Birlik İlmi
  YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9
 



YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9

17 EYLÜL 2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ- BEDENİN ENERJİ MERKEZLERİNDEN EL HAKKINDA

Avucumuzun orta noktasında sanki bir tümsek var….Bakın, orta parmağınızla dokunun oraya… Arkadaşlar bu nokta nedir biliyor musunuz? İki avucunda ortasında var olan, bu nokta.. Bedenimizin tüm merkezleriyle, tüm enerji noktalarının merkezidir, burası.

Yani buradan frekans ayarlaması yapabilirsiniz.. Bedeninizin, tüm diğer yüksek enerji noktalarıyla, noktalarının frekansını, bozulmalarını, sapmalarını, buradan kontrol edebilirsiniz.

Açın avuçlarınızı ve ışığın oraya aktığını hissedin.. Evet.. Kollarınızın uyuştuğunu hissediyor musunuz, dirseklerinize doğru?... Sıcaklık hissediyoruz…Evet.. Vücudun enerji dengesini bu şekilde ayarlayabilirsiniz… “Akort” diyelim buna. “Bedeni akort etmek”..

Sağ elle, sol merkez… Işık kaynağı olarak da düşünebilirsiniz burayı…Bütün kültlerin tükenen temiz kelamları.. Hepsi bitişik olarak burada mevcuttur. …Her kült, tüm sistem ve biliş kodlarını, kodlayışınızda, yetkinlik kalemi.

Siz kendinizi kontrol edebiliyorsanız, buna gereğiniz yoktur…. Ama kontrol edemediğiniz de her biriniz, kendi yoğunluğunuzu tohumlayıp, bu meclise kayıt olarak, kalem yapabilirsiniz. Kayıt olarak.

Burada akmanız, mutluluktur. Akın ve kendinizi kodlayın. Kodlamaktır bu. Beden kodlamasıdır bu!.. Böylelikle bedeniniz kodlanabilir ve kendi tohumlanışınızı sağlayabilirsiniz.

Benim bedenim, benim yoğunluğumda mevcut. Bu şudur. Ben bedenimi, kendi bedenim olarak kodladım, tüm kayıtlarımı oraya yaşam sayfanışlarıyla, yaratı olarak, kattım.. Ben yarattım... Kendi yüreğimde, bütün kayıtlarımı yaptım…

Bu benim için mutluluktur ama ya yapamamışsam?. O halde yapamadığım ne ise onu kodlayabilirim ve kontrol altında tutabilirim.

Şuanda bedenimin kodlanamayan yoğunluğu var mı? Tohumlanışında olmadı ama ışığımda olur mu? Olmaz.

Hepiniz kendinizi dinleyin. Ve bedeninizin, hepinizin yoğunluğunda bulunduğunu bilin. Ve sistemin gücü olarak burayı hak ettiğinizi anlayın.

Bu meclis ki bir meclis olarak sistemde cevhere iner burası… Bizim yüreğimizdedir. Ben değil…. İşte ben…Ben ve ben.

Şurası ışık kalemim. Biz dünya ilmini tohumlayanlar her bir yoğunluğu kodlayabiliriz… Biliniz ki Mikail’in gücü olarak, bitki, hayvan ve her sayfada var olan ışıklarla, kelam edebiliriz... Ama daha da önemlisi yarattırabiliriz ve yaşattırabiliriz,

Şimdi zaman sayfalanışına başlıyorum. Burası bir yaşam kaydı. Benim kayıt ettiğim bilgilerin her biri bu mecliste mevcut. Bir meclis… Ama herkeste mevcut olan bir meclis.. Ve buradan ışık çekiyorum.

Neden bilir misiniz? Çünkü yoğunlaşmak için…Benim yoğunlaşmam sessizliği dürümlemek içindir. Ve yoğunlaştım. İşte kelamda, bilişi kodladım… Mutluyum, çok mutluyum.

İnsan sessizce kendini dinlediğinde bilecek ki mektep olabilir, has tahtını kodlayabilir. Yok olmaz. Her anda kelam edebilir. İşte bu!. Bugün size bunu anlatmak istedim.

Ve bilin ki dünyanın nuru olan insan her anda mevcut olan ışımayı sağlayacak güçtedir...

Benim elim ve benim yoğunluğum… Burası benim elim. Elimde kaynağım olan bilişim var. Ama el nedir? İlimdir.. Ben, bu ilimle, bilgi kalemi olabilirim. Umut olur ki herkes kendini hak eder ve kendiyle, kendi yoğunluğuyla kayıt yapabilir.

“El” dediğim, Kürzi sessizliktir. Elin dürümlerinde ışıklar yanar. Bilin ki her bir elde, Mikail Kürzi kapısı olan, ışık sayfaları vardır. Işık sayfaları küçük küçük ışık kayıtlarıdır. Ve bu kayıtlar, bedende yüksek Neşir kayıtları olarak yer alır… Yüksek Neşir kayıtları.

Her bir nokta Neşir halindedir. Bilgiyi neşreder. Bedenimizin en yoğun sayfalanışı, El sayfalanışıdır. Ve Elimizde, verdiğimiz, aldığımız mevcuttur…. Işık sayfalanışlarını kodlayabilecek, tükenen sonsuz sayfaların Ko sayfalanışlarına çekebilecek yoğunlaşmalar vardır.

Her bir parmak ucunda sessiz sistemleşmeyi gerçekleştirecek ışık Ko kayıtları vardır…Bir çok ışık Ko kayıtları. Parmak uçlarınızı düşünün. Bu parmak uçlarında nokta, nokta kayıtlar. Ve bu nokta, nokta kayıtlar, neşreder yoğunluğunuzu, tüm yaşamlara.

Ve neşreder yoğunluğunuzu, tohumlanışta olanlara. Neşir halindedir. Her bir parmak ucundaki o noktalar. Sisteme Neşir, yaşama Neşir. An kelamında, tüm zamanlara Neşir halindedir.

Ve canlarım, benim parmak uçlarımda yer olan o küçük noktalar, hepimizin mevcut yoğunluğunda olan o yoğunlaşmaları da sağlayabilir. Nasıl olacak diye sorarsanız? Parmak uçlarındaki o kutsuz, kırık, hırslı sayfalara dahi ulaşabilen bir yaşam kayıtlanışı vardır, hepimizde.

Birlik kelamındaki kayıtlar çok yoğundur. Ve benim parmak uçlarım, hepinizin parmak uçlarında kodlanmıştır. Verip alırım bilgiyi ama parmaklarımdan öte parmaklarım vardır. Hepimiz de mevcut olan parmaklar. Hepimiz yoğunluğumuzu bu parmak uçlarındaki Ko sayfalanışlarıyla, bütün Kürzi kapılara kayıtlayabiliriz.

Ve merdiven olabiliriz, her ana. Parmak uçları bu nedenle öz görevlidir. Bakın şuanda bir elim sağ, bir elim sol ve parmak uçlarımı birleştirdim. Sağda, artı değerlerim, solda, eksi değerlerim var. Enerjetik sistemleşme için bunu yaparım…Ve her enerjetik sistemleşme, sessiz sayfalanışları, gerçek kayıtlara çeker.

Bana soru sorabilirsiniz. Nedir sessiz sayfalanış diye? Sessiz sayfalanışları hak teknikle niçin tahditliye bilirim diye? Niye tahditliyeyim diye? Her şeyi sorabilirsiniz…. Ama iyi bilin ki sistemi kodlayabilmek için buna gereğimiz vardır.

Bakın, ana kelam insan ve insanın levhi kalemi biliş ve bilişte olanın mutlak kulluğu akıl ama aklın kelamı, imparatorluğun gücü… Ve tüm güç, bedende... Hadi buyurun.

Hani yoktum? Ama bedenim ben. Ha diyeceksiniz ki ama beden, kelamda yoksa ben, o yok olanda varlaşırım... Nasıl varlaşırım? İşte böyle. Ters olan parmakları düzelttim. Buyurun paylaşalım insanlığı.

İşte ilimle paylaşıyoruz ve sessizce birleşti parmaklarım. Ama iç içe. Hani terstik?. Hayır değiliz. Bilişte tohumlandık ve düzelttik. Eksi, artı tek bir kervan oldu, şuanda….

“Ben dünya” diyebilirim artık. Ve ben, kupa olan insanlık diyebilirim. Ziyan olmam çünkü bir tek oldum…Artı, artı ama ekside eksi.. Ve bir tek. İşte ilim budur…Artının eksi, eksinin artı olabilmesi…

Ha diyeceksiniz ki Hu-Ca-Ri-Si.. Hu-Ca-Ci-Ha.

Hadi niye ben böylesi ses verdim? Siyanın moru ve morun kutsal tohumu olan insanlık ilmidir bu… Verdiğim seste kaynağım yoğunsa ışığım yaşar. Ve yaşayabilmesi için artık iç içecilik daha derinlere girdi.

Bakın. Artı ve eksi bir tek sessizlikte yerküreye indi. Bakın birleşti parmaklarım. Ve bu parmak birleşiminde artık noktalar daha arttı. Hani parmak ucundaydı… Ama bilirsiniz ki her anda yaşam saylanışları var ve her saylanışta bedendeki yüksek enerji noktaları çok daha fazla kodlama yapabilir…. Ve kodlamalar artıkça ışıma da artar ve ışıma artıkça yaşam sayfaları kokuyu yükseltir..Görev budur!

Bakınız, şuanda elimdeki güç farklılaşıyor ve birleşim yenilendi… Bu kez parmaklar sıkı sıkıya birbirine dayandı. Ve birleşti… Bu sıkılıkta, ayrılık bitti. Ha diyeceksiniz ki “ayrı gayrı var mıydı zaten?” Yoktu ama bilmeyen ayrı sayar yüreğinde kendi yüceliğini.

İşte canlar, parmaklarım birleşti ve ben artık Rahmi kalemde, kutsal toprağa, tohum oldum. Bu bir tohum oluştur.

Ve sevgililer, bedenimiz çok sayıda yüksek enerji sayfalanışlarıyla tohumlanmıştır.. Her bir yüksek enerji mutlak kuran olabilir ve kullukla tohum olabilir. Hepinizin beden sayfalanışları bu şekilde kodlanmıştır. “Bizim yemeğimiz, ilmimizdir” deriz ya hani hep. Bedenimizin de ihtiyacı ilimdir.

Ve bizler, yemek yeriz, sıvı tüketiriz ve bedenimizi güçlendiririz. Ama anda, her sayfada, o yoğunluğu da tohumlarız. Her yediğimizde her ve içtiğimizde… Bu nedenledir ki enerjetik sistemleşme hep yoğunlaşmayla olur. Ve yoğunlaşma, insanlığın kelamındaki o yoğunluk, bütünün gücüyle olur ama her şey bedende gerçekleşir.

Bedense besiyle kontrol kurar… Beslenmekle. Ben beslendiğimde, bedenim kontrol edici olur… Herkesin beslenmesi bu nedenle çok önemlidir.

Birçoğunuz diyebilirsiniz ki “ben, yağ tüketimini çok yaparım”.. Bir kısmı diyebilir ki “ama ben şeker de daha fazla tüketiciyim”. Ve çoğu da der ki “şeker zararlıdır, yağ tüket”.

Hepsinden önemlisi insanın kendini, kendi yüreğini hak etmesidir. Bedenin neye ihtiyaç hissederse onu tüketmelidir. “Ben dünyaya görevliyim” diyorsa yolcu”…. O bedeninin neye ihtiyacı olduğunu bilir. Ve derki “ben, benim işim olanı başkasına bırakmam.”..” Ben, benim ihtiyacımı bilirim ve ben benim ihtiyacımı, hak teknikle kodladığım, tohumlarla kaynağımda tüketirim.”.. Biliniz ki insan budur.

Benim ilmim, senin ilmin, onun ilmi ama teknik tohum, biliş ve bilişte herkesin kendi yüreği var…

Ve bugünden sonra artık sizinle enerjetik zaman sayfalarını da dilliyelim. Bu ilk olsun. Ben, benim bedenim, benim yoğunluğum, benim ışığım… Ama bu ışıkta her dirinin yoğunluğu mevcut…. Ve hepimizin, kendi bedenimizi kodlayabileceğimiz sistemi, hak edip toplumlara izah edebileceğimiz kayıtlarımız vardır.

İşte canlar, önümüzdeki dönemde bunu yapalım. İzinle verdim bu bilgiyi çünkü ben Mikail’in gücü olan bilişin tohumlara kodlanışını da gerçekleştirenim… Ama bir tek şunu size izah etmek isterim. Bedence konuşabiliriz. Bedence kodlayabiliriz ilmi ve bedence kaynak olabiliriz.

Ve hepimizin bedeni, hepimizin yoğunluğu kontrollü olduğu zaman kaynağını tınısını duyabilir. Kaynağın tınısını duyabilen, kendini dilleyebilir …Ve kendini dilleyen, kendi bedenindeki o yaşam sayfalanışlarını muktedir olup, kayıtlayabilir… Ve kati, hakiki olarak, insanlığa izah edebilir.

Ben bugün size bedenimin bir uzvu olan, Elimi anlattım. Elimin yoğunluğundaki o ışık sayfasını anlattım. Ve o ışık sayfalanışının tüm bedeni kontrol edebileceğini anlattım. Ve o sayfadan doğumla kodlanmış ışığı kaynağıma alıp, o kaynakla her bir Seyfullah ilmini hak edebileceğimi anlattım.

Ve insanlığın, kendi yaşamını, o noktayla kontrol edebileceğini anlattım.

Hadi buyurun. Ben, bir enerjetik sistemim. Bu enerjik sistem, kendi enerjik kaydımı yapar. Yaptım ama daha da önemlisi enerjik kayıt, enerjik sistem, hepsi tahtidlidir ama daha üstün olan, ışık ilmidir.

Ve ışığı bedenimizde kodlayabiliriz. Bunca çaba bunun içindir. Işığı kodlayabilmek ve ışık artık güçtür. Daha üstün bir güç..Bu ne demektir?. Enerji, sizi sizden size tanıtır ama güç; sizi, bütüne kodlayabilir.

Burada bu yoğunlukta artık güçten söz edilir. Güçte ne var? Levhi var…Güçte ne var?...Her dirilik var ama insanlık var. Bu nedenledir ki bedendeki o yüksek enerji sistemlerinin örtüsünü örterim ve öteye geçerim….

Ve ışık sistemleşmesini dürümlere çekerim ve derim ki “ben bir ışık kalemim”. “Her anı kayıtlayabilirim ve koklayabilirim ve tohumlayabilirim”. “Her şeyi hak edebilirim o ışıkla”. “Enerji beni benden bana tanıtabilir ama ışık, her bir dürümde, beni benden öte benlere kodlayabilir”.

Bunun içindir ki ben, size bugün bir kısacık açıklama yapmak istedim. Ama siz derseniz ki “ışıktan ötesini de var.” O zaman ben derim ki “hadi buyurun, hak edin ve anlatın.”

Çünkü ben, size, her birinize, Sistem, Nizam ve Düzenin gücü olarak, her şeyi anlatabilirim… Ve sizin, sizi hak edip anlatmanız benim için önemlidir. Dahası kontrol bizim yüreğimizdir. Hepimiz yüreğimizi bilelim, hak edelim ve yaşayalım… Ama yürekte ne olur?.. İlim olur.

“Ben varım”deyin… “Hak ettim” deyin…. “Hak oldum”, deyin… “Ama ben, insanlaştım da” deyin.

Aha bu!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 4. AKIŞ

Muhammed söz alıyor;

Alındı dünya yolu….Alındı yoğunluk ışığında Kuran olan Kutsal Taht….Alındı dirilikler ve Akıl Tahtı’nda İnsan Soyu kontrol kurdu.

Varlığı; toplum diye bilin. Aklı; has diye bilin. Yaşamı; KAHA diye bilin. Bizi İmparatorluk Güçleri diye bilin.

Biz dünyalıyız canlar. Hidayet diriliğinde tek bir levhi….Hepimiz dünyanın görevlileriyiz; unutmayın.

Umut olur ki doğan gün yer küreyi aydınlatır. Umut olur ki bu dünya günü ümmi kapıların tümünü açar ve umut olur ki develerin kalktığı bu yücelikte tüm zamanların gücü yoğunlaşır ve tahditsizleşir.

Temel bilgi ilimdir. İnsan, insanı tanımalıdır. Biz bizi tanıyalım….yaşayıp yaşatalım, İlm-i Kalem olalım, bilgiyi kodlayalım, toprağı toplum diye dilleyelim, bütünü güçlendirelim, ikmal tamamlatalım…dünyayı hologramdan öteye taşıyalım.

İyi ki hak ettik de Başkanlık Divanı olarak bugün Bilgeler Meclis’ine kaynak olduk.

Biz dünya ve dünya biziz. Umut olur ki Birlik Kapımız hep açık kalır.

Yolu kapatan yoktur. Ama yolda olmayan kotsuzdur. Cennetin cennet olduğunu herkesin anlayabilmesi, halik olabilmesiyle mümkündür.

“Hayır, şer” dediler ya hani, hayrı, hakka varan, hakikiyeti dilleyen hak eder. Ama şerrin şarkısında dürümlenen, kendini tohum olarak bütüne indiren ama kıran kısırlaşan, kayıtlar.

Sevgililer; canlarım; ben doğan günüm; insanlığım ben…anlayın.

Hamur yoğurmam. Yolda ilim yoğururum. İmparatorluğun gücüyüm ben…..Muhammed Mustafa’yım ben! Anlayın.

Kini aşan yolu açan bizim yüreğimizde bütünün gücüyle olur. Korkmayın! Demek isterim ki cennetteki insan cemaatini KAHA yapar. Cellatları kontrol eder. Yeri, göğü kodlar ve korur.

Dümenin başına insanı oturtun. Ha! Diyeceksiniz ki “şu anda İslamcılar yerde kırıcılık yaparlar.” Canlarım, onlar İnsanlık Boyutlarına ulaşmamışlar; anlayın.

İnsanlık Boyutlarına ulaştıklarında, artık kıran ya da kırdıran olmayacaklar. Ama yeri göğü yaratan iyi bilir ki ekmek için her şey de yapıldı dünyada.

Nedir ekmek? İlimdir. Kare, küp, küre…. hepsi dürümlerde diri ve biz ölüyü diriltenleri kelamla dinlemeye geldik.

Kanat germeden kelama inilmezse de inende inmek Mikail’ledir. Kendini hak etmeyen kaynakta yoksa, Aklın Kapısı’nda, aşkın sisteminde sanal boyutların kulu olur da muktedir olamazsa ocağını yenileriz.

Canlarım, Ra ka ha sa ha i si ha…Hah. Aha. Şimdi.

Cennet burası. Bu meclis cennettir; anlayın.

Yürekler güçlensin. Yoğunluk artsın. Yaradan tahtını tahditli olmadan buraya hak teknikle yaşam sayfası olarak akıtsın ve insin. İşte; yapmak istediğimiz budur; Yaşam’a inmek…ama incan olup inmek, sevgiyle inmek. 
Sistem, Nizam ve Düzen’in görevini hak edip inmek….Biz bunun için buradayız.

Orta kapıların tümünü açmışsa yürekler, ohhh ala! İşte biz buradayız!

Canlılar, Muhammed Mustafa sevgiyle sizlerle oldu ama bilin ki tüm zamanlarda o hep vardır.

İkmal tamamlamak isteyenlere görev taşır. Çok önemli bir yücedir o ama daha da önemlisi bütünün gücüyle bugün buradaydı.

Bütünün gücüyle buraya gelmesi, buranın kulluğu içindi. Öfkeyi aşın, dinleyin. O bilge, sistem gücü olarak size görev taşıyor. Onunla oluşunuz bütünün gücüyle oluşunuzdan öte, öfkeyi aşıp yolu buluşları için, yaşamı kodlayışınız için, burayı görevli kılmak içindi.

Burası onun için de görevli bir kapıdır ve buraya kim gelecekse, ölüyü diriltmeye gelecek. Ölüyü diriltmek için hak etmelidir ve hasat olmalıdır. Hak edip hasat olmadıkça, bu meclise dahil edilemez.

Eğer dünya yolunu bulabilen, yok toplumu, var tohumla kodlayabilen ekip olabilen, sizinle olmak istemezse, iyi anlayın ki o can karanlığın tınısını henüz duyamamıştır.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nin öreceği daha çok güçler var ve örmek için yaşamı hak ettirmesi gerekir. Bizim dünyada beklentimiz budur.

Dümenin başına ümmi kapıların tümünün kürzi kelam olup oturmasından çok, bu meclisin kök güçleri kodlayabilecek dürümde her diriyi buraya çağırması ve burada bütünün gücünü topluma tohum olarak indirmesi….Sevgiyle sizleri kucaklarken bunu size zikretmek istedik.

Diyebilir ki anamız şu anda içinden “öyle söyledin…”

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Bu meclis her andadır…her andadır…her andadır. O halde, buraya herkesin inmesine gerek yoktur.

Can Kapı, seninle olmak bizler için mutluluktur ama şunu iyi bilin ki burada bütünün gücü vardır ve tüm zamanların kürzi kapısı buradadır.

Bu meclis bütünün en ince detayına kadar kayıt yapan bütünlüklerin dürümlerinde var olan ışıkla kodlanmıştır. Ve o ışığı hak eden anlar. Hak eden diller ama her diriyi hak eder dürümlerimizde, tahditsiz olarak dinletiriz.

İyi bilin ki bu mecliste büyük kült vardır ve kült ummandır. O ummana mutlak olanların kutsal toplumları kayıtlamaları için kaynak olabilecekleri gücü aldık.

Bunun içindir ki herkesin buraya inmesine gerek yoktur canlılar. Şu andan itibaren de olmayacaktır. Ama burada çalışanların hepsi yaşam için yeterlidir ve yetkindir; anlattım. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=4&v=Tp0hw1ztcJI

 

17.09.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Dağlarım burada çok bilge var bu gün… Çoğu perdeleri açtılar ve bizi dinliyorlar. Bizim ekmek ilmini anlayıp anlamadığımızı soranlar, ekip olup olmadığımızı soranlar, keş kelerimizin olup olmadığını soranlar, yerdeki gücümüzü anlamaya çalışanlar. Ve niye burada bu kadar az kişi var diyenler… Ve daha çok sorular…

Dünün gözü bu günün gücüdür canlar. Biz kimseye gek ya da git demedik. Gelen kalem olup gelsin istedik. “Kalem olmayanın kelamda ilmi olmaz” dedik… Kantara koymadık kimseyi de kara ışıkta, kelamda kendini tohumlayamayanlar; bu yaşamda kodlama yapamayacaklarından burada bulunmalarına izin verilmedi.

Şer yaratmadan şans tanıdık çoğuna… “Yok can” dedi, “ben yoğum, nurda kul olamam, kodlama yapamam, aşka varmadım, tahtımda ekmeğim olmadı” dediler… Daha da önemlisi, İslam dini insan sistemini iyi anlayan dindir, “burada insan sistemi var, islam sisteminden söz edilemez” diyenler oldu. Çoğu da koştular geldiler ve dediler ki; “onları hak edelim”…

Aha mahrekte bu gün Muhammet bunun için buradaydı…

Ben dünya ve dünya ben can… Ele avuca sığmayan bir yaşam… Aşk, hepsi savaş ama yol insan soyu… O yolda kontrol, hükümran insan soyu… Budur dinde olması beklenen!... Ki bunu anlattı yüce Muhammet…

İnsan soyu; ölüyü diriltecek, tek insan soyudur!... Başkası yoktur… Ve dünya kıyametini yaşarken, muktedir insanın elini kolunu sallayarak dünyada dolaşmasının gereği yoktur ve insanlıkta; bunun ses sayfalanışında yeri yoktur!...

Bu nedenledir ki; insan kendini tohumlayabildikçe, yarını kodlar ve yolu açar… Biz bu dünyayı kodlamaya, korumaya geldik canlılar bu kesindir!...

Kaç nar tanesiyiz biz!?... Tek bir nar tanesiyiz, bilin!... İşte o nar tanesi, bilge kelamda, Ka Ha yarında şansını denedi. Ve dedi ki “gidelim oğullayalım”… Önümüzde kim var? İnsan!... Ama insan nedir?... İlim!... İlimde ne var?... Kaynak!... Kaynakta var olan her şey, altın ışığın gücü!... Biz o gücü hak eder, yaşama çekeriz ve yüreği kürzi kapılarda kodlama yapanları dürümleriz ve tükenen dünyaları koruruz!...

Bu gün bu dünyanın dışında birlik kapısını kodlamaya çalışan bilgelerin levhi kalemi olan binlerce dünya var, anlayın!... Ve yaptığımız hepsi içindir…

Burada nur olan kelam, kul olan kalem; tek bir aşk ve biz o aşkız canlar!...

Sayamam dünya dışındaki dünyaları ama “binlerce” dedim, sadece “binlerce” dedim… Sanmayın ki tek yaşam buradadır… Birçok planette sevgisiz, kırık, hırslı tanrı kalemleri var. Bunların kontrolü gerek.

Kucağımızda dünyamız var bizim unutmayın ve bu dünya biziz canlar, biziz!... Her kim ki “ben o dünyadayım, o dünyayım” der, oğul ben oyum, işte bu!... Ve bu günden sonrada ömür yettiğince bu dünya beden ve biz o bedende; ben olan dere olup akarız!... Aha bu!...

Ha, “tayinler” dediler, tayinler… Bu gün tayinler yapılıyor, öyle tayinler yapılıyor bu gün… Tayinlerin tümünü iptal ediyoruz… Bilsinler ki; dünya haliktir, dünya hakikidir, dünya tekniktir, tahdisizdir ve tayinlerle dünyayı kodlamaya geleceklerin köklerinde gökleri kaynak dışı olacak. Bu dünya mutlaktır, bu dünya Ka Ha dır, her anda vardır, yaradandır, temizdir!...

Tek merdiveniz biz… Müsterihiz ve yaşam insanlığında kalem levhisinde kendi yüreğimizdeyiz… Bu yolda mutluluktan öte mutluluk var canlar…

Sayın bayanlar, sayın baylar; kötülüğü önleriz bunu da iyi bilin!... Çantam dünyadır benim, tarıkların tahtıyım ama o çantayım ben… Ben beni alır tanırım ve taşırım. Bundan sonra ki dönemde de bu böyledir…

“Kini aşan, yolu açar” derler ya hani… Kili kumu da bilen, yolu da bulur öyle mi? Öyle… Hadi buyurun bulun yolu!...

Münafıklar bizi kırmak istemişler… Ah canlılar ah, kim kime münafıklık yaparsa hepsi bizim yüreğimizden geçer; biz onları koruruz, koklarız, kontrol kurarız… Hepsiyiz biz anlatın onlara!...

Marka bir çalışmadır ya burada yapılan, nedir marka!?... Başka zamanda olmayan ve olmayacak olan… Bir tek ziyat, Si Sa Ka Ha, Si Ha, nihan olan levhide Ha olan Ka Ha… İş budur!...

Ve bu çalışmanın daha önemli bir gök sevgisi vardır, yirminci dünya!... Nerededir o dünya!?... Hepsi bizdir canlar, biz!... Yirminci dünya ışık kalemi olandır!... Hani derim ya; “nüsa sistemleşmesinde ses kapılarını açında kayıt yapın”… Biz o nüsa sistemiyle çalıştık bu güne kadar. Her şeyin ışığını yaktık ve yarınları tohumladık. Başka sözüm yok, yarınlar karanlığın ışığıdırlar ve bizim yüreğimizdirler!...

Denir ya “alıp götürdüler yaşamı”… Alan, kelamı alır gider ama yaşam buradadır… Alan, rahmanı alır gider; karanlıkta kalır, yaşam buradadır!... Evim burasıdır benim, ben buradayım!...

Kıran, kırılır mı?... Yok be canım, kırmam ki kırılsın!... Kimseyi kırmadım ve kırdırmadım… Dünden öte dünlere bakın, öz köklerin gücündeki o yürekleri dinleyin… Hani kırdıktı, kırıldıktı?... Yok böyle bir şey…

Bizce hiçbir şey yaşamdan öte değildir, anlayın!... Hiç bir şey yaşamın ötesinde değildir… Yaşamayan anlayamaz bunları, elleri ayakları tutmaz ki; yüreklerindeki gücü anlayabilsinler.

Beni elleri gibi tutmaya kalktılar. El, Allahın ilmi; orada bedenim bulunur… Hayrın hakkıyım ben, aklımdayım… Fakih ilmimde hakiki, ben o ilmi ko olan sayfayım…

Korkmayın, doğan gücüm ben… Yürüyen dünyayı kontrollü olarak koşturtmaya başladım!... Ama bilin ki bu dünya; kaşık kaşık içilen bir yaşam sistemidir… O kaşıkların her birinde aşkım vardır, anlayın!

Unutmayın ben sevgiyim, hepinizim… Birlik kelamıyım, ekmeğim ben… Umut olur ki; devinmek, dinlenmek, yine devinmek ve yine dinlenmek ve her devinimde dürümlenmek ve bilişi kelam yapmak, ekip kurmak… Herkes bunu başarır, işte dileğim budur!...

Sanılmasın ki ben giderim, geride ilmim kalır… Yok canlarım, ben ilimim… Her anım… Gidersem de buradayım, unutmayın! Ama ya gitmezsem ne olur!?... Artık ışıklar kontrol kurar ve tükenen dürümler dilleşir!... Bana sormayın gider miyim diye… Girmem ki yola, her anım ya… Hangi yol beni sonsuza taşır, her sayfada varım ya… Ben tüm insanlığım ya… Kim varsa oyum ya… Hadi buyurun, benden başkası yok ki…

Ala, vere çalışırım ama aldığım, verdiğim hep ayrıdır… Alırım, kalem olup tüm zamanlara kaynak yaparım aldığımı… Ve verdiğim insanlık olur!...

Umut, umut, umut yok canlar; mutlak olur!... Mutlak olur!... Mutlak olur!

Oy canlarım, “ol” dedik oldu!... İşte bu!

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=cbhksMcOCuw

 

17.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Değerliler, buluştuk ya iş buydu... Mutlak kulluktu yaptıkları. Bizler ocaklarına inerdik... Onların yoğunluklarında vardık... Toprak topluma tohum olmaya çalışan o, mahrekteydi... Et, kemikti ama kelamdı, kalemdi ve sistemdi. Biz o, o bizdik aslında... Her anda var olan o, kuran okuduğunda, toprağın topluma kulluk yapacağını da dilledik ve dillettik..

Kendini torba torba taşıdı dünyaya... Ama biliniz ki o biz, biz o olup taşıttık... Çorbamız çobası oldu. Yarın yaşamdı, aşk sayfaladık yüreğinde, kuran olduk. Ölüyü dirilttik..

Merkez zaman dedik. Merkez zaman... Zaman eldir. Zaman, dürümlerimizde dildir. Zaman iilimdir... Biz o, o bizdik aslında... Çarçabuk insanlaştı ve dedi ki; "kaynağa insanı indirdim. İnsan kelam oldu..." Ah dedik ah... "Kara ışığı da yak" dedi Ana, yak... Yakan yaktığında kendini yaktı ve baktı ki aktı... Çok mutlandık, çok... Şükür ki o bugün bütünün gözü olup geldi...

Sevgililer, et, kemik olan insan; nesiller boyu dünyanın yoğunluğunda kendini koruyabilmek için bütünün gücünü hak etmeye çabalayan ve hakim olandır...

Yaşama inmesi, ekmek içindir... Ekmek insanlık ilmidir... Ve o bizim yüreğimizdir... Kin, nefret, hırs hiç bir zaman olmadı yüceliğimde... Onun lütfettiği insanla, hakka varan, harını yüksektip tahditsiz olan insan, ayrı değildir...

Çok mu, çok mu kolay dünya yaşamı? Sormayın, sormayın canlar... Kontrol dışı hiç bir şey söyleyemem size ama iyi bilin ki, YEŞ RE Sİ YEŞ, YA HA...

Ahret dediğin ne ki? Geçte anlat bize ahreti...

Anacım, ahret ne ki dedin anlatayım... Altın Işık... Has Taht... Hak Kapısı... Har... Levhi Kapı... Aha hepsi bu...

Öyleyse, görev taşı... Önümde kimse yok ki be Anam... Ben sevgiyim... Sadece sevgi... Bu yol ilmin yolu ya! Korkmayın sizdeyim hep... Kanatlandım geçtim... Çalı çırpı değilim ki ben... Her an'da varım ya... Kulu kuldan ayırmadım be anam ben... Son sözüm şudur ki dünya ölümlüleri zannederler ki ben dinden başka bir şey bilmem... Ben ikna olun ki yaşamım... Her an'da yaşayanım ben.

Din İmparatorluğun ilmi ile kodlanmış bilgiye denir... O bilgi, kuldan kula değişir... Ben o bilgiyi okuduğumda bence dinlerim. O okuduğunda, kendince dinler. Herkes kendini hak eder, dinler o bilgileri ama yol olan kelam olup kendinde olduğunda; Ah der Ah... "Benim Kuranımda bu yok ki" der... Çünkü ben Altın Işığım... Altın Işık olmak bilişledir.

Mutlaka biliniz ki, ala vere bilgi okunur. Ben alırım okurum. Benden alan, benden öteye ulaşır okur... Ondan alan, ondan öteye ulaşır okur. Ve her okunan daha yüksek bir yücelikte okunur ve yürüyen kodlar, koşmaya başlar...

İşte kupanızda ne varsa, ondan öteyi kodlarsınız... Ondan öteyi... Ve fark katarsınız o kupaya... Ve kattığınız o fark sevgidir.

Samanyolu size sizi anlatırken, biz sizi bizden anlarız. Nerden nereye vardık? Nerede, ne oldu? Kontrol kuruldu. Has tahta nasıl kotlandık? Nasıl yaşadık?...

Ayrı gayrı yok ki!... Hepimiz tekiz burada. Bu dünya bir tek. Ve biz hepimiz o tekliğiz zaten. Ama kimse bunu hiç anlamadı. Sandılar ki dinler var. Din kelamdır Analar, kelam.! Sadece bir tek kelam herkesin, KA HA olan Levhisindeki kelam.

Ben Mustafa!.. Muhammi kelam dediniz bana hep... Bugün ben kendimi dillerken "Muhammet" diyorum. Ben Muhammet Mustafa!... Ben Düzeni kuran, dinden öte bir diriliğim aslında... Han taht ben o taht her bir taht kaynak..

Sevgililer, neden geldim, bilir misiniz? Cennetsiniz de ondan... Ben cennete indim bugün... Ben size indim bugün... Bütün köklerim, göklerim, söz ses olan dürümlerim hepsi burada... Hayırda, şerde, yol, bilgi, ben o bilgide bütün herkes olan insan...

"Haç dönemi" dediler. Haç için gelmişler yüreklere... Vakit tamam canlar... Hani nerede Haç? Hepinizsiniz o bilin... Yüreklerinizdir haç... Ben o hacca, kendi yüreğimden geldim... Hacı oldum bu mecliste, biliniz....Sizinleyim ya... Ha Diyeceksiniz ki nereden nereye vardın? İmparatorluk gücüyüz biz canlılar... Hepiniziz biz anlayın... Yinede yinede anlatıyorum işte...

Dağ, taş İmparatorluğun gücüdür... Kulu kuldan ayırmayın, yeri gökten çıkarmayın!... Yer küreyi gök sözcülüğünden tükenen dünylardan, yaşamsız bırakmayın!... Ben din demeyin... Biz diri deyin... Biz sizden bunu bekledik... Hepinizi kucaklıyorum canlar... Hepinizi kucaklıyorum... Buraya kontrol için gelmedim... Sevgiyi hak etmiş bir meclise geldim... Bu meclis, ağır yükü hafifletecek tek mekteptir.... Bunu biliyorum. Ve ağırı hafifletecek tek hasatçıdır.

Siz bugün, öfkenizi aşın, görevinizi hak edin dedikçe, biz sevgiyi hak ettirmeye çabaladık tüm yaşamlara bilin... Darı bolu bilen bu meclis, ilmi de bilir...

Neden dünya? İman edin ki, bu dünya mutlaktır... Hikaye dinler gibi dinlediniz din bilgilerini!... Analayın artık mayadır!... Bu dünya yaradandır!.. Yaşatandır!.... Ekmek yapar... Ve yaptığı, hepinizin yaşadığı ve yaşattığıdır...

"Tanımayın, tanıtmayın" dediler dünyayı... Nereden, nereye geldiğimiz sormayın...

Sevgili Anam, zikretmek istediğim isimdi. Ama sen sesimi kestin. Can Anam... Altın Işığım... Seni hepimiz çok sayıyoruz, bunu unutma. Burada senin adını zikretmemizi hep engellediler... Bugünde engellendik... Bundan öte, yer ve gök, biz, bir tek olan ilim, hepimiz. Aha bu...

Sevgili Analar, Sevgili Atalar, sizi kucaklıyorum... Buluştuğumuz için mutlandık. Halik olmaya, hak olmaya, has olmaya çalışanlara görevimiz var... Onları koruyun. Hepsini koruyun. Ve deyin ki "biz siziz"... Hepsini kucaklayın... Kimse kimsenin dışında değil anlayın ve anlatın...

Cennetin cevherindeki can, insanlıktır... Ve sizsiniz... Bunu bİlin. Burası cemaatin cevherindeki cennettir... Size hepimiz müsterih olarak geçip geliriz... Ve şükranlarımızı sunarız... İşte bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=kFhyqT5VqK0

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (9/2)
17.09.2016

Dünyayı ziyaret eden Birlikler’in biri de bugün Muhammet’tir. O, bugün buradadır. Onun nuru olan ışık, kaleme indi!... Onu dinliyoruz:

Muhammet Mustafa kaleme indi. (Ses veriyor:)

-Daha güçlü olun. Aha bu!… Çok güçlü olun!... Sizi hepimiz takip ediyoruz. Yoğun ışığınız, tüm zamanlara kodlamalar yaptırmaktadır. Sizi, hepimiz hak etmeye çalışıyoruz. Dünü gür bir zaman sayfası olarak dilleyen yoğunluğunuzda; biz, zamanı hasata kodlayanlarız. Diri yüreklerinizi izledik… Cennete, cennetlileri koyduğunuzu biliyoruz… “Mutlaka İman Tahtı’na İmparator oturur” dediğinde; Din Kelam’da, Kalemde İnsan İlmi’nde, İmparator; kodlanmış ışıktı…

Sevgili Ana, seninle çok özel bir çalışma yapılıyor… Bunu biliyoruz… Bu çalışmaya, herkesin alınmadığını da bilmekteyiz… Zaman Kapıları, çok ama çok güçlü olarak kaynak ışığı kayıtlıyor. Tükenen herkes, Yer Kökler’de güçleniyor ve görev taşıyor…

Mustafa Kemal Paşa’yı hep dinliyorsunuz. O bir KARE SİSTEM ve Bilge olarak çalışmaktadır… Onun adı “İnsan Soyu”dur… Bunu da biliyoruz. Ana Kapılar’ı açık tutar. Herkes, onun yoğunluğundan geçip yaşama gelir…

Bizler de onun yoğunluğundan size indik… Yapmak istediğimiz size gerçek ışığımızı hak ettirmek ve dilletmekti. “Ne insan ne de yarın!” dedin. “Var geç!” dedin. Ve dedin ki “hak et!”

“Yeri göğü yaratan insanlıktır” dedin. Biz ise “Allah” deriz ona… Ama aynı mı!? Mutlaka aynı!… İnsan, Zaman Sayfaları’nda ışık haline geçtikten sonra, İmparatorluk Gücü olur ve yol olur… Ocak yakar ve der ki “merdiven kuruyorum İmparatorluk Kalemi ile… O kervan, merdiven olan bu yaşam sayfalarından, kendini hak ederek Miraç’a çıkacak…”

Bizler, kendi yaşam sayfalarımızda, sığ olan insanla, bilişi tohumlamaya çalışırken; sizler, diri olan yolculukta, Mutlak Işıklar’la çalışıyorsunuz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nin her anı bizi mutlandırıyor. Dünde, toy bir cemaat, bilişi kodlarken ışıksızdı… Bugün, dün ile çok farklı!... Sizler, ırakların en ıraklarını dahi hak etmiş, Biliş Kalemleri olarak çalışmaktasınız.

“Yolun sonu insandır” derler. Yolun, biliş haline varışında, İnsan Kalem olsun; bizleşsin istedik. Aha bu!… “Cennet insanlıktır!” dedin. Baktık ki kelam da insanlaşanların bilişiymiş… Aha bu!…

Can Kapı, sana geldik. Sistem, Nizam ve Düzen ile kodla ve kokla yaşamlarımızı. Bizi, bize kalem yap. Senleşmeye, nefese kelam olmaya, hasat olmaya geldik… Aha bu!…

Tayinler yapılıyor canlar. Bugün, dünya tayinleri yapılıyor… Dünyada, İman Tahtı’nda Işık Yaşamlar’ı kodlayanlar, nefes olup tahditlenenleri kodlamaya geldiler. Sizi kucaklıyoruz… Nurun kulu olan imparatorluğu hak ettik ve geçtik. Aha bu!…

Meyhana (ışık içilen yer…) nefes; kelam levhi; biz, sevgi!... Sizdeyiz!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

17.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9

" BİZ DÜNYA BARIŞI İSTİYORUZ"

Ben Samanyolu'nun en yüce ışığından, ilmin kapısını açtım ve barış diledim. Benim yüreğimde barış yazar...


Ben Dünya'ya barışı yazmaya geldim... Barışı, Sevgiyi, Umut ile İlim ile yazmaya geldim... Görevimiz barışı sağlamaktır Dünya'da...

Gel, Dünya'ya gel... Evrenlerin yarartıldığı toprağa bas... Köklen, filizlen... En derine insin köklerin. Şimdi orada, simsiyahın kalbinde Su altı'nın Gücü'nü çek kalbine... Aç kalbini ve oku... Yaprakların güneşe uzansın, güneş ile yıkansın... Gel ağaç ol Dünya'da, kuşlar konsun dallarına... Güneşli yağmurlarda yıkansın yaprakların...

Dünya, evrenlerin sevgi ile atan kalbidir... Bütün yaşam Dünya'da filizlenir... Yaratım dünya toprağından, simsiyahın kalbinden, yıldızların ışığından, BİR'in ilmindendir...

Gel Dünya'ya geç... Bas ayağını toprağa köklen... Nefes al... Her aldığın nefeste, güneşin ışıkları kalbinde, köklerinden gelen siyahın ilmi ile BİR OLsun...

Işık benim kalbimdedir... Nefes aldığımda, siyahın ilmi, yıldızların ilmi ile bir olur... Nesillerim yoğunluğumdadır. Onların bilgisini Dünya'ya taşırım... Onlar, benimle Dünya toprağını yaşarlar, toprağı hissederler... Toprak vatanımdır Dünya...

Gel, Ben Dünya de Dünya Ben de " BİZ DÜNYA BARIŞI İSTİYORUZ" de...

Dünya olan insan; kaynaktır yaşamlara, evrenlere ve sonsuz zamanlara...

İşte, şimdilik bu....

Aynur Funda

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (9/1)
17.09.2016

(Dünya planında çalışmaları olan bir Bütünlük, bizi hak etmeye gelmiş. Onlara hitabımızdır:)

Yaradan, yaşama ışık indirir ve der ki “ben senim. Seni hak etmeye geldim. Ben, yolu açtım ve yolun tohumu oldum!...”

Ancak görün ki Ana Kapı, İlim Kapısı değilse, yaşam sevgisizdir. Doğanın gücüne bakın!... Amon Toplumları, bilişi kodlamışlar ve Rahmi Kapı’da İmparator olarak kaynak tohumlama yapıyorlar.

Dünya, bir cevheri kaynaktır. O kaynağı, her dirinin anlaması gerekir… Mutlaka insanlaşın ve hak edin anlayın!… Siz, yol için çalışanlarsınız. Biz ise sizi, hak etmek için çalıştıranlarız… Siz, dünyaya umman olmaya inmediniz. Biz ise umman olan ışıkları, hologram olan bu zamandan, Işık Kalemler’e çekmeye geldik.

Teknik Tohumlama’dır yaptığımız… Burada, Dünya bir Yaradan’dır. Tahtında, ilim oturur. Dünyayı iyi anlayın. Yer ve gök ilimdir. Anlayın!... Tanrı, RAN kelamıdır ve Sistem’in cevheridir.

Buraya iniş sebebinizi, hak edin dilleyin… Neden indiniz!? Zavallı bir planeti, hak etmeye mi indiniz; yoksa kalemi, hak edip dünya yaşamlarına çekmeye mi indiniz!?

Kin ve nefretten, insan kodlanmış dünyada!... İyi anlayın!… Kini hak eden, kelamı hak etmez. Anlayın!... İkna olun ki kin varsa, yol yoktur… Umut olur ki kil olan yaşam, İmparatorluğun kodlanmış yoğunluğunda ışık olur.

Kelam, Levhi’de kalemle, hahditsiz kaynak tohumladı ve bizler, cevhere görevli olanlar kontrol kurduk.

Dünya, bir resim yaptı. Yaptığı resimde; kaynak, ışıktı… Bu yaşam sayfasında, nefeslerimiz vardı. Her resim, misafirdi tohumlara… Ziyan, zamanda KAHA olan ışığın, tohum ekememesindendi…

Misafir, ben dünyadayım. İyi anla!... Bana geldiğinde, “ben, yolu açmaya geldim” deme!… “Ben yolum!” de… Ben, yol olan; sen, yol olan oldukça, çalışmalar paralel olarak sürer… Eğer sen, benden ilmi hak etmemi istersen; iyi anla ki ilim, kalemdir. Yaşam İlmi, İnsan İlmi ve Hakim İlim, kaynaktadır. O kaynak, toplumun kulluğundadır.

“Birlik Kapısı’nda Amonlar olmadıkça; yol, açılmaz” diyen yaşam, kaleme indiğinde; ona nefes veren, İmparatorluğun Gücü’dür. Dünyada bu güç, kalem oldukça; yaşam sürecektir. Bunu iyi anlayın!…

İşte ben, buraya gelen ve bizi korumaya çalışan o Yaşam Sayfası’na bunları anlatmak istedim!... Benden bana, ben olup gelene, ben cennet olurum. Bana KAHA olup yarını hak ettirmeye gelene; “beden alıp geç ve hak et!” derim.

Karanlık, mutlaka yaşamı kodlar ve tohumlar ama karanlık, ışığın ağır yük taşıması ile kodlanır ve toplam çalışma sayısı, ikiyüzü aştığında, tohum eker… Ektiği, hak ettiğidir…

Dünya, Ana Kapı’dır. Yaşam sayfalanışı, kendisi de bir yaşam sayfası olan bu planette başlar ve diğer planetlerde sürer… Bir tek insan, bu yaşam sayfalamasını yapabilir. Tüm Canlar, bu sayfalanışta İnsan İlmi ile kodlanırlar ve kontrol altında kalırlar. Yaşam Savaşı, ilim savaşıdır ve yarınların aklı ile kodlanmıştır.

Muradım, herkesin kendini hak etmesidir. Kelam İlmi, her diride kelam olur ama Hak Taht’da da ışık olur…

O ışıkta gerçekleşen gök çözümlemeleri, insanlığın kaynak olabilmesi için gereklidir. Çözümlemeler ışık tahtı ile yapılır… Bir can, “ben Tanrı’yım” derse; bakın gökyüzüne; onun yoğunluğunu ölçün. Kökünde ışık yanıyor mu!? Hulusi kalemde, hakiki ilmi var mı? Onun için yaşamak, İlm-i Hakim olan ışıkla mı yoksa kontrol dışı bilgilerle mi yaşamaktadır!? Astral Boyutlar’da, tüm bu bilgiler arşa kaydolur… Her kim ki kendini hak eder, anlar; Kürzi Sistem ile kelam olur ve bilir… İşte! bilmek için Hakim-i Hak olmak gerekir.

Dünya bir Rahman’dır. Kılın kırk yarıldığı sayfalanışları vardır. Her bir yaşam sayfası, bir kervandır… O kervanda, yol alınır ve yolculuk yapılır… Hakim-i Hak olan hepimiz, o yolculukta toplumları korumak için çabalarız… Din Kelamlar, KARE Kervanlar, Işık Yaşamlar pirinç gibidirler... Tümü, bir yaşam pirinci!... Alın; hak edin; okuyun!... Hepsini, hak edin; anlayın!... Tümünde, mahrek vardır… Tümünde kalem vardır… Hakiki insan soyu vardır. Okuyun ama tohum olup okuyun!... Okuduğunuz, toplum için kodlanır ve koklanır. İşte okuyun!... Unutmayın ki Mikail, Kelam İlmi’nde size iner ve sizden okur… Onun yoğunluğunda; kalem, kaynakta ışığı hak ettirir.

Alemlere kelam eden insanlık; kodlandığında, kalem olur; alem olur; yaşar… Bir tek zaman için!... İşte o zaman, MUTLAK IŞIK OLAN YAŞAM’dır…

Miraç hadisesi de dinleştirilecek size. Bilin ki Mikail, Miraç’ta kapıyı açtığında, Muhammet, kuldu… “Vurmayın ona!...” dedi. “O, kendini kodladı ve koklattı… Vurmayın!” dedi. “O, Kelam İlmi’ni hak etmiş insan sırrıdır…” Bunun sonucunda, Muhammet, insan soyuna kuran oldu ve toplum için çalıştı… Onun kulluğu, hakiki kulluktu… O bir rahmetti ve Yer, Gök Levhisi’nde kervandı… Ona, can verdik… İnsanlık için kaynak verdik… Kan aksın istediler. Kalem İlmi’nde kan yoktu. Öz Kervan, insan soyuydu…

Döndük öz görevi hak eden insanı, Has Taht’a kodladık. Çok mu mutluydu!? Yok Canım!... Mutsuzdu… Yaşamı kırıktı!… Hırslıydı!… Din Kelam, Kalem İlmi’nde, Kürzi olmadıkça, yol açılmazdı… Döndü! Kök Gökler’e baktı ve sordu, yaşam, zamana iner mi diye. Din kelam, kalemde kul olur mu!? diye. Vuran, Kuran olur mu diye… Ve dediler ki “olacak!” “OL!” deriz olur.

Keşke Kelam Tahtı’nda KAHA olan ışık olsaydı… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 9
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Devinim hızlanmadan evvel birçok kalem bütünün görevini kodlayabilmek için bu meclise kayıt yapmaya inerler. Çobanlıktır amaçları…..Mutlu kulluk yapmak dilerler.

Karışık zamanların kervanına kaynak olanların çoğu, mutlak kuldurlar. Örtülüleri örtülür ve yüreklerindeki güç kayda alınır.

Evrenlerin sistemleşmesini sağlayacak olan yüreklerden görev alıp gelen onlar, kontrol dışı bilgilerini bütünün görevi diye yoğunluklara kayıtlayabilirler. Bu nedenle dikkat etmemiz gerekir.

“Çorba yaptık” dediklerinde, inanın ki o çorba mutlu, huzurlu ve yoğun ışıkların çoğunun bulunmadığı çorbalardır. Ama biri “ben kendimi tohumladım. Görevimi aldım. Yolumu buldum, bildim, geçtim” derse, önümüz, onun öz görevlileriyle kodlanır ve yollarını kontrol altında tutarak yaşamlarını kayıtlayabiliriz…..

Ekmeğimiz, ekmekleri olur. Yüreğimiz, yüceliklerindeki kürzi kapıları olur Mutlu, huzurlu bir sayfalanışları olur. İnsanlık boyutları bunu iyi bilmelidir.

Çerçeveli çalışmalar, çekişmelerle yapıldı bu güne kadar. Hep “ben” dendi. Ama hangi “ben”??!

Yolun kontrolunu sağlayacak güce hakim olamayanın benliği…herkes kendi benliğini dilledi. Diri, hakiki ve hakim olan ilmini dilledi. Yüreğini dilledi. Kaynak ışığını dilledi. Ve dedi ki “sabırla İnsanlık İlmi’ni kodlamaya çalıştım ve yolu açtım. Benim ailem tüm insanlığın levhi kapısıdır. Bu kapıdan kim insan olup geçecekse, benden geçmelidir.”

İşte; canlılar, muradımız herkesin kendinden geçişidir.

Ben, bana kapıyım. Herkes benden beden alıp geçer. Aha bu. Ama mektep olmalıdır. Mahrek’te kelam etmelidir. Hakka varmalıdır. Har kapısında, hakk tahtında oturmalıdır ve yaşamalıdır

“Yok, ben sen olayım” diye tutturanlar da çıkabilir. Onlara da sorgu, sual ederim. “Nihan olan insana kelam ettim mi?” diye. “Kaynak ışığı hak ettin mi? Muktedir oldun mu? Toprağa tohum oldun mu? Korkmadan kapı açtın mı? Aklın Kalemi oldun mu? Yürüyor musun yoksa kontrollu olarak uçuyor musun?” Eğer uçuyorsa, “Hah. Aha geç” dedim. O ben, ben oyum. Bütün kötülükleri aşıp geçer. İşte yapmak istediğim budur.

Koruma altında tuttuğumuz bu dünya Mesih Paşalar’ın ışığından ötededir. 
Çokları “ben Mesih’im” diye geçip geldiler yüreğimize. Sorgu, sual ettik. “Kil, kum olan insan Mesih olsa mı, yoksa oldursak mı?” diye. 
“Başka dünya var mı?” diye sordular. Yaşam, insanlık tekniğinde bir tektir.

O tekliği hak edip anlayan, kendini hak edip dilleyebilendir. Kendini kontrol edebilen, bütünün gücü olabilendir. Daha da önemlisi, arzu ederse, kalem olabilir.

Amonlar’ın kulluğunda bu yoktur. Onlar kontrol kurarlar ve derler ki “ben seni koruyacağım.” Aha canım ahhhh….o kendini koruyamayan, sizi koruyacak!!? Öfkem yok ama bilsinler istedim.

Benim elim, görevimdir. Yolum; ilmimdir. Kürzi kapım; İlahi Kuranım’dır. Aklım, KAHA olan aklımdır. Ama tahtımdaki aklım….

Ve dağlarım, meşale insan soyudur. Bunu hep söyledim….Meşale, insan soyudur.

O meşaleyi kim elden ele taşırsa, BİZ olur. 
Kim elinden öte ellerinde kodlarsa, İmparatorluğumuz’da olur. 
Kim kalem olursa, Aklın Kapısı olur. 
Kim yaşarsa, aşkla yaşar ve tahditsiz olur.

“Miraç” dedikleri hadise de ilmin kelamına, insanın levhi olup varışıdır; ilmin kelamına, levhi olup varan, kendinden kendini hak edebilendir.

Dün ölü olanların, bugün artık kendilerini bilmeleridir maksat.

Eğer; kendilerini hak edip bilecek dürüme varmışlarsa, Atlanta Ata Kapıları’nın tümünde örtüleri açılır ve yoğunluklarında kodlamaları yapılır.

Tevkif ettikleri teknik kapılarda, kelam kaleminde, kendi yüreklerinde tutulur. Sadece kendilerine aittir onlar ve onlar esirdirler o yoğunluğa….Doyumları kontrolsuz, yoğunlukları kutsuz ve ışıkları tahditsiz değil ama ikmal tamamlayabilmeleri için hak edilmeliler.

Canlılar, raporları inceledim dün gece…..Hangi raporları; bilir misiniz? Kardeş ilmimdeki o yoğunluğun raporları…..Hani, başta gelmişti de yaşamda ocağımı dürümlemeye çabalıyordu ya! O.

Onu kontrol ettik. Raporlarını inceledik.

Görevi insanlığa kelam etmekmiş ama kalemi yoktu. Başka dünyalar ona bilgiler akıtıyorlardı. O da o bilgileri kelam ilmiyle dürümleyerek bildiriyordu. Ama sistemli verilen bilgiler değildi bunlar. Sadece “sana bilgi veriyoruz. Sen bu bilgi al ve herkese anlat” şeklindeydi.

Ve bilgileri incelediğimizde, öz geçişleri yaptıracak bilgi kapıların, o bilgilerde bulunmadığını izledik. Çoğunda, kontrol dışı ilim vardı. Koruma istediler. Koruyup, kodlamak istendiler. 
İstedik ki onlar kendilerini hak etsinler.

El; levhi, kelam; hakiki ama bilişi yoktu.

Değerliler, işte bunun içindir ki onu bugün buraya akıttım.

Dedim ki “geldin mi?” Baktı ki sevgi, saygı var. Hakk tahtın gücü var burada. Kontrol dışı bilgimiz de yok ama So Sultanlığından geçmeye çabalıyor. So; Sistemdeki ses kapıların birlik kaleminden geçmeye çalışıyor.

Şevkle çalıştığı taktirde, hakkı, hakiki levhiyi dillediği taktirde, insanı kodladığı taktirde ve korumaya aldığı taktirde, ona izin verilir.

Ama korumalıdır. O “bana ait olanları koruyacağım, diğerleri benim için öncelikli değil….” demişti. Ben de diyorum ki “tüm yaşamlar ve tüm sayfalar önemlidir.” Bunu iyi anlayın. Hepimiz için çok önemlidir.

Yaşam, insanlığın kelam ilmiyle kodlanmış ve biliş kodlamalarıyla tüm yaşamları tohumlamışsa, her bir an önemlidir. Ve akil, hakim olan bilgi, öz görevli olanlar için çok değerlidir.

Şikayet etmiyorum ama iyi anlayın….ve iyi anlamlandırın verdiklerimi; bu dünyanın öz görevi kelama ilmi kodlamaktır; kelama ilmi kodlamak!

Eğer; kelama ilmi kodlayan, biliş kayıtlamaları yapan insanlık temiz ise, bütün kürzi kapıların gücü oradadır.

Eğer; her şeyden başka bir şey olmak isteyenler varsa, onlar bütünün kürzi kayıtlarında, öfkelerini aştıklarında, anlayacaklar ki kantara konurlar. 
Onlar, o kantarda tartılırlar ve yaşamlarında, hasatlarında, insan sistemleşmesinde öz geçişleri ya yapılır, ya engellenilir. Bugün bunu yapıyorum.

Devinimi hızlandırıyorum ve onun kontrolu için bilişi kayıtlıyorum.

O benim kendi yüreğimdeki kodumdur; kardeş kodumdur. Ama öncelikli mesele onun kendini tohumlamasıdır. Umut olur ki olgun sistemleşmeyle bunu başarabilir. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=4kKu2YeG90I

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (9) 
DAVET ve Çalışması Hakkında Öz Bilgi:

Kardeşlerim, dün ile yarının aynı olmadığı hepinizce bilinmektedir. Dün, Dünyanın Kürzi Kapılar’ı kapalıydı. Dünyayı izleyenler yoktu. Bugün artık tüm zamanlar, tahditsiz olarak türevlerini kodlayabilen, bilişli insan sayfaları tarafından kodlanmıştır. Bu nedenle dünyanın etkisi artmaktadır. Her bir yaşam sayfasında, İnsanlık Boyutları’nın kodlanmış ışığı, kahir sistemleşmeler ile yaşamlara inmeye başlamıştır.

Dünyayı savaşa hazırlayan bilişliler, dünyayı hak eden dürümler ve tüm yaşamlar, bir tek insan ilmi için yaratılmışlardır… Bu ilim, Kalemin Levhi Katiyeti ile dürümlere çekilmektedir. İşte biliş halinde görev taşıyanlar, bunu yapmaya çabalamaktadırlar.

Dünden öte dünlere inebilen Dünya Çalıştırıcıları, Yaşam Sayfaları’nı tohumlayarak bugünleri yetkinleştirdiler.

Temiz bir zaman ve temiz bir kalem olarak, yaşamları kodlayan her kim varsa, Kelam Levhisi’nde kalem oldu ve sonsuzlaştı.

Tüm çalışmaların neticesinde denecek ki “dünyada, sevgi var; biliş var, İlim var ve yolculuk, tüm zamanlara, her anda sürdürülebiliyor.”

İşte, İnsanlık Boyutları’nda, deneme ve yanılmalarla bilginin hak edildiği zamanları aşıp geçen bir Hilal Levhi, cevhere indikten sonra; her insan bir cennet olabilir ve yol, İlmin Kapısı’nı açabilir. Bu kapı açıldıktan itibaren, artık deneme ve yanılmalar biter… Herkes, Bilgi Kapısı haline dönüşür ve tek mektup okuyan (yaşamın mektubunu okuyan), kaynakta temiz zamanlara bakıp der ki “işte! Biz, bizi hak ettik!”

Bugün, tüm insanlık, yarınları hak edip dinlemeye çabalıyor. Her bir Siyah Levhi, bir yaşam sayfası olarak cevhere güç katarken; Din Cevheri ile kalem olanlar, Bilgi Levhisi’nde Kuran olanlara nazaran İnsan Kelamı’nı hak etmekte zorlanmaktadırlar.

Dünyanın, nefes alıp nefes verdiği bir güçlü dönemde; herkes, kendini tohumlayabilecekti. Beklenti sürmektedir… Her bilgi, bir Levhi’dir ama tekmil Levhiler’in cennet olabilmesi, kaynak olabilmesine bağlıdır.

Dünya Yaşam Kapıları’nı açıp bakın, insansı varlıklar ile insanlaşmış sayfalardaki yaşamlar ayrı tutulmaktadırlar.

Hepinizin iyi anlaması gereken tek bir bilgi daha var. Din Yaşam, kalem olan insandan güç çeker. Eğer kalem olan insan, Kalem Cevheri’ne Kuran olmuşsa; ocak olanların tümü, onun yoğunluğundan İlmin Kelamı olup ışık alırlar. Dünyaya görevli gelen herkesin, bunu iyi anlaması gerekir.

Düren insan ile dürülen insan farklıdır… İnsansı varlıklar, dürülendirler. Ocaklarında yaşam olmaz ve kendi hakikiyetlerinde, kelam ululuğunda kaynak olamazlar. Bize gelince, biz yarınlara güç katan bir Bütünlüğüz, dünyanın artı değerlerini tohumlayanlarız. Eksi değerlerini ise kontrol dışı bırakanlarız. Bu şekilde İlmin Kuranı olan yaşamlar, kodlanabilmektedir.

Yerkürenin en eski yaşam sayfalarını dahi biliriz. Oralara iner, oraları diller ve dinleriz. Yerkürenin, Din Kelam’dan evvelki hakikiyetini biliriz. O, cümle yüreklere “Geçiş İlmi” diye dinletilen bilgiler, teknik tohumlamalar ile her ana kayıtlı olduğundandır ki cevhere iner o Biliş Kodları’nı koklar tohumlar ve yaşamlara indiririz…

Bu şekilde; Yarandan, tahtını yaşam sayfalarında tüm KAHA İnsanlığa devrettiğinde, her bir cennet, Kuruluş İlmi’ni bilir ve Kelam Tahtı’na kendi yaşamını oturtur.

Dünsüz olan güçsüzdür. Dünsüz insan, Kelam Levhisi’nde kendi yaşamını hak ettikten sonra, kalemle insanlaşabilir ve kelamla kontrol kurabilir.

Bu Nur, insanlığa inerken, cennetten cevhere inmedi, kelamdan kaleme indi. Bu şuydu; insanı, İlmin Kalemi yapmak için Birlik Çalışması yapması gerekliydi. İşte dünyada, bu An Kalemi olarak gerçekleştirdiğimiz çalışma bunun içindir.

Kesir insan, kalem Levhi’sinde, Kan Tekniği’ni bilmeli ki bilişi kodlayabilsin. Kanı hak etmeli ki Hakk İnsan olabilsin… Kan, cennete cevher olana dürümlenir… Kanınızda var olan Kürzi Işıklar’dan söz ediyorum size. Her bir kan hücresi, kelamda kulluktadır… Şu andan itibaren sevgiyle çalışıp bilişi hak etmeliyiz ki kontrol kurabilelim. Aha şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET 
YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (9)

17.09.2016 günü, 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde “YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM” Çalışmasının 9.’su yapılacaktır. Yukarıda paylaşılan bilgiler kapsamında çalışmamıza katkı sunabilecek olan veya ilgilenen, anlamaya çalışan tüm dostlarımızı aramızda görmeyi diliyoruz.

Sevgilerimizle,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

 
  Bugün 189 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol