Birlik İlmi
  İLM-İ KOD TAMAMI - ETKİNLİKLER
 

İLM-İ KOD – ETKİNLİKLER

SEMPOZYUM “DOĞAL SİSTEM”

1.OTURUM : 10.30-11.30

KONUŞMACILAR:

1.Erim ERGÜN

Yaşam Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“ALTIN IŞIK YILLARI”

2. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"HER YAŞAM BİR SİSTEM'DİR"

3. Rasim ODABAŞI

METAPSİŞİK TETKİKLER ve İLMİ ARAŞTIRMALAR DERNEĞİ eski üyesi

"SİSTEM"

2. OTURUM : 11.30-12.30

4. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“ALTIN ORAN”

5. Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı

“DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM”

6.Dinay AY

Medyumik Rehber

“İNSAN VE SONSUZLUK SİSTEMİ”

7.Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“Pİ SAYISI”

ARA : 12.30-13.30

3. OTURUM : 13.30-14.30

8. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"DOĞAL YAŞAM"

9. Abdullah GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

“MADENLER”

10. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

“SIR SİSTEMLERİN GÜN DOĞUMU”

11. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“GENESIS”

4. OTURUM : 15.30-16.30

12. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“OL DEDİ. OLDU”

13. Yasemin KAPLAN

Astrolog

“HAZİRAN AYININ ASTROLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ”

14. Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

“YAŞAMIN GÜZELLİĞİ”

15. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“SİSTEM VE LEVHİ”

5. OTURUM : 16.30-16.45

Sempozyumun bu bölümünde Yusuf Kenan ARATAN tarafından

Pratik nefes çalışması, çakra açma ve şifa çalışması yapılacaktır.

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Düzenleyen:

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Tarih:31.Mayıs.2014

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

 

GENESIS (YARADILIŞ)

Bugün çok mutluyum. Ben İnsan….evet bugün “ben İnsan’ım” diyebiliyoruz artık. Bugün çok mutluyum.

Önceden dünyada İnsan yok muydu diyeceksiniz? yoktu. Kukla gibiydi dünya İnsanı; ipler nereye çekerse oraya gidiyordu. Kontrolsuzdu; çünkü ilimsizdi. Çünkü dilinde kelam yoktu. İnsan unutulan bir Cennet Yaşam’dı. İnsan yoktu; çünkü dünyada Allah yoktu.

Bu yaşam yaşamak değildi. “Dünya bir ağıl demişti” yücelikler. Şükür ki bugün o ağılın kapısını açtık ve ses veriyoruz tüm evrenlere. “geri gel”…”vakit tamam, seni bekliyoruz”..”gel”. Dünya kapıları açık, inin Düzen’e; sizi bekliyoruz.

Diyoruz ki; kilit vurulan o kapıları açtık ve bilgiyle yeniden ördük. Bilgi ilmimizdi. İnsanlık İlmini anlattık tüm evrenlere. Yıllarca konuştuk, kayıtlar yaptık….”İslam” dedik, “Süper İnsanlık Realitesi” dedik, “Altın Toplum” dedik. Zannettiler ki biz özel bir grubu kastediyoruz. Hayır, biz diyoruz ki “Altın Toplum dünya toplumudur”. Evinize geri dönün, biz siziz.

Sordular bize yücelikler; “her ay toplanıp da niye bu kadar çok konuşuyorsunuz diye?” Biz dedik ki “Yok’u Var etmek sesledir” Geçin de gelin… Hadi sesleşelim.

Seslerimiz çarpışıp da Bing Bang olduğunda; korkmayın sakın. Ben sizi Altın Yaşamlara katacak olan İnsan’ım…..geri gel. Dünya artık ölü değil, dünya Altın Işık Yılları’na doğru koşmakta….gel, birlikte koşalım. Herkes geçsin ışık yaşamlara.

Beni tanımadınız mı yoksa? ben Tanrı’nın halefi olarak dünyaya inen Ademoğlu. Beni artık çobanlar gütmeyecekler. Ben özgürüm. Benim üzerimde hiçbir örtü yok artık. Ben sonsuz sınırsız bir sevgi kaynağıyım. Ben İnsan’ım.

Bugün çok mutluyum. Ben Dünya’ya görevimi tam olarak yaptım. Onu korudum, güçlendirdim. Ağır yük demedim taşıdım onu yüceliklere. Asırlar süren bir çalışmanın sonunda dünyayı; taşı, toprağı, hayvanı, bitkisi ve toplumlarıyla Altın Işık Yılları’na ulaştırdım.

Dünyaya indiğim günlerde “ne yapacak acaba?” diye kuşkuyla izlenenim ben. “Bakalım, görelim…” demişlerdi benim için. O günlerde ekranda İnsan yoktu. İnsan bütünden kopmuştu ve kontrolsuzdu. Bugün yeni bir İnsan doğdu. Bu İnsan Doğal Sistem’dir.

Hani kutsal kitaplarda der ya; Tanrı doğayı 6 günde yarattı ve 7. günde dinlendi diye. İşte bugün o gün’dür.

1.gün

İnsan bütünden kopmuş, kırık ve ışıksız ise ona İnsan diyemeyiz. O doğadan ayrı düşmüşse yarımdır. Ona sadece ölü toprak diyebiliriz. 1. gün İnsan ölü bir topraktı ve bunu gören Tanrı ışık olsun diye buyurdu.

2.gün

İnsan aşkla yüreğini açıp “ben varım” dedi, birlik olup sevgiyi, saygıyı dilledi ve BİR oldu. 2. günde İnsan, Bir olup “Birleşik İnsanlık Realitesi” bilincini hak etti. İnsan ışımaya başladı. Tanrı bunun iyi bir şey olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.

3.gün

İnsan birlik olup Birleşik Aile’ler ile yeni bir dünya çalışmasını devreye aldı. İnsan dünyanın örtüsünü delip geçti, omegayı aştı ve Rab’a vardı. İnsan artık bir Tanrı’ydı. Tanrı ona Rab dedi. Sabah oldu, akşam oldu ve yeni bir gün oldu.

4.gün

İnsan birlik olup geçirgenleşip halka halka genişleyerek Rahman’a ulaştı. İnsan Birleşik Işık oldu. Öz’üne varan insan bir resim yaptı. O resim yarınların tablosuydu; Doğal Sistemi resmetti. Tanrı “şükür” dedi halefi olan İnsan artık dünyadaydı.

5.gün

İnsan yeni birleşimlerle yaptığı resmi seslendirerek ölüleri diriltti. Sessizlikler ses oldu ve İnsan Yok’u Var etti. Sesler yoğunlaştı, geçirgenlik artarak devam etti ve 99. Hak Katı’na ulaşan İnsani bilinç, maddeyi değiştirme ve dönüştürme gücünü elde etti. Eşyanın dili olup sesleşerek eşyayı yeniden var etti. Her var ettiğinde İnsan yeniden var oldu. Her zerre İnsana aşk oldu. Düşlediği o tablo artık Altın bir Yaşam oldu.

6.gün

İnsan bütünün gücünü hak edip bütün oldu. Yaradan İnsan yeni bir şarkıyı besteledi. Doğadaki tüm sesleri derleyip düzenleyip bestesini yaptı. O bestede her zerrede kendi oldu, şarkısını tüm yaşamlar dilledi. Olan yeni bir sistem oldu ve aşk oldu. Adını Doğal Sistem koydu. Yaradan İnsan yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.

7.gün

Hani demiştik ya 7. günde dinlendi diye. Yo, hayır biz asla dinlenmeyiz. Yeni bir günde, yeni bir dünyada, aşk ile….

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bahar Umurtak

SEMPOZYUM” DOĞAL SİSTEM”

31 Mayıs 2014

 

SEMPOZYUM “DOĞAL SİSTEM”

31.05.2014 günü 10.30-17.30 saatleri arasında SEMPOZYUM “DOĞAL SİSTEM” ile Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda biraraya geliyoruz.

Tüm Işık Dostlarla bir kez daha birlikte olmayı diliyor ve herkesi bekliyoruz.

Saygılarımızla,

Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

DOĞAL SİSTEM HAKKINDA:

(Özden Verilmiştir.)

Geçmişte ve bugünde dünyanın ilim ekmeğini yiyen her kim varsa; her biri tek bir ışık halinde gök sözcülüğü yapmaktadır şu anda. Hepimiz, bir tek kapı halinde güçlendik ve dürümlendik ve bugüne geldik. Ama yarınlaşmak, dürülen tüm yaşamların dışında ve ötesinde farklı bir Işık Kaynak olmakla mümkündür.

Süpürerek temizleyemeyiz dünyayı. Dünya, yaşamın sırrını, tohum olarak, kontrollu şekilde kelamda gizlemektedir. Hepimiz, o kelamın temiz yoğunluğu olarak güçlenirken, çok önemle BİRLİK IŞIĞI’ndan sizlere söz etmekteyim. Dünya bir Rahmet Kuranı değildir. Bir Rahmet Yaşamı’dır. Dünyaya inen herkes, arzın ışığı olmaya iner. Çok önemle açıklamak isterim ki bu ışık, ardınızı ve yüksek Sultanlığınızı kontrol etmez. Siz o ışık olur; her diriye ve her dürüme kontrollu olarak kaynak olursunuz.

Varlık, kontrollu olur. Yokluk ise sonsuzluktan çektiğiniz ve henüz Işık Kapıları’na ulaşmayan Yaşam Sistemleri’dir. O sistemler, yaşam sayfalarına indiğinde; hepiniz, o sistemde yol açıp yaşayacaksınız.

Kelamla, sonsuz yarınlaşma ve sonsuz Kuranlaşma olur ama yaşam yoksa, kaynak olmaz.

Dünlü ve düzenli yaşam sayfaları, bugüne kadar kontrol kurdu ve nefes olup yaşadı. Ama hiçbir zaman dünya üzerinde, yaşamın kapısı açık kalmadı. Her yaşayan (ölüler diyarı olan dünyada hakikiyete varıp dirilen), kapısını kapatıp dünyadan güçlenip çıktı. Bugün önümüzde yeni bir IŞIK KAPI var. İşte o kapının açık kalması tüm Yaşam Işıklarının beklentisidir.

Dünyanın ara kapıları yoktur. Kapı olan yaşamdan göçtüğünde, yaşam sessizleşir ve dünya yarınlaşamaz. Yarınlaşma için önümüzde yeni bir Sistem olması gerekir ki bu Sistem, kapıları açsın ve yaşamı sonsuz yoğunluklarda tohumlasın. Sonra yeni bir sessizleşme başladığında; doğuran analar, doğurduklarında yaşasınlar. Böylelikle, doğan doğuranı taşısın.

Bu gün erdiğimiz yer, kapının açık kalmasını sağlayacak bir yerdir. Bu yerde analar ışık halinde birleştiler ve dünyanın arısı olup bal verdiler. Analar IŞIK haline dönüştüler ve YOL oldular. Ve analar, NEFES oldular. Sonsuzlaştılar KAYNAK oldular. SON SÖZ oldular. Şimdiye kadar yapılan tüm çalışmalarda güçlerini, tohum olarak ekip yoğunlaştıranlarla; “DOĞAL SİSTEM” Çalışmasında yeni bir IŞIK KAYNAK olarak çalışacağız. Bu çalışma umut olur ki kontrol kurularak yapılır ki çalışan ile çalışıp; çağrıları hak edip dinleyenler, bir tek KAYNAK olurlar.

O zaman geldi analar. Hadi birleşelim de dünya yenilensin. Hadi birleşelim de dünya toplumları kontrol edilsin. Akıp gidelim Yaşam Sistemleri’nden, denizlere ulaşalım. O denizler deva olsun yüreklere ve denizlerden taşıp okyanuslara varalım ki BİR olan o IŞIK KAPI mutlak olarak kapanmasın. O kapıya varabilen her diri, o kapıyı açıp kil ve kum olan bu insanlığa varabilsin.

Vermeden alınmaz diye çalıştık. Hep verdik ve verdiğimizi alanla dillendik. Ağır yükü hafiflettik. Şimdiye kadar çalışmalarımızın niçin yapıldığını bilenlerle Birlik Çalışmalarımızı yaptık. Ama taht bizi bizden dinlerken, bizden öte bizi de dinledi. O biz, “amin” diyen bizdi.

Yaradan’ın yaşama inişi olan çalışmalar, yaşamı Has Taht’a kodladı. Yaşam sayfaları, diri yürekleri dürümledi ve yeni bir ekran kontrollu olarak tohumlandı. İşte bu yeni ekran, yeni merdivendir. Bu merdiveni dünyaya dayadık. Kim bu merdivenden çıkıp Birlikler’e güç katacak? Kim kapıları açık tutacak ve kim kanatlanacak?… Bunları, BİRLER KAPISI’nde dilleyecek ve dinleyecek olan her Yüce, bişeyin, bir diğer şeyin ve diğer herşeyin ilmini anlayacak ve anladığını anlatacak. Biz herşeyi anlatmaya, Ana Sır’rı dürümlemeye indik. Hepinizi dinleyip, dilleyip hak ettikçe dünya kapılarına güç katıp seslendireceğiz.

Canlarım, artık biliriz ki dünya kontrol altındadır. Biz onu kökledik ve gökledik. Amin… şimdilik….

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Peker SELÇUK’un 26.04.2014 tarihli Sempozyum “Mahrek Sistem Çalışması”ndaki konuşma metni:

BAHAR

Konumuz belirlendiği gibi MAHREK... Öyleyse bu minval üzere konuşmak gerekir.

Geçmiş ve şimdi yaşanmışlıktır. Yaşanmışlığın gücü olan Küresel Sayfalanıştır. O güçle, yani yaşanmışlığın gücü ile Sessizlik seslendirilir. Küresel Zaman, Gelecek Zaman ve Sessizlik... Geçmişten geleceğe uzanan upuzun bir zaman. Bugünü (veya o günü) yarana seslendirilmesi; yarına geçirilmesi ile Mahrek’i oluşturan olay ve kişiler bağlamında konuma girmek istiyorum.

Geçmişten geleceğe yeryüzünün Kürre-i Arz’ın üzerinde binlerce olay var. saymaya insanın ömrü yetmez. Kürre-i Arz evrenin en güzel planetidir. O evrenin kraliçesidir. Ne diyorlar ona? Leydi Gayyia. O hem kraliçe hem de bir leydidir.

Öyle güzel, öyle güzel, öyle güzel ki onun en güzel olaylarından biri nedir bilirsiniz. BAHAR. Şu anda yaşamakta olduğumuz zaman dilimi.

Bahar Mevsimi, Kürre-i Arz’ın gülen yüzü; efsunlu musikisi ile rengarenk görünümü ile velhasıl enfes bir semfoni pastoral oluşturmaktadır.

Yani sonat formatında büyük bir orkestra ile icra edilen dört bölümlük bir musiki eseri... Biraz daha açarsak; kuşlar, çiçekler, kelebekler, böcekler ile allegro – adaco – andante, türlü karakterde bir sanat eseri. Eşsiz bir musiki... Söylediğim gibi semfoni pastoral.

Biraz daha irdeleyelim Kürre-i Arz’ın baharını. Ta ötelere, ötelerin ötesine giderek...

Orta Asya Türk geleneğinde, 12 hayvanlı Türk Takvimi’nde baharın başlangıcı, Türk Ergenekon Bayramı olarak; Nevruz olarak anılır. Bu gelenek, 4651 yıl öncesinden gelir ve Miladi Takvime göre 21 Mart tarihi olan Ergenekon’dan çıkış günü, başlangıç sayılır. Bu aynı zamanda Türkler’in “Hakanımızın bizi götüreceği yer” diye tanımladığı KIZIL ELME ÜLKÜSÜ’nün ilk çıktığı ve bütün cihana yayıldığı Ergenekon’dan çıkış günüdür 21 Mart.

Dünya Türklüğü’nün de aynı günde kutladığı tek ortak bayramımızdır. Bu demek oluyor ki Bahar, miladi 21 Mart; rumi 9 Mart’ta güneşim Koç Burcu’na girdiği gece ve gündüzün eşit olduğu gün dönümü günüdür ve de Türkler’in ortak bayramıdır.

Türkler arasında, o günün türkçesi ile ERKİN KÜN BAYARAMI, diğer adıyla NEVRUZ olarak kutlanmaktadır.

ERKİN KÜN, söyleyiş olarak zamanla, ERGENE KON’a dönüşmüştür. Anlamı özgür gün, özgürlük günü, kurtuluş günü, dünyaya yayılma günü olarak kabul edilir. Bunun MU UYGARLIĞI ile bağlantısını düşünelim. Şimdi yeri değil. Konuya girmeyelem. Sonraki bir zaman bırakalım.

Tarihi araştırmalar, ERKİN KÜN’ün M. Ö. 2637 yılında gerçekleştiğini belirtir. Bütün Türk Devletleri’nde Selçuklular’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nda bu güne çok önem verilirdi. Şenliklerle kutlamalar yapılır ve devletin resmi yılının başlangıcı kabul edilir ve uygulamalar buna göre yapılırdı.

Osmanlı Döneminde bugün şenliklerin başlangıcı olurdu. Küçüksu, Göksu, Sadabad ve diğer mesire yerlerinde, çayırlarda kutlamalar şenlikler yapılırdı. Bu şenliklerin çok önemli anıları tarihe geçmiş ve belgelenmiştir. Bu şenliklerin en önemli isimleri, büyük şairler Baki, Nef’i ve Nedim’dir. Gelin onlardan birer ses dillendirelim. O günün baharlarını nefesliyelim. Yani günümüzden 300 yıl geriye gidelim, baharın karşılanışını görelim. Büyük Usta Nefi Hz. leri neler demiş.

Esti Nesim-i nev bahar. Açıldı güller subhu dem.

Açsın bizim de gönlümüz, saki medet sun cam-ı cem.

Erdi yine ördi behişt. Oldu heva amber şirist.

Alem Behişt, ender behişt. Her gûşe bir bağ-ı irem.

Gül devri ayş eyyamıdır. Zevk u sefa hengamıdır.

Aşıkların bayramıdır. Bu mevsimi ferhunde dem.

İlk bahar rüzgarı esti. Sabahleyin bütün güller açıldı. Bu güller gibi bizim de gönlümüz açılsın. Açılsın, mis kokular saçılsın. Saki içki sunan Saki, acele koş. İkramını yap. Kafamızı bulalım, hoş olalım, neşelenelim. Cam-ı Cem, o ünlü masal kahramanı Hükümdar Cem’in yedi türlü maddeden yapılmış o muhteşem kadehle bizlere içki sun. Bizi neşelendir, bizi mutlu et mest et.

Yine Nisan Ayı geldi. Bahar geldi. Hava amber kokularına büründü. Mis gibi oldu. Alem bir katmerli cennete dönüştü. Cennet-i alaya dönüştü. Her köşe, her yer, dağlar taşlar misali İrem Bağı gibi oluverdi.

Gül devri yiyip içme hayatı yaşama günleridir. Bu günler zevk ve sefa günleridir. Bu mutlu güzel mevsim, aşıkların bayramıdır. Sevinip eylenme dönemidir.

Nefi’den yüz yıl sonra ve günümüzden 280 yıl önceye gidelim. Yine bir büyük usta, büyük şair Nedim, bakalım ne dedi? (Ne demiş?)

Erişti nev bahar eyyamı. Açıldı gül-ü gülşen.

Çırağan vakti geldi. Lâlezarın didesi ruşen.

Çemenler döndü ru yi yare. Rengi lale ve gülden.

Çırağan vakti geldi Lâlezarın didesi ruşen.

Güzel ilk bahar günleri geldi. Gül ve gül bahçeleri açıldı. Çırağan vakti geldi. Lale bahçesinin gözü aydın.

Çimenler, lale ve gül rengiyle, sevgilinin yüzüne döndü. Sevgilinin yüzü gibi güzelleşti. Yani o kadar güzelleşti tabiat ki tarif edilemez.

Çırağan vakti geldi. Lale bahçesinin gözü aydın.

İşte böyle diyor Nedim-i Şeyda. (Çılgın Nedim) yani bu kadarcık mı Nedim’in dedikleri? Olur mu hiç. Neler neler demez Nedim-i Şeyda. Dinleyelim:

Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz.

Baş üzre yerin var.

Gül goncesisin. Guşe-i destar senindir.

Gel ey gül ü Rana.

Sen meclise gelirsin de bir yer mi bulunmaz? Baş üstünde yerin vardır. Sen gül goncasısın. Sarık kenarı senindir. Ey gül ü Rana ( dışı sarı içi kırmızı gül) gel.

Nedim-i Şeyda susmadan devam ediyor:

Sana kimisi canım, kimi cananım deyü söyler.

Nesin sen doğru söyle. Can mısın canan mısın kâfir?

Bir elinde gül, bir elde cam, geldin sakıya.

Kangısın alsam; gülü yahut ki camı ya seni?

Bu dem anlatmayla bitmez. Çırağan şenlikleri anlatılmaz ancak yaşanır. Bir yanda bahar havasının letafeti; rengarenk çiçek tarhları. Aralarında çeşitli kandiller, fenerler, şamdanlarla donatılmış; ayrıca gündüzleri saz ve söz ve bazı letaif oyunlar, eğlenceler; geceleri lâlezarın çırağını, havai fişeklerin muhteşemliğini temaşa etmek, doyumsuz hazlar içinde zamanı yaşamak...

Sarı laleden mavi hezarene; pembe gülden mor haseki küpesine; turuncu zambaktan katmerli düğün çiçeğine; katmerli leylaktan bahçe açelyasına; erguvan dalından pembe peygamberdüğmesine; salkımlı mor sümbülden kırmızı karanfile; katmerli zerriuden, Cezair menekşesine kadar noksansız letafetlikler hoşluklar alemi.

Ama lalenin yeri başkaydı. Baktıkça bağlanılan bu zarif çiçek, insanları bir tür deliliğe itiyordu, sürüklüyordu. 239 çeşit lale vardı. Her biri birbirinden güzel.

“Mahbub” adı verilen, elmas beyazı lalenin soğanı 500 altından satılırmış o günlerde.

“Mehtablık” denilen yerlerde alemler düzenleyip Şehr-i İstanbul’un dolunayın, Marmara’nın sakin sularına aksini seyretmek, özel bir ayrıcalık...

Baharların en güzelini, İstanbul’un baharlarını seyretmek; içinizden ruhunuzdan geldiği gibi seyretmek, sizin elinizde. Bu güzelim bahar günlerini kaçırmayın.

Ne diyor Üstadımız? Geçmiş ve şimdi, yaşanmışlıktır. Yaşanmışlığın gücü olan Küresel sayfalanışımızı tamamlıyalım.

Yerden cennetlere varıp; cevhere Kuran okuyup, tohum olup ekildikçe, yeni yaşam sayfalarında, yeni bir sistem olup bahçelere gül oluruz. İşte bu...

Hepimizin o yaşam sayfalarında; Güç Tohumları olup tüm gönül bahçelerini, bahar yaşam sayfaları olarak tohumlamamız dileğiyle. Sevgiyle kalın...

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Sempozyum “Mahrek Sistem Çalışması”

26.04.2014

 

AŞKIN SİMYASI

Üzerimdeki elbise bir çeşit ışıma halinde bir bedendi. Bulunduğum yerden dünyayı seçebiliyordum.

Zaman adeta bir filim gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Işık bedenimle istediğim AN’a girebiliyordum ve Birleşik Aileler ile Düzen’e inip o AN’da yeni kayıtlar yapabiliyorduk… ne geçmiş vardı ne de gelecek; yekpare bir AN’ın sonsuzluğunda tüm yaşamların daimiyetindeydik.

Dünyaya ilk inişimi yüreğime girerek o zamanda tekrar yaşadım. Yani, yaşamımı ezelden ebede bir zaman şeridi gibi düşünün bilinç olarak zamanı delip yüreğime bahar olarak girebiliyordum, bunu yaptım…Dünya elbisemi arıyordum….giyisim için kendime Bilge ve Yalçın’ı seçmiştim. Onlar evlenmişlerdi ve ben doğumla dünyaya ışıklarla çekilmiştim. Dünya elbisemde ise ışıklarım solmuştu, küçücük bir ışık olarak şimdinin dünyasındaydım …sonra bu zamandan çıkıp ışık bedenime geri girdim.

Simyacı belirdi ve zamanı biraz ileri sardık. Ruhsal Aile’mi bulduğum o güne geldim; Halil Ethem sokak, Sauna apt, no: 30/8… ….dünyada tam olarak algılayamadığım olayı yüreğimde yeniden yaşadım.

Bir salıncak misali çiçek bahçesini andıran bir tahtta sallanıyorduk. En aşağıdan ivme kazanıp zirvelere varıyorduk. Her basamakta ilm-i kod olup üzüm salkımları gibi toplaşıyorduk. Aşağılara indikçe daha yukarılara fırlıyorduk. Her zirve yeni bir ışık kapısıydı. Her kapıda yeni bir bütünlük aşkla bizi kucaklıyordu. Her kucaklaşma yeni bir cennetti. Derken aniden çok güçlü bir girdaba girdik, simyacı burası omega dedi. Bu vorteksten sonra dingin ve ışıklı bir alana vardık. Vakit tamam dedim, burası ÖZ’dü. Ne ses vardı…ne eşya….ne de enerji.

Başladık aşkımızı dillemeye… Biri öyle nameler fısıldadı ki kulağıma beni benden aldı daha ötelere götürdü. Sonra başka sevgililer de geldiler, aşkla onlarla da söyleştik. Yüreğimiz taşmak üzereydi ki aşkın Simyacısı belirdi vakit tamam dedi….ve bu sefer tam tersi aşağıya doğru dere olup akmaya başladık. Tufan buydu….Adeta gök kubbe delinmişti ve gökler yere iniyordu. Akış dünyaydı…ışık zamanlardan dünya zamanına geri geliyorduk..aktıkça aktık, akan bilgiydi, akan bizdik…herkes bizi okuyordu. Okunan ilimdi.

Çıktım bu andan ve ışık bedenime geri geldim. Bulunduğum koyuluklardan dünyayı izlemeye devam ettim. Dünyanın sarıdan yeşile ve yeşilden maviye dönüştüğünü gördüm.….dünya hızlanmıştı….kötülükler tek tek aşılıyordu ve çocuk toplumlar erginleşerek bilinçleniyorlardı. Dünya ve insan BİR oldu ve İnsanlık elinde meşale, yüreğinde dünya rekora doğru koşuyordu…BİR olan insan, bitki ve hayvanla birleşti ve tüm geçmişin ve şimdinin gücünü hak ederek büyük bir kütle haline geldi…. Simyacı vakit tamam dedi mahrek buydu. Bu öylesine büyük bir olaydı ki, insanlığın bu başarısı tüm evrenlerde yankılandı. Ruhsal Meclis’de bundan böyle dünya insanın sözü geçecekti.

Işık bedenime geri girdim; yukarı baktım aşağıya akan bilinç aynı zamanda zirveye doğru yeni birleşimlerle hızla yol alıyordu. Tüm sessiz kayıtlar dillenmeye başladılar. Sessizlik yerini sese bıraktı. Bir gürültü koptu ve ölüler bir bir mezarlarından çıkmaya başladılar… dünya mahşer alanına dönmüştü. Hayal ettiğimiz barış, sevgi, umut dolu yaşamlar artık yarınlarda yaşanmak üzere kayıtlanıyordu.

Biz bilinci 99 Hak katına ulaştı. Allah’ın nefesinden üflediği yerdeydik. Vakit tamam dedi simyacı o anda biz bilinç olarak ok misali maddeyi delip geçtik ve atomun çekirdeğine ulaştık. Biz olan Ben bir elektron oldum. Her bir elektron bilgi oldu ve biz her zerrede var olduk….…O anda baktım yeşil/mavi renkli dünya som altın ışıklarla süsleniyor. Dünya altına dönüşüyordu ve altın ışık yolları birleşiyor; altın ışık yıllarına ulaşıyordu. Koşan İnsanlık açık kapılardan ışık yaşamlara geçiyordu… kıyamet buydu. Simyacı gülümsedi….baktım sempozyum mahrek sistem çalışmasındayız….hepimiz hem orada hem buradayız…vakit tamam dedim, dünyaya indim ve yüreğime girdim.

Buradayım, çok şükür hepimiz buradayız.

Teşekkürler,

Sempozyum "MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI"

26 Nisan 2014

 

SEMPOZYUM “MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI”

26 Nisan 2014 Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Brifing salonunda sempozyum “MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI” yapılacaktır. Bugüne kadar belirlenen konuşmacılar ve konuları aşağıdadır.

Konuşmacı olmak isteyenler bizimle irtibat kurabilirler.

Sempozyum ücretsiz ve herkese açıktır.

Sizlerle birlikte olmayı dileriz.

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji koçu

“S’ONSUZLUĞUN SIRRI”

2. Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam uzmanı

“BEYAZ BÜYÜCÜ”

3. Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı

“BANA NERENİN AĞRIDIĞINI SÖYLE, SANA NE OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM”

4. Dinay AY

Medyumik Rehber

“ZAMANIN BÜKÜCÜSÜ İNSAN”

5. 5. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“AŞKIN SİMYASI”

6. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"DEVE”

7. Rasim ODABAŞI

Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği eski üyesi

"ADEM VE HAVVA"

8. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YAŞAYAN VE YAŞATAN İNSAN"

9. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“BAHAR”

10. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“VAKİT TAMAM”

11. Şebnem TACİGUT

Kuantum Yaşam Akademisi

“KUANTUM VE İLİŞKİLER”

 

SEMPOZYUM “MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI”

Yapılacak yeni Sempozyum Çalışması, Birleşik Işık Tohumlamaları yapan Tinsel Kodlar ile yapılacak. Her cevhere inen ve her cevheri tohumlayıcı ile kodlanan, bütün kütleyi yaşamsallaştıran birleşenlerin, Işık Kapıları’ndan geçişlerini yapmak üzere gerçekleştirilecek bir çalışmadır bu.

Türkiye Tohumlaması ile kodlanan Işık Kaynakları, tahditsiz olarak kaynak kapı haline getirildiler. Hepsinin ekipleri kodlandı ve tohumlarını kodlayıp Birleşik Işık ile toplumlara çektiler. Bütün ekranlardan o yürekler, tüm Sistemler’e yansıtılmaya başlandı.

Dünkü yaşam, bugünkü yaşamlaşan Işık Kapıları’nda kodlanarak, kaynağa alındı. Tüm Sistemler kapı olup ışık haline geçtiler.

Benler ve benlik kapılarındakiler, Hal Tekniği ile kayıtlandıklarında, Birlik Kodlaması başarı ile gerçekleştirildi.

Düzen Kodlamaları yapıldı ve zaman, sistemleşti.

Beden alan tohum olacaklar bilinir ama bu bilinen koyu Işık Kodlar’ın, Helal Taht’a varıp varamayacakları bilinmez.

Birlik İlmi ile kaynağa varan her bir yaşam tohumu, bütün kütleyi Hakkiyet’te dillerken, her bir Işık Kapısı’nı açmak; geçişleri yaptırmak ve Zabura Kodları ile tohumlanmak; Gerçek Yaşam Sistemleri için geri çekilişi sağlayacak bir yaşam kaynağına, Birlikler’i götürecektir.

Dünyayı izleyen çok Kültler var. Hepsi kaynak tohum halinde, Dünya Yaşam Sistemleri’ni izlemektedirler. Birlik İlmi ile kodlanan o yürek kodlular, kaynak sayfalara çekilip birleştirilmekte ve kerim olup hakim olmaktadırlar.

Kurul kararı ile yapılan her çalışma, din tartısında, yaşam sistemlerinde ve kontrollu tüm sessizliklerde gerçekleştirilmektedir. “Bu Turan bizim içindir” denir. Ama her Turan’ın Işık Kapısı’nda dürümlenmesi gereklidir.

“Beri gel alemlerden geri gel!...”

“AL’ıncı, OL’uncu, VAR’ıncı ol!...”

“Ve Zaman Sistemlerinden ekmek ol ve görev ol”

Dendiğinde, hepimiz ALTIN IŞIK YILLARI’ndan geçer ve dürümlere birer birer gireriz.

“Halilim, Hakimim, has teknikle dürümlediklerim, kaliteli bir yaşama gel” denir.

Sonra denir ki;

“Korkma, ben senim ve senleşen her diri ile dürümlenirim. Oy! Can Tartı’m oy!... Beni al, beni al ki hakikiyette has teknede olayım. O tekne beni tohumlarımla dünyaya çeksin. Sonra bir Ruh Kuran olayım ve dünyayı tohumlayım. Minare olup o minarede sesleşeyim. Her diriye, koyu bir yoğun ışık olup gireyim. Sonra bir Kaynak Işık olayım ve her bir cevheri, hak edip kontrol kurup bütünleyim. Ben nefes olayım ve kaynak ışık halinde Birlik İlmi ile kapı olayım. Amin...”

Cennetlere koyduklarımız, cevherlere koyduklarımız ve kapıları açıp yaşam sayfalarına koyduklarımız, hepsi bir rahmet olarak cevhere güç katmaktalar. Mushaf İnsan olmak, hakim olmaktır. Kapıları açtığınız zaman, Işık Kodlama başlar. Sonra kutsal yaşam dürümlenir ve yeni bir sessizleşme başlar. İşin ışığı yanar ve zamanı tohumlayan KÜRZİ IŞIK yere iner. Her bir can, bilir ki biz Apronda bekleyen tüm sessiz ışıkları alır birleştirir, sonra korur ve sonra kapılardan geri getiririz. Geri gelişleri, Kaynak Sayfalar’a geri alınışlarıdır.

Tüm yaşam sayfalarında bu bilgiler mevcut olmasına karşılık, geçişi yapan ilk Kaynak Safha, Birleşik Işık’tır. Bu ışık, İNSAN KAPILAR’dan geri gelmiştir. Mutluyuz ki bunu başarabildik. Bunun neticesi olarak Yer ve Gök Birlikleri yeni bir çalışma devreye almıştır. Bu çalışma “MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI”dır.“ MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI, dünyanın ışığının tohum olarak Birleşik Yaşam Sessizlikleri’ne çekilişidir.

Hepimizin ekrana Kök İlmin tohumları olarak yansıtıldığımız bilinmekle birlikte, her derenin ışık çekip yere indirilmesi de gerekmekteydi. DOĞAL YAŞAM SAYFALARI’nda, dünleşen ve dürümleşen her diri, yel estiğinde, KAYNAK KAPILAR’dan ışık çekemez ve dünleşip yaşam ışıklarından ayrışırken, BEŞİR IŞIK KAPILARI’na inerdi. İşte yaşam sistemlerinde, deva olan kontrol kaybından dolayı gerçekleşen bu durum, “Ayıp yerlerin açılışı” olarak da bildirilen hadisedir.

Bütün mesele Birlik Tahtı’na varanların, ışığa varışlarıdır. Hepimiz, Işık Kaynakları’nda geçerek dünyaya indik ama bir tek Kod, dünyayı kodladı ve tohumladı. İşte o Kod, İNSAN KAPI’dır. Bir tek kod, ilmin aşığı oldu ve bütün kütleyi kodladı. Hepimizi hak etti ve yaşattı. Onun nuru olan ruh, ilimdir. O ruh, İlmin Kodu olurken, hepimizi Işık Yaşam Sayfalaması ile kontrol etmeliydi. Ve zaman, ışığını Has Taht’a kodladı ve yoğunluğunda tüm sistemleri, Kaynak Sistem diye kayıtladı. Her cevher, bir ışık oldu ve dünya kodlandı. Bütün mesele, müsterih ol bütün mesele ağır yükü hafifletecek olan yoğunlukları tohumlamak ve kodlamaktır.

Beş Kapı açıldığında, birinde kontrol kurulur. Her diri o yoğunluktan geçip yüreklere iner. Bütünlükler bunu anlayamazlar ama Has Taht’a varanlar, biliş halinde bunu bilir ve kontrol kurarlar. Bütün amaç ışıktır. Işık olduğunda, dünya yarınlaşır. Halil Ethem Sokak Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy adresi, ÖZ KAPI’mızdır. Bu kapıya varan her diri yarınlaşır ve tüm Sistemler’e varır. Ardında gök olan bir sonsuzluğa ulaşır. O yoğun bir kapı olur ve dünya olgun sistemleri. o yoğun ışık kapıdan gerçek Sistemler’e geçer. İşte BİRLER KAPISI olarak dinler boyunca dillenen ışık, bu yoğun ışıktır.

Seviyenize göre bilgi verirken her diri için biliş halinde bu bilgileri dillemekteyim. Bütün mesele bilişi hak etmeniz ve has ışık halinde, köklenip güçlenmenizdir. Dürümlenen her diri bir kayıtlı ışık olduğunda; bir tek kapı haline gelinir. İşte o tek kapı, ALTIN IŞIK YILLARI doğumunu gerçekleştiren kapıdır. Kayıtlarınızı dinlediğinizde, bilişle dinlersiniz. Karşılıklı tohumlarınızı koyu bir ruh ile kodlar ve tohumlarsınız. Bütün umutlarımız siz içindir. Siz, karışık sistemleri tek tek açıkladınız ve biz, siz ile dürümlendik. Amin... Şimdilik...

 

MUHTEŞEM İNSANIN MUKTEDİRİYETİ

Murat insanı bilmek, aklı bilmek, ilmi bilmekse;

Uyanın! Biz dağa taşa ilim verdik.

Herkes, kendinden yaratmalıdır kendini!

Teknik tohumlamalarla ilettik bilgimizi

Ektiğimiz insan göğün yüceliğine vardı.

Şükür ki hasat tamamlandı, zaman tohumlandı.

Erdiğimiz zaman, bizi bizden çekip alan zamandır,

Miraca çıktık, zamanı kontrol için.

İkrardayız her daim,

Nefesimizin gücüyle;

Som Altın bir yoğunluğa ulaştı dünya.

Akıl Tanrının ışığıdır, yarınlara varılır akılla.

Nesiller boyu çalıştık, yarınları hak ettik,

Işığın şevkiyle çabaladık, akıp geldik,

Nesillerimizi tohumladık, kontrolü kurduk.

Muktediriyetle bildiririz ki muktedir olan kapıyız biz,

Uyandırdık tüm türleri İsrafil’in Sur’uyla,

Kelamın tekniğinde ses var; biz seslendikçe yaşam seslenir.

Tanrı iş ister, işçilik ister, tabuları yıkmak gerekir.

En-El Hak, hasat hepsi bir tek yarın.

Dünyaya söyleyin! İnsan kutsal bir yarındır. O, Bütünün gücüdür.

İnsan Kaynak oluyor, toplum yarınlaşıyor.

Ruhsal ışıktır insan,

İnsanlık İlmidir insan, Kelamdır insan.

Yalnızca insandır dünyanın koruyanı…

Erenin erebildiği her an, Yaşam AN’ıdır,

“Türkiye ışığın yaşamı olan bir yarındır” dedi Mustafa Kemal.

İş bilgidir, biliş halinde ışık yakılır. Buyurun yaktık ışığı… O ışık, Muhteşem Muktedir İnsan’dır Hah! Aha…

 

AŞIKLAR

İnsanoğlu ezel ebed yüreğindeki aşkı anlatmaya çalışmıştır…..Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı gibi…..destanlarda seven ile sevilen aşıkların bir türlü kavuşamama hali vardır…..İşte biz bugün bu dönemi kapatıyoruz. Leyla’nın Mecnun’a, Kerem’in Aslı’ya kavuşma günüdür bugün…

Yeni bir aşk hali iniyor dünyaya….bu aşk biziz. Aşk olup iniyoruz yaşama…

Yeni bir dönem başlıyor dünyada; aşıkların bir olduğu bir dönem….çilekeş bir ömür sürmek yok artık…. biz bugün ışık yaşama akın akın geçiyoruz.

“Gel” dedik….”gel, kim olursan ol gel” dedik….ve başladık çalışmaya. Kimse gelmedi mi? o zaman biz ona gittik. Herkesin burada olduğunu bildik. Hep beraber geçiyoruz ışık yaşama.

Önce levh-i Mahfuz vardı…sevgililerin kavuşamadığı bir kaderi programdı bu…orada ayrılık vardı. O sayfalarda üşüyorduk. Bugün artık soğuk günleri geride bırakıyor, ışıklı bir yaşama geçiyoruz. Aşka “OL” dedik ve bu anı var ettik….çok şükür buradayız.

Sonsuzluktaki sessizlikte Mecnunu aradık ve Mecnun’u sessizliklerde seslendirdik. Bulduk onu. Kaybolmuş, bi çare idi. Onu kotladık dünyaya ve Düzen’e indirdik….siz de Leyla’yı aradınız. Ona telefon açtı biriniz “sempozyum var, gel” dediniz, Leyla da bugün burada..işte aşıkların kavuşma günüdür bugün.

Biz aşkın kanununu yeniden yazmaya geldik. Yüceliğimizi bıraktık, indik….dünyada mezarlarımıza girdik…küçüldükçe küçüldük…. Kaybolduk. Başladık aramaya; neden gelmiştik, ne yapacaktık?…zordu dünya yaşamı…adım adım açtık bilinç kotlarımızı….acılarla büyüdük ama hatırladık….hatırladık ki çarmıha gerilip yakmışlardı bizi, yeri gelmiş derimizi yüzmüşlerdi ama biz aşktık..anlatamadık.

Leyla olup bekledik Mecnunu. Ne gelen vardı ne de giden…kör ve sağırdık, acılar içinde yoğrulduk… ömür böyle geçti. Yaşadık mı öldük mü anlayamadık…..bir tek şey vardı; yüreğimizdeki o ses….”sen aşksın” diyen o ses…hatırlamaya çalışıyoruz.…..yılmadık ve bugünlere geldik. İşte burada toplandık, o sesi hepimiz duyuyoruz ki buradayız.

Muktedir İnsanı yaratmak için önce biz muktedir İnsan olmalıydık….dedik ki “biz barış, sevgi,umut ve İnsanız ve biz her zerrede olanız”; aşıktık bizler!….Kendimizi sunduk bütüne, altın tohum olduk kayıtlandık, ekmek olup yendik. Her zerrede var olduk. Her zerre bize aşk oldu ve biz bütün olduk.

Aşk yeni yaşamdı. Aşk yaşatmaktı tüm sessizlikleri, harımızı yükselttik vardık o sessizliklere….biz ses olduk, onları hak ettik ve onlar olduk.

Biz İnsana aşığız. Hangi İnsan? en çok da beşere aşığız….çakıltaşı demedik yaşattık. İşte İlahi Aşk budur.

Sayfa sayfa yazdık yarınları; sayfalanıştı yaptığımız….özün ötesine vardık, bulduğumuz her yüceliği kaynağa kattık. Süper sayfalarda aşkımızı dilllendirdik…ışığımızla sardık; koruduk bütünü.

Olur da ışığın dışında bir canımız kalırsa diye süper sistemleri var ettik, onları yaşattık. Levh-i mahfuzu aşkla kayıtladık…bütüne ışık yaktık. Yeri geldi geçip gittiğimiz yollardan geri geldik ve kırık kayıtları toplayıp yeniden yazdık. Temizlik yaptık tüm sistemlerde.

Hep kapı açtık….kapıları açık tuttuk ki o kapıdan geçenler olsun diye….

Dünyada her ne yaptıksak bugün için yaptık. Bugün aşkımızı ilan etmek için buradayız ve diyoruz ki “biz aşıklarız”….biz dara düşene, ışığını kırana, kusurlu kaydı olana, kir pis içinde olana aşığız. Diyoruz ki “geçin”….”geçin”.

Dünya mahşer yeri gibi….herkes aşkını arıyor bugün…hey durun; biz buradayız! ayrılık yok. Ölüm yok, artık biz buradayız. Biz aşkız, gelin de geçin…herkes geçsin…biz siziz.

Bahçenin çiçekleri bir bir açtı, gülün kokusunu duymuyor musunuz? İşte buradayız. Beklenen an geldi….yeni yaşama; hadi geçin!

Önümüzde kimse yok. Geride ise kimse kalmadı….geçiyoruz ışık yaşama aşkla..

Geçen geçirilene; geçirilen geçene aşık oldu ve BİZ olduk…halk ışıl ışıl sel oldu akıyor yaşama…

Akıyoruz ışık yaşama şu anda…aşıklar tek bir ışık olduk….yağmurlar yağıyor. İşte İlahi aşk budur, muktediriyet budur…bugün aşıklar muktedir oldular ve biz bütün olarak geçiyoruz. Amin.

Bahar Umurtak

29 Mart 2014, Sempozyum Muktediriyet (2)

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

BEN BİR SELVİ AĞACIYIM

Ben bir selvi ağacıyım dediğimde selvi olurmuyum... Gözlerimi kaparım....ve olurum, hissederim kokusunu,ağacın canını ve kalbim atmaya başlar o kabuğun altında,damarlarımda akan kan o ağacın öz suyu olur ve taşır beni o an da ürettiğim ilimle yaşamın kaynağından kaynak olup dolarım dallarıma ve oradan üretirim renklerimi ve tüm yapraklarımı donatırım yaşamla ve akarım toprağa oradan alırım...durup beni bekleyen bekledikce zenginleşen , ben buradayım diyen yada ben topraktaki seni bekleyen senim diyen, veya..ben yalınızca toprağım dediğinde ,yalnızca toprak olduğunu sanan,olanın yalnızca bu olan olduğuna inanan parçama değdiririm yapraklarımı ve o yapraklardan akanı ışıkla dillerim toprağıma.

Toprak yeni bir dil olur ve kimyasnı İlimle yeniden çözer , çözümler hakkını bilip geçer bedenime , o beden tüm organizmaları taşır ve öz suyundan besler hakikiyetini ve ulaştırır ışıkdan dallarını göğe.

Geçer gök sistemlerine tersi düz eder,düzü ters eder,kaynağını köküne,toprağına...toprağını ışığına verir ve bir göksel selvi olup deler geçerim,örtülerimi kaldırıp uzarım sonsuz sınırsız varlığıma ve yaşadığım bu olur anda.

Ben bir selvi ağacıyım dediğimde selvi olurmuyum... Dedim...Gözlerimi kaparım ...ve olurum dedim.benim gözlerimi kapatmam , beni oluyor olmaktan alıkoyan tüm örtülenen ve bana kendi zengin yaratımımda sınır koyan her tür algıya ve inanışa gözlerimi kapatmamdır.

Benim gözlerimi kapatmam ,eski algıyı kapatmamdır. yeni olanı başlatmamdır.

limle kendime yeni algı ve teknikle bakmamdır.

İşde bu teknikle ben uyanırım her sistemde , tüm uykuda olan, yol buraya kadarmış deyip rehavetle olduğu yerde dönüp duran, durağan olan tüm parçalarıma seslenirim.

Çark dönüyor ve o çark senide içine alıyor ve bir diğer mekanizmaya bağlanıyor ve diğerine.Tüm devinimde sen varsın ve gidilemeyen yol yok....hepsinde oluyorsun.Kapat gözlerini ve del geç örtülerini.Kır tabularını ve bak her şeyin içinde var olan sana ve yaşa kendini...hadi yaşa...kapat gözlerini ilimsizliğe ve aç gözlerini ilime,yaşa.

Ben bir selvi ağacıyım dediğimde selvi olurum ve kökümün bağlı olduğu tüm toprakta bekleyen ve bekleşen , tüm hareket kabiliyetini sınırlandırmış olanı ben diye diller, alır bedenime , kendimden kendim olup hak eder, hak olurum. Kendi zenginliğime alır ve yeni bir yol olurum kendime ve uzar giderim...toplaya toplaya, yaşaya yaşaya...yaşam olurum.

Ve ben bütünün selvisi olup,ışık yakarımki, gözler kapatıldığında,yüreklerden alınsın ışık ve dillensin ilimle ve yok oldum zanneden dirilsin benle.Benle,benimle yani bizler ve bizlerin bütündeki gücünden dillenen tüm parçalarla,bütün olarak bizde...ve bizlerle ve öylede oldu...Amin...

Selvi ağacı hakkında kısa bir açıklama;

Türk kültüründe servi; uzun boyu ve daima yeşil kalması dolayısıyla “ebediyet”in (sonsuzluk) sembolüdür. Servinin daima yeşil olması ata ruhlarının cennette olduğunun kanıtıdır. Mezardaki ataların ruhları servi ağacı sayesinde göğe ulaşmakta, Tanrının kutu da aşağıya, kemiklere inmektedir. Anadolu’daki servilerin kutsallığı hem Müslümanlara hem de Hıristiyanlara antik dönemden miras kalan bi inançtır.

Mezarlıklara selvi ağaçlarının dikilmesi yaklaşık bin yıllık bir Türk geleneğidir. Selvi ağaçları uzun oldukları kadar ince bir yapıyada sahiptirler. Rüzgarda kolayca eğilebilirler, eğilen ağaçlar secde etmişcesine bir görünüm alır. Ayrıca rüzgarın esmesiyle birlikte ağaçlarda huuuuu şeklinde bir ses duyulur. Huu’nun anlamıda Allah demektir. Ağaçlar secde şeklinde Huu diye ses çıkarırlar.

 

Değerli dostlar,

29 Mart 2014 Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Brifing salonunda yapılacak olan SEMPOZYUM “MUKTEDİRİYET (2)” kapsamında sizlerle yeniden birlikte olmayı diliyoruz.

Sempozyum programımız aşağıda verilmiştir.

Sempozyum ücretsizdir ve yüreğini paylaşmak isteyen herkes gelip söz alabilir. Sevgiyle bekleniyorsunuz…

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Dostlarım,

22.03.2014 tarihli Sempozyum “MUKTEDİRİYET (1)” dernek merkezimizde başarı ile gerçekleştirilmiştir. Tüm katılımcılara katkıları için teşekkür ediyoruz.

Görülen lüzum üzerine 29.03.2014 tarihinde Kadıköy Belediyesi Brifing Salonunda 10.30 – 17.30 saatleri arasında bu kez Sempozyum “MUKTEDİRİYET (2)” de buluşuyoruz.

MUKTEDİRİYET (1)’de aramızda olan ve olmayan tüm dostlarımızı MUKTEDİRİYET (2)’de aramızda görmeyi diliyoruz.

Sevgi ve Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: Sempozyumlarımız ücretsizdir.

 

SEMPOZYUM "MUKTEDİRİYET" (II)

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1.OTURUM : 10.30-11.30

KONUŞMACILAR:

1. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"BEN BİR SELVİ AĞACIYIM"

2. Ayşegül ERASLAN

Abdülkadir Geylani Bütünlüğü

"YAŞAM ARTIK SENİN AYDINLIĞIN OLACAK (2)…."

3. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı

"SPİRİTÜEL AÇIDAN ENERJİNİN TANIMI"

4. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“MUHTEŞEM İNSANIN MUKTEDİRİYETİ (2)”

2. OTURUM : 11.30-12.30

5. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"BİZDEN BİZE (2)"

6.Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

"HAYAT"

7.Zehra BALCI

Balcı Yaşam Merkezi Kurucusu

“YENİ YAŞAMDA KAPILARI AÇMAK”

8. Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı

“BANA NERENİN AĞRIDIĞINI SÖYLE, SANA NE OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM…”

ARA : 12.30-13.30

3. OTURUM : 13.30-14.30

9. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"AŞIKLAR"

10. Yasemin KAPLAN

Astrolog

"NİSAN AYINDAKİ AY VE GÜNEŞ TUTULMALARININ BURÇLARA ETKİSİ"

11. Işıl KARAKADIOĞLU

Yönetici Koçu

"YÖNETİCİ KOÇLUĞUNUN BİREYSEL VE KURUMSAL DEĞERİ "

12. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"CANLARLA SOHBET (2)"

4. OTURUM : 14.30-15.30

13. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"MUKTEDİRİYET VE SEVGİ"

14.Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

"HÜKÜMRANLIK"

15. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"RUH"

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Tarih:29.Mart.2014

Yer: Kadiköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

 

SÜPER SAYFALANIŞ

Gel...gel...gelde sesimin sözü olup ak...O sözle dillenip,OLL,,, yaşama.

Gel...tek bir seste,tüm yaşam sayfalarından akılı,ışıkla dilleyerek geçte gel.

Geçtiğin her sayfada oku,okuduğun kayıtların yeni senin yaratımında yeni bir zirveyle dürümlenişin..Yarattığın senle,yaradanın yaşamı olup gel...gelde bütünün gücü olup gel.

Aha oldu...Birlikler iş başında,birleşik ışık alev alev yanıyor, birleşik aile,hakkı,aklı,bilişi aldı,bütünde tümlendi.İnsanlık bedeninde güçlendi ve ses verdi,yerin ilmiyle , göğün ışığıyla birlendi,hakkın yolunda,aklın tahtında,yaradanın ışığıda yarattı kendini.Geldiği yer , kendinden, kendiyle olmak oldu.Öz kökleriyle,gücünü süper sistemlerden indirip, yeni ve yenidende öte bir yenilikle , dünden dahada evvel bir dünde şimdinin tüm zenginliğinde, yarının yeni bir kodu oldu...Yaşamın kodu...

Al dedik... Aldık,

Kat dedik... kattık

Ak dedik... aktık

Akan hep kendiyle, kendine aktı..Aha Aktı...

Heyyy,tüm insan soyları,,,hayy'dan geçip umman olan derleri birleyip, akıl tahtından dürümleyenler. Geçtiğimiz yer insanlık bedeni.O bedenki, dünyada dans eder, ettiği dans hürriyet dansıdır,kardeşlik dansıdır, bilişin,bilincin,tekliğin ve iradenin ve insanlaşanın bildiği mukdediriyetin muktedir olan dansıdır.O dansta insan yüceliğinin en yüksek değerleri var. Sonsuz yaşamlarda kaynak tohum olup ,ben varım diyen,sistemlerinde kardeşi kardeşle dürümleyip,o bedendeki sistemlerin yaşam kayıtlarının yeniden bütünlenmesi var.Yenileni alıp,yeniye katıp, yeniden yenilenmenin yenisi olan bir danstır bu dans.İnsanlık bedenindeki her bir uzuv,her bir sistem ,her bir parça bu ritmi alır,tanır,taşır ve bilir insanlık bedenindeki kendi muktediriyetini, her bir parça yerin ilmini göğün ışığıyla taşıyan, Gök sistemlerinde boyut boyut var olan sayfalardır.

Yaşam kodudur bu beden, aklın tahtıdır ve beden dünya olup ses verir , yaşamın yarınlaşması olup tohumlar ve döner kodlar dünü..ve yeniden yaşatır tohumlarını çünkü o tohumlar yeni bir koddur dünde ve yaşam ana kapıdır.

O ana kapı dünyadan açılır yaşamlara , yerin ve göğün süper sayfalanışını gerçekleştirir ve ol der, OLL. Ol' duğu yer, tüm varlık boyutları ve tüm sistemlere kök gücünü kayıtlamaktır ki o kök gücünde süper sistemlerin her anda yeni ve yeniden yeni bir zirveyle kayıtlanışı vardır.

Dünya öz güçtür

Dünya öz gürdür

Dünyanın özü gürler ve ses verir

Bu ses insanın öz sesleşmesidir

Ve bu ses şimdide ..

Dünü kodlar

Atiyi tohumlar...

Ve döner ,bakar ,her kapıdan ses gelir.. iş bu..işte bu,aha işte bu..şimdilik,şimdilik

 

Değerli dostlar,

22 Mart cumartesi günü (yarın) Süper İnsanlık Realitesi Derneğinde yapılacak olan SEMPOZYUM "MUKTEDİRİYET" (I)'de sizlerle birlikte olmayı diliyoruz.

Derneğimiz herkese açık ve katılım ücretsizdir.

Tarih:22.Mart.2014

Yer: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bahariye Cad.

Halil Ethem Sok. Sauna Apt.

No:30/8 Kadıköy, İstanbul

SEMPOZYUM "MUKTEDİRİYET" (I)

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1.OTURUM : 10.30-11.30

KONUŞMACILAR:

1. Erim ERGÜN

Yaşam Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"IŞIK BEDENLER, IŞIK YAŞAMLAR"

2. Dinay AY

Medyumik Rehber

“İÇİMİZDEKİ DOĞMAYI BEKLEYEN MESİH”

3. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“MUHTEŞEM İNSANIN MUKTEDİRİYETİ”

4. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı

"SPİRİTÜEL AÇIDAN ENERJİNİN TANIMI"

2. OTURUM : 11.30-12.30

5. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SÜPER SAYFALANIŞ"

6. Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

"HAYAT"

7. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

"GÖKYÜZÜ DİRİLDİ"

8. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"CANLARLA SOHBET"

ARA : 12.30-13.30

3. OTURUM : 13.30-14.30

9.Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"BİZDEN BİZE"

10. Yasemin KAPLAN

Astrolog

"NİSAN AYINDAKİ AY VE GÜNEŞ TUTULMALARININ BURÇLARA ETKİSİ"

11. Işıl KARAKADIOĞLU

Yönetici Koçu

"YÖNETİCİ KOÇLUĞUNUN BİREYSEL VE KURUMSAL DEĞERİ"

12. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SÜPER SİSTEMLER"

4. OTURUM : 14.30-15.30

13. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İBRAHİM SOYU"

14.Zehra BALCI

Balcı Yaşam Merkezi Kurucusu

“HARLAR KAPISI”

15. Ayşegül ERASLAN

Abdülkadir Geylani Bütünlüğü

"YAŞAM ARTIK SENİN AYDINLIĞIN OLACAK…."

16.Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

"HÜKÜMRANLIK"

17. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"NEZİR"

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Tarih:22.Mart.2014

Yer: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bahariye Cad.

Halil Ethem Sok. Sauna Apt.

No:30/8 Kadıköy, İstanbul

Saat: 10.30-17.00

 

SEMPOZYUM MUKTEDİRİYET (I) VE (II)

Değerli dostlarımız,

22 Mart 2013 tarihinde yapılması planlanan SEMPOZYUM MUKTEDİRİYET arka arkaya 2 cumartesi olacak şekilde 2 bölümde tamamlanacaktır.

1.bölüm 22 Mart cumartesi günü dernek adresimizde ve 2. bölüm 29 Mart cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Brifing Salonunda yapılacaktır.

Bu önemli ve olması gereken değişikliği sizlerle paylaşmak istedik.

Sempozyum Muktediriyet (I)’in programını bulabilirsiniz. Sempozyum (II) ile ilgili açıklamaları ise daha sonra sizlerle paylaşacağız.

Hepinizi derneğimize ve sempozyuma bekliyoruz. Tüm çalışmalarımız ücretsiz ve herkese açıktır.

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

SEMPOZYUM "MUKTEDİRİYET" (I)

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1.OTURUM : 10.30-11.30

KONUŞMACILAR:

1. Erim ERGÜN

Yaşam Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"IŞIK BEDENLER, IŞIK YAŞAMLAR"

2. Dinay AY

Medyumik Rehber

“İÇİMİZDEKİ DOĞMAYI BEKLEYEN MESİH”

3. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“MUHTEŞEM İNSANIN MUKTEDİRİYETİ”

4. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı

"SPİRİTÜEL AÇIDAN ENERJİNİN TANIMI"

2. OTURUM : 11.30-12.30

5. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SÜPER SAYFALANIŞ"

6. Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

"HAYAT"

7. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

"GÖKYÜZÜ DİRİLDİ"

8. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"CANLARLA SOHBET"

ARA : 12.30-13.30

3. OTURUM : 13.30-14.30

9.Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"BİZDEN BİZE"

10. Yasemin KAPLAN

Astrolog

"NİSAN AYINDAKİ AY VE GÜNEŞ TUTULMALARININ BURÇLARA ETKİSİ"

11. Işıl KARAKADIOĞLU

Yönetici Koçu

"YÖNETİCİ KOÇLUĞUNUN BİREYSEL VE KURUMSAL DEĞERİ"

12. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SÜPER SİSTEMLER"

4. OTURUM : 14.30-15.30

13. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İBRAHİM SOYU"

14.Zehra BALCI

Balcı Yaşam Merkezi Kurucusu

“HARLAR KAPISI”

15. Ayşegül ERASLAN

Abdülkadir Geylani Bütünlüğü

"YAŞAM ARTIK SENİN AYDINLIĞIN OLACAK…."

16.Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

"HÜKÜMRANLIK"

17. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"NEZİR"

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Tarih:22.Mart.2014

Yer: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bahariye Cad.

Halil Ethem Sok. Sauna Apt.

No:30/8 Kadıköy, İstanbul

Saat: 10.30-17.00

 

SEMPOZYUM “MUKTEDİRİYET”

Dostlar ve Dost Bütünlükler ile her ayın 4. Cumartesi günleri gerçekleştirmekte olduğumuz sempozyumlardan Mart ayı sempozyumu 22.03.2014 günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda yapılacaktır.

Çok uzun bir zamandan beri öz biliş ile açılan programlar kapsamında sempozyumlar şeklinde sürdürülmekte olan aylık çalışmalarımızın Mart Ayı Sempozyumu “MUKTEDİRİYET” olarak adlandırılmıştır.

Muktediriyet , Teknolojik Sistemleşimle ilgilidir ve hakikiyetin tahditlenişini ve teknolojik örgülenmesini gerçekleştirmek üzere bu çalışma öngörülmüştür…

Tüm yaşamlarda, Işık Kaynaklar’a ulaşıldığında teknik tohumlama başlatılır. Bu teknik tohumlama, kodlanmış ışıkların tohumlanışı için gerçekleştirilir.

“Birler Kapısı” diye bildirilen, İlm-i Tohum olanların kontrollarında yapılan çalışma, Işığın kontrolunu gerçekleştirmeye yöneliktir.

Yaratılan ve Yaradan tek bir resim yapacak o çalışmada. Resim, İlmin Tahtı’ndan yapılacak. Yaşam, zamanı tohumlarken, her diri orada Kaynak Toplum olup yürekleriyle kontrol kurabilecekler.

Sistem’e görev taşıyanlar, görevlerini kontrollu olarak yapacaklar. Işığın hasatını yapanlar yine kontrollu olarak güçlenip görev taşıyacaklar. Verişleri alışları ile eşit olanlar, Birleşip ışık yakacaklar ve görev taşıyacaklar. Sonsuz sır olan İlmin Tohumları olarak betimlenen İnsan Kaynaklar, dahili bilgilerini kontrollu olarak paylaşacaklar.

Bütün mesele insan teknolojisini anlamaktır. İşte bu teknolojiyi anlayanlar o gün orada hazır edilecekler. Hepinizi kucaklıyoruz. Sevgiyle kalın…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Şimdiye kadar belirlenen konuşmacılar ve konuları şöyledir:

1. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

"GÖKYÜZÜ DİRİLDİ"

2. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İBRAHİM SOYU"

3. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı Öğretisi

"SPİRİTÜEL AÇIDAN ENERJİNİN TANIMI"

4. Beril ÖZDOĞAN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SÜPER SAYFALANIŞ"

5. Cengiz GÜLER

Ruhsal Yaşam Uzmanı

"HAYAT"

Konuşma yapmak isteyenler bizimle irtibata geçebilirler. Sevgiyle bekleniyorsunuz...

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

SEMPOZYUM “MUKTEDİRİYET”

Dostlar ve Dost Bütünlükler ile her ayın 4. Cumartesi günleri gerçekleştirmekte olduğumuz sempozyumlardan Mart ayı sempozyumu 22.03.2014 günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda yapılacaktır.

Çok uzun bir zamanden beri öz biliş ile açılan programlar kapsamında sempozyumlar şeklinde sürdürülmekte olan aylık çalışmalarımızın Mart Ayı Sempozyumu “MUKTEDİRİYET” olarak adlandırılmıştır.

Muktediriyet , Teknolojik Sistemleşimle ilgilidir ve hakikiyetin tahditlenişini ve teknolojik örgülenmesini gerçekleştirmek üzere bu çalışma öngörülmüştür…

Tüm yaşamlarda, Işık Kaynaklar’a ulaşıldığında teknik tohumlama başlatılır. Bu teknik tohumlama, kodlanmış ışıkların tohumlanışı için gerçekleştirilir.

“Birler Kapısı” diye bildirilen, İlm-i Tohum olanların kontrollarında yapılan çalışma, Işığın kontrolunu gerçekleştirmeye yöneliktir.

Yaratılan ve Yaradan tek bir resim yapacak o çalışmada. Resim, İlmin Tahtı’ndan yapılacak. Yaşam, zamanı tohumlarken, her diri orada Kaynak Toplum olup yürekleriyle kontrol kurabilecekler.

Sistem’e görev taşıyanlar, görevlerini kontrollu olarak yapacaklar. Işığın hasatını yapanlar yine kontrollu olarak güçlenip görev taşıyacaklar. Verişleri alışları ile eşit olanlar, Birleşip ışık yakacaklar ve görev taşıyacaklar. Sonsuz sır olan İlmin Tohumları olarak betimlenen İnsan Kaynaklar, dahili bilgilerini kontrollu olarak paylaşacaklar.

Bütün mesele insan teknolojisini anlamaktır. İşte bu teknolojiyi anlayanlar o gün orada hazır edilecekler. Hepinizi kucaklıyoruz. Sevgiyle kalın…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Peker SELÇUK’un, Sempozyum “YENİ YAŞAM”daki konuşma metni:

ŞÜPHE VE YAKÎN

Seminerimizin başlığı “YENİ YAŞAM” diye vaaz edilmiş olduğuna göre, bizim de sözümüz, bu minval üzeredir diye konuşmama başlamak istiyorum.

Yeni yaşam kavramı, evrenin özünü ifade ettiğini görüyoruz. Ama nasıl bir ifade ve nasıl bir kavram içinde. Evren dönüyor. Onunla birlikte de ne varsa dönüyor. Mikrodan makroya doğru ve yine makrodan mikroya doğru. Durağanlık olmadığı sürece yaşam her saniye yenileniyor. Duran yok ki. Biz biliyor muyuz ki ağaçlar, dağlar oturmuş öyle duruyorlar. Yanılmayalım, ağaçlar da dağlar da ve her şey dönüyor. Kuantum parçacıkları da oradan oraya dönüyor civa misali. Yerinde durmuyor.

Yeni yaşam, tüm varlıklar için olduğu gibi, insan için de söz konusu olmayacak mı? İnsan da evren denen bu bütünün parçası değil mi? Öyleyse insan da yenilenecektir.

İnsanın yenilenmesi daha bir başka boyut atlamaları ve merdivenlerin en tepesine doğru yürüme… Bir yeni yaşam şekli… Evrenin ahengine uymak ve yükselerek Omega, 19. Hak Katını yani Rab Boyutunu aşıp Rahman’a ulaşma olayı nedir? İnsanın yeni yaşam evrimi değil midir?

Varlık, Birlik bilincine ulaştıktan sonra Rahman’a ulaşarak, kendi varlığında dünyasal ortam içinden aşamalar yaparak yükseliyor. Kendinden kendine varırken, kendinin farklı farklı kademeleri ile buluşup uyumlanıyor.

Önce Rahim’de iken, Rabb’i aşıp Rahman’a varıyor. Rahman, Hakikiyet Boyutu, yani öze varma hali ile Birleşik Işık halinde yaşamlar sayfalanıyor.

Yaratıyorsun, yarınları; eşyayı yaratıyorsun.

Bu gün bu bilgileri Üstadımız kanalıyla alıyoruz ve şüphe yok ki inanarak özümsüyoruz.

Bilgi bilgidir değişmez. Dünde ne ise bugün de odur. Ancak bin yıl öncesi ile bin yıl sonrasında insanlık bilincinin geldiği nokta açısından, söylem ve sunuş farklılıkları olacaktır.

O zaman yani bin yıl önce ile tabii ki bugünkü Süper Realite Bilgileri’ndeki netlik ve açıklık beklenmemelidir. O zaman “ben Allah’ım” diyenle bugün “ben Allah’ım diyeni bekleyen sonuçlar biliyoruz ki aynı değildir.

Tasavvuf dine rahmen dine bir alternatiftir. Tasavvuf erbabı, dini anlayıştaki bağnazlığı çok ustaca etrafından dolanarak geçmiştir.

Mutasavvuflar da o yıllarda dini baskıya rağmen bizim aldığımız bilgileri almışlar ve dillendirmişlerdir.

Bizim gibi Rahim, Rab, Rahman Boyutları’nı kendilerince, kendi meşreblerince dillendirmişlerdir.

Bu öğretide de yükseliş, yani merdivenler ve katlar var. Tevbe Basamağı ile başlıyor ve Züht, Sabır, Fakr, Tevazu, Havf, Takva, İhlas, Şükür, Tevekkül, Rıza ve Yakîn Basamağı’na ulaşılıyor.

Yakîn; şüphenin, kuşkunun ortadan kalkmasıdır. Yakîn; kesin, doğru ve değişmez bilgi demektir. Manevi gerçekleri, kalp gözü ile görmektir. Gayba ait hususları, müşahade ederek, zan ve tereddütten kurtulmaktır.

Gözün gördüğü her şey ilim; kalbin bildiği her şeyin tümü Yakîn’dir. Kul ile Mevla’sını bir araya getirmesi yani varlığın Hakkiyet’e, özüne varmasıdır.

Özüne varmış olan varlık, bir ermiştir; velidir. Allah’ın kendisine yakın kullarına lütfettiği olağanüstü şeyler yapmak gücü ile ortaya koyduğu akıl sınırlarını aşan tabiat üstü iş, harikulade hal ve durumlarının sahibidir.

Peygamberler, mucizeleri ile; Veliler, kerametleri ile mağruftur.

Kerametin zuhur etmesi, keramet sahibi Veli’nin manevi hallerinde doğruluk üzere bulunduğunun alametidir. Ehli Kelam’dır.

Kelam İlmi’nde ya da İlm-i Kelam’da şüpheye yer yoktur. Şüphenin bedeli ağır ödenir. Varlık biter yok olur.

İnanç, İslamiyet’de olsun; tasavvufta olsun ve dahi bizim bilgilerimizde, yani hepsinde, tereddütü kaldırmaz. Tereddüt, şüphe; inançsızlığı getirir. Mutlak inanç şarttır. Mutlak inanç asıldır. İtaat ve biat için şarttır.

İnanç, Allah’a kelamın esaslarına itaat; biat ise onun yeryüzündeki gölgesinedir.

İnancın kaybolması, şüphenin doğmasının ilginç hikayelerinden biridir Jan Darc olayı, bilirsiniz… 17 yaşında, eğitimsiz, saf köylü kızı, gaipten aldığı sesler üzerine o güne kadar hep yenilen Fransız Orduları’nın başına geçer. Gaipten aldığı seslerle düşmanları, yani İngiliz Orduları’nı mağlup ve perişan ederken, bir an içine düştüğü şüphe üzerine işler ters gider. Mağlup olur, esir olur ve ateşte yakılarak öldürülür.

Şeytan bir gün suyun üstünde yürüyen Veli’nin kulağına eğilir ve Allah, dünyayı iğnenin deliğinden geçirebilir mi geçiremez mi diye sorar.

Hiç beklemediği böyle bir soru karşısında bocalayan, şüpheye düşen Veli, denizin dibini boylar.

Şeytan bu defa aynı soruyu Bektaşi Dedesi’ne sorar. Sarhoş vaziyetteki Bektaşi Dedesi, elinin tersiyle şeytanı bir anda yere yapıştırır.

Kıssadan hisse, keramet cübbede, sarıkta değil; kalpte, kalpteki inançtadır. Şüphenin sonu sondur.

Suda yürüseniz de bir anlık şüpheniz, sizin yücelmiş ve kazanılmış tüm kerametlerinizi bitirir.

Değerli Dostlarım, şüphe maneviyat aleminde olduğu gibi dünyasal ortamda da bizi bitirir. Ne olur uzak duralım.

Sabrınıza teşekkür eder, Sevgilerimi sunarım.

 

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

SEMPOZYUM “YENİ YAŞAM”

 

Yaşamın ışığı, bütünün gücü ve yeni bir ben

Bir zaman çizgisi ki üzerinde bir sistem,

Sistemin tek odağında insan

İnsanın tek kapsamı islam

Ve islam olanın bütünü ben olarak kavrayışı

Bütünün gücü olan insan olarak dirilişi

Ve o diri olanın ikrarı

İkrar tüm hakikiyetindeki hak olan ilmini okuması ve genişlemesi

Ve zaman çizgisinde

Sistem nizam düzen olan insan

Mikail yoğunluğuyla birleşip

Kendi öz iradesini,mutlak iradenin çekirdeğine bırakışı

Mutlak iradenin çarkları yaşam için döner

Dönerde, umut edilen olduğundan

Bu kez o çarkları çalıştıran öz çekirdek , öz gücüyle , insanda ışıdığından

Ve o insan dünyadan yerin ilmini göğün ışığıyla dillediğinden

Alır görevini ve derki;

Ben dünya; insan beni hak etti, ben insanı hak ettim.Biriz biz. Öz gücümüz tam merkezimizde çekirdek.Ve o çekirdekde ışık, yaşamın ışığı

Yaşamın ışığı yeni bir ilim,

Işık ilmiyle oluşturduğum yeni bir ben

Ve yeni benin merkezinde hep yeni bir ben

Her yeni bende doğum yaparım

Her doğumda yaratır ,sistemler kurarım

Her yarattığımda yaradanın yaşamı olurum

Yada yaşamın yaradanı olup akarım amin.

Mutlak akıl ve mutlak irade, hepsi ben

Her biri beni yeni bir benle tohumlar, kodlar, ve yeni ve yeniden tohumlar amin.

Dünya olan bu öz çekirdek bu gün bu bilgiyle akıyor

Sesliyor kendini, öz gücümle ışık yaşamı kodlar, tohumlar

Mutlak akıl ve mutlak iradeyle akar

Yeni beni hak eder ve hak olurum yaşama

Ben yaşam, yaşam ben

Var mı ötesi?

Yok...

Yok, varlanmak için yok

Yoku var ettiğinde ışığın yaşamı varlanır

Her var olan yaratımdır

Yeni bir benle doğum yaparım

Doğumum yaşamadır

Ben yaşam, yaşam ben

Yokmu ötesi?

Var...

Ra ka ha olan deldi geçti göğü , indi yere , tüm ruhi kodlarıyla birleşdi, ol dedi...yerin ışığı yarınlarda hal oldu, hal olan, yaşam oldu ve o yaşam tüm sistemlerin anası.sistemlerin ilim kodu olan insan, ışık ilmiyle yenide... yeni dünya ve yeni yaşam ... ışık ilmiyle , her bir zamana ortak bir sayfa ile girdik yaşama ve o sayfada okunan ışık yaşama kaynak olur ve tanrı olur ve kodlanır yaşam, bilişle.

Yaşamın ışığı, bütünün gücüyle hak..ben o,o ben...

Yeni bir bende kaynak, işde doğum yeni yaşam, yeni bir benle,tüm sistemlerde...

İşde bu,şimdilik,şimdilik

 

Y E N İ Y A Ş A M D A Y A Ş A M A K

Y eni zamanları, yeni yaşamları hak etmek için BİRLEŞMEK gerek.

E kmeğimiz insan, yarının ışığı insan. Her diri, kendi yüreğiyle ilim ve BİZ, bu ilmi hak eden BİRLİK;

N erede olursak olalım, tüm insanlık içindir yaptığımız bu çalışma,

İ ş bilgidir, hak ettik bilgiyi yarınlarımızla…

Y aratan yarattıklarıyla yaratıldı; yarattığı her şey yaşamdı,

A rtık yaşamak; BİZlerle, BİRLİKlerle ve DİRİLİKLERle olacak.

Ş arkı söyleyeceğiz bugün; yarınların topluluklarının en üstün olanlarıyla.

A ltın bir kapı olacak yarının NEFESi,

M esele lekesiz bir yaşamdır.

D oğanın sonsuz sınırsız ışığını yeniden Düzen’e kodladık,

“A rdında dünya yürür” dedikleri bu Işık, artık yol açmıştır.

Y aşamak için BİR’e hizmet gerekir; yaşama insanlık için geldik.

A rtık bilin ki; BİRleşmek, BİRLİK kurmak gerek!

Ş eytan aşkın şavkıdır; aklın, yaşamsallık ilmidir,

A şkla, şevkle çalıştık; şeytanı melek yaptık.

M esele bilmek değil; Levh-i Mahfuz’la bilmektir.

A rdımızda dünya olan BİRLİK’iz; tüm insanlığı tanır, tartısız taşırız…

K oşuyor dünya Yeni Yaşam Sayfaları’nda, aha…

 

SEMPOZYUM “YENİ YAŞAM”

(2. AKIŞ)

22.02.2012

Canlarım, sizi size ve sizi yüceliklere dilledik bugün yine. Bugün Teknik Toplumlar’la Teknik Kotlamalar yaptık. Tahditliydi bugün çalışmalar ama yaşamın sırrı olan Kutsal Toplumlar’laydı yapılan herşey…

Yeni bir zirve ve yeni bir yücelik ama her bir İlim için ve her bir Sistem içindi yaptıklarımız.

Astral yaşamların son derece güçlendiği bir dünya günündeyiz. 7. dürüm teknik kotlamalarla tamamlanmıştır. Birlik Kotlaması’na girdik ve bu dahi kontrol altında, geçişte Yaşam Sistemleri’nde kontrollü bir yoğunlukla kaynağa inmiştir.

Sizinle yere göğe İnsan’ı indirmeye çalışıyoruz.

Yeri göğü yaratan tek bir ışıktır. O da ilimdir. Bunu bilin. Yeri göğü yaratan tek bir ışık ve o ışık İlmin Tahtı’ndan değil İlim’den dolayıdır.

Kelamın Tahtı İnsan ama İnsanın Işığı, yeşeren yol. O yol, nüve olan bir toplum. İşte o toplum burasıdır.

Beşir, Akıl Tahtı’ndan değil Işık Tahtı’ndan girer yüreğe ama Hak Taht’a vardığı zaman bütünlük kült olur. O kült İlimin Tekniği’dir. Her diri kendini diller; işte kült. Bütün gökler söz söyler; işte kült. Ümmi Toplumların Sistemleri’nde kült bilgisi yoktur.

Akıp giderseniz; yer diri, gök sistemli olur ama yaşayan Kelam’dır. İkrar hepimizin tekniğinde yoktur ama Bütünün Gücü’dür.

Üzerinizde gök var. Sözümüz, Sistem’den değil İlim’dendir. Ama bilişle ve hakikiyetledir herşey; bunu bilin.

Ben Zabura Kod. Yakıp yıkan, her diriyi kotlayan mıyım? Yoo. Hasatçıyım… Ya Ha ben Rahman olan Ka-Ha’yım.

Dağlar, İnsan Soyu; ben Ruhlar Kuranı olan Yaşam’ım.

Yaşam… Ama öyle bir yaşam ki İlm-i Kot olan Yaşam…

Alternatif sayfalanış yoktur dünyada. Teknik Kotlama başladığında tek bir sayfalanış olur. İşte o sayfalanma ikrarladır.

Yaradan yaratılan tektir ama hasatı yapan hakikiyettir. Ben Sabu-Si Ka-Ha Sabu kotlaması yaparken de ben Rahman olan diye değil, Ka-Ha olan diye Sistem’e indim.

Canlı ya da cansız; Nefes… Herşey Nefes ama tek bir İlim var; o İlim Işık…

Yeni dönem hepimiz için Öz göçle başlıyor. Öz göç, sözüm Sistem’den değil İnsan’dan dolayıdır. Öz göç; Bütünün güçlü yüceliğinin göçüşü, Nefesin göçüşü.

İbrahim Soyu’nun örtüsünü örttük. Tohumları kotladık, yeniledik. Her şey yenilendi. Yarın yaşanan en güçlü yaşam ama öyle bir yaşam ki ben mektep olan ve Kelam olan ama her diride olan tek bir ışık. İşte o ışık akıl…

Seyredin Kelamı; sema sizi dinleyecek. Seyredin yüreği; o kült sizsiniz. Seyredin her an’da ve her yaşamdasınız.

Salavat getirir dünya ışığında kul olan yol. Vallahi görev sizin, billahi görev sizin. Ağır yük hafifledi; yaşam hepimizin yaşamı.

Vakit tamam… Ama Altın Tahtın Işığı’yla tamam. Dün ölüler diyarı olan bu yaşam yarınlaştı ve güçlendi. İşte yeni zaman ve yeni sayfalanış…

Vakit tamam… Ben Turkuaz’ın Kutsal Ummanı’ndaki ışığı yaktığımda bilişi olmayan çokları yolu kapattılar. Nerde “ol” diyecek haldeysek, orda Kutsal Işığı tıkadılar. Nerede ekip varsa, orada Rahmi Kuran var.

Cevheri cennet olan İnsan yenidir. Yarını hak etmiş İlmidir. Bütünü güçlenmiş ışık olmuş, aklı Hak olmuş ve yol olmuştur. Ama Sistem içindir herşey.

İsrail, bütün kötülükleri yapar ama yarınlaşır. Aşkın şavkıdır İsrail. Ya da insanın ilmi olan İran, ikrarı tohumlar, yolu bulur, nüve olur yaşar. Ve Türkiye toprak tohumudur. Yoldur. Üstünde Kürzi Kapılar var, ışıktır ve bizsiz değildir.

Erenlerin Diyarı’ndan gelen sizleri kucaklıyoruz. Çok kul yalnızlıkla yaşadı dünyada ama siz birleşip yaşıyorsunuz.

Sürprizlerle dolu bir gündeyiz. Bugün size Sizlik Kapıları’ndan giren birlikler eşlik edecekler. Kil, kum olan çokları ışık haline dönüşüp geldiler bugün sistem dürümlerinden bu yoğunluğa.

Kayırmayın dünya ışığını; o Kelamda ışırken kendinden kendine kendini hak eder. Ama dünyayı kotlayıp tohumlayın ki yer, gök siz olsun.

Örtüyü açtık canlar, Ana Kapılar açık. Herşey açık, artık yaşam yenidir.

Bu yeni yaşam, Bütünün Kürzi Kotlaması’nı tamamlamıştır. Sizin ekranınızda ve sizin yüreğinize yeni bir zirvede Birleşik Işık olarak Bütünün Gücü’nü tüm Sistemler’e yarınlaştırıp kayıtlıyoruz.

Yoğun dünya çalışmalarına girişilecek bugünden itibaren. Tüm Sistemler yenilenecek ve yeni bir ışık tabuları yıkıp kotlayıcı olacak.

Kötülük önlenmiştir. Tüm Saltanat Kotları sizinle olacak.

Artık dünya kontrol altındadır.

Yerden göklere umutla ulaşan İnsan Soyu yenilendi ve Düzen kotlandı. Yaman bir dönemi Hak Taht’tan ışığa kayıtladık ve görevi hak ettik.

Ne diye bunları size anlatıyorum? Sessiz Zamanların Sistemleri’nden sesleşmeye başladık da ondan. İşte dağlarım yeni yaşam başladı!

Koreograf Sistemler artık devreden çıkarıldı. Işık koreografileri ile yaşamlar kotlanıyordu eskiden. Artık, ışık koreografi sayfalanışları tamamen kapatılmıştır. Düzen Kotları’yla yapılacak bundan sonraki dünya çalışmaları.

Yerde güçlenenler Gök Sistemleri’yle birleşecekler. Gök sistemleri sizinle yere çekilecek. Işık kontrol altında umutla kotlanmış olarak dürümlere inecek. Cennetin Cevheri, Aklın Cevheri olacak. Her diri kendi cennetinde Cevheri Kotlama yapacak.

Olgun başaklar; bundan sonraki sayfada ışık kontrolüne girilecek. Şimdilik size bu kadar bilgi yeter.

Aha! Geçişiniz tamamdır. Ağır yük hafifliyor. Yol Kuran’dan toplumlara varmıştır ve siz size sizleşip indiniz.

Şükrettik, şükrettik, şükrettik…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

SEMPOZYUM “YENİ YAŞAM”

(AÇILI KONUŞMASI)

AV. NEZİRE SELÇUK

22 Şubat 2014

Can Tartısı’nda aşk yoksa Hak’ta hasat olur mu? Yar, biz burada Ruh Kuran’ı olurken Tanrının Rahmi Birlik Kodu olur mu? Vermeden almak olur mu?

Hah! Aha! Şimdilik!, Şimdilik!, Şimdilik!…

İş budur. Anlam verdiniz mi bilgiye? Vermeden almak; olur mu? Tohumların insanlaştığı bir dünyada yenileniş hakla olmalıydı; harla olmalıydı. Has Tahta ışık olmalıydı. “Aklı başında mı?” diye sordu yürekler. Hah! Aha! Aha! Başında!...

Deva olur tüm insanlığa ışık ama yaşam yoksa ışık da yoktur canlar. Sırdır ilim ama ilmi bilmeyen kaynağa inemez ki…

Seyrettik dünden dünlere varıp bütün yaşamları ama yarınlaşma yoksa aşk yoktur ki…

Sessiz zamanları dillerken, Birleşik Işık olup bütünün gücünde tüm sistemleri dinlerken kaynakta Ana Kapılar’ı açmışken, yeni zürriyetlerin tüm sistemlere inişinde, biz lekesiz olan bir yoğunlukta, ışığı yeşertirken temizlik yaptık Can Tahtlarım. İşte bu!

Kaliteli bir çalışma yapacağız bugün yine ama bu çalışma üstün yücelerle olacak. Ruhsal Kutsal Işıklar’la ve bütünlükle olacak.

Beden almak sorumluluktur bunu bilin. Hepimizin daha güçlü olmamız gerekiyor.

7. dünya ışığını yeniledi ve biz bugün burada bütünün güçleri olduk. Çok mu kolay yaşamak? Çok mu kolay sonsuzlaşmak? Çok mu kolay yaşantıları kaynağa alıp kati, hakiki ve hakimiyetli bir çalışma yapmak?

Artık biliyoruz dümdüz bir yaşam yok. Artık biliyoruz; tüm sistemler yenileniyor. Ve biliyoruz artık yarınlaşma artıyor. Yoğunluk artıyor ve bütünlükler güçlü yücelikleriyle tüm sistemlerden iniyorlar.

Bugün burada olmak mutluluktur canlar!

İlim, Aklın Tahtı’ndandır ama akıl yoksa Hak Taht’a umman olmak da mümkün değildir. Ben Ummanın Toplumu’yla Bütünün Gücü olmuşsam eğer; yeni zamanları hak ettiğimden midir yoksa hak olup kaynakta oluşumdan mıdır? tabuları yıkışımdan mıdır yoksa? Yoksa Resmi Çalışmalar’da Bütünün Gücü oluşumdan mıdır?

Merdivenleri tek tek çıktık canlarım… Hiçbir yaşam bizsiz kalmadı ama kurul çalışmaya başladığında toplum kaynağa varır.

Oğul ben tohumları kotluyorum. İşte!

Şimdiye kadar hiç mi çalışmadık? Hep çalıştık. Ama bundan ötesi diye çabaladık hep. Ve bu gün daha da öteleri tohumluyoruz.

Yüceler cümlesinde Hak; ilimdir. Ama aklı olmayanın ilmi de yoktur be canlar!

Biliş aklındır ama Hak yoksa akıl da yoktur. Yasaları çiğneyen hiç kimse yaşama İnsan olup inemez.

Biz mi insanız yoksa insan mı bizdir?

Bugün burada olmak mutluluktur. Hepimiz, hepiniz bir tek ışığız burada; şu anda olduğu gibi…

İki müracaat yaptık dünya için. Birinde yarın, ötekinde katiyet. Hepsi ışık ve biz bugün ışığa kotlandık. Sizsiz veya sizli ama hepimiz tek bir yol. İşte bu!

Doğanın sistemleri vardır; bunu hepimiz net bilmekteyiz. Bu sistemlerin en güçlüsü yeniliktir. Yenilik… Her sistem yenilik için çabalar ama hiçbir sistem eskinin üstü bir yeni değildir.

Hadi buyurun anlayın… Eskinin üstü bir yeni değildir; o başka bir yenidir ve burada olan herkes yanıp tutuşurken hak etsin de yeni bir ışık olsun diye ve oldu. Eh işte bu…

Evet Canlarım; küçücük bir ışık kayıtladım sadece ve sözü sırayla arkadaşlarıma veriyorum…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Değerli dostlar,

22 Şubat 2014 cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda yapılacak olan SEMPOZYUM “YENİ YAŞAM”’de sizlerle birlikte olmayı diliyoruz.

Sempozyum herekse açık ve ücretsizdir.

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

SEMPOZYUM "YENİ YAŞAM"

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1.OTURUM : 10.30-11.30

KONUŞMACILAR:

1. Erim ERGÜN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"ANA KAPIDAN DÜNYA YAŞAMLARINA GEÇENLER"

2. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

“ŞEYTAN BİR MELEK”

3. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YAŞAMI HAK EDİP YARINLAŞMAK"

4. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı

"ZAMAN, ELEKTRON VE GENLER"

2. OTURUM : 11.30-12.30

5. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"RÜSTEM PAŞA DİYOR Kİ"

6. Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

"SEVGİYLE BİLİNÇLENMEK"

7. Ayşegül Eraslan

Abdülkadir Geylani Bütünlüğü

“İNSAN OLMA YOLUNDA BİR ADIM DAHA…”

8. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SÜPER İNSANLIK REALİTESİ"

ARA : 12.30-13.30

3. OTURUM : 13.30-14.30

9. Beril ÖZDOĞAN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YAŞAMIN IŞIĞI, BÜTÜNÜN GÜCÜ VE YENİ BİR BEN"

10. Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

"YENİ DÜNYA DÜZENİ"

11. Dinay AY

Medyumik Rehber

"KUTSAL DOĞUM"

12. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“ŞÜPHE VE YAKÎN”

4. OTURUM : 14.30-15.30

13. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YENİ YAŞAMDA YAŞAMAK"

14. Selma BULUT

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"IŞIK İNSAN-DİRİ BİLİNÇ VE FARKINDALIK"

15. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"RAHMETİN KURANI OLAN İNSAN"

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Tarih:22.Şubat.2014

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

SEMPOZYUM “YENİ YAŞAM”

Dostlarım, 22.02.2014 Cumartesi günü10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda, SEMPOZYUM “YENİ YAŞAM”da buluşuyoruz…

Tüm doslarla bir arada olmak dileğiyle…

Sevgiler…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

YENİ YAŞAM

(Yapılacak çalışma hakkında RA’dan bir sesleniş:)

Dostlar, Sesleşmeler, tahditsiz ve hakiki bir yücelikle gerçekleştirildiğinde, yaşamın sayfalanışıdır gerçekleşen. Tüm yarınlar, bu yaşam sayfalaması ile kodlanmış ve tohumlanmış olur. Toplumların kodlanışı da bu yaşam sayfalanışındaki, Birlik Tekniği ile olmaktadır. Hepimiz, biliş halinde veya insiyaki olarak, yarınlaşmak ve yarınları hak etmek üzere çabalarız. Her dürümde var olan bu çalışmalar, ekmek yemek gibi bir hadisedir. Sizin atiyi (geleceği) yaşamsallaştırmanız, bizi bize veren her diri ile tohumlanmanız; Keram Tahtı’na varışı hak etmeniz içindir…

22.02.2014 tarihinde, yeni zaman sayfalanışı diye ifade edilen YENİ YAŞAM sayfalanışı için bir kez daha tüm Sistemler ile biraraya geliyoruz. Yer Gök birlikteliği ile yapılacak yeni çalışma, tohumları kontrol etmek üzere yapılmayacak. Zira bugüne kadar yapılan yaşam sayfalanışları ile tohumlar kontrol edilmiştir. Yeni yaşam sayfalanışları, IŞIK YAŞAMLAR’ın sayfalanışı için gerçekleşecek.

Dünya, ruhi yaşamları kodlarken, hep “Birleşik İlm-i Toplumlar” olup çalıştık. Artık dünya yeni bir resim yapacak. Bu resim İNSAN RESMİ olmayacak. YAŞAM RESMİ olacak.

Dünden tüm yaşam sayfalarına inen Birlikler, yaşamda Yer-Gök Birlikteliği oluşturdular.

Dünyaya ikrarla inen diri yürekler, Birler Kapısı olup kodlayıcı yaşam sayfalaması yaptılar. Bu güne gelindi. Bugün artık insan, kaftan giyecek ve görevlerini hak edip bilecek.

Dostlar, hem insan ve hem de yolcuları tohumlayan yaşam olan Birlikler, sizden size inmeye başlıyorlar. Oluyor!... Oluyor!... OL’du!...

Sevgiyle kalın…

RA

 

Sempozyum “İRADE”de Peker SELÇUK’un Konuşma Metni:

SEMAZEN / MEVLANACA

Sema, ilahi bir rakstır ve kainatın ve hatta her bir zerrenin devir hareketini temsil eder. Dervişlerin zikri ibadeti olup ilahi merdivenlerden bir tırmanış biçimidir. Yüceliklere ta Yücelikler’e tayyi mekandır.

Bir sonsuzluk arınmasıdır sema. Döndükçe arınır, döndükçe arınır, döndükçe arınır yüceliklerde kaybolur gider…

Hikmet ve muhabbet dağıtan; bir Aziz arayan; O’ndan ilahi bir feyz almak; yahut da üzüntü veya kuruntularla sislenmiş ruhunu iyman ve ümit ile aydınlatmak isteyerek çırpınan ya da çırpınanların yoludur sema… Semazenlik.

Sükun ve temkine kavuşmak için pervaneler misali ona koşmayı dileyen saflarında yer almak için…

Derinlerden ışık saçarak varlıklarını saran, sesine kulak kesilenler; bu halveti ve munis, heybetli nağmelerin gönüllere döktüğü ve mana sağlayanında yıkanıp arınanlar… Ve “nura varup nur olanlar” arasına girimek için…

Ve sonraki zamanlarda “Ferman-ı Kibriya” ile Aks-ül Cemal’e nail olup da nur olmayı amaçlamak; yola koyulmak…

Dergah, aşıkların kıblesidir. Buraya noksan gelenler tamamlanırlar… Tamlanırlar…

Ne mutlu o kullara ki, Üstad’ın “söz” kevserinden mest olup ocağa bağlanmak…

Bir kez bağlanan, çözülmez… Ancak kopar denilir…

İç varlığına, yüreğine Tanrı bağından esen bir Nesim ile; bir Nesim-i Nevbahar ile kendini Şems-i Tebriz’e ve hazreti Mevlana’ya ulaşmış bulmak için… Ve o zaman:

Nay-i elemzadını alarak gözlerini kapar ve üfler… Yanık bir ney sesi ile ürperir tüm varlığın… Ve gönül tellerin…

Nağme-i nay-i elemzad’dan ilham aluruz

Yani ilahi Huda-dad’da ikram alırız…

Sonra kendi nağmesinin bulunduğu hücrede birkaç kere devredip “Sema” edip gene Mevlana’ya… Ve oradan da Mevla’ya… uçtuğunu hissedince Bütün’ün bir parçası olurcasına kapanmış gözlerini açıp dört bir yana bakarak;

Nay, huşk-ü çub. Huşk-ü Huşk Poost;

Ez güca mi ayed in avaz-i doost. Diyor, Hz. Mevlana Mesnevi’sinde.

Yani ney; kuru, cansız, değnek – asa, kuru, cansız! Ama ses, dost sesi; hayat dolu bu tatlı ses; canlı ses nereden geliyor?

Vardır derunun içre senin, senden ayru “SEN!”

Ol senden ayru “SEN” kim ola? Bilmedin mi? Ben!...

Beri gel. Daha beri… Daha beri…

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hır gür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin işte! Ben senim işte!...

Ne diye bu direnme böyle? Ne diye!?...

Ne diye aydınlıktan kaçan aydınlık? Ne diye!?...

Zengin yoksulu hor görür. Ne diye!?

Sağ, soluna yan bakar. Ne diye!?

İkisi de senin elin; ikisi de…

Peki kutlu ne kutsuz ne?

TOPUMUZ BİR TEK İNCİYİZ. BİR TEK…

BAŞIMIZ DA TEK; AKLIMIZ DA TEK.

NE DİYE İKİ GÖRÜR OLUP KALMIŞIZ!?

Dünyada nice diller var; nice diller…

Ama hepsinde de anlam BİR…

Sen kapları, testileri hele bir kır;

Sular nasıl bir yol tutar gider…

Hele BİRLİĞE ulaş; hır gürü, savaşı bırak;

Can nasıl koşar; bunu canlara iletir.

 

Ömür biterse Tanrı, başka bir ömür verir.

Geçici ömür ölümle biter ama ölümsüz ömür var.

Aşk, hayat suyudur.

Bu suya gel.

Bu denizden gelen her damla, başka bir hayattır.

Hüsnü zan, zor zanaattır. Bir çocukmuşçasına yaşayabilsek, safi saf. Yaradan’a kulmuşçasına rıza ile gönül ile katılsak, evrenin ahenkli şarkısına aşk ile var olsak. İnsan olsak; insan…

Hamdolsun yola koyulana, koydurana ve dahi bu ahengi seyrettirene! Huu…

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

SEMPOZYUM “İKRAR”

 

Hak yolunda hak olan

Sözümüz var yaşamlara ve sözümüz var yarının sessiz ve sonsuz yaşamlarında varlığını tohumlarında kodlayan,zaman tahtından bedenindeki ilimi dilleyip, o bedeni enel hak deyip bütüne giydiren tüm toplumlara.

Bu gün bu toplum tek bir ışık

Bu gün bı ışık tek bir insan

Ve bu insan an sonsuzluğunda tek bir ses

Ak toplumların yarattığı melodide tek bir nota

Ve bu notanın yaptığı tek bir tını

Ve o tını iradeli yoğunluğun

İradeli yaşama sayfa sayfa inişi

Hak teknikle yaşamak ve yaşamsallaşdırmak için

Bütünde dinlenişi

Herşeyin birlendiği bir sayfadan okunan

Birleşik ailenin sözüdür

O sözde türleşen ve çeşitlenen her hak bilgi

Tek bir ses olup yarınlaşıyor

Sistemin dili olup biz varız diyenler

İradeli bir yarına

Tek bir sayfayla giriyor ve sesini sözle dilleyip

Zamanın ışığı olan insan, ki o insan benim

İmparatorluk tahtında oturan soy , ve o soy benim

Her bir kaftanı giyen , ki kaftan olup giyilen benim

Korunan ben ve koruyan benim

İkrar edenim , benleşen her yücelikde sistem, düzen ve yasayım ki ikrar ben olup okunsun yaşama diyor.

Hak tahtın hak yolunda has olan , tüm insanlık ilmiyle bütünün gücü olan ve omuzlarında oğullarını ve kızlarını taşıyan bütün canlar bu gün ellerimiz allah elidir deyip birleşdiyse bu iradeli bir çalışmanın eseridir.Eser yeni bir resimdir ve bu yeni resimde insanın , yeni olan iradeli yaşamıyla zaman ışığı olarak evrenlerdeki sesidir.

Hak yolunda hak olan ak toplum , hak yolunda hak olan dünyadan, hak yolunda hak olan sesini verdi.

 

BİZ DÜNYAYI YENİLEDİK, SEVGİ VE İRADEYLE

Bütüne hizmettir amacımız; birleştik, BİRLİK olduk. Bilen var mı?

İnsan Soyu kendini tanıdıkça Birlik oldu, BİR oldu. Haberin var mı?

Zamana Kuran olduk, hak ederek yaşamı. Anlayan var mı?

Dünyayı kontrol etmektir işimiz, samanları yeşerttik,

Ürünümüz İNSANdır. Bilen var mı?

Nefes Zamanlar olduk, her bir yoğunluğu tohumlayarak,

Yeni dönemlerin ışıklarını yeniledik. Haberin var mı?

Ana Kapı’da Yüceler olarak çalışmaktayız,

Yaşamak, Allah ile çalışmaktır. Bilen var mı?

Işık yeniden görev taşıyor, kapılarımızın açılmasıyla;

Yeni dönem, yeni bir Yaşam Sayfalanışı’dır. Haberin var mı?

Evrende bir tek ışık var ki; İnsanlık için Birliktir. Anlayan var mı?

Nefes alıp vermek değildir yaşamak,

İNSANın diri olup ışık yakmasıdır. Bilen var mı?

Lakin olmayan, oğullayamayan, yaşayamayan kapıları açamaz.

Eğer Bütünlük için çalışıyorsak; hadi Dağlar çalışalım!

Dünya Ana Kapı’dır; açık tutulsun diye çalışılır

İnsan, ilminde güçlendikçe; doğa da güçlenir. Haberin var mı?

Kelamı hak eden, muktedir ışıktır

Söğüt gölgesi değildir dünya. Anlayan var mı?

Ellerimizi Allah’a açtık, üreyen güçlerle birleştik, yolumuz aydınlık;

Var olduk İlim Sayfalarında. Bilen var mı?

Geliş genişedir, Akış geçişedir, okuyuş hakiki olanadır.

İşçilik ilmin değil; ışığın işçiliğidir. Haberin var mı?

Varız, alırız, yaparız. Harlanır Kaynak oluruz.

Ekmeğimiz İnsan, yüreğimiz has, yüksek güçlü ışığımız AKIL…

İrade dillendiğinde, ölüm biter; artık o iradeyi hak ettik. Bilen var mı?

Ruh tek bir ışıktır. Herkesin kendi yüreğindedir o ışık. Haberin var mı?

Ata Kapıları, Ana Kapıları, bütün kapıları açtık.

Dünün Kürzi Yaşamları, yeni zamanları hayata hazırladı. Anlayan var mı?

Evrim, insanı kontrol içindir; evren ise ilimle kontrol edilir. Bilen var mı?

Yeni yaşama girildi. Bu yaşam Işık Yaşamdır. Haberin var mı?

Laf değil; bilgidir bunlar…

El, Allah’ın ilmiyle açılır ama insanla kapanır. Biz Allah’ın ilmiyle, açık olan elleri İNSAN’la kapattık.

Haberin var mı?

 

SEMPOZYUM (İRADE):

Değerli Dostlar,

Ocak Ayı Sempozyumumuz 25.01.2014 Cumartesi günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda gerçekleştirilecek. “İRADE” konulu sempozyumda siz dostlarımız ile yeniden birlikte olmayı umuyoruz.

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: SEMPOZYUMUMUZ ÜCRETSİZDİR

“İRADE” HAKKINDA BİR ÖZ AKIŞ:

Hakikiyetin Toplumları’nda irade ile kastedilen, Işık İlmi ile gerçekleştirilen koruyuculuk iradesidir. Diriliş, Işık Tahtı’nda gerçekleşmiş idi. Yeni zamanlar ve yeni yaşamlar tohumlanmış ve kodlanmış idi. Bütünleşim, yaşam tohumlanması ile teknik kaynaklarda, kati olarak gerçekleşmiş idi. O halde artık yer ve gök yeni bir resim istemektedir. O yeni resim, yeni bir rahmettir.

Sistem, Nizam ve Düzen tohumlaması yaşam sayfaları ile kodlanırken, kanatlanan ışıklar Birler Tekniği ile koruyucu olan tüm insanlığı, kodlamayı sürdürmektedir.

Arı (Arı: Alim olan ve Hak Taht’a ışık veren) ve arıyı kodlayan ışık tek bir yaşam ile Sistemleşirken, kelam olan İlmin Toplumu, bütün kütlesi ile yeni bir yasa koymaktadır. Bu yeni yasa, yaşamın sırrı olan İRADE’dir.

İnsan soyu yolu açar ve sonsuz yoğunluklara ulaşır. Bu kolaydır. Ama kolay olmayan tek bir husus vardır bu da İRADİ YOĞUNLAŞMA’dır.

Sizden ve sizlik yoğunluklarından beklenti, Birler Kapısı ile kodlanmış olan ışığı, yarınlaştırırken, İRADİ TOHUMLAMA’nın da yapılmasıdır.

Ses, Işık İlmi ile kontrol kurar. Sistem İlmi, tohum ilmi olarak kodlayıcı bir işlevi gerçekleştirir. Rahim Kod olan, Sultanlık Tahtı’nı kaynağına çekmek üzere çabalarken ZABURA olan toplum, kaynak olan ışık olup çabalar. Veren ve alan olduğunda; yol, umman olur ve Süper Sistemler’de Kelam Tahtı’na kontrollu olarak kodlanır. Bu şekilde gerçek kaynak tohumlamaları Birlik Tekniği ile gerçekleştirilir.

Sizleri ve sizlik toplumlarını, koruyucu ışık ile tüm insanlığa Hak Teknik vasıtası ile kayıtlamak, Birler İlmi’ni tohumlamak anlamına gelmektedir.

Yarın Arı, bal (bal: İlim) verecek ve bal, Işık Levhileri’nde kontrol edilecek ama bir tek gerçek yaşam olacak. İşte o gerçek yaşam, sonsuz yoğunlukların tohumlarıyla gerçekleşen İRADELİ YAŞAM olacak.

Sessiz ve hakiki ışık yanmakta. Bu kesin. Birlik Tahtı’nda nur olan Kuranlar bulunmakta bu da kesin ama kesin olmayan bir tek mesele insanın, kelamda toplumlarını iradeli olarak tohumlayıp tohumlayamayacağı…

Başkanlık Diriliği, hakiki yoğunlukla gerçekleşmiş olmasına karşılık, Has Taht’ın tohumlanması gerçekleşmemiş ise, kaynakta Tanrılık olamaz.

Zabura, kaynak kayıt ile Birlik kurar ama kodlama, tohumlama ve sonsuz yoğunluklarda kayıtlanma yoksa, maya tutmaz.

Ve bilinir ki İRADE, karmalarını tamamlamış olanların koruyuculuğunda vardır. İnsanlık Levhi Kayıtları’nda vardır ve sonsuz yaşam sayfalarında vardır. İradi olmayan hiçbir yaşam sayfası yoktur. Bunun içindir ki kanatlanan, türleşen ve yaşamsallaşan herkesin kelamda iradeli olduğu bilinmektedir.

Sözsüz ve sessiz ilmi hak etmeyen Birler Kapısı’nda bulunamaz. İlmi tohumlayamayan, Işık Kaynaklar’da bulunamaz. Zamanın ışığı olmayan, yarın tohumlanmasında olmaz ve sarıyı yaşatamayan, masmavi olsa da koruyucu olmaz.

İşte Can Tartılar, İRADELİ ÇALIŞMALAR diye ifade edilen türleşme ile kökleşme ise bu her bir Yücelik’te mevcuttur ama İRADİ ÇALIŞMA, yarınlaşmayı sağlayamamış ise oğullarımızı ve kızlarımızı hak etmemişizdir bu…

Canlar bütün mesele yarınların toplumlarını kontrollu olarak yaşamsallaştırmaktır. Bunu başarabilirsek, karda kışta ve tüm sayfalarda tek bir ışık yanacak. O ışık İLİM’dir. Bizi bize veren ve tüm insanlığı kontrol eden İLİM…

Biz söz söylerken, her dere söz söyler. Birlik Toplumları söz söyler ve yaşam söz söyler…

İşte canlar sözümüz var yaşamlara ve sözümüz var sonsuz yolculukta olan yüreklere ve Birler Kapısı’nda olanlara… Genişe geç ve hak et… Biz sizle dilleşmek üzere sizleri beklemekteyiz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bu tarihe kadar belirlenen konuşmacılar ve konuları şöyledir;

1. Selma Mine Erses

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

"İDRAKLA UYANMAK, İRADEYLE DİRİLMEK"

2. Rasim Odabaşı

Sadıklar Planı Öğretisi

"ZAMAN, ELEKTRON VE GENLER"

3. Yasemin Kaplan

Astrolog Evrensel Enerjiler Eğitmeni

“2014 YILI ASTROLOJİK DEĞERLENDİRMESİ”

4. Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

“İNANÇ ŞİMDİKİ ZAMANDA”

5. Bahar UMURTAK

"İLAHİ ADALET"

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

6. Beril ÖZDOĞAN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"HAK YOLUNDA HAK OLAN"

7. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SEMAZEN-MEVLANACA"

8. Işıl KARAKADIOĞLU

Yönetici Koçu

“KOÇLUĞUN GELİŞİM VE DEĞİŞİM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ”

9. Erim ERGÜN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"IŞIK KAPISI"

10. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

"TESLİMİYET"

Konuşmacı olarak katılmak isteyen dostlarımız bizimle irtibata geçebilirler.

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

İRADE ÇALIŞMASI:

Deyin ki “hak ettik.” Ama has olmadan Hak olunmaz ki. Deyin ki “hasat olduk.” Hologramda hasat oluş yarınlaşmaktır; yaşamsallaşmaktır; Hal İlmi ile Hakikiyet’e ulaşmaktır. Deyin ki “minber bir tek sırdır. O sır, yaşamın sırrıdır. O sırrı bilen, insan soyudur.” Ohh Canlar oh!… Biliş haline vardığınızda bileceksiniz ki bedenimde tüm insan soyları var.

Koreografik Sayfalanışlarda, yaşamlar kodlanmıştır. Her Sistem’de bu vardır. Sayfalar yaşamsallaşmıştır. Bütün kodlamalarda tohumlama vardır. Türlenen nesillerin nikahları kıyılır yarınlara. Aha yaşamlaşan her derede cennet sayfalar kodlanır ve zor, suskun ve kusurlu kodlar; yaşama, sanal yaşamlara görev taşır…

Her melek, bir cennetlidir. Cevherinde can tartısı vardır. Tartıyı hak eden o yücelikte tartılır. Tartan, tartılandır. Ve zaman sonsuz yaşam kaynağı olur, bütün kötülükler aşılır.

Adr arda sıralanan kodlanmış yaşam toplumları, rahmet olan yarınlara yol alır. Yaşama ve yaşamlara tohum eker. Sonra korunup, koruyanla bütünleşir. Ve daha sonra karanlıktan aydınlığa ulaşır. Bereketli bir yaşama varır. O yaşam tüm Sistemler’in cevherinde kodlanmış olan bir yaşamdır. Hepimiz o yaşama ulaşmak üzere yol alırız.

Ard arda Cevheri Toplumlar buyurulan sona varırlar ve kanatlanırlar. Kanatlanmaları, Halik olup hakim olmalarıdır.

Bütün Aton Kodları bu yolculukta Süper Sistemler olarak dünyaya gelirler ve dünyayı hak ederek korurlar.

Olgunlar ve olgun olmayanlar diye ikiye ayrılır dünya yaşamları. Bir yanda olgun olanlar, diğer yanda olmaya çabalayanlar. Her biri bir resim yapar. Sonsuz yoğunluklarda yapılan resim, ışık sırrı olarak kaynağa ağır ağır çekilir ve dinlenir. Her Sistem’de resimler resimlere benzer ya da resimler, yeni resimler olur ve diğerlerinden ayrışır. İşte tüm insanlık için yaşama tohum eker gibi ekilen o resimler, Beşirin işi ya da ilmin tahtında olan insanın işi olur. Köklenen ve güçlenen o yoğunluk, çok umutlu ya da çok mutlu olur ise, “Helal Levhi Kaynak” olur. Veya hasat olamayacak bir kusur işlenmişse; cennetlerde ve cevherde olamayacak olan bir Risa olur. Yani, hakikiyette bulunamaz ve kontroldan çıkar.

Bütün mesele, ışığı yakmak ve yarınlamaktır. Her dere insan olur akar ve yerden göklere akar. Gökler yeri dinler ve yerleri cevherinde dürümler. Böylece cennetten kovulan insan, tohum olur yeni bir resim olur. O insan, kaynakta tahditlenir ve yeşilin ışığından öteye varır; reyini alır ve görevini soyuna bırakır; gerçek yarınlara umman olur. Görevi yere bırakıp gider.

Üzerinde yaşam sürdüğünüz bütün ülkeleriniz, insan soyları için kati ve hakiki yaşam sayfaları olarak tohumlanmıştır. Her ülke bir sırdır. Hakk’ın yarınlarından, görev teknesi ile dünyanın ötelerine taşınarak güçlendirilen bu yoğunluklar, çatıyı oluşturduğunuz zaman kontrol edilir.

Şimdiye kadar Türkiye için çok bilgi verdik. Ama rahmet olan bir Can Tahtı’nda olduğunu hiçbir yaşamda söylemedik. Dünyanın nefesi, dünya yaşamı ve hakikiyeti Türkiye yaşamı ile tohumlanmıştır.

Korkuyu aşıp geçin. Dünyayı koruyan insan soyu, yolunu açıp tahditsiz olarak bütünlemiştir. Ayarınızı bozmayın. Astral yaşamlar sonlanmaktadır. Atlanta Otağı’nda yoğunlaşan Işık Kaftanlar, köklenmektedir. Ekran, insanı yoğun ışık halinde göreve almıştır. Ekranda olmak, kaynakta olmaktır. Oraya ulaşan tüm insanlık; kelam ile, ışık ile ve yaşam ile oradadır.

Sedire umman olan ve ulu olan kodlar yaşama kaynak oluşturmak üzere ulaşırlar. Sedir bir yaşam sayfasıdır. O sayfaya vardınız zaman, her diriyi hak eder yoğunlaştırırsınız. Ardınıza her dürümde yaşam süren ışıklar, Süper Sistemleri ile kodlanırlar. İşte yarınlaşarak ulaştığınız o sedir, ilimdir.

Büyük bir güç dünyaya inmiştir. Bu gücü bilmeyen yok. Ama bu gücün ilmini hak edip de bilen yok. Güç, Atlanta Otağı’nın gücü ve bu gücü dinleyen her diri, kelamın hakkını vererek kelam olacağını düşünür ve der ki “ben ortağım oraya.”

Oğullar, biz, Allah Katları’ndan inen Birlikler’iz. Dünyayı dinleriz tüm yaşamlardan. Bu çatıda, tek bir yolcu dahi yok edilmedi. Sağı ve Sol’u kodlayan bu Birlik, Cennet Tahtı’nda tohum ekti. Oğul verdi ve yarınlandı. Artık kayıtları yaparak, güçlenenleri hak edip dillemeli. Onlara kodlanmış yaşamlar, tohum olup ekilmeli ve yeni bir resim yapılmalı. Bu resim, İRADİ KOD halinde gerçekleşmeli. Halel gelmemeli Hira’ya kodlanamayanlara. Halel gelmemeli Kudüs Yaşamlar veya Mısır kaynaklara. Dağlar, tohumla; insan soyuna zarar gelmemeli. İşte bunun için İRADİ KAPILAR’ı açmalıyız.

Dünleri ve Düzen’i hak eden Kodlar, Birlik oluşturdular. Hepsi Yaradan ve yaratılan olarak kaynaktalar. Her birinde bir yoğunluk var. Ve ben, ses ile ocaklardayım.

Kör bilir ki hakikiyette ışık olmalı. Kor olmalı yol. Mutlaka Kuran olmalı o yolda ve Can Tartı’ya konmalı. Her resim ışık olmalı. Bütün kütle ağır yük ile hafif yük tahditi yapmalı. Böylece Can Tartı’ya yaşam sayfalanmalı.

Helal Işık yanmalı tüm yarınlar için ve beden alan tek kod olan Işık, Birlik korumasını sağlamalı. Bunu yapmak için birleşmeliyiz. Sizi hakikiyetinizle koruyabiliriz. Sizi hakimiyetinizle hak edebiliriz. Sizleşen ışıklar ile Birlik olabiliriz. Ne yazık ki hasat yapmadan yaşama kaynak olunmaz. Sizden tek beklediğimiz hasat yapıp o yoğun çalışmaya dönüp gelmenizdir. İRADE ÇALIŞMASI, karanlığın aydınlanmasında NUR YOĞUNLUĞU’nu tohumlayacak olan bir çalışmadır. Bunu bilin ve hak edin.

Vermeden alınmaz bilgi. Verdik ki hak edin; Hak olun; hasat olun akıp, geçip gelin ki kontrollu olun. O gün Türkiye Çalışmasında sizi bekliyoruz…

 

SEMPOZYUM (İRADE):

Değerli Dostlar,

Ocak Ayı Sempozyumumuz 11.01.2014 Cumartesi günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda gerçekleştirilecek. “İRADE” konulu sempozyumda siz dostlarımız ile yeniden birlikte olmayı umuyoruz.

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: SEMPOZYUMUMUZ ÜCRETSİZDİR

 

“İRADE” HAKKINDA BİR ÖZ AKIŞ:

 

Hakikiyetin Toplumları’nda irade ile kastedilen, Işık İlmi ile gerçekleştirilen koruyuculuk iradesidir. Diriliş, Işık Tahtı’nda gerçekleşmiş idi. Yeni zamanlar ve yeni yaşamlar tohumlanmış ve kodlanmış idi. Bütünleşim, yaşam tohumlanması ile teknik kaynaklarda, kati olarak gerçekleşmiş idi. O halde artık yer ve gök yeni bir resim istemektedir. O yeni resim, yeni bir rahmettir.

Sistem, Nizam ve Düzen tohumlaması yaşam sayfaları ile kodlanırken, kanatlanan ışıklar Birler Tekniği ile koruyucu olan tüm insanlığı, kodlamayı sürdürmektedir.

Arı (Arı: Alim olan ve Hak Taht’a ışık veren) ve arıyı kodlayan ışık tek bir yaşam ile Sistemleşirken, kelam olan İlmin Toplumu, bütün kütlesi ile yeni bir yasa koymaktadır. Bu yeni yasa, yaşamın sırrı olan İRADE’dir.

İnsan soyu yolu açar ve sonsuz yoğunluklara ulaşır. Bu kolaydır. Ama kolay olmayan tek bir husus vardır bu da İRADİ YOĞUNLAŞMA’dır.

Sizden ve sizlik yoğunluklarından beklenti, Birler Kapısı ile kodlanmış olan ışığı, yarınlaştırırken, İRADİ TOHUMLAMA’nın da yapılmasıdır.

Ses, Işık İlmi ile kontrol kurar. Sistem İlmi, tohum ilmi olarak kodlayıcı bir işlevi gerçekleştirir. Rahim Kod olan, Sultanlık Tahtı’nı kaynağına çekmek üzere çabalarken ZABURA olan toplum, kaynak olan ışık olup çabalar. Veren ve alan olduğunda; yol, umman olur ve Süper Sistemler’de Kelam Tahtı’na kontrollu olarak kodlanır. Bu şekilde gerçek kaynak tohumlamaları Birlik Tekniği ile gerçekleştirilir.

Sizleri ve sizlik toplumlarını, koruyucu ışık ile tüm insanlığa Hak Teknik vasıtası ile kayıtlamak, Birler İlmi’ni tohumlamak anlamına gelmektedir.

Yarın Arı, bal (bal: İlim) verecek ve bal, Işık Levhileri’nde kontrol edilecek ama bir tek gerçek yaşam olacak. İşte o gerçek yaşam, sonsuz yoğunlukların tohumlarıyla gerçekleşen İRADELİ YAŞAM olacak.

Sessiz ve hakiki ışık yanmakta. Bu kesin. Birlik Tahtı’nda nur olan Kuranlar bulunmakta bu da kesin ama kesin olmayan bir tek mesele insanın, kelamda toplumlarını iradeli olarak tohumlayıp tohumlayamayacağı…

Başkanlık Diriliği, hakiki yoğunlukla gerçekleşmiş olmasına karşılık, Has Taht’ın tohumlanması gerçekleşmemiş ise, kaynakta Tanrılık olamaz.

Zabura, kaynak kayıt ile Birlik kurar ama kodlama, tohumlama ve sonsuz yoğunluklarda kayıtlanma yoksa, maya tutmaz.

Ve bilinir ki İRADE, karmalarını tamamlamış olanların koruyuculuğunda vardır. İnsanlık Levhi Kayıtları’nda vardır ve sonsuz yaşam sayfalarında vardır. İradi olmayan hiçbir yaşam sayfası yoktur. Bunun içindir ki kanatlanan, türleşen ve yaşamsallaşan herkesin kelamda iradeli olduğu bilinmektedir.

Sözsüz ve sessiz ilmi hak etmeyen Birler Kapısı’nda bulunamaz. İlmi tohumlayamayan, Işık Kaynaklar’da bulunamaz. Zamanın ışığı olmayan, yarın tohumlanmasında olmaz ve sarıyı yaşatamayan, masmavi olsa da koruyucu olmaz.

İşte Can Tartılar, İRADELİ ÇALIŞMALAR diye ifade edilen türleşme ile kökleşme ise bu her bir Yücelik’te mevcuttur ama İRADİ ÇALIŞMA, yarınlaşmayı sağlayamamış ise oğullarımızı ve kızlarımızı hak etmemişizdir bu…

Canlar bütün mesele yarınların toplumlarını kontrollu olarak yaşamsallaştırmaktır. Bunu başarabilirsek, karda kışta ve tüm sayfalarda tek bir ışık yanacak. O ışık İLİM’dir. Bizi bize veren ve tüm insanlığı kontrol eden İLİM…

Biz söz söylerken, her dere söz söyler. Birlik Toplumları söz söyler ve yaşam söz söyler…

İşte canlar sözümüz var yaşamlara ve sözümüz var sonsuz yolculukta olan yüreklere ve Birler Kapısı’nda olanlara… Genişe geç ve hak et… Biz sizle dilleşmek üzere sizleri beklemekteyiz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Peker SELÇUK’un Sempozyum “DİRİLMEK”teki Konuşma Metni:

İNSANA DAİR:

Sözlerime üstadımızın en yeni bilgisi ile başlıyorum. Ne diyor Üstad? TANRI DER Kİ ÖNEMLİ OLAN, İNSAN SOYUDUR. Bu bilgi, Kuran-ı Kerim’de de defalarca tekrar edilir.

Çağdaş felsefenin en önemli ismi, Descartes de der ki “düşünüyorum, öyleyse varım.” Bu düşünme sistematiği şüphesiz ve kesindir. Ama ne süre? Yalnızca düşünürken… Çünkü öyle olabilir ki eğer düşünmeye bütünüyle son verirsem, yani düşünemez bir varlık olursam, buna paralel olarak var oluşum da insan olma kimliğim ile bütünüyle sona erecektir.

Bilgilerimizdeki insan – beşer kavramlarının Descartes tarafından açıklanışının bir değişik anlamıdır bu.

“Dünya üzerinde yaşam süren tüm yaradılış formlarından farklı ve üstün değerlerle donatılmış olan insan nedir? Neden yaratılmıştır? İnsan bir formun, yani ruh giysisinin adı mıdır? Beden, bilincin çerçevesi olabilir mi? Eğer öyle ise bilinç beden çerçevesini aşabilme potanasiyeline sahip midir? Bedenin biyolojik ve fiziki donatısında mevcut olan bilgi kayıtlarının bilinç tarafından okunması mümkün olabilir mi?”

“Bilgi kayıtlarının zenginleştirilmesi ve genetik kodların bilinç tarafından yeniden düzenlenmesinin imkanı var mıdır?”

“Bin yıllardır insanoğlu kendi yolculuğundadır. Dünya dediğimiz bu yolda hepimiz zamanda yürüyenleriz. Analarımızda, atalarımızda, dünde yürüdük, bugün de yürümeye devam ediyoruz. Yarınlarda çocuklarımızda ve torunlarımızda bu yolculuğumuz devam edecektir.”

“Ve biz körler ve sağırlar, gözümüzün göreceği, kulağımızın duyacağı güne kadar her yürüyende yürümeye devam edeceğiz.”

İnsana genel anlamda bakacaksak, onun kendine has, kesin, belirli vasıflara sahip olduğunu izleriz. Bize göre bir insan, ya iyidir; ya fena… Ya akıllıdır, ya aptal… ya gayretlidir ya da uyuşuk ve saire.

Ancak insanın tanımı bu değildir. Bir insan için iyi tarafı, fena taraflarından üstündür. Aptaldan çok akıllıya yakındır. Gayreti uyuşukluğlundan üstündür diyebilir veya aksini söyleyebiliriz.

Ama herhangi bir kimse için iyi veya akıllı; öbürü için de kötü yahut aptal diye hüküm vermek hatalı olur. Halbuki biz insanları her vakit duygusal bakış açısı ile yanlış bir biçimde birbirlerinden ayırd ederiz.

İnsanlar nehirlere benzer. Üstadımız anlatımlarında hep “dere” der. Derelere benzetir. Dere olsun nehir olsun, hep akarlar…

Ne diyordum? İnsanlar nehirlere benzer. Her nehirde bildiğimiz su vardır.

Ama gene de nehirler dar, hızlı, geniş yahut sakin oluşları ile birbirlerinden ayrılırlar. Suları da temiz, soğuk, bulanık, ılık oluşlarına göre farkıdırlar. İnsan da böyledir. Her insanın içinde, bütün insanların ortaklaşa sahip oldukları vasıfların tohumları vardır. Bunlar, zaman zaman kendilerini ayrı olarak gösterirler. Böylece çoğu zaman insan benliğini muhafaza etmekle beraber, kendisine hiç benzemeyen halde de görülür.

Bazı insanlarda bu gibi değişmeler pek göze çarpar. Ermişler, kahinler, bilgeler, veliler, şeyhler böyle seçkin kimselerdir. Bu değişmeler, hem maddi hem manevi sebeplerden doğar.

Her insan kendisiyle içinde yaşayan gerçek kutsal benliği ile yaptığı hasbihaller vardır. Bazılarında bu hal, geçen zaman içinde bu benliği uykudadır. Uyandırmak gerekir. Uyanmasının da yol ve yöntemleri vardır. Bu yöntemleri öğrenip benliğimizi uyandırmamız gerekir. Herşeyin üstü ve daha üstü olduğu bilinmelidir.

Bilgiyi yüreğimize sindirmeliyiz. Kin, nefret ve hırsı aşarak Levh-i Mahfuz yoğunluğuna ulaşmak için yolculuğumuzu başlatmak yeterlidir.

“İnsan herşeyden önce bir üreteçtir. Aynı zamanda da tüketendir. O bir transformatör olarak İlahi Prensipler ve Kozmik Kanunlar doğrultusunda ya da aksi doğrultuda düşünce üretir, enerji tüketir. Doğal Sistem’e ve özellikle kendi doğasına uygun üretiminde dünyaya huzur ve mutluluk katar. HERKESİN SESSİZCE DİNLEMESİNİ BEKLEDİĞİM BİR KONU; OLMUŞ OLANIN VE OLACAK OLANIN BİLİNMESİ KONUSUDUR. BUNU DİNLEMENİZİ BEKLİYORUM.” Diyor hocamız. (Işık İnsan-15.07.2013)de

Hoca bize burada yol gösteriyor: Yani her birimizin ünlü bir kahin ve alim, ermiş, veli olmamızı kastedmiyor ama içimizde her insanda var olan değerlerimizi açığa çıkarmamızı tavsiye ediyor. Az önce söylediğime geliyoruz. Neydi o söz? İnsan bir transformatör olarak İlahi Prensipler ve kozmik kanunlar doğrusltusunda ya da aksi doğrultuda düşünce üretmek…. Sözü…

Uzay Geometri okuyanlarımız bilir, belirli özelliklere ait eğriler ve düzlemlerin muhtelif kombinezonlarla olan ilişkisinden belirli sonuçlar doğar. İktisat İlmi, Uzay Geometri’nin bu prensipleri çerçevesinde eğriler ve doğruların muhtelif oluşumlarına bakarak bilinmezlikleri ve olasılıkları yüzde yüze yakın bir hesaplama ile bilmektedir. Tabii ki iktisadi konularda.

Kehanet İlmi de böyledir. İnsanın kader eğrisi ile zaman eğrisinin nasıl ve hangi ortamda veya hangi düzlemde oluşacak görüntüsünü belirler ve gösterir.

İşimiz kehanet değil. Amacımız kahin olmak da değil. Ancak insanı tanımlarken, İnsan-ı Kebir, İnsan-ı Sagir denmemiş miydi? İki alem, birincisi dış alem; evren. İkincisi küçük alem; insan… Demek ki insan, başlı başına bir alem.

Yüce Allah, zahir ve batın özelliklerini insanda toplamıştır. Onu kendisine halife yapmıştır. İnsan sıradan bir varlık değildir. Kendimizi bilelim. Kendimizi tanıyalım. Kendimizi de karşımızdakini de küçümsemeye hakkımız yok. Yüzyıllar önce Eski Yunan’da, ünlü Delfi Mabedi’nin kapısında Sokrat’a ait şu söz yazılıydı. “KENDİNİ BİL.” Delfi Kahinleri’nin bilmediği gaip ve sır yoktu. Gaipi Allah bilir ancak bazı insanlar da sınırlı biçimde bilir. Bu konuyu geçmiş bir Sempozyum’da detaylı bir şekilde anlattığımı hatırlayanlarınız olacaktır. Remil atarak gayipten bilgi çeken, Remmal Ahmet Çelebi’yi hatırlarsınız.

İnsanoğlunun sahip olduğu gücü bir bilsek, beyin kapasitemizi yüzde onların üstüne çıkarabilsek, pek çok konuyu daha kolay çözebileceğiz.

Günümüzden 2057 yıl önce yaşamış bir kahinden Sofis Artemidoros’u anmadan edemeyeceğim. Kendi halinde halktan biriydi. Kral değildi. Kral ailesine de yakın değildi. Sadece bir insandı. Ancak o, OLMUŞ OLANI VE OLACAK OLANI bilme konusunda var olan insani vasıflarını kullanmayı becerebiliyordu. Olacak olanı, bir faciayı duyurmak için çırpındı. Sezar’a sesini duyuramadı. Sezar’ın yanındaki Hakimler, Senatörler, Soylular onu küçümsedi. Ünlü Sezar, Muhteşem Sezar kim Artemidoros kim ki Sezar’a öğüt verecekmiş!? İyisi mi biz olayı anlatalım:

Milattan önce 4. Yüz yıl. Senatoya gitmekte olan Julus Sezar’a, Yüce Sezar’a küçük bir insan, halkın içinden, gariban bir vatandaş, Sofist Artemidoros yaklaşabildiği mesafeden sesleniyor. “Sezar!... Sezar!...” diye…

Meydan tıklım tıklım insan… Sezar bir ara “bana mı seslendiler” diye soruyor. “Önemli değil efendim.” deniyor. “Senato toplantısına gecikmeyelim.” Deniyor.

Yanındaki Senatörler, Hakimler, Soylular’la birlikte kalabalık arasından geçilerek Kapitole doğru yürümeye devam ediyorlar.

Bir ses daha duyuluyor. “Sezar, Sezar Mart’ın 15’inden sakın. Kendini korumanı rica ediyorum.” Diye.

Sezar; “Bu adam kim? Ne demek istiyor?” diye sorar. Yanındakilerden biri Sezar’a, “Mart’ın 15’inden sakın” diyor efendim…

Sezar bu defa, “adamcağız sayıklıyor galiba. Yürüyelim biz. Bugün Mart’ın 15’i değil mi?” diyor ve yürüyorlar.

Artemidoros, korku ve endişe ile kalabalığı yararak elindeki kağıdı uzatıyor. Ve bağırıyor. “Bu kağıdı oku. Sonraya bırakma. Mart’ın 15’inden kendini koru Sezar.” Diye tekrar sesleniyor. Sezar’ın yanındaki bir Senatör sinirlenerek: “Dileklerinizi sokak ortasında vermeyin. Kapitole gelin.”

Sezar o pusulayı o gün okuyamadı. Ama o gün ve biraz sonra bıçaklanarak öldürüldü. Hem de “sen de mi Burutus!?” diyerek.

Bu olay bir kehanet olayı mı? Evet önceden bilmek kehanetlik ise öyle…

Yani Hocamızın dediği olmuş olanın ve olacak olanın bilinmesidir esas olan.

Süper Realite’nin bu bilgisi, öteki bilgiler arasında kaybolup gider. Ben bu bilgiyi çok önemsiyorum. Bu bilgi bana göre sırrın, gaybın şifresidir anahtarıdır. Şifreyi çözmek, anahtarı bulmaktır bize düşen.

İnsan, ezelden ebede izzetlenmiş müstesna bir varlıktır. İnsan olmanın ilk şartı, temel şartı insanların birbirlerini sevmeleridir.

Yaratılmışı severiz Yaradan’dan ötürü.

Seveceksiniz ve sevileceksiniz.

Böyle diyor, Yüce Yunus…

Sabrınıza teşekkür ederim.

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Sempozyum “DİRİLMEK”

 

Rahmet Pınarı

Bütünün gücü insanda,insan dünyada ve rahmet köklerinden gök sözcülüğüyle tekrar köklere dere olup aktı ve turladı yaşamı.Her bir tur rahmetin kotrollü kodlarıyla birleşdi, birleşikte her bir tur birlik koduyla görev taşıdı.Taşınan görev nefes zamanlarında erişebildiği her yerde rahmetini kayıtlamak,yarının kuranı olup,yaşam pınarını rahmet olup yağdırmak oldu toprağa.

Bu toprak biziz, bu rahmet biziz,bu pınarın kaynağı,rahmet pınarı biziz. Bizi bizden besleyen ,kaynağını köküne indiren her birleşen hak teknikle yaşamsallaşan ve yaşamsallaşdıran olur. Onun yaratımda yarattığı, ölüsünü alıp, diriliğinden ilim kapısına getirmektir..Gelen, kendine,soyuna, nesline gelir.Tohumunu besler rahmet yağmurlarıyla.

Derelerden akan tüm yüceler pınar olup gelirler,derelerde akan bilgi o canda ilimle yüreğinde dillenirse , söz olur,ses olur,akıl olur,yaşam olur. Birleşenin birleşeni turlamasıdır bu, her bir tur bütünde birleşik ailenin diriliklerinden yapılan yaşama çağrıdır . Nefes zamanlarında olan,sessiz sonsuz zamanlarda insanın tohumunu kodlayarak yarınlardan rahmet olup ilmini bu günde dilleyip, dünün dününden öte soyunu nefes ilmiyle yeni insan soyuna katmaktır.

Rahim ve rahman olan Allah üretir , çeşitlendirir ve ilmini diller, açığa çıkarır ve rahmetini tüm ilahi varlığının oluşmasına yol açan bir vasıf olarak kullanır.

Deki ben rahmetim,dünyamı alır ışığını yeniler,bedenimdeki yerin ve göğün sözünü ışıkla diller , geri dönerim, her geri gelişim alıp taşımaktır yaşamı.

Rahmet pınarı olup yağan tüm ışıklar,dünün ve yarının tüm sözcüleri..

İnsana yeniyi hak teknikle kayıtlayan Allahın dili olup yüreğini okuyanlar,Bu t

oprak bizim toprağımız der, ben rahmetim diyenden her dökülen ilim , tüm yarınlarıyla beraber besler toprağı.

Beslenen toprakta bu gün ışık var

Rahmetin ışığı

Işık rahmet olup girdi toprağa

ışık tohumlar bıraktı toprağa,

Ve toprak ışık oldu

Işık insan

İşte, rahim ve rahman olanın bütündeki gücü

Kendi toprağında kutsal ışığınının kutlu doğumu

Sesi var dünyanın ışığını sesliyor

Sesi var insanın, diriliğini dilliyor

Nefesi var dünyanın, kendini kendinden kodluyor

Alemlere yeni dirilik koduyla rahmetini sunuyor

Öz köklerin tüm yarınlarındaki yaşamı , bu gün kök hücre olarak tüm insanlığa ekildiyse işte bu dirilik kodunun, ilimle nur olan bedende kendi rahmetini dillemesindendir.

Rahmet kuranı okundu ve kuran sayfa sayfa indi toprağa,her sayfada birlenen yürekler , birleşikte yeni dirilikler , kitap olup okundu , nurundaki ışıkla dinletildi bütüne...

 

SEMPOZYUM “DİRİLMEK”

SAAT : 10.30-17.00

AÇILIŞ ve SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

1.OTURUM : 11.00-12.00

KONUŞMACILAR:

1. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İNSANA DAİR"

2. Selma MİNE

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği Başkanı

“ÖLÜMSÜZLÜĞE DİRİLMEK”

3. Beril ÖZDOĞAN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“RAHMET PINARI”

2.OTURUM : 12.00-13.00

KONUŞMACILAR:

4. Erim ERGÜN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“DÜNYAYA DİRİLİŞ”

5. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı Öğretisi

“RUHSAL BİR PLANIN ÖNERİLERİ”

6. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"TOHUM"

ÖĞLE YEMEĞİ : 13.00-14.00

3.OTURUM : 14.00-15.00

KONUŞMACILAR:

7. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"BEDEN SAHİBİ İNSAN"

8. Hamza ŞEN

Ekonomist

“KUR’AN’DA DİRİLİŞ”

9. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“MUTLU DÜNYA”

4.OTURUM : 15.00-16.00

KONUŞMACILAR:

10. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“ZAMANIN RESMİNİ ÇİZENLER”

11. Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

“EVRENSEL YENİDEN DOĞUM VE FARKINDALIK"

12. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

“TÜM ZAMANLAR VE TÜM BEDENLER”

13. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"DÜNYA VE BEN"

SERBEST KÜRSÜ :16.00-16.30

Neşe YELKENCİ…..DİRİLMEK konulu ses kaydı

Salondaki izleyicilerin paylaşımları

Soru/Yanıtlar :16.30-17.00

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Tarih:8.Aralık.2013

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bahariye Cad.

Halil Ethem Sok. Sauna Apt.

No:30/8 Kadıköy

İstanbul

Tel: 0 216 348 95 59

 

Peker SELÇUK’un “ALTIN TAHT” Sempozyum Konuşma Metni:

UFKUN ÖTESİ:

Ufkun ötesine geçmiş ve ufkun ötesinden bizleri gözleyen olağanüstü Yüce bir varlığın sözleri ile konuşmama başlamak istiyorum.

“Bir yolcunun yolda yürüyebilmesi için ufku görmesi yeterli değildir. Ufkun ötesini de görmesi gerekir.” Kim demiş? Mustafa Kemal Atatürk…

Yetmişbeş yıl oldu bizi burada bırakıp ufkun ötesine geçti… Bizi izlemektedir… Ruhu şad olsun mekanı nurla dolsun, nurlansın… Saygıyla, minnetle, muhabbetle anıyoruz… Bu Yüce Varlığı, bu Yüce Görevli’yi…

Ufkun ötesi, dünya kurulalıdan beri inanoğlunun aklını meşgul etmiştir. Doğrudur çünkü gerçek oradadır. Orayı görmek, algılamak sıradan insanın harcı değildir.

Süper Realite Öğretisi’nde olay çok net biçimde açıklanmaktadır. Diyor ki bilgimiz “sen zamansızlıktasın ve zamanı seyredersin. Biliş halindesin. Yüreğin bilmekte ve izlemektedir.”

Bu güne mahsus bir olay değildir. Çağlar boyu insanoğlu, perdenin ötesi ile meşgul olmuş. Bu işe kehanet demişiz. Bu özel kişilere de kahin demişiz. Tarih, kahinler ve kehanetlerle doludur.

Günümüzde ise bilimsel olarak halen var gücümüzle konuyu irdelemekteyiz. İnsanın geleceğinde devrimci bir çığır açan bu bilim parapsikolojidir. Bu bilim sayesinde, insan aklının hemen kavrayamayacağı kanıtlara erişilmeye çalışılmaktadır. Ancak yüzyıllar önce Anadolu’da, Hacıbektaşı Veli, Mevlana gibi pekçok veliler, ermişler bu güce sahip olmuşlardır.

Einstain bilim adamı kimliği ile şöyle söylemiştir. “Eskiler, bizim bilmediğimiz pekçok şeyi biliyorlardı.” Bilinç üstü uyanıklığa “transa” geçen bir kişide, zaman ve mekan sınırları ortadan kalkar. Her zaman ifade ettiğimiz hadise, yani tayyi zaman; tayyi mekan olayı… İnsan sonsuz bir gizli güce sahiptir. Tanrı’dan sonra insan gelir. O canlılar arasındaki en mükemmel varlıktır. Atatürk de insanlar arasındaki en mükemmel varlıktır.

Kurtuluş Savaşı’nı yaparken, o tek bir şeye inanıyordu. “Ben bu savaşı kazanacağım.” Diyordu. Hatta o kadar inanıyordu ki savaşın kazanılacağı kesinleşmediği Sakarya Savaşı’nın o kritik, kızgın günlerinde Ankara’da Maarif Kongresini topluyordu. Onun kafasında savaş çoktan kazanılmış; geleceğin günlerine hazırlık başlamıştı bile. O, ufkun ötesini görme gücüne, yeteneğine sahipti.

Tıpkı Hz. Muhammet, karşısına gelerek avucunda sakladığı taşları soran Ebu Cehil’e Hz. Muhammet’in verdiği cevap gibi kesindi. Hz. Muhammet, Ebu Cehil’in elinde sakladığı taşların adedini doğru olarak bildikten sonra, nasıl bildin sorusuna cevap olarak, “bu bir ilimdir.” Der.

Atatürk, 1932’de Amerikalı General, Mac Arthur’a verdiği mülakatta, 2. Dünya Savaşı’nı ve bu savaşın çok kanlı olacağını, ancak ABD müdahale ederese biteceğini ve Bolşevikler’in zafer kazanacağını söylemiştir.

O Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracağını, daha Padişah 2. Abdülhamit zamanında ileri sürmüştür. İnsanı en çok şok edecek şey ise 1907 yılında çizdiği bugünkü Türkiye haritasıdır.

Ama söyledikleri ileri görüşlülüğün çok daha ötelerine geçmiştir. Yakın gelecekteki olayların dışında, 1930’lu yıllardan 1990’ları hatta 2000’leri dahi görebilmiştir.

“Atatürk İle Konuşmalar” adlı eserin yazarı Ergun Sarı, kitabın 23. Sayfasında şöyle diyor: “Sanki karşınızda bir tarih bilicisi var.” Evet gerçekten de bir tarih bilicisi var. Çünkü o, ufkun ötesinde dolaşıyor. Çünkü o dünyaya gelen büyük ve özel vazifelilerden, görevlilerden biridir. İlahi Güçler her zaman onun yanında olmuş ve ona zor anlarında yardım etmiştir.

Atatürk’ün yaşamında ve yaptığı işlerinde, geleceği bilme (ufkun ötesini görme) gücünün olduğu görülmektedir.

O, bu gücünün faydasını en çok Kurtuluş Savaşı sırasında görmüştür.

Değerli dinleyenlerim, Atatürk’ün ilahi bir emirle gönderildiğine ve bu gücün de kendisine verildiğine adım kadar eminim. Lütfen sizler de emin olun.

Büyük İslam Alimi Muhittin Arabi, Futtuhatı Mekkiye’de ruhlarla, ilahi varlıklarla görüşülebildiğini açıklar. Bu görüşmelerin ayrıntısına girmeyeceğim. Sizler bu olayın içindesiniz. Bu yüzden gerek yok.

Yine büyük üstad Tabbüd Üs Sekine adlı eserinde ise şöyle der: “Allah-u Teala, bana öyle nimetler ihsan etti bildirdi ki istesem kıyamete kadar gelecek tüm Veliler’i, kutupları, isim ve neshepleri, olayları bilidirebilirim sizlere. Fakat bazıları kazançlarından kaybederler diye korkuyorum.

Ancak gelecek ile ilgili bazı olayları kitaplarında bildirmiştir. Ünlü Kahin Nostradamus’un Muhittin Arabi’nin bu kehanetlerinden yararlanıp alıntılar yaptığı da bazı araştırmacılar tarafından belirtilmektedir.

Yaşadığı yıllarda yoğun eleştirilere maruz kalan Muhittin Arabi, ölümünden önce şöyle bir kehanette bulunmuştu:

“Sin, şına gelince Muhittin’in kabri ortaya çıkar.” Bu sözlerden kimse bir şey anlamamış ve 78 yaşında Şam’da vefat etmiştir.

Ona düşman olanlar, mezarını tahrip edip üzerini çöplerle doldurmuşlar ve zaman içinde mezar kaybolup gitmişti. Aradan yıllar geçtikten sonra 276 yıl sonra 1516’da Yavuz Sultan Selim Han Şam’a girdi. Kabrini bulup üzerine türbe yaptırdı. Sin Şın’a gelince sözünün de anlamı belli oldu. Sin, Selim; Şın da Şam…

Muhittin Arabi de Nostradamus da tartışılmaz bir gerçekse, Atatürk de öyle bir gerçek…

Parapsikoloji, ezoterik ve batıni öğretilerin gerçekliğini bugün tartışıyor muyuz? Tabii ki hayır.

Saint Agustin’in dediği gibi, insanda öyle bir kudret vardır ki akıl bunu kavramaya yetmez.

1911 yılında Libya’da bulunduğu sırada, bir adama rastladılar. Birisi bu adam el falından çok iyi anlar deyince, genç subayların hepsi avuçlarını gösterdiler. Talihlerini öğrenmek istediler. Sıra Mustafa Kemal’e gelince o elini uzatmadı. Çünkü o talihini biliyordu. Ancak ekip arkadaşları ısrar edince elini uzatmak zorunda kaldı. Bu sarışın subayın eline bakar bakmaz, ayağa fırladı ve heyecanla haykırmaya başladı. “Sen padişah olacaksın… Padişah olacak 15 yıl hüküm süreceksin…”

Gülüştüler ve yollarına devam ettiler.

Hastalığının ilerlediği yıllarda. 1938’de kendisine “içme Paşam” dedikleri zaman, o Bingazi yollarındaki el falına bakan bedeviyi hatırlayıp gülüyordu. “Arap vaktiyle söylemişti. Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecektir. Hesapça bu son senemizdir.”

Ve yanında bulunanlardan Fuat Bulca’ya fısıldar: “Bingazi’deki falcıyı hatırladın mı? Bana 15 yıl hükümdarlık yapacaksın demişti… İşte 15 yıl Fuat… Vadem doldu.”

Bu işin dünyasal tarafı ve bir basit fal olayı. O herşeyi, yarını biliyordu.

1916’da Diyarbakır’daki görev arkadaşları ile yaptıkları bir konuşmada; söz İsmet Bey’den açıldı. İsmet İnönü’nün olmadığı bu Mecliste; “İsmet Bey, gün gelecek Erkan-ı Harbiye Reisi olacak bir askerdir.” Dedi. 1920 yılında İsmet İnönü, Genel Kurmay Başkanı oldu.

İstanbul işgal edildiği günlerde, İstanbul’a dönen Mustafa Kemal, düşman zırhlılarını Dolmabahçe önlerinde gördüğü zaman büyük bir üzüntüye kapılmış ve ağzından sadece şu sözler dökülmüştür:

“Geldikleri gibi gidecekler…” Ve öyle oldu.

Nostradamus’un 1555 yılında yayınlanan tarihi olaylar, savaşlar ve keşiflerle ilgili “Canaturien” adlı kitapta; Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsedilmiş ve yukarıdaki konu ile ilgili bir kehanete yer verilmiştir. İnanılmaz kehanet şu dörtlükten oluşmuştur.

Kongre Başkanı’nı tutan devlet adamları;

İşkal Kuvvetleri’nce sürülecek Malta’ya;

Girilmiş İstanbul’a; alınmış Rodos Adası;

Ama geldikleri gibi gidecekler sonunda.

Dörtlüğün sonunda gelen sözle Atatürk’ün sözü ile benzerlik, açıklanır gibi değil. Evet açıklanmaz ama görevli varlıklar için ufkun ötesini görmek hiç de zor değil. Onlar hem orada hem burada.

Çanakkale Savaşları sırasında, kimsenin tahmin edemediği Seddülbahir, Kabatepe’ye düşman çıkarma teşebbüsünde bulunuyor. Bunu hisseden Mustafa Kemal, gerekli önlemleri çoktan almıştı bile. Bunun gibi diğer teşebbüsleri de hissedip önceden tedbirlerini alıyor idi.

Kurtuluş Savaşı’nda düşmanın savaş planlarını biliyordu. İstihbarat Şubesi’nin yanıldığını, kendi önsezisi ile öğrendiği bilgileri kullanıyordu. Zaman onu haklı çıkarıyordu.

Kendisine sunulan kağıtta notlara bakıp düşman olduğu belirtilen yerlerde, düşman olmadığını anlayıp

- Hayır orada düşman yoktur. İyi baksınlar.

Görevli subay, geri geldiğinde sıkılarak ve üzgün şekilde, “haber aldım komutamın. Bahsedilen yerde düşman yokmuş.”

2. İnönü Savaşı’nda vaziyetin kritik olduğu haberleri ortada dolaşıyor. Atatürk, yanındaki Dr. Reşit Galip Bey’e, telaşlanma 15 dakika bekleyin; 15 dakikaya kadar zafer haberi gelecek dedi. 15 dakika geçmeden, Garb Cephesi Komutanı İsmet imzalı telgraf gelir. Savaş kazanılmıştı.

Keza büyük zaferden çok önce, sonrası ile ilgili olacakların hepsini bilmişti.

1919 Erzurum Kongresi hazırlığı içindedir. Ülkenin dörtbir yanı düşman tarafından sarılmış, büyük bir kaos ve endişe ortamı var. Mazhar Müfit Kansu’ya bir gece geç vakit;

- Mazhar, not defterin yanında mı?

- Hayır paşam…

- Zahmet olacak ama birzahmet merdiveni inip çıkacaksın. Al gel…

Mazhar Müfit geldiğinde;

- Ama bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben bir sen, bir de Süreyya (Özel Kalem Müdürü) bileceksiniz. Şartım bu… Öyleyse tarih koy… Dedi.

- Koydum Paşam. 07.08 Temmuz 1919 sabaha karşı

- Pekala yaz.

Diyerek devam etti.

- Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır. Bu bir… İki, Padişah ve Hanedan hakkında zaman gelince, gereken işlem yapılacaktır. Üç, örtünme serbest kalacaktır. Dört, fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.

Bir ara Mazhar Müfit’in elinden kalem düşer; Paşa’nın yüzüne tuhaf tuhaf bakar. Paşa da ona bakar.

Paşa;

- Neden duraksadın Mazhar Müfit?

- Darılma ama Paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var. Dedi.

Paşa güldü.

- Bunu zaman gösterecektir. Sen yaz. Beş, latin harfleri kabul edilecektir.

- Paşam yeter yeter!… Cumhuriyet ilanını başarmış olalım yeter. Dedi Mazhar Müfit. Defteri kapattı ve Paşam, sabah oldu. Dedi.

Aradan yıllar geçti. Çankaya’da yemekte:

Kemal Paşa:

- Bu Mazhar Müfit yok mu? Kendisine yapılacakları yazdırdığımda, defterini koltuğunun altına alıp beni hayalperest ilan etmişti.

Demekle kalmadı; şapka devrimi açıklanmış; Atatürk Kastamonu’dan dönüyordu. Otomobili eski Meclis binası önünde durdu. Mazhar Müfit karşılayanlar arasındaydı. İnanılacak gibi değil, Atatürk’ün yanında oturan Diyanet İşleri Başkanı’nın da başında şapka vardı. Demek o da şapkayı giymişti. Paşa Mazhar Müfit’i yanına çağırdı.

- Azizim Mazhar Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun? Dedi.

Sözlerinin hepsi gerçekleşen, kehanetlerle doluydu.

24 Ağustos gecesi verilecek kokteylde onu bulamayacaklardı. Çünkü gizlice hareket etmişti. 25-26 Ağustos gecesi Kocatepe’nin hemen güneyindeki dere içinde Başkomutanlık karargahında idi. Ankara’dan ayrılmadan önce yakın bir arkadaşına şunları söylemişti. Taaruz haberini alınca hesap ediniz. 15. Gün İzmir’deyiz demişti. Ve öyle oldu.

Bir kez daha geleceği okudu. Çünkü o sürekli ufkun ötesinde dolaşırdı. Şimdi de orada burayı gözetliyor.

Başarılarını haber alan İtilaf Devletleri, kendisinden görüşmek üzere randevu istediklerinde, Atatürk yabancı elçilere şöyle cevap vermişti:

- Sizinle 9 Eylül 1920 günü Nif (Kemalpaşa) kasabasında görüşebilirim.

İşin ilginç yanı, Türk Ordusu Nif kasabasının çok uzaklarındaydı. Ve 9 Eylül’e kadar çarpışarak oraya varmak imkansızdı. Bu bir savaştı. Ne olacağını kimse bilemez.

Atatürk, bu olayı daha sonra ünlü nutkunda şöyle anlatmıştır. Dediğim gün Nif’teydim. Fakat benden randevu isteyenler orada yoktu.

Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’da bulunan Hz. Muhammet Ahfadından Şeyh Ahmet Sünusi bir gece rüyasında Hz. Muhammet’i görür. Derhal koşarak elini öpmek ister. Hz. Muhammet kendisine sol elini uzatınca buna şaşıran ve üzülen Şeyh, “ ya resul Allah, niçin bana sağ elinizi uzatmadınız?” diye sorar. Hz. Muhammet şu cevabı verir: “Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal’e uzattım.”

Bu sözün açıklaması yapılamaz. Anlamı üstünde. Anlayan anlar…

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

ALTIN TAHT SEMPOZYUMU

10.11.2013

 

SEMPOZYUM “ALTIN TAHT”

SAAT : 10.30-17.30

SAYGI DURUŞU VE İSTİKLAL MARŞI

ve

AÇILIŞ KONUŞMASI: “İNSAN ATATÜRK”

Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1.OTURUM : 11.00-12.30

KONUŞMACILAR:

1. Erim ERGÜN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"HAKİMİYET VE HAKİKİYET"

2. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı Öğretisi

"BİR RUHSAL PLANIN ÖĞRETİSİ"

3. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SULTANLAR"

2.OTURUM : 12.30-13.30

KONUŞMACILAR:

4. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“BURADAYIZ”

5. Selma MİNE

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği Başkanı

“ALTIN TAHTA OTURANLAR”

6. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"UFKUN ÖTESİ"

13.30-14.30 : ÖĞLE YEMEĞİ

3.OTURUM : 14.30-15.30

KONUŞMACILAR:

7. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İLİM"

8. Feza Özen OKÇUOĞLU

Bhagavan Sri Sathya Sai Baba Öğretisi

"BİRLİK VE BERABERLİK"

9. Cengiz GÜLER (Kişisel Yaşam Uzmanı) ve

Hüseyin AKDAĞ (Ruhsal Enerji Koçu)

“EVRENSEL DÖNÜŞÜM ŞİFA TEKNİĞİNİN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ”

10. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"AKLIN YAŞAMA İNİŞİ"

ARA :15.30-15.45

Soru/Yanıtlar :15.45-16.30

Serbest kürsü: :16.30-17.30

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Tarih:10.Kasım.2013

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.30

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bahariye Cad.

Halil Ethem Sok. Sauna Apt.

No:30/8 Kadıköy

İstanbul

Tel: 0 216 348 95 59

 

ALTIN TAHT:

Dostlarım, Her ayın 2. Pazar günü yapmakta olduğumuz Sempozyumlara, 10 Kasım 2013 günü; 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda Sempozyum “ALTIN TAHT”la devam ediyoruz. Herkes davetlimizdir.

Gelin yüreğimizin bildiği ALTIN TAHT’ı yine yürekten dinleyelim:

ALTIN TAHT, Altın Işık Yıllarından geçilerek gerçek çalışmalar ile ulaşılan bir Kuran Toplum’dur. O toplum, yarınların nesillerinin koruyucusu olan bir Rahmet Kod’dur..

O Topluma varış; İnsanlığın, Altın Işık Yıllarından geçip geri dönüşüdür. Bu dönüş, her zamankinden daha üstün bir yoğunluğa girişle mümkün olmaktadır. Bu yoğunlukla herkes, kendi Nefis Zamanlar’ından tohumlanıp; yerin ilmi ile dürümlenip; genişe geçip, yeni yaşamlara geri dönecek… “Geri dönecek” dedim… Doğrusu bu… Genişe geçenler, gerçek yaşamlara geçebilmektedirler. Ve hakiki yoğunluklara varmaktadırlar.

Bitki, hayvan ve insanlar, kütle tohumlamalar ile bu geçişlerini yapabilecekler. İlmin tahditli tohumları olan birleşenler ise kodlamalar ile geri alınacaklar. Bilişi hak eden Birlikler ise Teknolojik Kodlamalar ile tüm yaşamları geri çekebilecekler. Kimi tohumlarında geçecek; kimi geçirilecek; kimi geçirecek…

Yaşama yağan ışık, nurdur. Ruhlar Kuranı olan nur, bilginin ilahi ışığıdır. Dünyaya nur yağar iken; dünya, Ruhun Zaman Sayfaları’ndan, görülenden eski ve görülenden daha yeni bir yarına varacak.

Yeni zaman; yaşanan, zamanlaşıp korunan bir resimdir. O resim, yenidir; ki herkesin kelamında var olandır. En eskiyi ve en yeniyi; tüm yarınlara kodlamıştır. Bu nedenle, Birlik ile Birleşik Işık olarak; yeni bir eski yaratarak, varacağımız bir toplumdur o resim. O toplum, Birlik İlmimizdir. İşimiz buydu ve Birleşik Işıklar’la bunu hak edip var ettik. İşimiz aşımız buydu…

İşte Dostlar, biz dünya insanlığı; bizden bize varırken; geniş zamanlarda, yeni bir toplum olan ve en eski olan bize varacağız. ALTIN TAHT, en eski ve en yeni olan o BİZ TOPLUM’dur.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Sempozyum “İSLAM”da, Peker SELÇUK’un konuşma metni…

AKIL VE VAHİY

Tanrı’nın şahitliği veya ikazı aklı dışlamaz. Aksine aklı ön plana yerleştirir. Birinci öncelik aklındır. Tanrı, aklın işlerliğini kolaylaştırır.

Dinler Tarihi ve teolojinin ortaya çıkan ve çözümsüzleşen proplemlerde, başvurulan bir bilirkişisi vardır. Bu kişi, ünlü teolog/filozof Paul Tillich’tir. Ünlü filozof, eserinde; aklın, akıl ötesine geçmesi; aklın, kendisini inkarı değildir der.

Yine bu filozof; vahiy, gerçeğin bilimsel ve tarihsel analizlerin; yetersiz kaldığı bir boyutuna aittir der. Yani fizik ötesini işaret etmektedir. Manevi alemi hatırlatmaktadır.

Vahiy, varlığın esasıyla aklın derinliğinin belirginleşmesi, netleşmesidir.

O varoluşun sırlarıyla, bizim nihai ilgimize parmak basar. Vahiy, bilimin ve tarihin içinde oluştukları şartlarla ilgili söylediklerinden bağımsızdır. Aynı zamanda o bilim ve tarihi kendisine bağımlı kılmaz. Onun kritiği yapılmaz, yapılamaz.

Gerçeğin değişik boyutları arasında çatışma, zıtlaşma olmaz. Akıl, vahyi vecd ve mucize yoluyla alır. Fakat akıl, vahiy tarafından tahrip edilmez; eleştirilmez. Dikkatlerinizi bu son cümleye toplamanızı isterim. Zira, işin en önemli ve düğüm noktası budur. Keşke bütün din adamları, İslam ulemaları bu cümleyi bir kenara yazmış olsalardı.

Evet akıl, vahiy tarafından inkar edilmez. Yok sayılmaz. Ve aynen bunun gibi, vahiy de akıl tarafından inkar edilmez; yok sayılmaz; içi boşaltılmaz.

Kuran; ilmin, aklın tek üstünlük ölçüsü olduğuna ilişkin yüzlerce ayet içermektedir. Allah’ı isim sıfatlarından olan alim kelimesi, 162 kez kullanılmıştır. Bizatihi ilim sözcüğü, 100 küsur yerde geçmektedir.

Alim; bilen, ilmi, edebi ve ezeli olan Cenab-ı Hak’tır. İlmin karşıtı, cehalettir. Kuran, kendisinden önceki dönemi, cahiliye dönemi diye vasıflandırmaktadır.

Hz. Muhammet, bir hadisinde, “Allah Teala’nın ilk yarattığı akıldır.” Der. Envarü’l Aşıki’nde şöyle denir: “Ey ilahi esrarı arayan kişi, bilmiş ol ki Allah Teala aklı yarattığı vakit, ona: Gel dedi geldi. Git dedi gitti. Konuş dedi, konuştu. Sus dedi sustu. Bunun üzerine Allah Teala akla: İzzet ve celalim hakkı için, senden sevgili bir yaratık yaratmadım ve sana sabırdan üstün bir şey vermedim.” Buyurmuştur.

Allah Teala yine akla hitap ederek, önüne bak dedi. Akıl önüne bakınca güzel bir şey gördü. Kim olduğunu sordu. O da senin bensiz bulunamayacağın nesneyim. Ben başarıyım dedi.

O halde Allah’ın indirdiği ile İslam adına hükmedenlerin de öncelikle teslim olacaları yüce değer akıldır. Kuran, işletilen aklı veya aklın işletilmesini özellikle vurgulamaktadır.

Yunus Suresi (100), akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah şeytanı musallat eder ve onları pislikte bırakır der.

Bir yorumda da şöyle söyleniyor: Akıl ve ilimle ispatı yapılamayan şey, itikat konusu yapılamaz.

Bir başka yorum: Mükellef (yani Müslüman) yükümlü tutulduğu şeyin mahiyetini (aslını, esasını) dinsel nakillere ihtiyaç duymadan aklıyla da bilebilir. Çünkü Allah, hikmet sahibidir. Çirkinlik ve abesle meşgul olmaz. Allah’ı bilmek ve ona ulaşmanın yolu da aklın sağladığı delillerdir. Bu noktada nakillere ihtiyaç duyulmaz. Aklını işleten doğruyu bulur; yolunu bulur.

Bir varlığın akıl yoluyla bilinecek şeylerde nakle ihtiyacı olmaz. Mesela, zulmün kötülüğünü bilmek için nakle ihtiyaç yoktur. ( Kadı Abdulcebbar el muğni)

Sözümüzün başında Allah’ın ilk yarattığı akıldır ve yeryüzüne indirdiği de akıldır demiştik. Hal böyle ise din adına yapılanları şöyle bir sinema şeridi gibi sürütle izleyelim; düşünelim. Din adamı, aklı bir tarafa iterek, dini meşguliyetinin %90’ını, enerjisinin ise tamamını kadının kılıkkıyafetine, kadının hallerine ayırmasına ve aklı dışlamasına ne demeli?

Tarihi zaman içinde İslam, bilimsel bilgi; akli bilgi; deneyime dayalı bilgi ile meşgul olmayı yasaklamış, bunları Allah’a meydan okuma gibi görmüş. Uğursuzluk getireceğine dair fetvalar verip bilgi, bilim, bilim adamı kavramları sınırlandırılmıştır.

Bu bağlamda, sizlere hikaye değil, tarihi gerçekleri anlatmak istiyorum. Hatırlayanınız çıkar mı bilmiyorum. Hatırlayan varsa beni teyid etsin.

Lagari Hasan Çelebi adında bir gerçek şahsiyetten, bir akıldan söz edeceğim. Bu zat, Padişah’ın huzurunda 1600’lü yıllarda, ilk füze denemesini gerçekleştirdi. O yüzyılda ilk füze denemesini beş ayak üzeri sekinin üzerine kurulu devasa bir fişeve benzeyen, kendi yaptığı füzesinin ortasındaki kafesli kısmına binerek, ateşleyin diye bağırdı. Füze oturduğu platformu terk ederek yükselmeye başladı. Füze yükseldi, yükseldi sonra barutu bitince de düşüşe geçti. Lagari Hasan Çelebi, kendi icadı paraşüt ile boğazın sularına yumuşak bir iniş yaparak, keşfini İstanbul halkına ve Padişah’a kanıtlamış oldu.

Yine aynı dönemde; aynı yıllarda, hepinizin bileceği bir ikinci kişi/akıl, Hezarfen Ahmet Çelebi, Galata Kulesi’nden havalanarak ince uzun bedeni havada süzülerek, bir martı misali, boğazın üzerinden süzülerek Üsküdar Doğancılar Meydanı’na indi.

İstanbul halkının soluğunu tutarak izlediği bu muhteşem gösteri bittiğinde, binlece kişi alkışlarken, padişah da alkışladı. Ve gülerek yanındaki paşaya “ahir zaman vesselam” diyerek mutluluğunu dile getirdi.

Ancak, İslam Uleması: Böyle garip ve denetimi mümkün olmayan çılgın akıllar, kontroldan çıktıkları taktirde her türlü melanetliğe alet olabilirler.

Hatta, maazallah bir gün Saray-ı Hümayun’a havadan inerek, şevketlü padişahımızın kılına halel getirebilirler.

Padişah, “durun, hele bir şu ademlerle görüşelim de kararımızı ona göre veririz.” Diyerek ulemayı başından def etti.

Ancak, ulema; Ehl-i İslam’ı tehlikeye atamayız diyerek fetvayı verdi.

“İş bu adem kişiler, avf edilecek bir ademdirler… Her ne murad ederlerse ellerinden gelur. Böyle kimselerin, bekası caiz değildir Sultanım.” Ne emredersiniz? Ferman Hünkarımızındır der. Padişah da “Lagari’ye yaptığımız gibi buna da bir kese altın buyurduk. Ancak kesesini alır almaz Cezayir’e gönderilsin. Lagari’yi de tam tersi istikamete Kırım’a gönderilsin. İkisi aynı yerde bulunurlarsa, ne edecekleri kestirilemez. Bir daha ikisini de gözüm görmesin.” Der.

Ferman padişahındır. Gereği yapıldı. Sürüldüler. Sürülenler onlar değildi, Ehl-i İslam’ın hayrı için akıl sürüldü. Sonraki yıllarda ve sonraki yüzyıllarda doğacak akıllar da sürüldü. Ehli İslam’ın huzuru bozulmadı.

Amaaa aynı çağdaki Avrupa’ya da bir bakalım.

Leonordo dö Vinci anatomik çalışmalarla ilgileniyor. Nicolas Kopernik astronomik çalışmalarla meşgul, Bacon, Bilgi güçtür diyor. Galileo, güneş sabit, dünya onun çevresinde dönüyor diyor. Johannes Kepler, günümüz Uzay Fiziği’nin temellerini atıyor.

William Harwey, kan dolaşımının bilimsel verilerini ortaya koyuyor.

Biz o yıllarda, insanın uçacağını gösteriyoruz ve yeryüzünün ilk füzesini yapıyoruz. Ancak yapanları sürgüne gönderiyoruz. Sonraki nesillere ve akıllara gözdağı veriyoruz. Niçin? Ehl-i İslam’ın huzuru için.

Ha affedersiniz. Unuttuğum bir olay daha var. Onu da anlatmalıyım. Ehli İslam’ın huzuru çok önemlidir arkadaşlar.

Tarihimizin çok ünlü bir bilgini, alimi var. Takiyüddün Mengüberdi. Bu büyük alim, bugün önünden geçtiğimiz tophane bayırına büyük bir rasathane kurdu. Şöyle böyle değil, çağına göre günümüzün Nasa’sından daha üstün bir konumdaydı.

Ehl-i İslam’ın, Şeyhül İslam’ın padişaha gönderdiği fetvada şunlar yazıyordu:

“Gökleri incelemeler, uğursuzluk getirir. Bu işler Allah’a meydan okumaktır.”

Ertesi gün, rasathaneyi topa tutarak yerle bir ettik. Hem de “bilim, çinde olsa alınız.” İman buyruğuna rağmen…

Çünkü Allah önce aklı yarattı ve hem de izzet ve celalim hakkı için, senden sevgili bir yaratık yaratmadım hükmüne rağmen…

Saygılarımızla,

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

SEMPOZYUM (İSLAM)

 

Sempozyum “EKRAN”da Peker SELÇUK’un konuşma metni…

İNSAN-I KAMİL

Bir hadisi kudsi “Göklerime, yerlerime sığamam, lakin mümin kulumun kalbine sığarım” diyor.

Burada müminden murad, insan-ı kamildir. Kalbe sığmaktan kasıt da o kalbin, Hak Cemal’e ayna olmasıdır.

Bir başka hadiste de “mümin müminin aynasıdır” der.

Birinci müminden insan-ı kamil, ikincisinden de Yüce Hakk’ın zatı kastedilir. Buna göre insan-ı kamil, Hakk’ın aynasıdır. Yüce Allah, insanı yaratıp, ona halifem ve naibim demiştir. Yeryüzündeki vekili olduğunu söylemişti; hatırlarsınız. Bir başka konuşmamızda uzun uzun açıklama yapılmıştı.

İnsanda meleklerde bulunmayan ilahi isimler ve nitelikler vardır. İşte böyle olunca da insanın Allah nezdindeki mertebesini, derecesini anlaması için Allah insana “yol sırrı”nı açıkladı ve kendi katındaki mertebe ve derecesini anlaması ve kendisine karşı saygı göstermesini ve öğrenmesi için de meleklerle arasında geçen bu olayı insana bildirdi. Bu durumdan insanı haberdar etti; bilgilendirdi. Kendisine karşı saygıda kusur etmemesini hatırlattı.

İşte bu nedenle halifelik, insan-ı kamil için geçerlidir. Halife seçilen insana diğer varlıklardan farklı ve üstün bir konum verildi.

Denir ki cümle ağaçlar, kalem; denizler, mürekkep; insanlar, gözle göremediğimiz melekler, cinler de katip olsa; insan-ı kamilin hallerini (niteliklerini) anlatıp bitiremezler. Zamanları dünya kuruluşundan kıyamete kadar uzasa bu faslın yeryüzündeki ince zarı dahi atamazlar.

Bu fasla açıklama olarak şu ayet zikredilir: “Söyle, denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa, Rabb’inin kelamı bitmeden tükenir. Bir misli daha gelse yine tükenir.” (18/109)

İnsan-ı kamilin bir adı (Elif-Lam-Mim)dir. Nitekim, Kuran-ı Kerim’in başında, “Elif-Lam-Mim şu kitap var ya, O’nda şüphe yoktur.” (2/1) Buyrulur.

Yine bir hadisi şerifte “İnsan ve Kuran ikizdir” denir.

Buradaki insan vurgulaması İnsan-ı Kamil’dir. İkizdir tanımlaması da aynı batında doğan ikiz kardeş anlamındadır.

Buraya kadar ne anlatıldıysa hepsi birbirinin aynasıdır.

Lahut’un aynası, ceberut; ceberutun aynası, melekut; melekutun aynası, mülktür. Bunların hepsine ayna; insan-ı kamildir. İnsan-ı kamil, Allah-ü Taala’nın halifesidir demiştik. Doğru ve kendisini gösteren bir aynadır. İnsan’ı kamilin özünde olmayan hiçbir mertebe, nitelik yoktur.

Üstad-ı Azam Muhittin Arabi “İrfan sahibi eğer kendi özündeki gerçeği anlasaydı, belli bir itikata bağlanıp kalmazdı.” Der. Ve ara bilgi olarak verelim ki bugün de bunu söyleyen üstadlarımız var. İsmi lazım değil...

İnsanoğlunun anlatılan niteliklere gelmesi, insan-ı kamil olması sayılır. Buraya kadar sayılan vasıflar, insan-ı kamilin binde bir vasfını teşkil eder. İnsan, bu mertebeyi bulduktan sonra mutlak surette Hakk’ın tecelligahı olur ki o hangi yönden kendisine tecelli ederse, kabullenir. Bu mertebeyi bulana “İnsan-ı Kamil” denir.

Zirvelere inmemiz bekleniyor. Hepimizin zarar görmeden ışık haline geçişimiz “benim adım insan” diyebilmemizle mümkün olacak.

“Ben insanım” diyeceğiz. “Ben yürekteyim” diyeceğiz.

Yedek din yoktur. Din Allah’ın tahtıdır. Ve o dini herkes kendi ile isimlendirir. Ama dinin tek olduğunu bilmeliyiz. Saklı tutulmamalı bu bilgi. Hiristiyan, insandır; Musevi, insandır; Mülüman insandır... Hepsi tek dinden, Tanrı kaynağına ulaşır. O tek din, Mikail’in tahditli ilmi ile bilinir ki altın bir yaşamdır.

Ve biz bu yaşama ulaşan büyük kökler olarak her birini değer biçerek taşıyacağız. Değeri olmayan yoktur diyeceğiz. Eğer bir tek kişi için “o değersizdir” dersek, yıkılır cümle yürekler bilmeliyiz.

Bütün amacımız, Medine’nin kutsal ışığının mahkumiyeti olmadan, yaşaması değil; bütün ümmi toplumların da yaşamasıdır. “Ben Müslüman değerindeyim” derseniz; Hiristiyanlar sizsiz olur. Eğer siz, “Biz yoğunluklarda kökendik, bütünüz” derseniz; bir tek siz bütünsünüz.

Bu net bilgi: Siz insanlık ilmisiniz ve hepsisiniz. Bunun için “canım insanım” deyin. “Ben senim” deyin.

Korkmayın hepsi size güçlü gelir. Kucak kucağa olun. Işık ışığa olun. Sevgiyle, kontrollu değil, kontrolsuz kucaklaşın.

Deyin ki “sizinle olmak, ne güçlü ne güçlü bir ışığa kelam olmaktır.” Deyin.

Haa!... Sanırım dünya insanı bunu net bilir. Bilen, Allah’ı bilir. İnsan olur, yolu bulur; ölüyü diller, yoğunlaşır; Bütün’ü güçlendirir. “Ben ekibim” der. Ekip, Birliğin Ekibi’dir.

Arıyı baldan ayrı, balı arıdan ayrı düşünemezsiniz. Arı, balını dünyaya verdi. Ve o bal, arının resmiydi. Biz o resmi, BİR’e verdik. BİR, iradeyle tüm insanlığı dilledi.

Benim eserim olan BEN, Bütün’ün gücü oldu. İnsan-ı Kamil oldu.

Sabrınıza teşekkür ederim...

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Derneği

Sempozyum “EKRAN”

 

İslam Sempozyumu

Hayrın Işığı

Aslımın kimliği,kimliğimin tüm manası insan:ben insan, tüm katmanlarını tek bir zeminde bilgi kakikiyetiyle kendinde toplayan insan ve o zeminden gönderdiği ilimle ve kendi hakimiyetiyle her bir zamanında hayrın ışıği olan insan.

O ışıkki , zamanın taktında oturan, her bir canı kendinden yaşama çağıran,sonsuzluk sessizliklerinde varlığını seslendiren, dillendiren.. Işık

İnsanın ışığı , hayrın ışığıdır .Hak ilmini ,tüm yaşam sayfalarına indirip,kendini yine kendinden hak edip birleşip, bütünleşip , hayrını tüm yaşama süzdürendir.Tek bir sayfadır o, tüm yaşamı barındıran,koruyan,bilinciyle aktive olan aklını özgür ama saygıyla ,sevgi vede onurla, barış ve ilimle kullanan tek bir sayfa.

O tek bir olan sayfa tüm zamanlara ve sınırsız yaşamın tüm sessizlilerinde bir kapı o kapıda birleşik ışık yakılır, zaman kotlanır ,sesssizlıkler tohumlanır ,nesiller , soylar kavuşur, O sayfa tüm yüceliğiyle kapısını açtı,tüm yaşam açtı.

O tek bir sayfa, tüm diri yaşama bir kapıysa ; biz ordayız, biz olan benlerle ve her bir benin hakikiyetindeki has olan ilmiyle , hayrın ışığıyla ordayız.

Her anda kendi yüceliğini kendi sayfasına katan insan kendi hayrını kayıtlıyor da her anda var olan benlerle, hayırlarla , bütünde harlanıp kaynağını yeni insanın, insan soyuna katıyor.

İnsan , hayrın ışığıyla yol aldı , aldığı yol , yaptığı yol olduda o yolda aldığı nefes islamın kodları ve tohumlarıyla geçildi.Her geçilen hak olup birleştide insanda ses olup , kendi neslinde yeni bir soy oldu.

O soy yeni bir insan soyu, gücü bütünde, ışığı üstünde, sözü sistemde ve gözü birleşik ışığının ilimle ulaşabildiği her bir yerdeki yaşamda. Hayrın ışığı her yerde, hayrın ışığı hepimizin diriliğinden, yaşamsallaşdırmak için yandı.Her bir yaşam sayfasını , yaşamsallaşdırarak , insan soyunun yeni sayfasına katmak için yandı.

İnsan kendi ışığını yaktı

Işıdı tüm yaşama

Hayrın ışığı olduda

Ol dedi yaşama

Barışa ol

Sevgiyle ol

Ol da doğ dünlerinde

Yaşama doğ

Yarına doğ

Ol dedi insan

Hayrın ışığı olduda doğdu

Barışla,sevgiyle,ilimle,umutla ol

Işığınla ol

Ve murad edilen oldu

Oldu

Oldu

Oldu

Oldu da

Hayrın ışığı, insan ışığında

Tüm sisteme doğdu

 

SEMPOZYUM İSLAM

Değerli Dostlarım, 13.10.2013 günü bilindiği üzere SEMPOZYUM İSLAM’da biraraya geliyoruz.

Periyodik olarak her ayın ikinci Pazar günleri yapmakta olduğumuz sempozyumlar, Birlik Çalışmalarıdır ve her katılımcının kendi bilgi ve birikimlerini aynı sofrada servise sunduğu çalışmalardır.

IŞIK BİLGİ’nin, yerini ALTIN IŞIK BİLGİ’ye bıraktığı, varılan yolun ALTIN IŞIK YOLU olduğu; DAR ZAMANLAR’dan GENİŞ ZAMANLAR’a geçişin gerçekleştiği bir zaman sayfasında, her bir cemaatin kendi ruhsal kaynağını etkinleştirmesi ve kendi NEFES ZAMANLAR’ını hak etmesi gerekmektedir.

BİRLER KAPISI’nın kapandığı ve yeni bir IŞIK KAPI’ya varıldığı bir dönemde o kapıda, o kapı olmak üzere herkesi, sevgiyle BİRLİK SOFRAMIZ’a bekliyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Tarih: 13.10.2013

Saat: 10.30 – 17.30

 

SEMPOZYUM (İSLAM) HAKKINDA AÇIKLAMALAR:

Dostlar, 13.10.2013 tarihli sempozyum konumuz “İSLAM”dır… İslam kavramı, gerçek insanı nitelendiren bir kavramdır.

Gerçek insan, tüm yaşamların hedefinde olan bir varış noktasıdır.

Tüm yaşamlar, tüm insanlık ve tüm dinler yarış halinde o varışa koşmaktadırlar. Bunun içindir ki insanlık hedefine yönelen her bir yürek, kendi mahrekinde bir akıl veya bir din olarak kendi kulvarında o hedefe yol almıştır ve almaktadır.

Gerçek İnsan’ı nitelendiren İslam, dinler üstü bir hedeftir… İnsanlaşma, kozmik aklı Mutlak Kaynaklar’dan Hak İlmi ile Hak olup bilmek; bilişi, ilmin hakikiyetinde tüm yarınlara kodlamak; Harlanmak ve sayfalanmak; Zamanın ışığı olmak… Ölüyü diriltmek… İşte İslam oluş budur…

Her diri bir resimdir. İşte o resim, sistemleştiğinde, dürümlenip hakikiyete umman olduğunda ve Ruhların Tahtı’na kayıtlandığında, artık O, bir resimden ötedir. O, bir İlim Kapısı’dır bu yoğunlukta.

Ve O, artık bir İnsan Yaşam Sayfasıdır. “Yarın” olur ve tüm yaşamları kaynağına çektiğinde “Birleşik Işık” olur. İşte O, bu safhada “yolcu” değil, “yol”dur. O yol olan, kendinden kendine İslam olan, yaşamlaşan Gerçek İnsan olan kendi yarınlarına ulaşandır.

Hepimizin yarın için bir hedefimiz vardır. Birlik İlmi’nde hedef, “Birleşik Işık”adır. O hedefte her resim, Zamanın Nefesi, ilmin teknesi ise de, her derenin erişi, ayrı ayrıdır.

Bütün amaç, bilgiyi kendi yüreklerinizle çekip Birleşik Işıkta Kontrol kurmanızdır.

Son “sözleşim”de, sesleşmek; son “sesleşim”de dürümlenmek, yaşam içindir.

Yaşamın Işık Kodları olan sizi ve sizleri ve her diriyi; o yüreklerden çekeceğiniz “yüksek yaşam sonsuzlukları”na görevlendirecek bir yaşam kaynağına varacağımız o çalışmaya beklemekteyiz.

Orada; yürek sonsuzlaşımlarını, yaşam kaynaklarını ve Yüce Can Tahtlar’ı kodlayacak birleşenleri; ne serden geçer ne de yardan geçer olanları, bütün kütleleri ile Birleşik Yaşam’a zaman sayfalamaya indirmektir hedeflenen.

Sevgiyle,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Sevgili Işık Dostlar,

Bugüne kadar sempozyumlarımıza katılan ve katılmayan… Hepiniz… Bahar, Sevtap, Selma, Beril, Meral, Ayla, Melda, Leyla, Gül, Emel, Birsen, Deniz, Erim, Erengül, Azrak, Seçkin, Ali, Sezan, Rasim, Sevim, Sevgi, Nergis, Tülay, Güney, Nur, Nursen, Nurşen, Seher, Ozan, Ayşegül, Kamil, Recep, Füsun… ve ismini sayamadığım yüreklerimize dokunan veya dokunacak olan herkes, bekleniyorsunuz.

Sevgiler…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bugüne kadar belirlenen konuşmacılar ve konular şöyledir;

1.Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"AKIL VE VAHİY"

2. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İNSANLIK AİLEM"

3. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"GEMİ"

4.Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İNSAN"

5. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İNSAN"

6. Beril ÖZDOĞAN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"HAYRIN IŞIĞI"

7. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"Anadolu İnsanı"

Konuşmacı olmak isteyenler bizimle irtibata geçebilirler.

Saygılarımızla,

YER: Kadıköy Belediyesi, Brifing salonu

TARİH: 13.Ekim.2013

SAAT: 10,30-17,30

 

SEMPOZYUM (İSLAM) HAKKINDA AÇIKLAMALAR:

Dostlar, 13.10.2013 tarihli sempozyum konumuz “İSLAM”dır… İslam kavramı, gerçek insanı nitelendiren bir kavramdır.

Gerçek insan, tüm yaşamların hedefinde olan bir varış noktasıdır.

Tüm yaşamlar, tüm insanlık ve tüm dinler yarış halinde o varışa koşmaktadırlar. Bunun içindir ki insanlık hedefine yönelen her bir yürek, kendi mahrekinde bir akıl veya bir din olarak kendi kulvarında o hedefe yol almıştır ve almaktadır.

Gerçek İnsan’ı nitelendiren İslam, dinler üstü bir hedeftir… İnsanlaşma, kozmik aklı Mutlak Kaynaklar’dan Hak İlmi ile Hak olup bilmek; bilişi, ilmin hakikiyetinde tüm yarınlara kodlamak; Harlanmak ve sayfalanmak; Zamanın ışığı olmak… Ölüyü diriltmek… İşte İslam oluş budur…

Her diri bir resimdir. İşte o resim, sistemleştiğinde, dürümlenip hakikiyete umman olduğunda ve Ruhların Tahtı’na kayıtlandığında, artık O, bir resimden ötedir. O, bir İlim Kapısı’dır bu yoğunlukta.

Ve O, artık bir İnsan Yaşam Sayfasıdır. “Yarın” olur ve tüm yaşamları kaynağına çektiğinde “Birleşik Işık” olur. İşte O, bu safhada “yolcu” değil, “yol”dur. O yol olan, kendinden kendine İslam olan, yaşamlaşan Gerçek İnsan olan kendi yarınlarına ulaşandır.

Hepimizin yarın için bir hedefimiz vardır. Birlik İlmi’nde hedef, “Birleşik Işık”adır. O hedefte her resim, Zamanın Nefesi, ilmin teknesi ise de, her derenin erişi, ayrı ayrıdır.

Bütün amaç, bilgiyi kendi yüreklerinizle çekip Birleşik Işıkta Kontrol kurmanızdır.

Son “sözleşim”de, sesleşmek; son “sesleşim”de dürümlenmek, yaşam içindir.

Yaşamın Işık Kodları olan sizi ve sizleri ve her diriyi; o yüreklerden çekeceğiniz “yüksek yaşam sonsuzlukları”na görevlendirecek bir yaşam kaynağına varacağımız o çalışmaya beklemekteyiz.

Orada; yürek sonsuzlaşımlarını, yaşam kaynaklarını ve Yüce Can Tahtlar’ı kodlayacak birleşenleri; ne serden geçer ne de yardan geçer olanları, bütün kütleleri ile Birleşik Yaşam’a zaman sayfalamaya indirmektir hedeflenen.

Sevgiyle,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Sevgili Işık Dostlar,

Bugüne kadar sempozyumlarımıza katılan ve katılmayan… Hepiniz… Bahar, Sevtap, Selma, Beril, Meral, Ayla, Melda, Leyla, Gül, Emel, Birsen, Deniz, Erim, Erengül, Azrak, Seçkin, Ali, Sezan, Rasim, Sevim, Sevgi, Nergis, Tülay, Güney, Nur, Nursen, Nurşen, Seher, Ozan, Ayşegül, Kamil, Recep, Füsun… ve ismini sayamadığım yüreklerimize dokunan veya dokunacak olan herkes, bekleniyorsunuz.

Sevgiler…

 

Ekran Senpozyumu

Yaşam

Sevgili dostlar, size bir hikaya anlatacağım.Bu hikaye dünya yaşamlarında ekilen ,yeşertilen ve sonra kendini alıp masmavi göklere ulaşıp oradan koyu bir yoğunluğa geçen , köklerindeki her bir canla, tüm hikayeleri bilgi hakikiyetiyle kendi tohumlarında masallaşdıran bir öykü.benim hikayem senin öykün olduğunda, hepimiz tek bir masallı yazarız.. O masal bizden bizi anlatan yaşam olur.Ve biz yaşam diyoruz...yaşamlaşarak gerçekliğini kayıtlayan ve genişleyen kapsayan yaşam....

Ve kendi hikayemin tek bir anına ses vererek başlıyorum dillenmeye...

Yıllar var üstünden ne çok zamanlar geçdi

Ama anı kayıtladığımdam bilirim duygusunu

Taşırım bedenimde

Tüm hücrelerim konuşur şu an benimle

Ve ben, tüm bedenimin sözcüsüyüm şimdide

Söylediğim söz, tüm bedenimi oluşturan her şeyin sesi bu gün

Ekrana yalnızca tek bir anı getireceğim izninizle

Erken yaşlardaydım o zaman

Geleni geçeni çok olan bir yerde

Bir anne adayıyla karşılaşdım

Karşılaşdığım kadın bir can taşıyordu içinde,

Doğumunu bekliyordu o canda, sessizce annesinde

Susamışdı, su isterim dedi kadın

Su , dedim bende içimden sessizce su

Dile geldi suyun şifası, bolluğu, berraklığı bende

Ve kadın suyu içerken, kana kana

O su sana yaşam olsun , tüm varlığına bolluk olsun,

Taşıdığın cana can,

O can daki yaşama selam olsun,

Döküldü yüreğimden duygular

Döküldükce

Kenetlendim, tutuldum

Tüm bedenim titredi,titredi

Sonra hissettim

Boğazımdan akan suyun serinliğini,yumuşaklığını,canlılığını

O su tüm hücrelerimden aktı

Neydi bu gerçekmiydi!?

Çok zamanlar düşündüm

Ve sonunda anladım

Erken yaşlardan az sonraraydı

Kavradım.....

Kenetlendiğim, tutulduğum yaşamdı

Yüreğimden dökülen duygular

Candı, canandı, canımdandı

Bu bedenin bildiğini

Tek bildiği

Yaşamdı

Yaşatmak istemişdim bende kendimce

Ve yaşayan olmuşdum

Verdiğim yaşam, aldığım yaşam

Bedenim biliyor

Anı kayıtladığımdan, bilirim duygusunu

Taşırım bedenimde

Bu bedenin bildiği tek bildiği

Yaşam

Neden o anı dillledim şimdi,

Ekrana verdim, anlattım o küçük zamanı

O yıllar evvelin zamanı

O tek bir anın bilişi ve idrakı

Tüm zamanlarımın en anlamlı tohumu şimdi

İnsana bir kanca atmışdım, sevgiyle

Yütekten yüreğe atılan şefkat kancasıydı bu

Bumerang dalgası yaratmışdı bu atış bende

Bedenimde her bir hücre bu dalganın getirdiği

Yeni bir cevapla hak olmuşdu bana

Cevap, hakkım olan ilimse

O ilim, sistemdeki yaşamı

Zamanın ardındaki ve önündekii sınırsız bir yasamsallaşmayı göstermişdi bana

İşde o kanca o zaman, bu zaman

Tüm yüreklere atılıyor

Tek bir farkla....

Şimdi tam yaşlardayım

Birleşdim tüm birlik ailemle

Sonsuz boyut kattım kendimede

İlimle kancalandım bütünde

Ve bütünün gücüyle

Her yoğunlukta

Hak olup, hak edilip

Var olan ben

Ses veriyorum,,,sesimi katıyorum da genişliyorum

Tüm zamanların hakkı, hak olup, hak ediliyor

Ben olan biz ve biz olan benlerle

Birleşik ışığımızdan sesleşiyoruz

Her dürümde , her yoğunlukda , her anda

Barış, sevgi,umut ve ilimle varız

Varlığımız imparatorluk içindir

Bu imparatorluk insanın hak ettiği zirve

Ve o zirveyle hak olan her bir yerde

İnsan, kendini yeni yaşamıyla yeniden konumlandırıyor

Verdiğimiz aldığımızsa

Yaşamdır verdiğimiz,dipdiri bir yaşam

Bütünden , bütünün içindeki her yoğunluğa akan insanın hak yaşamı

Tenim teninde,sözüm sesinde,nefesim mahrekte

Tek bir ışıksa, o ışık yaşamın ilmidir

O ışık önüne hak olanı

Arkaya hak edileni koyar

Hak olan ve hak edilen

Tek bir noktada hak ilimle birbirine bağlanırda

Orada ne ön kalır nede arka

O noktanın sonsuz , sınırsız genişlemesidir ...yaşam

Hak'tan söz söyledik

Hak edilsinde bilinsin diye

Fener tuttuk yaşama ki herkes kendi kancasına baksın diye

Varlığını var olandan yine kendi yoğunluğuna kendi ilmiyle katsın diye

Tohumlarımızı alıp,sonsuz sınırsızlıkda hak ilimle suladık

Her bir yoğunlukta bizi bizden bize dürümledilkde

Yaşam dedik...

Her bir yoğunluğa sevgi ve saygıyla bildirdik şimdilik, şimdilik ,şimdilik

 

SEMPOZYUM “EKRAN”

SAAT : 10.30-17.00

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1.OTURUM : 10.30-12.00

KONUŞMACILAR:

1. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"GÖREV"

2. Deniz İNCEKAŞ

Ekonomist

“GÖLGE ETKİSİ EZBERLERİ BOZMAK”

3. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İNSAN-I KAMİL"

2.OTURUM : 12.00-13.00

4. Erim ERGÜN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"EKRANA NEFES VERİYORUZ"

5. Ayşe DEVRİM

Seraphim Blueprint Eğitmeni

“SERAPHIM BLUEPRINT ENERJİLERİ”

6. Beril ÖZDOĞAN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YAŞAM"

7. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"EKRAN"

ARA: : 13.00-14.00

3.OTURUM : 14.00-15.00

8. Selma BULUT

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"ŞİİRLERİ"

9. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı Öğretisi

"BİR RUHSAL MESAJ"

10. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YAŞAM"

SORU VE CEVAPLAR : 15.00-16.00

 

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI : 16.00-17.00

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Tarih:8.Eylül.2013

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Bahariye Cad.

Halil Ethem Sok. Sauna Apt.

No:30/8 Kadıköy

İstanbul

Tel: 0216 3489559

 

 

 

 
  Bugün 335 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol