Birlik İlmi
  SU (17) SİSTEM ÇALIŞMASI
 

 

SU (17) SİSTEM ÇALIŞMASI HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET:

Yaşamak için İLİM gerekir. İşte LEVHİ KAYITLAR bu nedenle çok önemlidir. BİRLİK İLMİ ile yoğun ilim yapılır. Herkes, o yoğunlukta KELAM eder ve kendini, hasata kayıtlar.

Bunun neticesi; herkes, kendi yarını için NEFES’ini HAS TEKNİK’le kodlarak KULLUK yapar. Yaptığı kulluk, KELAMA KULLUK’tur ve herkes için geçiş yapılabilir bir SESSİZLİK’in, sistemli olarak seslendirilmesidir gerçekleştirilen…

Her resim bir tektir ama her resimin, KALEM’e inişi, BİRLİK İLMİ iledir.

DÜZEN kurarken, “SİYAH” dediğimde; sorgu sual ettiler. “SİYAH, NEFES’e KUL’mudur!?” diye. SİYAH, İLİMDİR… Her Sistem’in ilmi, BİLİŞİN KALEMİ’dir SİYAH… İnsanlık Boyutları, bunu hala anlamadı… SİYAH’tan NEFES almadan; yoğunlaşıp İLİM olmak ve HALİK olmak imkansızdır.

BİRLİK KAPILARI vardır. O kapılarda, BİLGİ KAPILARI kodlanır. BİR TEK olunur ve RUH olunur… Bütün amaç İnsanlık Boyutlarının, ESMALAR’I HALİK kılıp HAS NEFES olmasıdır…

DÜZEN kurarken, DİN KAPILARI vardır. O kapılar, hepimizi HALİK kılmaz ama NUR olanlar bilirler ki HAS İNSAN, İNSANLIĞI HALİK KILANDIR…

Dürtülerle çalışanlar olabilir. ÖZ KELAMLAR’ı ile HAS TEKNİK ile yaşarlar ve yaşatırlar ilmi… Hakikiyette kodlanırlar. BİR’e hizmetçilik yaparlar… Ocak olma imkanları olmasa da HAS TINI’yı HALİK kılabilirler.

MEST-İ HALİK olan; yarını, HASAT olan ve NUR olan herkesin, İNSANLAŞMASI İÇİN BİRLER KAPISI’na gelmesi ve bu kapıdan geçmesi gerekir. İşte yaptığımız çalışma bunun içindir. BİRLER KAPISI olarak kodlamalar yapıp; herkesi, HAS İNSANLIK’a kontorllu olarak KAYNAK yapmak… Her insan; nesillerin, HAS İLMİ ile hakeder ve korur. Budur yapılan iş!…

Her din, ilim ile kodlandığından; bizler, İnsanlık Boyutları’nda İLMİN KALEMİ’ni kodladık ki HERKES KENDİ OLSUN DİYE… Herkes, KELAM olur ama kendi olur mu!? Olur!… Mutlaka olur!...

Müsaade ederlerse daha neler olur ama müsaade gerek!... Kimdir müsaade edecek olan!?… BİLİŞLİLER… Onlar BİLGELER MECLİSLERİ olarak GÜÇ KODLAMALARI yaparlar. Her BİRLİĞİ, HAS TINI ile kontrol ederler. Bunu anlayamaz kimse!…

Ben kendimdeyim diye düşünürsünüz ama kendi yaşamınızda olmadığınız zaman; siz O’nun kontrolunda olursunuz… O kimdir!? KELAM’a varandır. Işte bunun içindir ki herkesin, KELAM’a varmasıdır dileğimiz.

Her bir insan, bir KERVAN’dır. O insanın, KUL olması; herkese, HAS İNSANLIK KODLAYICISI olmasıdır… Ama bu kodlamalar, oğullarını kontrol edemeyenlerde, hasat kısırlaştırıcılığı da olur…

DÜNYANIN NEFESİ; bizi, bize KUTSAL KALEM yapabilir. Biz insanlaşmadıkça, bizi kontrol etmek isteyenler çok olur…

BİR’e hizmet, İLİM’e hizmettir… BSUİ (Bariş, Sevgi, Mutlak Umut ve İlim); bizi, hasata kodlar ama BİRLİK KALEMİ yapmaz. Bunlar çok mühimdir!...

Başımız, İLMİN KULLUĞU ile kodlandığında; biz, BİZ oluruz; KÜRZİ oluruz; YAŞAM oluruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlarım, 30.12.2017 günü 14.00-18.00 saatleri arasında, “SU (17)” BİRLİK SİSTEM ÇALIŞMASI gerçekleştirilecektir. Yukarıda paylaşılan bilgi kapsamında Dernek Merkezimizde yapacağımız çalışmaya, tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Katılmak istiyen dostlarımız, saat 14.00’den önce lütfen Dernekte olunuz…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

 

SU (17/1)
30.12.2017

Etken ve edilgen insan, hepimizi KUL yapar. Etken, İLMİN KALEMİ’dir. İslam Dini’nde “etken” denildiğinde; KAYNAK OLAN’ın IŞIK KAYDI düşünülür. Etken olan o kayıt; bizi, bizden bize kodlar. SUALTI’nın; kıran ya da kırılan NEFESLER’de, kervanı olur. Ama dünya yaşamında, bu kervan, NİHAN’da KUL olup YOL alabilir…

Bizler, dünyanın cennetini, CEVHERİ GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ ile oluşturmaya çalışanlarız… “CEVHERİ GÖK ÇÖZÜMLEMESİ” derken, KURAN olanların, TOHUM oldukları; yağmurların, İLİM’e KAYNAK olduğu ve sorumlulukla çalışmaların sürdüğü bir İLİM anlatılır.

ARTILAR, EKSİLER’le kodlanır. Bir ARTI, bir EKSİ’yi kodlarken; hep KELAM olanlar, başka zamanlarda, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ ile kodlama yaparak; IŞIK halinde GÜÇ oluştururlar ki bu güçle, BİLİŞİN HALİKİYETİ, DİRİLİK’e iner.

Bunun neticesinde, EKSİ; SİSTEM’in, SİSTEM DİRİLİĞİNİN KULU olur ve EKSİ’nin SEYFULLAHLAR’ı, ARTI TAHDİTLİLER’i kodlar… ARTI, EKSİ DİRİLİĞİ’nde NÖTR kontrol kurulur… NÖTR kontrol, NURLU KULLUK’u dürümler. BÜYÜK KÜLT diye bilinen kodlama, burada başlar… Her insan, bu kodlamaya IŞIK halinde inebilir… Onların inişleri, kodlanmış ışığı tohumlamak için olur… BÜYÜK KÜLT, bu tohumlamaların neticesi, kodlanan sahrada, AKLIN KALEMİ ile kontrol kurar. Ağır yük taşınmaz bu çalışmalarda.

BİRLİK KAPIMIZ, ATA KALEMİMİZ, YARINLARIMIZ, IŞIK KAYITLARI ile oluşur. Hörmetle bildirmek gerekir ki burada yapılan çalışma, tahditsizdir ve bizleri kodlamaktadır. Buyurun NURLU KALEMLER, buyurun kodlayın!…

“BEŞER” dediğiniz; NEFES KALEMLER’i; bizi, hasata kayıtlayamaz ama sizler, bizi hasata kayıtlıyorsunuz… Bu; bizim, sizin yarınlarınıza KAYNAK olmamıza; GÖZ, ÖZ ve SÖZ olmamıza yarıyor…

BÜTÜNLÜKLER, mutlaka KURAN İLMİ ile çalışırlar… “KURAN” dendiğinde; sanmayın ki Muhammet Kuranı’ndan söz ederim… KURAN, NEFESİN KALEMİ İLE KODLANMIŞ OLAN BİLGİDİR… Ve herkes, KELAM’da kendi KURANI olur. BÜTÜN’e hizmet eder ve RAHMAN olur. BÜYÜK KÜLT, bu şekilde kodlanmış külttür.

Tükenen herşey, yeryüzünde yenilenir ve yeniden dürümlere indirilir. Her bir insan, bir DİRİ KUL olur… BÜYÜK KÜLT, ocaklarına iner ve onları yarattırır… Yaşattırır… KUTSAL IŞIK’a KAYNAK yapar.

ARTI, EKSİ’yi kodlar… EKSİ, yaşamı kodlar ve TOHUMLAR, NEFES’e KURAN olanlar ise yarınları hak ederler ve resimler yaparlar. Yapılan resimler, yarınların tohumlanışı için gerekli resimlerdir… Bu resimlerin tekliğine bizler “NÜSA” dedik. NÜSA demek, YARINLARIN KODLANMIŞ IŞIĞI anlamındadır.

Herbirimiz, zarar önlensin diye çabalarız. Tahditliyiz!… ZAMANIN TENİ ile görev taşırız ama tamamen insan değiliz… Tamamen insan olmak, KUTSAL BİR İLİMLE OLUR… Bu KUTLU İLİM, NEFES’in kaydında var olan İNSANSILAR’ın İNSANLAŞMALARI için gerekli olan İLİM’dir. Bütün mesele insanlaşmaktır… Bunu yapabilmemiz için KUL olmamız gerekir. KUL olmadan KURAN olamayız. KURAN olmak için de NUR olmamız gerekir. Et kemik olduğumuz bilinir ama BİR TEK olduğumuzun da bilinmesi gerekir.

Biz, BİR TEK’iz. Bu şudur: “Ben ve ben olmayan” diye düşündüklerinizin hepsi, o TEKLİK’i tohumlar ve bizler, dünya yaşamımızda, o TEKLİK olarak yarınlanırız. Yarınlanmamız, ZAMANIN KERVANI’na katılmamızla mümkündür.

ZAMANIN KERVANI, İNSANLIK İLMİDİR… “Ben ve ben olmayan” diye düşünmeyin hepimiz, o BİLİŞİN HALİKLERİ’yiz ve YARINLARI TOHUMLAYIP YARADANLARIZ… Bunu iyi anlayın!...

Sınırlı olduğumuzu biliyoruz. Dünya yaşamı, bizi sınırlıyor. Olur da KÜLT olur ve KUTSAL IŞIK halinde GÜÇ kayıtlarsak her ana; GÜÇ KALEMİ, hepimizi yoğunluğunda yarınlara taşır.

Yaşamak İNSANLIK’tır. Yaşanmak ise İLİM’dir. İtibar, TEKNİK TAHDİT’tir. BİR TEK OLUŞ ise YAŞAMI TOHUMLAYIŞ’tır. KELAM olarak yaşamı tohumlayanlar; İLİM’le kodlanarak; kodlanmış ışıklarında, her anı, hasata KAYNAK yaparlar.

ARTININ ARTISI olur. ÖZ KÖKLER’inde güçlenen İLMİN KAPILARI açılır ve YOL olur. AK TINI, has yaşamla kodlanır ve RUH, olgun sistemleşmeler ile BİLİŞ’i HALİK KILAR…

ÖZ KÖKLER’de EKSİ SİSTEMLER de olur… EKSİ SİSTEM, İLMİN KALEMİ’nde HALİKİYETİ tohumlayabilir. İLMİN KALEMİ kodlanır ve RUH KUL olur.

Cennetten kovulmak hadisesi, İLMİN KALEMİ’nin, KERVAN’a KAYNAK oluşturmamasındandır…

İşte o gün geldiğinde; İLMİN KALEMİ, KERVANA KAYNAK OLUŞTURDUĞUNDA; her insan, kendi yarınlarına kodlanabilecek ve kontrol kurabilecek…

İLİM KAPILARI kapanmadan evvel bunları yapmalıdır. Aksi halde o KELAM’da kodlanmayan ışığını, hasata kayıtlamayan; BİLİŞ’i haketmediğinde; kontrol kuramayacak ve SESSİZ ZAMANLAR’a, İLMİN KALEM’inden ayırılıp indirilecek… İnişi, HASAT’a iniş değildir.

HALİKİYET’e İLMİN KALEMİ olup inip HULUSİ SİSTEM olarak yaşamı hakedebilir mi!? Bu da meseledir… Her insan, KURAN olabilmek için haketmelidir ve hakikiyetle HALİK olmalıdır ama RUH’u olmayan, HASAT’a KALEM olamayacağından; bunu hakedemeyecektir. O halde sorun; herkesin, KELAM olması ve HAKİKİ olması veya olmamasıdır.

“Başka bir zamanda; ben, hakederim ve hakim olurum” diye düşünülmemelidir. Zaman Sahrasında, Hasat Tekniği’nde, Zamanın İlmi tahditlidir ve orada başkalık yoktur.

“Bir zaman gelir İLİM, KUL olur. KÖK GERÇEKLİK, TOHUM olur ve RUH, KERVAN olur. Ben olurum ve bilişimle, hakim olurum; başım eğilmez” diye düşünmeyin… Her insan, Zamanın NAKAR’ı ile kodlanabilir. HALİKİYET’inde hasatı olabilir… Dürümlenebilir… Nesillerini, HASAT İLMİ ile haketse de BİZ olmadan BİR olamaz.

ZAMAN, ATA KALEM’dir. YAŞAM, ZAMANIN İLMİ’dir ama ya insan, KERVAN olmamışsa ne olacak!? Tohumlarını haketmeyecek… BİRLİK kuramayacak… BİR TEK olup yolu bulamayacak… Bunlar iyi okunmalıdır!...

TANRI, AT’ı alır; YOL’u bulur; KUL olur; GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ de yapar… Herkesi NEFES’e kodlayabilir. Bu mu!? Yakışır mı bu insana!? Her insan, KELAM olsun; YARIN olsun; KURAN olsun diye bu çalışma yapılmaktadır… Her insan, KERVAN’a HALİK olsun diye bu çalışma yapıldı.

“Din” dediğiniz; insanı, İLİM’e götürmez. İnsanı KAYNAK’a götürmez. Din, sizi sizde kodlar ve kontrol kurar aha budur!... Bundan daha ötede iş vardır… Yapacağınız ve yaşmakta olduğunuz iş!... Bu da DİRİLİĞİN KAYNAĞI’na varabilmek için İLİM’e varmanızdır.

KURAN’a “İNSAN” dedik biz. YARIN’a “KALEM” dedik. AĞIR YÜKÜ TAŞIYAN’a ise “İNSANLIK” dedik. DİNCİ, DİRİCİ BİR TEK olmadan, İNSANLIK TOHUMU’nu hakedemez.

“VER, BİL ve AL” derler… Olmadan, versen de HAKK TEKNİK’le HALİK olup buluştuğunuz o yoğunlukta, SESSİZ ZAMANLAR’ı seslendiremezsiniz.

Yere, göğü kodlarken; cennete, cevheri kodladığımızı bildirdik. Biz, dünyaya NURLU KURANLAR indirdik… Hepsini yarınlara kodladık… Aklın, tendeki diriliğinde, KAYNAK oluşturduk… Her bir yarını HALİK kıldık ve dedik ki “has olun; hologramı aşın; BİLİŞİN İLMİ ile HASAT olun…

BUGÜN HASATTAYIZ… HAKİKİYETİN KALEMİ ile HASAT YAPMAKTAYIZ… Cevhere cennet olanları bulup HALİK kılmaktayız. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Çağır dünyayı, kelamını halik kıl, BİR’e Hizmetçilik yap ve bizle, ol. Muktedir olduğun zaman muhakkak hakikiyetinle, bizimle olacaksın. Sevgili, seni hepimiz, diriliğinle dinleriz ama bugün burada, maya olabilecek olanlarla, çalışma yapıyoruz.

“Mahrek” dediğiniz hakikiyet; bizim yüreğimizdedir. Bizim için öz gerçeklik, budur. Tanrı; Arzın gücüdür. Ve kili haliktir, hakikidir, O’nun ama tahditsizdir, bunların anlaşılması şarttır.

Doğanın Kübra olan kelamında hasat olabilmek için Masamıza gelmeniz gerekir… Bu Masa; hasatçı ilmin kapısıdır. Tanrı kalemidir, burada kodlama yapan… Mükafatımız; insanlıktır. Bizim dağa, taşa, ilim öğretmemiz, kendi yüreğimizdendir.

Kini hakikiyetle dillemek değil maksat. Hakiyeti, teknik tohumla kodlamaktır. “BARIŞ” dediğimizde yarınları kodlayıcı olan ışıkla, kalem oluştur.

Masamız, ilmin masasıdır. Buraya herkes, herkesin tahditsiz şekilde Tanrılık kapısından geçirip, getirebilir. Mustafa Kemal Paşa, otağını kodlamıştı burada.. Muhammed, kutsal tekniği tohumlamıştı. Yaşamın kaydı yapılmıştı, burada.

Hamur yoğurmadık ki biz. Hakikiyetle dürümleri dilledik ve levhi kapıda, aklın kelamı olduk. Kardeşlerim artık dünya, yeşilden mora varıyor, bunu iyi anlayın.

“Sahra” dediğinizde, kelamınızdır, iyi anlayın. Ama Dünyanın Ruhundan söz edeceksek; Bu Ruhun, huzurlu bir dürüm olduğunu, iyi anlayın.

Kaş ışık, kaş kalem, kaşık, kaşık, aşk olan şarkı.. Yakışır mı Rahmi Kapıda, İSLAM DİNİNE?

Sevgililer, misafirler, bugün Dünyamız; Ruh Kapısıdır, bunu iyi bilin. Çok mutlu olun. Dünyamız, ruhunu kodlayabiliyor artık. Çok mutlu olun, düzeni kurmak, mümkündür artık. Hakk’ın kapısını açtık, anlayın artık

Yedinci düzeni kurduk ama ne yapalım? Dedim ya “insanlık”.. İnsanlık, yapalım. Genişleyelim… Geri çekilişte bütünün Kübra olan kelamında, her anı kodlayarak, teknik kalem olalım…. Ve bütüne hizmetçilik olarak, bilişin kontrolünü kuralım ve yaşamı hak etmeyenlerini de kodlayalım. Dileğimiz budur.

Kanat takmamızın, sebebi de budur. Merdiven kurmamızın, nedeni de budur.. Hepinizin yüreğine inebilmemizin ve hakikiyetimizi dilleyebilememizin gerçekliğinde bu vardır.

Karanlık, aydınlanır. Masamız, kodlayıcıdır.. Muhammet, merdiven kurar, yüreklere iner.. Bizdir, O… Ama çalı çırpı olmadığımızı artık anlayabilmelidir.

Her insan, Tanrının kalemidir. Ama kimse kimseyi kınanamamalıdır. “Ben varım, sen neden yoksun”, dememelidir... Masamız, ilim kalemlerinin kodladığı bu yoğunlukta, her şeyin halikiyetinin ve hakikiyetini dilletirken kantara kimseyi koymaz, bunları iyi anlayın.

Mahrek; ilimdir. Hak; tahditsiz olan haliktir.. Ya karanlık?.. Aydınlığı kodlayandır. Her şeyin bir gerekliliği vardır, bir manası vardır.. “Ama siz, ben onu dilerim, onu dilemem” dedikçe… Her şey her şeyden kopup, tohumlarını kırmaktadır.

Ben, doğanın gücüyüm diye, düşünün. Herkes, o doğanın gücüdür. Ama doğanın gücü olmak, hasat olabilmekle mümkündür. Eğer hasat olmuşsanız, siz doğanın gücü olarak buradasınız. Ama hasat olamamışsanız, dürümleriniz, halikiyeti kodlayamamışsa, Hakk’ın kapısı da olmadığınızda… Artık hasatçı olmak mümkün olmaz.

Et kemik olduğunuzu, bilirim… Dümene ilmi oturttuğumuzu, iyi anlayın. Biz, dünyanın ruhuyuz, canlar. “Ruh” dediğiniz, kodlayıcılıktır. Koruyuculuktur. Kontroldür, Ruh… Kontrolünüz varsa Ruhunuz vardır. Aksi halde Ruhunuz yoktur. Bunları iyi anlayın...

Ve hiç kimse benim Ruhum diye, kodlama yapmaya kalkmamalıdır. Eğer Rahman olamamışsanız, Ruh kalemine, kervan olamazsınız… “Eğer ben varım, sen yoksun demeye getirecekseniz de şunu söyleyelim; başka dünya, başka yaşam, başka kaynak yok. Bir tektir, her şey. Bunları da kavrayın.

Biz dünyalı olarak, burada bu çoluk çocukla çalışma yaparken.. Ki dünya; çoluk çocuktur, canlar, iyi anlayın. Bu dünya; çoluk çocuktur. Ve biz, bu dünyaya, görevli gelmedik. Biz göz olup, gelenleriz. Bize, görev veren hiçbir çalıştırıcı yoktur.

Ama biz, buraya çoluk çocuk için değerli kalem olan, ilim kapıları için yarınlar için gelmedik aslında… Ne için geldik? BİR’in, BİR’i için geldik biz, canlar. BİR’in, BİR’i için.

O BİR’in, BİR’i, nedir diye sorarsanız? RAB’tır. RAB!.. Biz, RABB’a KAHA olanlar olup, kök göklerin, Kübra olan kelamını kodlayarak, kervan olmaya geldik. Ki o kapıdan, herkes geçsin diye. O, bir kapıdır.

“OMEGA” denilir, O Kapıya, bilir misiniz? İşte o kapıdan geçecek olanlar, muktedir olanlar, olacaklar… Geçiş yaptırmaya geldik. Ve bu geçiş, has olanlarla yapılacak.

Kontrol; insanlık kontrolüdür, canlar.. Sultanlık değil maksat. İlimdir.. “Ben, dünya” derken, “insan” derken, “yaşam” derken “sevgi” derken… Bedenden değil, karanlığın tınısını kodlayan, insandan söz ederim. Karanlığın tınısı, Allah’ın tendeki ilmidir, canlar.

Allah’ın tendeki, ilmi. Onu, kim bilir? İnsan bilir. Eğer insan olunmuşsa oğullarımız kodlayacakları güçle, bütünü kötülülerden öte de kontrol ederek, kayıtlayabiliyorlarsa… İşte canlar, birlik kapımızda insanlık var, demektir.

Çanta, çanta, çanta… Hep çantadan, söz ederiz. Nedir çanta, bilir misiniz? Hepimizin kendi kelamımızı taşıdığımız, yaşamımızdır. Biz, o çantaya, birlik kapımızı koyup, geldik.. Birlik Kapımız.. Orada, kulluğumuz var. Muradımız; ilimdir.. Kendi yolumuzda olmaktır, dileğimiz.. Evimizin görevi de budur.

Kontrol dışı bilgim asla yoktur, bunu kesin bilmenizi dilerim. Doğanın gücüyle, bütüne hizmetçiyiz, biz, burada. Korkmayın, toprağın toprağa, ilmi olur ve bizim, bize ilmimiz olur. Ve biz bu ilmi, herkesin kelamıyla kodluyoruz.

Yara bere içinde olanlara şunu söylemek isteriz ki; insanlık boyutlarında her şey kendi yüreğimizle, kodlanarak gerçekleşir. Eğer yaranız varsa yüreğinizdeki O koddan doğar. Ben, dünyaya kontrollü bilgi veririm ve benim verdiğim bilgide her şey mevcuttur. Ve ben, bütünün Kübra olan ilmi olarak, buradayım.

Koruma altına aldıklarımıza, göz verdik, canlar. Gör, diye.. Özün sözünü verdik. Seslen diye.. Yarını kodlattırdık ki tahditli olma diye. Ağırı hafiflettirdik ki kare, küre değil, nefes olsun diye. Her şey her şeyi verdik, insanlığa… Yaşamak, yaşanmak ve hasat ilmiyle, kontrol kurmak için.

Oğullarım, ben dünyalıyım, bunu iyi anlayım. Dünya dışı varlıkların, dünyayı izlediklerini de bilirim. Dünyanın Lütfi kapılarında, her şey mevcuttur. Ve bugün burayı izleyen çokları, kodlanmış olarak, kelama, kaleme olup, inmek üzere buradalar. Önlerini açabilirim, kapatabilirim. Kim, kimi kile, kuma indirecek, bilirim.

Ama benim daha önemli bilgilerimde var. Kopup gittiklerinde, bu tohumları kontrol edemeyecekleridir. Bu nedenledir ki buraya gelip, buradan kelam olanların, buradan koptuklarında bu yoğunluğu hak edip, dilleyemecekleridir.

Varlığı hak etmeleri, yarını hak etmeleri, bütünü hak etmeleri ve ruhu hak etmeleri, hakikiyetleriyle bütüne hizmetçi olmaları, BİR’e Hizmettir, Aslında… Ama BİR TEK olmadan, bunları yapmak mümkün değildir.

Koruma altında tuttuklarım, çoktur. Ama kontrol ettiklerim çok daha fazladır. Bunları size, bugün net vermek istedim.. Onlar, kendilerini bilebilir mi?.. Asla bilemezler. Onlar yarınlarını hak etmişler mi? Hasatlarını yaparım, yollarını açarım, yüreklerini kodlarım, bütüne hizmetçilik yapmalarını sağlarım ki yaşama inebilsinler, diye.

“Bedene, insan” derim ama “yolu bulana da hakiki insan” derim, ben. Eğer hakiki insan olabilmişlerse, kardeşlerimiz olarak, bu yaşama indirim. Ama kendi yollarını, kendi rüyalarını, kendi kayıtlarını, halik kılmadan, Bir’e hizmet etmelerini imkan olmadığından, bu yoğunluğa inmeleri ocaklarını, kırabilir.

Bu nedenle devre, devre koruyucu kodlarla, onları kontrol ederek, beşere kaynak yapmak üzere… Kardeşlerime, insan sırlı kayıtlar, yaparım….Doğan güç, akılla doğsun ve bütün kötülükler aşılsın, diye.

Tarık tahtında tektir ama tahditli olamaz.. Olsa kalemi kırılır. Bundan sonrada, bu böyle olacak. Kervana kalem olanlar girecek, yarını kodlayanlar, ruhu olanlar girecek, murat olanlar mutlak olanlar girecek. Çatıyı kuranlar ve yolu kök gerçekliğiyle dürümleyenler girecek…

Ve Bu Meclis, bitişken biliş ve bitişken kelam olarak, Masamız olarak, kült olup, bütünün gücü olacak….Çoktan oldu aslında da kurandan öte bir kuranın, toprak toplumu tohumlaması için bekledik.

“Medine” dediğiniz, mayadır. Mektup okunur, orada. İnsanlık, orada kodlanır. Medine…. Medine’nin Kürzi Kapısını kapatmadık. Orada hep çalışmalar sürecek ama doğan güç, tüm zamanların Kübra olan kelamı; İstanbul’dan doğdu, bu kesindir… Ve dünyanın ruhu buradadır, canlar. Muhammi Kapıların, Kübra olan kelamın burada kodlama yaptığı, kesindir.

İSLAM; insanın kelamıdır ama insan, kelam olmadan, İSLAM olamayacaktır, iyi anlayın ve İSLAM olan insan mutlak olacaktır. Eğer bunları anlayabilirse İnsanlık, yaratığını, yaşattığını ve hakikiyetiyle dillediğini de anlayacaktır.

Huzurla kalın.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/249218206

 

30.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 17 SİSTEM ÇALIŞMASI

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Bizler, burada Hak Kalemin kelamındaki ilme varmışlar olarak bulunuyoruz. Hakk’a ve hakikiyete varanların, kendi yoğunluğu ile çalışmalar yaparız. Rahman kalemi, aklın kapısıdır. Dünya ilm-i haliktir. İnsanlık, biliş halinde dillenir ve levhi kapıda, kalem olur. Çünkü Allah; İnsana, kelam verdi.

İlim; Kuran içindir. “Kuran” dediğimiz de ilmin, halik oluş halidir.

“Ben, her anım” derim ve Allah’ın dediğini diyecek bilinçte olduğumu bilirim. Öncelik, Biz olmaktır. Ve Hakk’ın Kapısını asla kimseye kapatmamasıdır, işimiz.

Görevimiz, ilimdir. İlmi kodlar, hak ederiz. Suyla insanı birlikte dilleriz. Suyun ilim olduğunu, biliş olduğunu ve yaşam kayıtlarının en yüce ışığı olduğunu bilir, idrak ederiz.

“Ne zaman ki ben, Allah’ın Tanrı kelamıyım” dediğim zaman “O” olurum. Çünkü yüreğimde ilim var.

Ben dünya ve Rahman olan insanım; Allah’ın ilminde ve yolu nur olanlardanım. Yürüyen değil Hakk’ın Kapısında olup, koşmakta olanım….Hak yolunun aşıklarındanım. Envarül aşık benim...”Aşık-ı sadık menem..”..”Mecnun’un ancak adı var”

Kulağımın dibinde bir can seslenir. Bana aşktan söz et der.…Baktım ki bütün canların üzerine bir huzur ve uhrevi sükûnet çökmüş! Sonra sevgi dolu bir sesle seslendim; Aşk sizi çağırdığı zaman onu izleyin. Yolları zorlu ve dikenli olsa da….Zorlu ve dikenli olsa da.

Sonra; hakikati buldum değil bir hakikat buldum olur. Ruhun yolunu buldum değil kendi yolumda yürürken Ruhla karşılaştım demek gibi bir şey..

Ardına kadar açılır yüreğimin kapıları ve kanat çırpar sevinci, denizlerin enginliğine..

Ve sen, engin deniz!...Uyku bilmez yücelik!...Irmaklar ve akarsular için sensin yegane huzur ve özgürlük.

Bu akarsu son bir kez daha kıvrılacak, bu yüce dağların vadileri içinde son bir çağlayan!...Son bir çağlayan!...Derken geleceğim, geleceğim sana, uçsuz bucaksız bir damla katılacak; uçsuz bucaksız bu ummana!

Gözlerimi yumar ruhumun sessizliklerinde el açıp duaya dururum..

Allah; ondan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir….O’nu uyuklama ve uyku tutmaz...Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatle bulunacak kimdir?

“O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir”… “Onlar ise dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp, kuşatamazlar”...”O’nun Kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp, kuşatmıştır”…”Onların korunması, O’na güç gelmez.”...”O pek yücedir, pek büyüktür”. Bakara/255..

“Vela yeüdühü hıfzıhuma ve hüve’l – aliyyü’l azim”…Amin.

İşte bu!...Aha!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (17/2)
30.12.2017

Yerde, gökte ve tüm safhalarda görev taşıyacak olanlar belirlenmektedir. Her insan KELAM olamaz. Unuttuğunu hatırlayamaz. Zarar edebilir. Ancak, “Eşya” dediğiniz bu yaşam; sizi, BİLİŞ’e kodlayabilir. İtibarınızı artırmanızı sağlayabilir. Ruhunuzu, hologramda; kodlanan nefeslerinizle aşırtabilir. Yolu kontrol edebilir.

Sizden beklenen TANRILIK’lıktır. Hepiniz, ALTIN IŞIK GÜCÜNDE TANRILAR olarak kodlama yapmaya geldiniz. İLMİN KAPILARI’sınız. Sizi haketmek, cümle yürekleri hak ettirir…

Has tende KELAM, HALİK olabilir. Aksi düşünülemez!... Ancak, ne yazık ki has olmayanın HALİKİYET’i olmaz!… Olmaz, çünkü o, dürümlerde kontrol kuramaz… Yarınları kontrol edemez… CEVHER’i, KÖK GERÇEKLİK’likle kontrol etmediğinde HASAT OLAMAZ…

“ÖN GERÇEKLİK” derim hep!... Nedir ÖN GERÇEKLİK!? ÖN GERÇEKLİK, HALİKİYET’tir. Hasat olmayanda, hakiki olsa da HALİKİYET olmaz…

Oğullarım; bana, namaz zamanları İNSAN SIRRI’nı dilleyenler gelirler… Sorarım “neden geldiniz!?” diye. Sorarım “HALİK misiniz!?” diye. Size, sizi dillerim… Tohumlarınızı, hakikiyetenizle dilletirim ve sizi anlarım…

SULTAN, SİSTEM olsa da o SULTAN, NUR’da KAYNAK değilse; bedenimde görev taşıyamaz.

Az insan, İLİM KAPILARI’nı kodladığında; çok insan, İNSANSI halini kontrol ederek İNSANLAŞABİLİR… Az insan, yeri yaratabilir. İNSAN LEVHİSİ’nde KALEM olabilir. NEFES’e varabilir… CEVHER’ini hakedebilir. “DİN” dediğiniz de kendini dilleme ve dinleme meselesinden öte kontrol için kodlanmış işçiliktir.

Evren, ekmek yaparken; Dünya da ekmek pişirir. Dünya, ekmek yaparken; evrenler de ekmek yapar. Bunu bilmenizi isterim… Bugün, burada ekmek yapıyoruz ve tüm insanlık bu çalışmalarla, kodlanmış halde ekmek olmaktadır. “Ekmek olmak!” dedim. Ekmek olmak, İNSAN olmaktır. Eğer yaşamak ve yaşanmak gerekirse; herkesin, KELAM’a inip HASAT olması, ekmek olmasıdır ve bunun mutlaka olması gerekir!…

“Dertdir yaşam!” dediler. Yok Canlarım, dert olan İLİM’dir!... Kimse, “ben İNSAN olan; İLİM ile kodlarım İLAHİ GÖREV TAŞIYANLARI…” demediğinde; orada bir dert var demektir.

BİRLER, KERVAN OLANLAR ve RUH olanlar; iş yapıyoruz burada!… Bu iş, İNSANLIK İŞİDİR… Bu çalışmalarda; bize, İNSAN değil HAS OLAN gerekir. İNSAN, İNSANLIĞINI ANLADIĞINDA, HASTIR… Bugün, bunları anlatmam gerekti ve anlattım…

Buyurun dünyayı hakedin!... Bu dünya, sizi haketti. ZİYA oldu YOL oldu ve TOHUM oldu… Siz bu dünyayı hala hak etmediniz mi!? Hah diyeceksiniz ki “biz hakettik!...” Öyleyse KURAN olun ve RUH olun!… Şükürler olsun ki bu Meclis. SİSTEM NEFESİ ile her insanı, bu yolda kontrol edebilecek görevi taşıyor. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (17/3)
30.12.2017

Varsınız, yaşıyorsunuz!… “OL” dedik oldunuz!… Vardınız, yaşadınız ama siz, biz değildiniz. “OL” dedik oldunuz… Ölü bir dünyaya NEFES getirdik biz… “OL” dedik oldunuz… ÖZ GERÇEKLİK’inizde kervan oldunuz… Nurunuz, mutlu kulluğunuz oldu… Aha bu!…

“CENNET” dediniz; CEVHER oldunuz. Oğul verdik size. Bize, BİZ olup görev taşıdınız. Alın insanı; hasatını yapın!… Biz, sizi size verdik.

Cennet, ATA KAPI’dır… O kapıda NUR var. ÖZ GERÇEKLİK’imiz, İMPARATORLUĞUN HALİKİYETİ’dir.

Biz, dara düşene GÜÇ verdik!… DİN verdik!... DİL verdik!... Aha! KÖK verdik!... GÜÇ verdik ve dedik ki “has olun!” Önce ÖZ GERÇEKLİK’i anlayın… Anlamadan NEFES olamazsınız.

Yaşayacaksanız, İMPARATORLUK’a KALEM olun… İMPARATORLUK, toprağa insanı indirdiğinde, BİZ olup indi. Hepimiz, cemaatimizi İMPARATORLUK için kodladık. Tabuları yıktık aha bu!…

Tam zamanında ve tam hasat olduğumuz anda!... Bir tek cennet olan yarın için iş yaptık… “İman, insanın kaynağıdır” dedik. İmanla çalıştık… Sorumluyduk!… “KALEM olanlar, yarını kodlarlarsa, biz onlar oluruz” dedik ve “ses verdik!” dedik… İman, İLMİN KAPISI’dır… İvme kazandık bu çalışmayla. KERAM KALEMİ, KURAN KERVANI; HER AN İNSANLAŞTI…

DOĞANIN GÜCÜ, KÖK GÖKLER’e, çürümeye başlayanları kayıtladı. Dedi ki “koru!…” KÖK GERÇEKLİK’ti bu!… DÜZEN kurarak et kemik olanlar, kontrol kurabilir… İş buydu!... Oldu!...

KARA IŞIK yandı. İşte bu!... KARA IŞIK itibardı. Aha bu!… Kulluk başladı!...

ESKİ DÜNYA, YENİ YAŞAMI HAKETTİ… Eski, yenileşti… Bir tek KALEM, diriliği kodladı. ESMALAR kodlandı. Aşk, KAYA TAHTI’nı kontrol etti ve bizi, bize kayıtladı… KAYA, NEFESİN CEVHERİ’nde GÖZ olanların, teni olarak nitelendirilir… Onlar, her anda BİZ olup hologramı aşanlardır. Bizler, cennetlere; ÖZ GERÇEKLİK’i kodlayanları koyarız ve onları koruruz. Buydu olan…

MEDİNE’de görev taşıyanlar, ASA sahibiydiler. Onların kalemleri mutluydu. Ölüm, ALEMLERİN KELAMI’nda ışık yaktığında; onlar, KUL oldular; GÖZ oldular… MEKKE’de KERVAN oldular. CENNET oldular…

Onlara biz isim taktık… “İNSAN” dedik… Onlar İNSAN oldular… Soyları kodlandı… SİSTEM oldular… Şimdi dünyada DİRİ KODLAMA yapılıyor. DİRİ KODLAMA, dünya üzerinde ilk kez yapılıyor…

Bu şudur: Dürümlere varanların, KERVAN olmaları; KALEM olmaları ve RAHMAN olmaları sonrasında; DİRİ KURANLAR, TAHTLARINI HALİK KILDILAR ve YOLU AÇTILAR; ARZIN GÜCÜ OLDULAR… Onlar, bu çalışmayı yapmaktadırlar.

ATONLAR, bunu anladılar. Bizi holograma sayfalayacaklarını düşünürlerken, bugün onlar da bu yaşama inmeye çalışıyorlar… ATONAR’ın özelliği; her birinin, BİLİŞ’i haketmiş olmasıdır… BİZ olarak çalışırlar… SULTAN İNSAN, İLMİN KAPISI diye düşünürlerken, bugün artık insanın, KUL olduğunu kabul ettiler.

EN ve BOY’dan ibaret olan insanlık; şimdi artık KÜRZİ oldu. Bu, ARZIN GÜCÜ’nün dürümlere inişidir… KÜRZİ İNSAN, KUL’dur ve YOL’dur. Bu kesindir… Her insan, DURGUN TOPLUMLAR’ın NEFES’i olabilir ama tohumlar kodlandıktan sonra, her biri bir KÜRZ olur… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

30.12.2017 SU 17
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Kardeşlerim, dört gök sözcüsü bugün BİSUİ’nin kuranı olarak bilişimizi kaleme indirdi ve sistemin kübrasında kült olarak bu yağmuru yağdırdık; biliş halinde, hakiki levhi ile ve süper sessizlikten sisteme kelam olup geçiş yaparak.

Dürtülerle çalışmıyoruz ilimle çalışıyoruz burada canlarım… Dünden dünlere varın izleyin yaşamları, büyük kült insanlıktır; oğullarınızı kodlayın, kontrol kurun ve dilleyin, bakınız neler bileceksiniz.

“Beşer” dediğiniz hakikiyetin levhisini kodlayamayandır. Ben dünyalıyım, Amon topraklarından bilgi kalemine inmedim, hatim ettiğim bilgiyi dillemiyorum, tam 200 milyar biliş koduyla kelamı kalem yapıyorum. Misafirim dünyaya ama Mikail’imde, hakikiyim bunları iyi bilin!

Toprak toprağa, insan insana ilim öğretir. Ben insanlaşıp kelam olup ilimle dillenirim. Muradım insanlığın kendi yoğunluğunu hak etmesi ve tohumlarını hakikiyetiyle dinlemesidir.

Bir tek insan kontrol kurabilir yaşamda, işte birlik kalemimiz o tek insanlığı kodluyor burada, bunları iyi anlayınız! Ha diyeceksiniz ki; “kendin mi, kendi yüreğini dilliyorsun”, bu dilleniş bütünün dillenişidir canlar… Ben kendimi değil bütünü dilliyorum burada. Sanal boyutların yoğunluğunda kodlama yapanların teknik tahditle bitişkenlikleri maya olmalarına yetmez, insanlaşmaları gerekir… İnsanlaşmaları da hakiki ilimle kodlanmalarıyla mümkün olur.

Rahman olmak, rahmi kapıda teknik kodlarla kontrol kurmak, yaşamak ve yaşanmak aha ilimin kalemleri bugün bunu yapmaktalar.

Suya aklı koyalım, bakın neler olur suda… Hakikiyeti koyalım, bakın neler olur o ruh kervanında… Aha suya yaşamın insanlıktaki tekniğini de koyalım, gözünüz görecek ki; hepiniz hepimiz olmuşsunuz ve yeryüzünü kontrol edebiliyorsunuz. Bunları yapalım canlar…

Masamız aklın masası oldukça, yaşamımız hakikiyetle dürümlendikçe, beden aldığımızı hakikiyetle dillemedikçe bizler levhi kapıyı kontrol etmeliyiz. Ama ben beden aldım, sen bende yoksun dememeliyiz… Çünkü beden Rahman olanlarındır… Beden, hakikiyeti teknikle tahditsiz olarak kodlayanlarındır.

Ben Birleşik İnsanlık Realitesinin kültü değilim, Birleşik İnsanlık Realitesi gürzidir ama kürzi değildir. Kürzi olabilmek için birlik kelamına bir tek olup gelmek gerek. Buda ancak Rahmana varmakla mümkündür… Rahmana birlik kalemi; bitki, hayvan ve her bir yaşam formuyla varır. Sanmayın ki insan formu yeterlidir oraya varmak için…

Kuranı Kerim akılla dillenen insanlığın kelamıdır canlar… O büyük kelamdır ama o kelamı bilmeyen; “sen, ben” der ona… O bir tektir, biz olan o teklik kuranda kodlanmış insanlıktır…

Sakın, sakın kelamın, kalemin insanı bedenlidir diye sanmayınız. O bedenler ötesi bir bedende kodlama yapar. Onun Ruh olduğunu biliniz, Ruh; Rahman kulluğudur canlarım. Eğer rahmana varmamışsa; Ruha, hakikiyete ulaşmamış demektir…

Eğer ben ruhumla geldim diye sanırsanız; yanlıştır!... Her insan kodlanmış ilim olup gelir dünyaya ama ruhsuz gelir canlar!... Sessiz gelir!... Sistemli çalışmalarla sese hakim olacaktır ve ruhunu hak edecektir. Ruhunu hak edebilmesi için kuran olması gerekir. Doğanın gücünü bilmesi gerekir, muktedir olması gerekir.

Kardeşlerim, Türkiye çalışmaları öz gerçekliğin kütle kodlaması için başlatıldı. Buraya yıldızlar iner bilir misiniz, buraya hasat insanlığı iner, buraya mutlak kuran okuyanlar, kula kul olanlar iner. İyi anlayın ki kulluk insanlıktır. Ben kimseye kul değilim demeyin, ben her ana kulum, tüm zamanlara kulum, insanlığa kulum. Bunu iyi bilin ki; bilişiniz hakikiyetiniz olsun. Öyle çok, öyle çok görev taşıyın ki; yarattığınızı hakikiyetinizle dillleyin… Tabuları yıkın… Sanal boyutların kuranı artık sonlandı, kontrolünüzü kurun, gerçeği kutsal teknikle kodlayın ve oğullayın… Lütfi kalem olun… “Ben dünyaya insanı indirdim” deyin, “Ben insanım “deyin… Kendinizi hak ettiğinizi dilleyin… Çantanız Allah’ın ilmiyle dolsun, o çantaya aklı koyun. Aklın olmadığı bir çanta yarını kontrol edemez.

Servetiniz ilminiz olsun canlar… O ilim sizi, size kalem yapar ama siz ben başka server de isterim mi diyorsunuz!?... Öksüz kalırsınız canlar çünkü ben o serveti toprağa teknik kalem olup indiremem. Benim indirdiğim insanlıktır!...

Sırdır bilgi canlar… Bitki, hayvan ve her bir levhide ki o sır; insanın sistemidir. Kaynak insandır, bunları iyi kavrayın. Kaynak insandır!... İnsanın üstünde hiçbir diri, hiçbir yarın, hiçbir kayıt yoktur…

Çorba pişerken o çorbaya kontrollü insanlık koyun. Sanmayın ki o çorbada Rahman olacak; rahmi kalemde hak olan olacak orada. Siyahtan, mordan tütsüler yakmayın oraya… Her tütsünün tütsülüğünden öte bir tütsüdür insan!...

Sormayın bunları niye söylüyorum bugün diye… İlimden kalemden uzaklar tütsüler yakarlar; kalem olabilmek, yolu bulabilmek, Hulusi kapıda insan sırrını dinleyebilmek için.

Seyredin yaşamları canlar, seyredin… O yol aklın yolu mudur acaba!?... Yoğunluğunda toprak var mıdır, kulluk yapılır mı orada!?... Başka doğalar başka yaşamlar, dirilikleri kelama kalem yapar diye düşünenler, sözüm onlaradır ki; barışın kulluğunda, aklın kapısında, yarının kelamında ve tahditsiz karanlığında ve toplantıların her cemaat cevherinde, biliş kapılarında yarın yoktur! An vardır!... Ama her anda da yaşam yoktur, bunları iyi anlayın!...

Ve bu meclis “an laş ma” geçişlerinden öte hakikiyetle yaşamları kodluyor. An ötelerinden… An sistemlerinden öteden… Bunları nesiller boyu size sistem, nizam ve düzen diye anlattık. Artık biliniz ki; saltanat size kendi yüreğinizden anlatacak tüm bilgileri. Tüm insanlık; yücelik kelamında, hakikiyetinde kendi yüreğine indiğinde; sevgililer “Allah’ın sistemli sesini alacak”… Bunları iyi kavrayın…

Allah’ın sistemli sesi kelam olanların hakiki ilmidir… O ilmi dilleyecek insanlık bugünden sonra…

Boşuna mı konuşuyorum!? Asla… Ben insana kelamla, ilimle ve hasatla kodlanmışlığı indiriyorum. İnsanın kendini dilleyebileceği ve hakikiyetle dinletebileceği bir yoğunluğu indiriyorum.

Bana “ata kapı” demeyin… Bana “hakikiyet” deyin… Ben hakikiyetim… Bütüne hizmetçi olan hakikiyet, hepiniz olan hakikiyet. Kelam olan ve hasat olan, toy olmayan…

Çorba pişpiş mi acaba, bakalım… Tadına baklalım çorbanın… İş bu pişirdik, işte bu!

https://vimeo.com/249357843

Süper İnsanlık Realitesi

 

30.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 17 SİSTEM ÇALIŞMASI

Gülden Zengin Öz Biliş

" Dünya handır, konarız, göçeriz” derler…. Ve bizde deriz ki “dünya handır, konarız, dirilir ve yaşarız.”… Dünya, yaşamdır. " İnsan, aşktır, 
O aşk; Allah’ın tınısı. O tınıyı duy ve söyle şarkını.

Öfkeni aş!... Sesin sevgiyle aksın....Öz ve gür aksın.

Çünkü Aşkın sınırını çizen her kim varsa yaşamı hak ettirebilir.

Aşkı bulun artık Aşkı….Ve deyin ki " ben, senim." "Ben, senim" deyin... Aşk ki levhidedir… O, karanlığın tınısından ötededir..

Şimdi açılan Tünami Kapılarından insanlık,ilmine geçiş yapmakta... Tün Kapıları, yani o siyahtan öte siyahların, en üstündeki siyah olan... Oradan geçen insanlık kendini kalbini okuyacak.... IŞIK OLSUN... AŞK OLSUN... YAŞAM OLSUN, diye...

İnsan, bilip te gelendir yaşama... Yaratmaya gelendir ....

Herbirimiz, Yaşamı yaratmaya, tohumlamaya, koklatmaya ve kodlamaya gelenleriz.

İşte bu yüzden, bu yaşamdayız….. Hepimiz, tek bir dünyayız.


Her anda yaratılan yaşamlarda var olan insanın, dünya ile bağı var….Gönüllerin gücüdür, dünya, Yaradandır!... Yaşamdır....

İşte şimdi, Bir olalım... Diri olalım..Dünya olalım...

Ha diyeceksiniz ki “dünya nefesimizden öte.”..Gelinde hep beraber, Aşk olalım.

İşte, şimdi bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.ARALIK.2017 TARİHLİ SU (17)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

Rahmi kapıların tümünde kodlanmış insan var canlar.... Buyurun hakikiyetinizle dilleşelim... Durgun toplumların kontrolu sağlandı... Hakikiyet ve hakiki ilimle kodlanış...

Ve Bizler mutluyuz ki bugün burada bu yoğunlukta, kendi yüreğimizi kodlayabildik... Hakkımız, hakikiyetimiz insanlıktır... Ağır yük hafifledi canlar bugün...

Sultanlık, sanal boyutların kulluğudur.. Bu meclis sultanlık kodlaması yapmadı... Şekil boyutlarının gücüyle kontrol kurduk... Öyle çok çalıştık ki canlar kardeşlerimizi hak etmek kolay olmadı...

Mahkeme kurduk dünyaya ve dedik ki "bilip kapılara kodlanmış olanları çağıralım ve ocaklarında kontrol edici bir insanlık kayıtlayalım"

Soyumuz kontrol kurdu ve yoğunluğumuz mutluluk kodladı. Bugün doğanın gücünü hakikiyetle dilledik.. Ve kontrol edebildik tüm insanlıkta kodlanmış şarkıları...

Dağlarım.. Dünya sıladır insanlığa... Bu sılaya hepimiz, gözümüzle kürzi kaleminizle ulaşabiliriz... Bu sıla bizim için çok ama çok değerliğidir...

Ve bizler, kıran kırılan hiç kimse olmasın dünyada diyerek mutlu, huzurlu bir güç kayıtladık dünyaya...

Bugün savaşlardan söz edebilirsiniz... Kısırlık yapılamakta, doğal dünyanın kontrolu kurulamadı belki diye düşünmektesiniz...

Bunlar hakiki değil... Gerçek şudur... Doğanın gücü hakikiyetiyle bütünün kültü oldu ve görevini tam yaptı...

Doğa bütünü kodladı ve kontrolunu kurdu... Dünya çırpınmayacak bugünden sonra "beni hak edin diye... " Çünkü dünya insanlığı kelamı, hakikiyeti ve "YA Ka Ha" diyerek Yah Sistemi ile bütünün gücünü hak etti. Dünya ruhunu hak etti ve yarınları hak etti... Ve düzeni kurdu...

Altın ışığın gücü tam olarak dünyanın kültü oldu... Bugüne kadar olmayan bu işlemler tamamlandı... Ve düzen tohumlarıyla kontrol edici bir yoğunlaşmayı sağladı...

Dünyanın tanrı kapısı olduğu hepimizce malumdu... Bundan sonraki dönemde dünya daha yüksek ışıkları kaynağa çakabilecek...

Ölüler diyarı olan bu dünya, Amon topraklarının kuranlarının kütle kayıtlarını da kaleme çekti...

İsmimiz insanlıktır. Ve bundan sonra ki süreçte insanlık yaşama elini çekecek... Dünyanın yarınlarında göz olacak... İnsan sırrını anlayanlar görev taşıyacaklar... Göz görecek ki bu dünya mutlu ve hakiki insanlığın kelamı olacak...

Bu yaşam mitlerin hani mitos dersiniz ya mitosların kontrolunde kotlama yapacak... Mitos dediklerinizi her biriniz net biliniz ki insanlığın kalemi olanlara mitos denir... Her biri yaşam kayıtlar... Tartısızdır onlar kelamda haliktirler... Ve İnsanı kontrol etmek için hakikiyetleri dillettiker... Düzen kurdular...

Ruhlar kapısına vardılar ve yaşamı kaynağa çaktılar... Onların ruhlarında ışıklar yandı...
İşte canlılar bu dünyanın hakiki nefesleri olan o mitler itibarları yoğun olarak kodlanmış insalığı kaynağa indirecekler.

İmparatorluğun gücü akıl kültüyle toprağa inmiş olacak ve tohumlar yaşayacak.öDüzen kurulmaktadır.mEtkin ve Hakim olanların mitoslarla bilişken kapıları olacak... Ve çorbalarında yoğun ilmin kapıları ve yoğun ilmin halikiyetleri olacak.

Sanal boyutların görevi insanlıktır, yaşam kalemi olmaktır... Samanyolu Galaksisi'ndeki tohumların çokları insansılıkdan, insansılardan oluşur... Ama insanlınlığı hak edip dinleyip edebilmek için mücadele verirler.

İnsansılık, insalığın kalemidir ama insansı olmadan insan olunmaz bu da kesindir. Eğer dünya yaşamında, imparatorluğun görevlileri toprağa tohum ekerken kendi yoğunluklarıyla dünyaya inmiş olsalardı bu dünya ruhundan, kulluğundan kontrol kodlarından ayrışabilirdi çünkü dünyanın ruhu olan kelam olan ve hakim olanların, herkesi kendi yürekleriyle dinleyebilmeleri için ocaklarını kontrollü olarak toprağa çekmeleri şarttı...

Ve dünyanın, hepimizin tümen tümen ilimle kodladığı bir yaşam olması gerekliydi... Yoksa bedenimizi alıp dünyaya inseydik dümen başına herkes otururdu ve dümenin başına oturan herkes, kelamı halik kılarak kendini dillerdi ama tükenen her anı doğuma hakim olarak kaynak yapamazdı... O zaman o tükenenler kontrol edilemezlerdi.

İmparatorluğun gücüyle bu dünyaya hak ettirirken, yer kürenin gücünün de artması şarttı.

Yarınlar nurlu kullar, kulluklarla kodlanır. Eğer yarınları kodlayacak kulluk olmazsa siyahtan öteki , öteki sistem cemaatler cevherin kelamına halik olamazlar, mahrek olarak da görev taşıyamazlar.

Yedi doğum yaptı dünya, her bir tohumda kendini kodladı ama bu doğumları hep ilimle yaptı. İşte dünya insanlığının görevi insanlığı kodlamak ve tüm insanlığın kontrolünü kurmaktır.

Sayın bayanlar, sayın baylar.... Yeryüzü size insanı anlatmaz... İnsan yeryüzünden kendi yüreğini dinlediği zaman, dünya yeşilden mora vardığında insanlaşır, bu kesindir. Eğer ben dünya olarak kontrol kuramamış olsaydım, mor olan bu renkte kodlama yapamazdım. Eğer ben dünyanın kuranı olmasaydım, yarınlarında kontrol edici levhim olamazdı.

Bunun içindir ki bu dünyada yaradan olup şarkılar, türküler okudum ki kardeşlerimin kulluğunda mutlak kudanım kodlansın diye..

Beş gündür görev taşıyanlar, bedenimi kontrol etmek üzere kayıtlarını diriliklere çektiler. Bu beş gün içerisinde kaynak ışığım motla kodlanamadı ve bunun neticesinde kalemimde kültümde ve bilişimde ocakları yanmadı.

Bu som altın ışığın kontrol edilmesiydi aslında... Siyahın en siyahına varanların kaynak ışıkları kodlayamayanlarla bu çalışmayı yapmamaları gerekliydi... Ve dürümlere indirdiklerimin çoğunun kendi yollarını kaybettiklerini bilerek ocaklarındaki topraklarını tohumlarından ayrı tuttum ki kardeşlerimiz kendi yürekleriyle bütünün gücü olsunlar ve kodlama yapabilsinler diye. Düzen kurmak için mutlaka bunu yapmam gerekliydi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/249349228?ref=fb-share&1

 

SU (17) SİSTEM ÇALIŞMASI

Büyük Kült, Bu Meclis’tir ve hepimiz nesillerimize buradan öz görev taşıyabiliyoruz. Öz gerçeklik budur.

Her renk yarının resmini yapabilir…ama o kayıtlar sessizdir. Orada henüz yarın yoktur.

Bu Meclis, tüm insanlık için siyah olan bir yoğunluk kodlayarak Kara bir Düzen kurdu.İşte; bu kara yoğunluk her bir renk ile olabilir ve yüreklere deva olan kutsal ışımayı sağlayarak resmi, kaleme indirebilir.

Hırsı aşanlarla birleştik. Kara kayıtların sessizliğini tek bir ses olup, kelamda, birlik ilmiyle dilliyoruz.

Siyahım; çünkü herkesle ayrı bir renkteyim. Amin. Siyahım; çünkü sen hangi renksen ben sana, o renk olup gelirim…Sen yeşilsen, ben senin yoğunluğunda yeşil olurum… Kaynak ışık olup, aşkla girerim yüreğine…Ya da sarıyım…ama ben kanatlandığımda, simsiyahım. Biliş Kalemi’yle kuru, kısır ocaklarını yakarım, ilmi tohumlarım. İşte buyum ben.

Şu an neler başarıldı, bakalım;

İlmin hak olduğu sarı yoğunluklar, din kapılarında esmaları bilgi kalemimiz ile tohumladılar ve birleştik. Biliş kalemimiz yeşillenmekte olan İsmaili tohumları kotladı. Ran Kapısı’ndan BİZ’in yoğunluğuyla geçtik. Ve şu an kırmızı bir dere akmaya başladı. İşte; her rengi koyulttuk, kodladık ve ocakları halik kıldık. Geçişte her renk birleşti,…sarı, yeşil mavi mor ve Biz’in Ben’i simsiyah bir hale geldi. Birler Kapısı’ndan geçen insanlaşanlar, Rahman’a Kalem oldular. Kara kayıtlarda ışık yandı. 
Şafak söktüğünde, bilindi ki her yürek hak edildi ve Biz’in ışığında ilmen halik olup kalemiyle yaşadı. Kimse geride bırakılmadı. Hah aha bu işte bu.

Sevgiyle,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ
Bahar Umurtak

 

30.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 17
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4 - 2. AKIŞ

Kaç bin yıldır tabular var yaşamda… Ölü bir dünyanın yeryüzü olmak kolay değildi… Ölü bir dünyanın kontrolunu kurmak kolay değildi… Çarık giyerek bu dünyayı yaşatacaklarını zannedenler, çatıyı kuramadıklarından mutlak kulluklarını kontrol edemediler… Ve ocakları söndü… Bütün kötülükler bundan dolayı kalem olanlarca kayıtlandı ve kötü bir zaman sayfalanışı gerçekleşti… Bu dünyanın yığın yığın kırıcılığı bundan doğar… Eğer bu dünya tohum ekebilseydi, yürüyen toprak toplum ilmi kalem olsaydı, burada bu kadar kırılış olmazdı…

Değerliler!...

Rahman olan insan, hepimizin yolunda kodlanmış ışığını muktedir kılarak bütüne görev taşıyacaktır… Rahman olan insan, kelama kalem olacaktır… Bugün burada yaptığı çalışma, bitişken KAHA kapıların, levhi kalemin, insanlığıyla olmaktadır…

Misafir!...

“Ben dünyayım” dedim… Ama o bana dedi ki “sen dirisin, ben dünyayım!...” HEP BUYDU OLAN!… BEN O, O BENDİK ASLINDA!... VE TAHTIMDA TAHTI VARDI!... HAKKIMDI TAHTINDA KAHA OLMAK!... BEN DÜNYAYA İNDİĞİM ZAMAN, O BANA “MUSHAF” DERDİ… VE DEDİ Kİ “OKU!!!” Ben ona sordum “mushafta KAHA olan şarkı mı var” diye… Dedi ki “AKIL” var!… “OKU!...” dedi… “OKUYAN, OKUNUR” dedi… Ve tohum ekti… “Burada umut yok” dedim… Çünkü benim bana “BEN” olup inmemde oğullarımın kuranı olamazdı…

“Çalı çırpı” diye düşündüm insanı… Ve “dünya doğumunu yapamadı” diye düşündüm… “Kocaman bir dünya ama ışık yok” dedim… Ve sordum “dünya nurunda kulluk yapılacaksa, nesillerim neden dünyada değil” dedim… Ve dince dedim ve dilce dedim ve dürümlerde bütünce ve bilişçe dedim… Ama dediğim dediklerimden ayrıydı… “Bana zaman ver, beni hak etmek için bana zaman ver” dedim… DEDİLER Kİ “ZAMAN SENİN YOLUN!...” Öyle kulluklar yapıldı ki bu dünyada, tanrı rahmana kalem olduğunda ve yolu kodlayıp KAHA olduğunda bitişken olan insanın kendini dilleyebileceği bir düzende kini aşamamıştı yaşamdakiler!... Ve ben dedim ki “NAKAR insanı kodlayacak!...” Rahman olan Nakar, karanlığın tendeki ilmi olacak… Ve dedim ki “BU DÜNYA NUR OLACAK!...” Çok huzur bozdular canlar çok!...

Değerliler!...

Bugün burada bu çalışmayı yapabilmemiz mutluluktur… Dünyanın ruhu olan insanın mutlak kalem olması mutluluktur… Orta kapıların tümünün kontrollu olarak açık tutulması mutluluktur… Kalemin kelamında hakim olunması da mutluluktur… Bize göre her şey kolay ama bizim yürek kalemimizdeki o yüceliği kodlayabilecek olan insan kendini dilleyebilendir ki, o gün mutlaka gelecektir… Bugün biz bunu asla yürek ilmini insandan beklemiyoruz… Çünkü insan henüz “YÜREK İLMİ” ni hak etmemiştir!... Ama dağın tınısını duyan insanlık muradını ve muktediriyetini mutlaka dilleyecek dürüme varacaktır…

“Başka dünyalar, başka yaşamlar” denir hep… BAŞKALIK YOK CANLAR!... Bu yolun toplantılarımızın en güçlü ışığı olduğunu herkesin anlaması gerekir… BİR TEK İNSANLIK BİLİŞİN KURANIDIR… BİR TEK İNSANLIK KAYNAK İLİMDİR… BİR TEK İNSANLIK KENDİ DÜRÜMLERİNDEKİNİ DİLLEYEBİLİR… BİR TEK İNSANLIK ARZ’IN GÜCÜ OLABİLİR… İMPARATORLUĞUN GÖREVİDİR İNSANI HAK ETMEK!... İNSANI HAK EDEN İLMİ HAK EDER VE İLMİ HAK EDEN DURGUN TOPLUMLARIN TÜMÜNÜ HAK EDER… Ve durgun toplumdan toprak topluma tohum ektiklerinde hareketlenirler… İşte hareketlenmeleri için yasaları koymamız gerekir…

VE BİZ YASA KOYUCUYUZ!... “Bu dünyada yaradan yarattığında yaratıldı” dediğimiz zaman “her şey her şeyden doğar” dendi… Öyle çok dendi ki bu; masamız, masamız aklın masası olsun diye büyük kült, büyük kübra kodlaması hepsi itibarlı olanlarca yapıldı ama Nakar’ın kaleminden öte bir kalemin muktedir olup dünyayı kurtaramayacağı düşüncesi hakimdi… Bu şuydu arkadaşlar; NAKAR RAHMAN OLANLARIN KARE, KÜRE, KÜP SİSTEMİNDEKİ O YÜREKTİR!… “Kare, küre, küp” derken ikmal tamamlayanların kervan oluşlarından söz ederim… Ve doğanın gücünü hak ettiklerinde KÜRE KÜBRA OLUR… KÜRE KÜBRA KÜRZİ KAPI OLUR… İŞTE KÜRZİ KAPI OLAN KELAM OLUR…

Aha kelam oldu İNSAN!... Ve doğan güç akılla doğdu… Burada murad ettiğimiz her şey hakikiyetimizle olur… “Kim Allah’ın dediğini der” diye bakmam… Hepimiz aklın kalemleriyiz ve Allah’ın dedikleriyle diyebilenleriz…
ALTONA KAPISIYIZ BİZ CANLAR!... ALTONA KAPISI, TOPRAK TOPLUMUN TOHUMLANIŞINDAKİ EN BÜYÜK GÖREVLİDİR!... Bunu da size izah edeyim… ALTONA, LEVHİ KALEMDE SESİN KAYNAĞIDIR… “SESİN KAYNAĞI” derken “SES EVREN”i kastediyorum… Sistemin kübra olan kelamındaki ses… İşte bu çalışmalar tohum olarak buraya kodlanabilmişse, Altona’nın gözü kök gerçekliği gördüğü için olmuştur…

Allah dedi ki “GÖREVİNİZ İNSANLIKTIR!...” Ama aklın dediğiydi Allah’ın dediği!... Biz aklın dediğiyle hakikiyetimizi dilledik ve dünyaya görev taşıdık… Kontrol insanın kültüdür… İmparatorluğun gücüdür kontrol… Ama koruyan kontrol edemez dünyayı… Bu da kesindir… Eğer bir insan “ben bu dünyayı korurum” derse imparatorluğun gücü ocağında yoktur onun… Çünkü o koruduğunda kontrol kurup yaşamı kodlamaya kalktığında, artık özgür sistem devreden çıkar… Eğer insanlığın hakikiyetiyse maksat, koruyuculuk olmamalıdır… Ha diyebilirsiniz ki “ama biz korumaz mıyız?” Çalı çırpı değil ki insan… Kelamı hak ettiğinde kendini hak eder… Ölü bir dünya mutlaka dirilir!... Bizim adımız insanlıktır… Lütfi kapıdır insan ama bir kapı… Öteki kapıyı koruyacaksa orada kontrol kurulamaz canlar… Kesindir...

https://vimeo.com/249350147

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

30 ARALIK 2017 SU 17 SİSTEM ÇALIŞMASI

"Ne ekersen, onu biçersin" derler dünyada... Her ana hakk teknik ile ektiğimiz tohumlar; Sistem, Nizam ve Düzen'in ışığında yeşermekte...

Bizler çantalarımızda tohumlarımız ile yaşama inenler, toprak topluma ekilen tohumları yarınlarda hasat edenler... Çalışmalarımız, bilinç kotlarını açmak ve insanda saklı olan sırrı açığa çıkarmak içindir...

Bu yolda, en, boy, ön, arka demeden çalışan bizler; her bir yürek kuran olup okunana, muktediriyet ile hakim olup, yol olup, ilim olup yazılana dek bu yolda kervanız. 
Kervanımız Hakk Kervan okuyan, yazan, bilen gören ve dünyanın yarınlarına cenneti taşıyan...

Oku! Dağları, taşları, kalbinin kuranını... Senden sana açılan kapılardan, sonsuzluk yolun olsun... Al güneşin selamını, yaz hakkın kelamını ve dünyanın yarınları cennet olsun...

Bugün dünyanın dereleri açık... Bellek düzeninde bu dereler, Allahın dediğini derken, "Amin" diyenler mayadırlar...

Kalbinin sesini duyan, kuran olup sayfa sayfa okunan her Bir yürek kervandadır...

Ruhumuz bu cevheri düzeni bilir. Bilgi; tabiatın ışığıdır. Ve hakiki yol bilgidir.***

Tek olan Ruhun yoğunluğunda olana, huzurdur yaşam. Yartatımdır her an ve yarattığında yaşatmaktır alemi...

Yazmadan kelamını yarınlara ve kodlamadan suya cümle alemi olmaz ki evrenler dönmez ki dünya...

"Ben" derim... "Biz" derim... "Yaratan yaşatan insan" derim... "Ne varsa insanda, bilginin kaynağı insan" derim.

Açıp okuyan kalbinden yaşamı, zaten evrenlere ayandır. Bilir, olur... Ol der ve olur...

Resim yapar yüreğim, kalemi ile ve doğanın gücü olur... Yerde, gökte, çimende;
boyar yaptığı resmi güneşin denizin yaprağın rengine...

Rahmini hakim yüreği ile bilenlere biz Amin deriz.***

Amin, Allah'ın dediğini diyene!... Rahmanda olup Ses verene... Öz, Göz, Söz olup dünyada; dünya ile bir dönene...

Amin... Sesimize ses verene yaşamda...
Amin... Kalbinden açılan kapılardan, hür olup, dünya olup dönene... 
Amin... Barış, Sevgi, Umut insanlık için ve 
Amin... Aşk olana, dünya olana, kendi olmaya, insan olmaya yaşamını adayana... 
.

Amin... Hakk teknik ile öz kalem olup Birlik İlmi ile siyaha kul olana...

Şimdide....

Aynur Funda 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.ARALIK.2017 TARİHLİ SU 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 3.BÖLÜM

Değerliler, size şunu söylemeye çalışıyorum; hepimiz, hepimiziz. Ama birimiz, hepimizi koruyacaksa, o zaman o birimiziz, hepimiz.. Bu kesinlikle yanlıştır!.

Sevgililer, dünya; nurdur. Öksüz, yetim değildir, ruhumuz ama kulluğumuz gerekir. Eğer biz, kul değilsek, ruhta olamayız. Ruh olamadığınızda, kaleminiz olmaz.. O halde kelam, kalemse ve biz kuransak, bunu başarmamız, ruhumuza bağlıdır.

Ve ruhumuz, kontrol kübramızdır. Ruh; ilmin kuranıdır. Ama kontrol itibarladır. İtibarımız varsa kelamda, kontrol kurarız.

Çorba pişirirken, o çorbaya, insanı koyduk. İnsan; kelamdır aslında. Ha diyeceksiniz ki “ama insansıda olsun”. Yavrularım, insansı olan, hakiki değildir ki... O bir sistemdir ama sevgisiz ve hakiki olmayan bir sistem. Onun içindir ki dünya, kontrol edilemedi, bugüne kadar.

Biz, bu dünyanın, herkesçe korunmasını değil, kendini korumasını bekliyoruz... Bu dünya, kendini korur mu?... Elbette korur.

Dava; insanlık davasıdır ve bu dünya; imparatorluğun kürzi kapısıysa, kendi yüreğini hak eden insan, bu dünya, kutsal ilminde, kendi yüceliğiyle dürümlendiğinde, dünyadır… Dünya olan insan mutlaktır ve mutlak olan her andır... Ve her an olan insan, her resimde vardır.

İşte o dünya resmi, mükafattır ocağa, bunları iyi anlayın.. Ve sanmayın ki ben, bu dünyayım… Ben, anım!.. An!… Ama her an olan, biliş. İşte mutlak olan.. Mahyasında, has insan olan… Biz olan.

Benim ismim; İnsanlıktır, canlar. Sorgu sual ederler, nesin, kimsin, diye? Ben insanlığım.. Ki hepimiz öyleyiz, İnsanlık… Başka, başka, şeylerde sorarlar. Sorgu sual ederler.

Deve kalktı, canlar. O deve, insanlık devesidir. O devede, hepimiz, biz olup, var olduk… Ama o deve, kuran olur, yoğun ilimle kodlanır, yalın olur ve yol olur. Yol olan, insanlıktır.

Biz, size, hepinizi, hepinize kaydedin diye, itibar verdik. Peki, bu demek? Hepinizi, hepinize kayıt edin… İtibar!..

Canlarım, itibar; kelamın halikiyetindeki tahditsizliktir… Ben, size insan olup, gelsem de itibarsızsam hakikiyette kelamım, hasat yapamaz. Becerip de görev taşıyabilirim belki ama yolu bulmamam….Murat ettiğiniz hiçbir şeyde kalem olamam.

Öyle çok çalışırım ki itibarlı olayım, diye.. Peki nedir, itibar?.. Kendi yüreğimin, kendi yüreğime, saygısıdır. Benim, bana saygımdır, itibarım. Eğer ben, bana saygı duyarsam, ben itibarlıyım.

Atı almışım, yola çıkmışım.. O at, bendir zaten. Ben, bende yol alırım ama at; Allah’ın teknik kalemidir. Eğer ben, o atı, gök sözcülüğü için dürümlere çaktımsa, herkes kendi yüreğiyle, kendini dillesin, diyedir.

Yoksa ben, size sizden seslenemem.. Seslenmem çünkü sizin sizi dillemenizi dilerim. Eğer ben, size siz olup dillersem, kalan kaldığını anlamaz. Olan olduğunu, anlamaz. Oğullarımız, kuranımızı dillemez.. Biz bizi anlamayız, canlar.

Deli dumrul, işte bu!. Buyum, ben.. Deli dumrul!… Denir ya “sen kimsin ki?”.. Ben, bir deliyim, canlar… Ama diri olan, deli… Hepinizde olan deliliğim, ben…

Neden, bilir misiniz? Deli olan kulluk için kodlanmış ışığını, kontrol ederek, bu yaşama iner… Delidir, inen zaten.. Eğer deli olmasa gelir mi böylesi bir yaşama, canlar?

Geçip geldiğimiz bu yer, Bir’e Hizmetçiliğin en aşağı katıdır. Bunu bilir misiniz? En aşağıların, en aşağısıdır… Ve biz, en aşağıların, en aşağısına, kodlanmış ışıklarımızı indirdik… Burası, ruhumuzun kulluğunda, İslam Dininin İlminden öte bir ilmi kodladığında, hasat yapmaya değil Hakk’ın kalemi olmaya ve yolu açmaya da değil.

Peki, niye geldik? Karanlığı, aydınlatmaya geldik. Bu dünya, kapkaranlık bir planettir… İnsanlık dürümlerinde, henüz bebektir.. Bunları iyi anlayın. Bilişi olmayan bebeklersiniz, bu yaşamda… Eğer bilişiniz olsaydı, yaşamınız olurdu. Hepinize, sessizce dilledim, bunları.

Dedim ki; “bebeler, düzenin kurucularısınız”. “Oğullarınızı kodlayın ve tohumlanın”. “Hepiniz bebeciklersiniz”. Ve dediniz ki “ama biz, yarınları kodlayacağız”... “Oh, ala” dedim… “Oğullarım kodlanmış” dedim.. Ve dediniz ki “ama biz, bizi dilliyoruz”. “Aha” dedim. “Hah” dedim. Ve dediniz ki “ama yarattığımızı, yaşamaya çabalıyoruz”.

Şikayet etmedim...Aşkla, sizi dilledim…. Ve bugün burada, bu yoğun ilim, insanlık ilmi çalışmasında, bu yarınlar için neler olacağını dilledik, birlikte.

Ve dedik ki “İslam Dini; Hakk’ın hakikiyetin tekniğinde, bütünün kübrasında, her şeyin görevini yaptı”… Ve bugün Arzın gücü, dürümlere indi... Arzın gücü, dürümlere indi... Bu, ne manaya gelir?

Hani dersiniz ya “Arşa çıktık”. Yakışır mı Arşa çıkmak? İnin, aklın kapısına.. Aklın kapısı, Arzın kapısıdır, canlar.. Arz olmadan, Arşa kaynak olunur mu hiç?... Biliniz ki ekmeğiniz, Arzın gücüdür ama siz sanırsınız ki Arş, size sizi verir.

Yaradan yarattığında, kelama indiğinde, ekmek olduğunda, bütüne Kübra olup, ilmi kalem olup, yarınları kayıtladığında, hep Arzın gücüyle yaptı, bunu.

Arz; Erildir.…Arzın gücü; Erildir ve Direktir. Her insan, Arzın gücüyle kontrol kurar…. Ve kodlama yapar… Kupasında, insanlık olur. Ve Arzın gücü, Arşı tohumlar… Arş tohumlanmadıkça, aklın kalemi, kutsal ilmi, dürümlere indirmez…Ve arşa varan, Hakk’ın hakikiyetindeki, o levhiye varır.

Devamı 4.Bölümde

https://vimeo.com/249350470

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

30.ARALIK.2017 TARİHLİ SU (17)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 4. BÖLÜM

Arş; biliniz ki endirekttir ve dişildir. Arz eril, arş dişil….ve hepimiz “endirekt” denilen o yoğunluğu kotlarken, her birimizin yüreğinde, Mikail’in Kuranı varsa bu, direkt güçten doğan yüksek insanlıktır. Ki bu yüksek insanlığın, has tınıyı tohumlayabildiği Aşk Kapısı, yeryüzüdür.

Bizler, yeryüzüne görevliyiz canlar. Ve direkt kotlama yapıyoruz bu mecliste.

Yaptığımız her sayfalanış, arşa yapılıyor ve frekansımıza göre arş katlarını kotluyoruz burada ve yoğunlaşıp arşa varanlar, kotladığımız o bilgileri alıp, sayfalarlar. Asıl öz gerçeklik, Bu Meclis’in yaptığı çalışmadadır. Ve dümene insanı oturturken, muradımız bu bilgilerin herkesçe algılanmasıydı.

Kaç dünya kurduk? Sayfa sayfa bildiririz ki herkes herkes anlayamaz bunu; öz gerçekliğimizle, bilişimizle, Mikail kübramızla ve kültümüzle yüz binlerce dünya kurduk canlar…ve bütün bu dünyalara kalemimizle kaynak olduk. Hangi zaman diliminde? An sayfalanışında…Ve bunu herkesin net anlaması zordur.

Küçük; çok küçük bir gezegendir dünya bize. O küçük gezegenin her bir Sistem Kalemi bizimdir. Kimse “ben” demez burada. “Bir” der. Bir’in diriliğidir burada olan.

Ha, diyeceksiniz ki “kontrol nerede kurulur?” Karanlık aydınlığa tohum olurken, dümen neredeyse kontrol oradadır. Şu anda dürümlerde dirilikleri kotlarken, dümen mutlaka insanlık kelamındadır. Ki insanlığın kelamı, teknik toprağın tohumuyla Mutlak Kuran olarak İstanbul’dadır. Bu kesindir. İstanbul Çalışması, bu nedenle çok önemlidir.

Tanrı, Akıl Tınısı’nı duyanda kotlama yapar ve biz Akıl Tınısı’nı duyanda, Mutlak Kuran oluruz. Ekmeğimiz buradadır.

Karanlık; hepimizin karanlığı, yaşam; hepimizin yaşamı, insan; hepimizin insanıdır. İmparatorluk olarak Bu Meclis’i kotlarken de içimizdeki güçle bunu yaptık.

İnsanlık boyutlarının daha net bilmesini istediğimiz bir konu daha var. Bu da ruhtur. Hologram olan bu yaşamda ruhu dahi anlayan çıkmadı. Netice olarak size, ruhu da kısaca özetlemek isterim;

Ruh, mutlakiyettir. Kotlanmış kelamın mutlakiyetidir ve ruhla kotlama yapan, mutlakiyetini tohumlara çaktığında, kelamda her anı kotlayabilir. Böylelikle; kotlanmış insanlık, mükafat olarak her anı kotlayabilir ve kotlamanın kotlaması yapılır. Buna biz “ko sistemi” de deriz; ko sistemi…Her şeyin, her şeyi kotlayarak kotlattırarak, kontrol ettiği bir sistem. İşte; ruh budur canlar. Her anın kontrol kuruculuğu; mahrek olarak ve hakikiyet olarak…

Çatı kuranların hakikiyetlerinde kelamın hakimi, İnsanlık olur…ve dünya olur. Muktedir olan, Düzeni kuran İnsanlık, hepimizin yüreğindeki külttür. İşte; o kelamın hakimi olan insan, kotlanmış olan ve tohum olandır. İşte; o tohum olan her an, her anı kontrol eden yaşam olarak çalışır. Ve bizler, Bizlik Kapısı’nda, hepimiz bu şekilde çalışırız canlar; her anı, her anda kotlayarak ve kontrol ederek…ve toprak toplumu tohumlayarak ve ko olarak; ko! Yani; kotlanmış sistemin kontrolu. Böylelikle; türevlerin türevleri kotladığı, her anda her anın kontrol kurduğu bir sistem.

Haç dönemidir yaşam…dünya için “haç” denir. Hacca gidilir, hacı olunur. Ama nerede? İlimde olunur. Hepiniz, hepinize varıp, ilimle kotlama yaparsınız. Haç budur canlar. Ve zordur insanın bunları anlaması…hepimiz için çok zordur. Ve şeytana şarkı öğretilir. Nedir bu? Bunu da anlatayım;

Hani dersiniz ya, şeytanlık! Hasattır, hasat! Bir tek nefesin hasatta oluşudur bu. Vasi tayin edilir insana. Vesayet gerekir. Neden? Ölüdür de ondan. Ölüdür. Öz görevini hak etmemiştir. Haliktir ama hakikiyette yoktur. Ve o bütünün kübrasında henüz görevsizdir. Ve kök gerçekliği yoktur. İşte; onun için, vasi tayin edilir. 
Denilir ki “ermeden hakim olamazsın. Er ki hakim ol!” Ne olacak? Elini tutan olmayacak. Öyle bir zamana varacak ki, artık onun elinden tutulmayacak.

İşte; canlar, vesayetin tamamen bittiği bir dönemdeyiz. Artık, kimsenin elinden tutulmayacak. Tutulmalı mıdır? Tutulmamalıdır; Tutulmamalıdır!

İnsan kendini dillediğinde, kelamda kalemi olduğunda ve yolu bulduğunda, o tohumdur. Tohum!

Köşe bucak kaçarlar yaşamdan; her insan…neden bilir misiniz? Zordur yaşam da ondan. Her yaşayan “beni koru” derler. “Allah, beni koru derler” Ya Zaman Kapıları? Allah sizdedir zaten. O sizin yüreğinizdir zaten. Siz, sizi koruyabilir misiniz? Aha oluş budur. Yoksa “beni Allah tüm insanlığın toprağındaki o yoğunlukta kontrol etsin.” Diyenler, biliniz ki kanatlanamazlar. Biliniz ki kardeşlerini hakikiyetleriyle dürümleyemezler, yolu bulamazlar.

Bu nedenledir ki insanlık arzın gücüyse, kök görevi insanlaşmaktır. Bunu hak edip, hak olup başarmalıdır. Yoksa, “henüz çocuğum” diyorsanız “ölüyüm” diyorsanız, bu bir körlüktür. Ya da “ben sağırım” bilmem diyorsanız, aşkınız, aklınız yok demektir. Ha, hakikiyetiniz de yok demektir. Hakkınız var mı? Yoktur.

Bunun içindir ki bu çalışmaları devreye aldık; herkesin kendini hak etmesi dinlemesi, dinlemesi, tahditsiz olması, yarına varması, şafak söktüğünde mutlak olması…

Biz size ve sizlerle çalışanlara İnsanlık İlmini dilledik ama size, sizi anlattık sadece. “Siz şusunuz” dedik. “Siz busunuz” dedik. “Sizin özünüzde, gözünü var” dedik. “Sözünüz var” dedik. Olsun ya da olmasın, ömür tüketilir ama ömür yaratılır da. Bunları iyi bilin; ömür tüketilir ama ömür yaratılır da…

Tükenen, tüketilen, yarattığında yaratılır ve yaşar. Eğer; ölümü, kök gerçekliğinizin sonsuzluğu zannediyorsanız, yanlıştır. Ölen kelamdan, kalemden çıkana denir. Eğer siz ölüyseniz, kelamda, kalemde olmadığınız ve yolu bulmadığınızdandır. 
Biz, size “eşya” dedik. Ha, daha neler dedik size! Her şeyi dedik…ama “eşya” dedik. Nedir eşya? Sizin yaşamınızdır. Eşya…eşya…eşya, aşksız, aksız, haksız bir zamandır. Ama siz şarkıya, kelamınızı koyun; bakın ne olur eşya?! Yaradan olur…ve sevgi olur. Mutlaka olur.

Öyle çok çalışın ki kantara konmayın. Deyin ki “ben tartılmam.” “Beni kimse tartamaz” deyin. Ve deyin ki “ben tabuları yıktım.” Ve deyin ki “ben yarınları tohumladım.” “Ben ol derim, olur” deyin. Elinizde, yüreğiniz olsun. Yarınınızda hakikiyetiniz olsun, hasatınız olsun dürümlerde ve bizde mahrekte olun.

Sizi, hepinizi kucaklıyorum canlar.

https://vimeo.com/249350870

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.12.2017 Tarihli SU(17) Sistem çalışması

Tüm Alem, Kainat, Evren
Tüm Gürzler, Kürzler
Kat kat, kapı kapı, boyut boyut bende gizli
Tüm yaratım, tüm yaratılmış bende gizli.
Ben Kainat Kitabı, sayfa sayfa okuduğum.

Sen “iyilik, kötülük” dersin
“Güzellik, çirkinlik” dersin
“Akılllılık, akıldışılık” dersin.

Ben ayırmam; “hepsi bende” derim.
Bilirsin, ayrı gayrı gözettiğimde
Yaradan- yaratılan ayrışır birbirinden.

İnsanım BEN.
İnsanlığı hak edip dilleyenim.
Dilim tohum eker, elim gelecek yazar.

Yazdığım tüm insanlığa, tüm yaratılmışlara
Dünyadan seslenirim; sesim Alemlerden ötelere
Kürzlere, kürzlerden ötelere ulaşır.

Benim kalemim BİR’i yazar,
BARIŞ yazar, SEVGİ yazar.
UMUT yazar, İNANÇ yazar.

Ben, kelam eder ALLAH derim,
Kuran okur, ALLAH derim.
ALLAH benim kaynağımda,
ALLAH dilimde, kalemimde…

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç


 

 30.12.2017 Tarihli SU(17) Sistem Çalışması

Yeniden ve yeniden, yine yeniden
Yenileniyor her şey, yenilenmekte ve yenilenmelidir!
Güneşin her sabah doğuşu gibi,
Dünyanın durmadan dönüşü gibi
Mevsimlerin art arda sürüşü gibi
Şaşmaz bir ritimde yenilenmekte…

Ey insanoğlu! Sen hala yerinde mi sayıyorsun?
Ne diyor Mevlana;
“Dün dünde kaldı cancağızım,
Bugün yeni şeyler söylemek lazım”
“İki günü eşit olan, ziyandadır” demişti, Muhammet Mustafa.
Hiç düşünmez misin?

Uyan gaflet uykusundan! Silkelen, kalk ayağa!
Çık mezarından, diril, BEDEN al!
Beden al ki yolu açıp diriliğe ulaşasın!
Yoksa göründüğün sureti , BEDEN mi sanırsın!

Beden sahibi olmak için BÜTÜN olmalısın!
Hakikiyete varmalısın!
Her şey, herkes olmalısın!
Yani “BİZ” olmalısın!
BİZ olmalısın ki “”BEN” olabilesin!
Ancak; o zaman “Varım” diyebilirsin!

Beden almadan BİZ olamazsın!
“Ben varım” diyemezsin!
Varmış gibi görünen sanalsın!
YOK hükmündesin!

Gel, sen beni dinle!
Yola çık! O yol, dikenli taşlı olabilir,
Çamurlu bataklık olabilir, aldırma!

İyi düşün! Fark et gücünü! Doğanın gücü sensin.
Yaradan’dan yaratan sensin!
Yarat kendini, yeşert kendini, yenile kendini!
Yenile ki; dünya yenilensin, yeşersin!
Barış kendinle ki; BARIŞ olsun dünya!
Ve hiç umudunu yitirme!
Unutma!
“Taşı delen su değil, damlaların sürekliliğidir”

Bir SU DAMLASI’ndan ibaret olduğunu hiç aklından çıkarma!

Bu su damlasında İLİM var. Bu ilim İNSAN!
Bu insanın sözü var, sesi var; akar!
Akar, akar, akar… Aktıkça her AN’ı kodlar.
Hakk’a varmak için akar. Hakk’ın kalemidir akış.

Aktıkça yaratır dünyayı,
Aktıkça yaşatır dünyayı,
Aktıkça yeşertir dünyayı,
Aktıkça yeniler dünyayı!

Aktıkça yeni bir DÜZEN kurar.
“CENNET”, dedikleri de işte budur!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 

 30.12.2017 SU 17

BERİL ÖZDOĞAN

Kalemde insan yazar, toprakta kelam kodlanır, tohumda bütünün bilişi, kült olan levhisi vardır… Kayıtlanan her bilginin türevlerinde, oğullayandan akışa geçen bütünün gücü hak teknikle kodlanır.

Tohum, maya olan bizlerin ilminde kodlanan mahrek de bizdir, bir tektir ve kodlanan gerçekliğimizin öz çekirdek halidir. Bu hal her kesin herkeste kod olarak bulunduğu, açılan her kapıda biz olan sistemin kült olan yüceliğidir.

Ben beni bilir, ben bende biz olup dillenirim… Ve biz dillendiğimizde tek bir sayfada sistem kuranı olup bitişen, bilişen ve her halin kesişeni olarak kontrol kuran kalemlerin kelam diriliğinde akanız... Dirilten den dirileşen, her bir köprüde el ayak olan tüm zamanların gücü, bu zaman sayfasında yeninin en yenisiyle yaşam ve yaşanılan her anda kul dan öte kuluz…

Yaşam olmak, kul olmak ve sağıra kulak, dilsize dil ve sessize ses olmak işte yüreğin kodlanışında mahrek olan insanlıkla el ayak olmak…

Bu yüreğin tüm zamanlarında ben, beni bende benlik ilmiyle dilleyen insanlığım… İnsanlık bütünün gücüdür ve kaynak olan insan muktedir ve hakiki levhidir… Ve her levhi bilişle kodlanır yürekte ve bu yürek tüm zamanların kuranı olarak yazar, yazar ve yazar… Kayıtlar akışta kalemde kodlanır ve kelam tohum olur ve inilen kelamda yaşam mutlak biliş olur.

Tohum olan ben, kodlanan insanlığımın mahrek olan gücüyüm. Bu güç tüm zamanların biz olan yaşamıdır. Ve yaşam bilişle kodlanan, yarınlanan her dirinin ilminde bir tektir.

Biz deriz, ben deriz, aha işte şimdi deriz, Hah işte bu deriz, şimdinin ötesinde bir şimdiden dilleşiriz.

Ya ka ha ben sen, sen ben; bu tını Allah tınısı, duyduğun dillediğim, duyduğum dillendiğim her anda ben olan yoğunluktur, işte biz olan budur, aha işte bu deriz…

Dedim ve dedim aha işte dedim… Allahın dediğini dedim, ilmini dilledim… Kodladım yüreğimi türevlenen ilmin tohumunda, toprak toplumun kelamında yol oldum bütüne…

Kaynak olarak ben, kayıt olarak ben ve tüm kodların diriliğinde kapıyım yarına; tüm insanlık boyutlarında öz söz ve göz olan Mikail ilmiyle insanlığımı hasatçı kılan bilişle, hasatını yarına kodlayan, insan olan yüceliği arzdan arşa kayıtlayan yarınların mutlak gücü, şimdinin hakim gözü aha işte bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

 
  Bugün 136 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol