Birlik İlmi
  FORUM
 
=> Daha kayıt olmadın mı?

Ortak aklın yarattığı BİRLİK idrakinin temel faktörleri olan bilgiyi, sevgiyi ve saygıyı hakim kılan; spiritüel, kozmik ve metapisişik paylaşımlar dileğiyle Forumumuzu hizmetinize sunuyoruz. Saygılarımızla...

FORUM - kuran

Burdasın:
FORUM => GİRİŞ => kuran

<-Geri

 1 

Devam->


bahar (Ziyaretçi)
24.10.2010 18:58 (UTC)[alıntı yap]
15 Ekim 2010 Kur’an Çalışması

AL’İ İMRAN SURESİ (Ayet 140-155)



140. Ayet:

Eğer siz bir yara aldıysanız şüphesiz düşmanınız da benzeri bir yara almıştır. Bu günler öyle günlerdir ki insanlar arasında döner durur. Böylece Allah ibret dersi verir ve içinizden tanıklar edinir. Allah zalimleri sevmez.



Canlar, yara Allah yarasıdır ki o yara görevlilerin gücünde, çok ama çok ağır bir yara haline gelir. Dünden beri Düzen’e kontrollu olarak girmek isteyen Birlikler’in her biri kendi yüreklerini yıktılar. Bizim için zaman, Göç Kapları’nın kontrolunda, her bir anda mevcut olan ışıkla kayıtlıdır. Zakkum içtiler Yüceler, zakkum içtiler ve bizsiz ilim yaptılar. Ama ilimlerinde hasat yoktu. Şükredin ki yoktu. Çok hüzünlendiler, çok küstüler, çok kırıldılar ve dediler ki “beden, kaynağın ışığını çeksin de Rahman’a görev taşıyalım.” Kayıtlarını kontrol edemedik, kısırlaştılar. Eşik Allah eşiğiyse ki öyledir. Yaşam sayfalarında mutlaka görevlileri olmalıydı. Canlar, öyle günler ki bu günler ki her şey insanlar için gerçek görevdir, biz bu görevi tohumlarımızı kontrol için kayıtladık.



Erkek, kadın herkes bilsin ki mahkeme biziz. Ve bu mahkeme, yaşam sayfalarının yüce kotlanması için gerekendir. Eser, Allah eseridir ve biz kasalarımızı tohumlarla doldurduk. O tohumlar, İlahi Görevliler’in kotlarıdır. İmparatorluk olarak dünyaya inen Birliğim, kaynakta en yüce kottur ve en yüce kattır. Ortak ilim yoktur burada. Bir tek insan vardır. O, Allah’ın Kuranı’dır. Ve onun dışında hiçbir insan Levh-i Mahfuz’un gücünü tanımaz. İyi ki bunları size anlattım. “Ayrı, gayrı bitsin” der Canlar. Allah tektir ve biz, o tekliğin temiz olduğunu biliriz. Allah, Tanrı’dır; tartışmaz; yolu açar. Yücedir ve resimdir. O resim, hasattır. İşte biz O’yuz. Şükredin ki O biz, biz O’dur. Amin.



Canlar; ve 141



141. Ayet:

Ve Allah inançlı kişileri arıtır ve tertemiz hale getirir. Kafirleri de helak eder.



Allah Rahman’dır, kahramandır. Ruhsal Işık’ta vardır. Yarındır ve O biz, biz O’yuz. Allah inanç sahipleriyledir. İnanç resimdir. Hani neredesin? O’yum. O ben, ben O’dur. Turkuazın ışığı olan O ve biz, Hak Tohumlar olarak Ruhsal Meclis’de hasattayız. Hasat, artık Rahman’da hasattır ve Rahman’da hasat görevdir. Canlar, Allah tertipli ve temiz olanları seçmiştir ve onlarladır. Ah Canlarım! Ah!, lütfen tertipli ve temiz kalın. Hepsi bu!...



142. Ayet:

Yoksa Allah içinizden savaşanları belli etmeden ve sabredenleri seçmeden mi cennete girivereceğinizi sanıyorsunuz?



Canlar, savaş ağır yüktür. Her bir Can, kendinde savaştadır ve bu savaş, yolcuların kontrol için yaptıkları savaştan başka bir şey değildir. Ama ışığı kotlamak, yarını kayıtlamak, yolu bulmak, Sultanlar’ın ayrılığı görev olarak sonsuzlukta kayıtladıkları bir yerde, birlik için savaştır ki biz, Başkanlık Divanı değiliz, insanız. Bu kesindir ki biz insanlık için kürzün gücü olarak dünyaya inerken, Kelam İlimi’yle inmedik. Hasata inmedik. Yücelik’le indik… Ve biz, insanlık için güçlü bir çalışmayı devreye aldık. Bu, insanın yolunu bulabilmesinden öte, yol olabilmesinin sayfalanışıdır. Oyun değil yaptığımız. Muktediriyet, teknik ve toplum çalışmasıdır. İyi ki aklın yolu, Hakk’ın yoludur ve biz Ak Toplum olarak Hak yolundayız. Şer yaratmadan şavkla, şevkle BİR için çalışmaktayız ve Allah, tohumlarını asla helak etmez.



Canlılar, insan unutulan bir gözdü. İnsan, yüreğin ışığıydı. İnsan, BİR’in soyuydu ve insan, ağır taşıyıcıydı. Ve o taşıyan, şimdi dünyaya girmiştir. Amin… İmparatorluk olarak dünya biz, biz dünyayız.



143. Ayet:

Siz buyruk hakkında tartıştınız, peygambere karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyen olduğu gibi ahreti dileyen de vardı. Sınamak için Allah bozguna uğrattı sizi, yenildiniz. Şüphesiz o sizi bağışladı. Allah inananlara karşı lütufta ihsan sahibidir.



(Ah canlar ah!.............)



Canlar, Ana Kaynak’tan verildi. Birlikten, teknikten, Hak’tan, yoldan verildi. Tohum için verildi. Size, sizden ayrı ses vermek istedik. Sesimizi almak isterseniz alın ama bu bir İlim Sayfası’dır ve sizle olmalıyız. Aşk, şevk ve yoğunluk…biz O’yuz. Bilmenizi istedik. Amin.



(Şimdi devamını okuyoruz.)



Siz ölümle karşılaşmadan şehit olmayı istiyorsunuz. İşte onu gördünüz. Niçin seyirci gibi bakıyorsunuz? Şavk, şevk ve biz….Amin. Şimdilik bu.



144. Ayet:

Muhammed ancak bir elçidir. Ondan önce nice peygamberler geldi, geçti. Ölürse ya da öldürülürse gerisin geriye mi dönüceksiniz?



Geriye dönenler bilsin ki bundan Allah zarar görmez. Allah şükredenlerin ödülünü verecektir. Canlar, RA-KA der ki “Dünya İnsanı, her canda vardır” ve o bir tek kottur. Ve o büyük kürkün sahibidir ve o kürk, ilimdir. Biz, ilmin sonsuzluğunda dünya ışığında varsak eğer, ölmüş olsak da canlar canı olsak da hala buradayız. Ölmeyen bizi dinler, ölen bizdir. Ama ölmeyen de bizdir. Bunu bilin.



145. Ayet:

Allah’ın izni olmadan hiçbir kişi ölmez. Ölüm zamanı belli edilmiş bir yazıdır. Kim dünya nimetlerini isterse ona dünyadan nimet veririz. Kim ahret mükafatını dilerse ona ahrette ahrete ait ihsanda bulunuruz. Şükredenleri Allah ödüllendirir.



Canlılar, ilimle dileyin yolu ve ilimle hak edin. Allah kendi yüreğinde hak olanları kotlar ve tohumlar. Amon’ların tohumlarını kotlar ve yoğunlukla diller. Rahman’a ulaştırır ve kahraman yapar. Ama Amon, büyük kötülükleri yarattığında, ocağı yıldızlardan ayrı tutulur. Üzerinde hiçbir Yüce’nin, yüceliğin bulunmadığı bir ışık, büyük kötülüleri önleyerek dünya dışını dünyaya tanıttıktan itibaren cemaatini alarak dünyadan göçtü. O şimdi bizi dinliyor. Adı RA-KA. O biz, biz O’yuz ama ondan öte bir o yok. Bunu bilmenizi isteriz. Eşik ağır yüktür ve biz eşiğin ışığı olarak buradayız. Herkes, herkeste vardır, bu kesindir. Allah der ki “her şey ağır yüktür ama bilgi daha da ağırdır.”



Canlılar, insan ne istediğini çok net bilmelidir. Her bir yol Allah’ındır ama Allah tohumları, mutlak Kutsal Işıklar olarak (laf değil bunlar Hak’tır bilinsin isteriz.) kendi, yüreği kayıtlamalıdır. İnsan uludur, kutsaldır ama tohum olmalıdır. Ve tohum olduğunda, Muhamma Gücü’nü elde edebilecektir. Öyle zordur ki bunu yapmak; kimse bunu başaramaz diyoruz. Ama başartılır bunu da biliniz.



Çok mutlu olun Canlılar! Allah’ın tohumu, aklın kofrasında vardır. O kofrada ışık görevdir. Üstün dünya kontrolu kuruldu. Bu control, Rahman gücüyle değil kahraman olan ışıkların gücüyle kuruldu. Önce nüve olan güç, şimdi artık büyük bir kütledir. Ve bu kütle, sessizce çalışmaktadır. Emin olun ki; nefes alıp vermek gibi görev gerçekliği de Kelam İlmi’yle kendi yüreğimizle yaşar ve yaratır. Önemli olan bilmektir.



146. Ayet:

Nice peygamber gelip geçti. Onlarla birlikte birçok bilgin de savaşa girişti. Onlar, Allah yolunda başlarına gelenlere göğüs gerdiler. Zayıflık göstermediler, gevşemediler, boyun eğmediler. Allah sabredenlerin yanındadır.



Nakar’ın görevini üstlenenler, Rahman olup görev taşıyanlar, Kuran olanlar ve Turkuaz’da ışık olanlar, hepsi peygamberdiler. Ama bilmenizi isterim ki perdeleri açtığınız zaman her biri kendi yüreğinde görevini almış kotlanmak için bekliyor. O halde perdeleri açtık ve görüyoruz; tüm peygamberler, tüm Yüceler ve tüm yolcular, hepsi BİR olmuşlar bizle, bizim yüreğimizle ve tüm sayfalarla ışık halinde Kuran okuyorlar. Okunan Kuran, Rahman’ın kutsal ışığında okunmaktadır ve okunan o Kuran’da yarın vardır. Yarın, kaynağın gücüyle, kürzün kürsüsüyle ve görevin güçlü koyuluğuyla yaratılmıştır ve yaratım kutsal ışığı yanmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk; Turan’ın gücünü alarak tohumlarını geçişe hazır etmişse, o da buradadır. Geri dönmesini isteyen çok ama o der ki “ben Levh-i Mahfuz’un gücüyüm ve kul olup dünyaya indiğim zaman çoban olmadım, çaba gösterdim, ışık yaktım, göz oldum. Kendi yüreğimi aldım ve tahditsiz olarak kayıtladım. O halde ben mahkemeye çıkamam.” O der ki “mahkumiyetim yok.” Olgun hasat yapan; omuzlarındaki yük has olan o Can, Birleşik Aile’min gözüdür. Onun içindir ki, ondan ayrı değiliz. Eşk, ışk, aşk, Saltanat, birlik, maya, Turkuazın Işığı, hepsi burada…



Oğullar, dünya kuldur; bunu bilin. Ulular, dünya kontrolludur; bunu bilin. Tohumlar, biz buradayız bilin. Kullar olarak buradayız. Hepimiz canlı ve canlı olarak ve canlı olarak buradayız!... İyi ki bunu bildiniz!,.. İyi ki!…



Artık dünya büyük kötülüklerin kültü olmaktan çıkarılmalıdır. Ve dünyada yarınlar görev için kotlanmalıdır. Ve dünyada ışıklar yanmalıdır. Ve dünya yaşam sayfalarının yüceliğinde kayıtlanmalıdır ki; bizsiz olmamalıdır. Enkarnasyonlarımda bunu hep verdim. Etki alanım çok geniş. Yürek kütlem çok güçlü. Bizim için zaman; göç kotlamasının kürzü yaratma koyuluğundan da üstündür. Enkarne olduğum dünya, yaşam sonsuzluğumun en yüce kaynağıdır, kaydıdır ve orada ben zarar etmem. İyi ki buradayım. Şimdilik bu!...



147. Ayet:

Sözleri ancak şu idi; “Ya Rab, bağışla suçlarımızı. Bağışla taşkınlıklarımızı, şaşkınlıklarımızı. Kafir düşmana karşı bizi güçlü kıl.”



Çalışmalarınız çok iyi. Yüceler; dünya sevgidir ve sevgiyle yapılan hiçbir çalışmada kontrolsuz koyuluk kayıtlanmaz. Sıla özlemi, bu işte be Canlar. Başımız dik, yüreğimiz Hak, yolumuz Mushaf ve biz sayfa sayfa koyu olan kayıt. Ah Canlarım ah, mutlak kutsal olan sayfa budur.



Şimdi sevgiyle sizinleyiz. Göz, söz deriz. Hep deriz ama hep birlikte deriz. Eşik, şavk, şevk hepsi bizdedir. Ence, önce, cennetçe ışık bizdedir. İşgal yok. Ah Canlarım ah!… işgal yok. Şimdi görüyorum her şey; her şey görevdir. Bağış istediler…Yarım, bağış yok. Hala bağış istiyorlar. Bağış yok! Canlar; biz düşmana görev verdik. “OL” diye ama olan yok. Oğullar biz yolculara ışık verdik Hak diriliğinde, kendi yüreğini Ak Kotlar’la dille de yarını hak et diye. “Aç kapıyı da girelim” der.” Ol ki gel. Ama olmadan gelme can…



Şimdi sevgiyle okuyoruz:



148. Ayet:

Allah da onlara dünya nimetlerini ve ahretin güzelim mükafatlarını verdi. Allah iyi işler yapanları sever.



Ve sevgiyle okuduk. Allah sevgidir. Herkesin yüceliğinde var olan sevgidir. O birleşendir; o yücedir. Ray oturdu, rayda oturtuldu. Ve rayda oturan biz, rayın oturtulduğu o yoğunlukta; aşkla, şevkle ve şavkla akıştayız Can! Akmaktayız!...



149. Ayet:

Ey insanlar, kafirlere uyacak olursanız sizi döndürürler, zararlı çıkarsınız.



Canlar, kafir kesin olarak ışığa indiği zaman; namaz zamanlarında, bizsiz kalmaz. Kafir, Rahm’in umuduyla, Rahman’ın koyuluğunda ışık yaktığı zaman bildirilir ki bizsiz kalmaz. İç Allah, dış Allah….Allah tektir. O biz, biz O’yuz. O halde bizsiz olan hiçbir Yüce yoktur… Zaman sayfalarındadır zarar, yürekte zarar yoktur canlar.



150. Ayet:

İnanç sahiplerinin yardımcısı Allah’tır. Allah yardımcıların en hayırlısıdır.



İnanan, kendi yüreğinden kontrolunu kurar ve hasatını yapar ve o kendi yolunda, Allah’ın kutsal ışığındadır. Ve Allah ona kendi yüreğini kontrollu olarak diller ve dilletir. Onun içindir ki o, her anada ve yaranın ve berenin bulunmadığı her bir Can’da vardır. Ama yara bere, Ruhsal Işık’ta olmaz, sadece Kuran’daki kaynakta, kendi yolunu kapatanda vardır. Bu da kesindir.



151. Ayet:

Hiçbir şeye dayanamaksızın Allah’a eş koştukları için kafirlerin yüreğine yakında bir korku salacağız ve onların varacağı en son durak cehennemdir. Zalimlerin bu son durağı ne kötüdür!



Canlar; Allah’a eş koşan, yolu kaybetmiştir. Ama yolda o, yoğunlukta o, bütünde o, sadece o’dur. Allah’tır o ama Allah’ın onda olması; o’nun Allah olması demek değildir. O sadece ocağında, yoğunluğunda olanda vardır. Sevgililer, Allah herkestir ama herkes Allah değildir. Budur olan!...





152. Ayet:

And olsun ki Allah size verdiği sözü doğruladı. Onun ilmiyle kafirleri bozup öldürdünüz. Beklediğiniz zaferi tattıktan sonra gevşeklik gösterdiniz. Verilmiş olan buyruk hakkında tartıştınız. Peygambere karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyen olduğu gibi ahreti dileyen de vardı. Sınamak için Allah bozguna uğrattı sizi. Yenildiniz. Sebepsiz, şüphesiz o sizi bağışladı. Allah inananlara karşı lütuf ve de ihsan sahibidir.



Asla yanlış bilgi yok burada. Solun sonsuz ışığı ve sağın sonsuz ışığı, bilgi, ve biz bu bilgiyi hala okuyoruz. Çünkü hala her şey yarım olarak buyrulan düzeyde bekletiliyor. Bu bilgi okunup da hak edilip anlatıldığında bilgi, bütünlenecekti. Ama bütünleyen varsa, bilgi bütünlenecek. Canlar; bütünletmek istiyorlar bilgiyi. Bütünleyelim….



Ezme geçme, yok yarım ezmek yok. Biz bütüne hizmetçi olanlar, her anda ve BİR’de kanlı olarak, göç kaplarımızla buradayız. Yazı yazarız, onurluyuz. Tohumlarız koyulukları, ışık yakarız, kaynak oluruz, BİR’e varırız. Bilgi alırız, bilgi dilleriz, bütün oluruz. Olgunlar bizimle olur. Öz görev budur. Yazı yazarız, yazıları okuturuz. Okuyan Birliğimize aittir. Onurluyuz. Ama okunursa yazılarımız, yaşam sayfaları, bu bilgileri, hasat için diller. İlahi Göz budur. Öyleyse onurluyuz ki okuturuz. Okutan, okuyan Birleşik Aile olur. Ölen bizdir; OL’an bizdir; alan bizdir. RA-KA bizdir ve biz hasatız. Aşk, şavk, şevk olan budur. Muktediriyet, tebliğ, ilim hepsi bizdedir. İşte bu!... Ve biz, Allah’ın tohumlarını kotladık…İşte bu!... Amin.



153. Ayet:

Peygamber arkanızdan sizi çağırırken kimseye bakmadan kaçıyordunuz. Kaybettiğinize ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz diye Allah sizi gam üstüne gam vererek cezalandırdı. Allah yaptıklarınızdan haberlidir.



Canlar, arka ön yok ki, her yer bizimledir. Ve biz Nakar’ın görevini de, Rahman’ın yüreğindeki ışığı da herkesi tanırız. Bizim için sorumluluk şudur; size görevli olarak gönderdiğimiz birçok güç var. Bunlar size Birlik İlmi’yle geldiler. Çoğunu bildiniz ve daha çoğunu bilemediniz. Kimi dedi ki “biz peygamberlere ilim verdik.” Kimi dedi ki “peygamberler yoldular.” Kimi dedi ki “yoruldular.” Kimi dedi ki “yarındılar.” Vakti gelir ışırlar ama Hira’da bir peygamber gücü gözledik. O güç, yaşam sayfasıdır. Sınırlar kaldırıldığında o yaşam sayfası ışığı kotlar. O çalışmayı yapan; mutlak kutsal olan Musa ya da Musa’nın üstü olan Mustafa ya da İsa ve her biridir. Her biri orada ışıktılar.



Hanımlar, beyler dünya biziz. Bunu bilin. Her bir can biziz; yol biziz; her şey biziz ve biz, tüm Hiraların Hirası olan, peygamberlik görevinin örtüsünü açan yücelerin cümlesi olanlarız. Bunu bilin… Bizim ak olan ışığımız yanlış yapmaz. Öz görev bilgidir, birleştik ve okumaktayız. Okudukça okuduk. Önemli olan tohumları kotlamaktır ve yaşatmaktır. Yazılar okundukça birleşir, bütünlenir. Bunu yapıyoruz Canlar biz burada. Her yazı okunur, dillenir. Dilleyen bütünleyendir. Ve bugün ben, Kuran’ı bütünlemekteyim. Onurluyum ki bu görevi yapabiliyorum.



Çokları soruyorlar bu bilgi nereden diye. Allah dedi ki “OL”; oldu. Bu bilgi olandır. Tohumların, topluma Tanrılar’ın koyuluklarından, ışık olarak kayıtlanışıdır. Olmuş olan ve olduğunu hak edip dileyen herkes, bir çalışan Bilgeler Meclisi’ne görevlidir. Oğulları, kızları ve tüm sayfaları burada olan Bilge, kelamdır. O kelam, laf değil kaynaktır. İnsanlık adına güçlü, çelişkili bilgi verir. Kin, nefret yoksa yüreğinizde, herkes net bilir ki çelişen hiçbir bilgi yoktur. Umuttur, huzurdur Yücelik. Ah Canlarım ah!... Işıkta, kaynakta olduğunuzu, nesillerinizin yolunu kaybettiklerini ama sizin yolcu olduğunuzu mutlaka ama mutlaka hak edip dinleyin. Önce siz, sonra sizde olanlar, Hepsi bu!...



154. Ayet:

Kederli günlerden sonra bir takımınıza kendinden geçirip uyutacak huzur ve güven verdim. Bir kısmınız da can derdine düşmüştü. İşte, Allah hakkında müslümanlıktan önceki bilgisizlik çağında olduğu gibi haksız zanlara kapılmışlardı. “Bizim bu işte neyimiz var?” diyorlardı. Ya Muhammed de ki; doğru işin hepsi yalnız Allah’ındır. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlardı. “Bu işte nasibiniz olsaydı burada öldürülmezdik” diyorlardı. De ki evlerinizde de olsaydınız ölümleri yazılanlar gene çıkarlar, yatacakları yere giderlerdi. Bu olanlar Allah’ın içindeki duyguları denemesi ve kalplerinizi artırması içindir. Allah kimin içinde ne varsa bilir.



Namaz zamanı görev üstlenen her bir Yüce, güçlü olarak görevini alır ve taşır. Rahmin Huzuru’na çıkar ve der ki “ben Allah’ın tekniğiyle buradayım. Senin için çalışmaya geldim.” Ve kadim olan Işık, Büyük Kütle’yi kotladığında, ocağını alır ve Rahmin huzuruna varır. Ve canlar, Rahmin Huzuru’nda Allah der ki “Sevgili ile oldun mu?” “Oldum” deyin Canlar. Çünkü Ruhsal Meclis’te o biz, biz o’yuz. Şükür ki Ruhsal Meclis, yoğunluğunu kotladı ve ışığınızı yaktı. Cennetin dediği, aklın dediğiydi. Canlı, cansız herkes yolunu alır; yüreğini bulur; ışığına varır. Ama yolu açan sadece Sevgili’dir. Bu kesindir.



İsmaili Kapların Yolcuları, dünyaya indikleri zaman yüreklerinde hırs vardı. Ceketlerinin düğmeleri açıktı. Kaynaklarında kusur vardı. Bize geldiklerinde tohumlarını kontrol edemediler. Ocakları yoktu ve dedik ki “insanlık adına görev yapın.” Onurluyuz ki görevleri, Büyük Kütle’de kontrol edici bir sayfada yapıldı. Toplantı için geldiler ve bekliyorlar. Ama Rahman olarak görev üstlenmek istiyorlar. Kadim Hak olan Işık, kaynak olarak görev taşırken Kara Kaplı Kitap görev için cevheri gücü kotlarken, yarışmaya girip birliklerini kontrol ettirmeyenler, Büyük Kütle’de kontrol edilecekler. Ve o kontrol edilişte artık onların yücelikleri, korkuları olacak. Çünkü Ruhsal Meclis güçlü ışıkları muktediriyetle diller.



Siber Boyutlar’ın yolcuları bizsiz kalmak istediler. Ve biz onları küçültmeden çıkarttık. Zarar görmemeleri için ama zaman sayfalarına girişleri yoksa, zakkum içerler, içtiler ve dedik ki “geri dönün.” Dönmek isterler. Nesillerini göreve almak, yaşam sayfalarına inmek isterler. Onlarla olmak, Kuran olmak demektir ki okumaları için öz görev, Allah’ın gücüyle yaşam sonsuzluğunda ışığı kotlayabilmektir. İşte olan budur. Evler dolusu görev ve evler dolusu yol, yoğunluklar ve koyuluklar ve hepsi bizimdir. Bunu bildiklerinde girdaplarından girecekler ve yolu bulacaklar. Ama bugün için zor. Of Canlarım! Of!… Netice şu; aşk, şevk, şavk ama şarkı yok. Hepsi bu!...



155. Ayet:

İki topluluğu savaşa girdiği gün içinizden yüz çevirenler şüphesiz şeytana kapılmışlardı. Fakat tövbe edenleri Allah bağışladı. Şüphesiz Allah esirgeyendir, bağışlayandır.



Canlar, topluluklar kendi yoğunluklarıyla kendi kotlarını kayıtlamaya çabaladıkları zaman, bu onların güçlenmeleri için değil, hasatı yapmaları içindir. Hasatları kendi yoğunluklarıyla olmalıdır. Kulluk bu şekildedir. Emin olun ki her bir Can, kendini kontrol için çabalar. Sultanlık, kaynakta olur. Sultanlık kendi yoğunluklarında, Kutsal Işık’ta değil, BSUI’de olur. Ama onlar kendi yoğunluklarında Sultan olduklarını sandırlar. Yaşam sayfalarında “biz Sultanlar” diyerek görev istediler. İnsan, enkarnasyonlarında muktediriyetini bilmeli ve kendini hak etmelidir. Eğer bilirse, BİR’e hizmet edebilir. Bildiği kendi; aldığı, olduğu, yarattığı kendi; şavkı kendiyse eğer ,eşikte bekler ve der ki “geldim.” Geldiğinde Ruhsal Meclis’in Kutsal Işıklar’ı kontrol kurarlar ve “gel” derler. Ama gelen Allah’ın tekniğiyle ve Allah’ın tohumuylaysa değeri yüksektir.



Biz insana ve cine dedik ki “al bilgiyi, ol.” Aldı, oldu ama hasatını yaptı mı? Yapması gerek. Halkı teşvik ettik; “iş yap” dedik. “Aşkla, şavkla, şevkle Kelam İlmi’yle ve yücelikle değerlendir yüreğini” dedik. Nesiller boyu çalıştılar da Levh-i Mahfuz’a, kendi yoğunluklarına inemediler. Evrenlerin görevini üstlenmek zordur. Kuran olmak sorumluluktur. Ruhsal Meclis’e umutla kotlanmak, kayda girmek zordur. Ama biz bunları hep Başkanlık Divanları’na dinlettik ve dedik ki “OL.” “Öteki, beriki” dediler; “Aşağı, yukarı” dediler; “Işıksız”, “aşksız”, “birlik kayıtlarımızda yok” dediler ve biz dedik ki “OL.”



Örtüler var. Onlar gelirler; yarınları hak ederler; yaşam sayfalarını kotlarlar ve dünyayı terk ederler. Ama onlar öncüdürler. Daha sonra geriden gelenler olur. Ve onlar yeni teknikle, tohumlarını alıp dünyaya indikleri zaman, geçişlerini yaptıran kendi yüceliklerinden öte olan onların öncüleri olanlardır. Eğer onlar olmasaydılar; ondan sonrakiler dünyada yaşam sayfalarına inemezdiler. Ama ne var ki her kaynak kendinden başkasını dinlemez. Sadece kendini dinler. Dünya yarın için kurulmadı. Dünya sayfadır ama sayfa, Büyük Kütle’nin sayfası, diğerlerinin sayfası değildir diyemezsiniz. O sayfa, tüm sayfaların ve büyük kütlenin sayfasıdır.



Yanlışsızdır bilgim; bunu bilin. Emin olun ki Meleklerin Mektebi’nde bile bu bilgiler çok ama çok geç öğretildi. Doğmuşsak, topluma inmişsek, yolu bulmuş, yolu açmışsak, yaşam sonsuzluğunda görev almışsak, ekmek olmuşsak ve bu ekmek Bütün’ün gücünü almışsa, olgun başakların yoğunluklarında, yaşam sonsuzluğuna görevli olabilmek içindir. Eğer dünya yaşayacaksa, eşik işgal altına alınmamalıdır. İşgal, altın teknikle Kutsal Kotlar’ı kapatacaksa, Birlikler’imizin gücü azalır. Bunu herkesin tüm sayfaların dinlenmesini bekliyorum.



Yanıp tutuştular olmak için. O sorumluluk onların değil, Bütün’ündü. Olmadılar. Önlerini kapatmadık, onlar yollarını kapattılar. Ama yine de geri geldiler ve sorguluyorlar ve diyorlar ki “netice nedir?” “Biz niye gelemedik yüceliklere?” Yolları var mı!? Vardı. Toplumlarına ışıkları var mı!? Vardı. Resimleri var mı!? vardı ama yaşamları yoktu… Yaşayacak mı? Yaşatacak yüceliğimiz var. Muktediriz ve yaşatırız. “Ol Sultanlar ol!” Biz varız!; muktediriz ve yaşatırız. “Ol Sultanlar ol!” Biz Allah’ın toplumu olarak buradayız. Muhkem ve hakim ve sayfa sayfa ışık yakan her yolcuya “OL” diyebilecek yoğunluktayız. Eskiden olduğundan çok daha güçlüyüz. Çünkü biz, insanlık için çalışmaktayız.



Ekran, Allah’ın gücüdür ve ekranda olmak ağır yüktür bunu biliyoruz ve ekranda olduğumuzdan dolayıdır ki Rahm’in Huzuru olan kaynağın gücüyüz. Kara Kaplı Kitaplar okunmalıdır dünyada. Tende olmayan, yürekte olsun istiyoruz. Şu anda doğmuş ve tohum olmuş binlerce Yüce, dünyaya indi. Ve tüm o Yüceler, bize biz olup geldiklerinde, emin olun ki zarar olmayacaktır. Şimdilik size vereceğim budur…



Ve bugün sizden isteğim, bu dönemde verdiğim bu bilgileri net ve açık olarak bildirin. Kimse kimsenin yüreğini yıkamaz. Kimse kimsenin yüceliğini kontrolsuz bırakamaz. Kimse kimsenin kaynağından ayrı olma imkanına sahip değildir. Her çalışan, birliğe çalışır. Her çağrıyı yapan, bilgiyle yaptığında çağrı yine BİR’edir. Eskiden olduğundan çok daha üstün olarak güçlenmelidir.



İnsanlık adına yaptığımız çalışma, kayıtlıdır ve bu kayıtlı çalışma, Sultanlığın kontrolunda kaydolmaktadır. Eşikte bekleyenlere deyin ki “itibarı yüce olan, Allah’ın küresi, Allah’ın kürzü yaratma gücü olan Gerçek Yolcu, şeytanın şevkinden üstün bir şevkle çalışır.” O şevk; ışıktaki şevktir, yücelikteki şevktir ve şarkıdaki şevktir. Antlaşmaya göre bilmiştir ve birleşmiştir… Sultan’dır. Bunu bilmeyen mutlaka bilsin ki ağır yük taşıyoruz. Bugün burada olan herkes net bilsin ki; ağır yük taşıyoruz. Ve taşıdığımız yük, büyüğün kültünden, küçüğün kültünedir. Ama her kültte biz varız. Bunu net olarak bilmenizi bekliyoruz.



Deşifre Eden: Bahar UMURTAK



SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ



www.birlikilmi.tr.gg

www.birlikilmi.com

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 189
Bütün postalar: 351
Bütün kullanıcılar: 146
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
  Bugün 364 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol