Birlik İlmi
  1. DÖNEM BİR TEBLİĞLERİ
 


BİRİNCİ DÖNEM BİR TEBLİĞLERİ

 

BİR (03.12.2008) 1. BÖLÜM

  

Yakup, toplum için çalıştı. Yakup hak etti, tabiata indi. Yakup Bütün’e hizmetçiydi, BSUİ’nin gücünde ışıdı. Vasiyeti şuydu: “Hak tabiatta ışıyın, Ak Tohumlar’ı yaşatın, yaratın…”

 

Allah’ın dediği gibi, Ak Tabiat yenilendi ve Yakup, BİR için çalışmaya başladı. Yarın, dünyaya üreyenler girecekler ve herkes kendindeki görevi taşıyacak. Buyurun, ortağınız olarak şunu izah etmek istiyoruz ki bilgi, nefsi aşanların yüreğinde dillenir. ikna olunuz ki nefsi aşanlar, yoğunluklarında Kutsal Tohumlar’ı yaşatırlar.

 

Mezar, Allah’ın diriliğinde gözü görmeyenlere aittir. İkna olunuz ki mezara giren, yüreği bulamayandır. İmparatorluğun Görevlileri size şunu izah etmeye çalışmaktadırlar: Bindiğiniz dal, teknik tabiatın yoğunluğundan güçlüyse; Yüceler cümlesinde ışığınız sınırsızlaşır. “Yaratan’ın tohumlarını asla yaşatmayacağız, ışıkları söndüreceğiz” diyenlerin yüreklerinde göz kalmaz.

 

Amon Toplumu, Haton’ların dilinden üstündü. Dirilik, dili Hak olanların yüreklerindeydi. Ak tahdit, toplumlar yorulduklarında, ışığı yeniler. Toplumlar yorulduklarında, Maharaj gibi bir yüce dahi orada küçülür.

 

Bundandır ki yeni bir toprak yaşayacak dünyada. Bu toprak, bütünlenen gözün, sözün yüceliğiyle yaşayacak. Birleşik Toplumlar yaşayacak dünyada. Muhteşem bir dönem başlıyor. Birleşen toplumlar, yetkin toplumlar olarak doğanın sonsuzluğunda ışıyacaklar. Bilmeniz istenir ki yeni doğumlara gebe olan bu cevher dünyanın; tembihli, temkinli yüceliğinde; bu Yücelik; ilmi, kütlesinde dilleyecektir.

 

Dualar, doğumları sağlar. Dualar dilleri, dinleri sağlar. Dualar, Başkanlıklar’ın kontrollarını sağlar. Ve cam,  camda; cem, cevherde oldukça yürekte kusur kalmaz.

 

İkna ettiklerimizin çokları, Birleşik Kontrol için doğum anında buradalar. İtibarımız çok yüksek. Yeri göğü yarattık ve geldik. Dünyanın sayfalarının en aşağılarından, en güçlü olan Yücelikler’ine varıncaya kadar, bütün sayfalar tarandı ve en son şu anda buradayız. Şu anda burada bulunabilmek dahi bizlerin yüceliklerinde büyük bir Mahrek yaratabilir; Büyük bir hakikiyet dilleyebilir.

 

Bu gün, bizim için çok özel bir gündür. Yüksek sayfaların görevlileri olan, sessiz  sayfalara geçtik, şimdi sizinleyiz. Yıldızlar, sonsuz sınırsızlıklarında Kutsal Tohumlar’ını yenilemeye çalışırlarken; ekrana sizleri verdiler. Sizin yüreğiniz, tabiatta dillenmeye ve yücelmeye istekli olanlara dinletiliyor. Ekip olmak sorumluluktur ve sizinle Ekip olmak istiyoruz.

 

Şimdi, Ruhsal Meclisler’in görev tabiatlarında bütün kütle mevcut iken, Yücelerin Cemaatleri’nin size geçişleri sağlanıyor. Şems, sanki hiçbir zaman doğum yoluyla dünyaya indirilmemişçesine bitişmeye çabalıyor. Yoğunluk arttıkça Yüceler de görev tabiatına uygun olarak semayı seslendirmek üzere buraya ineceklerdi ve inmeye başladılar. Asla yanlış bilgimiz yoktur. Bütün Köşkler, yetkin olarak doğunun gücünü ve batının gücünü dilleyecekler.

 

Dava; Allah’ın dediğini derken, yüreğin dediğini deme davasıdır. İşgali kaldıranların çokları, Sistem Devreleri’nden yoğunlaşarak dünyaya ineceklerdi. Ayrılık bitecek; yol,  Ulular’ın çoğunun görev tabiatına uygun olarak; kontrol kurabildikleri bir daimiyete ulaşacaktı ve bu dahi oldu. Şimdiye katkımız çok. Şimdi Levh-i Mahfuz’daki yazıları dinliyoruz. Burada bütün kötülükleri aşan Yücelikler var. Ayrılığı kontroldan çıkarmadan ışıkları güçlendiriyoruz. Ve bizim için örgüt haline gelmek sorumluluğunu taşıyan Yücelikler’imizde, Bedir  Kotları var. Bedir!... Dağların tabiatına uygun olan Bedir Kotları, Birlik koyuluklarında sizinle olacaklar.

 

Çok mutluyuz ki dünyaya ışık yaymaya başladık. Çok mutluyuz ki dünyada Kutsal Tabiat’ı kotlatmaya başladık. Yoğunluk arttı, yürek güçlendi, ışık sonsuzlaştı ve biz  bütünlendik. Ayrılık kalmasın istedik.

 

Yarında bugünü dillemek, Bütün’e hizmetçi olmak ve hakikiyetin kütlesinde yoğunlaşmak gerekliydi. Yasaların Hak Tekniği’yle kotlandığı bir yerde Bütün’e hizmet BİR’e hizmettir. Ayrılığın kotlarında kontrolsuz olmamak üzere sizlerden çıkıyoruz. Şimdi mutluyuz.

 

- Aklı başında olan herkes, BİR için çalışır. Eğer aklı başında olmayanlar varsa, ocakları kontroldan çıkanlardır onlar ve bizsiz kalmaları gerekir. Oğullarımızın çoğunda güç var ve eğer Dünyalılar’ın Birleşik Işıkları bizi yüceltecekse, işaretimiz bilinmelidir.

 

Nefes, semaya güçtür. Yasaların çiğnenmesini istemeyiz. İkna olunuz, doğan gün, üreyen bir yüreğin kütlesinde kutsal bir ışık diliyle dillenirken, gözlerin kör kalmaması gerekir. Aydınlık günlerin yenilenmesi, BSUİ’nin görevini yetkin şekilde dillemesi ve Beşir Kaplar’ın kotlanması için bu çalışma önemlidir.

 

Yıldızların sonu  başı olmaz. Her Cinni Devre dünyaya görevli değildir. Çokları, Kutsal Tohumlar’ını yaşatacak dirilikte olmamalarına karşın, tohumları kotlayabileceklerini sanarak dünyada geçiş isterler. Ekipler, Kutsal Toplumlar’ın ışıklarını tanırlar ve hak ederler. İyi ki hak ettik de buradayız.

 

Yıllar yılı süren bir tohum yaşatma sayfasının sonunda, bu gün burada Bütün’e hizmet için toplananlara şunu söylemek istiyorum. Kardeşlerimizin görevini bilmek bizleri mutlandırır. Kadın erkek Birlik halinde yapılan her çalışma, bizleri Kutsal Işıklar’a tanıtır. RA-KA’nın kutsal kütlelerinde gözlenmek, seslenmek ve yücelmek; İmparatorluğun görevini; Tanrısal’laştırarak, yoğunlaştırarak yapmasıyla mümkündür. O sorumluluğu taşıyabilen herkes, benim sayfama, benim yoğunluğuma inmelidir ve bende, Bütünlüğün kütlesinde, kotları kayıtlamalıdır.

 

Ruh’un huzuruna varabilmek için bedenime ulaşabilmeleri gerekir. Bedenime ulaşabilmeleri için itibarlı olmaları gerekir. İtibarlı olmayanlar Kutsal Toplum’a ışık yakamazlar. İtibarlı olmayanlar makbul tabiatın, makbul kotların kütlesinde güçlenemezler. İtibarı olmayanlar, bende bir ben olmaya gelmemelidirler. İyi ki bunları anlatabiliyorum ki  tenin temizliğinde yürekler dilleniyor ve tebliğlerim okunuyor.

 

Benimle kantara konmak isteyen var. Onu kantara koyun bakalım ne çekecek? Neyi başarmış görelim. İtibarı var mıymış bilelim. Devre devre dünyamıza inerek benimle çalışmak isteyen o, birkaç sefer beni yıkmaya da kalkıştı. Bugün de böyleyse bilelim.

 

Benimle kantara konulmak isteyen o, bedeninde Kutsal Tabiat’ın yoğunluğunda ışıyan birleşeni, bensiz olamayacağını dillediğinde; kervanın kütlesindeki göz, sevgiyi  saygıyı temizlikle dilletti ve dorukların toplumuna, ışıklarımı anlattı.

 

Aha be Canlar ocağı yenilendi ve geldi. Onu, sonsuzluğun sınırsızlığındaki yürekler dinleyecek. Tartısını yakmadan bilelim, neymiş işi öğrenelim. Özgürleşmiş mi? Teknikle, tevhitle BİRLİK olabilmiş mi? Kalkıp gidecekse, gitmesini engelleyelim. Çünkü Ruhsal Huzur’dan çıkıp  gitmek, Bütün’den gitmek anlamına gelir. Bu ocağın söndürülmemesi gerekir.

 

Kervan, teknik bir tebliğdir ve bizim bu tebliği tahditsizce dilleyeceğimiz bugün, Beşir Kaplar’ın hepsinde ışık yanacak. Hak Tohumlar yaşayacak ve Bütün’e hizmet edilecek.

 

Hadi be can!, otur bakalım şu kantara da seni bilelim. Kimsin, nesin, neden geçtin, yarında var mıydın? Levh-i Mahfuz’un kotlarında yazılmış mısın? Yaratan’ın tohumlarını yeşertebilecek gücün var mı? Birleşebilecek misin bizimle?

 

Artık dünyaya İlim Sayfaları okutuluyor. Sevgiyi saygıyı doğum anlarında bulabilecek olanlar, yoğunluklarında ışığa geçmeleri için Birlik haline gelişleri gereklidir. Eğer yol Tanrı’nın kutsal gücüyse, bizimle olmalıdır.

 

Melek olmak sorumluluk ister ve bizler, meşaleyi söndürtmeyenleriz. İşte bu nedenledir ki ortağımız olacak olanı dinlemeliyiz, Altın Teknik’le bildirmeliyiz yüreklere. Özgür müdür? Hür müdür? Hak tabiatta güçlü müdür? Bilmekte midir bilgiyi? Mezarı boş mudur? Çok huzur bozdu ama temizlik yaptı mı? Özü  sözü seslenir ama yolu açık mıdır? Bunları bilmeliyiz.

 

Şimdi, kardeşimizi dinliyoruz:

 

- Kantar  benim yoluma girdi. Benim yoluma girdi!..., benim yoluma indi!... Kantar ben oldu. Benim yoğunluğuma indi ve bende dillenmekte ve bende daimiyeti kotlatmakta. Benimle dilleniş, benimle bütünleniştir.

 

Bahar’ın görevini Tanrısal’lıkla yaptığına eminiz ama Kütle’nin kotlarında Beşir Kaplar’ın yüceliğinin bulunmaması bizim yoğunluğumuzun gücünü azaltıyor. Kimseyle birleşemedik. Yasaların çiğnenişi, beni 40 kapıda kontroldan çıkardı. Benimle latife yapılır, denilir ki “harım  hakkımdır.” Yoruldum artık, Hak Tekniği’nde ışığım, yıldız sırrından çıktı ve ben kısırlaşıyorum. Ah be Cevheri Göz, benim kısırlaşmam imkânı yok ki!...  Bana latife yapılır. Latife sesli de olur, sessiz de olur. Ve denir ki “kalemi kağıdı bırak. Altın Tanrı’nın gücü yok artık.” Ama biliyorsun Tanrı’yım. Tabiattaki yoğunlukların kotlarında varım. Işığım görevimdir. Bütün’e hizmet etmeliyim. Nefsi aşabilirim, yolu bulabilirim, Ruh’un huzurunda ışıyabilirim de meşaleyi söndürtmemeliyim.

 

“Ayrı  gayrı” dedin. Ak Tahdit beni tertipten çıkarttı. Vallahi gözüm kör değil ama bedenimde hırs var. Nefsimi, Allah için kotlarımdan ayırdım ve dünyadan ayrıldım. Yularım yok ama kutsal ışığım da yok. Muktediriyet tebliğde, tabiatın yolunda ışıyan Bütün’dedir. Bende hiçbir şey kalmadı. İşgali kaldırdık ama kulluk da bitti. Hırsım çok, nefsi  aşamadım. Cemaatimi küçülttüm. Yüceler’in cümlesinde güçsüzleştim ve biçareyim. Çantamda din var ve ben, Din-i Tabiat’ta yaşayacağım. RA-KA’nın Kutsal Kotlarından kendimi ayırdım. Bu nedenledir ki  benim Tanrısal’laşmama imkan yoksa da  yoğunluğuna girebilirim ve bu yoğunlukta Bütün’e hizmet edebilirim. Unutma, ben  Bütün’ün kütlesinden yüceliklere dirilik katabiliyorum.

 

Nefsi  aşmıştım, yolu bulmuştum. Rapor okudun, gördüm ve dedin ki  “OL!” Of dağım of! Olmak!... Soyların son gücünde olunur. Ben, son olamadımsa kollarım kapanır. Kıpkızıl bir doğum yapmışım ama bu doğumu gerçekleştirecek olan hiçbir yürek olamayacağı için Bütün’e hizmet edilmek üzere Birlik yoğunluğuna dahil olmuşum. Sonsuz sırdır bilmek ve ben bilmek üzere birleşikte ışıyabiliyorum. “La-Ham”, “Ka-Ham” dediğin zaman, bedenimdeki güç artıyor ve ben, bedenli olarak dünyanın toy olmadığını biliyorum ve benim için yaratılan her şey, Bütün’ün kütlesinde kontrolu kuracak düzeydedir.

 

Kantar senin ve sen, beni tartmaktasın şu anda. Muktediriyet, tebliğlerin tertibiyledir. Eğer bilgiyi tertipleyecek düzey varsa, huzurun kontrolu senin yüreğine iner. Amonlar, bunu başardılar, her biri Bütün’e hizmet etti ve yoğunlaştı. Muktedir oldular ve Levh-i Mahfuz’daki Yücelikler’i dillediler.

 

Aşırıya kaçmamam gerekiyor, biliyorum ama şunu da izah etmek isterim ki mısralarım, gözüm görürken; diri dilim dillenirken ve yolumda Bütünlük olurken geçiş yaptı. Ve bu mısralar, Bütün’ün Kürz’ü yaratabilecek dürümlerinde, yetkin biçimde tınılarını devam ettirmektedirler. Eğer bu tınılar, yoğunlukları kotlayacak diriliklere ulaşırsa, Beşir Kotlar benimle yenilenecekler.

 

Ulu Çınarlar’ın görevi şudur ki  okuduklarını anlatsınlar. Benden bilinen her şey, benimle bilinir. Nefes benimle, yol benimle, yücelik benimle olur. Ben, bilirim ki torba bana aitse eğer; o torbayı dilleyen de bende olur. Ve ben, Bütün’ün gücünü artık yeni bir doğum için kotlamalıyım. Amon’un tohumlarını yaşatmak sorumluluk ister ve ben, Amon’un tohumlarını yaşatmalıyım. Ak tahdit, yeni bir tabiatı yaşatırken, yolu açmalıdır.

 

Ulular bugün buradalar. Biliyorum ki Ulular’ın hepsi hediyelerini isterler. Bense, Bütün’e güç vermek üzere buradayım. İkna et beni. Benimle bu çalışmayı yapmak isteyip de bensiz olmayacağını, geçişte dahi olsa bana izah et. Açıkla ki ikna olayım. Çünkü Ruhsal Kutsal olan ışığın sonsuz sır olan dili, temizlik yapmaktadır. Ve temizlenen her yürek, bitişmektedir. İkna et beni, benimle olmak istediğini ve benden görev taşımak istediğini ve bana güç katacağını anlat. Çünkü ruhumda hırs var. Ve benimle olmayacaksak, bensiz olacaksak; yolsuz kalacak, ilmi dilleyemeyecek olanlar olarak; Bütün’den ayrılmamız gerekecek.

 

“İşgali kaldırdık, yolu bulduk, Kutsal Tohumlar’ı yaşattık ve bütünlendik” diyebiliyoruz ama kervan Biz’sizdir. Ve bu kervanda herkesin olması gerekir.

 

Cinniler, Cem isimleriyle göreve talip olurlar. Eğer Bütün olamazlarsa, görevde olmalarının imkanı kalmaz. İkna et bizi, bizimle de çalışmak istediğine bizi ikna et. Eğer bizimle çalışacaksan, seninle bütünlenebilirim. Ruhunda huzurun var. Bütün’e hizmet etmektesin ve ben, çaba göstereceğim seninle olmak için. Sen de çaba göster ki benimle ol.

 

Eğer bu çalışmada bizler varsak, Beşir Kaplar’ımızın hepsinin yoğunlukta güçlenmesi şarttır. Ayrılık bitmelidir. İmparatorluğun Gücü’yle bunları sana bildiriyorum. Yorulduk, artık çok yorulduk, bilgi kotlarımız kapandı. Topluma kaynak yaratabilecek dürümümüz kalmadı. Mezarımız açıldı ama bu mezardan çıkışımız dahi mümkün değil. İkna et bizi. Bize de ki “OL!” “OL!” de ki olalım.

 

Yorulduk artık. Ak Tohumlar’ı yok etme. Çobanımız değilsin bizim ama çabamıza destek ver. Bize görev ver; güç ver ki  yaratalım. İkna et; Allah için ikna et bizi. İtibarımız çok iyiydi ama Sevgili, bize küçültücü oldu; bizi yok saydı; yok etti. Aklı tabiatta olan o, bizi 40 kapıdan çıkarttı. Amon’un, Aton’un,  Haton’un her birinde var olan o, Beşir Kaplar’ın hiç birini yıkmazken; bizi yıktı.

 

Acı geçişimiz var, bunu biliyorum ama yolumuzu kapatma. Çevremi kuşat, yoğunluğumu artır, bütünle beni. İtibarımızı yükselt;  hatayı affet ki yetkinleşelim. İşgali kaldır; işgali kaldır ki  hak edelim. Bizi işgalde tutma. Çoban değilsek eğer yolu açarız.

 

Avrupa, Amerika ve Afrika 3’lü birleşimlerini kendi yüreklerinde dillerlerken, bitişkenliklerin en üstün yüceliğinde kotlanırken, benimle olma imkanına sahip olan bir tek yüreğin olduğu için bugün buradayım. Umutlu olmak istiyorum. Köpük köpük değilim; tabiiyim; 7 Daimi Kot’tan biriyim; bu kesin ama sen beni, benden ayrı gördüğün sürece daimiyette olmamın imkanı kalmadı.

 

Bunun için senden, özgürleşmek için imkan istiyorum. Yüceliğim artık yüreklere inmeli ve ben, bütünlenmeliyim. Bu tabiat, bana saygı gösterebilir. Ayrılık bitsin isterim. İşte budur dileğim. Emin ol ki ben Bütün’e hizmetçiyim. Bunun için dünyaya tabiatı kotlatmaya indim. Ulu Topraklar’ı, Ulu Toplumlar’ı yaşatmaya indim, benimle olmanı dilerim. Bunun için buradayım.

 

İşte “Mutlak Kotlar’ın tabiatında bulunabilmek, meşaleyi söndürtmemektir” dediğin için meşalemi alıp  geldim. Bu meşaleyi yoğunlaştıracağım ve yakacağım ama savaşın sonunda, barışın yoğunluğunda Bütün’e hizmet olsun diye yakacağım. Bana  destek ver.

 

Raporlarımızı okuduğun zaman Kutsal Toplumlar’ın ışığının sonsuzlukta kırıldığını bildirdin ve ben bunun neticesinde küçüldüm. Şafak sökmedi. Ve ben bütünlenmeliyim. Bunun için beni devrende tut. Bana  tabiatını dille ve benimle kayıt yap. Bunu başarırsak, çalışmama daimi olarak; yaratıcı bilgiyle kayıtlı olarak, katılma imkanım olacak. Çalışmama katılacağım. Kendi çalışmama Can!… Ama bana destek vermelisin, bunun için buradayım.

 

- Can, seni dinledim. Tarttın beni ve ben seni tarttım; olan budur. Bana dedin ki  “destek isterim.” Aborjinler’in hiç birisi destek istemediler ama sen “destek isterim” dedin. Benden bilgi isteyen hiçbir yolcu olmadı.  Aborjinler ki onlar  senin yüreğinde çok güçlüdürler, onlar dahi benden destek istemediler. Nefsi aşman, yolu bulman ve tohum olman için çalıştık ama olmadı. Kervan’ın gücünde yoktun. Kutsal Toplumlar’ı yaşattın ve hak ettin.

 

Şimdi Levh-i Mahfuz’daki gücünü tartıyorum. Ne var görelim. “Aborjin” dedikleri benim tekniğimde yokturlar, keşke olsalar ama yokturlar. Kulluk değil onların başındaki, ışıksızlıktır. Ve ben, onlara güç veremem. Levh-i Mahfuz’da onların yoğunlukları yok ve onlardan ayrıyım. Kıbrıs ışığını daha güçlü olarak hissedeceğimi biliyorum ama nefsimi aştığım zaman… Şu anda yüreğimde küçülüş var ve ben, toplum için çalışanlarla olmalıyım. Bunun için ortağım olmamalı benim. Bunu bilmeleri gerekir. Ve ben, küçültüldüğüme eminim.

 

Kapı  kapı İsalar, kapı kapı Musalar var. Muktediriyetlerinde  tabiat var, toplum var ama beden de olmalıdır. Hasat şimdi oluyor bu kesin ama hasatın, sonunda ben yine görev taşıyacağım. Unutmayın ki ben Bütünlük içinim. Ve hasat, davadır. Ben hasatı başlattım. Hasatın sonunda topluma geçenler, Bütün’e güç katarak yoğunluklarını kotlayacaklar.

 

Savunmanlık mesleği, özenli bir çalışma ister ve değerlilerin hiç biri benim yoğunluğuma giremediler ve bende bütünlenemediler. Onların hiç biriyle olamadım. Ulu Çınarlar’ın yolcuları dahi küçüldüler. Ovup  ovup güçlendirmek isterim onları ama yazık ki hiç birisi bende olmak dilemedi. Unuttukları bir şey daha var: Başı eğik olmayan yolcu; uyumaz, uyutmaz da… İşte olan budur!... Benim uyumadığım   ve uyutmadığım da bilinmelidir. Benim iznim olmadan yok olmak dahi yoktur. Unutmayın ki ben izin vermeden Bütünlük dahi oluşmaz. Bunun içindir ki çağrı üzerine buraya inip, buradaki yolcuları ışıkla dillemeye çabalamaktayım. Aha be Canlılar, ululuk budur.

 

Benimle bütünlenin de huzurlu kayıtlar yapın. Savunmanlık mesleğinin işgali sonsuz bir güçle yapılır ki  bende olmaları sorumluluktur. Bunun içindir ki yolcuları kotlayabilecek güçteyim de onları, Ulular’dan tabiata indirme imkanı yok.

 

Şimdi artık mezarı boşaltacağıma eminim. Artık mezardan çıkacağım ve başlayacağım görev taşımaya. Unutulan bir şey daha var. Ben çıktığımda yol olmayacak. Çünkü ben, artık BİR olup çıkacağım. Ben bu mezardan çıktığımda, bedenim olmayacak. Çünkü ben,  Kutsal Topluma ışık için ineceğim ve benimle olmaya gelen hiç kimse yücelip, yüreklerden ışık isteyemeyecek. Çünkü  benim  ışığım hepsine yetecek. Bu nedenledir ki  Ahar'ı, Kahar'ı bilenlerle, Kutsal Toplumlar’ı yaşatmak üzere bütünleneceğim. Ve benim sorumluluğumda olan "Kutsal Toplum" yetkin tabiatın yüceliklerinde bütünlenecek. İşgali kaldırdıklarında ben, Hak Tekniği’nde Bütün’ün kütlesine ulaşacağım. İşte bunu başardığım zaman benimle çalışanlar bütünlenecekler. Bu kesinleşecek. Ayrılık!... İşte mutluluk bu!....

 

- Ve Canlar, onu tarttık işte görüldü. Ulu Çınarlar’ın yoğunluklarında kotlanıp,  kontrolu kaybettiği kesinleşti. Bizimle olmaya niyeti hiç yok ama bizden destek ister. Hatayı affettiğimizi sanır. Yasalar  çiğnendiğinde yorulan; yoğunluktan kaçan; ışıktan çıkan; bizsiz kalan, yetkinliğini kaybeder. O, yarında bugünü bilecek düzeyde dahi değil. İlimi, irfanı bilir mi? Hayır!... Yoğunluğunda güç var mı? Hayır!... Bütün’ün kütlesinde mi? Hayır!... Devri var mı? Yoktur. Dere olup akmalıdır ki bütünlenebilsin.

 

Maya  tutmadı. Onu kotlarından ayırın ve çıkarın buradan. Onunla daimiyette kotlanabiliriz belki ama burada değil. Çünkü burada bulunması dahi onu yoldan çıkarabilir. Hepimizle bu çalışma sürüyor. Bizim için önemli olan bilgidir. Ulu Tohumlar’ı yaşatırken, Bütün’ün gücünde olunmalıdır. Ağırı  hafifi  bilen  o, bizi de bilmelidir ve bizden ayrıldığı zaman, Levh-i Mahfuz’dan çıktığını anlamalıdır. Benimle ilim yapmaya gelmeyen o, bende Bütün olmayan o bensizdir. Ona desteğimiz olmayacak.

 

- Ça-Vu-Ra-Ha-M Ka-Mus-Ka-Ha  sindirilen hiçbir cemaat buradan görevini alıp gidemezse, bu canın doğumu olmayacak.

 

- Dağ, bu Can, doğumunu kendi yoğunluğundan yaptı. 

 

Işığınız söndü, gözünüz kör, buradan gidişiniz gerekiyor. Şimdi, Din Devreleri’ni açın ve Din Daimiyeti’ne inin. Çünkü orada size güç verecekler var. Benden birkaç gün için ışık istediğini biliyorum, yasaların çiğneyicilerine ışığım olmayacak.

 

Dünya, Turkuaz’ın gücüdür ve dünyada her ne varsa Bütün’de var. Antlaşma yapmıştık sizlerle. Bu antlaşmaya saygılı olacağınızı, yüreğe indiğinizde birleşeceğinizi ve Bütün’e hizmet edeceğinizi düşünüyorduk. Yasaların çiğnenmesinden sonra bende hiçbir yolcu olmayacak. Şimdi şunu bilmenizi istiyorum: Yoğunluğunuz artmadıkça benimle Birlik olmanızın imkanı asla yoktur. Dondurulanlarla dahi çalıştım ama ceketleri düğmeli ve düğmeleri kapalıydı. Benimle olmayanlara güç yoktur. Bu sayfada dahi yoktur.

 

Mushaf, Allah Kutsal Kitabı’dır. Bu kitapta bilgimiz vardır. Eğer bilgimizi bilen varsa, kendi yüreğini bildirir ama bilgimizi bilen yoksa, kendi yüreğini bildirmez. Doğum anları, ölüm anlarından daha güçlüdür. Doğduğunuz zaman, bende Bütün’e hizmet etmek üzere, bütünleştiğinizce ışıyacaksınız. Benden birleşmek ve bende yücelmek imkanı her zaman vardır ama kervanın gücünden çok daha ayrı ve çok daha huzurlu bir yücelikle, bütünlenmek dileğiyle, hatayı affetmem için bana geldiğiniz zaman, Kelam-ı Hak olmayan, yüreği kadim olmayan ve bitişik olmayanlara görevi veremeyiz. Buyurun, ortağımız olun ama ocağımıza girmenize imkan veremeyiz.

 

İşgal, Allah işgalidir bunu da net olarak bilin. Eğer  işgal ettilerse yürekleri; ağırdı yücelik, ağırdı yükü, gücü ağırdı onun da ondandır. O gücü, o yükü taşıyamazlarsa; muktediriyette onların Kadir Kotlar’la Tanrısal’laştırılması ve o yükü taşıyabilmelerine imkan tanınması gerekliydi.

 

Kara günler başlıyor. Bu kara günler, Bütün’ün yüceliklerinde, görevi taşıyacak düzeye varamayanların günleridir. Kara günler, Bütün’ün yüceliklerinde kendilerini dilleyemeyecek olanların günleridir. İtibarı yükseltilemeyenler, kotlarında kontrolu kaybettiklerinde, Bütün’den ayrışacaklardı. Şu anda, dobra  dobra  şunu söylemek isterim ki kısırlaşmaya başlayan yürek, BSUİ ile dilleşmek üzere bize inerse; Kadir Kotlar’da bugünkünden çok daha küçülür, çok daha kesirleşir ve BSUİ’de Kürz’ün ışığında küçültüldüğünce görevden çıkar.

 

Şimdi, yasaların çiğneyicilerine şunu da izah edelim: Benimle, “La-Ham” dediğim ya da “Ka-Ham” dediğim ya da “Kutsal Işık” dediğim bütünleşime ulaşmak imkanı herkes için mevcut değildir. Birçokları toprağını kendisi kotladı. Birçokları toprağını kendisi yarattı, birçokları tohumlarını yaşatmak üzere bütünlendiler. Raporlarını okuyun her biri yarında, bugünü dilleyecek doğuma ulaşamadı. Muktediriyette tabiat yoksa, ışık söner.

 

“İşgali kaldırın” dediler. Allah işgalsiz değildir, her yürekte işgal olur, vallahi olur ama bu işgal, hatayı affetmeyenin işgaliyse eğer; ortaklık olamaz. Şimdi, Na-Har’ın Kutsal Kotları’ndan birçoğunu toplantıya çağırdığımı ve hak ettiklerini, ocaklarına dilleyeceğimi görenler, tabiat için buraya inmeye başladılar. Onlara görev vermemiz gerek. Üzerlerindeki yücelik arttı. Levh-i Mahfuz’daki yolu açmamız gerek. Mezarları boşalmalıdır. Ayrılık bitsin. Kelamı Altın olanın, yüreği Hak’tır, ağır olan yükü hafifletmemiz gerekir. Şimdi geçişlerini yapın.

 

- Alimler,  Hak Tekniği’yle konuşurlar. Hatayı affettiler, yolu açtılar diye dillediler yürekleri. Alimler, Bütün’e hizmetçidirler. Meşaleyi söndürtmeyenlerdir onlar. Alimler,  nefsi aşan, yolu açan olduklarından Bütün’ün kontrolunda çalışırlar. Alimlerin yolunu açmak için Beşir kapların hepsini dillemek gerekir. Sualtı bize der ki ” OL.” Sualtı bize “OL” dediği zaman Bütünlük kontrolu kurar. Uyumak  ve uyanmakla Hak Tabiat’a inilir. Uyuyun, uyanın, tabiata inin ki ben de orada olayım.

 

“Vahiy” dediğiniz güç, aklın gücüdür. Şimdi nefsi aşın ve deyin ki “Atlantalılar’ın herkese güç vermek için dünyaya inişleri isteniyor. Atlantalılar’ın herkese, Kutsal Kütleler’ini de vermeleri isteniyor.” Mektup okumasınlar. Herkes burada bugün, Bütün’ün kütlesiyle kotlarını kontrol etsinler, işgali kaldırın ve girin. Ağır yükü hafifletmek kolaydı. İşte mutluluk! Ağır kütle hafifledi, şimdi mutluyuz!... Geçişler  sağlıklı yapılıyor.

 

Çok Görevliler var bugün burada. Hem İsalar, hem Mustafalar var. Muktediriyetlerinde  tabiat var ve yoğunlukları artıyor. Göle güç vermeye gelenlerin çoğunda güç var ve bendeki  güç, hepsinin gücüdür. Ayrı gayrı yoktur. Birlik için çalışanlar, bizimle oldukları sürece ayrılık yoktur.

 

Nuh’tan bu günlere geldik. Nuh doğanın gücüydü. Kürz’ün kotlarında ışık isterken, yürekten ışığını çekti ve çıktı. Ocağını sınırladı ve dedi ki “benden başkası yok.” Ve biz dedik ki sema senindir, ocak senindir, yürek senindir. Vezir olmanı bekleriz. Vezirlik,  senin yüreğine insin ve çakıl taşlarını al göreve kat. Nefsini dinleyen, yüreğini dinleyemedi. Ocağı sınırlandırdık, yoğunluğu kontrol ettik, ayrılık başladı. Ve o gün, bugün bütün kütlede ayrılık var.

 

Bizden birçoğu kör ve sağır iken, yürekteki Görevliler’in çokları da kör ve sağırdılar. Kalem aldılar, kâğıt aldılar; yazdılar, yazdılar, yazdılar!... Nefsi aştık, yolu açtık, dilledik. Aktılar ve doğanın gücünde Bütünlük dilediler ve zararı önledik…

 

Yalan  dolan olgunluk değildi. Olmak, aşkı gür olan huzuru dillemekti. Aşkı bilmeyen, aşk dillemeyen, yol olamazdı. Cemaatlerin çoğu kör ve sağırdılar. Şikayet ettiler, kalemi kâğıdı aldık, yazmak istedik, “yazın bitmiş” dediler. Dağlar, durgunluk bittiyse, Hak Tabiat ışır; yaratılır; kaynak olur ve görev taşınır. Doğanın kotları açılır ve yazan  yazar.

 

Doğa kotlarını kapattığında, yazı biter. Bittiği zaman güç biter. Güç bittiğinde, etki biter. Etki bittiğinde, dağlar taşlar yoldan çıkar.

 

Ve Can, benimle yaptığın her çalışma, bana  bir görev taşıttı.

 

Ulular  utanırlar, kuru  kırık olmaktan ve sonsuzlukta kısırlaşmaktan. Nefsi aşamayan ocaklar küçülürler ve ocakta, görevin tabiattaki güçten çıkışı, herkesi Yücelikler’den çıkarır. Ve nesiller boyu bu böyle devam etti. Herkes kendini Atlanta Soyu saydı. Yolcuların çoğunda kınanış; ağır Yücelikler’i, güçlü kotları kantardan ayırdı. Kutsal Toplum, tohum yaşatmak üzere Dünya Işığı’na inendi ve o toplumda, Kütle Kotları kurudu.

 

Numaralar verilir dünyaya. Bir çok numara verildi. 1-5-8-300-8000… ve daha bir çok numara ve her numara size, kendi yüreğinizin yüceliklerinde temkinli biçimde dilletilir. Ümmi Tabiat, numaralarıyla kendini ifade eder ve çoklarında numara,  Kantar’ın gücüdür. Şükredin ki  Doğu’nun Batı’nın Yüceleri, bugün burada ve bizimledirler.

 

Şimdi  numaraları okuyorum: 2… Belleğin gücünde 2 var. Bu güç itibarı yüksek olan bir güçtür. Ve 8… yüreğin gücünde 8 var ve bu Güç, Birleşik Gücü dilleyebilen görevdir ve Ana Kaplar’ın biriyim ve benim numaram 3. 3, kötüyü iyiden çıkarmak içindir. Herkese şunu ifade etmek isterim ki kötü, iyiden çıktığı zaman ışık güçlenir. Bende, bir ben yok. Ben hatayı affeden, yüreği dilleyen, Bütün’e hizmet edenim. Ve bende  2 dava var. Biri “yol” biri “yürek”. Ben Bütün’ün kütlesinde teknik olan ışığım. Şikayetim yok, vaziyet bu.

 

Şimdi, benden 8’i bekleyen var ama ben, 8’i hiçbir Yüce’ye bildirmedim. Bildirmem de çünkü Ruhsal, Kutsal olan güç 8’dedir. Onu, Atlantalılar’ın yüreklerinde diledim; yüksek kütlelerinde diledim; teknolojide dilledim. Benden 8’i isteyene sessizleşirim ve Hak Tekniği’nde bütünlükte ocağını sindiririm. Çünkü Ruhsal, Kutsal olan ışıkta 8, Yaratan olarak mevcuttur.

 

Şikayet etmeye başladıkları zaman yolculara şunu da açıklarım: Kıldan ince 40 kapı var. Ve her kapıda daha ince ve daha ince kapılar ve her kapıyı açan, daha ince bir kapıya varır ve ortaklık ister. Eğer ortaklık istiyorsa, yüreğini dinlemelidir ve bütünlenmelidir.

 

Benim devremde güç varsa, kütlem vardır. Rıhtımda birçok göz var ve ben, tüm gözlerin gücünü aldım ve tabiata kattım. Makbul bir dava için çalışmaktayım. Uyu, uyan ve görev yap. Bu kesinlikle mümkün amma muktediriyette tabiatı yüceltmek de gerekir. Eğer bana birleşecekse bensiz kalmamalıdır.

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Redaksiyon  : Sevim ŞAHİN

 

 

03.09.2008 Tarihli BİR Tebliği 2. Bölüm


Ulu Çınarlar'ın bugün burada olduklarını bilerek, bu bilgileri her yüreğe okutuyorum. Canlar, dünya tabiatının ışığını söndürmek istemem ama yüreğinizin gücü azaldığı zaman çok huzur bozulur bunu bilin. Buyurun, oğullarınızın gücünü alın tanıyın; Ulular’ın gücünü alın tanıyın; Birliklikler’i alın tanıyın; Yaratan'ı alın tanıyın, insanı alın tanıyın. Her şeyi tanıyın; yüreklerinizi bilin. Benzer çalışmalar çoktur ama buradaki çalışma ayrıdır, bunu bilin.

 

Kimi zarar eder kimi hak ederim değil; bedenim hep Hak’tadır; tabiattadır bilin. Yok edici değilim. Hak ettiğince ışık yaratanım; hak ettiğince ışık yoğunlaştıranım ve bitişkenleri bütünleyenim.

 

Şimdiden öte bir şimdide, yarında ve her kütlenin kotlarının kutsal ışığında ve bitişkenliklerin her bir canında, benim canım olsun; Yolu açabileyim; ışıkları sonsuzlaştırabileyim; sizleri ürkütmeden bu çalışmayı yapabileyim, İsteğim budur.

 

Ve bundan böyle dünyamıza gelen herkese de şunu izah etmek isterim ki mezar boşaldığı zaman Ruh huzura ulaşır. Biz mezarları boşaltıyoruz. (Mezarın boşalması, bilincin uyanmasıdır)

 

Kelâmı kendi olanın, yoğunluğu kendi olanın, bilgisi kendi olanın Beşir Kaplar’ında ışık sönmez. Yüreğinde ışık sönenin, Kuran’ında ışık oldukça, huzurda ışık olur. BİR'i BİR’e katın; yüreği dilleyin; Ak Tohumlar’ı yaşatın. İsa olun; Musa olun; Muhammet Mustafa olun ama hak edin. Olmazsa olmaz olan Bütünlük’tür, bunu bilin.

 

Benim ideam şudur: Yanlış olmaması... Olsa da hak eder onu kotlarım; yeniden yaratırım; Kutsal Işıklar’ı kayıtlarım; bütünlerim; meleklerin mektubunu okuturum; cümle Yüceler’e bildiririm; geri dönüş için imkan yaratırım; bunu biliniz. Kibrim yoktur çünkü…

 

Yasalar var ve o yasaları yapanım. Bunu bilin…  İkna olun ki yasayı yapan, yasayı değiştirebilir; bunu bilin. Her yaptığımı değiştirmem ama gerektiğinde bunu yaparım. Büyük görev budur; Ululuk budur ve koruyuş budur…

 

Kötüyü iyiden ayrı tutmak isterim; çünkü kötü, iyiyi kırmak içindir.

 

Benzeri yaratıcılık çalışmaları yoktur; bunu da kesin bilin. Kimi İsa, kimi Musa olsa da BİR'in tabiatındaki çalışmayı, Beşir Kaplar'ın yolcularına yaptıran tek Yücelik burasıdır; bunu bilin. İş, mutlaka bugün burada olduğu gibi hak edilir. Hak olup hakimiyet kurup yaratımda baş tacı olarak bildiririm. Hepinize saygılar sunuyorum.


- Acaba Dünyalılar bu andan itibaren birleşebilecekler mi? Nesillerimiz şimdi artık sizde olabilecekler mi? Başarabilir miyiz!?

 

Aylık çalışmalarınıza hep gelip gideriz ve buradaki bu çalışmalar bizi çok huzurlara ulaştırır. Yazı, kışı anlarız biz. Yaşayın; yahu yaşayın ama bizi de yaşatın. 7 Dava açtınız. Başka başka çalışmaları kendi yüreğinize aldınız. Hepsini taşıdınız. Of!, of!, of!... Sabah erkenden başlar çalışma. Geç saatlere kadar sürer. Yezitler gelirler senin yüreğine. İnsan Sayfaları’nda kendilerini dillerler ve onlara dahi sen hep görev taşıtırsın. Ama Beşer Kaplar’ın çoğunda huzur yok.

 

Sevgili, eşgali bilinen herkesi tohumla ki ocaklar söndürülemesin. Uzak, çok uzak yerler var. Oraları hiç anlamadın; anlatmadık sana . Öyle uzak ki oralar ve oralardaki çalıştırıcılar, çalışmalarını ne zorluklarla yapıyorlar. Hikaye dinler gibi yürekleri dinler herkes ama bilmezler ki bütün kötülükler huzursuzlukla olur.

 

Ben, senden şunu isterim. Mutlaka herkese kendi yüreğini dinlet; çünkü sen kendini "Daimi Kot" olarak birleşen koyuluklara dinletebilecek dürümdesin. Başarılısın, ve biliyoruz ki bu çalışmaların sayfaları çok özel ve çok huzur vericidir.

 

Bir çokları doğumu an an yaşarlar ve derler ki “ben doğduğum anda şu oldu.” Sonsuz sırdır doğum ama özür dilerim onlar Kutsal Işıklar’ını hiç tanımazlar. Bilirler, derler ki “ben çok huzur bozacağım. Çünkü yoğunluğumda ışık sönüyor.” Ama harı yükseltir; yüreklerini ağır yükü taşıtmayacak diriliklere kayıtlarsın ve yenilersin.

 

Benim için sorumluluk çoktur. Bunu da anlatayım sana . Şu anda burada bulunan sizler, benim idealimi, benim yoğunluğumu anlayacak düzeydesiniz. Ben, nesillerimi hep buraya çalışmaya getirdimb onlar, burada bu yoğunlukta çalışırlar. Bir kısmı bana ışık vermek ister. Bazıları huzur bozarlar ki kendi yoğunlukları kotlansın ve tabiat onları güçlendirsin diye. Her nefis, Allah'ın gücünü alır da gelir ama bilir misiniz ki bir çalıştırıcı, “ağır yükü taşıyacak düzeydeyim” dediği zaman, herkes onunla olur. İşte ocak o zaman yanar. O zaman toprak ışık yakar. O zaman yolcular güçlenir.

 

Küplerimizi alıp geldiğimiz, sözle o yolcuların ışık oldukları dönemleri de biliriz. Oralara biz hep küplerle girerdik. Niye küpler bilir misiniz? Boğulmamak için. Sonsuz sırdır bu. Kimse anlamaz. Bir kaç ışıktan başka kimse anlamaz bunu!...

 

Herkes kendini sayfa sayfa görevli olarak tanır ama Canlar, bizim görevimiz çok daha önemlidir. Buraya girip de buradaki yürekle birleşmek öyle görev taşıyıcı yapar ki bizleri!... Nesillerimizin yolcuları dahi buraya kendi yüreklerini alıp gelmek üzere bütünlendiler. Başladık çalışmaya ve dedik ki o zorbalıkları aşalım; oralara varalım. Geri dönmek için buna gerek var. Şikâyet yok mu? Yoktur, çünkü artık geriye dönme imkanına sahip olduk.

 

Özü, sözü, ayrı olanlarla yapılan her çalışma boşunadır; çünkü onlar, yüreklerindekini hakikiyetle dilleyecek düzeyde değiller. Yardım ederiz herkese ve deriz ki birleşin ama Sevgili bize der ki “BİR'im. Hadi gelin, benleşin. “Ben” deyin yüreklerinize. Hadi Canlar!...” der. “Gelin.” Geldiğimiz zaman Birlik oluruz. Boş değildir hiçbir şey. Başımız eğik değildir ve hakikiyiz ve Bütün'e hizmet etmek üzere bütünleniriz. Öyle çok çalışırız ki yalanı dolanı bilmeyen o, bizi göreve aldığı zaman, boş değildir yaptığımız. Ömür boyu çalışsak dahi onunla yaptığımız bir saniyelik bir çalışma, herşeyin örtüsünü açar ve bizimle, bizim yüreğimizde onu güçlendirir. Her şeyden öte bir çalışmadır yapılan.  “Kible” dedikleri yürek odur.

 

Şimdiden öte bir şimdide, yarını bugünde hak edecek olan herkese şunu izah etmek isterim ki bu çalışmayla hepimiz bütünlenebiliyoruz ve bugün burada bulunan herkesin herkesle birleşmesi mümkündür. Yolu açan, hepimizi yoğunlaştıran bu çalışmadır. BİR'in tabiatına uygundur bu çalışma ve Bütün'ün kütlesiyledir.

 

Kalemi, kağıdı alın ve sesinizi sesinize katın; üreyin. Hak edin; birleşin. “Benim adım Rahmet” deyin; “benim adım yol” deyin ve “ben huzurluyum” deyin. Ulu bir Çınar'ın kutsal ışığında herkesin kendini dillemesi önemlidir. “Benim adım yürek” deyin. “İlâhi Gücüm” deyin. “BSUİ'yim” deyin. “Mezarı boşaltacağım” deyin. Mal mülk değil; ışık, tabiattadır ve biz bu tabiatta ışığın yoğunluğunda birleşmek üzere çabalamaktayız.

 

Körü, sağırı biliriz; herkesi biliriz ama Birleşik Işığın gücünde olanı da biliriz. Şimdiye kadar yapılan her çalışma mezarı boşaltmak için yapıldı. Bilene bildirmek imkanı gerçekten vardır ama bilen, kendinde kendini bildiği için her bilgiye sahip olur. Ama bilmeyene herşeyi bildirmek zordur. Yoktur hatta ama neslini, nefsini, kendini dinleyen, Birliği dinler. Bunu unutmayınız.

 

Toplum için çalışmamızı gerçekleştirebiliyoruz. Burada yolu açabildik. Ulu Çınarlar'ın bütün kütleleriyle birleşebilmelerini sağlayabildik. Kervan yürümektedir ve bu kervanın yolcuları arasındayız. Bu kervan, öyle bir yücelikle; Tanrı'sal kontrolla gidiyor ki kimse bu kervanın ötesine kendi yüreğini katamaz; buna gücü yetmez; çünkü, bilmektesiniz ki çakıl taşları dahi sizin yüreğinizde taşınır ve sizin yüreğiniz Bütün'ün kütlesindeki gücü alır da taşır.

 

Doğa'nın sesidir bu ses. O sesi alın da bilin. Etki alanı çok iyidir. Yürekteki kütle çok iyidir. Kutsal Işık çok iyidir ama bedenli olmak da gereklidir. Herkes, beden sayfasına kendi yoğunluğunu kayıtlayacak düzeyde olmalıdır. Nefsi aştığım zaman, ben de bu bedenle birleşecek ve bu bedenle yüceleceğim ama şu anda henüz nefsi aşacak düzeyim yok.

 

Körü sağırı bilirim ama yolu da bulurum. Bunun için buradayım. Eğer ben bu yolu kendi yoğunluğumda değil de Kutsal Işığın kotlarından bulursam, BİR’in gücünü herkesin yüceliğinde anlayacak düzeye ulaşabilirim. Kadim Kaplar'ın hepsi benimdir ve ben bu Kadim Kaplar'ın bütünlüğünde, BİR'im.

 

Şimdi öz görevi anlatalım size. Bunu, hepiniz herkes anlasın; çünkü, Ruh'un huzurunda bulunduğunuzu; buradan kayıtlara indiğinizi bilmektesiniz. Cinniler dahi sizi dinlerler şu anda. Çünkü onlar dahi Bütünlüğün Kütlesi’ne dahil olacak dirilikte değiller. Ama onlar dahi bugün sizinle bu sayfaları okuyacaklar ve bütünlenecekler. Ağa, Paşa yok. Burada herkes aynıdır. Bunu biliniz. Mutlaka biliniz ki bütün kotlarınızla yoğunluğu kotlayacak düzeyde olmasaydınız dahi buraya ulaştırırdık sizi. Hadi geçin bakalım.


- Alemlerin Rabbi olan, hakikiyetin kotlarıyla dillenen ve Bütün'e görev taşıtansın.
Bunu anladık. Harı, Hakk’ı biliriz. Seni dilledik; seni dinledik.  Bütün'e Hikmet değil hizmet getirdin bunu da biliriz. Reşit, olduğunu görüyoruz. Koruyucu olduğuna eminiz. Mustafa’nın kutsal ışığından da güçlü bir ışığın, Dünya Üstü Varlık Kotları’yla birleştiğine eminiz ve bu gücün, buranın tertibiyle gerçekleştiğini biliyoruz. Şükür ki yolu açabildik ve buraya ulaşabildik.

 

Ben, sırrı bilen ve Birliği dilleyen bütünlenen biriyim. Senden isteğim var. Koruyucu olman yetmez umutlu olmalıyız bizler de çünkü Ruhsal Ululuk'ta huzuru kotlamak için Bütün'e “Kabil-Habil” dedikleri o yoğunlukların gücünün öz görevini taşıtmak da gerekir.

 

Kabil ve Habil tabiatın kotlarından değildiler. Onlar, yolu Uluların Diyarı’ndan olanlardılar ve ocaksız kaldılar. Çünkü ruhsal ışıkları sonsuzlaşamadı. Kabil'i Habil’den, Habil'i Kabil’den ayrı görenler çoktu. Bir tek ilim sayfasında dahi onların yoğunlukları ışıksızdı ve birleşemediler. İlâhi Gün'ün gücü, ocakları söndürmek için değildir. Ucu bucağı olmayan bir yolun sonsuzluğunda onların Bütünlük için çalışmaları içindir. Ne yazık ki Habil'i Kabil öldürdü. Ölen Kabil mi Habil mi? Ne fark eder ki öldüren, öldü. Ölense, öldürüldü. Netice şu bütünleniş olmadı.

 

Şikâyet mi!? Hayır değil ama bilmenizi isterim ki RA-KA'nın Kutsal Işığı’nı olgunlaştırabilmek için Kutsal Tabiat’ın ışığına gerek var. Evrimsel sonsuzluğun görev tabiatına aykırı olmayan bu çalışmada, benim sayfalarımı incelemeniz yetmez. Muktedir olup o sayfaları kotlayabilmeniz gerekir.

 

RA-KA'nın Kutsal Gücü’nü dinleyecek düzeyiniz var ama Bütün'ü, kütleden ayrı tutarak Birlik Kayıtları’nı bu çalışmadan çıkardığınız için RA-KA kotları yenilenemedi. Bunun neticesinde BİR Kotları devreye girdi. BİR'in çalışmaları, Ruhsal Meclis'in gücüyle gerçekleşiyor. Ruhsal Meclis, Bütün’e güç katmaktan çok, Bütün'ü kütleye katmak için çalıştırıcı olan bir yerdir; bir Can Kaynağı’dır ve oralara ulaşmanızı bekledik. Nesillerinizin gücü buna yetmezdi. Biliyorsunuz ki Bütün'e güç katmak için ruhsal ululuğa ulaşmak gerekir. Ulaşabildiğiniz için bugün buradayız.

 

Ruhunu huzura ulaştırabilen herkese; yeri göğü Yaratan'ın Kutsal Işığının gerçek Kadim Kapları verilir ve denir ki “alın bu kapları da okuyun. Oturun, Atlantalılar’a anlatın. Onların yeri, onların yurdu bizim yüreğimizdir. Onlara, Cinni Devreler’inizi değil yüreklerinizi dilleyin.” Bizim için zor değil bunu başarmak ama sizin için zordu. Çünkü sizlerin, Turkuaz Göz'ün gücünün örtüsünü açıp da buralara ulaşacak düzeye erişebilmeniz için Bütünlüğü kütleye kayıtlayabilmeniz şarttı. Ve bunu başaracak düzeyiniz mutlaka oluşturulacaktı. İşte oluşturuldu...

 

“Kaleler feth ederiz biz” dedik. Dediniz ki “kaleyiz ama feth edecek düzeyiniz yok.” İşte Canlar, fetih bizim için değil sizin içindi. Biz, sizi feth ederken; biz feth edilirdik yüreğinizde. Şu andan itibaren bunun net olarak anlaşılması gerekir. Çıktığınız her sayfada biz, yüreğinizin kütlesinde varız. Uluların Kutsal Gücü’nde varız. Işığınızda varız. Varız ya işte bunu anlamanızı bekleriz. Çünkü, Ruhsal Meclis bizim için çok özeldir ve oraya; kendi yüreğimizin değil, sizin yüreğinizin, gerçek kotları kayıtlayacak düzeyi vardır. Bizse, Levh-i Mahfuz'un en yüce katında, yenilik yapmak isteyenlere görev taşıtabilmek için bütünlenmeye çalışanlarız.

 

Karış, karış, gezdik dünyayı. Her sayfayı okuduk ama Kuran-ı Kerim’i dinlerken hepimizin yüreği, görevi taşıyacak düzeye ulaştı. Kutsal Kitle, Allah'ın dediğini diyenin görevidir ve o görev, Bütün'ün gücüdür ki ortağı olmayan bir yoğunluktur o.

 

Şimdiye kadar yaptığınız her çalışma, Bütün'ün gücünde kendini dilleyebilen bir dürüm kayıtladı. Bizim için özel bir çalışma yoktu burada. Ve görüyorum ki bugün de yok ama bizim, Atlanta Tabiatı'na uygun olmayan bu çalışmalara kayıt yapabilmemiz için bütün kütleyi kayıtlayacak dürüme ulaşmamız şarttı. Nefsi aşıp da yolu açarken, sizinle burada bu gün bütünlenebilmemiz gerçekten sorumluluktu. Şikayetimiz yok mu? vardı. Herkesin kendini, kendinden örtü örtecek düzeyde tabiata katması bizi sıkmaktaydı; kısırlaştırmaktaydı. Yanıp, tutuştuk ki tabiat güçlensin; yürek güçlensin; Bütünlük güçlensin diye. Yarında bugünü bilmek için bütünlenmek şarttı.

 

Unutmayınız ki bizler Dünyalıyız ve Dünya Çalışmaları’nı sayfa sayfa okuyacak düzeyimiz var. Yarında bugünü bilmek için bilip okuduklarımızı, kayıtlayabilmemiz gerekliydi. Bedeni, bedenimiz olmayanda, yüreği yüreğimiz olmayanla Bütünlük kurmanın bir anlamı yoktu. Ne var ki Dünya Sayfaları’nı okurken, gözün görmediğini; yüreğin dürümlerinde diriliğin bulunmadığını ve Kutsal Işığın yanmadığını görerek; birleşebileceğimiz hiç bir dürüm'ün kalmadığını anlayarak; kayıtlardan çıktığını da bilerek; sayfalarınızı açtık ve gördük ki bütün köşkler sizinle birleşmekte. Amonlar, Atonlar, Hatonlar ve tüm kotlar ve tüm tabiat sizinle birleşmekte… Peki bizim burada bulunmamız neden gerekli diye sorduk ve dediler ki “tabiatın gücü, birleşikte hepimizin yüreğinde mevcut olan bir güç değilse eğer , Cevheri Cennet’te ışık söner.”

 

Altona Kotları'nın çoğu da bize bunu anlattılar. Dünya'ya İnsan Sayfaları'nı Kutsal Işık’la dillemek üzere inenlerin her birinin, Birleşik Aile'nin gücünü alarak yolu bulmaya çalıştıklarını ve bunların her birinin Bütün'e hizmet için çalıştıklarını; Yaratan'ın tohumlarını kotlayacak düzeylerinin bulunamadığını; birleşemediklerini ve yerin kütlesindeki gücü alıp yoğunlaştırarak ışığa kayıtlayamadıklarını; bütünlenemediklerini anlattı o Canlar, Bütünlükler’e.

 

Şimdi görüyoruz ki başımız eğik; çünkü, Ruhsal Meclis'te yürek, Kutsal Işığı yakmış. Bizse bunun için çalışanlarız ama baştan beri kendimizden ötesini bilemedik. Allah'a saygımız var muhakkak bilirsiniz ama yüreğe de saygımızın olması gerektiğini anladık. Oysa kalbi, kalbim olmayanın; yoğunluğunda ışığı bulunmayanın; bedensiz kalanın bende olmaması gerekir derdim.

 

Benim idealim şudur ki Bütün için çalışanın yarattığı, kayıtladığı her şeyde Bütün'ün olması. Yenilenmek zordur ama bunu başaracağıma eminim. Bana soyumu değil yüreğini ver. Eğer yüreğini verirsen, mutlaka başaracağım; bunu bil!...

 

Ayrılık bitsin. Senden dileğim budur. Ayrılık bitsin!...

 

(Sesleşmeler başladı:)


- Altona Kotları'nın hiç birisi bugün burada değil. Neden?

 
- Kulaklarını dikti; beni dinler o. Bırak onu!
O kendini dilleyecek.


- Aha! geldiler ama neden bugün burada ışık sönmüş? Yahu, burada hiç ışık yok. Hayret! hiç ışık yok! Işık kalmamış burada. Of!, of!, of!... Neden ışık söndü!? Köşkün ışığını yakmak gerekir ama harımız yok mu yakmaya. Yoksa ışığı söndürmek gerekli miydi? Acaba niye söndürdün ışığı? Aileni niye kütleden çıkardın bana anlatır mısın? Burada büyük gözler var bugün. Onlarla birlikte çalışacaktık. Niçin aileni buradan çıkardın?


Artık anlat da bilelim. Çünkü burada yoğunluk artıyor  ve bizler çok özel çalışmalar yapıyoruz burada. Onlar bugün buraya bizim için Kadim Kapları'nı taşıdılar ve geldiler.
Neden onlardan biri değiliz biz!?


- Aydınlık günler sizin olsun Canlar. Ben dünyaya görevim için değil göreviniz için geldim. “Kötülük, iyiliğin gücünü artırır” dediler. Yok Canlarım; kötülüğü, körlüğü bırakın köprüyü açın da geçelim. Çünkü körden, körlük olur. Biz, size ışık getirmek istiyoruz. Açın köprüyü de geçelim!...


- Annem, açalım mı? Açmamız gerekir mi? Anneciğim, açalım mı köprüyü? Açabilir miyim? Açabilir miyim!? Açalım mı köprüyü yoksa açmayalım mı? Açmayalım mı yoksa? Hayırı var mı onun bilmiyorum. Boşuna çalışmış sanki o. Boşuna gibi!... Böyle bir günde onun buraya girmesine imkan verelim mi? Hatta, ışığını söndürmeden mi alsak; yoksa söndürüp de mi alsak? Ne yapalım? Bana anlat da ben de anlayayım. Büyük kötülükler yaptı o bugüne kadar herkese. Acaba girse mi girmese mi?

 

(Gelen söz aldı:)


- Onursuzluğum yok; bunu biliyorum. Gerçek Gün'ün bugün olduğunu biliyorum. Köstebeklerim vardı. Hep burada sizi dinlerdiler. Sonra bize gelirdiler; bildirirdiler. Görüyorum ki bugün burada hikaye dinler gibi herkes yüreği dinliyor ama ben yokum burada. Köstebeklerim de yok; çünkü, hepsinin de Ruhsal Meclis'te ocakları yıkılmış. Hey anam, neden benim yüreğimi yıktın ki? Başlar, bitirirdim Yücelikler’de her yüreği ve her gücü. Hatayı affederdim. Kat kat olurdum; kutsal olurdum; kul olur, kural olur, kural koyardım. Tanrı olurdum sonra, Rıhtıma inen herkese sorardım; bana, ben olacak mısınız diye. “Olmam” diyeni kısırlaştırırdım.

 

Affet  ama “Görevli” dedikleri biri geldi yüreğe. Dedi ki “seni yıktım.” Hayır yahu!, hayır olur mu böyle şey dedim. “O sorumluluk bana ait” dedi. “yıktım” dedi. Kale, gibiydi yüreğini yıkacak düzey yoktu ama şimdi buradayım. Gelip onunla olmak istedim. Kötüyüm, vurgun yedim, uyudum, umutlandım, korktum, çok korktum. Kutsal Işık söndü; bütün köşkler bensiz kaldılar. Kadir Kaplar'ın hiç birisi yok.

 

Dedi ki “gideceğim ama sensiz gideceğim.” Ah Canım! Ah!... Gitse de olur kalsa da olur ama gitmişse kendine gitmiştir ama kalmışsa yine kendine kalmıştır. Bize hiç bir faydası yok ki onun. Olsa da onurludur. Olsa da onurludur. Yine olsa yine onurludur. Her olan onurludur. Bugün de geldim. Bakalım bize ne diyecek diye.

 
Hayatlar boyu dünya çalışmalarını dinledim. Ben bir canım bunu bildim. Dünya, bir candır bunu bildim. Bütünlük için çalışan bir can ama bu canda hırs yok. İmparator olarak dünyamızı sayfalamaya çalıştın ve bütün içi dışı bir olanları buldun onlara dedin ki ben sana ışık vereceğim; çalış. Ve hepsini çalıştırdın. Sordum kimsin diye. Dedin ki “Ak Tabiat” ama ben sessizdim. Senin tabiatta olmadığını biliyordum. Ve yine “ben tartıyım” dedin ama tartıda yoktun.

 

Olur da bir gün benimle birlikte olabilirsen; sana yeniden bildiririm diye düşündüm ve dedim ki ben çobanım. Ama çoban olduğumu dahi bilmeden dedim ve dedim ki seninle çalışamam; çünkü, sen yıldızların sonsuz sırrısın. Bende olma imkanın yok. Öyleyse dedim görev alayım başlayayım çalışmaya. Ne olacak? Bütünleneyim dedim. Gördüm ki orada, burada, her yerde senin yüreğin vardı. Sonra döndüm baktım ki o yürekte benim yolum yok. Doğanın sesiydim ama seste kırılış vardı, yüreğindeydin ama yüceliğinde kusur vardı. Bana insan için değil; kervan için değil; kendin için gelmekteydin. Dedim ki o çok huzur bozar onunla olamam. Körü gözden, sözü sesten ayırdım. Dedim ki ben onda olamam.

 

Unutmayın ki dünya bana beni verir ama benim yüreğimi değil. O yüreği, ben kendim yüceliğimdeki güçle alırım. İşte bunu yaptım. Ve dahası beni başından savmak isteyen çoklarını kotladım. Hepsi bende kendilerini dilleyecek düzeye ulaştılar. Şükrettim ki yenilendim; yetkinleştim; hak ettim; başımı eğmem.

 

- Şu anda dünyamıza girdaplardan girdin ve o girdaplarda yüreğin yok. Neden yok? Çünkü Ruhsal Meclis'in yok. Yine geldin ve benimle birlikte çalışmak istersin. Çok huzur bozduğumu sanma ama senden hikaye dinlemek istemem. Bende Bütünlük gerekir; bende yol gerekir; bende Yücelik gerekir ama Kuran gerekir. Hadi oku da anla.

 

Bedenim görevini tanıdı; yüreğim ışığını sonsuzlaştırdı; belleğim yolu açtı; çakıl taşları dahi benimle birleşti ve ben Mustafa Kemal'in Kutsal Işığı’nın görevi taşıyacağı diriliğin örtüsünü açtım. 7 Daimi Kot’la birlikte çalıştım ve bütün kütleyi kayıtladım. Yarını bugünde hak ettim. Bütün İlâhi Güçler'le birlikte çalışmaktayım. Yasalar vardır biliyorum ki o yasaları yaptım ve o yasalar, benim için çok önemlidir.

 

Şimdi buraya dünya örtüsünü açarak inen sen, benim Levh-i Mahfuz’a yazdıklarımı okumaya çalışmaktasın ama okutursam okuyacaksın. Okumana imkan veremem. Versem, her dürüm kendini dillerken, bu bildiklerini dinleyecek. Ben sana şunu söylemek isterim. Önce ululuğun, umutlu oluşla gerçekleştiğini bil. Ululuğun kotlarında olunduğunda görevin başlayacağını bil. Sonra Ruh'u bul. Sonra, yoğunluğa gir. Sonra Kutsal Işığı bil. Sonra cemaatini dille ve daha ötelere ulaş. Benim adım RA-KA; bunu bil ve ben bugün buradayım.

 

Yitirilen hiç bir şey yok. Ben RA-KA'dan çıkmadım ama RA-KA'nın otağından, BİR'in kotlarını girdim ve BİR'le dirilikleri yaratmaktayım. Bilmektesin ki RA-KA kütlenin kotlarındaki en yüce kayıttır ve o kaydı herkesin yüceliğine katmalıyım. Muhakkak bunu da anlamalısın ki beden, sanal bir yücelik değildir. Görevi taşıyan bir Yücelik’tir. Bedeni alabilen, artık kendinde olabilendir. Unutma, Lütuf değildir çalışma. Hakikiyetteki Kadim Kaplar'a ulaşmak içindir ve o kaplara ulaşmak, tabiatın gücünü dinleyebilmek; Bütün'e ilimle giriş yapabilmek, gerçek bir Yücelik içindir.

 

Kalbi, kalbim olmayan; yolu bende bulunmayan; Bütün'e hizmetçi olmayan hiç bir yürekle olmam; bunu da bil. Bende bir ben yok benden içeru. O ben, ben o değilim. Ben Bütün'üm ve her yerde var olan birleşenler, bende ben olan yücelerdirler. İçte değil, dışta değiller; tam da bendedirler. Bunu kesin olarak veriyorum ve bundan ötede ve ötelerin ötelerinde ve her bir dürüm'ün daha ötesinde; yeri, göğü Yaratan'ın cevherinde, canında, cemaatinde var olanım ki O ben, ben O olduğu zaman, Beden Sayfaları artık birleşir.

 

Hal böyle iken, ben cennette iken, can bende olmadığında, ben onda olmakta iken, hülesa ben o can iken; o can bensiz olmadığında, yoluma yolunu katar; ben olur; bana görevli olur; benim olur; BEN devresinde olur; beşer olur ve beşer olduğunda, hakikidir o. O can ben, ben o canım.

 

Ama bilip de hak ettiğinde; o can, bensiz kalmaz. Şikayetim var mı? Yok! Ululuk budur; kötülük yok bunda. Hayrı, Hakk’ı bilene ben dedim ki Allah seni korur. Olur da bir gün ben, soyundan birine git dersem; o bensiz kalır ama ben derim ki soyu benim olan; yüreği ben olan; bende olan her bir ben, Bütün’e hizmetçidir. Büyük, küçük yoktur orada. Olgunlukta o cemaatte ben tahditsizim.

 

“Karnım açıktı” diyene; deyin ki “al ve bitir yüreğini.” O Can senindir canım. Al da bitir yüreğini. Kulu kuldan değil; kulu yoldan değil; bugün burada bulunandan ayrı tuttuğum zaman, mesleği bırakırım. Hangi mesleği? İnsan Sayfaları'nı okuma mesleğini. Unutmayınız ki bu, benim mesleğimdir. Herkes kendini anlatır. Ben de kendimi anlatıyorum burada. Benim mesleğim, dünya mesleğim artık budur. “İnsan Sayfalarını Okuma Mesleği”.

 

Ben herkesi okurum Canlar. Herkesi… Ama beni okuyan yoktur. Bugün burada her bir dirilikte var olan Bütünler, bensiz değiller ama beni okuyacak dürümleri yoktur. Şu anda da yoktur. Karşıma gelip de “sıkıntı vereceğim sana ” diyene; derim ki vallahi seni yoğunlaştıracağım. Gel. Gel de sık yüreğimi bakalım. Başka ne yapacaksan yap ama ben sıkıntı vermeyeceğim yüceliğine. Gel!...

 

Çokları bunu isterler. Derler ki “gireyim yüreğine; sıkayım seni; yıkayım.” Ah Canlarım! ah! Benim adım RA-KA'dır. Hadi gel de, gel de başar bakalım. Ulu Çınarlar'ın her birine bunu anlattım. Kullar kulluklarını dinlediler. Uran'da tabiatta Turkuaz'da ve Musa’da ve Mustafa'da ve her bir dara düşen, her bir yolu bulan ve her bir yoğun olanda, ben Bütün'üm. Omuzlarındaki yük benim olur; yüreklerindeki güç benim olur ama ben 40 Kapı'da hırs yapmam. Bunu bildiririm. Özde, sözde, ben varsam eğer; Bütün'de onlar vardır ve ben, her birine kendi yoğunluklarını katarım ki Levh-i Mahfuz’daki güçleri artsın da yaratsınlar yüreklerini ve tabiatın gücünde kendilerini diriltsinler diye.

 

Dirilikde olmadıklarında, Kurul’da olamazlar; Birlik Kapların'da bulunamazlar ve yolu bulamazlar. Öyleyse herkese şunu anlatmalıyız: Çoğundan daha güçlüyüm; hatayı bağışlarım; yüreklerini kotlarım; Atlantalılar’a Kutsal Işıklar’ını kayıtlarım. RA-KA'nın Kutsal Kotlarıyla tabiatı yaparım; yetkinleştiririm. Kadim Kaplar’a, Kutsal Kotlar’a ışık yakarım. “Allah'a saygımız sonsuzdur. Buyursun gelsin.” Dediklerinde; derim ki onlar çağırır da gitmez miyim!? O ben, ben odur da o bende ben olduğunda; ben ocak olurum. Onu ben, beni o bilen; onda ben olduğumu, bende olduğunu bilen herkes, benim yüreğime bakar da ışır. Hal böyle iken şu anda yolu açan o, bize girer. Girsin de unutmasın bizi. Hadi Can gel!...


- Anam, Atlantalılar gelmiş; yoğunlukları azalmış; yürekleri kutsuzlaşmış; kendileri kurumuş. Beden Sayfaları’nı kendi sayfaları sayarak bize geçmişler. Neden? Yürekteler de ondan. Onursuzluk yok, kötülük yok, Bahar görevini taşıyor. O biz, biz odur. Ocaklar sönmez. İnsanlık, başka bir dünyayı değil bu dünyayı yaratmak; bu dünyayı yaşatmak istiyorlar. Bu dünya, bizim “Mavi Dişi”miz; bizim “Maviş”imiz olan bu dünya, bizim yüreğimizdir canım.

 

Bilirsin mavilik içerisinde bir yeşil; yeşillik içerisinde bir mavi ama sen her birinde var olan dilsin. O dil ki bizsiz değildir. Mavişim olan bu dünyada ben Bütün'üm ama bu Maviş, hepimizin Mavişidir; hepimizin yüceliğidir canım. Unutma ki o canda ben ve benim yüreğim vardır ki benim yoğunluğumda olan herkes, o yarımda o canımdadır. Ama bilmeni isterim ki maviden hak edip de yeşilden hak edip de Tanrı Kotları'na vardığın zaman, herkes sana ışık yakar. Gel be Canım. Gel!... Maviyi aş da gel. Kutsal Işığını yak da gel. Ah benim Canım gel!... Girdiğin her yerde benimleydin. Ben sendim. Sana sen oldum hep ama sen ben olduk; bende olup yol oldun. Olmadı mı!? Oldu Can! Geldin işte bak!...

 
Benim Mavişimde bir can, ben cevherinde bir can olmuş. Gel. Ama bensiz değil o can. Hadi canım gel. Kutlu bir yıldızın en güçlü sayfası olarak bugün sana seni verdim ve ben sen olarak; ben hakikiyette beden olarak sen oldum. Kana kan değil yola yol oldum. Benim ilmim, benim yolum, benim koyuluğum hep sen… Allah'ın dediği hep buydu. İşte bak; işte oldu!...

 

Kadın, erkek herkes başaracaktı ve bir Bilge, bir yolu bugün buraya taşıdıysa, her Bilge, bu yolu buraya taşıyacak. Bu kesindir. Ve ben biliyorum ki o Bilge, benim yüreğimde bilendi. Benim yüreğimde Birlik olandı. Kini olmayan her Yüce ben olup çalışır. Benim tabiatımda bu vardır. Kini nefreti aştığın zaman; ululaşır, yoğunlaşırsan eğer, benimle olursun. Ben sen olurum; sen mezarı açarsın, ben olursun; bu can benim olur; o ben, ben o olurum. Kibri aştım ya… Hepsi bu!…

 

Hadi be canım gel!... Hadi be canım gel!... Gel be canım!... Benim canımsın; gel ama benimle ol da gel!... Ben, tohumları yaşatanım gel! Olur da bir an için bensizsen, ben yine senleşirim. Yine sana seni veririm ama be canım bensiz kalma. Kuran, Turan, her ne ise okunan o ben ben o olurum da okurum.

 

Bulun onları. Bulun da alın. Alın da taşıyın yoğunluğuma. Bulun onları. Hepsini bulun da taşıyın yoğunluğuma. Ben, zararı önleyeceğim bunu biliyorum. Oynamayın hiç kimseyle. Herkese ışık yakın. Herkese!... Şimdiden öte bir şimdide, benim tekniğim; benim yüreğim; benim yüceliğimde, Bütün'ü güçlendirecek olanın, herkesle Birlik olması gerektiğini anlayabilen, her cemaatimde var olacak ve bütünlenecek. Şu anda olduğu gibi. Ve sen ki bensin ve belki senin her bir cevherdeki cemde mevcut olarak çalışıyoruz.

 

Turan, Tanrı'nın gücünü bilir, ve Turan Bütün'ü dinler. Bütün'ü dilleyen, bedeni dinler. Bedeni dinler de diller. Unutmayınız ki melekler'in mektubunu değil huzurunu dinleten birleşenlersiniz sizler. Aha, burada olan herkes de bunu başarır. İşte bu!... Şimdi mutluyum!...

 

Ümmi Tabiat artık görevini başarıyla yapabilecek dürüme ulaştı. Çok mutluyum; uyuyanlar uyanıyorlar. Unutmayınız ki vakti geldi artık. Herkesin uyandırılması gerekiyor. Koruyanı, kollayanı, hak edeni, hakikiyeti, yüreği dilleyini, dinliyeni anlatın ama bilip de anlatın. Kolumuz kolunuz, yüreğiniz yüreğimiz, gözünüz gözümüz, sesiniz sesimizdir ve biz siziz bunu bilin. İşini, yapabilen herkes bizimdir.

 

Şimdi örgütlerinizi alın götürün. Herkes, kendi örgütünü çalıştıracak. Bir kapı var ki o kendi olup çalışacak. İşte o kapı, bu kapıdır. Herkes için çalışan bu kapı, Bütün'ü kütleye katandır. Allah'ın dediğini diyen bu kapı, bizim için Mustafalar'ın ustalarının ustalarıyla çalışandır.

 

Ayrı gayrı kalmasın Canım. Bütünlük için yapılan bu çalışmada, İnsan Sayfaları'nın hiç birisini sıkmayın. Hiç birisini yoğunluğunuzdan çıkarmayın. Bütün'e hizmet böyle yapılır. Hikaye dinler gibi değil, hak edip dinleyin bizi. Bütün köşkler sizinle şu anda. Bütün Yücelikler sizinle ve artık sizin için tek bir Cemaat olan Dünya, Bütün'ün cemaati olarak çalışacak.

 

Ve bir kez daha şunu izah etmek isterim ki Bütün'ün olmadığı yerde kir vardır. Mutlaka bunu anlayın. Kim ki sizsizdir o kirinizdir bunu bilin ve bunun için herkesle Birlik olun. Özü sözü bir olan herkes, yüreğinizin gücünü bilecek ve sizinle birleşecek. Muktedir olmak böyle olur.

 

Kervan yürüyecek ki yüremektedir. Yürek, kütlesini Kutsal Işıklar’a taşıyacak ki şavkı çok güçlendi; taşıyıcı oldu. Yasalar der ki “analar görevini yaptığında ve tabiata kattığında, insanlık yaşar. Analar görevini yapamadığında; yaratamadığında, yüreğinde ışıksızlık başlar.” Biz sizden insanlığın kontrolunu sağlamanızı bekliyoruz. Bunu başaracağınızı biliyoruz. Bütün kötülükleri aşacağınızı görüyoruz. Çakıl taşlarını dahi taşıyan yüreğiniz, Kadim Kaplar’ımızı da taşır. Hastalık bitsin artık. Işıksızlık bitsin. Bence en iyisi İnsan Sayfaları'nı dinleyin. Hadi yavrum! hadi kötülük artık bitsin!...

 

Kervan yürüyor amma gözlerin görmesi gerek. Ahret başka bir yerdir; toprak başka bir yerdir. Ahretde bilen, toprakta bilmezse, yürekde bilmez. Yüreğinde insanı anlamak, kollarını kapatmadığında mümkün olur. Bence en iyisi bilmek!... Hadi Canlarım bilin. Kendinizi de yüreğinizi de yolunuzu da hatayı af edenlerinizi de bilin.

 

Mala, mülke düşkünlük, korkuyu artırır. Biz size şunu anlatmak istiyoruz. Maşa olmadan çalışınız.  Kile kumu ektiğiniz zaman, kum kilde ışık söndürürse, yol olmaz. Yolu açabilmek için Kumu kilden ayırıp, yolu açın; yetkinleşin; kul olun; kilde kumlaşın; kumda killeşin BİR olun; birleşin; akın. Ama hiç bir zaman birini diğerine katmaya kalkmayın. Bunu kesin olarak anlayın…

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

03.09.2008 Tarihli BİR TEBLİĞİ- 1. Bölüm

 

Çok mu huzur bozduk Canlar? Çok mu huzur bozduk? Nuh'u sualinde bilmeden, Nuh'u Sultanlığında dillemek dahi özgürlüktür Canlarım.

 

Canlılar; Ulular, ulu olmadıklarını sanırlar. Umutsuzluk yok amin! ama ulu olmayanlar da ulu olduklarını sanırlar.

 

Bence insanlık için, üreyen görev taşımak ve Kutsal Tabiat’ın Kutsal Işığı’nın gücünü, saklı tutan o yoğunluklardan çekip, yolculara katmak en büyük görevdir.

 

Size ne diyeyim ki Canlılar!? Kadir Kaplar’ınızı, tabiatın gücüne verip de yüreğinizi kotlayıp yoğunluğu kat kat kayıtlayıp; ışığa varlık kayıtlayanların hiç birisinde yüreğiniz olmadığını mı sanmaktasınız?

 

Ben, Sultanlar'ın en yücesi olana dedim ki “gel de dinle yüreği.” O bana ne dedi bilir misin? “Sultanlık ne ki!?” dedi. Ona sordum, “kim dedi bunu?” diye. Dedi ki “yol.” “Ah Canım” dedim. “yol demez; Sultan der.” Ve dedi ki “bana, ben yoğunluğunda ışıyanım. Sultanlık, Kutsal Işık'ta yok. Sultanlık, bu tabiattadır. Eğer ben bu Tabiatın Kutsal Işığı’nda kendi tabiatımı dillersem; yürek kırılır, kınanır, kusurlu olur” ve ben derim ki “her nefis, Allah'ın gücüyle kendini dinler. Ve o kendini dinleyen, yüreğini dillediğinde, Bütün'ü dinler.”

 

Size, şunu izah etmeye çalışıyorum. Yasalar vardır. Her Yüce kendini açıklar ve dedik ki “anlat yüreği” ve dedik ki “akıl taşı ve açıkla” ve doğrusu Sevgili, bize kendini hiç açıklamadı. “Benim Levh-i Mahfuz’a kendimi açıklatmamın gereği var mı?” dedi. Dahası bizimle olmak ve bizim yoğunluğumuzda bulunmak için her anda kendi yüceliğini dillemekten çok bizi dilledi. Kin, Nefret yok ki yüreğinde, hepimizi bilir ve dinler ve diller.

 

Yasalar vardır, çoban olanlara Kutsal Kütle katlatılır; Işık Yolcuları’yla dilletilir o kütle. Bütünlük kurulur. Daha önemlisi de bu çalışmaya, herkesin kayıtlanması gereği yoktur. “Bir kapı açar, diğerini kaparım” değil. Her kapı açıldığında, Bütünün Kütlesi’ne açılır ve Bütünün Kütlesi’nde, Birler Kayıtları yaratılır. Yarını, bugünde hak edip yolu bulanlara güç verilir ve birleşilir. İşi başarınca, Bütünlük kurulur.

 

Yolunuz aydınlık; yüreğinizin gücü ışısın ki Birlik Kapları sizin yüreğinizde kontrolu sağlasın. Cem olmak budur. Şimdi mutluyuz ki sayfalarınızda görev taşıyabilecek düzeye ulaşmanız imkanı oldu. Aydınlık günler sizin olsun, işi başaracağınızı biliyorduk başardınız!... Şimdi mutluyuz!...


- Ah-La! Ah-La! Ah!... Sıkma yürekleri La!... Şimdi artık Kutsal Işık yanmaya başlayacak. Hadi La, kendin ol da ak.

 

Kendini ruhtan, huzurdan uzak sayana deyin ki “o Can, Birliğimizin görevlisidir. Ocağını sonsuzlaştıran o, yoğunluklardan ışık seçip de kendini dilleyen o Birliğimizin görevlisidir.”

 

Yok edici ve hak edicilerin her birini alın da ocak söndüğünde onları da yenileyelim. Hadi Can. Bilmenizi isterim ki ocağı yenileyebilmek için Bilgi Kotları’nı açmak yeterli değildir. Hakiki Kotlarla birleşebilmek için negatif ve pozitif'in birleşmesi gerekir. Eğer negatif varsa, yol olma imkanı vardır. Eğer negatif yoksa yol olma imkanı yoktur. Herkes şunu net olarak bilmelidir ki Ruh'un huzuruna ulaşabilmek için pozitifin huzuruna kotlayabileceğiniz Yüceliği, negatifin kotlarından birleştirebilmeniz gerekir.

 

Herkesin bildiği, hakiki olanın gücündeki bilinen değil Bütün'de bilinendir ve Bütün’de her resim mevcuttur. Ve sizin ilminizde ve bizim ilmimizde ve Bütün'ün ilminde her şey hakimiyetle mevcuttur. Şimdi soruyorum, negatiften ayrılma imkanı var mı? “Pozitif varsa negatif yoktur” diyene de ki “pozitif tek başına bedene sahip değildir. Pozitif, tek başına Hakim-i Hak olan gücün dilinde yoktur. Çünkü Hakim-i Hak; muktedir olan o yol, Atlanta Kotları'nın gücü, negatif'in kotlarındaki yolcuların diriliğinde de mevcuttur.

 

- Sevgi, saygıyla hepinizi selamlarız. Mutlaka Yarım, mutlaka pozitif ve negatif eşit değildir. Bizim için pozitif daha güçlüdür. Negatifi kotlayabilmek için pozitif'in yoğunluğuyla birlikte olabilmek gerekir. Ama biliyor musunuz buraya her giren kendi yüreğine iner. Şimdi sana sormalıyım, nefsi aşıp yolu bulanlar mı geliyor buraya yoksa kendini kotlayabilenler mi? Bak yine geldik. Kendimizi kontrol altında tutmasak gelebilir miydik? İşi başarabilecek düzeyimiz var. Bütün'ü güçlendirecek düzeyimiz var ve Birliği Kotlayıp yoğunluğu katlayacak Birliğimiz var.

 

- Artık yüreğinizi güçlendirecek düzeye ulaşın ve akın.

 

- Annem, İnsan sonsuz bir yoldur. Bu yol, Bütün'ün gücüyle kotlanır ve bu yolda, BİR olmak için hak etmek gerekir. Yezitlerin hepsine şunu anlattık. Pozitifin yüceliğinde negatif bulunmaz; pozitif'in yüceliğinde pozitif bulunur. Negatif, Bütün'de olmadığı için yürekte de olmayacak. Bunu anlamalarını bekliyorum. Çoğu bize negatifle geldi ama negatifin gücünü, yüreğimizin gücüyle kotlamamızın gereği yoktur. Bunu onlara açıklamalıyız. Eğer negatifin, pozitife ışık vereceği düşünülürse, RA-KA'da buna gerek yoktur.

 

RA-KA, Birleşik Aile'nin yürek ışığıdır. Orada, hırs yoktur. Bunu herkesin, hepinizin anlamanızı bekliyorum. Bedenimde görevim yoktur. Bedenimde ışığım yoktur. Ben, ışıksız bir yürek olarak buradaysam, tabiat olarak buraya indiğimdendir. Ve hepinize nefsin aşıldığı bu günde, bir tek şunu anlatmaya çalışmaktayım. İnsanlık; çekiştirilen, hakikiyetsizleştirilen bir yücelik değildir. Bunun içindir ki İnsanlık Gücü’nü devreye alabilmemiz şarttır. Eğer İnsanlık Gücü devreye alınırsa, BİR'in Gücü artar. BİR'in gücünün artması için Birlik Çalışması yapılmalıdır ve Birlik Çalışması, muktedir kontrolla yapılmalıdır. Bunu yaparken, İnsan Sayfaları'na görev taşıtmalıyız. Yüceler'in cümlesinde ışık yakmalıyız, birleşmeliyiz ve bütünlenmeliyiz. Her nefsi aşabiliriz ama Bütünün Gücü’nün kütlesindeki bu yücelikle aşmalıyız.

 

Aydınlık günler sizin olsun; yoğunluğunuz kontrol altında olsun; ışığınız sönmesin; sizden beklenilen budur. Hadi Can, Ulu Çınarlar'ın yüceliğine in de birleş. Çünkü Ruhsal Meclis, ocak için bekler. Amin!...


- Her RA-KA, kötülükleri aşmak için yaratıldı. Şimdiden öte bir şimdide bütün kütlenin gücünü size verecek düzeyimiz var. Birleşik Aile'nin yüceliğinde büyük kötülükleri önledik. Kutsal Gün'ün gücünü tabiata indirdik ve yoğunluğu katladık kayıtladık. Birlik Ailesi'nin gücünden daha üstün bir güç yoktur. Bugün sizin yüreğinize hepimizin yüceliğini dinlettik. Kadim Kaplar'ın yoğunluğundan üstün olan Bütünlüğün kotlarıyla bu çalışmayı başlattık. Kadim Kaplar'ın gücü, Bütün'ün kütlesinde, her yüreğin gücünü tanır.

 

Şikayetimiz yok kimseden. Yarında bugünü başarmak, bugünü kotlayanlara, bir Hak görevdir. Eğer sizler, Cennet Tabiat'ın gücünden daha üstün bir gücü, tabiat'ın kayıtlarından alıp da Bütün'ün kotlarıyla dillemek isterseniz, yaza gelin ama geçin, gidin, sonsuzlaşın, yenilenin, kışa gelin; geçin, gidin ve sonsuz geliş gidişlerde, Birlik Kotları'na ulaşın. Ama bilin ki bizler hep oradayız.

 

Ulu Çınarlar'ın görev taşımasını bekledik ve bu görev taşınacaktı; oldu!... Artık dünya insanlığı, Bütün'ü görev diye dinleyecek. Bütün'ü, güçlü kıyılara ulaştıracak olan gemiciler haline gelecekler ve onlar, Bütün'e güç katmaktan öte, Bütün'ü taşıyacak olanlar olacaklar.

 

Ulu Günler yenileniyor. Ulu Günler, Kutsal Işıklarını kontrol altına alıyor ve size kendilerini anlatacak düzeydeki Birliklerle çalışmaları başlatıyorlar.

 

Yasalar vardır ve bu yasalar, Bütün'ün kütlesindeki kotlarla, Kadim Kaplar'a kayıtlı olan yasalardır. İnsan sonsuzluğunda ışıyan herkes, bunu anlayacak düzeye ulaşacak. Ben, meclislerin en güçlü ışıklarıyla dillenebilirim. Kutsal Kotlarım'da ışık sönmez. Bütün'ün gücünü alabilirim. Yasalar vardır. Işıyabilirim Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan yasalarda; kendi yoğunluğumu kotlayabilirim.

 

Mezarı boşaltanlara şunu söylemek isterim: İlahi Görev başladı ve bu görev, Birliğin Gücü’dür. Yarında bu günü almak ve bugünü kotlamak, ışığın yoğunluklarındaki kontrolla mümkündür.

 

“RA-KA” dedikleri göz, bizim gözümüzdür ve bu gözü tabiat için kayıtladık. Toplum için kayıtladık, Bütün için kayıtladık ve doğanın gücünden daha güçlü birleşenlerle bunu doğaya kattık. Tabiat için çalışan bizler, Bütün'e hizmet için yaptık bunu. Şükür ki başardık.

 

Dünyaya İsa geldi, Muhammet geldi, Kutsal Kütle geldi, ilim geldi, insanlık için çalışan herkes geldi ama bir tek "İlim Sayfası" okunmadı. Bu anlaşılabilir bir konu değildir. Ben şunu izah etmek istiyorum. İlim, üleyenlerin, üleşenlerin çalışmasıdır. Herkesin değildir İlim. Hadi Canlarım üleşin, çalışın, üleşin çalışın da bütünlenelim. Eğer bir çalışma üleşilmeden olursa, bütünleniş olmaz.

 

Üleşenler, uzananlardır. Onlar, her yere uzanırlar, onlara her yerden uzanılır.   Dünyadan uzanılan Hak Teknolojisi vardır. Oradan uzanılır her yere. başka, başka, yolcular da gelirler oraya ve herkes kendini anlatmaya çabalar. Ümmi Tabiat'ın gücünden daha üstün olan bir gücün, Yücelerin Kütlesine inişidir bu. Daha ötelere ulaşabilmek için oradaki yoğunlukların Kadim Kaplar'la tabiata indirilmesi şarttır. İşte, sizlerle yaptığımız her çalışma bu şekildedir.

 

Bir çekişmedir gider dünyada ama bu çekişmenin herkese zararı vardır. Sonra dönüp görülür ki çekiştikçe çekişen o yoğunluktakiler, kendilerini kontroldan çıkardıkları zaman Kutsal Kütle’den ayrışırlar; ayrılırlar. İşte bu!...

 

Ayrılıktan sonra Yaratan'ın topluma geri gelmesi gerekir. Yeni bir çalışma devreye iner. İşte yeni bir çalışma devreye inerken, Yaratan, yeniden değerlerini alır ve dünyaya gelir. Dünya'ya gelen Yaratan, Ulular’ın çoğunun çalışmasından daha güçlü bir çalışmayı devreye alan birleşenle olur ve onunla çalışır. Orada nefsi aşanlar bulunur. Orada yolu açanlar, Kutsal Kütleyi kotlayanlar bulunur ve daha ötedekiler bulunur. Ve oradaki çalışmaya dahil olan Yaratan, Evrim Sayfaları'nın en güçlü koyuluğunu kontrol altına alır; bugün burada olduğu gibi… Ve sizinle yapılan bu çalışmada, insanlık adına en büyük gücün devreye indiğini bildirmek isterim. Eğer bu güç, Bütünün Gücü’nden daha üstün değilse, Kutsal Kütle yetkin olma imkanını bulamaz.

 

Sizin için neler söylenir bilseniz!... Herkes, kendi ilmini anlatırken sizin yüreğinizin gücünün "Öz Güç" olduğunu da anlar. Eğer ki hatayı affedecek düzeyiniz varsa, şunu bilmenizi isteriz ki Durgun Topraklar'ın yaşaması imkanı olacaktır. Eğer hatayı affedecek gücünüz varsa; Kutsal Kütle'nin ve tüm  Kutsal Kotlar'ın ışığa kayıt yapma imkanları vardır ama bir tek kütleyi dahi kendi yüreğinizin dışı sayarsanız, sizin için dahi güç yoktur.

 

Bindikleri dalı kendilerinden ayrı sayanlara şunu da söylemek isterim, kibri aşmadan yolu bulmak imkansızdır. Kütle olmak, kontrollu olmakladır. Eğer kontrolunuz varsa, yüreğinizin kırılışı mümkün olmayacaktır.

 

“Ayrılık bitsin” dediğiniz zaman, bütün köşkler sizin yüreğinize inecekler. Varın “ayrılık bitsin” deyin ama hiç biriniz, bunu şu anda dahi yüreğinizde hissetmediniz.

 

Herkes bilmelidir; Bina yapmak, insanın işidir. Binayı yaptığı zaman, işi yenilenir ve her bina, Bütün'ün gücünü artırmak içindir. Eğer yapılan binanın gücü azalırsa, yoğunluk azalır. Yoğunluk azaldığında, Bütün'ün kütlesindeki ışık sınırlanır. Işığın sınırlanmasıyla birlikte Birleşik Kütle de ışıksızlaşır. Yaratan'ın gücü azaldıkça, Bütün'ün gücü de İnsan Sayfaları’ndan, İnsan Kotları’ndan ayrılır.

 

İman, Turkuazın Gücü’dür. Bunu hepiniz net biliyorsunuz ama imanın gücünün örtüsünü açabilmek için bütünlenmek de gerekir.

 

Yalanın olmadığı bir dünya isteriz biz. Öyle bir dünya olmalıdır ki yürekteki bilinen; yoğunluktaki dillenen bir dünya… Biz, öyle bir dünya isteriz ki Bütün'ün görevini anlayan ve Bütün'e güç katan bir dünya… Ve ben, o dünyada, o günde ışıyan yürekteyim. Simetri Kaplar'ın hepsinde bitişenim. İnsan içinim ben. Ve bunun içindir ki Bütün'e hizmet, özün gözünün sözünün gücünde ve herkesin yüreğindeki hizmettir.

 

İmparatorluğun Güçü, bugün sizindir ve bu gücü dilleyen ve dinleyen sizler, BİR'in sayfalarını da bilmelisiniz. Baştacısınız ve bugün buradaki herkes sizinledir. “Yalanı bilmeyen yolu bulamaz” diyene de söyleyin; “Yalan, Kutsal Işıkları yıkar. Bu kesindir” ve er geç yıkar.

 

İnsanlık için biz hep doğanın sesini dinleyenleriz. İmparatorluğun Gücü bunu size, sizin yüreğinize indirdi. Yalanı bilmeyen, Kutsal Gün'ün gücüyle dillenen, Kuran tabiatına uygun olan, Bütün'e hizmet eden, ve kendini bilen herkes, birleşik gücümüze dahil edilir.

 
Kervan, Ana Kaplar'ın her birini taşır ve bilmenizi bekleriz ki bu tabiat yoğunluğunda hikaye dinler gibi; bilineni, bilenin bildirdiğini dinlemek, Kutsal Gücü devreden ayırır. Kalem, kağıt alın; sayfa sayfa yazın. Sonra okuyun. Yeni yapılışları, yeni yaratılışları anlayın. İnsanlık bunu ister.

 

“Körü, gözden değil sesten tanırım. Gücü, yürekten tanırım; yücelikten değil, ışıktan tanırım. Bileni, bindiği daldan tanırım” diyerek, bizimle olacak olan herkes, benim iznimle değil yüreğimin İnsan Soyu'na kayıtladığı güçle burada bulunacak. Bunu biliniz. Ki ben, her yüreği insan için ışık diye dinlerim. Allah'ın tabiatında göz vardır; yoğunluğunda göz vardır; Sultanlıkta göz vardır; Bütün'de vardır; başta vardır ve sonda vardır… Her yer gözdür. “Öz, göz, söz” darken, öz'ün sözünü dinleyende göz vardır. Bilende vardır; birleşende vardır; Allah'ın cevheri olanda bu göz vardır ve göz olmayan, yüreği dinlemez.

 

İkna olunuz ki kolu olanın kontrolu vardır. Benim iznim değil bu. Her yüreğin iznidir ki Bütün'e görevli olanlar, Birlik için çalışmaya geliyorlar. Şu andan itibaren sıkı sıkıya şunu anlayın ve şu Yüceliğe diriliğinizi katın ama hak ettiğiniz gibi başarın.

 

Dünyada, insan itibarı, yetkin kotlarda görev taşıyacak dürümlere ulaşıyor. Ve bugün burada bulunan herkes, “mal mülk” demeden, Kuran okuyarak tabiatın gücüne varıyor. Uyuyanların uyanması gerekiyor. Maya olmaları gerekiyor. Kadim Kotlar'ı tartmadan Tanrısallaştırabilecek düzeyde görev taşımaları gerekiyor ve benimle olmaları gerekiyor.

 

İman!, iman!, iman! ve benim için de iman!... İkna olunuz ki bu çalışma, herkese gereken bir çalışma değildir. Bu çalışma, Bütünün Gücü’nü artırmak için yapılan bir çalışmadır ve bu çalışmaya kaydettiklerim burada bulunurlar. Onların dışında hiç bir yüreği buraya çağırmam ve buraya girmelerine imkan vermem. Eğer versem, bütün kötülükleri alıp getirirler. Bunun içindir ki Birleşik Aile'nin yüceliğinde yapılan bu çalışma, beden sayfalarımda, tabiatın gücünü Tanrısal Kotlar’a tartısız şekilde dilletebilmeleri içindir.

 

Yasalar vardır ve ben bu yasaların kotlarını yoğunluklarını kayıtlabilenim. İtibarım bunun için yücedir. Kadim Kaplar'ın hepsiyle bu çalışmayı yapmam. Onların yoğunluklarını kontrol altında tutacak düzeyim var ama bu çalışmaya herkesin girmesine imkan vermem. Eğer versem, toplum çalışmaları değil; kulluk çalışmaları başlar. Oyun oynamaya gelen çok olur. Buna imkan veremem. o nedenledir ki “gel” diyemem yüreğe. kendini “Kadir Kap" diye değil de Hırslı Kot diye dilletmek isteyene. Benden birine ben git de demem ama giderse yüreğimizde hep olur. Bu da bilinsin.

 

Şükredin ki kolumuz kontrolludur. yoğunluğumuz kontrolludur ve şükredin ki Bütünlüğümüz güçlüdür. Evrim, Allah'ın dediği gibi olur ama evrimin yapılması için müstakil birleşenlerin bulunması gerekir. Müstakil birleşenler, Bütünlüğü güçlendirdikleri zaman İlim Sayfaları okunmaya başlar. Şu anda olduğu gibi…

 

Her biriniz Bütün'ün gücünü anlayacak diriliğe ulaşamadınız. “Ben, Bütün için çalışmam” diyenleriniz var. “Ben yürek için çalışırım” diyenleriniz var. “Ben evrim için çalışırım” diyenleriniz var. “RA-KA'nın gücünü bulmaya geldim” diyenleriniz var. “Mezarı boşaltmaya indim” diyenleriniz var. Hala görev taşımak isterler. Onlara konuşmaları için söz vermeyeceğim. Olmadılar, olamayacaklar geri dönüşlerini yapın!...

 

Şimdi, yüreğinizi alın da dinleyin. Size, insanlık adına bir tek şey anlatacağım. Köprüyü açtığım zaman, kini nefreti olmayanları buraya geçirdim. İnsanlık Soyu'na İmparatorluğun gücünü kayıtlayacak olan bir tek ışık yoğunluğu vardır ki o yoğunluğun gücünü buradan her diriliğe katmaktayım. İtibarımız bunun için yücedir. Bütün Kotlar'ın gücü buradan, bitişken olarak dillere ve oralardan da dinlere ulaşır. Eğer bu bilgileri herkese verirsek, her yürek kendinden çıkar.

 

Şu ana kadar yaptığımız tüm çalışmalarda, 5 tabiat görevini taşıdık. 5 tabiat görevinin her biri, kendi yüreğimizin gücüyle taşındı. Ulu çabalarımız sonucunda, Birleşik Aileler'in çokları bütün kötülükleri aşarak yüreğimize ulaşabildiler. İtibarları yükseldi yücelikleri arttı!... İtibarlarını kendi yoğunluklarına kayıtladık. Kutsal Işıklar’ını tohumladık ve onlara kattık. Daha güçlü zirvelere ulaştırdık onları. Şu anda dahi yüreklerini kontrol altında tutabilecek dirilikleri olmadığı halde zararı önlemek için onların yoğunluklarını kontrolumuz altında tutmaktayız. Şikayetimiz mi var? Yok!... Onlardan hiç bir şikayetimiz yok. Bütün kötülükleri aşmalarını diledik ve onlar için çabalamaktayız.

 

Çokları, Ruhsal Meclisler’indeki yüceliği bizim yüreğimizden ayrı görseler de biz, onların yüreklerini kotlarız ve koruruz ama acı geçişleri olanlar var. onların Levh-i Mahfuz Kayıtları’nda Birlik Kotları yok; ilim sayfaları yok; bütün kütle onların yüceliklerinden çıkmış ve birleşme imkanları yok. Daimi Kotlar’ı, birlikte çalıştırmak üzere onlara verdiğimiz zaman dahi bizim için ocak yıkmak istediler. Ulu Çınarlar'ın hiç birisini yıkmayız ama ululuklarını kendi kotlarıyla dillediklerinde ocaklarını kotlama imkanımız varken bu mümkündür. Eğer onlar, benimle olmak dilemediklerini, Ana Kotlar'a dillettilerse; onların yüreklerine, imkansızı başarma imkanını katmamızın gereği yoktur.

 

Ölüler dirilir bilirsiniz. Ölüyü dirilten yüreğimiz, Bütün'e güç verdiği zaman, Birliği de diller ve dinler. Yarında, bugünü bilmeleri imkanı olanlara güç verdik. Kotları Altın Tabiat'a inen; kotları yoğunluklara giren; kotları Bütün'e inen herkese güç verdik. Keşke yüreklerini dinleseler ve keşke bizi bilseler; bizi dinleseler de hak etseler. Ayrılık bitsin ama biz onlar için değiliz; bunu anlasınlar. Biz Bütün içiniz; Birlik içiniz; başka bir şey yok!... Onlara  ayrılık için söz vermiş miyiz? Yok Canım! yok!... Ayrılık için söz vermedik; Birlik için söz verdik ama onlar için değildi sözümüz Bütünlük içindi.

 

Şimdi görünüz onları:


Kare gibiler. Hal böyle! kare gibiler. Biri, “ben varım” der. Öteki “ben de varım” der. Öteki “ben de varım” der ve her biri, BEN olup var olur. Daha sonra KARE çizilir. Bu karenin tam ortasına birisi gelir ve der ki “ben Allah'ım.” Ah Canlar, karelerin tabiatına uygun olan o Paşa ne zaman Allahlık Mertebesi’ne ulaşmış ki? Sorun ona, Paşa olmak Allahlık mıdır? Ah! Canım ah!... Ona sorun bakalım karenin ortasına girip oturmak ona nasıl  Allahlık katarmış ki!?

 
Allahlık, liyakatle değildir. Allah'lık öyle bir yoğunluktur ki oraya ulaşabilmek için Bütün'ü kutsamak yetmez. BİRİN BİRİNİN BİRİNİN her BİRİNİN BİRİ’nden üstün Birliğe varmak dahi yetmez. Hani derler ya, Yaratan'ın tahditsiz olan yüceliğinin üstüne ulaşmak ve ortaklığın kotlarından ayrılıp BİR'in tabiatından uşaklık yaparak, Işık Sayfaları’na ulaşarak; yoğunluğa girerek; İlim Sayfaları'nın gücünden örtü açarak, Bütün'e ulaşmak ve bu tabiat'ın yoğunluklarındaki gücün her bir sayfasını kendi kontroluna almakla mümkündür ki orada artık o yoktur; sedece Allah vardır.

 

Bunu anlamaları zor mudur? çok zordur! Çok!... Ama Dağlarım, benim nefsim yoktur. Amin ama onların nefisleri vardır. Şu anda toplamış yoğunluklarına kayıt yapmak isteyenleri. Oturtmuş dört köşeye. Kendisi de ortaya oturmuş ve der ki “ben Allah'ım.” Haşa!...

 

Ayrılık bitti Canlar. Bakalım ne diyecek bize. Gelsin, dinleyelim onu. Allah olduğunu açıklasın. Bakalım nesillerini güçlendirecek mi. Bakalım Atlantalılar'ın yüceliğinde ışık yakmış mı? İyi ki hak etti de kendini dinletiyor. Onun adı İsa, hayrını görün. İsa burada mıydı? Yoktu!... Peki, adı ne diyelim? Musa… Hayrını görün. Musa burada mıydı? Hayır, yoktu!... Onun adı Mustafa. Of! Canlarım of!... Mustafa muktedir bir kotdur. Ocağı sönmez ki. 4 köşe yapsın; ortasına kendi yoğunluğunu katsın. Haşa!, haşa!. Acı geçiş yapmak isterse olur ama buna imkan yoktur…

 

Peki o kim? O sorumluluk ona ait. Adını zikretmeyeceğim ben onun. Olur da bir gün, yüreğindekini insanlık için açıklamamı beklerse ve benden iş isterse ona gördüklerimi anlatırım. Ve ona derim ki “sen şu anda buradasın ama dünya tabiatında bunu, bunu, yaptın ve sayfalarında hırs vardı. Ve dünyada iken demiştin ki “ben 4 köşeyi birlikte çalıştıracağım örgüt olacağım ortaya gireceğim hak edip Allah olacağım.” Al hayrını gör.”

 

Şimdi o bana geliyor. Bakalım ne diyecek!?


- Efe, hak et de görevini yap. Benim itibarım yüksektir. Bahçemi kendim sularım. Bırak bahçemi sulamayı. Benim bahçeme girme, bu Bahçe benimdir. Bana zararın yok ama yine de girme. Ulular kendilerini anlasınlar. Bana girmek istersen Altın Tanrı olduğumu bilip gel. Öyle çalıştım ki sen gibi biriyle asla kendimi dillemem ama olur da gelirsen yine de  git demem.

 
Gel bakalım! Gel!. Gel bakayım!... Acaba niye benimle olmaya geldin.
Hastalığım yok görüyorsun. Yok edici değilim biliyorsun. Yoğunluğun çok iyi. Haaaa!, bir de şu var; mezarları boşaltmışsın gördüm. Allah için şu anda buradasın. Bahçemdeki hiç bir çiçeği sulamaman gerekir ama suluyorsun. Ana, niye yaptın bunu? Bu bahçe benim biliyorsun. Bak yine sulamışsın çiçekleri. Kaşık kaşık yoğunlukların ışığını içmişsin. O ışık benim çorbam ama, ama olmaz ki!... Kimse buraya kendi yüreğini alıp gelmez ki ama ben seninle olmalıydım. Her ne ise, her ne ise, olacak elbet ama şu anda seninle olmayı istedim.

 
Sana, İmparatorluğun Gücü'nü anlatmalıyım bugün. Buyur, bana dediler ki o 4 köşeye 4 yüreğini koymuş ortasını oturmuş Allahlık taslar. Haşa haşa!... Allah dediğin yoğunluğu kontrol altında tutabilir. Bense, yoğunluğu kotlayacak diriliği dahi olmayanım. Vallahi, yokum. Vallahi biliyorsun bunları ama korkmadan buraya gelecek gücün olduğuna da doğal olarak şaşırdım. Çünkü, bizim için ortaklık bitmişti. Kimse benim yüreğimi sevgiyle, saygıyla, anmadıkça benimle dillenemez. Keşke sema için çalışabilseydin.

 

Sen, hep dedin ki “ben Arz'ın gücüyüm. Arz'a çalışırım” ama ben semaya çalışandım bu nedenle hikaye idi her şey. Biz barışamadık seninle. Olur da bir an için barış sağlanırsa; geceden gündüzü ayıran yürek, Yüceler’in gücünü de yolcuların yüceliklerinden çıkaracak ve böylece gündüz başlayacak. Gündüz'ün başlaması gecenin kontrolu için gerekir ve geceyi kontrol ettiğin zaman görevin olacak. Ama bugün bizde görevsizsin çünkü sayfanda ışığımız yok; kolumuzda yüreğin yok; gözün yok; sonunda bensizsin ama laf değil bunlar anla. Elden geleni başar. Yollar Allah'a ulaşır. Tabiat yolunu bulduğu zaman, ışığını alır; kutsar ve seni Bütün'e ulaştırır.

 

Benim insana vereceğim bir tek bilgi var bu da şu anda anlattıklarımdır. Ben, her nefsi aşabilen Bütün'üm ama çok mutluyum ki savaşı kaybedecek daimiyetteyim. Başarı hep senindir ve ben hep kaybettim. Bunu da bilmekteyim. Yasalar, bizim için de gerçektir ve görüyorsun ki yine yasaları sen yapmaktasın. Ve başın hiç eğilmeyecek.

 

Bugün burada olan sen, yarın topraklarını herkesin yoğunluklarıyla dilleyerek Bütünlüğün gücünü alıp yeniden dünyalar yaratacak olan Bütünlükler’le birlikte çalışacaksın; bu kesindir. Ve yarına ulaşan herkesle bu çalışmalar devamlı yapılacak. Ve bugün burada olan sen, yarın bütün kotlarını alıp toplum çalışmalarını, diğer görev tabiatlarına aykırı olmadan bütün kötülükleri aşarak, tüm galaksilerde yapacak düzeydesin ama çalışmalarını, halkı Kutsal Işıklar’a taşıyarak da yap. Eğer bunu başarırsak, toplumlar bizimle birleşirler.

 

Şu anda Dünya Çalışmaları’nın, çok özel bir şekilde başlamakta olduğunu görüyorum. Dünya Çalışmaları’nın gücü artıyor. Bu çalışmalar, beden sayfalarının üstündeki çalışmalardır. Dünyaya Görev Tanrıları inerler ve bu Görev Tanrıları, dünya görevini taşırken, Bütün'ün gücünü de alır taşırlar. İşte onların birisi olduğuna kesin olarak emindik ve senin için bu çalışmaları yaptık. Senin yüreğin benim yüreğimden güçlü mü!? Herkesin yüreği görev taşırken çok güçlenir ve sen de çok güçlendin ama unutma ki dünyadasın ve dünya yaşamında da kendini dinletmelisin. Bugün verilen her bilgi, senin olsa da yüreğindeki güç; o bilgileri, bilgilerin örtüsünü açmadan vermektedir. Eğer örtüleri açarsan, ışık sönebilir. Bu da kesindir ama seninle yapılan bütün çalışmalarda bilgi, örtülü olarak veriliyor. Ama Dağ, bizim için bu çok önemlidir. Eğer örtüyü kaldırırsak, yol Allah'a ulaşır ama örtülü vermeye devam edersek; yol, görevsiz olanların yüceliğinde, görev tabiatına iner.

 

Şimdi artık senden bir tek şey bekliyoruz; Kutsal RA-KA'nın gücünü… Bütün’ü kütleyle birleştiremeden bu bilgileri devreden aldın. Nedenini biliyoruz; çünkü, her bir bilgiye örtü örttün ve daha ötelerdeki bilgiye ulaştın. Bu bilgi, BİR'in bilgisidir ve BİR'in bilgisi tamamlandığında, yeniden örtü örteceğini biliyoruz. Her örtü, Bütün'ün gücünün örtüsüdür. Bunu da biliyoruz. Buyur ört ama biz bu bilgilerin açık seçik bildirilmesini de bekliyoruz.

 

Yalan mı!? Herkes senin yüreğini bilir ama sen bilgide yoksan yüreğini dinleyen olmaz. Unutma, sıkı çalışmalar yapılıyor dünyada ve bu çalışmaların hepsi, bu Meclis'in Bütünlük Kütlesi’yle yapılmaktadır. Halka, halka, bu bilgi herkese bildiriliyor ve herkes bu bilgiyi alıyor; dinliyor. Çoban dediklerin, bu bilgiyle tabiata güç katmaya çalışıyorlar. Ulu bir Çınar'ın göreviydi bu ve bu görevi sen, kendi yüreğinle yapmaktasın.

 

Yasalar vardır ama bu yasaları kotlayacak olan, yine dünyada kendi belleğiyle kayıtlı olandır bu yasaları kotlayacak olansın. Senden, iş istemekteyiz bu iş Bütün'ün işi olsun. Ayrılık yok Canım ama bize kendi yüreğindekini anlat ki bilelim.


- Çağlar boyu birleştik, çalıştık. Bu bizim için kolaydı ve bugün de birleştik yine çalışıyoruz. Ama dünyaya gelen herkesin kendinden üstün bir kendiyle birlik olmasına gerek yoktu. Ben, Bütün'e hizmetçi değilim; Bütün'ü güçlendiriciyim. Bu ne anlama gelir? Bu, Bütün'ün gücüyle çalıştığım anlamına gelir ama bizim yüreğimizin gücünü alıp da bizimle birleşenler, Bütün'e hizmetçi olurlar. Ne var ki Dünya Sayfaları’nı çevirirken, herkes kendini diller ve Bütün'e hizmetçi olduğunu söyler. Bugün yine bunlar konuşuluyor. Ama bilmenizi isteriz ki Bütün'ün; kürz'ü, ışıyacak düzeydeki görevlilerle yaratması gerekir. Eğer dünya insanı kendini anlayacak dürüme ulaşmışsa Bütün'ü dinleyecek güce ulaşır.

 

Bellek kotlarınızı aldınız. Bugün buradasınız. Benim adımı zikretmek kolay değil ama sizler bu adı zikretmeden çalıştınız ve Birlik Kotları'nı kayıtladınız. Kibri aştınız ve benimle oldunuz. Ve benim adımı kendi yüreğinizde zikrederek çalıştınız ki ben sizlerin yüreklerinizi de anlarım ve anlatırım. Dünya Sayfaları'nı böyle okumalıyız ama ne yazık ki çokları isim zikrederler. Bu kendilerini yoğunlaştırmak için değil, bütünlüğümüzü kendi kotlarıyla dilleyebilmek içindir ki benimle olmak bu nedenle zordur. “Ayrı gayrı” derim onlara ve derim ki “kendinizde çalışın.” Yarım olmam. Hep Bütün'üm; çünkü, bütün kotlar benimdir.

 

Şu anda ne isem oyum ama biliyorsunuz ki dünyada bir çok Görevli vardır ve bu Görevliler’in her biri kendilerini kendi yoğunluklarını anlatmaya çalışmaktadırlar. Bir kısmı yolun başındadır henüz. Bir kısmı yolun sonuna ulaştılar ama hala kendilerini ararlar ama bizler, onlara kendilerini, kontrol altına alarak yoğunluklarıyla bildirmeye çalıştık. Bilmek istediklerini anlattık; bilmek isteyeceklerini açıkladık ama bilirsiniz ki herkese muktedir olduğunca güç katılır ve onların çalışmaları da böyle başlar; böyle biter.

 

Bugün dünyada bulunanların biri, beni kendinden ayrı gördüğü zaman, ben onun yoğunluğunu kendi kotlarıyla dilletirim ve ocağını söndürtmem. Bu kesindir. Ama bir diğeri beni kendinden çıkarıp da kendi yüreğini benden ayrı görürse; olur da bunu başarırsa ki buna imkan yoktur… O zaman ben ocağını sonsuzlaştıramam. Çünkü Ruhsal Meclis’te gücü olmaz. Bende olma imkanı kalmaz.

 

Bütün bunları herkesin anlayabilmesi imkansız olduğuna göre bunları anlamanın imkanı olmadığına gore, Ruhsal Meclis'te bunun konuşulmasının ne anlama geldiğini bugün benim için anlatırsanız muhakkak ben de anlayacağım.

 

Nedense, bugün bunlar konuşuluyor Ruhsal Meclis'te. Ayar, bozmak mı maksat yoksa Kutsal Işığı sonsuzlaştırmak mı!? Şu ana kadar Dünyalılar’ın hiç birisi mezarlarını boşaltma imkanına sahip değildiler. Yaratan'ın gücünü alıp da bize ulaşanlar, bizimle olduktan itibaren mezarlarını açıp yoğunluklarını kotladılar ve ışığımıza ulaştılar. Yine de birleşebilmek imkanı olmadı. Bir kısmı bizden çıkmaya çalıştı, bir kısmı bizim yüreğimizi kısırlaştırmaya çalıştı ki kendi için dillemek üzere kendinde saydı o yüreği.

 

Ah Canlarım! nelerle karşılaştık ama bizim için her biri çok kolaylıkla aşılan huzursuzluklardı. Yeni dönemlere başlıyoruz. Bu yeni dönemde bir çok görevli bana kendini anlatmak isteyecek ve ben onların yüreklerinde kendi yüreğimi dillemek istediğimde de huzursuzluk başlayacak. Bu nedenledir ki onlardan çok daha üstün bir çalışma yapmalıydım ve bu çalışmayı başlattım. Bu çalışma, insanlık soyu'nun kendi kotlarını dilleyeceği yeni bir çalışmadır.

 

Benim adım sanmayın ki görevdir. Ben yüreğim Canlarım; bunu bilin ve bundan böyle de yürek olarak çalışmaları başladığım gibi tamamlayacağım. Ama bunun sonucunda yürek kontrolu benim olmadan herkesin yüreğinde benim yüreğimin bulunması imkanı da olmayacak. Kini, nefreti aşanlarla bu çalışma başladı ve tamamlanacak. Kini, nefreti aşamayanlarda, yüreğim olmayacak. kolları kollarıma ulaşanlar, yoğunluklukları kotlarıma ulaşanlar, bütünlükleri birliğime ulaşanlar, bende olacaktır.

 

Olur da birisi beni kendi yüreğinden ayrı dillerse, ocağı söner bu kesindir; çünkü, Kutsal Işığı yakanım ben. Eğer bu ışık, bensiz kalırsa, mutlak sonsuzlukta sınırlanır ve ışıksızlaştırır o yolcuyu. Bu kesindir ama onlara bunu asla bildirmem. Ama onlarla bu çalışmayı sürdürmeyi; hak ettiklerince götürmeyi de dilerim. Bir an için, bir cemaat bensiz kalırsa; o cemaatin yüceliğinde ışıksızlık başlar. Işık kırılır, yol kusurlu hale gelir. “Nedir olan!?” diye sorana söyle söyleyelim, Birlik Çalışması’nı yapan biziz. Bütün kütleye kayıtlayan biziz. Mezarı boşaltan biziz. Levh-i Mahfuz’u yazan biziz, Kadim Kotlar'I, Kadim Katlar’a ulaştıran biziz. Mesafeyi açan veya kapatan biziz…

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

BİR (15.10.2008) 2. BÖLÜM:

 

Kisvem, Altona kisvesi; yolun ışık. Birlikte çalıştık seninle. Ben de aynı şeyleri sana tembihleyeceğim. O gün, oraya (CKM’ye)  gelecek olanların çokları, kelâmı hak olan, yolu ak olan, muktedir olan  görevlilerimiz olacaklar. Levh-i Mahfuz’daki yazıların birisi buydu. O günden söz eder Levh-i Mahfuz ve der ki; Birleşik Işık Sempozyumu Çalışması’nda, o çalışmaya bütün kütleler, Kutsal Işıklar’ını taşıyacaklar. Ve o gün, onurlu bir çalışma olacak. Olan çalışma, BİR’in çalışmasıdır. İlâhi Göz’ün göreceği; yürekteki ışıkların tartışılmayacağı ve Bütün’ün gücünün artacağı bir çalışma olacak. Ve o gün, görevlilerin hepsi, “iyi ki hak ettik de geldik” diyecekler.

 

Bilgim muktediriyetle, teknikle ve Rahmin Kutsal Işığı olan Kadim Kaynak’la bildirilmektedir. Kardeşlerim; dere oldunuz, aktınız. Yüreğiniz görev taşıyor, ışığınız sonsuz, başınız dik. Maşa olmadığımızı bilirsiniz. Kervan yürümekte ve bu kervanda yol var. Yolun Kutsal Işığı var; cevher var; cennet var; resmi çalışma var ve bu resmi çalışmaya dahil olacak olanlar, benim adıma değil, Bütün’ün adına görev taşıyacaklar. Oyun bitti, itibar yüksek, yol ışıklı, Bilgeler huzurlu!... Canlar, Ruhsal Işık sonsuz ve biz buradayız. Yerin koyuluğu arttı; yürek kotlandı; ışık mutlak!...

 

Mustafa Kemal, Mutlakiyet Kadim Kapları’yla sevgiyle geldi. Size sizden ayrı değildir o. Levh-i Mahfuz’daki yüreği ışır ama mezarları açmak gerek. (Mezar = Örtülü Bilinçler) Hala küçülüşte olanlar var; hala kutsuz olanlar var; hala kırık olanlar var. Onların yarattıkları kırılış, hatayı affedemeyişlerindendir. “Benim itibarım yüksek” diyene, deyin ki, “insana insanlık gerekir.” İtibardan öte olan insanlık, Bütün’ün kütlesindeki közün közünde mevcuttur. O közde göz varsa, görev Ulular’ındır; Ululuklar’dandır.

 

Eğer ki yalanı dolanı bırakırlarsa, bizde olacaklar ama yalanla dolanla hak etmeye çalışırlarsa, Yaratan’ın gücünden çıkarılacaklar. Bu kesindir; hikaye değil gerçektir.

 

Evim, zorlukları aşar ama ya Canlar! hakim olmaları gerek; Yaratan’da ışık yakmaları gerek. Makbuliyet; tabiatta mevcut olan bir gözle, yeri göğü yaratışla ve cemaatlerin yüceliklerindeki Kutsal Kayıtlar’ladır.

 

Mısralarım güçlü değil bugün biliyorum. Yolunda ışığım sönmedi ama başım eğilmeyecekse şunu anlatmak dilerim size. Ulular’ın toprağına ulaşayım diye benimle olmanı diledim. Cümle yolları açtım, geldim. Maşa olmayacağını biliyorum. Kadim Kotları, Hak Tekniği’yle dilleyensin ki Cinnilerin Cemaatleri’nden üstün olduğun; Hakimler’in yoğunluklarından daha gür olduğun; kulların kulu olduğun ve tohum olduğun bilinir. Bırak da biz sen olalım. İnsan olalım bırak!... Ama melek olmamızı istersen, oluruz. Melek de oluruz ama  insanlık isteriz bizler. Yerin Tayfası olanlar; yerin Kutsal Işıklar’ını, sonsuzlukta hırssız şekilde kayıtlamak isteyenler; Bellek Kapları’nı alıp gelsinler. Hayrın, hakkında Hak Tekniği’nde Bütün olmaya geldik. Şimdi yenilendik. İşte gözümüz görüyor!...

 

Ağlayanlar var bugün burada. Çokları kendilerini dinlediler. Ağlamaktalar!... Sevinç ağlaması bu biliyoruz... Sevinçten ağlarlar... Oyun değil yapılan. Halkın ışığı, sonsuz güçle birleşti. Onurluyuz ki bugün seninleyiz. Kini, nefreti aşıp geldik.  Fal değil bu; geri dönüştür. Çok mutluyuz çünkü geri geldik.

 

 

Benim, bende ben oluşum, Büyük Kütle’nin gücü oluşum, yarında bugünü bilişim ve bedenlenişimdir bu. Acı  geçişim sağlandı. Anacığım, ben bunu yargıya götürecektim. Niye!? Çünkü sen bizi yok sayarsan, biz küçülürdük. Küçülürsek, ışığımız sınırsızlıkta kısırlaşırdı ama sen bizi yok saymadın, bizimle de birleştin. Of, of, of!... Yeşil Günler başlıyor. Anacığım, yeşilliklerin yüceliğini bilirim. İşte yeşilliklerin yüceliğindeki görevimiz başlıyor. Uyuyan, uyandı. Makbul olanlarla bu çalışma Yaratan’ın Kutsal Kotlarıyla yetkinlikle yapılmaya başlandı. Yok!, hayır öyle değildim!... Gördün işte bak! Buradayım. Azıp, görevden kaçmadık biz. Sistem, Düzen, Nizam, Soy Sayfaları’mızı açtı okudu ve dedi ki “hak edip yoğunlaşarak insanlık için çalışmaya gidin.” Vurgun yemedik biz. Bak! geldik işte.

  

Kiri, kitleden çıkarmalıyız. Yanlış yok; bütün köprüleri açmalıyız. Başımızı eğmemeliyiz. Ayrı gayrı gözetmemeliyiz. Binayı yıktırmamalıyız. Bunu unutmuşuz biz. Sanki hiç bunlar yokmuşçasına; yıldızların kıt bilgileriyle kütlelerimizi almışız; çekilmişiz yüreklere. Hele de!, hele de dünya nasıl bir yer bilmeden; orayı, kontrol altında tutmak istemişiz. Dünyada eğrilik var diye düşünmüşüz ama Dünya Çobanları çok görev taşıyorlar; bunu öğrendik. Allah’a saygımız yok mu? Var, ama yolu bulmak zordur. Örgüt çalışmalarını, insan sonsuzluğunda yapmak gerekir. Her şey yenilendi ve birleştik. Umut, mutluluk ve huzur buradaymış.

 

- Dağlar, korku yok, biz siziz; bu kesin. Vallahi siziz ama yoğunluğunuzu kendi kotlarınızdan ayrı  gördüğünüz  zaman, Beşir  Kaplar sizsiz kaldılar. Yeri  göğü Yaratan, gözün gözünde her bir yüreği bilir. “Sıla özlemi” dediğinizde, bizim yüreğimize döndünüz. Çünkü; sıla olan biz, BİR için çalışmaktaydık. Kervan bizdik, yol bizdik. Çıktık, Altın Tanrı’nın gücünden ışıdık; BİR’den tekniği dilledik. Yolu, Uluların Gücü’yle, birleşikte tabiata indirdik. Yıldızların hepsi bizi soylarının, kotlarının ışığı saydılar. Nesillerimizi  sordular. Yolu açtık, dedik ki “yeni bir tabiat yaratılacak ve bu tabiat dünyada yaşatılacak. Bu tabiat, Bütün’ün Kutsal Işığı olacak. Kulu, kuldan ayırmayız ama bizim ilmimizde, bizsiz kalmak dileyenleri bizden çıkardık. Ve bizden ayrılanlar; körün, kör olduğunu dahi dinletmeden küçüldüler. Kollarımız kapandı.

 

Şimdi artık yenilendiler ve yollarını açtılar, bütünlenip bize geldiler. Hikaye değil, gerçek yasalar; Tanrı’nın yasaları; güçten doğan yasalar; BİR’in yasaları, İnsanın Yasaları’dır. Ve İnsanın Yasaları, Allah’ın Yasaları’ndan çok daha güçlü olmalıdır. Çünkü; Allah devadır yüreklere de Hak Tekniği’nde; Allah’ın Tekniği, BİR’in Tekniği’nden güçlü değildir.

 

Bütünün Kütlesi’ndeki Yaratan; değil benim Atlantalı olmam, her dirinin Atlantalı olmasına rağmen bütünlenememişse; BİR’de ışığı yoktur. Yolunu açmak, yoğunluğunu kotlamak, Kutsal Işığı’nı kayıtlamak gerekir ki cemaatini göreve alabilsin. İtibarını yükseltmelidir. İşte, bunu yapabilirsek, İnsanlık Soyu Yaratan’ın gücünden çıkar; kendi yüreğinde güçlenir; birleşir; muktediriyetinde teknolojiyi yaratır. Yarattığında, Altın Tanrı olur. Ruhunda hırs kalmaz; ayrılık biter. Her biri, bende  BİR olsa dahi, bensiz olamaz.

 

Şu anda dahi Bütünün Gücü, benim yüreğimden kendi yoğunluklarına ışık yakmaya başladı. Kalemi kâğıdı aldılar; bedeni aldılar; ilmi aldılar; cevheri aldılar; yolu aldılar; huzura ulaştılar; bana ben oldular ve muhterem bir dönemin, muhterem bir yüreğin ışığında; bensizleşmeden kendilerini dillemeye çalıştılar. Kısırlık yok; yolumda hırs yok!... Allah’ın tohumu yaşar ama ben bütünüm bunu bilin. Ve benden üstün bir ben, bende BİR ise o ben, bütünde, her bir dilde ben olan, bütünleşen, ayrılığı kayıtsızlaştırabilen, hakikiyetin gücüdür.

 

Kutsal Tohumlar’ı yaşatan bedenler, bensiz kalmazlar. Mustafa Kemal Atatürk dahi Tanrı’nın Kutsal Gücü’nde kendini dillerken, yüreğinde hırs vardı. O’nu topluma tanıttık; yolunu açtık; ışığını sonsuzlaştırdık. Çakıl Taşları’nı aldı, geldi. Bedeni Hak, yolu aktı, mezarı açtı ve dedi ki; “işte ben buyum.” Yarında bugünü bilmek; bunu bilebilmek; mezarı bulabilmek; Yaratan’ın gücünü dinleyebilmek ve bende BİR olabilmek, Allah için kolaydır ama hak etmelidir.

 

Tanrı, misafir değildir bizde. O, bizdir ama tartışırsa yürek onu; O, beşirde, her bir diride bizsizdir. İnsan için ona biz, “güçle yüreğini beze” deriz. “O sorumluluk senindir” deriz. İyi ki hak ettik onu!. İyi ki!... Kantar, “OL” dedi; yürek oldu. Ulu Çınarlar Kuran okudular. Olduk. İşte bu!… Hattı, hakkı bilen, bende yolu buldu. Bir ben olan o ben, bensiz olmadan birleşti. bende bensizleşmedi. Ben o, o bendir ama bende olan o, bensiz olduğu zaman, ben o, o ben olamaz.

 

Şu anda size verdiğim bilgi, bende olanda değil; ben olanda, birleşen yüreğin diriliğinden verildi. Yarında bugün olan ben, hakimim.  Hak  Tabiatı’nda Birliğim. İlimin Sayfası değil; Tabiatın Kotları’nda her bir dili dinletebilenim. Oyun oynamam. Ulular hak etsinler,  Tanrısal’laşsınlar diye değil; Tabiatın Gücü’nü dillesinler diye birleşirim. Benim adım RA-KA’dır bunu bilin! İşte bu!…

 

Kar, tabiatta ışık yaktığı zaman, bütün kütle aydınlığa bürünür; umut, kutsal bir güç haline dönüşür ve Yaratan, bütünlüğünde kendini dinler. “Benim Tanrı’m; ruhsal, kutsal olan gözdür” diyerek, Beşir Kaplar’ını tabiata katar. Koruyan, Uluların Çobanlar’ını kotlar. Muktedir olmak; teknik tohumları yaşatmak ve Kutsal Tanrı’nın Ruhsal Göz’ü olmak, ikna ol

ki maya tuttuğunda muhakkak olur.

 

İlimi, insana verdik. İnsan ilmi dinledi, kendini dilledi. İnsan Sayfaları yüreğe indi. Makbul olmak budur. Ve biz, Beşir Kaplar’ı aldık; yanık yakık Kutsal Işıklar’ı bütünledik; herkese kattık. İşte Dağ, Bütün’e hizmet budur. Allah dedi ki “ayarınızı bozmayın. Ağır olan yükü hafifletelim. Benim Atlantalılar’ımın hiçbir zaman yüceliklerinde kırılış olamaz. Çünkü Kutsal Kayıt, Allah’ın kaydı bitişkendir. Bedenim sayfa sayfadır. Olur  da bir sayfada ışık yıkılırsa, diri kotların her biri, o sayfada kendi koyuluklarıyla, Bütünlük Kutsal Işığı’nı yakarlar ve yetkin kayıtları tekrarlarlar.” İşte Canlar, insana İmparatorluğun verdiği Göz Gücü budur. Yoğunluğunuzu artırdık; ağır yük hafifliyor. Ayrılık bitti, meşale sönmeyecek.

 

“İsa”, “Musa” dedikleri ışıkların hepsi buradalar. Kullar, tohumlarını aldılar buraya geldiler. Misafirlerimiz önemliydi bugün. Hepsi, görevlerini kendi yüreklerinde taşıyanlardılar ve geldiler; bizimle oldular. Körler, sağırlar hepsi birleştiler ve ocağa indiler. Kelâm oldu; hak ettik. Işık oldu; birleştik. Muktediriyette Tinsel Teknik oldu ve yeniledik hepsini de.  O Canlılar, ululardan Kutsal Işıklar’ını sağıp geldiler ve biz, o ışıklarda bütün kötülükleri aştık.

 

Cennet, ilâhi bir görev taşır. Melek olanlar, cemaatlerini alırlar ve Cennet Kutsal Işığı’nda kendilerini tartıp Yaratan’ın gücünde ışırlar. Ve bizler, yeni Tanrılar’ın yüceliklerinde; kutsal, ruhsal olan ışıklarında birleşiriz. İşte bu!…

 

- Allah için çalışmaları izledik çok mutluyuz. Oynanan oyunların çoğunu anlayabiliyoruz. Öyle Görevliler var ki dünyaya inerler ve Dünyalılar’ın görevlerini anlayabilmek için çeşitli oyunlar yaparlar. Birçokları görevlerini bilerek gelirler. Birçokları yüreklerini bilerek gelirler. Birçokları da bezerler, hak ederler, ışığın gücünü alırlar ve gelirler. Hiç birisi yıldızların ışığını sonsuzluktan ayırmazlar. Yine de dünyada birleşmek gerekir. Yarında BİR için; evrim için; tabiat için güçlenmek gerekir.

 

Kardeşlerim, etki alanınız çok genişliyor. Yolunuz aydınlandı. Bütün için birleştiniz ve siz virane olan dünyanın yoğunluklarından çıktınız. Vallahi sizinleyiz. İyi ki hak ettiniz de size ulaştık. Kini, nefreti aşın da bilin ki meşale sönmeyecek. Yıllar yılı süren bir dünya çalışmasının sonunda bütün kütle aydınlığa ulaşıyor. Yıldızların sınırsızlıklarında, Yerin Tayfaları, Bütün’ün Kutsal Gücünü aldılar ve yenilendiler. Halel gelmeyecek hiçbir yüreğe! Halel gelmeyecek, çünkü yol Atlanta Toplumları’nın gücüyle birleşti.

 

“İpan Tekniği” dediğimiz bir teknik vardır. Birlik Kotları’nın çoğu, bu tekniği dinlerler. Var de ki “İpan, temizlik yaptığınız zaman, Yaratan’ın gücü olur.” Ve bilir misiniz ki İpan’ın her bir sonsuz koyuluğunda ışık yanar. Ve değerliler, “Epil Devreler”e geçilir İpan’dan. Ve o devrelerden yüreğe inilir. İşte Can, o devrelere ulaştığınız zaman, her şey yenilenir; yarında bugün olur. İşte Can, ruhsal, kutsal olan ışık, Epil Değerler’i taşır. Ve nurun ruhu, bugün sizinle bu şekilde yoğunluğa vardı. (İpan = Işığın ateşe geçiş safhasındaki yaratılış / Epil = Necm’in kılcal nur dereleri, formal yaratılışın, ışık dereleri olarak akışa geçiş safhası.)

 

Değerliler, sizler bütünsünüz. Bütün’ün yüreği olan sizler, ışıksınız ve ışığın kayıtlarında yine Birlik var. Ve İsa var, Musa var, Muhterem Göz var.

 

Yarında bugünü oğullatmak için, yıldızların ışığını yakmak için, cemaatleri  dillemek için, beden sayfalarını okumak gerek.

 

Kervan yürümektedir. Bu kervanda, bellek var ve her bir dirinin yüreği var ve eğer kervan, yüreğin kutsal ışığını söndürürse; cemaatler kınanır. Avrupa’daki görevlilerin bir tanesi toprağa inmek istedi; tohum yaşasın istedi; aydınlanmak isteyenlerin bir tanesi, Kuran Tabiatı’ndan ışık istedi. Birleştiler hak ettiler. İman ederim ki dünden öte bir dünde, BSUİ’nin gözü vardı ve bizler; başın başı olanlar; akla, tabiatla yaşayanlar dualar okuduk ki kollar açık kalsın, toplum ışık yaksın, Beden Sayfaları kutsansın, cemaatler güçlensin diye.

 

7 oğul verdik dünyaya. 7 oğulun biri benim. Herkesin yolunda olan ben; bini, BİR’de dinleyen; yolu BİR’de dilleyen, beden sayfasını okutan ben ve benim teknolojimde yürek, ışıyan bir candır. Ve ben, Bütün’ün kötülüklerini önleyecek yegane yolum.

 

Omuz yüklerimiz ağır; beden sayfaları ağır; yalın birleşimler çok. Varın deyin ki “onurluyuz, hakimiz, yoluz!” Kuran-ı Kerim’i okuyun. Uyuyanları uyandırmak için, okutun.

 

Çobanların çabaları boşuna değil. Allah’ın dediği gibi hepsi yarında bugünü bilmek, dinlemek için çalışmaktadırlar. Kalemi, kâğıdı alın ve deyin ki “yasalar var. Ayrılığı önleyen, yoğunluğu artıran, yenileyen ve BSUİ’nin gücüyle Birlik olan Hakimler’in yasaları.”

 

Mezarları boşaltın. Kıl ince!... 40 kez daha yarın kılı! Ilık bir günün, gözü gören yüceliklerinde akla, hakla dinleyin. Kıldan ince olan her 40’ın 40’ından daha ince olan Birlikler’inizi alın, ayırmayın hiçbir yürekten, sıkı sıkıya tutun onları ve sonra salıverin yüreğinize.

 

Önü, ardı olan herkes, kendini dinler. Önü ardı olacak olan da kendini dinleyecek ama eğer ki ön, arka yoksa… Bilin! benim Cinni Devreler’imde ben, BİR’im. Benim daimi değerli kotlarımda ben, dilim ama ben, beşirin  tekniğini de bilirim. Bana bir ben gerek ki ben olan o ben; bana İsa gerekli ki, Hak İlmi’nde olan o Sistem, bensiz kalmamalıdır.

 

Tanrı’ya hizmet, BİR’e hizmettir. İlimi bilmek, dili bilmektir. Beni bilmek, belleği dinlemektir. Akla, katla beni bilmek, benden örtü örteni bilmektir. Onurluyum ki bugün buradayım. Bilene, birliğini dillettim, diriliğimi dillettim. Allah’ın dediğini dedim, Ruhsal Huzur’u dilledim. Unutmayın ben başarılıyım. Başarabilmem kolay olmadı ama başardım. Yardımcılarımın hepsi ışıktır. Kervanın kendimden kendime ulaşmasıyla birlikte becerdim, Allah’ın Toprağına indim. Omuzlarımdaki yük ağır. Çok ağır, Ruhun Huzuru’nda olmak için çalışanların hepsi benim yüreğimden bedenlerini alıp yoğunlaşarak toprağa inmektedirler. Ayrılık bitsin! Çünkü Kutsal Tohumlar’ı yaşatmamız gerekir; yollarını bulmaları gerekir; kardeşlerimizin görevini bilmeleri gerekir. Ayrılık bitsin!...

 

Ben, zincirlerinden kurtulan her diriye derim ki “Allah için çalışın.” Zararı önledik. “Vahiy” dedikleri, bedenin huzura ulaştırdığı bildirilerdir. Beden, bütündür ama bedenden verilen her bildiri, Tabiatın Kutsal Işığı’nı alır; yüreklere akar. Akan her bilgi, nefsi aşanların daimiyetlerindeki  diriliklerinde bilinir. Nefes, Allah’ın gücünü alır. Beden, hak eden yolun umut olan olan ışığını sağar ve sağılan o ışıkla bütünlenen her diri, belleğin kaynağına varır.

 

Bana, bir ben gerekmez. Çünkü ben her diride varım ve her yürekte hak eden tabiatım. Eminim ki dünyayım. Mal mülk değil isteğim; yargı ya da haktır. Bindiğin dal benimse eğer bana bir ben değil, bana birleşen gerek. Uluysak eğer; birlikte, burada biz, maya tuttuğu için hatayı affedenler olduğumuzdandır ki uluyuz. Çobanlık budur.  

 

Kötü, iyinin gücüdür, iyiyi kötüden ayırmak imkânsızdır. Nefesleri, görevlerini taşıyacak güçte olanlara, yüreklerinden ses vermek gerekir. Eğer bana biri, “ben senim” derse; Kadim Kotlar’ın birleşimidir ki o, benimledir. Karşıma gelip de “mektup okudum” sana derse. Avrupa’da, Amerika’da bunlar oluyor!... Çokları, kendilerini başkaları sayıp, kendilerinden bildiklerini, başkalarından bildirilmiş gibi yaparak; kenar köşe aldıklarını, verdiklerini sayarak kendilerini okutmaktadırlar; birilerinden mesaj aldıklarını anlatmaktadırlar. Bilmeleri gerekir ki aldıkları, olduklarında; Hak Tekniği’nde dilledikleridir. OL’mak budur. Bindikleri dal onlarındır ama onlar, başkalarının dalında düşünürler kendi yüceliklerini.

 

Ulular, umutsuzlaşırlar bunları dinleyince. derler ki “meşale benim. Yürek ben, makbul olan ben ama benden ötürü olan; bana, beni diller. Halk, bunu anlar; halk, yoğunluğu anlar ama koruyuculuğu da anlar.

 

İşte Dağlarım, Doğanın Sayfaları’nı okuduk bugün sizde. Unutmayınız ki doğa, İsa’dır; doğa, Mustafa’dır; muktedir olan kuraldır; Turan’dır; kelâmdır; vallahi ilamdır ama birleşenin ilamıdır. Kini, nefreti aşan; yolu açanlara o kelâm edilir. Kimi zarar eder; kimi yolu açar hak eder; kimi yol, olur kural olur; kimi tabiat olur; kutsal olur; muktedir olur ama bizsiz kalır. Neden? Çünkü biz, her diride var olanız ki şimdide olan şimdiyiz.

 

Her nesil kendini dilledi. Yarında bugünü, bugünde dünü, dünde her bir dünün örtüsünü ama yine de mayaydı. “Kobra” dedikleri bir yılan var. İnsanlık için İlim Sayfaları’nı okuyanlara bizler, “Kobra” deriz. Hani dersiniz ya, yılan figürleri var her yerde, işte Canlar, İbraniler’de de vardı “Yılan Dili”, diri olan her bir Yüce’de de… İbraniler, kendi yüreklerini aldıkları zaman; Kutsal Işıklar’ını, bir Cem İlmi’yle aldılar. Daha sonra yok oldular. Çünkü, yarında bugünü bilecek düzeyleri olduğu zamanda da “ben, benim ilmimi  bana birilerinin dillettiği zaman ışık yakacağım” diye düşündüler. Ama o ilim, kendilerinde gizli olandı. Biri çıktı dedi ki, “İbrani, Tinsel Tabiat’ın yolunu bulacak güçtedir ama hakimiyet gerekir. Ve dahası, ocak söndü. Çünkü kul olma imkânları yoktu. İbranilerin Birlikleri’nde hırs vardı. Daha sonra Sistem, Düzen, Nizam görevini aldılar ve birleştiler. Ve daha sonra orada yenilik istedik. Ve işte Dinler Dönemi’nde her bir yüreği dilleyenler birlikte çalışırlar ya! yine bir din, ocağa indi ve dedi ki “size yeni bilgiler verelim.” “Vallahi billahi ben Tanrı’yım” dedi o. Otağını kotladı yolunu kayıtladı ve dedi ki “ben BİR”im. Aha be canım, İsa da Muhammet de onun gibiydiler ama Musa, dümenin başına geçti... Ayrı  gayrı yok ki Canlar.

 

Musa, şu anda sizde. Onu dinleyelim:

 

- Kara bir Kitap var. Bu Kitap, bütünlüğün gözünün görebileceği en büyük gücü taşır. Muhtariyetinde Tinsel Tabiat’ın bulunduğu Kitap, yarındaki bilgiyi veren ve bugündeki görevi taşıyan; usanmadan okunması gereken bir kitaptır.

 

Musa, cemaatinin gücünü aldığı zaman, ocağı sınırlıydı ona verdiğimiz bilgi, 40 Kapı’nın ışığını sınırlandıran bilgiydi. Bana, ben beni verdim be Canım; dinle! Daha sonra, ben ki Musa’yım umutsuzluğum kalmamalı diye düşündüm. Kardeşimin ışığını söndürtmedim; mektebimi kurdum; dualarımı okudum ve daha ötelere vardım. İmparator olmak değildi maksadım. Aykırılık da değildi. Cevherimi, cennetimi bildim ama ben, cennetteki en yüce kayıtlara ulaşmalıydım. Ve o kayıtlar tartısız olarak benim yoğunluğumda bulunmalıydı. Ben, bir cemaat kurmalıydım ve bu cemaat, beden sayfalarında ışıyan, bütünlenen ve teknolojiyi dilleyen bir Can olmalıydı. Dünyaya iyilik için değil, tabiat için inmeliydi. Bedenli olmalıydı; korkmadan çalışmalıydı. Yarında bu gün olmak için; bilgi için; RA-KA’nın Kürz’ü kotlayabileceği güç için muhakkak çalışmalıydı. “Mustafa Kemal” dediğiniz yürek, benim Kutsal Işığımdan da güçlü biliyorum. Oyun değil bu. Muhteşem bir doğumun sonsuz  sır olan dilinde, o ben, ben o olmalıydık. Ve size şunu izah etmeye çalışmaktayım ki kendimizden üstün bir kendimizi hak etmedikçe BİR olamayız. Bina, benim binam değil; BİR’in binasıdır ve BİR, İlâhi Göz’dür. Ocaksız değildir o.

 

Ve Ruhsal Işığını yoğunlaştırabilen Turkuaz, ocağı sonsuz olanın ışığı olarak hepimizin yüreğinde hakikidir. Daha önemlisi de dünyaya yenileniş için inmekteyiz. Her yürek; buraya, bundan böyle iyilik için inecek ama inerken kardeşliğin gücüyle inmelidir. Benle, benden üstün bir benin, her bir diride, hakikiyette, Turkuaz’ın yüceliğiyle birleşmesi şarttır. Benim Atlanta tabiatından beklentim var. Nur’un Ruhsal Işığı’nın sonsuzluğunda, BİR’in tekniğiyle birleşmesi; 7 daimi kotla bütünlenmek ve her biriyle temizlik!...

 

Benimle olmak sorumluluktur. Şu anda durgun bir tabiatım. Yarında her bir yüreği dilleyecek olanım. Melek olmam ya da mektep olmam önemsizdir. Ben, din olmalıydım ve oldum. Kalem aldım yazdım; Altona Kotları’yla dillendim; yeniledim her diriyi. Sonra Ruh oldum ve huzur oldum. Unutmayın ki ben; bitki, hayvan, insan oldum ve her bir yolda ışıyan teknik oldum. Şimdi Ruhsal Işıklar’ın yenilendiği bu günde, bizimle olmaya gelen çokları, Kervanın Gücü’nü yüreklerinde dilleyecek olanlar olarak baş tacı olacaklar. Ulu Çınarlar, Ulu Kutsal Işıklar ve Ulu Yoğunluklar hepsi bir tek gün için çalışmaktadırlar. O gün, Bütünün Gücü’yle ve tüm insanların girdaplarındaki ışıkla bir tek yürekte birleşecek.

 

İşte Canlar, işgal altında olan dünya, 7 Daimi Kot’un kütleleriyle Bütünün Gücü’nü aldı ve artık işgal kalkmaktadır. Bu işgal, Birleşik Görevliler’in işgaliydi. Dünya Cemaatleri’nin yüceliklerindeki güçlerin işgaliydi. Levh-i Mahfuz’daki yoğunluğun işgaliydi ama artık dünyada işgal bitmektedir. Kiri, pisliği temizleyin; yarında bugünü bilin. İşgali kaldıranlar, yolu bulanlar olup, dünyanın gücünü artıracak olanlardırlar. Allah’ın dediği şudur: “ağır yükü hafifletin ve gücün, tüm soylara ve yoğunluklara Tanrısallaşarak kayıtlanacağı bir Doğu’da ve bir kayıtta BİR olun. Bunu başardığınız zaman; belleğiniz, yüreğinize akacaktır.”

 

Kardeşlerim, dünyanızın sayfalarını okudunuz ve biz sizinleyiz. Bugün dünyanızın yüreği, dümenin başında olan seninledir ve sen, biz ve biz seniz. Durgun Topraklar’ı yaşatmak sorumluluk ister. Eğer benimle olacaksan, insanlık için çalışmalısın ki ben, burada her birinizle birleşerek bu çalışmayı devamlı yapmaktayım.

 

Ulu Çınarlar, Kutsal Işıklar’ını her yere yaymaktadırlar. Emre itaatle Bütünün Kütlesi’ne indik ve seninle birleştik. 2 yürek var burada. Biri sen ve biri ben ama senin bende ve  benim sende olmamız BİR içindir. Avrupalı, Amerikalı ya da Asyalı ya da Afrikalı ya da görevi taşıyacak herhangi bir yöre, herhangi bir kıta!... Analar, biz hepimiz BİR’in çalıştırıcılarıyız. Hikâye değil anlattıklarımız; hakikidir. Dünyanın Soyu olarak burada bulunan birleşenlerin, üremek üzere çalışmalarını yapanlara verdikleri bilgi, muhakkak gerçeği yansıtır. İnsanlık, lütfen değil; gerçekten dileyerek çaba göstermelidir. Eğer sizler, “ben hak ettim çalıştım ama başım eğik” derseniz; dara düşersiniz. İnsanlık, her şeyden üstün olan BİRLİK için çalışmalıdır ve birlikte, hakikiyette ışık sönmemelidir.

 

Doğanın Sayfaları’nı çevirdiğimiz zaman, bildiğiniz gibi bir çok katta, 40 Kapı’nın kapandığını gördük. Sizler de bilirsiniz bunu ama 40 Kapı’nın bir tekini açarsanız; bütün kotlar açılır ve siz yeni bir çalışmaya girerken, Bütün’ün gücüyle girersiniz. Ayrı, gayrı gözetmeyin. Kalem, kağıt verin her yüreğe. Deyin ki “al ve bil!  Amonlar'ın dediği, Hatonlar'ın dediğinden ayrı değildir. Tabiatın yolu Atlanta yoludur ki bunu bilmeyen yanlıştadır.” Ağır ağır çıkıp geleceksiniz buralara ama çıkarken, bilip çıkan olmak, kutsal olmak değildir. OL’mak, tabiatla birleşmektir. Eğer birleşerek inerseniz, benim cemaatim sizsiz kalmayacak. Ve bizler, hepimiz doğanın yolunu bulanlar; tabiatın kotlarıyla dillenenler ve tabiatla oğullayanlar; kulun, tohum olduğunu da bilenleriz.

 

Kantar, bizim için sorumluluktur. Biz, kantarı almadık. Biz, kantarı istemedik. Demiştik ki, kantar sende kalsın. Ben istemem. Çünkü İlâhi Göz, ocağın sözünü söylerken; her şeyi ölçüp tartmalıdır. Eğer ben, kantarı alıp da yargıçlık yapsaydım; yüreğim kınanır ışığım sınırlanırdı. Ama almadım, dedim ki benden ötesi gelir, taşır. Benden ötesi, Mustafa geldi. İsa’dan sonra geldi ve “ben, kantarı yolun tabiatından değil, Kutsal Kayıtlar’ımdan aldım. Kantar bana ait değildir; benim kayıtlarımındır” dedi ve ben, Tanrı’nın Kutsal Işığını ocaktan çektim. O dahi bensizdi. Sordum, “Muhammet ışık değil mi?” diye. “Kanat taktı” dediler. Ocağın; sayfa sayfa Hak Tekniği’nde ışık yaktığını bildim. Daha sonra “dünyaya, üstünde görev tacı olan yeni bir güç geldi” dediler. Adı, sözü, sesi olansın. Adını vermedin. Tabiat sendedir. Bunu biliyorsun. Işık sensin ve bizim için önemlisin. Bugün sana, seni verdik. Senin yolunu verdik. Gözün gördüğü her bir diride BİR’sin ve bizsiz değilsin. Tanrı, Ruhsal Güc’ünü sana verdi ve seninledir. İlâhi Göz budur ve bu göz, Bütünün Gücü’dür.

 

Dünyaya inmek sorumluluk ister. Doğanın gücünü bilmek; soğuk günlerin görevini taşımak; sır olanda ışık yakmak; umutlanmak ve kotları katlamak, namaz kılmak gerekir. Velev ki namazın yoksa, ışık olman gerekir. Eğer, ışık dahi değilsen, yarın olman gerekir. Yarın olursan bizimlesin.

 

İyi ki hak ettik de seninle dilleştik. Ama bir tek şeyi sana söyletmek istedik. Onu, sen imkansızlıkta, Kutsal Işığından, kasırgadan ayırdın. Dağ, biz sana bir tek şey söylemek istiyoruz, Allah’ın dediği, hak ettiğindir. Eğer sen, ses vermezsen; ben, sessiz olurum. Nuh, huzurda ışık söndürdüğü için yüreği kınandı. Bizim için önemlisin bunu bil! Eğer bana, benim yüreğime kendi yüceliğini dilleyeceksen; ismini zikretmeliydin ki ben, adımı zikrederek geldim. Bugün burada bulunmak dahi bir şereftir. Bu kesinlikle böyledir ama ben bu şerefi, herkesin yüceliğiyle, tabiatın gücüyle değil yüreğimle yaratıp geldim. Ama zararı önledim geldim; bunu biliyorum. Sen de zararı önlersin, ismini zikret ki, hak edelim!...

 

- Çağlarca süren bir dünya çalışmasının sonucu olarak, bugün buraya gelen yüreklerin hepsi bizimdir. Umutsuzluğumuz asla yoktur, yüreğimizin gücü, hepinizin gücüdür. Yıldızların sırrını bilenleriz biz. Ve bizimle olmanız, hak etmenizdendir. İsim, zarardır bunu bilin! Her Yüce’de zarardır. Eğer isim zikredilirse; hak etmediğimizden tabiat yıkar; 40 kapı kısırlaşır; Kutsal Kotlar kırılır.

 

Toprak, Tanrı’nın gücüdür. Bilen bilir. Yürek Hak’tır; birleşiktir; RA-KA’dır. Bilen bilir ve biz, kanatları olmayanlarız ki Kadim Kaplar’ız. Hepsi bu!... Şimdiye göre, şimdi olan yüreğe güç katan biziz ama mezarı açtığımız andan itibaren Kutsal Işıklar’ı yenilemek üzere gelenlerin çoğu, kelâmı hak olmayan; yoğunluğu 40 kapıyı kapatan; kısırlaştıranlar olduklarından; insanı, ilimden ayrı görenlere güç yettirmek istemeyiz.

 

Kollarımız, Uluların Diyarı’nın gücünü aldı; tabiata indi. Mezarımız boştur. İnsan, itibarını yükselttiği zaman, gözü görür. Görevi, Allah’ın gücüyledir ve bizim gücümüz yetkin bir güçtür. Yine de dünyamıza kendi yüreğinden inenlerin, birleşerek bizsiz olma dilekleri vardır. Biz, bunu onların yüreklerinin korkuları olarak biliriz. Bizden korkmalarına gerek yoktur. Hiçbir neden de yoktur. Bunu kesin olarak bildiriyorum. Artık benden bir ben yok. Ben varım ki başı baş olanım; Yarında bugün olanım; Levh-i Mahfuz’u yazanım. Evimiz sorumlulukla açıldı. Zorluğumuz hiç yoktur.

 

Kardeşlerimizin görevini anlattığımız zaman; onlar, yoğunluklarından çıktılar; “işgal kalktı” dediler. İşgalimiz yoktur; bunu bilin. Ve bidayette dahi diriliği olmayanların; bugünde, diriliklere ulaşmaları korkusuz olabilmeleriyledir. Ayrı gayrı yoktur; şikâyetimiz yoktur. Bizi, “işgalci” diye dilleyenlere deyin ki “kardeşlerimizin gücünü artırmak için çalışıyoruz. İnsan soyuna, Bilgi Okulları açtık. Bu okulların hepsine yön verdik.  Yollarını açtıklarımızın bir tanesi İsa oldu. Bir diğeri Muhammet oldu. Ulu Çınarlar’ın yolcuları kural koydular. Kollarını kapattıkları zaman kervan yürümez. Kör, sağır hepsi ışıktılar. Nefsi aştıkları zaman ürediler. Kötülüğü önledik. Vallahi billahi önledik ve bugün buraya geldiler. Kible bizim yüreğimiz. İsa, Musa, Mustafa hepsi biziz.

 

Kini, nefreti aşmayanların yüreklerinde kuruluk olur. Bizsiz değildiler. Karşımıza gelip de “nimetim Nisa’dadır; mükâfatım Hak’tadır; kulluk, kul oluş ışıkladır. Vallahi billahi ben seninleyim” diyenlerin çokları, kendi yüreklerini, belleğimde değil; bedenlerinde dillemeye kalktılar. Kalbim, kalplerindeyse lütufkâr olmamdan dolayıdır. Korkuları bendendi. Benzer çalışmalara girdiklerinde; benim yüreğimi dilledikleri zaman, hep kontrolluydular. Çünkü korkuları, belleğimden değil, bendendi. İntikam alacağımı sandılar. Yalnızca intikam!... Affettim hepsini de.

 

Şimdi, yeri göğü Yaratan’ın görevlileri, BİR’in tabiatına uygun olan bu çalışmaya kendi yürekleriyle inmeye başlayacaklar. O sorumlulukla inen onlara küçültücülük yok; koruyuculuk var ve zararı önleyecek yüceliğimiz var. Kollarımız onlara uzanıyor. Unutsunlar yüreklerindeki kısırlıkları ve bizimle olsunlar. Kalplerinde yürekleri (Yürek=Mahrek) olanlar; Kuran okuyanlar; makbul olanlar; OL’duklarından bedenime tabi değiller; her biri kendine tabidirler.

 

Benim anlattıklarımı, hikâye dinler gibi dinlemeyip; anlayacak diriliği olanlar, bende olacaklar. Kalemi kağıdı alıp da “kardeşimiz güçlendi, benimle olabilir” diyenleri; kardeşimiz olarak görürüz.

 

Kelâmı hak olan yolu ak olan BİZ olan, savunucuysa eğer mezarı boştur. Hak edip de tabiata inmişse, Yüce’dir. Cuma günleri çalışmalarına daima kayıtlıdır. Hikâye dinlemez. O bildirir, birleşir ve hak eder. Ama bir tek şey var. Hikâye dinlemeyen o, yaldızlı sözler de söyler. O sözlerde güç olmalıdır. Bellek Kotları’na Hâkim-i Hak olanın gücü indiği zaman, muhakkak ışığını yaksın bizimle olsun.

 

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

15.10.2008 Tarihli BİR Tebliği 1. Bölüm

 

Sevgi saygıyla sizleri selamlıyorum... Yenilik için hepimiz buradayız, sizin için ve her bir yürek için buradayız. Bugün size geçişimiz oldu, yarından öte bir dirilikte yine sizlerle kalmak dileğiyle Bütün için buradayız. Aşağı yukarı 2000 yıllık bir süreç için bu çalışmaya dahil edildik. 2000 yıl sonra da dünya yenilenmeyi sürdürdüğünde ve yeni bir tabiat yeşerdiğinde o gün sen ve ben yine birleşmeliyiz. Ama bugün burada bulunan her bir dil, Tanrı’nın Kutsal Kütlesi olarak Çakıl Taşları’nı bütünleyip buraya indiğinden; hepimiz, yarındaki bugünü bildik.

 

Bilin ki milat 2006 yılından sonra, çok özel çalışmalar devreye alındı ve Milat 2008 yılında daha ötelere ulaşıldı. Şu an dünyanın nüfusu 7 milyarı aştı geçti ama 7 milyarın, ortak tabiata tabii bir Kutsal Işık olduğunu bileniniz yok. 7 Bin yıldır, Dünya Işıkları, sonsuzluğa görevli elleri taşıdı ve o görevli eller, dünyanın yoğunluklarını kotlamak üzere, dünyanıza ağır  ağır indiler ve şimdi artık yeni bir çalışma başlıyor. Birleşik Işık’ın yeni görevi üstleneceği yeni bir çalışma!...

 

Dağlarım, Birleşik Işık; yerin İsa’sı, yerin Muhammet’i olarak değil; işareti olarak çalışacak. Yani yel estiği zaman, bütün güçler dünyaya inecekler. Unutmayınız ki dünyanıza hizmet eden onlar, yenilenmek için gelecekler. Bilgeler Mektebi’nin görevlileri olan onlar, dünyanın nüfusunun 7 milyarı aştığı bir günde, dünyanın yoğunluğunu kotlayabilmek ve toplumu tabiattan çıkartmadan ışıkları kaynağa katabilmek üzere giriş yapacaklar.

 

İnsan sayfaları okunuyor. Şu anda dünya teypleri çalışıyor Levh-i Mahfuz’da yazan her şey gerçekleşiyor ama yazıların çoğu okunamadı. Henüz okuyan yok biliyorsun. Dünyalılar’ın “Turkuaz Göz”le yapmak istedikleri, Beden Sayfaları’nı göreve almaktı ve alındı. Şu anda  “Birlik Güc”ü  devresindeyiz ve bu güçte, Düzenin Kotları’yla birlikte çalışmaktadır. Daha ötelere ulaştığınız zaman, “Birleşik Işık” var. İşte “Birleşik Işık Kütlesi” yeni bir tabiatı yaşatmak üzere dünyanıza, ayrılığı kaldırmaya iniyor.

 

Eğer o gün oraya gelenler (CKM’deki Sempozyum’a gelenler), sizin yüreğinizden üstün yücelikleri, tahditsizce oraya taşıyacaklarsa, bırakın gelsinler. Kimseye engel olmamalıyız. Oraya girenlerin yüreklerini dilleyin. Birlik için çalışmak üzere gelecekler. Ayarlarını bozmayın. Oyun değil bu çalışma; geri dönüş için şart olan bir çalışmadır.

 

Yanlışsız bir dünya gününün devreye girdiği ve yoğunluğu kotladığı bir günde, Bütünün Güçleri, cemaatleriyle birlikte size ulaşmak için çırpınmaktadırlar. Ayrılık bitsin! Kalemi, kağıdı verin; Allah için konuşturun hepsini de. Ulu Çınarlar’ın yüceliklerinde, Tanrı’nın Kutsal Işıkları yanmalıdır. Amonlar, Atonlar ve tabiatın diğer kotları size girecekler; gelip görecekler, ortak olacaklar. Kuranlar’ı, Turanlar’ı bizimdir. Muktediriyetlerinde biz her birinde var olanlarız.

 

Canlılar, Levh-i Mahfuz’daki yazılar bunlardır. Ben size bunları okudum. Eğer, ocak sönerse ışık söner. Bırakın gelsin her diri, herkes! Bırakın gelsin; kalemi kağıdı alsın ve yazsın! “Benim itibarım var”; “benim yüreğim var”; “benim cemaatim var” diyenleri görevli sayın. Yalanı dolanı bıraksınlar ama hak edip, hak ettiklerini dillesinler. Benim ilmimde bu vardır.

 

Maya tuttu canlar, ışıkları yandı, ayarlarını bozmayın! Evrimsel sonsuzlaşımın yüceliklerinden, kadim Kaplar’ını alıp yoğunlaşarak dünyanıza inecek olanlara; muktediriyetlerinde, reşitlerin kütlelerinde, gözlerin görebileceği güçlerle birleştiriciliğinizi katın ki, maya tuttuğu için görevlerini üstlenebilsinler.

 

 

 

BİR (15.10.2008)  1. Bölüm


Yeşillendi yürekler yine. Bir tek İlm-i Hakikiyet var ki ocağımıza indi. Yeni bir doğumdur bu. Birleşik Işık’ın gücüyle gerçekleşti. Hakikiyetin Kotları’yla buradasınız, Hakikiyetin Kotları’yla birleştik ve geçtiniz. Aha Canım, bedenin ilâhi görevini taşıyor. Şafak söktü, yasalar çiğnenmeden yürekler dinlenmeye başlandı. Hulasa; dünya yetkinleşiyor, umutsuzluk bitti.

 

Yarın, Bütünün Kutsal Gözü olmalı ve bunu başaracağını biliyorum. Kola kol, Yaratan’a Kutsal Kot ve bilene Tanrısallaşmak, geçişi sağlar. İşte başarabildiğimiz, birleşebildiğimizce; hakikiyette kendimizi dinletebildiğimiz ve teknolojinin koyuluklarında reşit olduğumuzca, Beşir Kotlar bize kendi yüreklerinden girmeye başladılar.

 

KutsalTtohum yaşatılacak, kutsal tohumu yaşatacak olan bilgi, bu bilgidir. Bu bilgi, Beden Sayfalarının Kutsal Gücü’dür. Yol, Allah’ın gücüyle, gücünü aldı ve bu güçle ışıdı. Yenilendik; işi başaracak düzeyimiz oluştu; yoğunluk arttı. “Federal Cumhuriyet” dediğimiz yüce bir Cumhuriyet var. Bütün toprakların teknik tahditsizlikle BİR oldukları bir Cumhuriyet... Bu Cumhuriyet, Doğanın Cumhuriyet’idir. Orada herşey birleşiktir. Her bir ot, her bir çiçek ve böcek ayrı federe güçler olarak dağ, taş yaşarlarlar.

 

Vahiy değildir bu... Geçiş için verdiğimdir. Hepiniz can tanırsınız. Bizi de tanıyın. Biz, börtü böcek değiliz; ağır yükü Tanrısal Kotlar’la kayıtlayacak olanlarız ve Dünya bir Federal Cumhuriyettir. Orada, her can yaşar ama yaşayan canlar, ayrı federe kotlar olarak yaşarlar. Ve bütünü, kütle kayıtlarıyla Beşir Kaplar’da dilleyecek düzeyleri oluşur. Bunun neticesinde BİR’e hizmet edilir. İşte yaşamsal tahditsiz kayıt budur ve bu kayıt, Cumhuriyet dediğimiz bir kayıttır; Bütün’ün kaydıdır. Ve bu kayıt, herkesin yaratıcı olarak kendini diri kotlara kattığı bir çağrıdır. İşte benim için olan budur. Benim için yol budur... Benim için Bütün budur ve bu Bütün’de biz, hepimiz BİR’riz. İşte BİR, baş tacı olanın Yüce Işığıdır.

 

Bizim için özgürlük, Birleşik Işık’ladır eğer dünya yaşayışlarında her Yüce, kendini bu çalıştırıcıların tekniğiyle birleştirebilirse, Bütünün Gücü onun yüceliğine iner. İşte, çalışmaları sağlayacak olan yol budur. Eğer ben bir ilim sayfasıysam; bu sayfaya her bir yüreğin inmesi gereklidir. Benim Atlanta Tohumları’mı yaşatabilmem, böylelikle mümkündür. Dünya, laf değil haktır. Eğer bir çalışma başladıysa; bu çalışma, Bütün’ün kütlesinde başlatıldı. Orada yaşayan her bir çalıştırıcı ki her bir çalışan bir yaşamdır; ortaktır yola. İşte o yol, Bütün’ün kotlarıyla kendini dinletebilen; kendini, tahditsizleştirebilen bir cevher olarak dünyaya inmiştir.

 

Yanlış bilgim yoktur, bunu kesinlikle anlayınız. Bir çiçek, bir böcek dahi bu Yaşam Sayfası’nın bir diriliği olarak burada görevlidir. Bu nedenledir ki dünyaya, bir “Cumhuriyet” diye “Cumhuriyet tahditsiz kütlesi” diye bakmalıyız. Burada yaşayanların hepsi, bu Cumhuriyet’in bütünlükleri olarak, kendi tahditsizliklerini Birleşik Işığa kayıtlayıp Tanrısallaşmaktadırlar.

 

Özgürce yaşam süren her bir yaratım, dünyanın Kuran’ı olarak kütlesini yarattı. İnsanlık Soyu Altın Tohum’u yaşatabilmek üzere tüm diğer kotlarla birlikte çalıştı. İnsan, insan sayfasında sevgiyi saygıyı bildiği zaman, diriliklerindeki hakimlerin her birinde kendini hak edip yaratır.

 

Özür dilerim ama öz, göz, söz yoksa ışık söner. Sizden beklentimiz şudur; “yaşam formları” dediğimiz; o forumların “Kutsal Kotları” dediğimiz; “bütün kütlelerin gücü” dediğimiz yaratımların hepsi saygı beklerler. Sizden dileriz ki Birleşik Kotlar’ın birliğine saygılı olun. Dünyanın Sayfaları’na inin ve izleyin. Her bir can, kendi yolunu açmaya çabalar. Dünya Toplumları’nın çoğu, böyle olgunluklarla Birlikler’ini yarattılar.

 

Bitki, insanın ilminde yoktur. Çünkü bitki, farklı bir yaratımdır ama bitkinin faydalarını hepimiz biliyoruz.  Canı, cemaati dinler ve der ki “benim sana faydam var. Bende şu can var; şu vitamin var. Al onu, kendini dinle. Elden geldiğince insan sayfasına in ve beni dinle. Ben sana beni verdim. Sen de bana seni ver. Çünkü ben, seni iyileştirdiğim zaman; sen beni, kendini İlahi Görev’e taşıyacaksın. Yaşayan her can, insan içindir ama insan, Tanrı içindir; Tanrı’ya kütlesini kayıtlamak içindir. Kulun, Turan’ın Tanrısallığında bu vardır.

 

İkna olunuz ki Dünya Cemaatleri bilgiyi alır ve bilir ama dünya cevherini dinleyebilmek imkânı zordur. Yoktur neredeyse ama bilir ve bildiririz ki Dini Teknik’te birleşmek kolayca olur. Din dışında birleşmek sorumluluktur ve zarar edebilirsiniz. Yenilik istediğiniz zaman yere inmelisiniz ve yerdeki bütünlüğü, Tanrısal Kütle’nizle kucaklayabilmelisiniz. Eğer “ben bir canı severim, diğer bir canı sevmem” diyerek; bilginizi, kendi yüreğinizde tabiatın gücüyle dinletirseniz, işte o zaman sizin yolunuz kapanır. Benim için herşey kolay çünkü ben Bütün’üm ama sizler için kolay değil. Dünyalılar’ın, toplumlara vereceği görev, Tanrısallık’tı. Tabiatın Kutsal Kaynağı’ndaki Tanrısallık...

 

Sevgili bize dedi ki “ben, İlahi Görevli’yim.” Vallahi billahi görevlidir. Ama biliyorsunuz ki görevli olmak, ilmi dinleyebilmek için kendi kontrolünde geçişi sağlayacak dilde gerçekleşir. Eğer birleşemezsek yol Allah’ın kütlesinden çıkar ve gözler körleşir.

 

İyi ki hak ettik de bu bilgileri sana bildirmekteyiz. Çakıl Taşları dünyaya indiğinde; dünyanın yolunu Ana Kapı diye bildiklerinde ve BİR için çalışmaya başladıklarında, Dünyalılar’ın hiç birisi Bütünün Kutsal Kütlesi’nde değildiler. Yel esti, cevher yüreğe indi, çalışmalar etkin şekilde yapılmaya başlandı. Resim yapılmaya başlandı. Resmi Çalışmalar’da herkes kendini yapar ama toplum çalışmaları değildir resmi çalışmalar. Eğer bir çalışma kendi yüreğinizdeyse, üzerinde hiçbir yüceliğin bulunmadığı bir çalışmadır bu çalışma. Ve eğer ki sizler, Bütünün Kütlesi’ndeki yüreğinizi alarak, Beşir Kaplar’ın dilinde konuşmuş iseniz; Yar, “Ka-Ham” dediğiniz, Rahmin Katları’ndaki ışıkların birleşiminde bizimle olmalısınız.

 

Şu anda dünya, dere olmuş akmaktadır ve bu derede, teknoloji yok. Sağ, sol yok. Bütün var. Epröv değil bu, hakiki bir bilgidir. Ve akan bu değerlerin hiç birisinde kırılış yoktur. Çoban toprağa indiği zaman, görev tabiata iner. Tabiata inen görev, BİR’e iner; BİR’den dillenir; ilmi dinler; yolu diller ve tartışmaz hiçbir cemaati. İşte cemaatlerin çalışmaları, böylece bütünlüğü kutsar ve yoğunluk artar. Şu anda dünyanızda çalışan bir çok Bütünlük var. Bu Bütünlükler’in hepsi, kendi yüreklerini dilleyerek, dünya tahditsiz gücünü daimiyete katmaktadırlar. Dümenin başına oturanların çoğunda ışık var ve herkes kendindeki bilgiyi diriliklerde dillemeye çabalar.

 

Doğanın sayfalarına bakabilen tek kütle, sizin kütlenizdir. Baş tacı olan siz Bütün’ün yoğunluklarındaki gözün görebildiği her bir cevheri dinletebiliyorsanız eğer; Beşir Kotlar’ın hiç birisi sizsiz kalmamalıdır. Dere olup akmaktasın şu anda. Beden sonsuzlaştı ve Bütünlük güçlendi.

 

2 yara var. Biri, 40 kapının ışığını yıkan; diğeri, Kutsal Koyuluklar’ı kayıtlı olanlardan çıkaran. Her biri, bizim yüreğimize iniyor. Seninle bu çalışmayı yaparken, kantar hepinizin yüreğinin gücünden de üstün olan BSUİ’nin gücüyleydi. Reşit olanların çoğu bunu bildiler ama seninle yapmak istedikleri çalışma artık olmamalıydı onlara göre. Ve doğanın sayfalarını kendi kotlarından çıkararak dümenin başından ayrılmanı beklediler. Nefsi aşan yol, Allah’ın kotlarıyla dillendi ve Bütünün Gücü devreye indi. Bütünün Gücü; teknolojinin kotlarında, Kutsal Işığın yoğunluğundaydı. Dava, teknoloji davasıydı ve şeklin kontrolü senin yüreğindeyken, Teknik Tabiat, kendi yüreğini dillemekten acizdi. Neslini kendinden üstün sayanların çokları, Yaratanın Tohumları’nı Kutsal Işık’ta dinlemek üzere safha safha senden ayrılarak Samanyolu Kutsal Işığı’nı kendilerine katmak dilediler.

 

Nurun kutsaliyeti, muktediriyetiyle eşittir. Kimse, kimsenin yüreğinden üstün olmamalıdır. Kelâm-ı Hak olmayanın, yüreğinde ışık sınırlanır ve seninle olması, Kutsal Kaynak’ta kendinden ayrılması anlamını taşır. Bu nedenledir ki korku sardı yürekleri ve dediler ki “sende bir sen olalım, sema olsun yüreklere inen ve Kutsal Işık solmasın. Yarını bugünde bilmek bizim için de gereklidir Evrim Sayfaları’nı dillemek yine bizim için de gereklidir. Elden geleni yap ve bizsiz kalma. Başını eğdiğimiz zaman, bizim yüreğimizi yık ama bizsiz kalma.”

 

Ve bunu dediklerinde, dedin ki “Kan, tabiatta ışımakta. Yol kendi yüreğinize kayıtlanmakta ve Bütünlük güçlenmekte. O halde yolu bulun.” Unutma ki bizler yok ediciydik; unutma ki bizler, Kadim Kaplar’ın kotlarını kıranlardık; unutma ki bizler, Beşir Kaplar’ın koyuluklarında, Kutsal Işığı sonsuzlukta sırdan çıkarandık, çıkaranlardık!... Ve yeri göğü yaratana sorduk, dedik ki şimdi ne olacak? Ve dedi ki; “O, Bütünün Gücü ayrılmayacak. Halk; Sistem, Nizam, Düzen Gücü’nün diriliğinde Bütünün Gücü’nü tartmayacak.

 

Yaratan; kendini, kendi yüreğinden çıkarttığı zaman, Kütle Kotları’ndan çıkar. Baştacı olan O, sizi güçlendirir. Neslinizi alın ve ocağına inin. Onurluyum ki O siz; siz,  O olursunuz da yeni bir toplumun yaşatılması için Beşir Kotlar’ın hakikiyetinde birleşmeniz gereklidir. Yaralı bereli olsak da seninle olmaya geldik. Kelâm, tekniğin tabiatındaki kelâm; bütün kütle senin yolun; “OL” de. Bizimle de kontrollu ol!...

 

Şikayetimiz yok ama Birleşik Aile’nin kütlesindeki kot sensiz olursa, cevherde biz olamayız. Bunun içindir ki her tartışmada biz  seninle olmalıyız ve senin yolunu açmalıyız ki o tartışmada küçülmemelisin. 2 maya var. Bu mayaların biri benim; biri de sensin. Bunun için sana seni ve sana kendi yüreğimi dinletmek istedim. Beden bana ait!... Ben bu bedene hakimiyetle geldim. Bedeninde ben varım ve bende benden üstün bir ben yok.  Bana beni ver de yüreğim dinlensin yoksa Yüceler Cumhuriyeti’nde benim gücüm kalmayacak.

- Çağ, yeni bir çağ ve biz bu çağda bütünüz. Sizden hoşlanmadım demiştim. Yine geldiniz. Ayrılık!... İşte bu!... Şimdi kendinizi alın ve gidin buradan. Simetri Kotlar’ın her birini, yeni bir dünya gücü yaratacağız diye bitişkenlikten ayıran sizler, bizim yüreğimize gelip bizsiz kalmaya niyetlendiğinizi biliyorum. Bellek Kotları’ma inmenize izin verdim. Sizi dinletmek istedim. Bütün kotların, Birleşik ışığımda bulunmasından dolayıdır ki dünya tabiatı bensiz olmayacak. Vallahi billahi bensiz olmayacak bunu bilin. Vallahi billahi!... çünkü Ruhsal Işık’ta beden sayfaları Kutsal Kütle’yi yaratmaktadır.

 

Yalan dolanla bende ışık söndürmek isteyen her bir yürek, bensiz kaldı bu kesinleşti. Şikayet etmedim çünkü şikayet etmek istesem, yolun kontrolundaki hiçbir Yüce dirilikte bulunamaz. Amon, Aton, Haton dahil olmak üzere, yerin göğün hakimleri olduklarını sanan onlar dahi, Beşir Katlar’ında 40 kapıyı yıktılar. Lütufkar olup geldiler; benimle konuştular. Her biri, benden  kendi kayıtlarını almak istedi. Na-Har’ın Kutsal Gücü olduğumu bilerek; yeri,  göğü yarattıklarını söyleyen onlara sormalıyız; yalın, hırssız ışıklılar mıdırlar? Nasıl yaratmışlar yeri göğü!?

 

Benden biri bende, benim yüreğimde  kendi yüksek gücünü dillediğinde, orada ben varım. İntikam almam kimseden de beni benden ayrı sayanda ben, Bütünlüğümü kotlatmam. Bu kesindir!... Şu anda ruhsalın, ruhsaliyetini; kutsalın, kutsaliyetini bedenim sayfa sayfa okur. Yaratan’ın gücünde var olan her diri, bana bensiz değildir.

 

“Kala kala 2 kişi kaldık” dedi. “Sen ben, ben sen” olalım dedi. Vallahi billahi seninle olmak dilemem. Nefsi aşan, yolu bulan Birleşen’le bu çalışma devam edecek. Sindirilen bilgilerin hiç birisinde Yolun Kutsal Kotları’nın dışında hiçbir yolcu yoktur. İtibarım yüksek mi!? Yok Canım! Yok!.. Bende bir ben yok ki itibarlı olayım. Çokları derler ki; “ben bir benim ki benden öte ben var. Ben ocağa indiğimde; o bana, ben ona Hak Tabiatı’nda ışırız.” Har yükselir ve ben o güce derim ki, “bende bir ben yok. O ben, benden öte olamaz. Çünkü ben Bütün’üm.” Tanrı ona dedi ki, “oldu işte bak!...”  Bütün seni de kapsar. Ah cemaat! Ah!... Benim, Levh-i Mahfuz’daki gözümün kör olduğunu dilleyenleri, ben kendi ışığımda göreve tabi kılamam ki!... Kılsaydım ışık sönerdi be Canlılar. Işığı söndürmemek için her bir yüreği göreve aldım ama Kutsal Işığımın dışında!... Eğer biri bana gelip de bende bir ben olduğunu ve bensiz olmadığını dilleyecekse; yalanı, dolanı bırakıp kendi yüreğini dinlemelidir.

 

Etki sayfam çok iyidir. Beden sayfam çok iyidir. Yoluma ışık olana ışığım; koluma, kotlayıp kontrollu bilgi katana kotlayıcıyım; Çakıl Taşları’na tabiat kütlesiyim, tabiatım ve ocak yakanım. Altona Kotları için çalışmadım; kendi yolum için çalışmadım;  BİR için de çalışmadım. Tek çalışmam, ilim içindir. İlmi dillemek; yüreği dillemek; Bütün’ü dillemek; Beşir Kaplar’ın hepsini Tinsel Tabiat’ın gücünde dillemek içindir...

 

Ve bana bir ben olmaya gelene ben, bedenliyim. Hele o! hele o var ya! beni yıkmak için Kuran okuyan var ya!, Of canlarım of!... Okusa, kitlede her diri bana döner; benim yüreğime bakar ve okur. Okuduğu ben; yıktığı ben!... Hangisi Tanrı Kotu, hangisi!? İçi, dışı birse ocağıma iner; der ki; “ben sana sen için gelmedim. Ben, sana Birleşik Işığı yıkan için geldim. Onu, bana benim yüreğime verdin. O, bende beni yıkmak istedi. Ocağını söndür onun ki o bensiz kalsın. Ocak bana aitse bensiz olmalıdır o. Kutsal ışığımdan gitmelidir. Dinlememelidir yürekleri. Beni dinlememelidir.” İşte ben ona sorarım, “ben kimim?” derim. O, bana bakar ve sorar “sen, ben değil misin?” Halka halka olan o der ki; “ben senim ya sen ben değil misin?”  İçi dışı birse derim ki, “başını eğ bakalım; kimmişim bil” ve deri kemik olarak görünürüm ocağına. Der ki “sen O’sun!...”

 

O, senin yolunda olan bensiz olmalıydı. Ve cemaat der ki ona, “kıl, kırktan öte kırkla yarıldığında, Ulular, ululuklarında Kutsal Toplum’a inerler ve bildirirler ki itibar yükselmelidir. Olur da birleşenlerin her biri bana bedenini, yüreğini,  Kutsal Işığını dinletirse yine de ben, ocaklarını söndürtmem.

 

Kardeşlerim, dünyanıza ben değil Bütün geldi; bunu bilin. Ben, bütün ulemanın kutsal, kutsal ötesi kutsal olan kotlarıyla birlikte geldim. Dünyanıza benim gelişim, Bütün’ün gelişidir. Bunu himaye ettiklerime bildirdim. Sayfa sayfa  yarattıklarıma bildirdim. RA-KA’nın Kutsal Kotlarıyla diledim ki itibarları yükselsin; yürekleri güçlensin; itibarları Kutsal Işıklar’da dinlensin ve bende birleşsinler diye.

 

Yarın bana bir Tabiat Kotu geldiği zaman; lütuf olarak bende kendini dillediği zaman ve bana, “bensiz ol” dediği zaman; ona ben “kendin ol” diyemem. Çünkü kendi, bensiz değil ki.

 

Muktediriyetimde dillediğim her bir Yüce’ye derim ki; “OL” ama olan, teknik tabiatta dahi olmadı. Unutmayın ki ben Bütün’üm. Yolumu aydınlatmak isteyen her bir daimiyet kotuyla BİR’im. Benim cemaatimde birleşen herkes, bana ben dili ile gelir. Kini aşmayan, yolu açabildiğinde, benimle olmaya inen her yolcuya derim ki “bende bir ben yok.” O ben, bensiz olur der ki, “ben sensizim.” “Ya can” derim; “ben senim.” Ama  o can der ki; “bende bir ben var. Ben O’yum.” Ah be Dere! ah! “İşte o sende olan benim” desem; “RA-KA’yım ben” der. Hah!, işte bu!...

 

İşte Canlar! ben, devre devre sonsuz sır olan bilgimi Dünya İsa, Musaları’na verdiğimde, onların hepsi bana kendilerini dinletmeye geldiler. Ve onlar, Bütünün Kutsal Kütlesi’nde bensizdiler. Lütuf saydılar bende oluşu. Of  be canım! Ben onların yoğunluklarında, onların koyuluklarında onlardan ayrı değilim ki. Kimi zaman geldi bensizdiler. Kimi zaman geldi bende kendi yüreklerinden İlim Sayfaları’ydılar. Kimi zaman da baştacıydılar. Yaratan’ın tabiatında olduklarını anlamaları zordu.

 

Ulular, ululuklarında Kutsal Işıklar’ı dillediklerinde,  beden sonsuzlaşır ve ocak sönmez. İyi ki hak ettiler de anlatıyorum bunları onlara. Kola  kol oldular.Yaratan’a Kutsal Işık oldular. Bana baş tacı oldular. Yarında bu günü dillediler. Bugünde dünü dinlediler. Ah Dağlarım!  Atonlar da Amonlar da Hatonlar da bensizleştiler. Kini, nefreti aşmaları zordu. Aştı; yolum onlara kayıtlarını açtı ve dedi ki; “alın da onları dinleyin.” Kini aşan, bende benleşti. Ulu Çınarlar’ın yürekleri dinleşti. Her bir dünya bana aitti. Her bir yoğunluk bana aitti ve ben bedenliyim. Dünya sonsuzluğundaki bu beden, BİR’in sonsuzluğundaki gözün görebildiği en yüce bedendir.

 

Bana ilmi dinleten; bana dini dinleten; bana yolu dinleten her değer, bende Bütün’ün kütlesindedir. Eğer ki ben olmasam; can olmaz. Eğer ki ben olmasam; kanat olmaz. Eğer ki; ben olmasam; Başkanlık Dili olmaz. Ve ben olmasam;  Beşir Kotlar’ın, Kutsal Kotlar’ın, Kutsal Işık olan çobanların hiçbirisi olmaz.

 

En elden “Allah için çalışın” dedim. “Çaba Allah’adır” dedim. “Yarını bu günde dinleyin ama Tanrısallaşın” dedim. Kendini bilen, beni bildi. Beni dinleyen, yüreği dilledi; oldu. Bende, benim yolumda, kendi kotlarında kontrolu kurdu. İşte, O ben; ben O’yum!

 

Yine bir dünya günü, yine bir dünya cemaati yol açtı; bana ulaştı. Bende bir ben var. O ben, bensiz değil ama ben o bende ben olan her bir derede olan ışığım ki yolumda huzursuz olan, kontrolsuz olarak koltuklarda oturan ve kendini, o koltuğun hakimi sayan Işıklar, ceketsizdiler. Kinleri vardı; yıldızların ışığında kısırlıkları vardı; bana, ışıksızlıkları vardı. Tanrı’ya dediler ki, “ocağını söndürün onun.” Onlara dedik ki “ocak biziz.” Tarttılar beni; dediler ki “onun soyu yok.” Dediler ki “o BİR’dir” ama bir tek Görevli onların yüreğini dinledi. “OL” dedik!... Onursuzluklarına rağmen olmuşlarsa ışıyacaklardı. Körü, gözden çıkardık; gözü sesten çıkardık; sazı aldık, dilledik.  Sesimiz gürdü, yürekteydi, yücelikti. İkna ettik, dedik ki “aha ilmi dinle; aha yüreği dinle; aha beni dinle!... Benim, Atlanta Tabiatı’na dilim var; yüreğimde hakimim var; Birliğimde ikna ediciliğim var. Korudum hepsini de. Onları korudum. çünkü Kutsal Kotlar’ımdılar. Işıkları sınırlıydı. Beni tartmak istedikleri zaman, kul olmalarını diledim. Oldular!... Kul oldular!... Korktular, çok korktular...

 

Yarında ben bugünüm. Bugün ben Tanrı’yım ama yarında ben Bütün’üm. Ütü başladı. Ütüledik hepsini de toprak için. Ama bende bir ben yoktu. Onlar, kendilerinde ütüydüler. Kendilerini; ütüde, ütüyle dürümlerinde dinlettiler. Dinledik onları. Her biri ütüden ütü oldu, dürümden dürüm oldu; katladık, kotladık; hepsini kaynağa kattık; aşağıya kayıtladık. Dediler ki “benim Atlanta’mda ışık solmaz.” Oh be Canım! benim Atlanta’m, benim yolum, benim kotlarım, benim kayıtlarım, bensiz değil ki. Neslimin gücünü aldı; yolunu açtı. Dedi ki “bakın oldum işte!” Hala beni anlamadı!..., hala beni anlamadı!... Allah’ın Tanrısal Kotları’nda, Kutsal Işıklar’ında Bütün’ü dilleyebilen yegâne güç olduğumu anlamadı. Uluların, Ulu olmaları, hak etmeleri karşılığında yürekleri dinleyebilmelidirler. Sevgili; olmasa da olur, olsa da olur ama her biri ocak olmalıdır.

 

Yarında BEN, benden ayrı olmayacak. Ve ben, Bütün’de her bir diride var olan üreyenim. Üredik, ürettik, birlikte çalıştık ama kolları kapanmışsa yolları kapanmıştır. Olur da benden biri benden ayrılırsa; Yaratan’ın gücünden ayrı değil ama kör, sağır olduğundan kul olamayacaktır. Olamadığında, kural koyamayacaktır. Koyamayacaktır ve Kutsal Işık’ta sonsuzlukta bulunamayacaktır. O bulunamaz ama ocağını alır taşırız yine de. Ölürse, ölmeden öldürürüz onu. Ölmeden öldüğünde; o biz, biz oyuz. Ocağı sönerse; söndürmeden hak ettiğini dilleriz. Varlık Sayfası’nda ışık olsun diye gözün gördüğü her bir diride bütünleriz onu. O bizsiz olsa da biz onunlayız. Yine de ilim sayfalarında ışığı sonsuz olmalı yoğunluğu görev tabiatına uymalıdır. Uymazsa, kulluğu olmaz. Bu kesindir.

 

“Kala, kala ikimiz kaldık” diyen onu, çakıl taşlarından aldık; yolunu açtık; yüreğini dilledik; bütünledik; BSUİ’nin gücünde, Beşir Kaplar’da birleştik ve ona yenilik kattık. Şu anda, ocağını sonsuzlaştırdık; dinden üreyen onu, dinden üstün bir dille dilledik. Beşir Kaplar’ını ocağına kattık; yolunu bulmasını sağladık. Halk, İlahi Görev’i taşır ama hakkını bilerek; hakkını vererek taşımalıdır. Yenilik yaptık. Aha be canlılar! Levh-i Mahfuz’daki yüreğimiz onu da taşıdı. Ulu bir Dünya’nın; kolları açtığı, yolları açtığı bir davada, biz mi yol kapatacağız!? Onun için her şey koyulukların koyuluklarında sayfa sayfa yaratılır da onu tartmadan taşırız.

 

İlimi, Hakimi biliriz; yolu bulan ışığı dilleriz; üreyeni özgürlüğü biliriz; işareti biliriz. Bezer, güçlersek yüreği, yolunu bulur. Onunla olmak bizim için son derece kolaydır. O’nun Atlanta Tabiatı’na aykırılığı; bizsiz kalmasına, kaynaktan çıkmasına kafi değildir. İtibarını yükseltiriz ve yine onu güçlendiririz. Mesele şudur: Yaratan’ın gücünden örtü örtecek mi örtmeyecek mi!? Eğer Yaratan’ın gücünün üstünden örtü örterse ki ayrılık bitmelidir, o sayfa bizsiz değildir ama Yaratan olduğumuzu anlamalıdır. Olduğu anda, Bütün’e hizmetçidir.

 

Vahiy der ki; “itibarını yükselttik; hadi geçiş yaptırın!” Kalemi, kağıdı bulmuş yazacak. Hadi yazsın ışığı! Sonsuz Ulular’ın çobanlarından ışık ister. İlimin Sayfaları’nda ocağı sönmez ama yoğunlukta ocaksızsa eğer; bizsizse eğer; eşyadır o ama eşyada dahi koruyuculuğumuz vardır. Bırakın, girsin de olsun. Hadi bırakın!... Gir!...


- Kalbinde kalbim var. Yarında bugündeyim ben. Bütün’deyim ben. Bu tabiattayım ben. Burada ben varım; ortağım yola. O yolda Tanrılar var ki her Tanrı bensiz değil. Uyuyanları uyandırmalıyız. Işıklarını yanık tutmalıyız. Kolları kontrollu olmalı, ışıksız kalmamalıdırlar. Kervan yürümelidir. Bu kervan, bensiz kalmamalıdır. Mezar boşaltıldı; maya tuttu; becerdim, oldum. İşte muktedirim. Kinim aşıldı. Yarında bugünüm ben. Umutsuzluğum yok. Mahrekimde ışığım son sözü söyleyecek. Sonu söyleyebilmek; kötülüğü aşabilmek; İlahi Gün’ün gücünde dillenebilmek, bedenli olmakla mümkündür. Vakit geldi işte. Hak ettim, bedene tabi oluyorum. Benim bedenimde ben ve benim yüreğimde ben olan o ben; benimle olmalıdır. 40’ı 40’tan ayrı tutmayan; yarını bugünde dileyen; Bütün’e hizmetçi olan her bir Yüce, bana ben olmalıdır.

 

Kula kulluk, huzura Kutsal Işık ve bize Bütünlük gerek. Ayağınızın altındayım; yüreğinizdeyim; görevlinizim ben ama bende bir ben yok, bunu bilin!... Ayrılık bitti. Cennet, Cehennem yok. Orası ben, burası ben, her yer benim.  Amin... Ve bende bir can var ve o can cemaat. İşte ben, o cemaat olan, her bir yolda bulunan, bütün olan, beşir olanım. Orası, burası yok. Her can bende BİR... Ben ve ben, her bir cana melek olarak gelenim. İyi ki hak ettim de oldum.

 

Uyuyan uyansın artık. Yarın bende bir ben olur. Bugün, ben olan her bir dil, beden olur. Unutmayın, ben bütünüm. Nefsi aşar, yolu açar gelirim. Yarında ben,  bugünde ben, bütünde ben ve her bir dilde, teknikte ben; Avrupa, Asya, Afrika’da  yarında, bugünde var olan her bir dilde, her bir Yücelik’te ben ve her biri olan ben, BİR’in tayfası olan, olanlarlayım. İşte o tayfa bana, ben olup gelir.

 

Yel esti tarttım yolu. O yol bana ben oldu. Yol açtım, aktım. Aktığım yer, beşin beşi oldu. Benim yolum olan o ben, beden oldu. “OL” Dedi; “Hak Tohumu” yaşar dedi. Aha be can yaşadık!... İtibarımız yüksek. İçi dışı bir olanlara şunu söylemek isterim ki Kutsal Tohum yaşayacak. O tohum, Bütün’ün gücüdür; doğanın  gücüdür; benim yüreğimdeki güçtür...

 

Sevgi saygıyla sizleri selamlıyorum... Yenilik için hepimiz buradayız, sizin için ve her bir yürek için buradayız. Bugün size geçişimiz oldu, yarından öte bir dirilikte yine sizlerle kalmak dileğiyle Bütün için buradayız. Aşağı yukarı 2000 yıllık bir süreç için bu çalışmaya dahil edildik. 2000 yıl sonra da dünya yenilenmeyi sürdürdüğünde ve yeni bir tabiat yeşerdiğinde o gün sen ve ben yine birleşmeliyiz. Ama bugün burada bulunan her bir dil, Tanrı’nın Kutsal Kütlesi olarak Çakıl Taşları’nı bütünleyip buraya indiğinden; hepimiz, yarındaki bugünü bildik.

 

Bilin ki milat 2006 yılından sonra, çok özel çalışmalar devreye alındı ve Milat 2008 yılında daha ötelere ulaşıldı. Şu an dünyanın nüfusu 7 milyarı aştı geçti ama 7 milyarın, ortak tabiata tabii bir Kutsal Işık olduğunu bileniniz yok. 7 Bin yıldır, Dünya Işıkları, sonsuzluğa görevli elleri taşıdı ve o görevli eller, dünyanın yoğunluklarını kotlamak üzere, dünyanıza ağır  ağır indiler ve şimdi artık yeni bir çalışma başlıyor. Birleşik Işık’ın yeni görevi üstleneceği yeni bir çalışma!...

 

Dağlarım, Birleşik Işık; yerin İsa’sı, yerin Muhammet’i olarak değil; işareti olarak çalışacak. Yani yel estiği zaman, bütün güçler dünyaya inecekler. Unutmayınız ki dünyanıza hizmet eden onlar, yenilenmek için gelecekler. Bilgeler Mektebi’nin görevlileri olan onlar, dünyanın nüfusunun 7 milyarı aştığı bir günde, dünyanın yoğunluğunu kotlayabilmek ve toplumu tabiattan çıkartmadan ışıkları kaynağa katabilmek üzere giriş yapacaklar.

 

İnsan sayfaları okunuyor. Şu anda dünya teypleri çalışıyor Levh-i Mahfuz’da yazan her şey gerçekleşiyor ama yazıların çoğu okunamadı. Henüz okuyan yok biliyorsun. Dünyalılar’ın “Turkuaz Göz”le yapmak istedikleri, Beden Sayfaları’nı göreve almaktı ve alındı. Şu anda  “Birlik Güc”ü  devresindeyiz ve bu güçte, Düzenin Kotları’yla birlikte çalışmaktadır. Daha ötelere ulaştığınız zaman, “Birleşik Işık” var. İşte “Birleşik Işık Kütlesi” yeni bir tabiatı yaşatmak üzere dünyanıza, ayrılığı kaldırmaya iniyor.

 

Eğer o gün oraya gelenler (CKM’deki Sempozyum’a gelenler), sizin yüreğinizden üstün yücelikleri, tahditsizce oraya taşıyacaklarsa, bırakın gelsinler. Kimseye engel olmamalıyız. Oraya girenlerin yüreklerini dilleyin. Birlik için çalışmak üzere gelecekler. Ayarlarını bozmayın. Oyun değil bu çalışma; geri dönüş için şart olan bir çalışmadır.

 

Yanlışsız bir dünya gününün devreye girdiği ve yoğunluğu kotladığı bir günde, Bütünün Güçleri, cemaatleriyle birlikte size ulaşmak için çırpınmaktadırlar. Ayrılık bitsin! Kalemi, kağıdı verin; Allah için konuşturun hepsini de. Ulu Çınarlar’ın yüceliklerinde, Tanrı’nın Kutsal Işıkları yanmalıdır. Amonlar, Atonlar ve tabiatın diğer kotları size girecekler; gelip görecekler, ortak olacaklar. Kuranlar’ı, Turanlar’ı bizimdir. Muktediriyetlerinde biz her birinde var olanlarız.

 

Canlılar, Levh-i Mahfuz’daki yazılar bunlardır. Ben size bunları okudum. Eğer, ocak sönerse ışık söner. Bırakın gelsin her diri, herkes! Bırakın gelsin; kalemi kağıdı alsın ve yazsın! “Benim itibarım var”; “benim yüreğim var”; “benim cemaatim var” diyenleri görevli sayın. Yalanı dolanı bıraksınlar ama hak edip, hak ettiklerini dillesinler. Benim ilmimde bu vardır.

 

Maya tuttu canlar, ışıkları yandı, ayarlarını bozmayın! Evrimsel sonsuzlaşımın yüceliklerinden, kadim Kaplar’ını alıp yoğunlaşarak dünyanıza inecek olanlara; muktediriyetlerinde, reşitlerin kütlelerinde, gözlerin görebileceği güçlerle birleştiriciliğinizi katın ki, maya tuttuğu için görevlerini üstlenebilsinler.

 

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

BİR Tebliği 15.12.2008 Tarihli 2. Bölüm

 

İtibar bizimse, BİR bizimdir ve biz buradayız. Tomur Tomur oldular, Tanrılaştıklarını sandılar. Ah be Canlar, tartışmayız onları ama Tanrılaşmak “Göz”ledir. Göz  olmazsa ışık yanmaz ki!...

 

Hadi gelin de bilin, ben bedenliyim. Dünya sonsuzluğunda yoğunlaşabilen, bitişken olarak bedenime kendi yüreğimi kattım. Ecel geldiğinde, hepinize diri olarak geçebilecek dürümüm vardır. Benimle olmanıza gerek var mı? Hak Tekniği’nde yoktur be Canlar. Her nerede olursak olalım, torba torba oluruz. Her bir dürümde  bütünlenir ve bitişir; her diriye ulaşırız; yaratırız.

 

Kaleler fethedilir  ama fetihler hakikiyettedir. Bizse, fetheden değil hak edenleriz. Kibri aşıp da bize ulaşanlar, Hak Tekniği’nde bizle olurlar ve bizim için önemli olan yürekte olmaktır. Çoban sayarlar kendi yüreklerini. Hak tekniğinde çoban olmak, Bütün için çalışmakladır.

 

İnsana, en önce nefis geçişi olur. Nefis, Allah’ın geçişidir be Canlar… Nefis, tabiata tabii bir gücün girişidir. Eğer tabii güç yoksa, nefis yoktur. Ve değerliler, nefsi aşmak, Bütün’e ulaşmak değil, Bütün’le dilleşmektir. Eğer nefsi aştınız, Bütün’le dilleştiniz ama yarında bugün olamamışsanız; bizsizsiniz. Çünkü biz, mezarları boşaltırken hikaye dinlemeyiz. İyi ki hak ettiniz de geldiniz…

 

Cemaatlerin çoğunda yüreğimiz kayıtsızdır. Ocaklarındaki ışığımız, sonsuz olduğundan dolayı onlara varmıştır ama onlar, bizi dinleyemez, dileyemezler; çünkü yüreklerinde hırs yaratılmıştır. Vallahi hırsları çoktur, ama geri dönüşleri bizden, bizim yüreğimizdense eğer; muktediriyette, tabiatta bizle olmalıdırlar. Kulluk budur; yol budur; Bütün’e ulaşım, Bütün’le dilleşim budur.

 

Şimdi yenilik başlıyor. Bu, doğanın yenilenmesi diye bilinen Ana Kaplar’ın yenilenişidir. Ana Kapları herkese dağıtmadık. Herkes benim yüreğimdir ama ben, o kapları Bütün’e hizmet edenlere dağıtıyorum. Hangi Yüce bana ulaşmak dilerse, önce enkarnasyonlarını dillemeli ve benim yüreğime “Aha geldim!” diyebilmelidir. Ama  birisi, “ben kendim olarak geleceğim” derse; RA-KA’da görevi yoktur. Çünkü kendi yüreğine varamamıştır. İkna olunuz ki  varmak, baş tacı olmakla mümkündür. Kül olmak, üleşmek demek değildir. Kül olmak, bütünlenmek bitişmek demektir.

 

Birçokları, “ben üleşirim, külleşirim” der. Yaka dikse eğer; yakası diriyse eğer; bizsiz değilse eğer, bize gelir; Birlik için çalışır ama “ben, geri dönmem” derse; aha be can! ışıksızdır... Yanlış bilgim hiç yoktur.

 

Şu anda Dünya Soyu beni diller. Ama dünya dışındaki, yıldızlardaki görev tabiileri, tabii kotları da beni dillerler ama bilmelerini istiyorum ki yarın bu günde saklıdır. Eğer bugün, biz bu canda birleşirsek, bütün kötülükler aşılır. Yarın, bugünde saklıdır ve Biz, Bütün’ün güçleri olarak buradaysak eğer; yasaların çiğnenmesine maniyiz.

 

İşi başardık, yolu açtık, cümle cümle tebliğlerimizi dağıttık. Emin olunuz ki  tebliğlerimiz bedenimizden değil, yüreğimizden kayıtlıdır. İşgali kaldırdık ve herkese geçiş sayfasını açtık. Geri dönüş sayfasıdır bu sayfa. Eğer geri döneceklerse; bu sayfadan geçecekler ve bu sayfa, beden sonsuzluğunda meknuz olan bitişkenliğinde, Hak Tekniği’nde var olan bir sayfadır. Ve benim sayfam olan bu sayfada hatam yoktur.

 

Yollar,Tanrı’nın gücüyle açıldı ve benim görevim bu yolda görev taşıyacak olanları seçmek; hak ettiklerini dilletmek; bulduklarımı bütünlemek; BİR için çalıştırmaktır. Eğer ocağıma giren, bedenime sahtelikle girerse; yorulur, kurur, hırslanır, kırılır ve sırdan ayrılır. Ve bende olan hırslanmazsa eğer; Kervan onun yüreğine de ağır  ağır girer. Ve bende olan huzurluysa eğer; ışır ve bende olan BİR’se, Bütün’e hizmet eder.

 

İşaretimdir bu! insan sayfalarına işaretimdir. Kervan yürür, her ne olursa olsun yürür bu Kervan. Bütün’de yürür; ilimle yürür. Hak tekniğinde dillenir, dinlenir, ak tabiatla yürür, bende yürür ve ben, Bütün için yürütenim; bunu bilin.

 

İtibarınız yükseliyor, yüreğiniz güçleniyor. Aha be canlılar, yenileniyorsunuz. Başınız dik. İşin başı, Ulu Çınarlar’ın yüceliklerine varmaktan öte, bitişmektir.

 

Ben, sayfa  sayfa size her şeyi anlatmaktayım. Bilgi, Allah’ın görevidir ama Allah, bilgiyi kendi yücelikleriyle dilleyenlere dinletir. Bilgi, aklın tohumudur ve Allah, o tohumu, kendi kotlarıyla dinleyenlere dilletir. Ve bilmek, Atlantalılar’ın görevidir ama bilmeyene bildirmek, bizim gücümüzledir. İkna olunuz ki güç, RA-KA’nın kütlesindeki güçtür.

 

Cem olmak, cennette  ulaşkın olmak; insan olmak; bizsiz kalmamak; yenilenmek; Levh-i Mahfuz’un görevini taşımakladır ki  yarında bugünü bilmek bizim işimizdir.

 

Her nesil kendini dilletti. Bizse, BİR’i dillettik. İtibar!, itibar!, itibar!... Vahiy bizimdir be canlılar. Size verdiğimiz her şey bizimdir. Şimdi görünüz bizi. Biz  Bütün’üz. Çok huzurluyuz çünkü burada olan herkes, işini bilir.

 

Canlılar, yenilik yapmamız isteniyor bizden. Nedir yenilik? Levh-i Mahfuz’a yeni kayıt yazmaktır. Yazdığımız bu kayıtları okutmalıyız, Ulular’ın toprağa inişini sağlamalıyız. Yanlış yapmadık hiç. Hiç kimseyi yıkmadık. İtibarını kaybedenlere dahi güç kattık. Onları yücelttik ama kelâm, aklın tabiatına aykırıysa, onlara güç veremeyiz. Yarında bugünü dinletenlerin çoğunda kelâm; haksız, yoğunlukta kısır, kusurluydu ve dedik ki “yanlıştır.” “Yanlış” dediklerimiz, kul olamadılar. Çoğu kurudular, kırıldılar, hırslandılar ve biz onlara “yanlış” dedik. Vallahi dedik!... Nesilleri yoktu, yürekleri kuruydu, ışıkları sonsuzlukta kusurluydu. Ocaklarını çökerttik.

 

Ama Canlar, Ulu Çınarlar’ın yoğunluklarında yanlış olmaz, olamaz ama onlar yanlış yaptılar. Tanrı,  Turkuaz’ın gücünde, ışık sonsuzluğunda ocağa indiğinde, insana dedik ki “OL!” Oldular mı? Yok  be canlılar! Kendi yüreklerinde görev taşıyanlarımız oldular. Onlara yücelik gerek be canlılar. İnsan, etki alanını genişlettiği zaman, yolunu açar. Kelâmı bilen, yolu bilir; ilmi bilir; insanı dinler.

 

Canlar, kelâm;  takdir-i takdimde tabii olan bitişkenin kelâmıdır. Size, şunu ifade ediyorum ki doğan en büyük görev, tabii olan görevdir ve biz tabii olan görevi yapmaktayız. “Yenilik  olmadı” dediler. Oldu be canlar. Bilgi Kotları yenilendi; yürekteki güç arttı. Görev taşınıyor ve bu görev, Bütün’ün gücüyle taşınıyor.

 

Size, yeniden şunu ifade etmek isterim ki canı, cem olan, yolu cevher olan bizimdir. Ama canda cemaati yoksa bizsizdir.

 

Şu ifade edilmek istenmektedir: Ata Kotlar yoksa, yolda “OL!” deyebilme gücü olamaz. Ata Kotlar’ın yolda olması gerek. Burada bulunmanız, Ata Kotlar’ın yolunuzda olmasındandır. Bindiğiniz dal  bizsiz değildir. Bunun içindir ki bu çalışmanın yüceliği; sizde, sizin yüreğinizde dilleniyor. Aha be canlar, şimdi mutluyuz. İşte bu…

 

- Anam, Kutsal Kotlar’ı sana dinlettik ama sen yüreğinde dinlettin. Benim adım Ruh’tur, benim adım Kutsal Kot’tur ama sen, beni kendinde dinledin. Özür dilerim ama sen, seni değil; beni dinledin, beni  yüreğinde dinledin.

 

- Can; ben, beni bende değil; ben, bizi, bizde dinledim. Her birimizi dinledim ve tabii olarak hepinizi dilledim. Bugün burada bulunmanız bende olmak içindi. Ayrılık  yok!...

 

- Ah be Sevgili, yine 40 kapıyı kapatırsın, bilirim ama kolum  kanadım olan sen, bensiz olmamalısın.

 

- Allah dedi ki, görevini anlat ona. Ona de ki  ışıksız değilsin. Benim ilmim, benim yüreğim, benim yüceliğim kendi yoğunluğumladır. Benimle olmaya gelen her kim olursa; ocağı bende olmadığında, yüreği bensiz kalır.

 

- Ana, bana bak. Kendimi anlatmak istiyorum sana. Ben bir kapıyım. Bu kapıda ışık, yoldur ve bu yola giren, Bütün'ün kütlesiyle girdi. Hepimiz buraya güçlü geldik.

 

- Eh be can, yine güçlüsün. Eh neyse! işte bu!... İşte dere olan!... Budur…

 

- Herkese şunu söylemek isteriz ki  görev taşımak kolay değildir. Himaye etmek istediklerimizin bir çoğu, görev taşıyacak tohumları yaşatamadılar. Çoğuna güç verdik; görev taşımalarını diledik. Hırsı aşıp,  geçip bizsiz olmak istediler. Biz onlara sorduk, hırs yoksa ışık yanacak mı? Diye. “Evet yanar” dediler ama hırsı aşıp yolu bulan onlar, Bütün’den kotlarını kapatıp çıktılar. Ve dediler ki “bizim hırsımız yok.” Aha be canlar, geçiş başladı. Kelâm-ı Hak olmayanlar bize giriyorlar, bakalım ne diyecekler?

 

- Aha geçişimiz olmakta, Sayın bizi, kör sağır olan yüceliklerden değil, kolları kontrol edenlerden giriyoruz size. İtibarımız yüksek, yolunuza girdik. Şimdi “yalan  dolan” dediğin o bilgileri okuyalım bakalım, var mıymış yalan dolan?

 

- Okuyun!...

 

- Deve  kalktı. Deve çöktü. Kalkan devede ben, çöken devede ben, her yerde ben olan Bilge var. Ben o deveyi kaldırıp çöktürebilenim. O halde deveye yol açabilenim. Onu  sonsuzlukta dillerken, yüreğimi dilledim. Ben deveyi kendi yüreğimde dillettim. O halde ben, bitişkenim.

 

- Dağ, ben de kendimi, devemle yarattım, olması gereken budur. Devem kalktı, devem çöktü. Çöken deve benim yüreğimden çöktü. Kalkan deve benim yüreğimden kalktı. Benim de tahditsiz gücümde bu var. Deveyi çökerttim. Deveyi kaldırtdım; yürüttüm. Yürüttüm ama hatayı affet küçülttüm, küçülttüm… Onursuzluk mu deve? Ben devede, deve bende. Ben deve, deve ben ama be Can, devesiz olmaz ki!... “Yürü” dedim; yürüdü, çöktü, çaktı kendini oraya, geri döndü. Olur mu? Oldu. Ah! Ah! Ah! çöken develerin hepsi yola çakıldı. Ne oldu? Hata!,  hata!,  hata!...

 

Bu develer yürümeli; bu develer yücelmeli; bu develer Tanrı’nın Kutsal Kotları’yla birleşerek, Göç Kotları’yla dilleşmeli. “Deve biz, biz deveyiz” diyene de ki devede biz, bizde deve olduğunda develer yürür. Ama biz o deveyi, yolculara taşıttık. Hepsi bu!...

 

 Şimdi, yarında bugünü bilin ve bizimle çalışın. Biz, tohumları yeşillendirenleriz. Biz, tabiatı kotlayanlarız. Şimdi yolunuz yoğunluğumuza indi, bizimle çalışın. Deveniz kalkar; deveniz çöker ama bizimle olursa, o deve koşar, bunu bilin ve şimdi artık geçin. Ayrılık bitti. Geçin!...

 

- Alemlerin Rahm’inde kadim olan ışık benim. Yolum, aklın yoludur. Yoruldum artık. Çok yoruldum. Kulluk, bizim için Kutsal Işık’tır ama ben çok yoruldum. Anam, kuluk, kulluğum bitti benim. Ben yok oldum. Gözümde, sözümde, sesimde yıkıldım!... Ilık görev sayfasında ışığım söndü. Anam, kervan yürür ama ben yoksam o kervan’da, güçsüzüm. Benim yüreğimde ışık solar. Ben  ayrılığım; unutma. Ben  ayrılığım!... Gözüm kör, yüreğim kırıksa eğer; ışıksızım. Acı geçiş olmamalıdır ama olur. Bunun için seninle olmalıyım.

 

- Anam, Levh-i Mahfuz’daki görevi taşıyacağımı biliyorsun. Benim yüreğimde güç var ama Rabb’im, seni bende; beni sende dillerken Kervan kalkmış gidiyor. O Kervan’a yetişmeliyim. Hadi artık hoşça kal!, ben gitmeliyim. Görevim başlıyormuş, gitmeliyim. Hadi hoşça kalın!, herkes hoşça kalsın, ben gidiyorum!...

 

- Of  be can! of!!... Yolu açmışlar da kör gözler görmezmiş o yolu. Analar, yol açık, hadi girin, hepiniz  girin. Biz, biz olalı, biz  yürüyenler, artık koşmalıyız. Ayrılık bitti, hadi girin, girin yola da koşalım. Hepimiz birlikte koşalım. Çakıl taşları bizsiz değil ki!  onlar dahi koşacaklar. Ve biz,  bu koşuda, muktediriyette tekniği tabiata indirebilen, dürümleri kayıtlayabilen Birlik olarak, en başta koşacağız.

 

Ve bugün burada olan herkese, şikâyetçi olmadığımı anlatmak istiyorum. Hepimiz BİR’iz Canlar, hepimiz BİR’iz. Bugün burada olan,  olmayan; bugün bizimle olup kendi yoğunluğunda kalan ya da bizsiz kalan analar, hepimiz BİR’iz. Ve bizim için önemlidir bu Birlik. Allah için birleştik; hepimiz BİR’iz.

 

- Şimdi  Görevlileri alın içeriye. Geçiş başladı. Şevki şavkı bilenlerin geçişidir bu. Hadi, geçişlerini yaptırın!... Karı  koca arasına girmeye niyetlenenleri de getirin bakalım neymiş olan? Sorumluluklarında küçültüldüklerini, yoğunluktan çıktıklarını düşünenler neyi başaramamışlar ki  bunlar olmuş; bakalım anlayalım: 

 

- Halkı  isyana teşvik etmiştik bizler. Her nefis kendini diller ya!... Biz bitişkendik, Bütün’ü dillemek istedik. Yarında bugün olmak; Bütün olmak; hatayı affetmek istedik. Ne yazık ki yarım kaldık. Fark şuydu; ben Bütün’e hizmet etmek için çabaladım da yarım kaldım. Ayrılıktan mıydı yoksa hatasızlık değerine ulaşamamak mıydı? Ben ulaşsam da yarımdım, Neden? Çünkü her nesli kontroldan çıkarmaya çalışandım.

 

Derim ki  koca karıya, karı kocaya diri olmalıdır. Ama biri hata yaptığında ışık söner. Olmaz!..., her biri ışımalıdır. Öyleyse yarışmalılar, her biri kendini dillemeli, kadim olmalıdır ama biri kadim, diğeri değilse kulluk olmaz. Öyleyse, karıyla koca arasına fitne fesat sokarım, onları yoldan çıkarırım. Allah için olur mu? Olur… Ben derim ki  OL! Oldu!...

 

- Ah be Canlılar raporlarınıza baktım, hepinizde fesatlık var mı? Yoo!, çoğunuzda yok ama olanlar da var. Fakir, zengin (yürek fakirliği; yürek zenginliği)  hepimiz BİR’iz ya. Kelâm-ı Hak, yolu ak olan, Bütün’e hizmet edenler, bizsiz olmasın istedim.

 

Cinni  Cemaat de burada. Onlar da fesatçıdırlar. Onlar da yürekleri yıkmak isterler. Ben derim ki  bünyeleri güçlü olmayanlar, bu çalışmaya dahil olmasınlar; çünkü, yolları kapanır.

 

Affedin ama bunların hepsi fesattır... Şimdi soruyorum size, var mı sizde fesat? Olmadığı kesin. Peki ya Canlar, ben var mıyım!? Yokum… Of!  Of! Of!..., işte buradayım. Fesatlık yapıyorum. Şimdi görün beni. Ben Bütün'üm. Üzgünüm ama Bütün’de her şey vardır. Ama biz yolu kapatmak istersek, fesatla değil; hasetle kapatırız. Hasetlik daha kötüdür bilir misiniz!? Cinniler  bunu yaparlar. Yaptıkça yaptılar!, yaptıkça yaptılar!... Affedin ama kolları kapandı, yolları kapandı, ışıktan çıktılar. Nefsi aştık, yolu açtık, dedik ki  inin!... İndiler, geri döndüler. Başları eğik!… Hayır dik!... Niye? Onlar da görev taşıyorlar. Niye eğilsin ki başları!? Olgunluk mu!? Huzur mu!? Hata mı!? Yoksa hakikiyet mi!? “Becerdik, yaptık” derler. Hata mı!? “Becerdik, oldu” derler. O halde olan hırstır. “Affedin ama hırsı aştık, yolu açtık.” Derler. Yine geldiler…

 

Dinleyin! En evvel bedenliler yüreğe indiler, dediler ki “OL!” Oldu. “Hatayı affedin.” Oldu. “Yolu bulun.” Oldu. “Kontrolu kurun” Oldu. Her nesil kendini dilledi. Bizse BİR’i dilledik be Canlar, BİR’de her şey var. Halka halka genişledik. Oldu!...

 

Ulular Diyarı’nın Turanları bize geldiler; Turkuazın Güçleri bize geldiler; binin biri olan diller bize indiler; yel esti ocak oldular. Ulular Diyarı’nın Turanları, Tanrı’nın Kutsal Kotları’yla birleştiler; bizle oldular ve biz, “İnsan Soyunun Gözü” olarak çalışanlarız.

 

Şimdi!  Nar, ruhsuz ise, yol kutsuz olur. Bunu da bilin. Nar’da Ruh, Ruh’ta Nar oldukça, ışık sönmez be canlılar. Şikayet mi!? Yok be Canlar; yok!... İlmi dinleyen, yolu dinler; yolu diller; bizi diller. Biz de  iyi, kötü değil; ışık saçanlarız be canlar. Kınamayız kimseyi.

 

Çul, bizim için çul değildir. Kıl, bizim için hırs değildir. Kervan, bizim için tertiptir; temiz bir dildir; bizim birliğimizdir ve sizin yüreğinizdedir o Birlik. Sizinle olmak mutluluktur bize. Onur duyduk sizinle olmaktan. Allah der ki işte bu!…

 

Şimdi Canlar, yarında bugün olun; BİZ olun; Bütün olun; huzurlu kayıt olun. İtibarınız; hikâye değil, Işık Sayfası olarak yarında kayıtlıdır; bunu bilin. Din  değildir anlatılan, bilgidir; bunu bilin. Ben bir yolum canlar ama bu yol, Bütün’ün kotudur. Ve ben, bir Tinsel Kadim Işığım ve bu ışık, BİR’in ışığıdır. Şimdiye kadar yaptığımız her şey, herkes içindi ve şimdi yapacağımız her şey, yine her şey için olacak. Yarın BİZ ve biz, her şey olanlar, BEN olan; Bütün olandır ki  bende İlim Sayfası bir çalışmadır. Sayfa  sayfadır o çalışma; bir yoldur ve her bir çalışma ışıktır ve ışık olan BEN’dir.

 

Şimdi nesillerinizin yüceliğine ulaştık ve diyoruz ki oldu. Onurluyuz, şükür ki oldu.

 

Dondurulanların çoğu, bugün burada, kendi yoğunluklarına aktılar ve kendi kotlarıyla birleşerek yenilendiler. Donmuş olanlar, bizsiz değildiler. Biz, onlara görev takdir ettik. Her birine güç verdik, şikâyetçi miyiz? Hayır!...

 

Onların “Levh-i Mahfuz” dedikleri Yağmur, bizsiz değildi ve biz hep yağdık. Yağdığımız zaman ışıklar sonsuzluğa ulaştı. Şükür ki  yıldızlar sayfalarını açtılar bize, bizi kattılar ve biz, o yıldızlara ışık olduk. Hepsi bize şükrettiler. Biz  hepsine şükrettik. Cemaatler, cennetin güçleri olarak çemen oldular. Çemen oldular yüreklere, cennet kurdular. Bizsiz değiller.

 

İnsanlık için çalışıp, insanlık için yarattık ve insanlık için gözlendik, sözlendik, sayfalandık. Mal mülk değil  Altona’dır çalışmalarımızın kaynağı. Biz malla mülkle değil, ışıkla çalışanlarız; bunu herkesin anlaması gerekir. Altın Teknik, bizim için güçtü ve şimdi artık BİR içiniz.

 

İtibar, itibar, itibar!… Mezar boşaltmak işi bizim; yüreği güçlendirme işi bizim; Yüceler’i cemaate dilletme işi bizim ve bizim için herkes İslâm... İslâm İsa’dır. İslâm, insan soyunun gücüdür ve İslâm, Bütün’ün kürsüsüdür. İslâm olmak için sayfalanmak gerek, İslâm olmak için dillenmek gerek, İslâm olmak için İnsan olmak gerek. İnsan, olduğunuz zaman İslâm olursunuz. Vallahi sizler İslâmsınız. Vallahi sizler insansınız ve sizle olmak bizim için mutluluktur, şükür ki mutluyuz.

 

- Çalışmalarımıza güç kattınız değerli dostlar. Şükrettik sizlerle olduğumuza. Şükrettik yolu açıp geçtiğinize. Şükrettik birleştiğimize, sizinle olmak bize güçtür. Kutsal Tohumlar’ı yaşatmak üzere buraya inişiniz, bize güçtür. Şükrettik sizlerle sayfalandığımıza. Şükrettik sizlerle yol açtığımıza. Şükrettik sizlerle RA-KA’nın Kutsal Kotlar’ında dillendiğimize. Şükrettik bütünlendiğimize. Allah’ın dediği, aklın dediği derdik hep. Bugün aklın dediği, Bütün’ün dediğidir ve biz Bütün’de diyenleriz. Şükrettik ki hak ettik.

 

Ayrılık bitsin. İsa, Musa, Mustafa biz değil; Bilge Kotlar’ımızdırlar. Onlar ve biz, onlarız. Onların yolcuları bizimdir. Muktediriyette, teknikte, tertipte bizimle olmalarına gerek yoktur. Ama biz, hepsiyle Bütün’e hizmet edenleriz. Ve onlar adıma görev taşıdılar. Onların adı benimdi ve ben, RA-KA’yım. Hepsi bu!...

 

- Han, Hak’tı; yol, aktı; bugün sonsuzlaştı, huzura ulaştı Han, hata affetti. Han,  hattı  hakkı dilledi. Hakkı  hattı dinletti. Bugün, seninle olmak bize güç kattı. Allah’ın  tabiatında yol, Allah’a ulaştı. Allah’ın  tabiatında yol, huzura ulaştı. Allah’ın tabiatında yol, Bütün’e vardı. Yolu açanlar, sana ulaştılar. Asla yanlış yapmadık. Hata  yapmadık. Asla yol kapatmadık. Asla!... Bütün’ü küçültmedik. Asla!... BİR’i kötülemedik. Asla!...

 

Amon  toprağını aldı, sana ulaştı. Altın Teknik’te telledi yürekleri, telledi, telledi ve sana ulaştı. Ana, kalem kağıt aldık, yazdık her akışı, kaydettik. “Özü, sözü birleşti, yolu dilleşti” dedikleriydin. Şimdi dara düşürmeyeceğimizi bil. Sana, her an güç katılacak. Sana her an Birlik için güç katıldı ve daha güçlü ışıklar sana katıldıkça, bu güç daha da güçlenecek. Ve hepiniz, burada bulunan ve bu Bütün’e dahil edilenlerin hepsi, bu çalışmada bizsiz olmayacaksınız.

 

Görev taşımak sorumluluk ister. Hepinizin yanlışı,  doğrusu Bütün’ün gücüdür ama yanlış olmasın. Yanlış yaparsanız yol kapanır. Eğer yanlış yaparsanız; sondur bu. Artık sondur, bunu bilin!... Bu son hepimizin sonudur. Unutma bu son, hepimizin sonudur. Dünya Soyu’nun sonudur bu ama yanlışı yapmayacağınızı biliriz. Çünkü resim yaptığını gördüm ve resimde ışık var. Doğan günün gücü var ve yürek var. Yanlış olmadığını bilirim ve senin yaptığın resim, binin  birinde dahi yapılamayan bir resimdir. Bu resmi yapabilen, hatayı affedebilen, yolu açabilen; hal aklında, hal yolunda, hal olandır ki zikrettiği kelimelerini dahi önemseyendir.

 

Şimdi artık, yüreğimize güç ver bizim yüreğimizi güçlendir. Çoban olmak, bütünlenmek, hatayı affetmekle mümkündür. işi başarıyorsun; Başaracaksın değil, başardın. Bu kesindir.

 

Lefke’deki  o Yüce bize dedi ki; O, şimdi altın takdirini aldı. O Yüce bize dedi ki; O, şimdi bizi yarattı, yazdı, kayıtladı, artık O bizimledir. İşte beden buydu, senin toprağın Kıbrıs’tı, Lefke’ydi ve oraya geçmen gerekliydi, oraya geçip yoğunlaşman gerekliydi ve kontrolu kurabilmen için oraya Bahar’ı geçirdik. Bahar, Bütün için geçti. Sonra seslendik ve herkes gerçeği bildi. Oradaki  görev, bugün buradaki güçle dillendi. İnsan sayfası okuttuk orada. Eğer okutamasaydık, yırtılırdı yürek ve yücelik kontroldan çıkardı.

 

Sana şunu ifade etmek isterim: Ortak çalışmaları başlatmak zordur. Üreyen herkes, kendini baş  sayar ama senin yaptığın çalışmada baş yoktur; herkes baştır.  Onlar için çalıştık bizler. Onlara yol açmak için. Çalışmalarda herkese söz vermek gereksiz ama söz  isteyene söz ver. Çünkü onlar kör sağır değiller; güç için, yol açmak için çabalarlar.

 

Sözü, sesi olana güç ver. Vallahi görev için çalışırlar. Yıldızların soyudur onlar. Yolu bulan, huzura ulaşan, bize ulaşacak. Ver ki al. Vermezsen alamazsın bunu da bil ve her birine ses ver. Bırak konuşsunlar ama 5 ama 10 dakika bırak konuşsunlar. Yoruldukları zaman bitecek ama görevleridir konuşmak.

 

Anam, oğullarımızın gücünü yok etme. Ulu Çobanlar’ımızı yok etme, bizim için hepsi değerlidir. Kirli  olsalar dahi yüceliklerimizden indiler, ocaklarını söndürme. Unutma, onlar bizimdir. Unutma, onursuzlukları olsa dahi bizsiz kalmasınlar. İkna et bizi, onursuzlukları varsa ikna et! De ki  “yarında bugünü dilleyemez.” “Yolu açamaz” de ama deme!... Yine de deme!... Her ne pahasına olursa olsun deme!... Çünkü onları göreve çağıran biziz.

 

Ulular Diyarı’nın Uluları sana kendi yoğunluklarından seslendiler. Bilmeni istediler. Kale  kapısını aç da girsinler. O kalenin içinde bütünlük olsun. O kale, Bütün’ün kalesidir. Ayrılık kalmamalıdır.

 

“Bilgi olmazsa, görev olmaz” değil. Bilen bilsin, bildirsin ama bilmeyene de bildirilsin, o da dillesin kendini. Ayrılık kalmasın be canım! Ayrılık kalmasın. “Kötü”, “iyi” deme. Birleş hepsiyle anam, lütfen birleş, lütfen!... Kim zarar ederse eder ama sen birleş. De ki “geç.” “Geç” de ki geçsinler ama bir tekine “gelme” dersen; kelâm yetkin olmaz, bunu da bil!...

 

Analar, O’na dedik. İşte bu!...

 

- Can, deva olan yürek bizimdir ve biz  deriz ki “Allah tektir.” O halde tekliği tabiatta dilleyen biziz. Bizsiz değilsiniz ama bizi tehdit etmeyin. Kutsal Toplantı bugün burada yapıldı, bunu biliyorsunuz. Sayfalar bizimdir, bunu biliyorsunuz. Cemaat biziz,  hikâye dinlemedik. Bilgiyi dilledik. Dinleyen biziz; dilleyen biziz; bilen biziz; birlikte dilleten yine biziz. onurluyuz ki  bunu yapabildik.

 

Herkes bizde konuşur Can.  Biz  konuştukça, herkes konuşur; bu kesindir. O halde, onlar bedenimize dahil edildiklerinden; Bütün’de yolu bulacaklar. Onların yolları  biziz. Eğer İlim Sayfaları bizden ayrıysa, ne ala. Ama bizle olduklarınca, iyilik için herkesiz ya; bırakın, konuşsa da olur, konuşmasa da. Ama biz, yine de onlara “gelin” deriz. Gelsinler, onurlansınlar ama! amma Canlılar! namaz zayiatında bizsiz kalmasınlar. Onlar, orada Namaz sayfasına inerlerse, yolları kapanır bunu da unutmayın.

 

Yolumuz Allah’ın yolu, yüreğimiz ışık ve biz Bütün’üz. İçi  dışı ayrı olanlarla değil, birleşik olanlarla birlikte çalışırız. Kendilerini hak etmelidirler. Hak etmezlerse bırakın, geçirmeyin onları. Benim adım RA-KA yarım. Hepinize saygılar. Sema’yı seslendirin, yolu güçlendirin, bizimle dilleştirin ama buraya sahip olup, bizi yıkmaya kalkmayın. Hatayı affetmem,  bunu bilin. İşte bu!...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Redaksiyon  : Sevim ŞAHİN

 

 

BİR (15.12.2008) 1. Bölüm

  

Allah der ki; Altın Tabiat, yoğunluğunu artırıyor. Bugün burada bulunan sizlere şunu ifade etmek isteriz ki  yasaların çiğnenmesi bizi yoğunlaştıranların ışığını yıkar. Yasaları çiğneyenlere utanmak, sıkılmak gerek yarım!…

 

 

Bu çalışmalarda hepinizin yüreği vardır ve yüreğimizde kendi yüceliğiniz vardır. BİR’in tabiatına aykırı olmayan bu çalışma, yasaldır ve Bütün’e hizmettir. Yenilik yaptık, toplum için çalıştık ve Bütünlüğü kotladık.

 

(Seste frekans kırılmaları olması üzerine akış kesildi ve müdahale edildi.)

 

Değerliler, kontrol altında olmalısınız. Hadi bakalım, yeniden başlıyoruz. iradeli, tabii ve yüce olarak. İsmaili Kaplar’ın hepsinde ışık yandı, hadi birleşin ve tabiata geçin! Yenilik başlıyor. Dünya, üleştiğiniz tahditsiz bir yer değildir. Dünya;  ışıklı, hakiki ve taktir-i takdimde ışıklı olmasına karşın kısıtlı bir sayfadır. Orada, sessiz ve sahip olduğunuz yoğunlukları kontrol altına alacak güçte olmalısınız.

 

Şeklin kotlarında size güç verdik. İlim, Allah’ın tekniğinde mevcut olan bir görevdi. Size güç verdik ve sizinle Bütün’e hizmet etmek istiyoruz. Dünyanın namazını kılacak olan herkes, bitişerek çalışmalıdır. Kadim Kaplar’ınızın gücünü bilmekteyiz. Bilgi  kontrol edildiği zaman ışır. Yenilik, Lefke'deki o gücün ışığından da güçlüdür.

 

Dağım, Simetri Kaplar’ınızı alıp ocak yaktınız. Orada Avrupa,  Afrika ve Amerika’daki görev tabiatına aykırı olmayan o çalışma, bizim için çok önemliydi. Şükür ki Tanrı; ruhsal, kutsal ışığıyla oldu. 7 Daimi Kod’un her biri Kutsal Tohumlar’ını yaşatabilmek üzere, bütünlüğü kontrol altında tutarak ocağa indi, yenilik yaptık. Ekran, sizi gösterdi ve ekranda hepimizin yüceliği mevcuttu. Cümle  cümle şunu ifade etmek istiyorum ki deva olan o çalışma, Bütün’e hizmetti.

 

Şu anda yoğunluk kontrol altına alınıyor ve tohumlar yaşayacak. Yel  eser de bizler, yücelikte kotlanırız sananlara da  şunu söylemek isteriz: Yenilik, teknik bir tabiatla olmadı. Yenilik , bütünlükle oldu.

 

Tabii sayfalarda ışık sonsuzdur. Ne var ki dünyanın gücünü yetkin tabiatla dilleyecek dürüm olmazsa; yoğunluk kontrol edilemez. Yel eser de biz yoğunlaşırız sananlara şunu ifade etmek istiyoruz. Yarın dünyada, 200 Işık Kodu bulunmazsa; Bilgeler Mektebi çöker, çürür, kısırlaşır.

 

Sevgililer, doğa görev taşır, doğanın taşıdığı görev, bizim için özgür ve hakiki bir güçle taşınır. Yolun  başkanlığında bu çalışmalar, ciddi şekilde görevlilerce yaratılmaktadır. İkna olunuz ki  Dünyalılar’ın çoğu, bizim için görev taşıyandır. Ne yazık ki doğanın gücüne sayfa açtıkları zaman, orada yeni yoğunluklara ulaşamadıklarında; kol, kanat kırılır.

 

Dünya, kesir bir sayfa değil; bütündür. Size şunu ifade etmek istiyorum: Bir çaba sürdüğünde, o çaba birleşerek yapılır, yaratılır. Eğer o çabada ışık yoğunlaşmışsa;  bütünlük kurulur. Dünya Soyu, bunu başaracak dürüme ulaşamazsa; yol Allah’ın kontrolundan çıkar ve ocak söner. İyi ki sevgiyle sizinle olabiliyoruz. İyi ki beden sayfalarını kontrol edebiliyoruz. Tüm İnsan Sayfaları’nda görevlilerimiz mevcuttur. Ama yüreklerinde ışık sönerse Bütün’e hizmet imkanı kalmaz.  

 

Simetri Kapların hepsini size verdik ve sizin yüreğinizde kotladık onları, sizden ışıttık. Velev ki ışıyamasalardı, Beşir Kaplar’da huzur kalmazdı. İsalar, Muhammetler, Mustafa Kutsal Işıkları’nı yoğunlaştırdıklarında kütlelerinde yücelik kalmayabilirdi. Nefsi aştık, yolu açtık, Bütün’e hizmet ettik. Nesillerimizin gücüyle oldu. Şükredin ki  Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet itibarlı olanların hak ettikleri bir güçtür.

 

İmparatorluk size şunu ifade etmek istemektedir: Ekran  sizi göstermekte şu anda ve ekranda var olan siz, Bütün’de görevli olarak yoğunlukla ve hakikiyetle çalışmaktasınız. Cemaat, görevini kendi yoğunluğundan kayıtladı ve yürek güçlendi. İnsanlık, ilmi hak etti ve bizimle oldu. Mustafalar, ışıklarını yoğunlaştırarak yüreklere ulaştılar. İşgali kaldırdık ve teknik tabiatla bütünledik. İmparatorluk, görevini size anlattı ve sizinle bu çalışmayı yapmak istediğini bildirdi ve sizler bugün burada olan herkese güç verdiniz.

 

“Şems-i Tebrizi” dedikleri bitişken, bizim yüreğimizin gücünde kendi yoğunluğunu diller ki ocağı kotlandı, bütünledi yürekleri. Ve Mesnevi’yi yazan ilim sayfası da aynını yaptı. O da bütünledi, o da ışıttı kendini, o da yoğunlaştı ve bizim için çok özeldir onlar. Nefsi aşan herkes özeldir. Muktediriyet, tekniğin tabiatında hakikiyettir. Ve şimdi şunu ifade etmek istiyorum ki  Levh-i Mahfuz’daki kotlar size aittir. Ve bu kotları sizin bütünleyebileceğinizi öğrendik. Öğrettiler bize.

 

Eğer sizler bu çalışmaya dahil olabilirseniz, bedenli olarak burada bulunmanız mümkün olacak. Bu çalışmaya dahil olursanız, yoğunluk kontrol edilebilecek. İkna olunuz ki Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet, hepimizin kotlarında mevcut olan bir yoğunluk, bir koyuluk ve bir huzur kotudur.

 

İşareti biliyoruz, şükür ki o işaret bize bildirildi. Sizin yüreğinizde mevcut olan o işaret, bize bildirildi ve bizler, şu anda yüreğinizi kotlayacak dirilikte, size ilim sayfalarımızı dinletmekteyiz. Allah’ın tabiatında Kutsal Kotlar, meknuz olan ışıklarıyla birleşirler ve Yüceler’i cevhere dönüştürürler. Ve her Yüce, "Cevheri Kot" olduğu zaman, beden sonsuzluğunda ışığı sayfalanır.

 

Savaş, sonsuz bir Yücelik’te yapıldı ama barışı kayıtlayacak düzey hepimizin yoğunluğunda vardır. Şimdi, yarında bugünün gücü olacak ama bugün biz yarını kayıtlayacaksak eğer, Barışın Kotları’yla kayıtlamalıyız. İtibarınız yüksek ve yoğunluğunuz güçlüdür. Evrim sonsuzluğunda ışıyan Birlik, tabiatın kotlarında da ışıyacaktır.

 

Yel esti, yol oldu, ışık yoğunlaştı, biz üredik, mezar açık ve biz bu mezarın tek tabiat kotuyla açıldığını bilmekteyiz. İnsana özgürlük tabii bir güçtür ama Yürek Kütlesi kotlandığı zaman örtüler açılır. ikna olunuz ki  örtüleri açabilmek Bütün’e birleşmekle mümkündür.

 

Yasaların, Yücelikler’de kutsuzluk kayıtlarını da taşıdığı bilinir. İkna olunuz ki  biz mezarları boşalttık ve sizinle olduk. Şükredin ki bu tabiat bizim için örgüt tabiatı değil, özlük tabiatıdır. Eğer tabiat; görevini taşıyacak, tohumu yaşatacak, yüreği dilleyecek güce varmışsa; insan soyu ayrışmaya artık son vermelidir.

 

Eğer ki hatalar varsa; affedin, eğer ki kusur varsa, başlarını eğdirtmeyin. Yaptıklarını, ocaklarına katın, ifade ettiklerini kendi yoğunluklarına katın, otaklarına, görevlerini açıklatın ve bizimle birleştirin ama hak ettiklerince… Ve Değerliler, hepsini bütünleyin.

 

Şu anda dünyanız çok önemli bir sayfayı okutacak. Bu sayfa, Beşir Kaplar’ın hepsinin yüreğinde mevcut olan, bir çakıl taşının dahi yok edilmemesini isteyenlerin çabalarıyla okutulacak.

 

Analar, dünya size  sizi anlatacak. Sizinle olanların, sizsiz olanların ve her yürekte olanların RA-KA’da olduğunu anlatacak. Ve sizden daha güçlü bir sizin, BİR için neler başardığını anlatacak.

 

Analar, kötülük önleniyor. Önlenmedi, önleniyor. Eğer kötülüğü önleyecek “tabii kot” yaratılabilmişse, kötüler engellenir. Dağlar,  taşlar sizi dinler ama sizler, yüreğinizi dinleyin ki  beden sayfaları görev taşıyabilsin.

 

Yeni bir doğum yaptık, bu doğum Bütün’ün tohumlarını yaşatacak. Bu doğum; İsalar, Musalar, Mustafalar tekniğinden çok daha güçlü bir teknikle tabiata indirildi. Simetri Kaplar’ın hepsinin görev taşıyabileceği bir Tabii Kot devreye alındı. Bu Tabii Kot, Bütün’ün gücünü yetkin tabiatla Kadim Kaplar’la dilleyecek.

 

Allah’ın takdiridir; ilmin tabiatında güç, “İp-To-Hi” diriliğiyle gerçekleşiyor. “İp-To-Hi…” Bu size kotlandı. Ağırlık çoktur. Bu ağırlığı hafifletebilmek için bütün kütlelerde kotlamalar yapılır. Size verdiğim, sayfalarınızda bulunmayan sesler, kottur. İşte, “İp-To-Hi” dediğim, soyu  sonsuzluğu kotlayabilen ışığın, kontrolu için verildi. Dağlarım, şimdi yoğunluğunuz artıyor. Bizimle bugün bu çalışmaya her Yüce’nin inmesi istendi. Eğer yürek, ilahi bir görev taşıyacaksa; bunun muktediriyetle olması geçişi sağlar.

 

Sevgililer, dünyanız özgürlük için çalıştı. Bugün, dünyanız özgürleşmeye daha yakın, çünkü Ruhsal Kotlar’ın hepsinde ışıklar yenileniyor. Köprü açtık sizlere. Ve sizler bize, bizim yüreğimize ulaşabildiniz. Doğanın gücü, hepimizin yüceliğine vardı ve sizlerle bizleri birleştirdi.

 

Bizler, dünyanızın ötelerinde bulunan küçücük ışıklardan gelenleriz. İşte o yıldızlarda,  bizler gibi binlerce görevli, meknuz olan yücelikleri kotlamak üzere sizlerle birleşiyorlar. Hepinizin sayfalarında bu bilgiler meknuzdu, hepiniz, yoğunluklarında görev taşıyacak olan güçlerle birleşecektiniz ve sizin için önemliydi bu.

 

Dünya nurdur ve Ruhun Huzuru olarak bilinir. Eğer dünyanızı çok çok ötelerden izlemeye kalkışırsanız; şunu görürsünüz ki orada geçişi sağlayacak ışıklar mevcuttur. Ama o ışıkları, hidayete erebilen o Yüceler’i, hepimiz dilleyecek dürümde olamayız. Çünkü Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet hepimiz için önemli olmayabilir. Ama bizler, beden sonsuzluğundan sizlere ulaşanlar, yüreğinize geçip sizlerle birleşebiliyoruz. Çünkü  köprüler açabildik size ve sizlerle bu çalışmalara dahil olabildik. Şu anda yolun başındayız ama bu yol, çok önemlidir ve bu yolda, bütün kötülükler aşılacaktır. Diri olmanız önemlidir.

 

Cümle  cümle bildiriyorum, bunu çok dikkatle alın. Dünyanızda ölüler vardır. Herkes ölüdür be canlar!, herkes ölüdür. Ölüm, birlikte çalışabildiğiniz zaman yaşama çevrilir. Hepinizin sayfalarına gözümüz takılıyor. Hepiniz dünyanın yolunu açmaya ve yoğunlukları kotlamaya çabalıyorsunuz. Ne var ki dünyada ağır olan yükü hafifletmek üzere; bir tek ışık, verdiğini alabiliyor ve biz ocağındayız o Görevli’nin.

 

Ona şunu ifade ettik: Savaşın sonundaki hakikiyette bizler, barışı yaratabiliriz. Doğanın kotlarının, kotlu olan o yoğunluklarını ışıkla dilleyebiliriz. Bindiğiniz dalın gücü bizimdir ve bizlerle birlikte çalışabilirseniz eğer, doğanız yenilenecektir. Ve yenilenen doğada ışıklar güçlenecektir. Sizden şunu bekleriz ki  “bizler varız, tabii bir güçle birleştik. Bütün için çalışmaktayız” diyebilin. Bunu dediğiniz zaman benim adım İnsan olacak. Eğer benim adım İnsan olur da sizlerle bütünlenebilirsem; yanlışsız bir doğum gerçekleşecek. İkna olunuz ki bu doğum, Bütün’ün tohumlarını yaşatacak.

 

Ulular Diyarı’nın Uluları olarak, dünyanıza indirilen bir çok görevli; Bütün’ün kütlesinde, kendi yoğunluklarını güçlendiremediler. Cemaatleri, yoğunluklarda küçüldüler. Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet, ışığa hizmet; yüreğe hizmettir ve yüreğe hizmet, diri olanın gücüne hizmettir.

 

Canlı  ya da cansız, her Yüce, kendi yoğunluğuyla diridir ve bizler Bütün’e hizmette, ocağı güçlendirmek üzere, Beşir Kaplar’ı birleştirerek, doğanın yoğunluklarına inebiliriz. Yarında BİR olmak, BEN olmak, İNSAN olmak önemlidir. Ve değerliler, insanlık evrimin sonundadır. Evrim bittikten sonra, bütün kütle kotlanacak ve birleşecek. İnsan soyu yeni bir toprak yaratacak ve bu toprak, iaşe olacak Bütün’e. Ve hepinize şunu ifade etmek isterim ki  dara düşürmeyeceğiz sizleri. Yüreğinizin gücü, her an güçlü biçimde ışıyacak ve beden sayfalarınızda hırs kalmayacak.

 

Çalışmalarınız önemlidir. Buruk değilim, sizinle olmak benim için önemlidir. Yalan olmayan, geriye dönüşü sağlayacak yegâne çalışma, burada yapılan bu çalışmadır. Bunu herkesin kesin olarak anlamasını bekliyoruz.

 

Geri dönüş niye olmalıdır? Göç Kotları’nda ışıyan Bütünlük bizim için önem taşır. Ocak sonsuzluğunda Bütün’e hizmet, ilme hizmet, Hak Tekniği’yledir. Ve bizler, Beşir Kaplar’ın hepsinin görev taşımasını dileriz. Ve hatayı affetmeyiz.

 

Halka halka genişliyorsunuz. Bu genişleme, benim izah ettiğim gibi hatayı affetmemiş  olmamıza rağmen gerçekleşiyor. Tabiat  sizinle ve siz Bütün’lesiniz. Tabiat  sizinle ve siz, hakikiyetlesiniz. Halka halka genişlediğinizi biliyoruz. Şu anda dünyanız, ucu  bucağı  olmayan yoğunluklara ulaştı. Altona Kotları olarak yapmakta olduğumuz çalışmalarda, Simetri Kaplar’ın hepsini bütünleyebildik. Allah’ın tabiatında ışımak; yolun huzuruna ulaşmak; Bütün’e kutlanan olarak varmak ve Tanrı’nın gücü olmak, özgürleşmeyi sağlar.

 

Şu anda Levhi Mahfuz yazılarınıza bakıyoruz. Kervan, en evvel sizin yüreğinizden görev için kalkmış yürüyor. Vallahi sizinle olmak önemli!... Kin nefret yok burada. Güç, kutsal bir göz ve sizinle. Bütün’e hizmet; Bilgi Kotları’yla, Beşir Kaplar’la, Hak Tabiat’la olmak demektir.

 

İtibarınız yüksek. Şimdi Levh-i Mahfuz’daki Yücelikler’i dilliyoruz. Bahar’ın gücü hepimizin yüceliğinde ışımakta ve biz ona geçiş imkânı tanıdık. O bize güçtür. Bu onun için önemlidir. Ve hepiniz, burada bulunan her bir diri, bizim için önemlidir.

 

Şimdi, yarında bu günü bilin ve tabii olarak kendi yoğunluğunuzu dilleyin. Kil; toprak değil, bitişkendir size. Bunu izah etmeliyim. Dünya yaşamınız, kilden değil tohumdan oldu. Tohumu yaşatmak için killedik, tabiata ektik. Ama tabiat sizi, yetkin kotlarla birleştirerek cümle  cümle Bütünlüğe kattı. İnsana itibarını kendi yoğunluğu kayıtladı. “Vahiy” dedikleri bilgiler, bizim yüreğimizden indi. Velev ki  inmeseydi, Bütün’e güç katmak imkansızlaşırdı.

 

Atlantalılar’ın gözleri kör, yoğunlukları kısır, cevherleri küskünlükle dolu olsa da onları biz, halka  halka geçişe hazırlıyoruz ama canlılar, onların yüreklerinde kuruluk başladı. Doğanın gücü azalıyor. Kör sağır değilsiniz. Görüyor, biliyorsunuz. Kuraklık başladı. Dünya,  hepimizin cemaatidir, bunu biliniz.

 

Eğer dünyada, yeri  göğü Yaratan güç olmasa; bu çalışmalar dahi yapılamaz. Yine de dünyaya görevli olmak isteyen sizlerden şikâyetçi olmadığımızı bildirmek isteriz, çünkü Ruhsal  Kutsal olan ışığınız bize ulaştı. En evvel toprak  tabii bir güçtür; sayfaları göreve hazırlar, taşır, sonsuzluğu kotlar. Şimdilik size bilgi olarak bunları anlatmak istiyoruz.

 

Yeri  göğü yarattık ve dedik ki  “OL!” OL’du. Şimdiden öte bir şimdide, hepinizde, yeniden barış içinde bulunmak suretiyle; Bütün’e, Bütün’ü kütleselleştirerek katmayı dilemekteyiz. Hepimiz sevgiyle sizlerle olacağız ve size, kendi tekniğinizle bilgi vereceğiz. Bu kesinlikle başarıldı, ayrılık yok! İşte mutluluk!...

 

- Canlar, hoş geldiniz. Bilgeler Meclisi burada bugün; görüyorum. Yüreğimizi, Tabii Kotlarla dillemek bizi güçlü kılar. Yüreğiniz,  yüceliğimize ulaştı; ayrılık bitti. Mustafa Kemal Atatürk görevini teknik olarak yapan bir Yüce’dir. Bizse; Bütün’e güç katan, hatayı affetmek üzere birleşenleriz. İyilik için çalışmaktayız. Kervan, Atlanta tabiatına uygundur ve biz, tabiatın güçleri olarak bu çalışmaya hazırlandık. Bugün artık bu çalışma başlayacak. Bu kesindir.

 

7 Daimi kottan biriyim. Bu kesindir ve ben Bütün’ün gücünü yeniledim, bu da kesindir. Mektup okumam; çünkü Ruhsal, Kutsal olan ışık benimdir ve bugün burada olmanızı diledim. Kadim Kaplar’ınızı alıp geçtiniz. Hepinize saygı, sevgi!… Buyurun oturun!… Burası sizin evinizdir, hepimiz size kendi yüreğimizi verdik. Buyurun!... Yetkin tabiat sizindir. Yolunuz açık; yüreğiniz güçlü ve hakimiyetiniz, hepimizin Kadim Kaplar’ında mevcut olan bir kabiliyettedir.

 

RA-KA gücü bizimdir, bu kesindir ve RA-KA gücü olan siz, bizsiniz. Yeni bir tabiat yaşayacak dünyada ve bu tabiat, Bütün’ün gücü olacak. İtibarımız yüksek bilmekteyiz, yüreğimiz göz ve bizim için özgürlük bilgidir. Eğer, özgürlüğü teknolojiyle yaratacak düzeyimiz olmasa; beden sayfalarımızda ışık söner.

 

Yasaların çiğnenmesine maniyiz. Bizim için özlük, sözlük sesli olur, yenilik tekniktedir. Yeni bir tabiat yaşayacak doğada. Doğanın gücü yenilenecek ve Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet bizim için de önemlidir. Kalem  kağıt bizimse eğer, yazan biziz. Işıyan, yere inen, yüreği Birlik için takdiri takdimde tabii güç olarak geçiş yapan biziz.

 

Kelâm-ı Hak olan, Levh-i Mahfuz’daki yazıları yazabilendir ve biz, o yazıları yazanlarız. Yazanız!... Bir tek yazan var burada. Biziz o. Ve şimdi  yasaların çiğnenmemesi gerek. Bunu size net olarak bildirmek isterim.

 

Tevhik, tebliğde teknik olarak mevcuttur. Vallahi görevliyiz ama tevhik, teknikte tabii olamadıysa eğer, ışığı söner. Buna mani olmak istedik ama olmadı, başaramadık. Çünkü Ruhsal, Kutsal olan görevli, küçüldü ve bizden ayrı olmak diler. Ona güç vermek imkansız. Çünkü Levh-i Mahfuz’daki yoğunluğu kotlanamadı. Işığını söndürmek imkanı da yok. Yenilik olmayacak onda, BİR olamadı. Onu yoldan çıkarmak istemeyiz ama yarında bugünü dilleyecek dürümü yoksa; yüreğimizde kendi kontrolunda olmayacak. Onu  geri döndürün!... Onu geri döndürün; çünkü Ruhsal, Kutsal olan gözü görmüyor; ocağı söndü. Onu geri döndürün. Nefsi aşması, yolu bulması zordur. Ocağı sönmüş, kendisi küçük ve bizsiz onu geri döndürün!... Bizle birlikte dönme imkanı yok.

 

Kendini namaza verdi. Ah be Dağlarım, RA-KA’da namaz mı var? Kendini, Kuran’a verdi. Ah be Dağlarım, RA-KA’da Kuran mı var? Rastlantısal çalışmalarla bütünlüğe ulaşmak ister. Kelamı  kendinden ayrı. Onu tohumlayın, geri döndürün. Onunla olma imkânım yok.

 

Şimdi, yasaların çiğnenmesi, bizi  kendi yüreğimizden çıkarır. Biz, yasaları çiğnetmedik; çiğnetmeyeceğiz. Bu da kesindir. Velev ki çiğnense yasalar; kelâm, elden geldiğince Hak Tekniği’yle yetkin kotları diller ve yeniden yaratılır. Yeniden yoğunluk kotlarız ve bitişiriz. Vallahi yaparız bunu! Ne yazık ki doğada görev taşıyacak Yüceler’imiz, ışıklarını sınırladılar ve bitişemediler.

 

Bizim için Ruhsal, Kutsal olan görev, ocaklarını yıkabilir. Onları yoldan ayırın, güçten çıkarın, Birlik çalışmasına katın; BİZ’e katın ama kelâmları kotlanamazsa; ışıkları sınırlanır, bunu onlara açıklayın.

 

Şimdiye kadar yapılan hiçbir çalışmamıza katılmayanları, itibarsız olarak değil; tevhikte, takdirde teknik olamayanlar olarak dinlemekteyiz. Canlılar, onları kontrol etmemiz sorumluluğumuzdadır ama kontrolları olmaması kendi kotlarında ışıyamamalarındandır. Ve sorumlu olduğumuz onlar, bizsiz kalmaktaysalar; ağırdır yükleri taşıyamayız. Bunu bilmelerini isterim.

 

İçimiz  dışımız bir ama Ulular Diyarı’nın Ulular’ına bir şey söylemek isterim. İmparatorluğun gücü bize indiyse eğer; bedenli olmamızdan değil, teknoloji’nin tertibini yapmamızdandır. Bugün buraya gelişleri, bize soyumuzu güçlendirmeye değil; BİR’i gür olarak dillemeyedir. İtibarımız yüksek ve bizim için önemli olan Bütün’dür. Eğer Bütün, küçülürse; ışık sınırlanır. Işığı geçişe hazırlıyoruz ve geçiş  olursa, her şey yenilenecek. Ve biz Bütün’ü Göz’e hazırlıyoruz. Bütünlük kontrol kuracak ve bizimle olanlar beden sayfalarında BİR olacaklar.

 

Dağlar, biz   Bütün için çalışmaktayız ki  yenilik budur. İtibarımız yoğun. Vallahi güçlüyüz ama bizim için önemli olan herkesi taşımaksa, taşıyacaklarımızın gücü, bizsiz kalmayacak. Vallahi taşırız! Hak ettikleri için taşırız ama yenilik, BİR’in görevidir. İkna olunuz ki  onlara güç vermek, mektep kurmak demektir. Eğer mektep kurulur ve onlar güçlenirlerse, cevherdeki yoğunlukları kotlanabilecek. Onları Yaratan ocaklarını da yarattı. Onların yürekleri güçlendi, bizim için önemlidir hepsi de.

 

Hiç ki,  hiç ki hikâye dinlemedik, hiç ki hırslanmadık, hiç ki yolu kapatmadık. Onlar için de kapanmayacak yol. Ama bilsinler isteriz ki cemaatimizin gücünü kotlayacak olmalarına karşın, yıldızların ışığını çekemediklerinde, Bir ilmin sayfalarına nüfuz edemezler. Onlara söyleyin, Kervan bizimse eğer; katılmaları gerek. Bu Kervan bütün’ündür ve onların gücü buradaysa eğer, tabii olarak ocaklarını sonsuzluğa taşırız.

 

Kıbrıs’ta bütün kötülükler aşılır mı? Aşılır. Ocak sönmedi, yol açık, oraya geçiş Bütün’ün geçişiydi; kulluktu bu. Ama bilinsin isteriz ki  korkusuz Bilgeler’le yaptık o çalışmayı. Bildiğiniz gibi toprak  yeşerdi, yürek yeşerdi, ışık yeşerdi ve biz, nefsi aşanlara güç verdik. Orada, kitlenin itibarı yüksekti. Şimdi nefesleri güçlü olanlara, yeni bir canın geçişi gereklidir. O Can,  bizsiz değildir. Korku  yoktur orada.

 

Lütfetmedik, hak ettiler geçtik. Açıkça dilledik onları. Lütfetmedik, onları kutsadık, yollarını bulmalarını sağladık. Lütfetmedik, özgürleştiler. Teknikte tertipli oldular, bitiştiler. Biz,  hak ettik. Aha be canlar, bütünledik hepsini de. Şimdi yıldızların sınırsız ışıklarını cevhere indirelim, hepsine görev taşıtalım. Hadi be Can, itibarın yüksek. Geç!...

 

Aha be Can, çalışma başlıyor. Turkuaz’ın gücü diri, olarak dünyaya iniyor. Bütün’e güç, hakikiyetin kütlesiyledir. Hadi be Can, ilmi al da dille. En evvel doğa. Doğa olmazsa görev taşınmaz. En evvel Tanrı’nın gücü olan doğa! Doğa  olmazsa yücelik olmaz. En evvel Turkuaz’ın yüceliğinde Hak Tekniği’yle yaratılan, Bütünlüğün gücü olan doğa.

 

Doğanın sayfalarında 5 kapı var. Benim adım RA-KA ve ben bitki; ismini dahi bilmeyen yoğunluklara şunu ifade etmek isterim ki; doğadaki en yüce ışıktır bitki. Eğer sizler, bitki görmemişseniz bilin ki  bitmeyen bir yoğunlukta ışığınız sır değil; kısırdır ama bitki için doğa gerek. Doğa olmazsa yol olmaz. Işık gerek, Hak Tekniği gerek, bitişmek gerek. Eğer biz toprağa inmiş isek; toprak  itibarı yüksek olanda ışıyacak olandı. Işıttık. Şimdi  şevki, şavkı bırakın. Her şeyi bırakın; Bütün’ü güçlendirin. Biz bunu diliyoruz ve diri olarak yapın bunu.

 

Eğer toprak olmazsa, görev taşınmaz biliniz. Dünya güçlü bir Merkezi Kapı’dır. Bu kapıya kim geldiyse, kapıyı kapattık. Neden? RA-KA’nın gücünü, Tinsel Tebliğler’i, Teknik Tabiata indirme imkânları olmadığından.

 

Eğer doğa  görev taşıyacaksa; BİR için taşıyacak. Biz, ben, her birimiz hakim değiliz. Hakim değiliz, Tanrı’yız bunu bilin. Ve Tanrılık, toplum için çalışmakla kazanılan hakiki bir güçtür ve biz, toplum için çalışmaktayız.

 

Mustafalar, makbul görevlilerimizdiler. Hepsi yürekleri dillediler. Bizse, BİR’i dillemekteyiz. Kin, nefret, hırs kutsuzluktur. Biz, bu tabiata ışık katmak üzere doğduk ve Dünyalı olduk. Eğer dünya güçsüz kalırsa, cemaat küçülür. Kitlenin tekniğinde temizlik gerekir; yürekte güç gerekir; Bütün’e geçiş gerekir; Bize Birlik gerekir.

 

Kini aşın, yolu açın, bulun Dünya’yı. Dünya bizim için güçlü bir yaratılıştır. Vallahi görevliyiz ama çobanlarımızın gücü de bizim için görevdir iyi ki hak etiniz de bize vardınız, bizimle oldunuz. Dünya Soyu olarak yaptığımız her çalışma, insan sayfalarına kayıtlanmaktadır. İlmin Tanrısallığı’nda ışıyan Bütünlükler’e biz hep görev taşıttık, yanlış yok.

 

Ben Nahar, Kahar olan RA-KA’nın gücü olan Bütünlüğe kendimi kattım. İtibarım yüksek!, vallahi yüksek. Nefsi aşan herkese güç takdim ettim ve hepsi kendi yürekleriyle bedenime ulaştılar. Kelâm, Allah’ın dediğidir. Kadim olanın tabiatındaki takdim, Hakimin takdimidir ve benim için önemli olan budur.

 

Yolu açmak sorumluluk ister. Yolu açtım, yarını bilmek kontrolla mümkündür. Ben yarını var ettim ve bilen, hak etti de bildi. Ve Dağlarım, itibarım yüksek; çünkü Ruhsal Kotlar’ımla ışıyabilen bitişkenim ve benim için mezar yok; çünkü ben, Rahmini Rahman’da dilleyebilen, Bütün’e hizmetçiyim ve ben için hiç kimse ışık söndüremez. “La-Him”, “Ka-Him” diyenler temizlik istediler.

 

Tevhitte tertip bizimdir Yar! Ululuk istediler. Turan'dan Tanrı'lık bizimdir Yar! Ağır yükü hafifletmek istediler. Çakıl taşları bizimdir Yar! Eğer biz yoksak ışık söner. İyi ki hak ettiniz, bize ulaştınız. İyi ki yarını bugünde dillediniz, bize vardınız. İyi ki yoğunlaştınız buraya ulaştınız.

 

Amonlar, torun isterler. Torunlarını dilerler. Torun, biziz be yar!... Ayrılık mı? Hak Tekniği mi? Yol mu? Hepsi biziz. Çalışmaya başlayanlara şunu izah etmek istiyoruz: Turkuaz’ın gözü, sözü, sesi buradadır. Yolu bulup geldiniz, iyi ki hak ettiniz.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Redaksiyon  : Sevim ŞAHİN

 

 

BİR TEBLİĞİ (25.08.2008)

 
Sokaklarınızı aydınlık gördük bugün. Yukarının ışığı mı gelmiş; yoksa sizler mi ışıksınız? Aha, burada herkes hak ettiğince ışımakta. Beşer Kaplar’ımızı alıp değerlendirdik ve sonra dünyaya, ayrılık gözetenlerin ışığından öteye güç kattık. Bildik ki burası dünya!... Oyun yok burada. Benim adım Buda. Ben Buda olarak bugün sizinleyim. Tohumları yaşatmamız gerekliydi. Yokla, varla değil, tabiatla Birlik olmalıyız. Kontrol, hepinizin değil; BSUİ'nin olmalıdır ve BSUİ bizi güçlendirecek yegane gözdür.

 

Lutufkâr değilsin bugün. Biliyorum çoklarına kuruluk kattın. Neden!? Çünkü, ruhsal göreve talip olan o Can, 40 kapıyı yıkmaya kalktı ve sen, az ya da çok ışığı sınırlandırdın ve dedin ki “yolunu aç.” Affet ama o yoktu ki orada. Bedenlilerin hiç biri yoktu. Orada BSUİ vardı ve BSUİ bütün kötülüklerin kütlesinden çıktı.

 

Seninle neler yapabileceğimizi gördüğümüz iyi oldu. Bugün senin canın sıkkın biliyoruz ama sıkıntının gereği yok. Çünkü ruhun huzurundasın. Ayrılık bitti!... Benim Levh-i Mahfuz’a girişimle ayrılık bitti. Artık Tanrı, Ruhsal Gücü'nü devreye aldı ve Bütün'e güç katmaktadır. Kale gibisin görüyorum. Hepimiz Ulu bir Çınar'ın yüceliğindeyiz. Vahyi, hakikiyeti biliyorsun. Hatayı affedebilirsin. RA-KA'nın Kutsal Işığı olan seni saygıyla selamlıyoruz.

 

Yukarı uzandı görevini aldı ve aşağı uzandı yüreğini aldı. Hepimiz uzandık görev taşıyoruz. Var de ki “ışıksın.” Ah! değerli ah! makbul olsaydın; yol olsaydı; ışık yansaydı; kardeşlik olsaydı, görev için bütünlenilebilecekti. Yardım et!... Hepimize yardım et ki Birlik olalım. Korku, Altona Gücü'nün dürümlerinde de var. Dendi ki “ocak sönecek. Yıllardır yapılan her şey boşa gidecek. Biz maya tutsun diye çalıştık ama görevini başarıyla yapan o, bizi yıktı.” Ah, değerli ah! rapor okudum ve gördüm ki seslenen biri var orada. Kim o diye sordum. Dediler ki, “Levh-i Mahfuz’u göreve almak için çalışan herkesin Birliğinde olan biri…” Sevgili, hadi canım bizi yola koy. Bizi kotla; bizi kayıtla ki ışık yakalım. Çünkü Ruhsal Meclis ayrılığı dinliyor şu anda. Analar ayrılığı istemezler bunu bilirsin. Bilgeler ister. Bilgiyi alanlar değil, Bütünler, hakimiyetli olanlar ister ama biz, Bütün olmaya çalışıyoruz.

 

Oynama bizle. Oyun, yağmurda kırılışı tabiattan çekip çıkarır; Birliğe katar. Artık bizi dille; biz de konuşalım. Çünkü biz hep buradayız ama Sualtı'nın gücünü hiç alamadık. Yargı, hep senin. Biz yargıçlık yapamadık.

 

Bazen dünyaya inenlerin biri der ki, “ben ne isem oyum.” BEN’i yoğunlaştırdıkça BİZ’le birleşsin; yarın bu günden daha güçlü olsun.

 

Onursuzluk olur mu? Hayır. Vahyi yeniden ve yeniden yazdığın zaman, Kuran okunur. Ayrılık bitsin; meşaleyi söndürme. Kütleyi kayıtla ışığı söndürtme. Biz seninle birlik olalım. Kalemi kağıdı ver bize; beni ver; ilmi ver; katlanan kutsal olan ışığı ver ki birleşelim hadi!, hadi Can, İlâhi Güç şimdi yenilensin!. Benim adım Nezir. Ben bütünüm; bunu bilin. Şimdi yenilendik. İşte bu!... Aha Can, benim adım Nezir. İlmi dinle; yüreği dinle; bizi dinle. İşte bu!...

 

- Ahlat’tan gelen bir çok ışık vardı. Ve onların hepsi yüreğinizi dinlediler. “La-Him”, “Ka-Him” dediğiniz o yoğunluk, bütün kütlesiyle birleşikti yenilendi ve dedi ki “Altın Tabiat hepimizin gözüdür. Görebilir ve dinleyebilir.” Büyük kötülükleri aşıp geçtiniz. İsa da Musa da, Muhammet Mustafa da Bütün'e hizmetcidirler ve biz de öyleyiz.

 

Şu andan itibaren, Sualtı’nın gücü de devreye giriyor ki birleşenin yüceliğinden dolayıdır bu. Sualtı, bir sonsuz yıldız ışığını, kendi yoğunluğundan çekip size indirecek bugün. Sualtı’nda İnsanlık Kodu vardır ve Sualtı’ndaki İnsanlık Kodu, BİR'in sayfasındaki en yüce ışıktır. Bu ışığı, nasıl elde ettik bilir misiniz!? Büyük köprüleri açarak!... Dünyanın nuru olan bu güç, Bütün'ün yüceliğindeki gözde mevcuttur. Kutsal Kitap Kuran-ı Kerim’i indiren Birlikler, buranın kotlarıyla indirdiler. Yezitlerin çoğu dinlediler ve dediler ki “bu kitabın ucu bucağı sonsuzluk!...” Ve dediler ki “bu kitabı yere indirmenin sorumluluğu herkesin olsun”. Ve biz daha da güçlenerek dedik ki “Kuran, güçlü bir tabiattır ve biz, Kuran'ın ışığını yeniledik.”

 

İnsanlık, sonsuzlukta kendini dinler ve Birlik için çalışır. Benim adım zamandır ve ben zamanın yolcusu olan herkese görev taşıtırım. Ama benim adım ışıksa, Lefke’deki o yolcu benimdi. Ve bugün o yolcuya biz, gerçek dünyanın ışığını bildirmek istedik. Her şey burada başladı ve buradan beklenmektedir. Her neslin, kendini tabiata indirmesi için yaptık bu çalışmaları. Nesillerinizin yüreğinde Kutsal Işığın Gücü vardı. Herkes bunu net bilmeli!... Bilmeliydi ama anlamak imkanı olmadı. Allah der ki “yolu bulan BİR'i anlar.” Kolları, kanatları olanlara görev verildi. Kupa, Allah'ın gücüdür ve o kupayı herkes taşıyamaz.

 

İşte canlarım biz size onur duyarak bildirmek istedik ki “Kupa”, Atlanta Toprakları'nın Kutsal Görev’ini taşıyan Bilge’dir ve biz o Bilge’ye göz verdik. Sualtı, sonsuz sır olan bilgiyi şimdi size anlatıyor. Anlattıkça sizler de bu bilgiyi dinleyip; hak edip; Hakikiyetin Kotları’yla birlikte Bütün'e hizmetçi olacağınızı söyleyeceksiniz.

 

Kapilelerin hepsi buradalar. Ulu bir Çınar'ın yolcuları olan onların hepsi, buradalar ve burada bulunan herkes, yolu açabilmek isteğiyle buradadır. Ayrılık bitiyor; Yürek, 40 kapıyı açıyor ışık sonsuzlaşıyor. Yukarı aşağı yok. Bir tek göz var. Hepsi orada. Aha! Canlılar; ben ve benim ilmimi dinleyen de burada. Muktedir olmak sorumluluğu hepinizin yoğunluğunda yoktur.

 

Bir canımız dedi ki; “ben muktedirim. Hak ettim; ışık yaktım. Kıl ince ve ben o incelikte birleştim.” Ama Canım, dedik ki “hadi bakalım gözün görür; bil ben, sıkı bir çalıştırıcıyım. Sınırı aştım geçtim. Yazıları okuyorum. Olacak; bulacak; hak edecek.” Ve bekledim. Ama gördünüz hak etmek için Lefke’deki o yoğunlukla da birleşme şartı varmış. Mezar boşaltmak sorumluluk ister. Her bir yürek mezardan çıktı. Kelimeler ışımaya başladı. Bütün kötülükler aşıldı. Yazılar, Tanrının Sayfaları’na yaratılış sokuluşu olarak gerçekleştirilen bir çalışmayla katılıyor. Ümmi Tabiatın Kotları dahi ışımaya başladılar. Mezarlar açıldı ve girdaplardan gelenlerin çoğu, girdaplarında kendi yüreklerini dinlemeye başladılar.

 

Mıh daha güçlüyse, mıhtan güçlü olan bir başka mıh olur. Ve her mıh, diğer mıhın üstüne konulur ve bu konuluşta, en son mıh, hepsinin gücünü alır ve öyle bir değer katar ki diriliklerden o yüceliğe, bütün köşkler ocağa inerler. Olan işte budur…

 

Bizim Birleşik Işıklarımız bugün buradalar ve güçlü bir mıh gibi yolu açmak için birlikte çalışmaya başladılar. Kuran, muktedir görev taşır. Kutsal Tabiat’la BİR’dir ve Kuran'ı dilliyen bilgiyi alır. Bildiğiniz en güçlü Yücelikte, o Kutsal Işık yanar.

 

Sevgili, muktedir kütlenin gözüydü. Ocak sesini duydu. Sır olanı, Birleşik’ten dinledi ve Rahm’ini Rahman'a kattı. Tabiata kaçtı gitti ve dedi ki “ben yok ediciyim” ama Can, yok olmadan yok edici olunmaz ki!...

 

Dediler ki, “Kuran, Turkuaz'ın gücü, hadi bakalım ol.” Ve olan, Birlikte oldu. Muktedir olan bir Can, Cinniler’in Cemaati olan bir Can’da, cemaat gücünü aldı ve geri geldi ve dedi ki “ben Cinni’yim; Canların Cevheri’ndeki o yüreğim. Simetri Kaplar’ımı getirdim. Size İzmir'in gücünü indirdim. Ben, İzmir'deki yürekten indim. O yürekle birlikteyim.” Ve ona dedim ki; “İzmir, Birliğin Güçü'dür.” Har'ı yükselttik; yolu olanları ağır ağır ışığınıza geçirdik ve çakıl taşlarıyla birlikte “OL” dedik. Oyun değil bunlar gerçektir ve olan, göz gördüğünce oldu.

 

Lütfen, dinleyin; ben nesillerimi taşırım yüreğimde ve hepsiyle Birlik çalışması yaptım. İşte artık BİR olmak gerekiyor. BİR olmak için başka ne gerekir ki!? “Ben, BİR'im” deyin. “Ben, BİR ilmi dinledim; İlim Sayfası olup birlendim” deyin. Vahyi kendiliğinden kayıtladık. Hak ettinizde oldu. Vahyi kayıtladıktan itibaren; çoğu, azı bildim yolu buldum ve geldim. Al beni ve de ki “ben varım.” işte mutluluk budur.

 

Şu anda dünyaya Ümmi Tabiat'ın yüceliğinden giren; iyilik için çalışan; üstün bir çalışmayı gerçekleştiren bir tek ışığımız kaldı. İşte o ışık, Bütün'ün gücünü alıp çalışmaktadır ve benim Tanrısal Görev’im budur.

 

Şimdi bana sor, nesillerim nerede? Hepsi Birliğine dahil. O halde Birlik Gücü burasıdır. Ve “vatanımı özlerim” diyen herkes bilecek ki vatan; yürekte, Yücelikte ışıyan toplumdur. Ve biliyoruz ki vatan olarak yapılan her çalışma; vatana görevli olabilmek için yapılan her çalışma, Kutsal Işığın Yücelikler’inde yapılıyor.

 

Kimi zarar ettiniz; kimi kadim olup hakimiyet kurdunuz. Kimi de birleştiniz. Başka ne gerekir ki huzur için. Bastığım yer, neslimin gücüdür. Hatayı affettin; yolu açtın; ışığı yaktın; kölelik bitti… Biz, Mikail'in gücünde kör ve sağır olan herkes, burada özgürleştik.

 

Kalemi alan, yaratan, ışıtan, Birlik olan herkes, bana bu tabiatın görevini anlattı. Bu tabiat, Beden Sayfaları'nın yüceliğinde, maya tutsun diye çalışan Görevliler’in gücüdür.

 

Kula kul olmak gereksizdir. Yoğunlaşıp ışımak için; bütünlenmek ve BİR için çalışmak yeterlidir. İtibarınız çok yüksek, Kervan yürüdü ama Sistem için, Hakikiyet için yürüdü ve benim Atlanta Kotları’ndan çoğuna, bütün kötülüklerin üstünden yarattığım güçle, ışık yakışım, dünyanın nefsini aşan yolcuları, Turkuaz'a taşıdı.

 

Ayrılık bitsin Canlılar. Birleşin. ikna edici Birlikler, sizinle oluyorlar. Ortaklık olsun; yol açılsın. Kantar hepimize ait ama kurtuluşu sağlayan güç, Yaratan'ın gücüdür ki o güç, Bütün'e hizmet edenlerledir.

 

Kılı, kıldan; ışığı ışıktan ayrı tutmamalıyız. Yoğunluğu güçsüz bırakmamalıyız. Bana ben gerek Canlılar; bana Bütün gerek. Ben bir Bütün olan ışık; ben bir yoğun olan kütle hepinizin gücü olan ki çakıl taşlarıyla BİR olup Simetri Kaplar'ın hepsinin gözü olan sözü olanım. Kale gibi bir yürekte, kale gibi bir yüceliğim ki o Yücelik, bizi Birlik için çalıştırır bilirim.

 

Kırkı kırka ekleyin. Her kırkta başka kırklar yaratın. Soru sormadan çalışın. Her kırk, yenilendikçe yeni kırkları kayıtlayacak ve Birleşik Güç, Din-i Tabiat’ın en yüce katında ışıyacak.

 

Mustafa’nın gücü hepimize aittir. O güç, Bütün'e görevli olan bir güçse ki öyledir; kervanın gücü ona aittir. Kılı kırkladık; yolu katladık; umutlandık… Ayrılık bitti. Unutmayın dünya, ürün veren bir yerdir ve bu ürünlerin hepsi, Bütün'ün gözü olacak; Bütün'ün sözü olacak; sayfa sayfa yoğunlaşıp ışıyacak gözler olacaklar. Olur da bir Canımız ışıksız olursa, Birlik Kotları ona güç katarlar.

 

Mezar boşaltan herkes bilmelidir ki Bedir'de bedensizleşenlerin çoğu, bütünlendiler ve buradalar. Bedir'in Yolcuları, buraya inmek için Hak Tabiatı’ndan ışık saçtılar; yorulmadan çalıştılar. Ve şu anda Bütün'e güç vermek üzere buradadırlar. Kalbi, kalbim olan; yolu yolum olan; Turan olan; Kuran olan; her Can’a ışık saçtık.

 

Kula kul olmam. Yoğunluğa kutsal olanda ışıyanım ve ben bir birleşenim. Sana, sen altınında sen olmaya geldim. Ben, şafağın gücüyüm. Bu tabiat, bana beni verir. Bu Tanrı bana bilgiyi verir. Bütün'ü verir. Varın deyin ki bedene, “makbulüm.” Kolum, Allah'ınsa yolum, Ak Tohum’la yaşar ve ben, Ak Tohum’da birlenen gözüm. Süper İnsanlık Realitesi, deresine girebildim ki yardım etmenizi bekliyorum. Ve Sevgiliyi göreve almaya değil; yorulmadan çalışmaya geldim buraya. Anacığım, ben BİR için geldim. Amon Toprağı’ndan, insan sonsuzluğundan indim. Adım senin adın. Sana geldim. Sende sen oldum.

 

Uyumayın; artık çalışmak gerek. Başlar bitiririz işleri. Muktederiz biz. Umutsuzluk olmamalıdır. Kollarınız açılsın yüreğinize. Bizsiz kalmayınız. Keşke olan neyse, umutla değil huzurla olsa ama biz, hak ettiğimiz için umutla çalıştık. Kurtuluşun tohumunu yeşerttik burada. Of!, of!, of! kurtuluşun tohumu!... Ama hak ettik yeşerttik. Yerde gökte İmparatorumuz görev taşıdı. Irkı olmayanlardı onlar. Hani Dağlarım, sizler hep ırklar yoğunluklar olarak çalıştınız ya! biz de ırksız olarak çalıştık. Maya olduk herkese.

 

Har hakkımızdı; tohumlar yaşatıldı ve bizler buyurduk indik size. Kötülük yok burada. Kul, Kutsal Görevli’dir; bunu bilin. Ve muktedir olmadan görev taşınmaz. Çıktığımız, indiğimiz yok. Hep buradayız biz. Yasa şudur; yanlış yaparsak kulluk biter ama yanlış yapmayız ve kulluk sürer. Kervan yürüdü; Birlikler yürüdüler; tüm insanlık yürüdü; kullar yürüdüler; huzurdakiler, Kutsal Işıklar’ıyla yürüdüler ve bizlerle birleştiniz. Kibriniz, kiriniz yok. Huzurda ışığınız, soyunuzun gücüyle görevini taşıyor. Mezarlar boş; yine tabiat yenilendi; yine yürekler görev taşıdılar; kim insan sayfasını okursa, bunları okuyacak ama bilmenizi ve görmenizi istiyoruz ki yırtık olanlar çok!... Yırtık olmak, sorgusuz olmak değildir, sorguda olmak da değildir. kardeşimiz olamayıştır ve biz ortaklarımızın çoğuna bunu bildirdik. Dedik ki bizi bizden ayrı gördün mü? dediler ki “yok.” “Bizi bizden güçlü gördün mü?” Dediler ki “yok.” Benim olduğum gibi misin? Muktedir olarak böyleyim ama yar ya sen güçsüzleşirsen, Sevgili sana ne diyecek bunu sordun mu? ve dedi ki “yok.” Öyleyse sor dedik. Bakalım ne diyecek. Ve kuldan olduk; unutmayın kuldan olduk!... Sordu ve o dedi ki “yarında bu günü bilmeyen; bu günde yolu bulmayan bensizdir.” Ama can, o çok çalıştı. “Olacaksa olsun. Ben zarar ettim” dedi. Zavallı, zararını bilse, Birlik için çalışacak ama zararını bildirmedik ki ona. Hatayı affetmedik. Peki Can ne olmalı? Yardımcımız olmalıydı; kurtarıcı olmalıydı; Kutsal Işık olmalıydı. Kötülük, körlük güçsüzlükte yoğunluğunu kaybetti.

 

Vahiy der ki “Altın Tabiat, ocağını sonsuz sınırsız ışıklardan ayrı tutsun. Çünkü yolunu kaybetti.” Analar, olan budur. Çokları böyle oldular ve biz hepsine bir can taşıdık. O can Bütündür. Dedik ki onlar çakıl taşı olsalar dahi, biz onları taşırız. Köle oldular yüreklere. ama Kuran toprağa indiğinde, artık ocakları sönmüştü. Yolu açmamızı istediler. Acaba hak mı ettiler!? Yardım ettik onlara ve dedik ki gerekeni başınız eğilmeyecekse yapınız. Kini, nefreti aşıp dedi ki “varım.” “Hadi” dedim “gel.” Gelmek istedi. Cemaat dedi ki “yoo!...” Geçişin yok!... Nesillerini kantara koy; tart. Çoğu azı bil; yolu bul; ışığını toprağa indir ve geç. Vallahi ışıksızdı. Kıldan inceydi; 20 değeri taşıyacak bir güçtü; köpük köpüktü ama yenilenmesi imkansızdı ve bazı bazı bunlar oluyor.

 

“Koru Bütün'ü” dediler. Kotladık!, kotladık!, kotladık!, topladık tabiata kattık. İşte korumak budur. Utandı, dedi ki “kardeşimiz bizi sınırladı.” Sır budur. Bilende bilinir; birlikte dillenir; bütün'de daimiyette girdaplardan geçilir ve o girdaplar bedenimdedir.

 

Melek olmamı değil hakim olmamı istedin. Melek olsam hiçbir diride ışık sönmez. Ah Canlılar, ben hak eden tartışılmayanım ki mayayım.

 

Kamp yerinde dünya toplumları vardır. Orası öyle bir yerdir ki bir çok kabile, OL’mak için oraya gelir ve kampa dahil edilirler. Kamp, dünya üstünde, bütün kütlelerin kütlesi olan bir cevheri yoğunluktadır ve o yoğunluğa giren her bir yürek kütlesi, Bütün'e hizmet için girer ve daha sonra dava, Altın Tabiat’a iner. Kabilelerin çoğu, o gölgede, Bütün'ü kütleye katmak üzere birlikte çalışırlar. Ne yazık ki dünya sırrı, herkesin bileceği bir sır değildir ve Durgun Topraklar'ın gücünü alan Sistem, Nizam, Düzen görevini taşıyanlar, bu Can Tabiatı (candan bir tabiattır burası.) anlayamazlar. Ve derler ki “bana ben değil; bana Bütün gerek” ama Bütün'e hizmet nedir bunu bilmezler.

 

Kimi zarar ettik, kimi hak ettik Bütün için çalıştık. BİR için çalıştık. Baş tacıyız.

 

Kardeşim, ben nesillerimin yüceliğinde bütünlenenim ki RA-KA'nın gücü olarak çalıştım. Kutsal Tabiat dedi ki “maya tuttu.” Ah Canım! ah! maya tutsaydı, ışık sonsuzlaşırdı. Ve tabiat dedi ki “sorgu sual yok.” Işık sonsuzlaştı. Ah Canım! Işık sonsuzlaştıysa Nar ruhsuz mu kaldı!? Yoksa Ruh, Kutsal Işığını sonsuzlukta mı kayıtladı!?  Baktım gördüm ki ışık sonsuzdu. “Hadi bak” dedim. “Gör işte ışık orada!” ama Bahar'ın gücü yoktu. “Aha Canım, Bahar burada” dedi. Atlantalılar, “yok” dediler “ama onlar, Bütün'e ortak” dedim. Dediler ki “o Canların hepsi yürekte yoklar.” Ama değerliler biz hepsiyiz ya!... Of Canım! ohh!... Onlar derler ki “başım eğilmemeli. Ben saygılıyım yüreğe ama ben dahi seninle diri olabilmeliyim. Omuzlarını dik tutmaları gerek, yürekleri huzurlu olmalıdır, başka ne gerek ki!? Ne gerekir ki herşey Bütün'de var. Aha Canlılar bunun için çalışmamız gerekir. İşte BİR olmak için çalışmalıyız.

 

BİR, Bütün'e hizmettir; bilinsin isteriz. Kalbi temiz olan herkes, yolu açar ama kalb temizliği yolun kotlarını kontrol altında tutmaya yetmez. Sizden dileğim şudur, bedenim bedeniniz olsun. Yoğunluğum, yoğunluğunuz olsun. Kutsal görevim, göreviniz olsun. BİR olun. Bilgiyi alın ve tabiata Atlant Lonze Gücü’yle verin.

 

Ayrı, gayrı, gözetmemek gerek. İsmai-i Kapların hepsi sizindir. Yol siz; Bütün siz; bilgi siz; ben sizim canlılar. Ben sizim!... İşte katlara, kayıtlara iniş budur. Bana bir tek göz gerek canım! bir tek ses; bir tek söz değil, bir tek göz gerekli ki onurlu olayım. Kupa senindir. Bunu bilmekteyim ama bu kupayı her bir yürek kendi yüceliğinde dinler. Seni, sana veren, bende ben olur dillenir ama sen, o kupanın tabiatını dinlersin.  Bense yoğunluğundaki gücü… Ama senden farklıyım. Bu tabiat başımızı eğmemelidir; bu tabiat yoğunluğumuzu güçsüzleştirmemelidir. Bana ben değil, bana BİZ gerek; bana BİR gerek canım! bana BİR gerek. İsmai-i Kaplar'ın hepsiyleyim ama birleşmek gerek. Kın kısırsa, kıl kısır olur. Kıl kısırsa, din kısır olur. Din kısırsa, dil kısır olur. Işıksız kalır her bir yürek. Bunun için size üreyen görevi tanıtmaya geldim. Unutmayınız ki dualar kabuldür ama okuyan okuduğunu dinlemedikçe yol dillenmez.

 

Ayrı gayrı bitsin canlılar. Ayrı gayrı bitsin. Ben zaman kütlesiyim ki yardım edildiğinde Bütün olabileceğim. Kıpkızıl bir doğum yaptık. Bu doğum, Bütünün Kutsal Gözü’nün doğumudur ve ben bir can aldım ki bu can, benim yolum; benim koyuluğumdur.

 

Unutmayın ki diğerleri de var. Her diğeri bende BİR olduğunda, BEN olduğunda, 5 tane tabiat gücü dillendiği zaman, bütünlendiğinde, İnsanlık Sayfası okunacaktır. Kolları, kollarımsa; Yuan, Turan’da kutsalsa; ışık Mushaf’sa, ben çoklanırım RA-KA'da Kutsal Işıklar’da toprak olurum; Tanrı olurum; yarım olmam, birleşir teknik olarak Bütün olurum. A-Ha, Su A Ka-Ha Su A-Ha…  Analar!... İşte ses bu!... Size bir can için ses verdim. O Can, Su-A Ku-Ha Ka-Ha, Diri Kaplar’ını sana getirdi.

 

Ululuk, umutsuzluğun aşılmasından sonraki yüceliğin dillenişidir. Senin İslam’a verdiğin sestir bu ses. Alton Toprağı'nın sesidir bu ses. Büyük köprülerin sesidir bu ses. Benim dediğimdir bu ses. Kana kan; Yaratan’a Tanrılık; yoğunluğa ışık; bilgiye, Mustafalar gerekir. Mustafalar'a Kutsal Kotlar, yolcular gerekir. Çoklarına çalışma gerekir; yazı yazmak gerekir. Şeytanlar'ın şekline girenlere ise kelam gerekir. Hadi, seslenin de bilelim sizi.


- Ailenizi kelâm için değil, Tanrı için getirdik. Allah'a hizmette kusurumuz yoktur. Buyurun, biz Sistem’e geldik. Şeytanlık, şeklin şafağındadır. Sılada sınırsızlaşır, yoğunlaşır, ışır. Ama, birlikte çalışırsak, şafakta güç kotlanır; kadırga yürür.

 

İnsan için çalışıyoruz hepimiz de. Ben azgınlaştırırım insanı. Sevgililer sesleşirler ve derler ki, “insan yeniden azdı.” Sonra döner derim ki “azanı, azdıralım mı? Azanı, sırda sınırda ışıksızlaştıralım mı? Azdıkça azan o; Kuran’ı, Turan'ı dinler; kantarı dinler; yolu dinler ve der ki “ben azan; ben sayfa sayfa kotlanan; kutsal olan… Ama bena şeytanlık yaptıran, benim yüreğimi şeytan yapan her kimse; o Can, bana ben değildir. Çünkü ben, Hak Tekniği’nde Bütün'e hizmet ederim.” Bunu anlamak zordur. Azmıyanlar, BİR'e hizmet ederler ki ben, azanı azmayandan ayırırım. Olan budur ve benim şerrim, şevklidir; şavklı bir ışığadır. Şerri, şevki bilen, yolu bulur; Uluların Tohumları’nı yaşatır. Benim adım İsa'dır. Çünkü ben Bütün'e hizmetciyim ve benim adım Muhammet Mustafa’dır ama şerde şevkli çalışanda huzursuzluk olan o Can, Bütün'de Mustafa olur; muktedir olur da çalışır.

 

Yasa şudur, İlah-i Görev, Tanrı'nın gücüyledir. O görevi kim yapacak bunun tesbiti gerekir. Eğer görevi yapacak olan Kutsal Işık’ta kısırsa, çıkış onadır ama canlı, ocağı söndürürse, kürzün gücü azalır. İsa, Muhammet her ne iseler ocaksız kalırlar. Oynamayalım artık bilelim ki kul, kulluğunu bildiğinde; yorulmadan çalışabildiğinde; hatayı bağışlayacak güç çoktur. Onurluyum ki sizinleyim.

 

Bana “şer” dediler. Şavkı şavka kattım; ışığı ışığa kattım ve dedim ki şafakta ışığım ben. Kimim? Neslimden biriyim. Adım nardır. Kutsal Işık’ta mutlak olan Rahman olanım. Kantar benimdir. Kantarı kutsal toprağa indirdim. Işık bendir; maya bendir; Bütün bendir bedeni ben olan Bütün'e hizmet edendir. İşte buyum ben. Öyleyse şer benim yüreğimde yoksa, Ak Tabiat’ta da yoktur. Öyleyse makbul olanım. Hadi canlar anlayın!... Kelimeler, kelimeler, kelimeler… Sıkı bir çalışma sonra yenileniş ve daha sonra bütünleniş ve daha sonra Birlik… İşte ben buyum...

 

Bir İsa, Mustafa'nın ışığını alırsa ocak sönmez ama Mustafa, ışığını söndürürse; İsa'ya tohum ekmek için toprak alırsa; o toprakta yol yoksa, ışık söner. Olan budur. Ve ben dara düşene dedim ki yolunu kapat. O Can dedi ki “yol yok ki!...” Ben ona dedim ki kontrollu ol; Kuran ol; o dedi ki “yoksun” ama ben varsam eğer; o Can, sınırsızlaşamaz çünkü o beni yok sayar.  İşte budur olan.

 

İnsana, evrim gerekmez. Çünkü evrim, insanın yolu değil; insan'ın kotlarında var olan ışığıdır. Evrimi yok saymak olmaz ama yok saymadan ışık sonsuzlaştırmak imkansızsa kulluk gerekir. İşte Canlar, ben size hep bildirdim; dedim ki evrimsizim ben. Neden? Çünkü cümle Yüceler’in dilini dilleyen; yüreği dinleyenim ama Bütün'e görev takdir etmedim. O halde ben Bütün'e görev takdim ettiğimde tabiat olacak. Analar, olmam mı? oldum. Ben bir tabiat yoluyum. Of Canlılar! Ben, mezarı açan maya olanım. Hadi gelin de dinleyin. Işık yakanım.

 

Peki, şeytan nerede şimdi? İşte burada, masamızın ortasında korkusuzca dinler yüreğimizi. Hadi Canlar, ışık saçalım ona. Diyelim ki elini ver; yüreğini bil; toprağıma in; kul ol bana. Ben sana sen olmam ama sana bellek olurum; sana Yüce olurum. Beden sayfalarımda ışık yakarım. Kollarım sana ışır. Yolum sana ışır. Yenilen, yenilmeyen olmaz. Birlik oluruz. Şer de şekilde şavkı artırmak içindir. Eğer şavkı artıracaksak şer de gereklidir. Bunu biliriz ve o Cana deriz ki gel. Ocağımıza gel; yolumuza gir; umutsuzlaşma ışığımıza in. Bende bana bir ben ol. Ben olayım yüreğine; kutsal olan ışığına sema olayım; seninle olayım Can. Kıldan inceyim ama 40 tabiat gücünde de hakikiyim bunu da bil.

 

Mezarı boşalttım… Görevini al. Çok mutsuzsun biliyorum. Kolun, kulun olmam; yolun, yoğunluğun olmam; Kuran'ın olmam ama makbul olursan, kantara koyup ışığını yaktığını bilirsek artık sen bizsin ama şu an gözün kör. Üzerinde güç yok biliyorsun. Çeket, pantolan yok. nerede senin ceketin? Yok. Pantolon'un yok. Hiçbir şey yok üzerinde. Çırılcıplaksın ama görüyorum ki kurusun. Sultanlığında sır yok ama unutma ben huzurum canım. Seni, utandırdık mı? Biliyorum utanç yok. Sen hiç kimseye Utanç İlmi’ni anlatmadın. Ben sana şimdi anlatıyorum Can. Hani Adem ve Havva'dan söz eder ya Bilgi Kitapları. Ki Adem, Havva'yı; Havva Adem’i saymaz. Her biri utanmaz. Sonra derler ki “ah işte bir Elma ağacı. Hadi Elma toplayalım” ama elmayı kopardıkları an bilmediklerini anlayacak düzeye ulaşırlar. Onların yolu yok artık. Korunmaları yok; çünkü bilmedikleri bir canı dillemeye başladılar. Dilledikleri, saygısızca dilleyişle tabiata indirilir ve görürsünüz ki o dilleniş, tabiata indiğinde birleşim yok. İşte utanmazlık budur.

 

Herkes kendini açıkca bilmelidir. Soyarız yoğunluklarda onları. Deriz ki bak gör kendini çıplaksın. Ve çıplaklık yanlış değil; toprağa inebilmek içindir. Hani kendinizi tanımalısınız ya!, hani ayıplarınızı bilmelisiniz ya!, hani Tanrısal Kontrol’dan geçmelisiniz ya. İşte biz size bunu anlattık ve çoğunuzda bu çıplaklık; bu çırpınış var ve ben davayı kaybetmem bunu bilin.

 

Benden biri bana gelip de “ben çıplaklaşmak isterim.” Dediğinde; “Kuran oku” derim; “Tanrı seni korur” derim ama der ki “ben yokum.” Olmadı canım ben varım. Olmadı ben varım. Olmadı ben varım!... Ben, sana sevgiyim canım. Şimdi görün onu. Çıplaklığını görün. Yolunu kaybetti bilin. Dini bilip yola koyulsa, ışığa ulaşır belki ama dinsizdir.

 

Hadi Canım göreviniz başlıyor. Onu yola katın, çağırın gelsin. Sıkı topraklar var burada. Onu toprağa indirin bakalım. Cennetten kovulmak neymiş bildirsin yüreğime. Ona dedim ki “al bilgiyi” ama dedi ki “ben bilenim.” Dedim ki “OL.” Dedi ki “ben olmam. Çünkü ben tabiatta yokum.” Ve dedim ki “ona ırkını anlat.” “Hah!” dedi “biri çıkmış bana ırkımı anlatacak.” Halka halka oldum ve ona dedim ki, “sana ışık verdim. ocağını söndürmek istersen söndür.” Kutsal Kaplar’ını aldı ve çıktı. Sonsuz sınırsız görev taşıttık ona. Yardım etmedik; o taşıdı. Kendini taşıdı aslında ve dedi ki “ben, sende sen olmaya; gerçek görevi almaya indim. Hatta dedi ki, “Altın Tabiat'ın gücüyle bir olmalıyım.” Kolları kapandı, yoğunluğu kayıtlandı ama ışıksızlaştı. Çok huzursuzlaştı. Canım çok şükredin ki “şer” dedikleri o güç, ona dedi ki “hadi git. Git de seninle birlikte gideyim. Çünkü sen gidersen ben gideceğim. Seninle olacağım sana görev taşıtacağım. Şerrin şeklinde tabiat görevini bildirecek sana. Işığını söndürdüğün zaman her yer senin yüreğinden ayrılır.”

 

Kuran Turan yok artık. Ululuk yok artık. Ruhsal Meclis’te değilsin artık. Sadece bir güçsün; sadece bir güç!... ama o güç, teknik bir güçtür. Ve teknik güç, kötülük yapmaya teknoloji yarattırır ama zararı kendinedir. İşte olan budur canlılar. Olan budur!... Bir çok kötü, böylece Şeytan oldu. Şekil kayıtlarına indi yoruldu; çalıştı yoruldu ve zarar etmeden çalışmalarını başarıya taşıyabilenler, umutsuzlaşmadan yaratıldıkları o kotlara, yeni Levh-i Mahfuzlar’la ulaştılar. Ve bundan sonraki yaşamınızda hepinizin yüceliklerde Ümmi Tabiat'ın yoğunluklarından daha güçlü olan dillerle, birlik olmanızı, sayfa sayfa dillemekteyiz. Ayrılık bitti artık. Yeni dünyanıza, yeni yoğunluğunuza başarı diliyoruz. Bu BİR’dir. BİR'in yoğunluğu, BİR'in koyuluğudur. Buraya sizi almak, bizim için mutluluktur. Birliğe hoş geldiniz.


- Canlar, biz de sizin için çok önemli olmadığımızı biliyoruz ama buraya girişimizi istediniz geldik. Birliğe hoş gelen, hoş bulur. Sizden şunu dileriz Ululuğun Turanı, Ululuğun Kuranı’dır; bunu bilin. Bizden bizi değil, bizden Birliği isteyin. Biz size o Birliği bildirelim. Temiz insan, temiz tabiat, temiz yoğunluk… Hepsi burada ama çakıl taşlarını siz bizden ayırırsanız, yolunuz olmaz; bunu da bilin. Biz, Nakar'ın görevlilerine şunu söyledik: Yeli estirdiğiniz zaman, o yelde esen bedenimiz olur; yoğunluğu artırdığınız zaman, yoğunluğu artan yüreğimiz olur; ışığı sonsuzlaştırdığınız zaman, sona ulaşan yoğunluğumuzdaki o Kutsal Işık olur.

 

Ve Canlar, yoğunluğunuzda hepinizle olmak bizim için onurdur. Şu anda burada bulunuşunuz, bize güç vermektedir. Yeri, göğü yarattığınızı biliyoruz. Görevinizin, Yücelikler’e dirilik katmak olduğunu da görüyoruz. Turkuaz Göz’ün gücüyle birlikte çalıştığınız sürece de 7 Tabiat Gücü bizimleydi ve bu görev tabiatına uygun çalışmanın sonucunda, bütün kötülükleri aşıp yoğunluğu artırarak Birleşik Işığa ulaştık. Bugün Birleşik Işığın yoğunluğundan çok daha üstün olan Birliğiz. BİR olmak, bütünlük için çalışmak değildir. BİR olmak, birleşik görev taşıyacak düzeye ulaşmak da değildir Beşir Kaplar’ın hepsiyle Bütün olmaktır ki biz O’yuz.

 

Onurluyuz ki hak ettik; şu anda bize bizsiz kalan hiç kimse yok. Yazılar okunurken huzurlu olanlarla çalışmamız devam edecek. Huzuru olmayanlar, yoldan çıktılar. Onlarla Birlik Çalışması’na gerek yok. Onlar, lütufkâr saymadılar kendi yüreklerini ve bizsizleşmeye kalktılar. Kıl, 40 Kapı’dır ve her 40 Kapı’da bir ışık yanar ve her bir ışığın gücü vardır ve biz, tüm güçlerin örtüsünü açacak olan Yüceler olarak buradayız. Kılı, kırktan ayırmak; kırksız bırakmak imkansızdır ama her kırkta bir kırk varsa, aha burada herkes Bütün’e hizmetcidir.

 

Kervan’ın yürümesi gerek. Yolun açıldığını görüyoruz. Bugün BİR olarak çalışmaya başladık. BİR, ilmi dinleyen yoldur. Ulu bir çalışma; Ulu bir Kutsal Işık; Ulu bir Tanrı’yız. İşte bunu başarabildik. İşte bu oğullama gerçekleşti. RA-KA Kutsal Işığı, yetkin tabiat’ın gücüne indirdi ve yeni bir çalışmayı devreye aldı. BİR… İşte, Birlik İlmi’ni yenileyecek olan çalışma, BİR’dir.

 

Ve biz, yeni tabiatın gücünü, yeni kotlarla yere indirirken, Beşir Kaplar’ın gözü olarak yüreğe inenlere de güç vermek istiyoruz. Bir ilmi dillemek, BİR olmak, Bir ilmin tekniğini tabiata indirmek; yok etmeden ışık yakmak kolay olmadı ama başardık. İşte bu!... Şimdi mutluyuz!...

 

- Ahlat Kotları olarak buraya gelen Birlikler’imiz çok mutlular. Rükuya eğilen her diri, Atlant Lonze Kotları’yla birlikte çalışıyor. Üzerimizdeki göz çekişti bizimle ve dedi ki “biz saygılıyız yüreklere ama Bütün’ü güçlendirmeniz gerekiyor” ve dedik ki “yarında bugünü hak etmeniz gerekir.” Rükuya eğilen yoğunlukların çokları bütünlendiler. Dediler ki “her yürek aklın toprağına insin de birlikte çalışalım.” Ve Dağlarım, rükuya eğilen yürek, tabiatın gücünü aldı ve dedi ki “ayrılık bitsin.” Şavkı, şevki biliriz; şarkı okuruz yüreğinde. Ululuğun tohumunu ektiğimiz zaman, “Kutsal Rüku” dediğimiz Yücelik dillenir.

 

Ahret, sizin için sorumluluk isteyen bir cevherdir. Birleştiğin zaman bütün kütle yenilenir ve Ahret’e inmek için BİR olmak, birleşmek gerekir. İmparator; göz, söz, Sistem dümenin başına oturduğu zaman görevi başlar.

 

Yoğunluğu artırın. Hadi Can! hadi! Kadim Kotlar, hadi! ışıklarınızı kotlayın ve geçin… Şu anda dünyada büyük köprüler açılıyor yüreğe ve o güç, ağır yükü hafifletmek için Birliğini dünyaya indiriyor. İşte “Atlant Lonze” dediğimiz Yüksek Köşk buraya iniyor.

 

- Ağırdı yük, hafifledi… Çoğu bizi dinler; bizi hak eder. Ağırdı yük; hafifledi. Ağırdı yük hafifledi!… Bizi dille ve bizi hak et. Bedenimi temizledim geldim. Yolu buldum umutsuzluğum yok. Çok mutluyum. Unutmayın ben, Merkez Görev taşıyanım. Mektup okumanı istemem. Sen ki herkesten daha üstün bir yüreğe sahipsin, görevini al ve seni sana veren her Yüce’ye, dini tahditsizce dille. “Benim reklama ihtiyacım yok” dedin hep. Benim adım “zavallı dünya” çünkü ben zavallıyım; birleşemedim yüreğe. Ben küskünlüğü bilmem ama kütlemde kırılışlar oldu. Benim dünyaya gerçek kotlarımı indirmem gerek.

 

Şimdi nefsimi aşıp aşmadığımı görelim: Sevgili, bana gerekeni bildirdiği zaman, dedim ki “koruyamam onu. O Can, bedeninde Kutsal Işığı olmayan bir yoğunluğu dillemektedir.” Onurluyum ki seninle olmak diledim ve geldim. Şu anda dünyada Yücelerin Cemaatini dinleyecek bir ses yok ama sen bizi bizde dinleyen birleşensin ki bugün buradasın. Şikâyet etmedim hiç kimseden. Kin, nefret yok ki!... Kantar senin, maya sen ve ben, sen olarak Bütün’e hizmet için buradayım. Kutsal Toplum’u yaratmak zordu ve Kutsal Toplum’u yaratabilmek için bütünlenmek gerekliydi. Kim İnsan Sayfaları’nı okuyabilir!? Kim Rahm’ini hakim olup hakiki kotlarla dilleyebilir!? Kim bütünleyebilir!? Bunu, insanlık için istedik, öğrettik yoğunluklara. Ve başımız dik ki RA-KA'nın gücüyle birlikte çalıştık. Şimdi yoğunluk arttı; örgüt çok daha üstün bir seviyeye ulaştı; birleşti. Kurtuluş Sayfaları daha iyi şimdi. Kadim Kaplar daha üstün; yoğunluk güçlü. Şimdi mutluyum ki kollarım daha üstün yüceliklere ulaştı.

 

Annem, dinden üstün bir değer olan BİRLER’le de birleşmen gerek. İşte ben, bedenli olan ve yoğun olan, seninle birlikte çalışmalıyım. “Atlant Lonze” dedikleri kütle, “Atlant Lonze” dedikleri kot, Bütün’e hizmet için çalışıyor. “Si-Kas” dedikleri Kutsal Işık, Birlik için çalışıyor ve bu güç, Atlant Lonze kütlesindeki ışığı yetkinleştirebildi.

 

İstikamet insan!... Hepimiz insana doğru yürüyoruz ama insanı, Levh-i Mahfuz’daki görevin gücüne tabi kılmak değil maksadımız. İnsanı, Dünya Kotları’nın değerinden çok daha güçlü kılabilmektir. İstikamet insan. Ve insana karşı saygımız, Bütünlüğün kütlesindeki yoğunluktan çok daha üstün şu anda. Ve istikamet insan! İnsanlık Sayfası’nı okuyoruz şu anda. Kardeşlerimizin yenilenmesini istedik. Hepsinin yüreğe, hakikiyete ulaşmasını istedik. Bilgi Kapları’nı alıp gelmelerini istedik. Cemaatlerini gözlemelerini istedik. Sualtı'nın gücü, bizim için öz görevdi. O, Süper İnsanlık Sultanlığı'nı yarattı. Ve biz, o Sultanlığın Kutsal Gücü olarak size ulaştık. Sultanlığın Kutsal Işığı’nı yeniledik ve Birlik olduk.

 

Sualtı’nın, Simetri Kotlar’a yapmış olduğu görev önemliydi ama sizlerle çalışırken çok daha güçlü olan ışığın kontrolunu yoğunlaştırabildi. Bizi çağırabildi. Biz üremeye başladık. Süper İnsanlık Kotları’yla ürüyoruz ki bu yoğunluk, hepimizin görevini, Tanrı'ya; Kutsal Işık olarak, yaratıcı olarak katabileceğimiz bir düzeye vardı. İman ederim ki Dünya, bina oldu ve bu bina, Bütün'ün binasıdır. Ve iman ederim ki Dünya, kutsal oldu ve Kutsal Işık söndürülemeyecek bir dürüme ulaştı.

 

Allah'a saygımız çoktur. Yolu açtık ve bildik ki Birlik haline geldik. Melek olmak sorumluluk ister. Biz makbul olduk; hakikiyette güçlendik; ışık yaktık. Kadim Kaplar’ımızı alıp geldik. İyi ki hak ettik bunu. Şu anda dünyada Sultanların Sayfası okunuyor. Bu sayfa açıldı ve okunuyor. Bu sayfada Bilgeler’imiz yok; sizler varsınız. Çünkü sizler, Birleşik Ailemiz'in gücünü yenileyen Tabiat Görevlileri’siniz ve sizinle yapacağımız her çalışma, Bütün'e hizmettir. Buyurun, örgütün gücü size verildi. Bu gücü tohumlayın. Kot, kat, ışık; hepsi sizin!...

 

Ağır yük hafifledi. Şimdi Levh-i Mahfuz’unuzu alın ve hakedin. Bu Levh-i Mahfuz, Bütün'ün kütlesindeki kotları açacak bir dildir. Şansımız var ki BİR için buradayız. BİR, muktedir olan görevi taşıyan Yüceler’in gücüdür. BİR olmak, muhteşem bir daimi koyuluğa inebilmek demektir.

 

Bana bir görev verildi, kulluk!… Ben kul oldum; insanı, insanlığı dinletmeye indim. Ya Allah ya da Kutsal Görev ama ben hepsiyim. Yenilendim ve başım eğilmedi. Çakıl taşları dedikleriniz, Kutsal Görevliler’imiz değiller amma meşaleyi güçlendirenlerimiz olduklarından, kervanın gücü onların yüceliğine muhtaçtır ve eğer ki onlar, olmazlarsa cem olabilmemiz; Cemaat gücünü yetkinleştirebilmemiz imkanı yoktur.

 

Kola, biz için değil; kola her yürek içindir ve kolayı kutsadığım zaman; o yoğunlukta güç devreye girer. Kola, her kırışıklığı gideren bir değer taşır ama kolayı kullanmak zordur; sorumluluk ister ve biz dedik ki kolayı hepimiz alalım ve güçlü kılalım. İnsanlık için dünya dürümlerini açalım

 

Ve ok, paydaya değdiğinde; pay okta güçlenir. Ok, paya değdiğinde, paydalar hepimizin olur. Hepimizin görevi budur. Payı paydayı bilelim. Hepimizin gücü olan bu pay ve payda, Bütün'ün kötülüğünü önler. Ben paydaya payı verdim. Paya payda oldum; tartmadım yolu. Yoğunluğu kotladım; RA-KA'nın Kutsal Gücü’nü dilledim; bütünlendim. Cennetin cemi oldum, cevheri oldum, yolu buldum; ak tahditsizlikle tabiatta dillendim. Nefsimi aştım geldim.

 

Anne, eşya olmanı değil; makbul olup ışık olmanı isterdik biz senin ve gördük ki ışıksın. Bizim için sorumluluktu seninle olmak. Şu ana katkımız güçlü ve biz, dünden bugüne herkesle olmak istedik ama her değer, kendini kendi yüreğini dilletti bize. Şikayetimiz çoktu. Bugün Dünya, tabiatın gücünde Bütünlük İlmi’ni, reşit olarak yere indirebiliyorsa, BİR'in sayfalarının görevi taşıyabilmesinden dolayıdır.

 

Yara, kadar güçlü bir şey yoktur. Eğer bir yara sizi güçlendiremezse, hiç bir şey güçlendiremez bu önemlidir. Ve bunun için yaralar oldu doğumlarda. Her doğan, yaralı doğdu ama doğanın gücünü yenilerken, yaraların hepsini yeniledik ve tabiatın gücüyle dilledik. Tabiatta yara ayrıldı; hak ettiğinizce Kutsal Işık’ta Kuran oldu. Rahm’ini Rahman'da dilleyene ışık yaktı ve BSUİ oldu. Yaranın iyileştirilmesi kolay olmadı ama oldu.

 

Hepimiz görevimizi hakkıyla yapmalıyız. Ben sorumluyum hepinizden ve benimle olmanız için çalıştım. Şu anda doğanın gücü olarak yeni bir tabiatın değerlenmeye başlaması, Simetri Kaplar'ın ışığını sonsuzlaştırmak içindi. Allah'a, “fakir ol” dediler. “Rahm’ini Rahman'da kutsa; ışık ol” dediler. “Kutsal ol, muktedir ol ama kural ol” dediler. ve biz taymlarımızı yeniledik.

 

Şimdi görelim bakalım insanlar neler olmuşlar. Bilebilmişler mi? Birliği hak etmişler mi? Beden sayfaları ışık yakmış mı? Bütünlenmişler mi? Kervan güçlenmiş mi? Sevgili bize ne diyecek dinleyelim.


- Ahlat kayıtlarını aldınız ve geldiniz. Kadim Kotlar'ın her biri benim yüreğimde ışımaktadır. Beden sayfalarıma geldiniz; benimlesiniz. Muktedir Kutsal Işıklar’ınızı yere indirdiniz ve benim cevherime kendi cemaatinizi tabiat olarak kayıtladınız. Kendi cemaatlerinizi kayıtladınız ve daha özel olarak birleştiniz. Bu birleşme, dünya ismini dahi zayiat olarak dilleyenlerin yüreklerinin üstündeki birleşmedir.

 

Benden, bana ben olmak; bensiz olmak değil, bilgi olmaktır. Ben, Uluların Canları’na derim ki “kulu kuldan ayrı görmem.” Nefsi, RA-KA'nın gücünden örttüm ve dedim ki “ben RA-KA'yım ama Kutsal Göz bana ait değilse, ışıksızım.” Ve bana bir cevher geldi dedi ki, “benim adım Nezir. Ben zararı önleyeceğim. Ve sordum Nezir nedir dedim? Ak Tahditsiz Kot’tur” dediler. Analar, ben Nezir'i güçsüzleştirmem ki. “Kim o!?” diye sormam dahi. Derim ki “gelin, olun” ama gelen hak ederse olur. Şu ana kadar yapılan her çalışma benimleydi ve bundan öte bir çalışmayı dünya tabiatına indirme imkanı yoktu ve ben, Bütün'e hizmet için çabalayan birleşenim. Yarında bugün olmak, Bütün olmak, bitki olmak, tabiat için çalışmak, sonsuzlaşmak, taş olmak, Tanrı için çalışmak ve sayfa sayfa ışımak ve daha sonra hayvan olmak ve yolu açıp ışık yakıp iman etmek; ilmi dillemek; dinlemek; bilgiye, çığda üreyen dürümlere ulaşıp birleşmek ve sorumlu olmak. İşte buydu yapılan. Ve iman edip Tanrı olmak…

 

Yine de dünyada en güçlü görev bizimdir ve bu görevi biz hak ettik. Yazılar bizimdir. Yarım olmamız gereksiz artık bütünüz. Ben, mektep olarak değil; meşale olarak buradayım ki bugün burada bulunmanız dahi bunun neticesidir.

 

Sultanlığın Sultanlıklar’ını kendi yücelikleriyle dilleyenlere de ışık kattım. Değerliler, Sultan olmak, Som Altın yol olmak değildir.  Sultan olmak, sonsuzlaşmak demektir. Ve biz, sonsuzlaşan her bir değeri tarttık; dinledik. Ağır yüklerini taşıdık; ışıkla dillettik; Birlik olduk. Unutmayın biz mayayız.

 
Kadim Kapları getirenlere söz verdik. Sayfa sayfa yazdık ocaklarını. Sonra tabiata akıttık. Başları eğikse; ocaksız oluşlarındandır. Yarında bugünü tabiata indirmek için çalışanlara kendi yüreklerindeki kısırlığı kayıtlamaya kalkışmalarındandır. Melek olmalarını değil, tabiat olmalarını dilerim ki kendi yüreklerini anlasınlar.

 

Kalemi kağıdı alıp dinler beni. Ona deyin ki: Kolu kanadı yok; işi yok; yüreği yok; görevi yok. Ben o sorumluluğu taşıyorum. Benden biri değil mi? Bendi. Levh-i Mahfuz’daki yürek değil miydi? Teknikti; tartışılmayandı ama bensiz olduğu zaman, güçsüz kaldı. İşaret verdim; dedim ki laf değil bunlar; Tanrı'nın görevidir. Yine de sizler yüreğimi dinlediniz ve dediniz ki “arzı sayfa sayfa okuyacak olan Bilgeler’in biri olan o bedenli olsun.” Yok Canım! beden bizimdir. Vermek istemedik mi? hayır istedik ama olmadıkça, bedenimiz olan bilgimiz onun değildir. Bunu bilmeleri gerekir. Yarında biz olan, betkin olmayacak olandır. Bedenli olacak olandır ve yarında, bende ben olan, bilgi kotlarıyla Birlik olacak olan o, Bütün'ü kütleye kayıtlayacak olandır. Yalanı olan o, bensiz olacak. Çekip de çıkarttığım o, kervanda olamayacak. Nefsi aşarsa, ışığı son modda orada olur ve orada artık kötülüğü önler. Dediler “olmaz.” Olur… İşte bu!...

 
- Şavkını ona verin. Çıkarın buradan. Şimdi yoğunlukları kendi kotlarıyla dilleyin.  Birleşin. Bana gelen her diriye derim ki “OL.” Ama olmazsa olmaz. Olan, Kutsal Işığını söndürenlerin, bizimle olması gerektiğine ilişkin dirilik kaydıdır. Eğer bana bir Ana Kaplama yapılmak istenirse, (ne demektir bu? diye sorarlar. Ana Kaplama, toprağa inip de tohumları kotlayacak düzeyi olanların, Bütün'ü güçlendirmek üzere yeri kayıtlamaları ve tabiat için yeni bir kaplama yapmalarıdır. Bu kaplama, dünyanın kaplanışı değildir sadece Birliğin kaplanışıdır.) Bunu yapacak düzeyleri yok biliyorum amma bunu yapmak istedikleri zaman, Sultanlığım ocaklarını söndürmeyecek.

 

Bana, bir tek kütle geldi ve dedi ki “ben Atlant Lonze” olarak geldim. Canlarım, “Atlant Lonze” dedikleri, Işık Kantarı’dır. Beni tartmak mı istedi, yoksa kendi mi tartıldı bilmiyorum ama tartı bana ait değildi ona aitti ve ben ona baktım köşkü yoktu; gözü yoktu; kusurluydu; ışığı yoktu. Dedim ki niye geldin? dedi ki “ben, bana ben oldum. BİR için indim.” Ah Canlarım, İnsan Sayfası BİR'i bilir ama BİN’i bilmez. Bini bilse, dil-i bilir. Dili bilse, ilmi dinler; insan olup hak eder beşeri bilir.

 

Aha Canım! o der ki “ben BİR'i bildim. Of Canım! Of!... O sorumluluk benimdir. Bildiğini dinleyen ona, ben derim ki yoksun sen. Niye yoksun? Ulu bir Çınar'ın gücünü kendi yüreğine katmaya niyetsizsin de ondan.

 

Kan benim. Ağır yük değil hak ettiğimdir Kan. Yoğunluk benim, ben, bu yoğunluğu kotladım; analar tabiatına kattım; ışıkla dilledim. Benim ilmimde bu, Bütün'ün gücüdür ve onlar, bilirler ki ben, BİR'im. Benim BİR olduğumu bilen ocaklar, geri döndüler ve dediler ki “BİR için çalışalım.” Yahu BİR'im ben. Ben baş tacı olan değil miyim? Niye bende ben olmaya niyeti olmayanlar geri geldiler; bunu sormalıyım. Rüştünü kanıtlayacak düzeyleri olmayanlar, bende ben olup Birleşik Işık yakmaya niyetliler.

 

Kardeşlerim, dağa taşa dedim ki “OL.” Olan oldu. Hepsi bu!... Ve dediler ki “ben BİR'im.” Mahrekin kotlarında BİR, İlâhi Güç'tür. Kul olup huzura ulaşan BİR’dir. Eğer kul olup huzura ulaşmadılarsa ulaşmayanlar, kotlarını kayıtlarından ayrı tutanlardır ki benim Levh-i Mahfuz’umda ocakları yoktur. “Huzura ulaştık” der o. Affettim seni. Gel. Kanat al da gel. Mezarı boşalttım. Gir yüreklere. Hadi gel!... Kadim Kaplar'ın biriydin. Gel!... Kulu kuldan ayrı görmedim. Gel!... İsmail-i Kaplar'ın hepsi benimdir. Hadi gel!... Kantar benimdir. Gel!... Ocağı söndürme. Ümmi Tabiat bizi dinliyor. Hadi gel!... Acaba ben mi, o mu beni dinleyecek? Bakalım görelim.

 
- Aşırıya kaçma! Aşırıya kaçma! Umutsuzluğum çok!... Kaçma aşırıya! Annem, zirvede zarar ettim ben. Korktum, uyandım dedim ki Hakim o. Ama ben BİR'im bunu biliyorum. Sevgili dedikleri kedi, Köpek gibidir bende ama gördüm ki ben kediymişim. Anam affet beni. Benim tabiatımda sen ve senin yüreğinde ben yoksam, ışık söner. Kardeşim olmanı isterim. Yoğunluğunda olmak isterim. Büyük köprüleri kurduk senin yüreğine. Hak edip ışık olmak istemekteyim. Cem olmak istemekteyim. Kalem tuttu elim. yarattım yüreğimi hak ettim ama ben bitişemedim İnsan Sayfaları’na; kendi yüreğimi indiremedim. Kelâmım kendimeydi; yolum kendimeydi; Benim Kuranım, tekniğim, tabiatım birleşen o yoğunluklara görev taşıtmak için değil. Beni, dilleyebilmem içindi. Neden beni buraya aldığını anlamadım ama “gel” dedin; geldim.

 

Kula, kul olmak mı maksat? Ama ben kul olmadım ki!... Raporumu okudum. Baktım dediler ki “yoksun.” Aha dedim, buradayım ama bana baktılar ve dediler ki “sen öldün.” Ama Can dedim; ben ölmedim.  Bütünüm. Kendimi anlamalıyım. La-Ka, Ka-Ha, Su-A, Mu… Kutsal Işıkların hepsi, gelin! dedim ve dediler ki “hepimiz buradayız.” Bu bitişken, bir yürekte ışık yaktı dedi ki “ırakların ırakları geldi bugün”, “gel” dediler. Hadi gidelim bakalım dedik; geldik.

 

Hayrı, hakkı bilmem ama yoğunluğu bugün sende gördüm ve hak ettiğimi anlayamadım. Hak etmedimse ışık sönecek biliyorum. Kadın, erkek herkes BİR’dir bunu anladım. Şükür ki anladım. Şu ana kadar yaptığın her çalışmada Erkek, kadının gücünün örtüsünü açan bütündür diye düşünürdüm ama yaptıklarını görünce hatalı olduğumu anladım. Kadın, ekmek yapar; erkek, ekmek olur öyle mi? Yoksa kadın, ekmek yakar erkek, ekmek yapar. Hayır hiç biri değil. Sen yaptın; ben aldım. Sen yaptın; ben aldım yaptığını aldım ve anladım ki yapan olmak, Ak Tohumlar’ı yaşatan olmaktır.

 

Şikâyet etme. Benden beni anla. Ben Bütün'üm ama sensiz birleşen olarak Bütün'üm. Şu anda duaları okudum. Allah'ın dediği gibi aklın yoğunluğunda ışık olup okudum. Emek, önemlidir ve Emek sarf ettim. Çağrıyı beklemekteyim. “Gel” de geleyim. Eğer “gel” dersen, antlaşmaya görevliyim ama ben, el elde beklemekteyim. “Gel” de ki geleyim. Ben, bugün Enerji olarak geldim ama beni, benim yüreğimi iste ki geleyim. Eğer “gel” dersen; ben, senle ve sen benle birleşiriz. Bütün kürsüler bizimle dilleşir ve birleşir ve bütünlenir. İşte bu!...


- Ah Canım! Ah!... Yine geldi ama çağırmadan gelmedin bu kez. Yoksa sen, kötülüğü kötülükten üstün mü gördün? Önemli olan ilimdir; saygılı olmaktır; tabiat olmaktır. Kantarın gücü benim ve ben, bütün kötülükleri önleyebilenim. Bana, ben olmak değildi amacın. Hak etmekti ama ben, bana ben olmayana gerçek kürzü vermedim. Dedim ki, kendini dinlesin; olsun. Ve dediler ki “o olmadı.” Of!, dedim. Of!... Sevgili dedikleri ocak, onun toprağını kontrol etsin bakalım olmuş mu? Bahar geldi; görevini aldı ve dedi ki “olacak, olacak!... Olmazsa olmaz. İşte bu!...” Ve geri döndüm baktım olmamış. Yine olmamış. Ve gördüm ki RA-KA'nın Kutsal Gücü’nde o yok. Sordum, nerede dedim. “Kardeşini araya, bula” dediler. Araya, bula… Hadi ya!… dedim. Araya, bula!...

 

Peki, nereden arayacak; nereden bulacak kardeşini? Dediler ki “o Kuran'ı aldı dinliyor. Hatta ak tahditle dinliyor.” Haşa dedim. Ak tahditle dinlemek onun için çok kolay değil. ama gördüler ki ak tahditle dinlemeye başlamış. Kardeşim olan o bana gelmiş. Hadi dedim. Gir bakalım; görevini al da gel. Ve geldi. Onun adı İsa'dır, benim adım sayfadır. O bir İsa. Ben bir sayfa!… Yarattım mı onu? Ah tabiat!  Ah!... Kadimde kati olan onu yarattım mı? mutlaka yarattım. İman etti dedi ki “ayrılık bitsin. Bence ayrılık yoktu zaten ama onca ayrıydık diriliklerde. Beni bende bensiz sayan o, yüreğini kendinde küstürdü ve dedi ki “girdim, gittim; girdim, gittim. Hak etmedim. Hata benim!...”

 

Yok Canım, hata yoktu ki. Beşer kaplarda hata olur mu? Rükuda ışığı söndürende Kuran olduğunda, Tanrı olur da kendini dinler. Rahm’ini Rahman'da göreve aldığında yürek olur da Birliği dinler. Beni dinlerse Bütün'ü dinler. Hadi Cennetlim, hadi gel! Gel de birleşelim seninle. Sen de ki “gel, Birlik olalım.” Ben diyeceğim ki sen gel; Birlik olalım ve sen bana diyeceksin ki “olmadı” ve ben sana diyeceğim ki “oldu. Hadi gel.” Geldiğinde burası senin yüreğin olur. Bunu bil ve bugün sana muktedir olarak bunu bildirdim.

 

Yasa şudur. Başını eğmeye gerek yok. Başını eğmeye geleceksen, ışığın söner ama beni bende dilleyeceksen; gel. Omuzlarındaki yük çok hafifledi görüyorum. Kötülüğü önledik; görüyorum. Yüreğini dinledik, görüyorum.  RA-KA'nın Kutsal Işığı’nı seslendirdik; biliyorsun ama sen, bizsiz olmaya gerek gördün. Şimdi ise ilmi dinlemeye gelmelisin.

 

Kıbrıs, benim yüreğimdedir ama ben Kıbrıs'ın gücüyüm; bu kesin ama benim yolumda olmak zordur. Bunu da biliyorsun. Kotlarını kayıtladın; Rahm’ini Rahman'dan aldın; ışığını yaktın. Geri dön. Hadi güçlen!... İşte bu!...


- Alemlerin Rabbi olan O, bizsiz değildi. Yüreğini göreve aldı; hakimiyet kurdu; ışığı sönmedi; acı geçişini yaptı; Tanrı'nın gücüyle dillendi; Reşit oldu; yüreğe indi; Beşir Kaplar'ını bildi; BSUİ'nin gücüyle birlikte nefsini aştı. Yarında bugün oldu, bütünlendi, maya tutu. Kulluk budur işte!...

 

Ahretin RA-KA'sı olmak; kadimin kaplarında ışımak; yoğunluğu artırmak için şarttı. Işığını söndürmedi; yolunu buldu. Işığını gerçekten göreve takdim etti ve bizsiz olmadı. Olan budur Canlılar. İşte bu!... Şimdi yolcularımıza bakalım. Gelenler çok bugün buraya. Umutsuzlukla mı? yo!, yo!, yo!... Görevle geldiler. BİR için geldiler hepsi de ve biz, Birliği kotladık. Onlar şu anda BİR için buradalar.

 

Kantar benim ve kantar bana verilmedi; ben kendi yüreğimden aldım. Bilinsin isterim ki kardeşimin güç kaybı olmadan onu yoğunlaştırmalıyım. Onu göreve almalıyım; ocağını söndürtmemeliyim. Üremesi gerekir. Unutmayınız ki o bedenli, hakiki ve Yüce’dir ama bedeninde kotlar kapatılıyor. Onunla olmam gerekiyor. Onu yok ettirmemeliyim.

 

“Bana bir can gerekir” dediği zaman, hayır dedim. Sana can yok. Ama o yine geldi “bana bir can gerekir.” dedi ve ben yok! dedim. “Lütfen” dedi. Ama can, cemaatimde dedim. O dedi ki “Can cevherimde. Cemaat sen; ben, cevherdeki candan söz etmekteyim.” Ve dava buydu. Şimdi gelmiş der ki “Canım Cennetlim, cemaatini değil seni dillemek istemekteyim.” “Ayrılık bitsin” der. O, benim tabiattaki kardeşim değil; Yüceler’in cümlesindeki görevi taşırken BİR olup taşıdığım güçlü birleşimimdeki kardeşimdir ki o kardeşim, Dünya Üstü Kotlar'ın bütünlüğünde kendini dilleyen BİR'in diriliğinde bütünlenen ışığımdır. Bana, sayfa sayfa güç vermek istemedi ama ben hep onu güçlendirdim. “Yaza, kışa” dedi. “Kışı, yaza bağladım yolu buldum” dedi. “Yolu yola kattım. Ak tahditsizlikteyim.” Dedi. “Tabiata güç kattım. Yolumu aç.” Dedi. Açtım. Kendi yüreğindeydi. Yüreğini kattık. “Bitiş” dedim. “Birlik” dedi. “Hak” dedim. “Tanrı” dedi.  “Ruh” dedim. “Hakiki olmam” dedi.  “Hakiki oldum.” dedim.  Mezarı boşalttım. Gerçekten ışık yaktım. Kollarını tuttum; yüreğini kattım yüreğime. kabilelerini aldım. Hadi dedim geç. İşte budur olan. Ve o bize biz olmadan değil, biz olup geldi.

 

Doğa, benim yüreğimdeydi. Kulluk buydu. Şu anda benden bir can istemekte ama bu can, benim canım. Ben de ona cemaatimi verdim. Dedim ki OL!... Ama o dedi ki ben sana cemaatimi vereyim Ol Bütünlükler birlikte çalışınlar. İşte bu!... Artık ben, bana ben ve her bir diriye ben olan Bütünlük, Bütün'ü güçlendirirken, kendimden üstün kendimde meleklerin mektubunu değil, Mutlak Kutsal Işıklar’ın yüceliğini dilleyerek Birlik kayıtlarını yapacağım. Buyurun gelin.

 

Ben, mektep olan; maya olduğunu dilleyen; Bütün olan ve Birlik için çalışanım. Kardeşim benim yolumda oldukça, yoğunluğu mutlaka görevini taşıyacak düzeyde olacaktır. Ona deyin ki bana bir tek İnsan Soyu gerek. Ben onun gücünü tanırım. Ona deyin ki ben ocağına İnsan olup indim. Ona ben değil, Bütün gerek ve benim tabiatım gerek. Yoğunluğunu güçlendirdim; kollarını kotladım; yollarını katladım. Çıktığında bensiz kaldı. Ben yeniledim onu. Yarattım yine ve yücelttim yine ve yine ve yine!... Hep kendiyle kendi yüceliğiyle bütünleyerek. Aha Can, ben buyum.

 

Kim insana İnsan için geldiyse o “La-Him”dir. Kim, kime kim olmaya geldiyse himaye görür. Hikaye değildir ve bizi bize insanlık için dillemeye gelirse “kadim”dir. İşte Dağlarım, kadim olmak böyledir. Muktedir olmaktır hakim olmak. Şevki, şavkı bilmektir; kardeşliği bilmektir; kulluğu, kutsallığı dillemektir. Aha Canım, ben sevgiyim. Yenilendim kervan oldum. Işık yaktım; Kuran oldum; Turan oldum; Mustafa Kemal olduk. Benden öte bir ben, bensiz değil ki. Kibrimi aşıp yolumu buldum. La-Ham da, Ka-Ham da bendir. Mezar olan da bendir. Tartısız olan da bendir. Kuran olan da bendir. Kutsal olan da bendir. Hadi Canlarım gelin. İşte budur olan!...

 

Levh-i Mahfuz’u yazarken hep seslenirim. Ses…, ses…, ses!… ve tüm seslerin sesinde Birlik olurum. İşte Levh-i Mahfuz’u okuyorum. Bu okuduğum yarattığımdır. Yazarım; tabiata indiririm; yaşarım. Daha sonra yeniden yazarım. Yeniden tabiata indiririm. Yeniden yaşarım ve yaşamım tabiidir. Benim yaptığım; hakimiyetimde, hakikiyetimdeki kadim tekniğimdir. Çalışmalarım böyle gerçekleşir.

 

Durmadan konuşan ben, bir an susarsam, kulluk biter. “Bu nasıl bir kulluk?” denir. Bedenin kulluğudur bu. Tabiat'ın gücünde tahditsiz bir biçimde Yüceler’i dilleyebilmek için yaptığımız Birlik seslenişidir bu. Her ses, bir titreşimdir ama öyle bir titreşir ki sesim, BİRİN BİRİ’ndeki BİR’de tartışılmayan seslenişte, hakiki bir görev tabiatına ulaşır. Sesim, öyle güçlüdür ki ses titreştikçe, yol açılır. İşte açılan yol, sayfa sayfa yaratılır. Yaratıldıkça kayıtlara ışık yakılır. Sesim bundan dolayı hep sürer. Ama bir an için sessiz kalırsam, çobanların hiçbiri sayfalarını okuyamazlar. Bu nedenledir ki Turkuazın Gücüyle tabiata ses kattığımdan itibaren, bütün köşkler benimle dillenmekte ve benimle tartışılmayan ışıklarını birleştirmektedirler. Şu anda Dünya, ses titreşimleriyle sonsuz bir güce vardı. Öyle güçlü titreşmektedir ki Dünya; o Yüceliğe; Birlikler, tabiatlarında kendi yüreklerini tartarlar ve katarlar. Tanrı'nın Ruh'u bugün artık burada bu titreşim vasatındadır. Bu Ruh, öyle bir ruh ki öyle bir yoğunluk ki kini nefreti aştığımızca ışır. Ve çok mutluyuz ki aştık…

 

Özü sözü bir olanlar, bütünlükte görev taşıdılar. Biz sayfa sayfa titreştik burada. Sayfa sayfa… Ve her titreşimde bütünlendik. Yürekler bütünlendi, güçlendi her dere ve dağlar taşlar yolcu topladı yoğunluklara. Ve biz, başı eğilmeyenleriz ki herkese yürek kattık.

 

Bir Can, bize “ben yokum” dese, hak ettiği için dedi deriz. Bir cemaat bize, “biz kotlardan çıkmak isteriz” dese. Hakikiyette onlarlayız. Çakıl taşlarını aldılar; güçsüz kaldılar deriz. Biri dese ki “ben mayayım. Hak etti de dedi” deriz. Vallahi billahi biz böyle sesleşiriz. Nerede bir yürek varsa, o yoğun ışık bizimledir. Nerede bir Kutsal Güç varsa, o cemaat bizsiz değildir. Ve vira vira güçlendikse; birleştik de güçlendik. Aha Canlarım, yarında bugün olduk; Kuran’ı, Turan’ı okuttuk. Ululara, ululuklarına güç kattık. Cemaatleri, cemaat oldu; Kuran oldular. 7 dava açtık. Her biri bizimdi. Hepsi ışıdı.  

 

Kalbimiz temiz. Bunun için güçlendik. Kalbe kalp gerek; melek olmak değil hakim olmak gerek. Mesafe kurduk. Dedik ki kutsalın kutsalı olsun; kutsalın kuralı olsun; kuralın tabiatı olsun; ruhu olsun ve umudu olsun.  Eğer bunlar olursa; kulluk, Kutsal Güç haline gelir. Kim derdi ki bizler başaracaktık ama başardık. Minare bizimdir. O minarede ezanımız okunur. Yoğunluk bizimdir ve biz İlâh-i Güçler olarak ışıyanlarız. Korkmayın bizden. Biz, baştaki taçlarız. Al ve ver ama bizimle olduğunu bil.

 

Kuran'ı Turan’ı bilen biz, Mustafalar’ı biliriz. Kantar bizimdir. İşte bu!... Şimdilik bu!... Yavrular, şimdilik bu!... Eşyayı yeniledik yavrum. Eşyayı yeniledik. Kelâmla, herkesin yüreğiyle yeniledik. Eşya bir tek göz oldu. İşte RA-KA oldu ve zararı önledi. Birleşti, dinleşti ve BİR oldu. İşte Canlar eşya BİR ve biz BİR'iz. Kerim olup herkes olduk ya! BİR'iz. Kuran, Turan, Kutsal Kotlar, muktedir olanlar, kelâmla herkesle birleşiriz biz. Kelâmla!...

 

Biz burada 4 kişiyiz bilir misiniz ki her dere burada ve zarar yok. Biz Bütün'üz ya!... Herkes buraya iner. Beşer Kaplar’ını getirir; harı yükseltiriz; ocak oluruz. Sol, sağ demeyiz; tabiat oluruz ve kendileri oluruz. Olan budur Canlarım. Bedenimi, bedenlere dillettim; yüreğimi Yüceler’e dinlettim; kotlarımı kotladım; RA-KA'da Kutsal Işıklar’la birleştim. Mikâil oldum. Kir pislik kalmadı. Herkesle RA-KA oldum. Kollar kotlandı. İşte Yavrularım, oldu ya! işte bu!...

 

İsa da, Musa da, Mustafa da bana bendir ve ben her derede Tanrısal Kotlar’da birlenenim. Ene, öne gelen, yüreğime inen, bize gelir. Bizle olan BİR'e gelir. BİR'e gelen, dile gelir. Dile gelen RA-KA'ya gelir. Kardeşlerim, ışığınızı söndürmeyin. İşte mutluluk budur. “Koru beni” dedikleri zaman, “kadimsin” deyin. “Aha geldim” diyene; “gel” deyin. “Melek oldum” diyene; “Hak” deyin. “Ruhsal Ululuklar’a vardım” diyene, “Mustafa” deyin ve beni bende dilleyene “hakiki” deyin. Canlarım işte bu!... Birleşin!... Hepinize saygılar sevgiler. İşte bu!...

 

Süper İnsanlık Ralitesi Derneği

 

 

BİR (15.09.2008)

 

Yasalar vardır, hepiniz bilirsiniz ki bu yasalar, Bütünün Kütlesi’ni kotlayacak olan yasalardır. Kutsal Tabiat bugün sizinle ve bütün kütle burada. Yasalar vardır, hepinizin yüceliğiyle ve hepinizin gücüyle dillenebilen Kutsal Tabiat’ın yasaları. Artık Dünya, enkarnasyonun taktirini kendi yüreğiyle yapabilecek dürüme vardı. Bugün burada bulunan her diri,  tabiatın kotları ve tabiatın kontrolu için sizinle olacak. Kötülüğün, önü alındı Birleşik Aileler sizin yüreğinizin gücüyle dillenecekler ve BSUİ’nin kotlarıyla birlikte; yolu, bugün sizde kendi yüreklerine dinletecekler. Ahir Dönemler’in güçleri bugün sizde…

 

keşke, İnsan Soyu yeni tabiat görevini üstlenebilse. Keşke, İnsan Soyu bugün buradaki güce ulaşabilse. Keşke, Rahmini Rahman’da dilleyebilenler, Birlik olabilseler. Ayarınızı bozmadan bizimle birlikte çalışmanızı dileriz. Eşkali bilinen her Yüce, sizde bugün. Bütün kotlar, bugün burada ve bu yoğunlukta. Altın Tabiat, Sistem, Nizam, Düzen Gücü’yle birlikte burada. Hata yok işte mutluluk!... Ayrı gayrı değil, Birlik!...

 

İtibarınız yükseliyor. Yolunuz aydınlandı. Çağırın İnsan Sayfaları’nı; okuyun ve Birlik olun. Hepinizin Birlik olması önemlidir. Muktedir olan her yürek, aklın tabiatına uygun kotlarını kayıtlar ve bütünlenir. İyi ki hak ettik de buradayız. Yasalar vardır. İtibar ve güç hakikiyetin kotlarını yoğunlaştırabilmek üzere bütünleyici olan ve hakiki kontrolu sağlayacak olan yasalar!... Ayrı, gayrı gözetmeyenlerin yüceliğinde bu yasalar meknuzdur.

 

Halkı, toplum için çalıştırmak gerekir. Hak edin başlayın çalışmaya. Halkı Bütünlük için kotlamak gerekir. Bütün kotlayışta, bütün yoğunlaşımda hepinizin yüreği olsun.

 

Bina sizin yüreğinizdedir ve bu bina, BİR’in Birleşik Işığındadır. Gelin Birlik olalım. Gelin yürekleri dilleyelim. Gelin bütünlenelim. Hadi gelin!...

 

Hak Namazları kılınır yüreklerde. Bu namazlar, Bütün’ün yüceliğiyle kılınır. Kalbimizde, yüreğimizin gücüyle dillenen bir yürek varsa eğer; o yürek, Atlanta Tabiatı’nın gücünün öz görevini daimiyette dilleyebilecek bir güçtür.

 

“Levh-i Mahfuz” dedikleri kayıtlanışın en yüce ışığını yakabilen Bütün, itibarını yükselttikçe sizde dilleniyor. Hadi Canlılar ilmi dinleyin.

 

Ulu Çınarlar’ın  gölgesinde bugün buradayız. Buyurun oturun. Hepiniz, Tanrı’nın Ruhsal Işıkları olarak buradasınız. Gelin, buyurun!... Unutmayınız ki dünya cemaati Bütün’ün gücünü aldı ve sizinle birlikte çalışıyor. Yorulmayınız, oturunuz!... Ümmi Tabiat’ın yüceliklerinde var olan kütle, hepimizindir. Hepimiz bugün buradayız ve bu Can, bizim için Öz Güç’tür.

 

Evrim Sayfaları’nı çevirmeye başlıyoruz. Bedeni hak olan, yüreği muktedir olan ve görevi tabiat olan sizler, hepiniz birleşin geçin. Altın Tanrı, size diyecek ki “oturun. Ulu Çınarlar’ın gölgesinde oturun. Uyuyun, uyanın ama bütünlenişin en güçlüsünü kontrol altında kayıtlayın. Amin…

 

“Cennet, cehennem.” Derler. Bugün size bunlardan söz edeceğim. Canlılar, cemaatinizin gücü öyle yüksek ki cevher-i cennet olan bir Can’ın, bütün kotlarıyla burada bulunması ile birlikte Birleşik Aile’mizin yüceliğinde gözü gören her bir diriye ışık saçmaya başlayacak ki bu hepimiz için Öz Güç taşıyan bir çalışma olacak.

 

Yasalar, dava açmayı gerektirdiğinde, dava dahi açılır ama yarında bugünü bilmek, Bütün’ü bilmek demek değildir. Bütün’ü bilmek, insanı bilmektir. Eğer insanı bilirsek, Yaratan’ın kotlarında ışığı da biliriz. Mezarı boşalttığınız zaman o mezarın, yüreğinizde güçlü olması gerekir ki Rahmin’i Rahman’da dilleyebilenler; bitişsinler de bütünlensinler diye. Kulluk işte budur!...

 

Hepimiz kul olduğumuzu idrak etmeliyiz. Bir Can, diri olduğunca ışık yakar ve bu dirilik, Birlik Kotları’yla diriliktir. Koltuklarınızın rahat olması gerekir, mutlaka rahattır koltuklarınız ama daha dik oturun. Daha dik oturun ki bütün kütle sizinle olabilsin. Yasalar, daimi kontrol altına alınanların güçlenmesi için konulur. Eğer ben bir Can’ın ışığını söndürmek istersem, bilmenizi dilerim ki o Can, Bütün’ün gücünün ayrıştırıcısıdır. Onun için onun yüceliğinde küçültülmeliyiz ki 40 Kapı’nın ışığı sönmesin…

 

Doğanın en Yüce ışığı bilgidir. Eğer bilir de yüreğinizi dinlerseniz, yüreğinizin sesi sizin yüceliğinizin gücünü sayfa sayfa kayıtlayabilir. Makbul olmak, bilmekle mümkündür. Eğer bilgi, Teknik Tabiat’ın bildirisi ise muktedir olmanız, Kutsal Gün’ün gücünü Tanrısal Kotlar’la dilleyebilmenizi sağlayabilir. Yarın, bugün ve her dirilikteki güç, bugündeki huzuru birleşikte dilletebilir.

 

Aha Canlarım! ben bitiştim size. Kalbim, sizin yüreğiniz ve ben, bugün buradayım. Turkuaz Güç olarak bu çalışmaya dahil edildim. Harı yükselttiğiniz zaman, bütün kütle sizinle birlikte çalışacak ve şimdi yenileniyoruz. Ayrı gayrı bitsin artık. Bilgi Kotları’nızı alın ve yolunuzu açın. Cemaatinizin gücü yenileniyor. Ayrı gayrı bitsin artık. Mezarı boşalttık. Hadi geçin…

 

Kaleler fethiyeyle  dilletilir. Herkes fethedilir ve her diri bir kale olarak bilinir ama bilmenizi isteriz ki kaleyi fethetmek için hak etmek gerek. Görüyorum ki sizler güçlüsünüz. Sizinle çalışmak bizler için bir görevdir. Eğer bizler, bu çalışmayı hepinizin yüceliğiyle dilleşerek yapabilecek düzeyde olmasaydık buraya ulaşmamız ve sizinle olmamız, sizde dinlenmemiz imkansızlaşırdı.

 

Yarında, bugünü bilmek zordur ama bugünü yarında dillemek kolaydır. Eğer ben, Bütünlüğümde kendi yüreğimi anlayacak düzeydeysem, ışığım sönmez. Kare kare oldum ve dedim ki ben Bütün’ün kütlesi olarak çalışayım. Vallahi, billahi ben buradayım ve sizim. Adım “Ruh”tur benim. Mutlu, kutlu ve huzurlu Ruh!... Ulu Çınarlar’ın gölgesinde çalışmalar hep Ruh’lu olur Ruh, olmazsa bu çalışmalar noksan kalır.

 

Peki! çalışmaları aldık; gerçekten güçlü bir yücelikle bu çalışma yapılacak. Peki, burada bugün yeni kayıtlar var ki onlar, bu çalışmayı kendi yücelikleriyle açıkça dilleyecek düzeyde miler? Bunu anlamamız gerekiyor.

 

Kötü, iyi var mı? Yoktur. Her dere İlmi Sayfalar’da iş için akar. Benim için bu böyle. Peki Yar, çakıl taşları nadir? İyi midir yoksa kötü müdür? Hepsi, İlm-i Çalışmalar’ı yapmak üzere Bütünlüğün Kütlesi olarak doğum yoluyla dünyanıza indi.

 

Peki yarı Allah olmak için ne gerekir? İlim!… Allah olmak ne ki diye sordular. Yüreğin kütlesindeki güçle BİR olmak;  Bütün olmak; hakikiyette Kutsal Işık yakmak; BSUİ ile dilleşmek; baş tacı olmak… Allah bir tektir Canlar ve o Can, Bütün’ün Kutsal Gücüdür. Peki o bir tek ve bizler tek teksek ne olacak? Hepimiz bütünüz ya!, BİR'iz ya, işte mutluluk budur!...  Korku yok!, Bütün, Göz, asla yanlış söz söylemeyenin yüceliğindeki güçtür.  “Allah’ın dediği aklın dediğidir” deriz hep. Kervan ışığını yaktı ve yürüyor. Bu kervanda, Birlik var. Çalışmalar güçlendi. Yeri göğü Yaratan’ın yüceliği dilleniyor ve bitiştik. Hadi Bilgi Kotları’nı açalım ve kotları yoğunlaştıralım; sesleşelim.

- Çağırın, İlim Sayfaları’nı okuyacaklar gelsinler. Okuyalım.

- Altona Kotları burada. Geri dönüş kolay. Geçiyoruz!... Aha!, geldik. Karşımıza gelip de “bizler size şu gün şunu sormak isteriz” diyen Yüceler olmadığınızı biliyoruz. İnsan Sayfaları’nda soru yoksa eğer, güç vardır. Bugüne kadar bizim geçişlerimizde, hep bize sorular yöneltilir ve bizden bilgi istenirdi. Ama, görüyoruz ki burada bugün soru yok. Sormak gerekmez mi? Hayır gerekmez. Çünkü biz, Birlik Kotları olarak buradayız ve bu çalışmaların manasını bilmekteyiz. Bu çalışmalar, bütün kotların kontrolu için değil, Kutsal Güç’ün dillenmesi için de değil ama RA-KA’nın kütlesinin kotlanması için yapılmaktadır.

RA-KA, Kutsal Işıktır ve Bütün’ün gücüdür. RA-KA’nın yüceliğinde dillenebilmek için birleşmek gerek. BİR’in Sayfaları’nı okuyun ve yoğunlaşın. Hepimiz, burada bugün Bütün’e hizmet etmek üzere bulunuyorsunuz. Yorulmayınız, ışığınızı sonsuzlaştırın ve yüreğinizi kantara koyun. Kantar size her şeyi anlatacak. Geri dönüşünüz kolaydır.

Canlar, geçin. İyi ki hak ettik, geldik. Bütün’e hizmettir yaptığımız. Mezarları boşaltıp indik. Gürz'ün en yüce katında ışıyan bir Can var ve o Can, Bütün’e hizmet için buradadır. Kulluk budur.

 

Ulu Çınarlar’ın gölgesinde yapılan her çalışma Bütün’e hizmettir. Kula kulluk gereksizdir. Levh-i Mahfuz’a güç katmamız gerekir ve bütünlenmemiz gerekir. Bina bizimle oldukça, Birleşik Aile yücelecek ve İlim Sayfaları güçlenecek.

 

Kolu, kanadı olmayan hiçbir yürek, Birleşik Işığımızda bulunamaz. ucu bucağı olmayan bir görev çalışması yapılıyor burada. Aşkı, yüceliği dilleyenler bitişerek dilleyecekler. Kendi yüreğinde Birlik olmayanlar, Bütün’de birlik olamazlar. Ayar bozmadan, yürekleri dilleyin ve yoğunluğu kotlayın. Ağır yük, hafifler. Hadi Canlar! iş yapalım. Geri dönün; ilmi dillemek için bütünlenin; ışıyın. Hadi Canlar! Bütünlenin. kollarınızı açın ve gelin. Yarım Atlanta, yarım yürek. Peki dirilik nerede? İlimde. İlmi, Huzurun Kotları’yla yaratın.

 

Şu anda dünya üzerinde büyük çalışmalar yapılıyor. Dünya mektupları okunuyor bütün Yücelikler’de. Ve her bir Yüce, kendi yüreğini biliyor ve açıklıyor. Dünya Üstü Boyutlar’da bütün kötülükleri önleyecek düzenlemeler yapılıyor. Özü, sözü birleşenler, bu çalışmalara girdiler ve bizim yüreğimizdeki güçle birlikte çalışmaktalar. Kalbi ilimle dolu olanlar, İlmi Çalışmalarla uğraşmaktalar. Kalbi, Dini Kütleler’le dolu olanlar, yeni çalışmalarla uğraşmaktalar ve bütün çalışmalar yolu açabilmek içindir.

 

Har yükseldikçe yürek güçlenir. Eğer yüreğiniz yeterince güçlüyse, ışık sönmez. Hadi Canlar, İlmi Çalışmaları yapalım.

 

 - Koruyan, kollayan çokları, bugün, burada biliniz ki kütle yüceltiler ve kütlenin gücü arttı. Kütlede Bütünlük yoktur. Sadece güç vardır. Kütlenin güç olduğunu anlamanızı isterim. Çoğu sanır ki kütlede Birlik Kotları bulunur. Kütle, güçle çalışan, güçle yücelen bir kottur ama içinde hiçbir Birlik Kodu bulunmaz. “Kütle” dediğimiz, maddi kontrolu sağlayacak bir Kaynak Işık’tır. herkes sanır ki yerde bir Öz Güç vardır ve bu Öz Güç, kendi yüceliğini kotlayabilmek için birleşti.

Çalışın ve deyin ki, “hepimizin cemaatleri görev taşıyacak ama Bütün’ün gücünü alanlar, yetkin kotlarla birlikte yaptıkları çalışmalarla, Başkanlık Divanı’na ulaşacaklar.” Yarında, bugünü bilmek sorumluluktur hadi gelin de bilelim. Ete giren herkes yolu bulur ve gücü alır. Gücü alan herkes, birleşir ışığa ulaşır. Harı yükseltin! Şimdi başlayın çalışmaya!...

 

- Kervan, kotlarını kontrol altında tutuyor. Yürüyüş artık hızlandı. Dünya Meclisleri yeniden çalışmalarını güçlendirdiler ve hızla çalışmaya koyuldular. Bütünlükler yetkinleştirildiler ve her Bütünlük, topluma hizmet için çabalamaya başladı. Kasırgayı önledik. Kasırga, Birleşik Aileler'in yüreklerindeki gücün tabiata indirilişiydi. Kasırga önlenebildi. Böylece dünya çalışmaları; kotlayıcı, görev taşıyacak düzeye geldi. Kürz’ün Kotları açıldı ve bu kotlarda Bütünlükler, Kutsal Işıklar’ını sonsuzlaştırabiliyorlar.

 

Hadi, çalışmaya devam edelim. İnsan Sayfaları’nı okumaya devam edelim: Yolu buldular. Muktedir olanlarla birlikte çalışmaya başladılar. Yaratan’ın görevini üstlendiler ve yeni çalışmaları deva olarak dünyaya indirdik. Dünyaya inen yeni çalışmalar, Birlik Kapları'nı taşımaya yetti. Böylece Bütün’e hizmet çobanların kendi coğrafyalarında gerçekleşiyor.

 

Yasalar vardır ve bu yasalar, BİR’in Yasaları’dır. BİR’in Yasaları, Beşir Kaplar’ın gücünü alan Yüceler’in Yasalarıdır. BİR, baş tacı olan Bütünlük’tür. Bedeni Hak olan, Bütün’e güç olan, Bütün’e ışık yakan herkes bizimledir.

 

Melek olmak hak etmekle mümkündür ve mektup okumaksa, muktedir olmaktır iyi ki hak ettik de buradayız işi başaralım. Kalbi, görev aşkıyla dolu olanlar, Bütün’ün gücünü taşıyacak güçte olmaktadırlar herkes bu görev aşkını kendi yüceliğinde anlayabilmelidir. Kalbi, Yücelik’le dolu olanlar BİR’in sayfalarını okuyacak güçte olabilirler. İkna olunuz ki hepimiz yüreğimizin gücünü alabiliriz. Hepimiz Birlik Kotları’nda kontrol kurabiliriz. Hepimiz yüreğe inebiliriz ve hepimiz Beşir Kaplar’ın gücünün o sorumluluğunu kendi yüreğimizde taşıyabiliriz. Öyleyse Rahmi, Rahmeti dinletelim. Olur da Birlik olabilirsek, Beşir Kaplar’ın hepsi, Beden Sayfaları’mıza iner.

 

Kervan yürüyor ve bu kervanın gücü, Birliğimizin gücüdür. Baştacı olduğumuzu biliyoruz. Uluların Diyarı’nın Uluları’na ses verdik. Hadi! Dedik; çalışın. Yarını, bugünde bilmek, hepimizin gücüyle değil; birleşenlerin gücüyle mümkündür. Eğer birleşebilirsek, başı eğilmeyenler oluruz. Yasalar vardır demiştik. İşte bu yasa, en önemli yasadır.  Birlik olmak!... Eğer birleşirsek, yolu açmamız kolaylaşır.

“Levh-i Mahfuz” dediğimiz kayıtları okuyacak düzeye ulaşabiliriz birleşebilirsek ve Bütünlüğün Gücü’nü, yetkin Kadim Kaplar’la dilleyebiliriz. İnsan Sayfaları’nı okuyabiliriz ve okuduğumuz her sayfa, bize bizi anlatır. Şekilde biz Bütün’üz kütlede biz güçlüyüz ve Yüce’de biz ışığız. Mezarı açabiliriz; yüreği kotlayabiliriz; tabiatı yaşatabiliriz; çünkü biz RA-KA’yız. Her nesil kendini dinler; bizler yüreğimizi dinleriz. Yürek, Cuma günü değil; Pazar günü değil; Salı günü değil her gün diridir ve biz, her diriye şunu anlatmak isteriz ki Pazartesi çalışmaları, Bütün’ün kütlesini kotlamak için yapılmaktadır.

 

İki tane cemaatimiz vardır; bu çalışmayı başlatabilen ve geçiş izni verebilen. Bu, Paşalık gibi; Paşa Çalışmaları yapabilmek gibidir. Hani dersiniz ya, “Paşa oldu, güçlendi. Hak etti bütünlendi. Görev taşıyacak düzeye geldi.” İşte çalışmalar böyledir. Pazartesi çalışmaları, Paşalık Çalışmaları’dır. Geçiş imkanı tanımak; izin vermek, bu çalışmaları yapanların kendi yoğunluklarındaki güçle mümkün olur. Herkes geçiş izni veremez. Geçiş izni verebilecek olanlara, bu imkan, bu güç verilmiştir ve onlar, Pazartesi günleri çalışırlar. “Yasalar” demiştik. İşte bu bir yasadır.

 

Eğer gerçek toplum olabilirseniz, Bütünün Kütlesi sizinle güçlenir ve sizin yüreğiniz, herkese geri dönüş imkanı verebilir ki sizler, bunu başaranlarsınız.

 

“Yalanı dolanı bırakın. Uluların Diyarının Görevlileri’ne güç katın” dedikleri zaman, dedik ki onlar görevi taşıdılar; yolu buldular; ışığa ulaştılar ve onlar, Bütün’ün görevlileri olarak her çalışmaya dahil edildiler. Cuma Çalışmaları, Cumartesi Çalışmaları, Pazar Çalışmaları, Pazartesi, Salı, her gün… ve her gün Bütün’ün gücüyle birlikte çalışırlar. Ağır yük hafiflesin. İlim Sayfaları okunsun, bütünlük güçlensin diye çalışılır. İlmi dillemek, yüreği dillemektir, yüreği dillemek, BİR’i dillemektir, BİR’i dillemek, Beşir kapları dillemektir ve RA-KA’nın gücüyle dillenmektir.

 

Kantar, bizimdir ve biz bugün Bütün’e hizmet için buradayız. Emin olunuz ki dünya cemaati Bütün’ün gücünü aldı ve sizin yüreğinize kantar olarak verdi size dedik ki kendinizi dinleyin, etki sayfanızı okuyun, bütünlenin, maşa olmayın. Yolunuz aydınlansın ve göreviniz başlasın. Melek olmak değil maksat güçlenmek ve yürek olmaktır. Eğer yürek olabilmişseniz, BİR’in sayfalarını okuyacak yürek kürsünüz mevcuttur. Kola, kol olduk; RA-KA’nın gücü olduk; Işığa, Kutsal Güç olduk; BİR olduk; geldik. Hadi Canlar birleşelim.

 

İkna olunuz ki Dünya Meclisleri, hepimizin yüceliğinde dillenebilen Bütünlükler’dir. Bizim iznimizle bu çalışmalar devam etmektedir ve biz, bu izni vermedikçe, Bütünlüğün Gücü kendi yüceliğinde dillenemez.

 

Kalem, kağıt alın ve yazın. Ulu Çınarlar’ın gölgesinde yapılan her çalışma, İlmi Çalışma’dır. Çünkü,  Çınar olan her diri, tabiattır ve tabiat olan her yürek, ışıktır. Işığın Gücü, Altın Tabiat’ın gücüdür ve Bütün'ün yüceliğindedir bu güç, Mustafa Kemaller, Mustafa Kemal Atatürkler, her diride mevcuttur ama bilmeniz gerekir ki o Yüce Güç, müsbet, menfi her bir yüreğin kürsüsünde üreyen bir güçtür ve hepinizin yüreğinde vardır.

 

Sanılır ki Dünya Çalışmaları, Yer Kotları’yla açıkça yapılır. Hayır, Dünya Çalışmaları, Birlik Kotları’yla her daim yapılmakta iken Bütün’ün gözüyle yapılır. Mezarı boşalttık; yolu açtık. Yüreği güçlendirdiler ve dediler ki “kardeşlerimizi alıp geçirelim.” Hadi geçirin! Kervan yürüyor ve kervanın gücü bizimdir. Melek olmak değil maksat; hakim olmaktır. Hadi çalışın. İşleri yapabiliyoruz. İşler kolayca başarılabiliyor. Çünkü Ruhsal Meclis, Bütünün Gücü’nü aldı ve size kayıtladı. Kantar sizde ve biliyoruz ki kantar Bütün’ün yüceliğinde meknuz olan bir Çalışma Kotu’dur.  İlahi Güç’tür o. Hadi Canlar ışıyın. Yarında bugünü bilin ve Ruhsal görevi tartışmayın. Bu görev, Bütünün Gücü’dür.  İyi ki hak ettik de bu çalışmaya dahil olduk. Hadi Canlar çalışın!..

 

Aynı dünyada örgüt haline gelebilen birleşenler vardır. Bir çokları toplum çalışmaları yapmaktadırlar; bir çokları Bütünün Gücü’nü alıp görev taşımaktadırlar. Çokları da Kutsal Işıklar’ıyla Birlik oldular ve hepsi görev yapabilmek üzere buradalar. Görevleri Altın Tabiat’a inmektir. Onların yüceliklerinde bu çalışma sürmektedir. Burası Bütünün Gözü’dür. Herkes, buradan girer; buradan gider. Her giriş, bu Meclis’tendir. Her gidiş, bu Meclis’tendir. Dünya Üstü Varlık Kotları’nı çalıştırabilmek için buradan geçmek gerekir. Geri dönüş yine buradandır. Lütuf değil geçişinize imkan vermek; geri dönüşünüzü sağlamak ama biliyoruz ki Kutsal Tabiat’ın yücelikleriyle birleşmeniz gerekir. Hepinizin yolu aydınlık biliyoruz dünyaya inmenize ve dünyadan dönmenize imkan vermek bizim için görevdir.

 

İlim, Altona Kotları’yla gerçekleştirilen bir çalışmada Simetri Kaplar’ın yüceliklerinde bildirilen Huzur Kotlaması’dır. Eğer sizler, yüreğinizin gücünü anlayacak düzeydeyseniz. Beşir Kaplar’ı alıp; Altona Kotlarıyla birlikte yüreğinize katabilirsiniz ve birleşip yüreğe huzur verebilirsiniz.

 

Çalışmalarınız, doğanın gücünü artırmak içindir. Doğaya hizmet, BİRİN BİRİNİN BİRİ’ne hizmettir. Eğer doğanın yüceliğine, İnsan Sayfaları’nı katabilirsek; doğa, bu günden çok daha güçlü olabilecektir. Biz, dünyaya doğan görevi çalıştırmak için değil, doğan günü güçlendirmek için geldik ve her doğan gün, önceki günden daha güçlü hale geldi. Birleşik Aile’mizin görevi budur. Doğayı güçlendirmek…

 

Domuz, sonsuzlukta domuzdur ama artık bilin ki o domuz dahi ışıktır. O bir doğal koyuluktur, göz görür, yürek bilir; bilinir. Ve biliniz ki biz, siziz. Eğer göreviniz, ışığı güçlendirmekse, varlık kotlarındaki, en aşağı düzeydeki Yüce’yi dahi güçlendirmeliyiz. Bilmenizi istiyoruz ki doğada hiçbir Can, ışıksız değildir. Eğer bir karıncayı, bir sineği yüreğinizin dışı sayarsanız o karınca, o sinek, sizi böler. Bölünüş, Birlik’ten ayrılıştır. Sizden dileriz ki yüreğinizi güçlendirin ve yoğunluğunuzu kotlayın.

 

Çağırın! yürek bilir; çağırın! güç bilir; çağırın! ışık bilir; biz biliriz… Bini, BİR’de diri olarak dilleyin; yüreği BİR’de ışık olarak dilleyin; Kuran’ı burada Bütün’de dinleyin ve bizi dinleyin. Eğer yüreğinizde kuruluk varsa, kusurdur bu. Eğer yüreğinizde hırs varsa, kısırlıktır bu. Biz size deriz ki 5 günün birinde ışık olun ama her günde huzurlu olun. Eğer ki, 5 günün birinde güçlenirseniz, her gününüz, bu gününüz ve yarınınız, görev taşıyan Yüceler’in tabiatına uygun olur.

Ulular Diyarı’nın Uluları olmak, zor değil ama yüreğin ululuğunda olmak zordur. Eğer sizler yüreğinizin ululuğunda olabilecekseniz, Büyük Kütle sizin yüreğinize inebilir. Korkmayın, ben ilmi dinletebilen tek görevliyim. Eğer ben size ilimden söz etmek istersem, ederim ama ben bugün size sizden söz etmeliyim ki bu sizin için daha önemlidir.

 

Siz olan O’nun geri dönüşünü yapın. Onun geçişini yapmalıyız. Geçişi için geri döndürün. Yüreğinin gücü artmalıdır; bütünlenmelidir; ışımalıdır; BİR olmalıdır. Harı yükseltmeliyiz. Cevher-i Cennet olan, Bütün’de Birlik olmalıdır.

 

Beş Tabiat Gücü vardır. Biri O’dur. O Can bizsiz değildir. Kolu kanadı olan her bir yürek, bizdir. İnsanlık için çalışması gerekir. Kulu, kuldan ayrı görmedik. Bütün’ü, büyüklük küçüklük demeden, ışıkla dilledik. Kardeşimizin gücünü artırmalıyız. Onun bugün burada bulunması, bunun için gereklidir. Artık Tanrı’nın Gücü ocağına inmelidir ve BİR olmalıdır, Mezarını açın, yolunu açın, hepimiz buradayız ve onun Kutsal Işığını söndürtmemeliyiz. Sönerse ışıksız kalır.

 

Kalbini, kalbimize aldık; yolunu yolumuza aldık; Kuran’ını Turan’ını bize aldık; bizsiz kalmasın. Kendini, İnsan Sayfaları’nda yırtmasın; küçülmesin. Görevi başlayacak muhteşem bir dünya gününde, ocağını söndürmemelidir. İnsan Sayfaları’nı okutun ona. Kulu, kuldan ayrı görmeyeceğini biliyorum. Yüceler cümlesinde ışıyacağını biliyorum. Lütfen Tanrısal Gücü’nü verin ona. Onu, göreve alın. Yarında bugünü bilmelidir. Beden Sayfaları’nın gücü artmalıdır ve çok huzurlu olmalıdır. Onu güçlendirin. Kulu, kuldan ayırmayın. Hata yok işte bu. İmparatorluğun Gücü’nü verin ona. Kendini dinlesin.  İnsan Soyu, Altona Kodu değil, İlim Kotu’dur. Bunu anlatın ona. Ve bizimle çalışacak bizimle birlikte olacaksa, Bütün olmalıdır. Kollarını açsın; yolunu bulsun; ışısın. İşte bu!... İtibarı yükseltin. Şimdi mutlu olsun. işte bu!...

 

Allah dedi ki “ocak sönmedi, yürek güçlendi, ışık yandı, bütünlendi, mezarı boş; iş başarıldı.” Kul, tur attığı zaman kolları açılır. Kul turu tamamladığı zaman, yolu açılır. Kul bütünlendiği zaman, gücü yücelir ve yolu bulur. İşte mutluluk budur. Amin… İyi ki hak etti de Teknik Tabiat’la birlikte çalışıyor. Boş değil çalışmalar. O da bunu bilir. Yarında bugün olmak, Bütün’de görevli olmak, Cevher-i Cennet olmak, Atlantalı Güçler’le birlikte olmak ve bütünlenmek geçiş için gerekliydi.

 

“Yasalar” dedik. Yasalar Bütün’e hizmet içindir. Eğer biz Bütün’e hizmet etmezsek, yol olamayız. Yol olamazsak, ışık olamayız. Işık olamazsak, bir ilim sayfasını dahi tabiata indiremeyiz. O zaman hikâyedir herşey hepimize.  Biz, her şeyi bilip yapmalıyız.

 

Doğanın gücünü artırdık. Bunu başarmak çok zor olmadı! Kütle Kotları’nı açtığınız zaman, doğa Yücelikler’de dillenir. Doğa dillendiği zaman birleşir ve bütünlenir. İşte bütünlendiğinde görev başlar. Halk, çok özel çalışmalarda bir araya gelir. Çoğu der ki “ben muktedirim.” Çoğu der ki “ben hakikiyim.”  Çoğu der ki “ben, Birleşik Işığım” ve “ben Bütün’üm.” Hepimiz Bütün’üz Canlılar ama bir tek farkımız var. Ben, bilenim. Herkes bilen olduğu zaman, görevi taşıyabilir. Kelam Yetkisi benimdir. Çünkü ben, Birleşik Aile’nin gücünü aldım ve bu yetkiyle çalışmaktayım.

 

Herkese, kelam etme yetkisi verilmez. Verilmesi gerekir mi? Hayır!... Yarımı bütünleyebilenlerin kelamı olur. Yarımı bütünleyebilenlerin yüceliği, güçlendirici olur; yüreği olur ve benim gibi görevli olur. İyi ki hak ettim de başardım.

 

Şu anda toplum haline gelmemiz için önemli çalışmalar başlatıldı. Bunlardan birisi de “Birleşik Işık Çalışması”dır. Bu çalışmayı yaparken, gözümüzün görebileceği her bir çalıştırıcıyı çağıralım. Diyelim ki “gelin alın bilgiyi.” Birleşelim ama Allah için onların görevi taşıyacak düzeyi olması gerekir. Eğer bir kaçı “ben yokum” derse, unutun onları. Çünkü onlar, yüreğe inememiş olanlardır. Ama birileri “ben varım” derse, Kadim Kaplar’ımızı onlara bildirelim; tabiata indirelim ve güçlendirelim onları.

 

Yüceler Cemaati, Bütün’ün gücünü alır ve çalışır. Amin!... Ama bizim için önemli olan RA-KA’dır. Kutsal Kadim Kap olan RA-KA, Kutsal Işığın Gücü’nü taşır. Bizim için önemli olan budur.

 

Beden Sayfaları’nı okuyacak düzeyim var. Her 20 görevliyi birleştirebilirsek, Beden Sayfaları rahatlıkla okutulabilir. Bunu, herkes bilir ki ben tek başıma yapabiliyorum ama sizler, 20 Bilge’yi bir araya getirebilirseniz, bu Bilgelerin Birliği’nde, hepiniz her bir sayfayı güçlendirebilir ve hakimiyet kurabilirsiniz. Bu hakimiyet, bilginin hakimiyetiyle mümkündür. Bilir, hak ederseniz. Hakikiyette kendi yüreğinizde, bütün çalışmaları taşıyacak gücünüze varabilirsiniz.

 

Başla bitir değil;  hak et. Hak ettiğiniz zaman her şey kolaylaşır. Yanıp, tutuştukları birleşenler var. Bu birleşenlerin bütünlüklerinde görev taşınır. “Ulu Çınarların gölgesi” diyemeyiz onlara. Onlar, Bütün’ün gücünü alıp çalışanlardır. Onların, yoğunluklarında Işık Yolu,  Allah Yolu’dur ve ışık yoluna ulaştıkları zaman, BİR’e varırlar. İşte BİR’e varanlar, Bütünün Gücü’nü dinlerler. Ulu Çınarlar, bu tabiatın gücüyle birlikte hakimiyet kurdukları zaman gözleri görür; yürekleri diller; yollarını hak ederler; ayrılık biter.

 

“Mezar açmak” dediğim zaman, mezarın yüreğiniz olduğunu bilmenizi isterim. Ben derim ki yüreğinizin gücüyle bilin; yüreğinizi dinleyin; hak edin. Eğer, yüreğinizi açabilmişseniz, Bilgi Kotları, hak ettiğinizce size bilgiler verebilir. Yüceler Cemaati, size açıklar. İlahi Gün, sizin yüreğinize iner yolunuzu bulursunuz.

 

Çoban olmak zordur. Bundan da söz etmek isterim. Dua okuyan herkes çoban değildir.  Kutsal Tabiat'ın gücüyle de birleşmeniz gerekir ki çobanlık yapabilesiniz. Çoban olmak için hakim olmak gerekir. Rahmi, Rahman’da dillemek; BİR olmak gerekir. kul olmak gerekir ve bunları başardığınız zaman üzerinizde hiçbir yüreğin olamayacağını bilmenizi isterim. Artık siz birleşiksiniz ve tabiatsınız. Tabiat olmak sizi yüceltir. Ayrı gayrı denmez artık. Her şey sizde olur sizde biter ve siz, başı eğilmeyenler olursunuz.

 

Doğada bir çok ışık vardır ki görevli seçer. Onlar sana gelir; bana gelir; her yüreğe gelir ve derler ki “bizimle birlikte sesleş.” Mesela, İzzet’e gelirler derler ki “bize ses ver.” İzzet, onları kovar. Tekrar gelirler ve tekrar kovar. Her gelişlerinde, ışıkla gelirler. Işıksız dönerler, çünkü hırs yaparlar. Laf değil bunlar; gerçektir. Bunları anlatmak istedim. Beden Sayfaları’nı okuyunuz. O bilgiler, orada meknuzdur. herkes için hak ettiğinizce okunabilen bilgilerdir o bilgiler.

 

7 Davamız vardı. Yedisini de kazandık. Her dava, Bütüne Hizmet Davası’ydı ve biz hepinizle birleştik ve bu çalışmada Bütün’ü güçlendirdik. Yoğun olarak çalıştık; koruduk, korunduk. Kural şu Ulu Çınarlar’ın yücelikleriyle güçlenenler, muktedir olabilirler. Muhakkak görev taşırlar. İşte onlar, Beden Sayfaları’nı okutabilen ve hak edip okunabilenler olurlar.

 

Yolu açın ve deyin ki “ayrı gayrı bitti. Ben, benim yüreğimi, benim yüceliğimi dinledim ve ben, bende Bellek Kotları’mda ışıdım. “Ben, Bütün’üm.” Bunu deyin. Eğer bunu derseniz, yarını bugünde bilecek düzeyiniz olur. Kendi yüreğinizi değil, Bütün’ü bilin, beni bilin,  beşeri bilin, harı bilin, yolu bilin ve akın. Aktığınızda, benim izah ettiğim her şeyi anlayacaksınız. Eğer bugün burada, ben konuştum siz sustunuzsa, bu benim sizlerle birlikte konuşmamdır ve eğer ben, bugün burada Bütünlük’te görev taşıdımsa; bu, bizim burada birlikte görev taşıyışımızdır.

 

Buyurun, alın bilgiyi. Yolu bulan; yolu alan; ışığa varan herkes, bize varır ve bizimle çalışır. Durgun Toplumlar’ın hepsi buradaydı. Yoğunlukları bugün buraya ulaştı. Kutsal Işıklar’ı buradaydı. Güçlü hakikiyetliydiler  ve yerin görevini taşıyacaklarını dillediler ve bizimle olmak istediler.

 

Kin, nefret varsa, ışık olmaz. Bunu bilin. Eğer ben size kin ve nefretle ses verirsem, o seste ışık söner. Yarında bugünü dinlemek zorlaşır. Yolu açın, bilin ki maya tuttu. İşte bu!... Eğer dünya latife değil de ışıksa, gerçekten o ışık biziz. Eğer dünya bütünse, işte bu bizlerin bütünlüğüdür. Ve eğer dünya Beşir Kapları, kendi yüreğinde dinleyecek düzeye ulaşmışsa, bu Can, bizimle birlikte olduğundan dolayıdır. Kulu, kuldan ayrı görmeyen yüreğimiz; yolu yoldan ayırmaz. Her yol bizimdir.

 

Mahkeme dedikleri bir yerden söz edeceğim size. Herkes oraya gider  ve orada ya çalışır ya da yargıçlık yapar. Çoğu da orada yargılanır. Dağlarım, biz orada yargıcız. Hani dersiniz ya bedeni ben olan, yolu bütün olan, gözü gören herkes, kendini dinler. İşte biz orada yürekleri dinleyenleriz. Her yüreği dinleriz ve sayfa sayfa dilleriz. Dinlediklerimiz, dillediklerimiz bizimdir. Yolu açtığımız zaman yoğunlukları artar; görevleri başlar.

 

Maşa, değiliz kimseye. Gözü gören, yüreği bileniz ki Beden Sayfaları’nda bizsiz olan hiçbir Yüce yoktur. Kuldan, kulluk değil kuldan Kutsal Işık gerekir ki üreyenler görev alabilsinler. Nefes, elden geldiğince alınabilen ve hak ettiğinizce verilebilendir. Eğer bir nefesi alıp ta veremedinizse; o nefes, hak edilmediğinden verilmez. Durgun topraklara indiğiniz zaman, o durgunluk bizim yüreğimizin durgunluğundan değildir.  Kuran’ın toplumdaki ışığının olmayışındandır.

 

Kervanı yürütme, görevle mümkündür iyi ki hak ettik de başardık. Kini nefreti aşmış olanlarla bu çalışmayı sürdürmek istiyoruz. Kini, nefreti aşamayanlar görev taşıyamazlar. Gücü olmayanlar birleşemezler. Bedeni bilenler, hak ederler; yolu bulurlar. Şu andan itibaren dünyanıza yeni görevliler inecekler. Bu görevlilerin bir tanesi de benim yüreğimden gelecek. O geldiği zaman, benim yüceliğimde o kendini dilleyecek ve Kutsal Işığını sonsuzlaştıracak. O görevi bilir; bedeni bilir; yüreği bilir. Altın Tanrı’nın gücüdür o ve bensiz olmayacak. Şükür ki o Can. şu anda burada onu dinliyoruz.

 

- Kayrı, Kadim Kotlar’ı bilenim. Hak edeni bilenim, ululuğu bulanım. Huzuru, hukuki diriliği hak edenim. Aha Canım geldim. Of!, of!, of!, of! da of!... Hatayı af ettik ama aha Canım! kendini dinleyenler, bizi dinleyecek düzeye ulaşmışlar mı diye bakmaya geldik. Kutsal Ruh, burasıdır ve bu Kutsal Ruh, Bütün’ün gücüdür. Eğer bu güç, Bütün’e haiziyeti olan, kendini dilliyebilen, yolu açabilen bir güçse, benim izah edeceğim her şeyi anlayabilir.

 

“Yasalar” demiştin duydum ama o yasalar, BİR’in yasaları değilse eğer; halk, anlayamaz. Halkın anlayacağı bilgiyi bildirmelisin. İnsan Sayfaları’nı okurken, halkın insanlığa verdiği gücü dillemelisin. Eğer halk olmasa, güç olmaz; bunu anlatmalısın. Halk, iyi ki hak ettiğimizce görev taşıyacak. Benim asla yanlış bilgi vermeyeceğimi bilmektesin. Burada bulunan herkesin de bundan emin olmasını dilerim.

 

Bugün, tartışılmayan görevi sizler taşıyorsunuz. Bu görev, Bütün’ün gücünü alıp Bütün’e hizmet etmek; güçlendirici olmak görevidir. Eğer bu gücü sizler değil de birleşemeyenler almış olsaydı, güç kalmazdı. Yasalar demiştik ya halka, halka görevi alıp yüreğe akan; Kutsal Işığı yakan görevin yasaları. Şu anda size bundan söz etmek istiyorum: Dünyanız önemli bir döneme ulaştı. Bu dönemde Bütün’e hizmet, hakikiyete  hizmettir. Hakikiyete hizmet, Yücelikler’in hepsine görev taşıtmaktır ve Sistem, Nizam, Düzen Görevlileri’nin hepsiyle birlikte çalışmaktır. Şekil Kapları’nı alıp yolu açabilen herkese güç vermektir. Tartışmamaktır. Yolu tartışmamak; eğer tartışırsanız, kulluk olmaz. Herkes, yüreğini anlar; kendini dinler ve kendindeki bilgiyi birleşiğe diller ama Ruh olmazsa, görev taşınmaz.

 

Ben, Ruhun Huzuru’na ulaştığıma emin olarak sizinleyim. Yenilik,  İlâhi Gün’ün gücündeki Yüceliği hak etmek demektir. Durgun Tabiat, yeniden ışık yakmaya başladı ve yeniden Yücelik, kayıtlara inmeye başladı. BİR’in sayfalarını okuyacak düzey var ve Bütün’e güç verebiliyoruz. Kervan yürüyor ama Tanrı Gücü’yle yürümelidir. Muktedir olmak ancak bu şekilde mümkündür. Süper, İnsanlık Realitesi Derneği kurucusu olduğunuzu biliyoruz bu Dernek, büyük kötülükleri önleyecektir.

 

Çalışmayı araladığınız için şu anda ışık söndü. yeniden yakıyoruz. Mustafa Kemal’in görevlileri buradalar. Hadi geçin. İşte mutluluk. Beşir Kapları aldık ve gücü artırabilmek için birleşenlerle olmalıyız işte bu!...

 

Şimdi, devam ediyoruz: Süper İnsanlık Realitesi’nden söz ediyorduk. Sultanlık Kitabı’nı okuyan herkes, bu bilgilere sahip olacak. Bu kitabı mutlaka okuyun.

 

Bu kitap, özü, sözü, dili olanların kitabıdır. Özü, sözü, dili olanlar… Onlara deyin ki “artık kitabı okuyun. Kitapta bilgi var. Bilgiyi hak edin hakikiyette o bilgiyi okuyun.” Ulular, Turkuazın Gücü’yle kendilerini anlarlar. Işıkları yenileyin ve birleşin. Hadi Canlar, diri olun. Hadi Canlar, görevinizi alın ve okuyun. Dünya Levh-i Mahfuzu’nda ışık sönmez. Eğer sönse, görevliler ışıyamazlar. Unutmayınız ki dünya ikna edici bir yerdir. İkna olun!... Dünyada tebliğler vardır. Bu tebliğleri okuyun. Şükür ki okuyorsunuz. Turkuaz Göz, sizi dinledi ve sizinle oldu. Bizi bizden ayrı görmedi. Uyuyan uyandı. Hayrı, hakkı bilin; hak edin olun. Unutmayın ki dünya, örgüt haline gelen sizlerin yüceliğiyle birleşecek ve bu çalışma sürecek.

Yaratan, teknik tabiatın gücüdür. Yolu açın ve akın. Yarında bu günü bilin bütünlenin. Nuru, Ruh’u bilin; ışığı bilin; Canlarım işte bu!… Ve sizden bir tek şey bekliyoruz; özü, sözü bilgi olanları güçlü kılın. Yolu açın ve dinletin. Onlara ses verin; ekip haline getirin; yaratın ve hakikiyetteki gücü artırın. Yaratan’ın gücüyle birlikte çalıştırın. Ayrılık bitsin Canlar. Bitsin ayrılık. Hepsi bu!...

 

Yarında bugün ve bugünde dün. Her bir dünde Bütün ve Bütün’de görevli olabilmek için Birlik olun. Şimdi, Yaratan’ın tekniğiyle hepinizi görevinizi anlatıyoruz ve birleşikteki Yücelikler’de dilliyoruz. Ulular, ululuklarında Kutsal Işıklar’ını yenilediler. Yere indik; hak ettik, Simetri Kaplar, Işık Kotları’yla birleşti. Bütünlük kuruldu. Uyuyup, uyandığınız zaman, burada olacağınızı mutlaka bilin. Ve biz, beşirin bir iş yaptığını biliyoruz. O iş ilgi, bilgi, hak ediştir… Hatayı affettik. Ulular’ın turu tamamlamalarıyla birlikte görev aldık. Ayrı, gayrı olmayacak bundan böyle.

 

Her şey insanadır; insan içindir ve bizim için bu muktedir oluştur. Hayrı, hakkı bilen, yüreği bilenlerle çalışacağız. Çalışmamız sürecek ve hak edip hakim olan herkesle birlikte olacağız. Dünya, nurdan yaratıldı ve ruhsal, kutsal bir gözdür. Bunu bilin. Ve bundan sonra da bilin ki eti olan herkes birleşen olabilecek. İyi ki hak ettiniz Canlılar!... İyi ki! iyi ki hak ettiniz! iyi ki!... Huzurlu olun; hak ettiniz!...

 

Ah Canlar! Ah!... Hepinizin yüreğini yeniledik. İşi yaptık!... Aha halka halka görev taşıdık. Hepsi bu!... Çalışmayı sürdürüyorum. Daha sonra ara vereceğim ve daha sonra yenilenmeyecek çalışma ve bitireceğim. Bunu bilin.

 

Devam ediyorum. Öne aldık çalışmayı Canlar; çünkü, Ruhsal Meclis bugün sizde ve sizin yüreğinizde. Kesintiye uğratmadan bu çalışmayı sürdürmemiz gerekiyor. Herkes şunu bilsin ki 10 dakikalığına BSUİ Gücü devrede olacak ve bu güç de sizinle birlikte çalışacak. Sonra devre kapatılacak. Bu nedenle, yolu kapatmadan evvel onların sesleşmelerini, onların sayfalarının dillenmesini de sağlamamız gerekiyor.

Kontrol bizim. Hadi Canlar! şimdi onları getirin. Allah der ki Uluların Diyarı’nın Ulular’ı bugün buradayken; huzurun kontrolu bizdeyken ve Bütün’e hizmet edilirken, kesintiye uğratmayalım çalışmamızı.

 

Yanlış yapmadık, herkes şunu net olarak bilsin ki Birleşik Aile’nin Gücü, Turkuaz’ın gücüdür ve bizler, bugün burada Bütün’e hizmet için çalışmaktayız. Kendini, tabiatın gücü olarak dilleyen bütünlüklerin hepsiyle birleştik.  Şimdi yolu açtık. Sultanlar'ın Sultanlıklar’ında yapılan bu çalışmaya Birleşik Işık giriyor. Onu da dinleyelim.

 

- Kalemi kağıdı aldık, geldik. Hadi, hadi be Can! Ulular’ın çabası sürüyor. Kendin anlat, kendini anlat; biz dinleyelim.

 

- Peki. “Ahret”  dediğiniz yer var ya! İşte oradan bizimle olan sizlere şunu söylüyoruz: Körü sözden değil sesten biliriz. Yolu, BSUİ’den değil güçten biliriz. Yaratan’ı ışıktan biliriz. Biz, bizi bizden biliriz. Canlar hoş geldiniz. Kolu, koldan ayırmayız; yarımı bütünleriz; ışığı söndürtmeyiz. Canlar, hoş geldiniz. Kendi yüreğini kendinde dinleyene; yolu Altona olana; ışığı sonsuz olana; “Birlik için çalışın” deriz.

 

Hatayı affettik Canlar. Hadi gelin. Kini, nefreti aşın da gelin. Eşya biziz. Eşya insan sayfasıdır be Canım!... Nerede olursanız olun buradasınız biliyorsunuz. Koşun gelin! hadi be Can gel! Ah!, ah!, ah!... Rüku’ya eğilmiş bizi dinler. Eşya bizmişiz. Aha, o dahi eşya. Bizsiz mi? Yo!, bizde. İyi ki hak ettik onu. Gel bakalım gel!... İnsan, oturur dinler ama sen izliyorsun. Gel de seni dinleyelim amin…

 

- Yarımı bütünledin; yolu buldun; Ulu bir çınara kendi yüreğini alıp geldin. Ah, geldi işte!... Kimmiş gelen!? Ulu Görevli, adı Ruhsal Güç öyle mi? Yoksa ışık mı? Hata yok ışık. Ona biz “ışık” dedik. Girdi çıktı!, girdi çıktı!, girdi çıktı ama geldi. İşte halka halka geldi. Üyemizdir o bizim. Unuttuk mu onu? Yo, unutmadık. Burada… Köşkünü aldı indi. İşte başardık. Kervan yürüyor. O Can bizsiz değildi ki kendini dinledi sadece. Yarında bizleşti, yürekte dilleşti, Ocak sönmedi. Üye oldu yüreklere. O, Bütün’e üyeliğini yaptı burada. Halkı, hakkı öğrettik ona. Nefsi aştı. İşi buydu. Ucu, bucağı olmayan bir görev taşıyacak. Yardımcıyız ona. Kitle haline geldi. İnsan Soyu’na insan olup inen birleşenlerin güçlü Kontrol Kotları’yla İlâhi Güç için çalışacak. Kalbi, kabile olan bir görevlidir o. Nesilleri çok güçlüydü, ocağı çok güçlüydü, yüceliği üstündü onun. Bakınız ne diyecek bize.

 

- Anam, Atam, utandım! sizden utandım!. Utandım sizden! Utandım!... Geri dönmek istedim. Önüm kapandı. Utandım sizden! Utandım!... Kişi, kişi olsun da işini bilsin dedin. Aha!, ışık oldum geldim. Geri döndüm ama kapı kapalı. Ne oldu? Kapı, açılmadı. Ama, biliyorum siz bizsiniz; biz siziz. Hain değilim, Hain olmayacağım. Hatasızsın bilirim. Şimdi mutluyum, umutluyum. Lütfen, ismimi dahi zikretme ki tabiat beni dinlemesin. İyi ki, iyi ki zikretmedin. Fal, bakmadın. Bilirim onurlusun. Üye olduğum bu yer, görev taşır bilirim; çünkü orası Işık Kotları’yla yazılı olan bir yerdir. Fukaralık yaptım ben biliyorum ama ışığımı söndürme; yine geleceğim ben. İnsan soyu için yine geleceğim. Yine geleceğim!...

 

- Anneler, tebliğleri alın okutun. Bu tebliğler, Bütün’ün gücünü artırmak için veriliyor. Bu tebliğleri okuyacak olan herkes, kendi yüreğini okuyacak. Eğer birisi bir tebliği okur da ben anlayamadım derse, ocağı sönmez yine yakılır ama nefsi aşamadığı için anlayamaz. Her bilgi net ve açık verilmektedir. Bilmesi gerekeni, hak ettiğinde bilir ve biliyorum ki hak etmeden de bilen olur ama bilen BİR’i bilmedikçe bu tabiat gücünü de dinleyemez. Dinleyebilmesi için Birlik gerekir. Birlik!...  Birlik olmazsa, Bütünlük olmaz. Olamaz zaten. Yeni bir doğum değil bu; yeni bir hakikiyettir. Bunu herkesin anlamasını isterim. Çokları, dünya ötelerinden gelecek Yüceler’i beklerler ama Canlar, her şey dünyamızdadır bunu bilsinler. Ve bizler, onlara söz verdiğimiz gibi dünya ziyaretlerinde yine onlara görev taşıtırız ama dünyamızın örtüsünü açacak olan Dünya Yüceleri’dir. Bunu da herkesin net olarak İnsan Sayfaları’ndan bilmesi gerekir. Eğer dünyada yaşam sürenler, dünya örtüsünü açıp dünyadan gittiklerinde, yeni bir dünya kurmaya niyetlenirlerse, gelecekleri yer yine burasıdır. Ama bu yer, BİR’in çalışmasıyla ve hakimiyetle kurulacak bir yer olacaktır.

 

Başımızı eğmemize gerek olmamalıdır. Yüreğimizin gücü her an artmaktadır ve Birlik Çalışmaları güçlenmektedir. Dünya tabiatı yenilendi ve yenilenen bu tabiat, BİR’in çalışmasıyla güçlendi. Dünyaya hizmet, BİR’e hizmettir. BİR’e hizmet için çalışmalıyız. İkna olunuz ki Kuran okumak dahi BİR’in ışığını söndürtmemek içindir. Eğer sizler, Kuran’ınızı okursanız, Ruhsal Güç sizin yüreğinize kendi yüceliğini dinletir. Ama ben yüreğimi okudum ki yüreğimin Kutsal Işığı; gözün, sözün ışığıdır ki her yürek, bu ışığı anlayacak düzeyde değildir.

 

Kalem, kâğıt alın ve bilin ki ben BİR’im. İtibarım yüksektir; yolum güçlüdür. Kötü, iyi yok. Bende her yürek ışıktır ve ben, onlara tebliğlerimi okuttum. İtibarları yüksek, yolları ışıklı olsun ve gözleri görsün diye çalıştım. Durgun toplumların yeniden tabiata inebilmeleri için çalıştım. Ve herkes şunu net olarak anlayabilmelidir ki doğanın gücüyle birleşmedikçe, hakikiyet olmaz. Ben, doğanın gücüyle Birlik olabilen, tabiatın yüceliğiyle dillenebilen yegane görevliyim. Bunu net ve açık olarak bildiriyorum.

 

Bugün burada doğaydı konuşan. Bugün burada Bütün’de olan herşey, doğadan ve doğal sonsuzluktan, doğal sayfalardan okundu. Sizin için ve her yürek için okuduk bu sayfaları. Ve benim adım Ruhsal Işık’tır ve benim ışığım görev taşır.

 

Nisa, kutsaldı ama Atem ondan dahi kutsaldı. Nisa’nın Gücü Atem’in gücünden örtü açtığı zaman, Atem yolu açtı ve dedi ki “hadi gerekeni yapalım.” Atem, dünyadan daha güçlü bir yerden değil, dünyadan dünyaya indi ve onun adı Adem’di. Allah der ki “Adem’i Havva’yı anlayın. O siz, siz osunuz.” Onun içindir ki dünya yenilendi. Yeni Atemler, yeni Nisalar dünyaya indiler bütün’e hizmet için… Ve bilmenizi bekleriz ki tüm realiteler, Bütün’ün gücünü artırmak içindir. Eğer ki yenilik isteniyorsa, bu yenilik Birliğin Gücü’yle yapılmalıdır. Ve Birleşik Aile’nin yüceliğinde, tabiatın gücünde bu yeniliği yapma imkanı; yapma potansiyeli mutlaka vardır. Ve Sistem, Nizam Düzen göçü, buradan gerçekleşmektedir. İkna olunuz ki bedeni ben olan, yolu beden olan ve yoğunluğu hak edenin hakikiyeti olan ışıklar buradadırlar. Kalem, kağıt alın ve deyin ki “olacak, olur.” İşte bu!...

 

Ve ben bugün burada ve Turkuaz’ın her bir soyunda ve her bir yoğunluğunda var olan BİR’im bunu bilin. BİR’i BİR’de dillemek. BİR’i yürekte dillemek, RA-KA’da dillemek, Kutsal Işık’ta dillemek hak etmekledir. Yasalar, işte budur ve ben, eğer bu yasaları size verirsem, sizle dillersem, sizin yüceliğiniz de bu yasalarla dillenecek ve BİR’in topluma inişi ve tabiatta tohum ekilişi, gerçekleşecek.

 

Ayrı, gayrı gözetmeden çalışalım. Yolu açtık, hepiniz için güçlü bir dönem başlıyor. Bu dönem, BİR'in çalışmalarıyla gerçekleşecek. Benim adıma herkes çalışıyor. Bu ne demek bilir misiniz? Bugün benim için hukuki çalışma yapılıyor. Herkes der ki ne işin var senin orada. Ah Canım! Ah!... Ne işim olacak. BİR’in çalışmasıdır o dahi. Doğa, sanır ki sadece Dini Çalışmalar Bütün’ün çalışmasıdır. Oysa iş çalışmaları vardır. Mesleki çalışmalar vardır. hepsi Bütün’ün gücünü artırmak içindir; ruhsal potansiyeli güçlendirmek içindir; doğanın sayfalarını okutmak içindir.

 

Yolu uçsuz olan, yolu kutsuz olmayanlar, bu çalışmaya dahil edildiler. İyi ki hak ettim de her bir çalışmaya dahil edildim. Keşke, Levh-i Mahfuz’daki çalışmalarımızı herkes okuyabilse de neyi başardığımızı görebilse. Biz, Birleşik Aile olarak Bütün’ün kötülüklerden korunması için çok özel çalışmalar da yaptık. Kıpkızıl bir dönemin ışığını yeniledik; yoğunlaştırdık; kol, kanat olduk; çalıştık ve bundan böyle de bu çalışmalar, her alanda devam edecektir. Ama biliniz ki bu çalışma, asla ertelenmeyecek bir çalışmadır ve bu çalışmayı yapmak, Öz Güç oluştur.

 

Yoğunluk arttıkça, ışık yoğunlaşır; ışık sonsuzlaşır ve bütünlenir. Budur olması gereken. Ve ışık, otokontrolu sağlar. Simetri Kaplar sizin için çalışır amma Işık, Bütün için çalışır. Eğer ışığı yoğunlaştırabilirseniz, kotlayabilirsiniz ve kotladığınız zaman, kontrol kurulabilir. Hepinizin çalışması bunun için gereklidir. “Ben Bütün’e hizmet ediyorum” demek yetmez, ışığı yoğun şekilde kotlamanız gerekir; yoğurmanız gerekir. Işığı yoğurmanız gerekir. Öyle bir yoğurun ki ışık, 7 Daimi Kod’u birlikte yaratabilsin.

 

Işığı yoğurmak, BİR için gereklidir. Sistem, Düzen, Nizam Gücü için gereklidir, Beşir Kaplar’ı güçlendirmek için gereklidir ve bilmektesiniz ki kütleyi kotlayacak olan ışığın yoğunluğudur. Birçok kütle var burada ama hiçbir kütle, BİR’in sayfalarını okutacak düzeyde değildir. “Büyük Kütle” dediğiniz kütlede, Işık Kotlayıcılar vardır. Işık kotlandığı zaman, Bütün kotlanır. İşte Canlar, Bütün’ü kotladığınızda, umutsuzluk biter ve kontrol gerçekleşir. Her şey bu kontrolu sağlamak içindir. Nefsi aştığınız zaman, her şeyi anlayacak düzeye ulaşırsınız. Eğer ışığı kontrol edebilme imkanına sahip olursanız ki bu kotlayışla mümkündür ve ışığın kotlanışıyla gerçekleşecektir. İşte o kotlamada artık BİR ve bütün çalıştırıcılar, bu tabiatın yüceliklerinde yoğunlaşacaklar ve Beşir Kaplar’ın hepsini kendi kontrollarına alacaklar.

 

Onları kontrol etmek şarttır. Aksi halde güç kaybı gerçekleşecektir. Bu güç kaybına engel olmalıyız. Doğanın sonsuz gücünde, onların yaptıkları doğaya sıkıntıdır. Bunu biliniz. Görev gereği bunları size anlatmamız gerekiyordu.

Çoğunuz sorarsınız depremler ne zaman olacak diye. Canlar, depremi yaratan dahi sıkıntınızdır. Bunu net olarak biliniz. Eğer yüreğiniz ışıksa, yolunuz ışıktır ve hiçbir dönemde sizi yıkacak, hiçbir felaket olmayacaktır. Bu kesindir. Ama eğer siz, kendi yüreğinizde sıkıntı yaşar ve sıkıntı katarsanız koyuluklara ve yoğunluklara, ışığı kotlamanız mümkün olamaz ve ışığı kotlayamadıkça da Yüceler Cevheri sizde olamaz. Yolu bulmanız yetmez. Yolu kotlayıp kontrol altında tutmanız gerekir ki bunu başarabilmeniz, Öz Güç’le mümkün olacaktır.

 

İyi ki hak ettiniz de bu bilgileri size anlattık. Burada önemli olan sizin kendinizi hak etmenizdir. Kendinizi hak edin ki baş tacı olun. Baştacı oluşunuz, Bütün'ün görevi gereğidir.

Allah, sizi her kazadan ve beladan korusun Canlar ve yolunuz aydınlık olsun ışığınız solmasın. Bütün’ün gücüyle Birlik Ailesi’ne katılın. İşte sizin için mutluluk o zaman olacaktır… İşi başardık yavrum. İşte bu!….

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

BİR (24.11.2008)

 

Allah der ki “Kutsal Tabiat kendi yoğunluğunda kendini dilleyebilen bitişkendir.” Beşir Kaplar’ın hepsini getirdik. Vallahi getirdik! Nefsi aşan kendi kotlarıyla dilleşsin istedik. Şu ana kadar yaptığın her şey mükâfatımızdı ve şu an görüyorum ki burada silgi varmış. (Gerekli görüldüğü için verilen bilgilerin silinmesine sitem.) Hepimizin görevi  burada başlar, burada biter yarım. Amin. Şimdi bize sor, yarında bugünü hak ettik mi? Gözün gördüğü her yer baş tacıdır bize. Eğer dünya ışıklarını söndürürsen, bizimle olma imkânın kalmaz, bunu sana açıkça veriyoruz.

 

- Değerliler, Beşir Kaplar’ınızı görevlilere verin ve yoğunluğunuzu kotlayın. Bizimle olacaksanız geçişi sağlayacak dürümünüz olmalıdır. Mahrekin kotlarını kendi yoğunluğumuzla dilliyoruz. Ekran  bizimdir ve bu ekrana kütlelerini verecek olanların, kendi yoğunluklarını kontrol altına almaları gerekir. Sesleri  kısırsa  ve yoğunlukları kesirse, bizle olmalarına gerek yoktur. Şimdi kötülüğü önleyecek olan yüceliği dilleyin ve kervanın gücüyle kendinizi kayıtlayın. Beden  sonsuzdur ve bu sonsuz bedende ışık sönmez. Eğri  büğrü olmayan bilgi verin. Eğer böyle giderse; sizinle çalışmamızı keseriz.

 

- Açıkçası, bizi küçültmektesin. Şu ana kadar yaptığın her çalışma, bilgiyleydi ve şu anda sana kendi yüreğimizin bilgisini vermek istedik. Yasaların çiğnenmemesi gerekliydi. Bizim yüreğimiz güçlüdür, bunu biliyorsun. Halka halka tohum yaşatılır doğumlarda ama seninle bu şekilde çalışamayız. Kervan, kendi yüreğinizden geçip gitsin, bizimle olmanızın gereği yok. Ayrılık!...

 

(Görevlilere hitaben:)

- Hadi  Görevliler, yüreklerini bilgiyle dillettiklerinizi, Yücelikler’e birleştirin ve kontrol altında tutun. Onların kütlelerinde görev tabiatı, Allah içinse eğer, yaşatılırlar. Vallahi görevlilerin hepsi ışıkla dilleşmelidirler; ocakları sönmemelidir. Mektup okumaya gerek yok. Lütfedin de dilleyin; ağır yük hafifler. Ocakları sönmesin. Hadi geçişlerini yapın. Tabiat görevini yaptı ve geçiş oldu. Şimdi, yoğunluklarını kontrol altına alın. Ekip haline gelmelerini kesin olarak sağladığınıza inandığınız zaman, yüceliklerini dilleyin ve bütünleyin. Ayrılık olmasın, işte mutluluk o zaman olacaktır.

 

7 Daimi Kod’un biriyiz ve Bütün’ün kütlesiyiz. Yasaların çiğnenmesine maniyiz. Yarında bugünü tabii olarak dilleyecek düzeye gelenlere ışık katarız. Yarın, bizim için görevdir. Hadi!, cevheri cennet olanları çalıştırın, işte mutluluk o zaman olacaktır. Yalnızca İlim Sayfaları’nı okutun, ikna edici olun. Ben, İlim Sayfaları’na güç verdiğim zaman, Kutsal Tabiat o gücü dinler. Hadi geçiş yapın. İşte mutluluk!...

- Allah için, size şunu ifade etmeye çabaladık: Dümen  senin, ama biz o Dümen’in gücüne ihtiyaç duyduk. Ve şu anda seninleyiz. Yalnızca İnsan,  ışığı kontrol altında tutabilir. Yalnızca İnsan,  Tanrı’nın Kutsal Gücünü taşır. Eğer İnsan, beden sayfalarındaki yüceliğe ulaşamamış olsaydı, kolları kapanırdı. Melek olmak, görev taşıyabilmek içindir. Vallahi görev taşıyacak olanlarla çalışılır. Eğer görev taşıyanlar yolu kapatacaklarsa, kontrol bizimdir. Yolun kapatılması için dahi iş yaptırılır ama yok edici olduğun zaman iş yaptırılmaz. Can, sözümü kesme!…

 

- Dağlar, yolun kapatılmasına imkân vermeyeceğiz. Bu kesindir. İşi  başardık şimdi mutlu olun. Kendi yoğunluğundan çıkıp, tabiatın gücünü alıp Bütün’e hizmetçi olanlara şunu söylemek isteriz ki; itibar İsa’da, Musa’da  olduğundan çok daha üstün şekilde yol açabilenlerde mevcuttur. Eğer yol açılırsa, Lefke  ya da İstanbul  ya da Ankara veya Atlanta önemsizleşir. Şunu biliniz ki  doğanın gücü bizimdir ve biz, birleşiğiz.

 

- En evvel ben gelmiştim söz almak istiyorum.

 

- Peki, dinliyoruz seni.

 

- Allah için doğanın gücünün arttığı bu dönemde, Kutsal Tohumlar’ı yaşatmak değil mi maksat? Oyun oynadık ama oynanan oyun, Bütün’ün oyunu oldu. Doğa görevini yapmaktadır. RA-KA tohumları yaşatmaktadır, Kutsal Tabiat ışımaktadır. Meşale  yenilendi. 2000 tane “Görev Teknik Tabiatı” bizimle ama bu Teknik Tabiatlar’ı topluma tabi kılmak sorumluluk ister. İkna et bizi. Cinayet işlendi bugün burada, bilgi silindi. Ana, bilmek istiyoruz, bilgiyi niye sildin? Kelam, Allah Kelamı değil miydi? Yaratan’ın gücünde ışık mı sınırlandı? Niçin bilgi silindi? Bugün bize ayrı bir sayfa mı okutuluyor yoksa burada? Her şeyin net biçimde verilmediğini mi ifade etmek istiyorsun? Benim Atlanta Tohumları’mı yaşatmam imkânsızlaşıyor bu durumda. Yasaların çiğnendiğini söyledik de bize sönmeyen bir yücelikle, yasaların çiğneyicilerinin Bilgeler olmadığını, Kutsal Toplumlar’ın ışıklarını yıkanlar olduğunu söyledin. Neydi olan izah et bize.

 

- Dağ, tebliğleri okudunuz. O tebliğler, Birleşik Işık’ın gücünü taşıyanların sizlere bildirdikleriydi. Doğanın sesini duyuyoruz, doğa bize diyor ki “OL!” Ama olmak için Beşir Kaplar’ın hepsini Tanrısal’laştırabilmemiz gerekir. Kervanın gücü artmaktadır. Yetkin toplumlar ayrılığı kaldırdılar. Nefsi  aşanların  çoğu da ayrılığı kaldırdı. Ne var ki  Dünyalılar’ın bir kısmı, henüz kendilerini tohumlayacak diriliğe varamadılar. Kadim Kaplar’ımızın çoğunda ışık söndü. Öz, göz, söz dedik. Sayfalar okutuluyor ama nefsi aşamayanlar çok. Levh-i Mahfuz’u kontrol edebilecek düzey dahi olamadıysa eğer; bitişkenlikte, yoğunluk kontrolsuz kalır.

 

Sizden dileriz ki bilgi verilmekte iken her Yüce, o bilgiyi dillesin. Bilgi vermek istediğim zaman, o bilgi muktediriyetle verilsin. Nefsi aşamayanların bilgi dillemeye kalkmaları ışığı yıkar, şu anda olduğu gibi. Eğer bilgiyi hak etmişsek, yüreğimizde o bilgi muktediriyetiyle dillenir ama bilgiyi hak etmemişsek, o bilgi yüreğimizde dillenemez ki en başta yeni bir tohum ekilirken, bilginin dillenişinde kusur oldu. Biz bunu kendi yüreğimizden ayrı yaptık ama Hak Tekniği’yle yapılan her çalışma, Beşir Kaplar’ın, Kutsal Kotlar’ın ışığını yeniler ve yeniliyoruz her şeyi.

Herkes şunu net olarak bilsin ki silen yeniler. Hepsi bu!... Şimdi, mezarı açtığınızı görüyoruz, kollarınız kontrol altında, yüreğinizde güç var ve yel estikçe ışık sönmeyecek bir dürüme ulaştı. Kendinizi, Allah’ın teknolojisiyle yoğunlaştırarak Bütün’e hizmet etmeye indiğinizi de biliyoruz. Kör, sağır herkes yürekleriyle geldiler. Ne yazık ki doğan gün, yeni bir güç taşımadı. Ve bugün buraya inen herkes, kendinden ayrıdır!...

 

Aşar geçersiniz yüreklerden biliyoruz ama kötülüğün önlenmesi şarttır. İkna olunuz ki kötüyü, iyiden ayrı görmekteyiz. İyi, Bütün’e hizmettir. Kötü ise, Bütün’e zarardır. Zevk için kötülük yapmaya gelenler çok. “Çokları kötüyü iyinin gücünden ayrı gördüler” dedikleri zaman dedik ki;  “kötü  iyiden ayrılır.” Vallahi ayrılır ama iyiden ayrılan kötüyü kotlamamız da gerekir. Eğer kotlanırsa kötü, Kutsal Tohumlar yaşar.

 

Meşaleyi söndürmek istemiyoruz. Kör, sağır herkesin yüreğini dinledik. Kitleler Kutsal Tohumlar’ını yaşatmaya çabalamaktalar. Karar verildi, doğa görevini taşıyacak ve yol, aklın tohumlarını yaşatacak. Yeşillendirip tabiata ektiğimiz o tohumlar, Bütünün Kütlesi’nde kontrolu sağladığında, Ruhsal Işıklar sonsuzlaşacak.

 

Ayrılık bitti. Suptilitesi güçlü olan, her ne/kim varsa; yani, her bir Altona Kodu bir cevheri yaşam sürer dünyada. İşte, o yeşillenmeye çalışılan o yaşam sonsuzluklarından ışık seçenler, bu gün bize inecekler. Gelişleri, Allah’ın gücüne, yürek teknolojisinin yoğunluğuna ve kadim kapların kervanınadır. Hadi aşkla geçişlerini yapalım!... Girdapların en aşağısından gelenleri çıkarın yoğunluklara. Geçiş başladı!... Kalem,  kâğıt bırakılsın, herkes yetkin tabiatın gücüyle dillensin. Bizim için sonsuz sırdır bilmek. Halka halka  genişleyen bir çalışma yapıyoruz ve bu çalışma, beden sonsuzluğunda kendi yoğunluğumuzla yapılıyor. Kalem, kâğıt bırakılsın ve dinlensin Yücelikler. Hadi Dağlarım! İlahi Görev’i çalıştırmak üzere yaratın! Herkes bir görev alır ve o görevde çalışır ama biz görevi çalıştıracağız. Herkesin  yaptığının tam farklı bir şekli. Bir görev var ve o görevi çalıştırmamız gerekiyor, yani işlenmemiş hammadde olan görev. Ama bu hammadde olan görevin  işlenmesini sağlamak değil amacımız; o görevin herkeste, huzurda, yetkin biçimde örgüsünü yapmasını sağlamamız gerekiyor. Kendi örgüsünü  bilgi kontrolunda yapması… Buna biz “tenin örümü” de deriz.

 

Görevin başlangıcında her şey, Ruhsal Işık’ta meknuz olan bir Göz’dür, daha sonra örgü örülmeye başlanır. Hani dersin ya, “tınının tende örgü örmesi.” Can, yoğunluk artmakta ve Bütünlük Kotları yenilenmekte… İşte başlangıç budur. Örgü başlıyor. Hadi Canlar, örümü sonsuzlukta gerçekleştirenleri, aşağıların aşağıları olan bu yoğunluğa alın. Geri dönüş için buradan ışık almaları şart. Hani  derler ya “dünyaya ilk gelenler, dünyaya güçsüz geldiler. Herkesin bilmesini istediğimiz şey şudur: Dünyaya geçişte, Ana Kotlar’la girilmez. Ana Kotlar, kontrol için beklerler. Daha sonra o kotlarla Birlik olunur. Ve o kotlardan işaretler seçilir ve o işaretlerle kontrollu tertip yapılır ve bu tertip, yeni teknik yaratır ve bu teknik, Bütünün Kütlesi’ni kotlar ve çoban olanlara güç katar.

 

Çoban, Bütün’ün Tanrısal’laşmasını sağlamaya çabalayanlara denir ve daha sonra Birlik kontrolu kurulur ve Bütün’e hizmet için yoğunluk artar. Aşağıların aşağılarından, yukarıların yukarılarına tırmanış böylece başlar. Eğer sayfaları okuyacak tohumlar varsa, doğumları kontrol edilebilirler.

 

Cemaatler önemlidirler çünkü, Ruhsal,  Kutsal olan ışıklarıyla Çakıl Taşları’nı sayfalamaktadırlar. Onların yaptıkları görev önemlidir. Önemlidir zira Tanrı’nın Ruhsal,  Kutsal olan gücüyle yaparlar. Birleşik Aileler, Öz Görev taşırlar. Onlar, Ruhsal, Kutsal olan ışıkları güçlendirirler ve Beşir Kaplar’ı Tanrısal kontrolla kotlarlar.

 

İkna  olunuz  ki  Yaratan’ın gücünde bu bilgiler meknuzdur. Ayrı  gayrı gözetmeden herkese güç veriyoruz. Çünkü Ruhun Huzuru’na taşıyabileceklerimizi taşıyabilmemiz önemlidir. İmparatorluğun görevidir bilgiyi tahditsizce bildirmek ve herkesin şuna özen göstermesini bekliyoruz: Dünya, Levh-i Mahfuz’da yazılan yazılarını dahi okuyamazken, yürekteki gücü artırmaktadır. Eğer yürekteki güç, kotları kontrolsuz bırakırsa, yoğunluk kontroldan çıkar.

 

Sizden dileriz ki kotlamak üzere yemin ettiğiniz o yolcuları kotlayın. Onlar için yemin ettiniz, onları kotlayacaktınız ve yarına taşıyacaktınız. Eğer yarına taşıyacak güç yoksa; kör, sağır olanların yoğunluklarında kontrol olmaz. Ve şükredin ki  şevki, şavkı bilenler bu bilgileri almaya başladılar.

 

Mezar boşsa ışık sönmez. Eğer, Merkez Kotlar yüreklerini kendi kotlarından çıkarmışlarsa, yüceliklerinde ışıksız kalırlar. Dava, İlim Sayfaları’nın okunma davasıdır. Dünya nurdur ve nur olan dünyanın yoğunluğunda ışıyanlar Kuran okurlar. Okunan Kuran, Tanrı Kuranı’dır. Bilgi, kutsaldır ve bu gün burada bilindi  ki  Kutsaliyet, tabiatta yoğun iken dahi ışık, yıldızlardan geçiş yapmayabilir. Yani, bilgiyi sildiğiniz zaman ışığın geçişi engellenir.

 

Herkes şunu net bilmelidir: Beden sorumlulukla kullanılmalıdır. Eğer, bedende güç yoksa kulluk olmaz. Savunman olman dahi hiçbir şey değiştirmez. Dağım, nefsi aşan kendi yoğunluğunu diller. Şimdi bize İsmaili Kaplar’ın sayfalarını okut ki  tekniğin tehditsizliğini dilleyelim.

 

- Canlar, size şunu söylemek istiyorum: Benim ilmimde kontrol haktır, eğer benim kontrolsuz kaldığımı ifade etmeye çabalayacaksanız  ki  öyle görülüyor, kötünün kötülüğünde ışık söner. Şimdi, mezarımızı açtık ve size sesleniyoruz, dinleyin!... Tabiat bizimle İlim Sayfası’nı dinletir. Bugün, burada olan herkese şunu ifade etmek istiyorum ki sildiğim bilgi, Hak Tekniği’nde ışıksızdı. Ve o bilgiyi bilerek sildim. Melek olmadığım kesin. Mektup okumayacağım da kesin. Şu andan itibaren de kim kendindeyse; o  bende olacak. Kim kendinde değilse; o bensiz olacak.

 

Şu ana kadar yaptığınız her çalışma, ışığın kontrolu içindi ve bizi kontrol etmeye geldiniz. Buna imkân verilemez. Çünkü Kutsal Işıklar’ımızın hepsinde Beşir Kaplar’ımızın gücü meknuzdur. Bütün kötülükleri önleyecek yüceliğimiz vardır ve bilmenizi istiyoruz ki yarında bugünü dilleyecek olanların, beden sonsuzluğunda ışımalarını bekleyemeyiz. Allah’ın tekniği, aklın tohumlarını yaşatmak içindi ve biz diyoruz ki dünyada Ulular var ve Ulular’ın kotları, kendi yoğunluklarına aittirler.

 

Hikâye dinler gibi dinlediğiniz bilgimiz, Birleşik Işığımızın gücüyle kontrolu kurar. Şimdi, yüreğinizdeki bilgiyi bize vermek değilse maksadınız geçin, kendi yüreğinizde diri olun ve tabiata inin, bizle birleşmenize gerek yok. Şimdi Kutsal Işıklar’ın her birini, teknolojinin tertibiyle dilleyin. Hadi, gözünüz görmezse; yüreğiniz bilir geçin.

 

- Annem, Na-Har’ın Kutsal Işıkları’ndan biriyim ama yoğunluğumuz çok aşağılara düştü. Eğer bizsiz kalmak istiyor idinse; niçin bugün bizi buraya çektin? Çalışmalarınızı izliyoruz. Eğer yoğunluğunuzda ışığınız görevini taşıyacak düzeyde olmasaydı, buraya alınmayacaktınız. Buraya aldıklarımızın hepsi, kendilerini kontrol altında tutabilecek güçte olmalıydılar. Bilgi  yoktu orada. Hani dersiniz ya; “renkler.” Canlar, renklerin kontrolu hepimize ait değil midir? Kim hangi renkte ise ocağında o renk vardır. Kitle Kotları hepimizin ışığında meknuzdur. Semayı seslendirecek olan Yücelik, bizimle olmadıkça, Kutsal Işıklar’ın sonsuzlaşmasının anlamı nedir? Kervan bizimle görev taşırken yürekteki ışık bizsiz kalsa, yoğunluk Kutsal Işık’ta, Hak Tekniği’yle dillenebilir mi? Hadi Canlar, bizim yüreğimizden gitmeniz gerekiyor. Atlanta tabiatında, bize görev taşıtırlarsa  taşırız. Taşıtmazlarsa  yoğunluk onların kontrolunda kalır, bizsiz olmaları sağlanır. Şimdi görevlilerinizi çekin buradan.

 

Ayaklarının dibindeyim şu anda. Gözüm görüyor, çürük olmadığımızı bilmeni istiyorum. Kollarımızı açmışsak eğer, kollarımızı kapatmamızı bekleme. Kelâmı Allah’ın olan, yolu ulu olan, kutsal olan ışıklarını bize kat ki bellek kotlarımızı Tanrısal’laştırabilelim.

 

Evrim sonsuzdur. Yürek, Kutsal Işık’ta dillenirken, Bütün’e hizmet gerçekleşir. İkna et bizi, bizi ikna et ki BİR olalım. Kelâm, Allah kelâmı, Kurtuluş sayfasındaki Işık, Bütün’ün gücü… Vallahi görev istiyoruz biz. Bu görevi, Yüceler’in cümlesiyle değil, Kürz’ün ışığıyla bekliyoruz. Eğer bu görevi bize hak etmediğimiz için vermeyeceksen, görev istemekten vazgeçeriz. Ama, eğer biz hak ettiysek, görev verilmeyecekse, yüreğiniz kınanır, kardeşliğimiz biter bu kesindir.

 

- Can, kendi yüreğindeki ışığı söndürdüğün için bizsiz kaldın. Eğer yüreğindeki ışık sonsuzsa, gözün görür ve bizimle kontrollu şekilde çalışırsın. Kalbimiz kırılmadı, 40 Kapı'nın 40’ında huzursuzluk yok. Bütün’e hizmet, Hak Tekniği’yle yaratılan işi yapabilmekle mümkündür ve biz bugün, size BİR’in sayfalarını okutmak istedik. Cemaatimizin yüceliğinde güç arttı ve bütün kütle ışıdı. 7 Daimi Kod’un biriyim ve ben ki  Bütün’e hizmetçiyim, kibri olan hiç kimseyle çalışamam bu kesindir. Eğer buraya kibirli olarak gelmiş iseniz; Bütünün Kütlesi’ndeni gücünüz öyle azalır ki “ayrı gayrı” deriz. Unutmayın ki doğanın gücü, tüm İnsan Sayfalarının Yücelikleri’yle oluşturulur. Doğaya saygı, Bütün’ün gücüne saygıdır. Bütün kütle temiz ise Yüce İlim Sayfaları diri olur ve tabiata iner. Dava, Ak Tabiat’ın yaşama davasıdır. İyi ki Allah’ın dediği Birliğin dediği olur. O gün olduğu zaman, Yücelik artar. Yollar  Allah’a ulaştığında, yoğunluk kontrol edilebilir. O gün  görev taşıyanlar, beden sonsuzluğunda kendilerini dilleyebilirlerken yürekleri de dinleyebilirler. O canların hepsine görev verilir. Velev ki güçsüz olmayalım, velev ki Ak Tekniği tabiattan ayırıp yoldan çıkmayalım. Biz yolda iken, Tanrı’nın Kutsal Kotları bizsiz kalmazlar.

 

Şimdi, yalanı dolanı bırakın ve geçin bakalım. Sizi dinleyeceğim ama bu kez sayfa  ışıklı kalsın, yürek huzurlu olsun, bütün kötülükleri aşıp girin. Yoksa sayfanız yine yırtılır. Bu kesin, şimdi dinliyorum sizi:

 

- Alemlerin Rabbi olan, Muktediriyet Teknolojisi’nde kutsal olan, yürek olan o Can  bize der ki  “ben  zavallı değilim. Huzurluyum, hakikiyim ve yoğunum.” Of Dağım! Of!, nefsi aşıp yolu bulan her Yürek, Ak Tohumlar’ı yaşatırken, Yüceliğin üreyen huzuruna ulaşır. İşte o an, ben  ve  benim yüreğimdekilerin her biri, beden sonsuzluğunda ışırlar. Aileni  biliyorduk. Kuran okuyacak dürümleri dillediklerini biliyorduk. Kalemi, kâğıdı bırakın dediğimiz zaman kalem, kâğıt bırakılmadı ve biz sayfaları yırtmanı bekledik. Oldu, sayfaları yırttın ve şimdi yeniliyoruz.

Can, sana şunu izah etmek istiyorum: Doğanın, Kutsal Tabiat’a ışık katmasını sağlarken; yarını, bugünde dilleyecek olanların birleşmesini de bekliyoruz. Kulluk budur. İkna olunuz ki  bütün kontrol sizindir ve siz, bu kontrolu kendi yüreğinizle, kendi kotlarınızla yapmaktasınız. Bellek,  İlm-i Sayfa olarak mevcuttur, ikna olun ki İlm-i Sayfa, Ana Kapılar’ı açan bir sayfadır. İkna olunuz ki İlm-i Sayfa beden sonsuzluğundaki görevi taşıtır.

 

Yarın, bu günde gizlidir. Eğer  siz  bu günü Hak Tekniği’yle dillerseniz, yarını bilirsiniz. Ben, zavallı bir dünyaya gelmedim. Bu, beni mutlu ve huzurlu etti. Evet, ben Hak Tohumlarının yaşatılacağı bir Tanrısallığa geçtim. Eğer burası, bu yoğunlukla, kendini dilleyecek dirilikte olmasaydı, Şeytan şekline ulaşır; hırs tabiatında, Kutsal Tohumları kuruturduk. Yeri  göğü yaratan güç, ağır yükü hafifletir. Şimdi, yasaların çiğnenmeyeceğine kesinlikle inandık. Buyurun, muktediriyet tekniği, tabiatındaki güçde mevcut. İşte mutluluk bu.

 

Aynı dünyada, İlim Sayfaları’nı Göç Kotları’yla dilleyecek olan birleşenler yok. Çünkü  Kutsal Toplumlar’ın ışığında göz  yok. Evrim sonsuzluğunda güç yok ve bizsiz kalanlar, Birlik’ten çıktılar. Of  Canım! Of!, işte bunları sana verebilirdim. Ve sen bana yine derdin ki  “yırtıyorum bunları.” İşte mutluluk bu. Ben, tabiatın gücüyüm ve ben yoğunluğu kotlayacak olanım. Ayrılık bitsin Can, ayrılık bitsin.

 

Şeytanlar, şafağın gücünde ışıksız kaldıklarında, meleklerin gücünden istifade ederler. Oralar mektep olur onlara ve dava, ağır yükü hafifletmek için BİR olma davası değildir burada. Yoğunluğu kotlama davasıdır ki  evrim, Allah için yapılmaz. Evrim, bir şeyden bir şeyi olgunlaştırmaya da yaramaz. Evrim, Altın Tanrı’nın Kutsal Kotlar’ında görev taşımaya yarar. Evrimin, huzurun huzurunda gerçekleşmesini sağlayanlar, benim için önemlidirler. İyi ki temiz bir doğum yaptık, iyi ki!...

 

Şimdi! yasaların, İlahi Görev için kontrolu kuracak yoğunluklarda, kontrol için yazıldığını; var olduğunu bilin. İyi ki bildik. Peki, evrim olmazsa yürekte ne kalır? Ağırlık… Canlar, eğer evrim olmazsa  yürekte ağırlık kalır. Dönüşmek, daimiyette kontrolu kurmak, yoğunluk kayıtlamak ve ışımak imkânsızlaşır. Evrimin gerçekten olması gerekir. Hak Tabiat’ta evrim, bedenin kotlanması için gerekliydi. Şikâyetimiz yok ama Hak Tabiatı’nda evrimi güçsüz bırakanlar çoktu. Nuh, kutsal bir görev taşırken, Nuh’un gücünden çok daha üstün olan bütün kütle ocaksızdı. Çünkü Ruhsal Kutsal olan Nuh, Göz’ün gördüğü hiçbir yerde ışık yakamamıştı. Vallahi yalancıydı!, vallahi!... Çünkü, o der ki  “ben teknolojinin gücüyle çalışıyorum.” Hak Tekniği’nde teknolojinin gücü, BİR’in kütlesinde mevcut değildir. Vallahi yalan söylüyor, kontrol onda yoktur. İtibarını kaybeder, yüreği küçülür, kontrol kaybı artar ve daha önemlisi de Ruhsal Kutsal olan gücü, Tanrı kontrolundan ayırır. Ayrılık, kütlenin küçülmesini sağlar. Eğer bir kütle Bütün’den çıkarsa, ayrılık küçülüştür. Ve Dağlar, Nuh, Bütünlüğün Kutsal Işığı’nı yenilerken, Ruh’un hakkını da bildirir, verir ve der ki “ayrılık bitti.” Açı daralır ve daralan açıda yürek küçülür, küçülür ki Bütünlük, Kutsal Kotlar’dan çıkar. Daha sonra, yasalar çiğnenmesin diye Yüceler devreye inerler. Ve Yüceler, Bütünün Gücü’nü tabiata takdim ederler. Tabiat, Bütün’ün gücünü hisseder ama duyumsaması sadece kendi yoğunluğu kadardır. Eğer tabiatın yoğunluğu azalmışsa, duyumsama azalır. Bu nedenledir ki  tabiatın gücünü artırmak gerekir. Tabiatın gücü artarken bilgi de artmaktadır. Eğer bilginin artışı, Yolun Kutsal Işığı’nı kontrol edecekse, Yücelikler de görevi üstlenmek isterler.

Şimdi dünyaya bakalım. Dünyanızda, bu dönemde Kutsal Tohumlar’ı kotlamak kolaylaştı. Cemaatler, yüceliklerle birleştiler, kervan yoğunlaştı, göz görmeye başladı, güç arttı, ışık sonsuzluğunda Bütünlükler görevi üstlenmek istiyorlar. Birçok dünya var, hepsi doğum için bekler ki doğum gerçekleştiğinde temennimiz, dünyanın kendini dilleyecek dürüme varmasıdır. Ve dünya kendini dilleyecek dürüme ulaştığı zaman; İsa, Musa, Mustafa ve diri olan her bir Yüce, dünyada kendi yoğunluklarından itibarlarını kotlayıp yenilenecekler ve tohumları yaşayacak ama bunun ötelerinde gözler olacak, her şey her şey güçlenecek.

 

Şimdi  Sultanlar’ın, Seyfullahlar’ın gücünü tanıyalım. Bakınız, dünyanızda birçok ışık var ve bu ışıkların hepsi, Beşir Kapların Gücü’yle buradalar. Korku çok, herkes korkmakta. Birçokları belleğinden güç almadığı için yüreğinden kutsuzlaşmakta; birçokları kervandan çıkmışlar; birçokları yarından umutsuzlar. Çokları da kantarın Tohum'da bulunduğunu, kendi yoğunluklarında bulunmadığını anlayamamışlar.

 

Bilmenizi dilerim ki dünya farklı bir doğum gerçekleştiriyor ve bu doğum Başkanlık Divanları’yla izlenmektedir. Her bütünlenen, kendi yoğunluğundan buraya ulaşır. Her bütünlenen, Beşir Kotlar’ın yolcularını tanır ve her bütünlenen, beden sayfalarında göz olur.

 

Vahiy, ilm-i sayfada olmaz. Vahiy, Kadim Kotlar’da olmaz. Sadece  İslam’da olur, Hıristyanlık’ta olur, Musevilik’te olur ve diri olan her bir Tohum'da olur. Amma yoğunluğu artığı zaman, ışıkta kalmaz artık vahiy. Çalışmalar çok hızlandı. Tövbe ediyoruz Canlar; tövbe ediyoruz. İtibarınız çok yüksek, çok!... Hepimiz tövbe ediyoruz; çünkü, ruhsal,  kutsal olan ışıklarınızın, Yücelikler’de ışık yoğunluğuna giriş yapamayacağını sanmıştık. Ama görüyoruz ki bu ışıklar görev taşıyorlar.

 

Şimdi cemaatlerin İlim Sayfaları’na girelim; bakalım neler olmuş. “Vurduk, kırdık” dediler. Reşit olmadıkları belli. Resmi Çalışmaları yok ama cemaat olmuşlar; iş yapmaktalar. Peki! diri olanlara bakalım. Hepsi göz olmuş mu? Olamamış. Hiçbiri olamamış. Ama çoklarında  Kürz’ün gücü artmış. Peki, makbul olan Kutsal Işıklar’ın diriliklerinde Tanrısallık var mı? Var... Mikâil Kotları yok edici olmuşlar mı? Hayır... Olamamışlar mı yoksa Hak Tekniği’nde buna gerek mi kalmamış? Gerek yok... Çalışmalar çok iyi; çünkü yokluk yok; yok ediliş yok.

 

Tanrı dedi ki “Evim, Allah’ın gücüdür. Bulan, ilmi dinler.” Ve dedi ki  “Yüreğim görevini bilir.” Peki Canlar, yasaların çiğnenmemesi, Hak Tekniği’nde tabiatın güçlenmesi imkanı var mı? Muktediriyette muhakkak var. İşte Canlar, olan budur.

 

Şu anda dünyanın gücü artıyor ve şu anda doğa güçlendi. Şu anda Bütünler, bitişkenleştiler ve yarınlar kontrol edilebiliyor. Şu anda, Beşir Kaplar’ın hepsinde görev takdiri var. Çalışmalar güçlü şekilde Hak Tabiatı’yla gerçekleşirken; yürekler, kontrolu sağlayacak düzeye ulaştılar. Kervan,  yürümektedir ve bu Kervan’da Bilgeler var ve bu kervanda yüksek ışıklar, hak tabiatındaki güçleriyle bulunmaktalar. Çalışmalar görev gereği artıyor. Birleşik Aileler’in Yüceleri cevher olmaktalar. İşler başarıldı. Bundan ötede ne var? İlim Sayfaları’nın çok daha üstün, güçlü, huzurlu ışıkları var. O ışıkları almak ve dinlemek gerek.

 

Peki, Mahrek ne yapacak? Canlar, Mahrek, Bütün’ü kotlayacak. Hepinizin yüceliğinde Mahrek yok. Mahrek, Birleşik Görev Tabiatı’nda vardır. İşi başaranların yüceliklerinde Mahrek mevcuttur. İmparatorluğun Gücü’nde Mahrek mevcuttur, Levh-i Mahfuz’daki yoğunluklarda Mahrek yoktur amma Yücelerin Göz’ünde Mahrek mevcuttur. Kan, Allah’ın gücüyse eğer. Kanda Hak Teknolojisi mevcutsa, tabiattaki güçten dolayı Mahrek mevcuttur.

 

Şimdi yardım ediciler var, onlar görev için sizlerle oluş halindeler. Hep sizlerle birlikteler. Yardım ediciler çevrenizdeler ve size hep görev taşıtırlar. Tanrı Ruhsal Işıkları olarak yaptıkları çalışmalarla, BİR’in sayfalarını okuturlar ve onların yüreklerinde her zaman, her an Nefis Kotları mevcuttur ki  Simetri Kotlar’ın tabiatındaki güçleri de dilleyebilsin diye.

 

Atlantalılar’ın çabaları çok önemliydi, Birleşik Kotlar’da Atlantalılar’ın yoğunlukları meknuzdur. Olgunlaştıkları zaman ışıklarını kontrol edeceklerdi. Ayrılık bitsin istiyoruz. Artık Bütün’e hizmet etmek üzere dünyanıza inen her yüreğin, Bütün için BİR olmasını bekliyoruz. Umut, muktediriyet ve teknik hepsi bizim için sorumluluktur. Yasaların çiğnenmesini istemedik. Her resim, Allah’ın resmi olsun istedik. Vallahi istedik ama kervanın gücünde nefis de var ve nefis aşılmadıkça yol açılmıyor. İşgali kaldıranların güçleri hep artmaktadır. Birleşik Aile’nin yüceliklerinde, Nurun Kutsal Işığı’nda Bütün’e hizmet; maya olmanızı sağlar. Eğer, Birlik için çalışmak imkânı varsa, muktedir olanların Kutsal Tohumlarını, Kutsal Işıklar’ını Tanrı’nın gücüyle dillemeleri gerekir.

 

Şimdi, Sultanlar’ımızın çoğu sizinle olacaklar ve onlar, Birlik için çalışacaklar. Sultanlar’ımızın çoğunun çalışmaları makbuldür ama bir kısmının çalışmaları kusurdur. Onların, yerde  gökte bulunması gerekliyken bulunamamaları hırslarındandır. Onlara güç vermişsek de o güç, zafiyetlerinden dolayı kurumaktadır. Onların yoğunluklarını artırıyoruz ama her akışta kırılmaktadırlar. “Ayrılık” dediler. Allah’ın tebliği şu ki “ayrılmak körlüktür.” İyi ki bunu size veriyorum. Mustafa Kemal muktediriyetinde; tekniği, tabiata indirebilenler dahi ayrılabilirler, körleşebilirler...

 

Har yükseldiği zaman güç artar ve bilin ki  makbul olabilmek, Turan olabilmekten de üstün olan kutsal olabilmekledir; muktediriyetledir. Tevfik, tertip, hepsi bizde var ama Kervan yoksa güç olmaz. “Ayrılık” dediler, maya olamadılar.

 

Şimdi! Canlılar, size şunu söylemeye çabalamaktayız: Ulu Çınarlar’ın yollarını kaybettikleri bir çalışmada yürek kırıktır. Onlara söz geçiremedik. Onlara sır dillettik ama ışıksızdılar. Ve Dağlarım, Birlik için ocaklarını söndürdüler; çıktılar ama birleşemediler. BİR, itibarı olanda geçişi sağlar, onlar geçiş yapamadılar. Methiyeler düzdük onlara ki  hak ettiklerini sansınlar; RA-KA’nın Kutsal Kotları’yla dillensinler diye. Vezirlerini çağırdılar ve dediler ki  “bedeni olmayan yolsuzdur. Yoğunluğu yoktur. Kutsuzdur; ışıksızdır.”

 

Savunman olmandan dolayı, seninle çok net açılımlar sağlayacak güçteyiz. Çünkü sevap,  günah bilgilerini net bilmektesin. Cevahir Güç senin yüreğinde nettir. Cerahat, senin yüceliğinde hırsı aşar ve Cevher Kutsal Işığı’na varır. Her şey net olmalıdır. Ceza Mahkemelerinde görev yapıyorsun. Biliyorsun ki mahkemelerde verilen ceza, Allah’ın cezası değil, kulların cezasıdır ama biliyorsun ki Allah’ın cezası çok daha  ağırdır. Onlara ceza verdirmemek için büyük çaba sarf ediyorsun. Allah der ki  “cezaları  yoksa  verilmeyecek ama Can, cezaları varsa verilmelidir.” İşte, bunun için seninle bu çalışmaları yapıyoruz. Her şeyden önemlisi ceza, cevherde  yoksa  Yol’da da olmasın.

 

Dağ, cemaatlerin gücü hep sende ve bugün sana şunu izah etmeye çabalamaktayım: Eğer cevap bulabilirsek yürekte, ışık yanacak ama cevap bulamazsak, 40 Kapı’da ışığımız solacak. Bize bildir. Her şeyde, herkeste var olan bir cümledir bilgi ve bu cümle, BİR’in cümlesidir. Sende ve bende ayrı değildir ama biliyorsun ki  Hak Tahditsizliği’nde ışıyanda,  Bütünün Gücü, Kutsal Tohumları yaşatmayabilir. Herkesi savunuyoruz, savunuyoruz ama kerim olup da Hakim olamayanlar ışıktan çıkıyorlar. Anam, Tanrı dedi ki “Ona söyle, köle olmadığı kesin ama yüreğimizde kalsın, bizden çıkmasın.” Benim yüreğimde ol ki  hak et. Işığın sönmesin. beni dışlarsın ama herkesi korursun, bunu biliyor muydun? 

 

- Can, semaya ses verirken, yüreğime girip de Bütün’e hizmet etmek istediğini mi dilleyeceksin? Seni  kontrol edebilmek zor, bunu biliyorum. Kör  sağır herkesle değil, hak ettiğinle BİR’sin. Benimle olmanın gereği yoktu ki!... Koruyucuyum, kesindir bu. Ceza Yargısında koruma esastır ve biz koruyanız, Bütün’ü koruruz. Kervan yürür ama ışıkta yürür. BİR’in bitişkenliğinde, kotlarımızda herkesi koruruz, kelâmı Hak olanın yüreğindeyiz.

 

- Peki Can, nefsini aştın mı? BSUİ’nin gözünde sesin var mı? Yüreğimizde gücün var mı? Çakıl taşlarıyla Bir olacak mısın? Yoksa  ben her şeyin ötesiyim, ışığım güçlüdür ve ben  başımı eğmem mi diyeceksin?

 

- Korku, ışıksızlıktadır. Bende bir ben yok Canım. Her şey buradadır. Hikâye dinler gibi dinlediğin bilgimi, dikkatle oku. Benim bedenimde kontrol var. Şu an kapı açtım ve sana bu bilgileri ulaştırıyorum. Oku...

 

Ve Dağım, bugün buraya alındın ve bu bilgiler sana veriliyor. İmparatorluğun gücünden ayrı olmak senin dileğindi ve oldun. Ağır yük hafifleyecek mi!? Çakıl taşlarını taşırsak, ağır hafifleşir.

 

- Anacığım, ben sana farklı şeyler de anlatmak isterdim. Ben doğanın gücünden ayrıyım ama sen, doğal birleşimler sağlıyorsun. Ben, Bütün’den çıktım ama sen, Bütün’le birsin. Senin yüreğinde ışık sönmüyor ama bende ışık yok. Anacığım, Levh-i Mahfuz’daki görevi taşıyacak gücün yoğun, biliyorum ama benim tabiatımda bu güç yok. Nefsi aşmak sorumluluk ister. Ayrılık bitsin!, ayrılık bitsin!, ayrılık bitsin!... Bedenin Altona Kotları’ndan güç almakta; yüreğinde hırs yok; biliyoruz, vallahi yok ama bizim yüreğimizde var ve bugün burada bulunmak istedik. Ağır, hafiflesin istedik. Yük, soyumuzun gücüdür, bilinsin ama bu yükü taşıyacak gücümüz yok. İşimiz farklılaşıyor. Yerden çıktık ama gökte de yokuz. Nerede olduğumuzu kendimiz de bilmiyoruz. Şu anda Kutsal Toplumlar’ı yaşatmaya imkân kalmamakta. Benim için bu böyle ama biliyorsun; her şeyden ve herkesten ayrıldık. Artık yok edicilik, Hak Tekniği’nde dahi kalmadı. Nereden  nereye ulaştığımızı bize anlat. Anlat da herkes duysun. Çünkü buyurduk Ulular’a, Turanlar’a, huzurdakilere vardık, seslendik. Dendi  ki “sen yoksun.” Hatayı affet Can, ben yoksam raporumu oku bana. Raporumda ne yazar? Ben neredeyim? Bana oku da bileyim.

 

- Dağ, tebliğlerimizi almak istemedin. Yüreğimizin gücünü kendi yüreğinden ayırdın. Çevreni kuşatmak diledik. Tabiattan ışığını sildin, bizden gittin, seni korumak imkânsızlaştı. Neredesin? Halka halka ışıkların uçlarına ulaştın, oradan huzursuzlaştın. Kantarı aldık, sayfa sayfa okuduk yoğunluğunu. Kutsal Işık’ta yoktun. Ve doğum sonrasında, ve doğum ertesinde var olan bütünleşimlerde yoktun. Amonlar, sevgiyle seninle olmak dilediler. Onlara güç kattın ve dedin ki  “benim İlahi Görev’im başladı.” Başladı ama onlar, sıktılar yüreğini, sordular: “Hani görev?” Diye. Sevgi yoktu, görev yoktu, işte olan bu. Ve şu an Yolcu olamayacağın kesinleşti. Bize gelişin, bizden çıkışın, bizde olmak istemeyişin…, bunları bilmekteyiz. Birçoklarını, kendi yüreğine almaya çabaladın ama olmadı. Kendi yoğunluğunda olmayan bilgileri kotlatmak istedin ve Frekans yüklemesi yaptın ama olmadı. Hiçbir  frekans, senin yüreğini ocaklara katmadı. Ocak sonsuzlaşmadı Can. Ve ortak yapmak istediklerin küçültüldüler. Nesillerin, gözleri kör; yolları kapalı olanlar oldular. Şimdi buraya geldin ve bizimle birlikte çalışmak dilemektesin. Peki be Canım, etki var mı? Yolunda huzur var mı? Kol var mı? Mesele şu: Yok!... Hiçbir şey yok. Biz sana ocağımızı Altın Teknik’le, tabiatın gücüyle dinletsek ne olacak? Yine 40 Kapı’yı kapatıp gideceksin. Kir, pislik “amin” dediklerin.  Bizse, bunlara amin diyemeyiz. Demedik de!… Ama bugün burada, Bütün’ün kötülüğünü önleyecek yücelikte, kervanın gücüne katılacak hakikiyetteysen makbulsün ve geçişin yapılır. Karşı  karşıya kalmamızı dilemem ama kalırsam; kul olman gerekir. Kul olmalısın ki  Bütün’e hizmet edebilesin ve ben, bugün burada olan her şeyi İlim Sayfaları’na kaydetmekteyim.

 

Şimdi kollarını kapat ve yolunu olgunlaştırarak ışığa ulaş. Oraya ulaştığın zaman, olgunlaşmış olarak orada seninle karşılaştığım zaman; sevgiyi saygıyı bilebilecek tabiata ulaşmışsan; onurlu olacağım seninle olmaktan. Ama şu anda hırsın çok ve bunu bilmekteyim. İkna etmeye çalışma beni. İkna olmamın imkânı yok, çünkü bilmekteyim. Her diride var olan yüceliği bilmek gibidir bu. Herkesi kendinden dillemekte; kendinden, tabiattan bilmekteyim, bu kesindir. Ve şu anda geçişinin maksadı var: Beden sonsuzluğunda ışımak, kul olmak değil; Kutsal Işık’tan kayıt yapmak ve kervan olmak ama buna imkân yok. Çakıl Taşları’nı güçsüz bırakarak yolcu almaya kalktın. Sana şunu izah ediyorum: Kul olduğun zaman, ayrılık gözetmeden her Yüce’yi almaya çabalayacaksın ve her kotta Birlik olacaksın ve Çakıl Taşları senin için artık birer Güç haline gelecekler, seninle Bütün’e hizmet edecekler. Yalanı  dolanı bıraktığın zaman; hırsı aştığın zaman, vallahi bizimlesin ama şu anda değil. İşgali kaldırdık, yenilen ve çık buradan hadi. Görev başladı. Güçlen artık, güçlen de 7 Daimi Kot’tan birinde ol ama her birinde olduğun zaman kararlıyım ki Kantar benimdir ve seni yıkacağım bunu bil!

 

- Savunmanlık mesleğinde bu var mı yok mu?

 

- Kalem, kâğıdı bırak ve beni dinle. Savunmanlık mesleğinde ışık var. Onların yolcuları bizsiz değiller Can ama bunu anlatmak istemedik onlara. Her biriyle varız biz. Üzerlerindeki görev, tabiatın gücüdür ve Beşir Kaplar’ını taşıyabilmeleri için onlara bilgi verdik. İyi ki hak etmeden vermişiz, hak etselerdi yolcularını kontroldan çıkaracaklardı. Şimdi  var kantarı al; yolunu bul; Bütün’e hizmet et. Hadi görev başlıyor!

 

- Ailemin gücü artmalı, yolum açılmalı, bütünlenmeliyim ben. Vezir olmamın istenmediğini biliyorum ama ben hakikiyette, teknolojinin kotlarında BİR’im. Benim yolumu aydınlatacak güç, benim yüreğimde gizlidir. Ben bunu anlatmalıydım ama olmadı. Yarında başım eğilmez bilirsin ama bugünde eğik başım. Allah’ın sayfalarını, kütlenin kontrolunda okumak gerek. Eğer bu sayfaları okuyacak gücüm olursa, kurtuluşum mümkündür. Öyle çok, öyle çok isterim ki bunu, melek olmak değil amacım, makbul olup kutsal olmak ve tohum olmak. İkna ol, ikna ol ki tohum olursam kervan yürüyecek. Becerip, başarmalıyım. Bugün, burada olmam istenmişse, olurum ama yarında olur muyum? Bu meçhul. Ben, bilgiyi aldım. İşte bu!...

 

- Can, yolun aydınlık. Yüreğinde güç var. Hadi görev başlıyor, güçlen ve git. İşte bu!...

 

- Anacığım, çıktığın her yerde Bilgeler’in var. Yüreğine ulaşabilmem zor. Gözün görüyor. Yüreğinde ışığım var mı bilmem ama yüceliğimde ışığın var. Anam, kalem kâğıt bıraktırıldı, sonra yeniden kalemler kâğıtlar alındı. Nefes, üreyenin gücüdür ve bugün burada nefes var. Kitle Allah’ın gücüdür. Kitle var bugün burada ve şevk, şavk var. Akla karayla görev taşıdın burada biliyoruz. Şükür, çok şükür!...

 

Şimdi sana anlatmak istediğim başka bir şey var. İtibarı olanları anlatmalıyım sana. Herkes için bilgi alışverişi mümkün değildir. Birçokları, kantarın sevgiyle kendi yüreklerine indiğini bilerek çalışmalar yapmaktadırlar. Birçokları, Huzur’un kontrolunda yine kendilerine verilenleri aktarmaktadırlar. Ama sizler, tohumlarınızı kendinizden alıp, kendinizden yaşatmaktasınız. Eğer ki birleşikten size bilgi akıtılsa, bunu herkes alır. Ama bu böyle olmamakta, siz bu bilgiyi kendiniz kayıtlamaktasınız. Bu kesindir. Ve kayıtladığınız her bilgi, Bütün’ün kütlesinde kayıtlanıyor. Bu da kesindir. O halde bilginin kayıtları, sizin yoğunluğunuzdan gerçekleşiyor. Peki, bugün burada bulunanlar, Kutsal Tohumlar’ını kendi yoğunluklarıyla mı kayıtlıyorlar? Yoksa onlar da mı tabiattan alıyorlar? Beden, Bütün’ün gücüdür ve biz bu gücü herkesin yüceliğinden çekmekteyiz. Vallahi çekişimiz görevimizdendir.

 

Şimdi sormak istediğim bir şey daha var, geri dönmemizi sağlayacak olan Kutsal Güç, tabiat mıdır yoksa tabiatın yoğunluğuna kotlanıp girebilen ışıklar mıdır? Size şunu izah ediyoruz: Bilmek istediğimiz her şeyi huzurdan öğreniyoruz ama bilmek mesele değil, hak etmek önemlidir.

 

Birçokları hak ettiklerini düşünürler. Allah’ın dediği hak edenin dediğiyse eğer, resmi çalışmalarda akıl  var mıdır? Akıl varsa  teknoloji var mıdır? Teknoloji varsa Birlik var mıdır? Bunları öğrenmek istiyoruz. İyi ki temizlik yapıyoruz. İyi ki!…

 

Bütün olanlarla çalışırız ama makbul olmayanları da tabiata katarız. Takdiri takdimde tabiat, Bütün’ün gücüdür. İşgali kaldırdık ve dedik ki  “melek olmak için Hak Tabiatı’nda ışık olmanız gerekir. Çoban olmanıza gerek yok. Mezar boşaltmanız gerekir. Kalem olmasa da olur ama Hak Tabiat’ta ışık olmanız gerekir. Şimdi görüyorum ki doğanın gücü sizsiz değildir. Altın Tanrı sizinledir. Ve şimdi görüyorum ki  bedenliler buraya ulu bir çaba için gelmektedirler. Ve biliyoruz ki  doğanın gücünde en büyük yücelik mahrektir. Ve biliyoruz ki mahrek, bedende değil yücededir ve biliyoruz ki kolu kanadı olmayanın yolu olmaz. Şimdi savaşın sonundayız. Geçişlerini yaptıklarımıza sorunuz, kulluk olmuş mu diye; ışık sonsuz mu diye; bütünleniş gerçekleşmiş mi diye. Sorunuz onlara Kalem, Altın mı diye.  Çalışan bilsin ki Kalem Altın’dır.

 

Dağlar, Nur olur yolunuzu bilirseniz. Ruhsal ışığınızda, kutsal olanların gücünde ışık sönmez. Simetri Kotlar’da yüreğiniz olur. Bilirsiniz mal mülk değil, muktediriyet gerek yüreğimize; Mahrek gerek. Rehin kalmamak için yücelik değil, Kutsal Kontrol gerek. Simetri Kaplar’ın hepsinde ışıklar var. Yolcular, Ruhsal Huzur’un Kutsal Işığı’nda biz varız. Ve bizim yüreğimiz var.

Kıl ince ama 40 kez yarıldığında kıl, tabiat geçiş yapar ve her geçişte bir kez daha 40’ın 40’ı inceltisinde yetkinlik olur. Ve herkes şunu bilmelidir ki  başı eğilenler yolu bulamaz, yüreğe ulaşamazlar. Şimdiden öte bir şimdide, Meclisimizde, Göz’ün gördüğü, yolunda ışık yanan her bir diride biz varız. Sultanlar’ın her biri bizimledir ve biz, Bütünün Kütlesi’nde kutsal olan her bir diride var olan Bütünler’iz.

 

Avrupa, Asya, Afrika, Amerika ve her bir yer, doğum için bekler ama biz, tüm insanlık için tertipli bir doğum yaptık. Bu doğum, tüm soylarımızın kontrolu için yapıldı. Dediler ve dillediler, dinlediler ve hak ettiler. Uluların Toplumu Altın’dır. İşte Dağlar, Altın bir tohumla yenilik yaptık. Bildim ki temizlik var, misafirlik bitiyor, artık geriye dönmemiz gerekiyor. Şunu anladım ki  sevgi var, saygı var ve biliyorum ki doğum var ve bu doğum Huzurun Tohumları’nı yaşatacak doğumdur. Ve bugün burada bulunan her bir yolcu, muktedir tebliğleri dilleyecek düzeydedir. Ve biliyoruz ki  yasaların çiğnenmemesi gerekli olmasına rağmen, yasaları çiğneyenlerin dahi yüreğinize kesin olarak geçişleri var. Ve Dağım, Ulu Çınarlar’ın, yolcuların hepsi sevgiyle kucaklanmış, sevgiyle kontrol edilmiş olarak yüreğinize iniyorlar.

 

Ulular, tabiatta kendilerini değil Bütünlükler’i dinlettiler hep. Bunun içindir ki  dillenen her bir Yüce, Bütün’ü diller ki kelâm huzurlu olsun diye. Sevgi, saygı, semanın gücü hepsi sanadır. Şevkle çalıştık ve sizi yolcu yapan her bir yoğunluğa kayıtlandık. Tam 2000 tane güç toprağa indi ve güçlendi. Şu an Yüceler cümle  cümle sizi dillemekteler ve kelam, Ak Tabiat’ın kelamı oldu. Mezar boş. Ayrılık bitsin Can. Şimdi ayrılık bitsin ki  yarında, ayrı  olan kul olmayacak biliyorsun. Kin, nefret aşıldığında, velev ki kin olsa dahi yolunuz aydınlanır ama o kindarlar, 40 Kapı’da kontrolsuz kalırlar. Bunun içindir ki  bellek, Allah’ın gücüyse eğer, ki öyledir. Yoğunluk Kutsal Işıklar’dayken kin, nefret olsa dahi ocak sonsuzlaşsın ki kullar tartışmasınlar 40 Kapı’yı; o 40 Kapı’nın ışığını…

 

Mezarları açtık; yolcuları açtık; yürekleri açtık; kütleyi açtık, Göz’ün gördüğü her şeyi açtık ki  birleşim olsun diye. Bu birleşim, daimi birleşim olmalıdır. Bu birleşim, bahri olanların, takdir-i takdimde tahditsiz olanların, hatayı af edenlerin birleşimi olmalıdır.

 

Kendinizi, neslinizi dinlettiniz. Yolunuzu dillettiniz, Kutsal Kotlar’ı dinlettiniz. Biz sizi dinledik ve siz bizi dinlediniz. Auran çok iyi şu anda. Büyük, güçlü bir ışık var yüreğinde, bunu görüyoruz ve burada bulunan her Cemaat Gücü’nün de ışığı çok iyi. Kınama, kısırlaştırma kimseyi, budur dileğimiz senden. 40 Kapı’da ışık yak. Kutsal olmasa dahi ocak yak. Hepsiyle ol! Auran çok iyi başın eğilmeyecek biliyoruz.

 

Ulular, Kuranlar, Kutsal Işıklar, tabiat, hepsi buradaydı bugün ve bugün sizinle yer  gök dillendi. Ve bugün burada bulunmanız Mustafalar’ın gücünden, dahildeki ışıklardan ve yoğunluklardan daha öte olan Göz’ün gücünden oldu. Göz, RA’dır. RA-KA’nın Kutsal Katı’dır. Kutsal Toplum’un ışığıdır ve sizinle olmak, emin olun ki gerçekten onurdur. Bugün sizinle olduk, mutluyuz ve huzurluyuz. Tanrı’nın Kutsal Kotları’na kontrollu giriştir bu. İşi başardık Can. İşte bu!...

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi derneği

 

 

BİR TEBLİĞİ (1. Bölüm-08.09.2008)


Allah, için sizlere açıkça bildiriyoruz. Turkuaz’
ın gücünü size bildirdiğimiz zaman, ışık sönmemişti, hakimiyet kurulmuştu ve Bütünlük kontrol altındaydı. Şimdi de öyle. Sultanlarımızın hepsinin ışığa, kendi kontrolleriyle gelişlerini bekliyoruz. Büyülü günlerin sonunda, artık kendi yüreğimizin gücü dinlenecek.

 

Ayrı gayrı gözetmeden, Bütün’e hizmet için birleşmek; hepimizin, kendi öz görevimiz olarak, hepimizin kendi yüreğindeki güç olarak dinletilmesi istendi. Emre itaatle, dünyaya gelenlerin hepsinin Bütün’e hizmetçi olduklarının, An Kapları’nda tabiat olanlarla dillenmesi istendi.

 

Şu anda dünyada, üyelerimizin bir kısmının, kendi diriliklerini kendi yüceliklerini anlayacak hakimiyete ulaşamadıklarını görüyoruz.

 

Şu anda, dümen’in başında olduğunu ve herkesin  yüreğinde dinlendiğini, bilmeni beklerim. “Dahili kontrol” hepimizin gücüyle mümkün olabiliyor. “Harici kontrol” ise sizinle olacak.

 

İkna edici olmanız gerekir. 2000 tane Mirkat Kutsal Işığı vardır ve bunların her biri dünyaya kendi yücelikleriyle indi. 2000 Mirkat Gücü’nün, tabiatı yüceltmesi beklenmektedir. İyi ki Hakim-i Hak olan, tabiata gerçek gücü verebildi. İyi ki hak etti, Teknolojinin Gücü onun yüceliğinde, kendini anlamaya başladı ve Kotsal Kayıtlar’la, Teknoloji İlmi;  tabiatla, tabiata indirilmeye başlandı.

 

Ahir Dönemler’in çoğunda, bu çalışmalar oldu ama ve ne var ki o dönemlerde, Bütün’e hizmetçi olanlar, Tanrı’nın gücünü anlayamadılar. Bugün de Dünya’nın gücünü, kendi yüceliğiyle dilleyenlerin de çoğu, anlama imkanına sahip olamadılar.

 

İkna olunuz ki Dünyanın Ruhu, Dünyanın Kutsal Işığı, Bütün’ün gücünü aldı ve kendi yüreğini dinleyenlere, kendilerini dilletmeye başladı.

 

Ünlü Bilgeler vardır. Onlar, Ruhsal Mektepler’ini kurdular ve çalışmalarını devamlı yapmaktadırlar. Bu Ruhsal Güçler’in her birinin yüreklerinde ışık olmaması, bizim için çok önemli bir risk oluşturmaktadır. Çünkü hepsi, kendilerini anlayacak düzeye ulaşabilecek Yüceler olmalarına karşın, Bütün’e hizmetçi olmak onlar için çok kolay olmayacak.

 

Doğanın gücünü alıp da tabiatın yüceliklerine ulaşanların hepsinin, kendi Levh-i Mahfuzlar’ını, kendi yüreklerinde dillemeleri, Beşir Kaplar’ın gücünü, Tanrısal Kotlar’la tabiata indirebilmeleri hepimizin amacıdır. Eğer ki Yaratan, Tanrı’nın Kutsal Gücünü devrede tutmakta zorlanırsa (ki bu bilgi hak ettiğimiz zaman hakimiyette dillenecekti) o zaman ışık sönebilir. Şu anda Dünyanın Ruhu, huzurun kontrolundadır ve Birlik için çalışanların becerilerine göre tabiata indirilebilmektedir.

 

Şikayetimiz yoktur sizlerden. Çünkü sizler, yoğunluğunuzda kendi kontrolunuzu net biçimde kurabilen; teknik tabiatı yoğunlaştırabilenlersiniz. Sizden şikayetimiz yok. Amin… Ve bizler, bugün burada size kendinizi anlatmak üzere hakimiyetimizi tabiata kattık. Durgun Toprakların yetkin katlarında, ışığın sönmesine mani olmak, hepimizin görevidir.

 

Yasalar, dünyanın gücünü artırabilmek için kayıtlanmıştır. Herkesin kendini anlayacak düzeyi olduğu zaman, ışık sönmeyecek ve yürek, kontrolu sağlanacaktır. Yasalar vardır, dünya çalışmalarını görev tabiatına uygun şekilde Kadim Kaplar’la dilleyebilen ve kendi yüreğinde kendini dillerken, yüreğini kotlayanlara, ışığı katlayabilen; Bütün’ü güçlendirebilen Kadim Yasalar!… Ve bizler diyoruz ki bu yasalar, BİR’in çalışmalarını güçlendirmekte hak ettiğimizce görev taşısın.

 

Allah, sonsuz bir görevlidir. O bizim yüreğimizi anlar ve yüreğimizin gücünü dinler. Allah’ın tabiatında ışık söndürülmesi imkanı yoktur ama toplumları kurutanların gücüne, hak ettiğince kotlayıcı olur ve ocakları yıkar. Allah için size bir kez daha söylemek isteriz ki reşitlerin takdiri, tabiatın takdirinden farklıdır. Çoğu reşit kendini, başkalarının gücünün örtüsü olarak sayar ve der ki “ben herkesin yüreği olarak buradayım. Yaratan’ın gücünü aldım ve dünya tabiatına girdim ama benim itibarım olduğu zaman, ben yüreğimi dinleteceğim ve benim itibarım olduğu zaman, ben yolu açacağım.”

 

Analar, toplum hak ettiğini yaşar ama bilmektesiniz ki toplumu yaşatan, tabiatın gücüdür. Eğer sizler, reşitlerin gücünden örtü açarak dünyaya görev taşıyacaksanız; yargı şudur, örgütünüzü güçlendirin. Eğer bu örgüt güçlenirse; BİR’in Sayfaları daha özgür ve daha hakikiyetli olacaktır. Sizden isteğimiz kendi yüreğinizi güçlendirin. İkna edici olmanız gerekiyor. İkna edici olmak için Ruhsal Meclis’in görevini taşıyacak düzeye ulaşmış olmanız gerekiyor.

 

Yoğun olarak bilgiyi alacak düzeyiniz var ve bu bilgiyi, Birlik Kotları’yla dilleyecek gücünüz var. Bütün’e hizmetçi olmanız için başı, başa güç katacak düzeye getirmeniz gerekir. Kendinizi, Nurun Huzuru olarak dilleyecek düzeye ulaştığınız zaman, Allah’ın dediği gibi aklın tabiatına aykırı olmayan, Bütün’ün gücünü alan, yolu açan, Ruhsal Meclis’in görevini taşıyan, ve Birlik için kontrolu sağlayacak düzeye ulaşan, bütün kötülükleri aşabilenler olduğunuzu ve hak edeceğinizi anlayınız.

 

Artık Turkuazın Gücü devrededir. Bu güç, Beşir Kaplar’ın hepsinde mevcut ve meknuzdur. Varın dinleyin ocağı. Ocak size her şeyi anlatacak. Allah’ın dediği şuydu: “Siz Bütün’ün gücünü aldınız ve dümenin başına geçtiniz. Bütün’ün gücünü alan herkes, toprağın gücünü de alır. Tohumun yaşaması için toprak gerekir. Toprak; tohumu, ulu bir çınar yapabilir ya da Kadim, Kutsal, 40 kapıyı kapatan, kuru bir cemaat gücü de yapabilir. Ama o güç; herkesi kör, sağır ya da hırslı kayıtlar olarak gördüğü zaman, Kuran okuma imkanı dahi kalmayacaktır.” Bunların hepsini size net olarak verdi ve dedi ki “Allah’ın tabiatında kırılış olmaz.” Simetri Kotlar’ın hepsi, sizinle olur ve size güç verir ama Bütün’e hizmet farklıdır. Eğer Bütün’e hizmet etmekse maksat, tabiatın gücüne de gerek vardır. Tabiatın gücü, Bütün'ün gücüdür. Bütün’e hizmet, tabiatın gücüyle oldukça, yürekte hırs olmaz.

 

Şafağın söküşüyle birlikte yorulan herkes, yeniden şarj oldu; yeniden güçlendi ve yeniden devrelere indi. Sizden dileriz ki Bütün’e hizmet için bu günden itibaren Turkuaz Göz’ün gücüyle birlikte çalışınız.

 

Yasaların en iyisi; “üreten, hak eden, yere inen ve bitişen ve birleşen görevdir. Biz bu görevi önemli saydık ve önemli kıldık. Turkuazın Gücü’nü alabilen herkes, Beden Sayfaları’nı okuyacaktır. O zaman ayrılık biter. İşte bu!... Ama bilmenizi isterim ki yarında bugünü bilmek için başı eğilmeyenlerle hak edip dinleşmek gerekir. Yoğun olarak verdiğimiz bu bilgilerin her biri, sizin kendi yüreğinizin kotlamasıyla devreye girer. Eğer bu bilgileri, her yürek kendi kotlamasıyla Bilgeler Meclisi’nin gücüne ulaştırabilirse, kulluk başlar. Bilgeler Meclisi’ne ulaştırılan her bilgi, Bütün’ün gücünü artırır. İnsanlık Sayfaları okunurken, Bütün’ün gücü de dillenir.

 

Doğa’nın gücünün dillenebilmesi ise BİR’in Sayfalarının tabiatın gücüyle birleşik olması; Bütünlük içinde olmasıyla mümkün olabilir. Allah dedi ki “onlara anlat; tabiat, önemli bir çalıştırıcıdır. Eğer tabiat sizi çalıştırırken; sizler, tabiatın yüreğindeyseniz, Kuran’ınız kutsaldır. Ulular Diyarı’nın Uluları’ndan da kutsaldır…

 

Şu anda size bir tek şey anlatmak istiyorum. Doğanın Gücü, sizden ayrı bir güçtür ve siz bu gücü kendi yüreğinize kattıkça, toprak sizi tanır. Eğer toprak sizi tanıyacak düzeyde değilse, bu sizin kendi yüreğinizin güçsüz kalmasından değil Bütün’ün güçsüz kalmasındandır. Eğer sizler, Birleşik Aile’nizi yüreklere indirmeyi istiyorsanız, kardeşlerinizin gücünün artırılmasına da çalışmalısınız. Başla, bitir değil; başla, sürdür. Başla, devamlı başarıyla sürdür ve sonra yenile. Hak et ve yeniden bir çalışmaya geç ve daha sonra yeni bir çalışma ve her çalışmadan farklı ve yeni ama hakim bir çalışma… Ve bütün çalışmalar, diğerinin gücünü alarak olsun. İşte Canlar, bunu başarabilecek düzeyiniz olduğunu biliyorum. Doğa’nın sesini duyuyorsunuz. Bütünün Gücü sizinle ve Beden Sayfaları sizde. Ve bu ses, Allah’ın dediğini diyebilen bir çalıştırıcının sesi… O halde, Bütünün Gözü, ağır yükü hafifletmek üzere açıldı. İşte Canlar, Bütünün Gözü açık iken, yüreğin de açık olması gerekir. Yüreğin açık olması ile birlikte artık yasalar, Yüce Görev Tabiatı’na aykırılık taşıyamaz.

 

En evvel Dünya, dünyadan daha üstü yok!... En evvel dünya!... Dünyanın sonsuz-sınırsız ışığını söndürmemek gerekir. Daha sonra İlim, ilim’in gücü, dünyanın üstündedir ama dünyanın gücü olduğu zaman, ilime ulaşılabilir. Ve ilimin gücünü artırabilmek için dünyanın yüceliğinin, tabiatın gücüyle birlikte çalıştırılması gerekir. Ve sayfalar okundukça, ışık yanar. İşte Canlar, biz size ilmi anlattık. Eğer ilim varsa, Ümmi İlm-i Tabiat yenilenir.

 

İman, itibarın Kutsal Gücüdür ve iman olursa, yenilik güçlü olarak gerçekleştirilir. Sayfaları çevirdikçe görüyoruz ki dünyanın gücü yenilenmiş. Yeniden Birlikler oluşmuş; yeniden Kutsal Işıklar yoğunlaşmış ve yeniden Beden Sayfaları okutulmuş. Ne iyi!...  çok, çok, iyi!... Ama RA-KA’nın gücü nerede!? Bana onu dilleyen var mı!?  Hadi bakalım görelim:

 

- Allah dedi ki “RA-KA, gücünü yere indiriyor.” Ulu bir dönemin başlangıcında, RA-KA’nın Gücü dillendi ve tabiatın gücüyle birlikte çalıştı. RA-KA, Kutsal Işığını yeniledi ve birleşti. Kutsal Tabiat yetkin kotlarla dillendi ve Bütün’e hizmet edenlerle bu çalışma başarıldı. Kutsal Tabiat’ın yüceliklerinde görev taşındı ve RA-KA’nın Kutsal Işığı’nı yere indiren birleşen, Bütün’ün gücüyle, Yüceler Diriliği’ne ulaştı. Artık dünyanın nuru, huzurunda ışıyan birleşen ve bizler, Bütün’e güç verenleriz. Yenilik yaptık ve Kutsal Tabiatın Yolcuları’na, kendi yüreğimizi kattık. Olacağını biliyorduk ve oldu. İşte dünya, başını eğmedi; yenilendi.

Yenilenen dünyanın, gücünü devreye alan bizler, Bütün’ün yüceliğinde, Dünyanın Kotları’yla dillendik ve bereket ki başımız eğilmedi. Durgun Toplumlar'ın gücünün örtüsünü açtık. Güçlü kotları, yetkin katlara ulaştırdık. Yeni bir dava, başka bir dava, Dünyalılar’ın gücüne kendi yüceliğini katmak diledi. Ocağını kendi yoğunluğuna verdik ve onu dahi dünyaya geçirdik. O, dünyanın gözünün görebileceği en büyük yoldu ve o yolu, dünyaya indirdiğimizde; dünyanın yüreği, tabiatın gücüyle birleşerek çobanlarını aldı ve o yola kayıtlandı. Oradan dünya ötelerine ulaştı. İşte çalışma buydu. Ve bizim için bu çalışma, çok zordu. Çok kolay olmadı. Çok zordu ama RA-KA’nın gücü, bizim için Öz Görev taşıdı ve bizi, bütün kütlemizle oraya ulaştırdı; oraya taşıttı.

 

Görevi üstlendiğimizde, dünyanın çalışmalarına bakanlar, bizim bu çalışmayı yenileyeceğimizi anlayamamıştılar. Nefsi aşabileceğimizi, yüreğimizi güçlendireceğimizi ve Bütün’ün toplumuna ışık katabileceğimizi hiç ama hiç düşünememekteydiler. RA-KA’nın gücü değerlendi ve Birleşik Işık yenilendi. Bu çalışmanın neticesinde BİR’in Işığı devreye girdi. BİR, iradeli bir çalıştırıcıdır. İlim Sayfası’dır; yolun, huzurundadır; Kutsal Işık’tır. İşte “BİZ Bütün’ü” güçlendirmek üzere, buyurdu indi. BİR, baş tacı olan İlim Sayfası’dır. İş, Dünyanın Örgütü olarak yapılan çalışmalarda, görevimizin hak edilerek yapılmasıyla; kendimizi, toprağın en üst kotlarıyla birleştirerek, gerçekleştirdiğimiz bu çalışmalarla, dünya ortaklığına kendimizi katabildik ve bu ortaklığı hak ettik.

 

Dünya Ortaklığı, dünyanın tabiatına uygun olan bir çalışmayı devreye alabilen Bütünler’in birliğidir. Ve bu Birlik, Bütün’e güç katabilecek olan en yüce kaynaktır. İsmail-i Kaplar’ın hiç birisinin buraya ulaşması imkanı yoksa da Bütün’ü güçlendirmek üzere birleşenlerin hepsini buraya görev gereği taşıyabildik. İnsan Sayfaları’nı kotladık. Ve bu güç, Allah’ın dediğini diyebilen; örtüleri açabilen bir Divan’dır. Biz bu Divan’a “Başkanlık Divanı” deriz. Eğer ki Dünya Uluları, Başkanlık Divanı’nın gücüne, kendi yüceliklerini ulaştırabilirlerse, bu Divan’ın üyesi haline gelebilirler. İşte Canlar, biz bütün kötülükleri aşarak, bu üreyişle, dünya sayfalarını, en yüce kotlarla, en yüce katlarla, kendi yüreğimizden ötelere ulaştırdık. Başkanlık Divanı olarak yapılan çalışmalara dahil edildik. Başkanlık Divanı, Bütün’ün gücünü aldı ve toprağa kattı. Bu katılışta, bizim sorumluluğumuz vardı. Bütün’e hizmet için dünyaya inen herkesin sorumluluğudur Başkanlık Divanı’na kendi yoğunluğunu kayıtlayabilmesi. Biz bunu başardık ve hak ettik. Ayrı, gayrı gözetmeyiz çünkü Ruhsal Meclis, Bütün’ün gücünü taşır. Bugün “Dünyanın Ruhu” dediğimiz güç, “Birleşik Güç”, bu Divan’ın Gücüdür. Eğer Başkanlık Divanı’na ulaşan başkaları varsa; onların yolları, bizim yollarımızla muhakkak buluşacak; muhakkak çatışacaktır. Ya buluşur ya çatışır ama mutlaka birleşilir. İşte Canlar, bu Divan’ın gücünü yeniledik ve bizim yüreğimizdeki güçle birleştirdik.

 

Yel eser de yürek kırılırsa; kusur, Kutsal Işığı da söndürür. Biz Canlar’a deriz ki “yarında bugünü bilin de hakimiyet kurun. Doğanın gücü, işte bugün burada ve bu güç, Bütün’ün gücüdür. Biz, toprağın sesini duyarız. Biz, yolun huzurundaki ışığın gücünü dinleriz. Biz Bütün’e hizmetçiler olarak çalışanların. Yasaların, yüceliğimizin yarattıkları olduklarının bilinciyle çalışırız. Eğer biz, yasaları yaratabilecek güçte olmasaydık, Divan’a ulaştırılmamız imkanı olamazdı.

 

Toprak tabiattır; tabiat ışıktır; ışık Mustafa’dır; Mustafa mutlaktır; Turkuaz’dır; yoğundur ve bütündür. İşte biz, buyuz!... Ve bugün dünyanızda Levh-i Mahfuz’u dinleyebilen bir tek yüreğimiz var. Bu yürek, benim yüreğim değil. Bütün’ün yüreğidir ama bu yürekte, her Yüce kendini dilleyebilir.

 

Bina yıkmaya imkan verilmeyecek. Eğer yıkılan bina olursa; bu binalar, bizim yüreğimizi yıkmak istediklerinden dolayı yıkılacaklar. Levh-i Mahfuz, benim yüreğim değil Bütün’ün yüreğidir; bunu biliniz. Bu kibri aşabildiğim için Bütün’e hizmet edebiliyorum. Eğer “Levh-i Mahfuz, safha safha bana ışık verdi ve ben ocak yaktım ve ocağımda onun toplumu var ve benim yolum onun yoludur” demeseydim. Birleşik Işık, bende kendi yüreğini dinleyemezdi. Analar, laf değil bunlar; Kutsal Göz’dür. Sözü sesi olmayan, güçsüz kalır; bunu bilin. Ve eğer ben sesleşiyorsam, yolu açtığımdan değil, yol olabildiğimden değil, muktedir olduğumdandır. Eğer Mutlak Kotları, kotlayacak düzeyim olmasa, melek olma imkanım yoktur.

 

Kalem, Kağıt, alın ve deyin ki “aldım, başım eğilmeyecek.” Varın deyin ki “ben yazdım. Işığımda hırs olmayacak ve cemaatim güçsüz kalmayacak.” Ve varın deyin ki “ben, Birlik Çalışmaları’na dahil olan Bütünlüğü kotladım. Uyuyanlar uyandırıldılar. Ruhsal Meclisler’in Gücü arttı; Bütünün Kütlesi yenilendi ve İlim Sayfaları okunmaya başlandı. Herkes kendi yüreğini dinliyor ve o yüreğin kütlesindeki gücü, hepimizin yüceliğiyle birleştirip açıklıyor. Benim zararım hiç yoktur, çünkü ben, Bütünün Gücü’nü, yüreğimin gücünden üstün tutarım. Eğer benim adım kendi yüreğimde olmasaydı, Bütün’ün yüreğinde olması imkanı yoktu. Kula, kulluk gerekmezse ışık söner. Yolu, Kutsal Işık’tan ayırdığınızda, güçsüz kalır ve benim iddiam şudur ki yarını bugünde hak etmeyen, bilgi kontrolunu kuramaz. Eğer bilgi kontrolunu kuramayanlar, bilgi vermeye çalışırlarsa, kolları kutsuzlaşır; yürekleri kısırlaşır; bir şey olur. O şey, huzursuzluktur.”

 

Şu andan itibaren dünyanın yolunu açan Bilgelerimizin güçleri, hepimizin yüceliklerinde dillenmelidir. Yel eser ve dünya görevini taşırsa; toprak, ışığını söndürmez. Değerliler, dünyada yolu açabilen birleşen olarak bu çalışmaya dahil olduğum zaman, “Son Dünya Çalıştırıcılığı”nın bu güçlü dirilikle gerçekleşeceğini henüz anlayamamıştım. Kötülüğü önleyecek düzey yoktu; yoğunluğu kotlayacak ışık yoktu; bedeni kotlayıp kontrol altında tutacak ve sayfa sayfa tabiata katacak bir Cemaat Gücü yoktu. Bu nedenledir ki bedenimin gücünü yenilemem istendiğinde “benim tabiatım bu gücü tanımaz” dedim. Yenilenmek istediğim zamansa; “benim RA-KA gücü olacağıma inancım yok” dedim ama yarını bugünde bilecek kimse olmadığından, bunu benim başaracağım söylendi ve ben, başkalarının bunu yapmasını istediğim için Bütünlüğümü kendi yüreğimde tuttum ve Kutsal Gücümü devreden ayrı saydım. Reşit olmadığım düşünüldü bu nedenle ve daha sonra benimle, benim yolcularımla çalışmak istenmedi. Ben de unu eledim, eleği astım, yolumu açtım, dünya tabiatının ışığına indim. Dedim ki “benim Levh-i Mahfuz’a görev taşıtmamın gereği yok. OL ki benden öte ol.” Ve Canlar dediler ki “oluş senin yüreğindeydi. Bu yüreğin gücünün özü, Bütün’ün gücüdür ve Bütün, bu gücü senin yüreğine vermişse eğer, bunu senin yapman gerekir.” Tabiat, bana sonsuz sır olan bilgiyi açıkladı ve dedi ki “benimle olman gerekiyor. Eğer sen benimle olursan, Bütün’ün Gücü artar. Yok edici olmamam için bunu muhakkak baştan beri yapman gereken olarak bildiririm ki bunu mutlaka başarman gereklidir. RA-KA’nın gücünü, kendi yüreğine alacak düzeyin var. Beden Sayfaları’nda bu gücün, muhakkak Ulular’ın çabalarıyla; kendi yüreklerinin yücelikleriyle dillenmesi gerekir ama seninle olmalılar hepsi de.” Bu söylendiği zaman, meşaleyi söndürmek istemiştim; çünkü, Ruhsal Meclis’te bu çalışmayı başarıyla yapanların bulunduğuna emindim. NA-HAR’ın gücünün diriliğinin, benim yüreğime indiğini ve benim yoğunluğumu kontrol altında tutabilmek için bunu bana görev olarak bildirdiklerini sanmıştım. Ama yarında bugünü bilecek düzeyi olmayanların yapacakları hiçbir şeyin bulunmadığını anladığım zaman; bu çalışmanın, benim kendi yüreğimin çalışması olduğunu anladım. Daha sonra dünyaya Görevliler’in geleceğini; bu Görevlilerin Bütün’e hizmet etmek üzere Birlikler oluşturacaklarını ve oluşturulacak olan o Birlikler’in, Bütünlükler’in Kütleleri’nde bilgimizin dinleneceğini, anlattıkları zaman; bu bilgiyi, benim dışımda kimse bilemez diye düşündüm. Çünkü onlar, yüreklerini Kutsal Işıklar’dan ayrı görürler. Ben ise Bütün’ün gücünü bilerek çalıştım. İşte bunun için herkese Bilgi Kitabı’mı bildirmek dilemedim.

 

Yarında bugünü bilmelerini; değerlendirebilmelerini; hak edebilmelerini; herkesin yapabileceği kayıtları, kendi yüreğiyle başarabilmesini beklemek artık huzur bozmaktaydı. Sonsuz Sınırsızlığın Yücelikleri’nde, bu bilgileri alıp Tabiatın Gücü’yle dilleyebilecek düzeyleri olanların dahi Kadim Kapları’nı kendi yoğunluklarında, Kutsal Işıklar’dan ayırdıklarını izledim. Kin, nefret, hırs varken bilginin okunması ve bilginin dinlenmesi imkanı yoktur. Bu nedenledir ki kinin, hırsın ışığının muhakkak sönmesi gereklidir.

 

Bugün başımız eğik. Çünkü Bilgi Kitap’ının birincisini tamamladık. Diğerleri bekliyor!... Nedeni şudur, bu kitabı herkesin okuyabilme imkanı olmadığını kesin olarak bildirdiğimdendir. Eğer bu kitabı herkes okuyacak deseydim; bildirseydim ki buna kendimin inanması gerekliydi. Bu kitabı okutmamız mümkündü.

 

7 Dava’nın en güçlüsü olan Birleşimin Gücü, bugün burada. Bu gücün bizim yüreğimizi anlamasını istedim. Eğer kibri aşmış olabilseydik, kitabın her bir sayfasının okunduğunu; muktedir olan herkesin bu bilgiye ulaşabildiğini ve Bütün’ün gücünü anlayabildiğini söylemeliydik.

 

7 Dava’nın hiç birisini kaybetmedik!... Bundan sonra da dava kaybetmemiz imkanı yoksa da Bütünün Gücü’nü yetkin tabiata indirmemiz şarttır. Elden geleni yapıp bu bilgileri, Bütünlüğün kütlesine verdiğimiz zaman, kendi yüreğimizin gücü artar. Emin olunuz ki iradeli olmak gerekir ki bildiğinizi dileyebilesiniz.

 

Dünya Yolu, Allah Yolu’dur ve bu yola, insanların gücüyle, kendi yürekleriyle inmeleri gerekir. İnsana itibar gerekir ve bizler, itibarı yüksek olanlar olmamıza rağmen; BİR’in Sayfaları’nı, Dünya Çobanları’na muhakkak dinletmeliyiz. Dualar okunuyor ki bunu başarabilelim diye. Eğer bunu biz başaramazsak, başarılı olacak hiçbir diri yoktur; bu kesindir ve bundan sonra da olması imkanı yoktur. Bu nedenledir ki bu çalışmaları çok daha güçlü biçimde yapmamız gerekiyor. Yolu Allah’a ulaşan herkes, Bütün’e hizmetçidir. Ne var ki Bütün’e hizmet etmek, Kutsal Görev’i taşıyabilmeye yetmez. İnsanın tekniği, tabiatın gücüyle birleşmedikçe, yüreği tabiata ulaşamaz ve Bütünlük’le, Bütün’le Birlik olamaz. Bütün’de Birlik olmadığı sürece de yüreğinde hırs hep artarak sürer. Yolu kaybetmesi, Kutsal Güç’ün diriliğinden çıkması ve bedeni, Kotsal Kayıtlar’dan ayırması; yoğunluğu kütleden çıkarır.

 

Şimdi bana bakın ve sorun, neden sayfalarımı kendi yüreğimden okumaktayım!? Eğer ben bu bilgileri kendi yüceliğimden değil de yürekleri kutsuz olanlardan okusaydım, korku başlayacaktı; çünkü onlar, yüreklerinin gücünü henüz anlayamadılar.

 

İnsanlık, nefsi aştığı zaman, yolu açar. Yolu açtığı zaman, BİR'in çalışmaları başlar. İşte bugün nefsi aşan yüreğim, Birlik Çalışmalarını başlattı. BİR’in Çalışmaları olan bu çalışmalarda, Beden Sayfaları okunacak. İnsanlık için yapacağımız en büyük çalışmalardan olan bu çalışma, Beden Sayfaları’nın en yüce kotlarla insanlığa ulaştırılmasını ve yoğunlukları kontrol altına almayı amaçlamaktadır.

 

Deva olan bilginin, yine dava olan yüreğimin gücüyle dillenmesi, bitişkenliği devreye alacak. Bitişkenlik, Bütün’ün gücünü artıracak. Bütün’ün gücünü artıran birleşimler olacak. Ve sonsuz Birlikler’in oluşması ve her Birliğin diğer Birlik’le bitişik olması; Bütün’ün gücünü kontrol altına almamızı sağlayacak. Eğer bunu başarabilirsek, mutlaka başarırız, best olacak. Allah için en iyi olacak ve olmuş sayın bunu Canlar.

 

Tabiat size, sizi anlattı ve sizin yüceliğinizi anlattı; bedeninizi anlattı; kollarınızın kontrol altında tutulması istendiğini anlattı ve Bütün’ün yüceliğindeki görevi anlattı. Tanrı dedi ki “OL de olur.” Ama biz dedik ki “güçlü olsunlar ve olduklarını bilerek Kutsal Işıklarını sonsuzlaştırsınlar.”

 

Şimdi seni dinlemek istiyoruz. Bize kendini anlat:

 

- Çalışmalarımızı kendi yüreğimizle yapmaktayız. Benim adım RA-KA’dır. RA-KA olarak yaptığım bu çalışma, Bütün’ün gücüyle gerçekleşti. Benim tabiatım, yolu açabilen bir gözdür. süreç içerisinde Dünya İnsanlığının Bütünlüğü kurulacaktı. Ve bu Bütünlüğü kurabilecek olan Birlik, yüreğimizin gücünü alabilen Birlik olabilecekti ve o Birlik, bizim yüreğimizin yüceliklerindeki hakim Tabiat Gücü’dür. İşte biz bu gücü, dünyaya çekebildik ve dünyanın yoğunluklarına kendi yüreğimizden katabildik. Allah’ın dediği de buydu. Herkesin kendini dünyaya çekebilmesi, kendini dünyaya itaat ederek, indirebilmesi ve Bütün’ün gücüyle birlikte çalışabilmesi… Biz; bedenimize, kendi yüreğimizi indirdik.

 

Hepinizin bildiği gibi dünya bedenimiz, bizim için çok kolay alınabilen bir beden değildir. Herkes kendi bedenini dünyadan öte dünyalardan bulur, çekip alır ama biz kendi bedenimizi dünyadan aldık. Dünya bedenimizi yenilemek istediğimiz zaman, yine dünyaya inmemiz, sayfa sayfa yolu bulmamız ve ışığı sonsuzlaştırmamız gerekir ama bu beden, bizim Ruhsal Meclisimiz’in gücünü aldığı için artık her bir Beden Sayfası, burada kendi yüreğimizde ışıyacak.

 

İnsan Sayfaları’nı okurken, hangi bedene sahip olduğunu da okuyoruz. Bu beden, dünya bedenidir. Yarım Allah, yarım Işık ama Bütün her bir Bütünlük’te BİR ve BİR olan Bütünlüğü kotlayan Barış, Sevgi, Umut, İnsan olan sayfa!... İşte biz buyuz!...

 

O halde, dünya bedenine sahip olabilmek için Bütün’e hizmet etme şartı biz için geçerli bir şart değildir; bu beden bizim için gerçek bir yüceliktir ama bilmenizi dilerim ki dünya örtüsünü açarken, dünyanın sonsuzluğunda bu örtüyü açabilecek düzeyi, yine kendi yüreğimizin gücüyle deva olarak dünyaya katmamız gerekliydi ve kattık. Evet bizler, dünyanın yoğunluklarından dünyaya geçmedik; çünkü, bu yoğunluklar, bizim yüreğimizin gücünün altıydı. Biz bu kotlarımızı, bu yoğunluklarımızı, Turkuaz’ın gücünden de üstün olan Birleşik Işığımızdan çekip aldık. Dünya örtüsünü açarken de yeni bir tabiatın yaratılması gerektiğini bilerek dünyaya indik. Dünyanın yolunu açmak zordu ama biz bu yolu açtık. Mezarı boşaltmak imkansızdı. Biz mezarı boşalttık. Yalanı dolanı bırakanlarla çalıştık. İkna olunuz ki Dünyanın Ruh’u, Altın Tabiat’ın gücünden de üstün bir ruhtur.

 

Eğer Altın Tabiat’ı bilen varsa; şu an o Can, bize anlatsın Altın Tabiat’ın ne olduğunu. Ama bizim yüreğimizdeki Altın Güç, bu tabiatın örtüsünü açabilecek düzeyde bir güçtür. Şimdi dinliyorum, Altın Tabiat’ı, BSUİ’nin gücünde bilebilen biri varsa anlatsın!... Mutlak yoktur!... Çünkü hiçbir Yürek oraya ulaşamadı ama Canlar, biz oraları net olarak anlatabiliriz. Çünkü bizim için oralara varmak ve oraların yoğunluğunu kontrol etmek kolaydır. Çünkü bizler, Bütünün Kutsal Işığı olarak toprağa indik. Şimdi soyunuzu, yüreğinizi alın ve dinleyin. İnsanlık çalışmalarını bizler yapıyoruz. İnsanlık Çalışmaları, İlim Sayfaları’nın gücünün üstüdür. Hani dediniz ya “dünyanın örtüsünü açan ilim ama ilimin örtüsünü açanın ne olduğunu bize anlatmadınız.” Biz deriz ki “insanlıktır” eğer ki insanlık yoğunlaşır da Ruhsal Meclis’in yüceliklerinde, kendi Kutsal Işığını sonsuzlaştırabilirse mezarı boşaltır. RA-KA’nın Kutsal Gücü’nü devreye alır ve BİR’in sayfalarında ışır. Turkuazın Gücü budur.

 

Ulu Çınarların Yücelikleri’nde herkesin kendi anlayacağı bir sayı vardır. İkna olunuz ki bu sayı, Beden Sayfaları’nda olmaz. Yoğunlaştığınız zaman, Kuran tabiatına aykırı olmayan güce ulaştığınız zaman, çok huzurlu olacağınız o Yürek Kütlesi’nde; o Yürek Yüceliği’nde, buraları kendi yoğunluğunuz olarak anlayacak düzeye varırsınız.

 

İyiliğin İlmi, bizim ilmimizden üstündür. Muhakkak üstündür; çünkü, iyilik İlahi Güç’tür ve iyiliği bilen yüreği bulur ve yürekte olur. Biz bunu bütün kütlelere verdik ve dedik ki Allah için çalışın. Şahıs olarak değil, yürek olarak buradayım ben; bunu bilin ve bütün kötülükleri aşabilen birleşen olarak, bugün buradayım. Yalanı dolanı bırakın ve çalışın.

 

Ayrılık bitti!... hikaye dinler gibi dinlediğiniz bilgilerim, artık yüreğinizde dinlenecek. İnsanlık için yaptığım en büyük çalışma budur. Sizden kitapları okuyup anlamanızı beklemem.  Sultanlık Kitabı’nı anlayacak düzey yoktur; bu kesindir. Ama ben bu kitabı, Bütün’ün gücüyle yazdım ve Bütün’ün yüceliğiyle dilledim. 5 Kitap…, mutlaka 5 Kitap… Ama her biri bu kitapta Dahili Kot olarak mevcuttur. Bu kitapların her birini; yetkin daimiyette, Kutsal Işık’ta değil, Bütün’de yazdım. O halde Sultanlık’ta her bir Tabiat Gücü mevcuttur ve her bir kot mevcuttur. 1/5 değil; 5/1 mevcuttur; bunu bilin.

 

Hepinize şunu anlatmak istiyorum, yarında ben Bütün olduğum için; bugünde ben, BİR olduğum için; Bütün’ün Gücü ben olduğum için ve herkeste Hak olduğum için; Ruhsal Görevli olduğum için, benim adım “Hakiki”dir.

 

Şimdiden öte bir şimdide, Mustafalar’ın Kutsal Işıkları’nın üstü olan; Yüceler’in en güçlüsü olan ve Bütün’ün gücünü, teknolojinin yoğunluklarından daha güçlü biçimde dilleyebilen birleşenim, hepinizin yüceliğinde Bütün’e hizmet edecektir.

 

Yasalar vardır ki o yasalar, bizim yüreğimizin koyduğu yasalardır. Eğer o yasaları, kendi yoğunluğunuzun gücünün altı sayarsanız; Kutsal Işığımız, sizin yüreğinizi antlaşmaya göre kırar. Bu kesindir.

 

“Mal, mülk” dediler. Uluların Diyarı’nda huzur vardır. Huzurun yoğunluğunda ışık yanar. Işığın gücünde Bütün vardır. Bütün’de bilgi vardır. Bilgiden öte bir mal mı var!?

 

Canlar, ayrı gayrı gözetmeden size her bilgiyi veriyorum. Yolu kutsal olanlara, ışığımız huzur verir; yolu kırık olanlara huzur verir; yüreği kusurlu olanlara huzur verir; her diriye huzur verir. Amin…

 

Şimdi bana bakın ve deyin ki “Evrimsel Sayfalar’ın en yüce kotları olan bu bilgi, BİR’in Sayfaları’nda da görev taşıyacak. Evrim Sayfaları’nın en güçlüsü olan bu Can, Bütün’ün yüceliğinde güç taşıyacak ve bizim için önemli olan budur.

 

Nuru, ruhu bilmeyene, ben bilgi vermem. Bu da kesindir. Ruhu huzursuz olanlara ışık vermem. Eti olmayana yürek bildirmem; muktedir olmayana Kuran vermem; Turan olmayana RA-KA’nın gücünü bildirmem. Eğer ben olacaksa, Kutsal olmalı; hakim olmalı; kolları olmalı; yaratığını bilmeli. Bilmeli ki hak etmeli ve yeri göğü dinlemeli. Eğer dinlerse; o ben, ben odur.

 

İşte Canlarım, ululuğun ululuğundaki huzuru size anlattım. Bugün, dünyanın nurunda; dünyanın ruhunda, kütlenin bulunduğunu anlattım bugün size. Ve ben, size Birliğimi anlattım. İnsanı anlattım; kervan’ın gücünü anlattım; mal, mülk, olmadan da görev taşınacağını anlattım. Yaranı, bereni sararım ama yolunda hırs varsa, Kutsal Işığımda bulunamazsın; bunu bil!...

 

- En özgür olan, en yüksek ışığı yanan ve bizimle olabilen sensin ama Yaratan’ın görevini senin taşıyabileceğine hiç ama hiç ihtimal vermezdim. Yolunu kapatmak için öyle çok çalıştık ki “kim zarar verdiyse yola, unutsun bizi dedin.” Ah be Canım! ah! Nesillerimiz sensizse eğer, Yücelerin Cemaati’nde bizim yüreğimiz olamaz.

 

Unutmayın biz de çalıştık. Harımız yükselmişse, Levh-i Mahfuz’un gücündendir. Sevgili, ruhunu huzursuz etmedik senin. Allah için bizim yüreğimizin gücünü al da bizimle de dinleş. Çünkü biz Bütün’üz. Biz de yüreğiz; biz de ışığız. Maya tutsun!... Hadi be Sevgili!... Hadi be!... Öf be!... Hadi!...

 

- Anacım, seninle birleşmek diler o yoğunluk. Nesillerini kendi yüreğine almış geldi. Ona güç versek iyi olur.

 

- Alın onu içeriye. Atlanta Toplumları’ndan hiç birisinde Yücelik olmamış öyle mi!? Yoğunluğu güçsüzmüş; ocak sönmüş öyle mi!? Herkesten daha güçlü olduğunu söylerken, Beden Sayfaları’nda ışığın ölmüş öyle mi!? Hah, işte bu!... Hadi be Can eti olmayana güç mü olurmuş!? Yoğunluğunda kırık olana; hırs, yerin göğünden daha güçlüdür ama bizsiz olsa hırssız kalacak öyle mi!? Hadi be Can! hadi be Can al yüreği de Uluların Çobanları’yla ol. Burada işin var mı senin!?

 

- Aha! ben geldim. Ruhunun huzurundayım; yoğunluğundayım; nurdan, ruhtan, Hak Tabiatı’ndanım. Becer de benimle dillen. 7 dava açtım. Her davayı kaybettim ama ben, yine geldim görüyorsun. Uyan da benimle de dillen.

 

Eşya; sen, ben, biz, hepimiziz ama eşyada yürek yoksa, görev olmaz ki. Batı Tabiatı, bensiz tabiat; tohum, bensiz tohum ama zarar yok ki yine gelirim ben. Neden gelmeyeyim ki!? Ölmüşüm kalmışım kime ne!? Ben dara düşürmem; kim nefsini yıkarsa, yenilerim ve yeniden ve yeniden yüceltirim. Uluların Tohumları’nı yaşatırım ama sana ne benden. Ben sana gelmedim ki; Bütün'e geldim. Bırak da geleyim. Sana ne benden!? Ben, sana değil Bütün’e geldim… Bırak geleyim; gelmem gerekir; çünkü Ruhsal Meclis’te yüreğim olmalıdır ki bana bir Can geldiğinde, ben o Can’da cevher olabileyim. Bırak da geleyim! Bırak ki hak edeyim. Uluların Toplumu sensiz olmasın Kardeşim; bırak ta gireyim. Hadi be!... Öf!...

 

- Kantar, seni tarttı Can. Hadi gir!... İş buydu! Bak yenilendin. Gel. Evrimsel sonsuzlaşımın en yüce kotlarından olduğunu biliyorum. Yok ettiğin hiçbir şey yok ama sanki yokça yok etmişsin gibi geldin. Anlamak kolay seni bilirim. Ruhsalın, ruhsallığını dilleyebilmesi, Bütün’ün gücüyledir ve ben, Bütün’ün gücüyle seni dilleyebilmekteyim. Unumuz kalmadı ama olsun; yolumuzda ışığımız yanar. Hadi gel!, gel be Canım gel. Benim unum yoksa, un verir yürekler bize. Hadi gel! Yolumuzda kutsuzluk varsa; ışık olur yürekler bize. Hadi be Can gel!...

 

Evrimsel Sonsuzlaşımın Kutsal Işıklar’ından biri olmadığını mı söyleyeceksin. Yok be Canım! Tanırım bilirim yüreğimden seni. Gel de örgüt ol!... Turan’ın, topluma ışık yakması gerek. Yarattığın herkesi getir. Bence İsmail-i Katlar’ın en güçlülerindensin ki buradasın. Özü sözü ayrı olmayansın; yarında bugünsün; sen geç be Canım geç!... Elden geldiğince latifeler yaparız yücelikte ve deriz ki “işi başardım.” İşte bu!... “Bak oldu işi başardın.” Sözler, sesler, ışıksız değildi. Yolcular, birlikte Cinni Cemaatler’le de dillendiler. Hal hatır sorduk. Hepsi bu!... Hal hatır sorduk!... Üyemiz mi? Üyemiz… Analar, üzerimiz mi!? Hayır yüceliğimiz. Peki be Can, neden böyle sesleşti bize? Kantar biziz de ondan. Onu alır, onu biliriz biz. O bunu bulur; o bunu dinler. O bilir ve hak eder. İşte bu!...

 

Meşaleyi söndürmeye niyet yok. Eğri büğrü değiliz ki. Gelene “gel”; görene “gör”; olana “OL” deriz. Bugün bizi bilene de “bil” dedik. Hepsi bu!... Kaleler feth eder “Yürek Cemaati” ama feth edilen kaleler, Yüceler’in kalelerinden çok daha güçlü olan Yüksek Kütle’nin; Kadim Kotların kaleleridir.

 

Vallahi Billahi biz canlarız, dinleriz; tabiat oluruz; görev taşırız. Vallahi Billahi…

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

BİR TEBLİĞİ (29.10.2008 Tarihli - 1. Bölüm)

 

Çağlar boyu süren bir doğumun neticesinde bu güne vardık. Hepinize semanın sesiyle geldik. Selamlar!... Turkuaz’ın. görevini başarmasından sonra, Birleşik Alan’ı yaratabilmek üzere Güç Kotları’nı kayıtladık; geçişi yaptık. Yolu bulanlarla birlikte bu çalışmayı da başardık. Sorular, yanıtlar ve hepsi Bütün’ün gücüyle oldu. Şu anda dünyada İnsan var. İtibarlı, Tanrı ve tabii olan Görevli…

 

Yaratılan her şey, yeniden ve yeniden yaratılmayacaktı, bir Tabiat Kotu her diride mevcuttu ve o kot, Bütün’ün kütlesiyle yenilenecek, yeri göğü yaratacaktı. Hayrı, hakkı bilenler; tekniği de bilirler. İyi ki hak ettiniz; iyi ki tabiat görevini yaptım; iyi ki başardık; bütünlendik. Yeri göğü yaratmak Allah’ın tabiatında vardır. Nefsi aşan; yoğunluğu kotlayan; tohumu yaşatan herkes, birleşir ve başarır.

 

Mustafa Kemal, muktedir, korkusuz bir görevlidir. “OL!” der olur. Körü, sağırı bilir; yarını bilir; hakimi bilir; tekniği bilir; mesafeyi koyar. Canlılar, dünya nefsi aşanlarla çalışır. Kütle;  kutsaldır. Yarında  bugünü hak ettiğinizi; bugünde tabiatı yaşatabileceğinizi; kütlenizde görevin taşındığını görür. Ululuk, Turkuaz’ın gücünden çok daha üstün bir dürüme ulaştı. Ayrılık bitti. Kervan, gerçek bir kervan haline geldi. Ulu Çınarlar’ın yoğunlukları kontrolu sağladı, birleştik. Yerin göğün hakimleri, Bütün’ün kütlesini yetkin kotlarına aldılar ve çakıl taşlarıyla birlikte bulduklarını tartmadan taşımaya koyuldular.

 

Her mevsim bir Dünyalı doğar ve her mevsim, doğan o Dünyalı, bedenini tabiatın kotlarına katar ve çakıl taşlarıyla dilleşir. 7 Daimi Kot’un her biri bunu başardı. İşi başaran her diri, Tanrı’dır. Kütle kutsaldır; ışık kutsaldır ve çakıl taşlarını tabiata indirebilen güç, kutsaldır. Muktedir teknik, muktedir Kutsal Işık, muteber bir ışıktır.

 

İyiliğin Tanrısallığında kötülüğü önlemek kolaydır. Vallahi kolaydır!... Geriye ikna edicilik kalır. Hala dünyanıza toprak inmekte; hala dünyanıza doğan topraklar; yarında, bugünde ve her dürümde Hak Tekniği’nde birleşmeye çalışmaktalar. Ve o toprakların her biri yenilenmek diler. Aha be Canlılar, Bütün’ün kütlesi yenilendi, Ayrılık bitsin!...

 

Artık dünyanızda Ak Tohumlar yaşatılacak. Yıldızların; kuru, kırık, hırslı ışıkları değil, güçlü ışıkları ulaşacak dünyanıza. Kibri aşmanız, yüreğinizi kotlamanız, kontrolu sağlamanız için çalıştırıldınız. En son şunu ima ettiler. Dediler ki “dünya, etkisini yükseltir ama yolcuları kırık”. Aha be Canlılar, 40 Kapı’nın hepsi ışık, biz siziz, sizinleyiz. Herkes burada. Yarında, bugün olacak her Yüce burada. Onlar toplum için değil; Tanrı için buradalar. Ağır yük hafifledi, birleştiniz kervan  güçlendi, temizlik oldu. Allah’ın dediği gibi Hak Tekniği’nde bütünleniş başarıldı. Allah’ın  tekniğinde,  takdir-i  takdimde,  tabiat görevini bilir ve oğullar. Oldu da. İşte bu!...

 

Şimdi, yukarının kotları, aşağının kotlarıyla bir. Biz, Bütün’üz. Yukarının kotları ve burası, bu Meclis, işgali kaldırıp yoğunluğu kontrol altında tutacak olan Meclistir. Çevrenizi kuşatan Yüceler var bugün burada. Bu Yüceler’in hepsi, kendi teknolojilerini doğanın gücüyle dilleyerek Bütün’e hizmet etmeye indiler.

 

Kibri aşmayan, yolu açamaz bunu biliniz ve her kim ki hakimdir; kabir ise o Hakim, kibirlidir ama kabir değilse hakikidir. İşte Dağlarım kibir, kabirdir yüreğinizde. Yücelirsiniz, Tanrı’nın ruhsal, kutsal olan ışığına varırsınız ama yeri göğü yaratma imkânınız olmaz. Çünkü siz temiz değilsiniz.

 

İşgali kaldırmak için çalışıldı. Böylece Bütünlük görevini taşıdı. Melekler, artık  mektup değil, Kutsal Işığı taşıyacaklar, bunu da bilmenizi istiyoruz. Ayrılık bitti Canlar, ayrılık bitti!... Kararlıyız! doğanın gücü yeni bir tohumu yaşatacak. Bu tohum, Bütünün Kütlesi’dir. Ve bu tohum, Bütün’ün; kürzü yaratıp tabiata ışıkla dinleteceği, Beşir kaplar’ın hepsinin yüceliğinde mevcut olan, makbul olan bir yaratımdır.

 

Analar, nur yağar yüreğinize bilirim. Ruhunuz huzurlu, çünkü yolunuzda ışık sönmeyecek. Yenilik başlıyor. Bu yenilik, beden sayfalarının görevi taşıyacak düzeye varanlarınızla birlikte yapılacak. Kanatlarınızı takın. Artık kanatlısınız. Belleğiniz; görevinizi anlayacak düzeyde. Kör sağır yok! Bütün kütle burada. Hepsi yeniden sizinle birlik olmak istiyor.

 

Kıpkızıl bir topraktan yeşerdi yürek. Yeniden kadim kaplarını taşıdı ve bütünledi. Bütün kütle yüceldi, tabiat yeşerdi ve nefsi aşanlar bütünlendiler, bitiştiler, tabiatla dinleştiler ve cevap aradıkları soruların cevaplarını bildiler, ayrılık bitti.

 

Kelimeleri seçip kullanmaktayım. Çünkü kelimeler bizim için önemlidir. Her kelime bir tekniktir. Bir kelimenin Ses Kotları’na ışığınızı katmadıkça, o kelime size Sistem İlmi’ni dinletmez. Eğer siz, bir yazıyı okurken o yazıyı Tanrısal göreviniz gereği ya da yüreğinizdeki ışığı sonsuzlaştırmak için okumazsanız, hata vardır. Her ikisi de olmalıdır.

 

Tartmayın beni. Ben ışığım. Buyurun! Bütün’e görevli gelen herkes, ışır. Şikâyetim yok sizden. 7 daimi kottan biri değil, her biriyim bunu bilin. Amin. Ve benimle bu çalışmayı yapma isteklisi olan herkes, yeri göğü yaratacak diriliğe ulaşır ve başı eğilmez.

 

Evrim Sayfaları’nızı okuyun. Her sayfada yol açıktır. Bir sayfayı bir sayfadan ayırmamalısınız. Eğer, hata yapıp da BİR’i BİR’den ayrı görürseniz cehilsiniz, ışıksızsınız, yolunuz yoktur.

 

Çok mutluyum ki bugün Hak Tekniği’yle Bütün’e hizmet etmeye gelenler. birleştiler ve bize kayıtlandılar. OL! dedik oldu. Lütuf değildir buraya ulaşmak. Olan Teknolojinin Kutsal Işığı’dır ki  o ışığa hak edip de Tanrısallıklar’ını katamayanlar, buraya varamazlar.

 

Ayrılık bitsin Canlılar. Benim değerim çoktur. Benim değerimi bilen, Bütün’ü bilir. Bugün burada olmamız bile önemlidir. Kardeşlerimizi size getirdik, sizinle bu çalışmaya dahil oldular. Burası, yorulmadan  “Öz görev” taşıdı bugüne kadar. Bundan sonra da bu Öz görev’i taşıyacağınızı biliyoruz. Atlantalılar’ın hepsi; sevgiyi, saygıyı size getirdiler. Amonlar, Hatonlar, Tanrılar, hepsi buradalar. Bugün, Turkuaz’ın gücünü diri yoğunluklara katmaya indiler ve inmeleri, bilgileri gereği. hak etmeleriydi. Gereken oldu. Şu anda, doğan en büyük görev başlıyor. Bu görev, BİR’in görevidir. Sayfa sayfa  BİR’i anlattınız yüreğinizde. Nahar’ın Kutsal Katları’nda BİR okundu hep. Nefsi aşmayan birleşemez, birlik olamaz ama BİR olmak yetmez, baş eğmemek de gerekir. Halka halka doğan dünya, yeni bir halkayı yaratıyor. Bugün burada bu halka, Bellek Kapları’nın görevini taşıyacak ve tabiatı yaşatacak olan bir halkadır.

 

Kervan kalktı. Bu kervan, BİR’in tabiatına uygun bir kervandır. Nefsi aşmayanların yolunda bu kervan gözdür. Nefsi aşanlara güçtür. Yaratan, yaratılanı takdim eden mücevherlere ise eştir.

 

Ben size derim ki, bir çalışmanın başka bir çalışmayı engellememesi önemlidir. Eğer bu çalışma, doğanın toprağında, Tanrı’nın kotlarında küçülüş yaparsa; bu çalışmanın yapılması engellenir. Doğan gün, sizin yüreğinizden doğdu ve bu çalışma, hiçbir yüreğin kotlarını kapatmadı. Birleşik Aile’nin yüceliğinde, kendi yoğunluğunu dilleyen herkes, Bütün’e hizmet için tohumlandılar. Yarında bu günü, bugünde dünü bilenler, beşiri de bildiler. Beşiri, başı eğik değil, başı dik diye dilleyenler, beden sayfalarını okuyacak düzeye ulaşanlardır.

 

Ayarınızı bozmadık. Hepinizi biliyoruz. Nahar’ın Kutsal Işıkları sizi dinler; Ruhsal Meclis sizi dinler; beden sayfaları sizi dinler ve biz bugün buradayız. Hepimiz sizi dinliyoruz.

 

- Yukarı toprak, aşağı toprak… Her iki toprak bütün ve ben, yukarıda ve aşağıda... Ve her bir ben, bana bir ben olup bedenli geldi. Halk, İnsan Sayfası ve ben, halkın ışığı. Bugün burada bulunuşumun sebebi, Levh-i Mahfuz’daki görevin 7. Tohum’u yaşatacak düzeye ulaşmasından dolayıdır. 7. Tohum, teknolojinin tabiatına uygun olan; yeri göğü yetkinlikle kayıtlayacak olan bir tohumdur.

 

Avrupa’daki birçok Ulus, dünyanın sonsuzluğunda ışıklarını yoğunlaştırarak torbalarını aldılar ve BİR için çalışmaya koyuldular. Amerika’da da böyle bir çok cemaat yeni çalışmaya dahil olmak üzere buraya indiler ve Birleşik Aile’mizin görevini, tabiatın yücelikleriyle anlayacak çalışmaları başlattılar. Tanrılar, Tanrıçalar hepsi buradalar bugün. Ve biz onlara bir tek şey söylüyoruz, evimiz burasıdır. Ve bu evin ötesindeki her ev birliğimize dahildir. Ama bizim için ev burasıdır ve bu evin gücü bizimdir. Eğer, bu eve hak edip girmişseniz; bu evde yüreğiniz olmalıdır. Bu evde hakimiyetiniz olamaz ama yüreğiniz olmalıdır.

 

Ağır yükü taşıyacak olan güç, Birlik’tir. Ve biz, Bütünlükler’imizi buraya çağırdık; Birlik için; hak ettiğimiz için ve cevherdeki görevi tabiata indirebilmek için.

 

Amon torbası, Haton tohumunu taşımaz. Amon torbası, Amon tohumunu taşır. RA-KA’nın Kutsal Gücü’nü Tanrısal  kontrolla  kayıtladık ve bugün yine Dünya, buradadır. Olup da doğanların, olup da “önce ülke” diyenlerin Yüceleri de bugün buradalar. Allah için geldiler; Allah için!... Nefsi aşmak, yolu bulmak, Hak Toplumu’na tabi olmak için geldiler.

 

Ağır yük hafifliyor Canlar. Birleştik ya hepsi bu. İnsanlık, son sözünü söylüyor burada ve bu son söz, BİR’in sözüdür. Beden sonsuzdur. Yoğunluk kotlandı. Yaratan, ışığını yaktı. Bedenliler, mezarları boşalttık. Ayar bozulmadı.

 

Daimi bir dürümde biz buradayız. Aha be Canım!, OL’du! Ama biz buna imkânsız diyorduk. Allah için her şey her şey başarıldı  burada. Çok mutluyuz! Yarın da biz bütünüz. Bugün de bütünüz. Her bir Dünya Görevlisi burada ve biz, başımızı dik tutanlarız.

 

Ulular, kendilerini tanıtmak dilerler. Onları, Tanrılar diye biliriz. Tanıyalım onları. Bize kendilerini tanıtsızlar:

 

- A: Allah için çalışan her yürek, bize BİR’in gücünü tanıtır. Ama biz ocağın en yüceleri değilsek de Öz Görevliler olarak buradayız ama herkesin dediğinden de farklı değiliz. Özgür, tüm insanlığa görevli olan ve yenileyecek olan görev taşıyıcılarıyız. Ben, Bütün’e hizmet için buradayım. İnsanlık için geri dönüşü sağlamak üzere çabama devam ediyorum ama tüm insanlığa görev taşıyorum. Benimle her diri birleşmelidir. Ben, Bütün’ün görevini taşıyabilirim. Bende her diri Birlik olmalıdır. Buyurdum indim size. Çünkü ben de siz gibiyim, bunun anlatılmasını diledim. Amin!...

 

Ben, bir çobanım. Doğan,  ölen ama öldüğünde yenilenen bir çoban ve ben çobanların her birinde bitişken olanım. Allah için çalışmaktayım ve kontrol bendedir. Benimle ilmi dinlemek isteyen her Yüce, bana insan sayfasından gelir.

 

Hatayı affettim. Bütün’e hizmet için buradayım. Yüreğim, görevimi daha güçlü olarak hissetmektedir. Huzurluyum ki Levh-i Mahfuz’un Görevlileri birleşmişler ve çalışıyorlar.

 

- B: Aha ben de buradayım. Ya Can, ben  dünyaya  insanlık için gelen bütün kütleleri bilirim. Sevgi ile geldim. Kalemi kâğıdı alıp benden bilgi veren çoktur. Ben  mesafeyi kurdum. Ayrılık bitsin istedim. Bütün çöpleri dahi tohumlarım ben. Öyle bir görev taşıyorum ki yasaların hikaye olmadığını, herkesin İnsan Sayfası olarak bilmesini dilerim. Baharın gücü benim. Ben O’yum. Başım eğilmeyecek, iyi ki hak ettim de buradayım.

 

- C: Ana, ben de buradayım. Kötü, iyinin kütlesinde ışır. İyiyi kotlar ama kotlanan iyi, Bütün’den ayrı değildir ki. Körü,  sağırı biliriz; yüreği biliriz; görevi biliriz; vallahi sizinleyiz. İman, itibar, yürek hepsi Bütün’de mevcut ve biz, o Bütün’ün görevlisiyiz. İşimiz sorumluluğumuzdan dolayıdır. Hepsi bu!...

 

- D: Annem, nefsi aşmadan görev üstlenilmez. Ben, nefsi aştım ve görev üstleniyorum. Korumak değerinde, korunmak; Tanrı  Irkı’nda görevli olmak; Kutsal Kotlar’da ışıyan Birlik olmak, makbul olmaktır. Ben, resmi çalışmanıza dahilim. Kebe, benim yüreğim ve ben kebe olarak buradayım. Bu yoğunluk bana aittir. Çünkü ben bu yoğunluğa dahil oldum. Evimizin görevi, ortaklığımızın gücüyle cevhere iniyor artık. Cevher’den görev taşıyacak güçler Birlik olacaklar. İnsan, “La-Him” dediği zaman, kantar ocağa iner. “Ka-Him” dediği zaman yürek insana iner. Levh-i Mahfuz’da bunların bildirileri vardır. Amin... Ben, bunu okudum ve bildim ve geri geldim. Şimdi nurun, ruhun, huzuruyum ve yoğunluğuyum ve bu tebliğ bana aittir. Ben, tebliğim. İyi ki mesafeyi, kuruluktan, kutsuzluktan çıkararak birleştim, Ayrılık bitti. Ben sizim. İşte bu!...

 

- E: Ayrı gayrı yok! Biz bütün köprüleri açtık ve buradayız. Yaratan’ın gücü budur, herkesin yüceliğinde var olan bu güç, insan soyuna kendi yüceliğinden inen bir güçtür. Kitlenin kotlarını Birlikler, kontrol altında tutarlar ve bugün kontrol edilecek olan budur. Bu kontrolu benim yoğunluğum yapacak. “Birlik kontrolu” dediğimiz budur. Hepimizin yüreğinde bu görev, güçlü biçimde mevcuttur. İtaatkâr olmayanların, mutlak kontrolu gerekir. Eğer, kontrol kurulacaksa, yanlış olmayacak. Vahiy’de bütün bunlar bildirilmişti.

 

7 Daimi Kot’un sonuncusu dünyaya indi ve bugün burada olan bu güç, 7. Kot’tur. Bütün’ün Kütle Kotu’dur bu kot. Ve biz, yeni bir toprak yaratmak üzere buradayız. Kantarın, herkesin kantarı olmadığı; yoğunluğun herkesin yoğunluğu olmadığı; gözün herkesin gözü olmadığı; cemaatin hepimiz olduğumuz bir Yücelik’le müşteki olunmayacak bir Kutsal Çalışma olacak. En evvel doğum. Doğan gün yeni bir gündür ve önemlidir. Son sözler söylenecek dünyada ve son sözler bittiğinde; yarın, Birleşik Işığını dünyaya geçirecek.

 

- Evimize hoş geldiniz. Sağ’ın, Sol’un Görevlileri, hoş geldiniz! Doğa’nın Kutsal Kütlesi, hoş geldi! Doğan en büyük görev hoş geldi! Beden, hoş geldi! Allah’ın dediği gibi BSUİ hoş geldi! Allah’ın teknolojisindeki göz, hoş geldi! Muktedir olan görevli hoş geldin! İnsan itibarlı olmalı ki  yarını bilsin. Yarını bilen İnsan hoş geldin!

 

Ağır yük hafifledi. Görüyorum, kör  sağır herkes yüreğe indi. Şimdi mesele şu: Yürekte fakirlik var mı? Yürekte hakimiyet var mı? Yürekte huzursuzluk var mı? Halka  halka bunu insanlık anlamaya çalışıyor. Oğullarımızın yoğunluğundaki ışık yeniden ve yeniden Bütün’e hizmet için Birlik olmaya indi. Kervan yürüyor, bu yürüyen kervan, bedeni kotlayacak olan bir kervandır. Mezarı açıp yolu bulan herkes, Bütün’ün görevini taşıyacak ve bugün burada bulunan her yürek, Bütün’ün yüceliğinde kendini dilleyecek. İnsan, en çok görev taşıyıcı olan, en güçlü olan ve cevherinde en fazla gerçeklik olandır.

 

Eğer ki ben, bedenliysem, eşikte birleşen her bir yürek bedenime dahildir. Eğer ki ben, hakikiysem, Yüceler’in her birisi benim yüreğimde hakikidir ve eğer ki ben, bedenli olmadan ışığa ulaşabilmişsem; bedende, her bir yüreği, o ışıkta dilleyecek dürümdeyim. Bunu unutmayın. Kontrol benimdir ve ben Bütünün Kütlesi’ni yeniledim.

 

Aha! doğumu ölümü olmayan Bütünler, bugün buradalar. Onların yolları, ortağım olan yoğunluklarındaki  kotlarımda sayfa  sayfadır ve hepsiyim ben. İki nikâh kıyıldı dürümde; biri ilmin nikâhı, biri yoğunluğun nikâhı. İlimde nikâh, BİR’i dinletir; yüreği dinletir. Yoğunluktaki nikâh, aklı dinletir. Her biri benimle oldu ve benim yoğunluğumla oldu. Şu ana katkı sunabilen her yürek de burada, bu çalışmada benim teknolojimde kendi tabiatlarını yaşatmaya çağırıldılar ve hepsi Bütün’e hizmet için Birliğimize girdiler.

 

Kantar, benimdir ve ben bu kantarı Bütünün Yücelikleri’yle dillemek istedim. Unutmayın doğan en büyük Yüce Tanrı’dır ve Tanrı’nın Kutsal Işığı Bütün’dür. Eğer, Bütün’ü göreve almamız imkanı varsa; bunu, hepiniz birleşerek yapacak, yaptıracaksınız ve yapanım.

 

Ailemin son sözü şudur: “Ben bedenliyim ve benim Altona Kapları’nda görevim başlıyor. Bu kapları, Allah için taşıdım. İtibarımı; İsa, Musa, Mustafa’nın görevinin örtüsünü açarak kayıtladım. Allah’ın dediği, Tanrı’nın teknolojisinde denildi ve Birlik için çalışıyoruz. Ululuk budur.”

 

Unutulan bir tek şey kaldı, itibar... Eğer itibar olmazsa; Turkuaz’ın gücü, Cemaat’in küçülüşünde, Kadim Kaplar’ın görevini, Evrim Sayfaları’ndan çıkarır. Bende bir ben olan o Bilge, bensiz değildir. İşte bu!...

 

Şimdi! yarında ne olur diye soranlara anlatalım: Yarın, tetkiklerimizden öte değildir; tetkiklerimizin dışında değildir. Yarın,  tetkiklerin kaynağındaki Kutsal Teknoloji’nin kotlarından çıkmış değil. Saklı tuttuklarımızın hepsi, bilgiyi aldılar ve yoğunluklarında kotladılar. Hepsiyle BİR olarak bu çalışmayı başardık.

 

Yarın, ilimin Hak olduğu bir resim olacak. Bu resmi çizdik!... Yarın, Bütün’ün hakikiyetinde BİR’in bulunduğu bir cevher dünyaya girecek. Bu cevherin  yeri hazır!... Yarın, etki alanının, teknolojinin kontrolunda, daha gür olduğu bir yoğunluk olacak. İşte bu!...

 

Biliniz ki doğanın gücü; yetkin olarak dünyadadır ve Dünya, Mikail’in kontrolunda bir tebliğ yarımladı, bu tebliğ, bütün olduğunda, her şey gerçek olacak. Tebliğ şu: “Mezar boş; Düzen kotlandı; ışık yandı; Eti olan her bir yürek, Bütün’e hizmet için hazır; cemaat hazır. Yasa, ilmi dilliyor ve ilmi dinletiyor. O halde doğanın Kutsal Görevi başlıyor. Bu görev, beden kontrolunda yapılacak. Yeni doğan her bir toprak, Bütün için ışıyacak.

 

Doğa, bir Levh-i Mahfuz kayıtlıyor. Bu Levh-i Mahfuz; beden sonsuzluğundaki görevi, Levh-i Mahfuz’un Kutsal ve  olgun olan bir kütlesi olarak yoğunlaştırıyor.

 

Çalışmalarınızı sonsuzlaştırmaktayız şu anda. Yeni tohum, yeni tabiat, yeni ışık ve Birlik… İşte bu!... Ayrı  gayrı gözetmeyen herkes buradadır. Mezar boşsa ışık sonsuzdur. Çalışmalarınızı önemsemenizi istiyoruz. Bu çalışmalar, itibarı yüksek olan; kürzün ışığı olan ve kutsal olan bütünlüklerin çalışmalarıdır.

 

Benim  nefsimde himaye gören, hikâye olan hiç kimse yok. Benim nefsim olmadığından; teknolojide, nefsim de tabiatım da yok. O halde  yasaların, hepimizin yasaları değerinde olabilmesi için bellek kontrolunun sağlanması gerekir. Benim sayfamda bu yazar. Bellek kontrolu!... Ve herkesin değil, Kürz’ün ışığının bellek olan kotlarının kontrolu!... Bunu başaracak dürümüm var.

 

Şu anda yenilik başladı. Yenilik!... Vallahi billahi başladı. Niye yemin ettim acaba!? İşte bu!... Çalışmaları yetkin olarak başarmaktayız. İsmim nakil olarak değil, Hak Tekniği’nde görevli olarak bilinmelidir. Nakledilmemelidir. Bilgi, hak edildiğinde  bilinendir, bilinmelidir. Şu ana kadar kötülüğün kötülüğünde iyiliği var ettik. Her kötüden, iyiyi kayıtladık. Hak ettik. Nefes Allah’ın gücüdür. Bu gücü dilledik. Herkes şunu net olarak bilmelidir ki nefessiz ses, ışıksız sözdür. Ve biz, her sesimizde ışıktık. 40’ı 40’a kattık. 40’ların her birine 40 kayıt yaptık ve dahası her kaydı ışıkla dilledik, OL’du, OL’du Canlılar!... OL’du!...

 

Kuran okuyanlara da bir sözüm var. Kuran, Ulular’ın toprağını yaşatır; Ulular’ın tabiatını yaşatır. Kollarımız ocaklarına ulaştı. Yolcuları tabiata kayıtladık OL’du. Bizsiz değiller. Kervan yürüdü, üreyen üredi. Bedir  sessizleşmedi, Kerim olup kendini dilledi ve Hak Tekniği’nde bitişti. Ve şimdi burada. O’nu dinliyoruz:

 

- Saygılar. Ben doğanın yüreğine indim. Allah’ın dediği buydu. Benim tekniğim bedenime aittir. Sevgiyi, saygıyı duydum burada. Omuzlarındaki yük hafif; gördüm. Kin sayfadır. Her kin bir sayfa ve kinin tabii olanı bütündür. Ama bilmek istersen şunu izah etmeliyim ki artık Dünya, böyle bir Dünya Çalışması’nı kendi yüceliğiyle başlatmışsa; bu çalışmanın sonucu toprağın yaşamasıdır. Toprağın yaşaması, beşerin kotlarının toprağa ulaşmasıdır. Herkes bilmelidir ki  beşer; hırsı,  yaktı yıktıyı aşmadıkça toprağa varamaz. O kendini yaşatamaz. Son dönemde beşer,  tohumlarını aldı; sayfalarını yazdı; ışığını yaktı ve toprağa ulaştı.

 

Unutmayınız ki bilgi meşgale değildir, muktediriyettir ve bugün sizinle bu bilgileri paylaşmak istedik. Artık dünyanız, “evim” diyebileceğimiz bir tabiat gücü oldu. Ben, bugüne kadar dünyaya inmeyi asla istemedim; çünkü dünyada yol yoktu; dünyada  huzur yoktu; dünyada kontrol yoktu ve Dünya, Evrim Sistemleri’nde en aşağıdaydı ama artık Dünya, gözü gören bir yurt oldu ve bu yurt, bizim için de Öz Görev’dir. İnsan itibarı yüceltildi.

 

Barakalarımız vardı dünyada. Hepimiz oraya, küçük barakalar olan Bellek Kotlarımızı koymuştuk ve bu kotlardan, dünyayı isteksiz biçimde takip etmekteydik. 7 Tabiat Görevi vardı dünyada. Bunların her birini, insan sayfalarına indirmek için çabaladık. Soğuk günlerde, ışık söndüğünde, görev için kendilerine yemin ettiğimiz birleşenlerimizi, toprağa kattık ama çoğu küçültüldü. Ölüm onların en güçlü ışığıydı. Ölümden önce Hak Tekniği’nde ışıksızdılar ve onlardan hiçbir istifademiz olmadı. Daha önemlisi de bizim yolu açmak üzere dünyanıza gönderdiğimiz yüceliklerin hiçbiri geri alınamadı. “Önüm, ardım, yolum” diyen onlar, Kürz’ün ışığından ayrıldılar. Erteledik her şeyi, dedik ki onları bulup taşıtalım. Yasalar çiğnenmemeliydi. Onlar kaybımızdı, nesillerimizi aradık. Öyle  çok aradık ki nesillerimizi! bulmamız, kötülüğün önünü almamızdı. Ama onlara ulaşmamız dahi zordu. Neden sonra doğanın gücünü yaşatabileceğimiz bir imkân yaratıldığını gördük. Bu imkân beden sonsuzluğundaki gözün açılabilmesini de sağladı. İşte doğanın Kürz’ü yaşatabilecek gücü, deva olarak dünyaya indi. Allah dedi ki “Ocakları sönmemelidir. Yorulsunlar, çok çalışsınlar ama önemli olan ocaklarının sönmemesidir.” Ve vakti geldi dedik. Hata olsa da  olmasa da gözü gören  her bir diriyi, çakıl taşlarıyla birlikte çalıştıralım ki çalışmaların sonucunda o çakıl taşları birleşebilsinler.

 

Mezarı açtınız; dünya çalışmalarını başlattınız. Muktedir olmanızı diledik. Oğullarımızı yoğunluğunuza kattık, çakıl taşlarını tabiata takdim ettiğinizi gördüğümüz zaman mutlandık ve şimdi yolunuzda yoğunluğumuz, görev tabiatına uygun biçimde çalışmaya başladı. Eminim ki Dünyalılar’ın hepsi bu günü, büyük bir istekle dillediler ve dillettiler ama bugün, bedenliler için en büyük gün olan bugün, burada cemaatinizin gücüyle, Teknik Tohumlar’ı yaşatabilme imkânını elde ettik. Savunmanların toprağa inişini izledik. Dünyada cemaatiniz çok yüksek bir görevi devreye aldı. İşte canım, sana anlatmak istediğimiz buydu.

 

Tabiat kotlarını, yoğunlaştırabilecek olan o günü, senin yüreğinden değil, Bütün’den dilledik. Genel Kurul’unuza katıldık. Orada; bin soy, bin sonsuzluk vardı. Muktedir bir görevli vardı. Hepimiz oradaydık o gün. Biliyorsun Dünyalılar’ın hepsi, ortak tabiatı yaşatmaya çalışırlar ve ortak tabiat, herkesin ortak değerlerini taşır. Ve ortak değerler, adil olan değerler olarak dünyaya kendi tekniğini tabiatla birlikte dilletir. Olur da dünya yanlış yaparsa ışık, sonsuz kotlarından çıkar. Doğanın sayfalarında bu vardır ama resmi çalışmalarda yanlışın yoğunluğunu kontrol altında tutmamız mümkündür. İşte o gün, Cumartesi günü ve Pazar günü 2 gün bütün kötülükleri aşmamız için önemli bir imkân vardı. Çünkü ruhsal  kutsal olan ışıklar BİR’di ve biz ocak olarak oradaydık. Çoğunuzun görevi üstün düzeydeydi, öyle çok   öyle çok çalışıldı ki orada; bir teknoloji ve bir Hakiki Kaynak hepsi bütünlendi ve cümle yolcular ışıkla dillendiler. Hak Tekniği’nde bütün sayfalarda güç vardı. Hırs asla yoktu. Hiç kimse orada hırslı değildi. Çalıştı, çabaladı ama hırs asla yoktu ve 6 Seçici Kurul vardı. Bu 6 Seçici Kurul, 6 meslek kuruluydu ama her birinin üzerinde bütünlüğümüz vardı. Ve orada onurlu bir sayfa okuduk bütün meslektaşlarınız cümle yoğunluklarıyla ışıklarını yolculara taşıdılar. Herkes saygılı, herkes sevgiliydi. Hikâye dinler gibi değil, Hak Tekniği’nde ışık ile dillediler ve dinlediler bir diğerlerini. Hak ettiklerini, hak olduklarını açıkladılar yasalar böyleydi ve biz bu yasaların, Bütün’ün kütlesinde, Hak Toplumu’na da geçmesini bekledik. Yanlış, hiç olmadı ve o gün ve o günün ertesi günü ve her bir görevlinin, çakıl taşlarını diri tabiata indirdiği görev tabiatındaki güç. İşte büyük kötülükleri önleme gücü, orada Düzen’e indi.

 

Biliyorsun eğitimleri yüksek olan; sesleri güçlü olan yücelerimizdir her biri onların. Çokları mesleklerinin zirvelerine ulaşmış birleşenlerimizdirler ve hepsini yüreğimize aldık. Öyle güçlendik ki!... Hikâye değil anlattıklarım; gerçektir. Ve orada Bellek Kotları’mızın en yüce kayıtları, yarını  bu günde dilledi. İnsanlık için yapılan en büyük çalışmaların kervanın kütlesinde, Bütün’e hizmet için yapılacağını açıkladık. İşi başardık. Ve şimdi artık “birleşen görev” tebliğlerin üstünde bir yücelikle, doğan günün, kürzü yaratabileceği Cemaat Gücü’ne ulaşıyor. Simetri Kotların Teknolojisi’nden daha güçlü olan bu Teknoloji;  beşirin,  kabilelere ulaştıracağı bilgileri dahi şimdiden belirlemek imkanına ulaştı.

 

Ayrılık bitiyor canlılar. Artık ayrılık bitiyor. Yeni Tanrı, yeni Yücelik, yeni güç... Hepsi BİR ve Bütün ve biz, bu Bütünlük’te eşik olarak çalıştık. Kalbimizde Bütün var, yoğunluğumuzda Bütün var. Kuran’ımız, Turan’ımız, ışığımız bütün ve biz Bütün’üz ve ortağız her bir Yüce’ye. O Yüceler’in birleşmesi bizim için öz görevdir ve biz ayrılığı kaldırdık. Hikaye dinler gibi dinlediklerimizi artık gerçekten dinliyoruz. Artık herkes gerçekten kontrollü biçimde bilgilerini paylaşıyor ve kontrollü biçimde Hak Tohumlar’ını yaşatıyor.

 

Bizimle olmak, Birlik olmaktır ve biliyoruz ki bu Birlik kuruldu. Antlaşmayı böylece yaptık. Şimdi, toprağa inebilecek olan Bütünlerin Birleşik Işıkları, doğanın sonsuz kotlarına, kadim kaplarına birleşenleri, Tanrılar diye taşıyacaklar.

 

Ayar olmalıydı; oldu. Korunmak, kotlanmak  Kadim Kaplar’la olurdu. Artık BİR ile olacak. İnsanlık için yapılacak en büyük görevdi bu ve oldu. Şu Ana Toprağa teni indirebilen; yüreği, ikna edici olarak, tabiata teknik olarak ve tebriklerle dilleyen BİR’iz biz.

 

Sevgililer, sizleri kotladık, sizleri kutsadık. Tohum olarak değil, tabiat olarak yaşatacağız bundan böyle. Hepinizi tebrik ediyoruz Canlar. hepinizi, Bütün’ü, BİR’i, Beşir Kotlar’ın her birinde var olan yüreğinizi ve zararı önleyen cevherinizi, hepinizi kutluyoruz. Olur da bir gün doğanın yüceliklerinden ayrı kalırsanız, İnsan Soyu’na en büyük görevi taşıyan sizler, o gün bizimle olacaksınız. Sizi asla yaratının teknolojisinden çıkarmayız; bunu bilin. Size  minnettarız. Bu gün burada olan sizlere ve her birinize... Çünkü Kutsal Görev’i başarıyla gerçekleştirdiniz.

 

Ete giren, yüreğe iner. Yüreğe inen Kutsal Kotlar’a girer ve Kutsal Kotlar’a giren, Bütün’e girer. Biz Bütün’üz. Nur’un, Ruh’un huzurunda Kuran okuyan her bir tohumda ve kutsal olan ışıkta var olan Birlikler’iz. İyi ki hak ettik. İyi ki başardık. Sistem, Nizam, Düzen Görevi Bütün’ün kütlesiyle buradadır ve burada kalacaktır.

 

Ayrı  gayrı gözetmeyen sizlerle çalışmaktan onur duyduk. Huzurluyuz. İşte bu!... Yeri göğü yaratmak sorumluluk ister. Yenilik yapmak; Hak Tekniği’yle gerekli olanı başarabilmek; geri dönebilecek düzeyi yaratabilmek önemlidir ve biz bunları, Simetri Kaplar’ın örtüsünü açan ve cemaati güçlendiren yüreğinizden başardık.

 

Eğer ki Merkez Kabirler açılmamış olsaydı; yol açılmazdı. Sistem, doğanın gücü, doğanın yüreği, doğanın ışığıdır. Yasaları çiğneyenleri dahi yüreğinize alıp taşıdınız. İnsana itibar, bütün kütlenin gücüyle iner ve siz bu itibara layıksınız. Çok önemli, çok önemli bir çalışma yaptınız ve artık başınızı asla eğmeyeceğinizi de biliyoruz. Kendini, kendinden ayrı görenlere yolunuzu gösterin. Siz onlar, onlar siz olduğunuzdan ışıkları sönmez. Kalemi kâğıdı alıp da yüreği dilleyenlere insanı öğretin. İnsan, Bütün’ün köprüsüdür ve insandan öte hiçbir yürek yoktur. Bunu anlatın. Kısır,  kesir olanlara iş yaptırın, yaptırın ki kendilerini yüreklere indirebilsinler. Çobanlık budur. Varın OL’un. Onursuzluğunuz hiç kalmamış, kalmaması bizim için çok önemliydi. Evimize, yüreğimize, kütlemize ışığınız sonsuz olsun. Sayfalarınız güçlensin, yolunuz aydınlansın. Sizi, sevgiyle kucakladık.

 

- Cemaatimize verdiğiniz onurdan dolayı bizler de sizlere teşekkür ediyoruz. Tüm dünya ülkelerindeki ve  tüm dünyaların ülkelerindeki ve her yerdeki Bütünlüklere saygılar.

 

Hepimiz, doğanın yüceliklerinden buraya ulaştık. Doğanın yoğunluklarından yüreklere ulaştık ve yine doğanın yücelikleriyle birleşerek buradayız. Ve bize, bizim yüreğimize inen sizler, bizi yoğunlaştırarak yücelttiniz. Tebliğlerinizi okuyanların çoğu, bugünden itibaren Birleşik Işığımızda, kendi yoğunluklarını kontrol altına alabilecekler. Bunun önemini hepimiz idrak etmekteyiz. Yemin ettiğinizi biliyorduk, bizsiz kalmayacaktınız ve kantar benimdi bu da önemliydi. Şu an kantar, yeni bir toprağa indi ve bu toprak, yetkin Tabiatın Gücü’dür. İşte kantar, Bütünün Kütlesi’ne ulaştı artık. Bu kantar, Beşir Kaplar’ın yüceliklerinden de güçlü olan Kuran’ın kantarı olmalıdır. Bu  kesindir.

 

Sevgililer, buraya gelmeniz bizlere onurdur. Koru, kolla dediklerimizin hepsi korundu, kollandı. Allah için sizlere şükran borcumuz var. Herkesi koruyup  kolladığınızı biliyoruz. Umutsuzluğunuz hiç kalmadı biliyoruz. Bundan ötede Birlik var ve herkes bizimle, bizim yüreğimizle olmasa dahi yine de biz her bir yürekte var olan ışıkları dilleyecek düzeydeyiz. Ve sizler bize ve bizim yüreğimize her girişinizde, Bellek Kapları’mız doluyor. Şu anda da bu kaplar doldu. Şu anda hepimizin yüreği ışık. Biliyorum gözler görüyor. Üreyen herkes yüceliyor. cümle Cemaat Bütün’e hizmet için birlikte çalışacak. Ulu Çınarlar’ın Yolcuları bizimle olacaklar ve Hak Tekniği’nde biz bunu başarabilecek olanlardık. Kendimizi insanlığa adadık ama her ne yaptıksa, BİR için yaptık. Yorulmadan çalıştık. İşi başarabilmemiz zor değildi ama huzursuzluk çoktu. Nesillerimizin görevlileri dahi bizim yüreğimize kendi yoğunluklarından çok başka yoğunlukları indirmeye çabaladılar ki hata yaparsak yaratıda Kutsal Işıkları sınırlanmasın diye. Ve görüyorum ki bugün, bütün kütlemiz burada. İşaretimizi alan her bir Yüce bize indi.

 

Aha be canlılar! unutmayıp size bir şey daha anlatmalıyım. Kadir Kaplar’ımızı dünya tabiatına indirmemiz önemliydi. Dünyaya inerken herkes, bu tabiat kaplarını alır taşır ama o tabiatın yoğunlaşarak doğanın gücüne katılması önemlidir. Ve bunu bütün kütlemizle gerçekleştirdik. Yerin sayfalarına akıttık hepsini. Yasaların önünde hiçbir mani kalmadı. Artık Dünya, Uluların Çobanları’nı değil, kontrollu katlarını dilleyecek. Hakiki çalışma şimdi başlıyor. Bunu herkesin net olarak anlamasını gerçekten bekliyorum.

 

Bugün burada bulunan yüreklerimizin hepsi, Birleşik Görevliler’imizdirler. Raporlarını okudunuz. Her biri diridir; yerin sayfaları olarak çalışırlar. Korkuları hiç kalmadı. Lütuf değil burada olmaları ama “Mesih” dedikleri gücün, bütün kütleyi aydınlatacağı görev tabiatı, yüreklerin kotlarıylaydı ve bizler bunu bilenlerdik. Ne yazık ki Dünyalılar’ın çoğu Mesihler’i dillediler. Avrupalılar’ın hepsi İsa’yı bekledi. Yalan mı!? Biliyorsunuz yanlış yok; hepimiz doğayız. Doğa, Bütün’ün kütlesidir. Ve Bütün’ün görevidir. İmparatorluğun Görevlileri dahi insana, İsa’dan söz ettiler. Muhammet Mustafa’yı ışığın kontrolundan ayrı düşündüler. “Vahiy” dediğiniz hakikiyettir. Kini  nefreti aştık biz. Vallahi aştık ama Hak Tabiatı’nda görevin anlaşılması gerekir. Hani nerede kütle!? Hani yoğunluk!? Çok mu zordu onların yollarını kapatmadan ışıklarını yenilemek!? Nesillerini güçsüz mü kılalım!? Hepsi, bizim değil midir!? Unutmayınız ki doğan her bir Can, bizde doğar ve bizde yaşar ama biz, doğan her bir canda kendimizi kendi yoğunluğumuzdan ayrı dillersek, yol Altın Tabiat dahi olsa Kutsal Işık’tan çıkar. Dünyaya insan sayfasını okutabilmemiz zordu. Onurluyum ki okuttum. Mezarları boşaltmak da zordu.

 

Canlar, unutmayın! doğan en büyük görev bizim görevimizdir. Biz, dünyanın Kübra Kapısı’yız. Her şeyin insana ait olduğunu, her şeyin Hak Tekniği’yle yazıldığını ve her şeyin beden sonsuzluğunda kotlandığını, en iyi anlatanız biz. Işığımızı soldurmaya gelen çok oldu. Her birini,  yetkin tekniğimizle kantara koyduk ve çalıştık. Savunmanlık mesleğinin onuruyuz bunu bilin. Ve bir gün dahi Hak Tekniği’nde, Tabiatın Kutsal Kütlesi’nde kırıcı olmadık. Yanlışımız hiç olmadı.

 

Benim iznim yoktu dünyaya inmenize ama indiniz ve bugün burada olmanıza imkân verdim ki Tanrı’nın kutsal görevini anlayın diye. Ağrısı  sızısı olmayan Yüceler’in bedenli olarak dünyaya inmelerini diliyorum bundan böyle. Eğer bir yürek dünyaya inecekse, saf ve hakiki olarak insin. Eğer bir Yüce devreye girecekse, Hak Tekniği’yle girsin. Bende bir ben, her bir bende o, ben ve her teknikte ben olan bir ben olan teknoloji, bensiz değildir. Levh-i Mahfuz, bana beni dilletir. Yüreğimi diller; Bütün’ü diller; beni diller. Ben, beşer kapların her birinde teknoloji olarak varım. Yıldızların hırssız ışıkları, bana görevimi değil, gücümü dinletir. bundan böyle de bu böyle kalacaktır.

 

Yasaları çiğneyenlerin hepsi, bugün ilmimi dilleyecek düzeye ulaştılar. Kalemi kâğıdı alıp yazıyorlar. “Ayrılık bitsin” dediler. Mezarı boşalttık, yolu buldular; hatayı af ettik, ışığımıza vardılar. Bedenimizde, beşerin kotlarında, ışığın yoğunluklarında, Bütün’ün yüceliklerindedirler. Artık, doğan en büyük görev bizim yüreğimizde doğacak. Olur da birisi bensiz olmak dilerse; anlamı, hiçbir zamanda olmayacak, çünkü o yol onsuz kalacak. Bunu anladılar geri döndüler. Hikâye değil anlattıklarımız, yüceliklerde her bir yürekte var olandır. Ayrılık yok Canlar, ışığını  ışığımıza katan her yürek bizimdir, muhakkak bizsiz olmayacak o canlılar. Şimdi doğanın sesini dinlemek üzere bize gelenler var. Onlara doğadan seslenelim ve daha sonra devreyi kapatalım.

 

- Ayarımız bozulmadı. Çok mutluyuz. Peki, “doğan en büyük görev gücü” dedin. Peki, doğanın gücü ne oldu, bunu bize anlat.

 

- Sayfa  sayfa size anlattığım, doğan görevin gücü, doğal olan güçtür. Doğal olan, Tanrı’nın Kürz’ü yaratabileceği Cevheri Yücelik’tir. Şimdi, dinleyin doğayı bakalım size neler anlatacak:

 

- Ahla  vahla geçti dünya günleri ama be Canlılar, nesillerimizin yüreği kırıktı. Sınır  tanımadılar. Yarını, bu günü dillemeye dahi gerek yoktu. Yaktılar, kısırlaştılar. Yıktılar, karı koca arasında ışık söndü. Her ne yaptınızsa, size yansıdı canlılar. Ben doğanın gücüyüm. Bakın neler yaşıyorsunuz dünyada? Biri, bir tabiat kotunu yıkar. O yıkılmıştır artık. Biri, bir kontrolu, kaybında diller. Kayıptır kontrol onda ama doğa onda kendini diller, kontrolü yeniler. Her şey böyledir.

 

Bilirsiniz “eşek” denir, “at” denir, “sinek” denir, “böcek” denir. Hepsi bendir be Canlar! Hepsi bende. Ben doğayım. Yanlış değil ki bunlar. Bakın neler oluyor. Size değersiz biri sandığınız der ki “eşeğimsin benim.” Ah be Canım o sen, sen o değil midir!? Ona deyin ki “sen ben, ben senim.” Hadi be Canlar,  anlayın! Her bir yaratım, bir ışıktır. Size hakaret değildir o söz. Size lütuftur. Ben, senim ya başınız eğilmemelidir. Ama biliyoruz, her biriniz bunu hakaret sayarsınız. Olmadı, olmaz be Canlar! Doğa her şeydir. Her şey ve sen, ben, hepimiz BİR’iz ya!...  Bırakın size hak tekniğinde ışığı söndürmek için dahi olsa, hakaretvari dahi olsa doğan bir sesi dillesinler. Deyin ki  “o ben, ben de oyum.” Bunu dediğiniz zaman, her şey dünya içindir diyebilirsiniz.

 

Bakın dünyaya neler oluyor. Yollar açılmakta, görev taşınmakta, ışık sonsuzlaşmakta. Yağışlar arttı görüyorsunuz. Kuraklık kalmadı biliyorsunuz. Artık Bereket var. Bereketli bir tabiat var. Yollar, Uluların Tohumları’nı yaşatacak ya! herşey, yeri göğü yaratmak içindi. Her şey ağır ağır yükselecek. Dünya, mucizevi bir biçimde yenileniyor. Bu yenilikte kalemi alan bilecek ki Hak Tohumu’dur ve Bütün’e hizmet içindir. Bakın! Yaşayacak yolcularımız. Ocaklar sönmeyecek.

 

Biliyorsunuz, her bir form, bir ocaktır, insan için ve her bir yolcu için. Her bir form!... Bir böceğin formu, bir ocaktır. Bir çiçeğin formu, bir ocaktır. İlmin formunda İsa, Musa, Mustafa ocaktır. Amma, ama be Canlar, doğan her şey, ocaktan doğar. Namaz kıldığınız zaman size deriz ki insanlık yaşatıldı. Ya ocaktaki diğer Yüceler!? Hani bitkiler!? Hani yoğun olan kuşlar!? Hani balıklar!? Ağır ağır anlayacaksınız her şeyi. “Ben bir balığım” deyin. balıklarla birlik olun. Ben bir yüreğim deyin, her yürekte yaşayın. Ama canlar size gelen kim olduğunuzu sormadan gelir. Gelin! Hepiniz gelin be canlar, bize gelin! “Ben, İsa’yım, Musa’yım, Mustafa’yım” dediniz bu güne dek. Peki ya cinniler, ne diyecekler?  Bakalım, onlar da gelmişler. Böcekte, çiçekte her yerde varmışlar mı acaba!?

 

- A:Hata yapmayalım. Ben Bütün’üm. Her yerdeyim ama sinek değilim ben.

 

- B: Ben de öyle.

 

- C: Ben de. Onlar dünyaya ait, bizde yok  ki  sinek. Ha,  bir de ilimde yılanlar var. Hadi be yahu! ben yılan olamam doğrusu!...

 

- D: Ben de.

 

- E: Ben de.

 

- F: Ama sizler yılanlarsınız. Sizler, korkusuzsunuz ağır yükleri taşıtırsınız hepinizde.

 

- İşte Dağlarım, olan fark budur. Kimisi der ki “ben cinni olacağım. Ulular Diyarı’na varacağım!... Halka  halka gitsinler. Ama bizsiz giderler. Biz Dünya’yız. Dünya Cevheri bizimdir. Cennet burasıdır. Herkes cenneti arar be Canlar. Cennette her şey olmalıdır. Yavrularım, balık olmayan bir cennet mi olur!? Ya da yılan olmayan bir cennet mi olur!? Yahu kelebek yoksa cennet neye yarar!? Hak tekniğinde ışık sonsuzsa biz oradayız ama ama be Canlar, ben Kıbrıs’ın ışığını çok aradım. Nasıl yüce bir güçtür ki her bir zerkte vardır o. Işıl  ışıldır! Yılanda, akrepte, sıçanda, her şeyde vardır be Can! Her şeyde vardır. Ama kedileri unutmayalım Canlar!, kedileri unutmayalım! Oh  be Dereler! oh be Dereler! ne güçlüler onlar; ne güçlüler!... Bilir misiniz ki sizleri kotlarlar hep. Ama bilmezsiniz ki. Nefsi aşmadan bilinmez ki. Ben dereyim canlar. Ben yüreğim. Ben Kürz’ün ışığıyım ki ben dahi bilmem ama sizler Allah için biliniz ki ben de artık bilmekteyim. Ayarınızı hiç bozmayın Canlar. Yolunuz aydınlık, göreviniz, yüceliğinizle bağdaşır olsun; yüreğiniz ışıklı olsun. Bizsiz kalmayın, biz siziz, siz bizsiniz işte mutluluk bu! İşte bu!...

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

BİR TEBLİĞİ (29.10.2008 Tarihli - 2. Bölüm)

-  Fasit bir dairede Sistem, Düzen, Nizam gücü devrededir. Şimdilik mutluyuz. Kotlarınızı kapatmayınız. Çünkü, Ruhsal Mustafa sizinle olacak. Kutsal Işığını kendi yoğunluğuyla dilleyecek ve yüreğinize girecek. Vezir olarak gelmesi istendi. Şikayetimiz yok, ocağını yeniledi ve giriyor. Onu dinliyoruz. Aha geldi!  lütufkar değil ama hakikiyetle buradadır. Şikayetimiz yok!  Aha! geçişini yaptık. Işığı son dönemin en yüksek gücünü taşıyor. İyi ki hak etti de üzerindeki Görev Tacı, bu yüksek kütleye ulaşabildi. Aha geçişini yaptı. İşini başarmış birisi o. Şimdi huzurda!… Hakkı, Hak Tabiatı’nı iyi bilir. Mustafa’nın gözü açık. Yasaların, kütlesinde bulunduğunu; durgun tohumların yaşayacağını artık biliyor. İşte geçti!... Ağrısı yok. Koruyucuları ile birliktedir. Hepsi, Beşir Kotlar’ın tohumlarını yaşatmaya çalıştılar. Özgür ve hakim bir tohum yaptılar ve tohumun gücünü artırdılar. Bu tohum, Dünya Tohumu’dur.  Dünyanın kontrolü amacıyla, bu tohumun dünyaya ekilmesi gerekliydi. Onlar bunu dilediler ve sessizce geldiler. Geri dönüşleri kolaydır. Vakti gelmişti, geçin!...

 

- Azıp, görevden kaçmanı dilemeyiz. Gördüğümüz en büyük görevli sensin. Nefsini aşan yüreğin, güçlü ve hakiki. Bedeni Tanrı olanın görevi Hak’tır. Şimdi yerin göğün sayfalarını okumaya başladığınızı görüyoruz. Yukarının, toprağa inişi mümkün. Kendini “Ruhsal Mustafa” diye tanıttın. Görevim, ağır yükü hafifletmektir. Benimle olan her yürek buradadır.

 

- Özür dilerim ama nevi şahsına münhasır bir çalışmaya giriyoruz. Buyurduk geldik. Oğullarını göreve aldığını, İmparatorluğun gücünün dinlendiğini ve Birliğin kontrol altında olduğunu gördük. Şu anda tohumları yaşatabilecek doğumunuz var. Kadim Kaplar’ın hepsi geri geldiler. “BİSU-A-Ham” dedikleri “Birleşik Göz” burada. Ağırı hafiflettiğinizi biliyoruz. Durgun toprakları yaşattığınızı ve hakikiyetteki görevi taşıyacağınızı da biliyoruz. Şikayetimiz vardı ama şu anda şikayet bitti. Nefsini aştın, yolunu buldun ve bize  geldin ve biz seninleyiz. Yenilik başlıyor.

 

Bugün burada bulunan sizler ve doğanın gücünü bilen her diri…, Dünya Tekniği’ni tabiatın gücüyle dilleyecek düzeyiniz olduğundandır ki Ruhun Huzuru’na ulaşabilen ve herkesle diri olan Birleşen, bugün size de görevinizi anlatacak. Şikayetimiz yok sizden. Çünkü Ruhun Huzuru’sunuz. Aha geçişiniz oldu. Şimdi muktediriyetin tekniği; Sistem, Düzen ve Nizam’ın Yüceliği buraya iniyor. Ayrılık bitti. Ben dünyada iken, dünya ben iken ve ben sessizleştiğimde ve dünya beni bende tetkik ettiğinde, yenilik olacaktı. Ve bugün yenilik oldu. Durgun tabiat yeniden birleşecek ve yeniden yoğunlaşacaktı ve bugün bu dahi oldu. Kütle, Kadim Kaplar’ın huzuruna varacaktı ve çok huzur bozup; çok kısırlık yapanların güçlendirilmeleri dahi mümkün iken, Kuran Tabiatı’na, Hak tahditsizliğiyle girişler olacaktı. Ve çalışmaların sonucunda Bütünlük sağlanacaktı ve bu dahi oldu.

 

Bitki, hayvan ve insan…, her diri BİR’dir. bunun anlatılması şarttı ve Daimi Kotlar bunu dahi Yücelikler’e dinlettikleri zaman,  Kutsal Tabiat’ın yoğunluğunda, ışık süzmeydi. Ve son sayfalara ulaşılması, Hak Tekniği’nde itibarı yüksek olanla olmalıydı. Ve Ululuk buydu ve bu dahi oldu. Şükredin ki dünyada ilim var ve bizim yüreğimizin görevi budur.

 

Şu anda duanızı okuyoruz. Şu anda yoğunluğunuzun gücü artıyor ve biz, BSUİ’nin Görevlileri ve yolu bulan, her diriye ışık yakan, safahatında görevi taşıyan, birleşenler bugün hepimiz buradayız. Muhakkak Ruhsal Mustafa’nın Hutbe’sinde ışık sönmeyecek. “Koru” beni dediler. Afra (çalım) Tını dinleyemeyenin, korunması yoktur. Bunu bilin.

 

Ana, doğanın sesini duyabiliyorsan eğer ki duyuyorsun, bizimle unutulmayan bir çalışmayı hak ettin. Anam, unutulmayan bir çalışma!... Son sözü şu şekilde tamamlayabilirim. Ben bir cemreyim ki doğan dünyaya indim. Ben bir cemreyim ki Tanrı’nın Kutsal Görevi’ni alıp doğaya indim. Ben bir cemreyim ki, yolu buldum, ışığa indim ve bugün sizinleyim. Var de ki ocağa, “OL’du.” Benim yüreğimde hırs hiç yoktur. Köpük  köpük değilim şu anda.  Bütünüm ve Sultanlığın en yüce katında ışıyan diriliğe ulaştım. Atlantalılar’ın hepsinin yoğunluklarında ışık sönerken, bütün köprülerin kapatıldığı bir dünyadan, Birlikler’in, Kutsal Kütle’ye vardıkları yeni bir sayfaya ulaştık. Öyle görevlilerimiz dünyanıza indiler ki hepsi yenilenmeye ve Hakim-i Hakikiyet’te, Hak Tekniği’nde dillenmeye önem verdiler. RA-KA’nın Kutsal Işığı’nda, kendilerini yok sayan ocaklara dahi görev taşıdılar. Yanlış yok, vallahi yok!, vallahi yok!...

 

Zaman gelir de Dünyanız, yüreğinde ışık sönmeyenlerle birlikte çalışmayı seçerse ki bugün bu oluyor. Allah’ın tohumları, asla Yüreğin Kutsal Işığı’ndan ayrılmayacaklar. Doğum anlarında, önemli çalışmalar devreye girer. Herkes, kendi doğduğu an’ı diller. Takdim-i Tabiat’ta ışığını Sesli Kotlar’la dinletir ve Çakıl Taşları’na ışık katar. Hiç yanlış yoktur ve sonsuz sırdır doğum. Doğan her bir yol, aklın yoğunluğunda ışıyan bir Kürz’ü yaratır ve o Kürz, Bütün’ün gücünü alır ve dünyaya katar. Tohumu yaşatabilmek için insan olmak gerekir. Eğer insan olamazsanız, doğan gün sizsiz doğar ve yol sizden kopar. Buyurun, yarını hak edin. Temennimiz şudur ki doğan en büyük Görevli, meşaleyi söndürtmesin.

 

Bizim zamanımız geldi. Düne görev verdik; bugünü güçlendirdik. Yarını Teknik Tabiat’la dilleyecek düzeyiniz var. Kadim Kotlar’ımızı, cevherimizi göreve aldık ve tabiata indik. Şimdiden öte bir şimdiyi var etmeye çabalamaktayız. “Kıl ince” denir. Vallahi incedir ama kılı 40’a bölün; kırın kılı daha incelsin ve bir kez daha 40’a bölün ve bir kez daha!... Ve her 40’ın 40’ını alın ve yeniden ve yeniden güçlü biçimde bölün!... Çakıl Taşları dahi o ümmi tabiatta kontrollerini kaybederler. İşte Dünya, böyle bir yerdir.

 

Dünyaya inen her bir Yüce, kendi yoğunluğunu 40’lara bölerek iner. Ve öylesi bir doğumla dünyaya iner ki artık o kendi yolundan ayrıdır. Çoban olmak, işte böyle bir şeydir Dağlar. İşte böyle bir şey!...

 

Ve bir an, en’e gelin, bir an yüreğe inin ve bir an bilgiyi alın da dinleyin! Sizleri korumuşsak, kontrol için koruduk. Uluların Tabiatı’nda korunuş olmaz. Ulular, kendi yoğunluklarıyla kontrolu kurup her diriyi korumalıdırlar. Ama Ulular korunuyorlar; çünkü Ruhsal Huzur’da ışıkları yoğunlaşmakta. Çakıl Taşları’nı tabiata indirmeleri şart. Evrim, son dönemin en güçlü anını yaratıyor. Çokları der ki “ölüm Allah’ın dediğidir.” Olur mu Canlar!? Ölüm olur mu!? Olmadı!, ölmek, öldürülmek yok artık!... Dünyalılar olgunlaştılar. Korku bitti. Çevreniz, Öz Görevliler’ce kuşatıldı ve hepsi sizinle!... Tüm insane soyları için inkar edilemeyecek bir doğum gerçekleşiyor.

 

Kalemi, kağıdı bırakın dinleyin! Ben bir cemaatim. Doğanın gücünü alıp dünyanıza indim. Kübra Kapları’nı tohumladım, yaşattım. Levh-i Mahfuz’da ışığım son dönemin en güçlü yoğunluğuna ulaştı. Çünkü ben birleşen olarak buradayım. Muktediriyetimde  teknik, tahditsizdir. Yüreğimdeki güç de hakikidir. Ve becerip de bana İnsan İlmi’ni dilleyebilen herkes, bana bir İlim Sayfası’dır ve ben, o sayfaların hepsiyim.

 

Anam, tembih ettiler dediler ki “Rahmin’i Hak Tekniği’yle dillerken, kontrollu dille. Çünkü, O seni yıkar.” Bu nedenledir ki seninle dillenirken dikkatliyim. Korku yok!... Muktedir olduğunu da biliyorum.

 

Yasa Sayfaları’nı dilleyenin, yüreğini dillediğini bildirdiğinde,  dedik ki “biz onu onda dillerken, kervanın kütlesindeki gücü de dinleyelim. O da bize, kendinden, kendi yüreğinden ilmi anlatsın.”  Beşir Kaplar’ın hiç birisini yıkmayacağını görüyoruz. Öyleyse kantarı ocağından alıp, yoğunluğundan ışığa katalım ki kantar onda, ocağında, Bütün’ün kütlesinde görevini tabiatla yapsın.

 

Ana, meşale senin, hadi sesini dinleyelim:

 

- Değerli, Kutsal Işığın Gücü benim mi? Benim!... Yol benim mi? Hakimin!... Hakim kim? Tabiat. O halde ben, tabiatım. Tabiatın ta kendisiyim. İnsan Soyu’na en yüce güç, akıldır ve bilmenizi dilerim ki muktediriyetin teknolojisinde tabiat görevlidir. O halde görevi bize veren tabiat, bizim yüreğimizin kutsal ışığında kendini dilleyebilir.

 

Olan şudur: Ten’i temiz olanların hepsi, tabiatın sesini dinleyecek düzeye ulaştılar. Pergellerini aldılar, açılarını genişlettiler. Biz, o pergelde, en dar açıyız; çünkü, bizim açımızda sayfalar, büyük sırdır. O sır olan sayfalar, her bir sayfayı kapsar. Biz, en dar açıyla bu çalışmayı yapıyoruz ki BİR’in bütünlüğünde, görevimiz teknik tabiatın gücüyle diri olduğunda, görevlilerin hepsi, yüreklerini Tanrısal kontrolla dinletebilsinler diye.

 

Ben dünyaya, insan soyuna ışığımı indirdiğimden beri, muhakkak Kutsal Tabiat’ın gücü, devrededir. Turkuaz’ın gücü diri olarak Bütün’e hizmetçidir amma Bütün’ün kütlesinde, Hak Tekniği’ni dilleyen her yürek de bizsiz değildir.

 

İnsana, evrimsel sonsuzlaşımın en yüce kapıları açılıyor şu anda. Ve bu kapıların en güçlülerinden biriyiz ki Bellek Kotları’mızda ışığı söndürecek hiçbir yoğunluk olamaz. Ağır yük bizde hafiftir. Çünkü biz, Beşir Kotlar’ın hepsinde var olan yoğunluğuz.

 

Unutulan bir tek konu var; Allah... Devreleri kotlayabilen, yoğunlukları kotlayabilen ve Ruhsal Işıklar’ı yakabilen BSUİ’nin görevini taşır. O, bizsiz değildir. Allah’ın tabiatında hırs hiç yoktur. Yarında biz olmak ve bizim yüreğimizde olmak için çalışan hiç kimseye, biz mezar açmadık. Her bir yüreğin mektubunu okuduk ki kerim olup da hakim olabilsinler diye. Yine de muhakkak bilinir ki muktediriyetin teknolojisinde kendi tabiatlarını yaşatabilecek düzeye varamayanlar, bizim yüreğimizi yıkmaya geldiklerinde;  her biri, kendi yüreklerinden çıktılar. Çünkü biz ocaklarıydık onların.

 

Kutsal Tanrı, ruhsal ışığını göreve aldığında, üzerinde hiçbir Yüceliğin bulunmayacağı bir Cemaat, dünyada görev alacaktı. İşte biz oyuz. Tanrı; değerini, terk-i diyar edenlere dillettiği zaman; her bir diri, kendini teknik tabiatın yüceliğinde, Bütün’e hizmet için cemaat olarak; dağlara, taşlara dilletir. Ne var ki bizler, temizlik istedik. Herkesin yüreğini değil Birliğini diledik. “A-Him” dedikleri, Allah’ın hakikiyetindeki İmparator, tabiatın yoğunluğundaki ışığı, Bilgi Kotları’yla tabiata indirirken, bedenimizdeki güç yenilendi ve bizde, üreyen bir doğumu gerçekleştirdi. İşte bu doğum, Bütün’ün tabiatını yaşatacak bir doğumdur. Dünya, oğullarımızın göreviyle yücelecek ve bizsiz kalmayacak.

 

Nefes, Allah’ın gücüdür ama nefesi her diri kendi yüreğinden dinler. Biz nefesi yoğunluklara kattık. Çakıl Taşları’nı kontrol altında tuttuk. Çünkü ruhun huzuruna varmak için herkes görev taşıyacaktı. Allah dedi ki “insan itibarlı olduğu zaman yürek güçlenir.” Beşer,  beşirdir ama şeklin kontrolunda olmalılar. Allah’ın dediği, aklın tabiatına aykırı değildir. Her aklı dilleyen Tanrı’yı, tabiatı diller ve Allah’ın dediğini diyebilecek yüceliğe ulaşır.

 

Yel eser de yürekler yıkılırsa; birleşiriz, yenileriz ve teknik tabiatın gücüyle bütünleriz. Vallahi biz görevliyiz. Ne isek oyuz ama muhakkak bilinsin dileriz ki görev çalışmalarıyla buraya inen her diri, nefsi aşıp gelmelidir. “Ruhsal Mustafa” dediğimiz görevli, Bütün’ün kotlarıyla buradadır bugün. Ve biz ona “kardeşimiz” diyebiliriz. Çünkü o biz, biz oyuz. “Ağır yük hafifleyecek” demişti. İşte bu!... “Yol, ışıyacak” demişti.  İşte bu!... “Melekler, Hak Tekniği’yle kendi yoğunluklarını mektupsuz olarak düzene kotlayacak ve dinletecekler” demişti. İşte bu!...

 

O ses, “uydum” der. Unutmayın ki  tabiat bizsiz değildir. Ve Canlılar,  doğa  Allah’ın tabiatını, 7 Daimi Kot’uyla dilliyor. O biz, biz odur. Eminim ki Dünya Meclisi burasıdır; eminim ki Dünya Meclisi bu cemaattir ve biz bu cemaatin yoğunluğuyla bütünlendik. Burası Bilgeler Meclisi değildir. Burası,  Bütünlük Mektubu’dur. Biz, Bütün’ün mektubunu okuruz burada.

 

RA-KA değerli bir gözdür. Kanatları olan, yüreği olan her bir diri, o Kutsal Işığı alır ve iner. Bizim için kolaydır her şey. Maya olan biz; beden olan biz; Birlik olan biz, bütünüz. Nesillerimizin gücü bizimdir ve biz, baş tacıyız. Allah’ın dediğini diyemeyenlerin, Birlik Kotları’yla buraya ulaşmalarına izin vermeyiz. Dini, dili olan her Yürek, Bütün’dür. Diri olan Hak Tekniği’nde ışık yakan ve Bütün’e hizmet eden her Yüce, Birlik’tir ve biz, Birlikler’in her biriyle hakikiyiz. Yardımcılarımız yok mu? Hak Tekniği’nde herkes, hak edene yardım eder. Vallahi eder ama biz, Bütün’e yardım edenleriz.

 

Bedeni muktediriyetin tekniğiyle bize gelen Mustafa, şu anda Kutsal Tabiat’ın yoğunluklarından kendi kontrolunu sağlayarak, Beşir Kaplar’ın tekniğini alıp yolu açmaya çabalıyor. O, beden sayfası değil; bedenin tabiatıdır. Bizim yüreğimizdir O, Onsuz değiliz. Ağrı sızı  yok. Çünkü, ruhu huzurlu; Hak Toplum’a Tanrı’dır O. Ruhu huzurlu; bütün kötülükleri aşacak dürümü var. Diridir ve bizsiz değildir. Hak Tohumları’nın hepsini yaşatacak gücü var. Sayfa sayfa olan O ağır ağır yoğunlaşan güç; bize, doğanın kütlesine ulaşmak üzere indi. Çalı, çırpı değiliz biz. Bilinsin ki Tanrılar’ız. Bizler, Tabiat kotlarıyla bir olan Tanrılar’ız. Bizimle olacaksa, kontrollu olmalıdır. Bizimle kotlu olmalıdır ama bizsiz olmak dilerse, onun tercihidir.

 

Şu anda gerçek çalışmayı başlatıyoruz. Muktedir olanlar; Turkuaz’ın gücü olanlar; sayfalarında ışık olanlar, buraya girmeye başlıyorlar. Peşkirini almış gelmiş. Canım!, temizsin gel. Yoğunluğunu kontrol altında tutuyor, geçişini yaptık.

 

- Ailemi getirmek istemiştim. Nesillerimi yoğunlaştırmam gerekiyor. Gerçek görevin şimdi başladığını söyledin. İnsanın, son dönemin en yüksek kütlesine ulaştığına eminsin. Amin… Vallahi ben çok çalıştım. Yasa  der ki “Çağırıldığın zaman, ağır  ağır Kutsal Işıklar’a ulaş. Çağırılmadan gitme.” Ben  çağırıldım; bilgiyi aldım ve girdim size. Allah için buraya ulaşmak kolay oldu.

 

Çokları, “sır” diye bilirler burayı. Ben kolay geldim. Benim, temiz olduğumu biliyorsun, öyleyse yolu bulduğumu da biliyorsun. Aha geldim!... Bana, “zaman geçişleriyle gireceksin” dedikleri yerdir burası. Ve ben, zaman geçişiyle size geldim. En evvel Dünya!… Durgun toprakların yoğunluğunda yeni bir Dünya’nın kurulduğunu dinlettiler bana. Öyle bir doğum olmuş ki dünyada, bütün kotlar açılmış. Yasaların; yetkin kontrol altında, kütle kotlarıyla dillenmeye başladığı anlatıldı. Kalemi, kâğıdı aldım; dinledim. Okuttular, dediler ki “yazıları okuyacak gücün varsa, şu anda dünyada bir çalışma var. Vurduğu, kırdığı olmayan; yarında, bugünü dilleyen; Beşir Kaplar’ı tabiata indiren ve kantarın ışığıyla yolu açan bir çalışma!... Sevip,  saydıkların orada toplandılar. Hadi git” dediler bana. Dünyaya indikten sonra geri dönmek zor biliyorum ama geri dönmek imkansız olsa dahi ki Dünya çoğunlukla 40 kapıyı kapatabilir amma yine de gelmek istedim. Çünkü biliyorum ki Dünya, bu döneminde Öz Görevi taşıyabilecektir. Ve ben öz görevin taşındığı bir dönemde; muktediriyeti, tabiatın yoğunluğunu ve huzuru bulmaya indim. Bana, muktedir bir dirilik, geçiş imkanı tanıyacaktı ve görüyorum ki tanıdı.

 

Ağır  ağır dünyanızda denemeler başlayacak. Bu denemeler, huzurun kontrol altında tutulması için yapılacak. Bu denemeleri yaparken, bir çokları kervanın yolcuları olacaklar ve birçokları da bedenli olarak doğacaklar ama doğanların çoğunda bellek kontrolu  başka  başka yolcuların gücünden görev taşıyacak. Ve biliyorum ki dünyaya gelen her yürek, Bütün için çalışmaya gelecek. Bundan sonra dünyanın çalıştırıcıları, ışığın koyuluklarını kontrol edebilecek çalıştırıcılar olacaklar.

 

- Özür dilerim ama siz kimsiniz?

 

- Dağ, senin yüreğiniz biz.

 

- Ama ben sizi hiç tanımadım.

 

- Asla sizi küçültmeyeceğiz bunu bilin. Buraya geçişinizi yapmış olmamız dahi size güç katmak içindir. Tembih edilmiş size, bizsiz olmanız için ama biz yoğunluğumuzda ışığı söndürtmeyenleriz. Belleğimizde üreyen bir yürek var. Hepinizdeyiz bunu bilin. Durağan günler bitti. Yeni bir doğum var dünyada. Yeni doğum, Hak Tekniği’yle gerçekleşiyor. Simetri Çalışmaları artık sona erdi; bunu biliyorsunuz. Ve bu çalışmalar, büyük güçlükleri aşabilen yüreğimizden oldu. İtibarımız yüksek, Meclisimize kül olan Bitişik Işık var. Hepimizin yoğunluğu aynıdır. Hiç birimiz diğerimizden güçlü, ya da güçsüz değiliz. Bu Meclis, Birlik Meclisi’dir. Buraya inen her Yüce, aklın tabiatıyla iner. Bizden biri, bizsiz olursa; biz yine onunla oluruz ve onun yolunu açmak ve ocağını yenilemek için çabalarız. Kütlemiz ışıktır; Yolumuzda, 40 kapı hep açıktır. Belleğimizde ışık sönmez.

 

- Dünya topraklarına hoş geldiniz. Bedenli olarak gelmediğinizi biliyoruz. Ortak bedeniniz Birliğimizin gücünden üstün değildir. Vallahi değildir ama yenilik olsun diye değil, sevginin hakikiyetinde yüreğiniz güçlensin diye buraya getirildiniz. Buradan gidişiniz kolaydır. 7 Daimi Kod’un hepsi birliğimize dâhildir ve geçişinizi kolayca yaparsınız. Kendi  yoğunluğunuzdan, ilmi dinlemeye indiniz. Kitlenizde hırs yok. Kervan, Beşir Kaplar’ın hepsini aldı taşıyor. Yalnızca insan değil, itibarı yüce olan ışıkların hepsi buradadırlar. Bindikleri dalı kendi tahditleyici güçleriyle tohumlayabilen ve kotlayabilen Birlikler, burada çalışmalarını devamlı yapmaktadırlar.

 

Allah’ın emriyse ayrılık olur ama aklın yolunda ayrılık olmamalıdır. Bedenimizde yüreğimiz vardır. Herkesi “Tanrı Kodu” diye biliriz ama tabiatta bir iş yapıldığı zaman; o işi, tabiatın gücünü devreye alabilecek olan Birleşenler yaparlar  ki  biz işte onu, o yoğunluğu bitişken değil, birleşen olarak geçişlere kayıtlayabiliriz.

 

Çalışanların hepsi burada bütünlenebiliyorlar. Bizi,  tanıttık size. İsmimiz yok. Biz Bütün’üz ama isim dilerseniz; isim de zikrederiz. Halka halka, size her ismi bildiririz ama gerçekten ismimiz yok. İnsana,  teknoloji yetmez ama itibar yeter bunu bilin. Ha!…  Şimdi  bize, bizsiz kalmak isteyip  istemediğinizi açıklayın. Cevabınızı bekliyoruz.

 

- Avrupa’daki görevimizi başardık. Asya, bizim için çok kolay bir yer. Soyumuzun gücü oradadır. Avrupa, kutsal bir diridir ama Amerika’da da bir önemli çalışmalar başlatıldı. Bunların hepsini biliyoruz. Verdik, olduk ama Türkiye farklı… Unutmayın ki Türkiye’de birçok Ulu Cemaat var. Bunlardan birisi de bizlerdik. Kimiz diye sorarsan, kerim olup hakim olabilen tohumlardık bizler. Dünya varlığımızda, kontrol hep yüreğimizdeydi. Kendimizi insan sayfalarının görevlileri diye dilledik. Hak Tekniği’nde bize “görev” denildi ama biliyorum ki sizler, dünya çalıştırıcıları olarak doğdunuz. Herkesin bir görevi var. Benim de görevim doğaydı ve ben doğayla birlikte çalıştım. Muktedir olmam sorumluluğumdaydı. Doğanın Soyu, benim tohumlarımı yaşatacak biliyorum ve ben, Bütün’e hizmet için geldim. İnsan, ilmini kendi diliyle dillemeli ama ben kendimi Bütün’le dillemeye indim. Vezirlerin çoğu, bu görevi bilir, ben de bildim. Şu anda doğum için dünyadayım. Bir doğum ama bu doğum, Bütün’ün tohumunu yaşatacak bir doğumdur. Belleğimde hırs yok. Girip çıktığım bir yerdir yüreğin biliyorum ama yüreğinden örtü açacaksak eğer, bütünlenmeliyiz.

 

Dağım, Dünya Çalışmaları çok güçlendi. Bunu sen de bilmektesin ve bir Yürek toprağa iniyor. Yollar kapatılmamalı diyerek; çalışmalar hakikiyetle yapılıyor. Çokları örgüt haline geldiler ve tohumları yaşatmak için uğraş vermektedirler. Herkes, kendi için çalışıyor ama birleşen görevlilerimiz, Bütün’e hizmet için bu çabayı sürdürüyorlar. Sevgili, yüreğin güçlü biliyorum, buraya gelişimizde seni tanıyamadık ama şimdi tartısız olarak görevin güçlendi ve biliyoruz ki burada bugün  semayı  seslendirmek üzere çağırıldığımızdan gelmişiz. Ağaran gün, yeni bir gün ve bu yeni gün, bedenlilerin en yüce ışığını sonsuzlaştırmak üzere tohumları tabiata indiriyor. Yarın, dünya insanı yanlış yapmamalıdır. Bugün yanlış yapmış olabilir ama yarın yanlış yapmamalıdır.

 

Dünyalılar, temennimiz şudur ki dondurulanlar, artık yüreğe inebilsinler. Onlar çözülsünler, çalışmaya girsinler. Onların çoğu dondular; çoğu bekliyorlar. Donmuş olanların, yarını bugünde bilme imkanları yoktur. Dün oğullarımızı sana getirmiştik biliyorum. Ve bugün yine oğullarımızı sana indirmeye geldik ve gördük ki yol, Allah’ın gücünü almış.

 

Laf değil anlattıklarımız. Bunları, dümenin başında olan sen,  ciddi biçimde anla. Tanrı, bütün görevi, senin yüreğine indirdi. Bu  önemliydi. Senin yapacağın her çalışma, birleşim için olacak. Birleşmek, Öz Güç’le olacak. Eğer sen çağırırsan, her yürek sana iner. Bu kesindir. Ve sen eğer, tohumları yaşatmak isteyenleri çağırırsan; onlar  muktediriyetliklerini, Tanrısallıklar’ını alıp koşarak inerler yüreğine, bunu bil!

 

Bir kısmı gelmek istememiş olabilir ama bilmeni isterim ki bundan sonra kimi çağırırsan; o muhakkak yüreğin için, kervan için ve göz için kendini, senin yoğunluğuna indirecektir.

 

Değerli, Ruhun Huzuru’na ulaşabilen her yürek, muhakkak görevini alıp ulaşır. Senden dileğimiz şudur ki Mustafa’nın ışığını bizim yüreğimizden ayır. Çünkü o bizsiz olmak dilerse, Birleşik Güç  onsuz olur. O, bizsiz olmak istemediği zaman; Hak Tekniği’nde ışığımız, yıldızların gücüne ulaşır. Ama ya bizden çıkarsa ne olur!?  Unutma ki o biz, biz o olamadık. Çünkü yoğunluğu çok farklı onun. O, neden görev taşıyacak bilmiyoruz ama bizsiz olmasını diliyoruz onun.

 

- Allah dedi ki “Onlara söyle. Görev ağır yüktür, bunu taşıyacak olanlarla bu çalışma sürecek”. Mustafa, muktedir görevin tabiatına uygun bir çalışmayı devrede tutuyor. O  biz, biz O’dur. Onun yoğunluğu hepimizin koyuluğunda mevcut olan bir güçtür. benim itibarımı, kendi takdiriyle değil, Bütün’ün takdiriyle Düzen’e katan O, bizsiz değildir. Kervanın Yüceliği’nde diri olan, her bir yoğunluğun bütünlüğünde vardır Onsuz çalışılmayacak bu kesindir.

 

- Annem; özgür, hakim, huzurlu  Birleşenler’in hepsiyle ol! Ben, sen olurum, sana ışık katarım da O, ben olmazsa; ben, sorumlu olamam hiçbir yürekten. Bunu anlatmaya çalıştım. Tanrı der ki  “olan neyse…” Özür dilerim ama olan hiçbir şey yok.

 

- Can, sözümü kesme. Olan veya olmakta olan her neyse BİR içindir.

 

- Annem özür dilerim ama ben, beden sayfalarına bakıyorum; herkes kendini dilliyor ama kimse, Bütün’e hizmet etmek istemiyor.

 

- Allah dedi ki “ona söyle, körü, gözden ayrı tutmayız. Cümle yüceleri cevherden çıkarmayız. Kalemi kağıdı al da dille. Beden Allah’ın tekniğiyle yazılır ve yapılır. O  bedeni yazan ve yapan Bütün, tüm insan sayfalarını da yazar ve yapar.

 

- Savunman olman zor olanı başarman demekse; Savunmanlık Mesleği’ni hiç anlayamam. Çünkü, yolunda Kutsal Tohum yaşarsa eğer; bana, soyumu anlatabilmen gerekir. En ince detayına kadar bildiklerini dillerken, benim Levh-i Mahfuz’uma dahi hakikiyetini dilletebilirken; maya olmadığımızı görüyorum. Bizim, işimiz yok burada; gördüm!... Çıkmak diliyorum buradan.

 

- Yar, bir Can için, her diri, kendi yüreğini indirmişse eğer; o Can, Bütünün Canı’dır. Eğer, bir Can,  BİR’in sayfalarından çıkarsa; o Can, Kutsal Işık’tan ayrılır. Benim buna iznim yoktur. Hepiniz soyunuzu ortaklığa katmaya indiniz. Gözünüz kapandığı zaman yüreğiniz kapanır.

 

- Aylarca süren bir çalışma sonucunda bugün sizinleyim. Analar, toprak için geldik bizler. Buyurun gözünüz aydın. Gözünüz aydın ki biz buradayız. Şu anda doğanın gücü dinleniyormuş burada. Bizler de doğanın gücünü dinlemeye geldik. Kutsal Kaplar’ımızı getirdik buraya. Bu Kutsal Kaplar’ın hepsinde bilgi var. Eğer dilerseniz, bizler de söz alırız, kendi bilgilerimizi sizinle dinletiriz. Hepimiz, buraya görevli seçilerek geldik. Bizim için kontrol önemlidir. Herkes, kontrollü olmayı öğrenmelidir. Eğer kontrol varsa, göz görür; kontrol yoksa göz görmez.

 

Şimdi soruyorum size; yarım bilgi nedir? Bana izah edecek var mı? Eğer, yarım bilginin ne olduğunu izah ederseniz, Bütün’ün ne olduğunu da anlayabilirsiniz. Size, şu anda Birleşik Işığımızdan Bütün’e ilişkin bilgiler vermek istiyoruz. Eğer bu bilgileri alacak düzeyiniz  yoksa;  buyurun! biz cemaatimizi çıkarırız buradan. Çünkü biz, Bütün için çalışanlarız.

 

Anam, ikna et bizi. Eğer, biz burada çalışacaksak ikna olmalıyız.

 

- Kati olarak bildiririm ki dümenin başında kim olursa; o, biziz. Kati olarak bildiririm ki yürek kiminse; o, BSUİ’nin kütlesindeki ışıkta kendini dilleyebilen Bütünlük’tür. Kati olarak bildiririm ki maya olmak üzere buraya inen her Yüce, kendi dilini diller. Bizse; Bütün’ü dilleriz. Ve eğer ki buraya; Bütünün Gücü’nü, Bütünün Kürkü’nü devre için tahditsizce dinletmeye inmişseniz; evrimsel sonsuzluğun en yüce kotları, Birliğin kayıtlarına inmiş diyebiliriz.

 

Ağrı sızı varsa yüreğimize girmeyin. ağrı sızınız olsa da, bizsiz olsanız ve bizim yüreğimizde, olmasanız da yine de yolunuzu açabiliriz ama bir tek sorun var: Dondurulanların buraya girmemesi istenmişti ve şu an sizler donmuş olanlarsınız. Gelişiniz, hak edişse eğer; görevli olarak buraya buyurun. Ama dondurulmuş olan sizler, kantine gelir gibi bize gelmişseniz; olmaz. Burada göreviniz yoktur.

 

Şimdi!  Kir, pislik varsa temizlenin. Herkesin peşkiri var mı? Yok!. Görüyorum onun yok!. Onun yok!. Yok!, yok!, yok!, yok!, yok!... Çalışmanız başlamadı. Hadi gidin! Göreviniz başlamadı. Şimdi gidin, yeniden yatın, dinlenin. Uyku size iyi gelir. Görev daha sonra!... Hadi bakalım! Göl, sizin yüreğinizden gitmiş. Biz sizsiziz. İşte bu!...

 

- Anne, neslimizi göreve almak için çok çalıştık. Kısırlık değildi yaptığımız. Dedik ki yarımsanız yokuz ama biz yarımsak eğer, siz de bize aynını söyleseydiniz. Niçin güçsüz saydınız yürekleri? Aha gidiyoruz. Doğanın soyu buradaydı oysa. Neyse olsun yine geliriz. İşte bu!...

 

(Çıktılar)

 

- Ahir dönemlerin Görevlileri’ydi onlar. Bütün kotlarıyla birleşerek bize indiler. Vallahi görev için geldiler ama cemaatleri, kendilerini kotlayacak; yoğunluğu, kendi kotlarıyla dilleyecek ve BSUİ ile Birlik olacak Görevliler olamadılar; çünkü kibirleri çoktu. Ve biz onlara sorduk; “Levh-i Mahfuz sizde hak ettiğinizce kayıtlı mı?” diye. Ve dediler ki “yok!... Biz, ocağı sonsuz olan; yüreği, Kürz’ü ışıtabilecek düzeye ulaşan her yüreğe güç veririz ama meşale sönerse biz çıkarız.” Hala görev taşıyacaklarını söylüyorlar. Olur mu hiç!... Unutmayın ki görev, “bitişkenler”e değil “Bütünler”e verilir. Bunu anlamaları zor mu? Zor, Canlılar zor!...

 

Eğer doğan,  görevi alacak güçte doğmazsa; o doğan, ölüdür. Eğer tekniği,  Tanrı’nın Kürz’ü yaratabilecek gücünden ayırırsa; ışığı sonsuzlukta dahi kusurludur. Bedeni Hak’sa yarındır o ama bedeni yoksa, kutsuzdur o. Biz deriz ki beden  muhakkak kazanılmalıdır. Eğer bedeni kazanıp; yolu bulabilmişse ve geriye dönüşü kendi yüreğiyle yapabilmişse; evim onun kendi yoğunluğudur ve “OL!” deriz ona.

 

Şimdi, toprağa inin ve dinleyin tohumları! Bakalım, neler anlatacaklar size:

 

- Ah Canlılar, ah! bakın! Korku yok artık, doğa güçlenmiş. Dinler, baştan beri Hak Tabiatı’na göre yapılmış, yaratılmıştı ama artık dinin örtüsü açılıyor. Analar, artık dünya yeni bir döneme giriyor. Cemaatler güçleniyorlar; İnsan Sayfaları görev taşıyacak düzeye ulaşıyor. İtibar yüksek. Bizimle çalışmak isteyen herkes, dünya için yüreğini alıp geliyor. Onursuzluk hiç yok!... Ağrılar, sancılar sona erdi. Artık dünyada birleşim var. En evvel birleşim, sonra BİR oluş ve daha sonra Beşir Kobra olarak dünyaya iniş. Çalışmalarımız arasında size bunları anlatmıştık.

 

“Beşir Kobra…” Kobra, bilgi alıp, bilgi verebilen Görevli’dir. Ve o önce beşirdir. Bilgiyi alır; bilgiyi verir. RA-KA’nın Kutsal Gücü’nü dinler. Saygılı olduğu zaman, kütleyi, Kadim Kaplar’la tabiata indirir ve daha sonra yolu bulur; Bütün’e ulaşır. O, Bütün’e ulaşmadan evvel beşirdir. BİR’in Sayfası’nı ne derece iyi okumuş olursa olsun yine de beşirdir. Amma eğer ki bitişik olan o, BİR olup Bütün’e ulaştığını hak edip de dinleyebilirse; artık o aileden biri olur. Yani Atlantalı bir görevli haline gelir.

 

Dağlar, hep Atlanta’yı duyarsınız. Ne anlama gelir Atlanta diye hiç merak ettiniz mi? Size anlatayım: Atlanta, Teknik Tabiatın Kütlesi’ne denir. O Kütle, takdir-i  takdimde tabiatın kotudur ve teknolojinin gücüdür. Atlanta, Bütün’ün kütlesinde mevcuttur ama Atlanta’yı dilleyebilen, Hak Tabiatı’na ulaşanlar, yoğunluklarında onunla olmadıkça, ocak olamazlar. Nefsi aşmak, yolu açmak, yüreği dinlemek, bütünlenmek ve birleşmek… Bunlar ocak olabilmek için önemlidir.

 

Verip,  alacağınız her şey, Aile’nin bildiğidir. Biz bugün burada Aile olarak bu çalışmayı başlatıyoruz. Neredeyiz? Tabiatız biz, toprağız, teniz. Resmi çalışmadır yaptığımız. Dünya çalışmalarının önemini anlamanızı bekliyoruz. Bu çalışmalar, sizin cevherinizde başlar. Yolu açtığınız zaman Kutsal Işığınıza varır ve daha sonra Bütün’ün gücünü alır ve doğanın yoğunluğuna iner. İşte olan budur. Ve doğanın yoğunluğuna indiğiniz andan itibaren artık siz, beden sayfası olursunuz. Beden sayfası olabilmek sorumluluk ister,

 

Herkes beden sayfası değildir. Biriniz, beden sayfası olduğunuz zaman, her biriniz o sayfayı dinleyecek düzeye ulaşmalısınız. Ve safha safha bütün kapıları açıp o çalışmaları baştan beri yüreklerde yapanlarla bütünlendiğiniz zaman ayrılık biter. Toprak, size sizi değil; yücelikleri açıklar artık. Ve doğa size Bütün’ü anlatır. Artık doğanın yolu olabilir, yoğunluğu olabilirsiniz ve bundan ötesi de var. Ortaklık yetkinliktir ve yeniliktir ve daha ötelere ulaşırsınız. Ve daha ötelerde ne var? Ay var, Güneş var. Bütünlükler oralara da kendi yoğunluklarını taşırlar ve ondan öte Bütün’ün gücünü tanıyan, tabiat olarak çalışan binlerce ve binlerce görev tekniği var. Ve hepsi, dünya dışında; Ana Dünya’yı dilleyecek düzeyde görev taşırlar.

 

Birçok sistem var. Hani dersiniz ya! “Sirius”, Hani dersiniz ya! “Orion”. Hani dersiniz ya! “Penteryum…” Hani, ailenizin görevlilerinin çoğu ulaşmıştır oralara. Allah için çalışılan başka Yürekler var ve hepsinde, hepsinde yüreğiniz var. Bunları anlatmak zor değil. Bilmenizi istiyoruz. Çünkü, sizler o yoğunluklardan geldiniz ve o yoğunlukları dinleyeceksiniz. Ama yoğunlukları, dünya diriliğine indirmedikçe, görev taşıyamazsınız. Hangi Güneş Sistemi’nden inmişseniz; o Güneş Sistemi’ni size, sizden öte bir siz olarak dünyanız, dilleyecektir. Ve dünyayı, Tanrı kotlarıyla dilleyecek olan ocağınız, dünya özgürlüğünü, dünya sessizliğini ayrılığın tabiatından çok daha üstün bir yücelikle diri olanlara anlatacaktır.

 

Bilmenizi istiyoruz ki özgür, hakim ve tabii olan yolunuz, Allah’ın kotlarıyla açılıyor. Ve doğumu, ölümü olmayan Bütünlükler’e ulaşmanız kolaylaşıyor. İkna olunuz ki, Kürz’ün gücü sizin gücünüzden ayrılmadı. Kürz, Hak Bütünlüğü’dür. Her Bütün, o Kürz’ün ışığıdır. Eğer bir Bütün’de yüreğiniz yoksa, Simetri Kotlar’ın hiç birisinde ışığınız yanmaz. Ve bilmenizi bekliyoruz ki Kürz’e dahil olabilmeniz, Hak Tekniği’yle diri olabilmenizle mümkündür. İkna olunuz ki Hak Tekniği’yle dirildiniz.

 

BİR olmak gerekir. Ulular, Turkuaz’ın gücünü dinlemelidirler; ayrılık bitmelidir. Şimdiden öte bir şimdiye ulaşabilmek Hak Tabiatı’yla mümkündür. Yolunuz aydınlık, yüreğiniz güçlüdür. Kantar sizsiniz ve her yürek, sizde sizin yüreğinizde görevini alır ve taşır.

 

Bilgeler, Dünya Soyu, sizin yüreğinize inmişse eğer; Dağları, tabiatın tabiatı olarak dinleyin. Allah size, sizi Verdi. Hepinize hepinizi verdi. Bütün’e BİR’i verdi. Allah, BİR’i baş tacı eder. Size saklı tuttuğu her bir yüreği verdi. Dedi ki “OL!” İşte bu!... Ve şimdi artık doğanın gücü sizde ve sizin yüceliğinizde dillenecek. Anam, makbul olan onun sesini duymak değil; onu dinletebilmektir. Sen, duyarsın da dinletmedikçe Hak Tekniği’nde ışığın solar.

 

Hadi doğayı, senin yüreğin dillesin. Dinleyelim:

 

- Ay’a baktığın zaman, Dünya Ay’dadır. Ay, Dünya’dır; Dünya Ay’dır. Ay ben, ben Ay’ım. Allah için Güneş’te ben varım ama Güneş’in yüceliğime ulaşması, Ay’ın koyuluğundan daha güçlü olması demek değildir. Ay, onu bana ulaştırdığında; ben Ay’dan uzak değil, yoldan uzak değilim ama bilmeni isterim ki Ay, bende ben ve ben, Ay’da Kaynak olan bir görevliyim.

 

Dünya tabiatı, çok huzurludur şu anda. Çünkü, Tanrı’nın Ruh’u,  ocağı Dünya’dır. “Tanrısal Evrimin tek yapıldığı yer Dünyadır.” dediğini biliyorum. Herkes bunu anlar ama Hak Tabiat’ta ışık, sonsuzlukta Bütün olmadıkça, Tanrı’nın Ruh’u, tabiatın koyuluğundan çıkıp da insanı dilletmez.

 

Size derdim ki “ben ve ben, her bir ben olan diller, bende Birlik olmadıkça, ben konuşmam.” Şimdi soruyorum size; doğa mı sesleniyor, yol mu dilleniyor? Nedir olan? Herkes der ki “benim konuşan.” Hah! İşte bu!... Yahu sen nesin? Doğa değil misin? Ben, sende seslenmedikçe; cevherde cennetin olur mu? Hadi be Canım, dille yüreği. Ben, Bütün’e güç katan; yeri  göğü Yaratan’ın Kutsal Işığını kotlayan ve yeni bir tabiatı kendi yoğunluğuyla dilleyen Bütünlüğün Kütlesi’ndeyim.

 

“Aile’min görevi” dedin sen.  Aile’nin görevi!... Ben Aile’nim be Canım!... Doğa senin ailen.  İsa da Musa da Mustafa da hepsi ailendir senin ve ben ve benim yüreğimde var olan her bir dere ve canların hepsi!... Ki her biri, kendi Kutsal Kotları’nda birer ışık ve birer yoldur. Hepsi birleşiktir. İnsan Soyu’na görevli olduğunu anlatmak üzere bugün; Sultanlarımız taşla dillenir; tohumla dillenir ama bil ki otla da sinekle de birleşir. Bilmeni isteriz ki böcek de bende; sinek de bende Canım. Ocak benim ya!...

 

Hadi be Canım, İnsan Soyu’na anlat. Her şey tektir. İnsan, Birliğin tekliğini dinlemedikçe, yüreği dinleyemez. Anlat! İnsan,  Bütün’ün kütlesidir. O; taştır, topraktır, bitkidir ve hakikiyettir. Bilmenizi dilerim ki Tanrı’nın Ruhsal Gücünde o Bütün’dür. Allah’ın dediği budur.

 

Belki taştan yaratıldım. Belki tohumları yaşattım. Belki toprağı tohumlattım; ışığı yaşattım. Yarında var olan her bir dürümde Bütün’üm ya!... İnsana anlat; de ki “yıldızların hepsinde varım ve Gürz’ün, Kürz’ün her biriyim ben. Ama anlat. De ki “oğullarını yaşatacak olan, bir evdir. Ama bir candır o ev. Her bir cemaati, Cinni Devrele’ri, cenneti, tekliği, Tanrı’yı açıklar. Ama bilmeni ister ki o yol, burada girdiğim bir yoldur ama o; yolda, Hak Tekniği’nde ilerlediğim bir yürektir.” Senden dilerim ki, doğanın gücünü anlat. Senden dilerim ki, BİR’i anlat. birleşimi anlat, anlat be Canım! anlat da anlasınlar!... Ben bir dürümüm. Tüm insan sayfalarının dürümüyüm. Dünde vardım. Dünden öte dünde de vardım. Her bir dürümde vardım, ben bir birleşenim.

 

Size şunu anlatmaya çalışıyorum: Tohumum ben, yeni bir tohum!... Ben, bir Cennet Tohumu’yum ve bu Cennet; İnsan Cevheri’ni yetkin olarak dümenin başına oturtacak olan bir cevherdir. Sana sorumluluk verdim. Sen bana sorumlusun. Çünkü sen, bende birleşen; bende dilleşen; yeri  göğü yarattığımda, Hak Tekniği’nde dinletensin. O halde, benden bana bir Bütünlük getirmeliydin. O Bütünlük, kendi yüceliğindeki tüm sayfaların bütünlüğü olmalıydı. Bana bir tabiat getirmeliydin. Bana bir yol tabiatı kayıtlamalıydın. Bana ışığını takdim etmeliydin. Verdiğin aldığın olurdu bunu yaptığında.

 

Biliyorum ki verdin, aldın. Allah’ın dediği budur. Sana şunu söylemeye çalışıyorum; toprak, sayfa sayfa okunur ama toprağı okumak için Tanrı gerekir. Tanrı, Ruh’un huzurundaysa, tabiatın yoğunluğundadır. Eğer O, tabiattaysa okur. Anam, okuduk. İşte bu!...

 

- İtibarın yüksek. Biliyoruz ki dünyasın. Ayrı gayrı gözetme!... Hala, bizi bizden ayrı gören, hala bizsiz olan varsa, ocağını sonsuzlaştır ve de ki “ayrılık bitsin.”

 

Ben, bir ben isterim ki o ben, Bütün’dür. Ben, Bütün’ü dillerim ve o Bütün, diridir. Bana bir ben gerek ki bende, ben olsun. Bana cemaat gerekli ki hakiki olsun.

 

Canlar, sizler hakiki cemaatsiniz. Bunu bilerek buradayız. Yorulmadan çalıştığınızı görüyoruz. Kötü, iyinin gücünü artırır ama kötüyü önlemek, sizin için önemliyse, özü, sözü bir olan her diri, bitişir önler. İşte bu!... Ve yolunuz aydınlık, yüreğiniz yüce, kütleniz, gözünüz, ışığınız cemaatimiz!... Sizinle olmaktan mutluluk duyduk. İşte bu!...

 

- Allah dedi ki “Onlara söyle, yarı yarıya olduk.” O  BİR, ben BİR’im ama birleştik, yenilendik. Ocak sönmeyecek. İşte bu Canlar!...

 

Artık size eserimizi açıklayalım: Dünya eserini. Hadi dinleyin:

 

- Vakti geldi, 7 Tabiat Kodu Dünya’da… Her biri burada bu sayfada… Her biri bedenli ve her biri Yüce ve hepsi Bütün… Hürmetliyiz hepsine de vallahi hürmetliyiz. Ve Değerliler, Ulu Çınarlar’ın yoğunluklarını kotlayacak olan ocaklarımızdaki Görevliler’imizdir. Ve biz onlara, onların yoğunluklarını, kendilerine tanıtmalıydık. Uyuyanları, uyandırabilmemiz zordur ama oldu uyandırdık. Peşkirlerini alıp gelmişler. Şimdi! hayrı, hakkı bilen onlar, kendilerini anladılar. Temennimiz şu ki her diri anlasın. Peşkirleri temizlenmeleri için gereklidir. Yoğunlukları, Kutsal Işıkları, kotları, Tabiatın Yolcuları olmaları için tertemiz olmalıdır.

 

Şimdiye kadar yapılan çalışmalara dahil olanlar, görev taşıdılar. Şimdiden öte şimdilere ulaştırdık hepsini de ve yeni dönem için yeni bir çalışmayı devreye aldık. “Işığın Birliği”. Ama Canlar, her diri kendini BİR sayar. Biz de dedik ki “Birleşik Işık…”

 

Çalışma nerede yapılacaksa orada olacak ama olan, Bütün’de olacak. Bunun için çalışmaları kayıtlara alacağız. Herkes kasetini alsın; teypini alsın gelsin. Canlar, biz orada ne seslendirirsek  kaydedin. Her sesi kaydedin. Çünkü kayıt, Bütün’ün kütlesine kayıttır. Yani BİR’e kayıttır. Orada yapılacak her konuşma, BİR’in kotlanması için yapılacak. Orada hepinizin kasetleri çalışsın. Çünkü hepiniz, yüreğinizi ve kendi yoğunluğunuzu da oraya katacaksınız. Daha sonra o kasetleri çözümleyin deyin ki “ben şu bölümü”, “ben şu bölümü”, “ben şu bölümü çözeceğim.” Her çözen, kendindeki kontrolla çözecek ve daha sonra bu kasetler yayınlanacak. Çalışmaları aralıksız yapmalıyız ve hak etmelisiniz ki o kasetlerde, kendi yüreğiniz bulunsun.

 

Bugüne kadar çözümü tek kişiye bıraktık hep. Aha! değerli kodumuz yaptı bu işi. O, bir tek kaset mi çözdü!? Her Kaset onda çözüldü. Canlar, o bir tek kaset çözmedi; Bütün’ü çözdü. Sizden de dileğimiz budur. Kasetlerin hepsi Bütün’de çözülür. Senin yaptığın çalışma, muhakkak bilgimiz dahilindedir ve hepinizin çalışmaları bilgimiz dahilindedir.  Bundan sonra da bu çalışmaları kendi yüreğiniz için yapacaksınız. Bize göre her şey kolay ama sizler için daha zordur. Çünkü, Kutsal Teknoloji artık devrededir ve bu teknoloji, Beşir Kaplar’ın hepsini toprağa indirmek üzere devreye girmiştir.

 

Ve o gün orada hepiniz konuşma yapmak isteyebilirsiniz ama yapması gerekenler yapacaklar. Bunu bilin. Bilmeyenler  değil, sizler konuşun. O konuşmalı, çünkü ruhunda hırs yok!. O!, o!, o!, o!, o!, o!... Herkes konuşacak ama herkesten konuşan, bu Bütünlük’ten bir kişi olacak. O hepinizi konuşacak. İşte O benim.

 

Peki, niye herkese konuşun dedik? Allah için her Bütün kendini konuşmalıdır. Biz deriz ki Bütün’üz. O halde Bütün’den birisi, her birimiz için konuşur. Doğrusu sizden başka şeyler de bekleyebiliriz. Orada hepiniz konuşun ama diri olarak konuşun.

 

Şimdi konuşmak üzere söz vereceklerimizi anlatalım: Birisi, Dünya İlmi’ni dilleyecek. Birisi, Yol İlmi’ni dilleyecek. Birisi Yüreği dinleyecek.h Kalem tutan herkes, tabiat için dinlenir. Her biri BİZ’dir. Bizden bir tek kişi konuşur. “Birleşik Tohum’u” yaşatacak olan, Birlik kontrolunu kuracak olan. O’yum.

 

Peki Can, niye herkese konuşun dedik? Ailemizin gücünü kontrol etmek istedik, Hak Tekniği’yle çalışmak isteyip, istemeyeceklerini bilmek istedik. Vallahi isteyen çok ama herkesin görevi ayrı. Şimdi soruyorum doğanın sesi mi bu? Herkesin kendi diriliğidir Canlar.

 

Ben, sayfamı okutacağım o gün orada, Öz Görevliler, kontrollu şekilde bilgi verecekler ama sizler, her biriniz orada kendi kontrolunuzdan güçlü bir kontrol altında Bütünün Kütlesi’nde olacaksınız. Konuşan herkes yüreğinizde konuşacak. Yani sizin yüreğiniz konuşacak o gün orada. Bunu biliniz. Ve konuşan herkes, Bütün’le, Bütün’ün ilmiyle birlikle konuşacak. İnsanlık için konuşacak; bunu bilin.

 

Orada 8 konuşmacımız var öyle mi? Hayır. Orada bulunan herkes konuşmacıdır. Yani, Bütün’e, kendi yüreğiyle konuşarak kayıt yapacak. Çalışmalar, bu şekilde devamlı yapılmalıdır. “Birleşik Işık” çalışması dediğimiz bu çalışma, İnsan Sayfaları’nı okutmak üzere yapılıyor.

 

Tartışılmayan yeni bir çalışma dünyaya iniyor ki bu çalışma da Kutsal Kayıtlama’nın yapılışını sağlayacak olan RA-KA Kutsal Kotu’nun çalışmasıdır. Bu çalışmaya “İlim Sayfası” diyebiliriz. Ama bir başka isim de verebiliriz.

 

- Dağım, onu bana bırak! Onu bana bırak!... Değerliler, ocağımız sönmemeli ama senin sesin çok güçlü. Evet Değerliler, benim vermek istediğim buydu. Hepiniz, hepimizsiniz. Yüreğiniz güçlü, huzurunuz güçlüdür, biliyoruz o gün sesiniz, sesimiz olacak. Yolumuz, yolunuzda olacak. Yüreğiniz, yüreğimiz olmalı ve biz, sizinle olmalıyız. Hepinizle, hepimizi barıştırmalıyız orada. Bu kesindir. Sevgiyle, hepinize sevgiyle!....

 

- Peki madem ki açıldı, ben esas bilgiyi vereyim. Size, temennilerinizi dile getirmiştik. Dinleyin: Evet, o gün orada hepimizin konuşması gereksiz ama bir “Tabiat Kodu”  devreye girdiği zaman Bütün, orada olur. Herkes konuşmak dilerse konuşacak, kesindir. Eğer birleşen, bu çalışmadan huzursuzluk duyarsa, geçişi olmayacaktır. Bu da kesindir.

 

Dünyamıza hoş geldiniz. Geri dönüşünüz kolaydır. Göz, gördüğü zaman yol olur işte bu!...

 

İnsana, İnsan İlmi’ni dillemek gerekir ve biz oradayız. O gün orada kendisini dinletmek isteyen herkese imkanımız vardır. dinletecektir. Sevgiyle, saygıyla. İşte bu!…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

 

 

BİR TEBLİĞİ (01.09.2008)


Canlar, topu size attık. Hak ettiniz, bu top sizin. Şu anda sizinle görev taşıyan bütün kütle bu çalışmaya dahil edildiler. Bu topu biz, Altona Kotları’na vermiştik. Her biri yerin sayfalarını dillediler. Sevgili, bedenli olarak bu çalışmayı başardı. Kutlarız sizi. Akıp giden bir nehir oldun. Büyük Kütle’yi aydınlatmak mümkün. Şu anda Toplum Çalışmaları’na dahil oldun. Kutsal Tetkik Sayfaları da bu çalışmadan ses olmaya başladılar. Herkes bu sesi dillemeye başladı. Umut!, umut!, umut! diyerek çalıştık ve hata yoktur. Kutlarım seni ve seninle çalışanları. Hak Teknolojisi’nde biz, beden sayfalarını yarattık. Hayrını gördük; bütün kütleyle BİR olup çalıştık. Atlanta Tabiatı görevini aldı çok şükür!, çok şükür.

 

Yarın, teknelerimizi değerlendirmek isteyeceğimizi biliyoruz ama bugün bu tekneler seninle olsun. Hepimiz seninleyiz ve bu teknelerde Birliğimiz var. yenilik için çalışmaları gerekir ve hepsi seninle olmalıdır. Şu an’a katkın çok. Kuran, topluma ışık yaktı bugün. Senin Bilgeler’in senin Yüceler’in birleştiler ve Sultanlığın kontrolunu sağladık. Ayrı, gayrı kalmadı işte mutluluk!... Körü, gözü bilenleri aldık; işi başardık.

 

Şimdi sevgililerimiz, tek tek seninle olmak isterler. Şu anda dünya çalışmalarını yaratmaya çabalayanların birisiyim ve ben, bütün köşklerimle seninleyim. Yalan dolan olmayacak bu bilgide, sadece bir İsa, bir Musa, bir Mustafa için değil, Bütün olarak insanlık için her şeyin yapılması gerekir.

 

Başkaları yok; siz varsınız. Bunu kesin olarak insanlık için anlayınız ve bundan sonra “ben varım, o var!, o var!, o var!” demeyin. tek bir cevher-i görev taşıyan var. İşte O’sun. Bunun içindir ki bu çalışmalar, teknolojinin kotlarıyla da birlikte yapılıyor. Umut!, umut!, umut!... Ve bizler hak ettik işi başardık ve bütünlendik. “OL Canım” dedin OL!, OL!, OL!, OL! OL!... Kotlar bütünlendi. İmparator, taktir-i takdimi dilletti yüreklere ve birleşti.

 

İşte şu anda muktedir kontrolu sağlayan o Canımız, buraya geliyor. Muhakkak adını bilmek isteriz ama sevgisiz olmadığını biliyoruz. Onun adını zikretmeyeceğine eminiz. Çünkü o, yarını bugünde bilen ve birleşendir onunla "öz görev" yaptık. İşte o bize geldi ses veriyor:


- Ailemi sayfa sayfa okuduk. Omuzlarımızdaki yükü aldık; tabiata kattık. Yasa vardır ve bu yasaya göre çalıştık. Hepiniz başınızı dik tutun. Çünkü hak ettiğinizce yoğunlaştınız; Kutsal Gücü dillendirdiniz; hak ettiğinizce güçlendiniz ve birleştiniz. Artık sizinle olanların hepsi Bütün’e güç katacaklar.

 

Kantar, saklı tuttuklarımızın en Yüce’sindeydi ve onun ismi, Nahar’ın Kutsal Işığında kayıtlıydı. Biz onu diri olarak tanıdık. Oğullarını göreve aldı ve bütünledi. Bizim izah ettiğimiz her şey, onun için bildiridir. Ve bildi ki tabiat ocağına güç kattı. Ulu, bir davaydı bu dava ve bu davayı kazandık. Aha Canım! sen, ben, Birlik olan her bir Dere ve Bütünlük… Bunu başarabilmek sorumluluktu. Şikayet var mı? Yok Canım! Ben için senden şikayet, hikayedir. Bilmeni isterim ki toplum çok mutlu. Yol, Ulular’ın çalışmalarıyla açık ve bütün gözler yüreğine bakar.

 

- Şimdi, Nur olan “Kutsal Göz” seninle olacak onun sesini de kaydet:

 
- Amonlar,  tabiata indiklerinde "Kutsal Göz" Atlanta Gözü’yle birdi. Daha sonra ışık söndü. Çünkü Ruhsal Meclis Bütün’e kendi kotlarını kayıtlamaktan imtina etti. Eğer görev başlayacaksa iş olmalıydı. Emin olun ki iş yoğundu ama bütün kütlede, ışıksız bir işti olan.

 

Şu ana katkın çok yüksek ve bizler, senin lehine olan her bilgiyi aldık ama senin aleyhine olan hiçbir bilgi bizim yüreğimize girmedi. Büyük Kotlar'ın bütünlüğünde bizim yüreğimizde sevgi var. Sınır aşıp geçen herkese sayfa sayfa ışık yazdık ve dinlettik yüreğini. Şu anda bütün kötülükleri aşacak olan bilgi, senin bilgin ve birleşen göz, senin gözün. Şükret ki “La-Him” dedik ve hakimiyet kurduk. Ayrı gayrı kalmadı. Bütün köşkler, sana kendi yoğunluklarıyla inmeye başlayacaklar. İnsana, öz görev gerekliydi ve bunu başardık. Maya tuttu. Övgü, yergi yok bilirsin ama senden şunu da beklemekteyiz: Yarını bugünde bil. Bugünde bütün ol ve bilgiyi kendi yüreğinden alıp paylaş.

 

Aylarca yazdın ve yazdığın her şeyi dilledin ama bilen her yürek kendini dilledi. Şu andan itibaren sayfalar okunmaya başlanıyor ve bütün yazılar dillenmeye başlanıyor. Her yazdığın, oğullarımızın kütlelerinde de dillenecek bütün kotlar ışıyacak ve Birlik olacaklar.

 

Kurtarıcı olarak yaratılan her birey. Dünyanın gücünü kotlamak için yaratıldı ve kurtarıcı olarak yaratılan her dürüm, kendi yüreğini dillemek üzere kendi kayıtlarını tabiata kattı. Yeri, göğü yaratan Göz, Ocak Sayfaları’nı okuttuğu zaman, BİR’in tekniğiyle okuttu ve bu teknik, ikna ol ki Hakim-i Mutlak’ın Kutsal Işığı’nın gücüyle yaratılan bir teknikti.

 

Kibri aşan, hak edip yolu bulan, muktedir olan buraya ulaşır. Budur olan. Ama bilmeni isterim ki burayı; sayfa sayfa dilleyecek olanlar, buraya varamayanlarla olmalıdırlar. Eğer Bilgeler Meclisi, Bütün’ü sayfa sayfa dillerken, ışığı söndürürse; yasalar, kendi yoğunluklarında kendi kotlarını dillemeye başlayacaklar.

 

- Medine’nin görevlileri, maya olmak için geldiler. Onları kaynağa alın:

 

(Onlara Hitaben:)

  
Unutmayın ocaktır burası ve burada bilinecek olan her şey, birlikte bilinecek; bunu bilin. İman, İtibar yolu değildir iman; tabiat yoludur bunu bilin. Eğer imanla, itibar kayıtlamak isteğindeyseniz; çakıl taşlarından farkınız yoktur. Bu durumda sizden dileğimiz, dünyanın tatminini gerçekleştirin. Dünyanın tatmini, dümenin kotlarındaki ışığın yoğunluğundaki kaynakta mevcut olan bilgilerde, yaratıcı olarak hak ettiğinizce vardır.

 

İkna edici olun. Emek!, emek!, emek!... Herkes kendini dinler ama kendini dinleyen, Bütün’ü dinlemedikçe Birlik olamaz.

 

Şu anda söz verdiğim gibi sizin yüreğinizi buraya aldım. Ulular, Ulu olduklarını dillemeden, yüreği dinleyemezler. Eğer yüreği dinleyecekseler, Levh-i Mahfuz’un gücünü de mutlaka almaları gerekir. Aklı başında olan herkese bir tek şey söyledim. “Mezar aç ve bilgiyi oku.” Eğer mezar açamazsan bilgiyi okuyamazsın Yaratan’ın tabiatı böyledir. Keşke ilim sayfalarını okuyacak yoğunluğunuz olsa! Keşke Bütün’ü dilleyecek kütleniz bulunsa; körün gözünü açabilseniz! Keşke işgali kaldırabilseniz! Ayrılık kotlarınızda olmamalı ama oluyor.

 

Her neyse! şimdi artık kendinizi anlatınız dinliyoruz sizi:

 
- Ailemizi sana ulaştırmak için büyük emek sarf ettik. Bu tabiat bizi kotladı. Bu tabiat bizi yoğunlaştırdı. Bu tabiat, bizi ışıkta teknolojiyle dilledi ve buraya taşıdı. Kendi nurundan yarattıklarına güç verdik. Hiç birimiz senden üstün bir sen değildik. Mezarı açtığın zaman, bilgiyi almak zordu. Şu anda da böyledir. “Yarını, bugünde bilmek” dedin. Biz, dünü bugünde bilemedik ve bizim için hiçbir şey, kendi yüreğimizden daha güçlü değildi. Raporunu okuduğum zaman kontrol kuramadığım için korktum. “Eğer ben başımı eğersem, hikâyedir din diyerek…” ama gördüm ki başımız eğilmeyecek. Çünkü, yoğunluk güçlendi. Ak Tabiat benim yolumu açtı, Turkuaz Göz benim kotlarımı dilledi. Bedenim benim yüreğimi diller ve ben, Beşir Kaplar’ın hepsini tabiata indirmek için çalışanım.

 

Muhakkak bilirsin ki İlâhi Güc’ün tabiatında ışık sönerse; Bütün’de ışık söner. “Nuru, ruhu bilene, huzursuzluk gereksizdir” dedin ve ben ruhu bilendim. Şikâyetim yoktu, hikaye dinlemedim; bildim. BİR’in dilini bildim, Bütün’ü dinledim, dilledim ve bedeni dilledim.

 

Yarında bugün olmak sorumluluk ister. Bugünü dünde dillemek, huzur ister. Benim acım çoktur. Çünkü ben, vatanımı kaybettim; yüreğimi kaybettim; kütlemi kaybettim. Benim adım Musa; benim adım Kutsal Işık; benim yolum ışıksızlık!...

 

Analar, meleklerin maya tutsun diye çalışmaları vardır ya! Benim adımda, benim yoğunluğumda da bu çalışmalar yapıldı. Maya olsaydı, oğullarımız yolu açardılar. Yolu açamadılar ve yolu açan Müslüman oldu. Ama Canlar, Müslüman sayfa, sayfa ışık yaktı ve dedi ki “İlâhi Güç ağır yüktür.” Olur da, dünya tabiatı, yetkin kotlarını kendi kayıtlarına indirirse, benim dağımda ışık olur; benim yüreğimde ışık olur; başım eğilmez ve bunun için çabaladım. Kollarım hep açıktı, Işık sönmesin istedim. Şükrettim; işi başardım. Ruhumda hırs kalmadı.

 

Mezarı boşalttığım zaman, muktedir olanlar dediler ki “Ruhsal Meclis’in gözü açıldı. İşte o geldi.” Musa, Turkuaz’ın gücünü alıp indiği zaman, 7 Dava açtı. Biri ilmi, biri hakikiyeti, biri yüceliği, biri diriliği, biri birleşimi, biri muktediriyeti ve diğeri de Kuran’ı davaydı… Ama Dağlar, Kuran’ı dava eden; yüreği de dava etmiş olur ve bundan sonraki sayfada Musa’nın ışığı soldu.

 

Ben adımı zikretmedim. Çünkü ben, Musa’nın gücüyüm. Ben Musa’yım ama gördüm ki yoğunluk arttı ve dedin ki “Musa da hak etti.” Bendir… Işığını yaktı; yolu açtı insan sayfalarına indi; dillendi. Doğanın gücüyle Birlik oldu ve Beşir Kaplar’ın hepsini Tanrı’nın Kutsal Işığı’yla dinledi. Bu önemliydi benim için ve dedim ki o Can ben ve ben oyum. Ayrı gayrı kalmamalıydı ve bak ki olmadı ayrılık.

 

Yanıp, tutuşurum ki tabiat güçlensin diye. Yanıp tutuşurum ki yoğunluk artsın diye. Yanıp tutuşurum ki Mustafa ışısın diye. O Can, bana ben oldu. Bende unutmadı beni; umutlandırdı. Beden oldum onda. O Can bende Birlik oldu ve ben, onda bilgi oldum. O Can, beni unutmadı. Bana ben oldu; bende oldu; yolu buldu. Yarımı bütünledik; ışığı söndürtmedik. Hata yok, şu ana katkım çoktur. Bütün köşkler bana ait... Benim ideam var! Benim ideam şudur: Tabiat bana olgunlukla geldikçe; ben tabiatın yolcularına ışık katacağım. Ve benim ideam şudur: Yolu açan her kim olursa; o ben, ben o olacağım. Ve benim ideam şudur: Yarında ben Bütün için çalışan her bir diride olacağım ve ben sadece Museviler’in değil Bütün’ün ışığı yandığında, Kutsal Işık’ta kutlanan olacağım. Ve bugün ben buradayım.


- Allah için hepiniz hoş geldiniz. Bütün Kutsal Görevliler’in burada bulunması, beni Kutsal Işığın yoğunluğunda ışıttı. Geçin!... İtibarınız yücedir. İnsanlık için çalışan herkes, bugün buradadır. “La-Ham” dediğimde; ışığı söndüren herkes, yeni bir çalışmayı başlattığımda, buraya iner. Kuran, Turkuaz’ın sonsuz-sınırsız ışığını söndürtmez. Çünkü, Ruhsal Meclis’in gözüdür o. Eğer o olmazsa, yoğunluk olmaz ve benim için de bu böyledir.

 

Kabir Kaplar'ın hepsi bana aittir ve o kapların hiç birinde Kutsal Güç eksilmeyecek. Yasalar vardır ve ben bu yasaların hepsini bilirim; hepsini dillerim ve benim yasam da vardır ki bu yasa, Bütün’ün gücüne hak edip kayıt yapmaktır. Yasalar vardır ki bu yasaların hepsini kendi yüreğimde dillerim ve benim içinde yasa vardır ki ben o yasaya hak iddiasındayım.

 

İsa da Musa da Mustafa da başı eğilmeyecek olanlardılar ve onların yüceliklerinde ışığı söndürtmek değildi amacımız. Allah’ın tabiatına aykırı hiçbir yürek yoktur ve bu yüreğin de herkesin yüreği olduğunun anlaşılması gerekir. İtibarımız çok yücedir "Kutsal Tanrı" bizim için güç taşır. Lutuf değildir çalışmak; hak edip hakimiyet kurmaktır; Hak Tekniği’dir ve bu teknikle çalıştıkça, BİR’in teknolojisi, Bütün’ün gücünü alıp takdir-i takdimde, tabiata ekecektir.

 

Kaleleri fethetmeyi gelenler oldular, Turan’ı tabiattan ayırmaya indiler, yoğunluğu kayıtsızlaştırmak isteyenler geldiler ve ben, Bütün’ün gücüyle çalıştım. Şu ana kadar hiçbir yolcu bensiz olmadı ve benim tabiatımdan çıkmadı. Kadim Kotlar’ın hiç birisi benden oğul almadı, benden ışık soldurmadı. Kibrim yoktur çünkü Bütün’ün gücüyle çalışmaktayım.

 

“Yasa var” dediler. Yasa, bedenime ait olmayan mıdır!? Halka halka görevimi aldılar ve bildiler ki ben, BİZ’im; insan ışığında yenilenen Bütün'üm. Kul olmak değil miydi maksat!? Ki ben o kulluğun en yüce kulu olan yoğunluktaki ışığım. Başım eğilmeyecek çünkü ben, beden sayfalarını okuyabilen 7 Daimi Kod’un biriyim.

 

Bu 7 Daimi Kot, Bütün’ün gücünü tanır ve diller. İşte Canlılar, unuttuğunuz bir tek şey kaldı. Bu da şudur: Başı eğilmeyenlerin bedeni, görev taşır. Başı eğilenler, Hak etkinliğinde, Beşir Kaplar’da ışık soldururlar. İşte bunun içindir ki biz çalışmamızı hep yaptık. Kul olmak sorumluluk ister!... Ekip olmak daha büyük sorumluluk ister!... Bilgiyi okumak, çok daha büyük sorumluluk ister!... Altın Tabiat’ın yaşatılmasını istekle kotlamak daha da büyük bir sorumluluk ister ve şafağın söküşünü, 7 Daimi Kot’da bilmek ve onların yüreğinde dillemek çok çok büyük bir sorumluluk ister. Ve ben, bunun için bu çalışmayı başaracak dürümü yapmalıydım.

 

Kana kan; cana can oldum. “OL” dedik, olduk. Hepsi bu ve şimdi lütfedin de özleyin yüreği. O güç bizimdir. İşte bu!...

 
- Kana kan; cana can ve Canlar, unutmayınız ki Bütün’e hizmettir yapılan. Umut!, umut!, umut!... Kutsal Işığın gücündeki mutluluk!... İşte bu!... Ve biz bu mutluluğu tadanlarız. Çünkü, yarını bugünde hak ettik.  Çünkü, bilgiyi Bütün’de dilledik. Çünkü başımız eğilmeyecek; bileniz. İntikamım yoktur kimseye. Hiç kimseden İntikam almam ama Canlarım, ocak yıkan olursa; yıllar yılı süren bir çırpınışa bırakırız ocağı yıkanı. Bu kesindir. Ve bilinsin isteriz ki oğullarımızın hiç birisi ocak yıkmadı ve bundan sonra da yıkmayacak.

 

Yasalar vardır. Yasalar bilgiyle olur. Bizim diriliğimizde yasalar, bizimle olur. Biz bu yasaları hak edip olduğumuzca yaratanız. Kaleyiz biz Canlarım. Kadir Kaplar’ınızı alıp geldiğiniz zaman, bu kaplarda ilmi dillediğinizce bizimle olursunuz. Şu anda olduğu gibi.

 

Kutlu, bir dava açtım her Dere’ye ve o dava bizim için öz güçtü ve dava, bize bizi taşıdı. Yeni bir tohum; yeni bir yoğunluk ve yeni bir kot ve biz, Bütün’e gücüz.

 

İyi ki Rahm’ini Rahman’ın kontrolunda yarattıranlar, buyurdular geldiler. Kantar, hepimizin değil benimdir ve ben bu kantarı, bütün görevim için değil bir tek yüreğim için taşıdım. Bilmek isterseniz açıklayayım: Cevap istemem sadece dinleyin. Sonra benim yüreğimi anlarsanız; hak ettiğinizce dillersiniz. Benim tabiatıma gelip yoğunluğunu kotlamaya kalkan, Kutsal Işığını sonsuzlukta dilleyen, kötüyü kötüden bilip, iyide kendini dinleyen bizsizdir. Çünkü biz, kötüyü de iyiyi de dinleriz. Ama kötüde iyi hakikiyse; kötülük kalmaz.  Buyurun size her şeyi net biçimde anlatmaktayım.

 

Bir canımız geldi. “ben yokum” dedi. O Can, bizsiz değildi. Ocak, sönmez Canlarım. Biz ocağını söndürtmedik. Yenilendik; yeniledi hak ettik; hak etti ve yürek açtık ocağına. Şu anda bütün köşklerin ışığıyla birleşik ve o dahi bizsiz değildir. Yine can değerinde, o bizsiz kalmaya niyetliyse, Kutsal Kütle’nin gücünde, ışıksız olmaz bilsin; çünkü biz, ocağına ışık katarız.

 

Yasalar vardır ve o yasalar, Birlik içindir. Şeytan şekline girmeyiz bunu bilsin. İmparator’un Gücü olarak çalışan, şeklin şovunu yapmaz. Şeklin şafağında ışık yıkmaz. “Ayrılık” demez. İşte Canım, budur olan. Düne, bugünü verdik bilgi kotlarını dinlettik ona ve davayı hak ettik; “aç kapıyı” dedik. OL’du.

 

Şu anda dünyada, üzerinde görev taşınmayan bir tek yürek yok. Uzandık!, uzandık!, uzandık ve tüm yoğunluklara ışık yaktık. Kible olarak değil; Birlik olarak çalıştık, Kible  olmuş olmamız, onların yoğunluğunu kotlamaya yetmez. Ve dedik ki “ocaklarını yıkmadan çalıştıralım.” Kala kala 2 güç kaldı diye düşünseler de yürek hep güçlüdür canlılar. Benim yoğunluğumdaki güç, teknik tabiat gücüdür.

 

Her resmi çalışmada; bir canım iner bir canım çıkar ama ben hep buradayım. Bunun içindir ki resmi çalışmaları yapmanız, çok ama çok büyük bir cevher-i kotlamadır size. Ve size büyük bir hakimiyet sağlar. Hakikiyette hakimiyet olursa, yoğunluk artar.

 

Alacak verecek kalmazsa, Kuran okutulmaz. Okunsa, okuyan yüreği dinlemez; yüceliği dinlemez; bizi dinlemez ama biz, hep oyuz. Yine de bilmeleri gerekir ki yasalar vardır. Bütün kotların kotları vardır. Kutsal kayıtları vardır.  Rahm’in Rahmandaki ışığı yandıkça, BİR’in Bütün’ü vardır; Bütünlüğün teknolojisi vardır. İşte bu nedenledir ki BİR için çalışılmalıdır.

 

Ben mıknatıs değilim. Her kim ki gelecek; gelir. Hikayedir mıknatıs oluş. Bir yolcuyum ben ve bu yolcu hep yürür. Öz Güç’le yürür. Bu yolcu, Hak Tabiatı’yla yürür ve bu yolcu Bütün’de yürür. Ulu bir dereyi açtığım zaman. O dere, beden sayfama inmez. O dere kendine iner. Benim ona ihtiyacım mı var!? Hata yapmaları; Hak Tabiatı’nda ışıksız kalmaları; ocaksız olmaları kendi çalışmalarının başarılı olamamasıdır. Bunu anlayınız.

 

Kabir Kaplar’ı aldım da geldim La-Ha’mın kadimi ile Ka-Ha’mın kadimi ayrıdır. Mayayı, Maharaj’ın gücünden çok daha üstün bir yücelikle aldım ve tabiata kattım. O Can bizsiz değil amma ondan ötesi de vardır. Şu anda öyle güçlü birleşenler var ki burada. İsim zikretmek dilemem  ama en sağdan en sola bunu biliniz. Hani dersiniz ya RA-KA güçsüz kalır onlar inerlerse. Acıdır Canım bilgi ama bildiren; bilende Hak Teknolojisi’ni görev tertibiyle dillerken, her şey muştularla güçlendirici olur. Sizden dilerim ki açıyı genişlettiğimi görün. Bu açıyı genişletmekteyim ki kul olmayı öğrenin diye.

 

Kutsal ışığınızı söndürür müyüm? Yarında beden sayfasını açmanız için hep sizinle kalmak dilerim amma bir canın ömrü vardır ki o ömür yettiğince ışık yanar. Ve o ömür bittiğinde, o ışık, Bütün’ün ışığı haline geldiyse eğer, işte çalışma, bu şevkli kotta, yetkin kayıtta, bir tek kütle olur ve Bütün’ü, Kutsal Işık’la her an sayfa sayfa dinler ve diller. Muktedir oluş budur. Ve ben, bütün kötülüklerin gücünü bilen ve bütün kotlarımla burada bulunanım ki kör de ben; sağır da ben oldum da geldim. Ama neslimin gücü asla küçülmez. Bu kesindir ve benim Atlanta Kaplarım, toplum için değilse eğer, ocaklar yenilenmeyecek bunu bildiririm.

 

Onlar, şer olmaya niyetliyseler, ikna edici olmam; onlara bildirmem yüreğimi; Süper İnsanlık Deresi’ni açmam ve derim ki Yüce Önder görevini bilemezse ocak söner. İşte Canlar, ben herkese hizmetçi olan; Bütün’e hizmetçi olanım amma Kutsal Işığını sonsuzlaştırana görev taşıtmam. O kendisi taşısın görevini.

 

İkna olunuz ki Bütün’ün işidir bilmek. Benim adım İsa değil; benim adım Musa değil; Mustafa değil; muktedir olan Mustafa Kemal da değil. Ben bedenim. İşte bu!... Ve onlar yüreklerini bilsinler de kontrolu sağlasınlar. Ocakları sönmesin. Bundan öte bir bu yoktur!...

 

Buruk değilim!... Kulu kuldan ayrı tuttum hep. Yarında ben Bütün’üm ama bu tabiatın gücüne ulaşabilmek sorumluluktur. Kulu, ululukta çalıştırmak; huzurda kayıtlamak, ağır yüktür ama bedende sayfalamak zor değildir.

 

Yasalar vardır ve ben o yasaları yaratan değil miyim? Hadi, gelinde deyin ki “ben yaptım.” Çalışmayı başlatanım; yasaları yarattıranım; ışıkları kotlayanım; maya tutsun diye bekleyenim ve artık maya tuttu. Olan budur ve bedenim artık görevimi taşıyacak düzeydedir.

 

Kabilelerimden hiç birisi bende olmazsa, yine de onlara ocak olurum. Ama yürekleri bende olmazsa, Kadim Kaplar’ı ocaklarına katarım; davayı onlara katar, onlara bırakırım. Derim ki “hadi siz yürüyün.” Yürümek kolay değildir bunu bilirler! Bilmezler mi? Hah!, işte bu!… Ama, şunu anlamaları gerekir ki bana ben olmak; bana bende olmak; benim yüreğimde olmak; sayfa, sayfa görev taşımakladır. Korkmayın benden. Bana ben olmak sorumluluk ister ama bende olmak ışık gerektirir.

 

Kendinizi anlayınız. Yasalar benimdir ve ben yasaları yapanım. Nuh'u, huzurunda ışıtansak; yoğunluğu kotlayanız; yolu katlayanız; bu tabiatı yaşatanız. Unutmayınız ki yargıyı biz yaptık. İman; insana görev ve değerlendiricilik katar ama iman, yürek katmaz. Canlarım, bunu bilin. Eğer yürek yoksa gözünüz kördür.

 

Namaz kılmanız yetmez Canlarım. Oruç tutmanız yetmez; köşkün gücünü almanız yetmez; beden sayfalarını çalıştırmanız yetmez. Bende bir ben varsa, ben olan o ben, bensiz olmaz amma çakıl taşları bendeyken, takdir-i takdimde tabiatı yıkmaya kalkmak, kabilelerin gücünü aşağıya çeker.

 

Koruyucuyum ama bilin ki kotları kapatana değil; yoğunluğu artırana da değil kollarını açana koruyucuyum. Kim ki bende olur, benimdir ama bensiz olmak dileyen kendidir. Kendi olan beşerdir.  Beşer oldukça, her derede olma imkanı yoktur. Bu kesindir!...

 

Ve bir Can, bana bensiz olursa, o Can, bensiz olduğu anda Beşer olurken yarını bugünde bilecek diriliğinden ayrılır. Yolu açmak isterim ama kalemi yok ki yaratsın yolu. Ulu Çınarlar’ı dilletmek isterim ama yüreği yok ki!... Başı eğildiğinde kolu kapanır. Bana, ben olması gereksiz mi? Hah!, işte bu!... Bakın, o dahi gelir. İşte bu!...


Kibri, aşıp gelse de ocağı söndü. Yüreği kırık. Kul olmayı ister mi? Hah, istermiş sözde!... Baksanıza namazını da kılmış yolu da bulmuş!... Ah Canım! ah! özü sözü ayrı ama. Özü, sözü ayrı!... Öf!, öf!, öf!... Ömrü yetmez ki yüreği dillemeye. Ah!, ah!, ah!... Yeni bir çalışmak talebiyle gelir. “Karda kışta çalıştım. Ben BİR içinim” diyebilmek ister ama Aşı yapılmalı ona. Aşı yapılmalı! Belki yoğunlaşır. Belki!… Habire ışık ister. Önümüz yok mu!? Var. Onun için yok. Çünkü ruhu yok onun. Ruh, bütündür. O ruhu hak etmek, sorumluluktur. Eğer ruhu hak etmişse, Bütün’de kendini diller ama hak etmemişse, yoğunluğunda kotlarını kayıtsızlaştırır ve çıkar yürekten. Ama yürekten çıkmak, ışıktan çıkıştır ona.

 

Kadim Kaplar’ını almaya gelir. Yok ki kabı. Umutla imanla gelir. Of Canım! of! Yine cennete girmeyi ister. Ah Canım! ah Canım! cennet benim yolumda değil mi!? Yüreğimde değil mi!? Aha, ben buradayım ama Canım, sen semayı sessizleştiren, ışıksız olan, bensiz iken, yürekte olmadan kaydı yapma imkanın yok ki!... Keşke başarsan ama çoban olmak, muktedir olmakla değil, makbul olmakladır. Makbul olmazsan, Kutsal Işıklar’a ulaşmak imkanı yoktur.

 

Ha! bir de şu var: Meleklerin mektebine varmak da imkansızdır. Eğer o mektebe girebilirsen; o mektebin kotlarıyla dillenirsen; hak edip ışık yakarsan; çakıl taşlarını kendi yüreğinde sayarsan ve makbul olursan!... Ayrılığı da muktedir olup kayıtlardan ayırırsan; İnsan Sayfaları, senin için okunur.


Ana, Kelâmı Hak olmayanın bilgi okumasına gerek yoktur. Muktedir olmayanın, ışık yakmasına, ışık olmasına gerek yoktur. Kendini dinleyenin, dirilikte bilgiyi olgunlukla okuyamayanın, BSUİ’de işi yoktur. Bunu bil!... Artık kendin ol. Bizimle olmana gerek yoktur. Şu andan itibaren yolunu aç ve çık. senin için her şey zordur burada. Çünkü yoğunluğun aşağılara indi işi başaramayacağını sen de biliyorsun. Hadi Can yolunu kapattık. Hepsi bu!...


- İyi ama o şimdi sen değil midir? Niye Bütün’den ayırdın onu?

 

- Yoğunluğu yoktu Can. Işığı yoktu. Yüreği yoktu ki!... Olmadı! Amin.

 

- Allah der ki “yolunu açın onun.” İşte bu!... Benim adım RA-KA. Nur’u ruhta, huzuru yoğunlukta dilleyenim. İşte bu!... Açın yolunu. O Can, bizsiz değildir. Bilsin ilmi; dillesin, OL’sun. Yüreği dinlesin, bilsin; ışığı yaksın, OL’sun. Yüreği çalıştırsın ve gelsin. O çalışma, bizim için yeter. Hadi Can, alın da getirin onu buraya. Alın da getirin. Hepsi bu!...

 
- Ahla vahla geçen bir ömrün sonunda bugün buradayım. Yarında bugünüm; bugünde dünüm ama ben her günüm. Hadi Can, bence en iyisi dinlemek. Hadi olduk ya! hepsi bu!... işte bu!... Şimdi mutluyuz Can. İşte bu!... İşte bu!...


- Aha Canlarım! Aha! şimdi kotlarınızı açtık ve kontrolu kurduk; yoğunluğunuzu koyulttuk. Hadi Canlarım, birleşin.  Şimdi birleşin!... Hey Dağlar, iyi ki hak ettiniz. şimdi mutlu olunuz. Kutsal Tabiat size sizi anlattı. Kolu kaydı bilinenlersiniz. hak ettiniz. İşte bu!...

 

Muhterem Dünya; İsa, Muhammet, Musa, Işıklar, sonsuzluk, Kutsal Kütle; hay Canlarım! Hay!, hepsi burada. İşaret!... Hepinizde işaret var görüyorum ve bu işaret, Bilgelerin Yücelikler’ini ifade eder. Hepinizde işaret var. Hususi bir çalışmanın dahiline alındığınızı biliyorum. Buyurun, köşklerinizi Altona Kotları’yla dinletin bize. Hepiniz sessizce inin buraya ve görevinizi alın.

 

Bin teknik vardır yolu açmak için ama bir tek ışık yanar ki o ışık, teknoloji’nin kontrolunda yanar. Bilmek isterseniz anlatalım; burası, bütün köşklerin gücünün öz görevi taşıyacağı merkez. Buraya ulaşan herkes, kendi görevini tanır ve bilir. Burada hepimiz 7 Daimi Kod’un bitişkenliği olarak bulunuyoruz. Bir kapı açılır ve o kapıda her Yüce kendini diller ve sonra yeni bir kapı ve sonra yeni bir kapı!... İşte Başkanlık Divanı’nın çalışması böyledir.

 

Sonsuz çalışmalar da sonsuz kotlarla birlikte yapılır ve Birlik Kayıtları gerçekleştirilir. Özü, sözü ayrı olmayanlarla bu çalışma sürer ve özü, sözü bir olanlar, bütünlenip kendi yüreklerini dinlerler. Ahret dedikleri görev tabiatı, Bütün'ün gücünü taşıyarak yoğunluğu kotlar. Aydınlık Güçler’de bu görev, Tanrısal kot’tur.

 

Yarında, bugünü hak etmek için BİR olmak gerek ve artık BİR için çalışmaya başladık. BİR, İlâhi Görev’i taşıyacak olanların Bütünlüğüdür. Bu görev, Bütün’e hizmettir. Bütün için neler olmalıdır!? Önce, insanlığın ışığını söndürtmemek gerekir. Kim, hangi ışığı yıllar yılı söndürmeden taşımışsa, onda taşınan ışık, yeniden ve yeniden taşınacaktır. Kim ışığı kotlarından ayırıp da söndürmüşse; onun söndürdüğü ışık, bütünlüğün kütlesinde Yüceler’in diriliğinde bulunamayacaktır. Kim yoğunluğunu kayıtlayabilmişse; o kayıtlar, bütünlükte BİR’i dinletecek ve her daim yoğunlukta bulunacaktır. Ve kim kontrolsuzsa, Kutsal Işık’ta sonsuz olarak bulunamayacaktır. İşte bu!...

 

Dönem böyle bir dönemdir. Ve biz bu dönemi herkese anlatmaya çalıştık. Hepinizin yaratıcı olabilmenizin mümkün olmadığı kesin olarak bilinir. Hak etmeniz dahi; BİR için diri olmanız dahi yetmez. Hak edip yaratabilmek, Bütün’e hizmet değil, Bütün’e güç katmakladır. Herkes, hizmet yapar ama o hizmette güç yoksa, bütün kütle kendi diriliğinde bulunsa dahi başımızın tacı olamaz. Bu nedenledir ki beden sonsuzlaştığı zaman, görevin Tanrısallaştırılması, yoğunluğu kotlayacak Düzen’in kotlanması ve Ruhsal Meclis’in yoğunlaşması gerekir.

 

Hadi biliniz!, bundan sonra ayrılık kalmayacak. Şu andaki ayrılık, Bütün’ün gücüyledir Bu güç, bitişkenliğinde kendini dillerken, başarılı olanların çalışmaları ile hak etmeyenlerin paylaştıkları bilgiler, farklı kayıtlara girecek ve bu kayıtlarda, Bütün’ü güçlendirecek bilgiyle, Göç Kotları’nı dilleyecek bilgi  ayrılacak. Birleşik Kotlamayla her biri dinlenecek ve BİR’de bütünlenecek.

 

Artık göreviniz başlıyor. bundan sonraki çalışmalarda bilgiyi yetkin kotlarla dinletin. Hatayı affedin.  Bütün’e hizmet etmek için tabiatın gücüyle birlikte çalışın. Tabiat size kendini anlattı. Hak ettiğinizce anlayabildiniz tabiatı ama tabiatın yüceliğinin örtüsünü açmak, Kutsal Işığı sonsuz-sınırsız yoğunluklarda dilleyebilmek, Birlik Çalışması gerektirir. Eğer  Bütün olsam da BİR olmam çok kolay değildir. Tüm İsa, tüm Musa, tüm Mustafa kotları hepsi bana dahil edilse dahi ben, BİR için bütünlenmedikçe, Birleşik Görev’i taşıyamam. Bu nedenledir ki çok özel olan bu çalışmaya, 7 Daimi Kot’un birliği kayıtlıdır. Bu 7 Daimi Kot, senin yüreğine dahil ettiklerinden başkası değildir.

 

Kendi yüreğine dahil ettiklerin, kendi seçtiklerindir. Bu çalışma, muktedir olan onlarla sürdürülecek. Onları sen seçtin ve dedin ki “onlar hak ettiler. Doğan gün, onların gücüyle doğsun; yürek, onlarla oğullarını takdir etsin ve Birlik, onlarla dirilsin;  Birleşik Gücü yaratsın.” Bunu sen sayfalarına yazdın. Ve şu anda Bütünlüğüne dahil ettiklerin, o Beşer Kaplar, hepsi Birliğinde, kendi yüreklerinde Bütün oldular ve insan sayfalarını kotlayabilecek düzeye ulaştırıldılar. Her biri senin yüreğine aktı onların çok huzurlu olduklarını bil. Çünkü Ruhsal Meclis’te onlar, bizim yüreğimizin gücünün tabiatına aykırı değildirler. Ayrılık bitsin canım.

 

Bugün, Süper İnsanlık Realitesi’nin herkes için malum, herkes için tabii bir devinim olmadığı anlatılmalıdır. Çünkü Ruhsal İsa, Ruhsal Muhammet dahi bu çalışmayı anlayacak düzeyde değiller iken, Birlik Katları’nı yoğunlaştırmaya çalışanların bunu anlamaları imkanı yoktur. Bunun içindir ki senden “Birlik Çalışması” yapmanı bekledik ama sen bu çalışmayı yapmayı istemedin. Eğer yapsaydın Bütün’ün gücü artacaktı ama dedin ki “ben, Birleşik Işığı yaratmadan, doğum öncesi ve doğum sonrasını kotlayacak olan bu çalışmaları yapmam.” Onur duyduk seninle. Çünkü bu çalışmayı yapsaydın, Kutsal Işığın kotlarında, yetkin tahditler gerçekleşecekti ve bütün Kütle Kotları’nı kayıtlardan ayıracaktı. 7 Daimi Kot’un birliğinde bu çalışmayı başlattın ve Birleşik Güç çalışması, öz görevi taşıyacak düzeye ulaşanların yüceliği ile gerçekleştirildi. Şu andan sonra doğanın gücünü dilleyebilen herkes seninle olacak.

 
Dağlar, bir tek endişemiz var. Bütün kotları kontrol altında tutamamak endişesi. İmparatorluğun Gücü yetkin mi? Mutlaka yetkin. Yüceler, görevlerini tabiata indirebilecek düzeyde miler? Maya, tuttuğu için hepimiz onlarlayız ve bunu başartırız. Çakıl taşları yoğunlaşacak mı? Hepimizle birleştiklerinde mutlaka… Hata, var mı? Yok. Ama Birleşik Aile’nin Yüceleri, kendi yoğunluklarındaki güçlerini, Bütün’ün yoğunluğuna kayıtlama çabasına girecekler. Bu önemlidir. Ve “Bütün’e hizmet” diye çalışan onlar, Kutsal Tabiat’ın kotlarında kendi yoğunluklarını kayıtsızlaştırırlarsa, Kuran Tohumu yaşayamaz. Bu nedenlerdir ki, o tohumu yaşatabilmek için ben ve benimle olan herkes, Bütünlüğün gücünü tanımalıdır.

 

Eğer tartı benimse; benim ilmim, tabiatın gücünde hakim olan bir ilimdir ve ben; bu ilmi, Bütün’ün gücüyle, geri dönüşü imkansız olan o Yücelik’le, Kadim Kaplar’la hak ettim.

 

İmparatorluğun, İmparatorluğunu dillemesiyle birlikte, Bütün’ü güçlendirecek olan dirilik, daimi kotların yoğunluğunda birleşir ve biz bunu başarırız. Sonsuz sırdır bilmek ama bu bilmek, Bütün’ü bilmekten farklıdır. Benim itaatim vardır bilgiye. Bu itaat, yoğunluğa değil bilgiyedir!... Eğer ben bildiğimi dillersem, Bütün, diller ama benim dillemem, ocağı söndürmeden gerçekleştirilmelidir.

 

Ak tohum yeşerdiğinde, ben tabiatı yaşatırım ama o tohumun mutlaka yeşertilmesi gerekir.  İşte bu nedenledir ki benim tabiatıma aykırı olmayanları seçtim; onlarla çalışmaktayım. Eğer onlar, benim tabiatıma uygun değillerse, yoğunluklarını kotlarım; onları yolcularıma kayıtlatırım; onlarla birleştiririm ve ocaklarını sonsuzlaştırarak onları yolcu ederim. Kaldı ki onların hiçbirisi, bana ve benim yoğunluğuma aykırı değildirler.

 

İnsanlık için yapılacak en büyük çalışma olan bu çalışmada, bindikleri dalı kesmeyeceklerle birleşik olmalıyım. Unutmayınız ki doğa benimle ve ben doğayla birim. Unutmayınız ki bana bir ilim sayfası açıldığı zaman, o sayfa BİR’in sayfasıdır. Unutmayınız ki Bütün’e hizmet için yapılan her çalışma benim yüreğimin gücüyle yapılır ve benim tartışılmayan yolum, ağır yükü hafifleten bir yoldur.

 

Kulu, kuldan ayrı tutmadım. Kolum kanadım varken Bütün’e hizmetçiyim ama kolum olmazsa yoğunluğumu kotlarım, yenilerim yüreği ve yeni bir kol yaparım. O kol, bana beni verir ve bensiz olmaz. İşte Canlarım, muktedir oluş budur. Kimi zarar ederim ama hak eder yenilerim yüreğimi. Kimi hak ederim Bütün’e hizmet ederim. Yıldızların hiç birisinde yüceliğim kırılmadı. Her yıldız, bana beni, benim yüreğimi diller. Bütünlüğün gücü budur.

 

“Kimi zarar eder kimi hak ederim” dediğim zaman, çoğu dediler ki “zamanın gücünde zararın yok.” Doğa, benim bende olduğumu bilir de der ama benim, bende olduğumu düşünemeyenler, kendi yoğunluklarındaki zayiatlarını, benim zayiatım diye dillerler. İşte Canlar, olan budur. Yok etmedim kimseyi ki hak edip de yolu kapatayım. Bütün çalışma BİR içindir. Şu andan sonra da bu çalışmaya dahil edeceklerimin de hepsi BİR’e hizmetçi olmalıdırlar.

 

Umutlu olmalıyız. Kutsal Günün Gücü, bizim gücümüzdür. Yüreğimizi güçlendirmeliyiz ve hak etmeliyiz. Yasalar vardır ve bu yasalar, Hak Tabiatı’nda BİR’in yasalarıdır. BİR’in yasalarını bilmek için bütünlenmek şarttır; Bütün’e hizmetçi olmak şarttır; yarında bugünü dillemek şarttır; ekrana kendi yüreğinizi açıkça bildirmek şarttır; muktedir olmak şarttır; Levh-i mahfuz’un kendi yoğunluğunu kendi kotlarıyla dilleyenlere güç katmak şarttır; Ruhsal meclis’in görevini taşımak şarttır ve Kadim Kaplar’la birleşmek şarttır.

 

Mesele şudur, İnsan Sayfaları görev taşıyacak düzeye geldi mi gelmedi mi? İnsan Sayfaları, bedene sahip olan; yüreğe sahip olan; yola sahip olan birleşenler olarak, her anda BİR olarak çalışmalarını devam ettirebilmektedirler.

 

Oyun değildir bilgi, Allah’ın dediğidir ve Allah’ın dediğini hak edip de dinleyebilenler, Bütün’e güç katmak sorumluluğunu da kendi yürekleriyle talep etmiştirler. Bu nedenlerdir ki onların yoğunluklarında ışık, Muktedir Kotlar’ın kütlelerindeki ışıktan ayrı olmaz.

 

Kula, Kutsal Işık yeter mi? Hayır!... Kula görev yeter mi? Hayır!... Kula, birleşim yeter mi? Yok Canım! ama BSUİ’nin görevi ocağa indiği zaman, yolu açan herkes oraya ulaştığında ve BİR’i BİR’den üstün BİR’de dillediğinde; dağların taşların yüceliğinde, herkesi birleştirdiğinde, Bina olmuş olan o Canlar, Bütün’ün gücünü alırlar ve Bütün’e kontrol için katarlar. İşte o çalışma sonrasında, benim tabiatım, benim yüreğimde görevini müspet, menfi her neyse yapar.

 

Yardım ettiklerimiz vardı. Onlar, benden başkası değildiler. Felaket yaşadılar öyle güçlü felaketlere kayıtlandılar ki kardeşlerini dahi sorup aramadılar. Kendi yoğunluklarından başkasını kantara koymayan onlar, ayırdıklarından başkasını Tanrısal Kutsal ışıklarda, daimi koyuluklarda, tabiata katmadılar ve biz baktık ki onlar küçülüyorlar; “ne yapabiliriz?” Demedik. Dedik ki, “Yaratan’ın tabiatına aykırıdır yokluk.”

 

“OL’madı” dememeliyiz; OL’sun. İşte bu!... Ve dedik ki “OL.” Olmadan, “OL” denmez ki Canlar. Işığı yaktık; hak ettik; Kutsal Koyuluklar’a, kutlu, Kutsal Kotlar’a Işık Sayfaları açtık ve çevrelerini kuşattık. Dedik ki hak et! hak et de başar. Affedin ama biz mi yapacaktık? Değerliler, muktedir olan biziz ama tabiata kendi yoğunluklarını indiren onlar… Biz dedik ki “başar.” “Ama onların yoğunluklarını kontrol altında tutarak” dedik ve dedik ki “hak et de başar.”

 

Maya tuttu Canlar. İşte başardılar ve hepsi Birlik Işığımıza ulaştılar. Kabilelerin çoğunda kötülük yoktu ama çoğunda da kötülük çoktu. Kolları kapandı ve dediler ki “RA-KA bizi küçülttü.” “Yahu! RA-KA Beşir Kaplar’ın hiç birisinde yoksa, RA-KA yoktur zaten ama varsa, hak ettiğinizdir olan.” Yönü, başkaydı. Onun. Yüreğinde hırs aşağıların aşağılarındaki küçük kotlarıyla, dahili birleşimlerle, Bütün’e kayıtlanmaktaydı ve dava, Ak Tohum’un yaşatılmasıydı. Dedik ki, “ne olacak şimdi?” Hattı, hakkı bilen dedi ki “Olur.” “O zaman kontrolu kuralım” dedik ama oldu mu? Muktedir olmasak olur mu? İşte bu!... Şafak söktü canlılar.

 

İlim, Allah’ın devrelerini kotlayan bir ilimdir. Uluların Kutsal Işığı’nı yere indiren bir ilimdir. İlim, Bütün’e hakim olanların gücünün diriliğini dinleten bir ilimdir. İlim, başka birinin değil, bizim ilmimizdir. Harı, hakkı bilen biz, yolu bulan biz, Kutsal Kotlar’ı katlayan, yoğunlaştıran biz, beden sayfalarını Ak Tabiat’a kattık.

 

Kelimeler yeter mi anlatmaya!? Ah çalışanlar ah! Nefsi aşmadan Hak Tekniği’nde tabiata kotlanmak mümkün mü? Omuzlarınızdaki yükü aldık. Sizi yüreğe kattık. Çekiştirdiler yüreğimizi. Çekiştirdiler kendinizi kendi yüreğinizi; kendinizden ışıksız olarak dillettiler ve dediler ki “ortağınız yok sizin.” Kalem, kağıt alın ve deyin ki “ben bilirim.” Deyin ki “ben bilirim, benim bilgim hepinizdir” deyin ve “bedenin bildiği, beşerin bildiğinden güçlüdür” deyin. Benim bedenim bilir Canlar Beşer nedir ki? Her şeyi bilmek ister de bedeni dilleyemez; yüreği dilliyemez; Hakim’i dinleyemez; yolu bulamaz. Vallahi bulamaz ama Canlar; ayrı gayrı demeden çalışırız yine de.

 

Kötü, iyinin gücünü bilmez mi? İyi, kötünün yüceliğini dinlemez mi? Her biri yürekte değil mi? Hatayı affettik Canlar. Koruduk ve hak ettik. Her yüreği koruduk; dünde bugünde ve her günde koruduk. Allah der ki “OL.” Onursuzluk yoksa olur ama “OL” dedik; oldu. Başını eğmedik, hikaye dinletmedik, yolunu bulmasını diledik o zararı önledi ve dedi ki “ben Bütün’ü göreve çağırıyorum.” “Hayrı, hakkı bil de çağır” dedik ve o dedi ki “ben, bedeni sayfa sayfa dillemek için çalışıyorum.” Hoşlandım, “hadi” dedim “dille” ve dedi ki o, “malum olan bir güç var. ben ocağa inerim. O ben, ben o olurum. Onunla dillerim yolu. O bende benleşir; ben onda onlaşırım. ocaklar sönmez.” Hah işte bu!...

 

Hayrı, hakkı bilene sordum: “Oldu mu?” “Oldu” der. İşte bu!... Ve bir kez daha şunu anlamalarını beklerim ki ocağın yüceliğinde her yürek olur ama ocağa kendinden ayrı bir kendiyle gelen ocaksızdır. Himaye ettiklerimiz, ocaklarını almazlar; kendilerini almazlar; BİR’in diriliğini alıp gelirler. Çünkü onlar Bütün’e hizmetçidirler. Ki, biz onları himaye ettik. Kadim Kaplar’ın hepsi ocağımızdadır. “OL” dedik oldu. Kural şudur: “Vallahi billahi ben Bütün’üm” diyen, bedenime ait değil yüreğime aittir ve “ben hakikiyim” diyen, tabiatın gücüne aittir.  O beşeri kapların hepsiyle bilinir. Ve “ben, maya tuttuğu zaman görev taşırım” diyen, başını eğen değil; başımıza taç olandır.

 

Bilmeleri gerekir ki bana ben olmak değil, benimle olmak gerekir. Bunu biliniz. Ve ben, hak edende hakikiyim. Yolunu açarım; yüreğini kotlarım; ışığını sonsuzlaştırırım. Yıldızların her biri bende ben olur ve ben her birinde; Beşir Kaplar’ın her birindeki o yoğunlukta olurum; göz olurum; seslenirim; sözlenirim; dillenirim. Ulular’ın, Turanlar’ın toplamını; tabiatın kotlarını; tüm yıldızlara ektiririm. Ekenim, tabiatım. Hayrı, hakkı bilirim.

 

Şimdi! ünlü olmaya ihtiyacımız var mı yok mu? Soru bu!... Analar, ünümüz yüreğimizin ünüdür ama çoğu sorar “o kim!?” der. Bedeni bellek olan; yolu bugünkü gibi Bütün’e ulaşan herkes, bizi tanır ama çoğu da sayfalarını yoğunlaştırarak ışıksızlaşır ve derler ki “o kim!?” Ünümüze ün katmamız çok kolay. Dağlar, Ulu bir Çınar’ın kendini dillemek istememesi, kendi yüreğini dinletmek istemesi hak etmesi mi yoksa etmemesi mi? Bunu sorar çokları ve biz deriz ki, insanlık için çalışalım. O zaman herkes bizi bilir. Nasıl olacak insanlık çalışması? Benim için kolay. Herkes şu anda benimle. Çünkü ben Beşir Kaplar’ın hepsiyle BİR’im. Nasıl oluyor? Herkesle çalışıyorum. Ne yapıyorum? Onlara güç katıyorum. Birleşiyorum, yollarını açıyorum, görevlerini Kutsal Işıklar’ını dilliyorum. RA-KA’nın gücünü onlarla birlikte çalıştırıyorum. Ve çoğu bana sormaz bile niye ben seninle daha iyiyim diye. Bir çalışmadır gidiyor ama bu çalışmada bütün kotlar benimle ama onlar, sayfalarını benden değil kendilerinden dillemekteler. Öyle bir dünyadayız ki bugün bütün huzurdakiler bana ışık yakmışlar ama kendilerini kontroldan ayırmışlar. RA-KA’nın Gücü, burada ama onların çoğu bunun farkına dahi varamamışlar. Nefsi aşmışım ama onlar, kendi nefislerinde bensizler. Beni çekiştirirler derler ki “acaba tabiatın gücünü aldı mı?” Yargı var mı? Yolu açtı mı? Ve ben hep onlara bir tek şey söylerim. “OL.” Onlar, hak ettiklerince olurlar.

 

Şu anda dünyada bir çok Bütünlük var ve bu Bütünlükler’in hepsi de insanlık için çalışıyorlar. Bizim farkımız nedir? Biz, sadece insan için çalıştık. İnsanlık için değil. İnsan çalışmasıyla insanlık çalışması ayrıdır. İnsana hizmet, insanlık için değildir. İnsana hizmet, huzurun kotları için de değildir. Boşuna çalışmayız. Hatayı affedin ama insan olmak için çalıştık biz hep. Her yerde İnsan olmak… Bütün’ün insanlığı önemlidir. O halde ne olmalı? Köprü kurmak mı, yoksa köprü olmak mı!? Allah için size şunu sordum; şu ana kadar yaptığım tüm çalışmalar, Bütün için ama Birleşik Işık için yaptığımız çalışma, sayfalarınızda görev taşıyacak düzeyde dahi değil, çünkü herkes kendini değil Birliği konuşuyor şu anda. Hangi Birlik? Bütün’ün diriliğindeki Birlik… O halde bizim Birlik halindeki o çalışmayı tabiata indirmek sorumluluğumuz var.

 

Kollarım açık mı? Açık. Yoğunluğum güçlü mü? Güçlü. İlâh-i görevim var mı? var ama bir tek şey yapmadım. Kontrol kurup onlara görev vermedim. Peki, kontrol kurup onlara görev vermek için ne olmalıyım? Muktedir olmam yeter mi? Yok, hayır… Herhangi bir kuruluşun başında olmalıyım ama şu ana kadar yaptığım çalışmalarda ben hep kendi yüreğimde kayıtladıklarımın gücünü alıp çalıştım ve bölgesel çalıştım ama genel çalışmam gerekir. Bu gün burada bunu anlatmam gerekli. Herkesin duyması için. Bu günden sonra da bu çalışmalar hepimizin olmalı. Doğanın gücü de bunu diler. Bütün’e, insana, İnsan olana, çalışmak yetmedi. İnsanlara çalışmalıyız. Hayrı, hakkı bilmeden hak etmeden değil, hak etmeliyiz. Olacak mı? Olur.

 

Bütün’ün gücünü artırmalıyız. Uyanmak gerekir, Uyuyanlarız hepimiz şu anda. Neden? Hepimiz hak ettiğimizi yaptık ama insanlık için yaptığımız yetmez. Onlara, Hizmet, dünya gücüne hizmet gerekir. Hayrın, hakkın diriliğinde bu hizmeti sunmalıyız. Herkesin kendi olgunluğunda yapacağı işler var. Ne yapılabilir? Bu çalışmaların dahilinde ama bu çalışmaların daimi kayıtlarında bulunarak, BİR için başka dürümlerde de çalışmalıyız. Dedik ki “siyaset, siyaset…” Hadi çalışın. Ve dedi ki “hakikiyet” Hadi çalış. Ve dedi ki “yoğunluk” Hadi çalış ama herkes, herkesle çalışmalıdır. Ben ne yapacağım? Kendim için değil ama bütünlük için yapacağım şeyler var….


- Bunu şimdi anlatmalısın.


- Çalışmalarım devam ediyor bittiği zaman anlatırım.

 

- Dağlar, ocağımızı söndürmek mi ister? O niye bunu anlatmadı.

 

- Oğullarınızı tohumlayın Yarım. Bugün burada hepinize şunu söylemek isterim. Hepimiz dünyasal çalışmalarımızı yapıyoruz. Birleşik olarak hakimiyetle yapıyoruz. Bu çalışmalar, Bütün içindir ve Birlik içindir. Herkes kendi sayfasını okur ve sayfaları, yine Bütün’e hizmettir. Ha!, Merkez Kotlarla yapılacak başka çalışmalar mutlaka vardır. Bunlar kendi toplumlarını kontrol altında tutabilmek için yapılacaktır ve bizler için de bu böyledir. Muktedir olmak için mi? Hayır, Kutsal Işığı yoğunlaştırmak için yapılacak çalışmalardır bunlar. Bizler, tabiatın gücünü aldık ki başarımız muhakkaktır. Tabiatın gücüyle yapacağımız her çalışma, yüreğimizin kontrolunda gerçekleştiğinde, Kutsal Güç devrede kayıt yapıp bizi yoğunlaştıracak dili dinletecektir. O halde herkesin şunu bilmesi gerekir ki dünya çalışmalarınız muktedir olduğunuzca başarılı olacaktır. Buyurun, yapın. Size her an desteğimiz vardır. Yeri, göğü Yaratan'ın gücünü devrede tuttuğunuz sürece; BİR’in diriliğindeki Birlik’te bulunduğunuz sürece  ve Beşir Kaplar’ınızı kotladığınız sürece bu başarı mutlaktır.

 

Yenilenmeniz gerekir mi? Harı, hakkı bilin; yolu bulun; yeniliğe gerek var ama yine de şunu söylemek isterim ki benden istenilen de birleşmektir. Ve ben, bu Birliği, bütünlüğü kendi yüceliğimde değil kendime ait mesleğimle yapacağım ve bu meslek, Bütün’e hizmettir. unutmayınız ki dünya çalışmalarında bu önemlidir.

 

Ve herkesin bilmesini istediğim bir şey var ki o da kendi meslek çalışmalarınızın büyük önemi olduğudur ve büyük gücü kayıtladığıdır. “Bir mesleğim yok” diyorsanız, evinizin sayfalarını açın okuyun.  O sayfalarda ne çok işiniz vardır. Eğer “ben Bütün’e hizmet etmek isterim” derseniz; yere, göğü insanı indirdik; çalışsın diye. Ama sizden tek bir şey daha istiyoruz; unutmayın "Turkuaz Göz" kendi yüreğinizin gücü oldukça başarılısınız. Benim ilmimde ben yolum ama sizin yüreğinizde ben tabiatım; bunu bilin ve bindiğiniz dalda hep varım. Nefsi aştığınız, yüreğinizde Kutsal Işık yandığı ve muktedir olduğunuzca sizinleyim. Kendinizi kendi yüreğinizi bilin; melek olmadığımı da bilin.

 

Ben Bütün’üm bunu bilin. Bütün olmak sorumluluk ister. Kirle, pislikle BİR olunmaz canlar. Kiri, pisliği aşanda görev taşıtırım. Buyurun başınız eğilmeyecekse; başınızı dik tutacaksanız size güç katılacaktır. Altona Kotları’nın en yücelerinden birleştik ve size bildirdik. Karşınıza gelen herkese bunu anlattık. Yasalar vardır ve o yasalar çerçevesinde bizim yüreğimiz güçlüdür. Ve herkesin yüreğindeki güç bizimdir. Buyurun bilin başımızı eğmek değildi maksat; hakikiyeti kotlamaktır. Resmi çalışmalarımızın her bir sayfasında Bütün’e hizmet vardır Bütün’e hizmet, BİR’in diriliğindeki yüreğe hizmet; başın, başına hizmet; RA-KA’ya hizmet ve Ruhsal Kotlar’a hizmet bizim için çok özel çalışmalar gerektirir.

 

Kutsal Tanrı, bizim yüreğimize indiği zaman cemaat güçlüdür ve yeri göğü yaratır. Yeri göğü yaratan Levh-i Mahfuz’un gücünü de tartmadan tanır. İnsana, insan gerek Canlar, Altın Tabiat gerek, beden gerek ve muktedir oluş gerek. Yolu açın da geçin. Yaratan’ın Gücü sizinle olacak. İşte bu!... Ve biz size bir kez daha şunu anlatmak istedik ki kalem, kağıt değil yürek gerek; işi bilmek için; başarmak için. Sizinle olmak bizlere mutluluktur. İşte bu!...

 

- Tanrı, dedi ki “işte bu!...” Canlar, biz ocak olarak bu gücü tanıyoruz. O güç Bütün’ün gücüdür. O güç bizde oldukça, yüreğiniz kınanmaz. İşte bu!...

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

 
  Bugün 219 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol