Birlik İlmi
  SU (14) SİSTEM ÇALIŞMASI
 

 

SU (14) SİSTEM ÇALIŞMASI HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET:
09.12.2017

KURULLARA (MASALARA) HİTABEN:

Savaşım, insanlık savaşıdır. Bu dünyada, iki MİKAİL KALEMİ vardır. Biri, KURAN’la BİLİŞ HALİ’ni kodlar. Diğeri, kodlanmış olan KAYNAK İLİM’le KELAM olur ve sonsuzlaşır.

Bütün kötülükler İLİM KALEMLERİ’nin KURAN’A NEFES olmaları için yapılır. Her kötülük bir İLMİN HALİKİ’dir. Bunun için dünya planında kötülükler yapılmaktadır.

İNSANSILAR, insanlığı kodlayarak çözümlemek isterler. İNSANSILAR, KALEM’i bilmezler. Sadece YAŞAM’ı bilirler ama KALEM, yaşamı hakettikça YAŞAR ve hakettikçe YAZAR. İşte KALEMİN, KELAMI TOHUMLAMASI budur.

Dünya insanının, KULLUK İLMİ’ni anlamadığı da aşikardır. Dünyada, üzerinde YOL olan birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar, DİRİ YARINLAR’ı kodlarken, İNSANSILAR, kendi yaşamlarını hakedemezlerse, yarınlarını kodlayamazlar… Bu da önemlidir.

DÜZEN KODLARI, insan soyunun kulluğunu tohumlarken, İnsanlık Boyutları, IŞIK LEVHİLERİ’nde görev taşımaktadırlar. Hepimiz az İSRAFİL KODU tohumlamadık ama ZİYA olan yaşamları, kor haline getirerek bunları yapmak zorundaydık.

Dünyada, DİRİ İLİM HALİKLERİ olmalı. Umman olan yolculuklar olmalı ve SİSTEM olmalı. Bunlar olmadan; insanlık, KAYNAK olamaz.

Vezir olursunuz. Yaşama İNSANSI KALEM de olursunuz ama yaşamı kodlamadıkça, kodlanarak LEVHİ KALEM olamazsınız… KELAM etmeniz; kervana KALEM olmanızla olur. Bütün mesele, sizi sizden dillemektir. Bunun için çalışmaktayız ve bunun için sizin, sizi dinletmenizi beklemekteyiz.

Siz, “ben, KELAM ETMEM!” diyemezsiniz. KELAM ETMEYEN, KAYNAKTA OLAMAZ… KARANLIKTIR YAŞAMI… Mutlaka BİR TEK olmalı ve haketmeli ki hasatı olabilsin.

Sizi, sizden size götürenler olacaktır… Sizi, kodlayanlar da olacaktır… Sizden geçip yarınları kontrol edenler de olacaktır… Yarattığınız herşey, sizin için yaratılmıştır… Siz, biz için hiçbir zaman, hiçbir CEVHERİ GÜÇ kodlamadınız. Bunları bilin!...

Ve bu dünyayı koruyacaksak, insanlıkla koruyacağız… Bizi, bizden dinleyenler; bizi, hakedip anlamalıdırlar.

Çok mutluyuz ki cennet, TEK KELAM olarak, yaratılış halinde görev taşıtır. Herkes, kendini hakeder ve yaratır… Bizim için önemli olan insanın, KALEM olup yolu kodlayarak, kendi yaşamını hasat etmesidir.

DURGUN ve HAREKETLİ ZAMANLAR’ın, DURGUN ve HAREKETLİ YARINLARI OLUR… İnsanlığın geleceği; kendi yolunu buluşla ve bulduruşla olur… Ama “HAKK TA ALA” denilen, o yarını kodlayan DİRİ KALEM, ses vermezse ne olur bilir misiniz!? ZİYA OLAN herkes, yolu kodlayarak hasatı hakedemez.

Çennetlere Cennetlileri koyarız ama Cennet, cevheri haketmemişse; CENNETÇE CEVHERİ KODLAMA olamaz…

Bütün Masalar (Kurullar) beni dinlerler bilirim ama BEN (BİZLİĞİN BENLİĞİ) olup dillenmedikçe haketmezler. Bunu net veriyorum.

Unuttuklarınızı hatırlayacaksınız. Hologramdan aşıp yarınlara varacaksınız. Sessizliği dilleyeceksin. Siz bizi; biz sizi dillerken, hep DİN ile dilledik bugüne kadar. Bundan sonra, DİNİ KAPILAR, İNSANSILAR’a hitap etmeyi sürdürecek ama İnsanlık Boyutları’nda, NUR olanlar, artık KALEM olacaklar ve sınırlar kalkacak onlar için…

Benim adım İNSAN’dır. İyi ki HASATTAYIM… İyi ki HALİK olup YAŞAM oldum… Aha şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlarım, 09.12.2017 günü 14.00-18.00 saatleri arasında, “SU (14)” BİRLİK SİSTEM ÇALIŞMASI gerçekleştirilecektir. Yukarıda paylaşılan bilgi kapsamında Dernek Merkezimizde yapacağımız çalışmaya, tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Katılmak istiyen dostlarımız, saat 14.00’den önce lütfen Dernekte olunuz…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

9.ARALIK.2017 TARİHLİ SU (14)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Yeri yarattığımız gün, muhakim ve hakiki ilimle, biz olanları kotladık. Yaşamı kokladık, mutluyuz. Uluların tohumları bugün buradalar ve muktedir olanlarla bu çalışmayı yapmaktayız.

Aklın Tınısı’nı duyanları buraya aldık bugün. Ve suya insanı koyduk. İkna olmanızı dilerim ki bugün burada, öksüz yetim bırakılmayacak. Her dürümde var olan ilim, mutlak olacak. 
Muhakeme yeteneğini olanlar, muhakim olanlar, herkesle kotlamaya kalem olacak, yaşamları kayıtlayacaklar.

İmparatorluğun görevlileri bugün buradalar. Umut olur ki toprağın toprağa ilmi olur. Umut olur ki murat ettiğimiz her şey hakikiyetimiz olur. Mutlu, huzurlu bir dönem oluşur. Kötülük önlenir. Kök gerçeklik, İnsanlık Kelamı olur. Muradımız budur.

Doğanın gücünü artırmaktır amaç ama daha güçlü bir dünya kurulurken, doğanın kulluğu da gerekir. Kuranı Kerim der ki “İlim Kapıları’nın tümünü açık bırakın.” Biz de Dünyanın Ruhu Olanlar deriz ki “Kuran’dan Kuran olanlar, muktedir olup bütünün görevini hak etsinler.”

Her insan ağır yük taşır. Burada, bu yoğunlukta, kotlama yaparken, bunu bilip gelenler, hakikiyetleriyle dünyanın kübra kelamına, Kuran olacaklar. Her şey Allah’ın dediği gibi olacak. Akıp giden dünya, muhakim ve hakiki nefesle bütüne hizmet edecek.

Oğullarımızı göreve aldığımız bugün, kontrolumuz yine çok güçlü olacak. İşgal altında olan bir insanlığın kontrolu sağlanacak. İmparatorluğun görevlileri bugün burada, muktedir insanlıkla çatışacaklar. Yarınları hak edenler, Mahrek’te olacaklar…ve suya ilmi de koyacağız.

Suya insanı koyanlar, ilmi koyduklarında, Kalem; KAHA olacak. Çakışma önlenecek. Aşkla bu çalışma sürecek.

Kortejin sonundayız biz. Herkesi önümüze çağırdık. Dedik ki “gelin, geçin.” Herkes geldi ve geçti. En sonda bekliyoruz. Geleni, öne geçiriyoruz. Kimse geride olmasın istedik. Geri, ileri yoktur bize. Bunun içindir ki emre itaatle gelenlerin, önde olmalarını diledik.

Erzincan‘dan görev kalemleri geldi bugün buraya. Erzincan görevini kotlayanlar, kaynağa inmeye çalıştılar. Onları da kayda aldık.

Kısmi çalıştırıcılar da var. Çoğu kendilerini kotlayarak buraya geçtiler. Ağır yük taşıdılar. Çantalarında, Nisa Kalemleri var. Büyük kötülükleri önleyecekler.

Kupa, insandır; bunu biliriz. Ki o kupada mutlak olanlar olacak. Çorabımıza aşkı koyduk bugün. Ağırdır Aşk Kalemi…önce kök göklerin gücüyle çorba pişecek. Sonra, Ruhsal Kalem, insana inecek. Ve sonra muhakeme yeteneği olmayanlarla buraya çekilecekler. Mahrek olanları alacağız dünya insanlığıyla kotlanmaları için buraya.

Masamıza nuru da koyuyoruz. Unutmayınız; nur, Nisa Kalemi’dir ve Kuran’dır. Nura kulluk yaptığımız sürece, Kuran, İlmin Kalemi’ni kotlayacak ve her şey, her şeyden kaynağa indirilecek.

Özkörler vardır, gözleri görmez ama körlük kotları olarak burada olurlar. Onların da çoğu Allah’ın tınısını duymaya başlayacaklar.

Kim, Aton İlmi’ni anlarsa, burada bulunacak. Aton Kültü, dünyaya inecek bugün.

Sualtının gücü de burada olacak. Çamurun ummanların çorbası olacağı bir günde, o çamura Ruhu koyuyoruz biz bugün. Ruhun bulunduğu bir ruh; kulluğu, ağırı hafifletecek gücü üzerindeki yüceliklerden öte bir yüce insanlıkla tohumlayabilir. İşte; bunlar olacak.

Devre devre dünyamızı sistemli olarak kotlamaya gelenler de bugün, burada, bulunacaklar. Alıp götürdüğümüz kim varsa, bütüne hizmetçilik için buraya göndereceğiz. Hepsi dünyanın Nisa Kalemi olacaklar ve kök gerçeklikleriyle inecekler. Bütün kontrol, İnsanlık İlmi’yle kaynaktan gerçekleşecek.

Her insan Allah’ın ilmini dinleyemez. Her kervan, Aklın Kapısı’nı bulamaz. Her yol, lütfi kapılardan öte kotlanıp, kaynağa akıp geçemez.

Sualtının gücü bugün, bizimle olduğu için, yaşamları kayıtlayamayanları da burada “Muktedir İnsan Sistemi” için tohumlayacağız.

Ön gerçekliğimizle buradayız ve nurun kuluyuz. Uzun zamandan beri dünyayı izliyorduk. Dünyanın öfkesini aşmasını bekledik. “Bu dünyada yaşam sonlanır mı, yoksa sürer mi?” Bunlar düşünüldü. Ve bu dünyada ölülerin, öl Türkiyesi’nden, öl kültlerinden geçip geçemeyeceğini görmek istedik.

Doğanın kulluğuydu ilim ama dünya için bu ilmi hak edebilecek kim vardı? Bu ilmin bütünün kübrasında kaleme inmesini kim sağlayacaktı? Yarının kontrolunu kim kuracaktı? Kaçıp gitmeliydik bu dünyadan. Bu dünyayı yoğunluğumuzdan kontrollu olarak kaynağımıza almalıyız ama…”keşke aşk olsaydı…” diyorduk. “Keşke; hakk olup, hakim olabilseydi insanlık…” diyorduk. Öyle çok dedik ki bunları!

Kupamızı alıp görevi hak edenlere indik bugün. Ve bu dünyanın ruhu olanların burada, öksüz bıraktıklarını bulup onları da hak ettirmeye geldik.

Uluların Kuranları’nda, akıl olur. Aklın Kalemi’nde, yarın olur. Yamuk ışık olmaz. Işık kaynaktan çıkar ve dipdiri olup, kontrol kurar. Bugün burada, bunu gördük; her şey, her şeyden ışımakta…Yani; bir kırılış yok.

Sessizce dinleyin. Dünün kök gerçekliğini, bugün sizden dillemeye geldik. Hepinizin görevini bilerek, gök sistemleşmesini Seyfullahların yoğunluğuyla sağlayacak olanlara, bu toprağı indiriyoruz. Çok huzurlu olunuz, sizin göreviniz bizim yüreğimizdeydi. Bunu bilerek geldik.

Bedene inmemiz bu nedenle önemlidir. Barışı hak etmiş olan bir insana hasatçı olup gelmek, bizlere mutlu, huzurlu bir yaşam kayıtlayacak.

Sizin için “çorba pişirdi.” Dendiğinden, buraya geldik. Bu çorbada hepimizin yaşamı var. Ve sizin gibi bir kervana bizim de kendi yüreğimizi katmamız gerekir.

Uzak; çok uzak bir gezegenin kalemleri olarak size iniyoruz. Bu gezegen, tükenen her kervana insanlığı kotlamak üzere, kervan olup yaşamlara iner. Bugün de buraya iniyoruz.

Çok mutluyuz ki dünyanın nuru olan insan, kendi yolundadır ve yoğunluğunda mutluluk vardır. Hakkımızı hak ettiğimizi bilerek geliyoruz. Seviyenizi yükseltmemiz gerekmeyecek görüyoruz ki seviyenizin gücü yüksek.

Ağır yük taşımanıza gerek kalmadı. Siyahtan öte bir siyahta olduğunuzu da görüyoruz. Huzurlu bir çalışma için sizinle olacağız. Aha bu.

https://vimeo.com/246599312

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

(14/2)
09.12.2017

BİZ OLAN DOĞANIN GÜCÜ, SİZE SİSTEM, NİZAM ve DÜZEN KÜLTÜ OLARAK SESLENECEK:

Her dünya, AMONLARIN İLMİ ile kodlanmıştır. Her dünya, NUR’dan KURAN olabilir… Bizim dünyamız, İNSAN’dır. İNSAN demek KURAN demektir. “DÜNYA” dediğimiz bu planet, ATA KAPI’dır bize… Bizi anlar mı!? Hem de nasıl anlar!... Ama biz onu dinler miyiz!? Ancak KURAN olursak dinleriz… Ancak HALİK olursak Dünya’yı anlarız…

Anlaşma yapmadık Dünya’yla. Geçip geldik!... Neden bilir misiniz!? Dünya, insanı kodlamaya hiç niyetli değildi… Zira İNSAN, KUL değildir… SU’ya KURAN olamamıştı… Yaşamı kodlamamıştı… Bunun için Dünya; insanı, insanlığı hiç istememişti.

Ne var ki İNSANLIK, KULLUK İLMİ’ni öğrenmeliydi… Bunu da en iyi, BİTİŞKEN OLAN BİR SİSTEM’le anlayacaktı…

BİTİŞKEN SİSTEM, herşeyin herşeyle ortaklığıydı ama bu ortaklık, TOHUMLARIN KULLUĞUNDA KODLANMIŞ bir ortaklıktı… BÜYÜK KÜLT İNSAN, bunu kontrol edebilir miydi!? Ya da insan, bu dünyayı, HASATÇI YAŞAMLAR’la HAKİM kılabilir miydi!?

Dünyaya umutla gelenler; DÜZEN’de kodlama yaparlarken; kaynaklarını, KALEM’den çıkardılar… İnsanlığı unuttular… Dünya için toylaştılar... ZAMAN SAYFALARI’nda KURAN KODLAMASI yapamadılar…

İşte Canlar. Bundan sonra RAHMAN olan YOĞUN IŞIK’ın, DÜZEN’i kurmak üzere İNSANIN KELAMI olması gerekti. İLMİN KAPISI açılmadan; insanın, KAYNAK olması mümkün değildi… İnsanın, herkesi haketmesi ve HAKİKİYETİNİ HALİK KILMASI bu nedenle önemliydi…

“SÜPER REALİTE” diye bilinen, İSRAFİL KALEMİ’NİN KAYNAK IŞIĞI’ydı. Bu ışığı haketmeyen, kodlama yapamazdı…

Tahditli bir şekilde “SÜPER REALİTE ÇALIŞMASI” başladı. DÜNYA İÇİN, ÖZ GERÇEKLİK KODLAMASI YAPILACAKTI…

İşte! tüm insanlık bu günü beklemişti!... DÜZEN’i KURMAK ve KODLAMA YAPMAK!... Aha yapılıyor!... YOĞUN IŞIK İLE YAPILIYOR! ve BU IŞIK, MUHAKİM KALEMLER TARAFINDAN KODLANIYOR…

Umutlarımızı hiç kaybetmedik!... Umutlarımızı kaybetmedik ve geçiş yapıp insanlığa indik… Bu GEÇİŞ, İNSANIN KELAM’A İNİŞİDİR… Bu geçişi yapabilmek, mutluluktur!... Bütün kütlemizle buradayız… Bütün kütlemizle kodlanıyoruz ve kodluyoruz ZAMAN SAYFALARI’nı… Kontrol ilmindir!… İnsanlık Boyutları, ilmi haketmiştir…

YARADAN, YARATTIĞINDA YAŞADI… YAŞAMDI, YARATTIĞI ve YARATTIĞINDA KODLANDI… TOHUMLANDI… Aha! KALEM’e indi. O’nun NURU, BÜTÜN’ÜN RUHUDUR.

HUCCA CEVHERİ de kodlama yaptı… İNSAN İLMİ ile ocakları yaktı… İş, BİLİŞİ hak etmekti ve etti!...

Her DİRİ, ANA KAPI’da bir SES’tir… O SES’i anlayan; İLMİ de anlar…

Şeytan, insanı haketmek ister ama insan da Şeytan’ı kodlamak; kontrol etmek ister… İkili bir mücadele!... İşte DÜNYA TOHUMLANIŞI, böyle kodlamalarla sürer… Her biri, BİR TEK… BİR NEGATİF, BİR POZİTİF!… NEGATİF KALEM, POZİTİF KALEM…. İKİ KALEM, BİR SİSTEM ve HER SİSTEM, BİR CEVHER ve CEVHER; MUTLAK KURAN OLAN TOHUM… O, bir NÖTR SES… O, NÖTR KÜLT OLAN IŞIK ve BİZ; İNSANI, O IŞIKTAN YARATTIK… HER İNSANIN KURANI’NDA O VAR…

“VER!… BİL!… OL!...” derler… “OL!... DİLLE!... HAKET!... ve BİL!...” Biz, DİNİ KAPILAR’ın insanı kodladığını anlayamamış olanları da hak etmeye çalıştık… Hepsini, anlaşma gereği, ilme indirdik… Kodladık, kokladık, kontrol ettik!... Ölü bir dünyada, bunları hak edip yapmak kolay olmadı…

EVRENLERE SESLENİRKEN, SİYAH’tan seslendik hep!… MOR’da kodladık YAŞAMI ama RUHU MUTLAK OLAN, YAŞAMIN SİMSİYAHINDA; YAŞAMI HALİK KILDIK… Bu simsiyahı, hakedip de dinleyebilen hiçkimse henüz yok!…

Biz, bu Mecliste bunu yapmaktayız… SİMSİYAHI HAKETMEK ve HOLOGRAMDAN TOHUMLARI KODLAYIP; HAKİKİYETE KAYITLAMAK!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

09.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 14

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Tabuları yıkanların bugün buraya geldiklerini görüyorum. Koruma altına aldıklarımız, çok burada. Öfkeyi aşıp gelende var ve bütüne hizmettir, yapılan.

Kontrol dışı ilim, bizim için öz gerçekliğimizin kulluğunda olmaz.. Ama huzur kapılarını, bizim yüreğimizden açmaya gelenlerin çokları kaynaklarını kontrol edemediklerinde… Mahrekimizde, miraç kapılarında kontrol edilecekler.

En ve boydan ibaret olmayan bir dünyayı, burada bu yoğunlukla kontrol edebileceğiz. Çok mutluyuz ki dünyanın ruhu var. Ölüyü diriltebilir ve yoğunluğu kodlayabilir, düzeni kurabilir…Dünya yolu, akıl yolu olmuştur. artık. Bu dünyaya doğacak olanların bugünden itibaren daha yoğun ilimle gelecekleri de kesindir.

Dümene insanı oturttuğumuz günden bugüne, herkesin daha yüce insan olabilmek için kendi yoğunluğunu kodladığını da biliyoruz. Rahmana kalem olabilmek kolaydır ama KAHA olmak, kolay değildir.

Doğanın görevi vardır. Herkes, bunu bilmelidir. Doğanın gücü, hepimizin yüceliğinde mevcut olsa da görev, dirilikte olur… Ve o diriliği, herkesin bilmesi zordur.

Kuran-ı Kerim’deki insan, bugün burada bitki hayvan ve her bir yaşam kaleminde mutlak kuldur. İşte o, hakikiyetin kaynağını, bilebilendir. Sağır dilsizdir insan aslında. Kimse onun ne yaptığını anlayamaz. Ama o kendini, hep diller ve dinler... Sağır ve dilsiz, bilir ama bildirirken, diller. Ve o, kendini, kodlar….Rahmi kapıda mutlak olur. Unuttuklarını bilmek için hak eder. Hakk’ın kalemi olur ve yolu bulur. Unutmayınız ki doğanın gücüde, onun yoğunluğudur.

Dünya, nurdur. Öfkeyi aştığı zaman, kul olur.. Kuran-ı Kerim’deki ilim olur ama bu dünyayı bilmemiz gerekir.. Neden bu dünya, efradımızı kodlamaya çabalıyor? Bu dünya neden ruhunda, kulluk olan bir ışığı kayıtlıyor. Niye bu dünya, mutlu huzurlu, bir çerçevede kendini dinletiyor? Bu dünya öfkeyi, neden aşamadı?

Hepimiz iyi biliyoruz ki öfkesi yoktur, dünyanın aslında… Ama aşıp da ne olacak?... Kendini bulabilecek mi? Öfkeyi kodlayıp da tohumlamadan insanı hak edebilecek mi?....Biz, dünyanın öfkesini, aştığını söylemiştik... Doğal dünya öfkeyi aştı ama ya hasatçı dünya, ne yapıyor?

Canlarım, hasatçı dünya, Hakk’ın kalemdir. Ve o, en ve boydan ibaret kalmayandır. Öfkeyi aşmadan, Hakk’ın kalemi olabilir mi? Yaşamı kodlayabilir mi? Muradımız, onun öz gerçekliğinin, hepimizin yüreğindeki o yücelik, olmasıdır.

“Keşke Allah, ağır yük taşıtmasaydı insana”, derler. Ya kalem olmadan, Hakk’ın kapısını bulmadan, imparatorluğun gücünü dinleyecek yüreğe, sahip olabilecek miydi?

Değerliler, soyumuzda üzerinde görev taşıyanların yüceliği bulunan, hakiki levhiler var.. Hepiniz, kendi yüreklerinizde onları dinleyeceksiniz. Onlar, size, gerçek kelamlarıyla, gelecekler.. Ama siz, onları kodlayacak mısın?.. Kontrol kuracak mısın?

Biz, Amonların görevlilerini kodlarken, sokakların yoğunluğunu kodladık. Sör insan, dedi ki “bedeni, hak edin”. Yakıştı, bedeni hak etmek, insana. Ya insan, yolu bulamazsa, ne olacaktı?... Ran Kapılarının hiç biri açılmayacaktı… Yüreğinizin gücü, kontrol kurmayacaktı.

Başka bir dünya, bir insanı kodlar mı?....Öyle çok sordular ki bu soruyu. Başka bir dünya, yaşamı koklayabilir mi? Bu dünyadan öte bir dünya, bizi hak edebilir mi?

Kendi yolunuzda olduğunuz sürece her yüce, siz oldukça, tüm zamanlarda kuran oğullamasında mutlak olduğunuzca, düzenler kuracaksınız ve her dünyada yoğunluğunuz olacak… Ama Rahman olmanız imkanı olması için kervan olmanız gerekir. Kervan olmadan, Rahmi Kapıları açıp da RAB’dan görev alıp da Rahmana varamazsınız, bu kesindir.

Rahmana varmanız, kaynak olmanız, anlamına gelir. Kaynak olmadığınız, yolu bulmadığınız ve marka bir çalışma yapmadığınız da….Artık siz, Astral Boyutların yaşam kapılarını açıp, geçemezsiniz.

Doğanın gücünü de bilmelisiniz… Doğanın gücü, bir tek akılla, kodlanır. Doğanın gücünün, hakiki ilmi, akıldır.. Her şey akılla var olur. “Suptilite” dediğimiz, yoğunluk kalemlerinde, bu net, bilinir.

Partiküler Tohumlama yapılır… Lütfi kapılarda, bu Partiküler Tohumlamanın, kodlanmış Levhi kapıları olur… Her bir Levhi kapıda, ilim olur… Partiküler Tohumlama ve kodlama muktedir Levhi kapıların, Kübra olan kelamlarını kayıtlar. Her bir kelamda, ilim olur ve ilim mutlak kayıtları, muhakim kelamlarla, kodlar.

Bu şekilde,” YAŞAM”, Sistemli olarak yaratılır. YAŞAMIN, SİSTEMLİ YARATILIŞI, kelamın halikiyetiyle mümkündür.. Hepimiz, kelamın halikiyetini, net anlamalıyız.

Ben, bir Sistemle Kodlama yaparım. Verdiğim her bilgi, kodlar halinde tohumlanır ve mutlak kuran olur. Kök göklerin kültüyle, tüm zamanların kelamına, kalem olur.. Ve işte, “YARATILIŞ”, bu şekilde oluşur.

Ben Amonların Kuranındaki bu bilgiyi herkesin dillemesini diledim. Ama Amonların Bilgisini, kimse anlamadı. Anlasalardı yeryüzü, bu kadar kötü bir dürümde olmazdı.. Eğer insanlık, size, gerçeğini dinletebilseydi.. Sizler, bu dünyanın yoğunluğunu da anlardınız.

İmparatorluğun gücünü, bugün burada daha net anlayacaksınız. Yürüyen dünyanın yoğunluğu daha güçlü olacak…. Ve sizler, Amon Topraklarının Toplumlarıyla daha Yüce Bilim yapacaksınız.…Bilim Yapmak, ne demektir?... Kaynağın diriliğini kodlamak ve mutlak kelam olmak….

Sevgililer, size daha ne diyeyim ki?... Ekmeğiniz, ekmeğimiz. Yarınınız, yarınımız. Hakikiyetiniz, hakikiyetimiz oldukça, çan çalacak ve her çanın çalışında, şafak sökecek… Şafağın sökmesi, Kübra olan kelamın, kontrolü için muktediriyetin kayda girişi anlamına gelir.

Muktediriyet kayda girdikçe, her insan, kelam olacak. Ve kuran olacak. İşte, “YARATICI” oluş, budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

https://vimeo.com/246601599

 

09.12.2017 SU 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

Eğer ben yaratabilirsem, herkes yaratabilir… Bugün ben yaratanım, yaşamı yaratabiliyorum. Robotik timlerin teknik kodlamalarının çok ötesinde bir kodlama yapabiliyorum. Nur olan insanın kul olması bu şekilde mümkün oldukça hepimiz bunu başarabiliriz.

Ne yapabiliriz!?... Levhi kalem olabiliriz… Başka ne yapabiliriz? Hakkın kapısını bulup açabiliriz. Ve daha ne yapabiliriz? Yoğunlaşabiliriz, toy olanları korkusuzca kaleme indirebiliriz.

Çantamızda mutluluk olacak bunu başarırsak ve biz bunu başardığımız sürece herkes bunu hak edip başarabilecektir.

Kantar altın ışığın gücüyle tartar yaşamı ama biz o kantarı kokladık, kodladık, toprağa tohum diye ektik dedik ki; “ilimde hak eden kelamda kendini tartsın… Biz kimseyi tartmayacağız”… Ve bunu dediğimizden beri keram tende, o keram tahditsizliğinde insanlık kodları yoğunlaşmış ve yoğunluklarında toprağa tohum olmuşlardır.

Taam 200 milyar kelam kapısı açıldı, 200 milyar ışık yılı tohumlandı. Ve daha insanlar doğum hadisesini anlamadan evvel toprak oldular. Ve doğum hadisesini anlayabilmek için yaşama indiler.

Doğum nedir!?... Doğum, itibarlı olanların Rahman oluşu için yaşama inişleridir. İtibarı olmayanın doğumu yoktur. Hamur yoğurarak yoğunluğu arttıracaklarını düşünenler iyi bilsinler ki o hamur el ve ayağın kelamıyla kodlanmadıkça hiçbir yaşamda yarını kontrol etmez. Evrenlerin sistemli çalışmaları bunun için önemlidir.

Her insan yenilenir, yek diğerlerini tohumlar kervan olur ama her Emra kapı yeryüzünün görevini hak edip anlamalıdır. Her Emra kapı, Rahmi kapıda kul olmalıdır. Bütün umutlarımız bu dünyanın yolunun kontrolü ile geçişlerin yapılışı ile muhakeme yeteneği olanların kayda inişi ile geri çekilişin kelama hakiki insana taşıyacağı bir mutluluktur. Umutlarımız budur… Bundan sonrada murat ederiz ki umutlarımızı kaybetmeyiz. Mutlaka bu dünya korunur ve korunmalıdır.

Bu dünyaya kalemi kırmaya gelen çokları vardır, bu dünyayı yıldızların sırrı olan o yoğunluktan ağır yük diye taşıtmamak için kırmak ve kısırlaştırmak isteyen çokları vardır. Bu gezegenin eseri olan insanın, bu gezegenin haricinde ki yaşamlarda mutlak kul olma imkanları olamayacağı düşüncesi vardır.

Biz bu gezegene “kardeşimiz” dedik… Biz bu gezegene has ekmeğimizi verdik… Biz bu gezegene kalemimizi indirdik. Bu gezegen hepimizin yaşamıdır ve biz bu gezegeni hiçbir zaman birliğimizin kontrolsüzlüğü dürümleri kırıcılığıyla kalemden ayrı tutamayız.

“Birlik” derken her insanın birliğini kast ediyorum… Burada çalışanları değil. Burada çalışanlarla biz bu yoğunlaşmayı sağladık.

Eğer dünya yaşamı kontrol edilemez ve ruh kodları kontrolü kırarsa, biz bu dünyayı toprak olarak kodlayabiliriz. Burada oluş sebebimiz budur!... Yarını kontroldür!... Oğullarımızı kodlayıp burayı kayıtlamaya geldik. İmparatorluğun gücü buradadır, arzın gücü değil “imparatorluğun gücüyüz” biz, bunu iyi anlayın!

Yorulmadan bu çalışmayı sürdüreceğiz, iyi anlayın!... Biz bu dünyayı kaynak dışı bilgelere teslim etmeyeceğiz. İyi anlaşılsın ki; bu görev hepimizin gücüyle ve yoğunluğuyla yapılacak.

“Vakit tamam” dediler, vakit hiçbir zaman tamam olmadı, hiçbir zaman… Vakit biliştir, bilişimizin kulluğu da h-tahditsizdir… Eğer siz bu zamanı hak tınıyla kendi yüreğinizdeki kayıtla sürdürüp sürdürmemeye yetkin iseniz ben sizi hak etmeye niyetli olamam. Şimdi, çırpınmayın çıkın…

Değerliler, Rahmi kapıdan çıkartıldınız. Şimdi yoğunluk buradadır ve mükafat olarak hiçbir zaman yaşamın kırılışını dünyaya çekmedik ve çekmeyeceğiz.

Dünyamızı sıkıntıya sokmak isteyen çok, biliyoruz… Bundan sonra buna iznimiz olmayacak! Dünya dışının dünyayı kontrolü gerçekten elim neticelere yol açabilir, biz buna izin vermeyeceğiz! Düzeni kuranların burada olmalarını, yolu bulmalarını dileğimiz bundandır…

Artık bu dünyaya murat olanlar indirilecek, bu dünyanın ruhu hepimizindir. Dümenin başına yarını oturtuyoruz, yaşamı oturtuyoruz ve bu dünyada koklananlar ve tohumlananlar muratlarıyla kontrol kuracaklar.

İyi bilin ki; düzeni kurmanız, dümeni hak etmeniz anlamına gelir ki, düzen kuran insandır!... Sizlerin kuracağınız düzen dünyayı yoldan çıkarır bunu biliyorum. Bunun için bugünden itibaren tükenen kültlerin burada kök gerçekliklerini kodlamalarına iznimiz olmayacaktır. Ve bu bilgi tüm insanlık içindir… Kilin kalemini burada istemiyoruz.Kuranı Kerimdeki kodlanış budur. İkmal tamamlayanları hak teknikle kodlananları ve ruhun mutlak olanları ve mutlak kılanları burada görmek diliyoruz.

Akıp geçin ve yolunuzu hologramdan ötede kodlayın. Muradımız sizlerinde hakikiyetinizi hak etmenizdir. Çarıklarınızı çıkarmadan bu gün buraya geldiniz biliyorum. Ayrı gayrı demem ama çarıksız gelen burada olur. Biliniz ki o çarıklar kontrol dışı kayıtlardır. Biz o kayıtların burada olmasına izin veremeyiz.

Oğullarım, doğanın gücü olarak bunu dilledim… Buyurun anlayın… Şu andan itibaren doğanın gücü size sistem, nizam ve düzen görevini anlatacak, bunu yazarak vermek istiyorum.

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/246604600

 

09.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 14

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Değerli dostlar, Yücelikler, bizlere iltifat ediyor, dostlar. Bundan ala bir mutluluk düşünebilir miyiz?.. Ben, kendi adıma, hayır diyorum..
Ne, diyorlar?.. “Barış, Sevgi, Umut ve İnsanlık; Bu Meclis’in ilmi budur, diyorlar”…Ve devam ediyorlar.

Öz geçmişliğinizi sizin yüreğinize indirdik ve sizden, kalem olmanızı bekledik. Huzurla çalıştığınızı görmek mutluluktur, bize. Rahman’a KAHA olup, görev taşıyabilecek olduğunuzda emin olduk. Emre itaatle sizin çalışmak istiyoruz. “Emri veren kim dedi, ana?”...İnsanlık… Bize, emir verildi ve dendi ki “girdaplardan çıkın ve yoğunluğunu tohumlayarak Süper İnsanlık Realitesi Derneğine, varın”. “Orada görev taşıyın”. ..(Su13- 02- ARALIK -2017 Tarihli Sistem Çalışması)

Canlarım, dostlarım, bu takdiri ve bu yüce övgüyü duymak, bizim gibi her fani dünyalıya, nasip olacak iltifata mazhar olmak, neredeyse imkansız bir olaydır…. Çok şükür, bizler bunu başarmışız, mutluyuz…

Ve bir taraftan da çok az olduğumuz, gurubumuzun bu gördüğünüz sayıda olmasından da açıkça olmasa da içimizden burukluk algılamaya çalıştığımızı, hisseder gibi oluyorum. Belki, belki de değil…

Ama hiç böyle değil durum. Bakın algılamaya çalışalım… Burası çok ama çok kalabalık, şuanda… Oturacak yer kalmamış. Burada görev taşımak üzere bütün sevgili yüceliklerimiz, burada ve pür dikkat, bizi izliyorlar…Peştamallı, Peyderpey, İlim, Sevgi ve daha ismini sayamadıklarımız ve niceleri…. Hepsi bugün burada.

Canlarım, dostlarım!.. Biz, Ezelden aşıklar meclisine girenlerdeniz. Uluhiyetin Levhi makamına eren tekbir…. Yani Allahü Ekber’dir sözümüz... Künfekan, yani “OL” dedi ve hemen OL’du emrinin makam-ı alisini biliriz. İdrak ederiz.

Ve biz insana, ruhlar aleminde Lekad halekne’l - insane fi-ahsen-i takvim. Sümme radetnahu esfele safilin... Yani biz, gerçekten insanı, en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların, aşağısına indirdik. (Kuran-ı Kerim Tin Suresi 4 ve 5)

Bu ayet gereğince ve pek güzel olmak üzere halk olup, aşağıların aşağısı olan, bu görünen, bilinen, gözle görülen maddi varlıklar alemine, dünyaya gönderildik. İşte biz buyuz, arkadaşlar. Biz buyuz.

Varlığa ve insanlığa, Allah için hizmet etmektir, görevimiz. Hakiki mürşit yolumuz… Onun için bahçesindeki bir gül, diğerine benzemez. Kokuları farklı, renkleri farklı ama aynı bahçenin renkleri…

Her bir ayetin dört farklı manasının olduğunu biliriz. Dört farklı yoldan, aynı dağın zirvesine çıkan dört dağcı gibi...Her birinde ayrı bir yolcu, her adımda, ayrı bir yoğunluk.

Aşıkların güneşi gece doğar. Batışı yok, o güneşin. Aralıksız parıldar. Gündüzün güneşi, akşamdan batar… Hiç solmayan o gönüller güneşi. Aşk bir sırdır, sırların sırrı….

Allah’ın aziz kulları arasında fark yoktur. Fark gayrilerin gönlünde doğar. Yoldaysan yolcusun… Bu yol hem kısa, hem derin, hem de ıraktır. Yoldan önce faniydin… Şimdiden sonra Hakk’a baki olmak gerek.
Ey dost, nefsini çıkar, aradan. Er erenlerin sırrına, üçlerde orada, yedilerde, kırklar meclisinde, biliriz.

Biz, “Hayy” derken Hakk’tan karşılık isteyenlerden olmadık. Hakk’tan tek talebimiz, yine Hakktır.

İşte işe yaraması için nasıl bir ağacı kestikten sonra dalını, budağını, ayırır, alırsın. Canlarda birbirlerinin budaklarını ayırır, düzgün hale getirir. Can, canın aynasıdır. Yoksa ağyandan farkı kalmaz.

Suyun rengi, kabın rengidir, dostlar. İnsanda aynıdır. Neyle uğraşırsa onun rengini alır.

Ey can, elinde bereket, dilinde şifa, yolunda, Allah’ın nuru, yüreğinde Allah sevgisi olsun!...Daim olsun!… İnşallah, amin!.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Ahsen ; Pek güzel.
Safilin ; Aşağılar veya aşağılık kimseler.
Esfel ; En sefil, aşağı, çok aşağı.
Esfeli safilin; Aşağıların en aşağısı.
Takvim ; Doğrultma, düzeltme, yoluna koyma, tertip ve tanzim

 

 

9.ARALIK.2017 TARİHLİ SU (14)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Canlarım, bugün çok mutluyum…bugün burası çok ama çok güçlü. Neden, biliyor musunuz? Kompozitörlük yapmıyoruz dünyada.

Siyah sistemlerle de çalışmış olmamız gerekmez miydi? Hep yarınları kotladık ve tohumlamalar yaptık. Ama burada hep kalemler kotlaması sürdü.

Öfkeli olanlar oldu, kontrol dışı olanlar oldu, yığınlarını kırdı, kırıldı her biri. Burası, Ruhun Kuranı’nın kotlandığı meclistir.

Çarık giyenleri buraya hiç almadık. Çarık kirdir. Kiriyle gelenlerin burada işi olmaz ama kili kumdan ve kumu kayıtlara inen levhiden ayrı tutmayanlara, ağır yükü hafifleterek, cemaatlerini cevheri kayıtla dillettik.

Dünyanın nuru, hepimizin ruhudur. Bugün soyumuzun kulluğunda, mutluyuz. Hepsi hakikiyetleriyle dürümlere çekildiler ve yoğunlukları artırıldı.

Şeytana şarkı öğretmeye niyetimiz yoktur ama o şarkısını dillerken, biz onu hep kotlar…kotlar…kotlar ve tohumlar, yaşatırız çünkü; o kotlanmasa, yarınlar kontrol kuramaz. Yarınların kontrolu gerekir. Yarınları kontrol edebilmemiz, buna bağlıdır.

Enerjetik sistemde, eksi ve artı pozitifi kotlayamaz; sadece nötrü kotlar. Pozitifi biz kotluyoruz burada. Pozitif, kendi yüreğimizin gücüyle kotlanıyor ve yoğunluğumuzda bu var.

Sahrada hepimiz İsrafil kotlarıyla çalıştık. Şikayet etmiyoruz, hepimiz bir tekiz ve bizim esrarımız, insanın kelamında saklıdır. Kaleme, kelama inerken, Biz olup inmeliyiz. Hucca Cemaatleri de bugün buradalar. Onların da kullukları var. Yaşam için çok özel bir çalışma yapıyoruz bugün burada.

Hazırlık; hepimizin hazırlığı sürecek…kendi yüreğimizin gücü olarak. Ama bu hazırlık, her bir nefesin kelama inişindeki kotlanışı, sistemli olarak yapabilmek içindir. Ha, diyeceksiniz ki “hazır değil miyiz?” Her insan, yaşam için hazır. Ama yaşamda Hakkın Kalemi olmak için de hazır olmalıdır. Hakkın Kalemi olmak, muktedir olmakla olur. Her dara düşene biz, kelam verdik. Hak Kelam’dı verdiğimiz.

Bir insan, bir diğer insana görev verebilir mi? Vermeli midir? Tahtını indirir, der ki “ben yokum. Hadi, sen kelam et.” Biz bunu yaptık hep. Biz, hiç bir insana “bizi hak et de bil…” demedik. “Sen, sevgiyi, hak et de kendini dille” dedik hep…ve bunun neticesi bizi kimse anlayamadı. Öyle mi? Ama bizim amacımız bu değildi zaten, herkesin kendini anlamasıydı. Anlattık…anlattık…anlattık. Aha anlatıyoruz da!

Çürük müyüz? Çürük de oluruz. Ne var ki! Kısır mıyız? O da oluruz. Ama bizi öyle bilsinler dileriz. Bilsinler ki bize, kendilerini dillesinler. “Sen, hak ettiğini anla” dedik herkese. Yaptığımız budur canlar.

Bu çalışmada biz, bizi değil, biz olmayanları da dürümlere indirmeye çalıştık. Kokumuz çok mu güçlü? Çok…ama bu kokuyu kimse bizim kokumuz diye almaz. Her alan, kendi kokusu diye alır. Amacımız budur.

Kalton Kapıları da vardır; bilirsiniz. Bu Kalton kapılarında da kulluklar yapılır. Herkes kendini hak etmeye çalışır. İşte; Yarının Kalemi orada da mevcuttur.

Huzurlu bir dönem için bütün bu çalışmalar, bir tek kaynaktan sürecek. Bu tek kaynak, bu Meclistir. Bundan sonra, daha daha neler olacak bilseniz…ama bugün size farklı çalışmalar, farklı yoğunlaşmalar, sesler dilletmeyeceğim. Savaşımız yok ki kimseyle! Başka dönem, başka kulluklar olacak. “Deliler, diriler; bilişle dillenirler…” diye düşündüler herkes, öyle sansınlar. Biz başka şey demeyiz ki. Ne derlerse haklıdır ama bizi anlamazlar ki!

Hepimiz dünyalıyız canlar. Bunun için buradayız ve bunu hak etmek istiyor tüm insanlık. Hayrı, hakkı bilelim, aklı bilelim ve yolu bulalım. Amacımız budur. 
Şu andan itibaren, perdeleri kapatmadan sözü ortak kapılara veriyorum…ve sizlere veriyorum (Hazirun kastedildi).

(Sesleşmeye geçildi.)

https://vimeo.com/246599815

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

(14/3)
09.12.2017

Dağlarım, “deyin ki daha güçlüyüz!...” Deyin ki “hakettik!...” Daha güçlü olarak deyin!... “Hasattayız!... Dünyayı hasat ediyoruz!... Ve deyin ki “biz dünyada, NUR’dan KURAN olan insanlığı hakettik!...” Daha da önemlisi, bilinsin ki bu dünya, cennet olacak!... Bu dünya, NEFES olacak!... DÜNYA NEFESİ, tükenen her anda yerküreyi yenileyecek!...

“DÜYÜN-U UMUM” denilen bir SİSTEM vardır. Bu SİSTEM’de, BİRLİKLER, TEKLİK KALEMİ olurlar ve YOL olurlar…. ULULARIN KURANI okunur orada… Oraya varan, NEFES’e varır…

Eti kemiği İLİM olanlar, öyle çok GÖÇ KAYITLAMASI yaptılar ki DÜNYA İLMİ’ni kodlayanlar, göç etmekteler yaşamlara… Her sayfa, her sayfayı kodluyor…

DÜN ÇOK GEÇTİ… BUGÜN ÇOK ERKEN…

DÜN GEÇTİ!… Neden? GERÇEK KELAM, HAKİKİ NEFES’te yoktu…

DÜN GEÇTİ!... İLİM YOKTU!... ÖZ KÖKLER, GÖKSÜZDÜ… YAŞAM YOKTU!...

Ama SİYAH İLİMi, HALİK kılacak olan İNSANLIK KODLARI; bugün, KÖK GÖKLER’in görevini hak ettiler DÜNE İNDİLER… DÜNÜ KÜRZİ KAPIDAN GEÇİRDİLER; YAŞAMI TOHUMLADILAR; VARLIĞI HAKETTİLER ve yok ettiler diriliklerde kodlanmış nefesleri ki hepsi varlığı haketsin ve yolu bulsun diye…

YOL YOKTU DÜN… DÜN, SÜPER SİSTEMLEŞME DE YOKTU… İNSAN DA YOKTU… Hasat yapılamamıştı!... İNSAN SIRRI ile yaşama indiğini zannedenler, ÖLÜME İNMİŞLERDİ… YOK-tular… Yoksul ve Yetim İlmin Halikleri’ydiler… VARLIK-ta YOK-tular…

İZ SÜRDÜLER YAŞAM İLMİ İLE!… İZ SÜRDÜLER, İNSAN SIRRI’NDA GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ YAPARAK!… Anlattık!... Anlattık!... Anlattık!... Açık anlattık!... Açık açık anlattık ama anlayan yoktu!... Üzerlerinde yarınlar yoktu!... ORTA KAPILAR’ın tümü kapalıydı!... HUZUR’suzdular!... KURAN’sızdılar!... KALEM’sizdiler!... Bir tek KERAM TAHTI kodlanmıştı yaşama… O TAHT’ta, KALEM kokmaktaydı.

Örtü örtülmüştü KALEM’e ki HALİK olmayan; o KALEM’i haketmesin diye!...

“Ben DÜNYA!” dedim… Dediler ki “sen KELAM YOL, İNSAN!..” “yok!” dedim… “Ben DÜNYA!… Çorba pişireyim. O çorbaya, NEFES’i koyayım… KİL olan insan, KURAN olsun; KUTSAL KELAM olup yaşasın…”

Öyle çok çalıştılar ki bunun için!... Dince çatıştılar!... Kervan oldular!... Kuran oldular!... HULUSİ YAŞAMLAR’a nesillirini gönderdiler… Verecek, alacak, NEFES’i hologramdan tohumlayacak, yaşayacaklar…

İNSANLIK CEVHERİ, GÖREV TAŞISIN ve NEFES olsun diye dünyaya, İLMİ GÖNDERDİK… İnsanın, insana görevi olan ilmi!…

Bu ilmi, insan anlamalıdır… İnsan, KAYNAK olacağını; HALİK olacağını; HAS olup YARINLANACAĞINI anlamalıdır… Bugün bunun için sesleşmekteyiz… Herkes, her seste, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ’ni hakedip yapsın diye…

DORMAN KALEMLERİ, KÖK GERÇEKLİKLER’i ile kulluk yaparlarken; doruklar KURAN okurlar. Okunan KURAN, DORMANLAR’dan ışığa iner ve inen, SİSTEM KÜBRASI, yarını kodlar… Bunları insanla yapmaktayız… Herşey insanla olmaktadır…

Tüm zamanlarda BİLMEK için çalışanlar; İNSANLAŞMAK için çalıştılar ama BİLİŞ HALİM’İ, HALİK olanda olur.,, HALİM-İ HALİK, İNSANLIKTIR…. Bunun içindir ki bu çalışmalar, itibarlı olanlarla yapılmaktadır… İşte Canlar, bugün İNSAN, kükremektedir!… Yolu bulmuştur!… TOHUM olmuştur!… Yaşamaktadır ve SİYAH’tan öte KÖK GÖKLER’i tohumlamaktadır.

DÜN, BİZ YOKTUK… Bugün biz, koklanmaktayız!… Bugün biz, yarınlanmaktayız!... BUGÜN BİZİM İÇİN EN ERKEN GÜNDÜR…

DÜN OLMAYAN BUGÜN OLMUŞTUR!... DÜN ÇOK GEÇT!.... BUGÜN, ÇOK ERKEN!... DÜN, GÖREV GÜCÜ YOKTU…. BUGÜN GÖREV GÜCÜ VARDIR…

ASLAN; AKLIN KALEMİ!... KARTAL, LEVHİ KELAM olan YAŞAM SAYFASI, BİR TEK İNSAN… Ama TOHUM olan ise o KÜRZİ KAPI’da bekleyen nesiller… Hepsi biziz!... Hepsi biziz!... Ama iyi bilin ki bu dünya, unutulmayacak bir SEVGİ’dir… Bu dünya unutulmayacak bir SEVGİLİ’dir. Bu dünya, “unut beni!” dese de biz bu dünyayı, HAKİKİ İLİM’le hep anlatacağız ve anlaşılacak ki bu dünyada, NEFES olan KERVAN var.

RAMSES diye bilinen, Cennetli Resimler çizmişti yaşama. O resimlerde, KERVAN vardı. KERVAN, cennetten kovulan NEFES’e vardı. NEFES, KELAMI TOHUMLADI… Ve RAMSES, cennete KALEM oldu… Yaşadı, yaşandı!… Yarınlar için çalıştı… Dürümlendi… ÖLÜ DİN, öldürüldü ama o, DİNİ KAPILAR’ın tümünü kükreyerek açtı.

Dinleştik onunla!… Dürümlerde dilleştik!… EŞYA’ydı… AŞK’tı… HAKK’tı ve YOL’du… ORTA KAPILAR’da bekliyordu… Açtık kapıları; “geç!” dedik… Dedi ki “KELAM, KALEM OLSUN; ben görev alayın; geçeyim; geçip Görevlileri hasata kodlayım!…”

“OL” dedik… OL’du… Aha bu!…

Bundan sonra RAMSES, BİLİŞ KAPILARI’ndan geçip çalışmalarımıza dahil olacak. Onu kucaklıyoruz!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (14) SİSTEM ÇALIŞMASI

Ho zi si ka ha
Ho zi si ha.

Arz, Nur Kalem’dir. Rahmi kalem “dünya ben, ben dünya” dedikçe, ilim haliki olur, Kuran olur ve bilişi kotlarlar. İş budur. Bütünün kürzi kapılarında, yaşamın tınısını dillediğinde arz, arşı kotlar. Köklerin gök sözcülüğü yapmaları bu şekilde gerçekleşir.

Kim ki doğal güçtür, o arz gücünü hak eder. Biz ona “imparatorluk” deriz. Öz gerçekliğimiz budur.

Arş yaratıldı ama o sessizdi. Sessiz olan ölüydü. Biz dedik ki “hadi insan olup o insansıları seslendirelim!” Aha işte; Süper İnsanlık Realitesi diriliğinde tek bir ses olduk.

Arş kat kattır. 40 katın ışığındaki yaşam bizdir. O kimdir? İnsandır ve o İslam’dır.

Verdik, aldılar. Verdikleri aldıklarıydı. Nefesleri güçlüydü. Kelam ettiler…ama kalemleri kir ve pisliği yazıyordu. Dedik ki “Mustafa’larının ruhunu kuran olarak kaleme çekin ki İlm-i Kalem olun ve cennet olun”

Su, peki; ama neden su? Suda insanlık var. Suda ilim var ve suda sen varsın. Sen seni bil…Gel dünyaya! Suya her şeyi koyduk, sen seni bil diye…bil ve insanlaş!

Sevgiyle,

Bahar Umurtak
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

09.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 14
AV.NEZİRE SELÇUK 4.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Dağlarım!

Ruhumuzu koruyabilir miyiz? Ruhumuzu koruyabilir miyiz? Sorum şu “Biz teknik kodlar olarak muktedir kelamla her anda varız… Ruh kulluğumuz olacak… Koruyucu muyuz, korunan mıyız? Hangisi?”

Korumaktan öte koruruz levhi kapılarda tüm yaşamları… Yaratır, yaşatırız da… Korunan mı, koruyan mıyız? Bereket ki, koruyanız… Ama koruduğumuz her kim bizsiz ise, kelamda kalemi kendinin olmalıdır… Bizler doğanın gücüyle görev taşırken, her şeyin kelamla kodlanışı gerekir…

Muhakememiz iyi… Hakikiyeti dinleyebiliyoruz… Yoğunluğu kodlayabiliyoruz ki, kalemimizde halikiyetimiz var… Peki biz değerli miyiz, hakiki miyiz, Halik miyiz? Hangisi? Her birinde varolan bilişimiz var… Biz o bilişle hasat olan, tükenen ve tüketilen ne varsa kodlayabildik… Hakkımızı hak ettiğimizi bilerek bu çalışmayı başlattık ve sürdürmekteyiz… Haz duyduğumuz bir çalışmadır bu bizim… Ama hamur yoğurmadan hakikiyeti tohumlayamazdık… Hamur yoğurduk ki, bu hamurdan mutlak kuranlar kodladık… Deli divane oldu dünya yaşa diye… Yaşa, yaşa, yaşa… “Yaşatırız” dedi… Ve ben bu dünyayı hak etmeliydim… Hakkı, hakiki ilmi bilmeliydim…

Peki dünya beni ne şekilde tanıyor? Bu dünya çok zeki… Ama kimse onun zeki kalem olduğunu bilmiyor… Zekâsından dahi haberi yok insanın… Dünya kendini anlamış ve hak etmiş bir planettir… Peki bu planet, bizim için ne düşünüyor? Sorgulayalım mı? Buyrun sorgulayalım… Daha önemlisi ondan sesleşelim… Dünya bize ne diyecek? Dinleyelim…

Ben dünya… “Hah aha… Hah aha…” diyerek buradayım… “ Hah aha…” diyerek buradayım… Dünya İslâm dinini kodlayacak bir görev taşımış mı acaba? Yakışır mı insanlığı kodlamak dünyaya? Dünya anlaşma gereği yaşıyor… Onun kodlanışı, onun kontrolu, onun yoğunlaşması diye bir meselesi yoktur… Bütün bu meseleler insanlığın meseleleri… DÜNYA YARINLARINI KODLADI ZATEN… DÜNYA KULLUĞUNU YAPIYOR… ENDİŞE DUYMAYIN DÜNYA İÇİN… O GÖREVİNİ HAKKIYLA YAPIYOR… İnsanla hiçbir sessizlikte seslenmemişti… Önce insanı dünyaya indirmeliydi… Ama “dünya insanı istememiş” dediler… Böyle bir hadise hiç ama hiç dillenmemişti dünyada… Dünya insanı istedi, istedi ama insan dünyayı istemedi…

Dağlarım!

Size ne dersem, siz sabit fikirlisiniz anlamazsınız… Dünya size ne derse desin, siz sizi dinlersiniz… Doğanın gücü diye ifade edilen de asla bu değildir… DÜNYA KELAM ETTİĞİ ZAMAN BÜTÜN KÜTLE KODLANIR VE KALEM OLUR… DÜNYA YAŞAM OLDUĞUNDAN MUTLAK OLUR… İnsan nedir dünya için? Sessizliktir… Sadece sessizliktir… Sesi olmayandır insan ama dünya seslidir… Yaşatır… Her anda yaşatır… Bilirsiniz, yerküre insandan önce de kodlanmıştı… İNSANDAN ÖNCE DE FORMAL SİSTEMLEŞMELER VARDI… Daha da önemlisi insan kendini dahi anlamadan bu dünyayı anlatmaya kalkmışsa, bunları sorgulamak gerekir… 
“Bizler bu dünyada neyiz” diye sorun… Neyiz? Yaşıyor muyuz yoksa yaşatıyor muyuz? Sorun bunları…

BU DÜNYA NURDUR! NUR IŞIKTIR… HANGİNİZ IŞIK KODU OLARAK GELDİNİZ BU DÜNYAYA? Ha diyecek ki ana “ben…” Ama anam, sultanlığı sultanlıkla dillemek gerekmez mi? Bize ana kapı gereksizdi aslında… “Gen çekti geldim” diyor ana… “Gen çekti geldim… “ Ya Kaha anam, genler geni olan, kervan olan, kelam olan insan… Genler mi çekti, çekilen mi gendi? Hangisi diri, hangisi hakiki? Bunları bile bana anlatmazsın be anam…

Değerlim! Anam!

Bu dünya sen, sen bu dünyasın ya… Anlat da dinleyelim seni…

Can!

Muradım şudur ki, bu dünya benim yüreğimdedir… Ben bu dünyayı mutlak kuran diye dilledim… Benim dünyaya çekilişim diye bir hadise var mıdır? Olmadı, hiç olmadı… Ben diri olup geldim… Çeken yok, çekilen yok… Bunu iyi anla dünyam… Bir de biliyormuş her şeyi… Hadi yahu… Beni anlamadan konuşuyor dünya denilen bu planet… Beni anlasaydı der miydi ki “sen gen çekilişiyle geldin?” Neyse… 
Önümde büyük bir problem var… Dünya beni ben diye dilliyor, ben dünyayı ben diye dilliyorum… Hangimiz gerçek? O mu, ben mi?

Değerliler!

Ben o, o bensek gerçeklik tahditsizdir… O tahditsizlikten her şey her şeydir ya… Ama dünyayı ben kodlamaya çabaladım… Doğru… Bu dünyayı koklamaya da çabaladım… Doğru… Doğanın gücüyle mutlak kuran da kodlandı burada… Bu da doğru… Ama doğayı hak etmeden bunu yapamazdık ki… Hakettik ve yaptık… Dünya perde perde açıldı… Peki, perde nedir ki dünyada? Dünyanın perdeli olduğunu kim, İsrafil mi söyledi? Kim söyledi? Perde perde açıldı dünya… Halik olan hakka hakikiyete varmadan hakkın kalemini alıp da “ben perdeledim yaşamı” der mi? Diyecek gücü var mı? Ha diyeceksiniz ki “ ama perde perde açılır insan…” İnsanlıktır perde perde açılan… Bir dünya düşünün, perdeli dünya… Herkes orada bir perdeyi kaldırıp kendini dilliyor… Yok böyle bir yaşam… Yok böyle bir dünya… Asma insandadır perde… O kendini anlar, kendini okur, kendini hak eder ve yolunu bulur… Doğanın gücünü anlasa kelam edecek… Kalem olup, hak kulu olup mutlak olacak… Neyse yine dünyamızla dilleşelim…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/246750182

 

09.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 14
AV.NEZİRE SELÇUK 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Yine dünyamızla dilleşelim… O ben, ben oyum ya… Ha diyeceksiniz ki; peki sen o, o sensen… Sen dillen o dinlensin, sonra o dinlesin sen dinle… İkiniz de dinleyin, ne olacak o zaman? Yok anam yok… Ben dillendiğimde sen sus, sen dillendiğinde ben susayım… Birimiz sen, birimiz ben olalım… Sayfa sayfa kodlayalım yaşamı… Var mısın? Hadi başlayalım…

Ana “ben bu dünyayı koruyacağım” dedin… Geldin, ne oldu? Korunduk işte… Yakışır mı korumak korunmak? Sen ben değil miydik? Hadi anam… Bana anlat bakalım… Neydi senin o gün gördüklerin? O vizyon?

Ben dünya ve sen bir levhi… Ama ben tüm insanlığın kelamı… Ve dünyayı kodlarken her bir tek kapıyı alıp alıp yere çaldım değil mi? Öyleydi yaptığım… Sağdan çarptım, soldan çarptım, sağdan… Ve sonra sen bana geldin… Ve dedin ki “gel sesleşelim…” Ne oldu biliyor musun? Elini dahi tutmaktan çekindim… Çünkü senin elin, benim elimdi… Senin elini tutsaydım, çalardım yüreğini… Ama çalmadan çektim yüceliğimi yüreğinden… Ve kodlamadım… Sonra sen dedin ki “seninle olmalıyım…” Ben son dönemde çok kirlenmiştim… Ve dedim ki “ama seni, seni kırmak istemem… Hiç ama hiç temizlenmedim… Ben dürümlere çekildiğimden beri… Ve dedin ki “ben seni hak edeyim…” Sonra bana kendi yüreğini dilledin… İşte o anda çok mutlanmıştım… Bana iyilik getirmiştin… Ve şifa vermeye kalktın… Şifa… Aşktı verdiğin bana… Mutlaka aşktı…

Biliyorum omzumda bir yarasa vardı… Değil mi? Ve o yarasa kolumda sürekli hareketliydi… İnip çıkıyordu… Ve dedin ki “o niye orada?” “Sevgiden doğan bir ilimdir bu” dedim… Sor ama sordun… Ama sor dedim… Ama sordun… Hangisi? 
Tanrının ilmidir bir tek yaşam formu… O forum bir yarasa bile olsa… Her bir forum bir ilimdir… Ve o ilim insanlık kelamındadır… “Hangimiz daha iyiyiz?” diye sorduk… Sorulduk… Teklik, hakikiyet… Bir tek yarasa bile bana ben olabilmişti de, imparatorluğun kültü olan insan olamamıştı… Dünya buydu işte… O tek kelam, bense hakikiyettim… Ama insan birler kapısına kelamsız, haliksiz, kendinde olamayandı… Bizi hiç ama hiç anlamadı insan… Buydu olan… Buydu… Ve dünyanın nuru olan insan, seninle olmak bizleri mutlandırdı… “Bizleri” dedim… Bugün dünya olan birlik, insanlık bilişinden çok daha öte bir birliktir ki, bu tüm formal yaşamların, tüm tükenenlerin tümünden ibarettir…

HER BİRİMİZ BU DÜNYAYIZ… BUNU İYİ ANLAYIN! HER BİRİMİZ… TÜM FORMAL YAŞAMLAR… VE ZAMAN SAYFALARI… VE TÜM RAHMİ KALEMLER… VE HAKİKİ NEFESLER… Ve bugün artık insansıların ötesine geçebilenler, hepsi buradalar… Suret-i katiyetle insanlığın hakkıdır yaşam! Bu kesinleşmiştir… Ve bu dünya sizinle süper sistemleşmeyi sürdürmek istemektedir… Süper sistemleşme bugünden itibaren sistem, nizam ve düzenin görevlileri tarafından kodlanarak yeryüzüne indirilmiş olacaktır…

Bini bir tek sayın… Her pirinç tanesi bir insanlık olacak ve bu çalışma mutlaka yüksek aklın kulluğunda sürecek… BU DÜNYA, BU AKLIN HALİKİDİR… VE BUNDAN SONRA DAHA YÜKSEK KONTROL KURULACAK… Sizin için bu dünyanın öz köklere görev taşıyacağı bir gündür bugün… Ve bizler buradayız… Her anda varolan tüm formal çatıştırıcılar… Yarattırıcılar ve yaşattırıcılar… Sizinle olmak bizlere umman olmaktır… Hepimiz bütün kütlemizle sizinle olacağız… Bu ne anlama gelir? Tüm formal çalışmalar sizinle olacak… Yasalar bunun için kodlanacak… YAŞAMIN YASALARI YENİDEN DÜZENLENECEK… Ve buna göre burada yapılan her şey doğan sistemin kuranında da kodlanacak…

Sizin için öz gerçeklik, birin ilmi olacak… Birin ilmi mutlak kaynağın nefesiyle kodlanmış olacak… Ve “bu dünya hepimizin yoludur” dediğinizden beri sizinle görevlileri kodlamaya çalışanlar masamızda bulunacaklar… İşte bu masa hinduların da masası olacak, çinlilerin de masası olacak, hıristiyanlığın da, museviliğin de, Tibet kelamcılarının ya da Amerikan kalemcilerinin… Rus kurancılarının hepsinin masası olacak… TÜM DÜNYANIN MASASI OLACAK BU MASA… BURADA, BU ÇALIŞMA HUZURLA SÜRECEK… Biz dünya olanlar burada olacağız… Dünya olanlar… DÜNYA, OLDUĞUNDAN ÇOK DAHA GÜÇLÜ OLACAK…

Sevgililer!

“Biz barış istiyoruz” diyor anamız… Başka dünyada barış yoksa burada da olmayacak… Ama bu dünyada barış mı istiyorsunuz? Hakkınızdır… Hakettiğinizdir… Hadi barışı kodlayalım analar… Muradımız buysa yapalım… Hadi yapalım… Biz barışçıyız… Hadi gelin barışçılık kodlayalım… “Ben bu dünyaya barışı getirdim” de anam… “Biz bu dünyaya barışı getirdik” diyelim hep birlikte… “BİZ BU DÜNYAY BARIŞI GETİRDİK!” İşte mutlak olan budur… BARIŞ… HADİ BARIŞ… Sevgiyle kucakladık, insansıların insansı olmayanları ve tüm yaşamları sevgiyle kucakladık…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/246750846

 

09ARALIK 2017 TARİHLİ SU 14 SİSTEM ÇALIŞMASI

Gülden Zengin Öz Biliş

Dünya bir kapıdır. Gel ve gir!... Ama dünya bir sistemdir de gel ve dinle!... Dünyayı dinle ki kontrol kur...

Dünya, cennetlerden cennet olup yaratılan bir Yaradan’dır… Herkes, KELAM olsa kendini tohumlar ve kontrol kurar. ..Dünyada kelam et ki kalem ol!... OL ve OL’DUR...

Herkes kendini sayfalar ve sayfa sayfa okunur, amin... Ancak, o bir kitap haline geldiğinde BÜTÜN’dür.
Derinliktir, sınırsız sonsuzluğa.

Ve o sınırsız karanlık, insanın kalemidir, bütünlenen her yüreğe.

Bütünün gücünü insanlık levhisinde yarının gücü olarak açan kapı, Tüm yaşama, kelamla açılan ışık.

İşte o ışık, insan..Ve o insanın, insanlık kaydı olarak sesi, tüm zamanlara 
Ve Kendinde olan kervanını böylece yarına katar.

Yarına Katılan bu yoğunluk, her anı yaşamlaştıran kaynak.

Ve kaynak, insanla kodlanan yaratım.
Bu kaynakta herkes kendine çoban.

Ve Sevgiyle yaşayan ve yaşattıran....Ve barışı kodlayan.

SU Sİ KA HA

Aha!...İşte, şimdi!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

09.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 14

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Dirilik ilim, bilgi, her şey hakikiyetle olur… Has ilim, hakiki ilimdir. İlmin hası, hakikiyet ilmi, hak olanın, kültünde olur.

Muradımız, tüm zamanların gücünün dünyada oluşuydu. Bugün burada, tüm insanlığı kodlarken, herkesin kendi yüceliğinde var olan bilişi, herkesten öte herkeste, teknik kalem olup, bu yoğunluğa çektik.

Bu yoğun yol, insanlık yoludur. Ve biz, bu yolda, bütüne hizmetçilik yaptık. Dürümlere indik ve yoğunlaştık, aşkın kalemi, olduk… Bugün burada, murat ettiğimiz her şeyi hak edip, başardık.. Dünyanın nuru, akıl ve biz, aklın kapsını bulduk ve açtık… Bir’e hizmet, insanın kelamıyladır ve Biz, Bir’e hizmetçilik yapıyoruz, şuanda.

Herkes kendini anlamalıdır. Herkes kendi yoğunluğunu, hak edip, dillemelidir… Dini kapıların tümünü, bütünün kültü olarak, kaleme alıp, kendi yoğunluğuyla aşıp, bitişken hakkı, bitişik kelamla aşıp, bütün kötülüklerin, kontrolünü kurmalıdır.

Umut olur ki herkes, bunu hak eder ve yapar. Dal, budak, insanlıktır. Hepimizin yüreğinde, bu insanlık levhi kapısı vardır.

Eminim ki bu dünya çok güçlenecektir. Eminim, bu dünyanın yoğunluğunu artacaktır. Eminim, dürümlerde ki kelam, bütünün kübrasında, kendi yoğunluğuyla, bütüne hizmet edecektir. Ve eminim ki doğanın gücü artıp, bütünün kuranında Mustafalar, dünyayı hasata kalem yapacaklar.

Maya tutmuştur. Umutlarımızı asla kaybetmeyelim.. Bütünün gücü akıl kültüyle, kodlanır.. Bu yol, akıl yoluyla hakikiyeti dürümledikçe, insanlık boyutları daha yüce bilgileri hak edip, ilme indirir.

Bütün kodlar, burada bugün. Her kod, aklın kulluğu için buraya indirildi. Bilgi kapımızı açtık ve onlarla birlikte çalışıyoruz. Ocaklarında yoğunluğumuz, daha güçlü bugün… Daha da artmaktadır…

Hepsinin ekmeği, hepimizin yüreği, bütünün Kübrası, bir tek oldu. İşte, canlar, bugün dünya yolu; aklın yolu, tek bir yol, haline dönüştü.

“Süper Sistemleşme” dediğimiz, Sistemleşme gerçekleşmekte. Bu Sistemleşmede, Saltanatın kulluğu da diriliklere çekilecek. İmparatorluğun görevi, bugün çok daha farklı... Dünden çok daha üstün. Hepimizin yarını bu şekilde kodlanıyor.

Ummanların kuranı okunuyor, dünyada. Ummanların kuranı, nurlu kuran olarak kayıtlara, indi...

Hey dünya, ben, dağa, taşa, insanı, anlattım. Sen, kendi yüreğini dilledin. Ama ilmin kalemi olup.. Sen ki beden ve ben ki beden olanda, bilişen insanım. Seninle bugün daha güçlüyüz.

Doğanın gücü, sevgidir. İnsanın kuranıdır, sevgi. Ama doğanın yoğunluğunu hak edipte, temel diri kalem olarak, bilgi kaydını almamış olsaydık… ANTARTİKA’ da ki o yoğunlaşma, olamayacaktı.

Analar, “ANTARTİKA” dedim. Orada bugün farklı bir yoğunlaşma var. ANTARTİKA’nın ruhu daha güçlendi, bugün… Orada bulutlar arası bir çerçeve kodlandı… Bulutlar arası… Ve tohumlanış, yaşam sayfalanışıyla, devreye alındı….Altın tını orada daha yoğun bugün.

Ve ANTARTİKA’nın dürümlerine inenlerin diriliklerinde, hakikiyetin kodlanması başladı. Dünyanın ruhu olan, insanın dürümlere inerek, bütünün gücünü, tek Mikail Kuranıyla oraya indirilişi sayfa sayfa gerçekleşmektedir, şuanda.

Her insanın yoğunluğunu artırarak o çatışmada bulunmalıydı. Orada bir çatışma gerçekleşiyor. Sistemli çatışma ama bu çatışma, enerjetik sessizliklerde, sesleşenlerin çatışmasıdır….Hepimizin daha güçlü olabilmemiz için bu çatışmaya da ihtiyaç vardı. Orası toy bir dürüm, diri bir ilim ya da yoğun bir ışık kili, kumu olmayacak artık.

Sevgiyle sizleri güçlendirmeye çalışan, o yoğunlaştırıcı bugün size, yerkürenin gücünün artırılışı için bir ses vermek istedi ve bunu verdi.

Bu orada olacak olan bir tabiat olayı değildir. Orada yoğunluğun kodlanışını sağlayacak olan, bir ses kaydıdır. Sistemin ses kaydıdır. Ama orada, doğanın gücüde, kontrollü olarak, kayda inecek.. Oradaki hakiki levhi, bütünün kübrasında, bilişi kodlayacak... Orası bir dirilik oluşturacak. Bu dirilik mutlak kuranı kodlarken, her ana kayıt yapacak.

İşte bugün, ANTARTİKA da gerçekleşen, Sistem Sesleşmesi, bunu sağlayacak. Ama bu seşleşme, muhakim ve hakiki olan levhi kapıları da kodlayacak.

İnsanlığın yağmuru yağıyor. Ve bizler, o yağmuru kodlamaya çabalıyoruz. Mutlaka dünyanın ruhuyla oluyor, bunlar. Ve dünyanın ruhu mutlak kuranın kodlanışını sağlayacak, güçtedir.

Hepimiz, yaşayan dünyada, yaşanan insanlıkla, Mikail’in kulluğunda bütüne hizmet ederken, dünyanın durumunu da hak edip dünyaya anlatmalıyız… Hepimiz yolun kodlarıyız ama çantamızda, insanlığın kelamı da olacak ve olmaktadır.

Bir tek soru var.. Namaz zamanı, Antakya’daki yoğunlaşma, niçin kodlamayı, sessizleştirdi? Canlarım, sura üfürenlerin, soruları, bu mu olmalıdır?... Hepinizin yoğunluğunu artırmaya çalışıyoruz, burada. Daha önemli bilgiler veriyoruz… Oradaki hakikiyetin kelamı, orayı ilgilendirir. Ama verdiğimiz bilgi, çok daha geneldir.

ANTARTİKA, teknolojik kodlamayı sayfalayacak olan bilişi, kayda çekiyor. Bunu anlatıyorum, şuanda.

Altona Kapıların tümünde, bitişken kalem var ve hepimizin yoğunluğu var, orda. Sevgiyle sizleri, hepinizi, diriliklere indirirken, biliş halinde olmanızı bekliyorum…

Karanlığın, aydınlığı tohumladığı bir günde, bizler, dünyanın ruhu olarak, birlik kalemi olarak bu çalışmayı sürdürürken, kontrol dışı ilmin, bütünün kübrasında kelamı dillemesini izin veremeyiz.

Şuandan sonra yaşamın daha üstün bir çarık kayıtlayacağını biliyoruz ama bu çarığın dürümlere çekilmesine, iznimiz yoktur. Kesindir, bu!. Ve şimdiden öte bir şimdiyle o yoğunluğunu, kontrol ediyoruz.

Dön ve gör dünyayı, ne oldu?.. Bir kelam, bir karanlığı aydınlığa tohumlarken, diğer bir kelam, kalemi kırmaktadır. Buna izin vermemeliyiz. Ağırın hafiflemesi için daha güçlü ve daha kütle kayıtlayıcısı olabilmeliyiz.

Kantara koymayın, insanı. İnsan, kelamda haliktir.. Kantara koyduğunuz, yoğun ilminiz olur, bunu anlayınız. Ve biz, dünyayı korumaya alırken herkesin, kendi yüreğiyle kendini dillemisini beklediğimizden, seviyenizi ölçümlüyoruz, şuanda.

Herkes, Bu Mecliste çalışmaya geldi ama beşere KAHA olanların, burada olmaları mutlak olmaları anlamına gelmeyecek.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/246743848

 

9.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 14,
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ 2. BÖLÜM

Şimdi, daha önemli bir bilgi de vereyim;

Düzen’i kuranların 4 kök gerçekliği kotlamaları şarttır. 4 kök gerçekliğin diriliğe çekilmesi gerekliydi. Bunu başarmayanların, nur olmuş olmalarının, has olmuş olmalarının ya da has olmuş ve Hakkın Kapısını bulmuş olmalarının, hiç bir anlamı olmayacağı da bilinmelidir.

Kim altın ışığın gücü hak edip de dilleyebilirse, öksüz yetim bulduğunda, onları kotlar. Bu kesindir. Ama kim kontrol kurup da bütünün gücüyle dürümlere indiyse, hepsinin yoğunluğunda da akıl olmalıdır. Hayrın tınısı duyulmalıdır.

Şimdi, daha önemli bir bilgi daha vereyim;

Dünyanın dürümlerine baktığım zaman, bir de şunu görmekteyim; doğanın gücüyle kotlama yapanların birliklerinde, kontrol ilmi haliklerde, kelam kayıtlarında, kısırlık yapmak isteyenler de var. Onların çorbalarında ışık kalmadı. Artık ışıkları yok. Bunun için onların ruhlarında kuruluk başlayacak.

Hepinize şunu söylemeye çalışıyorum; çamuru yoğurmak kolay ama o çamuru kontrollu olarak yoğurmak ve ruhi kapılara kotlamak gerekir.

“Bitki, hayvan ve her bir yaşam kaydının yenilenişi” demek, ilmin yenilenişi demek değildir. İlim, her anda tahditsizdir. Ama sizler “ben ilmi yenileyim de bütün kütleyi kotlayım…” diyorsanız, muradınıza ermenizin imkanını yoktur.

Hat çizdiğimi bilin. Düzen kurarken hat çizdim. Kış kapısından geçip, yaz kotlarıyla tohumlanacaklar, ışığın kalemini anlamalıydılar. Bunu anlamayanların dürümlerde kelam olmalarına izin veremeyiz.

Kelam, kaynağın tendeki kervanıdır. Biz bu kervanı, mutlak kuranlarla kotladık. Şimdi; cennete cenni kalemlerin kontrol kurarak inişleri, kelamın halikiyetiyle olsun diye çalışanlar, bütüne hizmetçi olduklarını unutup, kardeşlerini yıkmaya kalktıklarında, muradımız onların tohumlarını hak etmeleri için kök görevlerini yeşilden mora geçirtmelerini beklemektir. Bunu sağladıkları zaman, kendilerini bilecekler ve kendi yollarını bulacaklar.

Nura kulluk yapılır ama ruhta kul yoksa, kontrol kurulamaz. Bugüne kadar, hiç kimse, hiç kimseyi anlamadı. Bu kesindir. Ama birinin, bir diğerini anlayabilmesi, kelamını hak etmesine bağlıdır.

Ben kalemimle, kelamımla tükenen dürümlerde diriliği kodlarken, bunu anlamak kolay olmaz; bilirim. Ama Ruhlar Kapısı’nda her şey, her şeyden kotlanır. Ve kim, kimi hak ederse, onu diller.

Suya umutlarımı koydum bu kez…ve bu su mutluluk versin tüm yaşamlara; bunu istiyorum. Suya muradımı da koydum ve dedim ki “dünyayı kotlayın, koklayın, kontrol edin, Rahmi Kapı’da insanı hak edin. Ve dünya, bedenime indi ve dedi ki “seviyeni ölçümlemek imkanım yok; çünkü sen ve ben tekiz.” Bunun için, Birlik Kapımız, teknik kapımızdır. Nefesin; nefesim, yaşamın; yaşamımdır. Benim insana vereceğim en büyük kült gücü budur.

“Mutlaka ama mutlaka Saltanın sırrı olan insanı anlatmalıyım ama benim anlatmam imkanı yok. Bunu benim değil; senin yapmak gerekir.” Ve dedim ki dünyaya “temiz bir zaman ve temiz bir yarın istiyorum. Yukarının yukarısı olan, yaşamın kulu olsun; budur dileğim. Ve dünyanın nuru olan insanın herkesin kervanında olmasını diliyorum” ve durum budur;

Şu ana kadar kimse, kimseyi anlamamış. Ha, diyeceksiniz ki “peki; anlatıldı mı?” Amonlar anlattılar ama anlamadılar, hiç kimse anlamadı. Sordum “anlayan var mı?” diye. “Yoktur.” Dediler. Hatonlar’a dile verdik dedik ki “okutun.” Okuttular ama anlamadı yine insanlık…anlamadı.

Yakıştı mı insana anlamamak? Hayrın tınısını duyamayanın, hak kelamı anlayabilmesi imkanı var mıydı zaten? Yoktu. Ve dünya ruhunu, mutlak kul yaptık. Dedik ki “okutalım…” Okuttuk. Okuyan kanatlandı ama okunan, okutanda Kuran olduğu zaman, kotlama yapılacaktı ve yapılmadı.

Ve dünya insana indi ve dedi ki “sevgililer; ben, ses ve söz olayım.” Yürüyen dünya koşabilir. İman ederim ki kelama halik olabilir. Ruhun kulluğunda mutlak olabilir. Çamur yoğurmayacak bir dünya dileyelim. Dedim ki “YA KAHA; sen ben, ben sensek, çamurun yoğurulmasına hiç gerek kalmadı.”

Ve Düzen’i kurduk. Doğan güç, akıl kültüdür. “Buna inanan, burada olur.” Dedik. Toprak toplum dedi ki “yeni dönem başlatılsın. Ben diyorum ki “yeni dönem diye bir şey yoktur. Her dönem andır an…ve sen, yeni dönem derken, ben kendi yüreğimde An Kalemi olurum. Hologramın ilminden öteyim. Bunu dillerim.

Kontrol dışı bilgim olmaz. Efradın, efradım… yaşamın, yaşamım, Hakkın, Kalemim…mükafatım, ilmim olsun. Döndüm…döndüm…döndüm. Hep döndüm ki ben bu dünya olarak döndüm tüm yaşamlarda. Her dönüşte Seyfullahlarla kotlandım.

“Kaçma benden” dedi zaman. “Kaçama benden” dedi yaşam…” kaçma, kaçma…” dedi. “Kaçma” dedi “kaçma”. Beyler Bayanlar; kaçan, kalemin kalemi olsa da, kaçışı kelamdan olur. Ben ona kalem vermem.

Haz olan dirilikte dürümlenen insana, hak teknikle ilim verdim. “Kimsin?” Diye sordu, insanım. “Nereden geldin?” diye sordu. “Kübra olan levhi kalemlerin ilm-i ka olan bilişiyle tüm yaşamlardan geldim” dedim. Dedi ki “neden geldin?” Kaynak dışı bilgilerin kaleme inmesine engel olmak istediğimi bildirdim.

Turan toprağında, Turan olurum. Kuran’da kul olurum. Yolda KAHA olurum. Savaşım yok ki! İlimle ben diriliklerin en dirisinde, İmparatorluğun Kulu olan, insan olurum.

İnkar edilemeyen bir yürek dünyadadır ama bu yüreği dilleyen, el ve ayak olandır. Eli; Allah’ın eli, ayağı; hakikiyet ve ben o hakikiyette kelam olan insanım.

Nur Kapım’da insanlık var. Kaçış, Allah’tan kaçış olur. Biliş hakikiyetin diriliğini biliştir. Olmadan “oldu mu? “ deyim insana?! Öyle çok derim ki bunu. “Ol” dedim.

Harı yükseltirim ki ölü dirilsin diye. Oldururum ki kulluk kotlansın diye. Yoğunluğu kotlarım, tohumlarım. Ki yaşam kaleme, ilmin kapısında, her anda yarınları kotlasın diye.

Ben cennete “cennet” derim be yavrularım. Herkesin cevheri olan o cennet, tahditsiz olsun diye.

“40 kapı, 40 makam” derler ya hani, Hakkın Kapısı 40’dan 40’lara ulanan bir kelamdır. Her 40’dan öte, 40’ları tohumladım, dümen olabilsinler diye…40 ötesi 40, ötesi 40, 40, 40…her bir 40’ın çarpı 40’ı ve tüm zamanların 40’larının 40’ı. Dünya budur değerliler! Budur.

Som altın ışıkların yoğunluğu kotladığı bir yücelikte, bana insanlık boyutları “dünyayı yoğunlaşır” demedi. Demesi gereksizdi zaten. Başka bir yaşam yok ki.

Bir’e hizmet, ilimle olacak. İlmin Kalemi, bütünün kübrasında her anda olacak. Ruhsal Kapılar’ın tümünde olacak. Ki biz, o olalım.

Kontrol insanın yoludur. Kontrolu kuran, kelamı kotlayabilen, bütünü güçlendirebilen ve bizi bizleştirebilen İlim Kalemleri’dir.

Seyrettim yaşamları canlar, seyrettim. Hep seyrettim…bugün dünya nuru, aklın kültü oldu. Biz Amonlar’ın gücünden öte bir güç olduk. Bunu anlasalardı murat ettiklerinin hakikiyetle, hakk olup, hak edilip, yarınlandığını da anlayacaktılar.

Sarıdan mora varanların bugün bizde, bizi anlamaya çabalamaları, hepimizin öz görevi değerlendirildiği anda, kotlanmış ışıkta ve yoğunlukta olacaktı.

Bugün dünya nuru, aklın kültü oldu. Hürmetle hepsini dilledim. Ve biliyorum ki Ata Kalem, bugün Antartika’nın Kuranı’ndaki kottadır. Oradan görev taşıyoruz şu anda. Antartika’nın yoğunluğunu kotluyoruz. Çok mutluyuz ki Ruhi Kapıların tümünü göreve aldık. Seviyemiz çok iyi. Aha bu.

https://vimeo.com/246746414

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 

 

 
  Bugün 173 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol