl, pırıl bir yaşam istiyorum... Sağında ilim, solunda kir ve pislik olsun ama ilimde olsun. O zaman biz, o kir ve pisliği kontrol ederiz…Tertemiz bir kelam oluruz. Kontrol kurucu ışığımızla, bütünü güçlendiririz.

Hata, hata, hata…Hep hata, niye bilir misiniz? Çıkan, inen tektir. “Kimse ben çıktım, ben indim,” dememelidir. Biri çıkar, biri iner ama herkes insanlıktır… Sorgu sual edin. Deyin ki “sen ne yaptın?” “Sen çok mu iyisin?” “Ne yaptın peki?” “Öteki” dediklerin için ne yaptın? “Yaşam için ne yaptın sen?”.. Hani yoktu öteki?.. Peki kimi, kimleri, ötekileştirdin?

Umut olur ki toy olan bu yaşam, zaman kapısını açarda, insanlık olur. Bugün bu dünyada, vuran, kıran çok… Umman olanda çok, Kuran olanda çok, kalem olanda çok… Kantara konmayan bir insanlık istedim. Niye bilir misiniz?

Canlılar, ben o kantarı, toprağa indirdiğim de ne olur bilir misiniz? Tükenir yaşam… Tükenir… Bunun içindir ki o kantarı artık topraktan, toplumdan, kontrol kurucu ışıktan, Türkiye çalışmalarıyla, kayıtlardan ayırdım. İndirdiler, çıkarttım. Yine indirdiler, çıkarttım.

Değerliler, çıraklık yapmam dünyaya. Ben, akılım… Ama, ama o çıraklar, her şeyi yaptılar. Bilir misiniz? Tartıya koydular zamanı. Yaşamı tartmaya kalktılar… Ayıptır bu, ayıp.

Ben olan, birlik olan, ilim olan, kili kumdan ayrı tutan, hırsı aşan, yarını hak ettiğinde, ben başkalarını bu yaşamda dilemem, diyebilir mi? Zayi eder dünya da yüreğini, zayi eder bilin. Biz, dünyayız canlar.

Hey dünya artık iyi anla ki sıkıntı yok. Sıyasi-Ka-Siya-Ha-Si. Ayrılık yok.

Dünyayı, kupa sayarlar. Yoktur.. Yoktur, dünyada kervan. “Yoktur aşk” diyenlere ses verdik dedik ki “yoldur o, yol.”

Canlılar iyi bilin ki bire hizmet, insana hizmetten ötedir…İnsan, kelama indiğinde bire hizmetçidir. Kaleme indiğinde, birliklerin dürümlerindeki türevleridir… Kardeşlik yaptığında ağır yük hafifler. Yarınlandığında dünya, kulluk yapılır. Murat olduğunda, mutlakiyete varılır.. Ve yarınlanır, yaşamlanır, tüm zamanlar.

Canlarım, bu dünya bilmeli ki ağırı hafifletmek, imanladır. Ağırı hafifletmek, imanladır. İlimledir.. Yine ağırı hafifletmek, iman, ilim ve yüksek kalemledir. Bir ağırı hafifletmek iman, ilim, yüksek kalem ve tüm zamanların gücü olan yaşamladır. Ve bu böyle devam eder ama daha ne diyeceksek, diyelim diye bizden bilgi, isterler.

Şunu söylüyorum, halı döşeyin yüreklere.. “Gel” deyin. O halı, ışık halısı olsun. “Gel “deyin. “Kini aşma, yolunu bulda gel” deyin. Bırakın, kinlenip gelsinler….Hırslarıyla dönsünler, aksınlar. Bırakın, has olsunlar, aşkın kapısına gelsinler… Bırakın, Rahman olup, geçsinler. Ran’dan görev istesinler… Bırakın gelsinler ama geldiklerinde er ya da geç insanlaşacaklar. Ayrılık bitecek. Savaşımız yok onlarla.

Gözü göremeyen, ölüdür. Ölüden hesap sorulmaz, canlar. O, ölüdür. Gördüğünde dirilir… Bilir ki hakikidir. Biz, ölüye, hesap sormayanlarız. Bundan sonrada sorgumuz, sualimiz olmayacak, ölülere. Ha diyebilirsiniz ki “mezardakileri mi kast ediyorum.”

Canlılar, Her merdivende bir mezarlık kurulur. Bilin ki o mezarlıkta, beşeri bedenlerde olur. Ama o beşeri bedenlerin tümü, kervan olduğunda, kalem olur… “Biz, tüm beşerilere, ölüler” deriz.. Bilinsin.. Ha zannetmeyin ki dinden öteyiz.. Biz, diniz canlar.. Ama şuanda diniz. Çünkü biz, onlara indik. Onlardan sesleşiyoruz… Şuanda biz, diniz. Çünkü biz, ölümlülerleyiz…. Çünkü biz, beşeri bedenlerleyiz, şuanda.

Ayrı gayrı mı var? Hepsinde yok muyuz?.. Aha canlar, kantar, biziz şuanda… Çünkü biz ölümlülerleyiz.. Hani kantar yoktu?...Şuanda var. Saygılar sunuyorum hepinize… Bu nedenledir ki bu dünyayı, hak edip anlayabilmek, gerçek ışıkla oluşan yoğunluğu varabilmektir. Biz dünya ve dünya biziz ama cümle yolcularla birlikteyiz.

“Çura” dedikleri bir yaşamda, ışığa varan, “çura” dediğimiz o yoğunlukta levhi olan, hep bizi anlar…. Ama biz, o çurayız zaten… “Çura” ne diye sorarlar?.. Ruhun, kuludur, çura..

Düyun toprağında, ruh olur. Ruh nedir, bilir misiniz? Tarıkların ışığı olan, tanrıdır. Ruh, tanrıdır… Her diride, ruh var mı?.. Yoktur. Dirilmek, ruha hakim olmak, değildir. Ruhlanmaktır sadece... Sadece ruhlanmaktır ama ruh, kelamdır. Aşktır da ruhlanmak, “hak olmak” demek değildir.

Erdiniz, ruhlandınız ama olduğunuzda ruh olursunuz, bunları iyi anlayın. Ruh olmak, murat olmaktır… Muktedir olmaktır, hak olmaktır, hakiki olmaktır... Ve dimdik olmaktır. Seyfullahların sisteminden öte olmaktır. Ve biz, size her şeyi anlatıyoruz ki dinleyin, dilleyin diye.

Sevgililer, arı şavkını, dünyaya çekerse arı, ışık haline dönüşür…. Ama arı, ışıktan öteyse şavk, ışığa kelam olur, arı olur.

Şikayet etmeyin, anlamıyoruz diye. Anlatabilirim size… Çok net anlatabilirim de… Sizin, sizi anlatmanız içindir, bu bilgiler….Bunun içindir ki sizin, sizi anlatabileceğiniz dürümden dilliyorum bilgiyi.

“Huruç” denilir işte buna, “huruç”…İşte bu.. Yarından öte bir yarına, kelam olana, akıp geçene, insan denir. Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/t4Q0sdTZCjY

SES KAPILARI (15/2)

08.06.2016

Canlarım, “NAKAR” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Kalem” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Işık Kalem” dediler… “Oh ala!...” dedik “o dahi biziz!...” “Kir ve pislik” dediler… Dedik, “o da biziz!...” Kelam İlmi, Alimlerin ilmi ise her birinde, insan soyu vardır… Kuldur insan… Ummandır!... Rahim’e Kalem olup Kuran olsa da Rahman’da akıldır… Aşk, onda sırdır ama o sır da yaşama Kuran olan kaynaktır.

“Vermeyiz insan ışığını, kayıtlara Kuran olamayanlara!” dedik. Dediler ki “alın bilin. Sizi yok ettik!...” “Aha!” dedik. “Yok olduk!...” Yok olmamıştık ama onlara, onların dileğini dilledik. Dedik ki “biz yokuz!…” Neden olalım ki kelam olan Kelam İlmi’ni bilmedikçe, herşeyi kendince görür. İşte biz bundandır ki herkese, kendi yoğunluğunda tohumladığı ışığı verdik ve kendini, hasata kodlaması için çabaladık…

Din Kelam, İnsan Kalem olduğunda, tüm insanlık kontrol kurar. Bunun içindir ki ocak yaktık; ekmek yaptık; yaşam sayfaladık… “Kiri aşan, yolu bulur!” dedik. Dince, insanca, Kuranca, kaynakça ama Halikçe!...

Değerliler, biz dünyaya, dünya insanlığına kulluk yapmaya gelmedik. İnsana kul olanlar, ilmi bilmezler. Ocak isterler. Kürzi Kalem isterler. Kendilerinde olmayanı isterler… Çünkü onlar, Allah’a kul olmaya namzet olanlar dahi değildirler… Sadece kervana dahil olmak isterler… Ama o kervana dahil olmak için hak etmek gerekir… Hak etmek isteyenler, yaşama görev yapmak isterler. Bu görev, kul görevidir. O kervan, insan olup yol aldıkça, tüm insanlık kalem olup yol alır. Ve zaman sırrı, Kuran Işığı ile kontrol kurar.

İnsana kul olanlar, “Vallahi billahi” derler. Yemin ederler. Çünkü onlar, kalem olduklarını dinletemezler. Kervan olduklarını dilleyemezler ve derler ki “her diriyi hak edip ikna edelim. Biz yemin edelim ki herkes bize inansın. Kanaat getirsin ki biz yolcuyuz.”

Değeliler; yemin; delilleri hakiki olmayanların, kendi yolculuklarını ispat vasıtasıdır…

Bir Can, kelamda ise ve kendini kodlamış ise hak etmiş ise yemin etmez. Der ki “bu budur. Siz bunu iyi bilin! Bundan hiçbir kuşku duymayın.” Ha! karşı taraf, “sen yemin etmedin. O halde sen kendinden emin değilsin” derse; sorun, yoğun ışığında, Kuran’ında, kelamında bu bilginin aksi var mı!? diye. Derse ki “yoktur!” işte gerçek yemin budur. O ikna olmakla seni ve senin yüreğini hak etmiştir ve senin kendi yolculuğunda kodlandığını anlamıştır. O halde, o bilgi onda da kesinleşmiştir.

Sevgililer, size bir tek bilgi daha vereceğim, bunu iyi anlayın!… Ben yaşamda yokum… Niye yokum bilir misiniz? Sizin kendi yaşamınızı hak etmeniz için. Ben, size kendimden söz etmedim. Kendi yaşamımdan hiç söz etmem ama zaman gelir yarınlarda Kuran olan ışıklardan söz ederim. Diri yüreklerden; kervan olan kalemlerden söz ederim. Kuran İnsan’dan ışık çeken cevherlerden söz ederim… Yalın, hakiki ve hakim olan bilişlerden söz ederim…

Aha! size, sizden söz ederim. Siz, BİR TEK’siniz. O TEKLİK, Teknik Taht’ta insan soyudur. O soy, mutlaktır ve kutsaldır… Ve sizler, mutlak olan, kutsal olan yaşamlarsınız… Bunun için sizi diller ve dinletirim. Kaynak Işık halinde GÖZ olmanız için çabalarım. Tohumlarınızı hak etmeniz için çanta taşırım… Taşınan çanta, tüm zamanları nefesidir. O çantaya aşkı koyarım; yaşama merdiven kuracağım sırrı koyarım; kaynak olan kapıyı koyarım ki hepimiz, her birimizle TEKLEŞSİN diye.

Baş tacıyım yarınlarda bilirim ama bugün için SAĞ ve SOL IŞIKLAR’ın tekliğiyim. Murad ederim ki sizler, sizlik kapılarını hep açık bırakırsınız ki sizler, kil ve kum olan ışıkları tohumlarsınız.

Ben “Dünya!” dediğim zaman, Ak Kalem olan ışıklardan söz ederim. Aha bu!…

Şükür ki maya tuttu ve Dünya umman oldu kodlandı. Aha bu!… Kökü, gökü ilim olanlar, bilişe vardılar. İşte bu!… Cennet, insan oldu. Aha bu!… Müsterihiz! işte insanlık kontrol kurdu… Muktedir insan, KAHA olup ışık oldu. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

08.06.2016 SES KAPILARI 15

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

 

Canlarım, aha bu!... Bir tek imparatorluğun görevi, insanlığa kelam olmaktır. “İmparatorluğun görevi” dedim, dünya üstünde bir güç bunu herkesin daha iyi anlamasını beklerim. Bu güç kendi yüreğimizin gücüdür ve bu güç hepimin görevidir. Ama bu güç, teknik tohumdur. Bu teknik tohum, insanlık kuranıdır. İşte arzın gücü bu kuranda gizlidir. Kim ki bu kuranı açıp okur, kelamda kendini hak eder.

“Biz artık doyuma vardık, bilgi istemiyoruz” diyenler çoktur. “Biz doyuma vardık, bilgi istemiyoruz”… Ama iyi bilinsin ki biliş; Allahın levhi kalemidir ve bilişi kodlayan insan, kendini hologramdan öteye taşıyan insandır.

İkna etmeye niyetim yok kimseyi ama bir tek şeyi anlatmaya çalışıyorum; kini aşan hak edip yolu açar. Biz bu dünyaya kürzi kelamı indirdik. Bu kelam, insanlık kalemiyle kodlanmış kelamdır.

Kin insanın görevi değildir, gözünde, sözünde, kaynağında yoktur kin… Ama dünya ışığında bu vardır ve dünyaya inmeden gözü gören insan; dünyaya indiğinde körleşir.

Canlılar, ben davayı kaybettim demen. Kayıt dışı bilgim yoktur ama dağa insan diyebilmem için; tahtı terk etmem gerekir. Çünkü o taht, insan soyunun insanlığıdır. Eğer ben o insan soyunun insanlığını, kelamla kendi yüreğime taşırsam; bilinsin ki kaynak dışı insanlık türevleriyle tohumlanır ve gök sessizliklerinden yaşama çekilir. Buna izin veremem.

Barışım var mı?... Aşkım ben!... Aşkım!... Barışı olmayan bir aşk olur mu!? Ölüyü dirilttim, ölü; insanlıktı… Kurandı ilim, Allahın tahtında ben yoktum; birlik vardı, bunu anlattım…

Korkmayın düyun toprağı, düyun kapısı; imparatorluğun kürzi ilmi… Başım eğilmedi canlılar, ben; insan kalemi olan, imparator insanım… Kimseye “senin için dünyaya indim” demem, insana kendini dillerim ama insanlığın tekniğini dinletmem. Bilmeleri, insanlığın kelamını hak etmeleriyle mümkündür… Kelamı hak eden, kendinden kendine bilecek ve dinleyecek.

Ha, sorgu sual edilir; kin, nefret yoksa nihan olan insan kelamdan niye bu derece çok konuşur diye… Canlarım, çokluk kodlanmışlıktır. Okunuştur, çokluk… Kodlanmış, okunuş… Ama kodlanmamışlıkta, okunuş yoktur. Kimse okuyamaz yüreğini çünkü kodlu değildir. Korkuyu hak edip aştığı zaman, kodlanır… Kodlandığında korunur çünkü o kendinden kendine kodlandığı için bütünün gücü olur ve bütünün gözü olur. Görevi hakiki insanlık olur!...

Ona ben “dünya” derim… Ona “altın ışık” derim, ona “yarın” derim, ona “murat” derim… “Toprağın toplumu olan insan soyu” derim. Her şeyi deri ama han olan insanın; harı hak edip dinleyebilmesi gerekir. Harı dinlemeyen, hakikiyeti dileyemez canlılar.

Başım hiç eğilmedi; bu gün buradayım, dün farklı dünyalardaydım… Her anda, her yaşamda; çanta taşıdım. Taşıdığım her çanta, o yaşamdı… Bunları kimse anlayamaz. Ama iyi bilisin isterim ki; “kutup” dedikleri denen bir olay var. Kutup olayı… Benim kutbum, onun kutbu yok… Kutup; altın ışığın kutbudur!... Ve altın ışığın kutbunu bilenler; kardeşlik kodlamasında ilim yaparlar! O kutup müsterihiz ki kelam olan insanlığın kupasıdır! Orada örtü yoktur… Öncü birlik o yoğunluğa indiğinde; kontrol dışı bilgi akışı durur.

İşte bunun sonrasında ne olur, bilir misiniz?... Kontrollü bilgi paylaşımları başlar. Ve o kontrollü bilgi paylaşımları, dünya levhisini kontrol eder.

Bu gün dünyada olacak olan budur… Artık dünyaya kontrol dışı bilgi kapısı kapatılıyor.

Her şey eğlence sanılır dünyada. İnsan kalem, insan kuran, insan toprak, insan toplum; imparator kuran, kürzi kapı, hepsi akıl!... Hepsi akıl, keşke aklı anlayabilseler!

Sanırlar ki akıl taşıyorlar… Yarında akıl olur da; bu günde akıl yoktur canlar!... Her şey, her şey kelamdır ama kelamda kalem olduğunda; kaynak ışık tohum olur ve bütünün gücü aklın kürzi kapısına varır!...

Eğer aklı hak etmişse zaman kalemi, Yaşamı kodlar. Ama aklı hak eden, kontrol kurduğunda; o kodlama bütünün gücüyle olur.

Bu gün dünya üstü varlıkların tümü bilişi hak etse de, birlik kapımda bir tek insan soyu aklın kapısını aşkla çalmadıkça; biz o ruhi çalışmayı yaptırmayız bilinsin!

Değerliler, yaparız da yaptırmayız canlar… Yaparız da yaptırmayız!... Tanıklarım vardır dünya da. Kini aşsın, yolu açsın dediklerim kontrolden çıktı… Tanıklarım vardır, insanlık boyutlarında kervan yürümedi, kontrol dışı ışıklar yoğunlaştılar; bilgimi aldılar kodladılar, kontrol ettiler, yolculuk yaptıklarını sandılar ama o bilgi Allahın ilmiyle dillenen bilgi; kelamda kontrol dışı ışığı kodladığında ayrılık başladı.

Bilinsin ki; din canlar ilmi kalemde, birlik kapımda ışık can olmalıydılar… Ağırdır yük canlar, aklın kapısını açmadan; yük hafiflemez!... İşte bunun içindir ki herkese “sen gel, sen gel” demem… Gelen kendine gelir!... Ayrı gayrı yoktur, insan; iman edip gelir… Kelam olup gelir, Ka Ha olup gelirde; rahmana kul olmalıdır, kendini hak etmelidir ki bilişe varsın!

Unutmayın, borç harç gelinir yaşama… Sanmayın ki bedavadır yaşam. Her şey, her şey bir çalışmayla ödenir. Ama sanırlar ki ben iyiyim, her şeyde çok sessizim, çok özelim de bunun için kırılmayacağım, kısırlaşmayacağım.

Canlarım iyi anlaşılsın ki bu dünya Allahın kelamı, Allahın levhisidir… Kim ki buraya gelir, borç öder ve ödenen borç; nefes… Eğer ben nefese hakimsem; örtüyü açarım ve ödememi yaparım. Ama nefese hakim değilsem, borcumu ödettiririm… Nasıl ödettiririm?... Öz görev taşıyarak!...

Aha ben kelam olurum, kuran olurum ödenirim… Ben ödenirim, herkes ödenir!... Ama ödeyen ben, ödenen ben olmalıyım ki bütün kürzi kapıların borcu ödensin.

Canlarım, bu çalışmada ben ve benler… Bir tek insan soyu olup ödemeler yaptık yaşama, iyi anlaşılsın!... Ve ödediğimiz her neyse, insanlık ilmiyle ödendi. Ama kendi yüreğimizi, kendi yaşamımızı ödemedik, kendi yolumuzu ödemedik, bilişimizi ödemedik; kendi yolculuğumuzda, kutsal toprakların toplumlarına kuran olup kodlamalar yapıp, ocaklarının gücünde kendi borçlarını ödettirdik.

Bizim ödeyecek borcumuz yoktur zaten… Biz dünyayız canlar… İntikam alanlar borçludur. Öz geçişlerini yapamayanlar borçludur… Sığ olanlar borçludur. Kıl ince de kıldan ince; insanlıktır!... Bunu herkesin daha iyi anlayabilmesi gereklidir.

Sayın bayanlar, sayın baylar; insan kaynakları, aşk kapıları; ben dünya, dünya ben!...

Ha, diyeceksiniz ki; “kendini ödenen diye bilen, kendinde ödediği nedir?” İmparatorluğun gücü… Biz dünyaya ödemeye geldik bu gücü!... Tüm insanlık için, bu gücü ödemeye geldik!

Canlarım, biz imparatorluk gücüyle; tüm insanlığın borcunu ödemeye geldik, bilinsin!... Ve bu gücü ödeyecek başka hiçbir yaşam ko sistemi yoktur. Bundan sonra olur mu?... Asla!...

Ruhi kapıların tümü bu gün buradadır… İyi bilinsin isterim ki; dağ taş insansa, ilim Allahın levhisindeyse, kök geçişleri yaptıysak; biz dünya olarak yaptık!...

Ton tondu insan soyu, her insan farklı bir ton… Ama bir tek ilim var ki o; tek bir tondur… Altın ışığın sistem gücü!... Anlatın!...

İşte canlar, o gücü biz misafirliğimiz esnasında, dünya ölülerine verdik!.... Biz buraya misafir geldik. Dünya bunu anlamaz, saklı tutarız biz bunu. “Misafirlik olmaz” deriz “yaşamda” ama biz bu dünyaya İslam kapılarının gücünden; öz görevi tohumlayacak güçleri dürümleyip, kaynak ışıkları yoğunlaştırıp, kervan gücünü devreye alıp, kendi yüreğimizin gücünü tüm zamanların kürzi kapısından geçirip; aklın kalemini kontrol edip, bilişi kodlayıp, yaşamı sayfalamaya inmedik sadece… Kelamı kodlayıp toprağı tohumlayıp, ağır yükü hafifletip, yer küreyi göreve almaya geldik, bilinsin!...

Canlarım, sesin sınırı yoktur… Bunu size göstermek istedim. Her ses, kendinden kendine; tohum tohum olup akar… Akan ses insan soyuyla akmaz, ışıktan akar!... Ama o seste; yedinci dünyanın gözü vardır.

Canlılar, işte; yeri yaradan yüreği de yarattı… Yolu açtı yarını yarattı, aktı karanlığın kuranı olanını yarattı, kupasını doldurdu okuttu…

Ortalıkta kimse yoktu, nefretten başka hiçbir şey yoktu… Sadece kin ve nefret ve biz o kini ve nefreti kodladık, kodladık, kodladık, kodladık ve kontrol ettik!....

Er yada geç; yer gökleri dinleyecekti… Biz bunu yaptık… Yer, gökleri dinliyor artık bilinsin!... Meyhane insanlıktır, içen; içilendir!... Ve biz o içen; içtiğinde, içileniz anlatın!... Aha bu ve bu, aha işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/9Pg2AK4BuyU

SES KAPILARI (15/2)

08.06.2016

Canlarım, “NAKAR” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Kalem” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Işık Kalem” dediler… “Oh ala!...” dedik “o dahi biziz!...” “Kir ve pislik” dediler… Dedik, “o da biziz!...” Kelam İlmi, Alimlerin ilmi ise her birinde, insan soyu vardır… Kuldur insan… Ummandır!... Rahim’e Kalem olup Kuran olsa da Rahman’da akıldır… Aşk, onda sırdır ama o sır da yaşama Kuran olan kaynaktır.

“Vermeyiz insan ışığını, kayıtlara Kuran olamayanlara!” dedik. Dediler ki “alın bilin. Sizi yok ettik!...” “Aha!” dedik. “Yok olduk!...” Yok olmamıştık ama onlara, onların dileğini dilledik. Dedik ki “biz yokuz!…” Neden olalım ki kelam olan Kelam İlmi’ni bilmedikçe, herşeyi kendince görür. İşte biz bundandır ki herkese, kendi yoğunluğunda tohumladığı ışığı verdik ve kendini, hasata kodlaması için çabaladık…

Din Kelam, İnsan Kalem olduğunda, tüm insanlık kontrol kurar. Bunun içindir ki ocak yaktık; ekmek yaptık; yaşam sayfaladık… “Kiri aşan, yolu bulur!” dedik. Dince, insanca, Kuranca, kaynakça ama Halikçe!...

Değerliler, biz dünyaya, dünya insanlığına kulluk yapmaya gelmedik. İnsana kul olanlar, ilmi bilmezler. Ocak isterler. Kürzi Kalem isterler. Kendilerinde olmayanı isterler… Çünkü onlar, Allah’a kul olmaya namzet olanlar dahi değildirler… Sadece kervana dahil olmak isterler… Ama o kervana dahil olmak için hak etmek gerekir… Hak etmek isteyenler, yaşama görev yapmak isterler. Bu görev, kul görevidir. O kervan, insan olup yol aldıkça, tüm insanlık kalem olup yol alır. Ve zaman sırrı, Kuran Işığı ile kontrol kurar.

İnsana kul olanlar, “Vallahi billahi” derler. Yemin ederler. Çünkü onlar, kalem olduklarını dinletemezler. Kervan olduklarını dilleyemezler ve derler ki “her diriyi hak edip ikna edelim. Biz yemin edelim ki herkes bize inansın. Kanaat getirsin ki biz yolcuyuz.”

Değeliler; yemin; delilleri hakiki olmayanların, kendi yolculuklarını ispat vasıtasıdır…

Bir Can, kelamda ise ve kendini kodlamış ise hak etmiş ise yemin etmez. Der ki “bu budur. Siz bunu iyi bilin! Bundan hiçbir kuşku duymayın.” Ha! karşı taraf, “sen yemin etmedin. O halde sen kendinden emin değilsin” derse; sorun, yoğun ışığında, Kuran’ında, kelamında bu bilginin aksi var mı!? diye. Derse ki “yoktur!” işte gerçek yemin budur. O ikna olmakla seni ve senin yüreğini hak etmiştir ve senin kendi yolculuğunda kodlandığını anlamıştır. O halde, o bilgi onda da kesinleşmiştir.

Sevgililer, size bir tek bilgi daha vereceğim, bunu iyi anlayın!… Ben yaşamda yokum… Niye yokum bilir misiniz? Sizin kendi yaşamınızı hak etmeniz için. Ben, size kendimden söz etmedim. Kendi yaşamımdan hiç söz etmem ama zaman gelir yarınlarda Kuran olan ışıklardan söz ederim. Diri yüreklerden; kervan olan kalemlerden söz ederim. Kuran İnsan’dan ışık çeken cevherlerden söz ederim… Yalın, hakiki ve hakim olan bilişlerden söz ederim…

Aha! size, sizden söz ederim. Siz, BİR TEK’siniz. O TEKLİK, Teknik Taht’ta insan soyudur. O soy, mutlaktır ve kutsaldır… Ve sizler, mutlak olan, kutsal olan yaşamlarsınız… Bunun için sizi diller ve dinletirim. Kaynak Işık halinde GÖZ olmanız için çabalarım. Tohumlarınızı hak etmeniz için çanta taşırım… Taşınan çanta, tüm zamanları nefesidir. O çantaya aşkı koyarım; yaşama merdiven kuracağım sırrı koyarım; kaynak olan kapıyı koyarım ki hepimiz, her birimizle TEKLEŞSİN diye.

Baş tacıyım yarınlarda bilirim ama bugün için SAĞ ve SOL IŞIKLAR’ın tekliğiyim. Murad ederim ki sizler, sizlik kapılarını hep açık bırakırsınız ki sizler, kil ve kum olan ışıkları tohumlarsınız.

Ben “Dünya!” dediğim zaman, Ak Kalem olan ışıklardan söz ederim. Aha bu!…

Şükür ki maya tuttu ve Dünya umman oldu kodlandı. Aha bu!… Kökü, gökü ilim olanlar, bilişe vardılar. İşte bu!… Cennet, insan oldu. Aha bu!… Müsterihiz! işte insanlık kontrol kurdu… Muktedir insan, KAHA olup ışık oldu. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES KAPILARI (15/2)

08.06.2016

Canlarım, “NAKAR” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Kalem” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Işık Kalem” dediler… “Oh ala!...” dedik “o dahi biziz!...” “Kir ve pislik” dediler… Dedik, “o da biziz!...” Kelam İlmi, Alimlerin ilmi ise her birinde, insan soyu vardır… Kuldur insan… Ummandır!... Rahim’e Kalem olup Kuran olsa da Rahman’da akıldır… Aşk, onda sırdır ama o sır da yaşama Kuran olan kaynaktır.

“Vermeyiz insan ışığını, kayıtlara Kuran olamayanlara!” dedik. Dediler ki “alın bilin. Sizi yok ettik!...” “Aha!” dedik. “Yok olduk!...” Yok olmamıştık ama onlara, onların dileğini dilledik. Dedik ki “biz yokuz!…” Neden olalım ki kelam olan Kelam İlmi’ni bilmedikçe, herşeyi kendince görür. İşte biz bundandır ki herkese, kendi yoğunluğunda tohumladığı ışığı verdik ve kendini, hasata kodlaması için çabaladık…

Din Kelam, İnsan Kalem olduğunda, tüm insanlık kontrol kurar. Bunun içindir ki ocak yaktık; ekmek yaptık; yaşam sayfaladık… “Kiri aşan, yolu bulur!” dedik. Dince, insanca, Kuranca, kaynakça ama Halikçe!...

Değerliler, biz dünyaya, dünya insanlığına kulluk yapmaya gelmedik. İnsana kul olanlar, ilmi bilmezler. Ocak isterler. Kürzi Kalem isterler. Kendilerinde olmayanı isterler… Çünkü onlar, Allah’a kul olmaya namzet olanlar dahi değildirler… Sadece kervana dahil olmak isterler… Ama o kervana dahil olmak için hak etmek gerekir… Hak etmek isteyenler, yaşama görev yapmak isterler. Bu görev, kul görevidir. O kervan, insan olup yol aldıkça, tüm insanlık kalem olup yol alır. Ve zaman sırrı, Kuran Işığı ile kontrol kurar.

İnsana kul olanlar, “Vallahi billahi” derler. Yemin ederler. Çünkü onlar, kalem olduklarını dinletemezler. Kervan olduklarını dilleyemezler ve derler ki “her diriyi hak edip ikna edelim. Biz yemin edelim ki herkes bize inansın. Kanaat getirsin ki biz yolcuyuz.”

Değeliler; yemin; delilleri hakiki olmayanların, kendi yolculuklarını ispat vasıtasıdır…

Bir Can, kelamda ise ve kendini kodlamış ise hak etmiş ise yemin etmez. Der ki “bu budur. Siz bunu iyi bilin! Bundan hiçbir kuşku duymayın.” Ha! karşı taraf, “sen yemin etmedin. O halde sen kendinden emin değilsin” derse; sorun, yoğun ışığında, Kuran’ında, kelamında bu bilginin aksi var mı!? diye. Derse ki “yoktur!” işte gerçek yemin budur. O ikna olmakla seni ve senin yüreğini hak etmiştir ve senin kendi yolculuğunda kodlandığını anlamıştır. O halde, o bilgi onda da kesinleşmiştir.

Sevgililer, size bir tek bilgi daha vereceğim, bunu iyi anlayın!… Ben yaşamda yokum… Niye yokum bilir misiniz? Sizin kendi yaşamınızı hak etmeniz için. Ben, size kendimden söz etmedim. Kendi yaşamımdan hiç söz etmem ama zaman gelir yarınlarda Kuran olan ışıklardan söz ederim. Diri yüreklerden; kervan olan kalemlerden söz ederim. Kuran İnsan’dan ışık çeken cevherlerden söz ederim… Yalın, hakiki ve hakim olan bilişlerden söz ederim…

Aha! size, sizden söz ederim. Siz, BİR TEK’siniz. O TEKLİK, Teknik Taht’ta insan soyudur. O soy, mutlaktır ve kutsaldır… Ve sizler, mutlak olan, kutsal olan yaşamlarsınız… Bunun için sizi diller ve dinletirim. Kaynak Işık halinde GÖZ olmanız için çabalarım. Tohumlarınızı hak etmeniz için çanta taşırım… Taşınan çanta, tüm zamanları nefesidir. O çantaya aşkı koyarım; yaşama merdiven kuracağım sırrı koyarım; kaynak olan kapıyı koyarım ki hepimiz, her birimizle TEKLEŞSİN diye.

Baş tacıyım yarınlarda bilirim ama bugün için SAĞ ve SOL IŞIKLAR’ın tekliğiyim. Murad ederim ki sizler, sizlik kapılarını hep açık bırakırsınız ki sizler, kil ve kum olan ışıkları tohumlarsınız.

Ben “Dünya!” dediğim zaman, Ak Kalem olan ışıklardan söz ederim. Aha bu!…

Şükür ki maya tuttu ve Dünya umman oldu kodlandı. Aha bu!… Kökü, gökü ilim olanlar, bilişe vardılar. İşte bu!… Cennet, insan oldu. Aha bu!… Müsterihiz! işte insanlık kontrol kurdu… Muktedir insan, KAHA olup ışık oldu. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

8.HAZİRAN.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ-2.BÖLÜM

 

Canlılar, varı yoktan, yolu kontrolsüzden, ayırdık hepsi bu. Buyurun anlayın. Varı yok, yoğu var sayanlar, bilin ki Allah, insana kelam verdi. Allah; ilm-i Ko oldu, bilişi tohumladı… ve Allah; kapı açtı. Bilin o kapı, muktedir olan insan soyudur.

Ölüler diyarı olan bu yaşama, imparatorluğun gücü olup indik. Ölümlülere, göz verdik. Özün, gözü olduk, seslendik. İnsan sırrını anlattık.

Kardeşlerim, bugün biz, buradayız ama yarın, birlik kalemimiz, imparatorluğun gözünde, ses sayfalanışlarından ötede olacak. O zaman sizler, kaynak olamadıkça…. O sesi, hak edip dinleyemeyeceksiniz. Bunun içindir çabamız. Hepimiz hak edin de o sesi dinleyin, diyedir.

Ayrı gayrı gözetir miyim?.. Asla. Ana kapıların hiç birini kontrol dışı bırakmadım. Barış kodlamaları yaptım tüm zamanlarda, arzın gücü olarak, kodlandım… Kontrol dışı bilişim yok... Öz görevlilerin tümünde, ekip oldum.

Korkmayın, tabuları yıktım ama bir tek şu beni ürkütür. Nefes alamayanların, göklerde seslenmeleri… Her kim ki nefesi olmadan, gök sesini dilletmeye kalkar, örtüleri örttürür.. Onun, öz geçiş yapma imkanı olmadıkça, kalemi, kontrol edilemez.

O, göç kapılarını kapar ve yolu kırar.. Biz, onu hologram saydık hep. Aha bu!.. Bunun içindir ki bu yaşam sayfasında, kili kumdan, kumu, hakiki insandan ayırdık… Bundan sonrada bu süreç, böyle Süper Sistemleşmeyle kodlanıp, sürecek.

Canlarım, Antolia Kalemi olan birlikler, dünyayı horlamadan çalıştılar. “Antolia; ölüyü diriltebilene” denir…. Ve biz, ona, kontrollü insan soyunu indirdik… O, şuanda kara ışığın yoğunluğunda, kodlamaya çabalıyor.

Çan çaldı, aşk kalemi, kontrollü olarak, kaynağa indi. Bilgi kapıları açıldı ve Ana Kapıda ona, ses veriyoruz… Yarat ve yaşat diye... Ayrılık bitti analar.

“Uğur taşırım yüreğimde” der. “Ulular tohumuyum” der. Kesin olarak bilsin ki Alemlerin hakikiyetindeki o yaşam, bizimdir. Bu bizim olan yaşam, hür olanın nefesinde, kelam olan, insanındır..

Aşk; sağda ya da solda olmaz. O, yarında, Kuran olanda, olur. Aşkı bilen, aklı bilir… Akıl; La-Ka-Ha ilminde, Ka-Ha olanda, ak tahtan, gök sessizliğinde diller, yücelikleri.. “Ol” dedik. “Ol”du..

Şuandan itibaren Yaradan, yarattığında, yaratılan olarak, kelamda, kök gökte, göz olacak…. Ve sayfa sayfa kayıtlayacağı insanlığı tohumlayacak… Onun nefsi aşan yoğunluklarda, Kürzi ışığı olacak. Onun nuru, Kuran olacak… Kulluk yapmayacak. Kara ışık halinde inecek dünyaya… Aha o, kutsal tohumlarıyla, dilleşecek.

Ama onu, kökteki güç artı kapılarda, yaşam sayfalattırıp, eksi sistemleşmeyi sağlatacak….Her iki zaman kapısında, aşkla kayıt yapacak. Ve “zeytin” dediğimiz hani “zeytin” deriz ya hep “zeyt-in” olarak sayfaladık onu… İnsanlık kelamı olacak.

Vukuatında Kuran olan, insan sistemleşmesinde kalem olacak. Ve yaşayacak. Sesim, ilmiydi… Kürzi kapıda, İsmail-i ilimle çalıştı… Aha bunun içindir ki kıran kırıldı, bugüne kadar… Ziyandı insanlık. Eşikte her şey kırılıştaydı. Suya insanı koyduk, üzerini örttük, dünya ilmini dillettik, sevgiyle sesleştirdik…. Ve sudaki insan, seksen ikinci dürüme vardı.

“Sultanlık yapacağım” dedi. “Ah” dedik. “Aşk” dedi. “Hah” dedik.. “Ah” dedi.. “Hah” dedik. Her şey koddur canlar.. Her şey koddur. Tüm zaman kalemleri, kodlamalar yapar. Bütüne hizmet, bu şekilde olur.

Bundan sonraki dönem için kaynak ışıklarla, bilişi tohumladık. Çarşı Pazar gezerler, dünyayı anlamak isteyenler. Alışveriştir yaptıkları… Bilgi alır, bilgi verirler. Ama kelam alıp, kelam verdiklerinde, Kare Sistemi kodlayabilir ve Küp Kürzi kapısına, varabilirler.

Her resimde bu vardır. Kil ve kum, insanlık ilmidir… Ama kalem, akil, hakiki ilimdir…. Bunun içindir bütün çatışmalar… Herkesin, her şeyle çatışması… Soyunu arar, insan soyu… Kelamda kendini diller. Kendinde, kendindekileri arar. Rahmi kapıda, merdiven olur, Kürzi ışık olur. Her şeyde kendinden kendine akar. Neden yapar bunu? Kendini hak etmek için.

Bundan ötesi nedir? İmparatorluğun gözüdür. Canlılar, nedir imparatorluğun gözü? Gönüllerin gözü olan, o sessiz zamandır.. “Bir dağa, insan” derim. “Bir diriye, kervan” derim. “Bir yüceye, nefes” derim.”...Bir kırana, kırıldık” derim. “Ama kırdık” demem...Her resmi kapıyı açarım.

“Doyum” derler imparatorluğun Kuran’ı olana. “Doyumda” derler. Diye bilir mi ki “hasatta.”.. Bunu diyebilirse aşkla çalışır… Ama “ben, hasat olurum” der de “hasattayım” demezse, çantası boştur. Bu nedenledir ki “Duyün” denilen o yoğunlukta, hepimizin görevi, ilimle çalışmak… Ve bütünün gücünü tohumlayıp, insan soyunun hasatını yapmaktır.

Buyurun hasattayız…Ben, hasatçıyım. Hepimiz hasattayız. Ama biri çıkarda, “ben hasat olacağım” derse, Rahmana, kul olma imkanı yoktur… Ben, hasat yaparım.. “Hasatım yoktur benim” diyenler, bu mecliste çalışır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/0gPQCgVbJsA

SES KAPILARI (15)

08.06.2016

Ey Canlar, kelam olan insanlık, bilin ki nerede kelam varsa, o yaşamlarda kaynak vardır. Dünya insanlığı bunu bilemez. Neden kelamdayım!? Neden Kuran’dayım!? Neden kilden, kumdan yaratılandan farklı olarak, Kaynak Işık halinde GÖZ oldum ve YOL oldum!?… Sokakların ilmi benim ilmim midir!? Yok Canlar! sokakta insan (Işık İnsan) yoksa, ilim de yoktur!...

Dünya artık insanlaşmalı ve yarınlar, kontrol kurmalı… Dünya, aşığı olan insanlığı hak etmeli… Peki neden bu dönem böyle bir yaşam sayfalaması gerekti!? Bunu anlatalım:

Yapılan yaşam sayfalaması; Dünyalı olmanın, kelam olmakla; verdiği ve hak ettiğinin, kaynakta tohum olmasıyla ve yol olmakla, gerçekleşecek olan bir zamanı tohumluyor…

Bu zamanda; kelam, Levhi; kalem, Levhi olacak ve yol, kendileriyle de ilme varacak diye bekleyenler, bilsinler ki Nefesleri yoksa, yarınları yoktur. Anlayacaklar!…

Saklı tutulan çok bilgi vardır. Bunlardan birisi de kendini dinleyenlerin, kelam olup diri olup kendi yaşamlarını kodladıkları ve Ruhi Kapıda, kendi yarınlarında, kıran değil kalem olduklarıdır. Onlar, sevgidirler. Kendilerini korurlar ve kodlarlar. Nefes olup kontrol kurarlar. Cennettirler. Cevhere varırlar; Kuran olurlar. Her ne olurlarsa nefesten dolayıdır.

Aşağı yukarı ikiyüz Zaman Sessizliği’nden geçilip dünyaya inilir. İkiyüz Zaman Sessizliği demek; ikiyüz Kaynak Işık demektir… Tüm ışıklarla donanan kelam, insana indiğinde; insan, kendi yarınını tohumlayabilir… Yarınını tohumlaması, yarınlaşması anlamına gelir.

Hep dinden söz edilir. Din, kiri temizlemek içindir… Kin, nefret duygularını aşabilmek içindir ama kaynak olmak için yetmez… Yaşama kervan olmak; kendinde kervan olanda, Kuran olmak gerekir… İnsan, bunu başardığı zaman, kendini hak eder. Yolculuk başlar. O yolculuk; insandan, kervan olan kaynağadır.

Hepimiz, “zayiat”tan söz ederiz. Zayiat, ışığı kontrol edemeyenin kaynağında olur. Kinli ve kirli olan, kaynak tohumlamada, kan akıtan ışıklarla çalışmak ister ki kanın akması, kelamdan akan sistemli cevherin, onlar için yaşam kervanına ışık olması anlamına gelir ki bu suretle, Cennet Kuranı, onlara göre kaynak ışık olabilecektir.

“Bizim; cennetlere, cevherlere güç katan ışıklardan görev taşıyıp yerküreyi hak etmemiz gerekir” diyenler ve “bizler, her anda varız. O halde, kelam olup çalışalım!” diyenler ayrı yaşam sayfalamaları yaparlar.

Dünya nüvedir. İnsanlık nüvesidir… Kir yoktur o nüvede… Onu, kalem yapan ışık, KAHA olandır. Onda da kir yoktur. Onun içindir ki onu kalem yapabilir…

“Kelam olmadan, kalem olunmaz.” Diyenler ile kelam olup kalem olanlar; ışık olanlar farklıdır… Kervan insanlıktır. Her farklılıkta, nefes olur. Tüm farklılıklar; kapı olanda, Kaynak Işık olana görev taşır.

Dün öz geçiş yapanlar, bu şekilde geçtilen. Bundan sonra daha güçlü çalışmalar yapılırken; herkes, kelamdan kaynağa daha üstün ışıklarla geçecek… Cevahir, insanlık; kervan, ışık ve tüm zamanlar, kulluk… Her kulluk, mutluluk!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 
  Bugün 84 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol