Birlik İlmi
  YENİ YAŞAM 09.11.2014
 

YENİ YAŞAM

09.11.2014

Dünya Altın Kapı’dadır. O kapı, her diri için BİLİŞ’tir. Dünyayı tohumlayanlar, bilişi hak ettiler ve dürümlediler. Dünya, mısralarını hak etti dilliyor. Her dillenen, kelamla dürümleniyor ve yol, ilme vardığından, ağır yük taşıyanlar, İlmin Tahtı’na varmaya çalışıyorlar.

Dünyayı hak etmeyenler, Hakk’a ulaştıklarını düşündüklerinde, Hak İlmi olan ilim, Hasat İlmi olur ve tümünü kontrol eder. İşte olmakta olan budur.

Yolcuların elleri göklere açılmış dualar okunuyor. Dönüyorlar dinliyorlar, dillenen yoğunluktaki ışığı ve biliyorlar ki Dünya, altın bir ses olmuş; dilleşiyor.

Dinlenen ve dillenen temiz olmalı. Ölümlüler, merdivenlere yönelmişler. Görev istiyorlar ki geçiş yapabilsinler… Ama geri dönenler, “Dört Gök Çözümlemesi” ile bilişli hale gelen Birlikler’i dinlemek işitiyorlar.

Ölüm, Altın Tanrı’nın ışığı ve ölüm, kapı… O kapıya gelen insan, “kalın yaşamda” demez. “Gelin” der. Gelin ki tohum ekin. Gelin ki hak edin. Geçin ama ışık ile geçin. Sizi yine karanlık karşılayacak belki. Aha o karanlığı aşın. Bilin ki Din Yaşam, sizi size vermez ama sizi korur. İlim Yaşam ise sizi size verir… Bilişi hak eden bilir ki din, cana kapı açmaz ama can sayfalarında kapı olur. O kapıdan geçen, yerkürede insandan geçer. Geçtiği insan, yolcu olur ve onu yolda korur.

Bütün mesele budur. Anlamak!... Alın ve anlayın. Ben Cevheri’ne cennet kurmak, cennet olmakla mümkün olur.

Dünyayı bir Levhi diye bilin. O Levhi’de, kül olan yol var. İnsanlık Ailem var ve bilişim var… Minderler konur yüreklere ve yaşam, diri yoğunluklardan çıkar. O minderlerde, her Yüksek Kök; diriliğini, zirvelerde dinlemeye çalışır. Yaptığı, dillenmek değil istirahattır…

Dünya bir istirahatgah değildir. Dünya bir yaşam ışığıdır. Bu ışığa gelen kim varsa, yaşamaya gelir. Ama yaşarken, yarınları tohumlamalı ve kodlamalıdır ki hologram olan yaşamı hak edip aşıp yarınlaşsın ve zamanın koruması altında güçlensin; sonsuzlaşsın. Yaşam, Yaradan’ın yarattığında yaratıldığı bir yoğunluktur. Bu yoğunlukta insan olan, bilişli olur ve tohum eker. İnsanlık Tohumu’dur ekilmesi gereken.

İlm-i Kapılar’ı açtığınız zaman; siz, veliler olur; bilimle çalışsınız. Kaynağa varırsınız artık siz İlm-i Ko olur yaşamla çalışırsınız. Yaptığınız ilimdir.

Dünyayı hak etmek yaşamaktır. Yerküre sizi dinlerken, sizi hak etmelidir. Gökler ise sizleşmeli ve sizle dilleşmelidir. Öyleyse alın bilgiyi ve dinleyin…

Sevgililer, yarın yeni bir yaşam kuruluyor. Bu yaşamı tohumlayanlar, yeni zamanları kodlayacaklar ve kontrol kuracaklar. Bu zamanlarda, dünyanın ışığı parlayacak. Ve zamanı hak etmeyenler, “er verdi…, dişil verdi.” ya da “er vermedi…, dişil vermedi…, dirilik olmadı ve yol olmadı” diyecekler. Her kim ki hak eder, dinler yüreği ve yaşar.

Seviyenizi ölçün ve sayfa sayfa ışıkla dinletin. Sonra deyin ki “benim hak ettiğim ve benim hak etmediğim” var. Hepsini dinleyin. Sorun “nefesim var mı?” diye. Sorun “ışığım var mı?” diye. Sorun “nüve olacak görevlilerim var mı?” diye. Ve deyin ki “ben olmayan, benlik kodları ile olmayan, yine bende olur.” Bunu deyin. Ve deyin ki “ben yere güç kattım ama Yeşil İlmini hak edip Mor’a varamadım. Öyleyse ben evrenlere görev taşıyamadım.”

Yeşil, yerin en üst rengidir. Ama göklere ulaşıldığında, artık renk köklenmez ama güçlenir. Bütün mesele bunu anlamaktır.

Yaşam renklerden müteşekkildir. Her renk bir frekansta titireşir. Her titreşen sesleşir ve yerde görev taşınır. Sessiz yaşam, sistemsiz yaşamdır. Eğer yere güç katacaksanız, göklerle dürümlenmelisiniz.

Yerde evrenler var. Ama gökte de verdiklerinizi hak edip dilleyenler var. Bu, şu anlama gelir. Siz el açıp dua okumadığınızda; siz, doğumları ölümleri aşıp yaşamlara ulaşırsınız. Bunu başardığınızda, artık ölüm, ka-li ha-lim olur. Yani siz için gerçek olmaz.

Çok zaman geçer ve siz yeşeren yeni bir dünyaya göçmek istersiniz, o zaman ışığa varır ve sesleşirsiniz. Sorarsınız, “yaşam, tohum olarak mevcut mu?” diye. Ve denirse ki “geç ve kökle yürekleri.” Geçer, köklersiniz. Bu sizi o yaşam kapısında “Yer Kök” haline geçirir. İşte bugün dünyada bulunuşunuz bundandır.

Yere geldiğiniz zaman, aşırıya kaçmadan çalışırsınız. Sır olan yaşam, siz için sır değildir ama siz, bu yaşamı hak ettiğinizce görevli sayarsınız ve onunla biliş halinde görev taşırsınız. Yaşam sizi korur. Ve siz o yaşamı korursunuz… Ölümlüler, sizleşirse; siz de ölümsüzleşirsiniz. Ölüm, sizin yaşama indirdiğiniz mi? Yoo ama siz ölümlülerle birleşirseniz; onlar sizle yaşamalıdırlar ki siz, onları koruyacak ışığı oluşturasınız.

Bu gün dünya üzerinde yaşayan tüm Sevgililerim, biliş için yaşamı tohumlamaya; ilmi yoğunlaştırmaya ve Gökçülük’ü tüm yaşamlara tanıtmaya çabalayanlardır. Onların çoğu, kollarını hak edip açtıklarında, dünya korunur. Ama kapıları kapatıp, kollarını kapattıklarında ışıklar kırılır; söner.

Vermeden alınmaz. Biliş olmadan yaşam olmaz. Sorumluluk yoğunsa, yaşamda tohum ekilmiştir. Ve o tohumlar kodlanıp kontrol edilmiştir. İşte yapmakta olduğumuz çalışmalar bunun için sürdürülmekte ve dürümlenmekte.

Yaradan, yaratılanda yeşerir ve yaşar. Ama Yaradan, yaratılanda yoğunluğunu hak edip de dürümlemezse, yaşamaya inmeyeceği kesindir. O, kelam olur iner. O, yürek olur iner ama insan olur ve diri olup iner. İşte yaratmak ve yaratılmak… Bütün mesele hak etmek ve zeka düzeyinize göre Cevheri Güç’ü dinlemek.

Ben, zamana ışık yakan insan… Ama insan olmak, ilim olmaktır. Yaşam insan ve o insan, kaynak. İşte OL’mak budur.

Türkiye, yeni bir Sistem’le çalışmaya başladı. Bu yeni Sistem, yeni ışık ve o ışık, yaşam sırrı olan Nur ve Kutsal Yarın… Kutsal Yarın, kutsal Yaşam. İşte yeni İlim bu… Gelin dilleşin. Aha bu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 37 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol