Birlik İlmi
  Yogesh SHARDA - İLAHİ GÜÇ, BEN VE DİĞERLERİ
 

İLAHİ GÜÇ, BEN VE DİĞERLERİ:

Dünyanın bu zamanlarında, insanların bir araya gelip ruhsallığı araştırmaları çok önemli. Önce hep beraber düşüncelerimizi yavaşlatmak ve zihnimizi sakinleştirmek için 1 dakika sessiz olmayı deneyelim. Teşekkürler.

Hiçbir şey sessizliğin sesi kadar tatlı değil. Bugün gürültülerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. İçsel gürültüler ve dışsal gürültüler. Özellikle İstanbul gibi şehirlerde gürültünün olmadığı bir yer bulmak çok zor. Bütün dünyadaki büyük şehirlerde böyle. Fakat, kontrol edebileceğimiz bir gürültü var. Bu da kendi zihnimizin içindeki gürültü. Zihin neden gürültü yapıyor? Bunun üzerinde çalışabilmemiz için, önce, düşüncelerimizin kontrol dışı yarış etmelerine sebep olan nedir sorusunu irdelememiz gerekir. Çoğu insan fiziksel olarak bir yerde, fakat zihinsel olarak başka bir yerde. Daha ziyade insanlar planlama modunda oluyorlar, daha ne yapacaklarını planlıyorlar.

Peki şimdi kim burada?

Siz burada mısınız?

Fiziksel ve zihinsel olarak mı?

Bu pratiğini yapmamız gereken bir şey, AN’da mevcut olmak. Bu neden önemli? Çünkü bizim düşüncelerimiz, kendi hayatımızın tohumudur.

Düşünce enerjinizi kullanma şekliniz, yaşam şeklinizi etkiler. Fakat bu gene de dünyada çok israf ettiğimiz bir enerji. Çok fazla düşünüyorsunuz. Belki de insanın en kötü alışkanlığı aşırı düşünmek
Bu nedenle zihin, gücünü kaybederek zayıflıyor. Gereksiz düşünceler, işe yaramaz düşünceler sanki zihinde bir delik gibi ve enerji sızıp gidiyor. Zihin yorulduğunda zihnin pili de boşalıyor. İnsan ırkının pilinin boşaldığının işareti nedir?
Öz kontrolünün eksikliği. Mesela, öfkenin esiri olduğumuzu fark ediyoruz.

Egomuzu kontrol edemiyoruz.

Birisini affetmek çok zor.

Hoşgörü seviyemiz düşüyor.

Sabrımız azalıyor.

Duygularımız kontrolümüzün dışına çıkıyor. Bunların hepsi zihin pilinin zayıfladığını belirtiyor.

Bu küresel bir durum. Eğer daha fazla öz kontrolümüz olursa dünyadaki her türlü problem daha kolay halledilebilir. Çünkü genelde bütün insanlar aynı şeyleri isterler. Dünya çevresinde yaptığım seyahatlerde gördüm ki, insanlar başlıca 3 şey istiyorlar. Bunlar; zihin huzuru, kalplerimizde mutluluk, ve ilişkilerimizde sevgi alıp vermek istiyoruz. Bunu hepimiz istemiyor muyuz? Hiç kimse öfke istemez, öyle değil mi? Yani hiç bir kitap veya seminer görmedim ki şu konu üzerinde nasıl daha fazla öfkelenilebilir veya yaşamınızda stres daha fazla artırılır veya kocanızla nasıl daha fazla kavga edersiniz (diye anlatılsın)? Çünkü bunların hepsi uzaklaşmak istediğimiz deneyimlerdir. Aslında insanoğlu temelde iyidir.

Bugün spiritüel ve ruhsal olarak uykuya dalmış durumdayız. Bu nedenle, dünyada çok fazla şiddet ve güvensizlik var. Zamanın mesajı şu ki şimdi ruhsal olarak uyanma zamanı. O nedenle ilahi üçgende ilk konu Ben. Kendimi anlamak.

Ben kimim?

Ben nereden geliyorum? Neden buradayım?

Yaptığım şeyi neden yapıyorum? Bunlar cevaplamamız gereken temel sorular.

İzin verin bizim üniversitemizde bu sorularla bağlantılı olarak verilen bilgileri paylaşayım.

İlki ben kimim?

Kimsiniz? (seyircilerin arasından birine sorar)

Kimsiniz?

(Cevap gelir) Ben bir ruhum.

Bu teknik olarak doğru cevap; bir de AMA var. Atölye çalışmalarında bu cevabı verdiğimizde, ki kesinlikle doğru cevap bu. Fakat buradan dışarı çıkıp ta işimize gittiğimizde bunu unutuyoruz.

Dışarıda kendimizi fiziksel ben olarak düşünüyoruz ve buna bağlı olan etiketler olarak düşünüyoruz.

Bir ruh olduğumuzu unutup, birinin kocası veya karısı olarak betimliyoruz kendimizi.

Bir mimarım, öğretmenim veya avukatım. Şu 2 çocuğun annesiyim veya babasıyım.

Bütün bunlara sınırlı kimlik diyoruz.

Ve bir ruh olduğumuzu unutarak günün büyük bir bölümünde bu bedelsel karakteristiklerle kendimizi özdeşleştiriyoruz. Özgürlüğe ilk adım, bir ruh olduğumuzu fark etmek ve günlük yaşamda bunu uygulamak.

Ben aslında ruh değilim, ruhtan daha fazlasıyım.
Ben huzurlu bir ruhum. Sevgi, mutluluk, neşe benim doğal halim, içsel dinim bunlar. Eğer günlük yaşamamızda bunların uygulamasını yaparsanız, duygularınızın nasıl değiştiğini göreceksiniz.

Bu içsel hazinelerinizin öz kontrolü de o kadar artacaktır. Ve diğer insanları da ruh olarak görmek bu hazineleri yaşamımızda kullanma konusudur.

Ben sizleri yaşlı, genç, şu veya bu ülkeden diye görmüyorum. Ben bir ruhum, siz de bir ruhsunuz. Ben fiziksel bir kişiyim, içimde ruh var değil; hayır bu şekilde değil. Tam tersi; ben bir ruhum ve bu fiziksel bedene sahibim. Bu günlük hayatta bu gerçeği unuttuğumuz için, bunun pratiğini yapmaya ihtiyacımız var.  Bunun pratiğini yapmaya meditasyon adı verilir. Meditasyon “mederi” kelimesinden gelir. Bu kelime iyileştirmek demektir. Meditasyon zihni iyileştirmektir. Bazıları diyebilir ki “Benim zihnim hasta değil, meditasyona ihtiyacım yok.” Aslında hastasınız. Kıskançlık hissetmek bir çeşit hastalıktır.

Ego ruhun hastalığıdır. Bağımlılık, bu benim demek, bu da ruhun bir hastalığıdır. Aslında insanlığın gerçek düşmanı bunlardır. Bir ülkeden bir kişi başka bir ülkedeki bir kişiye düşman değildir.

Yani, bir dinden olan kişi diğer bir dinden olan kişiye düşman değildir. Aslında herkesin düşmanı olan şey öfke, ego, bağımlılıktır.Neden? Çünkü bunlar bütün acıların ve üzüntülerin nedenleridir.

Ve şimdi ruha odaklanarak bunları ruhtan yok etmek. Ve biz bunu saflaştırmak, ruh temizliği diyoruz.
Bunu nasıl yapabiliriz? Birinci adım “Ben bir ruhum.” İlahi üçgenin 2. kösesi Yüce’dir. Birçok ülkede Yüce Enerji’nin pek çok farklı ismi vardır. Bu yüce varlığa nasıl ulaşacağız? Neden Yüce’yi düşünelim? Bu bize nasıl yardımcı olur?

Tarih şunu gösteriyor ki insanlar birçok savaşlar yapmışlar bu konudaki farklılıkları nedeni ile. Hatta bazı insanlar bunu tamamen ret eder ve hiç düşünmezler.
Raj Yoga’daki amaç Yüce’nin  gücünü ruhun içine çekmektir.

Yoga çok yanlış anlaşılan bir kelimedir. Yoga fiziksel bir egzersiz değildir. Yoga Yuj(bağlantı) ilişki demektir. Yoganın en yüksek amacı daha yüksek bilinçtir. Yani zihnimiz nere ile bağlantılı ise onunla yoga yaparsınız. Mesela yaşlı bir çift düşünün. Dikkat ederseniz, onlar birbirlerine benzemeye başlarlar. Çünkü birinin düşündüğü diğerinin düşündüğünü etkiler, bu da davranışlarına yansır. Bazı insanlar kendi köpekleri, kedileri gibi görünürler. Çünkü köpekleri ile bir çeşit yoga yaparlar. Yani buradaki prensip şu ki, zihniniz ne ile bağlantılı ise ona benzer hale gelirsiniz. Ve zihnimizle bağlantıya sokacağınız en Yüce Enerji, Yüce Enerji’dir, yani Tanrı’dır. Sevgi okyanusu, huzur okyanusu, neşe okyanusu. Gerçek yoga yüce enerji ile bağlantı kurmak ve ondaki bu enerjiyi kendi içimize çekmek
Ve bunun sonucunda da, benim kişiliğim de onun gibi olmalı.

Huzurum artmalı.

Sevgi kapasitem artmalı.

İçsel sevgim artmalı. Ben yoga yapıyorum ama kıskanıyorum, öfkeliyim diyemezsiniz. Çünkü, bu daha yüksek olan tecrübeler ruhu doldurur ve duygusal olarak emniyette hissedersiniz. Ve sonuç olarak da zihninizi durağan tutabilirsiniz. Öfke, hırs ve kıskançlıktan etkilenmezsiniz. Biz buna da öz yönetim diyoruz.

Yüce ile bağlantı kurmanın 3 tane basit yolu vardır. Bazıları dilenci tarzında bir ilişki kurmuştur.  Mesela, bir dilenci kapınızı çalıyor. Ne yapardınız? Kapıyı açabilirsiniz ama “Bekle sana yiyecek getireceğim dersiniz.” Fakat onu evinize davet etmezsiniz.
Bir de temizleyici kadın tarzında bir ilişki vardır. O kişi evinize gelir, içeri girer ama gene de bazı sınırlamalar vardır. Mesela, duşunuzu kullanamaz, yatağınızda dinlenmesine izin vermezsiniz. Onlar evin içindedirler ama bazı sınırlamalar vardır. Bazıları da çocuğunuz gibidir. Biri çocuğunuz gibiyse ona “Benim evim senin evin” deriz. Çocuğunuz bir dilim ekmek alabilir miyim demez veya bir bardak kahve alabilir miyim demez.  Ona “Tabii sormana gerek yok, senin” deriz. Tanrı ile dilenci şeklindeki ilişki lütfen bana şunu ver, çocuğuma şunu ver gibi isteme şeklinde olan bir ilişkide deneyimleyeceğimiz şeyin bu olduğunu düşünmüyorum. Temizlikçi ile yaptığımız ilişki ise, bir iş kontratı gibidir. Resmi bir ilişkidir. Ben senin için bunu yapacağım, sen benim için bunu yaparsan gibi bir ilişkidir. En yüksek ve benim de deneyimlediğim ilişki aile-çocuk ilişkisidir. Bu farkındalığı yaşamaya başlayan çocuk, Yüce’nin enerjisini alır. Benim ebeveynim sevgi okyanusu, huzur okyanusu ve ben de öyleyim. Eğer ben kendimi böyle görürsem o zaman Yüce olanlarla ilişkide daha yakınlaşırım. Yakınlık yaratmak teoriden daha deneyimseldir. Son olarak da diğerleri ile olan ilişkiler. Başlıca formül şu ki başkalarına sevgi ve saygı verirseniz ilişkilerinizde armoni içinde olursunuz. İnsanların temel ihtiyacı da bunu hissetmektir. Sevgiyi nasıl vermeli? Bunu anlatmak en az 1 saat alır. Muhtemelen en yanlış anlaşılan kelime sevgi’dir. Bugün insanlar bir gün çok sevgi dolular, ertesi gün küsler. Sevginin en yüksek formu ruhsal sevgidir. Sevginin duygu ve his olarak bir farkı vardır. His olarak sevgi içinizden gelen bir şeydir. Buna bir çaba gerekmez. İçinizden gelen sevgiyi sadece ortaya çıkarır, paylaşırsınız. Güneşin ışığını paylaşması gibi. Dolayısıyla, duygusal sevgiden hissedilen sevgiye geçmek için, aynı anda sevgi dolu, fakat bağımsız olmayı denemeliyiz.

Çeviren: Nil Bosna
 
  Bugün 41 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol