Birlik İlmi
  Yurdaay ONARAN - BERZAH-I KÜBRA
 

“BİRLİK SEMPOZYUMU” (2)

Yurdaay Onaran-Berzah-ı Kübra

Merhaba,

Sevgili dostlar ve bizi buluşturan Nezire hanım ve süper insanlık realitesi birlikteliği, ışığınız aydınlığımızı zenginleştirdi. Bu anda bir olmak, birliği paylaşmak için burada olan ve olmak isteselerde, dünya hali ile burada olamayan ama bizle olan dostlara merhaba.

Son zamanlar facebook’un nimetleri içinde spritüel alan çalışmalarının paylaşımları sürmekte ve aslında git gide nasıl çoğaldığımızı bize gösteren zamanın deccalı olduğu bile söylenen internet bize hakikatlı bir hizmet sunmakta. Geçmiş kehanetlerin içinde zamanı geldiğinde Mağrib’ten Maşrık görünecek kehaneti ne güzel yaşıyoruz.

Kuzey ile güney, doğu ile batı birbirinin içinde. Artık insanlık ta birbirlerinin içinde ve öyle ki artık İnsanlar içlerinde bir öz olduğunu ve bu özünde tüm varoluş gibi bir noktaya bağlı olduğunu, bu bir noktasında hepimizin bir olduğunun farkına varmaya başlıyor. Önce bunları yaşayanlar bize bildirdi, biz de bunu yaşamaya çalışıyoruz. Özellikle burada bu arayışı yapmaya çalışan sizler. Benliğimiz içinde ki benleri tanımak, maskelerin altındaki benleri görmeye çalışmak ne güzel moda oldu.

Bizden önce çağlardaki üstadlar bizim alemimize gelseler bu modalaşan benlik çalışmalarına ne derdi acaba.? Sizce nasıl görünüyor bilmiyorum ama bence olsun. Olsun ki çoğalsın Ben kimim bende neler gizli diyenler. Olsun varsın moda hevesiyle girsin bu aleme, girsin yeter ki. Alemlerin Rabbi kadar bilemeyiz, demek ki bir bildiği var ki bir yolda oradan bağlamış kendine, zaten bütün yollar ona çıkmıyor mu?

İnternet, Tv, Sinemalar ki ilk göz ağrımız kitaplar , bize hizmet ediyorlar. Onları çok seviyorum. Tabi ki dengeli kullanım şartı ile.

Bu alemlerin bize hizmeti ile kendi izlenimlerim ve yaşadıklarım şunu gösterdi bana, Biz Bütünleşiyoruz…

Dünyanın bir uçunda bir çalışma yada akış bilgisi kısa zamanda paylaşıma geçe biliyor ve birbirimizden habersiz anda aynı çalışmaları yaptığımıza çok tanık oldum. Nette şu zamanda şu çalışma var derken bir bakıyorsunuz dünyanın diğer uçunda ki dost aynı zamanda bu çalışmanın benzerini orada yapıyor. Eskiden yalnızca biz yapıyoruz zannetiğimiz çalışmalar aslında anda dünyanın belli alanların da da yapıldığının farkına vardım ve bunları birlerinden haberli getirmek arzusundayım.

Mesala yine farkında olmadan bu Cumartesi Hintli Üstad Sun Yogi Umasankar kalktı İsveç’e gitti bugün bu anlarda İsveç bütünlüğünün ortak çalışmasıyla Siljan gölü üzerinden Büyük Güneş kapısı açılarak hava-su-toprak-ateş-eter 5 elementin koşulsuz sevgi/koşulsuz verme bilinciyle Ana merkezi Güneşte dengelenerek bütünleşmiş enerjisi olan “Bhagavan” enerjisinin çekirdek Dünya Ana kristal piramidi üzerinden tüm Evrenlere aktarımı gerçekleşecektir.

Sizce bu sadece tesadüf mü?

Ve saat ta 16:00 da başlayacak. Sevgili Bahar ve bu sempozyumu düzenini yapan dostların bana verdikleri saat te 16:00 yakın beklide tam zamanı olacak. Bu da güzel bir tesadüf birleşince evren bu kadar bizi anda bir edince, bana da size sormak kalıyor. Orada ki dostlarla anı bir edelim mi. Dünya Ana Kristal piramidinden Tüm Evrenlere sevgi ile ışığımızı yollayalım mı? Nezire Hanım izin verirse siz de arzu ederseniz buna katılabiliriz.

Biz akit yapıp söz verenler

Sözümüzü biliyoruz, hatırlıyoruz ve yoldayız.
O'nun nuru ve bilgisini yansıtmak için birlikte yürüdüğümüz bu yolda;
Yine farkındayız ki;
Hepimiz ayrımsız eşitiz;
Hepimiz mükemmel bir bütünün zerresiyiz;
Hepimizin farklı farklı yetenekleri var ve bu yetenekleri bütüne bilgiyi tam yansıtmak için kullanıyoruz;
Aramızda;
Yaş, cinsiyet, inanç, eğitim, deneyim, donanım, konum ve hiyerarşi farkı yok;
Yukarıda saydığımız tüm vasıflar bizlerin renkleridir; bütüne yansıttığımız.
Bizler söz verenler; yoldayız birlikte;
Umut, inaç, şefkat, yaşama sevinci ile
hem birbirimize,
hem bu dünyaya,
hem galaksimize,
hem alemlere sadığız.

Yolumuz O'nun nuru ve bilgisi ile aydınlıktır, açıktır.

Amin

Evet ayrımsız eşitiz, Yok birbirimizde farkımız  çünkü biz yaradanın bir parçasıyız. Kendimizi bildiğimizde, karşımızda ki ninde bizden başka biri olmadığını bileceğiz. Hayran olduğumuz da bizi, nefret ettiğimiz de. Artık bunun farkına varıyoruz ama hayata, yani yaşamımıza uyguluyamıyoruz. Bütünlüğün farkında ama bütünün içinde ki en en önemli parça benim demek le hala bizi doyurmaya çalışıyoruz. Ben de ki egoyu hala dengeleyemedik ki hala bu konuda açılan sayfalar ayrı ayrı ve ayrıyız…

Benim bilgim seninden daha üstün, senin dediğin gibi değil, ben yukarıda üst görevdeyim. Aşşağıda nesin acaba insan olmaktan başka. Amaç İnsan olmak değil mi. Aslı yukarıyı aşağıyla bir etmek ise. Amaç yaradana varmak ise o parça bu parçadan büyük değil, bu parçada o parçadan yukarı değil. Yaradan insan bütünlüğünü hiçbir birinden ayırmadan, O nu yansıtabilecek en mükemmel yaratımı yapmış ve beni yeryüzü sahnesinde sen oyna demiş. Fakat bizler, şımarık başrol oyuncuları gibi kendimizi bazen çok aşıyoruz. Rollere öyle kaptırmısışız ki en en en önemli rol benim demek le aslımızı inkâr haline gelmişiz. Yaradan rolu bize öyle bir ego yüklemiş ki eşitlik ilkesini aramızda kaldırmış birde burada ki doymamış üst boyutlar da ki benlerde de ben enim deyiz. Bu boyut tayız dostlar, burada. Rolümüz de kendimiz de görevimiz de bu boyut ta. Burada olmaya geldik. Bu boyutta, hiç kendimizi kandırmıyalım. Üst boyut bizi bilgisi ve enerjisi ile besliyor ama bu boyut için çalışma bu boyutun içinde ve bizde bu hamurun harcındayız ki buradayız. Sadece oralarda bir şeyler varın farkındalığındayız ki burayı üst boyut daha üste çıkarken bizde oraya var olduğumuz boyutu oturtabilelim, çabamız sarsıntısız uyumlu ve nazik şekilde bu boyutu bir üst boyuta geçire bilme. Biz birmizden farklı değil sadece farkındalık kademeleri farklı varlıklarız ki yaradan bizi bunun la ayrıştırmıyor aksine farkındaysan görevlisin, görevini tevazu içinde yap diyor. O zaman burada bu anda olan tüm dostlar bu görev alanında ve farkındalığın da ki bu anı paylaşıyoruz. Birbimizi öylesine kuçaklamalıyız ki bir ve bütünlüğün enerjisini, frenkansını uyanmaya ve farkına varmaya çalışan dostlarımıza da yayalım. Bunun için hiç bıkmadan söylediğimiz tek şey ise kendini tanımakla başlıyor.

Eminim, zaman zamanı bildiğinde bende kendimi bileceğim.

Eminim, Tüm benlerin içinde ben, sen sen de benim.

Ruhlar çıksalar dansa, ilahi aşkın senfonisinde…

Tüm seslerin içinde yine ses olan sen ben, bende sen varsın.

Üç hece söylenir kalbimin içinde

Rab Rahman Rahim…

Ollll tınısı ile…

Ol ile, sen ben, ben de sen oldu.

Kopup çıktığım nokta dan bu yolculuğa, o kopma, ayrılama duygusu alt bilincime ayrışmayı kayıt etmişti. Bir bütün idim, içimde iki ayrı kutup varmış bilmedim. Öğrenmek için maddeleştim. Bütünden kopup kendimi tanımak üzere yolculuğa çıktım. O kopuş anıydı kutuplara ayrılışım ve ne kadar birleşmeye çalışsam madde varlık çeşitlemesinde aktım durdum. Atom altı parçaçıklarım dahi 2 kutupluydu. (+ -). Ayıran bizi neydi.

Kendimi tanımak için ona baktım, o da bana. Birbirimize söylediğimiz aynı şeydi. Sen bensin bende sen.

Çeşitlendim, bölündükçe çoğaldım ben. Hep bir başka ben yarattım. Yarattığım benlerde o bütünlüğümü aradım. Ne kadar çoğalırsam o kadar beni bulurdum. O kadar da bende ki beni. Sonra o kadar ben oldu ki ben ben beni kaybettim.

Kaybettiğim ben, o ilk ben, özün parçası ben, o kopuş acısı ile özden uzaklaşan ben, bir gün beni hatırlayacak. Verdiği sözü tutacak. Bir gün O olacak. Bütünde buluşacak.

Bu gün bunları konuşuyorsak acaba o anın özlemimi bizi bu ana getirdi. Bir gün yılan kuyruğunu ısıracak ve döngü tamamlanacak. An bu ansa içimizde ilk uyanışın sancısı ile yankılanan Sen bensin ben de sen içinde ki kitlenmiş  hatırlamadığım alanların anaktar cümlesimi olacak. Bu söz dizesinin frekansı bana neleri hatırlatacak.

İlk uyanışın sancıları beni bana anlattı. Hep vizyonlarım da inci tesbih görürdüm. Senin tesbihin dediler. Gidip inci tesbih alacakken, dostlarımın hediyesi oldu bana. Ben tesbih çekmem gerekiyor zannettim. Sonra ellerimin arasında dağıldılar . Tek tek yerden topladım ve o zaman şu dizler  aktı. Bunu sizlerle paylaşmak istedim. Dizelerde çok ders saklı. Belki bir şeyler sizde yakalarsınız. Yalnız benden bana aktığı için içinde adım geçiyor af ola benim adım yerine siz kendi adınızı koyun isterseniz.

Selam olsun Cümle aleme, Selam olsun bu dizelerde buluşan ve gönlünü gül gibi açanlara.

Ben diye diye geldik, geçtik alemlerden.

Zamanlar geldi geçti bu soru ile anın her diliminde.

Ben Kimim…?

Kimlere, kim olduğumuzu anlatmak için yaşamdan geçtik.

Kimlik içinde, kimleri maskeledik.

Kendimizi görmemek için zamanın tüm akışlarında,

Hep başka kimliklerdeydik.

An o an dediler, zaman anı vurduğunda…

Kim olursan ol, o sihirli ayna gösterecek seni sana.

Sen sende göreceksin, Cennetini, cehennemini.

Ne yarattın sen sende?

YOKSA sendemi ararsın,

Sende kaybolan beni.

İçim dışım döküldü.

Ne dışında kaldım, Ne içinde.

Yok mu? Sence sen hiç birinde!

Dağıttığın ve topladığın her inci tane sensin.

İnci gibi zamanın içindeki senlersin.

Her bulduğun sen sana bir ziynetsin.

Yap şimdi senlerden güzel bir kolye.

Hayat döndükçe kolye döner. 

Dikkat!!!

Hiç biri diğerinden büyük olmasın.

Büyük olup, ağır düşmesin.

Ağır olan, zamanda kayarken öne düşer.

Zaman zincirini büyük ve ağır olan kırar.

Bağları koparan o olur hayattan.

Hep o yer ilk darbeyi.

Vura vura incelir,

OL’lursa aynen yanındaki ve sırasındakiler kadar.

O zaman darbe yemez hayattan.

Bak bakalım Hayat kolyene…

Kaç inci dizilmiş, dizi dizi…

Kaç kişi imişin? Hayat kolyende.

Kaç hayat gizli o incilerde.

Kaç yüz maskelemişin anlarında.

Tak kolyeni bak sihirli aynaya.

Sana seni gösterecek, her tanede.

Kaç inci dizilmiş ise kolyeye, sen seni o kadar bileceksin.

Tesbih edermiş eski bilgeler.

Her tanede kendilerini bilirler.

Ama çoğu bilmez imiş bu yoldan geçenler.

Sevap bilirlermiş tespih çekmeyi.

Sevap ise kendini bilmekte gizli.

Her tanede bulmazsan kendini.

Çek Yurdaay çek tesbihi…

Belki binbirinci tanede bulursun kendinden bir taneyi.

33’lü tesbih, yoksa 99’lu mu, yoksa yoksa daha da katları mı?

Sende var olan her benlik için koy bir inci.

İyisi, kötüsü var olduğun gibi kabul.

Her tesbih ettiğinde görürüsen iyi yi hamd edersin,

Kötü dediğinde ise ona uymadığın şükür çekersin.

Hayatının kolyesini tesbih etik de dizdirdik sana.

İmame koymadık bak başa.

Sen senle ak hayata, İmame sen ol hayatına.

Yaradan seni vekil kılmış, hayatına.

Senden başka yok vekil sana.

Tüm örnekleri koymuş ortaya.

Seçim sadece senin karar anında.

Anların işte bu anda kıymet sana.

Öyle bir kolye ol ki yaradana

Tüm örnekler içinde sende seçil artık YARADANIN uğruna.

 

BENLERDEN BİR BENDEN

 

Yine benlerden bir ben,  27. Agustos’ta  bir akış aldım onuda sizle paylaşmak istiyorum. Aslında akışı olabilince  anlaşılır kılmaya çalışırım ama olduğu sunup sonra dostlarla açtığımızı paylaşmak istiyorum.

              Kübra’nın alanından akan  recep’in vecd-i ile birleşti.,

Burada Kübra EN BÜYÜK manasında dişil bir özellik olup,Recep: HEYBETLİ olan olarak eril bir özelliği ihata ediyor.Üç ayların ilki olan Recep: Hicri Kameri ayların yedincisisidir..Bunun da manası SÜKÜNETİN VECDİ(RECEP) İLE EN BÜYÜK olan KÜBRA ENERJİLERİ ile RAHMET İhsanında bir araya geliyor ve birbirlerini tamamlıyor manası çıkarılabilir..Önümüzde Bayram olduğundan,Birleşim Enerjileri bu zamanlarda daha bir güçlü Dünyamızı ve bizleri yıkayacaktır intibası oluştu bizde.

 

Bütünleşen enerji denge içinde aktığında mucizelerle birleşilecek. Dünya barışı mucizemi dir acaba. OLLL sa Cennette geçiş mi olur Berzahtan. Berzah-ı Kübra, et ile kemiğin bir olup cana geleceği anmış.

 

Bunun akebinde gelen bilgi ise şuydu.

 

 

Zamanı berzah ki kıyamet anı içinde geçiştir. Kim ki berzah içinde hissede, bil ki kendi içinde geçiştir cümlede. Cümleyi agah eder bilinçte. Kimseyi bilme gerekmez içinde. Onu bilen kendi idir içinde.Görmesi  gerekmez  tümü zaman içinde. İçinde, tüm zamanların dökümü. Kanı bilir geçmiş alemini, ruhu bilir özündeki geçişini. Tekmili geçer içinde hamd ile bir de bakar ki önünde kendi ki arkasında geçmiş tekmili. Yüz yüzedir tüm alemin kan geçişi. Bilir ki o dur tüm sualenin bir bedeli.

Süzüp konmuş bu an alemine ki beden de taşır tekmil sülale. Her biri bildirir içinden bilgisini, açar içinde geçmiş çiçekleri. Kim sayarsa bu çiçekleri, dürer buketini. İçinde dürülmüş buketi  ile çeker sırat ipini. İpini ipler ile bağlıyanlar, köprüsünü sağlam kılanlar, sülallerinin geçişine sırat kılar bedenlerini. Hamd olsun.

 
  Bugün 150 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol