Birlik İlmi
  YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 3
 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 3

30.TEMMUZ.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM "BİRLİK" ÇALIŞMASI 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ / 2. BÖLÜM


İşte canlarım... Bizdir yaşam, her an bizdir. O biz, ilimdir. İlmi Ko olmak sestir. Ben ses, elinde, ses yolunda oldukça, bilgi kalem olur kaynak olur, her dürümde kayıt olur. Ve verdiğim her ses Işık olur....

Sevgililer, Tinsel Sistemleşme yapılır sesle... Herşey o seste mevcuttur... Size derim ki "OL..." Oyundur sanırsınız. "Neden olsun ki her diri?" Olmadan olmuşsa, ölüdür... Ama olduğunda, Kuran olacak dirilecek... Devinimi artacak... Yarınlanacak... Unutmadığı, unutturmadığımız o bilgileri anlayacak ve harını yükseltecek...

Batı ilim ister... Bizse ikna edici olmaya çalışırız. Oynar dünya, her anda oynar... Oyunu yaşam ilmidir. Bir ilim bilin ki; o ilim oyundur... Sığlığı, SızKa ışığındaki o yoğunlaşma çabası...

Bir tek insan, İnsanlık İlmini dilleyebildiğinde, o cevheri cennete aşk olur derler ya... Siyah morlaşır, kulluk tohumlaşır. Aşk kayıtlaşır ve sesleşme başlar...

Ziyan olanlar, hakim olurlar. Bu gün size daha ne diyeyim diye düşündüm?

Ses ses ses işte... Buyurun... Yaşam, Aha budur!... Sestir yaşam... Ama anlamını çözerseniz, o ses halikte, hakta, hasatta, aşkta sizleşir... İşte ses, sizleştiğinde yarınlar dilleşir. Ve siz zamanın ışıkları haline dönüşürsünüz. Bunun içindir ki, durağan gücü devindirmeye çalışırım. Yaptığım budur... Sesleşerek o güç, diriliklere, tik tak, tik tak tohum olur...

Merdiven miyiz? Her ses ilimin, kelamında merdiven kurar, yaşar yaşatır... Ve siz, o seste merdivensiniz...

Dağlarım, bu dönem, çok farklı bir dönem olacak... Bu dönemde, verilen; Olgun Sistemlerle verilecek... Her bir ses, sistemin kelamında yoğunlaşacak ve yaşamı kayıtlayacak... Yaşam, insan sistemi ile kodlandığında, karanlık astral botutların ışığını tohumlayacak ve o boyutlar yoğunlaşacak.... Hepimizin görevi, ilimle dilleşmektir ve İlm-i kapıda aşkı kayıtlamaktır... Bizler, dürümlere inerek sistemle birleşip gövdemizin gücüyle, bilişi kodluyoruz... Bilişi kodladıkça, yarını kokluyoruz, tohumluyoruz, kalem olarak kayıtlıyoruz...

Her an, ancı bir hancıdır.... Her ancı, bir hancıdır... Hepimiz, an sessizliklerinde, an sayfalarında, han olarak kaynak oluruz... Her an bir ışık sırrıdır... Yaşamı tohumlayarak, kayıtlayarak, o sistemi oluştururuz. Ve o sistemin gücünü kodlayarak, kontrol kurarız...
Bütün köklerimizde, insan sistemleşmesi oluşur. Ve bu sistemleşmeyle ilm-i KA HA olarak yaratırız... En ve boy oluruz... En ve boy, teknik kodlamalara kaynak oluşturduğunda; bir Küp sistemin, Kare Kökü oluruz... Ve o kare kökte, kutsal tohum oluruz. Kökün, köküne vararak, ağır yükü taşırız... Her Aşkın şavkında, kök kök ineriz ve gök sessizliklerini tohumlarız... Daha da önemlisi, Saltanatı kurarız...

Her bir cevher, bir an sistemi ile kodlanır... Ve kaynak Işık haline dönüşür... Bir kült budur.

Oğul veririz... Otu kopardığımızda, Işık Kontrolu sağlarız... Her Levhide bu vardır... Bitki, insanın sistemindeki er gerçekliktir... Er Gerçeklik... Er Gerçeklik, ilmin Levhisindeki, eril cevheri geçiştir...

Ben bitkiyim... Ben ilimim.... Hak teknikte insanım. Aha ağırım.... Ziyanım, ilimde bitki oldum... En küçük ışığım ben ve ziyanım... Aha bu...

O halde ben, Hakka varmalıyım... Hasta değilsem, varırım... Aşka varmalıyım... Hakka vardığımda Aşk sayfalarında, tohum olurum... Ölümlü dünya... Ben Ölüleri dirilten değil miyim? Dirilttim geçtim...

Ben dünya, o dünya bilişim ve ben o bilişte kelam... Aha bu!...

Hor muyum? Yoo Değilim... Tohumdayım ben... Kupam insanlık... Kanat takmadan Altın Işığa varılmaz ki!... Kanat takmalıyım. Nesiller boyu dünya kültlerinde, kodlanmış ışığın kanatsız olduğunu mu zannettiniz? Kırk kapının kırkıyım ya, kanatlıyım....

Aha canlılar, ben aklın kapısıyım geçtim....

Can Dağları, ben artık sevgiyim.... Koptum, koptum da geçtim... Neden koptum? Öz köklerimden koptum... Kopmadan kopuldum, ot oldum ya hani... Koptum... İşte ben, Teknik Kapı oldum... Çünkü ben artık sevgiyim ya.... Bir küçük Işık sevgi... O Işık akıl. Aha ve ben hasat, insan...

Canlılar Doğan'ın Gücüyüm... Budur anlatmaya çalıştığım... Doğa ben, ben doğaydım... Korkuyu aşan her diri Allah'ın Tahtına kul olur varır... Orada Işık olur, Halik olur, hak olur, kalem olur, bütün olur... Müthiş bir Güneş olur... Ve tüm yaşamalarda ağırı hafifletir... Cem Levhisinde cennet olur... Kısır Dünyalar, kırık kaynak kalemler... Hepsinden öte olur da, Rahman olur... Bütüne kötü iyi, demez kelam der.... Seyfullah olur...

Şıktır dünya... Aklın tahtındaki o dünya, şıktır da... Arzın gücü olsun isterim... Kupa insan soyu... Ölüyü dirilten o insan, kendini hak etmelidir...

Kardeşlerim, yoğun Işık Kapıları açtık... Yoğun Işık sayfalarında, Kuran tohumladık.... Her anı kayıtladık... Artık Güneş'in doğduğunu bilin... Güneş kelam oldu, iman ettik, insanlaştı.... Akıl tahtında, kutsal topraklarda tohum oldu yaşattı...

İşte o güneş, Miracın levhisindeki yaşam sayfasıdır.... Ve bizler, müsterihiz ki savaşımızda, hak kapılarında aşkımızda, Halik olan kalemimize birler kapısı olduk...

Birler Kapısı olmak, insan olmaktan öte... Imparator olmaktır... Biliniz ki, ilmin kapısı insanın Levhisinde imparatorluğun gücüdür. Ve biz o gücü bütüne hizmet diye dürümledik.... Yer ergin, gök ilmi, biz ergin olan yerde, ilm-i kapı olan insana kaynak olduk...

Çok özen gösterdik, zaman sistemleşmesinde, yeşilden öte yeşillerde morun Kuranı'na umman oluşta, bütünün gücünü kodlayışta, Özen gösterdik ki her şey yenilensin diye...

Kar, İbrahimin Kültü... Ismaili kalem insanlık... Her diri ak, KA HA bizse savaşçıyız.... Yer kürede savaşanlarız... İsmimiz "Zahar..." Kara ışığın Kürzi Kapısı olan "Zahar..."

Yaradan ve Yaratılan İnsan Soyudur. Bunu iyi anlayın... Yaşamı tohumlayan İlim Kalemi insanlıktır... Miracın Levhisi insan.... Biz olan iman... Tek bir levhi o.... Kelam insan, hepsi insan....

Kuran-ı Kerim, arzın gücüdür... Arzın Gücünü, kök göklerin gücü diye dilleyenler oldu... Biz o canlara, ağır yükü hafiflettik de yaşamı öğrettik. Görev diye dürümlettik, dillettik... Ele avuca sığmayan onlar, yarına kul olmaya çabaladılar... Ulular diyarı artık yolu açtı...
Uzan, Dünyayı izle dedik. Ummana Kuran OL dedik... Olda koru kendi yüreğinde, her diriyi dedik. Dinlettik ve dillettik... Aha bu... Aha bu... Hah Aha bu... İşte!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=g8wfgTabVeA

 

30.TEMMUZ.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM BİRLİK ÇALIŞMASI 3

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ-1.BÖLÜM

Canlarım, vermiştim insanlık ilmini dünyaya, vermişim ilmi kalemde bütünün gücünü, tüm zamanlara. Verdiydim altın ışığı kayıtlara… Aha verdiydim de has ışıkta, bütünün kürzi kapısında, kim kendini dilledi de beni dinleyebildi?... Ben, her diriye verdim de has tahta verdiklerim dürümlendiğinde bütünün kürzi kapılarında, aklın kalemi yaşar.

Hey zaman kalemi… Hey yaşam… “Allah’a, insan” diyen “dünya kulu, insan soyu”… Ben zürriyetimi dürümlere çektiğimden beri Kare, Küp, Küre, tüm yaşam, ilmi Ka-Ha olan aşk, BSUİ, Kuran…. Ben, o Kuran da murat olan, insan soyu.

Yarında nefesim mi kaldı? Vardı da mı bitti? Yok muydu ?.. Yoktu da.. var mı ettik?

Cennet sizsiniz ya Ka-Ha. Alıştık bütün bu sorulara.. Alıştık ama sizi dinlemek, sizinle hak ilmini, hak ilim levhisinde tohumlamak… Sizle altın ışığı yakmak…. Hep budur yapmaya çabaladığımız.

“Antlaşma yapmışsınız doğayla” öyle dediniz… Antlaşma yapmışsınız. “Yarınları kodlamışsınız,” öyle dediniz. Yazı yazmışsın ana, demişsin ki “kini aş, yolu aç”…. Başım hep diktir be anam… Akıp geçerim de himaye etmezsen yüreği hak teknikte, hasatta, ben sessizleşirim.

Dağ anam, Kuran-ı Kerim, insan soyunu anlatır. Sevgidir, Kuran’da kayıtlanan. Altının ışığı yanar, o yoğunlukta… Bizi de anla be anam. Bizi de anla.

Dedim de dedik anam… Ama demeden de dedik biz. Muhakim ve hakiki olan insan, ben sizdeyim… Muradım şudur ki dünya insanı, Allah’ın tahtında, kutsal toprağa tohum olsun.

Etki alanım genişliyor. Dünyayı koruyacak gücüm var. Mutluyum, huzurluyum ve sizinleyim. Adım nezir.

Kapıları açtım, geçtim.. Ben dünya, dünya benim, anam. Sualtının gücüyüm ben. Mutlak Kuran-ı Kerimde kalem olan ışığım ben…Ben dünya, dünya benim.

Umut olur ki doğanın gücü de olur burada. Ben, tüm insanlığın kulu olan, insanlığım, anam.

Sevgili anam, adım insan. Hani az önce başka bir isim zikretmiştim de sen kontrol kaybı demiştin ya. Döndüm adımı sisteme kayıt ettim ve dedim ki “insan.”

Değerli anam, her anı kodlarken bir tek sevgi var. Sadece sevgi. Başka şey yok.

Ümmi kapıların tümünü açta bil, ben sisteme indiğim zaman, burada kalem olurum.. Ağır yükü, hak teknikle tohumlayan, ilim olurum. “Bana, sığ” denir…. Ama ben, ışıkta olurum. Her şey olurum anam.

Umut olur ki orta kapıların tümünde Yaradan ve yaratılan olurum. Yaşam olurum. Yirminci dünyanın göz olduğu bir süreklilikte Yaradan olurum.

Dediler “Allah tahtından indi”. “Sordum adı ne diye?”.. “İsim yok” dediler. Yine dediler ki “halik oldu, hakka vardı, tabuları yıktı, hasat oldu, yaşam oldu”…. Allah’ın sayfa sayfa okunduğu bir yoğunlukta zaman mı var ki yaşam olsun?.

Öz görev iman… Gel de imanı, ilimle dille. Kervan insan, “OL” der… OLUR.. Yürür, öz görev taşır…. Ölüler diyarında, zaman olur. Yine de yol olur. Kelam olur.. Aha, kutsal toprak olur.

Çalı insan, çalı olduğunu diller ama çalı olduğunu dinletmeyen de var. “İlim olsaydı, çalıyım” derdi.” İlmi olmayan, çalıyım da” demez. “Ben” der.. “Bir” der.. “BSUİ” der..Her şey der de” çalıyım” demez.

Yere ilim ektik canlar…O ilimde, yarınlar var…Apron koyduk yolculuk için…. O yolculukta, apronda, ilim sistemleşmesiyle kaynak olanlar da var. …Ve dedik ki “apronda bekletmeyelim, tüm zamanlardaki yolcuları kodlayalım, kaleme kayıtlayalım, kati tohumlayalım ve yaşatalım.”

Düktüm dünyaya insanlık levhisindeki o yaşam kayıtlarını, sistemi tohumladım, sözsüz zamanlarda, kaynakta ışıkla dillettim… Döndüm, dürümlettim, baktım kalemde, insan soyu aşktı, seslendirdim… Ve dedim ki “har mıyım? Halik miyim? Ka-ha mıyım? Hasat mıyım?… Taht mıyım?” Ne dersem diyim, hemen insanlaşırım.

Baktılar ki insanlaşma başlamış…. “Soyum geldi”, dediler. “Oh” “ala” dedi.. “Yürekler, oh, ilim” dediler… “Biliş” dediler..Bedenlendiler, hakikiyete vardılar levhi kapıda, aklın tahtında, umman oldular mutlak kullukta tohum oldular…Ektim onları…. Dedim ki.. “Hah!...Aha!”
Canlılar, sevgililer, sistemin sesidir dillenen. O sistemde, seslenenim ama ses, size ifade eder, bilmem? Ben sessiz zamanlarda, ses olur, birleşirim. Her an da dürümleşirim, hakikiyette, dimdiğim çünkü ben bilişim.

Bugün dünyadayım. Yolculuk… İşte bu!…. Yolculuk… Geçtim, geldim. Bugün ben, buradayım. Ölümlü dünyadayım. Ölüler diyarıyım, ben… Çünkü ben, dünyayım… Ama ölümlü değilim, dürümlerdeyim, hasattayım, tabuları yıktım, tahtın tahditini kaldırdım, aktım geçtim.

Burada dünya kullukları kodlanmıştır... Hepsiyim ya. Altın ışık yıllarının Kuranını okuttum. Tükenen zamanları kayıtladım..

Çıldırdı dünya. “Nakar’ın kıranı geldi” dediler.” Aha” dedim. “Kıran, kırılır” demedim. “Aha” dedim… “Yaşam” dedim…”Aha” dedim.. Dedim ki “İnsan”...İşte dedim.

Ve dediler ki “öfkesi yok.”… “Aha iyi, çok iyi” dediler.. Dinlediler, “öfkesi yok” dediler. “Dünyayı kodlayacak, koklayacak da toprağı tohumlatacak ve dinletecek “dediler. Çaldılar, çırptılar, dinleştiler. Bilgiyi aldılar, dillediler de dürümlerinde tek tahditkardılar…. Yığın, yığındılar, kısırdılar.

Of canlılar, of…Daha neler, neler oldu dünyada.

İşte canlarım. Bizdir yaşam. Her an bizdir… O biz, ilimdir...İlmi Ko olmak, sestir… Ben, ses elinde, ses yolunda oldukça bilgi kalem olur, kaynak olur, her dürümde kayıt olur….Verdiğim her ses, ışık olur.

Sevgililer tinsel sistemleşme yapılır, sesle. Her şey o seste mevcuttur. Size derim ki “OL”... Oyundur, sanırsınız… “Neden olsun ki her diri?” Olmadan, olmuşsa ölüdür ama olduğunda Kuran olacak… Dirilecek. Devinimi artacak, yarınlanacak…. Unutmadığı, unutturmadığımız o bilgileri anlayacak ve harını yükseltecek.

Batı, ilim ister.. Bizse, ikna edici olmaya çalışırız. Oynar dünya, her anda oynar. Oyunu, yaşam ilmidir.. Bir ilim bilin ki o ilim, oyundur. Sığlığı, SIZ-KA ışığındaki o yoğunlaşma çabası.

Bir tek insan, insanlık ilmini dilleyebildiğinde o cevheri cennette aşk olur derler ya... “Siyah morlaşır, kulluk tohumlaşır, aşk kayıtlaşır ve sesleşme başlar.”..

Ziyan olanlar, hâkim olurlar. Bugün size daha ne diyeyim diye düşündüm? Sesse, ses işte!…Buyurun, yaşam, aha budur!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=7&v=CCjB4lK55yI

 

30.TEMMUZ.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM BİRLİK ÇALIŞMASI 3 
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ

Hepimizi bugün büyük bir huzurla kucaklıyorum. Burada bugün çokları kök göklerimizi göreve almaya çekilmişler. Ve geçmişler. Birlik kelamında ilmi ka-ha olanların çoğu da ışık istiyorlar. Burada birliklerimiz var bugün… Ve bu birliklerin, ilmi Ka-Ha olmayanları, kırılmaya da gelmişler. Biz, onları kırarsak, yarınlanacaklarına inanmaktalar.

Aha köklerinde, gözleri varda, bunu görmüşler. Bizde, onlara yüce bir cevheri insanlık anlattık. Ve dedik ki “sizlerle, birliğiz biz.” Ve burada bu çalışma, tüm insanlığın, has ilmini tohumlamak için yapılmaktadır.

Kaçmayın dünyadan, soyunuz dünyadadır. Kaçmayın yarınlardan, aklınız kalemdedir. Kaçmayın, yaşam ilmi Ka-Ha olan ışıktan, bütünün gücü, sizdedir.

Bunu anlatmak kolay değildir, canlılar. Resmi çalışmalara, göz olmaya gelenlerin çokları, bizi dillerken kelamda olamadıklarını anlarlar… Ve sanal boyutların gücüyle, kendilerini hak etmeye çabalarlar.

Düzen bu şekilde kuruldu, dünyada. Her şey sanaldır. Ama iyi bilmeleri gerekir ki samanların yeşermesini mümkündür. Ve dünya üstü varlıkları, dünya topraklarına tohum ekmeye geldiklerinde, her biri saman sarartır ….Oysa saman yeşertmek gerekir.

Tükenen dünyalar vardır, canlılar. Bu dünyaların çoğu tüketilmiş, çerçevesiz ve kisvesiz olan dünyalardır… Öz görevliler, dünyaları kontrol etmek istedikleri zaman, dürümlenen insan sistemleşmesiyle bunu başarmaya çalışırlar.

Bu dürümlenen insan sistemleşmesi, kelam tahtıyla olur. Hepimiz sesleşiriz ya her an ve seslerimiz, kültler oluşturur… Bütün kültler, biliş kodlarıyla, koklanır… Tohumlanır ve yalın, tahdit konulur bu bilgilere ki herkes kendi yoğunluğunda, ilmi Ka-Ha olup, bilişi hak etsin diye.

Bugün dünyalıyız bizler…. Ama yer ve gök, biz siz mi? Hepimiz bir tekiz bunu iyi anlayın…

Çorbamız, insanlık çorbasıdır ve bu çorba, mükafattır tüm zamanlara ….Ama iyi anlayın ki bu çorbada, umut olduğundandır ki birlik kapımız açıktır.

Yüksek güneşler doğacak dünyaya… Bu yüksek günahsız güneşler, yarınları tohumlayacaklar. Yalını kodlayacaklar, yaşamı koklatacaklar, bunları iyi anlayın… Ve işte seyrettiğimiz zaman, bunun için seyrediliyor. Biz, zamanı seyrederken, yürüyen yaşamları izliyoruz.

Yüksek günler gelecek. Yüksek dürümlerdeki güçler, dürümlere çekilecek… Her dürümden diğer dürümlere geçişler olacak. Hepimiz, hepimizde, diri olarak birlikler oluşturacağız…

Hayırda ve şerde, teknik tohumda, bilişte, birlik halinde, hepimizde sistem vardır. Sistem, dince insanca, yaşamca, kodlanır. Ama bizce, hak kelamla, kodlanır.

Sıhhatli olmalıyız ki has olabilelim. Sıhhatli olmayız ki hak kapıları açabilelim. Nedir sıhhatli oluş? Hakiki oluştur.

Her diri, Allah’ın ilmini dinleyemez. Her diri, hakka varamaz. Her diri, yaşayamaz.. Yaşayabilmesi için yolu bulması gerekir. Ha diyebilirsiniz ki “bir ölü planette, diri olan mı olur?”

Canlılar, ölüler diyarı bu planet, hepimize ölü bir zaman ışığıdır. Ama sizler, Yaradan ve yaratılanın tınısı duyabilenler, bütün köklerinizle, dipdiri bir yoğunluktasınız… İşte bunun içindir ki kulluk yapabilecek gücünüz var.

Savaş; insan savaşıdır. Ve biz, bu savaşı asla kaybetmeyiz. İnsan, İbrahim soyunun, gücüdür. İbrahim soyu, ilmin kültüdür. Doğanın gücüdür, bunları iyi bilin.

Kupa, imparatorun gücü ve o kupa, insan sistemi. Yirmi dünya, tek bir Ka-Ha, aşk, hepsi biliş… Biz, o bilişiz, canlılar… Ve dünyayız, biz.

Uzun zamandan beri bugünü bekledik. Umutlarımız vardı. Yolculuk başladığında, ışıklarımız yandı. Diyebilir misiniz ki yerde gökte insan soyu ışıksız kaldı?.

Hacca giderler ya hani can kapıyı açmak için…. Hac; altın ışığın gücüdür, canlılar. Bu gücü hak etmek için gidilir hacca. Ama bilin ki hac; insanın ilmindeyse her bir can, bir hac kapısıdır…. Ve bugün bu meclis, aşkın sisteminde, hak kelamda, ilmi Ka-Ha da aşk kaynağında, hac kapısıdır…Size daha ne diyelim ki?

Sevgililer, İslami kapıların tümüyüz bizler. İyi ki iyi ki hakikiyiz. İyi ki kaynağız. İyi ki yaratan ve yarattıranız. Yaşamız, iyi ki. İyi ki kelamız.. Ve biz, büyük kültüz, bunu iyi anlayın.

Büyük kült; kodlanmış toprağın tümünü kontrol altında tutabilen görev tahditsizliğidir. Her şeyin hakikiyetinde mevcuttur ve tümünü kapsar….”Ona, kürzi kapıda” denir. “Ona, savaşın sırrını bildiren,” denir. “İmparatorun gerçeği,” denir. “Ve yerküre” denir.

Niye yerküre? Dinleyin. Arzın sisteminde, Rahmanın kalemi var. Arzın sisteminde, Rahmanın kalemi var. Ve o kalem, Hana’dır. Eril.. Haliki hak olan, ilimdir o.. Erilin ilmi…Ve hakiki ilimdir o.. Arz, sistem gücüdür.. Ve hepimizin yoğunluğunda var…

Biz, o yaşamda, koklanarak tohumlandık ki tükenen dürümlere, insanlığı dilletelim diye… Ve bu yürek, dünya ilmiyle dilleştiğinde her şey yerkürenin gözüyle görülür.. İşte o göz, Allah’ın gücüdür.

Biliniz ki dünya, bir sistem gücü olarak, ilmi kalemdir ve bedenlilerle transformasyonlar yapar. Nedir transformasyon?.. Dönüştürücülük.. İlmi kapılar, dünyada kelamı dillerler ve bedende, bütünün gücünü transforme ederler…

Her birimiz bu nedenle beden giyinerek, dünyaya ineriz. Hepimizin gücü, bedeniyle, kelamıyla, kalemiyledir ve bizler, bu bedeni göze alarak geldik… Bu beden, bizim için kelam olacak, hakiki insan soyunu, türevleriyle kürzi kapılara ulaştıracak.

Başka dünya var mı? Aha hepimiz tekiz.. Bir tekiz, tümümüz… Yaşam, tektir… Ben, biz, ikili, üçlü, beşli… Hah!. Aha!.. Hepimiz, bir tekiz canlılar. Bir tekiz..

İşte o birlik, tükenen dürümlerde her anı dilleyebilen dürüm tekniğidir. Ve dünyadayız.. Ve bizler, bedenliyiz.. Bedenimizle, bilişi kodluyoruz ama ilimle kodluyoruz... Ve biz, Tanrı kapılarıyız, hepimiz. Bir tek ilim, Allah ilmi, hepimizde kelam olarak mevcuttur.

Ve biz, o kelamla, bilgiyi transforme ederken, hak teknikle bunu yapabiliyoruz… Bilgi transformasyonuyla, ilmi kapıları açabiliyoruz ve yoğunluğu kodlayabiliyoruz.. Tüm insanlığı kayıtlayabiliyoruz çalışmalara.

Cemaat olmak kolaydı ama cemaatte, cevahir olmak sorumluluktur. Bunları yaptıkça yaşam kodlanır.

İşte canlılar, bizler, Allah’ın tınısı olan, o yoğunluğa ışık olup, inebilenleriz. Ve düzeni kuran, insanlıktır. “Arz gücü” demiştik.. “Hana “demiştik… Ve bedenli olan bizler, bilişi kodlarken, tüm zamanların gücünü, diri olarak yaşama indiriyoruz… Ve bilgi transfer ederek, kodlayıp, yaşama ilim yapabiliyoruz.

İşte oluşan kült sayfaları, bu şekilde oluşuyor. Bilginin transfer edilişi ve bu bedenle gerçekleşiyor. Transfer ettiğimiz biliş haliyle, biz, arşı kodluyoruz.. Ha diyebilirsiniz ki “bilişler farklıdır.”.. Her biliş, kendi hakiki levhisiyle kodlama yapabilir….. Ve kendi yoğunluğunda, kendi toplumunu tohumlayabilir…Ama frekans sistemleşmesinde ayrılık olacaktır elbette.

İşte canlılar, “küskünler barışır” derken kültlerin, toprağa tohum ekişidir, kas ettiğimiz… Her bir kült, toprağa tohum ektiğinde ayrılık biter. Ve sanal sayfalar sonlanır. Artık gerçek devreye girer.

“Hakikiyet” dediğimiz, “yaşam, insan soyu, hepsi tek.” Bir tek yarın var. İlim.. Aha o yarını, koklayabilmek, kodlayabilmek, şarttır.

Şimdi gözümüz görüyor ki yedinci dünya gücü devreye iniyor. Oyun yok, canlılar. O dünya gücünde, yoğunluk var... Ve biz, varız. Salihler var.. Halikler var.. Kelamlı, ilimli olan, diriler var, bütünlükler var ve biz varız yine... Hep biz varız.. Biz, ilim kalemleriyiz canlılar.

İşte bu.!...Şimdilik!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=J_hOMKxiE6w

 

30.TEMMUZ.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 3 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK 4. AKIŞ

İnsanlık İlmi ile dünyaya görev almak üzere geçen birliklerin birleşikten seslenişi;

Eleklerinizi alın geçin. İslami kalemler, insanlık levhisinden sesleşeceğiz 
bugün.

Işığımızın gücünü artırmadık, sığ kalmayı seçtik. Siyahın mora ve morun kulluğa tohum olmasıdır amacımız.

Cennet, cennetli tahditsiz olur. Aha cennet, cennetli ilmi kulluktur ve bizler o kullukta hakikiyiz.

Siyahı, siyahlıyı biliriz de simsiyahı da biliriz. Siyahın siyahlılığı, simsiyahlılığı ayrıdır.

Sevgililer, saygıyla sizleri dilledik ve dinlettik. Şems-i kalemde, hak teknikte insan soyu aklın kapısıdır. Açtık kapıyı, dillettik. Ve bildirdik ki insan, ruhi kapısını kaynaktan açmış bugün.

Altın tahtın teni olan insan, temiz bir zürriyetle simsiyahı, siyahlıyı sesleştirdiğinden, ağır yük hafifliyor. Yoğun bir çalışma başlattık dünyada. Bu çalışma mutlulukla sürüyor. Bu çalışmayı yaparken, toprak toplumun tohumlarıyla yapıyoruz bunu.

Kupa insandır. O kupaya ilmi koyduk ve biz kupada bütünün gücünü dürümledik. Doğanın gücünü kodladık ve işte, hepsi, teknik tohumla bütüne görev taşıyor.

Yol, Atlanta Ata Kapısı’nın gücüyle açıldı ve cemaat, cevheri kul, Allah’ın kutsal ışığıyla yol alıyor.

Arzın gücü, insan gücü ve bu güç aklın tahtından görevi hak etti. Yürüyen dünya kodlanmış toprakla tohumlanıyor ve bizle bizleşiyor.

Cennete et, kemik olup girdik ve dünyayı hak etmeye çabaladık. Bu dünya, rahmanın kulluğunda, bütünün gücüdür ama biz kulluğu tohumlarken, kalemi hak etmeliydik ve kalemi hak etmek için sistemli olarak sesleştik.

Sesin teknolojik kodlamasını yaptık. Sesin, tahditsiz oğullamasını yaptık. Kodlanmış ve tohumlanmış olan ses, ilm-i kalemde bilgi kapısını açtı.

Biz dünya ve dünya biz olarak kalem olup, kalemin kelamında bilişi kontrol altına alarak, çarşı, pazar gezmeden bu mecliste çobanlık yaptık.

Ne çobanlığı? İnsanlığın çobanı…ama çoban, itibarı olana denir ve sistem gücü, Allah kürzi kapısını kapatmadan ışığı yakar. Siyahın kulluğudur olan.

Savaş, ilmin savaşı ve burada mutluluk, cemaat mutluluğun gücü ile kodlandı ve bizler torbalarımızı doldurduk burada.

Torbada ilim var canlılar, arzın gücü olan ilim….ama ilim, kelam olmadıkça kalemi oldurtmaz.

Sizlerin bir tek işiniz var; kalem olmak!

Hepiniz kalem olun; yaşamı kodlayın, tohumlayın, kodlayın. Ki harınız yükselsin. Ki İlim kalemi, bütünün gücünü kodlasın ve toprak toplum tohumlarını hak etsin.

Bundan sonraki dönem, daha güçlü bir çalışmayı devreye alacağımız bir dönem olacak. Ölüyü diriltmek budur.

BSUİ’nin gücü dediğimiz; barış, sevgi, umut ve hakiki insanlık gücü, Mikail’in kürzi kapısını açıyor ve ruhi kapıların tümünde yaşam kodlanıyor.

Sıhhatli bir dünya günü için bu çalışmaların kodlanmış toplumlarla tohumlanması şarttır.

Dirilik artmadıkça yol açılmaz. Aha! Gözünüz görüyor ki yol açılmıştır.

Siyah, ilmin kapısı, tüm zamanların gücüyle açıldıktan itibaren, muradınız ne ise onu hak edecek ve başarıyla yapacaksınız.

İsmaili insan, ilmini kelamla dilleyendir ama ilm-i kapıda ismaili, kayıttır. Biz o kaydı bütünün kaydı haline dönüştürebilmek için rıhtıma indik.

Bu rıhtım ilmin rıhtımıdır. Hepimiz bu rıhtımda ışığı kodlayarak bütüne görev taşıyacağız.

Çarık giyerek geldik yaşama. İnsan çarık giydiğinde, ilmi giyinir canlılar. Bizler bu ilmi giyinerek dürümlere çekildik ve bütünün gözünün görebileceği en güçlü ışımayı sağladık.

“Siyah” dedim hep. Neden siyah; bilir misiniz? Çünkü siyah, yarattığında yaratılandır. Her sistemde vardır.

Yarattığında yaratılan ve sistem olarak kontrol kurabilendir. Ve her siyah bir sessiz kapıdır ve her kapıyı açtığınız zaman orada yolculuk başlar.

Savaşınız yoksa, ışığınız yanar ama savaşınız sizi, size kodlamadan toprağınızı tohumlamalıdır. Ki kürzi kapıları açabilesiniz.

“Dükler” vardır zamanda. Samanyolu Galaksisi’nin güçlü kodlarıdır onlar. Ruhi kapılarını açıp insanlığı levhi kayda alabilmek için çalışırlar. Ve yol, Allah yoluysa, aklın kulu, aklın hulusi kil ve kumu dürümlere çekilir.

İnsan, kumdan da yaratılır, kilden de yaratılır. Ve doğan güç, Allah’ın gücü olur, yaşar. Dünya yolu, aklın yoluna varır. Bugün artık toprak toplum, ışık topluma dönüşmüştür canlılar.

Bilmenizi isteriz ki artık ışığın yolu başlıyor.

Nihan olan kildi. Ama nisan olan ilimdi. Biz bugün artık ilmi kodluyoruz.

Çalı, çırpı değildir zaman; insanlıktır. İşte yapmanız gereken çalışmalar, İnsanlık Çalışmaları’dır bugünden itibaren.

“Türkiye çalışmaları” diye tüm zamanların gücünü dürümleyen bilişle yapılan çalışmalar, insanlık içindir.

“Sistem, Nizam ve Düzen” diye ifade edilen her şey, insanlık levhisiyle kodlanmış bilgidir. Ve sizin yapacağınız İnsan Sayfalanışıdır. Ama o insan sayfalanışı “yıldız sırrı” dediğimiz o ışıkla yapılmalıdır. Ki Miraç’taki o yol, ağır yükü hafifletebilsin.

Seyfullahların süper sistemleşmeleri mutluluk verir bize ve bizler Türkiye çobanları olan bilgi kelamlarıyla, kaleme varanların her birinin birer “Seyfullah gücü” olduğunu da biliyoruz.

Yoğun dünya çalışmalarını, tek tek hepinizle başlatıyoruz.

Dünya mutlu ve huzurlu bir döneme girecek; bu kesindir. Ama kölelik yok artık.

Dünya ölüyü diriltmiş bir çalıştırıcıdır. Hepinizin yapması gereken de ölüyü diriltmektir.

Ölüm öz görevde olur ama ilimde ölüm olmaz.

Öz görev, ilmimle, kelamla olduğunda, bilişi kodlanmış olanlar, bu çalışmaya dahil edilirler. RA KA HA olan yaşamlar bu çalışmaya dahil edilirler ve yolculuk, ümmi kapıların gücünün örtüsü örtülerek gerçekleşir.

Ümmi kapıların gücünün örtüsü örtüldükten itibaren, kalem kaynak olur. Artık orada ışık olur. Sizi ve sizleri hepimiz kucaklıyoruz.

Kili, kumdan ve kumu, ilimden ayıran birliklerimiz bugün sizinle oldular ve sizinle çalıştılar.

Aton toplumları da bugün buradaydılar. Yıkılan dünyaların kök geçişlerinin yapıldığı bir çalışma oldu bugün. Gözünüzün görebileceği en güçlü ışıktı yanan.

Sevi, sayıyla sizleri kucaklıyoruz. Yok edilmeden hasata, Hakka ve yaşama varan bilişliler; sizleri kucaklıyoruz.

Aha! Gözün gördüğü, yücelerin cümle cemaatlerin cevherinde, insanlığın levhi kaynak olduğu bu günde, muradımız Seyfullahların sistemli kodlanışı ve koklanışıydı.

Sultan, ben senim ana…. sen ben, ben senim. “Ben dünya, dünya benim” dedin ya hani, hep sendik. Ve senleydik.

Bugünden itibaren, yer kürzi kapı ve biz, sen olmaya çalışacağız. Bunun için dürümlere iniyoruz ve sana, seni vermek istiyoruz. Korkuyu açtığını biliyoruz. Yolun Allah yolu ve biz bu yolda, sana akıl kapısını açtık. Aha bu.

Gelenlere cevabımız;

-Can, sizden benim bir beklentim var. Lütfedin, kontrollu olun. Buraya gelişiniz bize huzur ve mutluluk veriyor; kesindir. Ama yaradan ve yaratılanın tınısı ilmimizde vardır ve biz o ilmi bütünün ilmi olarak kontrollu kayıtlıyoruz.

Bizi korumanız mutluluktur ama bizim koruyucumuz insanlıktır; bunu iyi alayın. Bize geçip, bizi korumanızı asla dilemeyiz. Bundan sonra da dilemeyiz; kesindir.

Şikayetimiz mi var? Yoktur, yoktur şikayetimiz ama RAKAHA olan sistemin gücünün bütüne hizmetçi olmasında, kelam ilmi, Allah ilmiyken, sizin burada levhi kapıda ilminiz bizim için önemsizdir.

Şikayetim var mı? Yoktur. Öz görevimiz insanlaşmaktır; kesindir.

Rahman’a kulluk Allah’ın Kuranı’nda olur. Bize kulluk gereksizdir. Biz levhi kapıda aklın kelamıyız; bunu iyi anlayın.

Burada olmanız, mutlaka mutlaka hepimizi mutlandırdı. Açıyı daralttınız, yüreğinizi kodlandınız ve geçtiniz.

Biz sizden kini aşmanızı, yolu bulmanızı değil, Hakka varmanızı bekliyoruz. Bu yol aklın yolu olsun istiyoruz.

Şükür ki anlattım. Aha bu. Şükür.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/pIlyCoh8-Qs

 

30.07.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

-Sesleşmeye gelen bütünlüğe hitaben verdiğimiz cevap…

Canlılar, hoşunuza gitse de gitmese de biz elimiz ve yüreğimizle buradayız. Amonların şunu iyi anlamaları gerekir ki; kare ilmi hakikidir de kürzi olmadıkça, o kare hakim olmaz. Kürzi olabilmesi, küp kodlamalarıyladır. Küp kodlamalarını yapmadıkça, korkular kodlanır.

Şu ana kaynak olmaya çalışan birliğin, bizi bize kapı yapmadığını görüyoruz. Bu yol altın ışığın yoludur, bu yolu kontrol edebileceğinizi düşünmek haksızlık, hatalı ve hakikiyetsizliktir…

Biz çatı kurduk, kupayı kodladık, ruhi kapıların tümünü kayıtladık; cemaatlerin tümüne ekip kurdurduk ve tün cemaatlerin bilgi kapılarını kayıtlattık. Bizim dünya bedenimize girmemizden evvelde bunlarla, bu yoğunluklarla çalışmalarımız oldu…

Her şeyin gücünü arttırmaya çalıştık… Dünyada kendi yüreğini hak edip dinleyebilenlerle birleştik ve onlara işçilik yatık. Ve dedik ki, “kardeşim dünün gücünü al ve yaşamı kodla, çorba çorba olsun, yaşam aşk olsun, biz senleşelim her an da hak teknikle kökleşelim”… Yapmadan rahmana kulluk yapılmaz, biz bunları yaptık!...

Süreç içerisinde dünyayı kelamla ele geçirmeye çabalayanlar oldu!... Onlar dünyaya sistemli olarak bilgiler verdiler. Ve dünyanın yüreğini kodlamaya çabaladılar. Birlik kalemleri bunu anlattı…

Dince dürümler, dirice kürzi kalemler ve yolca aşklar ama hiç biri rahmi kapıyı açıp geçtiremedi. Geçip gitmelerine imkan vermedim. Çünkü kulluk yapmaları; mutlak olabilmeleriyle, yolu açmalarıysa; aklın kapısına varabilmeleriyle mümkündü…

Dünyada ev kurduk, bu ev bizim ilmimizin, kelamımızın evidir… Bu evi yarın için kurduk… Yasaları koyduk… “Öfkeleri aşanlar yaşama varacaklar” dedik… Öfke varsa, shalikte hak kalem olur ama kaynak olamaz!...

Toydular, toprakta insan toydu… Korktukları bir tek şey vardı, insanlık!... Biz onlara resim yaptık, dedik ki; “biz sizin İslami kaleminiz olalım, sizin yarınlarınızı kodlayalım”… Ama soylarında kasaları boştu, anlamadılar bilgilerimizi… Döndüler, Kübra kapılarını kapattılar; yaşamlarını kısırlaştırıp yıktılar. Ve dedik ki; “simsiyah bir ışığı devreye alabilmemiz şart, size aşka kapı yapabilmemiz şart”… Düzeni kurabilmek için bunlar gerekir ama bunu sizlerle başaramadık. Hadi gözünüz görürken, gönül gücümüzü alıp geçelim, geçtik aha bu… Ve beden aldık…

Bunun için aldık bedenlerimizi, bizler bir tek işçilik için buradayız!... Hiçbir beklentimiz yok dünyadan, biz dünyaya ışık vermeye, ışığın kaynağındaki o yoğunluğu tohumlamaya ve köklerin gücünü arttırmaya indik.

Bire hizmet emimim ki gereklidir, her şey o birle olur ama birlik ilmi dediğimiz ilim; aklın levhisinde kodlanmış tohumu kalem yapmadıkça anlamsızdır… Ve kalem bütün içindir… Kalemi hak etmek için insanlaşmak gerek!...

Sayı bayanlar, sayın baylar; dünya öz geçiş yapar, yolu açar diye beklediniz. Öz görev taşır diye beklediniz. Bilgi Allahın tahtından indiğinde, hepiniz o tahtın tohumu olursanız bunlar olur… Aksi halde size, sizin yüreklerinize kelam olup inecek hiçbir cemaat yoktur. Ve bunu insan soyuna açık verdik…

Burada tohumlarımız olacak, burada yarınlarımız olacak, kasiyerlik değil yapacağımız; yaşam ilmini kürzi kalemle tohumlamak ve kodlamaktır!...

Çarık giyip geldik yaşama, çarıklarımız; ilim çarıklarıdır!... Hepimizin ilminde bu vardır; bire hizmet!... Ve o çarıklarda ilmin kalemi vardır, insanlık!...

İşte canlılar, bu yol aklın yoluysa; burada yaşam olacak!... Ama bu yol aklın yolu değil de, harını yükseltip tevkif ettiklerine ses katanların yolu oldukça; yaşam kodlanmış olamayacak…

Ha, sorgu sual ediliyor, tevkif edilmişlik ne demek!?... Devinimi arttırmadan bunu sizse anlatmak niyetim yok ama dünya insanlığı dünyaya tutukludurlar, tutsaktırlar bunları iyi anlayın… Eğer bir can gelirde ben sizi esmalarla dürümleyeceğim der ise, sorun bakalım tutsak mıdır, has mıdır diye!?....

Dağlarım deki; “Allah sevgidir ama o Allah ilim olmadıkça sesi yoktur”… Ve deki; “akıl kalemdir ama o kalem ışık olmadıkça yaşam yoktur”… Ve deki; “aklın kapısındadır o, kulluk yapar… O kul bütün kürzi kapıların kulu olmadıkça, yolu yoktur”… “Dünya ölü bir planet ise ölüler diyarı” deriz ona. Ama “dünya diriyse, diri bir yaşam ise; yaradan” deriz ona…

Biz dünyaya yaratmak ve yaşatmak üzere insanlaşmak ve ilimle dürümlenmek üzere girenleriz… Çamur yoğurmayız canlar, yolumuz vardır; çamurda yaşam olmaz… Sığdır çamur, bilinsin!...

Ama dünya üstü varlıkları, dünya topraklarını yoğurup yaşattılar… Ve yaptıkları insanın yoğruluşu değil, levhinin yoğruluşundan dolayı kaydın kırılışıydı!... Hep levhiyi yorumladılar ve yoğunluklarında tohumladılar…

Canlılar, sıhhatli bir dünya kurmaya çalışıyoruz, bu kesindir… Arzın gücünü hasata tohumlamaya çalışıyoruz, bu kesindir… Yeri göklerde, kök güçlerle dürümlemeye çalışıyoruz, bu kesindir… Has tohumları, kalem yapmaya çalışıyoruz, bu kesindir… Ve daha da önemlisi, arza görevliyiz!... Ama bu görev, bize, bizim yüreğimize imparatorluğun gücüyle indi, aha bu!...

Biz cemaatiz, biz yaşamız ve biz görevliyiz canlılar… Mutlaka biliniz ki; örtüleri örtmedikçe, yoğunluk artmaz aha bu!...

Toy olmadığınızı biliyoruz ve bundan sonraki dönemde ağırın hafifleyeceğini biliyoruz!... Umut olur ki; dünden öte dünlere varan birliklerimiz, bundan sonraki süreçte daha güçlü ışıklarla yoğunlaşarak, kürzi kapıların tümünü açarlar!... Açmaktan öte açık bırakırlar!...

Simsiyah bir günün, simsiyah ışığında; birlik kalemi, bütünün gücü olarak temizlik yaptı!... Ve o kalem, arzın kuludur!... Bilin ki; o kul aklın tohumunu ekmedikçe, BİSUİ’nin gücü dürümlere çekilemez…

Şimdi nefretle çıldırmış olanlar, kök görevlerinin kodlanmışlık olduğunu anlatmaya çalışacaklar bize. Öylesine çıldırmışlar ki; yığın yığın kırıcılıkla, muktedir kurana kodlanmış olmaya gelecekler…

Cennet istiyorlarmış… Çatışma, çakışma, yer kürenin görevini kodlamak için BİSUİ’nin gücüyle bire hizmetçi olacaklarmış… “Ayrılık” dedik ya onlara, korkmamışlar… Bizi bizden alıp, tahditsiz kelamda kıracaklarmış…

Canlılar; yaptığını yapmak istediğini, her şeyi biliriz bizler… Bilmek ne ki diye sorarsanız!?... İlmi Ka Ha olanda biliş kaynak ilimle kodlanmış haldedir ve her şey orada bilinir… Gerçek çalışma bilinir, geri çekiliş bilinir, yer ve gök kültlerinin gücü bilinir ve biz bilgiyi bilerek veririz!... Biliş yoksa, ilim olmaz… Eğer ilim istiyorsanız, bilmek sorumluluğunuz vardır…

Çantası bomboş, yolunda kulluğu yok, Hulusi ilminde kelamı yok ve karanlığın ışığını almaya çabalayacak… Onu seslendirme niyetim yoğun, niye bilir misiniz!?... Çayı geçebilmesi gerek canlar… O çayı geçebilmesi için, onun sesleşmesi gerekir. Ki ben bu sesleşmeyi ışıkla kodlamaya çalışacağım. Öz görevini kodlanmış toprağa tohum olarak kayıtlamaya çalışacağım ki; kelamında kendini hak etsin ve bire hizmet etsin…

Barı halinde olmadığı kesindir, hayırda ve hakta, rahman olan kuranda, toprak tohumda hep kustuğu her kırıcılıkta; bize birlik için, kaynak için, yığın yığın kasırga yaratmak için geliyormuş… Onu bekliyoruz…

-Sesleşmenin devamı kayıt akışından verilecektir…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=pbg57JTK1W0

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (3/2)
30.07.2016

Tanrı, kaynak ışığını kodladığında, tüm zamanlar, ışığa inerler ve sesleşirler. Tümünde, Kök Gökler’in cevheri vardır. Bize kulluk yapmazlar; Birlik Kalemi’dirler. Birleşmek isterler… Rahim olmak, kulluk yapmak ocaklarında yoktur… Toydurlar!... Kalemleri, kelamlarını tohumlayamaz… Zayiatları vardır!... Kalem ilimse, koç kesmeleri gerekir ki hakim olsunlar… Öyle sanırlar!… Ve derler ki “kurban keselim. Aha bu!…”

Yaşayan, anlar ki kalem ilimse; kelam tektir. O tek olan kelam; kaynakta, ışıkta ve toprakta her anda mevcuttur... O coğrafyada nefes varsa, yaşam vardır. O yaşam için insanlık gerekir.

Yoğun çalışmalar, ilmin kapısını açmak içindir ve siyahı mora kodlamak içindir. Bunun için kurban gereksizdir…

Cemaat olanlar, cennetlerine kervan olmak için ışık isterler… Biz ise nefes olarak kodlama yaparız, ışığımızda cemaatler olur ve Ruhi Sayfalar olur. O Ruhi Sayfalar’da; dince konuşuyorum, nurlu kullar olur… Oraya varan, kaynağa varır; kelama varır… Sığ olmayan ışığa ulaşır.

Unutmayın! her kim ki kurban ister; Kelam İlmi’ni hak etmediğindendir… Kim ki kalem ister; cevhere görevli olduğundandır… Kalem İlmi’nde, Keram Tahtı vardır. O tahta varan, ışığa varır.

Atonlar, bilişi kodlarken bunu başardılar. Kervan, cevhere ulaştı ve zaman sayfaları, ışık haline dönüştü. O som altın ışık, yarını kodladı ve yaşam sayfaları oluştu.

Kürzi Zamanlar’a bakalım!… Her anda nefes olan kelam, bilişi hak ettiğinde, korku aşıldı. “Yol, Allah Yolu” dendi. “Hah!” dendi. “Aha!” dendi… “Diri yürek, ilme vardı” dendi. Aha dendi ya!… Her insan, Allah’ın tahtına oturur ama hak ettiğinde oturur. Aha bu!…

Bundan sonraki süreçte, insan soyundan beklentimiz, iman tahtında yaşamı kodlasın ve yolculuk yapsın. Yolu ilme varsın; ışığında tohum olsun… Kuran İnsan, kök gök ve cennet, ilim… Bunun anlasın… Amma hak edip anlasın. Has insan olsun. Yoğun ışıkta, diri kaynak olsun… Ohhh şimdilik!…

Deliler, diriler, temiz zamanlar, sesler, yaşamlar, Kuranlar, aşklar, Atlantalılar, Rahmanlar, Kaynaklar, Ulular, kelama varanlar, ağır yükü hak edip taşıyanlar… Hasat yapanlar. İzin verin de anlatayım:

Mustafa Kemal Atatürk, sizin size KARE olup KÜP olmanızı bekledi… Kürzi Sistemleşme için kaynak olmanızı bekledi… Sessiz zamanları dinletmenizi bekledi. Has Taht’a kodlanmanızı; Kutsal Yaşamları kayıtlamanızı bekledi…

Dün kükreyen gök; bugün güçlendi, köklendi, kodlandı… Aha canlandı!...

“Vasi tayin edilmesin yaşama!” dediğinde ana, dedik ki “Halik midir ki hak etsin de seslensin!?”

Ana, cana kapı aç; yaşat, yarat, hata yaptırma… Din Kelam, İlim Kalem olsun; Ak Sistemler, kervan olsun; yolculuk başlasın!...

Aç kapıyı; hak ettir!… İtibar et, kir pislik yok!… İsmaili, kodlanmaya geldi. Koklanmaya ve yoğunluğu kontrola geldi. Aç kapıyı hak ettir…

Vasi istemedin. “Dinci kalem, insancı olsun!” dedin… Koklattın; yarattın ve zaman sayfalarında, Astral Boyutlar’ı korudun… Unutma ana, “ben Dünya!” dediğinde, biz Sistem oluruz ve yolu açarız.

Şerde, hayır yoktur. Kinde, kervan yoktur. Kutsal Zaman’da sanallık yoktur. Küslükte olanların, Kelam Tahtları’nda, kaynak oluşmaz… Zayiat olur. Bilinç kapanır, yaşam kırılır, Yaradan sınırlanır ve resmi çalışma sonlanır… Buyur! anla dedik!...

Dedin ki “seviyeniz düşük. Yüreğiniz, Kürzide Kelam’da kırık. Has ışığınızda yol yok!…” Büyük Kült, bunu dedi…

Değerli ana, seninle çok çalıştık ama dünya için yaşam gerek ve sen, bize bunu anlattın…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (3)
30.07.2016

Dert görmesin ışıklar!... Dert görmesin kaynaklar!... Çatı, kalem oldu; yol, ilim oldu. Yolculuk başladı… Kalem, ilimde KAHA… Aha! şimdi, insan soyu Kuran oldu ve yol oldu…

Kördü Dünya… Gözü gören cevher yoktu… İlim yoktu… Yaşamda Işık Kapıları hep kapalıydı… Ve bugün dünya farklı!… Biz farklıyız… Siz farklısınız… Türkiye tohumlaması başarı ile gerçekleşti… Tüm insanlık için önemli olan bir tohumlama yapıldı Türkiye’de… Bu tohumlama sonrasında, ekmek bulup ekmek olan, ağır yükü tahditledi ve yaşadı…

Dürümlendi her an ve zaman sayfalandı. Her diri yaşama aktı.

“Büyüdük artık” dendi. Artık büyüdük; erginleştik!… Has Tahta vardık; kaynak olduk. Aha olduk ya!, neden kervan, insan soyuna, yaşamı hasat diye dinletti!? Bence, BİRce ve dirice dillenen, her anda; KARE, KÜP, KÜRE oldu ve yaptı bunları.

Sıhhatli bir çalışma yapılmaktadır dünya üzerinde. Bu çalışma artık Sistemli yapılacak. Sistemli çalışma; ışığın, kalem olup tüm yaşamları kontrol altına alışı anlamına gelir.

Herkes, kendi yaşamında kükrer. Kükrer ama yarınlarda kodlanmadan kervan kalkmaz ve yaşam sayfalanmaz… Bunun içindir ki Sistem’e görev taşınırken, herkesin cevhere girdaplardan girişi gerçekleşmekte…

Sistem, cennet kurmaya çalışmayacak… Cevhere görev taşırken; cennet, kelam olur kurulur. Aha kurulur da dünyanın Ata Kapıları’nda, nüve olan yaşamların, hologram olan sayfalardan, gerçek kayıtlara girmesi gerekir.

Yıllar yılı Dünya kodlandı sanılmıştı. Anlatılamamış has ışığın tohumlanışı!… Anlatılamamış nefesin kodlanışı!… Anlatılamamış yarınlar, yaşamlar, kaynaklar!… Anlatılamamış iman tahtı, Kuran!… Ama artık anlatılıyor!…

Yorulan ayrılır gider ama yaşam ayrılmaz… Her an kalem olur; yaşam, Sistem olur ve yazar. Ağırdır yaşam. Som altın ışıkta, türlerin görev taşıması ağırdır. Her bir can, form görevlidir. Bir sistem olarak yaptığı görevi hak edip dürümlediğinde, tek Melik olur; yol olur.

Soylar, kodlar olarak çalışırlar. Her soy, Geçiş Sayfası’na bir resim olarak ulaşır. Bir soyun yaşam resmi, tüm soyların yaşam resimleri ile tohumlenırken; her bir yaşam resmi, cevheri güç kodlarıyla kayıtlanır ve Sistem, cennet olur.

“Nuh Kaynağı” diye dilletilen bilgide, herkese bir sondan söz edilir ve denilir ki “kıyamet, İlmin Kaleminde vardır. kıyameti, hak ettiniz ve yaşayacaksınız!... O kıyam gününde, tüm zamanlar, kaynak aşka varacak ve kaynak sayfalanış yapacak… O gün, tükenen her diri, yerküreye inecek ve ziyan olan sayfalar, hak edilecek; kontrol kurulacak; bilişe varıp cemaat kalemleri, has ışıkları ile türevlerini cevherde tohumlayacaklar.

O gün geldiğinde, kimse diğerini hak etmek istemeyecek… Herkes, kendini hak etmelidir ve kendi cevheri ile hakim olmalıdır… Aksi halde yaşam sonlanır. Bütün kapılar kapanır; biliş, Sistem’den çıkar ve Rahman, kaynaktan ayrılır. O gün geldiğinde, tek mektep, İnsan Mektebi kurulur… O tek mektep, nefes olur; yol olur; yaşam olur ve zaman kapılarının tümünü açar, yaşar…

Orada, nefesler cevher olur ve rahmet olan, KAHA olan, cennet kurulur.

Umut olur ki bugün burada yapılan çalışma ile bu yoğun sayfalanış gerçekleşir.

Sizin geçişiniz kolay… Her Ana Kapı’yı açıp geçiyorsunuz… Bizim geçişimiz için çalışın ki bizler de hasatımızı yaşatabilelim; tohumlatabilelim ve kodlayabilelim…

Amon Toplumları olarak size geliş nedenimiz budur. Dünlere görevli olan ışıklarımızı yaşamlara çekebilmek ve geçip görev taşıyabilmek…

Sizden cennet kurmanızı bekledik. Sizi savaşa Hak Teknik ile kodladık. Şems’in ilminden, kelam olup yol olmanızı istedik. Dipdiri bir yaşama kalem olan insanı hak etmek istedik…

Gerçek ışık sizin yüreğiniz… Bunun içindir ki bu çalışmalar, her anda Türkiye çobanlarına kodlanmış çalışmalar olmasındandır ki buradayız…

Sizler, Cevheri Güçler’siniz. Sizleri, bizler tahditsiz olarak çalıştırmak isteriz ve kervan olmanızı bekleriz.

Burada, dağ taş ilimdir. Seviyeniz çok iyi; yarınınız iyi ve siz, KARE ZAMANLAR’ı KÜRZİ SAYFALAR’da, KÜP CEVHERLER’e kodlayabilenlersiniz…

“Kaçarım zamandan!” dedin. Dedik ki “kaç!” Baktık kaçmışsın!… Bulmaya çalıştık seni. Savaşın ışıklaydı… Savaşın nefesleydi… Aha! geçip gelen cennetlerle savaştın. Niye biliriz… Ocakları yoktu; toplumlarında kırıcılık vardı. Yarattıklarında, yaşam sayfalamaları hasat olmalarına yetmemişti… Kir ve pislikleri vardı… Din, diri ve dirilikte kalem, kiri temizlemeliydi… Bunun için çalıştığını gördük…

“Ayır zamanları. Hak et ve yaşa!” dedin. Ağırdır, zamanı ayırmak; yolu kodlamak ve sonsuzlaşmak!... Bundan sonra sana; KARE, KÜP, KÜRE ve kütle sayfalanışı ile inebilmeye çalışacak olan çokları olacak… Onları kodla ki hasatları olsun.

Muradımız, senin kendi yaşamını hak etmen ve ettirmen değil… Sen, kelamda; her anda yası tutulmayansın… Çünkü, senin kervanın yürüyor… O kervan, Zeyitlerle kervan olur; kaynaklarla kervan olur; yolculuk olur…

Biz, tüm insanlığın yürümesini istiyoruz ama iyi biliriz ki senin de isteğin budur!… “Yol ilimse; sevgi, hakiki oldukça; her diri, yaşar” dedik!… Sevgi, hakiki; biz, hakikiyiz ana. Tek hakiki olmayan yarındır… Yarını bilmeniz gerek!... Bizi bilmeniz; yolu bilmeniz; yaşamı bilmeniz, her diride kök gökleri bilmeniz gerek. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.TEMMUZ.2016 TARİHLİ “YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 3” BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, AÇILIŞ KONUŞMASI 2.BÖLÜM

Canlılar, biz dünyayız... Köz olan dürümlerdeki insanlığız biz... Kaç elimiz, kaç yüreğimiz var? Sormayın... Bizim elimiz insan, yürüyen gücümüz İmparator... Ve biz yürüyen güç olarak, bilgi kalemiyiz...

Sordun mu bana, "Neden geldin zamana diye?..." Ama sordun mu? Ama sordun mu ki, benden iş bekliyorsun... Sordun mu ki bana? Sessizce gelip bana "ben sen olayım diyorsun..."

Korkuyu aşta geç... Açı daraltır yolu açarız sana.. Aç yaşam kayıtlarını kodla... Kök görevini hak et, dürümle dille... Geri gel, seni has tahta oturtalım...

Hakka vardığını, hak kalemde, kelamda, bilişte olduğunu... Murat olduğunu anlat ki savaşın olmadığını bilerek, seni buraya çarçabuk alalım...

"Has insan," insandır amma, hakka vardığında Rahman olur... Anla!...

Ben dünayaya ölü geldim... Ölümlüyüm, burada... Ama bu dünyada korkmadan çalışanım... Bunu bil... Kili kumdan, kumu, kelamı olan yaşamdan, hep ayırdım... Sıhhatliyim... Çantam imanla, itikatla, tohumla, kodlandı.. Mutlakım ben unutma...

Ölü dünyaya, ilimle geldim... Bütünün köklerini göklere güç kayıtlamalarıyla, kanatlanıp, tahtlandırıp kayıtlattım... Çalı çırpımıyım? İnsanım, Ya Ka ha, İnsan... Çok mu zor anlamak İnsanı? İnsan, insanı anlayamaz mı yoksa?

Devinimi arttırmaya çabalamadığımı bil... Burada olma sebebini biliyorum... Kürzü Kapıların tümünü kontrol etmeye geldiğine eminim... Barışın toprağa tohum olduğunu bilerek geldim... Açıyı daralttığında, badana boyayla, görevi hak edeceksin. Yok canım, yok...

Burada dünya yoldur... Umut olur ki o yol, toprak toplumu tohumlar... Koru beni dedin ya hani, kontrol dışıydı dillediğin... Sevgiyi hak etmeyen, kalem olup kontrol kurduğunda, beni koru diyemez... Ben, korumam mı der. Korurum der...

Antlaşma yapmadım sizlerle... İyi anlayın... Ben Doğanın Gücü ile anlaştım... Başkasıyla anlaşmadım...

Doğa insandır... Ve ben insanla anlaştım... Başkası ile anlaşmadım... Dünya gözümde görünen bir çalışma alanı olduğu halde, gözler ötesi gözlerden, gördüğüm bir sayfayım.. Ve O sayfada yaşayanım... Ama o sayfaya kaynak olanları alırım... Başkasını almam...

Kübra Kapılarını kodlayarak, tohumları kontrol altında tutarak... Rahmana kulluk yapmaya geldiğini anlayarak... Çayını demliyeceğim bugün amma, o çaya insan olup gir.... Gir ki has tahta otur.. Unutma!... Dümenin başına Mikail olan ilmi oturttuk... Mikhail kapıyı açtı... Sıhhatliydi... Kısırlaşanları kodladı... Akıl tahtıydı o... Ve bizsiz değildi...

Kin, nefret, hırsla, kendini kontrol edemeyenlerin, bu çalışmada yeri olamazdı... Biz onları, kalemden çıkarttık.... Biz sığ olanları yaşamda, kervan olan o yoğunluktan ayrı tuttuk ki, kökler göklere varsında, gönül gücü tüm zamanları korusun diye...

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar, "ben davayı kaybettim" demedim mi? Dedim... "Ben davayı kaybettim!.." Neden dedim bilir misiniz? Sevgili sanal boyutlar, davayı hak edip kaynak olsunlar ve o davada bilişi kodlayarak, kendi hakiki ilimleriyle kaynağa kayıt yapsınlar diye...

Dağ insan o insan levhi, işte o levhi mutlak ve biz o mutlak olanı kodladık ki herşey güçlensin, gürzi çalışmalar kontrol edilebilsin diye...

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar arzın gücüyüz biz unutmayın... Toprağın topluma insanlık öğretmesi imkanı olsaydı eğer, bu toprak imparatorluğun görevini hak ederdi...
Biz dünyayı orta Kapıların gücü diye, ilmi KA HA ışık diye, Birlik kelamı diye dillerken, Kervan'ın gücünü kontrol dışı sayanların, buraya gelip bizi yok sayfalarına almaya çabaladıklarını bilemeyeceğimizi mi düşündüler....

Rahman Kapım, Rahmi kalemim insanlığımsa eğer... Eşyanın gücüyse yüreğim ve bütüne göz olabilmişsem... Can kapıyı açıpta, diri olabilen bütünlükleri kök gerçeklikle kayıtlaybildimse, seyredin insanı.... O insan, siyahın birliğinden öte bir birlikte, hak teknikte bütüne göz olur... Unu eleyip, eleği astım sanmayın... Unum ilim ve hakiki levhim KA HA... O elek bedenim ve ben, bedende elediklerimin hepsini kelama ilim diye dilledim...

Samanyolu beni dinliyorsa şunu iyi anlasın ki; umut olacak, mutluluk olacak, ululuk kullukta olacak ve bütüne hizmet kalemde olacak... İmanın ilmi Allahın tahtından olacak ve o tahtı hak eden, yaradan olacak...

Çatıyı kurmayan bunu anlayamaz...Şeytan aşkın sırrını diller amma, hasatı yapamaz. Eğer şeytan hakka varırsa, aşkın kaynağında karanlığın tahtında, insanlaşabilirse, kendini dilleyebilir ve bütünün gücünü göreve alabilirse, o gün geldiğinde, her şey mutluluk olur. Şeytan şarkısında aşk olur... Ve BSUİ olur, barış olur, Sultanlık yapar...

Biz resmi çalışmalarımızı "Doğan Gün" ile yaptık... Bilinsin dileriz ki Doğan Gün, 
Kuran'ın en güçlü yüreğin gücü olarak kayıtladığı bilgidir... Kuran, nurdan kodlanmış bir kitaptır.. Eğer bunu iyi anlarsanız; Nurun Nakar'ın kıranından öte bir kırandan, kök göklerin gücünü tohumladığını da anlarsınız...

Dünya öz geçişini yaparken, ayıpların açılması bundandır... Herkes kendini görmeye çabalar...Görürde... Ama gördüğünde hakikiyetini anlamadığında, kendi yoğunluğunda, bütünün gücünden çıkar...

Satıhta kimse hiç birşey anlayamaz, ama devinim artarda derinlere girildiğinde; bilinir ki yürüyen dünya, kodlanmış toprağa tanrılık kalemini indirebilmiş ve o kalem bütünün yüreğinde kök görev yapabilmiştir...

Ağırdır, ağırdır zamanın kalemleştirilişi... Ağıdır yaşamın kalemleştirilişi... Yaşamı kalemleştirmek, yaşamı yaşamsallaştırıp o yaşamı hak teknik ile kodlayıp, yarınlayıp yazabilmektir. Biln ki, dirilik artıcak, dirilik arttıkça, yürek ak kelam olacak.. Ve bütünün gücünü arttıracak... Herşeyi bilin...

"Masiva" denilen bir sistemleşme vardır... Hepiniz Masiva kelimesini duymuşsunuzdur... Bu bir sistemleşmedir... Birliğin levhisindeki kalemin kayda inişi ve herşeyi kayda alışıdır... Ve Birliğin kaynaktaki ışığını kodlayışıdır...

Sayın Papalar ve Sayın Yaşam Kalemlerimiz, İlm-i Kapılar!.. Hepiniz bizsiniz, anlayın... Ama daha iyisinide size vermek istiyoruz, bizler... Aha bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=t6cFYFUvkPQ

 

30.TEMMUZ.2016 TARİHLİ “YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 3” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, AÇILIŞ KONUŞMASI 1. BÖLÜM

(Çalışmaya gelen bütünlük ses veriyor;)

Yeri yaradan gökleri de yarattı. Bilişi kodlayan ilmin tohumuydu. Bütün köklerimizle görevimiz, kontrollu olarak kayıt edilmişti.

Size öz görev verdik. Gök sessizliklerini dürümleyenleri dilleyin ve yoğunlaştırın diye. Aha bu! Korkuyu aşın ve yolu açın.

Murat ettiğimiz şudur ki kalem, insanın ilmini yoğunlayıp, tohumlayıp oflayıp kaydı alsın. Bu ilim kayda alınmadıkça yol, aklın yolu olmaz.

Size eliniz, ayağınız tuttuğu sürece yol açtık. Ama bu yolu kodlayın, koklayın tohumlayın diye kayıt yaptık. Size esmaları dürümlettik. Size yürekleri dillettik. Sevgiyi kodlattık, tohumlattık ve yoğunlaştık. Ki sizler de hasat olun diye.

Umut olur ki dünya, öz görevini hak eder, yapar ve doğanın gücünü kök göklerden göreve kontrollu olarak akıtır.

Çaya insan gelir ama o çayın ilmi vardır. O çaydan geçmek için ilim gerekir. Eğer, siz bir çaya gelip o çaydan geçecekseniz, her birinizin kendi yüreğindeki gücü bilmesi gerekir.

Devinim arttıkça artacak ve yol aklın yolu olacak. Mutlaktır. Ama mukta si ka ha olmak ayrıdır. Sizin yol olmanız gerek. Tohum olmanız gerek. KAHA olup şarkılar okumanız gerek. Ki Şemsi Tebrizi’ler gibi kelamda olup, yürekte olabilesiniz.

Can kelam, aklın kalemi ise, ölüyü dirilttiyse o kalem ve biz o kalemde bilgi kapılarını aşmışsak; ey canlılar nesiller boyu doğanın gücü olarak kodlanmışız demektir!

Simsiyahı mora dürümlemek için kürsüleri kodlamak gerek. Ama koklamak ve tohumlamak için altın ışığın yolcusu, yolculuğunda kusursuz olmak gerek.

Sizden tek beklentimiz muradınızın güçlenmesidir. Muradınız güçlendiğinde, yolunuz güçlenir. Saygılı olup saygısızlığı önleyebilirsiniz. Her şey bu şekilde olur.

Sizden diri olan her dürümde dillenen en yüceden beklentimiz bilgidir. Bize bilgi ver ki biz senleşelim ve senin yüreğinde kök görevimizi yapabilelim. 
Bize bilgi ver ki bizler doğan güç olalım ve yaşayalım.

Yaşamak yarınlanmaktır ana kapım; yarınlanmak….

Yaşamak ağırı hafifletmektir. Umman olmaktır….Toprak topluma tohum olup tahditsizleşmektir. Sizden beklentimiz tahditsizleşmenizdir.

Şems, ilmin kapısıydı. Okudu dünyayı….Okudu da kokladı. Ama Şems’in okudukları bilgi, her diride okunan dirilikte olmadığından, altının ağır olduğu görüldü.

Biliriz ki altın, haktan tahta varanın ilminde olur. Ama o ilmi bilmeyen, kök güçlerin kürzi kelamında aşkı bilemez. İlmin kaynağına varıp o yolculuğu kontrollu olarak yapmadan, kalem olunamaz.

Ümmi kapıların gücünün örtüsü örtülmedikçe, yürümekten yoruldu insan….yorgun düştü. Ölüydü. Köklerini güçlendiremedi ve bilgi kalemi olamadı. Buydu mesele. Ama asıl mesele, yaşamın kutsal tahdididir.

Eğer; sizeler, yaşamı bilirseniz, o tahdidi de hak edip anlarsınız. Yaşam, herkes için hak teknikle tahditlenir. Senin tahdidin, benim tahdidimle ayrıdır; çünkü ben sen, sen ben değiliz. Ama her bir tahdit, diğerini kontrol için hakikiyetle dilleştirildiğinde, biliş kodlamaları mutlak kullukta bilgiyi kayıtlardan ayrı tutabilir. İşte olay buydu.

Bugün sizinle birlik kelamına varmaya çalışanların çokları, hak teknikte kendi yoğunluklarını kodlayıp tohumlayıp tahditlerini kelam ile, bilişi ile, birlik tekniğine kodlamadıklarında, sistem gücü devreden çıktı. Onların devreden ayırdı ve yol ayrıldı.

Siyahı mora kodlamak hak etmekti. Cemaatleri cevhere kayıtlamak hak levhide kelamlaydı. Aha görev buydu.

Çobanlar insanlık çalıştırıcılarıydı. Her çoban bir insanlık çalıştırıcısı ama onlar insanı sürü yaptılar. Ve dediler ki “sen bana iman et. Sen bana itikat göster ki ben seni tohumlayabileyim.” Ve sizler dince, insanca ve yolca dediniz ki “ben değil, sensin yaşayacak olan. Ben yok ederim yüreğimi, çıkarım yücelikten. Sen kelam ol, kendin ol ve hakikiyetin tahditsizliğinde kendini dille. Senin yolun, aklın yoluysa bütün kötülükleri aşıp geçebilir ve bitki, hayvan ve her şeyi hak edebilirsen, beden aldığında bütünün gücü olabilirsin. Ki “ol” dediğinde bütün kültler senin yüreğine girer ve seninle yaşar.” Bunu diyen sizler, birlik kalemi olarak bizi bize kapı yaptınız.

Ana; “ben dünya” demeden de dünya olduğunu anlayacak gücüm yok mu? Yoğun hologramdım ben. Anlatamadım ki yüreğimde her anı. Anlayamadım ki kaynaktaki sayfalardaki yaşamı anlayamadım.

Anlat ki anlayalım. Anlat ki hasatı yapalım. Anlat da anlatalım bütünün gücünü. Mükafatımız görevimiz olsun ana. Anlat! 
(Cevabımız 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=PKvvg86T2r4

 

DAVET

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (3)

Dostlar,

Öz bilişle akışa geçen bilgiler, özün bilgileridir. Bu bilgiler, Birlik Çalışma programlarının içeriğini ve kapsamını özce açmaktadır. Açılan bilgilerin kullanılan dili oluşturan sesin teknolojisi ile katılımcıların bilinç kodlarını açarak; kendi özlerini duyumsayabilmeleri ve seslendirebilmelerinde vasıta olmaktadır. Varılan son aşamada açılan son program “YENİ DÜNYA VE YENİ YAŞAM”dır.

3. birlik çalışmamız, 29.07.2016 Cumartesi günü 14.00-18.00 saatleri arasında Dernek merkezimizde yapılacaktır. İlgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: Katılım ücrete tabi değildir.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 9559

SES KAPILARI 17, 1.AKIŞ;
İnsanlık kelamı, aklın kalemi olup, bütünün görevini yapmakta… Aşık insan, şanslıdır ki şarkısında, şevk vardır.. Aklın kelamı kahraman olan, yaşamı vardır…. Ve insan, sır olan ışığında, bütünün görevini taşır.

Artık doğanın gücü artacak ve bütün kötülükler aşılacak, bu kesindir. Doğanın gücünün artışı, hakiki insanlığın kalem oluşu anlamına gelir. Herkesin kalem olması, yaşamın Kuran, olmasıdır. Bütünün görevi de budur. Kutsal toplum, Allah’ın kulu olarak, bu çalışmayı yapacaktı ve yapmaktadır.

 

 
  Bugün 155 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol