Birlik İlmi
  TESLİMİYET
 

TESLİMİYET

Hüseyin Akdağ

Şimdi siz okuduğunuzu sanıyorsunuz beni ? okuduğunuz kısmı değil de.. beni kısmı gerçek ve değildi.. çünkü okuduğunuz ben.. bana dair değil.. kendinize dairdi.. yani okuduğunuz şu an.. kendinizdi.. ve bir o kadar.. bendi.. ve siz dinliyor OL’duğunuzu sanmaktaydınız BİZ’i.. değil ve öyleydi.. çünkü dinlediğiniz aslında.. kendinizdi.. her birinizin dinlediği.. ve birbirimizde yankılanarak dönen o şeyin toplamıyla birleştiğinde.. Kendimizdi.. Şu an bulunduğumuz ortamda.. Bulunduğumuz ? Yok mu sanıyorsunuz orada beni ? yani yok mu sanıyorsunuz orada kendinizi ? Oradayım ki.. ve dinlemekteyim sizi.. yani kendimi.. tıpkı sizin şu an dinlemekte OL’duğunuz gibi.. ve bu inanın çok keyifli.. Şu an duyabiliyorum her birinizdeki kendimi.. O kadar ki.. Şu AN orada OL’duğuma yemin edebilirim ve tüm varlığımla hissediyorum siz de bundan öyle eminsiniz ki.. Kemanımı duyabiliyor musunuz ? Ya şarkılarımı ? Hangi zamandan taşıp oraya kadar geldiğini ? Yani duyabiliyor musunuz onu diyorum.. Bendeki sizi.. Sizdeki beni ? Korkularınızı duyabiliyor musunuz ? ben duyuyorum.. çünkü korkularınız korkularım.. ve korkularım.. korkularınız.. peki duyabiliyor musunuz sevgimi.. şu an genziniz ve göğsünüz yandı değil mi.. Birkaç kişinin.. hatta üç kişinin karnı.. Şu an herkes o üç kişiyi merak etti.. sanki o üç kişi de bizim içimizdeki üç parçadan başkasıymış gibi.. hepimizin üç parçası karnındakiydi ve y’Andı.. ve kim bilir neydi hikayesi.. Şu an gözlerinizdeyim.. bakıyorum.. neler görüyorum.. yazılar görüyorum.. çarpan kalpler.. alınıp verilen nefesler.. damarları dolaşan kan falan var.. orada bir yerlerde.. belki bir çocuk.. biraz şımarmış.. hatta biraz haddini aşmış.. ve öyle derin bir sevgiyle boyunlara sarılmış.. öyle ki.. kimse o kısma değil.. herkes yükselen balona takılmış.. ve herkes de hep orada OL’abileceğinin farkına varmış.. yani aşağıyı falan umursamamış.. yükselmekte kalmış.. kalmış.. kalmış.. Orada neden OL’madığımı çok sordum kendime.. Teslimiyet dediğim günden beri konum.. Öyle hikayeler yaşadım ki.. yaratıl’AN eş zamanlılıklar içinde.. Teslimiyet dedi bana her şey.. Teslim OL.. sen her yerdesin ve her şeydesin.. ve sen bir HİÇ’sin.. Hatırlamadın mı ? Hatırladım.. Şimdi AN’ladım.. hatta şimdi.. hatta o demindi.. şimdi yani.. Ben şu an kimim diye sordum kendime.. Bir sürü cevap geldi.. ve bir AN ürktüm gibi.. Ne mi OL’dum ? Sen OL’dum.. Dün gece evde yaşanan kavgayı düşündüm.. son kurduğum cümleyi düşündüm.. OL’masa da OL’urdu.. Sen OL’dum.. annemi düşündüm.. belki de O’na haksızlık ediyordum.. Sonra sen OL’dum.. şu herifi biraz kaale almalıydım belki.. benim kadar derin değildi.. yine de işe yaradığı yerler OL’muyor değildi.. ve sen OL’dum.. yalnızlığı düşündüm.. Sen OL’dum.. oğlumu düşündüm.. ne haltlar yiyecekti merak ettim.. O’nun için bir şeyler yapmak istedim.. Tanrıya meydan okurcasına.. Sen OL’dum.. yetersizliğimi düşündüm.. Sen OL’dum.. çok fenayım dedim.. Sen OL’dum ne kadar güçlü OL’duğumu bir kez daha hatırladım.. ve Sen OL’dum bir AN hastalığım dedim.. İyileşmeliyim.. Sen OL’dum takıntılarımı hatırladım.. Bir aynaya bakmalıydım.. ve Sen OL’dum acaba gördü mü dedim.. Sen OL’dum onu bir daha aramayacağım dedim.. çok kalbimi kırdı.. ve Sen OL’dum.. çok şanslıyım dedim.. Sen OL’dum kendimi çok yaşlı hissettim.. Sen OL’dum saçımı bir tarayaydım keşke dedim.. Sen OL’dum.. şu renk giyseydim daha iyiydi dedim.. Sen OL’dum bir akışa giresim var ki dedim.. sanki daha önce Ali’nin devesindeydim.. ve Sen OL’dum ne kadar aptalım dedim.. Sen OL’dum kendimi çok aşık OL’unası hissettim.. Sen OL’dum kadınlığımla şu kavgamı bitirmeliyim dedim.. Sen OL’dum.. erkekliği merak ettim.. Sen OL’dum kim bu manyak dedim.. zira hiç iştirak etmemiştim.. derken bir sessizlik OL’dum.. gezindim.. Sonra Ölüm OL’dum.. Sonra Dirilme OL’dum.. Sonra karanlık OL’dum.. Işık OL’dum.. Güneş OL’dum.. Apollon OL’dum.. Sanat saçtım.. Athena OL’dum.. okumu fırlattım.. tam da sana.. hissettin mi ? ve Hera OL’dum.. kıskançlığımdan çıldırdım.. Zeus OL’dum yine aldattım dayanamadım.. Afrodit OL’dum aşk saçtım.. Hades OL’dum.. karanlığı sardım.. Hermes OL’dum.. haberler uçurdum.. Ya Allah bismillah dediniz ki ben duydum.. Hepinizde BEN OL’dum.. ve bende sizi doğurdum.. ve siz hepsiydiniz ki ben de siz OL’urdum.. Yürüyorum dedim kendi kendime.. yürüdüm.. üşüdüm dedim.. üşüdüm.. görünürüm dedim.. göründüm.. Tüm zamanlar OL’dum.. tüm bedenlerde.. Bir OL’dum.. hissettiniz mi demin.. hepinize dokundum.. duydunuz mu ? ben duydum.. ve o zaman görür OL’dum.. şarşırtayım derken şaşırmış bulundum.. ötesinde şaşkınlığımda şaşkınlığı doğurdum.. çünkü OL’dum.. Bırakıyorum derken tuttuklarımız.. açığım derken sakladıklarımız.. Alnım açık derken utandıklarımız.. hepsi OL’dum.. OL’dunuz.. OL’uyoruz.. paylaşıyorum şimdi.. korktunuz mu ? Yapışır diye.. Timüsümüze mi vuraydık ki yapışmasın.. İşe çıkmış bir transeksüelin çantasındaki prezarvatif OL’duğumuzu düşünsek ne anlam ifade eder bizim için acaba hayat ? komik OL’urdu herhalde.. pek saygın değil.. yine burada OL’ur muyduk ki ? Yine bu koltuklarda oturabilir miydik böyle ? Gülümseyebilir miydik böyle yüreklere ? Peki bu engel OL’ur muydu kullanılmışından OL’saydık bile ? Kirli OL’an neydi ? Temiz OL’an ne ? Ne saftı ? Ne değildi ? Ne zaman güzeldik biz ? ne zaman çirkin ve ne güzeldi ne çirkin ? Hangimiz değildi güzel bunu kim itiraf edebilirdi ? ve hangimizdi çirkin ? bunu kim söyleyebilirdi ? ve güzel kimdi ? ve ne kadarı için yeterli OL’abilirdi.. Dostoyevski’nin budalası aklıma geldi.. oradaki ippolit karakteri.. google’dan kontrol ettim doğru hatırlamışım ve akışım kesilmedi.. akışta yazıyorum.. kimi arkadaşlarım var benim.. akışlarını planlıyorlar.. ve ben onlara takılmıyorum.. belki takılıyorum.. buna da takılmıyorum.. bakın hala konuşuyorum.. ve hiç kurulmayacak cümlelerde ÖZ OL’up dökülüyorum.. Ses gidiyor.. görüntü gidiyor.. ve tüm duygu kalıntıları.. geriye BEN kalıyorum.. ve siz.. dahası.. sadece siz kalıyorsunuz.. ben sadece sizden size gelene iletken OL’uyorum.. ve kafanızı karıştıdığımı düşünüyor keyifleniyorum.. çünkü öyle diyor ki kalbim.. karış.. durulursun.. ve duruluyorum.. yani size.. BİZ’e duruluşumuzu doğuruyorum.. rahmimi sevgiyle kucaklıyorum.. sancımı azaltmıyor bu belki.. bununla birlikte.. dayanıyorum.. ve doğumumu gerçekleştiriyorum.. nur topu gibi benlerimiz OL’du ben görüyorum.. Ya siz ? hadi ellerinizi karnınıza koyun.. hadiyin şimdi.. çekinmeyin.. koymayanlar için şu an ellerimi uzatıyorum.. ne hissediyorsunuz ? Hadi kapayın gözlerinizi.. Hadi şimdi.. ne var orada.. bence bir doğum var.. ve izin veriyorum.. sırf sizin izniniz için.. sizi bu kadar seviyorum ve bunda çok ciddiyim.. ve siz şu an bunu hissediyorsunuz.. ve bir nehir dökülüyor şu an kalbinizden göğsünüze.. ve tüm vücudunuza yayılıyor şimdi.. sarıyor sizi sevgiyle.. ben oradayım siz de buradasınız zaten.. benim evimde.. ve ben oradayım.. Kadıköy’de.. bu titreşimi koruyabildiğimiz müddetçe.. inanın her şey.. bizimle.. Teslimiyet.. tüm ışıklar sönüp yerini.. sevgi.. absürd.. delice.. ve coşkulu.. tutkulu.. ve cesur.. ve cüretkar.. ve zarif.. alabildiğinde.. etkilendik..ve bu her şey için yeterli.. sonsuz sevgiler.. sonsuz hikayelerde.. Sizi seven Hüs’O

 
  Bugün 129 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol