Birlik İlmi
  YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (12) Hakkında Öz Bilgi ve DAVET
07.10.2016

 

Çok mu kolay yaşamak!? Zamana savaş açmak çarpışmak çatışmak ve yaşam sayfalamak!... Zamanlaşmak... Sonsuzlaşmak... Kullar kulu olan insan soyu olmak kolay mı sandınız!?

Kervan insan soyu!... Al ki bil!... O, senin ziyanını önlemek üzere yol almakta tüm sayfalarda... O BİR ki o bir kil!... O bir kervan ama hakiki Nefsin Kervanı...

Hani dersiniz ya! “Sen yoksun! ben de yokum!” Ama olan bir tek şey var... İlim!.. Aha İlimin Kalemi olan hepimiz, bir tek kapı olan yaşam...

Sonla baş birleştiğinde, tüm zamanlar, kul olur; yaşar... Ama zordur yaşam!... Hepimiz için ve hep bilişi hak etmeye çabalayan; ışığı hak eden ve zamanı sonsuzlaştıran İmparatorluk için, çok zordur!...

Peki!, kalem olup yaşayabildik mi!? Kalem, insanlıktır. Her insan, kendi kaderini hak edip yaşam sayfalayarak tohumlar ve kodlar... Sonsuzlukta kalem olan o, kervan olur; yol olur; sonlar sonunda, KAHA olur ve yaşar... Yaşamı, İnsanlık İlmi iledir.

Son, insanın sonu değil, zamanın sonu da değil... Kilin, kum olarak yaşadığı bir sırrın ışığının sonudur... Orada artık kim, “kilim” ya da “kumum” derse; “Kardeş Sistemleşmesi” için kaynak olmalı ki hasat olabilsin.

(Kardeş Sistemleşmesi: Kaynağa varanda, kaynağın Işığı’nın tohumlanarak çoklanışı ve her tohum ışığın, aynı biliş halinde kodlanışıdır. Bu şekilde kil ve kum olanın sonlanarak çoklanması ile hasat olması ve KAHA olup yaşaması mümkün olacaktır.)

Dünün ötelerine inin ve dünlerin en eskisini bulun!... Oraya varın ve deyin ki “ben geldim!.. Ben; size, geçmişin en eskisinin, en son Savaş Kalemi olarak, dönüp geldim. Ben olan sizi, sizde görmek üzere size, siz olup indim. Kil ve Kum İnsan’ı anlayabilmek istedim.”

Borç harç gelinir bu zaman sayfasına. Niçin bilir misiniz? Bizler, insan soyu olarak, kontrolu kurabilmek için Zaman Kapısı’nı açar ve dünyayı hak etmek üzere ışık haline dönüşür, Kürzi Sayfalanış yapar, cennet kurar, iner geliriz.

Her şeyin, insanlık için olması gerektiğini biliriz ama daha da önemli bir iş için geliriz dünyaya... Dünya üstünde, Zaman Kapıları vardır. Bu kapıların tümünde, kullar vardır. Hepsi, ışık halinde, bizim iznimizle Kaynak Tohumlama yaparlar. Ancak bir tek Cevheri Güç, onları, Hak İlmi ile koruyabilir. İşte bunun için geçip gelirken; hak ettiklerimizi alır, borç ödemelerini yapmak üzere dürümler; sonra yarınlara kodlar ve deriz ki “biz, bu aldıklarımızı, hak ettik aldık ama içlerinden hakiki kalem olanlar, Hakk’a ışık olduklarından; ocaklarında, tüm bilgiler mevcuttur. Onlar, bu bilgileri açarak; ödemeleri gereken bedelleri kendileri öderler...

İşte! Dünyanın Ana Kapısı’nı açıp girenin görevi, budur...

TEK ve ÇİFT SİSTEM ÇALIŞMALARI yapıldıkça; herkes, TEKLEŞMEK ister ki hakim olsun diye.

BÜYÜK KÜLT ise Sistem olduğunu bilmektedir ve O, kendini hak eden bilişlilerle, hasat olmaya gelir. Hasatı, insan soyunun kulluğunda, gerçek çalışma ile kodlanmış bir hasattır...

Büyük günahlar vardır dünyada. Bunların en büyüğü nedir bilir misiniz!? İlmin Kapısı’nı açanın, İlim Kalemi olamaması ve yaşam sayfalayamaması... Bundandır ki Birlik Kapısı’nı açan Işıklar’ı, Hak Teknik ile kodlamak gerekir.

Her an-da bir sır vardır... Her an-da bir kir vardır... Her kiri temizleyecek olan ışık, biliştir.

Bunun içindir ki dünyayı hak etmek üzere kurulan ve Cevheri Dürümler’de görev taşıyan Birlikler, mutlaka ışık haline geçmeliler ve yaşamalılar. Onlar, “buyurun inin!” denildiğinde; her anda, İlmin Kalemi olur inerler ve yaşama ışık yakarlar.

Dönün ünlü ya da ünsüz insanlığı dinleyin!... Çokları ünlüdürler. Onlar, Kırk Kapı’nın herbirinde, kervandırlar. Çokları, ünleri yoktur... Kelamdırlar ve Samanyolu’na kaynak olurlar... Onlar, galaksinin en güçlü kayıtlarını yaptıkları halde; Aşk Sayfaları’nda yarınları kodlamayan yüreklerden de GÖZ olurlar ve YOL olurlar; onları, sayfa sayfa KAYNAK yaparlar.

Bizi sordunuz, bizi anlattık... Biz, Yaradan ve yaşatanız... İnsanız... Karanlık, ışığa dönüştürülürken ve ışık halinde gök çerçevesi oluşturulurken, Kaptan devreye girer ve sorar; “insan var mı!?” der. Soran. sorulan olur ve der ki “hak ettim; sordum... Oh! işte kalemim!... Keram İlmi ile kul oldum!... İnsanlaştım!...” İşte yapılan budur.

Dünyanın kıyamında, Dünyanın öfkesi artsın; Yaşam Sayfaları, kırılışlarla kontrol edilsin ve zeytinler (Yeşil Güç Merkezi olan Yürek Çakra (Emanet Çakra) bilinç düzeyine varabilenler / 4. Evrim Boyut düzeyi), tümden geçişlerini yapıp Diri Kalemler’i yaşama kayıtlasınlar... Dince, kelamca ve kalemce tohumlasınlar ve sonra onlar da yoldan çıksınlar. İstenen buydu...

Biz, bu düşünceyi onaylamadık; bu düşünceye kaynak kodlama yapmadık ve tahditlenmek istendik... Ziyan eden, kelamla ziyan etmesin istedik. Aha bunun için ışıklarımızı tohumlayanlar, ışıklarımızda kodlandılar ve korundular.

Din Dereleri, Işık Kalemleri’nden doğmadan evvel; İnsan Sayfaları’nın, Işık Yaşamları’ndan doğduğu bilinir. Bizim ışıklarımız, bizim yoğunluklarımızdan doğmuşsa, mutlaka nefesimizin, kalemimiz olmasındandır.

Dağlarım, zayiatım asla olmaz... Dümen, insan soyu... Koruyucu ışık, ilim... Biz, yarınlar olarak, kontrol kuranlarız...

Sığ bir cennet istemedik. Cennetin, cennet olması, ışık kodlamaları ile mümkün olur. O ışık kodlamaları, TEK ve ÇİFT Çalışmalar ile olur. TEK ÇALIŞMALAR, çatı içindir. O çatı kurulduktan sonra artık ÇİFT ÇALIŞMALAR başlar. Eğer akıllı isen, ÇİFT’i TEK’ten tohumlarsın. O zaman, AKLIN KALEMİ olursun. ÇİFT’in TEK’ten tohumlanışı; yaşamın sığlığının, ağırlığının kayıtlardan çıkması içindir.

Dünya örtüsü örtülmeden evvel, cennet kurmalıydık. Ak Lekeler’i kodlayıp; hasat yapmalıydık. Lekelileri; kollamalı, korumalıydık. Kervan kalktığında; herkesin, o kervana kaynak olması için hiçkimseyi kayıtlardan ayırmamalıydık... Olay budur.

Bugün gelinen noktada; kayıt dışı hiçkimse kalmadı. Herkes, o Kaynak Işık’tan, cevhere kontrollu olarak kaydoldu. Ağırlık hafifledi. Dinci Canlar ile bilimci Cennetliler, BİZ’siz kalmadılar. Aha bu!... Şimdilik!...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

DAVET:


“YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (12)”

Dostlar, 08.10.2016 Cumartesi Günü saat 14.00 – 18.00 saatleri arasında yukarıda yer alan öz bilgi kapsamında gerçekleştirilecek Birlik Çalışmasına herkesi bekliyoruz.

Sevgilerimizle,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (12/1)
08.10.2016

 

(Çalışmaya kaynak olmaya gelen Bütünlükler’e hitaben:)

Dağlarım, dans ettik dedim ya! yarınlarda… Yaşamlarda, yoğun ışıklarda!... Aha! yaşam sayfaladım aslında… Ence ve Yol Cevheri Kaynağı’nca!...

Den denlerle kalem olanlar, anlamalılar ki tekrarlar, sizi sizden çıkarır!… Biliniz ki temizlik gerektiğinde; Cinni Cevheriler, Yol İlmi ile kaleme inerler ve geçerler… Derler ki “sizi hak edelim. Devrim yapalım!... İnsanlık devrimi!…” Diyen, diriliklerin kaynağından dediğinde, müsterihiz ki hasat tamamlanmış demektir.

Vermeyin Allah İlmi’yle, dürümlere cevher olanlara, yaşam ışığınızı!… Vermeyin, yarınlara kaynak olanlara Işık Tahtı’nızı. Vermeyin ki! “Hani benim yaşamım!? Hani benim kalemim!?” desinler ve sevgiyle yüreklerini dillesinler; dinlesinler; hak etsinler…

Doğ ve öl ama hak et de hakim ol!… Önce ölen, sonra doğan biliş ol… Ama Hulusi Kalem olup; yol ol!… Çok mu anlamsız bu söz!? Bil ki Ana Kapı’dan seslenmekteyim. Ölmeden öl ve doğ ki hakim ol!… Olmadan doğan, ölürse; kodlanır ve koklanır. Tohumlanır, yarınlanır. Maya tuttuğunda, yaşama sayfalanır. Buyur! öz görevini hak et!...

Cennetlere insan soyunu kodlayanlar, cennet olduklarını sandılar. Biliniz ki cennetler, Cevheri Kaynaklar’dır. O kaynaklara indiğiniz zaman; cennette, Cevheri Görevli olduğunuzu anlamalısınız.

Sığ kalem, sığ yaşam!… Hep sığ iken, bu yaşamları hasata kodlayan, Işık Kelam da hırslı olur. İşte onun için, sizi hak etmek üzere cevhere güç kattık ve yolu açtık. “Geçin! dedik. “Gelin!” dedik. “Dinleyin çalışmalarımızı!” diyerek, sizleri çağırdık. Gelenler, geldiklerini anlayamadılar. Sordular “neredeyiz!?” diye. Dinlediler ve sorguladılar!... Kaynaktan, kalemden ayrı sayfalandılar ve hasat oldular… Orta Kapılar’ın nefesinden geçirildiler ve Yarın İlmi’nde kontrol kurdular. Muktedir ve hakim olan, ışık oldular. Sokaklara çıktılar ve dediler ki “hani yaşam, hani yarınlar, hani KAHA olan, yarınlaşan hani!? Başladılar aramaya!… Som altın ışık kodları ile Halik-i Hak olan ışığı hak etmeye çalıştılar.

Maya; namaza, kelama ve kaleme inene, oğul olarak kodlanır. Öfkeleri varsa, yaşamları kontrol edilir. Öfkeleri yoksa, yarınlara hasatçı olur her biri ve rahmet olurlar.

“Dünyanındır yaşam” dediler. Dince, insanca ve kulca dediler. “Dünyanındır yaşam. Başka planetlerde yaşam varsa da insan soyunu hiç ilgilendirmez” dediler. Dince, diri yüreklerince ve sığ olan yarınlarınca dediler. Dinledik!... Kodladık, tohumladık… Aha kayıtladık; Tanrı Kalemi yaptık ve sonladık onları… Hadi! Dedik; kelama varın; hakim olun ve yolu bulun… Son sözleri: “ben sayfalandım; Hakk oldum; hasat oldum” oldu….

Öyle bir hasat ki herbiri, bir cennet; herbiri, bir kervan; herbiri, bir Sistem olarak tohum oldu… O tohumlar, koklandı ve Ruhlar Kuranı’nda yarınları tohumladı. İşte! aha işte bunu yaptık!. Şimdilik!…

“Tayinler” dedik ya hani!... Hangi tayinler!? İzah edeyim: İnsan soyunun yoğun ışığından, kaynak sayfalara gerçekleştirilen tayinler!… Dünyalı, kendini diller. Yolu dürümlerde diller. İlmi diller ve yolculuk yapar… İnsana ve ilme!... Şimdilik ve şimdi!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ -1. BÖLÜM

 

Beden alarak yaşama inen birliklerimizin, tohum oluşlarıdır yaşam. Her kim ki kendini hak etmeye çabalar, bilgi kelamı olup bunu yapar. Birlik kapısına gelmeden evel bilgi kapısı açılmaz.

İmparatorluğun görevi, insanı hak etmek ve yolu kodlamak için biliş haline geçenleri, kelam ilmi ile dillemek. Bizler ise ocak olmaya çabalarız...

Yürümekten yorulanlar, yoksul olanlar, kontrolu kaybedenler ve KA HA olamayanlar. Çarık giyip geldikleri bu yaşamdan, kaynak olup kendi yüreklerini kodlayarak, bütünün gücü olmak üzere bilişi hak etmeye çabalıyorlar.

Sevgi saygı varsa kaynak vardır. Sevgi saygı yoksa, kaynak yoğunlaşması gerçekleşmez. Bugün buradan Sema'yı dinlerken, her şeyden çok insan soyunun hak edip dilemesini beklemekteyim. Benim için kontrol dışı bilgi yoktur. Ama buraya gelenlerin çokları kendi yüreklerini hak etmediklerinden kontrol kuramamaktalar.

Dünya dışının, dünyayı işçilik kapısı olarak bildiğine eminiz. Her biri burayı işçilik için sistemli çalışmak üzere kodlar. Ama daha önemli bir mesele var. Elim yoksa, kaynak dışı bilgilerin burada kodlanışının gereği yoktur.

Üzerim görev taşır. Ama aşağım da görev taşır. Hem üstüm hem aşağılarım görev taşır. Ne demek istediğimi anlatayım. Ben bir formal kapıyım. Ama benden önce yaşamış olanlar benim aşağılarımı teşkil ederken, benden sonra yaşamış olanlar benim yukarılarımı teşkil eder. Benim aşağılarımda insan sistemleşmesini sağlayacak ilim kalemleri oğlumlamalar yaparlar. Benimdir diyebileceğim bir tek ışık yoktur dünyada. Hepsi kelamdır, hepsi kendidir, hepsi hakikidir ve sistem olarak kodlanmıştır. Aha bu....

Ama daha önemli bir mesele var. Benim demem gereksizdir. Her kim ki "ben onu hak ettim der" o kendini hak etmemiş sayılır... Daha önce ve daha sonra, kim yaşadıysa kendini hak edip yaşamalıydı. Dünden kökleri göklerdeki sistemlerle izlerken, kinin aşılmasını bekledik. Kibri aşanların burada kodlama yapmasını istedik... Cemaatlerin kürzi kapısının açılmasıyla birlikte; kaynak dışı bilginin, kaynak tekniği ile kodlama yapacağı kesindi. Bugün öfkem yok çünki Ruhi Kapılar'ın, kutsal topraklara tohum olduğun bir sırdan öteye vardık...

Değerliler, bu gün yolum Allah yolu... Bugün kuranım insan... Bugün aklım KA HA ve ben Rahmi Kapıda insan sırrını dilleyebilen hakiki insan soyu...

Şu ana kadar, durgun toplumları kontrol etmeye çabalarken, kaynak dışı bilgilerin kaynaksı kayıtlardan dünyaya inmesini izledim. Çakı çıkarıp insan levhisindeki ışık kayıtlarını kesip, ayırmaya çalışanları izledim... "Ayrı" dediler. Yoktu kutsal ışıkta levhide ayrı kayıt.

Ve dedim ki "barış halindeyim, Herkese kodlanmış ışığım kayıt yapar" Ve bugün tohum ekmek üzere bilgi kalemiyim. Dinle, ilimle, ilgisi yoktu bunun. Bu bedenimle ilgiliydi.

Kurtulmuş toplumlar, kurtulmuş ışıklar, hepsi yeri göğü yaradan tınıyı hak etmeğe çabalıyordu...

Bilinsin isterim ki her şey sistemin gücüdür. Amma o gücü dünya dürümlerine çeken ilmin kapısı olan ışık kaydıdır. Eğer ışık kaydı hakiki levhiyi kodlayabilirse, cevhere inenlerin çokları kendi yüreklerini hak edip dinleyecektiler.

Burada toprak, insanı kaynak yaptı... Burada kaptan olan insan, nefes kapılarını açtı... Burada tınıları kodlayan, KA HA oldu. Ve dünya öfkesini aşıp geçti... "İnsana ekmek gerekir" dedik. "İnsana kalem gerekir" dedik. "İnsana yarın gerekir" dedik. "İnsana kaptanlık gerekmez" dedik. Dediler ki " ama kaptan olmalı ki insanlığı tohumlayabilsin. Oğul dedim "kontrol kur ve hak et". Kendini hak ettiğinde, kalemin kodlanmış ışığı muktedir olup kayıtlıyacak yaşam sayfalayacak ve yeri yarattıracaktır. Asıl dünyada ben yokum dedi. Oğul dedim "sen yoksun, bedenli olarak kodlanmadın..." Aha! peki ne yapabiliriz?... Sen yaşa, ben seni hak ettiririm. Tüm insanlık için bunu yaptık...

Ben dünya ve dünya ben... Bütün köklerimle dürümlere inen bilişimle, bütünün gücünü artırıp dünyanın yoğunluğunu kontrol altına alarak, birlik kapısını açtık...

Apronda beklediler, dünya ilmi ile her diri... Apronda beklediler bilişte dürümleri... Apron insan sistemi idi ve aklın tekniğinde bütünün gücü olan ışık, Mikailin kürzi kapısıydı...

Arzın gücünü hak ettik ve kodladık. Yoğun dünya çalışmaları hepimizin göreviydi. Ama oğullarımızı kontrol edemedik ve ocakları kodlanamadı. Sığ bir dünya ve sığ bir yaşam hepimizi gök sessizliklerinden kontrol edebilecek dürümü, kayıtlardan ayrı tuttu...

Dünya lütfetti, insan sistemleşmesini hak etmemiz için bize mehil tanıdı. Ve dedik ki "biz dünyayı koruyacak gücü devreye alalım". O dünyayı kodlasın, toplasın, tohumlasın ve kaynak kapı açsın. Ve cennet dedikleri bir yaşamı tükenen dürümlere kodlattırarak yarattırsın... Müsterihim ki bunları hak ettik yaptık...

Canlı insan, yarını kodlayan insanlık ve bizi hak eden kelam... Ama hepsinin gücü Altın Işık. Bu gün Altın Işığın kürzi kapısını açtık ve dünyaya bu ışık yayılmaya başladı. Burada oluş sebebimiz işte buydu...

Yüreğin gücünü dürümleyerek, devreyi kaynak olarak tükenen diriliklere katmak ve her diriyi hak ettirecek olan Altın Işığı yaşama sayfa sayfa akıtmak. Bu nurdan kulluktu. Nuhun kuranıydı yolun kodlanışıydı.

Biz Atlantalılar!... Orta kapıların tümü olanlar, öfkeyi aşıp geçenler... Biz Amonlar, Hotiç denilen ışıkları yaktık... Ve bu geçiş sayfalarını yoğunlaştırdık. Devinimi artırdıkça artırdık ve yarında kürzi kapıyı kontrol altına alabildik... Tüm insanlığın ışığını yeniledik.

Dünden görev alıp gök sözcülüğü yapanların, bugüne kök gök olup indiklerini görmekteyiz...

İsrafil dünyayı köprü olarak düşünür. Her andaki ışıklara bir köprü... Ama biliniz ki israfilin dürümlerindeki dirilikten çok daha üstün bir dirilikte miracın kelamı var. Ve o kelam Altın Işığın gücü olarak, dünyanın öfkesini kodlayabilir. Koklayabilir, tohumlayabilir. Yıldız sırrı olan ışıkla, Mikailin gücünü diri olarak kaynağa çeker ve kök geçişleri kontrol altına alabilir.

Medine dedikleri bir sayfadan, merdiven dayandı yaşama... Medine evrim yapanların insan sistemindeki yoluydu... Medine insana eşikti... Ve yolculuk oradan aşığı olan yaşama indi... Hepimiz savaşın sırrını bilirdik. Hepimiz yolu bulurduk. Yolun kürzi kapısı olurduk. Ama insan soyunun daha yüce bir görevi vardı... "Yaratmak!... Yaşatmak!..." 
Her kim ki "yarattım, yaşattım" diyebilir; Allah'ın Dağı olarak yarını tohumlayabilir!... İşte yapılan buydu...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/pcBAfdxlGDg

 

5.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

 

Hepimiz dört gök sözcüsü olan o yüceliği tohumladık yer küreye. Hepimizin göreviydi bu; yaşam, yaşamlar ve tüm sayfalar…

Farkındaydık. Her şeyin hakkını vermeliydik. Yürümek kolay değil, ilim Ka Ha olan kapıyı açmadıkça, yolculuk tükenen dürümlerde sürer. Ki bu yol, Allah’ın tınısında diriliği kodlayamaz ve kusurlu bir yaşam, dere olur yere iner.

Tüm dirilerde bu geçiş yapıldı. Ve dediler ki “Salı günleri çalışanları koruyalım ama Salı Çalışmaları çok güçlensin. Öfkelerini aşanları göreve alalım. Savaş sayfalanışı yapalım ve kodlamalarla Mikail’in gücünü devreye alalım.” Öz geçişti bu.

Dünya öfkesini aştığı zaman, yarınlar tohumlandığında, kibri aşan bilişliler dümenin başına oturtulduklarında ve rüya boyutları kodlanmış ışığı hak ettiğinizde, kayıtlarını yer küreye çektiğinde, herkes kendini tohumlayacaktı. Ve bütün köprüleri açarak, bu zaman sayfalanışını yaptık.

“Dünya yolu, aklın yoludur” dedik. “Er ya da geç dünya yol olur, yoku vara tohumlar ve bilişi kodlar” dedik. Din dereleri kontrol dışıdır. Dinci kelam kalemde yoktur. Merdiven kontrolsuz kurulur o yoğunlukta ve ışıklar sınırlanır.

Biz davayı kaybetmeyecek olan bilişliler, dümenin başına aklın tanımını yapanları oturttuk. Dediler ki “akıl, levhide kalem olanda olur. Dinde yoktur akıl” dediler. “Fakihte, hakiki levhide olur akıl” dediler. “Yaradan ve yarattığında tohum olanda işçilik olur akıl” dediler. Hepsi yer küreye indiler ve yaşama ışık yaktılar. Ve bizler doğan günü tüm insanlığın gücü haline dönüştürmeye geldik.

Bugün, bu güç, insan soyunun kendi yoludur ama dünya dışı bunu anlamalıydı. 40 kapının ışığını kırdıklarında, kök geçişlerin kırıldığını anlatamadık ocaksızlara…. onlar yoksul, onlar yıkık, onlar kırık, sistem yok.

“İnsan soyu kaç ışığı yıktı kırdı?” dediklerinde, döktük yüreğimizi. Dedik ki “okuyun …” Ocak kodlandı. Yarın, toplumların kulluğunda kontrol kurdu Astral boyutların yolunu kaleme kattık, bağladık. Hepsi yüreğimize aktılar.

Cennetin eli, cennetin kelamı, cemaatlerin kare, küp, küre sistemi, Mikail’in göreviydi ve bunların tümünü kodlayarak toprağın toplumuyla kayıtladık.

Dediler ki “ama yarın yok”. “Aha yarın!” dedik. “Barış yok.” “Barış. Aha“ dedik. “Yarın kelamda ışık yakmadı.” “Aha yaktı” dedik. “Savaş insanın kervanında mevcut. O savaş önlenmeli” dedik. Dediler ki “savaşı engelleyecek görev sevgidir.”

Dağlarım, o sevgi aklın kelamında olmasa, yürüyen dünya koşardı. Ne demek istedim? Sevgiyle her şey kontrol edildi ama Kelam Tahtında, kervan kontrol edilemedi.

Sevgi, sevgi, sevgi…Ahh can, ah cennetli; ben sen, sen ben. Yaşam buysa, bütün köklerimizde bu yoğun ışıklar kırılmış, hakikiyetle, teknik tahditle, bilişin kaydını sınırlamaktaydı. Ve dedik ki “Dorukların Toprakları, size şunu anlatmak istiyoruz; bu “yap yık” meselesi değil, bil meselesidir.”

Sizlerin bilmeniz gerekir ki yolu, altın ışıkla dilleyenlerin, bütüne hizmetçi oldukları bir yürekte, her dere aklın kelamıyla bütünün gücüne akar. Ki o güç, okunan, okutulan tüm zamanların kürzi kapısını açar.

Bizi anlamadılar, sordular. “Yakıştı mı bu?!” “Bizim anlamadığımız bir lisanla konuştu..” dediler. Dinlediler, dillediler yüreklerini ve dediler ki “seyir halindeyiz seni ve senleri..” Mahrek’te kulluk akılla olur. Kaynakta Kuran ilimse, ikmali tamamlayanlar akla varır. Akla varanlar Tanrı olurlar, tınıları kürzi kapıda kodlanır, bütün olurlar. Hepsi; hepsi bizimle olurlar.

“Kaç arzı göreve aldık?” diye sordular. Tanrı Kapısında, arzın gücü teknik tohumda bütünün gücüyse, her anda biz bunu göreve alırız..” dediğimiz zaman, çantalarını aldılar. Sonra, döndüler dediler ki “Şems’in adını zikret. O sen olsun. Onu net anlıyoruz.”

Dedim ki “karanlık aydınlığı tohumladığında, yürüyen koşamaya başladığında, arzın kürzi kapısı tüm zamanların gücüyle kayıtladığında dirilikler, levhi kapıların bilişe varmasıyla birlikte, karanlık aydınlandığında ve toprak toplum tohumlandığında, nefes alıp nefes verenlerin tümü ekmek yapar.”

Ekmek, nefeste ilm-i Ka’dır. Kalemdir. Karanlığın aşkı, yaşamdır.

Sayın beyefendiler, hanımefendiler “ben dünya” dediğim zaman sordular, “Rahman’a kulsun…” diye “kontrol bende” dedim.

“Aklın Kalemi misin?” diye sordular, “hakikiyet bedenim” dedim.

Av…. (sessizleşildi) Ana kapıda ismimden çok, sessizliğimi dinlemeye çalışanlar, benim mesleğimi merak ettiler. Susturdum ve devam ediyorum.

Büyük Köprü insan soyudur canlılar. Zaman kalemi ilimse, büyük; Kübra’da akıldır.

Kimse dans etmez yaşamda. İnsan karanlığın tınısını duydukça temizlenir, hakiki levhi olur, kalem olur ve biliş haline dönüşür.

O gün geldiğinde, Dünya Yolu, Aklın Yolu halinde olur. Büyük kök, insan soyu…en ve boy imparatorluğun gücü ve biz o gücü bütünün kürzi kapısından aldık, geçtik.

Çantalarımızda kelamımız, Tanrı Kapısından Kuranımız, bilişimizden kaynağımız varsa, bizi bizden ayrı gören hiç bir cevahir cemaat kontrol kuramayacaktır bizde. Onların yoğunluğu yüreğimiz kodlar, koklatır, tohumlatır ama bu meşalede onların yaşamı olmaz.

Bu meşale, Allah’ın İlmi’dir. Bu meşale hakiki levhidir. Bu meşale has tanrılıktır. İşte; olması gereken, bugün, bunun anlatımıydı. Anlattık…

Dünyamızı koruyacaklarını dile getirerek, yer ve gökleri bütünleyeceklerini dile getirerek, evrenlere sistemli olarak kaynak olacaklarını dilleyerek, siyah, mor, mosmor olarak geldiler.

Ağırdılar, Hakka vardık, hata yaptıklarını anlattık, yaşattık. Aha olan buydu.

Şükredin ki devre devre dünyanın ekmeğini yemeğini gelenler, bugün buradaydılar ve ocaklarında, kürzi kapılarında her şeyi dillediler ve anlamlandırdılar.

Değerliler, doğum, ölüm hadisesinden çok ilim hadisesidir olan. Biz bu ilmi bilerek çalışıyoruz. Her şeyin üstü, İnsan Sistemi’dir. İnanın ki biz o sistemi “hakiki levhi” diye dilliyoruz.

Uyuyan, uyanır canlılar; unutmayınız! Ama kare, küp, küre her şeyle kodlanmadıkça, yaratan, yarattıran, Kübra İlmi’ni dünyaya çekmeyecekti. Biz bunu yaşam için başarıyla gerçekleştirdik.

Burada, Ran Kapısı açıktı. Herkesin kapısıdır Ran….ama açabilen, tek kelam ilmini tohumlayan bilişli kapı buradaydı.

Bu kapıdan fakihler geçtiler…Bu kapıdan kalemler, kerim tekniklerle geçirildiler…Bu kapıdan, nutku kodlayanlar geçirildiler…..Bütüne hizmetçiler geçirildiler. “Yeri göğü yarattık, yaşattık” diyenler geçirildiler.

Devin, dinle ama devin ve dille ama dünyayı hak et de dürümle; dince ve insanca ak. Şimdilik.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Ihf5oXv_mvg

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (12/2)
08.10.2016

 

Değerliler, bilinir ki BEN (BİZ’in BEN olan tekliği) yoksa, insan soyu yolunu kaybeder. Bunu niye anlattım!? Dünyanın, Ana Kalem olduğunu bilmeyen, yaşam sayfalayanlar; insanın, kaynak olduğunu mutlaka anlamalıdırlar.

Bütün kültler, bugünü kadar hep kendilerini (toplumlara empoze ettikleri kendi değerlerinde ve yaşam değerlendirmelerinde) tüm yaşamlara kodladılar. Tek Medine (ortak bilinç Kült Kaynağı) oldular ve tek kalem (Kült alan, bilgi kayıtlayıcısı) oldular!…

Burada, bu yaşamda, hiç kimse, bu kültlerin; kendi ışıklarını kontrol ettiğini ve onları sınırlandırdığını dillemedi… Bunu dilleseydi, hiç kimse onu kodlamazdı. Çünkü, dünyada, Daimi Kapılar’ın (Kürzi Kapılar’ın) tohum ektiği bir Sistem yoktu. Orada, “savaş, galip” (Değerler savaşı ve toplumu fethedenin galip oluşu) vardı. Dünden daha güçlü bir sayfa kodlandığında, tüm insanlık, o sayfayı hak etmek için çabalardı. Din Kapısı!..., İlim Kapısı!..., Yaşam Kapısı diye…

Eğer Seyfullahlar, cennetlerini hak edip Kök Geçişlerini yapabilselerdi, dünya yoğunluğu, çok yüksek bir Sistem haline dönüşürdü ve bugün yaşanan tüm olumsuzluklar önlenirdi. Dünyanın barışı sağlanırdı… Nefes kodlamaları ile yaradan ve yaşatan insan soyu, mutlu bir Sistem’e geçerken; bunları, herkesin anlamasını dilerim.

Beden almak yetmez. Bilmek gerekir. Bilip hakim olmak gerekir. Ağırı hafifletmek için ışık sayfalamak gerekir. İman Tahtı’nda ışığın bulunduğunu hak edip öğrenmek gerekir.

İlmin Kapısı insandır. Kalemi ise yaşamdır… Bunları herkesin bilmesi gerekir. Eğer cennetten, Cevheri Kodlar ile kontrol kurulsaydı, diri yaşam, öfkeyi aşardı. Arzın gücünün, dürümlere inmesi, Hulusi Kalem’i tohumlardan üstün bir Yüceliğe çekerdi ve zamanı, Tanrı sayanlar; kaynağı, has ışık sayarlardı…

Dünya, ummandır… Bunu anlarlardı ve bilirlerdi ki Düzen’i kurmak üzere çaba sarfetmek gerekir. Dümenin başına, kaynağı ve kalemi oturtanlar, bilmeliler ki Kaynak Işık, İlmin Kapısı olmadıkça; yaşam, sevgiyle kontrol kuramaz.

Dünden, devre devre ışık çekip yaşam sayfalayanlar; Ana Kalem olup yürüyen ışıklarını hak etmeden, KARE KÜRE (Sistem) olamazlar.

Bütün kütlemizle, bugünü hazırladık. Bugün artık insanlık, yaşam sayfalamaya başlıyor… Biz, bizi dilledik bugüne kadar ama bu çalışmaların dışında, hiçbir zaman yarınlar tohumlanmadı ve tohum olarak yaşam sayfalamak üzere kodlananlar, nefese varamadılar.

Sığ çalışmalar ile zaman sayfalanışı olmaz. Dün öz görev yapanlar, iyi bilsinler ki nefes, insana kalemdir. Yaşamı tohumlayan, kendini dinlerken, kaynaktan dillemedikçe; yaşamın hırkası olan Amon Toplumları, insan soyuna çekilemez.

İnsana, “Ana Kapı” denir ama “Ata Kapı”, insan soyudur. “Ana Kalem” ise kervandır (yaşam yolcusu). Bizler, cennete cennetliyi koyanlar; tükenen her anı dilleyenleriz ki hepsini, hasata kodladık. Ocaklarını tohumladık ve yaşam sayfaladık ki yeniden dürümlere inmeleri ve zaman sayfalanışlarında, yarınlaşmaları imkanı olsun diye.

(Çalışmalara kaynak olmaya gelenler söz aldılar:)

Dere, diri, karanlık, aydınlık, her an cevher ve yol, İlim Yolu… Büyük Kütle ve Büyük İlim Kalemi… Hepimiz, zeytin olan canlara cevher olduk onları koruduk. İş yaptık. Bize izin verin çalışalım. Sizin yolunuzda, nurdan kalemler olsun ve ocakları yakalım. İman Tahtı’nda Birliklerimiz de olsun. Bizlere imkan ver bizler çalışalım… Aha bu!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

 

https://youtu.be/pp6PsU-O11I

 

 

 

8.EKİM.2016.TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ. 2.AKIŞ

 

Devinimi artırabilmek için özel bir görev yaptım. Burada olanların çoklarına kendi yüreklerindekilerindekileri açıkladım. Dinlettim ve dendi ki “o kendini dilliyor, bizi dillemiyor.”.. Ve döndüler “ben” dediler. Ama ben olan, kendi yürekleri miydi yoksa birliğin benliği miydi?...Bunu kavrayamadılar.

Resimleri gösterdim, dillettim, dinlettim, baktılar öfkeleri artmadı ama anlatamadılar. Hiçbir şeyi anlayamadılar… Sordular, sordular, sordular ve sordular…Buydu yaptığımız canlılar, burada.

Onları kontrolleri içindi yapılan çünkü Ruhi kapıların tümünde bilgi kelamları olmasına karşın…. Dünden, bugüne yaşam sayfalayanların çoğu bilginin hasatını dahi yapamayanlardı.

Bizler, nedense onların korunması için büyük çalışmalar yapıyorken, onlar, bizim kontrolümüzü sağlayacak yüceliklere varmaya çalıştılar. Teknik kapıların tümünü kapatarak, kendilerini hulusi kelamda, kalem olup, yol olup, kürzi kapı olup…. Bütünün gücü haline dönüşerek, ilmin kelamını dilleyecek, bilgeler saydılar.

“Canlarım, şimdi, ölüleri dirilttik,” diyoruz ya. Ölümlü olduklarını dahi bilmeyeneler o ölüler, “dimdik yüreklerde, ben, ben, ben” diyorlar… Ama öylesi benler ki onlar, hidayet diriliğinin dürümlerinde olamayanlar.

Ve Som Altın ışıkla kaynağa ineceklerini ve yer ve gökle bütünleneceklerini sanalar. Ne yapabilirdik?.. “Yok siz gelmeyin mi? ” diyecektik, onlara. “Siz, yok olun mu diyecektik?” Bunu demedik… Çünkü kontrol dışı olanların da kodlanmasıydı maksadımız. Ve bütün kötülükleri aşıp, geçmeleri için her şeyi hak teknikle yaptık.

“Misafir gelmiş, bizi dinleyecekmiş, insanlık ilmiyle konuşup, konuşmayacağımızı görecekmiş ve sonrada öfkesiyle girdaplarına dönüp, onları yaşamdan ayırın, o yok, bu yok”, diyecekmiş. Bunları, aha bunları, izledik.

Ve dediler ki “kin, kendinde, kendi yüreğinde olanda, kırıcılıktır.” Biz, onların yoğunluklarını bilerek çalışalım ve bütünün kötülüğünü yarattırmayalım. Biz, bunu yaptık, canlılar.

Her birini kodladık, kokladık, tohumladık, kontrol altına ve dedik ki “sizler, körsünüz, güçsüzsünüz, kisvenizde ışık yok, yeni dünyanın kurucusu olmayacaksınız”….. “Ama o yeni dünyayı kodlayacak dürüme varmanız için size imkan tanıdık.”

Bu dünyada ruh olan, kul olan, Kuran olan insanlar, misafir değildirler ….Ama bunun dışında has olmayanlar, yığınlarını hak etmeyenler ve yolu bulmayan onlar, bu dünyanın hakimleri değil misafirleridirler.

Ve bu dünyanın, örtüsü örtülmeden evvel hepsi kontrol edilecekler ve yaşamdan çekilip alınacaklar. Onlar müsterihiz ki farklı planetlerde yerleştirelecekler, yaşamsallaştırılacaklar daha da önemlisi korunacaklar.

“Ölümlü dünya” dedikleri bu dünyanın, nefes olup, kervan olduğunu anlamadan, bu dünyada, yorulup, köksüz kalmalarına isteğimiz olmazdı, olamazdı… Onların densizlik yapmalarına da bizler, hep göz yumduk…

Bundan sonraki dönemde ayrı gayrı değil ama onların başka görevleri olmalıdır, başka yaşamlarda, başka sayfalarda, kelamları, kalemleri olmalıdır…. Ve onlar mutlak Kuranlar olmalıdırlar. Bunun için geçiş yaptırıyoruz ve onların devinimi artırma imkanları olmadığından, bu meclisten ayrışmalarını sağlıyoruz.

Darboğazdan geçiyoruz şuanda… Öyle bir darboğaz ki kalemi hak etmeyenler, kervana kaynak olamadıklarında, bu darboğaza bizden ayrışıyorlar.

Ayrılmalarını dilemezdik ama kelamlarında Kare, Küp, Küre olmayanların Kuran’larında ışıkları olamayacağından, bu yoğunlukta olmalarını dilemedik.

Şükürler olsun ki resim yapmalarına istek duyduk. Onlar kelam ilminde, kalemleriyle resimler ki “MASİVA” denilen o yoğunlukta kodlansınlar.

“Evim dünya” dediğimden beri bugünü bekledim. “Bundan sonraki dönemde ayrı gayrı” demem… Ama iyi bilsinler ki bu yaşam, hepimizin göreviydi. Bu yaşamı hak etmeyenlerin, burada murat Kuran’ı olmaları imkanı yoktu.

Bu can, bu yaşam için çok çalıştım. Muradım, tüm insanlığın kurtarılışıydı. Ve bugün tüm insanlığın kurutuluşunu kodlayabildik, bu kesindir. Aha bu.

Ve bu ölülerin dirilmesinden çok daha güçlü bir çalışmayla gerçekleşti. Ölüleri diriltirsiniz. Onların yüreklerini dilletirsiniz… Her şeyi açıklattırırsınız ama onların Rahmi kapılara varmasına imkan değildir bu.

Bu nuru, bu yolu, herkesin anlamayacağını bilmekteydik. Hepinizin yüreğinde bu vardı… Ama can kelam, kalemde olmasa yaşam hiç olmazdı.

Bunun içindir ki can kalemin, kelamın ilmiyle, bütünün yolu olduğundan dolayı…. Arzın gücü dürümlere çekilebildi ve bu dürümdekilerde yüce insanlık kontrolü kurabildi.

Burası durgun toplumların kontrol kurabilecekleri bir sistem olmaktan çıkıyor. Artık dünya dışının burayı kendi yüreğiyle, hakikiyetiyle, kendi yaşamıyla dürümlemesine de iznimiz yoktur.

Burası Nakar’ın kıranından çok daha güçlü bir kıran olmuşsa bunun sorumluluğunu herkesin taşıması gerekir. Eğer bu dünya, kelamın kıranıysa, kırıcı olan insan soyuysa ve yolda kalmışsa…. Dünya muradı kodlayan ışıktan çıkmaksa…. Öfkem yoktur ama yaşama dönmelerine iznimde yoktur.

Burada Rahmet olan, insan sırrını dilleyen, bütünün gücü olan bilişliler, Kürzi kapı olup, çalışacaklar.

Yezit, dünyayı hak etmeyecek. Yezit, yarını tohumlamayacak. Yezit, ilmin kapısını bulamayacak. Ve yezit, hasat yapamayacak… O yezit, Kare, Küp, Küreyi dinleyemeyecek.

Ve cennetin Kuran’ını, kulluk ile tohumlayamayacak. O bunu yapamadığında, kıran, kıran, kıran, her kıran, kelam olamayacak ve kıranda, kırılacak…Kendini yıkacak. …Ve bundan sonra ölüm geldiğinde onların her biri tohumlanacak ve yerkürenin dışında bir diğer planette, hak teknikte, kontrol edilecek.

Dünya insan formundan farklı forumlarda alabilecek. “Ama iyi anlaşılsın ki onların kontrollerini kurabilseler, yaşamlarını tohumlayabilseler, ikmal tamamlayabilseler,” diyenler…. Hepsini kontrol etmek istemediklerinden burada, bu yoğunlukta, koruyucu olamadık ve onları hak ettiremedik.

Şunu iyi bilsinler ki eğer yarışmaya katılsalardı, hepsi ilmin kapısından geçemezdiler... Ama biliriz ki yarışan, yarıştığında, kardeşini kırar. Biz, bu nedenledir ki yarışı kontrol ettik ve bilişten çıkarttık.

Sevgililer, dünyanın ölü bir planet olduğunu herkesin burada ölümlü olduğunu düşünlere, “tabuları yıkın, geçin” dediğimden beri, bu yolu kapattıklarını söylediler…

Büyük köprü, insan soyudur, anlatamadık.. Bütünün gücü ilimdir, akılları ermedi. Yolu hak ettik diye düşündürdük, hakka varan, aklın kapısından geçti mi diye sordular?… Akıl, altın ışığın gücüdür. “Ak, geç” dedik.

Geçen, evrenlerin sessizliklerinden geçer… De ki “aç kapıyı”…İşte bu. Buyurun geçin, canlar… Buyurun geçin… Ve geri dönün ama sevgiyle. Ben, sizi sizden size dilletim.

Bugünden itibaren, benim elim, ayağım, burada oldukça sizin yüreğinizin gücü, buraya kalem olup, inmeli ve hakim olmalı. Aksi halde gerçek çatışma, bundan sonra kendi yüreklerinizde gerçekleşecek.

Buda şudur, bedenimden, kelamımdan, ayrı tuttuklarım, yarınlarımdan, ayrı olanlar, devinimden çıktıklarında yaşamdan kervan olamayacaklar ve yürüyemeyecekler. Yürümeleri, yürütülmeleri değildir. Kendi yaşamlarıyla, kendi yaşamlarında, yürümeleridir... Bunu hak etmeleri sorumluluklarında.

“Eğer hak, el verdi de onlar hak etmediyse… Hakkın kapısında onlar, yoktular”, diyemeyecekler. Hepsinin o kapıda olduğunu mutlaka anlattık.

Şükür ki evren, evren gezmediler. Ekip halindeler ve yol ilmiyle çatışmaktalar.

Beni, cemaatimi, yüce ilmini, anlamayanın, kapıma gelmesine isteğim yoktur... Bu kesindir.

Bundan sonra, bu meclis, kıranın hasatını dahi yapan bu meclis, yaratıp, kontrol edemeyen bilişlilere, kaynak olmayacak.

Şükür, şükür ki bunu hak ettim, dilledim.

İşte bu!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/WVX0HNbpgt4

 

 

 

 

 

8.EKİM.2016.TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ. 2.AKIŞ

 

Devinimi artırabilmek için özel bir görev yaptım. Burada olanların çoklarına kendi yüreklerindekilerindekileri açıkladım. Dinlettim ve dendi ki “o kendini dilliyor, bizi dillemiyor.”.. Ve döndüler “ben” dediler. Ama ben olan, kendi yürekleri miydi yoksa birliğin benliği miydi?...Bunu kavrayamadılar.

Resimleri gösterdim, dillettim, dinlettim, baktılar öfkeleri artmadı ama anlatamadılar. Hiçbir şeyi anlayamadılar… Sordular, sordular, sordular ve sordular…Buydu yaptığımız canlılar, burada.

Onları kontrolleri içindi yapılan çünkü Ruhi kapıların tümünde bilgi kelamları olmasına karşın…. Dünden, bugüne yaşam sayfalayanların çoğu bilginin hasatını dahi yapamayanlardı.

Bizler, nedense onların korunması için büyük çalışmalar yapıyorken, onlar, bizim kontrolümüzü sağlayacak yüceliklere varmaya çalıştılar. Teknik kapıların tümünü kapatarak, kendilerini hulusi kelamda, kalem olup, yol olup, kürzi kapı olup…. Bütünün gücü haline dönüşerek, ilmin kelamını dilleyecek, bilgeler saydılar.

“Canlarım, şimdi, ölüleri dirilttik,” diyoruz ya. Ölümlü olduklarını dahi bilmeyeneler o ölüler, “dimdik yüreklerde, ben, ben, ben” diyorlar… Ama öylesi benler ki onlar, hidayet diriliğinin dürümlerinde olamayanlar.

Ve Som Altın ışıkla kaynağa ineceklerini ve yer ve gökle bütünleneceklerini sanalar. Ne yapabilirdik?.. “Yok siz gelmeyin mi? ” diyecektik, onlara. “Siz, yok olun mu diyecektik?” Bunu demedik… Çünkü kontrol dışı olanların da kodlanmasıydı maksadımız. Ve bütün kötülükleri aşıp, geçmeleri için her şeyi hak teknikle yaptık.

“Misafir gelmiş, bizi dinleyecekmiş, insanlık ilmiyle konuşup, konuşmayacağımızı görecekmiş ve sonrada öfkesiyle girdaplarına dönüp, onları yaşamdan ayırın, o yok, bu yok”, diyecekmiş. Bunları, aha bunları, izledik.

Ve dediler ki “kin, kendinde, kendi yüreğinde olanda, kırıcılıktır.” Biz, onların yoğunluklarını bilerek çalışalım ve bütünün kötülüğünü yarattırmayalım. Biz, bunu yaptık, canlılar.

Her birini kodladık, kokladık, tohumladık, kontrol altına ve dedik ki “sizler, körsünüz, güçsüzsünüz, kisvenizde ışık yok, yeni dünyanın kurucusu olmayacaksınız”….. “Ama o yeni dünyayı kodlayacak dürüme varmanız için size imkan tanıdık.”

Bu dünyada ruh olan, kul olan, Kuran olan insanlar, misafir değildirler ….Ama bunun dışında has olmayanlar, yığınlarını hak etmeyenler ve yolu bulmayan onlar, bu dünyanın hakimleri değil misafirleridirler.

Ve bu dünyanın, örtüsü örtülmeden evvel hepsi kontrol edilecekler ve yaşamdan çekilip alınacaklar. Onlar müsterihiz ki farklı planetlerde yerleştirelecekler, yaşamsallaştırılacaklar daha da önemlisi korunacaklar.

“Ölümlü dünya” dedikleri bu dünyanın, nefes olup, kervan olduğunu anlamadan, bu dünyada, yorulup, köksüz kalmalarına isteğimiz olmazdı, olamazdı… Onların densizlik yapmalarına da bizler, hep göz yumduk…

Bundan sonraki dönemde ayrı gayrı değil ama onların başka görevleri olmalıdır, başka yaşamlarda, başka sayfalarda, kelamları, kalemleri olmalıdır…. Ve onlar mutlak Kuranlar olmalıdırlar. Bunun için geçiş yaptırıyoruz ve onların devinimi artırma imkanları olmadığından, bu meclisten ayrışmalarını sağlıyoruz.

Darboğazdan geçiyoruz şuanda… Öyle bir darboğaz ki kalemi hak etmeyenler, kervana kaynak olamadıklarında, bu darboğaza bizden ayrışıyorlar.

Ayrılmalarını dilemezdik ama kelamlarında Kare, Küp, Küre olmayanların Kuran’larında ışıkları olamayacağından, bu yoğunlukta olmalarını dilemedik.

Şükürler olsun ki resim yapmalarına istek duyduk. Onlar kelam ilminde, kalemleriyle resimler ki “MASİVA” denilen o yoğunlukta kodlansınlar.

“Evim dünya” dediğimden beri bugünü bekledim. “Bundan sonraki dönemde ayrı gayrı” demem… Ama iyi bilsinler ki bu yaşam, hepimizin göreviydi. Bu yaşamı hak etmeyenlerin, burada murat Kuran’ı olmaları imkanı yoktu.

Bu can, bu yaşam için çok çalıştım. Muradım, tüm insanlığın kurtarılışıydı. Ve bugün tüm insanlığın kurutuluşunu kodlayabildik, bu kesindir. Aha bu.

Ve bu ölülerin dirilmesinden çok daha güçlü bir çalışmayla gerçekleşti. Ölüleri diriltirsiniz. Onların yüreklerini dilletirsiniz… Her şeyi açıklattırırsınız ama onların Rahmi kapılara varmasına imkan değildir bu.

Bu nuru, bu yolu, herkesin anlamayacağını bilmekteydik. Hepinizin yüreğinde bu vardı… Ama can kelam, kalemde olmasa yaşam hiç olmazdı.

Bunun içindir ki can kalemin, kelamın ilmiyle, bütünün yolu olduğundan dolayı…. Arzın gücü dürümlere çekilebildi ve bu dürümdekilerde yüce insanlık kontrolü kurabildi.

Burası durgun toplumların kontrol kurabilecekleri bir sistem olmaktan çıkıyor. Artık dünya dışının burayı kendi yüreğiyle, hakikiyetiyle, kendi yaşamıyla dürümlemesine de iznimiz yoktur.

Burası Nakar’ın kıranından çok daha güçlü bir kıran olmuşsa bunun sorumluluğunu herkesin taşıması gerekir. Eğer bu dünya, kelamın kıranıysa, kırıcı olan insan soyuysa ve yolda kalmışsa…. Dünya muradı kodlayan ışıktan çıkmaksa…. Öfkem yoktur ama yaşama dönmelerine iznimde yoktur.

Burada Rahmet olan, insan sırrını dilleyen, bütünün gücü olan bilişliler, Kürzi kapı olup, çalışacaklar.

Yezit, dünyayı hak etmeyecek. Yezit, yarını tohumlamayacak. Yezit, ilmin kapısını bulamayacak. Ve yezit, hasat yapamayacak… O yezit, Kare, Küp, Küreyi dinleyemeyecek.

Ve cennetin Kuran’ını, kulluk ile tohumlayamayacak. O bunu yapamadığında, kıran, kıran, kıran, her kıran, kelam olamayacak ve kıranda, kırılacak…Kendini yıkacak. …Ve bundan sonra ölüm geldiğinde onların her biri tohumlanacak ve yerkürenin dışında bir diğer planette, hak teknikte, kontrol edilecek.

Dünya insan formundan farklı forumlarda alabilecek. “Ama iyi anlaşılsın ki onların kontrollerini kurabilseler, yaşamlarını tohumlayabilseler, ikmal tamamlayabilseler,” diyenler…. Hepsini kontrol etmek istemediklerinden burada, bu yoğunlukta, koruyucu olamadık ve onları hak ettiremedik.

Şunu iyi bilsinler ki eğer yarışmaya katılsalardı, hepsi ilmin kapısından geçemezdiler... Ama biliriz ki yarışan, yarıştığında, kardeşini kırar. Biz, bu nedenledir ki yarışı kontrol ettik ve bilişten çıkarttık.

Sevgililer, dünyanın ölü bir planet olduğunu herkesin burada ölümlü olduğunu düşünlere, “tabuları yıkın, geçin” dediğimden beri, bu yolu kapattıklarını söylediler…

Büyük köprü, insan soyudur, anlatamadık.. Bütünün gücü ilimdir, akılları ermedi. Yolu hak ettik diye düşündürdük, hakka varan, aklın kapısından geçti mi diye sordular?… Akıl, altın ışığın gücüdür. “Ak, geç” dedik.

Geçen, evrenlerin sessizliklerinden geçer… De ki “aç kapıyı”…İşte bu. Buyurun geçin, canlar… Buyurun geçin… Ve geri dönün ama sevgiyle. Ben, sizi sizden size dilletim.

Bugünden itibaren, benim elim, ayağım, burada oldukça sizin yüreğinizin gücü, buraya kalem olup, inmeli ve hakim olmalı. Aksi halde gerçek çatışma, bundan sonra kendi yüreklerinizde gerçekleşecek.

Buda şudur, bedenimden, kelamımdan, ayrı tuttuklarım, yarınlarımdan, ayrı olanlar, devinimden çıktıklarında yaşamdan kervan olamayacaklar ve yürüyemeyecekler. Yürümeleri, yürütülmeleri değildir. Kendi yaşamlarıyla, kendi yaşamlarında, yürümeleridir... Bunu hak etmeleri sorumluluklarında.

“Eğer hak, el verdi de onlar hak etmediyse… Hakkın kapısında onlar, yoktular”, diyemeyecekler. Hepsinin o kapıda olduğunu mutlaka anlattık.

Şükür ki evren, evren gezmediler. Ekip halindeler ve yol ilmiyle çatışmaktalar.

Beni, cemaatimi, yüce ilmini, anlamayanın, kapıma gelmesine isteğim yoktur... Bu kesindir.

Bundan sonra, bu meclis, kıranın hasatını dahi yapan bu meclis, yaratıp, kontrol edemeyen bilişlilere, kaynak olmayacak.

Şükür, şükür ki bunu hak ettim, dilledim.

İşte bu!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/WVX0HNbpgt4

 

 

 

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (12/3)
08.10.2016

 

Kuran olan ve kurtarılan insan; BEN (BİZ’in BEN’i), nefes olan akıl!… yaşayan ve yaşanan!... Aha bu!… Şimdilik!...

Beni, bana veren, ilim; ben olup yaşayan, Sistem; cennet olan İnsan Soyu, bana beni vermeye geldi… Gel!, Halik ol. Umman ol; kervan ol ama geç!... Yarat ve yaşat!...

Sır, insanın sırrı değil yaşamın sırrıdır!... İnsan, kul olduğunda; kendini hak ettiğinde ve Rahmi Kapı’da aşk olduğunda; her anda kalem olup yaşamı yazar…

Yarat, yaşat ve zamanlan… Zamanlan ki nur ol!… Umut olur ki herşeyde kelam olan, insan olur ve tüm zamanlar; karanlığı, Hasat Tahtı’ndan, yaraşır biçimde kodlar; korur ve Rahmi kapıda ışık olur.

Hani namaza duranlar vardı ya!... Bilin ki Rahman’dan durdular; kaynaktan kıldılar bugün namazlarını… İşte bu!…

Köpük, ilmin köpüğüdür… O köpükler, köpüklerle dürümlendi ve rahmet olan yaşam, sevgilendi.

Hah! diyorlar ki Rüya Boyutları!... Her anda ve Zaman Sayfaları’nda, o boyutlarda yaşanır ama yaşam sayfalayanlar; yarattıklarında, yaşarlar…

O boyutlarda, kulluk yapılır ve o boyutlarda, tahditsiz olarak yarınlanılır. Denilir ki ben Dünya, rüyamda dünya dışı yarınları gördüm… Öz görevliydim ve yaşamlarda kaynaktaydım.

Rüyamda bana sordular; “hangi gezegene yolculuk yapmak istersin?” diye…

ve dedim ki “kalem olan; yarınları tohumlayan; ışıkları hak eden insanların bulunduğu bir planete gitmek isterim…”

“Başka bir zamanda!” dediler ve “başka bir Rahm-i Rahman olan yaşamda!” dediler…

Sonra dinlediler ve sorguladılar. Düzen kurdu mu? Ruhi Kapı’da yaşamı kodladı mı? Hasat oldu mu? Huzurlu muydu yoksa huzursuz muydu? Karanlıkta mıydı? Aklın Kalemi’nde miydi? Diye…

Hasat ilmi, hakim ilimdir. Bilinmesi gerekir ki her ana yaşam sayfalayan, yoğunluğunda tohum olan ve Ruhi Sistemleşme’yi anlayanlar, her diriyi tohumlayıp; yarınlayıp; yok etmeden var ederek; Zaman Sayfaları’ndan, kendi yaşamlarını tohum olarak bütün Kürziler’e kayıtladıktan sonra, her planette yaşarlar. Onlar için kir yoktur. Onlar için Işık Kapıları asla kapanmaz ve onlar için nüve olan yaşamlar, tohum olmaz. Onlar, türevleri tertipleyen ve yerkürene çeken, İnsan Soyudur.

Umut olur ki “insan” denilen canlı, bunları öğrenir… Umut olur ki bu bilgileri hak eder anlar… Anladığında, tel tel olur zaman… Teminat olur yarınlar ona… Kükreyen Zaman Sayfaları’nda Yaradan olur ve zor olan günler onun için biter…

Meşaleyi asla söndürmedik… Meşale, İlim Meşalesi’dir. Bu dünyaya önemli Cevheri Kalemler geçirdik. O kalemlerin, tek tek KAHA olmaları için çabaladık. Hepsini, cennetle, kontrollu olarak kodladık ve Ruhsal Kapılar’ını açtık. Tinsel Kalemler’i ile her anı yarınlamaları için çalıştık… Aşkın ışığında, dünya kulu İnsan Soyu, Büyük Kült İnsanlık’ı tohumladı. Aha bugün yaptığımız buydu.

Dört gün (Dört Yaşam Sayfası), bir Tümen, kükrerse; yaşam, Kök Güçler’ini tohumlayıp; Timler halinde her bir zamana, sayfa sayfa kaynak olabilir… İşte yaptığımız budur.

Burası, Asal Boyutlar’ın nefesi olan Işık Kapısı’dır. Bu kapıdan, insanlık geçti… Bu kapıdan, Nefes Sayfaları, Işık Kapıları kodlayarak tohumladı… Aha Can; Kalemler, kelam olup aktılar… Biliş haline varanları, hak ettik aldık; tohumladık, kodladık; yolculukta, kontrol altına aldıklarımız ile yaşattık… İşte bu!…

Şimdiden sonra Ran Kapıları, tükenen zamanlara kodlanacak. Tükenen zamanlarla tükenenlerin, kendilerini hak etmeleri ve geçmeleri için onlara imkan tanınacak. Onlar, Nur Kapıları’na varmaları halinde kontrol edilecekler ve cennetlere konmaları, göklerin tohumlanması için gerçekleştirilecek. Denen budur!... Denilen budur!... Al bil ki hak ettiğin insan soyu, budur. Bunu bil!... Onlara güç kat. İşte bu!…

Daha da önemlisi biz, bizi bizi verenler, herşeyi bilip yaptık. İnsanlık Boyutları bunu iyi bilsin. Şimdilik!... BİZ’den başka BİZ yoktur… İşte bu!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

05.EKİM.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ 1. BÖLÜM

 

Dağlarım, kontrol dışı hiç bir bilgimiz yok. Bu toprak topluma tohum olamaya gelen birliklerin çoğunu kontrol etme niyetimiz de yoktu ama geldiniz. Sizi kontrol edebileceğimizi görün...

Şu andan itibaren, yasaları koyuyorum... Davayı kaybeden, kendi yüreğini kodlayacak ve yoğunluğunu kayıtlayacak. Burada oluşan devrelere inme imkanı olmayacak...

Kil ve kum olan insan, kendi yüreğini tahumlayarak, bütünün gözü olabilir. Sözüm şudur ki "dince değil insanca konuşmamız şarttır"...

Doğanın gücünü hak edipte dilleyemeyenler, bilişi hak etmeyecekler ve burada oğullayamayacaklar. Ve şunu da söyleyeyim ki daha önemli bir bilgi; "Mesih İsa diye bir şey artık bu doğumda, yoğunluğunu kaybemiş, yaşamı hak ettirip, yaşamda kendi rüyasını gerçekleştirmiş bir yüce olarak, Rahmi kalem olacak ve Som Altın Işığıyla burada bulunacak..." Nesiller boyu dünyanın yolunu kapatmaya çalışanların bunu iyi anlamalarını beklerim...

Bizi nefes diye bilin. Şu andan itibaren devre devre dünyamızı ziyarete kalkacak olanların; yarınları kodlayarak buraya gelmelerini dilerim...

Bir zeytin için çok şey mi istiyorum?... Bugün burada kaynaktayım ve zeytinim. Ama ziyan olanların kontrolu için buradayım....

Şunu iyi bilin ki Zahar, KA HA olan Zahar, Rahman' da kulluktadır... Şimdi size daha da önemli bir şey söyleyeceğim "muradım dünya yolunun açılmasıdır..." Muradım bu yolun açılmasıyla birlikte, bütünün görevini kodlayabileceği dürümlerin diriliklere inmesidir.

Bundan sonraki dönemde, yaşamın diriliğini kontrol etmeye gelenlerin, kelamda kendi yolculuklarını yapmalarında, ışığım gerekmeyecek. Kendi yolculuklarını kendi yürekleri ile yapmalılar... İman edin ki burada olmaları, hasatları ile mümkündü...

Ben toprağa tohum olarak inmem! İmparatorluğun görevini tüm zamanların gücüyle dürümleyen bedenim, her diride mevcuttur.

Borç mu? Borç!... Herkes kendi borcunu ödedi. Bütün kötülükleri aşıp geçen birlik, kendinde, kendi yüreğinde kendini dürümledi ve yoğunluğu artırarak, yarattı...

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar... Muhakim, hakim olan insan "ben Dünya ve Dünya ben" dedikçe, kaçınız kontrolunuzu kaybettiniz?... Kaçınız yoğunluğunuzda kendi yüreğinizi dürümlediniz? Ve kaçınız aklın tahtına vardınız bunların tümünü bilmekteyim...

Canım sıkılmaz... Burası dürümlerimlerimde var olan imparatorluğun görevlisi olan ışığın tohumu olan insan soyum... Ve burada, Ran kelamı, kaynak kelam, ilmin kalemi değil, insanlığın levhsindeki aşkın sitemidir.

Beni dava etmişler!... Dünden beri kendileriyle tohum ekmemişim!... Beni dava etmişler, yoğunluklarını tohumlamamışım!... Beni dava etmişler, karanlığın tahtındaki ışığı yere çekmemişim!...

Deve insan!.. Aha o kalktı gidiyor... Ama o deveyi hak edip, kelamda tohumlamak ve o deveyle kodlanmış olmak şarttır ki; orada ses olsun sistem olsun...

Cenli yada censiz, halik yada hakiki, yaşam yada yaşamsız olan sistem nefesleri... Benden görev istemeyin!... Ben size görev verdim ama yapamadınız... Bundan daha öte bedenli olarak geldiğiniz bu yaşamdan, harınızı yükseltip, toplumlarınızı tohumlayıp, bütünün gücü haline dönüştürüp geçmeliydiniz... Ne yazık ki yasaları çiğnediniz...

Ben dünyada el ayak değilim, ışığım... Savaş sırrı olan, ilmin kapısı olan insan soyunun ışığı... Şikayetçiymişler benden, kanatlanmamışlar. Rahman'a kulluk yapmak için gelmişler ama kasaları kapatılmış, yolları kodlanamamış ve To Ba Si Ka Ha diye bildikleri o yaşamda, ruhsuz kalmışlar...

Yaşam, beden Ana... Ben sen, sen ben... Ben sen, sen ben... Bu beden, Altın Işığın gücü... Ayrı gayrı değil! insanlık... Artık sözüm şudur ki, yürüyen dünyanın, kontrollu olarak kaynağa varışı, BSUİ'nin gücüyledir. Bu gücün bütünün kürzi kapısını açışı, hepimizin yüceliği iledir...

Şikayetçiyim diyenlere, şunu da söyliyim "beşir kapıların tümünde ilminiz olsun, yürüyen güç kontrollu yürüsün". Burada benden geçip, benim yüreğimi kontrol etmeğe niyetli olanların başı eğiktir... Benim adım diye ses vermeye kalkanların, ilmi Ka olup, bütünün gücünde kendi yaşamlarını dillemeleridir isteğim...

Durmayın!.. Allah'ın tahtında oturun ama siz o tahta, kodlama yapamadıkça, yolcu dahi olamadığınız bu yücelikte kelamda kendinizi dilliyecek gücünüz olmayacak...

Cennet insan soyudur. Bunu anlayanlar iyi bilecekler ki karşımızdaki her kim varsa ölüm, öz görevinde, kendi yüreklerini dürümlemedikçe, bizimle olsada, olmasada Rahman'da olamayacaklar.

Yeri göğü yarattık canlılar... Ama yaşamla yarattık. İnsanı yarattık ama has ışıkla yarattık... Büyük kötülükleri aştık, İmparatorluğun gücü ile aştık... Kendini hak eden bizim yüreğimizi hak edecek...

Şimdi din mi? Biz o dini hak ettik... İlim mi? Biz o ilmi hak ettik... Yaşam mı? Biz o yaşamı hak ettik... Yoğunluk mu? O Yoğunluğuz biz...

Temel bilgidir ki cennet el, cennet kapı, cennet yol, cennet yürek ama hepsinden öte biliş...

Şimdi dinleyin beni... İnsanlık dinleyin... Kendinizdeki yüreği dinleyin ve yolu dilleyin... Burada ölüler diyarı, gök sözcülüğüne başladı... Hani diyordunuz ya "dünya ölüdür"... Ölmedik canlar, ölmedik...

Şimdi bir de şunu söyleyim; akmaya başladıktan sonra hiç kimse sözümü kesmesin. Şu anda yine devreye giren o cemaat, yine sözümü kesmeye kalktı.

Orada durağan günler, yoğunluğunu devreden çıkaran kervan, yürüyüşle kendi yüreğini dürümleyemeyenler ve bizsiz kalanlar... Her diri altın ışığın gücüyle yürür ama muradımız tüm zamanların kürzi kapısıylada yürümeleridir.

Eve dönme zamanınız geldi. Sizi geçireyim... Ama şu andan itibaren, dürümlere inerken hepinizin yirminci dürümü kodlayarak inmenizi beklerim. İyi ki, iyi ki bunu size veriyorum...

Bugünden itibaren, geri çekiliş esnasında, sevgiyi hak ettim diyerek, kurullarınız kodlayarak toprağın toplumuna kontrol dışı bilgiler vermenize iznim yoktur...

Umut olur ki bizi bizden öte biz diye dilleyenlerin, çatı kurdukları bir günde, bizler de o çatıda kodlama yaparız ama şu anda o çatıyı kurma imkanı olmayanların, karşı karşıya kaldıkları bir dürüm ve bizi bizden öte bizle dillerken, öfkem çoktur bilin. Diyebilirsiniz ki hani öfken yoktu? Ölüleri diriltmek gerektiğinde öfkelenir yüreğim... Çünkü o ölüler kodlanamadılar, koklanamadılar diyerek ocaklarını yıkmaya kalktıklarında, Ruhi Sistem devreyi açar ve yollarını kapar. İşte budur öfke!...

Bundan sonraki dönemde, din veya dürümlerdeki dirilik ya da ışık olan ilim, ya da kelam olan biliş... Hangisi, hangisi olursa olsun, bütün köklerinizle dünyaya inerken, haç çıkarmadan gelin... Hani dersiniz ya "haç çıkarıp, doğan gücü dürümleyeceğim". Ben size haç çıkarmadan gelin diyorum...

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, biliş kapılarını açan birliğim, bugün sizden öte sizi kendi yüreğinize kodlamışsa; sizin yüreğinizdeki göz, bizim yüreğimizden öte olmadığında, sistemin gücü sizi yoğunluğunuzdan ayrı tutacak... Şikayetim mi var? Yok yok... Şikayetim yok ama sizin sizi hak etmeniz, gerçekten gereklidir...

Tam 2000 yıldır, dümenin başına insanı oturtalım diye çabaladık... 2000 yıl... Bu 2000 yıllık zaman zarfında, karışık zamanların kürzi kapılarında tümünüzün gücünü örümledik. Ama sistemin gücüyle yaptık bunu... Bir deve, dünyadan imparatorluğun gücünü alıpta yola koyulduğunda, o devenin aklın tahtı olduğunu anlamanız için daha çok vakit gerekecek. Ama daha iyi bilin ki dimdik duruyor dünya!.. Ama bu dünya, lütfi kapıların ilmi ile toprağın levhisi ile ve bilişin kaynağı ile duruyor...

Şimdi daha da önemli bir bilgi vereceğim... Dört gök sözcüsü, dümenin başına kili oturtmadı... "Yolcu ben dünya" dedi. İnsan kilden yaratılan ilim kapısından ötedir. Eğer iyi bilirseniz, kili yoğuran kelamda kendini tohumlarken, bilgiyi kodlarken, hep yaşam yaratmaya çabaladı.

Bugün burada bizler, zamanın kulluğunda bütünün gücünü dürümleyerek temiz sistemleşmeyi sağlayıp, bilişi kodladık. Hatayı affetmem mi? Apronda bedel ödeyip gelenler var... Onların yoğunluklarını artırmalıyız...

Cinni cemaatlerin, türevleri tohumlayacak gövdeleri var ama yoğunluklarında ışıkları yanmıyor. Onları koklatmalıyız.

Ismarlama çalışma yaparak, mahrekte kul olacaklarını sananlar var. "Oğul ben dünya" demeliler ki yaşamları olabilsin...

Çarıklarımı giyip geldiğim, günden beri bu dünyada hırsımı aşmaya çalıştım diye düşündüler... Ya KaHa ben altın ışık olan insan soyu... Bedinim varsa yolcuyum ben... Ama iyi anla ki hakka varanın tahtında aşk olur. Çarık mı? Ben çarıksız geldim zamana.... İnsanlık, ben çarık, çarık ben zaten... Ama yaşamda ben olmadan, akıl oğullaması toprak toplumda olamaz ki...

"Çoluk çocuktur insan soyu..." Öyle dediler. Oğul, Ben çoluk çocuktan öte, çocuk olurum... Bilin ama Işık halinde, biliş halinde... Ben dürümlerde diri olanda, ilim olurum, akıl halinde... Ya KA HA, ben dünya olurum, mutlak olurum... Hulusi kelamda levhi olan bilişte, beden olurum gelirim yüreğine... Al da bil... Ben sistem olarak görevliyim....

Çantamda insanlık var... Ama o insanlık, bedenim olarak kodlandı... İyi bil!... Şimdi dünya ölümlü, şimdi dünya yaşamlı, diyorlar. Karışmayın... Karışmayın diyorum ama bilmeleri gerekir ki; dünden öte dünde, ölüler dirildiler! Kusurlu muyum? Yo yo yo, asla değilim...

Kuran insan olan, insan sisteminde kelam olan artık suskun durmayacak bilin... Boşuna konuşmam... Dümenin başına insanı oturtmayacağız. Dümen ilim olacak anlayın!... Anlatın artık dünya insanlığı, dürümlerinde diri olan insanlıkla değil, ilimle yaşayayacak.

İlim Atlanta Ata kapısının, kutsal toplantılarda dile getirdiği bir meseledir... Biliniz ki her diride, bu toplantıları yapma imkanımız yok ama tükenen dünyaların kuranı olan birliklerle bu çalışmaları hep yaparız. Dünya'nın üstünde çok özel bir dönem çalışmasıdır yaptığımız... Bir tek ben mi? Orada bütün köklerim vardır. Ve bu köklerle tükenen dürümleri diriliklerdeki dinlerken, hep yaşamı sayfalarız... Kaynak kapıdır dünya ama kalem olması gerekir ki kör sağır kalmasın...

Çorbam, dünya çorbasıdır... Bu çorbaya Mikailin gücü olup inmem. Miracım dürümlerde dillenen ilim... Ben o ilmi halik olarak kodlayan insan sırrıyım...

Kantar, kanatlanan insan... Ben o kantarım. Tanrı kapısıyım ama kantarım... Herkesi tartmam. Tartmam... Çünkü tartsam, ışıkta kontrol olan tek bir yaşam olmaz. Eğer tartsam, yarın olmaz. Ben dünya insanlığını tartsam, sistem kurulamaz... Ben bu insanlığı tartsam, ruhumda kulluğum olmaz... Eğer ben "tabuları yıktım da geldim, sevgiyim" demesem; yeri göğü yaratan bedenim, tükenen dürümlerde dillenen insan soyum ağır taşıyacak bilirim...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/PejnEKiOLsM

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
SEHER BİLGE ÖZ BİLİŞ

 

https://youtu.be/XvxcAy1sD4A

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
ERENGÜL KOÇ ÖZ BİLİŞ

 

https://youtu.be/Z6DqQ_3fUZQ

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
SEVİM ŞAHİN ÖZ BİLİŞ

 

https://youtu.be/hDmNyAByVE4

 

8.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12 BİRLİK ÇALIŞMASI

 

Ben dünya ve dünya ben olan, yaşamı yaratan insan...

Süper İnsanlik Realitesi olarak, sesin ilmi ile çalışmaktayız. Yaptığımız Birleşik Işık çalışmalarında, sessiz yücelikleri seslendiririz. Bilgi sesimizde Işık ile birleşir, akar, yaratım olur, dünyanın yoğunluğuna kayıtlanır..

Rahman Boyut'tan, Işık Evren'den alınan bilgi, sesin enerjisel titreşimleri ile Rahim Boyutlar'da yaratılan yaşam olur. Sesimizin yaydığı titreşimler ile bilişimiz birleşir, ışık ile yaşamı örgüleriz.

Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık İlmi ile BSUİ'nin ilmi ile "OL" deriz. Barış, Sevgi, Umut ve İlmi yaratırız.

Herbirimizin yoğunluğunda, nesillerimizin bilgisi var. Yaratım ses ile oluyor ve o seste bilgi var... Rahim kaynaktan, dünyanın yoğunluğuna seslendirdiğimiz bilgi, bütüne akan bilgidir...

Yaşam seslerimizin titreşimleri ile örgülenir. Yapılan örgülemelerde; her bir zerrede fraktaller* gibi bütünün bilgisi kayıtlıdır. İnsan yapıtaşıdır evrenlerin. İşte bu fraktellerin yapıtaşları gibi her birimizde, bütünün bilgisi kayıtlıdır...

İlmek ilmek, yaşam çiçeğidir açan gönüllerde...

Kaynaktan gelen bilgi ile sesimizin titreşimleri akar ve dünyanın yoğunluğunu sarar... Bir alan oluşturur... Sesimiz ile yaratım ile örgülediğimiz alana ışığı kayıtlarız... BSUİ ilmi ile çalışanlar, ışık hırkalarını giyip gelenler... Ses ilmi ile yaratılılan, Barış, Sevgi, Umut, İlimdir...

İnsan sesinin titreşimlerinde Allah'ın tınısı vardır. Işıklı ses titreşimleri, dünyanın etrafındaki bilinç alanını oluşturur ve örgüler... Her bir insan kalbiyle ortak bilinç alnından, sevgi ile ışığı, bilgiyi kendi yoğunluğuna çekebilir...

Bu yaratılan ortak bilinç alanında tüm insanlığın bilgisi vardır. Bütün yaşam, her canlı bu alan ile birbirine bağlıdır. Her bir canlı birbirine bağlıdır ve bir bebeğin kahkahası bile bir anda bütün yaşamı değiştirebilir.

Yarattığımız, örgülediğimiz yaşama nesillerimizi kayıtlıyoruz. Geçişler bu alandan olmaktadır.

Ve Ben dünya, dünya ben olan, yaşamı yaratan insan...
Dünya olan insan, kaynaktır yaşamlara, evrenlere ve sonsuz zamanlara...

Şimdilik bu.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9WxCGnKIMlI

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
HAŞİM TURHAN ÖZ BİLİŞ

 

https://youtu.be/e3ify5SYkBA

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
NAGEHAN SUNGUR ÖZ BİLİŞ

 

https://youtu.be/0aMeiRdcFRM

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

 

Bire hizmet için izin isteyenlere, biz; kelamda kendi yüreklerini dinlettik, dilettik…

Unuttukları bir şeyi hatırlatmam gerek, bir tek ak kapı insandır… O kapıyı kıran bu yaşamı tohumlayamaz… İlim Allahındır diyenler, ilimin Ka Ha olduğunu anlayamayanlar; bizden birlik çalışmasında kaynak olma imkanına sahip olamazlar.

Bu gün öfkeleri çoktu… “Kör sağır insanı kırar, kırdırırız” dediler, geçtiler… Köpük köpüktüler, öfkeleri çoktu, ölüleri diriltmekten değil, ölümlerin ölümlerini kodlamaktan söz ettiler. Ve yine dediler ki; “kanat kıralım, halikte hakiki ilimde kısırlık yapalım, bu gün çok kutsal ışık olalım”… Kırıp kuran olacaklarını sananlar şikayetçiydiler bizden. Ve bu gün gök sözcülüğünde, kök geçişlerde; insana hizmetçi olmaya geldiklerini diliyorlar.

Ve canlılar, has ışıklarında; kodlanmış toprakların turan tohumları yok onların… Onlar kuran dahi olmadılar. Niye geçip gelirler!?... Hızır olmaya geldiklerini söylerler. Biz koruruz derler. Yaşam buysa ocak yoktur orada… Ben hızırım korurum, yanar yangın olur orada ama yaşam olmaz canlar!...

Bilinsin dilerim ki; hızıra hazırlık gerek… Hızır hazırsa, ekmek gerek… Ekmek yendiğinde, hakiki levhi gerek… Levhiyi hak ettiğinde, yeşilin mora varması ve tohum ekmesi gerek… Onun da ötesinde, ummanda kulluk yapması gerek. Bunlar olmadıkça, hazır olamayacağından o yol; mutlaka kısırlık olur.Ve biz onlara “ör kapılar” deriz… Şimdi çıkmış insanlaşmak için çabalayacağını diller.

Değer biçmedik ama yara bere içinde bir zaman artık bitiyor. Bu günden sonra kalem çok daha üstün bir yürekten kodlama yapacak. Ve o yürek, misafirlik değildir artık; bütünlük… Bizler o yürekte, tükenen dürümleri kodlarken; oğullar kurandaydılar.

Şikayet ettiler, şikayet ettiler, şikayet ettiler dinledik ve dedik ki, “rahmet olanları şikayet etti”… Sormayın o şikayetlerden sonra ne oldu?... Hepsi kontrolden çıktılar.

Ve bundan sonra sualtı bizimle çalışmaktan vazgeçtiğini bildiriyor. Sualtı bizsizde çalışsın ama bizle çalışacaksa; havunya olduğumuzu bilip çalışsın!

Biz bu dünyaya havunya olup geldik… Kimsenin ilminden öte ilmimiz olmayacağını zanneden şunu iyi bilsin ki; itibarımızı sarsmaya çalışanların çoğu, kelamlarından öte kare, küp, küre kuranlarını kırdıklarındandır ki yığınlarını kısırlaştırdılar. Biz ocaklarını hep kodladık, kokladık, topladık ve yere çaktık…

Yeni dönemde artık herkes kendi işiyle uğraşsın. Biz dünya, dünya biziz!... Suyun başına insanı değil, ilmi oturtuyoruz. Bu günden sonra bu dünya, ilmin kulluğunu yapacak!... Ve bunu anlamayan sualtı, bu mecliste olmayacak!

Çok mu, çok mu üzüldüler!?.... Ölüler diyarında üzgün olunmaz canlar… Ölüler, öldüklerini dahi bilmeyen yığınlardılar. Biz o yığınları Halik yaptık, hakka kodladık, tohumladık, kontrol kurduk… Bundan sonraki süreçte, sığ kalmalarına iznimiz yoktur. Ve bu nedenledir ki; savaşım, sualtından öte bir savaştı. Ve şimdi bilinsin istedim ki; seyfullah olan insanlık artık savaşçı değil, hak teknikte barışçıdır!... Aha bu, şimdilik!

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/QilAtxY4Xw8

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
SEVİL CEYLAN ÖZ BİLİŞ

 

https://youtu.be/21klPCmXdNg

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

 

Muradım şuydu; hepsi, hepsi kurtulsun!... Kurtuldu, oldu ama bu dünyada ak tahtın ışığında bulunmalarının, izne bağlı olduğunu bilmeleri gerekliydi.

Artı bu izni alamayan, bu zamana inemeyecek!... Bu izni alanlar, bu yaşamda biz olarak yaşam kuracaklar. Bundan öte nefes!... Hepsi nefes olup kara ışık halinde bütüne görev taşıyacak.

Şu andan sonraki süreçte, tümen tümen insan sırrı diriliklerini dileyecek bilgeler inecekler bu yaşama. Öyle bir iniş olacak ki; kantar insandır dediğimden beri ev, ev gezerler ve som altın ışıkları hak etmeye çabalarlar.

Canlılar, af etmem… Af ettim, af ettim artık etmem!... Bundan sonra kodlanmış topraklar, çok daha üstün yüreklerden çalışmayı sürdürecekler. Şimdi ve şimdi!...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

 

07.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (12)

 

Yaşam ilimdir. 
İlim, iyi ve kötünün ötesinde biliştir. 
Barıştır biliş.

Her anda olduğunu bilende savaş olmaz. Ben, benle mi çatışayım? Kazanan ben, kaybeden ben….cennet ben, cehennem ben.

Ben barışı getirdim yüreklere, izin verin anlatayım;

Ölü ben, diri ben….Bırakın beni öleyim, diriliğim beni taşısın...ya da dirileyim ölüleri taşıyım, ölülerde ben beni taşıyım.

Ey canlar, her zerrede var olan ben ve her bende, benden öte yeni bir beni yaratan ben, size siz diyemem ki! Zira barışım ben.

Kırdırmayın beni bana….çatışma olmasın yaşamda! İyi ve kötünün olmadığı o yerde, ben ve ben ve her bir ben! Hadi, BİZ artık ben olalım.

Bugün kervan yeni bir yola vardı. O yol ilmin yoluydu….ve yaşam sistemi çatışmaların ötesinde barışı koklattı bugün. Barışın rayihası aşk oldu ve yol aklın kalemine vardı. O kalem yarınları tohumluyor, kodluyor….

Ya, savaş? Bitti. İşte şimdi ve şimdi.

Sevgiyle,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/KxPCvExtHGY

 

8.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12

Dünya bugün sesleniyor. Gök, bugün yerde hak olan ışıkla yerde bütün olan Kürzi yaşamlara ses veriyor.

Bugün nefes olan beden, sessiz sayfaların ışığıyla diri bir sayfanın kaydıyla yaşamda yüceliyor.

Bugün yüce bir ışıktır yanan ve bugün erdiğim yer, yaşamın sayfasıdır.

Bugün olduğum Kuran, doğal yaşamın insan cevhere kayıt olan ilmin yoğunluğudur.

Bugün yaşamım ışık olup dilleniyor. Bugün dilim, altın ışığın levhisindeki hak Kuran’la ışık yakıyor.

Bugün burada gün doğuyor ve bugün burası değişim ve dönüşümün gerçekleştiği yaşam sayfasıdır. Ve o yaşamda göğsümüzde ki ışıkla yerlendik, göklendik.

Şimdilik bu!..Aha, şimdi!..Ve hah!...Aha!...Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/vDj-fDTdV88

 

08.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Tertemiz bir sayfada, tüm dereler İlmi ka ha olan yoğunluktan akar... İlmin yoğunluğunda kaynak olan, insanın özüdür... İnsanlık kendi kaynağında sayfalanan tüm zamanlarladır... Bu bilginin tohumunda kodlanan bilişdir... İşte insanlık kelamı, işte insanın muradı ve işte; olan, merkez zamanın yaşam gücünde sese giren Hakkın bütünsel devinimi...

Al dedim, vermeden alınmaz dedi... Ver dedim, bilmeden verilmez dedi... Aha bil dedim, okumadan bilinmez dedi... İşte şimdi oku dedim... Şimdide benden başkası yok ki dedi... Ben dedim, aha ben dedi... Hah dedim, bizlikte olan benlik kuranı işte aha bu dedim... Çokluğun, her andaki tekliğinde kodlanan bütünüz dedi... Aha işte ben dedim, benden ötede ben olan hakim ve halik olan insanlık aha işte bu dedim...

Aha ver dedik, veren; tekliğin tekniğinde kendini çokladı, kodladı, topladı aha işte, yarınladı verdi...

Bil dedik, bilen; kaynakta kendi yoğunluğunu dinleyip, dilleyendi

Oku dedik, okuyan; okunandı kendinde

Ol dedik, ve oldu... Olan; tüm insan soyununda, tüm zamanlarca oldu...

Ve derim ki; kuran, insan soyu... Hak, kendi yolu... Herşey ama herşey bu yolda kodlanan insanlıkla yaratılan yaşamdır...

Yaşam, bir sistemdir... Öz, göz, söz olan insanlıktır... İnsanlık bir tek kelamın gücüyle kervanı kendi yolunda kodlayandır... Ve kelam, ilmin ışığında muktedir olan insan soyunda olan ve oldurulandır... İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/ydcnxHEJzBE

 

8.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ 1. BÖLÜM

 

Değerliler, bizler; dünyalılar her şeyin gücünü biliriz.

Bizler, yüreklerimizle tüm yaşamları kürzi kelamla dürümleriz…ve bizler merdiven kurarız tüm sayfalara; gider geliriz.

Hepimiz hepimiziz; anladık. Aha! Anladık ki dünyanın kulu Allah’ın Kuranı’nda kodlanmış olandan çok daha yücedir. Ve anladık ki bu dünya hepimizin yüreğinde mevcut olan o yücelikten çok üstündür.

Biliyoruz ki bu dünyayı hak etmemiz gerek.

Ağır yük taşıdık bugüne kadar. Çok özel dünyalar, çok yüce ilim sistemleri bizimle oldular. Ve bize hak ettiklerince kaynak yaptılar, kodlamalar yaptılar, yaşam sayfaladılar. Daha önemlisi, mektep kurmamız için çalıştılar.

O dünyalıların bir teki bile bizi, bizden ayrı görmedi. Sadece savaşımızı anladılar ve bizden kendi yürekleriyle olmamızı sağlamaya çalıştılar.

Bir Tanrı düşünün; kendini bilir, yaşamı bilir, bütünü bilir de İman Tahtında insanı değil; kendi dışında bir yolu olanı oturtur, ona tapar. İşte; dünya dışındaki, üzerinde görev taşıyanların yüce cemaatlere indirildiklerinde onlar için düşünülen buydu…..Onlar bizim taptıklarımızdılar. Onlar bizim hak etmediğimiz o yoğunluklarında bize, bizi anlattılar hep. Ve dediler ki “insan soyuna her şey mubah değildir. Sadece insan soyu kendini hak etsin. Ama hepiniz iyi bilin ki bilmek yetmez. Hak edip hak olmak gerekir. Doğanın gücünü de anlayın” dediler.

Korkumuz var mıydı? Asıl sorunun cevabı önemliydi. Biz korkan, korkutulanlardık dünyalılar olarak.

Allah insana gözdağı vermez canlar; iyi anlayın. Allah insan güç katar, gözdağı vermez.

“Siz, sizi hak etmediğinizde, Allah sizi yok eder….!” Olmadı!

Hepiniz iyi bilmeliyiz ki Allah diye tanımladığımız yüreğimizdeki o yücelikten başka bir şey değildir. Her şey o yücelikte mevcuttur.

“Birler Kapısı” dediğimiz kapı, hepimizin yoğunluğuyla kodlanmış bir kapıdır. O kapıdan geçen kelamdan, kalemden öte olan insana varır. Ve insan hak eder.

İnsan kelamda, kendi yüreğinden başkası değildir. Ama kalemde farklılaşır; çünkü orada mutluluk, kutsuzluk, hırs, kırıcılık, hak teknik ve diğer hususlar devreye girer.

Bir el, bir kapıya dayandığında, orada kontrollu ışıkların bulunmasını bekler. Ki o kapıyı aşıp geçsin.

Eğer; o kapının ardında kontrol yoksa, o el, o kapıyı asla açmaz. Ama iyi bilin ki 4 gök sözcüsü olarak dürümlenen, insan sistemleşmesini sağlayan birliklerin biri olmadığımız, hepsi olduğumuz, Ana Kapıda dillendikten sonra, bizim çalışmalarımız farklı çağlara ait kontrollu ışıkların da biliş kalemi olarak kotlanışı için bu yoğunluğa inmesine neden oldu.

Herkes buraya akmaya çabaladı. Bizler tek ve çift olarak insan soyunu dilledik; tek ve çift olarak…Nedir tek ve çift olmak? Anlatayım;

Biri; bir tek ilmi dillerken, diğeri Birlik Tekniğinde 2’li levhiyi diller.

Bir teki dilleyen kelamda, kalemdedir ama 2’yi dilleyen kalemde değildir. Hakka varmaya çabalayandır. Neden bilir misiniz? Çünkü; çift teknikte ses 2’lidir.

Bir tarafta enerjisi eksi, diğer tarafta enerjisi artı olan kodlar bulunur. Her ikisi de ağır taşıyıcıdır.

Eksi, akıp geçemez artı yoksa…..Artı, akıp geçemez eksi yoksa. Her biri bir diğerine ihtiyaç duyar ve biz buna Rahim Kalemi deriz. Eksinin artıya, artıya eksinin ihtiyaç duyduğu bir sistemdir bu.

İşte; canlılar, 2’li dediğimiz sistem bu şekilde kontrol kurabilir. Artıda eksi, ekside artı toprak toplumu tohumlayabilir mi? Asla. Ve birlikte, teklikte ne var? Orada yaşam var…ama yaşamın kodları var. Yaşamın koklandığı o tohumlanış var. Orada sistem var. Orada, yarınlar tohum olarak mevcut ama yaşam oğullaması yok orada; sadece birliğin levhisi var. Ve teklik, levhi, bir tek oluş, mutlak kulluktur.

Mutlak kullukta bütünün kürzi kapısı yoktur ama kaynak vardır. İşte; o kaynağı hak edenler, bu yoğun çalışmaya dahil edilir.

Hepinizin eli, insanın eli yüreği, İK LA Sİ KAHA denilen levhinin gücü ve yaşamı biliş…

Bu da size şunu izah etmeli; bizler Birlik Kapısıyız. Bizler hasatçıyız. Bizler tükenen dürümleri kontrol edebilecek hakikiyetiz ve biriz. Ve bir olarak zayiatsız şekilde her şeyi tohumlayabiliriz ve yoğunlaştırabiliriz.

Daha da öncelikli mesele, çiftli çalışmalara kodlama yaparız.

Çiftli çalışmalar kodlanmadıkça koruyucu ışık yer küreye çekilemez. 
Koruyucu ışığın yer küreye çekilebilmesi için yerin güçlenmesi şarttır.

Değerliler; din kullukta yoktur. Din, kalemde olmaz. Din, yarında da yoktur. Dince konuşmayacağım size artık, kaynakça konuşacağım.

Benim elim, dünyanın, güzün dürümlerle çekilen, kürzi kapı açan, yarım olan, kışın aklın kapısından geçemeyenlerin yazın resim yaptığı bir dünya değildir.

Bu dünyanın nuru ölümleri, doğumları bilenlerin gücü değildir. Bu dünyanın nuru aklın kulluğudur.

Sizinle yapılacak en büyük çalışma ilim çalışmasıdır. İlme kapı açtığımız için mutluyuz.

Deminden beri dünya üstü varlıkları bizi izlerlerken şunu tartışmaktadırlar;

Bugünden sonra neler olur? Dünya niçin bunu yaptı? Dünya insanı neden artık doğanın gücünden vaz geçiyor.

Nedir doğanın gücü? Hepinizin iyi bilmeniz gereken bu güç, Sualtı’nın kürzi kapısıdır.

Sualtı’nın gücü, tüm insanlık için doğanın insan kürzi kapısıdır. Orayı kapattık, açtık….Bu tartışılıyor.

Devin ya da devindir….işimiz budur bizim. Devinmek, devindirmek, dünya ilmini hak ettirmek, anlatmak….Anlaşılması için hakikiyeti teknik tohumlarla kodlamak.

(devamı 2. Bölümde)

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/2S7b33b2oQY

 

8.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ..5 AKIŞ-2.BÖLÜM

 

Dünyanın ölümlü olmadığını hepinizin net olarak anlaması sorumluluğunuzdaydı. Zor muydu? Kolaydı ama anlamadınız.

Bugünden sonra daha yüksek ışıklar devreye inecekler. Dünyanın örtüsünü açmak değil maksat öfkeyi aşırtmaktır… Biliyorum, Dünya öfkelidir, zira.

Nereden nereye vardığını bilen dünya öfkeleniyor ve diyor ki “beni, bana bırakmayın”. “Ben, beni kırarım”. “Beni, bana bırakmayın” diyor.. Bunu diyebilen insanlık kelamı hak etmiş, tüketilenleri, tükenenleri yenilemeye çalışan insanlık…. Ama iyi bilin ki oğullarımızı kontrol etmeliyiz..

Eğer oğullarımızı kontrol edemezsek dünyanın yaşamı sonlanabilir. Bu kesindir. Eğer bu dünya, kelamda kendini hak etmek için çabalarsa bizler, dünyalılar, bütününü gücünü kodlayabiliriz.

Bugün ölümlü dünya bize seslendi ve dedi ki “beni, benden çıkarın”.. “Ben çok kırık, çok hırslı, çok kısırım”.. Ama biliyoruz ki onu kıran, kısırlaştıran, hırslandıran tükenenlerdi, tüketilenler değildi… tükenenlerdi, onlar kendilerini tükettirmeden, tükendiler.

Deve insana kalktı canlar. Biz, o deveyi kodladık, kokladık. Deve, yaşama kalktı. Biz, o insanlık kodlarını tohumladık. Vurduk mu? Vurmadık. Akıl tahtına aşkı kodladık.

Sevgililer, genişledik, genişledik, gerçek kervana kodlandık. Aha o kelam, KAHA olan ışığı devrede. Onu dürümlere çektik.

Değerliler, dünya yüreğini bilir. Bizi dinler ama iyi bilsin ki sultanlar, sultanı insandır. Hiç kimse insandan ötede yaşam sonlandırmadı, yaşam kontrolü kurmadı. Sultan, insan soyudur. Daha iyisi, ilim kalemidir, insan soyu.

Ve bütün bunları neden yaptığını size açıkça anlattı. “Ha dağlar, dünyalılar, biz siziz,” demek yemez. Dünya öfkesini aşmalıdır. Bu dünya öfkelidir. Bu dünya da yol yoksa öfke olur… Ve biz, bu dünyanın yoğunluğunu tohumlayarak, yolculuk yaptık.

Şuandan sonra siyahın ötesindeki siyahların, en siyahından ötedeki siyahtan, sistemin gözünün görebileceği en yüksek kaydı yapıyoruz.

Bütün köprülerin örtüsünü örtmeden, göklerin sözcülüğünü yapan birliklerimiz, Allah’ın dağı insana gerçek ilmi dilleyecek, dinleyecek ve dürümleyecek...İnsana dinleyecek, canlılar. Net doğru söyledim.

Neden, bilir misiniz? O, bir imparatordur. Ve onun nuru akıl, Kuran’ı ilimdir. Ve ben dünya, insan, her şey..Ha diyeceksin ki ölümüydün?. Ölmedim… Ama biliniz ki bu dünya ayrılık göz etmez.

Bu dünyada, kıran, kırılan çok… Bu dünyada yarınları tohumlayacak güçler, kök geçişlerini yaptıktan sonra korucuyu kodlarla, bütünün gücünü tohumlarken ……..Her kervan kendine kalsın diyenden kelam kırıldı.

Biliniz ki her kervan, yol alamadı. Her kervan kendine yoğunlukla tohumlanamadı ve kodlanamadı. Bundan sonra ne olur? Kelam elimiz, kalem ilmimiz, yaşam sistemimiz, merdiven birliğimizdir. Bu birlik, herkesin görevini hak etmesi için büyük kökleriyle buradadır.

Şükredin ki deriler, diriler, her şey Allah’tandır. Ve Allah, tabuları yıkandandır. Eğer ben, tabuları yıkmasam, Allah’sızım bilin. Allah, bana kapıdır. Ama ben tabularla kodlama yapsam, altın ışığımda, tınım yoktur. Benim tınım yoksa Allah, bende değildir, iyi bilin…Ha diyeceksiniz ki “o sen, sen o değil miydin?”

Değerliler, anlam kazandırın yüreklerinize her sistemdeki, o yüceliklere anlam kazandırın… Anlık sayfalanış değil yaptığım. Hepinizin anlamayacağı değil anlayacağı şeylerden söz ediyorum.

Birlik kapımızda insan sırrı var, canlılar. Sır. Nedir sır? Işık, Hepimizin gücü.. Orada, yaşam var… Orada, Rahmi kalem var. Orada, bütün kütle var. Orada, murat var. Turkuazın kulu olan, ilim var. Hadi gelin, anlatayım size.

Sevgililer, mucizedir yaşam, iyi bilin. Mucize. Burada bir mucizedir olmakta olan, ilimden kapı açanların yaşama indirdikleri her şey insan sırrıdır ve mucizevidir.

Sizler, başka dünyaların görevlileri olarak yaşadınız, yaşattınız, bugüne kadar. Ama biliniz ki bugün dünyalısınız ve bu dünyanın, yarını yoktu, yaşamı yoktu.. Dünya toprak toplumdu…Kuran’ı yoktu. Kırıktı, hırslıydı sığdı, kelamdı kalemdi de kaynağı yoktu... Bugün artık hepsi, hepsi mevcut.

Çanta, insandır canlar. Dümenin ilim olmadığı bir yaşamda insan, sanal boyutların tınısı duyamayan bir çantadan ibarettir. Ama o çanta bomboştur. İyi anlayın.

Ve bu dünyayı, yoğun sığ sistemli, sistem haliki olan insanlı, yarınlara kaynak yapabilmek kolay olmadı.

Dün ölü, bugün diri… Bu dünya, yaşam...Bu dünya, yaşanır, bir sayfalanış yaptı. Ve bizler, ruhsal kapıları açabilenler, bu dünyayı koruyabildik, iyi bilin.

Devin ama dinle de devin... Al, bil ama hak ette dille. Al, ol, bütün kötülükleri aş, geç. Ben senim can, sen ben, bil... Muradım dünya, muktedir insan kul ve biz, o kulda kalem olanlar… Şimdilik size vereceğim budur.

Unutmayınız ki sevgi, saygı yoksa ağırdır yük ama sevgi, saygı varsa yük hafifler, bunu asla unutmayın ve dünyanın ruhu olan ilme kapı açın. Bütün kötülükleri aşın, geçin.

O gün Süper İnsanlık Realitesi olarak biz, sizde oluruz ve sizin yüreğinizi kodlarız. Hepinizin yolu, aklın yolu ve biz siz, siz biz olarak bütünün gücüyüz. İşte mutlak olan budur…. Ve bununla birlikte sevgi, saygıda olsun diliyoruz.. Ağır hafiflesin.

Şimdilik!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/xHwHYDq3ARg

 

8.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 12 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 6. AKIŞ

 

Daimi kapılarımız, sizinle olmak hepimize mutluluktur... Siyahın siyah olduğunu anlayanların, kutsal toplumları tohum diye bildiklerinden, bu meclisin çalışmaları herkesin kalemidir, herkesin levhisindeki yoğunluğudur ve yaşamıdır.

Buyurun anlayın dünyayı... Ana Kapıyı açtık ve diyoruz ki, bugün Allah'ın dediği aklın dediğinden öte değil... Aha bu...

Sizlere, evrenlerin sistemleşmesindeki rolunüzü anlattım. Bu gün dünyalı olarak, bu çalışmalar tahditsiz biçimde levhi kayıtlarıyla, evrenlerin sayfalanışlarında, büyük görev taşıyor.

İmparatorluğun gözü, yüreğimizin gücüdür. Ve bu güç bütünün kürzi kapısında, size sizi açıklıyor.

Haliki hakta tahditsizlikte bütünün gözü Allah'ın gücüdür... Sizler, bu Meclis olarak çok çalıştınız ve çok görev taşıdınız. Aha bu... Ve bu görevi yaparken, her şeyden çok kelam olarak, nefes olup büyük köklerinizi göreve çağırdınız.

Hepimizin yüreğinde insan sırrı vardır. Bu sırra, kim kaynak olabildi?.. Kim kalem olabildi?.. Kim Kübra Kapısı'nda ışık yalkabildi?.. Bunların hepsi hepimizce malumdur... Ama doğanın gücünü bilebilmek farklıdır. Dümenin başına oturtulanların, çürük olmadıkları, hakiki oldukları ve Ruhi Kapılarını açarak, bilişte kendilerini dilledikleri, aha bugünkü gibi "ben dağa taşa, insan soyu olarak görev taşıdım" diyebilmeleri gereklidir.

Maya insan soyudur. İyi anlayın!... İnsan sırrından öte bir maya olarak bu çalışmalar yapılmaktadır. Din derelerinin gücü artık pis rahmet kuranından öteye geçemiyor. Burası kesindir...

Hepimiz iyi bilmeliyiz ki devinim artmadıkça kelam tahtından inmez ve yolu açmaz... Devinimi artırmak için her rüya gerçekleşir. Her rüyada kalem kaynağa varır ve yaşam sayfalanır. Burası dünyadır eminim. Bu dünyanın ruhu ilimdir... Aha bu!.. Ama daha da önemlisi bu dünyanın yolunu açabilmek için herşeyi kendi yüreğinizin gücünün üstü bir yücelikle dürümlere çekilmesi gereklidir.

Bin diri bir tek insan olabilse yaşam mutlluluk getirir. Ama bir diri ilim kalemi olduğunda aklın kapısı açılır. Beni Ana Kapı diye bilen, kendini hasatçı diye bilen, tükenen dürümleri kodlayıp beden alabilen kim varsa; astral boyutların gücünü hakiki levhi ile kodlayabilir.

İnsanlık boyutlarında İmparatorluk gücünü bilebilen çok az yaşam kapısı vardır. Dimdik durur insanda Ana Kapıda insan sistemden çıktığında, artık kontrol dışı kalır...

Bir tek Altın Işık dünyanın yolunu açtı. İşte o ışık aklın ışığıydı. Ve o ışık bilişin kuranıydı... İşte o ışık toprak toplumu kodladı. Ve korudu.

Devre devre dünyaya inen İnsan Soyu, artık devre devre insana inmeye başladı. Bizler karanlığın ışıkları olanlar, muradımız temiz bir dönemin başlangıcı için bir tek kapı açmaktır. O kapı Rahman'ın kalemiyle açılır. O kapıyı açabildik ve emre itaat edenlerle Bilgi Kapıları'nda bütünün kürzi kaynağında ışığı tohumlayabildik.

Deri kemik olan insanın bunu yapabilmesi, arzın gücüyle mümkündü. Ve deri kemik olan biz insanlar bunu yaptık.

Kalem ilimdir... Kalemde halikde vardır, harika bir dürümde vardır, yer ve gökde vardır. Ama kalem, ekmek olduğunuz zaman yaşamı yazacaktır. İşte ekmek oluş, kendi yüreğinizin kelam olarak ilmi ka olmasıyla mümkündür.

Korku başlamadan, dünya yaşanır bir yer haline gelmişse, korku başladığında bu dünya artık, tanrı kapısı olacak... Korku başladığında diyorum. Hani korku var mı? Yoktur.. O halde başlangıcı olmayanın, hakikiyetide yoktur.

Değerliler olmayanı size dinlettim ki olacak diyenlerle, olmayacak diyenleri bilmek istedim... Korku, asla olmadı ve olamaz.

De ki " ben yokum..." Dürümlere bak ve de ki "ben yoktum..." Daha da in ve de ki "yokluğun tohumuydum..." Ve daha daha in ve de ki "oğullarımı kodladım..." Ve daha in ve de ki "kontrolu kurdum..." Çok daha aşağı in ve de ki "ben topraktım..." Ve Daha aşağıya in ve de ki "ben torba torba çalışan, insan sırrını dilleyen, ağır yükü hafifleten aşktım..." En aşağılara in ve daha daha aşağılara in ve Saltanat'ın Sistemi'ni kurduğun o güne git... Sen o sistemdin. Saltanatın Sistemini kurarak, yarınlaştın ve yaşamları kodladın, tohumladın, varlık kodlamalarıyla bugünleri hak ettin. Varlaştırdın...

Ama dünya yoktu... Hiç birşey yoktu, sadece yaşam ilmin kapısında vardı. Her şeyin, her şeyin üstünde Birlik Kalemi vardı. Ama o dahi yolu kaybedenlerin topraklarında tohum ekmeye çabalayanların, yarattıklarıydı... Ve dünya, ten olanların dirilikleriyle kodlanırken, hulusi KA HA İsmaili Kapıların tümünü açtı ve dedi ki cennetin kapısı olun ve yaşatın...

YA HA, insanlık, ben yoktum ki!.. Sen yoktun ki!.. Hiç kimse yoktu ki!.. Peki neydi var eden? "Kelam..." Sadece kelam... Hani derler ya "ol dedik oldu..." Olu diyen yoktu ki olda olabilsin... "Ol" dediğinde, kendi yüreğinde, kendi yoğunluğunda, toprak toplumda, tohum olduğunda, evrenlerin sessizliklerinde dillendiğinde, dedi ki ben ve ben... Ve her ben ve tüm zamanların sistemleşmesini Süper İnsanlık Kapısını açarak kayıtladım... Aha bu...

Ve dünya yolunu kaybeder mi? Mutlaka kaybetmedi. Bundan sonra da kalemi hiçbir zaman dürümlerinden çıkmadan ve yaşattığı kalemlerin türevlerini kontrolsüz bırakmadan, öfkeyi asla yaşatmadan, cevherinde tüm zamanların türevlerini tohumlayıp, her şeyi yarattığından öte yaşatacak görevi taşıyacaktır.

Çok mu uzun bir cümle? Bilirim çok uzun. Ama uzattıkça yazılar uzar.. Uzattıkça... Ve uzayan yazılarda temiz levhiler kodlanır. Bu bir cemaat çalışmasıdır. Cemaat cevherinde can ve yüreğinde hakim oldukça, bütünün gücü her dürümde varlığını tohumlayarak Bilgi Kapısı olurken sevgiyle olur. İşte sistemin gücü budur...

Dünya yoktu... Hani yoktu? Aha var... Yaşam yoktu... Hani yoktu? Aha var.... Dağ taş var... İsrafil Kübra Kelamında İsmail oldukça yaratan ve yaşatan insan hep var... Var mı? Aha var...

Temel bilgidir ki bana Ana Kapı denir. Ama bana Ata Kaynak' ta denir. Ya bana insan da denir. Eh ben İsmaili'yim ya... Ama ben kü olan, kelam olanım ya... YaHa, ben akıl tahtıyım da nefesteyim ya ama ben tüm zamanlarım ya... Yaşam bu işte canlar!.. Her anda her şeyde var olan "Birlik kelamı" olmak.

Büyük kötülük, büyük iyilik, hepsi dürümlerde ama diriliklerde her biri kervan... Bence dünya Altın Işık ve o ışığı hak etmek... Aha bu...

Kontrol dışı bilgim asla olmadı ve olamaz. Bugün burada verdiğim her şey ilmin kapısından Altın Işığa kayıtladığım bilgidir. Doğanın gücünü dürümlerken, bu sesleşmelerin olması şarttır.

Bugün Dünya dışı varlık kapılarını açarak, hepsine bu sesleri kayıtlamaya çabaladım... Dünya'nın ötelerindeki tüm zamanları kodladım ve dürümledim. Ama iyi anlayın ki dünya dışı varlıkların, tüm insanlığı tohumlayacak gücü elde edebilmeleri için sessiz zamanların diriliklerinde kesin olarak dillenmeleri gerekir.

Diriliklerinde, dürümlerinde, temiz zamanların değeri yoktur onların ama bizim için vardır... Ayrı gayrı gözetmem!.. "Ak" derim akarım... "Hak" derim hakta tahta varırım. Ama yaşam, Aha budur... Ulular diayrı ben senim, sen ben...

Hani dersiniz ya "umut umut umut..." Uluların mutlak umudu olan insanlıktır. Bizler hepimiz, tüm zamanlarda ululara gök kök olarak kodlandık ve ocaklarında mutlak kuran olduk.

Kuranı kerim der ki "nesiller insana indiklerinde". Yahu o nesil bedenim, ben insan işte geldim... Hayır hayır derler "ben geldim..." "Yok ben geldim" der yürek... Öteki der ki "bendim gelen" ve her diri kelamda kendinden kendine gelir... Hepsi bu.. Ama bunu anlayan, kalem olabilen hasat olabilen, Rahmi Kapı'da akıl tahtında ışık olabilen ve mükafatını bulandır...

Tel tel oldu dünya helaldir... Hak teknikle dürümlendi, hakikidir. Hasat yaptı tahditsizdi. Aşkın şarkısını okudu. Hakikiyetle, bütüne hizmetçi oldu...

Çorbamda insan soyu var canlar. Ben ölümlü ama ben öz görevli.. Hani ölmezdim ölümsüzdüm... Ölülerin öldüğü bir yerde ben dipdiri olsamda yarattığımda yaratılan her diride ölüler diyarı ölüler kalemi olur ve ben o ölülerde ölümlü olurum... Kutlanan kutsal ışık yaşar ama ben kutlayanım bilin...

Hey canlılar, ayrı gayrı gözetmem. Herkes bende bendir... Ama Birlik Kapımı kırmaya gelen bedensiz mektup okuyamaz, hakikiyette kendini hak etmez ve yüreğinde dürümlenmez...

Şimdi canana cennet gerek dediler ama canana kalemde gerek... Hani nerde kalem? Beden... Ve ben o beden. İnsan halik... Hakiki, hasatçı, yaşayan ve rahman olan.. Karanlığın tınısını duyan, İnsan Soyu... Ölümlü ve öldürülüp gidecek olan... Ben bir ölümlüyüm ve öldürüldüğümde görevimi hak edip dürümlerimden giderim... Hayır hayır öldürülemezsin diyene sordum. Sen miydin beni öldürmek isteyen?.. diye. "Hah" dedi "Aha" dedi...

Canlarım... Ölmek yada öldürülmek.. Ben dere olur, akar geçerim... Ölmeden ölenim ya hani dava insandı? Hani dava yaşamdı? Hani Rahman'da karanlık vardı? Baştan beri dünyayım ben! Unutmayın... Baştan beri dünyayım ben!.. Ve Öz görevliyim!.. Sultan ben dünya!.. Aha bu, İşte bu...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Ha_HCyJnHPM

 
  Bugün 52 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol