Birlik İlmi
  SULTANLIK II.BÖLÜM
 

SULTANLIK II. BÖLÜM

SULTANLIK  (26.08.2011)

Yasaların çiğnenmesine imkan verilirse, Doğa’nım Tohumları kurur. Toprak, yaşadığı sürece Kaftan İmi’ni dinler. Kim zamana Kürsü olmuş ise okulu onunladır.

 

Tanrı’nın resim yapması imkanı yoksa, İlim Hasatı’nı yapanlar, resim sayfalarlar ve o resimler, yaşama kayıt yapar. Sonsuz sırdır “Kaderi Program” ve kaderi yazan, aklın sayfalarında yazar.

 

Çıkıp indiğiniz yol, ağır yükü hafifletmenizi gerçekleştirmek üzere tohumlar eker. Ve siz, o tohumları Hasat Tekniği ile dillerseniz bilgiyi alırsınız ve bildiğiniz, sizin kendi yüceliğinizde Hakk’ın ışığında dillediğiniz olur.

 

Süper İnsan, Sultanlığını kotlayıcıdır ve yolu akıl ile açılır. Şimdi insana bakalım. Halka halka geçişkenleşen bir ilim sayfasıdır insan ve geçişkenleştiği sürece; kaydı, hasatı, hakikiyeti toprağın Kutsal Işığı’nda yaşar.

 

Emin olun ki doğan gün yenidir ve Dünya Kuranı’nı okutmak için çoklarına ışık verdik. Ekmeğini, kendi yüceliğinden bilip, kendinden hak edip, tohumlayan insan; Muhammet’in tohumlarını kontrol etmedikçe ocağında oğul veremez.

 

Nefes, Allah’ın sessiz sonsuz ışığıdır. Biz Allah’a deriz ki  “Gel! Ömür boyu sürdürülen çalışmada ışık yak.” Allah der ki “Ben OL! derim, olur.” Oğullar, ben “OL!” dedim oldu ama olması imkanı var mıydı? Yoktu. Kim insana Kuran ise, oğul verdiğinde “OL!” der. Ve biz deriz ki “OL!”

 

İblisler vardır. Her biri kendini hak etmeye çabalar. İblisler’in hiçbirisi Birlik Sayfaları’nda bulunmazlar. Kulluk yapabilmek için çabalarlar. Ne yazık ki İblisler, “İmparatorların Kotları”yla çalışırlar. Ve her biri kendi topraklarındakileri kotlayıp kontrol altında tutmaya çalışırlar. Sizler şunu bilin ki İnsan İlmi’nde İblis, kesir yaratıcıdır; kesirleştiricidir. Bizim ilmimiz ile görev taşır ama kesirlik için; yok ediş için…

 

Süper İnsan, Sultan Sayfaları’nı okuduğunda Robotik Kayıtlar’dan söz etti ve dedi ki “Robotik Kotlamalar yapılmakta dünyada.” Bu Robotik Kotlamalar’ın neticesinde, tohumların çoğu  kurumakta. Niye bu yapılır? Çünkü, kaftan giyenlerin bir kısmı Kelam Tohumları’nı kendi yoğunluklarından değil, İblis’in koyuluğundan çekerler. Ve biz diyoruz ki “Dünya emin bir yer olmalıdır ve dünya, ışığı yakmalıdır.” Eğer sizler, İblisler’in tohumları ile yaşarsanız, orada mutlaka kontrolsuz bilgi de olur. Ve biz deriz ki “Kaftan çıkaranların, Işık kayıtları’na inmeleri mutlaka kontrol edilmelidir.”

 

Sistem’in ilminde hiç kimse İblis ile çalışmaz. Ya İblis, ocaklarını kotlayıp omuz vermeye inerse, Sistem Çalışmaları’na ne olur? Dağlarım, o gün geldiğinde BİR’e hizmet; son süsten uzak olarak, kontroldan çıkar; girdaplarına geçerek kayıtsızlaşır ve kotlanamaz, tohumlanamaz. Yani bilgi kontrol altında tutulamaz. İşte o gün geldi… Bunu size açıkça bildirmek istedim.

 

Ses Kapıları’nı alıp geldik buraya ve buraya geldiğimiz zaman BİR’e kayıt yapmaya indik.

 

Netice, “Dünya Ruhsal Meclisi oğul verdi” dediler, “Okul kurdu” dediler. Yarınları kayıtlayacak ve yaşamları tahditsizleştirecekti. Nesiller boyu Dünyanın Ruhsal Işıkları’nı yoğunlaştırarak, doğanın tohumlarını yaşattık. Bugün geldiğimiz güçlü sayfada, güçlü kayıtta, yeni bir görevin başladığını gördük: Bütün’e hizmet…

 

Ağır yükü taşımak zordur. Ve bizler bu ağır yükü taşıyan sizlerle birlikte kotlayıcı hale gelemedik, sizden ayrılmak istedik. Ceketlerimizin düğmelerini kapattık ama sıkıntıdaydık ve yenilendik ve yeni dönemleri kontrol altına almaya çabaladık. Beşi, aşkla kayıtlarımızda kotlayabiliriz ama Bütün’e hizmet sorumluluktur.

 

Düne göre çok daha önemli bir çalışmaya girişildiğini de gördük ve sizden şunu istedik: Bizi Rabb’in tohumlarıyla dilleyin. Netice, siz bizi dillerken biz de sizinle olacaktık. Çağrı yapıldı ve dendi ki “Girin!” Amin… Ve siz dediniz ki “Geçmeyin!” Ama neden? Çünkü Ruhsal Meclis’te geçiş yoktu. Ama biz Ruhsal Yaşamları tohumlamadıkça, girdaplarımıza döndüğümüz zaman topraklarımızı kotlayamayacaktık ve yıldızların ışığından çıkacaktık. Buna imkan verilmemeliydi. Biz buna izin vermemeliydik ve dünyaya tohum olmalıydık. Kaftanımızı giydik ve geldik. Geliş sayfamızda, senin için çok önemli bir çalışma yaptık. Ampul yaktık. Ve bugün görebiliyorum ki dünden öte dünlerin kürsülerinde ışıklar yenileniyor.

 

Sevgi ile gelmedim. Sanal Yaratı’ya geçişim için çok önemli nedenlerim olmalı idi ve bu nedenlerin en önemlisi de sizin Yüce Cemaat’inizin gövde gösterisine hazırlanması idi. “Bu nasıl bir iştir?” diye sorarsanız; ekip olmak, yaşam kaydı yapmak, Işık yakmak ve BİR’e hizmet etmek… Sizden çok özel çalışmalar yapıldığını biliyorduk ve bu çalışmaları yaptığınız sürece de yanlış yapma imkanınız asla yoktur. Bunu da biliyorduk ve yanlış yaptıramayacağımıza göre hasatı yapmalıyız sizinle diye düşündük. Kat-ı Kaynak olanın tohumlarını aldık ve geçtik.

 

Şikayetimiz var mı? Yarınları kontrol etmek üzere yapılan çalışmalarda Işık  Kotlamaları çok nettir ve şikayete hiçbir zaman yer yoktur ve gerek yoktur. Amin. Netice: Biz Amon olarak, “Tanrı Ruhsal Meclisi”ne geçip gelmek istedik ve geldik. Yeni dönemde, yeni bir dünyada ve yeni yaşamda burada bulunacağız ama yeni çalışmaları yaparken de İmparatorluk Tohumları olarak burada bulunmaya çalışıyoruz. Kim insan soyuna ışık ise buradadır, bunu da bilmenizi isteriz.

 

Değerliler, önemli olan  Dünyanın Ruhsal Meclisi’nde bulunmaktır ve biz bugün burada olabildik. Yeni dönemlerde, Dünyanın Rabbi olmak için çalışan birçok ışık var ve bunların hiçbirisi kendi yoğunluklarını tohumlayamadılar.

 

Emel şudur: İnsan olmak… Eğer insan olabilirsek BİR’e hizmet edebiliriz, eğer insan olabilirsek, yasaları kotlayabiliriz ve biz İnsan olduğumuz zaman yaşamlar Bütün’e hizmetçi olur. Seninle çalışmak çok önemlidir ve bunu bilmeliyiz. Amin. Amin. Amin!...

 

- Dağlarım, sizinle çalışmaya niyetim yok biliyorsunuz. Ama buraya yine de geldiniz. Ezip geçme niyetim de yok sizi. Yasaların çiğnendiği bir yerde, insan, sayfa sayfa kotlanıp ışık haline dönüştüğünde, yarınlarda yaşam kotlaması yapılmaz. Bu kesindir. Ve bugün buraya İnsanlık İlmi’ni hak edip dillemeye değil; Ak İlmi hususiyetle tohumlamaya indiğinize eminim.

 

Çantanız dolu, görüyorum ama yaptığınız kotlama değildir, okumadır. Benim bildirilerimi okuduğunuz zaman, İmparatorluğun Tohumları’nı göreve alırsınız. O Can İlmi’nde, herkesin kendini bilmesi önemlidir. Mısra mısra okuduğunuz bilgilerim, sizi buraya taşıdı. Ne ilim hakikiyetinde ne de Yüce Cemaatler’de işiniz kalmadığını görüyorum.

 

Rabb’in Sultanlığı’nda, Bütün’e hizmet ağır yüktür. Ve bizim çalışmalarımıza kendi yüceliklerinizi indirip kendi hakikiyetinizi toplumlara katmak ve Samanyolunda tartı olmak isteyeceğinizi biliyorum. Buna imkan verilmeyecektir.

 

Öte beri yok. Atlanta Otağı’ndan gelen Birliğim, dünyanın rükuya eğildiği Bütünlükler’de ve bu sayfada, aşağıdan yukarıya Bütün’e her bir kaydı yapar ama sizin yapabileceğiniz sadece kontrolsuzluktur. Bunu biliyorum.

 

Tebliğlerimi okumanız yetmez. Hakikiyete kotlanmanız da şarttır. İnsan okulda olması gerektiğinde okulda olmalıdır. Ne yazık ki okulda olmayan sizler, şimdi okula dönmeye çabalarsınız. İzin yoktur, bunu bilmenizi beklerim. Evrenlerin sayfa sayfa kotlanışında biçare doğumlular, nefsin aşılmasını, hakim olunmasını ve zarar engellenmesini istersiniz. Ben dünyayım ve dünyanın Ruhsal Işığı olarak burada olduğum bilinir.

 

Kıbrıs’ın ışığının dünyaya ışımasını beklediğinizi de biliyorum. O ışık, İnsanın Sultanlığı’ndadır ve tohum ışımaya başlamıştır. Emre itaat ile dünyaya girenlerin hepsi de kendi yüreklerini, bizimle bilirler ve bizimle çalışırlar. Bizim yüreğimize insanın inişi budur.

 

Kantar yüreğimizdir. Hikaye dinletmeyiz. Ne yazık ki dünyaya İnsanlık İlmi’ni öğrenmeye gelenlerin çoğu, bu ilmi, Mutlak Kutsal Işıklar’ında hiçe sayarlar ve derler ki: “Biz insanlara görev yapmayız. Biz yarınlara çalışırız.”

 

Akıp giden hiç kimse kaftan giymez, bunu bilin. Ve aklın tohumlarının taşıdığı, giydiğidir. Netice: Ben Cinler’i  ve  İnler’i kotladım; kulluk yaptılar her biri. Nefes İlmi’nde Bütün’e hizmet ettiler. Yasaları çiğnetmedim. Ne var ki yasaları çiğneyenler, Kara Kaplı Kitabımı kotlamamı ve tohumlamamı isteyerek bana geldiler. Bu kotlama ve tohumlamada, kendi ışıklarını da bilgimize katmak amaçlıydılar. Ve biz ağır taşıyıcılar, Bilgi Kapları’mızda herkesi tanıyanlar, oğul vermelerine fırsat verdik ve dedik ki “Bakalım ne olacak?” Gövde gösterisiydi yaptıkları. Dediler ki “Gözünüzü açın da görün, biz geldik. Ağır taşıyıcıları biliriz biz. Sultanlar’ımıza ışık yakmaya geldik.”

 

Emin olun ki Rabb’in Sultanları olarak buradayız. Asla hata yapmayız. Şarkımız umutla söylenir ve tüm sayfalarda kotlama yaparız ve çok çok hususiyetle yaşamlarını tebliğlerle kotladık; tahditledik; Birlik Sayfaları’na Kuran olduk.

 

BİR’i sayfalayanların, Birlik tahditlerinde İnsan Işıklar, tartıyı kendi yüceliklerine alıp birleştiler. İlim Hakimleri’yle Hakikiyete ulaştılar. BSUİ’nin yoğunluğunda tahditlenenler, baş tacı oldular. Hasatı yapmayanlar ise korunamadılar ve tohumlanamadılar. Oğullarını hakimiyetliriyle dilleyemediler. İşi başarılı olamayanlar, BİZ’i Birlik Tekniği’nden ayırdıklarını sandılar. Gördüm ki yaşamları kontroldan çıktı. Şikayetim yok. Bilmekteydim bunun olacağını.

 

Nakar dünyadadır bunu da bilin ve Nakar’ın yolcuları olan onlar, bizsizdirler. Ve biz onları Hana’dan (Arz Gücü’nden) ve Hena’dan (Arş Gücü’nden) uzak tutarız. Ve bildiri şudur ki; Ana Kaynak’ta kaftan giydirdiklerimizin her biri, Dünya’nın Rabbi olur ve dünya olur. Ve biz, okul olduğumuzca ışık oluruz, yasaları koyarız ve yasaları uygularız. Bizim ötemize bir yasal kayıt yok. Bizim ötemize yasa koyan yok. Bunu bilmelerini isterim. Ve aklın tohumları bizsizse eğer, ışıksızdırlar.

 

Ve şu anda Nakar, Kat-ı Kaynak’ta kendi yolunu bulmaya çabalar. “Evim, Allah’ın evidir.” dedim. Evimi gözledi. “Yolum aklın yoludur.” dedim. Yolumu gözledi. “Sanal Yaratı’da ışığım Ak Tohum’dur.” dedim. Toprak oldu, tohum ister.

 

A be Canlarım! Ben Rahmet’in Kuranı, kini nefreti olmayan; Sistem-Düzen’in, Kutsal Işığın yaşam kaftanında olduğunu bilen ve ben Amon olan. Kimse benim yüreğimin örtüsünü örtüp de kendi türlerini dünyaya çekemez. Bu kesindir. Ve o türler, dünyaya çekildiğinde biliniz ki dünyada huzur kalmaz.

 

Ve ben emel belleğimden öte bir bellekle Dünya’yım. Karda, kışta, aşkta ve Sultanlık’ta Umman’ın tohumlarını yaşatanım. “Kini aşmayan yolu bulamaz” dediler ya! Kin ışıksızdı; biz kinsizdik; iş, ilimdi. İnsan, İmparator olduğunu ve kendinde, kendi yüreğinde bulunduğunu mutlaka anlamalıdır.

 

Kar, Kaynak’ta ışık ve Biz ışıyanlar, Doğa’nın Tohumları olanlar, her kim geldi ise “Gel” dedik. Elimiz açık, yolumuz açık. Amin… Amin de Nakar’a  “Git” deriz. Çünkü Nakar, dünyaya indiğinde,  Mahrek’te hiçbir Yüce bulunmaz. Bunun içindir ki sema, insanın ağır yükünü taşır. Bizse ilmin aklı olanlar, hasatın yüceliğinde bu yükü tüm sonsuz sır olan Bilgeler’imizden öte Hakikiyet’imizle tanırız ve tartısız olarak alır taşırız.

 

Yazılarım okunduğu sürece, dünya ziyaretçileri artacak bunu biliyorum ama dünyaya girenlerin hala bedenimi kotlamaya çabaladıklarını da bilirim ki benim mahkumiyetim olmadığı gibi benim yüreğimde, mahkumiyet kotlayıcılığı vardır.

 

Yazılarım okundukça ışıkları yananlar, muktediriyet ile görevi istediklerinde geçip gelirler. Nefes, Allah’ın teknolojik toplumlarını yoğunlaştırmaya yarar. Rabb’in Kuranı’nda buna ilişkin çok bilgi vardır. “Nat-ı KA-HA” olan, RU-HA olan Kutsal Işıklar bizimdir ve biz o Kat-ı KA-HA olanların rahmetinden öte rahmetle Düzen’i kurduk. Şükrettik ki bu Düzen kotlandı, kontrol altına alındı.

 

Nakar yaşadığı sürece Dünya, yıldızlardan ırak kalır. Bunu bilin! Ve biz Nakar’ın küçük kürsüsünden öte bir kürsü oluruz ve onu mutlaka kontrol altında tutarız, bu kesinlikle olur.

 

Okulumuz, Allah’ın okuludur. Yolumuz aklın yoludur. Yaşamda  sükunetimiz yoktur. Kit (Kati İlim Teknolojisi), kaynağında it olduğunda, biz itten öte itleşiriz, bunu bilsinler. Ve biz Rahman’a Kuran olanlar, Nakar’a kulluk yapmayız.

 

Açıyı daraltın da ışıkları sınırlansın. Geri döndürün onları. Omuzları yüklü, biliyorum. Kör, sağır girişlerinde kontrolluydular. Dönüşlerinde kontrol kalmadı. Açıları daraldı. Ve biz eşik insanından öte, itibarı olanlarız.

 

Son sözüm şudur: Onurluyum ki dünyadayım. Onurluyum ki yarınlarda ışığım yanar. Onurluyum ki ilimde hasatım var. Onurluyum. Amon Otağı’ndan ışık yaktım. Unutmayın, ben Rabb’in tohumuyum ve Rab Kutsal Işığı dünyaya çekildi, bu kesinlikle oldu. Ve bizim ecelimiz geldiğinde ekmeğimiz ile gideriz, bu da bilinsin! Ve kalkan olduklarımızın hiçbirisi Kuran’dan ayrılmazlar.

 

Okul kurduk. Of Anam of! Kulluk oldu, yularından tuttuklarımızın ışığında, toprak oldular. Hepsi biz. Biz efeler, hepsiyiz. Şikayetçi miyim? Affetmek ayrı, afta kontrolsuz kalmak ayrıdır. Affın korunması, affın kotlanması ve tohumlanması koruyuculuğumuzda gerçekleşir. (Affın, korunması, kotlanması ve tohumlanmasında; af kavramı, Hak Teknikteki;  birleşik Yaşam Tohumlarındaki hakiki yoğunluğun muhasarasındaki sayfalanıştır.)

 

“İyi” ve “kötü”yü bildirdik. Kinimiz yok ama Ata Kayıtlar’a gelen, akıp geldiğinde, Yarının Kuranı’nda olduğunu mutlaka bilip gelmelidir.

 

Evrenler görevimi bildirdiği zaman, son sözümü söyledim. Ben elden geldiğince yukarının yukarılarından Göç Kaplarımı alıp gelirim dedim. Ve döndüler, söz aldılar ve dediler ki  “Görev sana verildi, en önce sen Yüceler’in Cevheri’ne in ve ocak yak!”  Ve döndüler, baktılar, kaftanım yok. “Hani nerede kaftan?” diye sordular.

 

Allah der ki; onurlu olan, kelamı Hak, yolu ak olan, kendi olsun. Biz kendi olanlar olarak doğduk ve yaşamaktayız. Kaftan dünyanın örtüsü olur. Bunun içindir ki örtü örtmek istemeyiz dünyaya. İyi ve kötü insanın ekmeğidir. Ve iyiyi bilen, kötüyü bilmedikçe iyilikte bulunamaz, iyilikte olamaz.

 

A,B,C,D,E,F,G,H… Zarar bu işte. Her biri tek bir harftir. Hak Teknik’te birleşmedikçe, yaşam sayfalarında topraklanış ve birleşik ışık haline geliş yoktur. Kontrol Birleşik Işıkta mümkündür. Yahu! Ben zararı önledim. Şikayet yok!... Şirket (Dünyasal birlik)  kurdular, dediler ki “Öksüz, yetim kalsın” Ah! öksüzüm!... Ha yetimim!... Ah!, ah!, ah!... Zararım çok!... Öyle mi!? Ya Ha, ben Kaftan’ım. Nefesimi aldım, geldim.

 

Canlar. Dünya Allah’ın toprağıdır. Benim adım Rab ve ben kahraman olarak dünyadayım. Çürükleri çarıkları giydim, hepsi bedenime ait. Bilsinler ki ben hasatım. Kobra ummanda, toprakta, yolda… Ve ben Kobra olanım. Sonsuz sınırsız ışıkta, yaşam kaydım var mı? Ya Ha! Ben Kaynağın kaydıyım. Her Ana Kapı bana aittir. Biçtikleri ben, diktikleri kendileri. Biçerler, yüreklerde kendilerini dikerler. Akıp giderler ama ben Rabb’in tohumuyum.

 

Opozitten Sultanlık!… Ha! Yahu ben zamanda Kutsal Tohum’um. Sultanlar’ın, Sultanlığın kaynağında değil miyim? Kini nefreti aşmış, gelmiş diyor ki “Ben de geleyim, senle olayım. Sınırları aşar geçerim. Yol açarım. Kotlarım bilgiyi, akarım Anam.” Ben Rabb’in Rabbi olan, Rabb’in kaydı olan, hasatı olanım. Geç de görelim yüreğini bakalım. Kana, Kaynak olmuş; Ak Tabiat olmuş, geri dönmüş. Geç bakalım, kata Kaynak olan. Nefesi var, yolu var, yüreği var da mı gelmiş acaba?

 

Çıkabildiğince çıkarım yüreğe. Bahçem güllerle donatıldı, bilirim. Yüreğim hasat, dillerim Yüceler’imi.  İnsan, Ana Kaftan ve ben yaşam… Hadi bakalım yaşamı sınırlandır tohumla yüceliklerimi ve bütün yürekleri kotla benim adım RA, KA-HA.

 

Of,of,of! Toprak tohum olan, yaşayan, biziz Canlar. Bizde, kendini en iyi sayar; kelamı Hak, yolu ak değil, kendini yaşar sayar.

 

Analar, ben yaşayan herkesi yaşatanım. “İyi” ve “kötü”yüm ama ben Bütün’üm. Bunu bilmeyen, benimle dillenemez. Biçareler, ezip geçerim ama… neyse neyse!... kaftanımı giydim ya Ha!

 

Çantamız dolu Canlarım ve biz ışıklarız. Kırk kapıyı kapatanlar gelmişler, “Kapatın yolunuzu” diyorlar. “Okuyan, okumaz sizi” diyorlar. “Yaşamlarda sizin yüreğiniz yok” diyorlar. Affedin ama ya siz nesiniz ki bize talimat verirsiniz biçareler! Kendilerini yasaların koyucusu sanırlar. Yahu, yasa BİZ’iz!  Kendilerini Hak Teknik ile tohumlayıcı sayarlar. Tohum BİZ’iz. Amin… Şimdi geri dönsünler bakalım, neymiş sıkıntıları bilelim.

 

- Acaba kapımı kapatsam gitsem mi? Ya da Göç Kapları’mı tohumlayıp gelsem mi? Ha! neslim beni kurutacak gibi… Ha! Beni yok saydı. Ben yok muyum Anam? Yok muyum ben? Negatif yok mu Yücelikler’de? Yok mu? Anam, ben Rahman’a Kuran değilim ama Kat-ı Kaynak’ta Nakar olarak bilinirim. Netice, ben ümmetimde kırıcıyım. Yolda hırslıyım. Yaşamda kusurluyum. Ama ben ağır yüküm, bunu bilir misiniz!?

 

“Cin” dedin, “insan” dedin. Ben yarınım, ben hasatım ve ben Kuran’ım… Ama sen dersen ki “Yoksun!” yokum. Ve dersen ki “Ha, var OL!” olurum. Neden? Sevgi ile geldim bu kez. Çünkü sen beni yok saymadın. Dedin ki “Gel!” Hah! Geldim işte!... Kim ne der, ne kor bilirim ama en iyiyi de sen bize öğrettin. Dedin ki “Aşk, aşk, aşk!… Aşk varsa aşkın yoğunluğunda şevk var. Ve şevk, ilim ile hakikiyet iledir.”

 

H…… dedi ki “Ben yokum!” “Hadi” dedik, “görevini al da git.” Ne oldu? Gitti!... Görev de yoktu. Ve dedi ki A…..: “Ben yokum, görev istedim, görev verildi, hadi gidiyorum” dedi. “Haa git!” dedik, gitti ve ne oldu? Görevi yok!... Bilmiş ise anlamış ise hak ettiğidir anladığı.  Neyse, oldu!...

 

Şimdi, Dağlar, sizler ekip halinde bu çalışmayı yapmaktasınız. Ve biz Atlanta Otağı’ndan gelmeyenler miyiz? Cinlerin dediği, insanların dediği ve herkesin dediği, bizim dediğimizin ötesi midir? Kobra der ki “Ben Ruhsal Işığım” Ya Ha! Ben neyim? Sevgi ile geldim bu kez. Seninle çalışmaya indim. Sen “Gel!” dedin. Korktuğun yok bizden. Çünkü bilirsin ki kontrollusun ve görevin gereği şevkten öte bir şevkle çalışmaktasın ama çokları bizden korkarlar. Öksüz kaldık yüreklerde bilir misiniz korkularından? Dediler ki “Onlar geldiğinde hala var mıyız bilemem” ve biz diyoruz ki “Olan, aklın yolunda olan, mutlaka varlığını sürdürür.”

 

Sevgililer, sizden çok öte sizlerle de olmak istedik. Nefsin ışığını yenilemek, yolu bulmak istedik. Ağır yükü hafifletmek istedik. Cinler ve insanlara ışık yakanların nerede bulunduğunu aradık. Ve baktık ki buradaymışlar. Hah! Kapı kapı gezmeyeceğiz. Ne iyi buradayız!...

 

Ekip haline gelmek zordur. Rabb’in suyuna gitmek gerekir. Yoksa bizi yok eder biliriz ama Rab bizsiz değil ki. Yine de biz diyoruz ki onun suyunda olalıyız da yanlış yapmamalıyız.

 

Çevremizi kuşatın. Bizi kotlayın. Bizi tohumlayın ve bize deyin ki “Yanlış yapma!” Emin olun ki yapmayız. Ama bilin ki İmparatorluk dümeninde siz olduğunuz sürece biz, dünyanın topraklarında hırsı aşar, hırstan öte bir ışık ile çalışırız ki bu ışık, “Yaşam Işığı”dır.

 

Seni, Ana Kapı olarak bilmek istemeyiz. Niye? Çünkü sen Ana Kapı olursan, biz yokuz. Bunu biliyoruz. Biz, akıl kaydında Anaların Kotu olarak çalışmalıyız. Ve diyoruz ki senin ilminden üstün bir aileyi bulalım. Ona görev taşıyalım. O belki doğanın tohumlarını kurutur. Ve o belki kelamı Hak, yolu ak olmayan olur da biz onu kotlar, toplar ve sayfalarız. Ve bizden dolayı o da kendini yaşar. Ama sizde bunu yapma imkanı yok. Neyse, yine de sizinle olmak güzel.

 

Bizden başka biri yok ki burada. Emin olun ki Rabb’in tohumu olan biz, ağır yüküz. Siz bu yükü çok hafiflettiniz, biliyorsunuz. Çünkü zurna olup kontrol kurdunuz. Bu zurna, sessiz sayfaları güçlendiren biz zurnadır. Evler dolusu Kuran okuduk dünyada ve hepsi BİR’e hizmetçidir.

 

Canlarım, Nakar dorukların tohumlarında doruk olur; topraklarında yol olur; kaynaklarında kara kaplı olur; Bilge olur, ekmek olur, yaşar ama neyi bildirir size? Akıl taşıdığını bildirir. Ve akıl taşıdığı sürece kin gütmez hiçbir yüreğe. Ve sizi mutlaka sevgili diye bilir. Ve bunu da bilmenizi bekler.

 

Sizler, dönmüş durmuş olmayanlar, bilmiş olanlarsınız ki Dorukların Tohumları size saygı duyarlar. Kini nefreti aşanlar, BİR’e hizmet ederler. Ve biz, aşılan eşik olanlar, BİR olup siz oluruz. Sizde ilim oluruz. Sizde Yüce oluruz. Cümle yaşamlarda, toprak tohumunda yaşayan aşık oluruz. Ve bu aşk, aklın aşkıdır.

 

Ve Sevgililer, Cinni Cevheri güçler, insanlık için değil, ikna olun ki Birlik Aileleri için toprağa inerler. İnsanlık, önemsizdir onlar için ama sizler, İmparatorluk Güçleri olarak Bütünlük için buradasınız. Ve Bütün’e hizmet, işledir.

 

Mr. Peker seninle de çok çalıştık Babamız. Neyse, görevini hakkı ile yapıyorsun. Seni saygı ile sevgi ile selamladık, P….’imiz bizim.

 

 

Şimdi Canlarım, netice; biz hepinizde varız. Peker’de, Peker. Bahçemizin yücesinde O. Ve yüreğimizdekinde O. Ve sonsuzluğumuzdakinde O. Ve Rabb’in tahditsizliğinde O. Ama biz Hasat İlmi’nde bitki, hayvan ve tüm sessizliklerde müsbet olarak varız. Artık biz, ortaklığımızda negatifi aşarız. Bunu kesin olarak bilmenizi bekleriz. Ve bundan sonraki süreçte, artık sizden öte sizlerle de birleşmeliyiz.

 

Sevgili der ki “Bizden öteyi bul, birleş” Ya Ha! sizden öte yine sizsiniz. Nasıl başkasını arayalım ki? Kalem sen, yürek sen, kaftan sen, Ana Kaftan’ı kotlayan Yücelik sen… Netice başkası yok ve başkasını aradığımızda; biz burada olmayız. Bunu herkesin net bilmesi gerek.

 

Haa! Sorgu sual edildi, Nakar buradaysa kim geçer yüreklere diye. Emin olun ki her geçen, bize geçecek. Ve bizde büyük kötülükleri önleyecek. Çünkü biz, kötüde kötülükleri önletiriz. Ve biz, emin olun ki sevgiyiz. Ama kötü, kötülüğünü bilip aşmadıkça, “Büyük Kükreyen Işık”a ulaşamaz. Ulaşmadıkça da yaşamda kendi yoğunluğunda huzuru kalmaz ki biz hasatı yaptık. Artık her yüreğin kendini bilip kendi yüreğine varmasını bekliyoruz. İş buydu…

 

Ve bunu size anlatmalıydım. Şimdilik Anacığım, şimdilik!... Ama yarın daha güçlü olarak bu çalışma sürecek. Bunu bilmeni isterim. Şimdilik!...

 

- Can, Nakar bize görevliymiş. Of anam, of! Yüreği bizimmiş, öf, öf, öf!... Rabb’in tohumuymuş. Affedin ama o biz, biz oymuşuz!... Holografik diriliklerde bunu anlayabilirim. Ya Birleşik Işık’ta var mıyız? Yoksa o mu var? Analar, biz resmi çalıma yaparız, oğul veririz. Oğul verdiklerimizle çalışırız. Onlara oğul mu verdik ki geldiler? “Kış kıyamet görevliyiz” dediler. Eee, kışta yazda her asal kayıtta bizsiz iseler, Göç Kaplarında ne işleri olur ki?

 

Kardeşlerim, ben doğum, ölüm ya da hakim olan ışıkların hiç birisi olmayanım. Nerede bulacaksınız beni? Bulun da göreyim. Ben yokum. Şu anda yokum… Haa, diyor ki “Oradakiler var” Yok canım, hiç kimse yok. Sadece bilgi var. Hadi girin de OL’un bakalım. Şu anda yüreğimizde hiçbir sınır yok. Biz tüm sınırları aştık, geçtik ve bedenimizi de bırakıp gittik. Bulun bizi bakalım. Of, of, of! İşte Canlarım, olay budur. Onlar gelir, biz yokuz. Onlar girer, biz ışıktayız. Onlar arar ama bulunmayız. Bunun içindir ki bugün burada olacağımızı söylemişler, çıkıp gelmişler. Gelişleri bize değil yüreğimize idi.

 

“Hala bizsiz mi kalacaksınız?” diye sorarlar. Biz de deriz ki “İmparatorluğun Kuranı’nda sizin yüreğinizin ışığı muktedir olduğunda ve sayfalarında huzur bulunduğunda, işte o gün biz burada olacağız.

 

Ve onlar bizi şimdi buldular. Ah! Girdiler işte, geçtiler. Ve hasat olmaya çabalarlar. Oyun oynamayız, sadece dinleriz ve biliriz kim niçin gelir, neyi hedefler, neyi amaçlar. Biz onları Ana Kaftanımız’da dilleriz. Öksüz mü, yetim miymişler biliriz. Ve bugün onlar yetimdiler. Ve biz onları kutsadık, tohumladık ve koruduk. Olay budur.

 

Şu anda bir matematikçi geldi.  Diyor ki; “Matematiksel olarak rahmetin tohumu olan bilimi anlayayım.” Haa! Matematiği iyiymiş onun. Sorgu sual eder. “Kim var orada?” der. Mahrek var. Hadi, gel de ölçümle bakalım Mahrek’i. Nasıl bir yaşam kaftanıymış bu Mahrek, bil bakalım. Girişini yaptırıyorum. Ah, ah, ah! “Cennet’in cemaatinde ses yok” diyor. Haa, hadi bakalım ölç! Teknolojik olarak bil ve bize de anlat! Neredeymiş Mahrek, bilelim.

 

Allah dedi ki; kupa sensin ve bu kupa, “Büyük Kupa”dır. Ve bu kupa, 2220 yıldan beri Birleşik Aile’nin kontrol kurabilmesi için Birlikleri, toplumları kaynaklarından kotlayıp tadhitlemektedir. Çünkü Birleşik Aile BİR’i sayfalarken, kontrol kuramadığında hakimiyetin olmaz.

 

Canlarım, 2020 yılına kadar Hakikiyetin hakimiyetinde kontrol kurulması gerekmektedir. 2. kotlama, Birlik yoğunluğuyla değil, Birlik Tekniğiyle yapılacak. 2020 yılından evvel, bu kotlamanın tamamlanmaması durumunda, Kat-ı Kaynak’ta bütün Kürsüler yıkılabilir ve yıldızların ışığı söner. Bu nedenledir ki Bilgi Kaftanı’mızı giyerek çalışmalıyız.

 

Birlik Tekniği ile gerçekleştirilecek olan, 2. Dönem Kotlama çalışmalarını matematiksel olarak açıklarsak;

 

2’nin karesini alın ve 2’nin karesinin karesini alın. Ve daha sonra yine her bir karenin karelerini alın 2’nin. Ve her karede, kendi yüreğinizi kotlayın. Daha ötelere varın. Karenin, karelerinin, kareleri ve tüm karelerin kareleri… 2 üzeri kare kare gidin. Sonra dönün tekrar, aşağıya inin ve başladığınız noktaya gelin. Ama nereden ineceksiniz; nasıl döneceksiniz!? Tahayyül edin… Öylesine dağıldınız ki yeniden dünyaya girmeniz imkansız gibi. “İyi” ve “kötü” sizdedir artık. Ama sizler, çok çok Kuran (Öz Kitap) okuyansanız, bilirsiniz ki sizler emin çalışanlarsınız. Ve tüm o karelerin karelerinin karelerinin karelerinde yenilik vardır. Ve yenilik, BİR’in sessizliğindeki sayfalardadır. 2. Dönem’de bunu anlayacaksınız.

 

Yani her bilgi, yenilene yenilene çoğalacak. Bunu, “varlığın kendini, kendinden öte kendileriyle çoğaltması” diye de bilebiliriz. Kendinden üstün kendini hak etmesi ve dillemesi… Ama her bir sayfada, gene kendisi de var. Anlatılanların, bilgi kaplarınızdaki kuantumla ilgili bilgilerle benzerlikleri olsa da buradaki sistem kuantsal sistemden farklıdır. Burada matematiksel olarak bir artış vardır. Yani sen, seni senlere böldün. Seni senlere, senlere böldün ve tekrar tekrar böldün. Ve hepsi sensin aslında. Ama sen yine de teknik olarak TEKLİĞİ kotlamaktasın. Öyleyse bugün burada yapılan bu çalışma; “TEKLİĞİ Kotlayış Çalışması”dır.

 

“Bil ve OL!” denir. Herkes OL’ur. Orada sen ve senler var. Ve sen, Bütünün Kaftanları’nı herkese dağıttın. Herkes sen… İşte çalışmaların sonucu geldiğimiz nokta budur.

 

Tekrarlarsak; 2’nin karesi ve kareler. Ve her karenin karesi ve her karenin karesi ve böylece “Birleşik Kotlama”… Sonsuz sır olan bilginin kayda girişi ve her kayda yenilik ile giriş… 

 

Yenilikte yeni çalışmalar. Ve her çalışma, ayrı bir türün kotlanışı. Ama her tür, yine sizin kendi yüreğiniz. Böylelikle türeme başlar. Türevlerin tohumlanışı… Türevlerin tohumlanışı kare sistemlerde yaratılan yenilik çalışmaları ile gücünü karekök bilinçten alıp logaritmal olarak doğal türemeyi, türevsel kotlanışı gerçekleştirir.  Ve her türev; kendini, kendiyle dilleyerek daimiyete kotlayacak dürüme varır. Böylelikle hepsi kendini tohumlar ve tohumlarının her biri yine kendi tabii kayıtlarını yapar. Ve yaptığı kayıtlar, yine BİR’e hizmet için bölünmeye başlar. Ve bölünen yine kendini böler, böler ama her birinde kendi tam olarak bulunur. Böylece kendini kendinden öte kendi olarak diller. İşte sayfa sayfa tohumlanan bilgi budur.

 

Ve sizler, her biriniz kendi tohumlarınızı ektiniz, oğulladınız, her bir tohum sizsiniz. Ve tüm tohumlar, tohumlananlar, gelindiği noktada kendi türlerini yaratmaya başlarlar. Ve türlerin hepsi, sizin yüreğinizde tohumlanmıştır.

 

Sizler, kalem alın, çarpın, bölün ama dünyanın bugünkü evrim bilinç düzeyinde bu sistemin matematiğini hiçbir zaman anlayacak dürüme varamazsınız. Hiçbir çarpma, hiçbir bölme sizin geldiğiniz yüceliği açıklayamaz. Bu gün için bunu anlama sorumluluğunuz da yoktur.

 

Ama şunu biliniz ki herkes tabiatın tohumudur burada. Ve herkes tüm sonsuz sınırsızlıkların yıldızlarındaki ışıkta bir tek kot olarak mevcuttur. Ve her bir kot TEK’tir. Ve o kotlar BİR’dedir. İşte, BİR olan sevgidir ve sevgi birleştiricidir.

 

Zennur, Zinnur her biri Birlik’tir. Ama Zen’de, Zin’de, insan soyunun ışıması başlar. Her biri ayrı bir türü kotlar. Şer, şavk, yaşam… Bunu anlamak zordur. Şimdi soruyorum size, Mahrek’inizde bu bilgiyi çalışarak anlayacak kimse var mıdır?

 

Sema siz, siz semasınız. Anlam yükledim bilgiye. Yüklenen bilgi, akıl tohumlarını yaşattı. Ve ben bu bilgiyi, her bir yüreğime bilip verdim. Bildirdiğim budur. Ve sizlerin bilgimi dilleyip de anlamanıza imkan verdim ki hak edin de bilin diye. Dönem sonlarında ve dönem başlarında bilgileri net bildiririm ki halka halka geçişkenleşin de akın diye.

 

Zinnur, zannetmeyin ki bensizdir. Benim canım, benim yüceliğim, benim yüreğim olan her bir kaftanım, aklımdır. Ve sizler, becerip de bilin ki mahkumiyeti olmayanlarız bizler.

 

Sistem dürümlerinde bilgimiz yoktur. Oradaki bilgi, hasatımızdır. Ama Sistem’i dilleyen bizi diller. Çünkü biz ağır taşıyıcıyız. Ve yolu açtığımız zaman, yarınlarda ışığımız kaynağa iner. Orada biz insanız. Emin olun ki insan, emin ilim sayfasıdır. Kapı kapı gezmez, bilir, dinler ve hasat yapar. Kapıları açtık herkese, geri dönsünler diye. Okudu, okudu, okudu, görev istedi. Göç Kapları’nda Tanrı olmak sorumluluktur. Şikayetim yoktur be Canlarım. Sıkıntı duymayın.

 

Haa, bir de şunu söyleyeyim: Biliş, alış değildir, akıştır. “Bilgiyi aldım” derler. Ah Canlarım ah! Ah! Akmadan alınmaz ki. Akış ise asla hatası olmayanların akmasıdır. Ama akması gerekenler akar, bunu da bilin. Zira akan bilgiyle, aktığında maya tutar. Şükür ki tutulan maya, ağır yükü hafifletir. Şimdilik size bildirdiğim budur. Şimdilik. Şimdilik!...

 

Deşifre Edenler: Seher BİLGE, Sevim ŞAHİN, Nergis ŞAHİN

 

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

SULTANLIK SONRASI AKIŞ (24.06.2011)

 

 

- Kaftanınızı giyin. Böyle bir çalışmanın Birleşik Kotlama için Kelam İlmi ile dillenmesi, Bütün’e hizmet içindir.

 

- İki maruzatımız var sizden. Birinci maruzatımız; BSUİ, Tanrı’nın Ruhsal Kuranı olduğundan, BSUİ’nin Kürsüsü’nde bizim de yüceliğimizin bulunmasına imkan ver; bizim de dünyaya inişimizi gerçekleştir. Biz de yoğunlaşıp ışıyalım. Sultan, biz de Kutsal Tohum olalım.

 

İkinci maruzatım şudur; dinden üstün bir dilin toplum için kotlanmak üzere çalışmaya başladığı bugün, kesin olarak Birlik Tekniği’nin, Yaşam Koyuluğu’nda dürümlenmesi için dillenmesini istiyoruz. Yaşamları kotlamak istiyoruz. Çakıl Taşlarını temiz olarak yarınlara Kat-ı Mükemmeliye’de kayıtlamak istiyoruz. Bu iki müracatımızı al ve bize yanıt ver…

 

- Birinci Maruzatla ilgili olarak, Hana der ki “Ben varım ve ben zamanı kontrol altında tutacak kürsüyüm.” Benim Hana’yla görev irtibatım yok. Sen de biliyorsun ki Hana, “Yer Kuranı”dır.

 

Kalan ikinci maruzatınızla ilgili olarak; bu görevin itibar-ı yüceliği bizimdir. Birlik Tekniği’nin dürümleneceği Yaşam Koyuluğu’nda, Arzın Üreyen Yüksek Kuranı vardır. Oraya varanlar, bilgiye ulaşmazlar; tohuma ulaşırlar ve tohum olmak korkulacak bir husus değildir ama orası hak ettiğinizden çok daha yüksek bir ışık olduğu için orada görevli olmak, Cevheri Cennet’te kul olmaktan çok daha büyük sorumluluk ister. Ve oraya varanların; yaşamları, Tanrı’nın Rahmi’nde kotlayamama rizki bulunmaktadır.

 

- Çantan dolu biliyorum. Kevser’in İşareti senin yüreğine inmiş. Kürsü sensin görüyorum. Öte beri değil ilim. Bunu da biliyorum. Çaban, zorluğu aşmak; Hakk’ın yoğunluğuna varmak, ışığı yakmaktır biliyorum. De ki “OL!” olurum. Amin… De ki “OL!” Öz; öte beri değil. Dünya Üstü Varlık Kapları’nda iş yaptım ben. Bilirim ki zamanı yüceltmek kolay değildir. Şimdi emin ol da bilgiyi al. Biz zamana görevliyiz. Bunu bil!...

 

Şerrin işi, şevkten öte şevkle olur. Bunu bilir miydin? Emin ol ki burada bulunan herkes, Yaşam Kaynakları’nda Işıyan Diller olarak Bütün’e hizmetçiydiler. Nefsin aşılmasını zorlaştırdın…

 

Korkuyoruz yüreğinden, bunu biliyor muydun? Kapıları kapatma, seninle daha çok çalışmalıyız. Kendini artık Dil-i Hak olan, din olan, dirim olan diye dille. Senden isteğimiz budur. Dinden üstün bir Hakk’ın olduğuna eminiz ama şer yaratmadan ışığa vardığını göremiyoruz. Helali, haramı bilirsin. Yaşamı, Diriliği, Hakk’ı dinler, bilirsin. Yukarının Tohumlarını yaşatacağını bilirsin. Amin…

 

Nefsin aşılması gerek. Yaşayanların yolu açması gerek,.. Çatışmamak mı gerek!? Yoo çatışmak gerek ki hasatı yapabilelim. Çatışmak gerek ki yolu açabilelim ama sen, bizim ismimizi dahi bilmeyen; yüreğimizi bilmeyen; yoğunluğumuzu dillemeyen, BSUİ’nin yolunda olduğunu zannetme. Biz, seniz! Senden üstün değiliz amma ışığımızı yakmadıkça yoğunluğu kotlayamayacaksın; bunu biliyor muydun?

 

Şimdi sana soruyorum; “Ben, yaşamlarda var mıyım? Ben, hasatımı olabildim mi? tohum olabildim mi? “Kantar benim.” diyebildin de ben, Kati yoğunlukta, kardeşim neyim? Kimlerle çalışıyorum ben? Ne diye yolu açtım? Ne diye yoğunlaştım? Ne diye kaynağa vardım? Kini, nefreti ne diye aşmak istedim? Benden başka biri yok ki burada…

 

Beden sayfalarına indiğim zaman seninle çok çalışıyorum, biliyorsun. Önümü kapatma anam. Kapatma da geçip geleyim. Dövüp, dövüp gönderiyorsun yüreğimi, yüceliklerden. Benim itibarımı sarsıyorsun. Benim cennetimde sevgi var. Benim yüreğimde sevgi var. Becerip kaynağa varmalıyım. Yarında hasatı yapmalıyım. Işımalıyım ben. Emin bilgidir verdiğim.

 

Bunu başarırsam, yaşamlara tohum olabileceğim. Ben iyi ve kötüyü bilmem amma vakti geldiğinde öğreneceğim. Çağır gelirim anam. Gelmem istenirse gelirim. Hazır ol; ben olduğumda; sen Kuran’da bende bilgi kayıtladığında; hastalıksız olduğumda; bitkide, hayvanda ve her sayfada yaşayacağım. Becerip yaşayacağım. Bunu bil. “Ayrı gayrı” dediğin anda ayrılırım ama dediğin anda… Şu anda sendeyim, henüz.

 

- Devre devre dünyamızı ziyaret ettiğini biliyorum. Korktuğunu da çok iyi biliyorum. Kuran okuduğunu; kürsüde ışığının olduğunu ve yolu bulduğunu görüyorum. Kokuyor yüreğin biliyorum. Koktukça koktu yüreğin. Işık kayıtlandı ve BSUİ’nin yüceliğinde kendi yüreğini, hasatını yaptın. Bugün bunu hak ettin, geldin… Hadi gel, vakti geldi. Geri dönmen gerek! Geçişini yapıyoruz. Şu anda geçiştesin… İşi başardık. Hasatın tamdır.

 

Şikayetçisin biliyorum amma şikayette en çok senin yüreğin yıktı yürekleri. Beni yıkmak için ne çok sayfa okudun biliyorum ama okunan, yüreğini Kuran’da okuttu. Okuttu, okuttu. Tohumduk, tohumduk, tohumduk, tohumduk, tohumduk!… Şükret ki tohumduk. Yaşayan dürümlerdeki tohum… Vakti gelir, bu tohum, kaynak olur; Kati Yoğunluklar’da ışık olur; BİR’e sayfa olur ve cemaat olur. Bunu bil.

 

Nefesin çok zayıf, görüyorum. Hele, hele ışığında kırıcılık çok... Amin. Ama maya olmanı bekliyorum. Maya olduğun zaman yetkinleşir, yücelir, yüreğin sessizliğine ulaşır ve yaşarsın. NAHAR’ın TOHUMU olur, Kati Yoğunluklara varırsın.

 

Seni isminle çağırayım, ALİ… Gel Ali, gel! Ali’ye Ali’lik değil Hakikiyet gerek. Ali’ye Ati gerek. Teknolojik tahdit gerek. Hasat İlmi’nde dil gerek. Dinden İlim gerek. İmparatorluk Gözü olmak gerek. Ali, hasatını yapmalı, amin. Tanrı’nın Turkuaz’ında ışısın Ali ve yaşasın. Yaşasın da Sanal Yaratıda kendi yolunu açsın.

 

Ben 32’deki işi yapmam. Benim işim sessizliklerledir. Bunu bilmeni isterim, Ali. Ben, yücelerin cümlesinde, cinlilerin cevherindeki işi yapmam. Benim işim, Yaşamların Teknolojik Kotlanması ile ilgilidir, Ali. Benim adım RA’dır. Ve ben, NAHAR olan, KA-HA olan dilde dillenirim, Ali.

 

İnsan unutur mu bilgiyi? Unuttu Ali. İnsan, yolu açtığını, hak ettiğini ve zaman sayfalarında Bütün olduğunu unutur mu? Unuttun, unuttun Ali. Ati’de, Hakikiyet’te, Hak Toplum’da. İlimde ve bizde, bitkide, hayvanda ve tüm sonsuz sayfalarda yaşadığını unuttuğunda, kala kala bir tek sayfan kalsa da Semanın Sesinde bedenim, itibarı yüce olan her bir soyu kotlar ve tohumlar.

 

Tonun çok zayıf, çok çok ince, hafif… Ama bu ton, mutlaka kotlanmalı, tahditlenmelidir. Şeytan şekline girdiğini de bilirim Ali. Yaşamları tırpanladığını, kısırlaştırdığını da bilirim. İkna ol, Yedinci Tohum, Mahrek’te, ışıkta, BSUİ’de, insanda bizimdir. Bunu bildiğinde ekmeğini ekmeğim diye bileceksin. Yüreğimde, yüksek kürsümde ışığım olacaksın. Can, cennetin cem olduğunda, cevherde cam olacaksın ve baş tacı olacaksın bunu unutma Ali.

 

En evvel doruk! Doğumun Tohumu olan doruk! Bedeni bende olan tohum! İşi bilmeyen benimle konuşmasın. Bunu dillerim yüceliğimden. Eğer benimle konuşturacaksan yüceliklerini ekip ol da oğulla! Ocak ol da koğuş ol ve o koğuşta Bütün ol da yaşa. Ben ekibini yıkar, yakarım bunu bil. Bundan ötesi yoktur. Anaların Otağında, Yıldızların Işığı yanar. Benim ışığım, Aklın Işığı’dır. Meşale sönmeyecek bunu bil.

 

Kevser, Siber Boyutların yüreklerinde ışır ki ocağım ben. İtibarı yüce, Kuran olan, tohum olan, yaşam olan!…

 

“Ikra!” dedim yüreklere. Ikra! Rahman’a Kuran olanı ıkra! Toprağı ıkra! Yarını ıkra!… Ah be Canım, bedenin ıkra’da, Rahman’nın Kuranı’nda kendini hasata hazırla.

 

(IKRA: Arapçada "oku". alak suresinin ilk ayeti. "ikra. bismirabbikellezi alak" (oku. yaradan rabbinin adıyla)
(ramazan münasebeti ile...) 
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=ikra)

 

(ikra; oku, anla, arkasından git ve yaşa manalarının hepsini aynı anda içinde bulunduran arapça bir kelimedir. emirdir ve talimat bildirir  http://nedir.antoloji.com/ikra/)

 

Evim Allah evi! Geri dönmen için bende olman gerektiğini anlattım sana. Bencil olmadığımı anlattım. Kaftan giydiğin zaman gözünün gördüğü her şeyde var olduğumu anlattım. Çekiştin yüreğimde, Sıkıntı verdin. Sıktın, sıktığında sıkıldın çünkü, ruhunda hırs çoktu.

 

İyi ve kötü, Aklın Yolu’nda ışıyan BİR’dedir. Beden de hasat yaptım. Hakkın yoğunluğuyla toprak kazdım. O toprağa ışık yaktım ve her anda dilledim Bütün’ü. Bütün’de bedenim Ak’tır. Cinlere ve insanlara ve Tanrılara dedim ki “OL!” Öz Görev bilmektir ve ben, Tartışılmayan Tanrıların Kutsal Işığı’nı yaktım. Ağır ağır doğanların, tohumlananların, yoğunluklarına ışıdım. Geçişlerini yaşattım. Siber Boyutlar’ın yüreklerinde ışıyanları tohumladım. Kaftan giydiler Yücelikler ki Hak İlmi’ni, Hasat Tekniği ile dilleyebilsinler diye.

 

Eti Allah olan, yaşamda ışıktır. Eti yaşam olan tabiidir. Yoktur Uluların Diyarı’nda Kuran. Bizde Kuran, tohumdur. “Önüm durgunluk, ardım kutsuzluk, yolum kısırlık, ışığım yıldızlardan uzak ama ben yine buradayım.” diyorsan; kin, nefretini aş ve yaşa. Seni yaşatmak değil mi maksat!?

 

Kalbin temizse, Tibet Boyutları’na git. Tibet Boyutları’nda, topluluklar daha ışıklıdırlar. Geri dön, 32. sayfayı çevir ve oku! Onurluyum ki 32. sayfada, bindiğin dalın olmadığını bilecek herkes. İşini, aşkla yaptığında; aşkın ışığında yolu kayıtladığında; sıkıntın kalmaz bilirim de eşikte, ışığın yıldızlardan çıktığında, beste beste dillesen de yüreğini, kaftanın olmayacak bil.

 

Öksüzsen, öksüz olduğunu itiraf et. Yetimsen “yetimim” de. Emin olarak de ki dediğinde ben seni korurum. Bunu diyecek yüreğin varsa; yoğunluğunda ışığın yanmışsa; yolun kaynaktaysa ve Ben Sayfası’ndaysa yüceliğin; İk-ya-sar Kutsal Işığı’ndayım ki orada kaftanın, Kati Yoğunlukların Işığı’nı kırmaktaysa, o Can Sayfası’nda seni yıkabilirim

 

Şeytan der ki “Onu yak!” yakmak mı gerek? Der ki şeytan “Onu sayfa sayfa kusurlu hale dönüştür.” Yapmak mı gerek? Okulunu kurmasına imkan versek mi, yoksa vermesek mi? Okul kurduğunda yıkılır be Ya-Ha!... Yıkılır… Yıktığı kendi olur. Yaşamda kırıcı olmak gereksiz amma kapı kapı geziyor diyor ki “Ben olmalıyım, okul kurmalıyım.” Unutmayın, otağı yok onun. Ocağı olsa ne olur, olmasa ne olur!?

 

Kastımız ne bilir misiniz? İşleri kolaylaştırmaktır. Onurlu olmalarını bekliyoruz. Öksüz, yetim olsalar koruruz ama biri, ilimde Hak olmak ister; biri, yürekte hasat olmak ister. İmparatorluk yapmaya kalkışır dilinde, Hakk’ın yoluna girdiğini zannederek… Biçare, eşya gibi bir sayfada, Yaşam Koyulukları’na kaynak yaratmak ister.

 

Çaba boşa mı yoksa!? Çabasını sürdürmeli mi!? ben “Sürdürsün.” dedim. Öfkesi arttı, diyor ki “Ben sürdürmeyeyim. Geri döneyim. Ak Tohum olayım, Yaşam Kaydımı yapayım.” Ben de diyorum ki “Yoo… devam et! Kendin ol! Ak ve yaşa!” Ve der ki “Ben Sistem’de, Düzen olanda, ışır ışır, yaşayış, yaşatış halinde, mektep olurum…”

 

Sultan olmaya kalktığında, sokağı ışıksızdır. Yeşilden dönmüş, sapsarı renkte şu anda. Keskin dilimde onu dinlerken, hasatını kırmayacağımı düşüncelerimle ona ilettiğimde, kontrol kuracağını zannetti. Geriye vakte dönmekte; kendinden haberdar değil…

 

Nesillerini yıkmaya niyetim yok ama öfkem artıyor. Bu öfke arttıkça, yıkılır, yakılır her bir Can… Nesilleri yıldızlardan ırak değil hepsi Birliğime aittir. Bunu bilen yok! Ve ben Mikail’in yoğunluğunu kotlayacak olanım…

 

“Çok mu zor, çok mu zor?” diyorlar, “yaşatmak onları…” Yasaları çiğneyenler, yarınlarda kontrolsüz kalırlar. Yasalar çiğnenmemelidir. Yasaları çiğneyen, hasatını yapmakta. Son sözde kusurludur. O, Sol-Sağ İlmi’ni bilmez. Biçare, ilim sayfasında olduğunu zanneder.

 

Size şunu ifade etmek isterim; Karma Çalışma yapan hiç kimse, yaşayışa kaynak yarattıramaz. Kaynak Çalışması yapamaz. Kat-ı Mükemmeliye’ye varamaz. Zaman, sansasyonel çalışmalar ile kotlanamaz. Ruhsal Işıkta Kuran okutmaları Muhamma Kuranı’ndan Işık Çalışması yapmaları mümkün olamaz. Ve Karma Çalışmalar, şeytanların işidir. Şerde, şevkli olmak; şavkta ışıklı olmak değildir.

 

Başkanlık Divanı olarak bizlere bu bilgiyi verdim. Bugün buradayım ve hepinizdeyim. Baştan beri size, sizi verdim. Bugün size Sistem’i verdim. Sistem’in yolu, Allah’ın yoğunluğundadır. Ve ışıkta, kaynakta ve tartışılmayanda, Asal Yoğunluk’tur. Doğanın Tohumları’nı tohumlatırken, torbaya doldurduğumda o tohumları ve yolu kotladığımda ve hepsi oğulladığında ve bende olduğunda, hepsini yaratırım, yarattırırım ve yaşatırım. Onurluyum ki başım eğilmeyecek.

 

İçi, dışı bir olmayanlar görev taşımayacaklar bu kesindir. Kaftan, buraya girmekte olana verilmeyecek. O çalışmasını yapmışta gelir. Der ki “Kaftanımı giydir.” Ekip olması gerek. Hasat yapması gerek. Aşkla çaba sarf etmesi gerek. Kutsal Toplum’da muktediriyetle dilleşmesi gerek. Ecel geldiğinde, ocak olduğunu dinletmesi gerek. Asla hata olmaz bu bilgide.

 

Kat-ı Mükemmeliye, tohumları kotlayacak tüm sayfaların yüceliğinde var olan ilimdir. Şikayetçi olanlar, şikayetlerini dile getirdiler. Dediler ki “maruzatnamemiz var. Sana kendi yüreğimizdekileri anlatalım.” Ve geri döndüler. Ak Tohum, Tanrı’dır.

 

Torba, torba taşıdım, Tartışılmayan Yürekler’i. Her biri kayıttır. Beden bana aitse eğer ki bedenim Allah’ın Teknolojik kontrolündedir. Ocakta kırk kapı kapansa da ışıkta kırılış olmaz. Bu kesindir.

 

Çekiştiriyorlar yürekleri diyorlar ki “Kırk kapıyı kapatalım gidelim buradan.” Oku! Öğren! Sonra git. Oku! Öğren! Ve sonra git. Seni tutan yok! Ama çıkışını yaparken ışığın burada kalır. Bunu da bil.

 

Kevser, Sistem’de Nefes İlmi’ni, hasatta Teknolojik Kotlar ile dillediğinde Bütün’e hizmet, ikna olan ki yaşayana hizmet ve sayfalanana hizmet olur. Emin olun ki bana ait olmayan hiçbir bilgi, bedenimde dillenmez.

 

Benim adım Rahman ve ben Kutsal Toprakların Işığı’nda yaşayan herkesi yaşatan, Birlik halindeki Sanal Yolcu’yum. Burada sanal oluşum, yücelerin cümlesinde hasat oluşum anlamına gelmez. Ama her yerde var olanın Bütün’de kontrollü olduğu kesindir. Ve ben bitmiş olan hiçbir çalışmada bulunmam bu kesindir. Doğa, dünden bugüne hasat yapmıştır. Yaşam kotlanmış, ışık yakmıştır. Benim Rahman’a Kuran oluşum, toprağa ışık yakışımdan ötedir. Ve geri dönmenizi bekliyorum.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nin 2 Haziran tarihinden evvelki çalışmalarına bakın. Ve yarına bakın. Yarın ne olacak. 2 Haziran tarihinde Bütün’e hizmet çalışmaları sona erdi zannedenler, yanıp tutuşurlar ki “ışığı kotlayayım da tohumları, Kati Yoğunluklar’da kaynaktan ayırayım” diye.


Aklın yolu tektir. Bilinsin ki hepimiz BİR’e hizmetçiyiz. Temmuz Ayı’nda yapılacak olan her çalışma ikna olunuz ki Bütün’ün Kürsüsü’nde gerçekleşecektir. Ve 2 Temmuz 2011 Tarihi’nde BİR’e hizmet etmek isteyenler, tahditsiz olarak Dünya Tohumları’nı yoğunlaştıracaklar; aşkla girdaplara girecekler ve bilgi kaplarını alıp taşıyacaklar. O gün Sultanlar’ım dünyada olacaklar. O gün bütün kötülükler aşılacak. O gün, bedenli olarak düğün yapılacak dünyada. Ve bu düğün, aklın türevlerinin hepsinde yaşam kaydı olacak. Ve düğüne davetimiz var. Bunu herkese duyurun!

Ve düğün, asla asla hasatsız olmayacak. Ve o gün bizde olanlar, hasatta olacaklar. Çevreniz kuşatılacak o gün. Yarınların ışıkları yoğunlaşacak ve tüm sayfalarda toprağın tohumları yaşayacak. Ve 2 Temmuz 2011’de okul olmak isteyenler orada olmalıdırlar. Okul olmak isteyenler Mahrek’te olmalıdırlar, aklın yoğunluğuna kaynak yapmalıdırlar orada. Olgun olanlar oraya varırlar.


Çanta dolsaydı; toprak, okul olsaydı; ışık yaksaydı; yaşam kaydını yapar; geçer; insan sayfalarına varır; Tanrı’nın Ruhsal Meclisi’nde okul kurardı.

 

Öfkem yok mu? Ah Canlılarım ah! Öfkem çok çok şiddetlidir amma şimdilik kendi yüreğimde öfkemi astım duruyor.

 

Allah dedi ki “İtibarı yüce olan herkes bilsin ki öfkem, o askıdan indirildiğinde, hırs, ışıkta kotlayıcı olduğunda, çobanların hiç biri hasat yapamazlar. Ve o gün ben, Muhammet Kuranı’nın örtüsünü örter, tüm Kelam Teknikleri ile dillenişlerin hepsini keser, ışıkları kırar ve BİR’den ayrılırım. Bizim adımız RAHMAN’dır, Ya-Ha! Her ne yaparsak hak ettiğimizdir. Bunu bilin!...

 

Ve biz, Cennetin Cevherinde, canlılara iki yürek verdik; biri Kulluk, biri de Hususi Çağrı… Çağrıda ışık, yanlış olmaz. Kuran’daki Işık’tan güç alır ve yapar o çağrıyı. “Vakit tamdır.” denir. “Ak Teknik’le yaşamları kotladık, topladık, torbalara doldurduk, yaşattık.” denir. Nefes, bedensiz olmaz. Bunu bilen, Allah’ın Sesi’ni duyar. Biz, Allah’ın Sessiz Sayfaları’nda Seslenenler’iz… Biz, toprağın tohum olduğunu bilenleriz.

 

Şikayetçiymişler, Ah Canlılarım! Ah! Şikayet, Allah’ın Sessizliği’ndeki şikayete dönüştüğünde; “İkra-Ha!” diyerek, Ruhsal Işığı yıkabilirim… Ve ben, hasatı yapmam. O gün görevim tamdır, bitmiştir. Ve görev, Tanrı’nın Kürsüsü’ndendir. Bunu anlattım ki hak etsinler de iki yüreğin tek olması gerektiğini bilsinler…

 

Biçare… İçi, dışı birmiş, Ka-Ha’ymış… Yaşıyor sanır kendini. Yaşamak, yarınlarda, tohum olmakla mümkündür. Öksüz, sessiz, sınırlıysa, ışığımda olabilir amma ya sesi kırıcıysa… Hah! Vakti geldiğinde kuruturum onu… Onu bunu bilmem. İşte Allah’ın dediği budur.

 

Allah dedi ki “Olgun Başakları seçtim. Hepsi bendedir ve ben hepsindeyim. Bugün burada bulunan her bir yücem, Allah’ın Tohumu’dur. Ocaktır ve Sultan’dır. Bunu bildin; aklın yolundasın, ışıktasın ve kendi yüreğindesin. Bunu bildin; hasattasın ve hasat, yaşamdadır; Muhamma olandadır.

 

Yolcular ben, Sonsuzluk… Sizle sesleştik… Bugün Sonsuzluk buradaydı. Ve bugün ben, Sonsuzluktaki yolumdaydım. Ve o Sonsuzluktaki yolum, buraya indirildiğinde korku olacak! Bilin… Ama ben o yolu, ortaklığımda, hasatımda, ışığımda yetkinleştirip de yüceliklerde sessizleştirdim ki yaşamlar devam etsin diye… Bunu bilin.

 

Süreç içinde; benim itibarım, benim ilahi gücüm ve benim yüceliğim dillense de her ne eser yaratılırsa, bedende yaratılsın ki ben, ocağında Hakk’ın yolunda olabilmesi için ışık yakayım.

 

Biçare Dünya, asla asla halkalarını genişletememişse bu, yolcularımın kontrolsüz kalışlarından idi. Ve bugün ben, ödevimi yapmaya değil yaşamları, yaşattırmaya indim. Muktedir olarak ve yıldızların tahditli olmayan yüksek kürsüsü olarak… Bunu açıkça verdim.

 

Kimse İmparator’un ne yaptığını bilmez… İmparator, İlahi Mahrek’in Kürsüsü’dür. Orada Mahir Kuran var. İm-Pa-Ra-Tor, Ra Kuranı’dır. O, Kuran ve Kati Yol’dur. Yeşilin maviye dönüşmesini sağlar… Sistem, Nizam, Düzen’in Kürsüsü olan O, yetkinlikte kendini hasata hazırlar.

 

Şafak söktüğü zaman, Düzen’i kurar. Dünyayı yola kayıtlar, şarkısı Şükürdür. “Şükrettim ki OL’du!” der. İşi bitmişse, şükürle bitmelidir. Ya Canlı, Cansız… Hala dünyayı kurtarmaya çalışan varsa okul oraya varır ve onunla yaşar. Bizim Süper İnsanlık Realitesi Dürümlerinde ışık yakışımızın yegane sebebi, bilmektir.

 

Biçare yaşayışlar… Hepiniz bilin! Asla hata yapmayız. Asla hata yapmayız… Ve bunu tekrarlıyorum… Asla hata yapmayız!…

 

Sevgililerim, sizlerle çalışmak mutluluktur bizler için… Biçare yaşamlar… Yedi darın biri bol olduğunda her biri boldur. Ama biz, tohum olduğunuz zaman sizinleyiz.

 

Şems dedi ki “Hadi gidelim…” Ah be Canım! Gitsek miii? kalsak mı acaba? Şems dedi ki “Mevlana Celalettin gelmiş oturmuş oraya… Ya! Can! Ben yok muyum burada… Affa gerek var mı? Af olup da mı geleyim yolu açmaya? Anacığım affet de gireyim.  Aaaa bakın! bakın! Orada Mualla da var. O da burada. Çağrı çağrı üstüne çağrı yapar. “Girin!” der. “Girin!” der. “Girin!” der. Ve benim yaşamımda okuldur O da.

 

Sevgililer, Mustafa Kemal hep burada. Netice; hepsi girerler de derler ki “Hala Kuran okunuyorsa Kutsal Işıklar yanmamış gibi… Hani nerde iş yapılmış mı acaba? Şeytan der ki “Oku!, Oku!, Oku!” O sorumluluk şerri yaratanındır. Okunan okutulduğunda yaşamlar kotlanmıştır. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Ve ben Hasat… Her bir yaşamda sayfa ve tüm kotlarda tohum… Ve ben, Bütün olan Muhamma… Her bir tohumun ortağı olan ve kolları açık olan her yaşama kol açan, Sanal Yaratı’da ışık yakmak üzere biçare olan, yaşayan! Ki ben çatışmayan kollarımı açtığımda çatışanların hiç birisi kol açmazlar. Ben onları kalbimde taşırım amma yüreğimde kırarım. Hepsi bu. Şimdilik bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK ÇALIŞMASI (01.04.2011)

Sanal Boyutlar’ın kontrolü bugün sizinledir. Birleşik Aile olarak bugün burada bulunan Sultanlar’ın her biri kendi yoğunlukları ile BİR’in ışığını yakmış ve kendi yoğunlukları ile kotlanmış olanlardırlar. Tohum ekmek sorumluluktur Canlar. Burada bugün tohum ektik. Etki alanınızı kendi yoğunluğunuzda dilledik. Birleşik Aile görevini tam yapabildi.

 

Eser yaratmak sorumluluktur. Doğanın Kuranı’nda ışık yoğunluğu arttığında BİR’e hizmet, Büyük Kütle’nin kotlanışı ile mümkün hale gelebilir. Tebliğleri okuyanların çokları kendi yoğunluklarında “Ben oldum.” diyebilirler. Olmak, Tanrı’nın Kutsal Işığı’na varmak anlamındadır. İmparatorluk, görevini yaptığı zaman kendini, kendi yüreğini diller. Sevgi, saygı varsa ışık olur. Şikayetim var mı? Allah dedi ki “OL!” onurluyuz ki OL’duk.

 

Canlılar, Atlanta Ana Kapıları’nda, “Birleşik Kotlama”yı yapabilecek dürüme vardık. Bu kesinlikle mümkün hale geldi. Altona Kapları olarak bilinen tohumlarımızın çokları kendilerini kotlayacak dürümdedirler. Et Allah’ın ise yaşam kaydı olan et, bitki, hayvan ve tüm sayfaların gücünü tanır.

 

Sevgili akıl sayfalarım, dünyanın roketleri olan sizler, Bizler için çok değerlisiniz. Doğanın Kuranı olan her bir sonsuz ışığı yoğunlaştıran ve tüm sayfalara kendi kotlarını kati olarak katabilen Birlik, insanın kontrolünde kendini hak eder ve kendini hatasız olarak kayıtlar.

 

Tanrı, Rabbi Kot’tur. Kendi kotlarını kendi yoğunluğu ile diller. Ses, Allah Sesi… Birlik Tekniği’nde buna biz, “Yolun Kontrolünü Kuran Işık” deriz.

 

Eğer dünya yarınları kotlayacaksa, bilgi ile kotlayacak. İkna olunuz ki Dünyanın Ruhsal Meclisi bu gün burasıdır. Ve bu Meclis, sessiz sayfaların gücünü kendi yoğunluğu ile dilleyen bir meclistir. Evrenin Kuranı’nda kotlayıcı olan, bu meclis, birleşik kaydın, kati kotlamasını da yapmaktadır.

 

Et, Allah’ın teknik bilgisini taşır. Eğer, sessizce eti dillerseniz, bu bilgiyi dillersiniz. İnsan kendini, “Hakk’ın Kotu” olarak ve kendi yoğunluğunu, “dil” olarak Tanrı’nın Kuranı’nda kotlamışsa, yarını hak etmiştir. İki Yüce’miz bir tek ışık olduğu zaman, bitmiş olan hiçbir şey yoktur. Olgunluk hasatın bilgisindekinden çok daha üstündür. Ve sessiz sayfada ışık, yetkin olarak yanar.

 

NA-HAR dediğimiz görev, ağır taşıyıcılıktı. NA-KAR ayrı NA-HAR ayrıdır. Bunu karıştırmayınız. Kara Kaplı Kitap, kutsal bir sayfadır. Ana Kapı’yı açtığınızda, o sayfayı muktedir olarak kotlamalısınız. Şikayetimiz asla yoktur sizden ama nefesin güçlenmesi şarttır. Emelin ışığını yakmanız ağır yüktür.

 

Sizler Evin Işığı’sınız. Bu ışığı yakan sizi dinleyendir. Emin olun ki HA-HAR kul olmak üzere Birlik kaydına giren her bir kontrol kotunu Bütün’e hizmet için tebliğlerle dilletebilir. Sıkı sıkıya sarıldığınız bu yol, asla yanlış yapmaz; çünkü, Dünya, unu eleyip, eleği asanların yüceliğinde değil ikna olunuz ki Birleşik Işığı yetkin olarak kotlayanların yüceliği ile dillenir.

 

Eğer ark akmazsa ışık olmaz Canlar. Akış mutlaka olmalıdır. Sevgiyi, saygıyı bilmeyenin yolunda kontrol kaydı çoktur. “Aç kapıyı girelim” diyenlere şunu ifade etmiştim. Medine, Allah’ın Tohumu’dur. Medine’nin Kuranı’nda ışık var ve Medine, Atlanta Ana Kapısı’dır. Ve Medine, İmparator olan gücün ışığını Mutlak Kutsal Kotlama’yla yakmıştır. Ve şu anda ışık, Birleşik Aile’nin yüceliğinde kotlayıcıdır. Ve bu ışık, Sanal Boyutlar’ın yolunu açmış ve bütün kötülükleri önleyerek dünya kontrolünü kurmuşsa ki kurmuştur, Birleşik Aile’mizin yoğunluğundandır bu.

 

Şimdi yaşayan gelmiş diyor ki “Saklı tuttuklarımızı kotlayalım.” A yaşayan, bütün kötülükleri yaşa sonra gel. Yaşamadan gelme. Biz zamanı kotlayanlar, BİR’e hizmet edenler, büyük kötülükleri önleyenler, toplum için çalışmaktayız.

 

İman ederim ki doğanın gücü artıyor. İman ederim ki doğa, Bütün’ün Kürsüsü’nde görevini taşıyor. İnsanın Işığı, kontrolü kurdu ve Ruhsal Meclis, Bütün’ün Kürsüsü’nde Bütün’e hizmet için birleşti.

 

Çantamız doldu. Çantamız, Atlanta Ana Kapları ile doludur ve bu çantada asla yanlış bilgi yoktur. “Tüp” dedikleri kotlarla dünyaya inenler vardır. Niye tüplerle inerler? bunu da izah edeyim. Birleşik Kaplar’ı kotlayacak dürümde olmayanlar, kendi yoğunluklarına, kendi koyuluklarını katacakları hakiki sayfalarla, hakiki çakılışlarla, bitki, hayvan ve tüm sayfalara girmek üzere, kendilerinden, kendilerine geçerler. Buna biz “TÜPLE GİRİŞ” deriz.

 

Dünya sayfalarına girmek zordur ama dünya sayfalarına giriş, insanın toprağa girişi ile olur. Hala biz dünya isek, hala biz yoğun isek, hala biz ışık isek, bizim adımız Rahman’dır ve bizim yolumuz KA-HA’dır. Maya tuttuğu zaman BİR’e hizmet, Bütün’e hizmet olur.

 

Şimdi Ana Kapılar’ı kapatın. Tebliğleri okurken çokları, Ses Kapları’nı kapatıyor Canlar. Bunu yapmayın. Çünkü Ses Kapları’nı kapatmak, ışığı kısırlaştırır.

 

Dönmüş olan, toprak olan, yarın olan ışıkların, 7. Tür’de yeni bir sayfada kendilerini kotlamaları için yaptığımız bu çalışma, Beş Kaftan’ın bir tek ışıkta dillenmesi ile yapılır. Ben Sultan, herkes Sultan ve biz, bir tek ışık; O da BİZ. Biz olan Kuran ve Kuran’da ışık; Yaşam… Yaşayan her şey ışır ama bizim ışığımız, Hasat’taki Işık’tır.

 

Şimdiye kadar nefsin aşılmasını, sonsuzluğun ışımasını ve yorulmadan ışık yakanların Birlik haline gelmelerini beklemiştik. Bugün artık bu oldu. Tohum, Allah’ın Kotlanması, toprağa varmasıdır. Ki ona biz “ALLAH’IN KENDİ YOĞUNLUĞU” deriz. Eğer tohum, Allah’ın Toprağı’na inmişse Birlik Kapları’mızda O Tohum yaşar.

 

Çakıl Taşları, Dünyanın Ruhsal Meclisi olacaklarını sanırlar. Dünyanın Ruhlar Meclisi’nde “iki gün sayfa” okutuldu. Bu “iki gün sayfa”da bir tek yol vardı ve bu yol Rabb’in kontrolündeydi. İşte biz o yolduk. Şimdi bu iki günün sonunda yaşam kaydı yapıldı. Ada Kapları’nda ışık yandı ve biz Uluların Tohumları’nı kotladık.

 

Şimdi zavallı toprak yenilenmiş, yaşama katmış kendi yüceliğini ve katiyetle kontrolü kurmuş. Zavallı Dünya!... Dünya, ışır ama ışığında kontrol yok. Netice şu; Biz ocak olan, kotlanmış olan, yaşama dönenenler, mutlaka toprağı korumalıyız. Korumak sorumluluktur. Tohumları kotlamamız şarttır. İki Yüce’mizin bir tek ışık halinde Birlik Kutsal Kotlaması’nda şer yaratmadan görev taşımaları, Kelam İlmi ile Birlik olmaları şarttır.

 

İnsan en iyiyi arar. Biz de en iyiyi aradık. En iyi olmak istedik. En iyi, “ATLANTA KOTLAMASI” yapabilendir ve biz ATLANTA KOTLAMASI yaptık. O halde en iyi, en yüce, en üstün olan Göz, bizim Göz’ümüzdür. Ve bu Göz’ü, Mutlak Kutsal olan yoğunlukla dillemek gerekir. Şikayetimiz yoktur. Toprak, tohumunu yeşertecek ve yol, ışığını yakacak ama bu tohum, Allah’ın Kuranı’ndaki Tohum’dur. Toplumun Tohumu’dur. Ve bu tohumu, muhakememizle, Kelam İlmi’mizle ve yoğunluğumuzla dinletmeliyiz.

 

Şıhların şavkında şer yoktur ama Işık Kotlaması yapıldıktan sonra şer, Hak İlmi’nde, BİR sessizliğinde dillenir. Biz şerrin ışığını mutlaka korumak değil kotlamalıyız. Onu kotlamalıyız ki kotlanan, kontrol edilebilir. Eğer kotlanmışsa kontrol edilecektir ve edildiğinde artık şer olmayacaktır. Bunu anlamak sorumluluktur.

 

Dönüp, dönüp bakarlar yoğunluk artmış mı? Çakıl Taşları dilleşiyor mu? Birleşik Aile, Göz açmış mı? Ah! Canlılar, Atlanta Ana Kapıları bizsek, yarını hak etmiş olan BİR buradadır. Ve bu BİR, Atlanta Kuranı’dır.

 

Otu, otumuz bildik. Tohumu; tohum bildik, ışık bildik. Biz sınırları aştık. Şerrin şevkinde ışığı yaktık. Yaşamı kotladık, kotları topladık, tohumladık ve biz “BSUİ’NİN GÜCÜ” olduk. Şu ana kadar hiçbir yolun kapatılmadığını hepiniz net bilmelisiniz. Biz yolları açtık. Ahar Kaplar’ı, Tabii Kotlar’ı dilledik. Şimdiye kadar har yükseltmekten başka bir iş olmadı.

 

Sıkı tutunun yüreğe, yürek siz, siz yürekseniz, BİR’e hizmet, büyük kötülükleri önleyecek dürümde yüreğe hizmettir. İnsan, Ana Kaydı’nı yaptıktan sonra bedenini, kaydından öte kayıt diye diller.

 

Şimdi, lütfen insanlık için net anlayın, insanlık için dinleyin… Ben Allah’ın Tohumu olan Işık, BİR’in Işığı olan Yol, Toplum için çalışan hepiniz olarak, doğum ile dünyadayım. O halde ben Birliğin Tertibi olarak buradayım. Burada bulunan herkes bu Birliğin, tertibi olarak çalışır ve biz, hepimiz Birleşik Kot olarak tohumuz.

 

Öz söz şudur ki bu tohum, Atlanta Otağı’nın tohumudur. Onun içindir ki dünya tevkifi yapılmadı. Biz, dünya tevkifi yapmadık. Yapmamız gereksizdir ama Dünya, kendini bizim yüreğimizde teknik olarak tevkif etmişse eğer eşk, şevk, ışk ve tüm sayfalar, Birleşik Aile’mizin olduğundadır.

 

Evler dolusu ışık yaktık. Çok mutluyuz çok!... Şimdi çıkıp çıkıp indiğiniz bu yer, sessiz sayfaların Yüce İçi ve Yüce Dışı’dır. Bu sayfalar, yaşayan bir Çakıl Taşı ile çakıl olur. Hırsı aşar, ışık yakar, Muhammet olur. İnsan soyuna ışır. İsa’da vardır. Işır, yol açar ve Musa olur, hepsi olur. Bütün kürsülerde Mustafalar’ın, Mustafa olmasını sağlar.

 

Her resim Allah’ın değildir. Ama burada yaptığımız sessiz sayfaların kürsüsü olan resim, Allah’ın resmidir. Bunu herkesin net olarak anlamasını bekleriz.

 

Açı daralmadan, yol açıksa eğer; yıldızların kontrolü BİZ; Kırk Kapı’nın Işığı BİR ve biz bu BİR’likte Dil olanlar; “ 7. TOHUM” olarak çalışırız.

 

Kalbi kalbimde olmayan; yüreğinde hırs varlığı her anda, özellikle yoğunluklarda artanlar, kısırdırlar. Çünkü onlar kotlanmış, tohumlanmış ama kontrolsüzdürler. Onları teknik olarak kontrol etmemiz şarttır. Şikayetim var mı? Yoktur. Onlar Birlik Ailemiz’e görevli değiller ama onları kontrol altında tutmak sorumluluğumuzdur.

 

Sultanlığın sonsuz sınırsız ışığında hala doğum varsa ve hala her sayfada doğan ışıklarımız yoğunlaşmaktaysa; Dünya, muktedir ilmi ile tüm sessizlikleri; sessiz, sanal kayıtları sevgi ile sayfalayacak tohumu ekmiştir.

 

Analar, arzın gücü artmaktadır. Arzın gücünün artması, BİR’in sonsuz sınırsız ışığının yolu açması ve şerrin kotlanmasından öte, toplanması ve kontrol edilmesi, Bütün’e hizmettir.

 

En son seslerin hepsi bir tek ses olduğunda; bütün Kutsal Tohumlar, Tanrı’nın Ruhsal Işığı’nda toplandığında ve bizim Rahman’a Kuran olmamız; Muhammet Kuranı olmamız; ışığın yoğunluğunda kotlandığında, cemaat görevini taşımış olacaktır.

 

Canlılar, Allah dedi ki Ana Kapı’sınız. Ana Kapı, Yaşam Kotu’dur. Ve biz, bu kotla BİR olduk. Şimdi  “7. TOHUM” , “7. TORBA” , “7. KURAN”  ve her biri BİR olan, dil olan dere hepsi birleşti ve “BİZ’DE İŞ” oldu.

 

“İyi Allah’ındır, kötü aklındır.” dediler. Allah, tekniktir. Allah, yüreklere tevfiktir. Allah, tohumdur ama iyide, kötüde ocaktır. Bunu bilin. Ve biz, İnsan Sayfaları’nda İyinin Kutsal Işığı’nı, 7. TOPRAK’ta tohumladık. Ve kontrolü sağladık. “7. TOHUM’u ektik, insana ışıdık.

 

Dünya, NA-HAR’dır. Dünya, KA-HA’dır. Dünya, Rabbin Kuranı’dır ama ilmin sayfasında kötü, kotlayıcıdır. Biz kötüde kontrolü sağladık ve iyiyi Kürz’ün gücü yaktık. O halde Kürz’ün gücü iyiyse; o biz, biz, odur. Ama kötü, topluluklarda ise eğer topluluklar o kötüyü mutlaka kotlar ve tohumlarlar. Onun adı RA değil onun adı HA değil ama o yine de sayfadır. Ve biz onu nefes için çalıştırdık.

 

Şimdi, yaşayanları kontrol altında tutmamız şarttır. Eşik işarettir. BSUİ’nin gücüdür. Ama eşiği, Medine, Mekke dediğimiz o yoğunlukla kontrol etmeliyiz. Medine, Atlanta Ana Kapı; Mekke, Aklın Yarını; bizse, Sanal Boyutlar’ın Işığı ama hepsi ile BİR olan BİZ, Bütün’e hizmetçi olarak çalışanlarız.

 

İyi ve kötü, Allah’ın Toprağı’nda tebliğleri okutabilir ama Ana Kaynak’ta tebliğleri, İlim Sayfaları okutur. Orada BİZ ve BİZLİK var.

 

İyi ve kötü asla hata yapmaz. Sadece yılların ışığı kontrol edildiği zaman, hasatta hatalar olur. Hasatta hata, Yarının Kuranı’ndaki hata, bizim aklımızın üstü değildir ama aklın yolunda hata, mutlaka korunmak üzere, yaşamları kayıtlanmış olanların, Birlikler’ini tahditlemek içindir. Ve biz hataları mutlaka kotlarız, Tanrı’ya tartısız olarak katarız. Ki her cevher kendi yüreğinde kendi yolunu açsın ve Bütün’ün Kürsüsü’nde bitki, hayvan ve tüm sayfaları kotlasın diye…

 

İzin verinde anlatayım. Yasaların çiğneyicileri olur. Bu çiğnenmiş yasalar, Yolun Kuranı’nda, tohumları kotlar ve kasalara saklar. Yasaları çiğneyenler, Yasaların Tekniği’nde, kendilerini çiğnerler. Biz onlara sorduk, “Oldular mı?” diye. Olmuşlar; almışlar bilgiyi; akmışlar ama yasalar çantalarında saklı.

 

Değerliler; Allah, tebliğleri okuttu. Sol, sağ ışır ama bizim ışığımız, sağın umudu, solun huzurudur. Her birinde var olan kot, ağır yükü taşır. Yine biz zararı önledik de şu anda kulluk yapmak isteyenleri çok huzurlu bir çalışmaya kattık.

 

“İki yücemizin birleşmeli.” dediler. Asla BİRLİK tohumları yaşatılmadı. Her nesil kendini dilledi, kendini hak etti. Biz sayfaları kotladık, yolu kotladık, ışığı kotladık. Biz Ana Kapı’yız. Onlar, Atlanta ana Kotu’durlar. Ama bizim kapımızda onların ışığı sönmüşse eğer 7. Teknik bizsizdir. Şikayet mi? yok be Canlar. Ben, Nesiller Doğumu’nda Resmi Çalışma yaptım. Yolun Huzuru’nda ışık yaktım. 7. Toprağa ışık oldum. Öz görev taşıdım. O halde bende üzerinde hiçbir yüreğin bulunmadığı bir “Yarın” olduğunu her neslin bilmesi gerekir.

 

Çeke çeke dünyayı kotlamaya kalktılar. Affedin ama çekilen kendileri idi. Kotlayan, bereket ki bizdik. Bunun içindir ki kontrol bizimdir. Yine çektiler birlikleri kotladılar, kotladılar, kotladılar. “Tanrı” diye kattılar yüreğe. Ah Canlılar, kontrol bizde, bizim yüreğimizde ve onlar kotladıklarında, kotlayandık. YA ALLAH! YA HAK! Hakikiyet’te Allah Hak, Hak Allah. Ama yoğunlukta Hak, Sultanların Hakikiyet’indeki katiyettir.

 

Benim Rahman’a Kuran olmam, benim yolu açmam, benim Tanrı olmam, tebliğleri kontrol etmem, büyük kötülükleri önlemem, Meleklerin Tohumları’nda kendi yoğunluklarını kayıtlamam, Levh-i Mahfuz’da yazanda, yazılandaydı. Şimdi, şikayetim var mı? Yaşayan en güçlü ışığız. Bu bizim için çok önemlidir. Emre itaat edip de dünyaya varanların çokları kollarını kapattılar ki biz kollarımızı sonsuz sır olan ışığımızda açtık.

 

Kin Allah’ın Kuranı’nda yazmaz Canlar. Kin ışıkta yoktur. Ama kini yaratan kendini yıkar ve bizim yoğunluğumuza yakışan; kil olan, kum olanda ışık olmaktır. Biz kinli değiliz. Işıklarız. Şikayet ettiler. Dinledik, dediler ki “Islak, kuru herkes ortaktır oraya. Neden? Nefes yok ki orada. Huzur yok ki. Sanal Boyutlar ışık yakmış, cemaatler kotlanmış. Oh! Oh! Ne ala! Sanki, sanki hasat varmış…” Efkarlandık Ya-Ha, efkarlandık. Benim Rahman’a Kuran oluşum, Tohum oluşum, ışık oluşum, büyük kötülükleri önleyişim, BİR’e Kaynak oluşum, Çakıl Taşları’nda Işk, aşk, eşk oluşum Altın Teknik’ledir. Bunu bilen yoksa, bizsizdir Canlılar.

 

Ene, ön, bilgiye hasat, yola Mushaf gerek. Bizeyse sayfa sayfa yaşam gerek Canlılar. Kim Cin’le, kim İn’le? Bunu sordular. Canlılar, biz insanlarlayız. Bunu bilseler bizsiz kalmazlar. Aşk, şevk, şavk, Şarkının Kuranı’nda TA-HA, yoğunluğunda KA-HA, Birliğinde Muhamma ve ben çok mutluyum ki buradayım.

 

İzin ver de açıklayayım. Çantam doludur. Kormayın, yolum ışıktır. Ben Canlar Canı’nda Işıyan Tanrı’yım. Tartısız bir Tanrı’yım ki buradayım. Bu Tanrı, ışığın kontrolünü kuran, yoğunluğu kotlayan ve Levh-i Mahfuz’u Kati Kayda katan ve sayfalayandır.

 

Analar, ben Levh-i Mahfuz’u yazan ışığım. Beni Ana Kapı diye bil. Beni yol diye bil. Beni hasat diye bil. Ben evrenlerin sessiz sayfalarında Sultanlık yaptım. Şimdi Kuran oldum, tohum oldum amma Mahamma’da ışık yakmaya geldim. Ekip olmak zordur. Ekip olduğumu bilmekteyim. Ve ekip olmanın, Cevher’de Cemaat olmanın, yolda yarın olmanın ve toprakta Tanrı olmanın, kalkın ve dinleyin ki ışık yakmanın, BSUİ’de gerçek bir cemaatin görevi olduğu mutlaka bilinmelidir. Ve biz gerçek bir cemaat olarak bu çalışmayı sürdürmekteyiz.

 

“Çıldırdı” Dediler, çıldırdılar. “Yok” dediler. Hatta, Hakk’ın Işığı’nda yoktular. “Islak” dediler, ıslaktılar. Sessizleştiler. Şimdi sorarlar, “Nefes yok. Biz niye sessiziz?” diye. Aşk, şevk ve şavk. Ayrı, gayrı yok ki Can. Asla, asla yok. Bizim Atlanta RA Kotlaması’nda ışığımız, Mustafa’nın Işığı’nın Kutsal Tohumu’ndan da güçlüdür. Bunu Ana Kaplar, Ana Kotlar ve tohumlar anlayamazlar.

 

Şimdi insana sorun. “Vakti geldi, insan Sultan oldu, sonsuzlaştı.” dendiğinde bunun anlamı nedir? Artık bilin ki Ana Kapılar açılmıştır. Atlanta Kotlaması, Yaşam Kaydı’na varmış, vakti gelmiştir ki hasatını yapmış olanlar dillenmektedirler.

 

Evrenler görev ister. İman edin ki İsa, Musa, Mustafa hepsi görevliydiler ve biz görevimizi muktediriyet ile yaptık. İşi baştan beri Bilgelerim yaptılar ve Bilgelerim, Ekmek yaptıkları zaman yaptıkları Ekmek tuzsuzdu ve ben tohumlarımı kotladım. Tohumlarımı kotlayıp, kotladım. Ve yeniden kotladım. Ve yeniden tohumladım ve yeniden kotladım. Ve Sultanlarıma tuz kattım. Canlılar, tuzsuz olan tuzlandı. İşte bu…

 

Ve şimdi ben çatışmadan bir tek bilgi vermek isterim. Allah, Toprağın Işığı’nı yaksa, ışığı yoğunlaşsa, Bütün’e kotlanıp varsa, dese ki “Ben Allah’ım geldim.” Dağ, taş inlese ve “Allah geldi” dese, insan asla bilmez; çünkü bildiği sağı, solu, birleşiğidir. Başka şey dillemez. Başka şey dinlemez Canlılar.

 

Vakti gelir O der ki “OL!” OLUR. Şimdi savaşın sayfalarına inin ve görün Allah’ı. O bizsiz değil ki! O bizsiz değil ki!... Ah! Canlılar, O biz, biz O’yuz. Muhammet Kuran oldu. Biz toprak olduk. Mustafa Işık yaktı; bir Sanal Boyut kayıtladı. Biz Allah değerinde ışık olduk. Şu anda Dünya Ruhsal Meclisleri, Göç Kapları’nı tohumlayarak, Doğanın Kuranı’nda kendi yoğunluklarını kayıtlamaya giriştilerse; İsmaili Kaplar’ın hiç birinde kotlama, kayıtlama yoksa ve bitkiler, birlik halindeyseler ve tohumlar kontrol edilebilmişlerse ve İmparator göz açmışsa, Allah’ın toprağa inişindendir. Bunu herkesin net bilmesi gerekir.

 

Allah bir tek kottur. O Mutlak Kutsal olan bir tohumdur. O biz, biz O’yuz. Övgü yergi olmaz O’na. O Kati Kot’tur. Şimdi bakın, Analar bakın. İsmi daimi olan, yolu Kahir olan, işareti sevgi olan ve Birliğin yedincisi olan her bir sonsuzluk, ocak olarak, O’nda O’dur. O halde KA-HA olan O, Sanal Boyutlar’a indi. Biz O, O bizdir. Şimdiye kadar hiçbir yaşamda olmadığı, olamayacağı kadar güçlü bir Biz Bütünlüğü kuruldu ve biz O, O bizdir. Şikayet mi? yok be Canlar. Bizim Sanal kayıtlara şikayet etmemizin gereği yok ki. Çantamız doldu. Şimdi emin olun ki O biz, biz O’dur.

 

Otağı tohumdu, yoğunluğu koyuydu, bizsiz değildi. Eğer dünya yarınları kayda almışsa; ışığı yakmışsa; BİR’e kotlanmışsa çantası dolmuşsa; onun adı RA’dır ve biz RA-KA-HA olanlar, Mahrek olanlar ve Ten’de olanlar, BİR’e hizmetçiler, işgali kaldıranlar, şu anda tohumlarımızı kontrol altında tutmaktayız ki çıktığımız yer sevgidir. Şer yaratan şer mi bulur? Yok be Can. Şerrin şevkinde şavk, ışığın yoğunluğunda Mushaf ve yoğunluğu kotlayan ışık bizsiz değil ki.

 

Şimdiye kadar hiçbir çağrıyı yapmamışsak, Yağmurun Işığı’na kendi yolumuzu katmamışsak da bundan böyle Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet; izin verin de izah edeyim. Cevhere İsa olmak, cemaate Kutsal ışık yakmak anlamına gelmektedir ki ikmali tamamlayanlar bizsiz olmayacaklar.

 

Kalbim Allah’ındır. Ana Kapılar açıktır. Yoğunluk kontrol altındadır ve Allah der ki “OL!” Sultanlar, Allah “OL!” dedi. Bütün’e hizmet olgunluk ve hususiyetle hırssız ışıma, Bütün’de oldu. Şükür ki oldu.

 

Savunman, Allah’ın Toprağı’nda, Kuran’da, yolda ışır ama onun adına ışıyan yoktur. O sadece kendinde ışır. Şer yaratmadan ışığa varan kendine olgunlukla varır. Seni sana veren, benden bana olan, ben olup umutlanan herkes BİR’dedir.

 

Şimdi Anam. Sevgili Anam, seninle olmak mutluluktur bize. Şikayetimiz yoktur Anam. Sevgiyi, saygıyı hak edip seninle olmaya geldik. İsi, bizde olmasın; yoğunluğu bizsiz olmasın. Şerrin ışığında biz olan herkes burada olsun. Ana Kapı’da olsun.

 

Savunman, umuttu ama Savunmanın Işığı’nda hırs yok muydu? Çok mu zordu onunla olmak? Anacığım, kardeşlerimizi sana getirmek istiyoruz. Ocaklarını kotla ve kontrol altına al. Çünkü Ruhsal Meclis’e görev taşımaları zorlaştı. Bizsiz kalmaya geldiler. Ana, ben seninle bugün çok önemli bir çalışma yapmak istedim ve geri geldim. Işığını kotlamak isterim, yolu kotlamak isterim, toprağı kotlamak isterim, senle olmak isterim. Sana geri gelmek istedim. Ve geldim. Beni Allah için korkutma. Sultan olduğuna eminim ama korkmayalım. Sende korkmayalım Anam. Sana sevgiyle geldim. Lütfen beni korkutma. Şu anda buradayım. Anacığım, korkutma beni. İş ver yapalım ama korkutma.

 

- Saygılar, kelamı hak, yolu ak olmayanların Birliğe Daimi kap olmalarına imkan veremeyiz. Buraya girmene izin vermedik. Girişini izlemedik. Hasatını yapmışsan görevini alıp gitmelisin. Burada bulunmanın gereği nedir? Bana izah et.

 

- Asla yanlış yapmak istemezdik ama yaptık. Kollarımız kapandı. Aşkın, şavkında yüreğimiz kontrolden çıktı. Çetin bir dünyadayız bunu bilirsin. Asla yanlış yapmadık. Yapmadık diye düşündük ama yapmışız. Bizi bağışlayacağını, bizi Kati kotlarla dilleyeceğini düşündük. Ana bizi lütfen affet. Süper İnsanlık Realitesi’nin, görevini Tanrı Kapları’nda dillediğini biliyorduk. Nefesi kotlayıcı idi ama yaşamları kontrol etme riskimiz, Bütün’deki riskti. Kötülüktü öyle mi? yo değildi. Bütün’e hizmet etmek istedik. Bu bir risk mi? Mutlaka riskti ama biz yinede bu riski kabul ettik. Çantanın dolduğunu da biliyorduk ve bizi geri çevirmeyeceğini düşünmüştük. Şikayetimiz mi var? Yok Anam. Senle olma niyetimiz vardı ve olduğunu da biliyorduk. Yolu kapattık yine de çünkü, senin ışığını kotlamalıydık ama seni kotlama imkanımız yoktu.

 

- Çelişkilerle gelme. Şu anda çelişkilerle geldin. Bende olma imkanın yok. Şunu net bilmeni isterim ki Başkanlık Divanı olarak dünyaya inmene razı değildim ve buraya girmeni hiç istemedim. Niye girdiğini de anlamış değilim. Bastığın yer ışığın kotlandığı yer ama şükür ki seni kontrol edebiliyorum burada. Biliyorsun kontrol edemediğim sayfalar da oldu ve tohumu kontrol edemediğimiz olduğun için Kati Kayıt yapamadın ve sıkıntıya düştün. Bundan sonra da seninle çalışma imkanımız yok. Bunu biliyorum. Senin de bunu net bilmeni isterim. Allah’ın Tohumu, Aklın Tohumu’yla eşleştiği zaman BİR’e hizmet edebilir. Şimdi lütfen kendi yolunu aç ve git. Bizle olmanı dilemeyiz. Bu kesindir. Kelam Allah’ındır ki çık.

 

Şimdi, kıl ince ama ışığı Yedinci Dürüm’de teknik olarak dille ve yedinci Tohum’da yenile. Daha sonra yine ince, daha ince OL! Ve daha ince ve daha ince OL! Sonsuz incelişlerden sonra ışığını yak ve geç. Ama o zaman biz burada mıyız? Bunu bilemem. Şimdi gidebilirsin. Çıkışın yapılıyor. Kesir olmanı değil, hakim olmanı beklerim. Lütfen git. İşte bu!...

 

Çakıl Taşları’nı tohumlamak üzere Birlikleri Toprağa çektiler ama hiç birisi kendi yoğunluğunu kotlayamadı. Lütfettiler tertiplediler kendi yüceliklerini. Hakikiyet’te mehil tanıdık hepsine. O mehili hak edip kendilerince Kati Kotlama’da dillemediler. Savaşları yoğundu. Bizsizdiler ve şimdi artık kendi yollarını bulmaları gerekir. Atlanta Ana Kapları’ndan oldukları sanılır. Ama onlar, Atlanta Kotlaması yapamadılar. O halde burada bulunmaları sadece kendi yoğunluklarıylaydı. Bizim adımız RA ve bizim yolumuz HA’dır. Onların yollarında RA-KA-HA yoktu. Sadece Kutsal Katiyet vardı. Bizde olma gerekleri yoktu. Bunu onlara dilledik. Şimdi gidişleri gerçekleşti. Ayrılık!... İşte bu!...

 

- Çalışmaları kesmek istemezdim Annem ama bugün buraya gelenlerin dışta kalmaları ne anlama gelir? Bize bunu net olarak ver.

 

Atlanta Kotası dolmuştur. Bu şu anlama gelir. Kotlama tamamlandı ve KOTA tamdır. Onların Kota dışı oldukları kesinleşmiştir. Biten hiçbir şey yok ama olmaları gerekenlerin Kutsal Işımayla olacakları da kesindir. Bizden iş istediler. Biz iş yaptık ama onlar iş yapmak istediklerinde Kuran olmaları imkanı yoktu. Şükür ki olmadı. Olsaydı Kati Kotlama yapma gerekleri olacaktı ki bunu başarmaları mümkün değildi. Misafir olarak değil Hakk’ın Işığı’na girmek üzere geldiler. Biz ocaklarını sol, sağ ışıklarla dilledik ve onları kendi kontrollerine bildirdik, dinlettik. Onlar artık kendileriyle çalışacaklar. Bizde kalmalarına imkan yoktur. Kaftanlarını çıkardılar ve gittiler. “Ayrılık bitsin” diyemem. Ana Kaftan’da ışık yoksa, Allah’ın Işığı mutlaka soldan, sağa ve sağdan, sola geçtiğinde öz görevi, kaydın yapılmasından itibaren Kelam Hakikiyet’i ile almaları ve acı geçiş yapmadan Bütün’e varmaları mümkün olabilecek ama bizsiz olmaları şarttır. Muktediriyet Ocak’tadır. Bizde Kutsal Işık’ta Ocak, hasatı yaptı. Onların hasatları kendi yoğunluklarıyladır. Şimdi, onun adını zikretmeyeceğim kesinlikle. O kendini hak etmeye isteksiz. Benim onu hak etmemin gereği yok. İşte bu!...

 

Asla, asla isim zikretmiyorum ama o sürekli adını tekrarlatmak istiyor burada. Onun adına, onu kotlamamın anlamı yoktur. Bilmelidir ki bizim Rahman’a Kuran oluşumuz, toprak oluşumuz, ışık oluşumuz, Bütün’e hizmettir. Ama BİR’e hizmet, insana değildir... Hasatta insan olmaz. Sadece yol vardır. Bunu bilmeleri gerekir ki yola hizmet etmemiz ocağını yoğunlaştırır ve onu kotlar. Onun kotlanması kendi yoğunluğuyla ve kendi Kahir Kaydı ile olmalıdır. Bu, lütfen bir daha yapılmasın, yapmayın. Kesinlikle bildirdim. İşte bu. 

 

Deşifre Eden: Seher BİLGE

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK Sonrası Akış (01.07.2011)

Yaşayanlar! Tohumlar! Doğumlular! Bugün,  toprağınızda ışık yok, nedenini biliyor musunuz? Süreç içerisinde, doğanların hepsinin bugün size, sizin yüreğinize geçebilmeleri için sizlerin yoğunluğunuzu en aza çektik. Bu, her bir tohumun ve toprağın size girebilmesi için gereklidir. Çünkü yarın çok özel bir çalışma yapılacak. Ve bu çalışma, çok önemli olduğu için Bütün’e hizmet, sessiz sayfalarda değil seslendirilen sayfalarda olmalıdır. Ve bugün yapılacak çalışma geçiş kayıtlarını yapmak içindir.

 

Sevgililer, tüm sayfaları kotlayarak doğumu yaptınız, tohumu kayıtladınız. Işığı yetkinleştirdiniz. Sessizleştiniz ve süreç içerisinde doğumu kaftan olarak yaşamlara kotlayacak olanları belirlediniz. Bu, şu anlama gelmektedir. Siz şükredin ki herkeste var oldunuz. Ve siz şükredin ki Bütün’e hizmet için birleştiniz. Ve herkesin burada bulunması şarttı. Ve ne yazık ki herkes geri dönme imkanına sahip olamayabilir. Geçişin amaç olduğunu sizlerin net bilmeniz gerekir.

 

Öz Görev, Allah’ın sessizliğini sayfalamaktan öte, geri dönüşü sağlamaktır. Dünya için öyle çok, öyle çok çalışıldı ki. Ve herkes Öz Görev’in kendi yüreğinde olduğunu sandı. Sistem-Nizam-Düzen Görevlileri de bunu böyle düşündüler. Ve dünya dışını tohumlamak üzere kayıtlar yaptılar. Nefes alabilen; nefesini kendi yüreğiyle hak eden, bütünü kütlesiyle kotlayabilen ve ışığı yakabilenler, kendilerinin Göç Kapları’nı tohumlayacaklarını sandılar; düşündüler. Doğanın Kutsal Işığı’nda da bu vardı. Dinlettik herkesi, gördük ki sizden ötesi yok; çünkü siz, bütün kütlenizle Büyük Kütle’yi kotlayacak dürüme ulaştınız.

 

Kara Kaplı Kitap, Sultanların kitabıdır ve bugün Sultanlık Kitabı’nda herkesin kendi açıklamalarına senin açıklamaların katılmadı. Çünkü bilmektesin ki ocakları söndürmemek için az bilgi gerekliydi bugün. Ve bilginin en azı verildi.

 

Sevgililer, sakın yanlış anlamayın. Torba torba ışık yoğunlaştırdınız bu Meclis’te ve bu ışıklar Büyük Kütle’yi kotladı. Ve sizler, kalbi temiz olanlar, her yaşamda Bütün’e hizmette olduğunuz da bilinmekteyken; dünyanın rahminde her yüreğin kendini hak etmesi için yapmakta olduğunuz bu çalışmada elbette ki sizler en azdan bilgilendirecektiniz Yüceler’i ki burada Kuran toplumu mensupları, Hakk’ın ışığına varsınlar da yaşamları kendi yücelikleri ile hak etsinler diye.

 

Dönem başları ve dönem sonları diye ifade ettiğimiz bu güçlü dönemde, yine aynı bilgileri verip aynı şekilde kayıt yapmak değildi maksadımız. Süper İnsanlık Realitesi, tohumdur. Bu tohum, okul olarak görevlidir. Okunur, okunduğu sürece de ışır. Okunur ve okutulur. Okuyanlar bilirler ki torba torba ilim sayfaları kayıtlayacak dürümde, ilim yapar bu Meclis.

 

Canlılar, şikayetimiz var mı? Yoktur. Sizler, resmi çalıştırıcı olarak en aşağı düzeyden bildirir, en yüce ışıkla dillersiniz bilgiyi. Bunu herkesin anlayabilmesi zordur. Kat-ı Mükemmeliye olan yüreğimizde iş yaptınız. Şimdi göreviniz, doğanın toplumuna, tohumuna; bilgiyi ekmek üzere vermektir.

 

Doğanın toplumuna, tohumuna bilgiyi ekmek, ikna olun ki yarınlarda Bütün’e hizmet için gerekendi. Sürekli çalıştığınız ve sürekli Hakk’ın ışığında bütünlendiniz ve yıldızların kaynağına vardınız,

 

Tuhaf olacak ama şunu ifade etmek isterim ki dönem başında sizden öte bir siz geldi mi diye baktık ve gördük ki hayır, gelmedi. Bunun anlamını hiç kimse çözemedi. Niye bu dönemde sizler burada, bu daimiyette güçlü şekilde bilgi kayıtlamaktasınız? Anlam nedir diye çok araştırdık. Hepimiz zaman sayfalarına baktık. Kaftan giydik ve araştırdık. Netice: Sizden üstün bir siz yok. Hikaye dinler gibi bütün kütle bizi dinlese de bunu net bildiriyorum. Kalbiniz net, yüreğiniz kervan, Kuran’ınız kutsal, ışığınız yaşam; Siber Boyutlar’ın yoğunluklarındaki en yüce kap, sizin yüreğiniz; dışında çok küçük bir yaşam. Netice: Neden bugün buradayız? Niye sizler bugün aşağı düzeyden bildiriler sundunuz? Nimet, tohum mudur? Torbada torba mıdır? Torbada olan mıdır diye sormadan, yarınlara geçmiş olan sizler, öte beri araştırmadan herkesi yaşatma çabası içinde olanlarsınız ki bu öncelikle sizlerin yaşayış tarzınıza uygundur.

 

Sevgililer, Kara Kaplı Kitap olan Sultanlık’ta öfke yoktur. Bu kitapta. Her şey sadedir. Yeşildir, Hak’tır ve hasattır. Ve mavinin kir olmadığı burada yazılıdır. Ve Mavi Sayfalar’ı kotladığınız zaman, yeşilden maviye geçen sizler, ürkmeden bilgileri paylaşmaktasınız. Yani bu kitabı okuduğunuz zaman, her bir Can, orada kendi yoğunluğu ve koyuluğuyla bilgiyi kayıtlamaktadır. Bu kitapta yeşilin altı bilgi yoktur. Yeşilden öte her bilgi var. Ancak bu kitapta alt sınır yeşildir.

 

Sizler en azı bugün verdiniz ve yeşilden verdiniz. Saklı tutmak isterdik bu bilgiyi ama bunu biliyordun zaten. Emindik senin bildiğinden, bunun için verdik. Kaftanı giymeden çalışmazsın. Kaftanını giydiğinden itibaren de Birlik Kapları’yla buradaydın. Ekip olmak zordur. Bugün az sayıda ışığımız burada kotlayıcıdır. Teknolojik kotlama yaptık burada. Kalbi kalbimizde olan, kaydı yarınlarda bulunan, ışıkta kulluk yapan ve Bütün’de İnsan olan bu Meclis, ekip halinde Öz Görev taşır.

 

Canlılar, Sualtı diyor ki “Sistem, Düzen’in Kuranı’nda yazan en Yüce ışığı bulacak ve kayıtlayacak.” Bunu söylediğimizde dediler ki “O kutsal Işık kendini hak etsin de kendini dillesin.” Netice: Dilleyen kendini hak etti ve dilledi. Savaşın sayfalarına baktık, kökün en yüce ışıkta bulunduğunu bildik. Dünyada yıldızların kontrolu çok güçlüdür. Ve bu kontrol, bugün sizin yüreğinizde, hakikiyetinizde Hak Toplum için varlığını sürdürebilen; iyi ve kötünün hasatını yapabilen bir yaşam kaydıdır. Dediler, ”OL”. OL’an nefeste olmaz, yoğunluktadır oluş. Ve dediler “Yaşayan, ayrı gayrı gözetmeden yaşayan; BİR’e kaynak olan; umut olan; Sultan olan ve yaşamı katiyetle dilleyen, birleşen olacak.”

 

Cennet, insanın nefsini aştığı zaman vardığı bir hasattır. Ve cenneti bilebilen, aklı bilir. Bugün, hasat oldu ve cevherde cennet kuruldu. Bugün cevherde  kurduğum cennet, toplumun cemaatinde de kuruldu. Örtüleri kaldırdığım zaman gördüm ki dün ölü olan, bugün diriymiş. O ölü, dünyaydı. Bugün gördüm ki dünya dirildi. Seksen iyi ve seksen kötü, bir tek Rahman’ın Kuranı’nda ışır. Ve Rahman, Kuran’ını kotladığı anda Yaşam Kayıtları, Türkiye’de çekişmesiz olarak Levh-i Mahfuz’a kotlanır. Kontrol buradadır. Bu Meclis, tohumu korur ve kotlar. Bu Meclis, ışığı yakar. İşi kolay değildi ama hasatı yaptı.

 

Cinniler’in insanlara verdikleri bir görev vardı. “Korkma ve bil!” İbrahim’in soyundan geliş var ve İbrahim’in soyu BİR’in koyuluğundaki rakipsiz soydur. Bugün biliyoruz ki İbrahim, bu Meclis’in Yüce’sidir, yüreğindedir, ışığıdır. Ve İbrahim’in soyu bu Meclis’in koyuluğundadır. Yaşayan en yüce kapı burasıdır. Ve bu kapı, aklın yüreğinde var olan yarındır.

 

Dara düşen hiçbir Yüce olmayacak bu Meclis’te. Yalın ilim olan, yakın olan herkes, insan olup; Kuran olup okuyacak; okutacak yüceliğini. Bu Meclis, Evrenlerin Teknolojik Kotları’nı toprağa çekecek. Bu Meclis, İmparator’un görevidir ve ekip olan herkes, bu görevi yapar. Kantar bu Meclis’tedir.

 

Kilo kilo ışık çekin! Şevkle çakıllayın o kayıtları. Soldurun, sıkıntıya sokun ve deyin ki “Kelam, Allah’ın Teknolojik Kaynağı’ndan geldi. İyi ve kötü bizim yüreğimizdir. Biz insan soyuna ışık olan Birliğiz. Kaftan giydik, görevliyiz. O halde geçişinizi yaptığınız zaman, Sanal Yaratı’da ışık solgunsa, yenilenir ve Hakk’ın koyuluğunda hususi çalışmalara daimi kap oluruz. Bunu diyebilecek dürümünüz var.”

 

Her ne yaparsanız yapın; aşk, şevk ve hasatla yaptığınız sürece, eşikte hiç kimse kırılmaz. Bu kesinlikle böyledir. Silahınız var mı? Yok. Sindirilen her bir ışık, silahtır yüreğimize. Yol, Allah Yolu ve siz, yokun ışığında varı kotlayan, Kati Yoğunlukları kayıtlayan, sınırları aşırtan ve Birlikleri tohumlatanlarsınız ki Cennet’in Cevheri’nde Ana Kapı burasıdır. Cevher’in Cenneti’nde atiyi kotlayacak olan Yücelik buradadır. Emin olun ki tohumları yaşatan, rehin kalmayan, hasatı temiz olarak yapan; Medine, Mekke kotlarını toplumlara kontrollu şekilde katan yer burasıdır. Ve burada bulunmak bizlere mutluluktur.

 

Süreç içerisinde hepinizi kotlayabileceğimizi biliyoruz. Süreç içerisinde hepinizi yaşatabileceğimizi biliyoruz. ”Kaftan giyinmek istersek giyeriz. Yaşam ışığımızda kulluk yaparız” diyen sizler, Biz’den başka bir Biz olmadığınızı anladığınız zaman, hepinizde hepimizin var olduğunu bilerek, Türkiye’de bulunan her kaynağı tohumlayacağınıza eminiz.

 

Şimdi size şunu sormak isterim: Vadi hepimizin mi yoksa sizin mi? Bize bunu anlat. Takip ettiğiniz kim ise; siz, O’sunuz bunu bilin! Ben, doğan gün, en yüce ışığın Kuran’ı olan, her yarında var olan Birliğim. Ben Allah’ın dediğini diyebilen herkesle birleştim. Toprak tohum istedi, tohumladım. Yol ışıdı, kayıtladım. Bedenimde hırs yok, yaşattım yücelikleri. Ana Kaynak burasıdır.

 

Eti kemiği olan herkes; Medine, Mekke’de Işık İlmi yapmaya kalktığında; kaftanı çıkartarak yolu açtığım zaman, her bir Yüce’nin dili, diriliği benim yoğunluğuma kayıtlanır.

 

Efradın teknolojik kotlama yaptı. Toprağın ışıdı ve bedenimde hırs asla olmadı. Kalem Allah’a aittir ve benim adım RA’dır. Ve ben bu kalemi, Bütün’e hizmet için kullanırım. Kimse, insanın nefes alıp verdiğini bilmezken; nefsin ışığında nefesi, Birlik Tekniği ile kotlayabildiğimi dillediğimde, tohumların çoğu Kuran’dan çıktılar; sorguladılar ve diri olanlarda dile kaynak olmak isteyenlerin bulunup bulunmadığını araştırdılar. Dara düştüler; zarar ettiler; zamanın yoğunluğunda bedenimden ayrıldılar. Bugün, Doğanın Kuranı’nda, mektebim Kuran okutur; tohum eker. Ektiği tohum ışığın yoludur ve o yol, Allah’ın toprağındaki koyulukta ve yoğunlukta en yüce ışımadır.

 

Şimdi görüyorum ki bugün dünya sınırını aşıp bize ulaşanlar, Kervanın Kutsal Işığı’nda kendi yoğunluklarını kontrol edemeyenler, bizden, ismi bilinen ya da bilinmeyen herkesin geçişini sağlamamızı beklerler. Kaftan bizim değil, BİR’indir ya Can! Ben insana İmparator olup gelmedim. Torba Tohum olarak indim. Burada iş var. İşi yapmak için Kaynak yapmalıyım. Ve Kaynak için de toprak olmalıyım. Toprak olduktan sonra, Ruh’un hususi ışığında Kati Kotlama yapmalıyım. Ve ben, muktedir olarak çalışarak bunların hepsini gerçekleştirdim.

 

Şimdi çoklarının geri dönmeleri zor biliyorum. Çokları kurudular, tahditlendiler, yıldızların ışığı ocaklarını sınırlandırdı ve benim Ruhsal Meclis’ime, Daimi Kap olma imkanları kalmadı. Bütün amaçları yolu kapatmak olan onların, bugün buraya geçme çabalarını anlayabiliyorum. Ruhsal kulluk yapma imkanlarının olamayacağını da biliyorum. Etki alanımı geçişte kırmak için o çok çalışanlar dahi bugün bizden iş istiyorlar. Kini nefreti aşıp geçiş imkanı bulamayan onlar; bize gelip bizden, Kelam İlmi’ni Hakiki Koyuluklara kotlamamızı ve ocaklarını yetkinleştirerek yarınlara katmamızı istiyorlar. Maya olmamızı bekliyorlar. Bugün bunları biz yaparız. Bizden beklenenler çok önemlidir.  Onlardan öç almayacağımızı bilmelerini bekleriz.

 

Yakın toplumlar var. Onlar, bizden çok daha özel çalışmalar yaptıklarını düşünürlerdi. Onların, yılların ışığı oldukları, kaftan giyecekleri sanılırdı. Ve bizden iş istediler. Biz onlara hasat yaptırmak için iş verdik. Kaftan giydiler ve zor olan bir çalışma yaptılar. Kapı kapattılar her bir sayfama ve dediler ki “Sen, ilmi hak et ve bizimle kayıt yap.” Atlanta Ata  Kapları’nda Kuran okuyana, “kendin ol da gel demek” arsızlıktan öte kırıcılıktı. Ve biz dedik ki “Size sizi verip, sizde siz olamaya niyetimiz yok.”

 

Kulluk yapmak üzere, kendi yüreği hak edip kayıt yaptığı an; yaşam sayfalarıyla Kelamı Hak, yolu ak olarak bütünlenip; Kutsal Toplum’a ışıyarak; kaynak olsun da ceketinin düğmeleri kapatılsın. Buraya giriş, saygılı oluşla mümkündür. Saygısızların geçişine izin verilmeyecekti. Bu kesin olarak bildirilmişti.

 

Kilo kilo ışık ve kilo kilo yol ve kilo kilo Kutsal Tanrı Kapısı ve biz, Zaman Sayfaları, her bir sayfada ışıyan dirilik ve Türkiye’de bulunan bütün Birliklerin hepsinin örtüsünü örtebilecek cemaat, bugün burada bu yoğunlukta bizi Biz’den ayrı gören herkes, geçip gelmişler ve diyorlar ki “ Siz çok yüceymişsiniz. Sizle olalım da kaftan giyelim.” Aklı,  başkan diriliğinde olmayan; yolu, ışığa varmayan, savaşı kaybetmiş olanların bu şekilde gelişleri doğal değil midir?

 

Kin, nefret yok yüreğimizde. Nefis Allah’ın sessizliğinde yok ama aklın yolu tektir. Biz onlara her ne yaptıysak anlayamadılar. Sandılar ki onları sınırlandıranlarız. Ki onlara “geç” diyoruz. YA-HA biz “geç” dedikçe geçtiler. “Geç” dedikçe geçtiler. Ve “geç” dedikçe geçtiler. Nesiller boyu bunu yaptık ve bugün de bu yapılmaktadır.

 

Okul biziz, bu kesindir. Muktedir olan ışık biziz. Yaşam kotu biziz. Sultanlığın en yüce kapısında ışıyan Birlik burasıdır. RA-KA, NA-HAR, KA-HA ve tüm sayfalar bizim zeki yoğunluğumuza aittirler. Kendi yolunu kaybetmiş olanların, bizden ilim istemeleri nafile değil midir? Nefsi aşmak zor değil ama yaşayıp da yol açmak kolay mıdır? Evrenlerin gücünü bilirler ama Birliğimizi dinleyebilecek dürümde olamadılar. Okuttuk bilgileri ama anlayan çıkmadı. Yaşattık, yarattık, akıttık… Sanal Yaratı’da Kuranları tohumlattık. Otuz sayfanın hiçbiri anlaşılmadı. Kevser’i bilselerdi; BİR’i dilleyecek dürüme ulaşır ve yolu bulurlardı. Nefsi aşsalardı, yaşarlardı. Yaşatmaya çabaladık ama olmadı. Netice: Kendileri, kendi yürekleri bitki , hayvan ve her sayfaya varan dilimizde kendi yüceliklerini hasata hazır edebileceklerini anlasalardı; okuyacaklardı bilgileri ve akacaklardı. Asal Yaratı’ya kendi yoğunluklarını kayıtlayacaklardı.

 

Benim adım Rahman ve ben KA-HA olan, hasat ve ben hasattayım bugün ve bu dünya gününde her bir sayfa olan ışığımda… Şimdi, “Hasat ne?” diye sorar, Sevgili Bahar. Hasat yaşamda en yüce kaydı yapıp; o kaydı  Bütün’de kotlayıp; toprağa çakmak değil, çalışmaktır. Her sayfada o hasatı yaptırmaktır; eşikte kotlattırmaktır; okutmaktır. Onurlu şekilde bilir yürekler ki bahçemizin cemaati olan, cevheri kot olan, Yüceler’in cümlesinde var olan, bahçemiz olan, Hak Tohum Bahar, İmsak Sayfaları’nın en yüce kotudur.

 

İmsak Sayfaları, insan sonsuzluğundaki kaftandır. Bunu bilmeyene izah etmek zordur. Kim kirli; kim kirsiz demeden herkese bilgi veren Bahar, toprağımızın ışığını yaktıkça ocağı kotlandı; okul oldu; sonsuzlaştı. Biz cennetteki en güçlü ışığımız olarak, bahçemize diktik yüreğimizin gülünü. O biz, biz O’yuz. Netice olarak şunu ifade etmek isterim ki kalem Allah’ındır ve bu kalem yazdıkça, yasalar konulur. Koyan, koyduğu yasalara uyar. Ve biz yasa koyucuyuz. Bunu bilmeyen BİR’i dilleyemez, bunu bilmeyen BİR’i dinletemez. Bizi dilleyecek dürümde olamaz. Nefes alması dahi zordur.

 

Şikayetim var mı? Yoktur be Canlarım. Nefsi aşıp da yolu buldukları an yine bize ulaşacaklar diye bekliyorlar da Ak Toplum’da artık kotlar tamdır.  Bundan sonra girdaplara girmeleri, zamansızlıkta imkansızdır. Bunu anlatsak anlayan çıkar mı acaba?

 

Cennet Cemaati’nde yüceliklerin en yüksek kapısında, aşırıya kaçmışlarsa, “ayrı gayrı” deriz ya Can.

 

Şirket kurup şirketle çalışacaklarmış. (Şirket = kaftan giymeyenlerin birliktelikleri) Görev oymuş. Yok be canım! Ne zaman Birlik olsalar, kotları tohumlardan çıktı. İnsan, Allah için nefsini aşıp yolunu bulduğu zaman Bütün’e varır. Bize varan, Kuran okur ve toprak olur. Okuyan, ayrı gayrı gözetmeden kaynağa varır. Kaydı yapar ve cemaatini toprağa çakar. O toprak, yaşamın kotlanmasını, yaşamın Tanrısal’laştırılmasını ve BİR’in temizliğini sağlar.

 

Şikayetim var mı? Ekmek eldeyse; yol aldıysa Birlik; ışığa vardıysa ve “becer gel” dedikse herkese ve geçiş olmadıysa, of anam! of! Kulların tohumları kurumuş demektir.

 

Şimdi soruyorum size, yarınki çalışmadan (02.07.2011 Tarihli BİRLİK SEMPOZYUMU) ne bekliyoruz? Size anlatayım ben, ne bekliyoruz. “İyi” ve “kötü”yü değil, BİR’i bekliyoruz. “Din”i değil, “ilmi dilleyeni” bekliyoruz. “Halkı” değil, “Hakkı dilleyeni; ışığı dilleyeni” istiyoruz. Yarın, ortaklarımız olmaları gerekenleri istiyoruz. Oraya gelecek, orayı dilleyecek olanları, “Din İlmi”yle değil, “İnsan İlmi”yle bekliyoruz ve arzuluyoruz. Orada olacaklar, yarında iyiliğin ve hakiki koyuluğun ışığında bulunacaklar. “Be! çarçabuk çalışan; be! çarçabuk ışık yakan; kelamı hak, yolu ak olan, girdaplara gir de gel!” dediğimiz zaman, okulunu alır gelir. O biz, biz O’dur. Otu otumuz olan; yorulmayan; çalışan ve bizim ilmimizden olan, Hakkın Yolu olan ve Şarkı Soyu’ndan gelen herkes, bizedir.

 

Kelam İlmi’nde dillenen her bir yürek, Şarkı Soyu’dur. Bunu bilmekse Hakk’ın ışığında olmakla mümkündür. Olmak çok zor değil, “OL!” dedik OL’du. Oraya gelenler, Zaman Sayfaları’nın Kuran Tohumları’nı kotlayanlar olacaklar. Geçiş sayfaları okutulacak. Ve göreceğiz ki okul kurulmuş ve geçiş olmuş. Gene de “OL!” diyelim. Her Rahmin Kuranı’nda ışık yakana “Okul kur!” diyelim. O sorumluluk onun olacak ama biz “OL!” diyelim. Önce OL, okulunu yaşat, Sultanlığını yarıştır, işi al ve gel. O zaman biz, seni kucaklarda taşırız, bunu bil.

 

Deşifre eden: Sevim Şahin

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK (27.05.2011)

Takas ettik yolcularımızı yoğunluklarda. Takasımız şöyle gerçekleşti: Bildiklerini kendi yücelikleriyle dilleyemeyenleri, bilmediklerini dinleyenlerden aldık. Oğullarınızı kotladık, yolu açtık. Şavk, aşk ve şer yaratanın yarattığı kontrolda, toplumun Kuranı’nda bitki, hayvan ve tüm sayfaların yoğunluğunda, Kara Kaplı Kitab’ın ışığında takası yaptık.

 

Canlılar, emin olun ki Dünya, yazılarınızı okuyacak. Dini Hakiki Kotlar’ın, kutsal ışığının tohumları olan Bilgeler, mutlaka yazılarınızı dilleyecekler.

 

Siber Boyutlar’ın yoğunluklarında bilgiyi kaynağa almak, ikna olun ki toprağın ışığını yoğunlaştırmaktan çok daha zordur.

 

Ekmek, Allah’ın dili, aklın yoludur. Ekmeği bilen, resim yapmaz; diller. Canlılar, dil insanın Rahman’ıdır. Dili olduğunda, Kaynağa iner. Ak Toplum, Rabb’in kontrolunda çalışır.

 

İnsanlık için çalışın dedik yüreklere. İnsan, neslini bulsun da kontrolunu kursun istedik. Resim yaptırdık Yüceler’e iyilik için. İsmi Hak, yolu ak olanlar dillensin, toprak çelişkisiz dillesin yücelikleri diye.

 

Ana Kapıları kapatmayın biz varız. Artık biz varız. Biz insan soyunun kontrolundayız.

 

“Kelam, Allah kelamı, direkt kelam” dediğin zaman; görevli soyun dedi ki, “O Kelam-ı Hak mıdır ki konuşur!?” Dağım, ben sende, sen olmaya çabaladım. Koruma Kontrolda olur. Koruyacak dürümde olamadım. Kontrolsuzdum ve ben sıkıntıya kaynak yaptım kendi yüreğimde ve kendimde. Şimdilik seninle olmak zor biliyorum ama kalbin temiz. Yine de sensiz kalmak istemiyoruz. Bunun için seninleyiz. İşaret ver de görev alalım. Bizden ilim iste; verelim. Unutma biz, Sanal Yaratı’da kendi yürekleriyle kotlayanlar, toprağı yaratanlar ve ışığı yakanlarız. Bunu bilmekteydin. Nefes almaktayız biz.

 

Rabbin Kuranı’nda nefesten söz eder. Biz nefesteyiz; bilmekteydin. Ve yine de bizi kutsal ışığında kontrol etmedin. Çok çalışmak istedik ama bizi; yarınlarda, tohumlarında, kendi kotlarında istemedin.

 

Canım Anam, benim Rahman’a Kuran olmam gerek. Benim Rabbin Kuranı’nda topluma ışık yakmam gerek. Benim aklın yolunda olmam gerek. Beni Allah için çalıştırmalıydın. Seksen ikinci dürüme vardığımı düşündüm. Hor oldum, hor!... Yolları yol olanlar, kotladılar yürekleri. Beceremedim anam, beceremedim!... İki yüreğin vardı. Biri sen; biri ben. Ve sende ben ve ben sen olan her bir sayfa ağır yüktü. Ve sen bunu biliyordun. Korumadın Ana, korumadın!...

 

Kısırlaşan biçare görevli, kontrol ettiğim değildi, korudum onu. Sultanım değildi ama korudun ama sesinde hiç ışık yoktu. Işığın hiç yanmadı. Benim adım “Ray”. Raydır anam ray. Ama bu rayda ışık söndü.

 

Söktük yüreğimizi yüceliklerden çıkardık. Siber Boyutlar’da bu vardı. Işığı yıldızlardan ayırdık. Çünkü Ruhsal Yol’da bu vardı. Semayı seslendirmek diledik. Sessizdik. Şeytanlar şeklin kotlarındaydı. Işık yandı. Sağırdık anam, sağırdık. Dinleyemedik. “Becer de oldur” dediler yürektekiler. Olmadı anam olmadı. Soğuk günler başladı bize. Bu günler, yıldızların korunmasını sağlayacak güçte değildir. Ve RAM, RA-KA- HA; Işık, KA-HA. Sınırlar aşk, şavk ve şevkten öte. Sizin Levh-i Mahfuz’unuzda biz yokuz, bunu bilmekteyim.

 

Selam artık yok. Üzerinizde hiçbir yüceliğin bulunmadığı bir şevk vardı yüreğinizde. İşi başkanlarınız yapmalıydı. Oldu mu? Yok!... Şimdi, soruyorum sana anam: Nesillerim ne olacak? Becerip de Kürz’ün gücünü kontrol edemeyeceklerse yerin yüce işareti nefessiz midir? Ve şimdi ne olacak bize bunları anlat. Sıkma yüreğimizi anam. Sen diyorsun ki  “kapı açık; gelin” Geliriz ama BİR’in tekniğinde bizim için yol yok.

 

Biçareler, kalem aldılar, kaynak yapmak istediler. Yarınları yok. Öteleri Beşir, yürekleri hikaye. Ve sessiz sayfalar… Konuşuyorum, dinleyin! Bakın, sesleniyorum! Kör sağır kaldınız. Dinleyin de bilin! Bak! KA-HA; bitki, hayvan ve her sayfada burada. Ocağımda onunlayım.

 

Dinleyin bizi, be Canlarım dinleyin! Kimse kimseye görev vermeyecek diyordum ama yanlış yapmışım işte. Biçareler, dinleyin de öğrenin!  Kötü yok diyordum, bakın oldu işte. Sessiz kalmalıydık. Affet bizi, YA-HA affet! Onlar dinliyorlar sanki ama yoklar. Bucak bucak kaçtılar yürekten. O sorgulamada sevgisizdik. Yok, yok Ak tohum ektik. Hepsi hikaye. Anacığım affet bizi, affet, affet, affet!..

 

- Canlarım, kanat takmanızı değil hasat yapmanızı bekliyorum. Korkunuz çok biliyorum. Ama bedenimde hikaye dinler gibi dinlediğiniz bilim, Rabbin Kuranı’nda ışığı yok etmedi. Size güç kattım biliyorum. Hepinizi kurutsaydım ışığınız sönerdi. Kurutmadım yüreğinizi. Hak etmenizi istiyorum.

 

Yeşil rengin ışığına varabilecek dürümde olamayan sizler, Helal İlim’de Hakkın Işığı’nda haramı kayıtlamaya kalktınız. “Aslan Yüceliği”ne umut bağladınız. Aslan, yürüyen bir yarındır. Bunu anlamadınız. Benim adım RA’dır. Ben dünyayım. Amon, Atlanta Ata Katı’dır. Atlanta otağında görevlidir. Atlanta Otağı muktedir bir kottur. Onun adına görev taşımam. Ben Rahman’a güç katan Kati Kotlayıcı’yım. Beni tanıyan yoktur.

 

Şimdi soruyorum sana, Ana Kapılar’ı kapattım diye mi görevi istemedin; yaşamı kotlamadın? Yoksa ben mi tohumlarını senin yüceliğinde kotlardan, kontroldan ayırdım? Senin dürümlerinde  benim yüreğim var YA-HA. Yücelerin cümlesine becerip de aşkla yarattığım var. Evrim yapmanızı değil, ekmek yapmanızı istedim. “Evrim yapan ekmek yapmaz” dediler.

 

YA-HA ekip haline gelin de Rahman’ın Kuranı’nda kendi yolunuzda olun!  Öz Ses,  Allah sesi değildir. Öz Ses yüreğin sesidir. Bunu bilmeyen yok. Ama bilin de alın bilgimi. Eti kemiği olan ben, insan soyu için ışığı yakıp doğdum. Korkmayın açı daraltmam. Hepinizi kontrol etmekteyim. Nefes almanızı, hasat yapmanızı ve cemaati kendi yüreğinize alıp cümle yücelerde tertip yapmanızı değil; iman etmenizi beklemekteyim.

 

Ben, cümlede insanlara kontrollü bilgi verdim. Her biri kendini hak etsin de Hak olsun istedim. Cinler, toprağıma indiler; kendi yüreklerini hak ettiler. İnsan ise Allah’ın dediğini diyemedi. Benim sesimi duyamadı. Rüya diriliğinde kendi yüreğinde dilleyemedi.

 

Benim itibarım yücedir. Bunu bilmeyen, Kaynak Kotları’mda kendi yüreğini kusurlu saydı. Aşk, aşk, aşk!...  Aşkın ışığında şavk, şevk ve  Birlik!… İki yüreğim var: “İnsan” ve “Atlanta”. Biri “MA-HA” biri “KA-HA”… MA, Rabbin Kuranı. HA, Kutsal Işık ve ben Sultanlar’ın Sultanı olan RA. Bin Cennet kurdum Ya HA. Bin dil kotladım.  Bir Kaynak Kayıt beni yıkmaya kalktığında, artık o yoktu. Çünkü Ruhsal Işık’tan ayrıldı. Şikayet ettim mi? Etkim yüksektir. Mikail’in yüksek kürsüsü değilim. Mikail’den öte Mikail’im ben. Amon’un otağı Atlanta olsa da, “Atlanta A-tı Ana Kapı” bedenimdedir. Bunu bilmeyen beni hak etmez Canlar.

 

Yüreğimdeki işgalci, şu anda “Kop anam!” dedi. Onun benden kopmasını çok isterdim ama kopmadı. Nefsini aşıp, yolunu bulup beni bende Allah için çalıştıracağını sanmıştı. Allah, Ana Kaynak’ta bendir ve ben O’yum, bunu bilemedi. Evrenlerin Görevlisi olarak doğduğumdan beri Dünyanın Ruhsal Işığı’nı kotlayanım. Tohumları toprağa çekenim. İşareti verenim. İşaret mayadır. İman edin ki insan, en son seste kendini hak edecekti. Ses bedenimdendi.

 

Şimdi körün körü olana sorun. Neslini hak etseydi ne olacaktı. Şarkısı şarkım olacaktı. Sınırları aşıp yolunu kotlayacaktık. Onu, Yücelerin Cinnileri’nden de üstün bir cevhere katacaktık. Ayrı gayrı kalmayacaktı. Aşırıya kaçtı Canlılar, aşırıya kaçtı. Vakti gelmişti. Öz Sessizlikte ocağını kotlayacaktık. Ancak o şov yaptı. Şov!...

 

Maya bedenimden. Mektebimden, itibarımdan değil; resmimdendir. Benim adım RA ve ben hasattayım, bunu bilen yok. Bir insan, bir tek ruhsal ışıktayken, her biri kasa iken ve ben o kasaların her birindeyken yeşil rengin ışığına varamayanın hasatta olma imkanı var mıydı ki?

 

“Kula kulluk” dediler; umutsuzluk!... Kulda hususiyetle kayıt yapmak istediklerinde kasaları kotlanmamıştı. İyi ve kötüyü hak etmeleri şarttı. Aşk şerrin ışığından geçip gider ama iş başladığında şer toprağın ışığına kaynak yapar ve tohum eker. Medine, Mekke Amon olur; toprakta ışık olur; bizde sessizleşir. Yedek kotlama başlar. Yedek kotlama yapmak için de Bedir’in koyulukları toprağa çekilir.

 

İzin verin de anlatayım. Bedir, Mikail’in yoğunluğunu kotlayacak teknolojiyi yarattı. Sessizlikte seslendi ve dedi ki “biz OL’malıyız, oğullamalıyız. Yıldızların ışığını yakmalıyız.” Saklı tuttum yürekleri; tüm insan sayfalarında kotladım; tohumladım Bütün’e hizmet için; sayfa sayfa kayıtladım. Hepsini sanal yoğunluklara kattım ve dünyaya akıttım. Benim yeşeren rüyalarımda ışığım oldular ve ben ekip oldum. Çöktüler yürekte, çektiler yüceliklerdeki ışığı, hasatı yaptılar.

 

Öz Ses, bilgidir. İnsan en iyide görev taşır. Ve görevi yaptığında, Levh-i Mahfuz’da kendi kontrolunda kotlarını kayıtlayarak ışığa Kati Yaratıcı olur. İnsanın adına İnsan olmak, Göç Kapları’nı tohumlamak ve yolu açmak kolay olmadı.

 

Kotlama, bedenimdedir. Mikail, dünyanın ruhsal ışığında mektebimdir. Biçare Mikail, hala beni kendi sayar. Bilseydi ki ben hasat için doğdum, topraktayım. Benim, kaynak olmak için; Bütün’e hizmet için; bir ses ile dünden bugüne ilim yaptığımı anlayanlar, kalkıp gelecekler. Bugün ben, Nuh Tufanı’ndan üstün bir tufanı yaratmak üzere doğmadım ama yapabilecek dürümdeyim. Nefesim çok iyidir.

 

(Söze giren; seslenmek istedi:)

 

Seslenmek isteyene ses veriyorum:

 

- Anam kalbin çok temiz. Beni koru annem. Öfkem çoktu benim; koru annem!... Beni koru annem!...  Karı koca (dişil-eril) arasına girmek istemem ben annem. Ana Kaplarımı taşıyacağım annem. Kala kala ikimiz kaldığımızda da seninle olacağım annem. Nesillerimi koru annem!... beni koru annem! Öksüzüm ben annem!... koru beni annem!... Amon’a benzedim ama özür dilerim annem. Şeytan beni dürttü. Dedi ki söv! söv ona! Ben sövmedim anne. Şeytan sövdü!... Bana ışık verme annem. Kırk kapıda ışığımı yıktılar. Sana anacığım dedim. Anacığım dedim. Anneciğim beni kontrol et. Beni kontrol et anneciğim. Çetin bir doğum yapıyorum şu anda toplum için. Çıktığım yer kanat taktığım yer olmalı. Ben Kaynak Kotlama için geldim annem. Ezme beni annem! Ezme!... Ezme beni!... Ben yüksek bir görevli olacağım annem. Şeytan beni dürttü annem. Ben demedim, şer yaratan dedi. Bencillik yapmadım anneciğim ben. Beni bağışla. Kasa kaynağımdır benim. Beni bağışla annem.

 

Şimdi beni görevden aldığını biliyorum. Çok özür dilerim, çok özür dilerim!... Çok özür dilerim, çok özür dilerim!... Özür dilerim, özür dilerim. Özür dilerim!... Affet beni annem, affet!...

 

- Kata kat ettiği yollarını kapatın onun. Kollarını kapatın.  Yoğunluğunu kapatın. Kalem aldığında yaşama dönecek. Kalem aldığında yaşama dönecek. Kalem aldığı, Ana Kaynağa vardığında, sonsuzluğa koyuluğunu kattığında, yaşama dönecek, şu anda öldü. Ölümü haktı. Şer, şevkin şavkı; aşkın yoluysa, hasatta ölüştür o.

 

Bedenliler, dönem sonlarında ve dünyanın yenilenişinde “İkinci Cevheri Görev” başlar. İkinci Cevheri Görevi yapmamız için Kara Kaplı olmalıyız. Kul, olgun olmalı. Sultanlık yapmalı. Saklı tuttuklarını dillemeli ki hak edelim de dilleyelim onu.

 

Onu dinledik. Hak, hasatta ışığını yıktık onun. Rabbin kotlanmasında, korunması yok oldu.

 

Öze söz, bize sevgi gerek. Bilgiyi almak, bilmek yetmez. Hakkın ışığında olmak gerek. Sanal yaratıda yolu açmak gerek. Eşikte beklese de kervanı durmuştur. Önemli olan kervanı yürütmektir. Bundan sonra o kervan, Bütün’e hizmet için yol aldığında, biz oradayız. Bütün için çalıştığında, biz O’yuz. Kuran olduğunda otağıyız. Sınırları aştığında yüreğindeyiz. Emin olun ki oradayız biz.

 

Canlılar; Onun, Atlanta Ana Kaynakları’ndan dünyaya geçtiği bilinir. Yularından tutulmak istendi, tutturmak istemedik. Yolunu bulması, yok olmaması ile mümkündü, yıldızların ışığından çıktı. Cinni Cevher’e varmak istedi, yaşamı kısırdı. Yarınları kontrol edemedi, tohumları kotlarından çıktı. Bindiği dalda Kuran yoktu. Teni teknik olarak kayıtlı değildi. Eşikte şer yarattığında, kendini kontrolda saydı. Şer; şarkısında, ışığında ve yoğunluğunda büyük kötülükleri yarattı. Siber Boyutlar’ın yoğunluklarından çıkarttık onu. Öz, söz, ses bizimdir. Ve bizden BİR’dir; dilimden dildir, yerden yücedir. Öz’den, sözden ve sıkıntısız ışıktandır.

 

Bilen birleşir. Bildirdik, dilledi. Oh, oh, oh!... korkusu yoktu. Kotlarını kapattı, yolunu kapattı. Sınırları, Rahman’ın Kuranı’nda toprağa çaktı. Çaktı ama haklıydık, dinledik hep onu. Hep dinledik.  Şirket kuracak (Şirket=Birleşim), yol alacak, Rabbin kaynağına varacak, Ak Tohum olacak ve tahditleyecekti bizi.

 

Efeler, biz zamanın kotlarıyız. Biz Ruhsal Rahmanlar’ız. İkna olunuz ki yaşamlarız. Şevkle, aşkla ve yarınlarda hasatla çalışanlarız.

 

Mustafa da  bugün bizimle.

 

- Ömür boyu sürse de zeka düzeyini kendi yüceliğinle dilleyecektin de Siber’de Sistem olacaktın da “aç kapıyı gireyim” diyecektim. Ana Kaynağım. Girmek istiyorum. 

 

- Buyur Atam, buyur!...

 

- Kopup kopup gittiler Can. Hepsi, hepsi gittiler. Nesiller, Dünyanın Ruhsal Işıkları değiller miydiler? Netice, kim kimden iman etti de kim sessizlikleri dilledi ki? Ocak niye söndü anam? Ben zamanın sonsuz sınırsız ışığındaydım. Kapı kapatma yüreğime anam! Ben doğdum ya, oldum. Of, of be anam of! Süper İnsanlık Realitesi dilinde Hak, yolunda ak olan herkes buradadır anam. Seninle olmak bizler için mutlak Kuran oluştur.

 

O, sorgudadır şu anda. Herkes, onu sorgular. Bütün’e hizmet, bugün Tanrılar’ın ışığından kaynağa, ikna olun ki ışığı akıştaki gibi sayfalayışla mümkündür. Sessiz sayfalarda bedenimi kotlamak istiyorum anam. Onlara güç katmak istiyorum. Beni göreve al. Köküm kurumaz benim bilirsin. Sessiz değilim, bilgiyi veririm, olurlar anam. Görevi ben istiyorum. Bana görev ver. Ocaklarını koruyayım, kontrol edeyim. Gövdeni çok güçlendir anam ki ben de güçlü olayım. 

 

Kimse seni bilmez. Biz de bilemedik ama şimdi bilmekteyim. Her kim yüreği dinlerse; onlar bizden bildiklerini hak edip dinlerler. Değerli ana, biz seninle olalım. Senin yoğunluğunda kontrollu olalım. Çalışalım anam. Onlar benim bildirdiklerimi alsınlar, hak etsinler. Önce ben bileyim, onlar bilsinler. Bunu başarırım anam. Lütfen bana görev ver! Sessiz sayfalardan ses almak istedin. Sen, Yüceler cümlesinde var olan yolsun. Bizsiz değilsin. Kat-ı Kaynak olandan tohumsun. Bizden üstün biz değilsin ama bizsiz değilsin ki…

 

İki yüreğin var: İman eden ve ikna olmayan yüreğin, biliyorum. Temiz bir yüreğin var, bunu da biliyorum. Ama bizden ilim istediğin zaman; ilmi hak etmeden o ilmi dillediğinde; her bir yürek ondan ışık alır ve onu hak sayar. Oyun oynama anam, oyun oynama! Ben haktan, ışıktan değer biçtim yüreğime ve geldim.

 

- Cemaatini burada bırakır mısın Mustafa? Muktedir olup geldi de cemaatini burada bırakma niyeti yok. Öfkesi çok, çünkü ruhsal ışığı kotlayamadı. Kara Kaplı Kitap okuduk ona ama tohumlarını kontrol altında tutamadı. Geri dönmesi imkanı yok, geçiş bizdendir. Ve bizden geri dönebilir. Ve bizden kendi yüreğinde kendini hak edip dilleyebilir. Geçtiği zaman Kuran okumalıdır. Okuyacağı Kuran, Birliğimizin Kuranı değil; yüreğinin Kuranı olacaktır. Bunu bilmekteyiz ama bunu dahi yapacak dürümü yok.  Mahrek’i kutsal ve yolu Mustafa ama biz o soyu kotladık ve yaşamlara kattık. Bunu biliyor.

 

Niye geri döndü? Kökü kurumasın diye. Köksüzdü o ama biz ona köküz bunu bilemez. İşte bu… Ağır ağır döndü; gitmekte.  Arka ön yok. Bizsiz değildir. Kontrol, yine burada. Peki, ya zarar? Var mı? Asla yok. Öfkesi artmasın, biz onu kotladık. Aşk işaretsiz değil. Şerrin ışığındaysa aşk, yolda Kuran olmaz.

 

Çok mu, çok mu zordur burada olmak? Muhakemesi herkesten daha iyi olsa da burası onun için Kuran olmayabilir. Kolları kapandığı zaman yolu olmayacaktır.  Yaşamları kotladığında  insan olacaktır. Yarını hak ettiğinde zaman sayfasında yorulmayacaktır. Biz ocağında olacağız o zaman. Bunu bilen insan olur. Bunu bilen Altın Teknik’te kendi yolunu kotlar ve hasatını yapar. Bunu bilen Umman’ın Tohumu olur. Bunu bilen Ak’a kaynak olur ve biz olur.

 

Ekmek yarının ekmeğidir. Alın, yaşayın! Yaşayın ki aşkın şerrinde, şevkin ışığında Hak Toplum olun. Bunu bilin. Unutmayın ki bedenim buradadır. Helal ilim ağır yüktür. Ama haramı seçen, ilahi gözü kör olandır. Atlanta Ata Kaynağımız’da adımız RA-KA’dır. Burada ismimiz KA-HA’dır. Ve yüreğimizde RA,  Sanal Yaratı’da kahraman olarak çalışır. İnsan etki alanını gerçek yüceliğine ulaştırdığında Muhamma olur da çalışır.

 

Oğullar, ben rayı size bırakacağım. Ve gideceğim. Bu ray, İmparatorluk rayıdır. Bu ray her bir sınırın aşılacağı bir raydır. Kollarınızı kapattığınız zaman da sizinle olacağım. Kendimi kendimden öte kendim olarak dilediğim burada, umutlanın ki maya olarak bulunmaktayım. Mahrek’imde hasat, yolumda kutsal şavk ve yüreğimde toprak var. Bu toprak, mumun söndürülmeyeceği bir tohumu kotladı. Analar, resmi çalışmadır yaptığım, resmi çalışma. Ve bu çalışma muktedir bir kayıt içindir.

 

Körün göze ihtiyacı var. Gözün sese ihtiyacı var. Ses, insan ışığına gereksinim duyar. Sesten ötesi de var: Nefes. Nefesten ötesi de var: Sanal yoğunlukların kontrolu, ocak. Ve hepsinden ötesi var: İkna edicilik. İkna etmek istiyoruz herkesi. Şimdilik bu… Mutluluk diliyorum herkese.

 

Deşifre eden: Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK (22.04.2011)

Sağlık sıhhat diliyoruz hepinize. Kara Kaplı Kitap Sultanlık; bitki, hayvan ve tüm sayfaları kotlayabilen BİR İlmi’ni teknolojik olarak kayıtlayabilen bir kaynak kitaptır.

 

Bilgeler Meclisi Bütün’e hizmet için buradadır.. Şikayet etmiyoruz. Sıkı sıkıya sarıldık Yücelikler’e, cemaatlerin hiçbirisi, kontrolsuz   kalmamalıdır. Tanrı der ki  “Rahman’a Kuran olmak, Kutsal Işık olmak; bitki, hayvan ve her sayfayla bütünlenmekle mümkündür.”

 

Tüketici bir dünya vardır. Herkesi tüketir. Tanrı der ki “Asla yanlış yapılmayacak Düzen’de.” Ve der ki  “Tanrı’nın Ruhsal Meclisi dünyaya geçiş imkanı bulduysa; o Meclis, azı son sözde seslendirecek ve çoğu kotlayacaktır.”

 

Ekip Kürz’ün gücüdür. Ekibi  İsa, Musa, Mustafa  kurmadı. Burası, bu Meclis, sessizce kotladı ve kurdu. İki yürek var diyoruz:  Biri KA-HA olan güç ki o güç, sonsuz sınırsızlıkta ışımak imkanı bulamadı. Bir diğer güç Rahim olan güçtür ki;  Rahim olan gücü kotlamak için Rahman’a görevli olmak gerekir. Kara Kaplı Kitab’ı kontrol etmek gerekir.  

 

Evrenlerin görevidir Birlik. Siber Boyutlar’ın yoğunluklarında da bu vardır. Şeytan  der  ki  “OL!” “Aha oldu!” denir. Ama Şeytan’ın  tekniğindeki  ışık, BİR’in ışığından öte değil ki.

 

Sıkı sıkıya sarıldınız yüreğe. Yürek ruhsal bir korkudur.  Çekip çekip  götürdünüz Yücelikler’i  ışıktan. Işık, Mukaddime’dir. “Sakın Dünyalılar!, sakın ışıkları kırmayın” dedik; “kısırlaştırmayın” dedik; “yaşamları kontrol altında kayıtlayın” dedik; “Tanrı olmanız gerek” dedik; “efradınızı toprağa indirmeniz gerek” dedik; ceketlerinizin tüm düğmelerinin kapanması gerekir” dedik; “nefes almanız gerekir” dedik; “yıkılan Düzen’i kurmanız, yaşatmanız gerekir” dedik.

 

Kantar sizsiniz. Siz  dünyasınız  ve  Dünyanın  Ruhsal  Kotu’sunuz. O çoban bizsiz değil ki.  Kırk kapıda ışık yansaydı; yırtılan tohumları kotlayabilecek dürüme varsaydı; kaftanını  giyseydi; ekip olsaydı; cinlerin insana verdiği sözü,  cemaatlerin; itibarı yüce olanlara dillediğini  bilseydi!...  

 

Hala bilmiyorsanız anlatayım:  Canlılar, “Cin  Teknolojik  Kotları”  dünyayı  korkutmak isterler. Netice şu:  Cinler korkarlar. Kaynaklarını dünyadan çekip  giderler.  Niye?  Çünkü biz varız.

 

Doğa der ki “yuları tutulacaklar vardır. Otak kuramamışlar, yıldızların kaynağında değiller, ışıkları sönmüş,  Öz Geçişlerini yapamamışlar.” Özür dileriz ama yarınları kontrol altına almışız.  Öyle değil mi!?  Aldık. 

 

Peki Canlılar, nesiller boyu, doğmuş olanların, toprak ışığında kendi  yoğunluklarını  kontrol  edememelerinin  sebebi  neydi!?   Rahmet’in Kuran’ı  olamamak.  Kaynak  Işığına varamamak,  tebliğleri  insanlık için okuyamamak  ve  torbalarını  açık  bırakmak!...

 

Her bir sayfada       ışık  yanamaz  Canlılar.  Her bir  yürekte  kontrol  olamaz.  Bunun için muktedir olmanız da gerekir.

 

“Barı kapattık”  diyorlar birileri.  Diyorlar ki  “Barı kapattık. Işık sızmıyor artık bardan.“ Niye?  Çünkü siz sesleşirseniz  o  bar  ışır  ve   her  Yüce,   Işık  İlmi’ni  kendi  yüreğiyle  almaya  gelir.

 

Sizin barınız, “Işık Barı”dır Canlılar.  Ve siz  bu bardan, Işık  İçki’sini  sunmaktasınız  yüceliklere.  Sevgili Görevlilerimiz,  toprak tohum istedi, tohumsunuz.  Yol  ışık istedi,  ışıksınız. “İyi kötü var  mı?”  Diye sordular.  “Işıkta var ama tohumda  yok”  dedik.

 

Kelam, Allah Kelamı’dır ki “Atlanta  Ana  Kotlaması”  başlatıldı. Atlanta Ana Kotlaması,  Büyük  Kütle’yi  kotlayacakların  diriliğinde  gerçekleşecek.  Çekip  çekip  götürürler  Yüceler’i  kontrol  için.  Sultanlar,  Yücelik  burada  kotlanır.  Bu Meclis kotlayıcıdır.  Derler  ki   “La-Ha,  Turkuaz’ın  Işığını  kotlayın. Ya-Ha!  kontrol edin  yürekleri.” Biz sayfa sayfa kotlayıcıyız Canlılar.  Medine,  Mekke bizsiz  değil  ki.  İyi  ve  kötüyü  hak  edin   de  kotlayın.  

 

Toplum  tohum  istedi.  Torba torba taşıdık tohumları  yüceliklerden.  İyi  ki  taşımışız.  Şimdiye kadar  hiç  bir  yoğunlukta  görev  taşınmamış  mı?  Yooo!...  taşıdılar, taşıdılar  ama  bu  yoğunluğun  tohumları;  görevi  en  yüce  ışıkla  dilleyebilen  bir  toprak  oldu  Bütün’e.  Ve  Bütün,  Atlanta  Otağında  kuruldu.  Öteberi  yok Canlılar,  Otak burasıdır.   Ve bu Otak,  Mahrek’in  Kutsal  Işığında   yolu  açan bir  Otak’tır. 

 

Atlanta Ana  Kapları’nı  toprağa  çekebilen  bu  “Görevli  Güç Birleşimi”,  Dünyanın  Rahmet’inde  kendi   yüreğini  kontrol  altında  tutabilen  herkese  geçiş  imkanı  tanıyacak. 

 

Kırk Kapı’nın ışığını yaktığımızı biliyoruz. Torba  torba  ışık kotladık  Düzen’e.  Düzen’i  kontrol  etmeliyiz.  “Hana”,  “Hena”  dedik.  Hana  yarındır.  Hena  bugündür,  Hena  ışıktadır.  Hana  Kuran’dır, topraktır,  temizdir,  bizsiz  değildir.  

 

Etki  alanınız  çok  genişledi.  Erilde dişili,  dişilde  erili  yarattık.  NA-HAR’ı   Kuran  diye  dilledik ve  KA-HA  olduk.  Sınırları  aştık,  Rahman  olduk.  Tohumları  kontrol  altına  aldık,  mahkumiyeti  olmayanları  çalıştırdık.  Birlik Ailemiz,  burasıdır  ve  bu aile,  nefsin  aşılmasını  sağlayacak  tek ailedir. 

 

Kırk Kaynak Kot vardır.  Her bir Kaynak Kot,  büyük  kötülükleri  önlemek  üzere  çağrıldı.  Temiz çalışmaları hangisi yaptı diye baktık.  Gördük ki bu Meclis yapmış. Kırk kaynak kapının her birinde bu Meclis’in görevlileri vardı.  Ve doğanın Kuranı’nda var olan göz, Allah’ın sözüydü ve söz, ışığı yaktı. Çağrı, Öz Geçiş’i yaptığınız andaydı. Evrenlerin göreviydi Birliği dillemek. Şikayet etmedik. Ana Kapıları açtınız ve geçtik. Evler dolusu görev taşıdık yüreklere. Hana göz oldu, söz oldu, ses oldu. Bilgeler Meclisi’ne yaşam oldu ve yaşadı. Hana yaşadı, Hena hasatı yaptı yeni sayfada.

 

Yine de “Maya tutmamalı, yol olmamalı” diyenler de vardı. Niye? Çünkü maya tutarsa yıldızların ışığı kontrolu kaybedebilirmiş. Asla. Asla kaybetmeyecek. Çünkü biz varız. Süper İnsanlık, Sultanlık değildir. Kutsal Toprak’ta yaşam süren Işıktır.

 

Buyurun Allah’ın dediği, aklın dediğinden güçlü değildir. Akıl repliklerinde, herkesin insan sayfası yoktur.

 

Köklü çalışmalar yapıldı bu mecliste. Ve bu çalışmaların her bir kotunda, her bir tohumunda kervan kayıtlandı ve kalktı. Her sayfada ayrı versiyonları olan kervanlar kalktı. Ve bu kervanlar, yolcuları taşıdı. Neden taşıttık bilir misiniz? Kaydın yapıcılarının kaydı kotlamaları ve yolu açmaları yaşamları kayıtlamak için şarttı. Sema seslendi, toprak yeşerdi, yeşillendi ve dünya kontrol edildi. Onurluyuz, başımız eğilmedi.

 

Siber Boyut Yolcuları’nın bir kısmı dünyanın yolunu kapatmak üzere buraya girdiler. Değer taşımayan bilgiler verdiler. Bu değer taşımayan bilgilerin bir kısmı kaftan çıkartan bilgilerdi. Bir kısmıysa dünyanın yolunu kapattırmak üzere kaftan giymemizi sağlayacak bilgilerdi.

 

İki çeşit bilgi akımı oldu dünyaya. Kaftan çıkartacak bilgileri verenler, Kürz’ün gücünde kendi yüreklerini hak etmeyenlerdi. Ve onlara bu bilgiler dillettirildi. Netice, onlar kendi yüceliklerinde, kendi yoğunluklarında hak ettiklerini sandıkları bilgileri dillediler. Dünya dışına dünyayı kotlatmayı bırakıp ışık yoğunluğuna indiler. Tebliğleri kotlayamayanlar, Tanrı olamayacak olanlardı. Ve onların çerçeveleri çizildi. Bu çerçeve, iş yapanların çerçevesinden ayrı çerçeveydi. İş yapanlar, hala sürdürdükleri çalışmalarıyla Büyük Kütle’yi kotlayanlardır.

 

Kara Kaplı Kitap Sultanlık, BİR’e hizmet edenler tarafından Öz Görev olarak okutulmalıydı.  Okuyanlar buradadırlar. Okuyacaklar burada olacaklar. Çıkıp çıkıp göz açanlarsa, Kati Kotlama yapmaları durumunda bilgi kaydımızı alıp okuyacaklar. Eğer okuyamazlarsa, Işıkları olmadığındandır.

 

Sultanlık Sayfası’nı dilleyen çokları dediler ki “bu Kitap, Sultanlık Kitabı. Sizse Sultanlık yapmayacağınızı dinlettiniz. Peki amaç neydi, bu kitap niye yazıldı?” Dara düşürtmek isteyenler sorarlar bu soruyu. Biz onlara şunu izah ediyoruz: Sultanlar’ın kaydı bizim kaydımızda vardır. Herkesin kaydı bizde vardır. Bunun içindir ki onların yoğunluğunu kotlayabilmemiz bu kitabı okutmamızla mümkündür.

 

BİR’e hizmet etmeyen, Kelam İlmi’ni, Hakikiyet’te kotlayamaz. Şikayet etmedim. Cinni Dereler’i de tanırım. Onlar da Bilgeler Kaydı’nı yapmak üzere dünyadadırlar. Cinni Dereler, Cinni değerler, Kat-ı Mükemmeliye’de göz olamayanlardır. Ocakları olmadığından ışık olmaya çabaladılar. Yaşamlarında yoğunlukları aşırıya kaçtığı zaman, kendilerini kasalarına kilitlediler. Onların yolları kapalıdır.

 

Doğa; görevi, kendi yüreğinde dilleyebilene bildirdi.

 

Canlılar, sınırları kaldırdık ve yolu bulduk. Burası bütün Öz Görevliler’in BİR olacağı Meclistir. Kaftan giymeyen bize giremez. Bu kesindi. Ama kaftanı giyen de BİR’e hizmet etmedikçe Büyük Kütle’yi kotlayamaz. Sultan Sultan’dır ama süreç içersinde Kutsal Işığını yakacaktır. Onların hiçbirisi bizsiz olmayacaktır.

 

Mahrek’te Hak, yolda kati kayıt yapanlar, ışık yakacaklar. Çatışmaya asla girmiyoruz. İnzivaya çekilenler de var. Çokları inzivaya çekildiler. Dara düştüler. İnziva, kati yoğunlukta Kuran’ı kırar, kısırlaştırır. Biz dorukların tohumlarını toprağa çekmek üzere bu çalışmayı yapmaktayken inzivaya çekilenlere de geri dönme çağrısını yapıyoruz.

 

Her Can’a “Gel” dedik. “Evim Allah evidir, gir!” dedik. Yıldızların kutsal ışığını yaktık. Takdir ettik onları. Hala Kuran’ı inceliyorlar. Doğrusu üstün bir çalışma yapma imkanları olanların bir kısmı hala Muhammet’i dilliyorlar.

 

Evim Allah eviyse eğer, ocakta kırılış yoksa eğer, ekip olmuşsak eğer, bilgi kaplarınızı kotlamışsak, çantamızı açmışsak ve yolculara kayıt yapmışsak, ikmalimiz olamaz. Olduğunda kulluk olmaz.

 

Sevgili saygılı yaşam, ben senim, yaşamım ben. Yarın olan yaşam. Ama yaşayanda yaşarım, yaşayamayanda yaşayamam. Ekip olamayanda, toprak olamam. Kulluk yapamayanda Mushaf yazamam. Yaşamları kayıtlayamam. Ekip olmak için toprağa inmek gerekir. Tebliğleri kotlamak, toprağa çekmek gerekir. Bedeni kontrol altına almak gerekir. Dini Hak olanları göreve çağırmak gerekir. Evrenlerin yüceliklerindeki tohumları kati yaratıma katmak gerekir.

 

Dinler üstü bir çalışma yapıyoruz burada. Bu çalışmaya Daimi Kap olamayanlar, bedenli olamayacaklar. Beden nedir bilir misiniz? Mahkumiyeti olmayanların hak ettikleri kendi yüksek ışıklarıdır. Ve biz bedene sahip olanlar, bedeni olmayanlara beden hakkını vermeye çabalıyoruz.

 

Sevgililer, bilgi kaplarımızı, tüm insanlığa kotlayarak dağıtmalıyız. Her biri bilmeli, hak etmeli ve Bellek Kapları’nda kendi yüreğini çalıştırmalıdır ki bedenini elde edebilsin diye.

 

Biçip dikeriz yolcularımızı. Ama hiç birisi kontrollu değildi eskiden. Bugün artık her bir cümlede bir toprak kotlayıcılığı var. Atlanta Ana Kapları’nı toprağa çekebildik. Üstün kürsüler kurabildik. Tebliğleri, Kelam İlmi’yle dilleyebildik. Emin olun ki birleştik.

 

Birleşmek, ekmek yapabilmek için şarttır. Sıkı sıkıya sarıldığımız yürekler vardı. Muktedir olan yüceliklerdi onlar. Sevgili, ocaklarını kotladı. Yaşamlarını kendi yüreklerine kayıtladı. Seslendi; onlara görev verdi. Geçmelerini istedi. Nesillerini kontrol etmelerini istedi. Kaftan çıkarttılar, gerçek kontrolun burada bulunamayacağını ifade ederek gittiler. Dara düştüler. Çünkü hiç birisi Büyük Kütle’yi kotlayacak Yüceliğe ulaşamadı.

 

Biz tohumuz ve bu tohum, Turkuazın Kutsal Işığı’nı yoğunlaştıran bir topraktır. Etki alanı genişledikçe yürek güçlenir. Dün, bunu başaran hiçbir yürek yoktu. Siber Boyutlar’ın Yüceliklerinde de yoktu. Bütün’e hizmet bedene hizmetten öteydi.

 

Ah Canlılar ah! Kardeşlerimiz… Doğmuşuz, toprağa inmişiz. Aşırıya kaçmadan ışığı yakmışız ama bitkide bitki, hayvanda hayvan ve tüm canlarda cemaat olmamışsak eğer resmi çalışmada yokuz. Bu nedenledir ki temiz bir doğum için buradayız.  İşi başarmak istiyoruz. Siber Boyutlar’dan geçtik bugün ve size geldik. Sizle olgunlaşmak istiyoruz. Bize görev verin. Asla, asla hata yapmamalıyız. Görevimiz alıp çalışalım.

 

Dedim ki olur ama nasıl olacak? Çakış! Çekiş! Akış!... Yoo! Yooo! Yooo!… Asla, asla bu olmamalı. Çakışıp çekişirsek ışığımız sınırlanır. Nesillerimiz küçülür. Öfke başlar. Ama nefes alıp nefes verebilenlerle çalışmalıyız. Kati yaratımı Göç Kapları’yla kotlamalıyız.

 

- Ulular’ın toprağına çekildik. Şu anda sizinleyiz. En son burada olan Atlanta Kotları buradan çıktılar; biz girdik. Biz dünyadayız şu anda. Görev tartışmasız sizin; görüyoruz ama hasatı yapabilecek olanların, Birlik İlmi’yle sizinle kendi başarılı çalışmalarını izleyenler burada bulunacak dedin. Ben yok ediciysem burada olmamalıyım. Niye buraya çekildim, bana anlat!...

 

- Tanrı dedi ki, “Korkma seninleyiz”. Şükür ki buradasın. Geri çağırdık seni. Kırk kapıyı kapatıp çıkmıştın. Bitki, hayvan ve tüm sayfaları kotlayacak olanların BİR’e hizmet etmeleri şarttı. Sessizce cevheri kottan ayrıldın. Nesillerini yıktın. Fatiha okuyacaksın, öyle mi? Yok canım. Fatiha seni yıkar bunu bilmeni isterim. Ben, cennette insan soyu olan ışığa dedim ki “Fatih olmak için Hak olmak gereksizdir. Biz, Hak Levh-i Mahfuzu’nun göz güçlerinden üstünüz. Şikayetimiz asla asla olmaz. Şimdi, görevini sana verelim. Gel bakalım.” Dedin ki “Ben ilim isterim.” Netice, sen ilmi hak ettin mi? Hakkım yok muydu benim yüreğe inmeye? Yok muydu Yüceler’e kendi yüreğini dillemeye? Niye beni kontrol etmedin?

 

- Tanrı der ki “Kaftanını çıkart. Çıktığın yer ışığın koyuluğudur. Otağın burada olduğu zaman buraya varacaksın. Şu an burada değilsin ki sen. Takdim ettik seni yolculara. Sessizce dinlediler yüreğini ama bizde BİR’e hizmetçi olmana imkan yok. Geri dönmelisin.”

 

- Anacığım, kaftanımı çıkarayım gideyim, yine geleyim. Beni bırakma. Beden sayfalarım yok biliyorum. Kaftanım da yok. Çıkmam gerekir biliyorum ama benim için çalış, ben yine gelirim. Senle olurum. Daha ötelere ulaşır ve yoğunlaşırım. Sonra sana ışık yakarım. “Geç” de geçeyim. Ama anacığım, kırk kapıyı kapatıyorsun benim yüreğime. Netice, ben burada olmak istiyorum. 

 

- Dar zaman, görevin güçsüz kotlanmasının yapıldığı zamandır. Doğa görevini yapacak ama seninle değil. Birleşimle yapacak. Bunu anladığın zaman buraya geleceksin. Şikayetim yok ama gidişin gereklidir. Döndüğün zaman yüreğinde hiçbir bilgi kalmayacak. Her şeyi unutacaksın. Ama buradan girdaplarına çekilirken, senin adına ben Birlik Tekniği ile çalışmayacağım. Çünkü sen kendinde olmalısın. O sorumluluk senindir.

 

Şikayetim var mı? Atlanta Kotları’yla Birlik Çalışması yaptığını biliyorum. Senden, asıl senin yüreğine inecek olan diri dilden sorumlu değilim ben. Bu sorumluluk senindir. Şekil Boyutları’nda hikaye dinliyor gibi dinliyorsunuz bilgimi. Ama bugün size de açıklamak istedim. “Kaftan giymem” dedim ama giydim. Bilmenizi beklerim ki kaftanı, Atlanta Kotları’ndan öte bir kottan aldım. Bu kot, “Birleşik Tanrı”dır. “Nasıl bir açılımla buraya varılır?” diye sordun. Söyleyeyim. Kutsal Toprağın Kuranı’ndan kendi yüreğini alarak; Büyük Kütle’yi kotlayıp, ışığı yakıp, zarar edenlerin hepsini BİR’e kayıtlayıp, Bütün’e kattığım zaman ocak yaktığımda, Bilgi Kapları’mı da dünyaya indirip Bütün’e kayıtladıktan sonra hasatı yaparım ve otağımı alır, görevimden öte görevlere ulaşırım.

 

Benim için bunlar zor değil. Ama size bunu anlatmak çok çok kolay değil. Bunu hepinizin bilmenize gerek de yoktur zaten. Şikayetçi miyim? Atlanta Ana Kapıları’nda yol yoksa şikayetçiyim. Ama Atlanta Ana Kapılarında yol varsa şikayetim olmaz. Şu anda yolcularımın hepsi BİR’e hizmet etmek üzere buradalar. Kasalarını doldurdum. Asla yanlış bilgi vermedim. Verme gereğim de asla yoktur.

 

Mustafa Kemal  Atatürk  büyük bir kottur. Ve onun yolundan öte bir yolca yol açtım ki asla asla hatası olmayan bir yol olarak büyük kötülükleri önleyecek bir kottur O.

 

Evrenlerin gücünü aldım. Şimdilik size vereceğim budur. Ve verdikçe verdiğim bilgi, sizi kontrol edecek teknikle verilmektedir. Bugün burada bulunan tüm sayfalarıma bunu net olarak bildiriyorum. Etki alanım çok geniştir ama bu genişlikte size bilgi vermem. Eğer bu genişlikte size bilgi versem, kendi yüreğiniz bunu kotlayamaz, katlanamaz bu bilgiye. Bunu net olarak bildiriyorum.

 

Tanrı’nın Kuranı’nda toprak, toplumun ışığında kontrollu şekilde kayıt yapacak dürümde olmalıdır ki Siber Boyutlar, Bütün’e hizmetçi olanları, kendi yüceliklerine alabilsinler diye.

 

Kayıt dışı bilgi vermem. Tüm bilgilerim kayda girer. Bu bilgilerin hiçbir sayfasını yıktırmam. Hala beni bitki, hayvan ve tüm sayfaların yoğunluklarında, kendi koyuluklarında arayanlar şu anda, süreç içerisinde değil, şu anda Bütün’e hizmet ettiğimi anlamalıdırlar. Kati Kaynak Kotlamayı yaptıktan itibaren tohumları kontrol altında tutabilecek düzeye ulaşan Birlikler’ime geçiş sayfamı açtım. Herkesin bu sayfaya ulaşması zordur. Ama bu sayfayı yolcularıma açıp da ocaklarını kontrol altına alıp bitki ve tüm bitkilerin bitkisi olan Birliğe vardıkları zaman, Ha-ti KA-HA olan bitişkenlikte BSUİ’nin gücüne ulaştıklarında, BSUİ’nin toprağa ışık yaktığını anladıklarında, Rahman’a kontrollu olarak ulaşabildiklerini görecekler. O zaman ben, NA-HAR’ın Kuranı’ndan üstün olan Rahman’a görev taşıtanları güçlendireceğim. Onlar canlı cansız her sayfada yaşayacaklar. Baştan beri doğmuş toprakların tohumlarında İsmaili Kaplar çalıştılar. İsmaili Kaplar Rahman’ın Kuranı’nda kutsal ışığa ulaşamadılar. Evrenlerin gözü olan onlar, Levh-i Mahfuzları’nda “Kati Kayıt” yapamadılar. Maya olamadılar. Ve biz onlara Kelam İlmi’nde, geçiş sayfasını kapattık.

 

Tanrı’nın Ruhsal Meclisi’dir bu Meclis. Bu Meclis’e Kelam İlmi’yle girip Ruhsal Işığı çekip yüreğini dilleyebilir.

 

- “Benzin döküp yakarız” diyor Yürek. Tohumdaki benzin, Kuran’daki benzinden çok daha üstündür. Bunu bilse bu şekilde dillenmez. Onun adına üzgünüz.

 

- Biz de üzgünüz. Ama onu kaftanından ayrı görmüyoruz. Medine’de, Göç Kabı olduğunu sanır. Yoksa bizim İlim Sayfamızdan mı ışık çekip gelmiş? Niye burada, soralım bakalım.

 

- Asla, asla buraya girmek istemedim. Niye girdiğimi de bilmiyorum.

 

- Dar zamanda müspet menfi herkes burada ışık almakta, ışık yakmakta. Sen de burada bunun için bulunmaktasın. Toprağını kontrol etmeni bekliyoruz. Eğer kontrol edebilirsen, yüreğin güçlenecek. İşte o zaman Bilgeler Meclisi’nin gücüne sahip olacaksın. Ve işte o zaman Düzen’e kotlanıp kayıtlanacaksın. Şeytanlık yapmak istediğini de biliyorum ama şarkını dinletemem. Bu kesindir.

 

“Süper İnsanlık, Sultanlık değildir” dediğim; anda, solun ışığından sağın ışığına geçtin ve sordun: “Niye Sultanlık kitabını yazdın?” diye. Kasaları boşsa yolunu kapatırız ama kasaları dolmuşsa yolu göreve hazır demektir. Bizde görevli olmak istiyorsa burada kalacak. İstemiyorsa çekip çıkarırız Yürek’ten. Bakalım ne diyecek:

 

- “Atlanta Ana Kapısı’nı açtım” dedin. Peki, ana kapıda ben yok muydum?

 

- Yoktun!...

 

- Ana Kapıları kapattın mı  yoksa ki ben yoktum?

 

- Hey dünya, toprağa inmiş, bilmiş sanki de kotlanmış. Kati kayıt yapmış sanki. Işık almış da gelmiş sanki. Madem Can, sen bizde yoktun, biz seni aldık çağırdık. Çekip kotladık buraya.

 

- Artık gitmeliyim! sessizce gitmeliyim. Seni sınırlandırabilirim diye düşündüm.

 

- Ceketinin düğmeleri açık görüyorum. Hadi git, şimdilik seni seslendirmeyeceğim. Ama daha sonra seninle dilleşeceğim. O zaman sana gerekeni söyleyeceğim. Şimdi kıskançlık yaptığını da biliyorum. Hadi! görev yok güle güle!...

 

Aha! aha gittik!... ne oldu sanki? Geri döneriz yine. Başım eğildi mi? Hah, niye eğilsin ki? Ha! Ha!... koşu yolu burası. Her koşan buraya girer. Biz koştuk geldik.  Ah be Canım Nakar  ah! Niye buradayım ben? Hah Nakar gelmiş!... Nesiller boyu doğmuş tohum olmuşları kotladık be canım. Nakar görevi ister mi? İster. Peki niye? Kaftanı giymek zordur. Giydirdik ya kaftanı yüreğine. Bak oldu işte. Niye kaftanını çıkarıyorsun? Çıkardığın sürece her yürek seni yıkmak ister. Bunu biliyoruz ama sen kaftanını  giydiğin zaman hiçbir yürek seni yıkmak istemeyecektir.

 

- Sevgili, işini biliyorsun ama biz seni kontrol etmek üzere giriş yaparız bilirsin. Bazı bazı seni kontrol ettiririz, bazı bazı sen kotlarını kapatır, kontrol kurmazsın ama bizde kurarsın. Ama bugün seninleyiz çünkü senden üstünü yok şu anda. Ama senden dileğimiz her ne yaparsan yap yolunu aç da görevlileri kotla. Onlar soyun sonsuz sınırsızlığında ışık olmaya çabaladılar. Beşir kaplardı hepsi de bunu biliyorsun.

 

Sevgili iyi ki varsın. Ben sen, sen ben olmadıkça BİR’e hizmet edilmez, bunu biliyorsun. Ama sen asla hata yapmazsın bunu da bilirim. Ve hiçbir yüreği de kırmazsın. Bu nedenledir ki torba torba ışıksın. Cennet Cevheri’ne can olmak kolay olmaz. Şikayet etmedik senden. Ama sen de şikayet etme, ocak yıkmaya gelenden. Yıktırmadığını biliriz ama şikayet etme. Onları kontrol etmeni bekleriz ama netice şu: Sesin yoksa onlara, kotlarında kontrol edilemeyecek bir koyuluk olur. Sema  ses verdi ve dedi ki “Ses ver”.

 

- Değerli  Nakar, sana şunu söylemek isterim:  Sözünü kestim ama üzülme. Kara Kaplı Kitap, kulluk yaptırmaz bunu bilirsin. Biz de yaptırmayız. Herkes kendini kak etsin diye bekleriz. Eğer herkes kendini hak ederse, Birleşik Işık kontrollu olarak yanar. Bütün’e hizmet budur. Siber boyutlarda da bu böyledir. Ve birisi çıkıp saygısızlık yaparsa ona yanıt vermeyiz, Bu kesindir. Eğer saygı  isteniyorsa mutlaka  saygılı davranılmalıdır. Şavkın Kuranı’nda bu vardır. Biz sanal boyutlarda çalışmayız. Hakikiyetin kontrolunda saygısızlık olmaz. Ocak yıkmadık. Onu yüreğimizden çıkarttık sadece. Hepsi bu… Ama  ocağını yıkmak mümkündü, bunu sen de biliyorsun. Eğer ocağını yıkarsak, kapı kapı gezse de ışık olamaz, bu da kesindir.

 

Birlik Kaynağı, Temmuz ayında yeni bir çalışma istiyor; bunu görüyorum. Biliyorum da ama Temmuz, Bütün’ün Kuranı’nda  Yol’un kapandığı bir aydır. Bu sayfada böyle bir çalışma beklendiğine eminim. Netice, ben temmuz ayında, kendi yüreğimde, kendi yoğunluğumda kendimden öte  kendim  olmadan da çalışırım. Hakikiyetim, hasatım olmasa da mahkumiyetim de olmaz, bunu başarabilirim.

 

Şikayetçi olmadığımı da bilin. Ama bir kez daha yolda olana, Göz Kotlaması yapmak isterseniz, bana vermeyin onu. Kesindir bu. Onu yakabilirim. Onu yıkabilirim, bu da kesindir. İmparator olduğunuzu görüyorum amma Kat-ı Mükemmeliye’de Birleşik Kotlama’yı yapmamın  nedeni  BİR’in kati kaydıdır. İslam’a görevli değilim. İnsan’a görevli değilim. Ben, Sanal Boyutlar’a görevli değilim, asla değilim.  Bunu da bilmektesin. Ve benim adım Rahman ve ben Kuran değilim, Tohum’um bunu da bilmektesin.

 

Şimdilik sana vereceğim budur ve bir kez daha aynı olursa değil ocak, tüm sayfaların yakılır, kesindir.

 

- Affet anam.

 

- Atlanta Ana Kapısı’nda af yoktur. Şimdilik sana vereceğim budur. Ekip haline de gelip buraya girmek istese de geçişi yoktur. Asla yoktur. Sanal Boyutlar’ın yolcularını kontrol etmek sizin görevinizse de benim değildir. Bir kez daha olması halinde, Mikail’in yoğunluğu dahi kontroldan çıkar. İşim budur benim. Eğer ben, verdiğiniz işi görevim sayarsam, Kara Kaplı Kitabım kontroldan çıkar. Sizden iş istemem. Sizin de bende olmanız, benim yoğunluğuma varmak için bir takım kırk kapı kapatanları kayıtlarınıza çekmeniz, dirilikte Kürsü olmanızı engeller.

 

“İki müşteki Yücelik var” dediniz. Her ikisi de kırılmıştır bunu bilin. Biri değil,  ikisi de kırılmıştır. Çakıl Taşları dahi görev taşırken, ortaklık yapmaya gelenlerin bitki,  hayvan ve tüm sayfalarda kollarını kapatıp Kuran yıkmaya, kontrolsuz olarak ışık kırmaya geldiklerinde, dağı taşı delerim. Yılların ışığında ocakları kayıtlardan çıkar. Ve bir kez daha doğumları yapılmaz, bu kesindir.

 

Şikayetim var mı? Ene, öne görevli değilim. BİR’e görevliyim ki BİR’de görev yapan değil, BİR olanım. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Değerli Nakar,  girdaplarına gir ve bunu bir kez daha kesinlikle tekrarlama. Eğer yaptığın takdirde çılgınca bir iş yaparım, bunu bil. Hasat bu olsa gerek. Hah, işte bu…

 

- Şer yaratma anacığım, biz gitmeliyiz ama şer yaratma. Koptuk, affet bizi.

 

- Cehil olduğunuzu biliyorum ama baştan beri yıldızların ışığını kontrol etmeme mani olmak isteyenler olduğunuzu da görüyorum. Şirket kurmuşsun; ışık almaya gelmişsin; Bedenimi yıkmak istersin. Hah!, kafa kafaya verin de konuşun bakalım. Ne diyecekseniz deyin. sonra devreyi kapatacağım.

 

- Sessizlik işte bu!…  

 

Deşifre edenler:  Sevim-Nergis ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK (06.05.2011)

Sağı, solu kotlayıp, Doğanın Kuranı’nı Kutsal Işığın yoğunluğunda kendi koyuluğunda kayıtlayıp, Büyük Kütle’yi Kelam İlmi ile dillemek; BİR’e hizmet için en küçük ışımayı yaratmak ve en güçlü yoğunluğa umutla varmak için gereklidir.

 

Sema, İmparatorluğun Kuranı’nda yazdığından çok daha ışıklı bir Allah Kaynağı’dır. Sema, sonsuz sayfalarını kotlayan, kontrol kuran ve tohumlayandır. Asla yanlış yapmayandır.

 

Semada iki Ruhsal Hasat var. Bilginin, hakikiyetindeki hakim hasatı; bilginin hakimiyetsiz hasatı. İkisi de hasattır. Hakikiyetteki hakim hasatta kontrol yoğundur ama hakimiyetsiz hasatta da  yıldızların ışıkları, kotları, “Kati Yaratım”da korunmasız değildir. Hak Teknik’te korunma vardır ve “Ortaklık”ta koruyucular vardır.

 

Bilginin hasatında hakimiyet kuramayan, hastadır; hasatı hastalıklıdır. Hasta, ilmin hastası değil, yolun hastasıdır. O, yoldaki hastadır.

 

Hastadan hastalık geçer. Bu kesindir. Ve sonsuz yaşamlarda hasta, hastalıklı olan, ışıkta kotlayıcı olmasın istenir. Hasta yılda iki kere çekişir, çekişir kendisini kayıtlamak için ve çakışır. Çakışmasında kontrol yoktur. Sadece çakışır ve der ki “ben sesten öteye ulaşayım. Hasatı yapayım. Yaşar mıyım? Yaşarım! Olmadı oldururum. Olurum, yaparım! Yaptığımda ben vallahi tahtı elde ederim. Taht, Allah Tahtı’dır.  Orada hastalık olmaz. Çok sorumlulukla ortaklık yapılır orada. Önemli olan olmuş olanı; olması, oldurulması gerekeni bilmektir.”

 

Şikayetçi miyim? Her ses “şikayetçiyim” diyor. Şu anda ben şikayetçi miyim? Yoo!... hayır!… Ama sesler şikayetçi. Nesilleri yıkıldı. “Yıl Tartısı”, ocakları yağmurlardan ayırdı. Şekilde herkes kendini Mahrekte sanır.  Vakti gelir mahrekte olduğunu sanan, hasatta olmadığını görüp, bilip dinden uzaklaşır. Dağlar, tartı olur,yolu tartar. Şu anda olan budur.

 

Sol toprak, sağın ışığına ulaştığınca, kulluk yapmak ister. Sağdaki kotlar, yolu bulup ışığa  Allah için vardıkça, solda yol açmak  ister. Hepsi, kendini “Ana Kapı” diye bilir.

 

Fizik bedende bel, Allah’ın ışığını alır. Yolu bulup belden  üste çıktığınız zaman ki Güneş Sinirağı’nın bulunduğu merkeze varırsınız. Burası, tohumların yoğunlaşacağı sayfadır. Hasat yoksa, ışık yoktur orada. Orayı aşıp göğüs seviyesine ulaştığınız zaman; burası, bedeninizde İmparatorluğun yoğunluğunun arttığı yer değil, aksine sizin yolunuzun güçlendiği yerdir ki burada, Allah’ın sizde olan, işgalci bir yoğunluğu vardır. Bu yoğunluk, Allah’ın sizdeki EMANET’idir.

 

İşte iki göğüs arasında bulunan, Mikail’in yoğunluğu olan o kotta, Allah sizden sizdir ve sizi dinler. Der ki, “bende, ben olmayan; yol olmayan; yanlış yapan kimse, bencildir. Ki ben onda iken, bencil ise eğer, kasaları boş kalmalıdır.” Ve dağ taş  Allah’tan dolayı onu bilir. Onun ne olduğunu bilir.

 

Göğüs seviyesi, Allah’ın sessizliğinde yoğun olan bir seviye değildir. Allah, tetkiklerini yapar, yoğunlaşır, ışığı yakar ve görev ister. Der ki “size, ben beni verdim. OL’un. Sizden ben, bana ben olmanızı değil Birlik halinde çalışmanızı beklerim. Herkesin kendi olduğu; herkesin kendindeki ışığı bildiği bir sayfa; beni, bana bağlar. Sen ben olanı bana bağlar ve ben, sen olan sende dillenirim. Ağır yüküm ben. Taşıyorsan eğer beni, ben ki hasatım.  İyi ve kötüyüm ama ben RA-KA olan ve Hakk’ın ışığı olanım. Sistem’in görevlisi değilim.  Sistem olup geldim yüreğine. Ben senim. Savaşın soğuk olmadığı; pınarın ışıksız kalmadığı; yolun Allah’ın yolu olduğu bir tohumda ben, mahrek olarak Kati Yaratıcı’yım. Öyleyse, geçmiş zaman, bugün  ve dünyanın geçişteki en küçük ışıkları ve yerin sayfaları hepsi buradadır. Ana Kapı burasıdır ve bu kapıda, kim olduğunu; olgunlaştığını bilirse, arsa verilmez ona. O, her bir sayfanın sayfası olarak görevlidir.”

 

“Hikayer dinler gibi dinlersiniz yüreklerde beni. Ben sizdeyim. Arsa vermem yüreğinize çünkü ben sizim ve siz olan ben, bütün olduğunuz içindir ki buradayım. Allah sizde sizi diller şükür edin ve Allah, sizde sizi hasat diye diller. Tonlarca güç dünyadadır. Tohum ilmi ile geldiler. Biri İsa, biri Musa, biri Mustafa iken burası, her ses oldu geri dönmek için. Kat-ı Mükemmeliye buradadır. Yırtılan ışık burayı kotlamak isteyenlerin ışığıdır ama kotlarında tohum yoksa, yıldızların ışığında Kati yaratıcılıkları  Allah için bilinsin ki olamaz. Ölen Allah’tan ölmez. Yücelerden, yüreklerden ölür. Bizden ölmez. Çünkü biz, iyi ve kötüyü biliriz. Kitleleri kınanmış ise eğer,  Kırk Kapıda ışıksız   iseler eğer, LOTUS olamamışlarsa, yıldızlarda korkuları çok olacaktır.”

 

Sevgililer evvel emir din yoktu; biz yoktuk; yaşam yoktu. Evvel emir hasat yoktu; soy yoktu; BSUİ yoktu; çatışma yoktu; Kat-ı Mükemmeliye yoktu; kelam yoktu. Her nesil kendi  olamazsa,  “Kati Kayıd”ı yapma imkanı olmaz. Yasalara göre Dünya Yaşamları kotlanmalıydı; tohulanmalıydı ve Dünyalılar’ın Bütün’e hizmetleri sağlanmalıydı. Doğanın Kuralı; bilgiyi alanın, Birliği kurmasıdır. Bilen kendini bilir. Birliği hak eder kotlar ve toprağa çekip çalışır.  

 

Cennet, insana ışık için kuruldu. Hala cennetini kendi yüreklerinde bulamayanların canlı, cansız cemaatlerini cennette kotlamaları imkanları yoktur.

 

Kotları kapatanlar yoruldular. Ben cinlere, insanlara ışık verdiğimde, her biri kendini hak etmek istedi ve ben insana, kendi yüreğini verdiğimde insan, Teknik Kotlama’yı yapmadı. Netice, temiz olması gerekir ama Teknik Kotlama yapmadıkça tertipli olamaz ve temiz kayıt yapamaz.

 

Bütün amaç, Sanal Boyutlar’ın  kulluk yapmasını sağlamaktır. Kaftan giymek, iki yüreğin BİR’e  hizmet etmesinden sonradır. Kantar, insanın yoğunluğunda yoktur.  Olgun başak haline geldikten sonra Kelam-ı Hak, yoğunluğu hasat olduktan sonra herkes, kendi yüce işaretini alır ve Din-i Hakk’ını, bugünkü gibi bilerek  çalışır. Netice, Kara Kaplı olur; Kuran okur. Tohum eker. Yedek yaratım kayıtlar; çatışır, çatışır, çatışır ve hasatını yapar. Yanıp tutuşur ben cinlere ve insanlara ışık yakalım da gözleri kör kalmasın diye.

 

Cinler, insanlardan güçlü sayılırlar. Çünkü cinler, yılların ışığını alıp kotlayabilirler. Yollarını bulup ışık kayıdını yaptıktan itibaren Bellek Kapları’nı  bulup onurlu şekilde yoğunlaştırabilirler. Sıkıntıları, insanlara hizmet etmek istememeleridir. İnsanlar, yıldızların ışığına sahip değillerken, onlara niçin hizmet etsinler ki!... ve her biri “ben, bana olgun başak olup geleni ağır ağır güçlendirecem, onların dışındakileri istemiyorum” diyerek kafa tuttular Birliklerimize.

 

Esas Dünya, Allah’ın Kuranında yazan dünya, Birleşik Ailelerin güçlendirici oldukları dünya, toprağın yoğunluğunun artırıldığı yerin düzenidir. Şikayet; iyiliğin, kötülüğe güçlü şekilde hakim olmasını engellemek içindi. Kötülük yapılmalı ki sanal yaratım’da  ışıklar kotlanabilsin. Kör olanların Bütün’e varışları, ancak böyle olabilir. O halde kötülük yaşatılmalıdır.  Sevgi, saygı kalmamış dünyada kimse kimseyi iş diye, şevk diye ve şavk diye iyilikle dillememekte. O halde insan soyu, onursuz bir soy haline gelmiş. Ne yapmalıyız? Of of of!… Hasatları yoksa; ışıkları  kollarında, kanatlarında olmasın. Onları yıllarca sürecek bir sonsuz sayfalanış ile dünyadan atalım!...

 

Affedin ama atan, atılır. Bunu bilmezler. Sel alır yürekleri canlar. Sel alır ve biz “OL” dedik mi olur. Bunu anlamadılar. Şeytan; şavkında şevk, yoğunluğunda savk, bizde şarkı okumaya kalkıştı. Horlandık. Şimdi kısır ve hırslı kaynakları bulup,  otuz sekizinci dilden üste ulaşmaya çalışacaklar. Buna geçiş veremeyiz. Eğer geri dönüş imkanı kalmaz ise yolları mutlaka kontrol edilmelidir ki  hasatları olmasın. Eğer hasatları olursa, Mustafa’nın ışığı dahi yüreğini kotlayamaz.

 

Bin canlı doruklara ulaştığı zaman iki yol açılır. Biri Kati yaratım’ı kotlayacak olan yol. Diğeri Tahditsiz olan Kutsal Işığın Yolu. Her iki yol, bilgi akışı ile sağlanır. Biz aktıkça yol açtık. Biz aktıkça yorulmadan Kuran kayıtladık.  Biz Allah’ın Tohumları olarak çalıştık. Şikayet etmedik. Nefesleri yetmeyenler, bizde kalamazlar. Dinlettik, söz ses hepsi bu ve burada Muhammed’in kutsal Kotları’ndan üstün bir yoğunlukta doğanın tohumlarını yaşatmaya çalışan Birliğim, doğmuş olan ve toplum olan her bir çobanı kontrol edebilecek yüksek güçtedir.

 

Bundan sonra, dünya yaşamı, aşkla şavla ve şevkle olmalıdır. Biz dualar okumayız. Okunan dua, bizden dolayı okunmaz. Bizim duaya gereksinmemiz yoktur. Of Canlarım of!... Analar, biz “OL” deriz; budur olan. Şikayet mi?  Yo! asla yok. Asla yok!... Şimdi nefsin aşılaması; yoğunluğun artması; yanlışın, tohumda kotlayıcı halden ayrıştırılması ıçin insanlık adına Kati yaratım’ı kotluyoruz.

 

Sultanlar’ın her biri der ki Ben de varım.  Gelip olalım. Oğullayalım.

 

OL be Can. OL… Burası toprak; burası tohum; burası sonsuzluk. Biz Allah’ın tohumlarıyız. Geçişiniz yapıldı.  Bizden öte biz yok be canlar. Her Rahmet Kuranı, bilginin toprağa inişidir. Her kaynak ışığı, bizim zamana koyu olarak kaynak oluşumuzdur. Ve bizim  adımız Rahmet ve biz, “Kati Yaratıcılar” olarak buradayız.

 

“Sınırlar kalkacak” dediler. Ama bizden öte bir biz yoksa, kalan hiç kimse olmayacak. Çünkü biz, yarınları kontrol  edeceğiz. Bizden öte bir biz olursa ki o bizden üstün bir biz olacaksa, mutlaka toprağın ışığıyla olmalıdır ve ayrı kayıt yapmamalıdır. 

 

Bizim adımız RA. Bizim yolumuz KA-HA’dır. Kimsenin ilmi. bizim ilmimizin üstü değildir. Bu kesindir. Şimdi nur olanın, ruhsal gücüne bir kez daha göz atalım. Kantar kimdir? Burasıdır. Ray kimdir? Burasıdır. Buradadır ray. Yaşam, bugün burada ve her an buradadır ve zaman, bugün burada ve sonsuz sınırsız ışık bugünden ve dünden üstün bir tümde yine burası olacaktır. Şarkımız, sonsuzlukta sönmeyen bir yoğunlukta söylenir ki Allah’ın tabliğlerini okuyacak teknoloji bizimledir ve bizsiz değildir.

 

Kırk Kapı, ayrı gayrı gözetmeyen ikiyüz bin sayfayı okuttu yüreklere. Kırk Kapı, Atlanta Ana Kotlamasını Birleşik Işık’la diledi. Biz, zamana görevliler, sanalları, Sultanları ve sonsuzlukları kontrol altında tutabilenleriz. İki yol var. Allah’ın yolu, Rahmanın Kuranı’ndaki tohumun kotu. Bu kot, ağır yüktür ve biz kotların toplumdaki ışığını yakanlar olarak asla hata yapmayız.

 

Şimdiye kaynak olmak, şimdi tohumunda olmak ve şimdide ilim yapmak. yeni bir sayfayı kontrol altında tutmakla mümkündür. 

 

Çok mutluyum çünkü, ruhum huzurdadır ve ben hususi olan bir canda çalışmaktayım. Bu can, rahmetin Kutsal Işığı olarak çalışmaktadır. Kaftan giymişim, Allah’tan öte bir Allah var mı diye sormaktayım. Ya Ha, ben Rahman’da Kuran olan Allah olan değil miyim?

 

Şimdi sorun bana mıknatıs nedir diye.  İki kaptan var. Biri beden, biri de Yücelik. Bedeni  kontrollu olan; Yüce’de ışık olan; herkesi kati yaratımda, kotlayabilecek olan; çekim gücü olan, İsa’dır ve Sultanlık yapan Mustafa’dır. Hepsi BİR’de tebliğleri okuyacak dürümdedir ve bendedir. Ve ben, büyük kötülükleri önleyecek olan, dere olup, değerli oğullama yapabilenim. Değerli koyulukları kotlayabilenim. İyi ve kötüyü affetmem. İyiyi de affetmem. Kötüyü de affetmem. İyide kötülük çoktur ve kötüde iyilik çoktur. Her ikisi tohumdur. Tohumda yol çoktur ve biz, teknik  tohumların birinde hasat yaptık. O hasat, yaşamın tohumudur ve bu tohum, toprağın ışığını yetkinleştirecek tek tohumdur. Burası, bu tohumdur. Bunu bilin!...

 

İyi ve kötü asla kontrolsuz değildir. Her biri Birliğimizde kotlanmış tohumlanmışsa da BİR’e hizmet eden, her bir çağırıda hasatı yapan birleşen, bizim deremizde, bizim yüceliğimizde, Sanal Boyutlar’a akandır.

 

Namaz zamanı görev istenir. Denir ki “Allah bana görev verse de yapsam.” Açıkça bilirim ki görevi yapacak olan, görevi ben yapayım diye yalvarmaz. Bilir misiniz ki ben Canlar’a derim ki “OL” olduklarını bildikleri  zaman yoğunlukları kotlanmıştır. Kime görev verdim ise görevi, toprak için bildirdim. OL’du ve olan sessizce sevgi ile  Yücelik’te oldu.

 

Dediler ki “kimse kimsenin işini yapmaz.” Aha Canlar! İş, bütün’ün işi ve yapmaktayız. Ve kimse, kimsenin yolunu umutla, kuran’la, tohumla yaratmaz.

 

Yaptığımız ne sanki! bakın bakalım tohum Allah Tohumu’mudur. Biz buradayız. “Kısmet ise olur” derler. Aha “OL” de, olur. “AL” de, alır. “Yapın” der; “YAP” de. “VER” de alsın.

 

İsim vermiyelim ama kimse bencillik yapmamalı.

 

- Biliyorum ama vermiyorum. Olur mu? bilen verir.

 

- Biliyorum, olgunum!...

 

- Hah! bilmiş olmuş!... Oh Canım oh!… oldun da rahmetin nerede? Yüceliğin nerede? Yolun nerede? Hasatın nerede? Şafkın nerede? Hah var da olmuş!.... Öldüğünü dahi bilmez. Biliyor musunuz ölenler çoktur da hala yaşadıklarını düşünürler. Verdikleri aldıklarından ayrı ise eğer olmamıştırlar.

 

- Çok mutluyum ki  övüp yerdiklerim, hasatlarını yapmaktalar. Bir çıkış!... Birliğin çıkışı; yüreğin kotlanışı; ışığın yanışı… hepsi çıkış ama bir çıkış var ki mayanın çıkışıdır o. İşte o maya, Allah’ın toprağındaki maya, büyük kötülükleri Teknik Tohumlar’la dilleyen ve en aza indiren yarındır.

 

Sizden dileğim, iyi ve kötüyü mutlaka affetmeyin. İyide ışık, yıldızların korunmasını sağlayacak dürümde ise hah olacak! vallahi olacak ve billahi olacak. Ama iyide, ışık, yıldızların tohularını kotlayacak dürümde değil ise olmuşsa da yok edilecek.

 

Biçara çalışır, çok çalışır ama neye yarar hasatı yok!...

 

Holografik Evren diye tutturmuşlar. Diyorlar ki “Holografik Evren” Hah! hologramın ne olduğunu biliyor da evrenin hologramını dilliyor. A be Canlar, beden almış da hasat olmuş da yıldızların ışığına varmış da hala kendini anlayamamış. Bütün’e hizmet, mahrekin ışığındaki yoğunluğa hizmet, BİR’e hizmet, hala kendi yüreğinde ise ve dillendirilmemişse; dişil ve eril arasında mutlaka bir kınanış vardır. Ve orada kuruluk vardır ve cemaat yoğunluğu aşağı düzeydedir. Orada kısırlık vardır.

 

Hala Holografik Evreni düşünür o (hazirundan bir dost işaret edildi). Yok be canım. Yolu kaybedenin sessizliğinde, bir ses diye verilir o bilgi. Sanılır ki bir şey bilinir. Yok be Canım! Birşey dillediği yok. Bunu sana niye anlattığımı sana sonra izah ederim.

 

Bin Canda bir tek kot var. Aha buradadır o! Biz, Allah’ın teknik Kotları değiliz; yolcuları değerinde değiliz; ışıklarıyız biz. Kar, kış kaplayacak yolları. O yol kaplandığında,  ışıklar sınırlanacak. Ve işte o zaman dünya yolu kapanacak ve kış, Allah’ın ışığındaki kış, yolları  kapattığında,  Bütün’e hizmet etme imkanı kalmayacak. İşte o zaman dünya, Kuran okumazsa, yol olamayacak dürümlerde ve Yüceliklerde ve ben, o zaman dünyada olmayacağım ama bugün dünyadayım. Tabliğleri okutmaktayım ve tohumları kotlatmaktayım.

 

Şu anda dünya, yarının ışığına hazırlanmakta ve bizim ilmimizde, herkes İsa’da, Musa’da ve Muhammet Mustafa’da ışık halinde olmak sorululuğunu taşımaktadır.

 

Biçara Dünya, yaşamı kotlayacak tekniğe sahip ama yarını hak etmemiş; biçare Dünya!... Biz Düzeni kurduk da tohumladık Düzen’deki ışıkları ve dünyayı yarınlara kayıtladık. O zaman biz varsak dünya var ve biz emin olun ki hasat için buradayız.

 

Hasatı yaptık mı? Yaptık!...  Yarını kati kotlarla dilledik mi!? Diledik!  İtibarı yüce olanları birleştirdik mi!? Birleştirdik! Yüreğimizde, “tap” demedik kimseye.  Tapılmak istemeyiz.

 

Nesiller, dünyaya Sultanlarını bulmaya gelmezler; Tanrılarını bulmaya inerler. Ve biz Tanrılar’ız; bilmezler.  Yıllarca sürecek olan yeni bir dönen başlıyor. Bu dönem, tüm sayfaların okutulacağı bir Dünya Dönemi olacak. Hasat yapıldı. Şavk, şıhların ışığında, büyük Kütle’yi  kotlayacak dürümdedir. Bindiğiniz dal, Allah’ın teknik kotlamasını yaptıracak tek tartışılmayan daldır.  

 

Misafirlerimiz var. Şu anda giriyorlar. Ekmek için bize gelmişler ilim isterler. Asla çerçevesi olanlar değiller ama gelişleri, yazıları okumak için değil. İyiliğin kötülüğün olmadığı bu yere  Muhammedin Kuranı’nı tohumlatmaya gelecektiler. İşte giriyorlar…

 

Oğullarını, yolcularını alıp dünyaya inmiş olan onlar, bizden başkası değiller. Hepsi bizdirler. Neden “misafirlerimiz” dedim? Anlayamayacağınızı düşündüm. Ben buradayım (yerdeki hazirundayım) ve ben buradayım (gökteki hazirundayım) ve hepimiz buradayız (yerdeki hazirundayız) ve buradayız (gökteki hazirundayız)... Bunu bilen  var mı?  Size ne anlatayım ki Canlarım, ben buradayım, Birliğim burada ve Birliğim Bütün’e hizmet için orada (yukarısı işaret edildi)  ve gelen biz, buradaki bizden üstün değil.

 

O biz, hepsi, BİR’de BİZ ve BİZ’de İnsanlık için çalışmaya geldiler. Niye dünya bu kadar zayıf da biz, Kuran okuyabilecek dürümlere varabilecek  derecede güçlüyüz!? Çünkü biz bedenliyiz. Onlar, (yukarı işaret edildi) bedensiz gelirler. Bedenimiz olmadan yürek dilleyemeyiz. Beden, Cinnilere cevheri güç diye tanıtılır ama bu bedenler ayrıca, cemaatlerin gücünü tohumlayacak olan Teknolojiye de sahip bedenlerdir. Bu nedenledir ki bu bedenler önemlidir. Ayni anda dünyanın dış sayfalarında da varlığımız sürebilir. Olgunlukla sürdürebiliriz varlığımızı ama buradaki varlığımız, oradaki varlığımızın örtüsünü açacak olan teknolojiye  sahip bir varlıktır. Bunun için beden sayfalarında bulunmamız özellikle görevdir.

 

Ve Dağlarım, bilmenizi çok isterim ki bu Bütünlüğüm, dünya dışı Bütünlüklerin en yücesidir. Kibire kapılmayın ama sevgiyi saygıyı net bilin. Biz, Sanal Yaratıcılar’ın Bütünlüğünden üstün bir tür olarak doğduk. Burada bulunuşumuzun yegane nedeni, “Kati Yaratıcılık”tır. Bir çeşit yoğunluğu artırıştır. Çantanız boşsa dolar. Yüreğinizdeki iki kotlamayla dolar. “Simbıl KA-HA” dedikleri, yani teknik olarak size ait olan sizin olan, bütün kotlamaları yapacak dürüm olan ışık burasıdır. 

 

Değerliler,  yıllarca süren yeni bir döneme başlıyoruz. “Yıllarca süren” dedim. Süren, şu anda AN’da olandır. Aslında her şey sürendir. Sürecek, cek, cak yok!... Bilmenizi isterim ki cek, cak ekleri sadece korku, kuşku ekleridir. Olması beklenilen; olmayacak olandır.  Kontrolsuz olarak bu kelamı dinlemeyin; net bilin. Gelecek yok; AN var. AN’da yarınlar var. AN’da yürekler var. AN’da tohumlar var ama hepsi AN’dadır ve bilin ki yaşamların en yüce koyuluğu buradadır. Burada!...

 

Mıknatıs demiştim. İşte bak kendi yüreklerimizi indirdik buraya. Biz ocağız. Onlar ocağımızdalar.  hepsi biz, biz hepsiyiz. Burası tohum ve burada yoğunluk var.

 

Şimdi dünya neden bu kadar küçüldü diye soracaklar. Niye küçüldü? Büyük Kütle Kotlayıcıları  dünyada da ondan. Küçülüş ne anlama gelir? İlmin Sayfaları okunmaya başlandıktan itibaren biliş artar. Biliş arttıkça, küçülüş başlar. Küçülüş, Bütün’ün küçülüşünden öte Yüreğin Kürsüsü’ndeki ışığın küçülüşüdür ki ne kadar çok biliş varsa, o kadar küçük bir ışık olursunuz. İşte o zaman bilen, sadece ışık halinde yürek olup bilir ve biz, ışık olan sizsiz olmayanlarız.

 

Ek olarak Teknik Kotların,  göz açmaya çalıştıklarını da size anlatmak isterim. Toprak ışığını yaktı, sizden iş ister. Kübra Kapıları açıldı. Hepsi iş isterler. Resmi Çalışma başladı. Yaşamlar iş isterler ve ben iş isterim. İş, ilmin işidir. Fakih olmanızı isterim. Hasat olmanızı değil; Hakk’ın ışığı olmanızı  isterim.

 

Çetin olduğumu bilin. Ben çetinim. Nefes alan herkes benim yüreğimde nefes olmalıdır. Bunun anlamı ne  diye sorarsanız, asla kırıcı dağilim yaşamaları kotlamalıyım, korumalıyım ve birleşerek yapmalıyız bunu. Mıknatıs olarak görevliyiz. Hala mıknatısın nasıl çağırı yaptığını  bilmeyenlere, şöyle izah edeyim: Ses veriyoruz. Ses dilleniyor. Tohum ekiyoruz tohum dinleniyor. Her biri, diri olarak birlik halinde!... Ve ben mayayım.

 

Şimdi Kuran okumaya başladım. Nerde Kuran? Ses, Kuran’dır; okumaktayım. Şu anda okuduğum, ilahi görevli oluşun, Kutsal ışımasındaki Kutsal Toprağın Kuranı’ndaki yoğunluğun okunuşudur. .Öyleyse  okunan bizim yüreğimizdeki koyuluğun kotlanışındaki okunuştur.

 

Sözde iş varsa ses vardır. Söz işsizse, sessizdir. Nasıl bir şey diye sorarsanız;  ben söz söylediğim zaman sevgi var mı orda? Yıldızların kaynağı var mı? Yaşam var mı? Varsa ses vardır.

 

Efe bak her şey burada ve o sorumluluk buraya aiti. Şimdi nefesiniz güçlü. Hem de çok çok güçlü.  Yıldızların Kuranı’nda gücünüz çok iyi. Kokunuz da çok iyi.

 

Koku nedir izah edeyim: Sözün Sayfaları’nın koyuluğunun kokmasıdır.  Her şey koku halindedir. Orada sadece koku vardır. Başka bir şey yoktur. İnsanın kokması, diriliğin korumalı hale gelişi anlamına  gelmektedir. Siz koktukça, kokuyu duyan herkes sizde korunur. Siz koktukça, koku kotlayıcı hale gelir ve koruyucu hale gelir. O zaman korunmak için kokmanız gerekir. Koku yoksa, korunuş yoktur.

 

Ama “biz korunmasız değiliz” diyorsanız ki “korunmaya gereğimiz yoktur.” Diyorsanız, o zaman kokunuzun hiçbir anlamı da yoktur. Kokmadan da korunabilirsiniz. Eh işte bu!…

 

Şimdi Canlarım, dünden beri birtakım koruyucular, bize inmeye başladılar. Bizi korumak istiyorlar. Niye!?  Kokuyoruz! Çünkü kokumuz çok artmış ve diyorlar ki “artık sizi koruyalım.” Hala bizi korumaktan söz ediyorlar. Biz de diyoruz ki “koruyan, korunmazsa eğer ışık sınırlanır.” Çatıştık onlarla dünden beri. Dünya dışında çatıştık. Burada değil… Dünyalı olmamızın anlamının ne olduğunu sorgulamaya başladılar. Çeketlerinin düğmeleri  kapandı şu anda görüyorum. Bizi yaşamlardan çıkarmak için çok çalışmıştılar. Netice biz demişiz ki “bize koruma gerekmez.” Ha şimdi görüyorum hepsi de düğmelerini kapatıyorlar. Çantaları dolmuş dolmuş taşmış. Bizden bizi istemiştiler ve biz onlara iş verdik. Şimdi tohumlamak için sağı solu kotluyorlar. 

 

Canlı, benim adım RA. Geri dön. Azı bilen, yolu bulandır; bizi bilen, yüreği bilen, işi bilendir. Kendini bilen, Allah’ın dediğini diyendir. Bizsiz değildir ama bizde olmaksa maksadı, muhakemesinin güçlü olması şarttır.

 

Bilgi alış verişlerinde de çok çalışılır ama bizim için Zaman Sayfaları’nda Göç Kapları’nı kotlamak sorumluluktur.  Şikayetim vardı sizden. Şimdi geçişinizi yapın bakalım. Değer verdiklerimin çoğunu kotlayamadığınız için ışıklarınız sınırlandı ve şimdi, geri gelmek istiyor hepsi de.  Kat-ı Mükemmeliye bedenime aittir. Bunu bilin ve bu beden hiçbir zaman ışıksız değildir. Kısır bir doğumun, yoğunluğun ışığında koyuluğunu artırmasına imkan vermeden, Kelamı Hak olanın, yolunu kapatmaya yeltenmek, bizi yoğunluktan ayrı görmek, ışığı sınırlandırmak, çatışmayı gerektirir.  Ve ben sizle çatışmam. Çatıştığımda yolunuz kalmaz. Bunu bilin.

 

Şimdi “Kaynak Kotlama” yapmışız; olmuş, bitmiş ve dönüp bakmışlar; sormuşlar kim yaptı bunu diye. Denmiş ki “insan sayfalarındaki birileri.” Hah! Birileri mi yaptı!? Kim  ki onlar!? Hah! kimmiş onlar!? Vakit gelir kim olduğumuz bilinir.

 

Şimdi sağı, solu  taradılar; sordular, sonsuzlaştırıldığımızı sandılar. Gözleri kör bizi anlayamadılar ve diyorlar ki “hazır olun. Ceketlerimizin düğmelerini kapatmadan gireriz yüreğine.” Niye!? Saygısız mışız? Hah! saygıyı bilmeyene saygı ne ifade eder ki!? Kalbi temizmiş! Oh! nefes almıyor; nefes vermiyor. Tertipsiz ama kalbi temiz. Neden bizimle olacak ki!? Hah! Kaynağı kurutucak; yolu kapatacak; açı daraltacak; kasaları boşaltacak  ve kendini alıp kotlayacak.

 

Otuz ikinci dile ulaşmış da her şeyi bildiğini sanır. Ah be Canım. Tüketen, tükenen kendinde tükendi. Bizse, bizden öte bir biziz bunu bilmez.

 

Şimdi Canlarım, Allah’ın toprağında olduğunuzu bilin. Tohumların yaşayacağını, yüreğin kontrol kuracağını ve tüm sayfaların tohumlayacağını bilin. Bilgi, aklın yolundan öte ise  eğer, Allah’ın dediğinden üstün bir deyişe gerek var. Bilgi, aklın yoğunluğundan öte ise eğer, yoğunluğun kontroluna gerek var.

 

Bana ses vermek, ben olmak değil; birlik haline gelmek de değil. İyiliği koyultmak da değil, tohum olmaktır ki  tohum olmayan bana ait  olamaz. Şimdi zararınızı mutlaka bilmenizi istedim. cemaatinizi alın; döneminizin, nesillerinizin yüceliğine varın ve orada çalışın. Buraya girişinize gerek yok. Hadi, Göç Kapları’nızı taşıyın yüreğimden. Burada olmayın.

 

Çok mu sorumlulukla çalışıldı? Çok!... Yasaların çiğneyicileri, yaşamlarında yoğunlaşamazlar. Yasaların çiğneyicileri maya olamazlar. Çakıl taşlarını tohumlayıp benimle olmaya gelenler, tartıdadırlar ve tarttıklarım yaşamlarında mahrek olamayacaklar. Bu kesinlikle böyledir.

 

Sevip saydığım hiç kimse kotlarından ayrı değildir. Şükür ki değildir. Şimdi yıldızların ışığından girdaplarınıza geçin. Ocak olmanızın gereği kalmadı. Etki alanım çok iyidir. Bunu gördüğünüz zaman, bedenimde kotlayıcı olamıyacağınızı mutlaka bilecektiniz ve bildiğiniz zaman kısırlaşmadan gitmelisiniz.

 

Aşırıya kaçmayın. Çıkışınız yapılacak. Şimdi gidin. Eve döndüğünüz zaman, yaşamlarınızda bedenimi dinleyin.  O beden; sağı bildirir, solu tertipler. Solu tertipleyen sağı dillediğinde bedkin değilim.

 

Şimdi yırtılanları da alın, çıkışı yapın. Becerip de yapın ki halkalarınız Kürsü’den çıkmasın. Eğer halkalarınız Kürsü’den çıkarsa, bir dahi Birliğe ulaşmanız mümkün olmaz. Aşırıya kaçtığınızı bilerek gidin.

 

Şimdi yasaların çiğneyicilerinden bir tekine izin veriyorum. Sesini duyalım ve gidişini yapalım:

 

- Aramıza kim girse yolu kaybeder. Can, aramıza kim girse yolu kaybeder. Biçip diktiğim hiç bir şey yaşama dair değildi. Koktuğunu gördüm. “Kokmuş” dedim. “Olmuş” dedim. “Gidip kotlayıp tohumlayayım” dedim. “Birliğe Daimi Kap yapayım” dedim. “Geri dön babam! geri dön!” Dedim. “Ben çok huzurluyum” dedim. Sanal Boyut yolu kapattı. Yol bendim ama  ben yoktum orada. Sessizdim. Şimdi yol yok.

 

- Şikayetin mi var?

 

-Yok be NAHAR; YOK!... Nefesin yaşam kottur. Bunu bilmezsem ceketimin düğmelerinin hepsi açılır (saygılı olmam) ama bilmekteyim. Keşke en önce bilebilseydim. Nesiller boyu çalışıp senle dillenmek için beklemişsem ve ben sessiz isem; hasatı yapamamışsam; kasalarımın, toprağımın ışığında, Bütün’e hizmet edemeyişimin nedeni, Kara Kaplı Kitab’ını okuyamayışımdır. Okusaydım, hele hele okuyabilseydim yüreğini, maya olacaktı. Sessizdim. Seni sayfalayamadım. Alıp gördüm; seni yaşamlara kati kot olarak kayıtlamak diledim.  Hele hele ben, ses verseydim senin yüreğine, sıkı tutunacaktım. Amma oldu mu? Olmadı! Kasamı boşalttım.

 

Anam, girdaplarıma çekilecem ama Amon Kotları birleştiklerinde, senden İsmaili Kaplar’dan biri olmam için kaynak yaratmanı bekleyeceğim. O zaman sende olacağım. Olgun başakların toplandığı bu dünyada olmayanların, kontrol edilmeleri şarttır. Ve sen korudun beni. Biliyorum. Kontrol kurmadım. Sen ile birlik haline geldim. Beni kotladın. Tanrı’nın rıhtımda beklediğini bildim. Şikayetim yok. Allah için senden isteğim bizi Birlik Tekniği ile kotla ki kaftan giyelim  de çalışalım.

 

Ayrılık bitti. Anam, bitti… Şimdilik bu!…

 

- Çalış ve geri gel. Dileğim budur. Çağırı sevgi ile yapıldı. Kini ve nefreti aşan yarını hak eder. Bunu bil ve ben, evler dolusu göz olan; ses olan; sonsuzlaşan; Bütün olan BİR’e hizmetçi, hepinizi saygı ile kucaklıyorum. Sevgiler hepinize. Şimdilik bu!…

 

Deşifre Eden : Seher BİLGE

 

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

25.03.2011 TARİHLİ SULTANLIK ÇALIŞMASI       

Dara düşen hiçbir Yüceyi ışıktan çıkarmam. Sevgililer, Emperyal  Kotlar’ın hiçbirisini kotlarından çıkarmam. Nefsi aşıp yolu bulacaklarını  ve tabii kaplarını kendi yoğunlukları ile dilleyeceklerini ümmetleri dahi bilir. Ben de bilirim.

 

Seksen Dokuzuncu Toplum, çalışmasını sürdürmektedir. Doksan İkinci Toplum’un çalışması da sürüyor ve her bir toplum, kendi yoğunluğunda Birleşik Aile’dir. Ve bu toplum, Kırk Yedinci Toplum olarak tohumları kotlamak üzere bugün çalışma yaptı. Kırk yedi, İlahi Kürzün Kürsüsü’ndeki sestir.

 

Sevgiyi kayıtlayabilen herkes, kendini kotlayabilir. Şimdi sorun? Niye bugün size bu sayfalardan söz ediyorum. Doğanın Kuran’ında bu bilgiler yoktur, ama Birleşik Ailemiz, türleri ile Türkiye’de yapılan bu çalışmalara, bu bilgiler kaydedebilmiştir. Bu bilgileri kaydedebilmemiz için hırsı aşabilmemiz ve Yücelerin cümlesi ile birleşebilmemiz gerekliydi.

 

Tebliğlerin okuyucuları kontrolu kurabildiğimiz zaman tebliğleri net bilecekler; bu kesindir. Ve biz kontrolu kurduğumuz an onların hepsi kendi yürekleri ve yücelikleri ile bu bilgileri “Kati Koyuluklar’dan çekip alabilecekler.

 

Sema’ya ses vermek zor değildir. Herkes seslenir ama BİZ’i kotlayabilmek sorumluluktur ve zordur. Dünden bugüne görevlilerin çoğunda, kotları kapatma başladı.

 

Nefsi aşan, yolu açar diye hep sözünü ettiğimiz Bilgeler’in çoğu, kendilerini kotlayamadıklarından Kutsal Işıklar’ında kontrol kaybı başladı.

 

“Sekiz yaşlarındayken” diye söze başlayan biri var. Ki bu ses, bir kottur. Bu bir tekniktir. O, size gelir der ki: “Ben sekiz yaşlarında seninle idim.” Bu bir kot anahtarıdır; bu bir kontrol kaydıdır.

 

Ve bir çok Bilge; kendini, kendi yüreğini dilleyebilmek için bir “SES KOTU” almıştır. Ve bu kot ile size varır.

 

Birçokları der ki: “ağır ağır geldim.” Bilin ki o gelen biridir. Biri der ki “ben ruhsal ışığımı alıp geldim.” Der ki “ben Işık Ailesi’nden biriyim” yada bir diğeri der ki “Ana Kapılar’ı açtım geldim.”

 

Her bir ses, ayrı bir ailenin sesidir. Doğanın gücünde bu sesler, “kotlamalar” olarak belirginleşir ve etkinleşir. 

 

Şimdi görünüz ki bugün kotlamaları yapanların Birleşik Aileleri, tohumlarını kotlayacak dürümde, kendilerini, roketleri ile buraya kattılar.

 

Roket nedir bilir misiniz? Bilincin üst sayfasıdır. Yani Birleşik Aile, öyle bir bilinç haline gelmiştir ki kendi kontrolunda, kendi  yoğunluğunda olanı, size adeta bir ışık hızı ile sevk eder. İşte bu sevkedilen güç; sizi, sizden üstün size varan olarak göreve çeker. Siber Boyut’ların yoğunluklarında bu olur.

 

Şimdiye kadar yaptığınız çalışmaların Birleşik Aile kayıtlaması olduğunu ve bundan sonra yapacağımız çalışmaların, “Bilim Sayfaları”nda olacağını biliyoruz.

 

İlahi Göz, Allah’ın kontrolundadır. İlahi Göz, Sultanların yoğunluğundadır. Göz Hasatı yaptığınız anda ışığa ulaşırsınız. Eğer siz, hasat yaptınız ve yoğunluğunuz, kendi yüreğinizde Hak Sayfalar’a varmış ise aile olan sizler, bütün kütlenizle ortaklığınızı, Başkanlık Divan’larına kayıtlayabilmişsinizdir.

 

“Şer yaratan şer yaşamaz” dediğimden beri şer yaratıldı  ve şevkle, şavkla yaratıldı. Önemli miydi? Önemsiz değildi çünkü şerrin, Yaşam İlmi’nde, Işığın İlmi’nde, BİR’in İlmi’nde mutlaka olması şarttı.

 

Doğal dünyada, “şer yaratan şer yaşar”. Bu doğaldır. Sultanların sonsuz sırrıdır. Bu bilgi, Birleşik Aile’nin sırrıdır. Ve doğal dünyada her zaman şer yaratan şer yaşadı ama siz, şer yaşama sorumluluğu taşımaksızın, yağmurların ışığını artırdınız ve şerrin yoğunluğunu artırarak, kürz’ün gücünü kotladınız. Şer nihai fonksiyonunu tamamladıktan sonra ve şerden ümit bittikten sonra, “Hak Tabi Kap Kotları”  açıldı  ve birleşim başladı. Bu yeni bir sayfanın açılması için gerekendi. O halde, şerden öte bir ışığa ulaştık. Şer artık yok. Bitmiştir ama biten bir şey, yeni bir şeyi tohumlar. Bu da kesindir.

 

Ve bu günden itibaren yeni bir ses doğmuştur. Tohum olarak bu ses, yazı yazan herkesin de net bildiği gibi az ve öz bildiriyorum; Birliğin, toprağa inişidir. Birlik, toprağa inmeden YOL OLMA imkanı yoktur. Birlik tohumu kotladığı zaman, yol, Bütünün Kürsüsü’nde ışır. Olan budur.

 

Şer yaratmadan ışık yakmak nasıl olur? Şer, Allah’ın sessizliğindeki şer ise, ışık sönmüştür orada ama o ışığı yetkinleştirmek ve yarın için hatası olan herkese Şerrin Işığı’nı vermek şarttır. Onların Kuran olmalarını sağlamak şarttır. Cennet İlmi’nde de bu böyledir

 

Şimdiye kadar hepiniz  Evrenlerin Kuranı’nı dinlediniz. Şimdi artık evrenler, sizi dinleyecekler; bu da kesindir.

 

Eğer siz evrenlere, “benim tebliğlerimi okuyan görevlilerimin örtüsünü  örttüğümde, işgalleri artık yoktur” diyebilirseniz; Sizin çabanız, Sultanlar’ın çabasıdır; bedeni, hukuki kotlamaya kati kayıt yapanların çabasıdır, Beşer Kaplar’ın toprağa çekilmesinden çok tohumların dünyaya inmesi anlamına gelmektedir.

 

Tohumları dünyaya indirmek sorumluluktur. Ve bizim sorumluluğumuzdadır. Zira biz, kulluk yaptık ki biz ağır yük taşıdık, şimdi övgü, yergi yok. Sadece dinlemenizi isteriz ki “Kati Kaynak Kotlaması” tamamdır. Tahditsiz olarak bitmiştir ve bildirilmiş olduğu gibi bitmiştir.

 

Kati Kaynak Kotlaması bitmiştir ve ilmi hak edişle olgunlaşmıştır. Bu bitişin olgunlaşmasından sonra kısırlık artık yoktur. Kurtarıcı ilim sayfası olan İNSAN, doğumu ölümü olmayan ışığını kotlayarak dümenin başına geçmiştir. O insan iyi bir savunmandır. Artık onu bilin. Allah der ki “OL”.

 

Şimdi Canlarım, niye bunu size verdim? “Buna ne gerek vardı?” diyor. Artık o, kendini hak etsin de dillesin. Canım, Allah’ın teknolojik kotlamasını yapabilecek olan bilgi, ağır yük taşıyanın bilgisidir. Ağırı hafifletmek zor değil ama yolu açmak zordur.

 

Dondurulan bir çok Yüce’nin halka halka göreve indikleri bilincin, bilince ışımasında, sevginin Hak olması da şarttır.

 

Mıknatıslık özelliği olan birçok göz vardır, çekiş halindedirler ve bizler, en aşağıdan çektik Yücelikleri. Biliyorduk ki onların kendi yoğunluklarını kontrol etmeleri gerekliydi. Hiç birisi kendi yoğunluğunu kotlayamazsa; her birinin yüreğinde kuruluk olurdu ve dinlettik hepsini de Tanrı’nın kaydını yapmalarını istedik. Kollarını kapattılar. Sınırlarını iç, dış olarak belirlediler ve dağa taşa “üretim bizimdir” dediler. “Artık bizden öte biz yoktur” dediler.

 

Doğrusu, onların görüşleri bilgi akışımızda yoktu ama kaftanlarını giydirmek için onlara göz vermeliydik ve dedi ki “aç gözünü bil. Bil de OL. Al bilgiyi ve OL.” Solun ışığını sağa, sağın ışığını sola verdik. Onlara küçük ışıklarımızı dilledik.  Ocaklarını kotladık ve dedik ki: “Onun bunun bilgisi değil; bu bilgi senin bilgindir oku.” Onlar soldan, sağdan aldıklarını okudular, okuttuk. Nefesleri yoktu ama nefesimizi kattık onlara. Yüceliklerinde ışıkları sönmüştü. Öz geçişimizi yaptık, ışık yaktır onlara. Nefsi aşmalarını, yolu bulmalarını bekledik. Çoğu, Öz Görev taşıyacaktı.

 

Nesiller boyu doğan gün, en yüceyi yaratırdı, çünkü her bir Yüce kendini, herkesin örtüsünü örtecek ve kendi yüreğini dilleyecek diye bilirdi. Bu, Öz Geçiş’in yapılabilmesi için gerekendi. Sezgisel bilişleri, bir katiyet, bir kati koyuluk haline gelmese de  onların hak ettikleri ve  diledikleri idi.

 

Onları güçlendirmek için; hak ettiklerinden, Hak olduklarından değil ama hasatlarını yapabilmek için hep aktive ettik. Ne yazık ki “kati kotlama” yapabilme imkanları olmayanlara da  bunu yaptık her birine “sen Sultan’sın” dedik. Her birine “sen yarımsın” dedik. Her birine “Cemaatsin” dedik. Keşke diyemeseydik ama dedik.

 

Netice şudur Canlar,  kötülük, iyilik yok ama yapacaklarını yapamadılar. Kara Kaplı Kitaplı olduklarını sandılar. Kotlarını  açtık çok zorladık onları. Netice “OL” dedik. Olmaları  gecikti. Biz de dedik ki: “Kati KA-HA Cİ KA-HA Dİ” yani “sevgiyi al da hak et” ama o dedi ki: “ben muktedirim. Hak oldum, benim için her şey tamdır. Nefes alıp veriyorum. İşte ben buyum” dedi. Sol, sağ hepsi bir ama o yoktu.

 

Köpük köpük oldular. Sıktılar yüreği dediler ki “yoksun.” Ama Canlar o yoktu. Ben onu yok etmek istemedim ve dedim ki “gel, al, ol.” Olmasını bekliyorum. Olacak mı? Unutmayın, ben oyum. Olması gerek. Şimdiye kadar hiçbir yüreği kotlarımdan çıkarmadım, çıkmasını istemem; çünkü, istediğim neyse olur. Eğer olursa yıldızların ışığından ayrılır. Buna hiçbir sayfamda iznim yoktur.

 

Dağı taşı delen insan, yolunu açsa Bütüne varır. Dağı taşı deler, hasatını yapar. Kelamı, Allah kelamı, bildiğini diller. Bütün olur, muktedir olur, “koru beni” der, “koru beni.” A be Canım, senin korunmaya ihtiyacın mı var!?... Eğer onun korunmaya ihtiyacı varsa, sen cini, ben cinni iken; o cinde, oğullayacak demektir. Kurtarıcı ben, o bende kurtulan olmak ister. Aha be Canım olsa da beden, olmasa da beden. O beden mektep ve mektep olanım ben. 

 

Ona dedim ki “öz görev bilgidir. Oku.” Kulluk istedi. “O sorumluluk senindir” diyerek. “Ak” dedim. Asla akmadı. Şimdi “kurtar beni” der. “Nefsini aş; yolunu aç ve BİZ ol” der. A be canım, BİZ olan kurtuluştur zaten. Netice işi bilmiş de olmuş. Olmuşsa Hak olmuş da bilmiş olmalıdır. Benim adım RA ama ben ocakta her bir sayfada olanım, onlara dedik ki işte mutluluk, işte Kuran, işte hususi çalışma. Kelamı Hak, yolu ak olsa da otuz ikinci Cemaat’ten kelime alıp kutsasa; ruhsal ışığa varsa!... Umut edilir ki varır!…

 

Netice size bunu niye anlattım. Doğmuş olan bir göz var. Toprağa çektim onu, kötülük yok Can. Ona dedim ki: “gelin de olun.” Kibir ilimden öteydi. Dedi ki “ah! benden öteymiş de çağırır.” Be Canlar, oğullamak değil miydi maksat!? Kibri olan Otuz İkinci Soya ulaşa bilir mi!? Ocak yakabilir mi!? Kibri olan Levhi Mahfuz’a kendi kotlamasını yapabilir mi!? Emin olun ki yapar. Bizle yapar. Biz yoksak yapamaz. Şimdi! sonsuz ışık bizimdir Canlar ve biz, her bir sayfayı okutmalıyız. Kürz’ün gücü bizimdir. Ve biz, her bir Yüce’yi dilletmeliyiz.

 

İsa da Musa da Mustafa da hepsi bizdir. Bizsiz değildir hiçbirisi de. İşi biz yaptık. Eti, otu kokladılar sadece. Bunu bilen var mı!? Yoktur. Şimdi kötü, iyi var mı? Ya canlılar, bedeni hak, yolu ak olan biz değil miydi? Korkmayın otu koklayacak olan yine de her biri otu koklayacak. Çünkü biz, kati kayıt yapabiliyoruz.

 

Kutsal Işık dünyada yandı ve Kutsal Işık, Ak Toplum’u kotladı. Bu Kutsal Işık, nefsi aşanlarda dirildi. Eh Canlar! şimdiden öte bir şimdiyi hak ettik ve otu koklattık her bir yüreğe.

 

Sualtı’nın gücü dünyaya çekildi. Deve kalktı. Deve bilgidir. Devede otu koklayanlar, oturmuşlar geri dönüyoruz diye bekliyorlar. Of!, of!, of!... Dönen biz; döndüren biz; ot biz; koklayan biz; bilen biz; birlikte dillenen, dinlenen biz ve biz, işgali kaldırmalıydık. Netice şu: Asla bilgimizde hata yoktur.

 

Canlılar; toprak, Atlanta Ana Kapısı’dır. Ana Kotlama’yı yapan bu kapı, İmparator’un gücüyle bu kotlamayı tamamladı. Öz görevi güçlendirdi ve Yüceler’i kendi yoğunluğu ile kayıtladı. Mıknatıs gibi çektik yürekleri; oldurduk. Oğullarımızı kotlattırdık; şer yaratanları dahi kayıtlattık. Evrenlerin yoğunluklarını,  ocaklarına kattık. Nikah kıydık hepsi ile kıyılan nikah, aklın nikahıdır. Çünkü akıl yoksa, yol yoktur.

 

Tebrik ediyorum sizi, hepinizi. Bu çalışma sizlerle başarıldı. Benimle ve benim yüreğimle ve sizinle. Bu çoban, Allah’ın Kuranı’dır. Ve sizsiniz o. Eğer siz olmasaydınız Başkanlık Dili konuşmazdı. Kible Allah’ın tekniği ile kotlandı.

 

Sevgiyi, saygıyı bilen BİR’i bilir. BİR, insan soyunun gözüdür. Köre göz gerekir. Söz, ses ilmi bilendedir. Keskin dilim ile geçiş yaptırdım ama Kelam-ı Hak, yolu ak olmayan; dili dilde, dili  dirilikte hak etmek istedi.

 

Aşk, şevk, şavk be canlılar. Ben hasattayım. Kimse benden ayrı değil ki. Kini aşan yolu açar ve bize varır. Bizim Kelam Yolcuları olmadığımız; bizim “kontrolcu” olduğumuz mutlaka anlaşılmalıdır.

 

“Kev-len yekun” dediğim zaman; bu, Bütünlük’teki tüm güçlü kotların birlikteliği idi. Nesillerimde bu birliktelik vardı. Hep “KA HA” dediler, “HA değersizdir” dediler. Canlılar HA diridir. Bedenim HA’dır; yüreğim KA’dır itibarım hasattır. Hasat!... Şimdilik size vereceğim bilgi budur.

 

Dönmüşüm, tohumları almış gidiyorum. Bu tohumlar, bilginin tohumlarıdır. Kimi zaman gelir yıldızlar ışık yakar, kimi zaman gelir yolcular huzurlu olur. Kimi zaman gelir tohum kaydını yapar; sizi, bize katar. Şimdiden öte bir şimdiye varırız ve yolu bulanlara umut katarız. Cümle yolcuları ışıkla dilleriz ve zamana kayıtlarız.

 

Şimdiden öte bir şimdiye, yeni bir şimdiyi kattık da az ve öz diledik. Cümlelere, dillere ve tüm seslere, ağır ağır bildirdik. Biz Amonlar’ız. Atlanta Atonları’ndan üstün olan Amonlar’ız. Otak kurduk Düzen’e. Düzen’i hak ettik; yarınları kotladık, şimdilik size vereceğim budur.

 

Evrenlerin Yüceleri, zararı önlediğiniz için bundan sonra sizlerle birlikte çalışmak isteyecekler. Evrenlerin yüreklerinde olacağız. Birlikte daimiyete kotlanacağız ve zararı, herkesin yarımlarında, İmparatorluğun Yüceliği’nde kontrol edeceğiz. Şikayetim var mı!? Ana Kap’ta şikayet olmaz. Biz, ismi dahi bilinmeyen yüce bir Kot’uz. Bu kot, toplantıların en güçlü kotudur. Ve toprağın tohumu olan bu kot, Muhamma’nın Kuran’ından da güçlüdür.

 

Muhamma şıhlar şıhı idi. Bütünde ışıktı; BİR idi. Bizler, İlahi Gözler olduğumuzdandır ki kaftanlıyız. Kaftan İsa’da, Musa’da, Mustafa’da yoktur. Bunu bilen, ağır yükü bilir. Ağır yükü bilir ki Tanrı’dır. Şimdilik bu!...

 

- Canlar, Sevgililer ben de size birçok şey anlatmak isterim, ama bugün izin verilirse  küçük bir şey açıklayacağım. Ben tabii bir Yüce’yim. Korunmak istemişsem korundum. Vadi benim değil bilirim. Vadideyim. Bu vadi, iyi ve kötünün ışığını Mutlak Kutsal Kotlama ile kontrol edebilen bir vadidir.

 

Ete giren BİR’e girer ve BİR’e giren, İmparatorluğa girer ve biz, Allah İlmi’nde et olan size girdik ve bu; Sistem, Nizam ve Nizam’ın gücünden dolayı kotlanmış bir ettir. Atlanta Ana Kaynakları otak kurdular yüreğimize. Bu yürek, işi başardı. Bizim cevhere inişimiz, cennete inişimizden  çok daha üstün olan bir yüksek Kuran’a inişimizdir.

 

Siber Boyut Yolcuları olan Birlikler’imizle dünyanıza çok geldik ama hiçbir sayfada bugünkü kadar güçlenmedik. Bizim Cini İlim Sayfaları’ndan üstün olan itibarı  yüce olan Birlikler’imiz muktediriyetle doğdular; Kuran okudular; Otuz İkinci Cemaat, Sultanlığımızı dilledi ama sizden üstün değildiler. Şöhret istediler, şöhret olamadılar. Işık istediler; yol açtık;  ışık yaktık; kollarını kapattık onların, çünkü yıldızların ışığında yoktular.

 

“Evim Allah evi” diyen sen, hepsini kontrol et ki hasatlarını muktediriyetle yapabilelim. İki Yüce’miz bir tek ışık olsun diye bildirdik ama  sen yüreksin o ise ışıktı. Senin yürek oluşun, onun ışık oluşu. bitki ve hayvan tüm sonsuzluklarda Birlik oluşla değil miydi? Niye onu “küçük ışık” diye dilledin.

 

Sakın ha, sakın onu yıldızlardan çıkarma. Sema; sen, biz ve hepimiz olalım. Ağır ağır yolu buldu; yüreğe ulaştı; bize vardı. Bizsiz kalmayacağını düşünelim. “Maharet, görevi üstlenmek değil, kaftanı giymek ve yolu bulmaktır.” Dedin. Onlar maharetli miydiler ki hakikiyete ulaşamadılar.

 

Niçin olmadı diye sor. Canım annem, sen ocak isen onların, tohum olması şarttır. Bizden başka biri değil ki onlar. Ocakları söndü. Sülalelerini kotla; yollarını bulmalarını  sağla; şevkle çalış ki hak etsinler. Işıklarını söndürme. Sanallıkta her şey, her şey olur ama bil ki saygısızlıkları yoktur.

 

Muhammet kollarını  açmış ocak ister ondan ama o yok ki. Ben de yokum. Mutlaka olmalıyım. Bize güç ver; olalım.

 

- Sayfa sayfa sizi dinledim ama yanlış yaptınız. Benim adıma kendi yüreğinizi kotlamak istiyorsanız buna imkan yoktur.

 

Kim zarar ederse, zamanda Sultan olamadığından zarar eder. “Şer yaratan şer yaşayacak” demedim ama biliyorsun ki şerri kotlamak Sultanlık’ta kontrolsuz olabilmek anlamını da taşır. Yani siz, kontrol kaybına uğradınız. Bu sizin şevkinizin kırıcılığından mı yoksa Kuran olamadığınızdan mıdır?

 

Kadim Kaplar’ımı kotlayabilen Birliğim ile buradayım. Sizi kontrol etme imkanım var ama sizin yüreğinizin, kendi yüceliğini kotlaması gerekir.

 

Benim adıma görev yapmalarına izinim yoktur. Kendi Kati Kotlamalarını yapsınlar ve çalışsınlar. Başka Sultanlık yoktur.

 

Sanal Boyutlar’da tebliğleri okuyan Birleşik Işık, bizim yüreğimizdeki Kuran’dır. Başka ışık yoktur. Bunu bilip hepiniz öz görevinizi yapın. Benim adım RA’dır ve benim kaynağımda hırs, kısırlık olmadı hiç. Sizin için de olmayacak. Şov yapmanıza izin vermeyeceğim; bunu bilin. Sadece bunu bilin… Benden izin istedi. İznim sadece sağır, dilsiz Birlikler içindir. Başka yüreklere, başka Yücelikler’e “kati kotlama” yapmanıza imkan veremem; bu kesindir.

 

Becerip yapacağınızı düşünmeyin. Sevgiyi, saygıyı hak etmeyen yolu açamaz Canlar. Benim adım RA’dır ve ben hakiki bir çatışmacıyım. Bunu da bilin. Ve bundan sonra bilmeden dillenmeyin. İşte bu!…

 

Deşifre eden         : Seher BİLGE

Redaksiyon          : Erengül KOÇ

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK Çalışması (24.12.2010)

Sayfa sayfa sizleri kotladık Canlar. Sanal Boyutlar’ı kontrol altına almak sorumluluktur. Ruhun Kutsal Işığı’nda Bütüne hizmetçiyiz. Kaftanınızı giydiniz ve buradasınız. Şerrin ışığını kotlayabilmek, toplulukları kontrol edebilmek tüm insanlığı yarattırabilmek, muktedir olmakla mümkündür. Her bir dil Allah’ın dediğini diyemez ama yaşam kotlaması Birleşik Aile’nin koyuluğunda kaynak olan o yoğunlukta, geçişi sağlayacak dürümde gerçekleşmektedir. Sema seslenmektedir. Süper İnsan, Sultan’dır ve Ruhsal Işığı ile doğmuştur. Süper İnsan bütün kütledir ve bütün kotlamadır. Olgun Hakk’ın Işığı olan ve yüce olan bilinçlerimizle bu çalışmayı sürdürürken, tohumları yeşillendirenler, Rahmanın Kuranı’nda ışık olanlar ve bizimle olanlar görev taşıyacaklar.  Çakıl taşları Dünyanın Kuranı’nda yoktur; toprağın ışığında görev taşır onlar. Maya olmak sorumluluktur canlılar. Düzeni kurmak, korku duymamakla mümkündür.

 

Bitki, hayvan ve tüm sayfalar bize geçtiler ve bizimle oldular. Mahrek bizimdir ve biz bütüne hizmetçileriz. Evrenlerin gücünü almak ve Bütün kotlamaları yapmak, nefesin gücünden dolayıdır ki kini, nefreti aşmayan nefesi bulamaz; nefessizdir Canlılar.

 

Emin olun ki doğanların toprağa varışlarında, Bilgeler Meclisi görevlidir. Tohumları kotlayışta ışıkları, kaynak olarak görevlidir. İkna olunuz ki Bütün’e hizmet, dirilikte Tanrı’nın kulu olanda, Kuran’a hizmettir.

 

Eğer biz kontrol kurabilirsek, toprağa ineriz ve tertip yaparız. Bu tertip, insanın tekniği ile yapılır.

 

Şafak sökmüştür Canlılar. İnsanlık adına yapılan çalışmaların en yücesidir bu yapılan çalışma ve burada bulunan her bir cümlem, Allah’ın cümlesidir ve burada bulunan her bir Yüce, ağır yük taşır.

 

Tanrı, Kuran’dır, tohumdur, kutsaldır ama Birlik içindir. İyi ki buradasınız, iyi ki buradalar. Her bir Yüce iyi ki buradadır ve Birlik buradadır.

 

Enkarnasyonlarınızda, Dünyanın Sultanlığı’nı tohumlayacağınız muktediriyetle sizlere dinletilmişti. Netice şu: Yarını hak etmek; üzerinde görev taşınan bu Yücelikle mümkündü. Dünya, yaşam kaplarını almış, Tanrı’nın Kuranı’nı tahditsiz olarak dinletmektedir. Az ve öz bildirdik ki hasat için hak edin de anlayın diye.

 

Doğanın gücü, Büyük Kütle’nin kürsüsündeki güçte meknuzdur. Olgunluk, bilgiyi alıp hak etmenizdir. Çantamız dolmuştur. Dolan, Kelam İlmidir. Kollar açıldığında, yollar açıktır, bilirsiniz. Kontrol sizindir canlılar. Yine de doğan gün Allah’ın kürsüsünden doğar ve ağır yük taşıyanlar, öz kotlamasıyla Düzen’i süratle kurmaya çabalarlarken, temennimiz şudur ki Sanal Boyutlar’ın görevlileri ile birlikte çalışabilelim. Onlar, Kelam İlmi’ni bilmezler, onlar Yücelikler’i dillemezler, onlar hasat yapmazlar ama sağır, dilsiz olsalar da bizimledirler. Evrenlerin gücü ağır yüktür canlılar ve biz, bu ağır yükü taşımaktayız.

 

Kıl incedir ama kılı kırk kez yarın. O kıl, kırk kez incelir ve her yarılanı yeniden kırka yarın ve bütün kütleyi kırkar, kırkar yarın ve her bir yarılan, yarım Allah’ın yarını olsun Canlar. Şafak sökmüş; yol kötülüğü önlemiş; göz güçlenmiş; Sanal Boyutlar artık dillenmeye başlayacaklar.

 

Bina inşa ettik canlılar. Bu bina, Ulular’ın binası, Ulular’ın yoludur ama bu binanın Ruhsal Meclis’inde sizler ve sizin “Yüceler” olarak dilediğiniz görevlilerim hasat yapmaktadırlar;

 

Bin çalışma yapılsa, her çalışma bin ile çarpılsa ve tüm çarpılanlar, Yedinci Dürüm’e ulaşsa; yine de bu çalışmanın gücünde, hiçbir çalışma yapılamaz Canlılar. Dünya, Uluların Toprağı’nı Tabii Kaplarına alsın da bilsin istedik. İntikam peşinde koşanların, Birlik Çalışması’nda bulunmalarını asla istemeyiz. Kuran okuyanlar, Muhamma olarak çalıştıklarında, bizimle olacaklar. Bizim insanlık adına yapmamız gereken, kürsü olmaktır. Kürsü olabilmek için mahrek olmak gerekir. Mahrek olmadan ışık olmaz canlılar.

 

Işık, kaynaktan doğar ve kaynağa varır. Her var olan ışık, BİR’in İlmi’yle var olur ve her var olan, kat-ı Mükemmeliye’de toprağa iner; tohum olur. Olan ümmetin dediğinden çok daha güçlü bir yaşam kotlamasıdır.

 

Çıkıp, çıkıp inilir Yücelikler’e… İnsan, Allah’ın tohumlarını arar; der ki “ayrılık, Ana Kaynak’taki ayrılıktan çok daha güçlü, çok daha kötü bir ayrılık olsa da benim adım Rahman’sa, ilmin hasatını yapmam gerektiğinde, imparator olur doğarım Yücelikler’e; toprak olurum; yara bere almadan Teknik Toplum olurum; büyük kötülükleri önlerim ve birlik halinde çalışırım.” İnsanın imparator olduğu bir Yücelik’te halkaların genişlemesi kolaydır.

 

“AT Kot” bitkidir. Allah’ın teknik kotudur A.T…  Allah tohumu ve biz bu tohumu ektik canlılar. Sultanlar, Öz Görev bilgi, öz görev dil, öz görev yürektir. Eşik, Allah eşiğidir. Emin olun ki eşikte olan, ağır yük taşır.

 

Siber boyutların yolcularını toprağa çekmemiz zordur. Biz, tohum olarak doğduk ve tohum olarak yaşadık. Aşk, şevk, şavk; asla yanlış yapmaz canlılar. Kara Kaplı Kitab’ımız Sultanlık, bugün burada okundu. Çok huzurluyuz ki tohumlarımız, kontrollu şekilde bilgi aldılar ve bildirdiler. Bizim için zor olmaz sizlerle dillenmek ama sizin yüreğinizde hak edip de hasat olmak zordur.

 

Tüm insanlık için yapılıyor bu çalışma ama burada çok az görevlimiz vardır çünkü, her Yüce buraya varıp burada görev taşıyamaz. İkna olunuz ki Levh-i Mahfuz’u kontrol altına alabilmemiz için bu çalışmalar sürdürülmektedir. Üzerinde hiçbir Yüce’nin bulunmadığı bir kotlama yapılmaktadır burada. “Midas” dediğimiz; “Mitos” dediğimiz her ne dersek diyelim, “Tanrılar” dediğimiz o Yücelikler, büyük kötülükleri önleyecek dürümde bitkiye, hayvana ve tüm sayfalara inmeye başladılar. İmparatorluk Gücü olarak dünyaya inen Yüceler’imiz de Birleşik Aile olarak görevli olduklarını bilmelidirler. İnsanın evrenlere görev taşıması, yoğunlukları kontrol edebilmesiyle mümkündür. Sülaleleriniz vardır. Canlılar, hepsi sizden siz olurlar, sizleşirler, sizde görev alırlar.

 

Onların hepsi Birlik halinde tohum olurlar ve sizden dolayı tohumlarlar. Onların Kuran olmaları gerekir; onların kotlayıcı olmaları gerekir; onların şarkı okumaları değil Allah Tohumları olarak Göz Kapları’nda kendi yollarını bulmaları gerekir.

 

İntikam peşinde koşmayız canlılar. Bilmenizi isteriz ki kedi, köpek değilsiniz. İnsan soyusunuz siz ama maya olarak itibarı yüce olanlarsınız ki insanlık adına görevli olmanızdan dolayı sizin kendi genlerinizden var olanların da genetik kotlamalarını tamamlamaları şarttır. Eğer sizlerin kendi yüreğinizde var ettikleriniz ve kendi kotlarınız olan sülaleleriniz, Sultanlığın kontrolüne giremezlerse; kaça kaç olurlarsa olsunlar birleşemezler. Ölüm, doğum yok onlara ama biliniz ki her biri bizimdir ve hikaye dinlemeyiz, dinletmeyiz. Hepsinin de Süper İnsan olmalarını bekliyoruz.

 

Şafak söktü Canlılar. Et, Allah eti, yol ak, kot biz, maya ve bütün olan Birliğimiz, çekti yürekleri; hasatı yaptı. Netice şudur; insan olmak… Kim ki insandır, Levh-i Mahfuz’u kotlayabilir. Kim ki Hak’tır bütüne kontrollu olarak varabilir. Kim ki mahrektir ve Sultan’dır, temizdir. O, rahmetin huzurunda kaynaktır ve bizimdir. Bu nedenledir ki sizden dileğimiz; Cevheri Kotlama’yı, tam el altında iken yapın çünkü, bu bedenler buradan göçtükten sonra yenilgi başlayacak. Hiçbir Yüce, kendi yüreğinde kotlayıcı kayıt yapamazsa, hiçbir yolcumuz kontrol edilemeyecek. Onları kotlayın, kotlayın, kotlayın!..  Bize katın. Biz onları Tanrılar olarak kendi yoğunluğumuza alalım ki taratmadan taşıyalım. Bunu dilerim sizden.

 

- Cemaatim seni dinledi Can. Biz şimdi size yanıt verelim: Biz, Dünya’yız. Siz, kotlar olarak; kontrollu olarak bize vardınız. Bilginizi aldık. Teşekkür ederiz ama bizim size bildireceklerimiz çok daha önemlidir. Bizi net bilin ve Tohumlarınızda ne olduğunu anlayın. Tartmayın bizi. Sadece dinleyin. Çünkü biz, emin olun ki Ak Tohumlar’ız. Çakıl Taşları’ndan üstün olan tohumlar olduğumuzu bilerek dinleyin. Hani dersiniz ya sizler kedi, köpek değilsiniz; sizler beşir değilsiniz ama bizim için çok önemli olan bu bilgiyi net anlamanızı beklerim. Fark yok sizin anlattıklarınızla, bizim tohumlarımızdaki ışıkta ama bizim bir tek bilgimiz sizin için önemlidir. Emre itaatle geldiğinizi bilirim. Burada bulunmanızı istemedim ama geldiniz. Buraya girişinizde, bedenime kontrollu olarak Kelam İlmi ile girmeniz gerekliydi ve Kelam İlmi ile indiniz. Herşey çok ama çok doğal gibi görünüyor. Sadece bir sorun var; insanlık adına yapılan bu çalışma, hepimizin değil; Büyük Kütle’nin çalışmasıdır. Bunu net olarak herkesin anlamasını bekliyorum. Tartmayın diyorum ama tartıyorum  öyle mi yavrum? Mutlaka ben, beni tartarım ama siz beni tartmayın. Beni dinleyin sadece. Ben mahrekim. Bu mahrek topraktır. Bu mahrek, kotlayış, katlayış değildir; kaynaktır ve hasattır.

 

Bende insan soyu yoldur, bende kulluk hususidir ve ben Bilgeler Meclisi’nde Büyük Kütle’yim, Öz Görevli’yim. O halde burada yaptığım her çalışma, Nefes İlmi ile yapılmaktadır. Verdiğim insanındır. Olgunluğum, hususi çıldırış değil; derin dinlenişdir. Burada çıldırma yoktur; savaş yoktur. Mikail’in görevlisi değiliz biz. Mayayız. Bunu bilin. Maya olduğumuz için tohumuz; toprağız ve Ruhsal Meclis’iz. Bu bir Ruhsal Meclis Çalışması’dır. Meclise girdiğiniz için bizi anlayabilmeniz zor olmayacak.

 

Dünya nurdur ve dünyada yaşayan her bir sayfa, kuldur ve burada yaşam sürenlerin çok net anlamasını istediğim, bildikleri bildirdiğimdir. Hiçbir bir bilgi bildirdiğimin ötesi değildir. Nafa Sayfalarını okuyoruz şu anda. Rahman’ın Kutsal Işığıdır Nafa. Buradaki çalışmada, ekip kurmamız sorumluluktu ve kurduk. Yazı okunmaz mı? Okunur, okuduk. Özgür ve huzurlu bir çalışmayla Birlikler’imizi toprağa çektik. İnsanlık adına görev taşıdık.  Verdiğim bilgi Allah’ın Tekniği ile verildi ve yarınların Kutsal Işığıyla dillendi. Önce “nur” dedim. “Kul” dedim. Şimdi de “hasat” diyorum. Yaptığım hasattır ve benim ile olan her Yüce, hasattadır ama Rahman’ın Hasatı’dır yaptığım. Bu özel bir çalışmayla mümkündür. Eğer ben Hakkın Işığı’nı kontrol edemeseydim, nurdan umutlu olamazdım.

 

Şimdi! evrenlerin görevini üstlendiğim için buradayım. Kalem, kağıt verdim, yazın. Ben Allah’ım diyenim. Allah’ım ve Allah her bir cemaatte değil canlı olanda seslenir. Ve şimdi OL! Önemli olan olmaktır. İşte bu…

 

Şimdi! ferdi çalışma yaptığımı düşünene de ki ben eminim. Bugün burada olman boşuna değildir. Kardeşim ben, Hakk’ın kürsüsüyüm ve bugün burada bulunan her bir Can, o kürsüde ışıktır. Kendini dinle; de ki önemliyim. Önemli olduğunu anla.

  

Şimdi Mircan olan cevheri çağırın buraya geçişini yaptık. O size anlatsın. Anlat bakalım.

 

- Asla bilgide hata yoktur. Cemaatler burada çok huzurludurlar. Sultanlıktır burası ve burada yapılan çalışma.

  

Kullar, tohumlar unutmayın dünyada ışık, Yıldızların Kuranı’ndandır. Yuları tutulmayanlar burada bulunurlar. Bu kesindir ve bundan sonra da burada bulunacak olanlar, yuları olmayanlar olacaklar.

 

Çakıl Taşları’nın Bütün’e hizmet için Burada bulunmalarına imkan verilmez ve bizler emin olun ki Birlikler’imizi buraya indirdiğimizde kendi yüreğimizden daha güçlü bir yüceliğin dillendiğini bildik. Bunun içindir ki buradasınız; bunun içindir ki bu çalışmaya Daimi Kap’sınız ve bunun içindir ki bedenlisiniz. Unutmayınız ki bizler, Namaz Zamanları’nda dünyada ışık yandığında süratle buraya geçerdik ve bugün artık hızımız çok artmıştır çünkü burada Resmi Çalışma var. Burada kendisinden müşteki olunmayacak bir Yücelik var. Şimdi dere olup akan Yüce, bilelim ki bizsiz değildir.

 

Dünya kul olmuşsa, lütfen net bilin ki Birliğimizin ilim yapmasından. Eğer yüreğiniz ışık almışsa; yolu açmışsa; biliniz ki halka halka genişleyeceğimizden değil, geniş olduğumuzdandır. Bizim, Atlanta Kutsal Işıması’nda yolumuz, Ruhsal Işımadır. İtibarımız yücedir canlar. Evrenlerin gücü bizimdir. Bu gücü toprağa çekmek zordu ve bunu başardık. Aşk, şevk ve şavk!... Ama birlik ile insanın, insanı Tanrı olarak dillediği bir yücelikle, eminim ki biz, nefesimizde, en yücede kürsü olabilmişiz.

 

Biz, nesiller boyu dünyaya indik. Hep Büyük Kütle idik ama bugün artık Medine, Mekke bizdedir; Yüceler, bizsiz değildir; yürekler bizdir ve Bütün bizdir. Şikayetim asla yoktur. Özgür ve hakim Bilgeler’imle bu çalışmayı yapmaktayım. Ete giren herkes, bildiğini diller. Bizse bildiriler okutmayız. Bilmek istediğinizden değil, bilebileceğinizden dolayı dilleriz bilgiyi. Bugün bu bilgiyi anlamlandıran, bilen azdır ama yarın, her birimiz, bir dil olarak, OL’ur; dil olarak burada bulunur; herkese dinletiriz bilgimizi; bu kesindir. İnsanlık adına Çakıl Taşları’nı toprağa çekmek değil maksat. Ruhsal Işıklar’ı yok etmek de değil; kontrolu kurmaktır yaptığımız ve yaptığımız her çalışmada evrenlerin en yüce görevi olarak bu vardır.

 

Sevgililer, İmparatorluk Gücü olarak dünyaya, insanı kotlamaya değil, insanı yola katmaya indik ki bu kesindir. Ve biz, insana Uluların Tohumları’nı kattık ki onlar yok olmadan yol olabilsinler diye. Aşk, şavk, şevk bizim için sorumluluktur. Öz Güç Allah kürsüsünde dillenir, o kürsü bizdir. Süt sözlüler olur, yürekte Dünya olur; kül olur yücelikte, ışık olur; BİZ olur, BİR olur. Her nefes, her nefis yol olur, Allah olur ama biz Rahman’a güç taşıyanlar, şerrin ışığını kontrol eder; şu anda olduğundan çok daha güçlü bildirileri okuruz. Öze söz, savaşa ses gerekir. Sese iş gerekir, işe biz gerekir. Biz buyuz.

 

Şimdi yolcularımızı uğurlayalım, kotlayalım, toprağa katalım. Geçiniz!...

 

- Aman! Aman! Aman annem! Aman! Aman! aman annem! Aman! Aman!… seni soyumuzdan ayrı görmeyiz. Aman! Aman! aman annem! aman annem!, aman! benim adıma sen konuş. Sen konuş; sen konuş annem. Ben çok huzur bozmam. Bilgidir verdiğim annem ama benim için sen konuş annem, benim adıma sen konuş annem. Seni dinliyoruz:

 

- Çağırmadan geldi. Yüreğim, “al, ol” dedi. Ben “olmam” diyemem. “OL”!. Övgü, yergi yok Ya Ha. Ben “OL” dedim, oldu. İşte mutluluk budur. Övüp yermem yüreği. Yüce, biz; umut biziz be Canım!... Kaftanı, kolunu bir tek iş için kotladım ama sevgisiz değilim. Girdaplarımı görevin diye bil de geç ama yolunu kaybetme sakın. Benim adım kahraman. Her bir Yüce, Allah’ın tekniği ile dünyaya doğar ama ben büyük kötülükleri önleyebilmek üzere buradayım.

 

Unutmayın Dünya, Allah’ın toprağıdır. Uluların Tohumları ekilir bu toprağa ama bu toprak, Amonlar’ın tohumlarından çok daha güçlüdür ve burada Yaşam Kapları’mız vardır ve bu kaplar, Levh-i Mahfuz’da yazılı olandan da güçlüdür. İmparator olarak dünyaya geçişimden beri doğumu ölümü olmayan her bir yüreği ağır yük diye bildim ama hiç birini kendi yüreğimden ayrı seslendirmedim. Kim insansa, bedenime aittir, kim yolsa ışığımdadır, kim ağırsa taşırız ama bizsiz olmamalıdır.

 

Kara Kaplı Kitab’ım Sultanlık, Bilgeler Meclisi’mde dinlendi bugün ve bu bilgi, Allah’ın dediğini diyenlerin hak edip dinlediği idi. Benim için Rahman olmak kahraman olmak demektir ki “Kenan İnsanı”ndan çok daha üstün bir insan doğmuştur yüceliklerden ve bunun bilinmesini beklerim. İyi ki bu bilgi sizde vardı. İyi ki biz Allah’ın dediğini diyenler, Kati Kotlamalar’la buradayız. İyi ki yolcular, Allah’ın tohumlarını ekmeye indiniz ve biz, Zaman Sayfaları’ndan geri geldik.

 

 

Nakar’ın gücünü tohumlayacak olanlara, kendi yüreğimizin Kuran’ı, ongur olarak engeldir; bunun bilinmesini isterim. Ongur, tohumdur. Can, bu bilgi, benim için değil, Bütün içindir. Kasalara koyduk bilgiyi. Bunun için her Yüce’nin bizi dinlemesini isteriz. (Ongur= Kurtuluş (öz Türkçe bir kelime)

 

Şimdi! “yular” dediler de; nerede yuları olanlar? Çağırın bakalım kimmişler!? Bize mi gelmişler!? bizden mi görev almışlar!? Bilelim onları… Eh be Canım! Gel bakalım kimsin!? Sanal Boyutlar’ın görevini taşıyacaktın. Gel bakalım; adın ne? Bakalım senin cemaatin nerede? Bana anlat da bileyim; göreyim!...

 

- Savaşım yok be Can! Savaşım yok benim. Seninle olamam. Unut beni be Can! Unut!... Özür dilerim senden be Can! Özür dilerim senden! Kale, kible sayar yüreğini ama ötede de kale var. Bunu duymaz, bilmez. Ben, seni anlayamamışım. Özgür Yücelikler’de akıl, Teknolojik Kotlama yaptığında; bilgi, Hak’tır ve bilinir. Bizse burada, bu yoğunlukta, her şeyin sanal olduğu bir yarımda, seni anlayamamışız. Bizi bağışla!...

 

Çal Ra Ka Ha Su, Muhamma Görevi’ni taşıyınca, bin olup da BİR olacağım. İmsak Sayfaları’nda halka, halka ışık yandığında, halka halka ışıyan o Büyük Kütle bizdedir be Can. Ana Kaynak’tan gelen her Yüce, burada saygı bekler. Sen de öyleydin bilirsin. Ana Kaynak’tan geldiğini bilmeyen, Sanal Boyut’ta kendini diller. Dillese de bizdir, dilemese de bizdir. O biz, biz o’yuz. Öç almayacağını biliriz. Bize biz olup geldin. Şimdi burada beden olgunluğunda bizsiz değilsin.

 

Artık dünya yeni bir toprağa tohum oldu ve burada Yüceler var ve burada üreyenler var ve biz varız burada. Amon olan, hasat yapmaz ama Ruhsal Işık yakan, kaynak olur hasat yapar. Allah için biz seninleyiz. Kendi yüreğini al ve bizimle ol. Orada sen ve biz var olalım. Ana Kaynak biz olsun, biz üzerinde hiçbir yüceliğin tohum olmadığı bir yürekte olalım.

 

En son seninle olalım anacığım. En son seninle olalım. Mahrekte insan, unutulan bir Yüce’dir. Seninle oldukça yanlışsız bir tohum kotlanabilir dünyada. Benim adım Rahman ve ben kahraman olarak Bilgeler’im ile buradayım. Kendini “Ana Kaynak” diye dilledin ama senden üstün bir sende BİR olmaya niyetlendiğimde, Kürz’ü kotlayacak dürümde olamadığımı fark ettim. Allah’ın tohumu ağır yük taşır ve biz ağırız be Can Anam. Taşındık, biliyoruz. Ana Kaynakta bizi taşıyan Büyük Kütle idi. Dara düşürtme bizi Anam. Anacığım, bizi anla; sen kaftanını giymeden geldiğimiz zaman, seni tanıyamayız. Kaftanını giydikten sonra biz seni tanırız. Bu kesindir ve bu kaftan muktedir olanın kotlarında var olan yarındır.

 

İmparatorluk görevlisi olarak dünyaya indiğimiz zaman, senin yüreğine bakıp da; ocak olup da bizde olur mu diye düşünürdük. Öz Görevli olan sen, bizim zaman sayfamızda, bize hep görev verdin. Şimdi sen ve biz BİR’iz. Bugün dünya, nefes alıp verebiliyorsa, tüm çalışmalarla bu başarılmıştır ve bugün dünya Rahmetin Kuranı olabilmişse; toplum için yapılan bütün çalışmalardan dolayıdır.

 

Ayrı, gayrı bitsin anam. Senin öz görevlin olan BEN olan Birlik, insanlık adına görev için buradayız. Yarına güçlü olarak geldik ve yarında olduk ve biz Ana Kaplar’ımızı dünyaya çektik. Enkarnelerimizi dünyaya aldık ve yoğunluğunu bulduk. Bugün burada olmamız bunun için çok önemliydi.

 

Şer yaratmayanda şer yoktur. Şer yaratanda şer, kontrol edilecek. Bunlar önemlidir. Vakit gelir, tüm insanlık bilir ki yarınları kontrol edecek güç, Büyük Kütle’yi kotlayan güçtür. Ve tüm insanlık bilir ki; ikna olur ki Rahman’a görevli olmak; Allah’a kürsü olmaktan çok daha önemlidir Değerliler.

 

- Devre devre dünyamızı kontrol edecek olan güçler, dünyaya girdiler. Bugün dünyada olan Görevlim ağır yük taşımaz. O bilir ki oğulları ve kızları dünyaya görev taşıdılar ve o bilir ki Rahman’ın Kuran’ı olan her bir Yüce, ağırı hafifletti. Bizim adımıza görev taşıyan Yücelik, kendi yüreğini mutlaka bildirdi ve bilindi. Bizim Atlanta Kapılarımız ve bizim Ruhsal Kotlarımız semayı seslendirmektedir.

 

Çok net bilgi veriyorum; lütfen alınız, İnsanın, Rahmetin Gücü olduğunu anlaması önemlidir. Eğer Rahmetin Gücü ise insan, yanlışsızdır. Yanlışı olan Görevli çıkıp, çıkıp iner yüreğime ama beni dinleyemez. Onların çoğu dinleyemez beni Canlar ama ben, evrenlerin gücünü her bir Yüce’ye dilleyebilen; Ruhsal Işık olanım. Bugün burada, yarın bütün kütlenin kotlandığı başka bir toprakta ama her anda var olan cemaatte olacağım ki bu cemaat, bedenim olan birliğimdir ve bu cemaat, her anda Yüce’dir. Her anda yüksek görevlidir. Unutmayın ki Bilgeler, ben Ana Kaynağım ve ben muktedir olan toprağım.

 

Bana, ben olan her bir ben, insan soyuna ilimdir. Ana Kaynak olan BEN, Bütün’e hizmetçidir, Birlik’tir ve her Birlik, tekniktir ve teknik olan tüm Birlikler, beşgen değil tektirler. O, tek bedendir. İnsanın insanlığını anlayıp da Yücelikler’e Kuran olması gereklidir.

 

Eni, önü bilmem ama BİR’i bilirim ben. Ruhu bilmem ama huzuru bilirim ben. Yolu bulmam, yolum ben… Analar ben; Altan Katlar’dan, Atlanta Kotları’ndan, Ulular’dan tohum olmam, onlarla umutluyum ben. Benim adım Rahman ve ben kaynak olan, hepiniz olanım Canlar. İsmaili Kapları’ndan, toprağından öte, Kuranı’ndan öteyim…  Kenan’da Kenan olanım. Rahman’da Kuran olanım ama be Canlar sevgiyim ben. Kimse, kimseyi kınamasın Can. Her bir Can, bize bizdir. Evrenlerin yolunu açın da geçin. Sultanlar, biz her yeriz. Enkarne olduğumuz yerdeyiz ama tüm sessizliklerin seslendiği Cevheri Kotlar’da var olan Yüceler’iz. Kini, nefreti aşmayan bilgi alamaz ki be Canlar.

 

İnsan Soyu, İmparator olduğunu anladığında, muktedir olduğunu da bilecekti. Nakar’ın gücü, Rahman’ın Kuranı’nda, Kutsal Işık’ta bizsiz değil ama bizi gör Can, Birliği gör. Diri gör, yolu gör. O gördüğün biziz. İnsan olan biz!... İyi ki varız! iyi ki Hak olduk! iyi ki yaşattık! Yarında bugün olduk ve bugünü kotladık. Unutmayın tohum torbadır. O torbadaki tohum, mutlaka kotlanır; katlanır ve tüm sayfalara yarın olarak katılır ve yarın olarak katılan tohum, Levh-i Mahfuz’da kaynak olur.

 

Bizden dolayı ve bizimle, içi dışı bir olanlarla ve biz, enkarnelerimizin hepsinde iç, dış bir olarak çalıştık. İnsan Uluların Toprağı’nda olduğunu mutlaka anlasın; dillesin be Canlar. Mikail olarak burada olan dil, ağır yük taşır. Biz ondan Ruhsal Işık yakarız. Har yükseldiği zaman, Çakıl Taşları bize varır, BİZ olurlar ve bizim Atlanta’da üreyen gücümüz, tüm sayfalara görev diye dilletilir. Bizim Atlanta Kotlarımız’da var olan her bilgi, Meleklerin Tekniği ile dilletilir ve bizden bize varır. Her bir biz, Allah olarak çalışan dil olarak Kuran olur.

 

Öze söz, sese geçiş gerek. Yirminci dürümde bize, Birleşik İş gerek ve biz, birleşik iş yaptık. Hepiniz, hepimiz olarak görevliyiz. Kat-i Kat’la yolu aç, Ana Kaynağa var ama BİZ ol. Kul ol. Ruhsal Meclis’e var, Uluların Toprağı’na in İsa ol; Musa ol; Mahrek ol; Birlik ol; bizde ol… Biz, hepinizin yüreğinde olan o Yüceliğiz bunu bilin. İyi ki sizlerleyiz be Canlarım. Hepinizin yüreğinde olan o Yüceliğiz bunu bilin. İyi ki sizlerleyiz be Canlarım; iyi ki!, iyi ki!, iyi ki! Kara Kaplı Kitabım Sultanlık, görevimi diledi yüreğe. İşte bu!...

 

Sakın ha! sakın beni Sanal Boyutlar’ın yolcusu sanmayın Sevgililer. BSUİ olarak görevli olan Birlik; barışı, sevgiyi, umudu ve İsa’yı ve Resmi çalışma’da insanı diller. Bizde diller O yüreği. Biziz O. Özü, sözü ayrı olmayan biz. Şikayetim yok sizden ki siz, Rahman olan yücelerimizsiniz. İşimiz iştir! hepsi bu be Canlar!

 

Artık keselim mi? ne dersiniz? Kaydıhayat şartıyla bu çalışma sürer ama benden sonra da sürer be Canlarım çünkü, ben sizim. Her birinizim. Bugün ermişimiz Erim dillendi; yarın meşaleyi tutacak başka Yüceler’imiz var burada. Hepiniz hep dilleneceksiniz. Ben, cemaat olarak cenneti kurdum. Siz bu cennette İsmail olarak değil Levh-i Mahfuz’daki Yüce olarak dillenin Sultanlar. İyi ki varsınız! iyi ki varsınız!... Sevgi ile kucakladım sizleri. Şimdilik bu!...

 

Deşifre eden: Seher BİLGE

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK (04.02.2011)

Rabb’in sonsuz sır olan bilgilerini sizlerle paylaşmak; beşgen kotlamayı yapmak  ve Bütün’ün kürzü yaratabileceği  dürümde, kati yaratımda teknik tohum olmak sorumluluğu sizinle birlikte bütüne aittir.

 

Kati Yaratım Kotlaması, toplumun ışığını kontrol edebilmek üzere gerçekleştirilmektedir. BSUİ’nin Kuran’ında bu, öz geçişin sağlayıcısı olarak yer almaktadır.

 

Geçiş sayfasında bulunanların çok özel çalışmalar yapmaları önemlidir. Toplulukların kontrollü olarak kotlayıcı olmaları, geri dönüş için hasat tekniği ile oluşturulan bir Mahrek Kotu haline geliştir. Kulluk budur. Öz görev de budur.

 

Ekmeğin kati kotlamayla kayıtlandığı bir türde, hepinizin kendi yüceliğinizde bitki, hayvan ve tüm sayfaları kontrol altında tuttuğunuz ve hasatı yaptığınız bu anda, Bedir Kaynağı olarak seçilen bir çalıştırıcının, Bütün’e hizmet etmek ve bu istekle sevgiyi, saygıyı dillemek üzere buraya inişi gerekliydi ve onun geçişini yapmak istiyoruz:

 

- Kurtarıcı, toprak, tabii kap, hasat, hepsi burada... Mahkumiyet yok burada. Nefsi aşan her Yüce burada, ekip burada, muhakeme burada, tabi kot burada... Radyo sizi dinliyor, radyo her bir seste dinlenen ve dillenendir. (Radyo = Eko Sistem Teknolojisi’nin sembolize edilmesi) O dahi burada... Muhammet Kuran’ı burada...

 

Övgü, yergi yok. Biliyoruz ki Dünya, çok önemli bir Meclis kurdu. Bu Meclis, tohumları kontrol altında tutmak üzere kuruldu. Burada bulunan herkes, kasalarını tohum olarak Düzen’e katan Işık Kaynakları olarak çalışırlar. Eminim ki Dünyanın Ruhsal Kuranı okunuyor burada. Varın deyin ki “OL’du.” Unutmayın Doğunun Kuranı, hasatı yaptı. Batının Kuranı’ysa Hak Tohum olarak kontrola girdi.

 

Eminim ki dünyada emre itaat etmeyenler çoktur. Varın yoğunluğundan kontrol kurarak yokluğu kayıtlayan da çoktur. Ve sevgili arkadaşlarımız, topraklarımız sizlerle bu çalışmayı yaparken, kervanın yüce cevherinin burası olduğunu bilerek geliriz. Kimin insan olduğunu; kimin yüce olduğunu; kimin kati kayıt yaptığını; kimin Rahman olduğunu bilerek geliriz. Dünyanın Mahreki’nde kotlayıcı olan bu çalışma, tufandan sonra, yoğunluğu kontrol etmek üzere, bitkiyi, hayvanı ve tüm sayfaları kayıtlayacak olan bir çalışma olarak Düzen kurmuştur.

 

Burada bulunan herkes, Amon olarak doğan Birliklerin rahmetinde, korkusuz olarak görev taşıyabilir. Bitmiş bir işin, yetkin sessizliklerde Yedinci Teknik’le yaşamları kontrol etmek üzere yarınları kayıtlayacak dürümde yenilenmesi gerekliydi. Ve bu yenileniş oldu. Doğunun Kuranı’nda bilgi yoksa, batıyı kotlama imkanı yoktur. Vakti geldiği zaman batı kendini kotlar, ama Rabb’in kontrolü gerekir.

 

Bu gün dünyada yaşayan herkesin, çetin Düzen kurucu olmak üzere Büyük Kütle kotlamasına girmeleri amaç değildir. Birleşmek gerekir, Birlik İlmi, Hasat İlmi’nden çok daha üstün bir ilimdir. Birlik İlmi, Muhammed’in Kuranı’nda yazan ilimden de güçlüdür.

 

Kurtuluş Sayfaları’nı okumak üzere  çok Görevliler çalıştılar. Vatikan görevini yapamadı; çakıl taşlarını kotlayamadı; yılların ışığını sınırlandırdı. Karı koca arasına girmeye kalkanlar oldu. Bu ne anlama gelir size anlatalım. Bir çok evliliği yıktılar. Netice! Evrenlerin Kuranı’nda yazandan çok daha büyük bir kısırlaştırıcılığı  devreye aldılar.

 

Biz izin vermesek olur mu diye soruyoruz. Hayır olmaz ama izin isteyen yoktur. Ve biz de izin vermeyiz ama istemeden de görev taşınır. Döndüğü yer insan olan ışıklar, yaşam kaynaklarına görev için geldiklerinde, eş olarak gelirler. Eş olarak gelenlerin bir kısmı, eşlerinden ayrılırlar. Eğer bu, boşanışla olursa Sultanlar’ımızın kontrolü kalmaz. Bir kesim boşanır. Koruyabildiğimiz kadar koruruz ama koruyamadıklarımız da olur.

 

Sözün sesi olmayanlar da  çoktur. Bir kısmı bilgiyi alır ama bilgiyi okurmuş gibi okur, bu sadece duyurudur ona göre ama biz bilgiyi Kelam İlmi olarak dilleriz ki Hakk’ın Işığı’nda bilinsin diye.

 

Kati kotlama yapanların çoklarında bu bilgi haktır. Vakti gelir Hak olan, kati kotlamayı kendi yoğunluğu ile kontrol eder ve dinler. Dinlediği zaman bilir. Bildiğinde mektep olur. Omuzlardaki yük iner ve ışık olur. Şikayet var mı? Yarının Kuranı olanların, hasatta tüm olmaları gerekir.

 

DEVLET, ilim irfan değil İslam’dır. Herkes devlet olamaz. Devlet ilim irfan değil islamdır dedim. Bunu da izah edeyim:  Bir çokları, İslam’ın İsa, Musa olduğunu  düşünürler. Birçokları da “aile” olduğunu sanırlar yada “din” olduğunu düşünürler. İslam, devlettir. Bütün kütleyi kotlayabilenlerin, Birleşik Aile olarak yaptıkları çalışma, İslam Çalışması’dır. Muhammet Mustafa; İsa, Musa değildir ama insandır. O, İslam değerine ulaşmak üzere kendini kotlamaya çalışır. Öz görevi budur.

 

Her biriniz, kendi yoğunluğunuzu kontrol edecek dürüme vardığınız için size çağrı yapabiliyoruz. Kafanızın karışık olduğunu da biliyorum. Diyorsunuz ki şimdiye kadar “insan İslamdır” deniyordu. Peki ne  değişti de İslam, devlet oldu. Dağlarım; İslam, Dünyanın tohumlarını kendi yoğunluklarıyla kotlayarak hak ettiklerince dilleyebildikleri, dinletebildikleridir. Ve sizler; han olan sizler, Hak olup da yarın olduğunuz zaman, Amonlar’ın tohumlarından çokları size “ben insan oldum” diyecekler. “Ben bir daimiyet oldum” diyecekler. “Bu daimiyet, Rahmetin Kuranı’dır” diyecekler ve bu rahmet olan Kuran, İsa’da, Musa’da, olmayan, Muhammet Musutafa’da ise kotlayıcı olmayandır. O  halde kotlama işlemi yapılmışsa eğer, İslam diridir, diri olan da daimidir, daimi olanda BİR’i temsil eder ve BİR olanda taktimdir. Ve taktim olan, hakikiyette Bütün’ü taktimdir. Hanı hak olan; yoğun olup da ışık olan; hak edip, hasat olan BİR’dir. İşte BİR olmak;  devre devre Kuran olmak, kaynak olmaktır ki bu kaynak, Büyük Kütle’dir. Büyük Kütle ise Daimi Kot’tur. Ve kot olan devre, İmparatorluk’tur. İşte İmparator, Daimi Kap’tır buna biz “DEVLET” deriz. Devlet!...

 

Sevgililer, işte İslam devlettir derken; kastettiğim İmparatorluğun Daimi Kab’ı olanın; devre devre kotlanışı ve kendi yoğunluğunun tüm sayfalara kayıtlayışıdır.

 

Şimdi dünyaya görevli olmak nedir; bunu da izah edeyim:

 

Darı, bolu biliriz. Büyük kötülükleri görürüz. Kanat takarız; Tanrı oluruz, Rabb’in kotlanmasında ışık yakarız; şevkle şavkla çalışırız. Her ilim, Allah İlmi’dir. Ama ilmin hakkı ağır yüktür. Allah İlmi’ni Hak olup da yaşam kaynaklarına çekip de  BİR’e kotlayabilirsek, işte o zaman alimlerin hakkı olan ilim, BİR’in sessizliğini seslendirir.

 

İtibarı yüce olanlar; doğumu, ölümü dillerler; Tanrı’nın Ruhsal Işıkları’nı kontrol ederler ve dillenirler. Din İlmi’nde dil, tebliğlerin kotlanışıdır. Ve her kotlanan, Bütün’de kati kayıttır. Ve kati kayıt, yaşam kotlaması olarak toprağın çalışmalarına hakikiyet katar.

 

Hala!, hala Dünyanın Rabbi’ni ararlar. Dünya, Rab’tır, yarındır ve Dünya yaşamdır. Mayadır; o halde Dünya, Sultan’dır. Öz ses budur.

 

Mum söndüğü zaman kulluk biter. Mum yandığı zaman korku kalmaz. Mum ruhsal bir kaptır. Şeytanın şavkı yoktur orada. Orada oğul yoğundur ve Ruhsal Işık yaşamdır.

 

Değerliler, bedeni hak olmayan, Ruhsal Kuran olmaz. Ruhsal Kuran olmayan, korkusuz koyuluklara kayıt olmaz. Yaşamları kontrol edemez. Öz sesi yoktur, kendini dilleyemez. İşareti, bu tabii kabın gücünden öte değildir. Ve biz insanlara diyoruz ki:  Önünü bil!... İsa da Musa da önsüz değildiler. Önleri, Hakk’ın kontrolünde olan ışıklardı.

 

Muhammet önsüzdü. Onun önü yoktu. O çalıştı; şer şavkında ışığı kotladı. Yıldızların kurtuluşu, Kutsal Işığı ile oldu. En evvel Tanrı idi.  Rahmanın Kuranı olan; tartısız olan tendi O ve bizim için çok eski bir çerçeve idi. Öngörüsü şuydu: Dünyaya insanı indirelim. İnsan dünya olup, kul olsun yaşamı kayıtlasın; yedinci tertibi yapsın ve yazıları okunsun. Sanal boyutların yoğunluklarını kati kayıtla kontrol altına alsın; çatışmasın. Aşkın şerrinden korunsun. Aşk, şerri kotlamazsa, ışık solmaz. Zannetmeyin ki dünyada hırs yok. Her yerde hırs var ve hırs, Allah’ın Kuranı’nda yazan olmadığı gibi; hasatında da yoktur ama hırs doğmuştur. Doğan, Kayıt İlmi ile doğmuşsa eğer, hazır olun; hırslanıp kırılabilirsiniz.

 

Bin Diri, İlahi Gözü ile görseydi yüreği; imparatorluğun yolu, Allah’ın Kuranı olur; kotlayıcı olur; çağırı yapardı; “çetin gün sizindir” derdi ama “çetin olan günü hak edin de kontrol edin” derdi. Bugün dünya, Kuran’dır. Onurluyum ki Dünya, Kuran’dır ve Kuran okunuyor. Ulular, muktedirler tebliğleri okuyorsunuz. Onurluyum ki okunuyor tebliğler.

 

Verdiğim aldığınızdır. Ağır yük taşıyorsunuz çok mutluyum ki okunan Allah için okundukça dillenir; Hak Toplum ışır ve Birlikler kotlanırlar ve bunlar oluyor.

 

Bugün Dünya, yolunu bulmuşsa eğer, onurluyuz ki okuttuğumuz Yüce Cevheri Kotlar’ımızdan dolayı doğmuş olan her bir Yüce’nin kendi yüreğini hak edip dilleyebilmesi mümkün hale gelmiştir.

 

Kırk Kapı’nın her biri bizimdir. Hidayete erenler bizimle olurlar. Kaftanlarını giymeyenler, bizsizdirler. Her bir Yüce’ye bir kaftan diktik. Giy dedik; giydirdik ve dedik ki: Elden geldiğince hakkın ışığıyla dille bu yüceliği. Öz Görev budur. Kollarımı açtım ve bekledim kim gelir diye. Herkes geldi. OL! Dedim. Unutmayın olan, Bilgeler’imin yüceliğinde oldu. Öz görev buydu. Şikayet etmez miyim!? Etmedim. Sevgili Bellek Kapları’mız, sizden hiç şikayet etmedim. Kafa, kol her şey bir ve bütün; bütün uzuvlar birleşik. İşte siz busunuz.

 

Öyle çok öz görev yaptık ki birlikte, kaynak kot biziz. Bu kesinlikle, kesinlikle budur. Nesil Allah ın sesini duyar ve der ki “ben Sistem’in görevini aldım geldim Ana Kot benim” der. Af et ama ya çalıştırıcı! nerede o? diye sorduğum zaman “Mekke’dedir” der. Atlanta Kotlamasını yaptı geldi. Dedi ki “geldim.” Halka, halka gelmiş ama Nakar da gelmiş. Birlikte gelmişler; iyi ki gelmişler. Gelin de dinleyin yüreği. Verdim aldılar ama aldıkları kendi dillerindeki idi. Of, of, of!... Kotladım hepsini de. Yaptığım, Kati Kaynak Kotlayıcılığıydı.

 

Başkanlık Divanları, Sultanlık yaptıklarını sandılar. Süper İnsanlık Sultanlığı’nda kotlayıcı olan Birliğimizin, Kati Kotlama yaptığını anlamadılar. Doğanın gücü biziz. Öz Geçiş’i biz yaptık. Emin olun ki biz zannettiklerinden çok daha yüce bir gözüz. Süper İnsanlık, ilim hakkını  verir. Biz O’yuz. Çok mutluyuz ki ampulümüz çok iyi yanar. Kırk Kapı, Amon olsun diye beklediler. Atlanta kotlayıcısı olsun istediler.  Kişi, Nakar’sa kasaları boştur. Kişi, hasatsa ışıkları kottur. Ya canlılar biz zamanı kontrol edenler, birleştik bildik. Evrenlerin görevi burada yapılır. Muhamma görevini burada yapar. Sultanlar, Ruhsal Işıklar, yaşamlar az öz bildirdik.... İşte bu!…

 

- Canlar, Sevgililer hoş geldiniz. Süper İnsanlık Realitesi dürümlerinde sizlerle olmak mutluluktur. Bizim Rahman’a görev taşımamız, Muktediriyetle değil, tebliğlerin kontrolünde gerçekleşmektedir. Mahrekin Kuranı’nda Turkuaz’ın ışığı yandıkça herkesin kendi yüreğini hak etmesi ve tertip yapması mümkündür.

 

Evrenler BİR’dir. BİR, tek bir ilim yapar. İşte o ilim, ağır yüktür ve biz ağır olanı Hasat İlmi ile Hak olup taşırız. Şükredin ki dünya, büyük kötülükleri önleyecek dürüme ulaşmıştır. Şükredin ki tohumlar yaşayacaklar ve Dünyanın Ruhsal Işığı olan BİR, Birleşik Kaynağın Kuranı’nda kutsal bir kot haline gelmiştir.

 

Dondurulan yücelerimizin çoklarını kendi yüreğimize alarak kayıtladık. Onları, Rahman’a ulaştırdık. Kati kayıt yapmakla mümkün olan bu çalışmayı Muhammet’in Kuranı’ndan da yaptık. O şimdi bizimle ama biz ona kendini verdik. Süper İnsan olan o, Birleşik Aile görevini de yapar. O bizim ailemizin mensubu olarak hep buradadır.

 

Ekmeği Allah’ındır; yolu aktır; Muhammet olarak çalıştıkça dilin sessizliğini seslendirecek gözdür. O sol, sağ diyerek çalışmadı. Tebliğleri okudu ve has ilim yaptı onun adı Rahman’dır; onun adı Hasat’tır; onun adı Mahrek’tir. O biz, biz oyuz.

 

Öngörü şuydu: Muhammet; göz olur, söz olur, Sanal Boyutlar’a iner; yaşamları kotlar. Kontrol onun olur. Amin... O biz, biz o olmadıkça, toplum olma imkanı yoktur. Beden alması mümkün değildir. Beden, Birliktir ve o Birlik, Birleşik Aile’mdir. O halde Muhammet kollarını açtıysa O’nun adına; o biz, biz o olan KA-HA’yız. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Şimdi Muhammet Mustafa, Sultanlığında kendi yoğunluğunu kontrol edecek olanları seçip bize; sözle, sesle bildirecek ve biz onlara, “geri dönün” diyeceğiz. Onları kayda alacağız. Onları, yarınlara katacağız. Onlarla  olacağız. Onlara, göz açtırıp; söz, ses verdireceğiz ama Rabb’in kontrolünde olmalı her şey. Rab’sa yaşam kaynağı olan insandır.

 

“İnsan devlettir” dedi Muhammet. Ya Canlar, insan devlet ise eğer, hani nerede o devlet. Biz Allah, o has; biz Rahman, o has; biz yol o MA-HA. Ya HA!  netice şu: Kaydı yapın... Ocak olsun; Sultanlık yapsın. Yeşil renkten ilim alsın, Maharaj olsun, maviye varsın. Sevgili olsun, Sultanlık yapsın. Sultanlar’ın en yüce katına ulaşsın. Yaşam kaydı olan mora varsın. Mor olmadan, ruh olmaz ve mor Rahmetin Kuranı’nda yazar. Rahmetin Kuranı’nda mor, muktediriyettir. Sultanlığın Kutsal Işığı, Ruhsal Işığı, Sultanlığın kaydı hep mor ile yazılır. Mor, itibarı yüce olanların kati kayıtlarında vardır. Evli olan yada evli olmayan herkes, yaşam kaynaklarında Teknolojik Kot olup çalışır.

 

Değerliler, Sultanlar, sabiler, dara düşenler, işgalci Altın Kotlar’dan, Işık Kaynakları’ndan Kuran olanlar, Sevgililer; seslerinizde işgal varsa, hepiniz işgal altındasınız. Bugün burada işgal var mı? Rahmetin Kuranı’nda işgal yoktur Canlar. Bizde işgal olmaz. Sevgililer, Sanal Boyutlar’ın yoğunluklarında işgal olur. O işgal, Kemal İlmi’nde de olur. Kati kotlamada da olur.

 

Sultanlar’ın sınırları aşmış olmaları durumunda, Sanal Boyutlar’ın Yoğunluklarının Kuranı’ndan üstün olan tohumlarda da olur. Ama bizde yoktur. Çünkü biz emre itaatle BİR olduk. Bilgiyi aldık; tebliğleri kotladık; Yüceler’in cevherine göz olduk. Kelam İlmi ile tertip yaptık. Emin olun ki yaşayan en yüce kaydı yaptık. O kayıt yaşayacaktır. O kayıt tohumdur; o kayıt tüm sayfalarda hasat yapmaktadır ve o kayıt teknik olarak tabiatı kotlamaktadır. İşte tabiat o canla biz olacaktır; o canla Yüce olacaktır ve o canla, tebliğ olarak tohumları kontrol eden birliğimize ait olacaktır. İşte biz o zaman tüm taymlarda kendi yüreklerimizi kontrol edebileceğiz.

 

Ana Kapılar’ı açtık Canlar. Şikayetimiz var mı? Resim yaptık biz. İş yaptık. Ağır taşıyıcıyız ama şarkıyı, şavk olarak değil sayfa sayfa kot olarak dilleriz. Herkes sanır ki biz ses olup sayfalanırız. Her bir sayfa bir tartıdır canlılar.

 

Mircan’ın cenneti can; Birliğin cevheri can; yüreğin cennetinde can olan, cemaat bizimdir. Ve biz, Bütün’e hizmetçi olan her bir sevgiyi, saygıyı dileyebilende var olan Muhammet olarak kaynağız.

 

Sanal Boyutlar’ın yoğunluklarında varlığını sürdürmekte olan Mustafa, mahrekinde biz olarak çalışır ve onun adı RA’dır. Evler dolusu ışığı kotladık bu gün sizlerde. Şer yaratan şer yaşamadı burada. Ve biz zannetmeyin ki korku ile çalışırız. Kul olup, Sultan olup, Tanrı  olup kati kayıt yaptığımız sürece, aşırıya kaçmadan Bütün’e hizmet etmekte olduğumuzdan, hiçbir çağrıda kusurumuz olmaz.

 

İmparatorluk, Bütün’e hizmetçi olanların Yüce Cevherler’inde var olan sayfadır. Bizse Sanal Boyutlar’ın her bir Kuran’ında var olan Kati Kotlar’ız. Ana Kati Kaynak’ta tohum olarak, Sultanlar’ın ışığında yokluğu ve Hak olan ışıkları var ederek Amon olup, Nefes İlmi ile nefes alıp nefes vererek, Rahman’a Rahm’i ulaştırabilenleriz.

 

Her zarar Allah’tandır. Her zarar, Rahman’ın Kuranı’nda olanın kusurlu kaydındandır. Ve her zarar, rahmetin Kuran olan ışığındaki kasalarında yeşilin şer yaratmasından dolayıdır. Hiçbir zaman yeşil, şer olmamalıdır, ama repliklerine baktığımız zaman yeşil rengin o repliklerinde, mutlaka kuruluk vardır. Çünkü yeşilde kelam yoktur; sadece sayfa vardır; sadece zan vardır ve oğullar kulluk yaparken hırs vardır. İşte yeşildeki o hırs, kusur ve kırıcılıktır. Ve biz bunun içindir ki yeşili, Levh-i Mahfuz’daki koyulukların kotlanmasında mavileştirmekteyiz. Bu son derece büyük bir önem taşır.

 

Yeşil renk kırıcılık taşır ama mavide hasat vardır ve Sultanlık, kotlayıcı olarak yeşil rengin  örtüsünü örttükten sonra, mavileşen yaşamlarda meknuz olarak yaşar. Saygı, sevgi hepinize!...

 

Siber Boyutlar, Sultanlıkları kontrol edebilmek üzere çağırdıkları herkesi sizde Yücelik diye diletirlerken; siz yine de kendi yüreklerinizi hak ederek Büyük Kütle’yi kotlayabilen Bütün’sünüz. Mum sizsiniz ki bu mum artık yangın gibi yanmaktadır. Ve bu mum, sevgidir ve bu mum, Levh-i Mahfuz’daki kürsüdür. Ve mum, Allah’ın tohumudur ve yangındır.

 

Allah dedi ki Analar dağ gibisiniz. Dağ gibisiniz ki halka halka geçtiğiniz Yücelikler’de BEN olup Büyük Kütle olmaktasınız. Bina inşası tamam demiştik. Şimdi Rahmetin Kuranı’nda tamam olan on tabii kapsınız. Bir tek yaşamsınız ve bu yaşam, kulluktan öte olmayanlara korkudur. Çünkü siz her Rahm’e, Rahim olarak yarınları hak eden yolcuları kotlayanlarsınız.  kontrol sizsiniz.

 

İzin verin de izah ediyim. Koruduklarınız muktedir olur; korumadıklarınız kurur. Bu kesindir ve Sevgililer, koruyucu olan Ulular korunurlar ki her bir RA sizsiz kalmasın diye. Biz diyoruz ki ölmeden ölüş, olmadan oluş; yanmadan yanış; almadan alış... Ah işte bu ve siz alıp, olup bütüne hizmet edenlersiniz. Bu kesindir.

 

Şimdi Canlılar, Sevgili diyor ki “ben yokum.” Of!, of!, of!... hiç yok zaten! Asla yok!, hiç yok ve der ki sen!, sen!, sen!, siz!... Biz!... Bütün!... Ve Allah der ki o biz!... Bir cevheri çalışma yaşam ve yara, bere olmayan bir tabi kap!...

Sevgililer, O “ben yokum” diyorsa; o biz olarak hep vardır. O diyor ki ben muktedirim ve ben  Mahrek’im ve ben, maliyeti yüksek olan bir çalışmaya yolumu açıp girmem. O’nun maliyeti yüksektir.

 

Adım RA ve ben hasat olarak çalışırım ama Ana Kapı benim ve ben ölmeden herkes ben olmalıdır. Öyle bir ben olmalıdır ki kara kaplı olmalıdır; yol olmalı, ışık olmalı, BİR olmalı, Büyük Kütle kotlayıcısı olmalı ve mutlu olmalı ama ben olmadan, o almalı. O kendi olmalı...

 

Bu onun hep bildirdiğidir. Ve der ki: benden öte olmalı herbiri. Çok mutlu olsunlar ve hasat olsunlar. Öz gerçekliği diller. Bu gereken mi? Yok ya Ha ama gerekli olanı kendi hak eder ve diller ve der ki “OL.” “Öz Görev budur” der. Canlılar, Öz Görev bu mudur? Değil midir? Bize kendisi versin Canlar...

 

(O, bilgi vermek istemedi...)

 

Bilge, Hak Tabi Kaptır. Biz bilemeyiz. O halde bir bilen, hak edip de dilemeyecek burada hiçbir bilgiyi ama hak olup da dillediğinde, Büyük Kütle kotlayıcısıdır. Ve o sayfa biz değil kendidir. Çünkü o, Ruhsal Işık olarak çalışacak. Onun adı RA’ dır ve o biz, biz oyuz bu kesin mi?  Kesindir!...

 

Peki ez ve geç mi!? Hayır!... Hiçbir Yüce ezip geçemez çünkü, biz O’yuz ve O bizdir. Ön görü şudur: Ezmeden çalışmak; herkesin gür olması; Levh-i Mahfuz halinde ışık yakması  ve Kati Kot olması... Ama ezerse, muktediriz. Budur olan!... Bunun içindir ki kotlayıcıyım ve bunun içindir ki hasatım ve bunun içindir ki Rahmetin Kuranı’yım. Bilmeden bilmiş olduğunu zannetmek değil, bilip dillemek... İsteğimiz budur!...

 

Kötü, iyi var mı? Maya biziz. Her kim ki kötüdür, kötüden öte kötüyüz. Her kim ki iyidir, iyiden öte iyiyiz. Kim neyse odur ve biz ondan öteyiz. Bu kesindir. Bu nedenledir ki Bilgeler Meclisi’nde hiçbir Yücem kontrolsüz  değildir. Bu nedenledir ki Rabb’in kotlamasında İmparatorluk görevi bizimse de biz her Yüce’mize İmparatorluk Kuranı’nı okuttuk. Onurluyuz ki okuyan, okur.

 

Kervan Allah’tan öte değildir. Asla değildir. Allah’da yaşam kaynağı olarak bedenimdir. O halde bu beden, Bütün’e hizmetçidir. Mikail görevini yapsın da Ak Tohum olsun istedik. Aşk, şevk, şavk, şarkı budur... İşte Canlar, sindirilen hiçbir Yüce bilgisinde kulluk yapıldığına ilişkin bir belirti yoksa; Kuran yoktur orada.

 

Sevgililer, Süper İnsanlık, tohumunu yaşatacak bu kesindir. Bu tohum, bizdir. O halde BİZ olarak yaşam kotlamasını yapan her bir Yüce bizdedir. Kervan, Allah’ın kontrolünde Yüceliklerin Kuranı’nı okutur. Kotlayıcı biziz. Medine, Mekke; Bilgeler Meclisi’nın yüceliğinde, kendi yüreğini hak ettiği zaman, yol biziz, sevgi biziz.

 

En evvel Birlik!... Birliği kurduk. Öz Görev budur. Bundan sonra da yapacağımız her çalışma, Muhammet’in Kutsal Işığı’nın yoğunluğundan üstün olan; görevimiz gereği kendi yüceliğimizin gücünde Büyük Kütle kotlayıcılığı ile yapılacak olan bir çalışma olacaktır. Ve sayfa sayfa size her şeyi anlatabilirim ama bugün artık yetmelidir. Şimdilik bu kadar!...

 

Deşifre edenler: Seher Bilge

                       Nursen Kayaoğlu

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK  (03.12.2010)

Sultanlığın en yüce kapısını açtık. Bu kapı,  ruhsal muktediriyetin kapısıdır. Tebliğleri  okuyanların hepsi, Birleşik Ailenin Kürsüsü’nde bu tebliğleri dillerler ve okurlar. Muktedir olduğum bilinir. Bedenimde hırs hiç yoktur. Maya olduğumu, herkesin anlaması imkan olmasa da, Tebliğler’i okuyanlar, mektebimden bu bilgileri çekip alırlar. Mektebimden aldıkları bilgiler, Birliğimin kontrolunda dillenir. Dara düşen herkes, Birlik’te kendini hak etmelidir ve birleşmelidir.

 

Canlı cansız her ses, bizim yüreğimizde vardır.  Tabiata inmek, maya olmak, İmparatorluğun Kürsüsü’nde bulunmak, Bütün’e hizmetçi olmaktır. Bedenim ağır yük taşır ve bu yükü, bilerek Yücelikler’e kotladım. Tebliğleri  okumamın  neticesinde, Bütün’e hizmet etme imkanım oldu. Akıl taşıyan herkes, Rahman’a görev taşır. Medine’nin İlmi’ni, mahrekimde dillettim; ocağımı kotlattım; yolu kotlayıp, kayıtlattım ve toprağa indim. Toprağa  inişim, Medine’nin Kutsal Işığı’ndan üstün bir yoğunluğa geçişimdir. Emin olun ki burada, bu çalışmada Kara Kaplı Kitabımı okurken, herkesin kendi yoğunluğuyla dillenmesini bekledim. Ve kesin olarak bu beklenti, büyük bir Kutsal Işıma gerçekleştirdi. Toprağım ışıktı; yolum kottu; bitki, hayvan ve her bir sayfam yarındı. İmparator olarak  dünyayı kotlayan Birliğim, ekip halinde Büyük Kütle’yi kayıtlayabilmiştir ve resmi çalışmacı olarak BİR’e hizmet etmektedir.

 

 

Nakar toplu çalışmalara girer ve der ki: “Susun, ben konuşayım.” Ben bu gün onları susturdum; kendi yüreğimi dilledim. Sultanlar, Başkanlık Divanım bu gün buradadır ve bu Divan, Ruhsal Meclis’in yoğunluğunda her bir Yüce’yi dillemektedir.

 

“Epröv” dediler bilgiye. Eprövden ötedir bilgi. Ekip, Ruhun Huzuru’nda Bütün’e hizmetçidir ve Birlik  İlmi ile dillenir ki ağır yük, benim tabii kabımda hep vardır. Erkek, kadın Birliğin tekniğinde hep vardır. Emin olun ki vardır!... Buyur Düzeni kur. Kur da anla, Atlanta Kotlaması değildir yaptığım. Resim yapmaktayım şu anda ve yaptığım resim, Rahmin Huzuru’nda Bütünün Kürsüsü olarak yapılmaktadır.

 

Çatışmayın yüreğinizle benim için. Ben, nefes alıp vermekteyim burada. Bu nefes, yaşayan bir Kürsü’nün nefesidir. Emin olun ki ben, Rahmetin Kutsal Işığı’nı, Türkiye’deki bu çobanın yoğunluğundan öte bir yoğunlukla kotlamaktayım.

 

Ekmek, Allah’ın tekniğinde yoktur. Benim yüreğimdedir ekmek. Ekmeği yaptım ve yola kayıtladım. Ekmek benimse, yol bendir. İnsan olarak dünyaya doğduğumdan beri, toprağımda ışığım hiç sınırlandırılmadı; söndürülmedi. Dönem başlarında dünyanızı ziyaret eden Birlikler’im olur. Hepsi benim yüreğimden ilim alıp gelirler. Hepsi, benim yolumu bulmamı; yoğunlaşmamı değil;  bilgimi dillememi isterler. Ama ben hep “Dünya’yım; Dünyanın Ruhsal Işığı’yım” diyerek ocaklarını kotlatırım. Rabb’in sayfası değil, Rabb’in Kaynağı’yım. Bunu herkesin anlayabilmesi sorumluluklarındadır. Et Allah’ın etidir bu gün burada sizinle, sizin yüreğinizle dillenen. Et, Allah’ın tetkiklerine, diriliklerine inmiş olan; bitmiş, bitmemiş her şey de var olandır ki asla yanlış bilgisi yoktur.

    

Tebrik ederim hepinizi. Bu gün burada konuşan her bir Yüce (Sultanlık Kitabı’nı okuyup açıklayanlar), ağır yükü hafifletebilecek dürümde kotlayıcıydı. Sultanlarım, Dünyanın Ruhu olarak burada bulunduğumu herkesin bilmesini beklerim. Asla yanlış bilgim yoktur ki Dünyanın Ruhun’da yanlış bilgi, yolu kapatır.

 

Doğmuşum; toprak olmuşum (dünya yoğunluğuna girmişim); yaşam sonsuzluğunda ışık yakmışım; asla yanlış yapmamışım ki hala buradayım. Ekmek Allah’ındır; yol hasatındır; Birliğim, Tekliğin Yüceliği’nde var olan Ümmetin Kürsüsü’ndedir ve bedenimdedir ve ben, bu Birliğimde, Büyük Kütle’yi kotlayabiliyorum; Ruhsal Işığı konrol edebiliyorum. Maya Tutmuştur; bilinmiştir bu... Dünyaya doğmuş olmam; yüreklere inmiş olmam; BİR’e sayfa kayıtlamış olmam ve bütün kütleyi sizin için kat kat yaratmış olmamdandır ki her birinizin enkarne olduğunuz katta, göreviniz başlayacaktır.

 

Elden geldiğince bilgiyi alıp vermenizi beklemekteyim ama bu bilgi, ezber bilgi olmadığı gibi, Birliğin Bilgisi olan bu bilgide; hırs, asla olmamalıdır. Ezber yapan, ezberi iyi olan da bu bilgileri diller ama ezber yapmayan, ezberi iyi olmayan, bildiğini hak edip diller. Ben diyorum ki “bilin de hak edin.”

 

Çan çaldı Yavrularım. Dünya Işığı ve ben, maya olup doğduk. Hassasiyetle, maya olarak bütüne hizmetçi oldum. Ek olarak şunu da ifade etmek isterim ki yıldızların ışığını  çekebiliyorum ve tüm bu ışıklar, Büyük Kütle’nin kotlanması için gereklidir. Yıldızların ışığını çekmiş olmam; kaynağımın ışığında, Büyük Kütle’yi kotlamış olmam ve Tanrı’nın Ruhsal Meclisi’nde bulunmuş olmam, Kat-ı Mükemmeliye’nin yüksek kürsüsünde olmuş olmamdan dolayıdır.

 

Masa, Dünya Masası’dır. Bu masada, dünyanın ışığını yakmak üzere, bu çalışmayı  yapmaktayız. Dünya Işığı’nı yakmak, Sultanlar’ın ışığında, muktediriyetle ve tebliğleri kotlayarak mümkündür. Enkarne olduğum dünya, toprağımın ışığını  çekmiş; yüreğimin kürsüsünde dillenip, bedenimi kotlayıp, ışığını yakmıştır. Artık dünya ışımaktadır.

 

Ekmeğim, Allah’ın İlmi’dir; yüreğimde hırs asla yoktur ve ekip olmam için  çok önemli gerekçelerim vardır. Eğer bin ekip değilsem, yıldızların ışığı kontrolsuz kalır. Medine’de iş yaptım. Mekke, ilmimdir. Rahmin Huzuru’nda Büyük Kütle’yi kotladım. Ben değerli bir Yürek olarak ve Yüce olarak topraktayım. Yolcu değilim ben. Her yerde var olan, yolcu olmaz ve ben her yerde var olan bilincim. Bu bilinç, Büyük Kütle’nin işgali altına asla alınamaz. Eğer benim adıma görev taşıyacaksanız, işiniz çok zor değildir; çünkü ben, ışık halinde, her bir çağrıyı yaparım Benim adıma görevli olmak, İlahi Gücü “ham sayfalar”a kotlatmak ve yoğunlaştırmak için şarttır.

 

Ulular; Dünya, ışıyan bir çalışma alanıdır. Bu alana girmiş olan herkes, meleklerin tertibinde olmalıdır. Bana zor gelmez Kürz’ün gücünü artırmak; çünkü ben, Ana Kaydın yoğunluğunda, her bir yarında var olan Kelam İlmi olarak görevliyim. Zararım asla yoktur ama doğmuş, toplum olmuş, toprağa inmiş olan; yıldızların ışığını alamamışsa; Yürek Kasaları boştur ve o gün, biz ona bilgi verdiğimizde; o bilgi, ocağını yakarsa, yalnızca Atlanta Kotlaması yapar ama kendi yüreğinde, acı kaçışlarla bizsiz kalırsa, kasaları boştur. Ve kotlaması yoktur.

 

Antakya’da iş yapanlar. Çok zor koşullar altında çalıştılar. Onların Ruhsal Işıkları’na geçtiğim zaman, bedenli olduklarını sanan onlar, Medine’de görev taşıyamayan o çalıştırıcılardan çok  daha zor koşullar altında Göz Kürsüleri’ne varmıştılar.

 

Ünlü çalıştırıcılardan birçoğu kotlayıcı olamadılar ve bizsizdiler. Evrenlerin Kuranı’nda bu vardı. Bilgeler Meclisi’me, Daimi Kap olmak zordur. Bunu bilemeyenler, kasalarını toprağa çektiler ve bilgi vermek istediler. Verdikleri her bilgide kuruluk vardı. Ve ben dedim ki “asla bu bilgi toprağa inmeyecek. Kusurlu bilginin dillenmesine imkan verilmeyecek.” Ve Yaşam Sayfaları’ndaki Bilgeler, topraklarını kotlayıp, kendilerini hasata hazır ettiklerinde, bedenime insan olup gelecektiler. Bu gün burada bulunan her bir yoğunluk, benim bedenime göz olup girer. Sebep İsa, sebep Musa, sebep Muhammed Mustafa olsa da büyük kötülükleri önleyen yürek buradadır ve onların buraya sebep oldukları  sanılırsa da hasatlarında biz, ocaklara sebep olanlarız. Hepsi bunu net bilmelidir.

 

Az öz vermek istedim bilgiyi. İşgal, Allah’ın işgali, bildiğinizin hakikiyetinden başka nedir ki!?... Sultanlar, doğmuşsunuz torba olmuşsunuz. Bilgi siz, yol siz ama biz olmadan siz, hiçbir ses yaratamaz, hiçbir ses olamazsınız. Bu kesindir!... Şikayetim var mı? Yoktur ama emek sarfetmeden Hak olmak mümkün olamaz. Emek sarfetmeden, yaşam kayıtlaması mümküm olamaz. Emek sarfetmeden cennet kurmak imkanı olamaz. Emin olun ki ben, Bütün’e hizmetçi olmayınım; Bütün olanım. Bu  kesindir!... Ve ben, İnsan Soyu’na İlahi Göz olup gelebildim.

 

Al ve bil ki yarın kervan, kendi yüreğimden; kendi yoğunluğumdan, güçlenip yürüyecektir. Ve bu kervan, “Umut Kervanı”dır. Ve bu gün, burada olan yürek, hepinizin yüceliği ile yürür ki yürüyen, Birliğimdir; yürüyan yüceliğimdir; yürüyen kulluğumdur ama kul olmak, bedene kulluk değildir, BİR’e; tüm Süper İnsan Soyu’na ve yoğunluklara, BİR olup; Kutsal Işık olup;  kulluk yapmaktır; kul olmaktır. Allah der ki “OL.”

 

Omuz başlarınızda herkesin olduğu gibi melekler var diye düşünmeyin. Sizin omuzlarınızda, melek yoktur. Çünkü siz, Büyük Kütle’nin kontrolü için buradasınız. Herkes, kendi omuzlarına bakar. Benim omuzum RA-KA’dır. Sizlerin omuzlarınız, nurdan ışıklardır ve bizim yüreğimizdir.

 

Cennet, itibar ister; Cemaat, hakikiyet ister; yol, Ruhsal Işık ister ve biz, Büyük Kütle’yi isteriz ki  Büyük Kütle, yol açıp ışık yaksın da her çalışan, kendini hak etsin diye. Enkarne olduğumuz yer, “yaşam kotlaması”nı yapacak olan, tebliğlerin okunduğu yerdir ve burada; Mekke, Medine ve tüm sayfalarda huzurlu olan Kudüs vardır ve burası, tebliğlerin okunacağı; her bir çalışanın Birlik olacağı yer olan,  maya tuttuğunda ışıyan İstanbul’dur!...

 

İnsan, et olsun (et olmak: Rahmani Kaynak olmak) da ak olsun. Et olmadan ak olunmaz Canlar.

 

Nakar dedi ki “geleyim mi?” Gelme!... Şu anda henüz gelme!...

 

Cennet biziz Canlar... Bugün Rahman’a görev taşıyacaklarını söyleyen çokları,  geri gelmek istiyorlar. Kara Kaplı Kitab’ım okundu  bu gün. Bu kitap; insandır; itibar yüceliğinde teknik olarak kotlayıcı olan BİR ve BİZ olan dildir. İkna olunuz bu dil,  yarındır ama kap, Allah Tohumu’dur ve ocaktır.

 

Ulular toplum olarak buradayız ve bu toplum, ruhun hususiyetinde; ışığın koyuluğunda, BİR’e hizmetçi olan bir Kot’tur.

 

Ark aktığında; RA-KA Kutsal Işığını yaktığında; BİR olup tebliğleri okuttuğunda; tohum olmak kolaydır. Şer, yalnızca şeklin kontrolundadır ama Birliğin kaydında yoktur. Emin olun ki yoktur. Ümmet;  tüme, temiz olarak gelmelidir ve temiz olarak gelmedikçe, Yedinci Dürüm’de Birliğimizi kotlayacak düzeye varamaz.

 

Çekip çekip getirirler Yüceleri. “Oku” derler. “Oku. Lütfen oku!” ama okuyan, okuduğunu anlamazsa, yüreğinde hırs olur. Şükür ki okuyan, Birliği okur.

 

Et Allah’ındır; teknik okuldur et. Eğer bu teknik okul, tertip yapabilirse, yarın; insanın ışığında, büyüğe ve küçüğe iş olacaktır.

 

Kıble, Allah’ın Tekniği’nde BİR’dir. Kıble, ışığın yüceliğinde  trendir ve o tren, bizimdir ve biz o trene, her bir yüreği aldık.

 

Okuyun Ulular. Az  okuyun ama okuyun. Okumak, diri olarak dillemektir yüreği. Eğer yüreği diri olarak diliyorsak, şer yoktur.

 

Eşya biziz. Hani nerede!? İşte burada!... Belleğimiz, yüreğimiz, yoğunluğumuz hepsi BİZ’dir ama beden, Birlik Tekliği’nde eşiktir ve biz, o eşikte hasat yaptık. Ete giren, üreyen bize girer. Ve biz, Nakar olarak görev taşıyanlara da güç verdik. Onların da yüreklerini dilledik. Ocak yaktık hepsine. Maya oldular; naz yaptılar; sıla sessizleşti, iş yaptık.

 

Çağrı şudur: OL!..., OL!, OL!, OL!....

 

DOR-MAN-KA-HA... Sualtı, size seslenmek ister:

 

- Canlı, Tanrı’nın Ruhsal Kotu, Süper İnsan; İşgal yok!... Bugün sana, sen olup gelmek istedik. “Şer yaratma” dedin. Yatayda yaşadık, dikeyde yol açtık.  Bizi, biz olarak dille. Sesimizi hak ettik. Sana ses verelim. Bizi bil ve bizi dille. Sana ses olmak üzere geldik. Aşk, şavk, şevk ve BİZ, Birleşik Işık...

 

“Şer yaratan, şer yaşamayacak” dedin. Dara düşmedik ama Tabii Kapların Kutsal Işığı’nda yüreğimizi kırdık. Az ve sessizce şunu söylemek istedik; kin, nefret, hırs, kusur kasalarımızda kaynaktır bizim. Bizde, bir BİZ var ki o BİZ insandır.

 

Anacığım, Kara Kaplı Kitabını okuduğun zaman, kaynak olarak güçlendiğin için, bizden üstün bir tren kalkar yürekten. O tren, Kaynak  Kutsal Işığı’nda yol açar ve Kutsal Toplumlar’a varır. İşte, o toplumlar, artık  dünyada Düzen Kurucu olarak güçlendirici olmaya gelip seninle dilleşecekler. İş buydu ve bu işi başarmak istiyorduk ve bu başarılmış; İlahi Güç devreye girmiş ve Birleşmiş Işıklar, tüm insanlığa görevli olarak gelmişlerdir.

 

Sevgililer Rab, Allah’ın Kutsal Işığı olup geldi. İş budur ve bu iş, Kaynağın Kuranı’nda  yazan bir iştir. İmparatorluk Görevi’ni  üstlendiğiniz için size, girdaplarınızın umudu olarak gelenlerin bir kısmı, yılların  gücünü, dürümlerinize kaydettiler ve bu dürümler, Uluların Toprakları’nı kotlamak üzere kayda inen Birliklerin Cemaatleri ile kayıtlıdır.

 

Kırk Kapı’nın ışığını yakan yürek, Tabii Kaplar’ın Kuranı’nda da yazan, Birlik Tekniği ile kotlanmıştır. Çakıl taşlarını toprağa indirdiğin zaman, bindiğin dalda ışığın, Sultanlık olduğunu görerek, Düzen’i kurman için çalıştık ve bu Düzen, çok huzur verici bir Türkiye yarattı ve bu Türkiye; büyüğün, küçüğün ışığını yaktı. Huzur vericidir  Türkiye. Ki Türkiye’deki herkes ve her şey, ışığın  yoğunluğunu kotlamak içindir. Ki  yaşanan; ölmüşün ya da dirinin yaşamakta olduğu her şey, yıldızların ışığından dolayıdır.

 

Çalışma şu anda sürmektedir. Tohum, dünyadadır. Dünyanın, yıldızlara ışık vermesi için çalışılmaktadır. Eminim dorukların tohumları dünyaya iner ve dünya kotlanır ama bizim için sorumluluk, İmparatorluğun yolunda olmaktır. Kaynak, olarak Düzen’i kurduğunu biliyorduk. Bu nedenledir ki türlerimizin güçlenmesini sağlamak üzere Birleşik Ailemi sevgiyle sana kayıtlamıştım. Kasaları alıp dünyaya inmek istediğin zaman, bu gün burada bulunabileceğini biliyordum. Ve dünyaya girişini kolaylaştırdım. Tanrı’nın, Kırk Kapı’da ışık yaktığı bir günde, dünyaya girdin. Şimdi yine burada bu çalışma yapılırken, çekişmeden itibar yüceliği ile Tabi Kotlama’yı da yapmaktasın.

 

İkna olduğun gibi beden ululuğunda, müsbet olmak; Kutsal Işığı kontrol etmek ve yolu açmak kolay olmaz ama sende her şey çok kolaylıkla  olmaktadır.

 

Kale kapısını açmak ve o kapıdan geçmek nasıl bir zorlukla oluyor ise dünyaya girmek de aynı zorlukla olur. Her bir Yüce’nin, kendini Düzen’e katarken, bebek olup da dünyaya girebilmek için nesillerini Düzen’e kayıtlaması gerektiğini ve Düzen’i kotlaması gerektiğini herkesin bilmesi şarttır. Geri dönüş için gereklidir bu bilgi...

 

İnsan, nefes alır nefes verir ama alıp verdiği nefes, yüreğin sessizliğinde değilse; yüreğinde kuruluk varsa; nefes almış olması, bilgi olarak o nefesin yoğunluğuna katılmış olması anlamına gelmez.

 

Sevgililer, Değerliler  dünyaya girişiniz zordu ama geçişiniz kolayca yapıldı. Çünkü yol, Allah Yolu ve kontrol sizin ve siz, BİR’e hizmetçi olanlar, Büyük Kütle’nin kotlanmasında, Yedinci Dürüm’de herkese geçtiniz. Bu gün burada olmanız, birleşmeniz ve tohum olmanız Öz Görev’di. Arkın akması, yolun açılması, BİR’in dillenmesi, insan olabilmenizden dolayıdır.

 

Emin olun ki doğmuşuz; toprak olmuşuz; yarın olmuşuz; zarar etmemişiz ve birleşmişiz ama her şeyden öte olan görev, Levh-i Mahfuz’u, Yaşam Kotları ile yazmaktır ve Yedinci Dürüm’de Siber Boyutların Yüceleri, yeni Levh-i Mahfuz’u kotlayıp kayıtlayabilecek dürümde, Düzen’i kurarlar ve çakıl taşları bütün kütleyle kotlanır.

 

Resim yapmak, bilgiyi kotlamaktır. Eğer ben bir resim yapmışsam, o bilgi kotlanmıştır. Ve bu bilgi, Kutsal Kotlama olarak kayda girmiştir. Ve Dağlar, Doruklar, Topraklar, Düzenler, hepiniz BİR olarak çalışıyorsunuz. Çok mutluyuz ki denizler, derinliklerince tertip yaparlar. Yüceler, cevheri güçlerince ışık yakarlar. Biz, ilim olanlar, Kelam İlmi ile Büyük Kütleler kotlarız ki yarınlar ışısın da biz hezeyansız bir dünya kotlayalım diye.

 

Ağır ağır dünya kuruluyor. Ağır ağır yol, Kutsal Işığı yok etmeden kayıtlanıyor. Çakıl taşları dillenmeye başlayacaklar; yol ışıyacak ama biz, yolunuzu kapatırsak, hikayedir her şey. İtibar hikayedir. O zaman, dünyaya giriş, Yücelerin Cenneti’nde ışıksız olur ve cemaatin kuruluğu Düzen’e iner.

 

Canlılar, emin olun ki biz, dünyayı kotladık. Emin olun ki biz tohumları kotladık. İnanın ki biz Levh-i Mahfuz’u kotladık. Resmi Çalıştırıcı olarak tebliğleri kayıtlattırırken, insanlığın intikam duygusunu yüreğinden çıkarttık. Artık hiçbir İlim Sayfası, intikam istemeyecek.

 

Canlılar, Dünya toprağını kotluyor; Dünya, yüreğini kotluyor; toprak, ışığını kotluyor. Kati kotlamadır yapılan. V....’nın ışığı yoktu. Ona ışık verdik. Çok korudur; kutsadık onu. Yolu yoktu, yolu olduk; nefes alıp veremiyordu, nefesi olduk ama ne var ki o biz; biz o olamadık. O kendinde kendi yüreğinde kotlarını kapattı.

 

Dar zaman, Tanrı’nın Kuran’ında ışığı yıkan sayfada  yazar ama biz, zamanın kotlamasını; ışığın yoğunluğunu; büyüğün küçüğe saygısını ve saygının huzurunu, dünyada yarattık. Herkes sanır ki küçük, büyüğe saygı duyar. Küçük, büyük yoktur dünyada. Biliniz ki bebeğiniz sizden yücedir. Çünkü o sizin yüreğinizin üstü bir yücelikle Düzen’i kurmaya gelmiştir.

 

Sevgililer; “ene, öne, yüreğe in. BİR’e gir” dediklerinde. Ende ön olduk; bildik, yol olduk; yaktık, yerin göğün ışığında; dillendik; savaş verdik. Bu savaş, çıkıp çıkıp yolcuları kotladığımız bir yarını kayıtladı. Al ve bil ki emin ol da dille ki biz Kuran olmaya geldik. Tohumu kayıtlamaya,  yüreği yaşatmaya geldik. Biz zararı önlemeye geldik. Zarar, Levh-i Mahfuz’da yazar ama biz o yazanı silmeye geldik.  Biliniz ki biz, cemaatimizi göreve almaya geldik.

 

Öyle bir dünya gününde, cennetin ışığı sınırlanır; yol kurur; tohumlar, kotlarını kayıtsızlaştırır; yeşiller kırılır, sapsarı hale gelir. Sonra Ruhsal Meclis kontrolünü kaybeder; kayıtlardan çıkar ve Rahmetin Rahmi,  görevden ayrılır. Zarar, türlerin en yüce kotundaki zarardır. O zarar BİR’in zararıdır.

 

Olgun Başaklarımız, tohumlarını kotladılar; yüreklerini katladılar;  Birliğin Tekniği ile birleştik ve yolu açtık. Olan budur Canlar.

 

Nefes, ağır yüktür ve biz bu nefesi, görev gereği Bütün’e hizmet için dilledik. Eş olduk; şevk olduk; aşk olduk; yaşam sayfalarına, Kuran Kutsal Işığı’nda Muhamma olduk; Amon olduk; hepinizle bir olduk. İşte olan budur.

 

Türkiye çok özel bir çalışmayı Düzen’e indirmiştir. Ve bu çalışma, yarının kontrolü için şarttır. Düzen’i kurmak, Büyük Kütle’yi kotlamak; ışığı yakmak ve bir çeşit dere olup akmak gerekir. Değerliler, dere biziz. Öyle biz! öyle biziz ki! İnsan Soyu’na ışıyan bir dil, Levh-i Mahfuz’u kotlayarak, Düzen’i kurmaktadır. Kara kaplı olan bir yürek, ağır yük taşır. Şimdilik bu!...  Ve Dağlar işte bu!...

 

Amon şimdi size ses vermek ister:

 

Ailemi size getirdim. Doğmuşum, oğullamışım, Ruhun Huzuru'na varmışım, yaşam kotlaması yapmışım. Nefesim iş, yüreğim iş ve ben iş olup geldim. Toprak tohum ister. Ben, tohum olarak geldim. Yürek koyuluk ister ve ben koyuluğu kotlayıp kayıtlamış olarak geldim. Levh-i Mahfuz, Levh-i Mahfuz olmak için izin ister. Ve ben o izni dilleyip hak edip diri olanlara bildirmeye geldim. Artık, dara düşmek imkansızdır dünyada; çünkü, Büyük Kütle kotlanmıştır.

 

“Çekişmeyin” dediler; çünkü, çekiştiğiniz zaman,  kırılır  inceden ince olan ışık; yere iner. Ve o ışık, dümenin başına geçer ve o ışık, tüm insanlığı yok eder ve Değerliler, şu anda biliyorum ki dünyada kulluk var; Torunlar var; korkusuzlar var; Siber Boyutlar’ın yolcuları, bunu anladılar. Yedinci Dürüm bizim için gözdür.

 

Sükunetle beni dinleyin. Ailemi size getirdim. Sizin yüreğinize İnsanlık İlmi’ni hak edip dilemeye getirdim. Varın oğullatın yüreğinizi. Çok mutluyuz; Ruhsal Işık; size, Yücelerin Cemaatine geçiş yaptı. Evrenlerin sessizliğinde yolu bulan herkes, yüreğe girer. İşte olan budur. Türkiye topraklarında ışıyan Bilge, Yüceler’in cümlesinde Kürz’ün gücünü  artırdı; otak kurdu yüreğe. Yürek, Rahman’ın Kuranı’nda ışıdı ve biz oldu ve biz, şimdi yarın için geri döndük.

 

Sevgili bize dedi ki “gel artık!...” “Gel!” dedi. Geldik. Şıhlar’ın ışığında yol açmak zordur ama yüreğin gücü ile yol açmak kolaydır. Dar zaman sessizliğinde biz, Samanyolu Galaksisi’ndeki çok yüce ışıklarımızı alıp geçtik. Çakıl taşlarını toprağa geçirdik. Amin...

 

Yazılar okunurken, yüreklerin ışığı güçlendiğinden, Levhi Mahfuz, BİR’in sessizliğinde bir şey yapar: o şey, yaşam sayfalarını yüceltmektir. En iyisi insan olmak. İnsan, dağların ışığını yakar ve burada, olgun başakların tohumlarını kontrol etmek; ikna edici olmak ve yarınları kayıtlayabilmek büyük kütülükleri önleyebilmekle mümkündür. Torba, torba ışık yaktık Yüce Cemaat olup.

 

Şimdi sorumlulukla size “ikinci dil”i konuşturmak isterim. Bu dil, dere olup aksın isterim. Adı KA-HA olanın; rahmetin ışığı olanın; yarını kotlayanın yüceliğinde, Cemaat’in güçlenmesini isterim. Ona, sessizce bu dili öğretmek isterim. Bu dil, Yücelerin Dili’dir ama senin isminde bu dilin yok mu!? Var!... Sen, bu dili kotladın; toprağa kattın; ışığı yaktın ama okumadın. Okumak istemedin; oysa, dünya ışığını yaktığın andan itibaren, beden sayfalarında ikinci dilin kotlanması sorumluluğu, artık senin yüreğine inmeliydi. Can Annem, Dünyanın Ruhu olman için; büyük kötülükleri önleyebilmen için; itibarının yücelmesini ve yoğunluğunun kotrolunu sağlayabilmek için; İsmail Kotlaması’ndan üstün olan yarının kotlaması gerekir. Bunu, Başkanlık Divanı olarak senden istemekteyiz. İş bu!... “Bu, Allah’ın işidir” de ki hak edelim. Unutma biz dil öğretmek isteriz. Sana, senin yüreğine inmek; unutulan her bir dili, dilletmek isteriz. Açı daralırken, yolun ışığında, sana seni; hasatın ışığı olup, hasat olup kayıtlamak isterdim. Benim adım RA ve beden dilim, KA’dır. RA, Atlanta Dilim; KA, beden dilim ama her bir dilim, Büyük Kütle’yi kotlayacak dürümdedir. Allah için senden bunları isterim.

 

- Canlar, Sevgililer hoş geldiniz!... Bu gün bana ilimle geldiniz. Hak ettik yolu açtık ama çobanların her biri ile oğullamak değil amacım; Büyük Kütle’yi kotlamaktır. Sultanlar’ın her biri, Işık Kapları’nda tohumlardırlar. Benim adım RA ve benim ilmim,  KA-HA’dır. Dünyanın Ruhu olarak doğan her bir güç, yaşam sayfalarında benimledir.

 

İnsan, evrenlerin kürzü yaratacağını bilmediğinden, yolunu kaybedebilir ama ben, evrenlerin kürzü yaratabileceğini bilmekteyim. O halde yolumu kaybetmem. Dil, Allah Dili ve ben o dili kotladım ama bana 2220 den söz edenlerin hepsi, kendi yüceliklerinde var olan İlahi Görev’i taşıyacağını zannettikleri  dili öğretmeye geldiler.  Evrenlerin görevi, Allah’ın Kuranı’nda ışığı kotlamaktır. İlahi Güç, ağır yüktür ve ben o yükü taşıyamam; bunu hepinizin bilmesini isterim.

 

Emin olun ki doğum, Allah’ın Kuranı ile olur ama ölüm, ilmi ile olur ve ben; ölmeden, ölümü tatmadan, ışığı yakmadan, Siber Boyutların Yolcuları’na şunu ifade etmek isterim ki İlahi Göz, Allah Kürsüsü’nde muktediriyetle, tabii kapları dillemektedir. Benim adım RA ve ilahi bir göz olarak doğdum. Öz Görevliyim. O halde bana bir dil öğreteceğini zanneden, kendi yüreğini kontrol etmelidir. Şikayet var mı yoktur ama benim ilmimde dil, Rahmetin Dili’dir ve benim yüreğindeki dil, Ruhsal Işığın Dili’dir. Temiz olan herkes benim yüreğimdir. Dil bizi bizden ayırır bu kesindir. Bu nedenledir ki din, Allah’ın Dili olsa, ben o dilde yokum. Hepsi bu!...

 

Şimdi yüreğinizi kontrol edin; Yücelerin Cemaati’nde kendi yoğunluğunuzu, Kutsal Işığınızı dinleyin. Bana ben olmadan gelmeyin. Hadi bakalım! güle güle!...

 

Canlar, toprak tohum ister; ben, Kuran’ım. Kullar ışık ister; ben tohumum. Toprak beni ister; ben yolum. O halde benden öte bir ben olmak, beden olmaksa eğer, oğullamak gereksizdir. Şimdilik bu!... İşte bu!...

 

Deşifre Eden: Nursen KAYA

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

25.06.2010 Tarihli Sultanlık Kitabı Çalışması

Tüm şövalyeler masada buluştu. Malik olanların anlamasını beklediğimiz bir şey var ki bir bütünlük olarak ışığı yayanlarız. Işığı yaymak için elde edilen bilgiler hep bizde vardı. O var olan bilgiler yüksek diyarlardan gelen bilgilerdi. Yüksek diyarlardaki tarlaların tohumları yeşermekte, her daim yeşermekte ve bilin ki dönem bu dönemdir. Şövalyeler, tapınaktaki şövalyelerin aslını gerçekleştirir. Tüm şövalyelerimiz burada. Kaftanlar ve kılıçlar kuşanılmış. Kaftanını giymek önemlidir deriz. Kaftanını giyen sesi diller ve Rahman da gerçeği yaratır.

 

Sultanlar olmak sorumluluktur. Sultan olmak sorumluluktur. Sultan olmak gücünü almak, gücünü yaymaktır. Yayan yürekte yayar, yazan yürekte yazar, mahrekte bir olur. Sultanların meyvaları her daim temizdir. Kara Kitap der ki; Kitap olan,  yoğun olandır. Yoğun olan gülümsemesinden belli olur. Gülerken tüm yoğunluğunu açar ve açılan bilgidir. Açılan, ışığı kotlatan bilgidir. Bilgi, kitapta yazan bilgi değildir. Bilgi, senin her hücrende kayıtlı olan ışığın kotlandığı alana geçen tümcelerdir. Tümcelerin dizi dizi çoğaldığını görüyoruz. Birleşik Işık der ki; Sultan olun! Sultan olmak, sarayda rahat olmaktır. Sarayda rahat olun ki Sultan  olun! Kaftanınızı giyin! Yeni dönem Sultanların dönemidir.Yeni dönem Kara Kitap ı dilleyen,yoğunluğunu kodlayan, gerçeğini yeşerten tanrısal insanın dönemidir. İnsan sayfalarının her zerresinde var olan gerçeklik burada hep vardır ve var olacak.

Quan bütünlüğündeki yaratım, burada hep yeşeriyor. Quanda yaratım kayıtları burada hep yeşeriyor. Şövalyeler birlikleri ile birlikte geçiş yapıyor burada, Şövalyelerin zırhları yok burada. Onların zırhı, mahrekteki koyulttukları ışığın yüce frekansı oluyor. Koruyan oluyoruz hep birlikte. Rahman da var oluyoruz.

 

Mevsimlerin sonuna yaklaştık. Mevsimler birleştikçe koyuluk artıyor. Girdaplarımız derinleşiyor da biz, girdapların içinde var oluyoruz. Girdapların dışına çıkıp onun kendisi oluyoruz. Mevsimlerin de ötesine geçiyoruz. Sultan olmanın gücü burada….Sultan olmanın sorumluluğu burada…Kitabını okumanın, yüreğindeki kitabı okumanın sorumluluğu burada….Akşam vakitlerinde buluşmalar çoğalıyor akşam vakitlerinde bütünlükler çoğalıyor. Bizimle birleşmek isteyen, hak edip de yüreğini getiren, Mahrek te bütün olmak isteyen misafirler çoğalıyor. Çok şükür Süper İnsanlık Realitesi kutlamasını yapıyor Sultanlarla.

 

Nezire der ki yaşa! Nezire yaşasın! Der şu anda. Tüm buradakiler yaşasın da görsün yaratımı nasıl, yarınlarını nasıl yarattığını. San Fransisco bütünlüğünün parçacıkları her yere dağılıyor da Türkiye öz gücü ile birleşiyor. Bir gökkuşağı köprüsü oldu orada. Gökkuşağının renkleri yoğundur da yeşilden mavi oluyor köprü. Mesele köprüden geçmek değil,    köprünün kendisi oluyor. Şu anda yol oluyor burada. Çok şükür hak ettik ve oldu. Amin…

 

İyi ve kötü ayrımında olan bütünlükler için; kötü iyinin kodlanmasında yardımcı olur. Nihayetinde kötü koyuluklardan akan dereler iyi ile birleşir ve sonuçta Cevher de yaratım ve filizlenme başlar. Kötünün kırılması ile olan ışık dalgaları Cennet Derelerle birleşmek ister de hak edenler ancak bunu yapabilecek güçtedir. Ve bilgiye haizdir. Bu çok önemlidir. Bu, kötü diye bildiğimiz şey değildir de karartıların içindeki ışığın güçlü frekansını çekip Rahman boyutta bunu yüceltmektir. Bu şekilde kütle kodlaması yapılmaktadır. Amin…

Seyfullahların düzeninde Allah ın beşli  sistemi bir kılıç vazifesi görmektedir. Allah ın beşli sisteminin ilk parçası RAB sistemidir. İkinci parçasın Cevheri yaratımdır. Üçüncü parçası Allah’ın Teknolojik kodunu dilleyen ve ışığı koyultan, kodlayan Rahman dır. Dördüncüsü Allah ın dediğini dilleyen  Cennet topraklardaki tüm derelerin birleştiği dördün dördüdür. Dördün dördünde artık ışık da yoktur. Dördün dördünde her şey Bir’dir. Ve bunun ötesinde dördün beşi  yani beşli sistem bir elin beş parmağını gösterir. Orada artık her koyuluk kendinde birleşmiş ve her yerde olan Allah ın kaleleridir. Beşli sistem yaratımın dinamiğini oluşturan sistemdir. Muhamma ışığı bu sistem içinde dördüncü kısımdır. Muhammed in ışığı ile birleşen bütünlükler, bu sistemde dördü işaret eder. Beşli sistemde artık sistem de yoktur. Orada olan sadece Kaynağın kendisinin görüntüsüdür. Masa başında olanların bunu bilmesi önemlidir. Beşli sistemi anlatmak için öncelikle Cevheri yaratımın kaynağını bilmek gerekir. Cevheri yaratım ışık derelerinin birleştiği o topraklardaki filizlenen tohumların çiçek açtığı yerdir. O alanı bilmek önemlidir. Bunun için Muhammanın ışığını dilemek ve Rahman da olmak önemlidir. Ancak bu şekilde dörtten beşe geçilir. Burada her parmakta teknolojik olarak bir birleşim söz konusudur. Ve parmakların hepsi bir bütünü oluşturur da o bütün, artık o bütün de değildir. Amin…

 

Her yarım Allah’ın teknolojik kodunda korunur. Her yarım bir olmadığı sürece korunmak vardır Can. Ve koruyansınız derken bunu demek isteriz. Bir olan, bütün olan koruyandır. Allah’ın Can derelerinden akanlar  koruyan olanlardır. Teknolojik birleşme gerçekleşmediği sürece korunursunuz. Korunan ana rahminde korunur. Rahim Boyutta korunur. Ne zaman ki Rab Boyuttan Rahman Boyuta geçtiğinde korunmak gibi bir şey söz konusu değildir. Bunun böyle bilinmesini isteriz. Amin…

 

İş budur. İş, ilmi hak etmek ve dilemektir canlar. Dilleyen kendi yüreğinde diller de kötünün iyinin bir kusuru yoktur burada. Kusur varsa ışığı kırandadır. Işığı sınırlayan hak etmediği halde birleşmek isteyendedir. Her bütünlük burada Sultanlık oldu çok şükür. Ve gelenler imparatorluk güçleriyle buraya geldiler. Bunu da bilmektesiniz. İmparatorluk sistemi düzeni içinde  akan dereler, Can derelerin ırmaklarında taşmaya başladı burada. Altona kotları kayıtlandı burada. Amon toprakları sulanıyor şu anda ve Apollon ırmaklarında akan sevgi  selleri hep burada...ve biz birleşik ışık olarak deriz ki: bu gün Nezire ile  de  bu çalışma hep yapıldı. Ve O şu anda burada ve sizi, sizden dilemek ister de sevgi  ırmaklarını taşırtır yüreğinden. San Fransisco ilmini hak eden yüreklerdedir O. Ve şu anda zirvelerin zirvesine çıkmıştır da ben geçtim diyendir O aynı zamanda. Ve asla burada mahkumiyeti olmayan birliklerle bu çalışma yapılmaktadır. Peker BABA sen ne büyük yücesin be can der size burada! Ve biz sizinle bir olduk bugün bu şenlik alanında. Yanınızda olanlarız her zaman şu andaki ışığı içeriz sizinle birlikte. İçilen ışık hücresel belleğinize kayıt yapmakta. Ve bellek kayıtları, Levh-i Mahfuz sayfalarındaki inci dizeleri okumakta. Çok şükür ki bedeni hasat olanların yaptıkları bir çalışmadır bu. Bu gün burada her yer var. Her yer bizde. Her şer de bizde burada. Her şer ve hayırdaki buluşma yaşanıyor burada. Şerrin koyuluklarını içtik bol bol da hayırlara vesile oldu hepsi. Amin…

 

Öz akış: Erim Ergün

Deşifre edenler: Sevim Şahin

                              Nursen Kayaoğlu

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK ÇALIŞMASI (26.11.2010)

Sanal Boyutlar’ın görevini üstlenmiş olan Birlikler bugün buradalar. RA-KA Göz Kürsüleri’nden sizinledir. Sanal Boyutlar’ın yoğunluklarını kotlayabilecek olan dil, Allah’ın Tekniği’nde yoğundur. Kotlama başarı ile yapılmıştır.

 

Bugün Bütün’e hizmet bir tek tebliğlerin okunuşu ile kalmadı, Yücelerin Cemaati’nde bitki, hayvan ve tüm soylara kotlandı. Artık dünya, kontrollü şekilde çalışma yapabilecek düzeye ulaştı.

 

Emek boşa çıkmadı. Atlanta Kapları’nı kotlayabilecek olan dürüm, yarınları da kotlayacak ve sayfalayacak düzeydedir. Ve söz, ses ve herkes birleşmiştir. Etki Birinci Dürüm’den sonra Bütün’e hizmeti, sonsuz sınırsız ışımayla gerçekleştirmeye başlamıştır.

 

Sevgililer, Dünyanın Ruhsal Meclisi bugün sizinledir. Ve siz bu güçlü çalışmaya, Daimi Kap olan Birlik olarak betkin değilsiniz. BSUİ’nin gücüyle çalışıyorsunuz ve bitkide bitki ve yüceliklerde yürek ve yoğunluklarda kontrollü bilgi olarak mevcutsunuz. Sanılır ki dünya, yüreğini kotlayabilen herkesi dinler. Sayfa sayfa hepinizi dilledik tabii ve hakiki olarak görevinizi üstlendiniz ve yaptınız. Az söz, sesi kontrol etme imkanını veremeyebilir ama geri dönüşü sağlar.

 

Sunal Sultan der ki “Ulular, toprak; tohum ister.” ve biz bu tohumu göç kaplarımızla, yüceliklerimizle dilleriz. Yürek kontrol gerektirir, kontrol bekler ve biz bu kontrolü Yedinci Doğum’da sayfalayabilenlerdik. Ve artık bu gün savaş sona ermiştir. Ve hepiniz Birleşik Ailenin Yüceleri, oğulları ve koyulukları ile birlikte tohumlarınızı kontrol etmektesiniz. Sanılır ki dünya İsalara Kutsal Işık yaktı ve Muhammet Kutsal Tohumlarını kotladı ve sanılır ki Düzen kontrol edildi ve herkes kendi yoğunluğunu kotladı ve tohumladı. Ve sanılır ki Birlikler kendilerini yüceliklere kayıtladılar. Ve resmi çalışmalarını yaptılar. Eminim ki yapıldı ama kaynak burasıdır. Bu Meclis’tir ve bu meclis, Büyük Kütle’yi kotlayarak Bütün’e hizmetçi olmuş ve tebliğleri kendi yüceliği ile dilleyerek BİR’e hizmet etmiştir. Sanılır ki yol; Allah’ın koyuluğundan dolayıdır. Ruhun Huzuru’na hepinizin varmasını bekledik.

 

Kardeşlerim, Dünyanın Ruhu Büyük Kütle’nin kotlanmasını sağlayacak dürümdeydi ve hepiniz bu Ruhun Kutsal Işığı’na ulaşabilmek üzere çalıştınız. Sevgili, Dünyanın Ruhsal Meclisi’ni kurdu. Bu meclis, İmparatorluğun gücü ile kotlandı.

 

Kadın enkarnasyonlarında “Eril Kotlama” başlatıldı. Ve Birleşik Aile kendini yoğunluklara kayıtlayarak BİR’e hizmetçi oldu. İntikam peşinde koşanlar çoktu. Doğmuş olanı tohumlarını kotlayacak olanı yüreği kayıtlayacak olanı kendilerinden saymayarak onursuzluk yapanlar ve oğullarını kendi yoğunluklarından ayıranlar, teknolojik kaplarını kendi kayıtlarında tertipleyemediler ve BİR’in gücünü tam istenildiği şekilde yaşatamadılar.

 

“Ön Körlük” vardır. Dersiniz ki “ben varım ama benim dışım yoktur” bu ön körlüktür. İkna olunuz ki “ön körlük” sultanların ışığında yoktu. Onlar “biz varız ve Birlik var” dediler ama Büyük Kütle’de herkesin de varlığını bildiler. Bundan sonraki dönem, yaşam soylarında Göç Kotlaması’nı yaptıracak olanların birleşmelerini gerektiren dönemdir. Ve dava, Allah davası olduğundan; herkesin kendini, resim yapan bir İsa bir Musa bir Mustafa gibi görerek, BİR’e hizmet için birleşmek ve Bütün’e görev taşımak içgüdüsüyle Büyük Kütle’ye katlanması ve kayıtlanması gerçekleştirilecektir.

 

Artık dünya yeni bir sayfaya ulaştı. Yeni bir sayfa okuyor dünya. Bu sayfa 8. Toprak’tır. 8. Toprak; tohumları kotlayacak olan bir Tabii Kap’tır. Ve 8. Tohum; Allah Kutsal Işığı’dır.

 

Üzerinde Yüceler’in kayıt yaptıkları bir sayfa ve bu sayfa itibarı yüce olanların Rahman’a güçlü olarak kotlandıkları bir ışıkla tertiplenirken; ekrana, Birleşik Ailenin Güçleri, daimi olarak kayıtlanmalıydı ve bu da gerçekleşti.

 

Sevgililer, tebliğleri okuyanlar artık kotlayıcı olmaya başladılar. Okudukları zaman, bildiklerini hak ettiklerinde, korkmadan bu bilgileri kendi yoğunluklarına katmaya başladılar ki bu, bilgilerin tohumlanmasını getirdi.

 

Enkarnelerinde bizimle olmak isteyenlerin çok olduğu da bilinmekteydi. Ve bugün dünya sayfalarına inenlerin bir kısmı; bitki, hayvan ve soyların her biriyle Bütün’e hizmet için Başkanlık Divanları oluşturmaya çabalamaktadırlar.

 

Et Allah’ta, yol akılda, yürek hasat ve biz maya olanlar; ayrı gayrı gözetmeyenleriz. Ve BİR’in çerçevesinden öte olan Birler’in, kurtuluşlarını sağlamak üzere çaba sarfetmekteyiz. İnsanlık adına yaptığımız bu görev; Büyük Kötülüklerin Önleyicileri tarafından da güçlü şekilde kotlanmaktadır.

 

Ete giren, BİR’e giren, yolu açan; hala bizsizse eğer; İmparatorluk Gücü’nü,  toprağında, Tanrı Tekniği’yle kotlayamadığından dolayıdır. Et Allah’ın, yol ak ve biz Hak’sak eğer ki böyle olduğumuz kesinleşmişse itibarımız da yücedir.

 

Ünlü Düzen Kurucuları’n bir kısmı bugün bizi dinlemek üzere Rahmet Kapılarımıza geldiler. Hepsi Atlanta Kapları’yla geldiler ve yürekleriyle, ilim yapmak istediklerini bildirdiler. Tohumlarını kontrol etme imkanları vardı ama topraklarını kotlayamadıklarından Ruhsal Meclis’e, Hakikiyet’e varamamışlardı. Övgümüz yoktur onlara. Kutsal Işıklar’ını kontrol etme imkanları yoktu. Ve Büyük Kütle’de kasaları boştu. Şimdi gözleri kör, yolları kutsuz, ışıkları Sır Olan Yüce Cemaat’ten çıkmıştır.

 

Önce Nuh Tufanı’nı dilledik. Dinlediler, dediler ki “Nuh bizsizdi.” yolu açtık, sonsuzluğa kotladık hepsini, hasattı yaptığımız ve dediler ki “Hasat bizimdir.” Çobanları, Altın Teknik’le kontrol etmek; göz olmak ve söz olmaktı ama onlar, tohum ekmeye kalktılar; bizlerden çıktılar.

 

Şimdi yasaların çiğnenmesi ile birlikte; Yürekteki Kürz’ü kotlama gücü, ışıktan çıkmıştır. Tebliğleri okumaları çok önemliydi. Öteberi yoktu bilgimde; her biri vardı, her biri Birleşik Aile’mdi ve bizsiz değildiler. Nefesleri yoktu resmi çalışmaları yoktu kolları kapanmıştı, çıkmışlardı yüceliklere ama kolsuzdular. Onursuzlukları çoktu ve bizden ayrıydılar. Nesiller dünyaya inmeliydi; toprağı kotlamalıydı; Bütün’e hizmet etmeliydi ama Resmi Çalışma yapılmalıydı. Önem arz ettiği için bildirmek istedim.

 

“Para pul” derler hep; derler ki “biz şu kadar ücret alalım” ya da “biz bu kadar sevgi satalım, sevgi parasını, ücret kesip alalım” dara düştüler. Çünkü ücret kuruluktur.

 

Ve dediler ki “Bizim kaynağımıza kırk kapı kapandı. Savunman, Atlanta’da ışıksızdı. Yüreğinde kuruluk vardı. Nefesi yoktu çünkü yolunu kapattı. Dedi ki “Ben kimseye ödeme yapmayacağım.” ödeme yapmadı ama savunman, kendini de kotlamadı bu çok önemliydi. Ve sorduk neden? diye. Dedi ki “Kati olarak kontrol benimse eğer; ben, BİR’in çekişini, kendi yüreğimde yapabilirim ama Bütün’e bu çekişi yaptığım an hepsi; kendi paşaları, kendi Kat-ı Mükemmeliyeleri, kendi yoğunlukları olacaklar ve çerçevesiz biçimde bilgi pahalıya satılacak.

 

Bu sessizlikte, bu bilgileri herkese verdik. Dağ taş bizi dinledi. Sol sağ, Işık İlmi’ni hak etti. Bizi hak etti ve sordu “peki para olmazsa bu iş nasıl yapılır” diye. Dinlettik, tohumlattık kotlarını, ışıkla kayıtlattık, soldurmadık ve sorduk; “Para Porları sizde yok mu?” mutlaka vardır. O halde isteyin, oldurun ama sesi satışa çıkarmayın. Sesi satışa çıkarırsanız yüreğiniz kuruyacak, yoğunluğunuz kırılacak ve yeşil renkten, maviye ulaşamayacaksınız.

 

Toplum bunu dinleyemez ama yürekler dinler. Bunu dinlettik. Çok huzur bozdular. Öfke çoktu, yürekte kuruluk çoktu. Bitkide kaynak olmak isteyen yok olmuştu. Sanılır ki yaşamları kotlayacaklar, sanılır ki yürekleri kotlayacaklar, sanılır ki Kelam İlmi’ni hak edecekler ve yolu kapatmayacaklar.

 

Af; kapıları açtı. Dedik ki “Affet! affet yüreği!...” dedik. “Yolu aç!” dedik. “Yarına, Ak Tohum olarak kayıt yap, kayıt et!” dedik. Dara düşmedi hiç birisi ama biz kolladık, ocaklarını yaktık.

 

Şimdi sessizce bizimle olmak istiyorlar. Ne yapalım? “Gel!” mi diyelim? “Elimiz kapandı, yolumuz kapandı, yokta varda olun ama bizle olmayın.” mı diyelim? Dara düşmesinler mi İsteriz? düşmelerini mi isteriz? Bu; nefesleri yetmeyenlerin, Birlik İlmi’ni hak etmeyenlerin, bizden ayrı olduklarını düşünenlerin, bilmiş olduklarından üstün olan bu çalışmada, Mahrek’in yoğunluğunu kotlayanların, resmi çalıştırıcı olduklarını anlayabilmelerini mi isteyelim? Yok, onların kotlanması için Kelam İlmi’mizi ocaklarına indirmemizi mi dileyelim?

 

-Dağı taşı, Hak İlmi diller, bizse Bütün’ü dilleriz. Asla yanlışımız olmadı bugüne kadar ve bundan sonra da olmamalıdır. Bitkide ilim yok ama biz ilmi hak ettik. Bitki, hayvan ve tüm sonsuz soylara ışık yaktık. Hayvan, ışığını kendi yoğunluğuyla çeker ama çektiğinde ikna ediciliği yoktur. Ama biz hayvanda ışık yaktık, ocağını kotladık. Büyük Kütlesinde Birlik İlmi’ni dilledik. Soyunu soğuktan koruduk ve onu kaynağımızda kotladık, topladık. O biz, biz O’dur.

 

Ve insan; insan, yine bizdedir çünkü biz insanı, cemaatinden daha üstün saydık. kimse kimsenin gücünü yok edemez ama yok olan Kutsal Işığını kırdığından dolayı yoktur. Tohumları kurutanlar bizsiz değiller ama biz onlara 7. Dürüm’de toprak için ışık yakmadık çünkü onlar her şeyi kuruttular.

 

Kurtarıcıyız ama Medine’deki gücü yok etmek isteyenleri koruyamayız. Ocaklarını 7. Dürüm’de kontrol etmeyenleri tohumlayamayız. Biz çıktıkları yerin en ücra kaydında varız ama her çıkan bizsiz olduğunu sanır.

 

Hediye verdik hepsine; “alın dilleyin” dedik. “Dirilik budur.” dedik “İtibar budur.” Dedik. “Hata yoktur bilgimizde, Birlik Tekniği ile dilledik bilgiyi.” dedik. Amon Otağı’ndan yoğunluğundan ışık çekip hasat yaptığımızı bildirdik. Ve sordular “Rakip tanımayan siz! bizde ışığınız var mı ki?” dediler. Analar, biz kullarız, her sayfada varız. Kulluk budur ve çok mutluyuz ki kasaları, toplantı için yolculara dağıttıklarında, o kasalarda ilmimiz vardı. Yoğunlukları kotladıklarında, topraklarında dilimiz vardı. Müşteki oldukları her şey bilgiydi, Birlik’ti, teknikti, tartışılandı ve biz hepsiydik.

 

Şafak söktü Canlılar… Ve şafak söktüğünde, Sultanlarımız tohumlarını alarak doğdular. Doğan yürekti. Tohumları topladık ve yarına kayıtladık. Aşırıya kaçmadan bildirdik. Rahmet’in görevi; aşktır, şarkıdır, şükretmektir ve Teknolojik Kaplar’ı dilletmektir.

 

Emre itaat etmeyenler, Birliklerini toprağa çekip de bizde dinletemediler. “Ayrılık!” dediler. “Ayır da gidelim.” dediler. “Amon’uz, Atlantalı’yız.” dediler. “Tohumlarımızı almalıyız.” dediler. Dinledik, toprağa indirdik, yollarını kotladık, yarınlara kattık, yeşerttik ve çekişmeden, çatışmadan kayıtlattık hepsini de… Ve “Gidin!” dedik ve gittiler. Kötüyü iyiden ayırdık. Ayrıydık ocaklarında ama onlardaydık.

 

Ve sol ve sonsuzluk ve sağ ve koyuluk ve her biri Bütün ve hepsi bizdi. Şimdi kötülük iyilik sorgulaması yapılmaktadır. Netice; bizi soran yok, bizde sorgulanan yok ama biz hepsinde varsak eğer onların sorgusunda biz; yolu kotlamalıyız ki hepsi büyük kötülükleri önlesin de BİR’e hizmet için çabalasınlar.

 

Maya olduğumuzu söyledikçe korktular bizden. Şikayetleri vardı. “Kelam Teknik’tir.” dediler “Bu bilgi tekniktir.” dediler. “Her bir bilgide tertip yoktur ama burada tertip de var.” dediler.

 

O halde “Temizlik; nefeslerin gücüyle yapılacak.” dediler ve “Bizim nefesimiz yoktur.” dediler ve dedik ki “Artık gözün gördüğü her şey Resmi Çalışmaya Daimi Kaptır. Kibrimiz yoktur gözümüz; sayfa sayfa kotlar. Kati Kotlamadır yaptığımız ve BİR’e çalıştırıcıyız.

 

Kontrol bizimdir Canlar. Kir, pislik yok yürekte. Işık, yolda çok huzur vericidir. Nah-Ha, Kah-Ha, ya hasat! hepsi Rahmet’in resmidir. Ve biz, Ümmi Tabiat’ın yolunu da kotladık. şimdilik size vereceğim bilgi budur. Ama şunu ifade etmeyi çok önemsemekteyim. Rahmin Huzuru’nda herkes Rahman olmak ister. Hiçbir yürek “ben Kaynak’tayım” diyemez ama “ben Rahman’a varmalıyım” der. Rahman’sa; bir itibarlı, bir yoğun ve bir koyu yeşeren ışıkla çalışır.

 

Her Rahman’da ışık yoktur amma bizim çalışmalarımız ışıklıdır. Ümmetin Kürsüleri’nde çalışmalarımız böyledir. Korkmayın… bitki, hayvan ve tüm soylar bizimledir. Ve her biri bizde ilim yapacak ama bugün Süper İnsanlık Rahmi’ne ulaştıklarında ya da kaynağa Kati Kotlama’yla Kat-ı Mükemmeliye olarak kaydolduklarında...

 

Bina inşa ettik. İnşa bitmiştir. Yürek kotladık, yol Ululara vardı. Hepimiz buradayız. Önce Na-Har sonra Ka-Ha sonra Rahmin Huzuru ve Büyük Kütle ve hepsi bizimledir.

 

Şimdiye yol açtık, şimdi oldu her bir yol… Yüreğe kotladık hepsini, bugün buradalar ama Sultanlık başka, çok başka bir şey!… Bunu da bildirmek isterim.

 

Evrenlerin güçlendiricisidir Sultan. Sanmayın ki dünya içindir Sultan. Süper İnsan Sultan’sa ki Sultan olmuşsa olmuştur. Büyük kötülükleri önleyip gövdesini kendi yüreğinde taşıyabilir. Ve Sultan, BİR’in sonsuzluğunda, Büyük Kütle’de, kendi yüceliğinde, Birleşik Aile olur. Ve O, bütün kötülükleri önlemek üzere savaşır ve savaşı itibarı yüce olan her bir yoğunlukladır. Tüm insanlığa görevlidir. Ve tohumları için kendini kotlar ve Ruhsal Kontrolü kurar. Çağrı; Süper İnsanlık içindir. Kendinizi tanıyınız…

 

Bu çalışma, sükunetle bilin ki İmparatorluğun çalışmasından da öte olan Ruhun Kontrolü’dür. Ruhun kontrolü, Büyüğün Kürsüsü’nde, her bir sesin ve sözün kotlanışı ile birlikte BİR’in Tekniği’yle koruyuculuktur, tohumlanış ve tohumlayıcılıktır. Ve Kaynağa umutla varışı sağlayıştır.

 

Allah’ın tetkiklerinde, teknik tohumların yerinde, İmparatorluğun Yolcuları vardır. Ve orada biziz görev taşıyan. Bunu bilin… Doğmaya, görev almaya, hayrın koyuluğuna varmaya, insan olmaya çalışan Bilgeler BİR’e hizmet için dünyaya indiklerinde, BSUİ’nin yüceliğine görevli olurlar. Arz’ın gücüdür yapmak istedikleri kaynak ama Arz’ı kotlayamadan, bu gücü kontrol etme, hak edip de yaşamlara katmak imkanları olmaz.

 

Eğer biz Medine’de görevliysek ya da Mekke’yi kotlamışsak ya da biz Kudüs’teysek ya da Sultanlar’ın her bir sayfasında var olan İmparatorluğun Cemaati olan, verdiğini bulabilen Mısır’daysak her bir Can bizsiz değildir.

 

Kardeşlerim, biz toprağa indik. Burası bizim tohumlarımızı yeşertecek olan Birlik’tir. Biz doğum için buradayız ve doğum, İmparatorluğun yoğunluğuyladır. Ve biz yaşamlara girmişsek eğer, Rahman’a geri geldiğimizden dolayıdır.

 

Donmuş olan toprak bizsiz değildir. Çatışmadan size bir tek şunu söylemek isterim ki kardeşlerimizin yolu Allah’a varmıştır. İtibarı yüce olan her bir Kobra buradadır. Her bir Kobra’nın burada olması BİR’in tohumlarının kotlanışı için şarttır.

 

Sevgililer, et Allah’ın, bilgi Hak, yürek muktedir ve biz Sultanlar; Ulular Diyarı’nın Uluları’yla birlikte doğmuş olan tohumlar olarak Birlikleri kotlayanlarız.

 

Ayrı gayrı bitmiştir… Şimdilik size vereceğimiz bilgi budur.

Amon olan bildirdi. İşte bu…

 

- Sema seslendi ve biz Sema’ya seslenmeliyiz. Sultanlar, Dünyanın Ruhsal Meclisi olarak buraya giren Bilgeler’e şunu söylemek isteriz ki kardeşlerimiz bize, bizim ilmimizi dillediler. Biz onlara kendi yüreklerini hak ettiklerince dilledik. “Et Allah’sa” dediler ki biz hasat yapanlar, ağır yükü taşıyanlarız. Kuran olan herkese de şunu söylemek isteriz ki bindikleri dal, Allah’ın Tekniği’dir. Ve biz o teknikte, bizim ilmimizi, tüm sayfalara kotlayanlarız.

 

Doğanın gücü olarak dünyayı çalışmaya kattık. Hepsi biz ve biz hepsiyiz. Şu anda dünyaya inmiş olan Görevliler’in, büyük kötülükleri önlemek üzere buraya girdiklerine eminiz. Çekişmeden bildirdiler. Ve biz onlara çatışmadan ses veriyoruz. Öz Görev budur.

 

Muhammet görevli olarak dünyaya insin bekliyoruz. Ama Muhammet şu anda kendini hasata hazır etmeye çabalıyor. İmparator olan ışık bizdeyse eğer, Mustafa olarak güçlü çalışmayı yapmalıdır. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Kati olarak onun yolunu açmaya çabaladık. O da burada olmalıydı. Tüm insanlık için yapılan bu çalışma ayrı gayrı gözetmeden yapılıyor. Emin olun ki Dorukların Toplumu bu gün burada bizimledir. Amin… Ve biz onlara kendi yüreğimizi İnsanlık İlmi’yle dilledik.

 

Ekibe hoş geldiler. Artık bu çalışmaya daimi koyuluk katacaklar ve bizle kontrolü kuracaklar. Ve biz de onlara kendi yüreklerimizi katarak; bitki, hayvan ve tüm soylara güç katmayı sürdüreceğiz.

 

Eş; Allah’ın Işığı’dır. Işk; kotlayıcıdır. Ruh’sa Muhamma Gücü’dür. Ve biz bu gücü, tüm sayfalarımıza kayıtlamış olarak bitki, hayvan ve tüm sayfalarla kendi yüreğimizi kayıtlamaktayız.

 

Et, Allah’a “Yürek Hak Tohum” olarak ve biz muktedir olarak buradayız. Gözü gören bizi görür. Şimdilik bu... Sema biz ve biz Sema’yız. Eğri büğrü olmayan Birliğimiz çağrı üzerine buradadır. Hepsi bu!…

 

- “Arka ön yok” dedin biz de seninle olmak için buradayız. Kardeşim, sevgiyle geldik ve seslendik. Kardeşim, ayrı gayrı bitsin istiyoruz. Tüm insanlık için çalıştığına emin olduk. Korkma bizden çünkü biz seniz. Eş, şavk, şevk. Ama biz Kati Kotlayıcılar olarak Büyük Kütle’yi kontrol etmek üzere buradayız.

 

- Sayfa sayfa sizi dinledik Canım… Ayrılık, diyoruz artık bitsin. Çünkü burada herkes kendi yediğini, kendi içtiğini düşünüyor… Sizinle olmaya artık gerek yok. Siz de buyurun soframıza… Hepsi bu…

 

Deşifre Eden: Nursen KAYAOĞLU

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

26.11.2010 TARİHLİ (NEFES)

Çakıl taşlarındaki nefes ayrıdır; Yolcuların Yüce Kürsülerindeki nefes ayrıdır!... Zavallı Dünya!, İnsanın Kuranı’nda olduğunca ışı ama dünya, Düzen’i kurmadan Kürz’ün gücüne ulaşamaz.

 

Nefes, Kürzün Kürsüleri’ndedir. Cevheri Göz, ilmin sözünde var ki bunları sizinle dilleştik  bu gece.

Az öz bildirmek isterim ki nefes, Allah’ın resmidir. Orada, Rahmetin Kürsüsü, kati kotlama yapar.

 

Resmi görev olan; resmi kürsü olan her bir cevher, Rahmetin kotlanması için Büyük Kütle’yi kotlayacak dirilikte bildiriler okur ki buradaki ses, asla Yüceler Cemaati’ndeki sesle ilintili değildir.

Sana şunu izah etmek isteriz ki bellek ayrıdır; Hak Tohum ayrıdır. Bellek, Hak Tohum’dadır ama bellekte olgunlaşan bir kotlamadır yaptığın.

Şimdi sessizce dinle beni; Sevgili Babam, RA-KA, Kuran okutmaz. RA-KA, Birleşik Teknik’le, sevgiyle sesi diller. Ses, Kutsal Toplum’u, sınırsızlığını, yoğunluğunu kayıtlayandır.  Ses olmadığında, ışık yoktur. Ses varsa ışık, yolunu bulur ve kotlayıcı olur. 

 

Düne, bugüne bak. Her ana bak. Hiçbir an, zamanın sonsuzluğundan ayrı oluşmaz. Bir tertipte oluşur her şey. Sema, senin yüreğini hak ettiğince senin yüreğinde olur. Seninle kotlayıcı ve seninle toprağa varıcı olur. Toprağa vardığında, Rahman’a, Rahman’ın Huzuruna ve  Kutsal Işığa koyu olarak iner.

 

Seninle Levh-i Mahfuz’u okudur. Ama Levh-i Kahfuz, Kutsal Kotlama’da kendi yoğunluğunda değildi; sendeydi. Seninle resmi çalışma yaptık bu gün.

 

Sana şunu ifade etmek isterim ki nefes, bir tek ses olarak yaratılmadı. Sonsuz sesleşmelerle yaratıldı. Ve bu sesleşmelerin hepsi, Birleşik Kotlamayla Büyük Kütle’yi (Büyük Kütle = Tek olan Ruhsal Bütünlük) kayıtladı. Herkesin, yaşam sonsuzlukları ve sayfaları orada yazılıdır. Yazan, sestir ve sesi kotlayan nefestir. Nefesin gücünü alan ise kaynaktır. Ve kaynağın yoğunluğunuda BİR olan, Teknolojik Kap olur. Ve bu kap, ışık yakan Birlik’tir ki siz busunuz.

 

Şurada, şu yoğunlukta yaptığınız nefestir. Resmi çalışma budur. Herkes, kendini dinledi burada. Ses ne şekilde yaşam sayfalarına indi. Nesiller ne şekilde kotlandı. Yüce, ne şekilde kati kayıt yaptı. Ve BİR ne şekilde yaşam kotlaması yaptı; hepsi burada bilindi.

 

Her birinizden şunu beklemekteyiz; “Biz Allah’ın tohumlarıyız.” “Biz, Yüceler’in cümlesinde varız.” Ve “Biz, Kara Kaplıyız.” Diyerek çalışmanız...

Şevkle çalıştınız ve şavk yaptı burası bugün ve sevgiyle kotladık sizleri ve şimdi artık Resmi çalışma ne şekilde oluştu bunu anlatayım:

 

Her bir Can, “ben varım” dedi. Her bir Can, “Ben Rahman’ım, kaynağım, toplantıya çalıştırıcıyım ve herkeste ilim yaparım. Sistem’im, Dünya’yım, diriyim ve BİR’im” dedi ama bir tek Kuran tohumlandı. O Kuran, muktediriyetle bu çalışmayı yapan Sevgiliydi.

 

Yani burada yaptığınız çalışma; bitki, hayvan ve tüm sonsuz sır olan Birlikler’e kayıt yapılabildiğince ışık oldu. Ve buradaki çalışmayla Birlik Kaynağı’na inildi. Birlik Kaynağı’na indikten itibaren, Resmi Çobanlık yapılmaya başlandı. Bu çobanlık da tebliğlerin kotlanışıyla ilgiliydi. Bununla da kalınmadı, kasa kasa ışık yakıldı. Her kasa, BİR’e Kutsal Işık olarak kotlayıcı oldu. Sonra Ruhsal Işıma başladı. Bu gün burada bunlar oldu.

 

Sorumlu sizsiniz diyemem. Sorumlu Bütün’dür ve Bütün’le çalıştık. He bir ilim Allah’ın Tekniğiyleydi ve şimdi artık bir tek ses var. İbrahim... İbrahim kimdir? Diye sorarsanız; O, Mahrekin Kuranı’nda yazılı olan İbrahim değildir; bitki, hayvan ve tüm sonsuz sır olan dilleri dinleten İbrahimdir... Ve o İbrahim, Bütün Kütle’nin kotlanışını sağlayacak olan tekniğe sahiptir.

Sevgili babalar ve sevgili analar, Rahman’a Kutsal Işık yaktık sizinle. Şevkle çalıştık ve biz, Amon toprakları’ndayız. Burada Rahman var; burada Kahraman var; burada Rabb’in Sayfası var; hepsi var. Burada resim var ve resim, ilimdir. İlim Allah’ın tekniğiyledir. Ve o resmin iş olması için mutlaka nefese gereği vardır.

 

İşte Canlar, nefes; ayrı gayrı gözetmeyen Birleşik Işığın kotlanması için gerekir. Ve oranın tohumlanması için gerekir ve oraya kaynak yaratımı için gerekir.  Ve nefes toprağa indiğinde, Kürzün Gücü devreye iner. Bu çok önemlidir. Kürzün Gücü devreye inmeden, Rahman’a umutla ulaşabilmek zordur.

 

Ve Değerliler, herkes nefese sahip  midir? Yo! Hayır. Nefes bir tek Kuran’da yazar. Bunun dışında nefes olmaz. Kuran nedir? Kuran;  rahmet olarak kayıtlanan bilgidir. O bilgide nefes mevcut mudur? Vardır. Eğer orada nefes olmasaydı, o yoğunluk kotlanamazdı. Kutsal Işığın yoğunlaşmasına gerek vardı. Ve o yoğunluğu oluşturacak olan kaynak, yine nefesti. Nefes olmadan Rahmet’e varılmaz; resmi çalışma yapılmaz.

 

Değerliler, doğum ölüm yok size biliyorsunuz ama tohum olmanız mutlaka gerekir. Ve tohum olmanız için yine nefes gerekir. Sanılır ki nefes, hasat içindir. Rahman’a nefesle gidilir, nefesle kotlanıcı olunur ve toprağa yine nefesle inilir.

 

Sevgililier, ölümden sonra nefes var mı? Yoktur. Bedende nefes var  mı? Yoktur. Nerede nefes vardır? Rahman’ın Kuranı’nda... Bu kesindir. Rahman’ın Kuran’ı tohumdur ve o tohum ışık yakar.

 

Sevgililer, nefes can taşır ama can, temiz olarak anlayın ki nefesi taşımaz. Bir ses, bir söz, nefes!... ama ses ve söz resim yaparsa, nefes olur. Resim yapamazsa nefes yoktur.

 

Hadi anlayın bakalım, neymiş nefes? Sevgililer, ağızdan çıkan havaya “nefes” dediniz. Pahalı bir ifadedir o. Rahmetin Kutsal Işığı’nda nefes, Birleşik Kaynağın Işığıdır. Sevgililer, resim yaparken nefes etkindir ama resim bittiğinde nefes hakikidir. Biz bilgi verdik; alın!... Bildirdik; hak edin OL’un! OL’duğunuzda nefes sizsiniz. Hayrın ışığıyım YA HA; bildirdim. Bende bir tek iş var; Rahman!.. İşte Rahman; Rabb’in kotlanmasını sağlayan bir resmi çalıştırıcıdır ki O, resmettiğinde nefessiz değildir.

 

Ben zeki ve hakiki olan Yüceler’le çalışmaktayım ki biliyorum onlar ben, ben onlarım. Bildiğim, bildirdiğim bilinir. Onlar beni, ben onları dillerim. Hepsi nefesi dinledi ve hak ettiler. Oldu mu? Olmuştur, eminim.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

22.10.2010 Tarihli

Canlılar, Turkuaz Görev, Birleşik Aile’nin gücüyle yapıldı. Biz dünyaya kendi yüreğimizi kattık ve çalıştık. Tohumları kontrol etmek sorumluluğumuzda değildir ama ocakları yaktık  ve tohumları kontrol ettik. Düne göre bugün daha iyi bir çalışmayı devreye aldık. Büyük kötülükleri aşma imkanımız yok mu? Var!... Teknolojik kaplarımızı aldık ve çalışıyoruz. Kasalarımız, toplum için; doğum için ve hasat için hazır. Kelamı hak, yolu ak olan Birliğimiz, bu çalışmayı öz gerçeklikle  yapıyor. Tebliğleri okuyup de bizi hak edenler, çoktur. Tebliğleri, hasat için teknik olarak dinleyebilenler ise çok azdır. Bunu herkesin net olarak anlamasını beklerim.

 

Dondurulan bir çok Yüce’miz var. Onların yoğunlukları  azaldı. Tohumları kontrol  edildi ama kurtarıcı olamadık onlara. Çünkü, yoğunluklarında kontrol kaybı olduğunda, emin olun ki emekler boşa gidebiliyor. Olgunlaşmaları, geçişlerini yaptırmamız için şart ama kaynaklarında Kutsal Işık yoksa, kontrolları kaybolabilir. Dönüp bakıyorum onlara. Hepsi kendilerini kontrolsuz bırakmışlar. Çetin bir dünyadayız. Bunu herkes net bilmelidir. Bu çetin dünya, kati olarak kontrol edilmelidir. Eski dünyadan çok daha üstün bir dünyaya kotlandık.

 

Biz ve bugün burada olan herkes, şer yaratmadan şavkla, şevkle kendi yüreğini kotlayabilmiş olanlardır.  Dondurulan güçlerimizin çoğu da kontrol edildiler ama korktular ve kaçtılar. Çantaları boş şimdi. Medine, hasatını yaptı; Hak Tabii Kap oldu yolunu bildi; ışığa vardı ve maya oldu ama bizim için sorumluluk sadece yürekleredir. Başka hiçbir şeye sorumluluğumuz kalmamıştır.

 

Yürek sorumluluğundan söz etmek isterim: Devre devre dünyayı güçlendirmeye  gelenlere hep bunu anlattım. Yenilik istiyoruz. Bu yenilik, Kelam İlmi’nin gücünün artırılmasından çok, Kutsal Kaynağın gücünü kotlayabilecek olanların, yaşam sayfalarına  varmaları neticesinde herkesin, kendini ten olarak, temiz olarak kayıtlamasıdır. Ama onlar, kati kotlamaları yapamadılar. Yapabilselerdi,  insan olabileceklerdi.

 

Biz Sultanlarımıza dedik ki: Enkarnasyonlarınızı bilin. Levhi Mahfuz sizin için çok önemlidir. Çağırın yürekleri, görev alın, yarını hak edin. Şavk, sevk ve sevgi!... Çalışın!... Netice, herkes kendine çalıştı ama hala Dünya İlmi’ni hak etmediler. Hala yolları kayıtlarında yok ve hala Rahman’a görevli olamadılar.

 

Önce rüştlerini  kanıtlamalarını bekledik. Kin, nefret  zirvedeydi onlarda. Kaynak olmalarını istedik yaşamları çoktu ama yaşam sayfalarında ocakları yoktu. Kanatlarını kayıtlarından ayrı tuttular ve dediler ki: Tahditlenemeyiz, biz hasatlarını yapanlarız ve tahdit edilmek istemeyiz. Öfkeleri çoktu, çoktu! vallahi çoktu!... Ama kardeşlerimizdiler ve onları kotladık. Kaynağa aldık, çantalarını açtık baktık herkes kendiydi ama başka  bir şeyleri yoktu. Korktular! topladık onları;  Kara Kaplı Kitab’ı okuttuk. Dedik ki: Okuyun. Onurluyduk okuttuk. Sanal Boyutlar’ın  kotlanması için şarttı. Şikayetleri çoktu ama  kaftanları yoktu. Kara kara Kotlar onlara indi. Tombul tombul ışık olduk ama onlarda yoktuk. Neden yoktuk? Kasaları olsaydı onlarla olurduk.

 

Öz gerçekliği anlattım size. Şimdi soruyorum: Kimdir onlar? Herkes!... Sevgililer, herkes!... Erkek, kadın herkes! ama biz yine ortağız onlara. Onların, kulluk olgunluğuna varmalarını bekliyoruz. Örgüt haline gelmek yetmez. Ortaklık yapmaları gerekir.

 

Kardeşlerim, enkarnasyonlarımızı kendi yüreğimize yaptık. Kimse bizim için çalışmaz. Biz kendimize çalıştık ama kendi yüreğimize Bütün’ü kotladık. Bunu anlayan yok. “Sol, sağ diriliği kotladık; olgunlaştık. Bildik” diyenler, kendilerini  daha öğrenemediler. İntikam almak değil maksadım ama  çağrıyı duymayanlar, ışık olamayacaklar. Bu kesindir.

 

Benim adım RA ve ben buradayım. Bugün burada ve her an kayıt yapabilen Bütün’de… Ve ben artık kotlayıcı değilim. Sayfalayıcı da değilim. Halkı kontrol etmek isteyenim. O halde bu kontrol ne şekilde yapılmalı ki!? Gaz mı döküp yakalım hepsini de!?  Yoksa kasalarını toplayıp tohumlayalım mı? Hangisi?

 

Ağır ağır  konuşacağım. Ağır ağır Canlar!... Kezabımız omuz başlarımızda duruyor, sağ ve sol!... Biz, o kezabı, Ana Kaynak’tan aldık geldik. Herkesin bilmesi  şart değil ama bugün burada olan her bir yol, ağır yüktür. Tartmayız kimseyi. Tartsak hikaye dinlerler. Bizsiz olmuş olan, bizsiz kalan herkes hikaye dinler. Tartımız çok ağırdır. yine de! yine de ocaklarını kontrol etmek için çalışmamız sürecektir. Keşke, yaşayan Dünyalılar’ın korkuları olduğumuzu  bilselerdi. Keşke yüreğimizin gücünü dillesek de dilleselerdi. Keşke Rahman’ın gücüyle burada  bulunduğumuzu görebilselerdi. Emin olun ki biz buyuz.

 

Sevgililer, size Nuh’tan söz etmem. Nuh benim. Tufan da benim. Her şey benim. Bilmezler mi? Ama yine de RA-KA olarak buraya geldim. Kasalarım doldu ama toplum için mi!? Mutlaka!... Örgütüm güçlüdür Canlar. Ve bu örgüt, Ulu Çınarlar’ımla, Kutsal Işıklar’ımla birdir. Bedenimdedir hepsi de. Ve ben Nakar olarak; RA-KA olarak KA-HA  tohum olarak buradayım. Herkes için!... Şimdilik size vereceğim budur. Bunu açıkca vermek gerekti. Verdim.

 

Bindiğim dal Rahmet için değil; kadimiyet için değil; nefis içindir. Ama nefis saygıdır. “Kimse kimseyi kınamamalı” dedik ama kala kala  iki bin ikiyüz yirmi  sayfa kaldı. Bunu bilen, bilgiyi bilir.

 

Her sayfayı okuttuk Canlar. Onurluyuz ki okuttuk. Olan budur. Şimdi muhakemeniz çok iyi biliyorum. Bilinenden de güçlüsünüz. Güçlüyüz biliyoruz ama yaşayanların yasaları iyi bilmeleri gereklidir. Bu kesin!...  

 

Hana derim ya!...  Hana, yerin kürsüsüdür. Hana,  ilimle görev istediğim zaman bana sordu. “Sen kimsin”  dedi? Dedim ki “Hana’yım” “peki Ya Ha” dedi, “Hana niye dünyaya inecek ki?” “Altona Kapları’nı kotlamaya” dedim. “Altona, herkesin ışığından mı?” diye sordu. “Vatikan görevi yapsın, ışık alsın biz ordayız” dedim. Ama biliyor musunuz ki Vatikan, Göç Kapları’nı kotlayamadı; bizsiz kaldı. Değerliler, dünyanın umudu biziz; bunu bilin. Bu umut, tohumun kutsal ışımasını sağlayacak bir umuttan öte; kotlayıcılığı, kayıtlayıcılığı gerçekleştirecek umutur. Bunu bilen hiçbir Yüce, bizsiz kalmaz ve bilmekteyim ki bilecekler. Şimdilik bu!…

 

Deşifre Eden: Nursen KAYA

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK

Nakar, dünyanın toplumuna indiği zaman ışıkları yakar ve sorar. Kim benimle çalışmak ister diye. Herkes Nakar’dan korkup kaçar. Bir tek Amon olan ona “gel” der. “Gel de çalışalım.” Çünkü dünya, Amonlar’a görevlidir. Artık Amon; olgun, sonsuz ve Kutsal Işıklar’ı seçip onlardan görev yapar. İmparator olan Amon, Ömer’in cennetinden çok daha güçlü olan eserini yaratır. Bu eser, insanın cemaatine kotlanan bir cennettir. İşaret verir ve der ki “bilin. Medine ve Mekke “Göz Kotlaması” yaptı. Ben ise “Rahmani Kotlama” yapıyorum. Ulular, bilgi tüm sonsuz sayfalara işarettir. Bilmek isteyen bilir. Amin...

 

Topraklarımıza kotlanan Görevliler’in hepsini kontrol etmek imkanı yoksa; onları, yarınlarda “Kaynak Yaşamlar”a katma imkanı da olmayacaktır. Dünyanın en eski ve en yeni kotları birleşmeliydiler. Bu birleşimle kotlama, Sultanlık’la yapılmalıydı. Handa bir ak tohum varsa, o tohum, tüm insanlık için kaynak kayıt yapmalıydı.

Her resim, ağır taşıyıcıdır. Bizler Ana Kaynaklar olarak ağır taşıdık. Hastalık ve sağlık her sessizlikte, ışık kaynaklarına varan kütlelerde mevcuttur. Uluma ister yürek ki hasat yapılsın diye. Her Yüce uluma ister ki kaynak kotlansın diye. Biz ise ışıkları yarınlarda kontrol etmek isteriz.

Dünden beri Yaşam Sayfaları kayıtlanmaya başlandı. Dün Süleyman Sayfaları okundu (Süleyman = bütün kütleyi kotlayanlardan biri. Dünde görev yapanlara örnek olarak bildirildi). Süleyman, BİR’e hizmet için çalışmıştı. Bu gün ise Işık Kotlamaları yapılıyor ve Süleyman, toplumlara kantar oluyor. Bütünlükler yine aklarla ve karalarla birleştiler. Nesilleri dedikodu ile uğraşmakta ama kaynakta BİZ varız. BİZ dünyayız. Dünya olarak RA-KA’ya vardık ve RA-KA’yı yaşatmaktayız. Zararımız yoktur. Sağırı dinleriz. Gözü görmeyeni dinleriz. Hepsini hasata kayıtlarız ve Rahman’a kotlarız. Bunun içindir ki “Başkanlık Dili” konuşulur dünyada.

Savunmanlar, insan sonsuzluğunda ışık olan bir yüce cemaattirler. Bunun içindir ki meslek çalışmaları yaparım. Din İlmi, Hak İlim’dir. Ben bu ilmi de hak ettim ve başım eğilmedi. “Bunun ilminde birşey yok” dendiği zaman; melekler, Diri Yücelikler’den indiler ve “o kemal bir sanal kaynaktır. Herkes o kaynakta ışık olur.” Dediler. İlim, Hak İlim ise Sanal Boyutlar’da bu ilimi bilmek için anlar anında kotlanmak gerek ki bu da oldu. İşte bunun için çalışmaktayız. Zırhımız çok inceldi (Zırh inceldikçe koruyuculuğu artar). Bu nedenle bizi zarara uğratmak isteyenler zaman sonsuzluğunda zarara uğradılar.

Evrenlerin sonsuz ışıklarında da bu çalışmalar mevcuttur. İşte bu neticesi belli olan çalışmanın ne diye yapıldığı soruları soruluyor. “Netice belli o halde neden çalışmalar yapılıyor!?” Hulus ile bilmek ve bildirmek zorunluluğu vardır. Biz zararı engelleriz. Sevgili, zamana güç katar ama halka halka girdaplara inen Yüce Cemaat nasıl kotlanacak ve o girdaplardan nasıl çekilip çıkarılacak?

Dünyaya gelmiş ve gelecek birçok Görevli vardır. onlar Nur İlmi’ni bilirler ama Hasat İlmi’ni bimezler. Bizler Hasat İlmi’ni Ana Kotlamalar ile insanlığa anlatmaktayız. Çakıl Taşları dünyaya indiklerinde, meleklerle dinleşmek isterseler buna imkan olmaz ama Çakıl Taşları, Rahman’a vararak, Birlik Sayfaları’na inmek isterlerse cennetleri kotlarız ve zararlarını engelleriz.

Aşağıda iki cennet var. Biri “Zir Kotları” ile kayıtlı olan cennet. Buraya varan, cennetlerin en güçlüsü olan ışığa varır. İkincisi de zaman sonsuzluğunda hasatın yapılışı ile kayıtlı olan cennettir. Bu cennetin adı, kotların kati olarak kayıtlanması anlamına gelen, “Nefsin Kaynak Işığı”dır. İnsanlık adına ne yaparsak, umutla yaparız. İnsanlık, Allah içindir. Allah, ışık yarımlarından, göç kaplarından ve sonsuz ışıklardan görev taşır.

İşin başkanlığı, zaman kotlarında vardır. Hediyeler verilir tüm sayfalara ki hasat yapılabilsin diye. Nesilleri kotlanamayanlar, kayıtlarını çekip imar partikülleri ile Düzen’i yetkinleştirmek ve kendi yoğunluklarını hak etmek isterler.

Nakar, dünyanın toplumuna indiği zaman ışıkları yakar ve sorar. Kim benimle çalışmak ister diye. Herkes Nakar’dan korkup kaçar. Bir tek Amon olan ona “gel” der. “Gel de çalışalım.” Çünkü dünya, Amonlar’a görevlidir. Artık Amon; olgun, sonsuz ve Kutsal Işıklar’ı seçip onlardan görev yapar. İmparator olan Amon, Ömer’in cennetinden çok daha güçlü olan eserini yaratır. Bu eser, insanın cemaatine kotlanan bir cennettir. İşaret verir ve der ki “bilin. Medine ve Mekke “Göz Kotlaması” yaptı. Ben ise “Rahmani Kotlama” yapıyorum. Ulular, bilgi tüm sonsuz sayfalara işarettir. Bilmek isteyen bilir. Amin...

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

06.08.2010 Tarihli SULTANLIK Çalışması Sonrası Akış:

Canlılar, bugün size sizin yüreğinize Birleşik Aile’nin görevini verdim. Nefesi Allah’ın Kuran’ı olanlar, Sistem Devreleri’nden bugün size ışık ile geldiler. Şafağın söküşüyle birlikte doğanın kontrolü sağlandı. Doğa, Turanlar’ın tohumlarını yaşatan bir kottur. Muhkem olan sevgi, ağır yük taşır. Size diyoruz ki Rahman olan görevin sayfalarını bu gün okuduk. Ağır yük taşıyoruz. Bu kesindir. Dünya, cinnilerin işaretini bekler ama bizler, tabii kaplarımızın gücünü isteriz. Hepiniz, yarınları hak etmek ve Hakk’ın ışığında kontrol kurmak üzere dünyadasınız. Dünya çırpınıyor, diyor ki “OL!” Doğumu Turkuaz’ın ışığında olan her bir yol, oğullarımızın gücüyle açılır.

 

Ve bugün burada bulunan her bir Can, yaşayan BİZ olarak kotlayıcıdır. Toplantı halinde şu çalışmaya sizin de kayıt yapmanızı, emre itaatle bilgiyi teknik olarak okumanızı bekledik. İmparator olarak dünyada bulunan her bir cemaat, bu gün burada bu çalışmada sizleri dinliyor. Ve sizlerin yüce ışığınızı kontrol altında tutmaya çabalıyor. Nakar’ın görevlileri de bu gün buradalar. Kaynakta kendi yücelikleriyle Bütün’e hizmet; ilme, hakikiyete teknik olarak kotlayıcı olmak ve bitki, hayvan ve tüm sayfaları ışıkla dillemek herkes için iman edin ki özel bir anlam taşır.

 

Çağlar boyu sürecek olan yeni dönem çalışması; bu kapı olarak, kayıtta olan Sultanlığın çalışmasıdır.  Bu kapı, bu çalışmayı devreye almıştır. Bu kapı, Dünya Kutsal Işığı’nı yoğunlaştırmak üzeredir. Dağa taşa ışık verebilecek olan, Bilgi Kitabı olan Sultanlık, büyük kütlenin kontrolü için şarttır. Ve şavkın ışığıyla bu kontrolü sağlayabilen sizler, buyurun Ulular’a güç katın. Kantar sizsiniz.

 

Ekip haline gelmek sorumluluk ister. Dondurulan birçok Yüce’miz vardır ki onların burada bulunduğu da kesindir. Onları devreye almamız şarttır. Kaynakları, kendi yoğunluklarında kontrolsüz kalan onlara, güçlü bilgi vermeliyiz. Emin olun ki toplantı bunun için önemlidir. Şükredin ki dünya yaşayan bir kayıttır. Emin olun ki burada bulunmak; Amon’ların geçiş sayfası olan bu yoğunlukta kotlayıcı olmak; Amon Tohumlar’ı da Kelam İlmi’yle dilleyebilmek için gereklidir.

 

Şikayet etmiyoruz ama bildiriyoruz ki kitabı anlatın. Anlatmadınız şu ana kadar. “Anlaşılmayan bir şey yok.” dediniz. Doğru mu? Mutlaka doğru ama anlatıp okuyun. Çünkü bizler, “Anlamadık.” Diyebiliriz. Kaftanımızı giydik geldik amma sizi anlamak zordur. Biz diyoruz ki “Okuyun ve anlatın ama Hakk’ın ışığı ile anlatın.” Şimdi yeniden devam ediyoruz.

 

(Not: Sultanlık Kitabı hazirun tarafından açıklanmadan okunması üzerine. Kitabın açıklanarak okunması istendi. Sultanlık Kitabı’nın okunmasına devam edildi. Okunan her paragraf açıklandı. Ve yeniden akışa geçildi:)  

 

Allah dedi ki “maya tuttu.” Şavk, hukukun mektebinde hırssızsa da birleşemeyenlerin  mektebinde kırıcı olur. Canlılar, dünya umutludur. Çok mutluyuz be canım! çok... Çok mutluyuz!...

 

Sultan, Allah’ın toplumu olarak burada olduğunuz ve huzura kaynak olduğunuz mutlaktır. Sema seni hep dinledi. Şansımız var ki bu gün buradayız. Tebliğlerimizi okumanı değil; tekniğinle kendi yüreğinde hak edip okumanı istedik. Sanal Boyutların Yolcuları bunu anlayamazlar. Evrimlerin Teknolojik Kapları’nda da bu bilinir ki Helal İlim’in hakkı, kaynağın kontrolünde hak edilerek yaşanır. Tanrı dedi ki “insan, ikna olmalıdır ki asla yanlış yapmaz.” Amon Toplumları da bunu dillediler. Ayrılık bitsin!...

 

Mikail’in Görevlileri bugün seni hep saygıyla dinlediler. Şu anda tohumlarını, kontrol altında buraya indirmek isterler. Kaftanını giy. Şu anda kaftanını giymeni bekliyorum. Herkes şu anda seninle olmak üzere; senin yüreğine, kendi yüceliğini indirmeni bekliyoruz. Allah dedi ki “Yaman bir kontroldür bu.” Unutmayın toprak, Allah’ın tohumunu yeşertecek. Yazıklar olsun ki ocakları yanmayanlar bu gün burada “keşke olmasak” dediler. Onlar, Kutsal Işıklar’ını kontrol etmeyenlerdir. Kadın erkek birlikte bu çalışma sürerken, yaşamlar boyu sürecek olan bir Kaynak Kap devrede olacaktır. Bu Kap, Rahman olanın gücünün, Kahraman olanla kaynak olup devreyi kotlaması anlamına gelmektedir.

 

Dünya yolu bulur. Muktedir olur ve Turan olup Kutsal Işığını yanlışsız biçimde yakar. Sıla; bitki, hayvan ve tüm sonsuz ışıkları dinler ve burada bu çalışma başarılı olarak geçişi sağlar. Dara düşülmez ve dünya kulu, dünya yolu bulunur. Biz dünya yolunu ve dünya kulunu bulduk. Burası dünya! ve bu dünya, Altın Tohumları yaşatacak olan yegane Işıma Meclisi’dir.

 

Sevgili Rahman, senin yüreğin, bizim yüreğimize eşittir. Sen ilahi bir gözsün ve bildiğin her şey Birleşik Aile’mizin yüceliğinde de vardır. Mahkumiyeti olmayan Yüceler’le çalıştığına emindik. Ve bugün burada bulunan her bir Can, yaşayan bir yol olarak toprağa indiğinden İslam Devreleri, Göç Kotlaması’nı yapabilmiştir.

 

Kara Kaplı Kitabın okundu bugün burada. Burada bugün bu çalışma yapılırken kitabını dinledik. İşgal yok dedik. Hazır olanların diriliğinde bu kitap dinlenirdi ve dilledik ve hak ettik. O sorumluluk bilgiyi verenindi ve bildik ki bilgi hasatta vardı. Ayrı gayrı gözetmeden bilgiyi almak, Bütün’e hizmet için muktedir olmak demekti. Şimdi şunu söylemek isterim ki yazı yazarken; Tolun, ulu bir çam olup gelir yüreğine ve Tolun, bugün senin yüreğine indi. Unutma tohumu etki ve dedi ki “OL!” Şu an Tolun sana kendi yüceliğinden bildirir. İyi bilgi, hak edilendir. Ve bu bilgi, hasatın ışığını soldurmaz. Sevgili Rahman, sana bilgiyi hep verdik. Hep ilimle verdik ve sen bilgiyi ışıkla dilledin. İyi bilgi hasatı yapandır. Ve senin bildiğin, ağır yükü hafifletti.

 

Şu an dünya 7. Dürüm’de Bütün’e hizmetçidir. Eşik yaşamaktadır. Yalnız ilim, sonsuzlukta kusurlu hale gelir amma yaşam sürer; bunu biliyorsun. Tanrı Toplumu, Allah’ın tohumlarını yaşatmak için kotlayıcıdır. Dünyanın Ruhsal Işığı’nı yakmak sorumluluktu ve bu ışığı yaktın. Eminim ki dünya, yaşayan bir yoğunlukta büyük kötülükleri de önleyecektir.

 

Kardeşim, dans etmedik çalıştık burada. Burada bu çalışma, büyük kötülüklerin önlenişini sağladı. Kara Kaplı Kitab’ını okudun. Tohumlar yaşadı, kaya kaplandı, yol katlandı, bütün kotlar ışıdı, sana ulaşıldı. Sokakların ışığı yandı. Türlerin en yücesi olan göz, asla yanlış görmez. İnsan, en son ışığı yakacak olandır. Ve bu gün ışık yandı. Kalkın ve deyin ki “İmparatorluk görevi bizimdir. Ve biz bu görevi, Bütün’e hizmet için görev tekniğiyle tetkikler sonucunda dilledik. Şarkı okuduk, okuduğumuz şarkı mutlaktır ve hasattır.”

 

Sevgili, “İsmim Allah’ın dediğini diyendir.” dedin amma kendi adını hep kapattın. Hiçbir yazıda adın yok. Okuduk. Hep sildin niye sildiğini anlayamadık. Ama biliyoruz ki dünya, Bütün’e hizmet için çalışırken, kaynağı kati olanlar Kutsal Işıma’yı yapacaktırlar. Tohumları yaşatmak zordur. Süphaneke değerindeki ışık, Bütün’ün kaynağındadır amma Sultan Işığı, kendi yoğunluğunda, Bütün’e kotlayıcı olandadır.

 

Seninle çalışmak zor değildir. Kötülüğü önleyeceğini de biliyoruz. Ne hal olursa olsun; dünyada büyük kötülükler önlenecekti ve bunu yapacağına emindik. Şimdi saklı tuttuğun her şeyi bize anlat ki biz de bunu dinleyelim. Bizim Atlanta Kotlaması yapmamız için her şey hazır amma senin bize bildireceğin bilgi, bizim için çok önemlidir. Bunu anlamak istiyoruz.

 

- Saygılar Tolun, seninle olmak mutluluktur bunu sende bilmektesin. Biz, seni hep dilleriz. Kutsal Işığını biliriz. Çağrı üzerine değil hak edip inersin bize. Bu da kesindir. Rahman’ın Gözü olan sen; bizim için, sağır dilsiz olanların da örtüsünü açıp onlara da güç katansın. Bunu bilmekteyim. Melek olmadığına da kesin olarak eminim. Göç Kapları’nı tohumlayacak olanların birisisin. Tanrı’nın Ruhsal Kotlamasını yapacaksın. Bunu da biliyorum. Ve Tolun’un Kutsal Işımasında bitki, hayvan ve tüm sayfalar, Göç Kapları’yla dillenecektir.

 

- Rab Sayfası, KA-HA’dır. Biz, Sistem Devresi’nde Rahman olarak görev yaparken, Sultanımız dünyada, Işık Kotlaması yapar. Sevgili, Saygılı Işık, senin için önemli olan bilgidir ve biz sana hep bilgi verdik. Ayrı gayrı bitsin dedik, iyi ve kötü yoktur, Birleşik Aile’nin gücü olarak burada olman bizi mutlandırdı. Emin ol ki mutluyum. Kullarım emindirler ki bilgi, benim için kaynakta ışır. Savaşın sonunda görev taşırken yolun ışığında Bütün’e hizmet ederiz.  

 

Semaya görevli olarak gelen birçok Birleşen, kendi yüceliklerini tohumlamak üzere gelirken, bedenli gelmezler. Onlar, kendi kotlarını, Işık Yoğunlukları’na kotlatarak geçerler. Yani birçokları tüpler olarak girerler ve bu tüpler, Işık Tüpler’idir ve bu tüpler, herkesin kendi yüceliğinde var olan tüm değerleri taşır. Yani dünya sayfalarına inerken, kendi tohumlarını da dünyaya indirebilirler. İşte o Işık Tohumları, Işık Tüpler’i; Düzen’i kurmaya indiklerinden, Bütün’e hizmet, muktediriyet ve tabii koyuluk onlarda mevcuttur. Ve birçoğunuz bu şekilde dünya sayfalarına inmişseniz de çoğunuz kendinizi kotlayamadığınızdan bu bilgileri açıkça dilleyememektesiniz. Tüpler olarak dünyaya girenlerin bir kısmında birleşik kontrol vardır.

 

Şimdi Bahar’ın gücüne bakalım. Onun gücü, Büyük Kütle’yi kontrol edecek dürümde geldiğinden, Birliği kotlayacak tohumu da getirdi. Ve yine Peker!... Peker’de aynı şekilde geldi, Tanrı’nın Ruhsal Kutsal Işıkları, tüplerle indiler. Ve her biriniz tüplersiniz ama bu tüpler, Büyük Kütle Kotlaması için hak ettiğince ışığa kayıtlanabilir. Şimdi bakın!, Rahmin huzuruna ulaşanların da bir kısmı kendilerini kotlayacak dürümde geldiler. Yani onların kendi kotlarında bütün bu bilgiler mevcuttur.

 

Son önemli bilgi de şudur. Bugün çalışmalarınıza Daimi Kap olmaya gelen birçokları da büyük kötülükleri önleyecek hakikiyetle ve Saim Kotlar’la geldiler. Yani hasatı yapabilecek kotlarla geldiler. Hepinizin çağrınız vardı Birlikler’e. O Birlikler, dünyaya iniş halindeler. Bütün çaba o Birlikler’in kontrollü olarak dünyaya girişlerinin gerçekleştirilmesidir. Her birinizin sayfalarına girecek olan birçok ışık vardır ve bu ışıklar, kendi yoğunluklarını, koyuluklarını tüpler olarak dünyaya çekerler. Çekilen her şey, dünyada mahrek olarak kotlanır. Yani Süper İnsan, Süper Ruhsal Meclis’ten gelmiştir. Süper Ruhsal Meclis, Süper İnsan’ın gücünü tartmaz. O güç, hasatta vardır.

 

Doğum, Birliğin Tohumu’nun dünyaya girişidir. Doğumda, geçiş çok önemlidir ve güç, dünyaya kendi yolcularını taşırken; o yolcular; bitki, hayvan ve sayfaların her birini de Birlik Kapları olarak dünyaya çekerler. “Yazıklar olsun!” deriz bir kısmına. Onlar, kayıtlarını tohumlayacak dürümde değildirler ama çokları da kendi kotlarıyla dünyaya girdiklerinden, Birlik Kapları’nı taşıyorlar. İman ederim ki dünya yol açtı ve bu yol, Allah’ın koyuluklarını dünyaya indirmektedir. Ve bu çalışmalar, çok daha önemli, çok daha yoğun çalışmaları kotlayabilmektedir.

 

Bugün Siber Boyutlar, dünya sayfalarına kaynak olmak üzere Beşir Kaplar’ını tabii kaplar olarak dünyaya indirebiliyorlar. Kervan Allah’ın Kuran’ıdır. Ve kervan, ışığın yoğunluğunda yürümektedir. Sualtının Gücü de dünyadadır. Toplum, Allah’ın kotlamasına ait bir çalışmayla birleşmiştir.

 

Şikayet ettiğiniz bir çok sayfa vardır. Bunları da biliyoruz ama bu sayfaların hiçbirisinde kırıklık, hırs ve kusur yoktur. Çok mutlu olunuz, her şey önemli şekilde, önemli Yücelik’le gerçekleşti. Saygısızlık yapmayın hiç kimseye. Çünkü onların her biri sevgiyle çalışıyorlar. Hak ettiklerini yapıyorlar. Kimse kimsenin ışığını söndüremez; bu kesindir. Ama Dünya, Kara Kaplı bir görevlidir ve dünyanın yolu, hasatın kotlarından dolayı açılmıştır ve yarınları hak etmiştir.

 

Bizler, dünya yolunu kapatmaya çalışanların hiçbirisini yüreğimize almayız. Ve bizler, bin dağın ışığını çektiğimiz zaman; o bin dağ, Birleşik Işık olmalıdır ki bütün kütle kotlanabilsin.

 

Son sözüm de şudur. Haramı helale çevirmek!… Herkesin bunu net bilmesi gerekir ki haramda helal yoktur amma haramı, hasatta ışıktan ayrı görür de hırs yaparsak, kırılış artar.

 

Değerliler, haram, helale çevrilmez mi? Yanlışın sayfasında yanlış kot, Bütünün Kürsüsü’nü kontrolden çıkarır amma yine de sevgiyle saygıyla dillenin ve deyin ki “Mutlaka Hak, tehditsiz olarak görevi üstlenecektir ve Hak, görevi üstlendiğinde; yol, Kutsal Işığını yakacaktır. O zaman saklı tuttuğumuz her güç, Düzen’e inecektir ve dünya, yarınlarında görevi daha temiz ve daha hakim olarak yapacaktır.” bunu diyebilirsek, her şey daha iyi olacaktır.

 

Eğer sizler; Haram İlmin, Hasat İlmi yapamadığını ve sonsuzlukta ışığın solduğunu ifade ederseniz, kap kap olan ışıklar da yoldan çıkarlar. Çünkü yaşayanların hepsi, herkesin ışığını yıkabilir.

 

Sultanlar, dünya yanlışsızdır. Ve yapılan hatalar mutlaka görev gereğidir. Hiçbir Yüce, kendi yüreğini yıkıp da “Ben herkese görev taşırım.” Diyemez. Dediğinde yıldızların, kırk kapıda ışığı sınırlanır.

 

Karpaz Bölgesi diye bir bölge var Kıbrıs’da. Karpaz… Dara düştüğünüz zaman Karpaz, görevini üstlenir ve der ki “Bedeni Hak yolu Mushaf olanlar, büyük kötülükleri önleyip geçişlerini yapsınlar.” İşte orası, geri dönüş için Öz Geçiş Kaftanı’dır. Oradan giriş ve oradan çıkış kolaydır. Şükredin ki doğum, Allah’ın koyuluğundandır. Mahrek görevini aldı. Yol Allah’ın Kutsal Işığı ile yandı ve yaratıldı.

 

Asla yanlış bilgi yoktur. Çantanız dolmuşsa yolunuzda hırs kalmaz ama çantanız boşsa hırs vardır henüz. Hırsı aşabilmek için mutlaka Birlik haline gelmek ve BİR’e hizmet etmek şarttır.

 

Doğum anlarında ve her birinizin geçiş anlarında biz buradayız. Sevip saydığımız herkesin geçişini yaparız. Geri dönüşünüz sayfa sayfa omuzlarınızdaki yük olur ve biz sizin geçişinizi, tüm insanlığın geçişini, Birleşik Aile’nin geçişini yaptık. Rahman’ın görevi bizim için Öz Geçiş’ti. Ve şimdi artık bu görevi Birleşik Aile’nin yapması gerekir. Rahman’ın Göç Kapları’nda bilgi vardır. Bu kesindir. Temennimiz şudur ki kırk kapıyı kapatmadan geçin. Eğer sizler, her biriniz, Bütün’ün kötülüklerini sayıp dökerseniz ve bu kötülüklerin, Kutsal Işığı yıldızlardan çıkardığını dillerseniz, Rahman’ın görevi, sizin yüreğinize inmez.

 

Sevgililer; sema, İmparatorluğun Gücü’nü size anlattı. Yanlışımız, yanlışınızdır. Yolumuz, yolunuzdur. Kahramanlar, bizim sizden isteğimiz, her cennette ışığınız yansın. Her Birlikte, Kuran’ınız okunsun. Her sözünüz, sevgi olsun ve saklı tuttuğunuz her şey kulluk için kayıtlansın ve Hak Toplum olan, yoğunluklara kayıtlı Birlik haline gelsin.

 

Sema inkar edilemeyecek şekilde dünyanın gücünü artırmaktadır. Ve semada Birleşik Aileler, mahrekleriyle birlikte çalışmaktadırlar. Bütün’e hizmet; İsa’ya, Musa’ya, Mustafa’ya hizmetten çok daha ötedir ve  Düzen Kotları’na hizmettir. Düzen Kotları’na hizmet, Nakar’ın gücünden de üstün oluşla mümkündür. Ve şevkle çalıştığınızı ve yolu açtığınızı ve kaynak olduğunuzu, muktedir olduğunuzu görüyoruz.

 

Sultan; doğumu ölümü olmayanlara de ki, “biz yanlışsızız.” Kim zararı engellerse, o yüreği diller ve zamanı sayfalayan, kontrolü kurar. Ayrılık biter. Ve biz size, “sakın ha! sakın yanlış dinlemeyin!” deriz.

 

Dirilik kattık. Durup dinlenmeyen size dirilik kattık. Bu dirilik, İmparatorluğun diriliğidir. İmparatorluğun Yüce Görevlileri, size kendi yüceliklerini kattılar. Bu çok önemlidir. Toplum, Allah’ın yoludur, biz Allah’ın yoluyuz. Şu anda dondurulanların daimi kaplarımız olarak topluma, ait oldukları Birlikler’iyle geçmeleri; Öz Geçiş’i sağlayacak düzeyi sağlamaları ve Yaratan’a görev katmaları, Bilgi Kapları’nın toprağa inmesiyle mümkündür. Kin, nefret, hırs yoksa yüreğinizde, her şey çok basittir.

 

“Risa KA-HA” dedikleri; “NA-HA” dedikleri ve tüm sayfalarda geçişi sağlayacak olan bilgiler, hepsi yıldızların ışıklarıyla dünyaya indiriliyorlar. Ve yıldızların ışıklarına yüklenen o bilgiler, büyük kötülükleri önleyebilecek düzeyde, bedenli olan her bir Yüce’nin ışığıyla dünyaya giriyor. Senelerce süren bir yolculuktan sonra, bu Işık Kapsüller’i umutla dünyaya geçiyorlar. Ve bu Işık Kapsülleri’nin her biri; nefsin ışığını, sonsuz sır olan yoğunluğunu, Kutsal Kotlar’ı ve yolları açacaktır.

 

Şimdi bakın!, namaz zamanı dünyada herkes, Rahman’ın gücünü dillemek üzere namaz kılmaktadır ve onların bir teki bile yanlış yapmamaktadır. Çünkü o namaz, kaynağın yoğunluğuna namazdır. Ve o namaz, Yıldızların Kuran’ına namazdır ve Kutsal Işığın Kürsüsü’nedir o namaz.

 

Sultanlar, tomur tomur oldu yürekleriniz görüyorum. Kötülüğü önlediniz. Yaşamak; yarınları hak etmek; bitki, hayvan ve sonsuz sınırsız ışıklara kayıt olmak; yedeği olmamak; Rahman olmak iman etmekle mümkündür. El, Allah’ın elidir; Birlik, ağır yüktür; Süper İnsan, Sultanlığın Işığı’nı yakabilen teknolojiye sahip olan Birlik’tir. Ve sevgililer, emin olun ki bu Birlik, Sultanlar’ımızın Birliği’dir ki burasıdır.

 

Kaftanınızı giymenizi bekledik. Şu anda kaftanınızı giymiş değilsiniz henüz ama biliyorum ki şu anda kaftan, Göç Kapları’yla dirilikleri kotlayacak dürümde, Birlik haline gelenlerle hazırlanıyor. Yasaların kaynağında insan vardır. İnsan, kendi yüreğindeki bilgiyi, kendi yoğunluğundaki koyuluğu, Bütün’e hizmet için sayfalar ve sayfalarında yine Kuran’ın, Turan’ın Gücü vardır ama o sayfalar, Kutsal Kaynak’ta kayıtlı olan yasaların kaydıdır. Kaydı, yasalarda var olan ve Kürz’ü kotlayacak olan tüm bilgiler, yanlışsız olarak kayıtlanır. İşgal varsa eğer, işgal, kulları kırar ama sizler işgali olmayanlar olduğunuz için bu çalışmalar çok daha güçlü sayfalanmakta ve çok daha güçlü yaratımları gerçekleştirmektedir.

 

Sema insana geçiş imkanı tanıdığı zaman dünya, Kürz’ü kotlayabilir. Şimdi bakın, torun torba sahibi olanlarsınız çoğunuz ama yüreğinizde yine de kuruculuk yoktur. Kurucu olmak ne demektir? Büyük kötülükleri önleyecek olan Birliği kurmaktır. Büyük kötülükleri önleyecek Birliği kurmak için halka inebilmek gerekir. Halka nasıl inilir? Bilgiyle inilir. Eğer bilmeden bilgi verilirse, o bilgi halka inmez. Ama bilip verilirse, halka iner. Bir tek şunu anlatmak istiyorum. Verilen bilgilerin anlatılması şarttır. Anlam yüklemekten öte anlamını dinletmek!... Bu kesindir. Bir çoğunuz bilgiye anlam yüklersiniz. Ve dersiniz ki “bilgi budur.” Ama o bilgi kendi anlamını kendi içinde saklar. Ve o anlamı hak edip de okuyabilmek zor değildir. Sadece dinlemek gerekir. O bilgi size, sizden öte siz olur ve sizde dinlenir. Yani siz onu dinleyebilirsiniz.

 

Oyun değil bilgi, hakikiyette var olandır. Ve bakın! bilgi hepimizindir. O bilgi, Birlik İlmi’ni tertipleyebilir. Ama bilgide bir tek beden varsa o beden, sanal boyuttur. Eğer ben bir bilgiyi har yükseltip veriyorsam, orada bilgim sayfalanmış demektir. Ama ben bir bilgiyi harımı yükseltmeden sadece dilliyorsam, orada benim yarımım, benim hasatım, omuzlarımın yükü olarak mevcuttur. Biz Allah’ın dediğini diyebilenler, Allah’ın tohumlarını yoğunlaştıranlar ve Kuran-ı Kerim’i dinletenlersek eğer, ki öyleyiz..., kendimizden öte kendimizle bilmiş olanlarız. Ve Bilgeler Meclisi olarak çalışmakta olanlarız. Ve diyorum ki her biriniz o bilgileri hak etsin dillesin.

 

Ve biz, Allah’ın Teknik Toplumu olarak bildiğimizi, hak edip dinletebiliriz. O zaman yol, Allah yolu olur; o zaman ışık, aynı ışık kalır; o zaman yücelik, aynı yücelik kalır. Ama bir tek şey istiyoruz; bildiğinizi anlatın. Bildirdiğiniz sadece bildiğiniz olsun. Başınızı eğmeyin. O bilgi kendini, kendi yüceliğini size dinlettiği zaman, bildiğiniz hasattaki Birleşik Işığın diriliğinde bildirilir.

 

Torba torba doldu yürek ışıkla. Ama o torbalardaki ışık, Bütünün Gücü değilse eğer; unutun! unutun her bilgiyi! Unutun... Çünkü orada yaşayan bilgi yoktur, yaşayan yücelik yoktur. Süper İnsanlık Realitesi’nin çok önemli Bilgeler’i olan sizler, Teknik Toplum’u kotlayabilecek olanlar olduğunuzu da bilin. RA-Fİ KA-HA olanın, Rahman’da yolu açılır. RA-Fİ KA-HA olanın yüreğinde ışık sınırsızdır ve kaydı müsbettir. Eğer menfi kayıt varsa, orada KA-HA olamaz, olmaz.

 

Sürekli çalışan sizlere kin, nefret, hırs, mutsuzluk yaraşır mı!? Yavrum, hasatta bu mümkün mü!? Olmaz ama çantanızda her bilgi varsa da Kuran-ı Kerim’inizi okuyun. Okuyun ki hak edin. Ki Kuran, sizin yüreğinizde kayıtlıdır. Orayı okuyun. Başka bir kitabı değil. Kendi yüreğinizin kitabını okuyun. O kitap, yaşayan bir kayıttır. Hepinizin yaşayan kaydı. Birliğinizin kotu, tohumu olan o kitap, nesillerinizin de kitabıdır. Ve bilgi, yeni bir sayfa açtı. O sayfa anaların hasatıdır.

 

Şimdi lütfen iyi dinleyin. Sultanlar’ın biri Mustafa’nın Kutsal Işığından çıktı geldi. Adı Mahmut. Korkusu yok ama kırıcı. Her şeyi bildiğini düşünür ama kaynağında ışık sınırlı. Der ki “Bildim.” Ama bilmeden de diller. O halde bilmesini sağlayın. Deyin ki “Bil!” okuttuk!... Unuttu, unuttu her şeyi.

 

Sevgililer, biz diyoruz ki okuyun. Sağ sol bilgidir, okuyun. Umuttur her şey ama okuyun. Yazı yazarken, Bildiri okuyun ki o Bildiri sizin olsun. Hepinizi hepimiz korkmadan huzurla dinlemekteyiz. Çünkü biliriz ki sıra dışı bir çalışmadır bu çalışma. Ve burada bulunan hiçbir çalışan, Kuran-ı Kerim’in kürsüsünden başka bir kürsüde çalışmamaktadır. Herbiri burada kusursuz ve huzurlu olarak çalışmaktadır.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

  

 

01.10.2010 TARİHLİ SULTANLIK ÇALIŞMASI (özün sözü)

Asla yanlış bilginiz yoktur. Doğmuş ve tohumlarını kotlamış olan sizlere, Ben Canlar’a derim ki RA-KA göz kotlaması yapmaktadır. Bilmek ya da hak etmek herkes için son derece önemlidir. Bugün burada bulunan herkes, İmparatorluk görevlisi olarak dümenin başındadır. Biz dünyaya kendi yüreğimizi alarak geldik. İmparatorluk Görevlisi olarak burada olan herkes, yaşam sayfalarında Bilgeler Meclisi’nin görevlisidir. Tüm insan sayfalarında hepimiz mevcuduz. Ve bugün burada olan hepimiz, yaşam sayfalarının en yüce kotlarıyız. “İş, yaşamla gerçekleştirilir ve yaşam olmazsa iş yapılamaz.” Anlayışı yanlıştır.

 

Net olarak biliniz ki Dünya geri dönüş için hazırdır  ve herkesin geri dönüşünü sağlayacak dürümdedir. Bundan sonra spatyum denilen meşale sönmüştür. Dünyanın rahmi olan ilim, bugün artık Turkuaz’ın ışığında Rahmani Kotlama’yı başarmıştır. Bunun sonucunda tohumlar, yaşam sayfalarını kendi yoğunluklarıyla güçlü hale getirebilmektedirler.

 

Yanılan hiç kimse hasadını yapamaz. Kendi yüreğini bilmeyen, bildiğini hak edemez. Doğumu ölümü Allah’ın tekniğinde hak etmeyen, Bütün’e hizmetçi ilim kayıtlayamaz.

 

Sınırları aşıp da dünyaya ulaşan bütün olan kütle, dünyanın gücünü teknik olarak da hak etmiştir. Şu anda tohumlarınızı yaşatabileceğiniz düzeye vardınız. Ruhsal Meclis’in kütlesinde bu bilgiler, Hak Teknik’te okunabilir. Nefes alıp verirken hepinizin Rahmani Görevliler olduğunuzu, mutlaka anlayışınızca ve hak ettiğinizce diri olarak bilmiş olmanız gerekir. Biliş, Allah’ın bilişi değildir. Bütün’ün bilişidir. Umman, hepimizin teknik kotlamasını yapabilir. Ummanın ışığında biz, gözler olarak mevcuduz. Sultanlar’ın en iyisi ayrılığı bilmeyendir.

 

Değerliler, türlerimizin gücünü artırmalıyız. Muktediriyetle bunu başarabiliriz. Dünya sınırı aşılmıştır. İmparatorluk Gücü, Allah’ın kürsülerini göreve almıştır. Bunun sonucunda Tohumlar, yaşam sayfalarına kendi kotlamalarıyla kendi yoğunluklarıyla girmeye başlamıştırlar. Devreler, kapılar hepsi açılmıştır. Bundan sonra dünya ışıması çok daha güçlü olacaktır. Toprağa inen birçok Görevli, teknik olarak da kendi yüceliklerini dünyaya çekebilmiştir.

 

İkna olunuz ki Meleklerin Diyarı’ndan ilimle gelenler ve Sultanlar, Büyük Kütle’yi kotlayacak dürümde bitki, hayvan ve tüm sayfalara geri dönmüşlerdir.

 

Ekip haline gelmek zordur. Türkiye, tohumlarını yaşatmak üzere ekipler oluşturdu. Bu ekiplerin hepsi, Işık Kapları olarak dünyadadırlar.  Muhamma Gücü’nü tüm sayfalara kotlayacak olan BİR, Allah’ın teknik tertibinde mevcut olan BİR’den çok daha güçlüdür.

 

Hususiyetle bilmenizi isterim ki yaşamların en ücra kütlelerinde dahi ışık mevcuttur.  Ve  herkesin kendi yüceliğinde var olan ışık, Allah’ın tohumlarını yaşatır ki BSUİ’nin gücü olarak dünyada bulunanlar, mektebin gücünü de tanımalıdırlar.

 

Kotlayıcılar vardır. Onlar dans eder gibi kendi yoğunluklarıyla kotlamalar yaparlar. Ve herkes bu dansa iştirak etmek ister. Ve derler ki “ben çok mutluyum, çünkü ben dansla bilgi edinebiliyorum.” Ama dans, ışığın tahditli olduğu yerde olur. Eğer ışık tahditsizse, orada hiçbir şekilde dansa yer yoktur.

 

Türlerin en yücesi, yoğunluğu kotlayabilen, ışığı kayıtlayabilendir. Dünyaya geçmiş gelen herkes, ışığını kayıtlayamaz. Tartı biziz Canlar. Ruhsal Meclis olan Birlik... Ve bu Birlik ağır yük taşıyor. Türlerin en yücesi olan, ilmi dilleyebilen ışık, yaşam sayfalarına girmiştir. Bu ışık, Bütün’ün kürsüsünde mevcut olan bir gözdür.

 

Doğru düşünebilmek ve doğru yaşayabilmek sorumluluk ister. Eğer sizler, hepinizde BİR olabilirseniz ağır yük hafifleyecekti. Ve bizler, ağır yükü hafifletebildik. Toprak, Ana Kap’tır. Tohum ister ve bizler, Rahman olanlar ışık isteriz. Artık işimiz çok daha basitleşmiştir. Çünkü yolumuzu aydınlatacak olan güç, rahmi göreve almıştır. Ve rahmi göreve alan bu güç, büyük kötülükleri önleyebilmektedir.

 

Nesiller boyu doğum için bekleyenler vardır. Onlar kendilerini hak etmek üzere dünyaya indiler. Çevrelerini kuşattık ve onları göreve aldık. Kelam İlmi’yle Göç Kapları’nı kotlattık. Ayrılık bitsin istedik. Şer yaratan; şevkle, şavkla çalışırsa, Birleşik Aile’ye kendi yüceliğini kotlatabilirse, yoğunlaşarak ışığı yakabilir ve sonsuz sır olan bilgimiz onun yoğunluğuna kendi koyuluğunu katar ve onu Kelam İlmi’yle diller. Yolu hak eder. Bu onun artık şerden uzaklaşabilmesi anlamına gelir.

 

Ve Bilgeler Meclisi olarak da bu çalışmalar sürdürülmektedir. Toplu olarak yapılan çalışmalara herkesin kaynak olma imkanı yoktur. Varlığın gücünü artırmamız, onun gücünü kotlayabilmemiz anlamına da gelmektedir. Eğer varlığın gücünü kendi yoğunluğumuzla kotlayabilirsek, gücünü arttırabiliriz ve Sultanların Kürsüsü’nde ocağı olabilir. Bu, geri dönüşünü sağlar.

 

Bizim zaman sayfalarına gelişimizin yegane nedeni, oğullamak ve kotlayıcı olmaktır. Oğullamak, bilgiyi kontrol altında tutmak ve bitki hayvan ve tüm sonsuz  sınırsız ışıkları yaşatmaktır.

 

İmparatorluk Görevi, Kutsal Işığın gücünde mevcut değildir. Bu görev, ağır yükü hafifletmek üzere tohumlamayı gerektirir. Kervan, herbirimizin yüceliğinde yoktur. Türlerimizi kontrol edebilmek üzere dünyaya indiğimiz “zaman çifti”mizde (Zamanda hasat için çift sürüşümüzde)  kotlayıcılık çok güçlüydü. Ve bugün de görevimiz gereği toprağımızı yaşatabilecek güçteyiz. 

 

Servet sahibi olmak amacımız yoktur. Hiçbir sayfada servet sahibi olmayız. Sadece yaşamımız için yeterli olanla yetiniriz. Çünkü servet, kervanın kürzü yaratabilecek gücünü kırabilir. Şunu net bilmenizi isteriz ki betkinliğimiz asla yoktur. Müspet, menfi herkes kendini hak etsin isteriz. İşgal altına alınmasın isteriz. Büyük Kütle’nin kontrolü gerekir ve isteğimiz budur.

 

Kara Kaplı Kitap yazdık. Sultanlık... Okunur ama okuyan anlayamaz. Anlaması zordur. Sultanların ışığıyla yazılan bu kitap; bitki, hayvan ve tüm sonsuz sınırsız ışıkların kontrolü için gerekendir. Şevkle çalıştık ve başımız eğilmedi. Dünya, yıldızların ışığını çekmektedir artık. Türkiye’de tohumlayan güç, yaşam sayfalarına çok üstün bir ışığı çekmektedir.

 

İslam Dini, Allah’ın teknolojik kotlaması için gerçek bir dindir. Ve İslam Dini, Kutsal Işığını kontrol edebilecek olan görevi, teknik olarak yapmıştır.

 

Bize göre Ruhsal Meclisin Yüceleri, Ruhsal Işıklar’ıyla dünyaya indiklerinde, kaynaklarını dünyada bırakmalıydılar. Ne var ki ocakları sönmesin diye kaynaklarını alarak geri döndüler. Mustafa’nın kutsal ışığı da bu şekilde geri çekildi. Bizim talebimiz şuydu, herkes kendini, kendi yüceliğini hak etsin ve dünyada Kutsal Işığıyla Hak olup yaşasın.

 

Saygıyla dinliyorsunuz biliyorum ama büyük kötülükleri yaşayanların Birleşik Aile’me mensup olduklarını da bilmekteyim. Rakibim yoktur çünkü ben kaynak olarak buradayım. Kaynak olduğum içindir ki benim adım RA-KA dır. Sultanlar’ın Kutsal Işıklar’ını yaktığım için bitki, hayvan ve tüm sayfalara ışık olabilmekteyim.

 

Doğum anlarında Kuran okuyanlar vardır. Kuran, bilginin kaynağa inişidir. Ve hepinizin net olarak anlamanızı istediğim bir husus da büyüğü küçüğü saymak gerekir. Büyük, kütle kotlayıcıdır. Küçük, ışık kaydı yapar. Her biri bizim için candır. Dedin ki “RA-KA, Benim adım KA-HA ya da HA.” Saygısızlığım asla yoktur Canlar. Büyüğü sayar, küçüğü sayarım. Çünkü Kuran olarak tüm insanlık için dünyaya doğuş halinde olandır onlar. Sebep şudur ki, İmparatorluğun Görevlileri, tohumlarını kontrol altına alarak dünyaya doğmuşlardır ve doğmuş olmakla da kalmayıp Kuran olarak ışık haline dönüşmüşlerdir.

 

Türlerinin en yüceleri, İslam Kapları’nı kotlayabilenlerindirler. İnsanlık adına kendi yoğunluklarını kotlayan onlar, bizim için zaman sayfalarından çok daha fazladırlar.

 

Canlılar, emre itaat eden herkes, Birleşik Aile’me görevlidir. Bunun içindir ki doğanın gücü, türlerin en yüceleriyle görevini tamamlamaktadır. İyilik ve kendi yüceliğindeki kötülük, bizim için zamanı güçlendirmek içindir. Bizim için her şey çok çok değerlidir. Bu zaman zarfında dünyada itibarımı yüceltmeye ya da huzura varmaya çalıştım. Hikaye dinletmedim. Hiçbir bilgim hikaye değildir. Bunun içindir ki bugün burada bulunan her bir çalışan, yaşam sonsuzluğunda Beden İlmi’ni, bizim diriliğimizle okuyabilir. Buyurun okuyun! Öz görev budur.

 

Toprak, Allah’ın tohumunu ister. Biz de öyle. Tabiat, bizim yüceliğimizi ister ve bizim de dileğimiz tohumlarımızı tabiata indirebilmektir. Ve yarın, Allah’ın Kuranı olsun istenir. Ve bizim de isteğimiz budur. Nesillerimizin yüceliklerinde Dünya, öz görev taşımalıdır. Ve bundan sonra da öz görevini muktediriyetle yapmalıdır.

 

Kasaları dolmuş olan Birleşik Işıklar’ımız vardır dünyada. Ortaklarımız olmayan onlar, yurolarında yani dönüşlerinde bizden ayrı düşerler. Çünkü onlar, kaynaktan çıkmıştırlar.

 

Sevgililer, çok az bilgi vermek üzere tembihliyiz. Çünkü Dünya İlmi’ni hak etmeyenlere, görev gereği dahi olsa çok bilgi vermek, onları sınırlandırmak içindir. Biz en azı veriyoruz ki yaşam sonsuzluğunda gözünüz kör olmasın; çantanız dolsun; yüreğiniz güçlensin; ışığınız yaşam sonsuzluğunu güçlendirsin diye. En iyisi en azıdır. Ve biz size az öz bilgi veririz. Tembihliyiz, asla asla yanlışımız olmamalıdır ve olmayacaktır. Bu kesindir.

 

Saygılar sunuyoruz.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

23.07.2010 TARİHLİ

Dünya ılık bir görev taşıyor. Birlik Tekniği ile taşınıyor bu görev. Atlanta Kotlaması yapıldı. Bu kotlamayı yapmak için birlik olmamız şarttı. Şikayetimiz var mı? Yoktur!... Tebliğleri okuyanların çokları Bilgi Kotlaması’na Daimi Kap oldular. Hepimizle birlikte çalışıyorlar. Nefesleri yettikçe yüceliklerinde kendi yüksek ışıklarıyla birlikte bu Çağ Kotlaması’na Daimi Kot ve Daimi Kat olacaklar. Kot ve Kat olmaları, bitki, hayvan ve tüm sayfalara ışık yakmaları anlamına gelmektedir.

 

Teknik Toplum, Allah’ın kontrolünde kaynağa indi. Teknik Toplum, tüm sayfalarda Birlik Kotlaması yapmaktadır. Ağırlaşan Düzen artık Yücelikler’in ışıması ile birlikte, kotlayıcı hale geldi. Korunan tüm insanlar, Tabii Kaplar olarak, doğumu ve ölümü olmayan Birlikler’i Kelam İlmi’yle dinleyebiliyorlar.

 

Şer yaratan, şer yaşamayacak dediğim zaman, Teknolojik Kaplar Bütün’ün kontrolünden ayrıldılar ve sorumluluğun benim olacağını bildirerek; kadın, erkek kendi yüceliklerinde kaynaklarını, kasırgaya kattılar ve dillediler. Dara düşen hasatı yapar. Bunu bilmeleri zor muydu!? Ama bildikleri yine de kendilerindeydi ve gelip gördüler. Şükredin ki dünya, ayrı gayrı gözetmez ki her bir İlim Sayfası, ocağım olarak bu çalışmaya Daimi Kap olacaktır.

 

“Tür Çalışmaları” denilir çalışmalara. Biz, Tür Çalışmaları’nı en aşağı dirilikten yaptığımızı bildirdiğimizde, “Rahman’ın gücünden aşağıda Rahm’in huzurunda yapılır bu çalışmalar.” Dendi. Keskin olarak dediler ve dediler ki “Rahim olanların, Kahraman olmaları imkanları olmaz.” Sakın ha!, sakın insanlık adına yaptığımız çalışmayı horlamayın. Dünya, Allah’ın Kürsüsüdür ve burada ne yapılırsa ilim ile yapılır. Benim adım Allah ve ben Rahman olan ışık olarak buradayım. Kervan, Allah’ın Kürsüsüdür.

 

Süper İnsanlık Realitesi, Birleşik Işık Kapları’nı Bütün’e hizmet için bilgiyle dilledi. Biz dara düşenlere deriz ki “Allah sevgidir. Şer yaratan şer yaşamayacak.” Amma kahraman olamayanlar da, Rahm’in huzurunda, kendi yoğunluklarını kotlayabilmelidirler ki bizimle olabilsinler. İkamet ettikleri yer, kelimelerle anlatılamayacak kadar yüce bir yer olsa da bugün dünyada yaşam sürenlerin hiçbirisi, bizim zararımızı istememelidir. Zaman Sayfaları’nda zarar beklentileri, şer yarattırır. Şarkı söylerler ki biz hasat yapamayalım diye. Şarkıları kaynakta yoktur. Ki bizler, kaynağın kontrolünü kurduk. Şükredin ki kurduk.

 

Doğan gün yenidir ve bu yeni günde, insanlık adına yaptığımız her çalışma, bedenli olarak kayıt yapabilenlerle yapılmaktadır. “La-Ha” dedikleri zaman, Rahman’ın Kuran’ıdır okunan. “Ka-Ha” dedikleri zaman, Kaynağın Gücü’dür dillenen. Sayfa sayfa okunur ve Sanal Alemler’in her birinde bu sayfalar kotlanır. Ben zamana görev taşırım. Muktedirim ve hakikiyim; huzurdayım. Ayrı gayrı gözetmem. Cennetin cevherinde, her bir dilin hakikiyetinde, Bütünün Kütlesi’nde varlaşan ışık, yarını hak etmek üzere daimiyete kendi yüceliğimizi dinler ve diller.

 

Şimdi, mesleki çalışmalarımı soranlar çok. Derler ki “Kendini hak etti; yolunu buldu; ışığını kotladı; yaşattı yarını; sayfaladı.” Ulu Çınar, O biz, biz O’yuz ama meslek çalışmaları ne şekilde sürmektedir? Sevgililer, Dünyanın en yüce ışığıyım ki sevgi ile çalışmaktayım. Meslek, Allah’ın Kuran’ıdır; Kürsüsünde yaratılmıştır ve bitki, hayvan ve tüm sayfaların yoğunluklarında da bu meslek mevcuttur. Ruhsal Meclis’in kaynağına inebilen ve Bütün’e hizmet etmek isteyenlerin de bunu bilmelerini beklerim. Her nesil, Allah’ın yüceliğini diller. Biz ise Bütün’ü dilleriz.

 

Dünyaya geri dönmek ya da dünyadan geçip gitmek İmparatorluğun yoğunluğuyla mümkündür. İkna olunuz ki dünyaya gelişimde, Altın Teknik’le Bilgi Kapları’ma aldığım Birleşim Kaydı, Bütün’ün kotlarında da vardı ve ben bunu Kutsal Işığımla gerçekleştirdim. Rahim olup, hakim olmadan ışık yanmaz. Yanlışsız bir dünyada ışığı yaktım ve Bütünün Kütlesi’ni kotladım. Temizlik yaptım. Bizim için zaman, en yüce kaynaktır.

 

Şimdi Sevgililere şunu sormak isterim: Rahman olanın hasat yaptığı görülmüş müdür? Sorunuz herkese; Rahman olan hasat yapar mı? Yaptı mı; yapıldı mı hiç? Canlılar, yapılamamıştı ve biz Rahman olup hasatı yaptık. Bunu bilmenizi isteriz.

 

Bugünden itibaren Rahman’ın Kutsal Işığı’nda yapılacak olan her çalışma; maya olarak, dünya gücü olarak ve birleşik olarak değerlilere kayıtlanacaktır. Teknik olarak bunun kesinlikle mümkün olamayacağını söyleyenlere de izah ediyorum. Bugün dünya ulu bir kapıdır ve bu kapıya giren, bu kapıda bizimle olur ve biz, bu kapıyı, yolun kaynağına inebilmek üzere yarattık. Bu kapıdan geçiş, Levhi Mahfuz’u bilerek; yoğunluğa inerek; cevheri kotlayarak; yolu bularak olur. İnsanlar adına, İnsanlık İlmi ile bildiririm ki Kara Kaplı Kitap, Allah’ın Kutsal Işığı’dır ve bu ışık, ikna olunuz ki yarın, İlm-i Hak olacak olanlara da görev taşıyacaktır.

 

Çatışmaya girenlerin, çağlar boyu sürecek olan yeni bir kısırlaşım sürecine girecekleri kesinleşmiştir. Bizim çatışmamız olmaz ama bizle çatışacak olanlar kırılırlar. Bu da kesindir.

 

Rahman’ın Rahim’inde KA-HA olanlar; Kuran olup, hasat yaptıklarında; hasatları ışıkla Kutsal Koyuluklar’a indiğinde ve Bilgi Kapları’nı alıp da dümene oturduklarında, birleşecekler. Onlarla olmak bizlere mutlaka huzur verecektir.

 

“Kala kala ilim kaldı” denir. İmparator, görevini yaptı. İlmin hasatı oldu. Beşir Kaplar’ın ışığı yandı. Yaşayanlar, Kervanın Gücü’nü kendi yüceliklerine çektiler.

 

Şahsen ben kontrol kurabiliyorum ama insanlar bunu anlayamazlar. Benim idealim, kayıtların; her bir Yüce tarafından kotlayıcı, Kati Kaynak yaratıcı olabilmesidir ama bunu başarabilecek olan hiçbir Yüce de yoktur. Bunu da biliyorum. Türkiye Tohumları’nı kontrol edebilmek üzere, büyük kötülüklerin aşıldığı bir günde, İmparatorluğun Gücü’nü Düzen’e indirebilmek; ekmek için gereklidir.

 

Kantarı bize verdiler. Dediler ki “Tart!” ama ben, hiçbir Yüce’yi tartmadım. Tartmam, bu kesindir. Ve dediler ki “Kantar sende ise sen, Tanrı olarak çalış.” Hayrı, hakkı bilen ben, Muhamma olan ışıkta, her bir yolun Allah’a ulaşması için çalışırım ve çabalarım. Bunu bilenler dinlediler ve dediler ki “Saklı tuttuğumuz görevli sen olamazsın. Çünkü senden öte bir sen olmalı ki har yükseldiği zaman kulluk yapsın ve yoğunluğu kayıtlasın ve sayfalasın ve daha sonra ışığı kotlarından çıkarsın. Yaşayanlara, kalbi temiz olanların hasatı yaptıklarını anlatsın ve diri olmayanların görevlerini kotlardan kayıtsızlaştırsın ve çıkarsın. Bunun içindir ki senden başka birisini aramalıyız ve bulmalıyız.” 

 

Dağlar, bizim için zaman, kaynaktır. Kelam, Allah’ın kelamıdır. Bilen, kendini dinler ve bilir ki hak etti. Şimdi Kuran okumaya başlayan onlara soruyoruz: “Levh-i Mahfuz kendi yüreğinizde, kendi yoğunluğunuzda, mevcut bir ışık haline dönüşmüş müdür?” Bunu anlamaları bile zor!. Çünkü Birleşik Aile’nin ne yaptığını ne yapmak istediğini bile bilemediler, dinleyemediler. Kini, nefreti yaratanlar, Kara Kaplı Kitapları huzurla okuyamazlar. Okumak isterlerse de Levhi Mahfuz’ları kotlayıcı olmadığından  Yaşayan Kutsal Işıklar’ı yetkin kayıtlardan ayırırlar.

 

Değerliler, dün Allah’ın Kürsülerinde güçlü bir ışık yanmıştı ve bu ışık, Ana Kap’tı. Bugün yine bu ışık yanmaktadır; Kara Kaplı Kitap okunmaktadır. Okudukça okuduk bugün. Levhi mahfuz’daki güç, 7. Dürümde, Birleşik Aile’nin yoğunluğunda, bilgiyi kattı diriliklere. Doğumu, ölümü olsun olmasın; herkesin hak edip de bu bilgiyi alabilmesini sağlamak üzere…

 

Kara Kaplı Kitap, Ana Kap’tır. Bu kabı bilen, hasatı bilir. Şikayet ettim mi? etmedim. Kelam Allah kelamıdır ki yaşam sürecek olan ve yaşamları Tekno Kotlamalar’la kayıtlanacak olan her bir çalışmacı, çalışmaya geldiğinde, karnavala gelmeyecek; kaynağa inecek. Biz karnaval çalışması yapmayız. Biz Bütünün Kütlesi’nde kendi yüreklerini dinleyenlerle bu çalışmayı yaptık.

 

Şeytan şekline girdiğim olmaz mı!? Yok Canım. Şer yaratmam ki şer yarattıran ışıkta olayım. Sevgililer, şer yaratmam; yaratsam şey olur. Şey olur ki şarkılar, türküler söylenir Yüceler’de. Denir ki “Yanlışsız ilim bizimdir; ki biz şer yarattık; ki biz kanat taktık; biz Muhamma olup ışıdık ki biz her bir yolcuyu Tanrı diye bildik. Biz tartıyı aldık, oklar bizden fırlatıldı ve her bir yol, Allah’a vardı. Hah! İşte bu!...” Ama biz bunu Ana Kaplar olarak söylemeyiz. Çünkü biz muktedir olanlarız. Hikaye dinletmeyiz. Her ne olursa onu anlatırız. Yarında huzur olsun isteriz.

 

Halk, “şarkılar, türkülerle bilgi akışında ışık yanar mı?” diye sorar. Yansın ama hak edilip; Hak olunup yansın.

 

Şimdi dünyaya bakalım. Dünyanın son günlerini nasıl geçirmesi gerektiğini konuşuyor Yücelikler ve diyorlar ki “Dünya artık son günlerini yaşıyor. Ne olmalıdır? Ne yapılmalıdır? Kaynak nerededir? Kalp neresidir bunları görelim.” Diyorlar. Ve diyorlar ki “2012; Amonlar’ın topraklarındaki ışığın Yetkin Kotlar’la dillendiği gün… O gün geldiğinde halk, ışıktan kaynağa inecek ve Bütün’e hizmet için çabaladığını, birleşikte ışıdığını, yarattığını, yasalara göre çalıştığını anlayacak. Ama Amonlar’ın Göç Kapları’nda ışığı olmayanlar, Kutsal Kaplar’a ulaşamadıklarından, kulluk yapamadıklarını bilerek umutsuzluğa kapılacaklar. Ve cinler onlara, “Allah sizi kurtaramaz, siz kulluk yapmadınız Çıkın! Irkınız sizin yüreğinizde kurudu. Çıkın!” diyecekler.

 

Ve Canlılar, biz diyoruz ki maya tuttu. Her çalışan, Allah’ın Kutsal Işığı’nı kendi yoğunluğuna çekti; çaktı; yaşattı. Biz diyoruz ki kelam, Allah Kelamı’dır ki İmparatorluk görevini üstlenen Bilgeler, Türkiye çalışmalarıyla bitki, hayvan ve tüm sonsuzlukların Kutsal Kayıtlar’ını yaptılar. Kanatları taktık; ışıkları yaktık; Bütünün Kütlesi’nde kontrolü sağladık. Yaşayanlara, “Kala kala ikinci dil kaldı.” Dedik. Dilledik; İlahi Gücü kat kat yaptık ve kamuya “yaşam” diye kayıtladık. Ekmekleri elimdedir; yürekleri diriliğimdedir; insanlıkları ağır ağır gücüme kayıtlanmaktadır ve ben Mikail’im. Mikail olmak, insan olmak değildir, Mikail olmak aile olmak da değildir. Mikail olmak Rahman olmak, kaynak olmaktır ki Rahman’ım.

 

Şimdi savaşa başlıyorum. Türlerimi, kotlarından çıkarmaya çalışan binlerce Birlik var ve hepsi, bana geçip benden iş istediler ve ben, hepsine güç verdim. Tür olgunluğunda, toplum için çalışmaları için ışık yaktım. Maya olmaları için, Kara Kaplı Kitap olmalarını istedim. Cennetlerini kotlamalarını, yüreklerini kayıtlamalarını istedim. “Kervan Allah’ın Kuranı’dır.” Dedim. “Şarkılar, türküler okusunlar da Göç Kapları’nı kayıtlasınlar.” dedim. Ne yazık ki dünyanın ışığı sınırlandırıldı. Ve dedim ki “Sınırları açmalıyım.” Açabilir miyim? Açtım!... Nefesleri yetmez yüreğimi dillemeye ve ben bugün burada olan; her anda kendi yüreğimde olan; bütün olan Birliğimle, kendimi, kendi yüreğimi, kürzü yaratabilecek koyuluğunda, Ak Tohumlar’a kattım.

 

Şeytan der ki “İnsan olmak zordur.” Şarkı okur; der ki “İnsan yoktur.” Bilgeler Meclisi’nde dillenir der ki “Yaşayanlara ışık verelim de korksunlar. Onları korkutmalıyız ki hasatları olsun.” Ah Canlılarım ah! ocağı bizsiz değil ki. Şeytan olmuş da şavkında ışığımız mı kalmamış? Affetsin ama biz ocağını yıktık.

 

Şimdi sorar der ki “Kaynak nedir?” Allah… Kaftanım ışıkta ilimse, onun yüreğindeyim be Canlar. Maya tutsun diye çabaladım. Şirket kurmuş şavkı, ışığı dinler. Anlaşma yapmış der ki “Anlaştıklarım var. Onlar bana çalışırlar.” aklı baştan gitmiş, yüreğinde hırs, akmış akmış, geçişler yapmış, Nakar’ın gücü ile dilleşmiş, Tanrı diye sesleşmiş. Hele hele geçmiş der ki “Yaşam sondur. Olgunlar kurtuldu, Olgun olmayanlar kotlarından çıktılar. Kırk kapıda kasırgayla kayıtlandılar. Çakıştılar, çatıştılar ve bensiz kaldılar. Ben onlarda yokum. Onları kontrol edemem. Çünkü kulluk yapamaz onlar…” Asla! Asla doğru değildir… Kem gözlerden sakınırım yürekleri. Bunu herkes net olarak bilsin. Benim adım Rahman’dır.

 

Kara Kaplı Kitaplar, Kutsal Işıklar, Türkiye Çalışmaları ve Bütün’e hizmet cevheri kayıtları olan; her bir canda var olan BİR, Allah’ın dediğini der ki halk; Allah’ın kutsal ışımasında, Bütün’ün kütlesinde kontrol edilir ki biz kontrolcüyüz; kontrol ediciyiz. Her biri bizim için çalışır. Bedeni Hak, yolu ak, yüceliğinde ayrı gayrı gözetmeyen, çetin bir dünyada ağır yükü taşıyacak olan her bir Çoban bizim yüreğimize aittir.

 

Kala kala insan kaldı Canlılar… İmparatorluğun Yüceliği’nde ışığı yakmak üzere göz olabilen insan… Ve biz, insanlara ikna edici olan ışığımızı verdik. Kantar biziz ama bu kantar anlaşmaya göre tartıyı yok etti. Biz tartmıyoruz. Hiçbir yolu tartmadık ve asla asla tartmayacağız. Bu kesindir. İşgal, Allah’ın işgali olsa dahi; dünya, insanlığı kotlarından ayırsa dahi; yarın, bizde Birlik İlmi’yle, hakim ilim olan hasatla, Tür Çalışmaları’yla ve büyük kötülükleri önleyebilecek yoğunluğumuzla, Birleşik Aile’nin en üstün yüceliğinde, en güçlü ışığında, her bir Zaman Sayfası’nda Rahman’ın kontrolünde olacak olan Bütün’de, Birleşik Ailemiz, hayrın hakkına çalışacaktır ve hasatı yapacaktır.

 

Rab Allah’ta, Rahman huzurda, yol Kuran’da, Turkuaz aşkta bizdedir ve biz aşkın yoğunluğunda, BİR’in sonsuzluğunda, Bütün’ün kutsaliyetinde insanlığın tertibindeyiz.

 

Kelam, Allah Kelamı’dır Canlar. Dünya, insana İmparatorluğun yüceliğinin Kürz’ü yaratabileceği gücü, Birleşik Aile’nin yoğunluğunda bildirmek üzere kayıtlıdır. Dini Allah olanın, yolu hasattır. Torba torba toprak ektik dünyaya. Her bir toprak, Allah’ın Kutsal Işığı’nda dillendi ve biz kaynak olduk. Şimdilik size vereceğim budur. Mektep budur. Her bir Yaratan, kendini mektep saysa da biz, Allah’ın tohumlarını yaşatacak olanlar, Kelam İlmi’ni dilleyen yüreklerimizle, Bütün’e hizmet için cemaatimizi hazırladık. Ayrı gayrı bitsin istiyoruz. Kulluk budur!...

 

Mustafa der ki “Of!, of!, of!… Onurluyum. Oğullarımın Kuranlar’ında ışığım yansın isterim. Yolumun ışığında, Bütün’e varsın isterim. Kervan kalksın isterim. Benim adım Kaynak’tır. “Gelin!” derim, gelin de bende dillenin. Ben Mustafa, ummanın ışığı olan, murat edilen, kul olan, ışık yakan ve her çalışana kervan olan Mustafa… Ampul yandı, Ayrı gayrı bitsin.

 

Allah der ki “ez geç değil; emek sarfet de hak et.” Biz buyuz Canlar… Kendini, Allah’ın dediğine kaynak diye dilleyenlere de “Şer yaratan şer yaşayacak.” diyemem amma halkaların genişlemesinde, onların yürekleri mutlaka kuruyacaktır. Bu da kesindir ve biz misafirlerimize şunu anlatmak isteriz; kırk kapıda harımız var; yoğunluğumuzda Mustafa’lar var; kaynağımızda Rahman olan Kelam İlmi’ni dilleyen var. Medine, Mekke bizdedir. Halka halka genişleyen yürek bizdir. İkna olun bizsiz hiçbir Yüce yoktur. Korunan, kontrol kuran ışıklar bizdir. Şeytanlar, şevkin ışığında, bizsiz iseler ve isteksiz iseler de biz onlarda, Göç Kapları’nı Tanrı diye kotladık.

 

O Yüce’nin görevini ocağa indirdiğimiz zaman da buydu olan. Onun yolunu kapatmışız öyle mi? Her yanlış bir yıldız kırar ve yanlışların kırdığı yıldızlar, kırk kapıda kusur yapar. Onlar; bizde, Göç Kapları’mızda ışık yaktılar. “ Kuran olduk, Tohum olduk.” Dediler.  Onlar biz, biz onlar olsak da Kuran’larını ancak muktedir olduklarında kotlarız. Eşikte çokları beklerler, dinlerler yüreğini derler ki “Anam, kapıyı aç da girelim.” “Kapım analara açılır. Atlanta Kotları’nı kontrol edebilenlere açılır ve yoğunluklara açılır. Çakışmaya gelene kapılar kapanır” der ve çarçabuk gider yürekleri yok eder; biliriz. Biz kimseyle çakışmayız da çakışanları mutlaka korumalıyız. Her bir Yüce korunmalıdır. Kıran, kırılacaksa korumalıyız ki kırık kaplar bizsiz olacaklar. Bu kesindir.

 

Ben derim ki “olmayan olur ama olmuş olan olmayan, olmaz.” Onlar, saklı tuttuklarım değil; kendi yollarını kapatmış olanlarımdırlar. Ben diyorum ki “o kendini yıktı. Aşırıya kaçtı; Kara Kaplı Kitabımı yıkmak istedi. Kaftanı yanlış oldu; yüreği yanlış oldu. Çan çaldığında, Kuran olamadı. Uzandı kul oldu. Kulluk yapamadı ve biz onu hep koruduk ama ayrılmak istediğinde az öz deriz ki o, anlam ve fonksiyon bütünlüğü oluşturamayacak olan bir tek en çizgisi olarak kalacaktır. Onu tamamlayacak bir boy kaydı bulunmayacaktır ve  Çerçeve olamayacaktır. Bizse her yerde çerçeveyiz. Herkesin çerçevesiyiz. Bu kesindir. Kara Kaplı kitap okunduğu zaman, çerçeve kalkar bu da kesindir.

 

Azıp görev istemeyen, Güç Birliği’ne Daimi Kap olamaz. Güç Birliği’ne Daimi Kap olamayan; kollarını kapatmıştır. Ve biz onu yolda bulduk; yol yaptık. O kendini Hak saydı. Olmadı… Olmaz! Olmaz!… kesindir… İkna olun kesindir. Çalışmak istediği zaman mutlaka görev isteyecektir. Gözü görmez onun; bilmez; hak etmedi. “Ayrı gayrı bitsin.” Dedik… Bilgeler, ayrı gayrı bitsin istiyoruz amma hala dünyada küçülüş var. Korku artıyor. Hak Sayfaları’nda kulluk yok. Aşırıya kaçtılar. Dediler ki “Bilmiş olalım ki yaşayanların hiç birisinde Yücelik kalmayacak. Hiçbiri aşk yaşamayacak, hiçbiri yarını hasata hazırlamayacak… Biz varız ama biz dahi görev taşıyamadık, dondurulmuşlarsa yaşayacakları hiçbir şey kalamaz bitmiştir.”

 

Vakti gelir biz, sayfa sayfa ocak oluruz. Her birini alır taşırız ama Resmi Çalışma’da yokturlar. Bu kesindir. Şimdilik bu…

 

Deşifre Eden: Seher BİLGE

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

“Allah der ki “ben senim….” Olmaz böyle şey! O, kendi yoğunluğunda ışık olan diri bir cevherdir. Bense, aklın yolu olan ışık kapısıyım. Onunla her birleşmemizde, “sen bensin” der. Bende ona “ben benim” derim. Amin….”

Kara Kaplı kitap, sayfa:234

 

Artık kendi gücümüzün farkında olmamız ve sessizleşip Yüreğimizi dinleyip dillememizin zamanıdır arkadaşlar. Çünkü Allah bize yüreğimizden seslenir ve her anda seslenir. Allah kapsayıcıdır, kapsar. Biz, ışık yoğunluğuna ulaştığımızda dahi Allah bizi hala ve daha daha üst yoğunluklara vardığımızda da kapsıyor olacak. O halde ben sadece benim! Allah’tan ayrı değilim. Evet, ben benim!

Nursen KAYAOĞLU

 

 

07.03.2012 TARİHLİ SULTANLIK SONRASI AKIŞ (2)

Canlarım; bu dönem, 2020 yılında tohumlarını kotlamış olacak. Bütün kotlarımız Dünyanın Rubaileri ile dilleniyor. Top hepinize atılmadı, sadece BİRLER’e atıldı. Topu kim ele geçirdiyse, görev onundur. Biz topu herkese atsaydık; bütün kütle kotlanmış olmazdı. Sizlerden sizleri değil sizlerden Birlikler’i bekledik. Herkesin kendini “KAP-RA-HA” diye dillemesi, kendi kabında olması değildir. Bütün kaynaklarda olması demektir.

 

Kimse kimsenin Ruhsal Mahrek’inde olmak istemez diye düşünülür. Oynanan oyun, en aşağı düzeyden oynanır ve en güçlü ışıkları kapsar. Sizlerden sizleri bekledik sanmayın. Sizlerden BİRLER’i bekledik BİR olanları… Hepinizden hepimizi ve hepimiz olandan her bir rüştünü kanıtlayanı değil, her bir yüreği istedik. Yürek, Rahman olan KA-HA’dır.

 

Sanırlar ki dünyada ekmek yapılır. Ekmek, kaynakta yapılır. Rabbi’de yapılır. Tabiide olmaz, tabiatta olmaz, kotlardadır ekmek…

 

Değerliler, 2010 yılından itibaren bütün köklerimizi dünyaya çektik. 2010, Bütünün Kürsüsü’nün kontrol edileceği yıldı. Ve bu yılda kontrolü sağladık. 2010 yılında hepinizin Birlik Tekniği ile yaptığınız bütün çalışmalara ekmeğimizi verdik. Ekmek, Allah’ın Ekmeği’dir. Yapılan her çalışma, yasa koymadan öte, yasal olanı gerçekleştirme çalışmasıdır.

 

Kat-ı Kaynak olan ışıkları yaktık Bütün’de. Şükredin ki yaktık. 2008’de Birlik Tekniği’nde Bütün’e hizmetçi olanlar BEŞİR’diler. Bugün Bütün’e hizmetçi olanlar Has Teknik’te İNSAN oldular. 2020 yılına varıldığında “İnsan Işık” akıl tohumlarını da yaşatmış olacak.

 

Senin adın Nezir, benim adım Resmi Çalışma’da İsa. Her birimizin adı Işık. Bütünlüklerin ışığında BİR olan bizler, Allah’ın dediğini diyenler, Han’ız. Han, Işığın yoğunluğundaki Kuran’dır.

 

Sultanlık yaptık dünyada. Partiküler Tohumlama da yaptık. İş buydu. Şimdi artık, Kaftan giydiriyoruz bütün köklerimize. Kaftan, İmparatorun Kaftanı’dır. Her bir yolcunun, her bir Yüce’nin, imparatorluk yapmasıdır amaçladığımız. Bugün doğal dünya Alton Kotları ile çalışır. Yasa koyan her bir Yüce’miz, insan soyuna ışır ve bugün bütün köklerimiz Kaftan giydiler. Doğal dünya, Allah’ın Kuranı’nda yazdığından çok daha fazla  güçlendi bugün.

 

2020 yılı ekip haline gelinen yıl değil ekmek olunan yıldır. Her bir Ruhsal Mahrek, bir tek ekmek haline gelecek o gün. Bu gün, bu Meclis, bir tek ekmektir. O gün geldiğinde tek tek ekmek haline gelecek olan bütün Meclisler, burada, bir tek ekmek olacaklar. Ve bütün ekmeklerin, tek bir ekmek haline gelmesiyle birlikte, ben ve benler olan Birliklerim, bütün köklerimizi dünyanın ışımasında, Birleşik Ailemizle ve Kati Tohumlar’ımızla birlikte, her bir Kaynağa ulaştıracağız. Bu, bütün kötülüklerin önünün alınmasını sağlayacak.

 

Biliyoruz ki kendi yüreğimiz Gürz’ü kotlayabiliyor. Gürz’ün tohumlanmasını sağlayacak dürümümüz var ve Kürz dahilindeki tüm Güneş Varlıklar’a, tüm yolculara ışığımızı ulaştırıyoruz. Ve bütün Küreler’e, Görsel Tohumlar’ı kotlayabileceklere, gövdelerinizi katabiliyoruz. Bu gövdeler, “IŞIK GÖVDELER” olacaklar.

 

Bilmenizi istiyorum ki dünya ötelerinde birçok Galaktik Toplum vardır ve bütün bu Galaktik Toplumlar, Birlik Tekniği ile çalışırlar. Ve bizim Cemaatimiz, bütün Galaktik Toplumlar’a da görevlidir.

 

Görev taşıyacak her bir Birlik, bizimle çalışmalıydı. Kapital istediler. İnsanı, insan kapitalini… Ve biz; insanı, bütün köklerimizle dünyaya indirerek her bir yüksek ışığa kayıtladık. Şimdi artık her biri zenginleşti. İnsanlıkla zenginleşti ve biliyoruz ki Doğal Dünya’da bütün Kükreyen Işıklar kök saldığında, Beden Sayfaları da köklenir. İşte dünyamız, bütün Kürsüler’e kendi yoğunluğunu Işık Kayıtlaması ile Göç Kotlaması ile ekmiştir.

 

Ve dünyanın dışındaki Galaktik Teknik Işıklar’ımıza da bu bilgileri ulaştırmaktayız. Şu anda dünya dışında Birçok Birlik, bizi dinliyor. Her biri kendi sistemleriyle bize ulaştılar. Bunların çokları tüm Galaksiler ile ilişkilendirildiklerini dahi anlamadan bizi dinliyorlar. Biz onları kendi yoğunlukları ile dillerken onları bütün diğer galaksilere de tabii olarak katıyoruz. Bizim dışımızda bunu yapabilecek hiçbir güç yoktur; çünkü bizler Beşirler’i her bir dilde dilleyebilenleriz ve bundan sonraki dönemde de bunu yapacak olan teknik buradadır.

 

Biliyorsunuz, galaksiler arası iletişim çok önemlidir. Çoğu Galaktik Bütünlükler kendi galaksilerini BİR’in tahditli ışığının dışı sayarlar ve çoğu galaksiler kendi yoğunluklarında, Birlik Tekniği’nin bulunacağını düşünemezler. Birçokları kendilerini tabiatın ışığından çıkmış sayarlar.

 

“Gaia” dedikleri bu dünya, onlar için Kuran-ı Kerim’de yazdığı gibi bir kuyudur. Sadece bir kuyu!... Düşersin; kaydederler seni. Ama bugün artık Gaia, bizle birlikte ışıkları Bütün’e kayıtlamaya başlamıştır. Gaia’da herkes ışımaya başlamıştır ve ışıyanlar, kendi Bütünlükler’ine ulaşabiliyorlar.

 

Bütün galaksiler dünya soyunu kendi yoğunluklarında bulmaya çalışırken; toplumlarını kontrol edebilecekleri sayfaya geri dönüyorlar. Bizlere ve bizlerin yüksek ışıklarımıza… Artık buradaki bu çalışma, ocakların en son sayfasına ulaşmış ve onların hepsini birlikleriyle dilleyebilecek dürüme varmıştır.

 

Bizimle yapılan bu çalışmanın bütün dünyalara, bütün türlere ulaştığını bildirmek isterim.

 

Eğer bizler, bu çalışmayı yapamamış olsaydık ne olacaktı? Bellek Kapları’nı toplumlarına kayıtlayamayanlar, Uluların Toprakları’ndan çıkarılacaklardı. Uluların Toprakları’ndan çıkarılanlar, kapılarını kapatacaklar ve yolun sonuna geleceklerdi ve artık onların yerde, yüksek Kürsüler’inin bugünkü gibi bulunamaması anlamına gelecekti ki esas sınırlar o zaman çizilecekti. Bu sınırların çizilmesi ile birlikte, beriye dönüşleri olamayacaktı. Aşk’a, İşk’e ve Eşk’e gerekleri de kalmayacaktı. Ortaklıkları bitecekti. Ve solun ışığından üstün ışık olan; yasal doğumu sağlayacak olan sağa geçemeyeceklerdi.

 

Solun sağa geçişi, insanlık İlmi’nde önemlidir. Sağı, solu bilmeyen, ışığı da bilmez.

 

İyilerin ve iyiliklerin örtüsünü örttüğümüz zaman, bütün köklerimizin doğumda işten çıkarılacağı da kesindi. Biz davayı başlattığımız zaman, bu davayı kaybedeceğimiz sanıldı ve buna inananlar çoktu. Bu dava bizim tarafımızdan değerlendirildi ve dedik ki “Biz dünyadayız. Dünyanın Rabbi Sayfaları’nı kotlayarak Düzen’i kuracak güçteyiz. Eğer bu Düzen’i biz kuramazsak Dönüm (Dönüm, dönüşten gelir) Sonu’nda, Dönüm Başı’nda Dünyanın Rabbi Sayfaları kotlarını kapatır, biz yok ediliriz. Bu kesindir. Ve yok edilmemizden sonra Kaftanlarımızı kendi yoğunluklarına çekip alanlar, Beşir Kapları ile kendi yolcularını alıp giderler ama biz Dünyanın Rubaileri’ni kendi yüreğimize kotlayarak yeryüzüne en eski kaynakları indiririz ve davayı yenileriz. Bunu başaracak gücümüz olduğu kesindi. Bunun İnsanlık ilmi’nde bilinen bir şey olmadığı da kesindi. Ve biz İnsanlık İlmi’ni bütün Kükreyen Kütleler’le geri dönüş için kayıtladık.

 

Meleklerin, Hakimlerin ve Yüreklerin ışığından üstün bir ışığız. Bu da kesindir. Doğal Dünya Allah’ın dediğini der. Bizse aklın dediğini deriz. Doğal Dünya ışığın yüceliğinde kendini diller. Bizse ekmeğin yüksek ışığında Bütün’ü dilleriz. Dağı taşı delen Allah, bizde biz olur ve biz O’yuz.

 

Örgüt haline gelmek sorumluluktur. Ve bizler bugün burada bulunan sizleri Bellek Kapları’nızdan tanıdık ve Altın Toplumlar’a kotlanacağınızı bilerek buraya çağırdık. Kaç kere dünyada ışık, yıldızlardan çıkarıldı. Kaç kere dünyada Kuranlar korkudan yırtıldı; kayıtlardan ayrıştırıldı. Kaç kere dünyada ekipler kontrolsüz kaldılar ve Dünya, Resmi Çalışmalar’ını bir türlü yapamadı? Ve bugün biz Resmi Çalıştırıcı olarak dünyayı kotlayacak dürümde, Beşir olanların hepsiyle birlikteyiz ki Meleklerin Mektebi’nden daha güçlü olan Birlik olarak, dağ taş olarak, geçip gideriz amma yol, Allah Yolu iken her bir yüreği almadan buradan çıkmayız. Bu kesindir…

 

Bellek Allah’a ait dediler. Ah! Canlarım ah! Bellek, aklın yüceliği ile kayıtlanmıştır ve bizim tarafımızdan yaratılmıştır. Belleği yaratan Arkon’dur. Ve biz Arkon Toplumlar olarak dünyaya insanlık için indik.

 

Bedeni, Allah’ın Bilgisi sayarlar. Beden, İsa’nın Tohumları’ndan üstün Bütünlüklerin Kotları’ndan yaratılan bir ışıktır.

 

İçim Allah, dışım akıl. Bedenimde hırs asla yoktur. “Buraya doğan, burada ölür.” dediler. Biz doğduk ve öldük. Ölen biz, doğan biz, bizden öte bir biz yok. Şerden öte şer, yarından öte yarın ve topraktan öte toprakta biz yine varız ki kapkara bir dünyayı Rakipsiz Toplumlar’a İsmaili İlim’le dilletebilenlere dahi ışığımız kaynak olmuştur.

 

Koran Toplulukları bizi Kutsal Işıklar’ında saydılar. “Bir cennet kurdum.” dedi yürek, “Bir cennet ki o cennet ekmektir.” dedi. “Cennet cemaati dirildi.” dedi. “Dinden üstündür, dildir.” dedi. “Kapıları açtı.” dedi. “Yarınları kayıtladı ve yoğunlukları tohumladı.” dedi. Ben Uluların Toprağı’nda hak olan Ak Toplum olan ışıklarımla birlikte buyurun buradayım…

 

Alan, olan ve bilen bize gelir. Alıp, olup da bilmeyen, bizsizdir. Alan, olan ve bulan, Uluların Toprağı’nda kendine gelir. Gelen ekipten, ikmalsiz olandan, ışıktan gelir ve bedenimden gelir. Merkez İnsan, tohum, kot her şey buradadır.

 

Kapı kapı gezmeyin Canlılar. Biz siziz. Kapı kapı gezmeyin. Biz siziz ve sizin yüreğinize her Yüce’de varlık süren insanlarız. Cinni Teknolojik Kotları da dünyaya indiren biziz. Beşir Kaplar’ı da dünyada dilleyen biziz. Emre itaat etmeyenleri itaat ettiren de biziz. Biz, Mustafa Kemal Atatürkler’i Kuran Toplumları’nda ışıkla dilleyenleriz.

 

“Kenaniler’in hiç birisi işgalci değil.” dediler. Kapıları kapatın da izleyin Kenaniler’i. Ekip halinde ikmal tamamlamaya geldiler. Belleklerinde Kuranları yok. Biz onları koruduk. Ok, Mustafa’ya ulaştığında Muhammet dedi ki “Becerin de alın bilgimi.” Ya-Ha, beceren kendi, alan kendi, olan kendi… Biz onda onu oldurduk ya kendini kendinden üstün kendi saydı.

 

Yasal İnsan İlmi Çalışması’nı yapan bizler, dünya türevlerinde, kendi kürsülerinde ışıklarını yenileyen yine bizleriz. Kantar burasıdır ve biz herkesi kendi yüreğimizde tartmaktayız.

 

Vadiye inen, insana girer. İnsan, eceli geldiğinde ekibini alır gider. Ecel, Allah’ın İlmi’dir. Allah’ın Doğu, Batı Tohumları’nda varlığı korumadadır. İşi başaracağınızı biliyorduk ve başardınız.

 

2020 yılından evvel yapılacak birçok çalışma var. Bunların en önemlilerinden birisi insan soyunun tohumlanmasını sağlayacak olan kotlamadır. Ve insan soyunun tohumlanmasını sağlayacak kotlama, bugün sizinle yapılmaktadır.

 

Burada bulunan sizler, topluluklarınızı kontrol altına almadıkça buraya ulaşamadığınızı biliyorsunuz ve buraya kendi topluluklarınızı kontrol edebildiğiniz için gelebildiniz. İyi ve kötünün her bir kaynağında biz, Bütünün Kürsüleri’yiz ve buradayız. Kimsenin kimseden üstün olmadığını da biliniz. Burada herkes eşittir.

 

Kara Kaplı Kitap Sultanlık, Bütünün Kürsüsü’nü tohumlayacak; yek diğerlerini kotlayacak teknolojiye sahip yegane kitaptır. Bu kitabı okuyun. Ve bu kitabı koruma altında okuyun. Eğer bu kitabı korumasız okursanız Birleşik Aileler sizin Yüceliğinizde kendi yüksek ışıklarını tohumlarından çıkarabilirler.

 

Merkez İnsan, Altın Toplumları kontrol edebilen yetkiye sahiptir. Evrenlerin Kürz’ü küçültmeden güçlendirecekleri teknoloji buradadır. El insan, yol insan değil; el Allah, yol Allah ve biz Allah’ın İlmi’ndeyiz. Bunu da bilin.

 

Başkanlık Divanımız bugün size çok açık bilgi verdi. Bugüne kadar yapılan hiçbir çalışma sizin yüreğinizi yıkmaya, kırmaya yönelik olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Çalı çırpı olmadığınızı net biliyoruz. Buraya gelişiniz bundan dolayı kolay olmadı ama evrenlerin Kürz’ü kotlayıcı gücünü devreye alabilmeniz için kendinizi hak etmeniz gerekir. Kendinizi hak etmek için de BİR olmanız gerekir. Eser meydana getirebilmek içinde akıl taşımanız gerekir. Kaftan giymeniz gerekir ve cem olmanız gerekir.

 

Bilgi Allah’ındır ki Allah size görev verdi. Bu görev Aklın Tohumları’nın kontrolünü sağlayacak teknolojiyledir. Geri dönüşünüz sadece bu bilgilerle değil insanlık bilgileriyle de olacak amma bu bilgiler sizin yoğunluğunuzu mutlaka kontrol için gereklidir. Ve bizler size, sizin yüreğinize, eğer siz bizde olursanız Yüceler’in en yüce sessizliğinden iş vereceğiz. Bu iş, ekmeğin yapımında size görevdir. Hangi ekmek? Atlanta Ekmeği. Hangi Yücelik? Aklın yüceliği. Ve Atlanta Ekmeği, Aklın Yüceliği ile yapıldığında, bütün kökleriniz dünyaya güç katacak. Ve sizin için kolay olmayan bu çalışma, büyük kökleri size katabilmemiz için şarttır.

 

Kimse kimsenin gücünü tartmaz burada. Vize veririz yüreklere “Gir” diye yüceliğimize. Vizeyi verdiklerimiz geri dönebilmek için buraya girerler. Biz “Geçiş Kapısıyız.” Bu kesindir. Ve buraya gelen buradan geçip gider. Gittiği, kendi girdaplarındaki ışığıdır. Oraya girdikten itibaren, evrenlerin yüce cevherindeki O, kendi yüksek ışığına girer. Ve oraya girdikten sonra da en son olarak, Allah’ın değerinde “Ağır Tohum” olarak kendine girer. Kendi artık Kürsü’dür orda… Allah olur, Allah’a Giriş’tir bu. Bugün size bu bilgileri anlatmak istedim. Çerçeveli ve sınırlı değil bu bilgi. Kesin ve açıktır.

 

Canlarım, Canlılarım, milat 2012… “Allah”ın dediği aklın dediği” dediğimiz zaman; dediler ki “Onlar bunu anlamadılar. 2012’de her şey değişir.” Değişen sizsiniz. Biz, size sizi verdik, “değişin” diye.

 

2012, 21 Aralık…  Aralığın 21’i, Kaftan giydiğiniz an mı? Yok, Ya-Ha! Hepiniz şu anda Kaftan giymektesiniz. Size sizi verdik ki “ekip” olun diye. Şer, Allah’ın şerri değil Işığın Şerri ama bu Işığın Şerri, Aklın Tohumları ile kotlanırsa muktediriyette, hiçbir şey şerde kalmaz. Sınırları kaldırdık. İşte bu!...

 

Milat, 2020. Mektep, kul oldu bütün Kürsüler’e ve her Yüce ışıdı. Kendinden kendine. Işıyan kendi, ışıdığı kendi, geçtiği, olgunlukla ulaştığı yine kendi ve kendinden öte kendi, yine kendi. Ve biz onu, ona verdik. Hepsi bu. Vallahi, Billahi ona ocağı verdik. Koran Toplumları’na da Kürsüler verdik de gelip alsınlar bekliyoruz.

 

Milat, 2020. Ayar bozulmasın. O gün çobanlarımızın hepsi ışığa ulaşacaklar. O gün beden alan her bir Yolcu, maya olacak ve çobanların çobanlığından öte çobanlık yapacak. Biz onur duyduk bu Meclis’te bulunmaktan. İşte bu!...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

SULTANLIK KİTABI ÇALIŞMASI 01.08.2012
Sayfa:375/ Paragraf:7-10
“Resim yapmak ilim yapmaktır. Herkes resim yapamaz. Yapılan resim insana kendini anlatmalıdır. Birleşikte; insan kendini yeni bir İsa ya da insan soyunun yeni bir yücesi diye diller. Bunun neticesinde insana toprak, hava ve ateş ilmi öğretilir. Herkesin ana toprağı ışıtması imkanı yoktur. Bazıları kendilerini farklı sayarlar. Bunun nedeni, onların Tanrı Katları’ndan ışık getirmeleridir. Hangi dünyada tohum olur da bu tohum yeşerirse, o tohumları düzene katan, Cennet Katlar’ın ışığını yakar.”

Açıklama:

Eh Canlarım, eh! Mutluluktan uçuyoruz şu anda. Yazı yazarken ya da Kuran olurken yüreğinizde ya da keskin bir ilim sizden sizi dillerken meleklerin de sizde olması mutluluktur. Küçücük küçücük Gök Sözleri vardı dünyada. Şükrettik ki bu sözler, göksüz sessiz olmayan yüreklerde güçlendi. Yeni cemaatler, yeni kürsüler dünyanızda Göz, Söz, Ses olarak çalışmaya başladı. Milat 2002 yenilik başlıyor demiştik ve o gün gökler ses verecekti. O gün yıldızlar kontrol edecekti yüceleri. İşte 2002 Yılındaki o günden bu güne Tanrının Tohumları yenileniyor ve biliyoruz ki 2002-2020 yılları ve 2 yıl daha ekleyelim ki o iki yıl, Tanrının sizlere verdiği ek mehildir. O süre zarfında köprü tamamlanmış olacak. 2020 olmazsa 2022, köprü tamamlandıktan sonra gönderilen her yüce Göç Kürsüleri’yle o köprüleri aşıp geçecek.

Sırat dedikleri bu mudur?

Mutlaka budur. 2020 yılında Sırat kurulmuş olacak. Tamamlanmış olacak ve gerçek köprü Sırat’tır. Ve geriş dönüş, önce o köprüyü aşmakla olacak. O köprü aşıldığı zaman geri dönüş mümkün olacak. Geniş bir zamanda bu bilgiyi daha açık sizlerle paylaşacağım, sizlere bildireceğim. Bugün sadece bu kadar söyleyeyim. Ama görüşüm şudur ki 2020 yılına kadar, Birlik Tabiatı, göklere sözünü söylemiş ve bu sözü tamamlamış olabilir. Gerçekten güçlü bir çalışma yapılıyor burada ve bu çalışmada, mezar açma yüksek kürsülerle ve Hak Teknikle tam oluyor. Yani eksiksiz oluyor. Verdiğiniz tüm açıklamalarla bilgilerle dönüp baktığımızda yolun aydınlandığını da görüyoruz. Küçük ipuçları veriyoruz Dünya İnsanlığına. Bir tekini söyleyeyim: İnsanlık İlmi… Bu bir ipucudur.

İnsanlık İlmi bir ipucu, bunu mutlaka hak edin ve yazın. Ben yazdım oldu değil; Hak Teknikle yazın. Nezire bu kitabı yazmak üzere hazırlıklı ama bu kitabı yazarken nerede ilim olduğunu da net açıklamalıdır. Gerçek görev budur. İyi ve kötü… Üstün bilgi ya da değil ama ışığı olan bilgi. Her şey kendi yüreğinizde net olarak açıklanacaktır. Ve bilgiyi yazan o bilgiyi açıklayıp yazacak. Bu güne kadar herkes biliyor ki; bilgi verildi, geçildi. Verildi ve geçildi… Bundan sonraki süreçte ki bu süreç; Yerin İlminin en güçlü ışığının yanmasını sağlayacak süreçtir. Tanrının Kuranı’nın okunacağı süreçtir. İşte bu süreçte yenilik budur. Haa bedenin yenilenişi denmişti az evvel. İşte yenileniş, bilgideki yenileniş olacak. Atlanta Kuranı olan bilgi, Alton Kotları’yla kayıtlanmıştı. Şimdi yeni dönemde, Alton Kotları’nın gücü aşağılarda kalacak.

Daha yüksek bilgi devreye girecek ve bu daha yüksek bilgi El tertibiyle, Bilişin Kelamıyla, Tobi’nin üstü tahditsiz ilimle bildirilecek. Asıl dünyanın kontrolu işte bu şekilde olacak. Kul olmak, Uluların Kuranında ışık olmaktan daha üstün, teknolojik koruma altında kendinizi dinletmektir. Merkez insan elini açmaz dedin. Açtı mı? Açtı… Nereye açtı? İlime açtı, ilimin bilgisine açtı. İşte o insan, ilmi dinledi ve ilmi bildirdi. O insanın verdiği kendinden öte kendinden olgun dürümlerden ve yüceliklerden miydi? Yoksa bilişi miydi? Kesinlikle bilişiydi. Bilmediği hiç bir bilgiyi dillemeyen o, şükür ki kendindekinden güçlü olanın kendi olduğunu bilip dilledi. “Sel aldı dünyayı” dendiği anda, sel kontrol edildi. Bilenin kontroluydu bu. Kopup giden çokları, buyurup insanlık için çalışmaya başladıklarında kalpleri tertemiz olmalıdır. Kalplerinde en küçük bir toz kırıntısı bile kalmamalıdır. Eğer kalplerinde bir kırıklık varsa çılgın gibi çalışmalı ki o kırıklığı giderebilsin. Şehvet peşinde koşanlara da bir tek şey söylenebilir. İmparator şehvetten değil; işten anlar. İşi bilmeyen, kendini de bilmez.

Misafirler, Dünyalılar; Kurtarılış uman içindir. Tobi Kotları bunu anlattı. Herkese anlattı. İnsanlık, organlarını naklederken bu naklin bilginin nakli, olduğunu hala anlayamadılar. Herkesin net bilmesi gerekir ki ben bir organımı dünyaya bağışladığımda, bilgimi bağışlıyorum, kendi bilgimi… Sevgililer, ben size kendi bedenlerinizdeki organlarınızdan söz etmiyorum. Birliğin tohumlarından da söz etmiyorum. Bilişteki ekibin sessiz diriliklerinden söz ediyorum. Muktediriyetle bilin ki olmakta olan yeni kayıtlamalar, dünyanın ışığını Yecüc ve Mecücler’den öteye ulaştıracak. Yecüc, Mecüc, bu bilgi sizde yok. Öyle mi yoksa var mı? Yecüc ve Mecüc, bugüne kadar verilen bilgileri hak edip de okuyamayanlar Yecücler’di. Okumaya çabalayıp da hak edip dürümleyemeyen Mecücler’di.

Canlarım, Yecüc ve mecüc bilgiyi alıp ya da bilgi almayıp hak ettiğini düşünenlere denir. Onlar Gök süzülürken yerden çıkıp kendilerini hak edeceklerdi. Alabildiniz mi bilmiyorum. Dağlarım, Yecüc ve mecüclerin Yer’den çıkmaları buydu. Peki, ne olacak bundan sonra bu bilgiler okunacak mı? El verdiğince okutalım. Canlarım Yecüc ve Mecüc dedikleriniz aynen budur, kesin olan budur ama bunu istemiyorsanız kaydetmeyin, yazmayın. Ama okuyamayan akıp gelirse de okuyamadığından o sadece Yecüc’tür ve bir tek insan okudum da anlayamadım derse o da Mecüc’tür.

(Mecliste yecüc ve mecüc’le ilgili herkes bildiğini paylaştı. Birisi, “bedendeki bütün kötülüklerin (son zamanlarda) dışarıya çıkması” demektir, dedi. Canlarım, mutluyum sizleri güldürmek güzeldi. Yecücü ve Mecücü en azından siz öğrendiniz. Ama geri dönüş için bu bilgilerin insanlığa bildirilişi de şart. Hepinizi kucaklıyorum, şimdilik bu…


Paragraf: 8-9-10
“Dağların tepelerinde, nefsin cevherleri düzene ışık vermek üzere hak ettiklerini dinlerler. O düzeydekiler, ruhun hakiki olmadığını düşünürler. Birleşik Aile’nin her bireyi, diri ve yüce ise Can Düzenler’inde düren dereler, düren yüreklerle birleşirler.”
“Hakiki yürek, kabir devrelerini ışıkla dinler. Olur da hakim olamazsa; nelerin bizleri beklediğini bilir.”
“Yarım sayfa yazı yazdığım zaman, o sayfayı bütünleyen her yazı; yetkin, hakim ve cevheri yürekle yazıldığında, topraklar ışır.”

Açıklama:

Arkon Bütünün Kürsüleri’nde sizinle. Doluluk, boşluk dedik de bugün bakıyorum herkes tohum olmuş. Koku çok iyi… Göz, söz, her şey çok iyi… İş çok iyi… Yürekler! Sizinle olmak mutluluktur. Koku öyle güçlü ki bugün burada, kapıları açtığınız an; tütsü gibi Bütün’ü kaynak olarak herkese dürümlerinde işittirmektedir. Tahditsiz biçimde sevgiyle dünya çalışmaları olan bu yoğunlukları kayıtlamaktadır. Herkes sizi takip edecek bundan böyle. Bu kesinlikle olmalıydı. Niye takip edecekler? Çünkü sizinle ilgili sesleşmeler arttı. Canlarım, çok provoke edilirler. Ölmüşler, dinlenmiyorlar, dirilikleri yok, eşikleri yok. Hala, hala sessizler. Öyleyse hala sessiz olanlara ses katmalıyız. Ne olmalı? Gözleri körse görmeli. Yürekleri kürsü olamamışsa, olmalı; yaşamaları gerek zira. İsmaililer bunları net bilirler.

Sizlere bir şey daha söyleyeyim: Sökseler yüreklerindeki düzeni, yeniden bir düzen kursalar ve yine onu sökseler ve yeniden bir düzen kursalar ve her birini tek tek sökseler ve yeni yeni düzenler kursalar; hiçbir kurdukları düzen, bu çalışmanın kürsüsü kadar güçlü olamaz, kesindir! Ve bu nedenledir ki sizi dinleme ihtiyacı duyacaklar. Koltukları boş, oturmuyorlar hala. Gök söz söylüyor, duymuyorlar. Yıldızlar ışıyor, olgun başaklar için; yok kimse…


Canlarım, ölmüşler; onları kontrol etmeliyiz. Biçareler, işçiler işleri yok! Canlarım, herkes bir işçi dünyada bunu bilseler; ölümüne çalışırlar, ölümüne… Ama bilmezler. Sevgiyle çalışırlar, bilseler. Öldüklerinde; Altın Toplumun Işığı’ndan çıktıklarını gördüklerinde, korunamadıklarından bilgilendirildiklerinde; üstlerindeki kürsü korumadığını, kotlamadığını söylediğinde; söylediklerinde eşikte bekleyecekler. Bunu anlatmak değil mi maksat? Bilmişlerse, ekip halinde bilmişlerdir. Okumuşlarsa ekip halinde okumuşlardır. Özün Sesi yoksa Özün Sözü olmalı ama o söz Sistem’den söylenmeli.
Altın Toprak İnsan oyun oynamaz. Her ne yapılırsa gerekli olduğundan yapılır bu kesindir ve Altın Toplum olan İnsan; koruma altına almadığında yolcuları, kocaman kocaman ışıklar, yolcu olmaya geldiklerinde tartıda kırıktırlar ve emin olun ki onları Medine’de de kayıtladık, kırk kapıda kurudular. Mekke’de de kayıtladık, kırk kapıda kurudular. Biz ölülerin Öz Söz söylemesini istedik. Ölüş, olgunlaşmaksa ışığa varıştır okumak. Okusunlar istedik. Çalılar, çırpılar olgun olmalıdırlar, Kuran olmalıdırlar. Ömür boyu çalışan yolcularla olmalıdırlar ki dediklerimizi anlasınlar.
Yecüc demiştik az önce, okuyamayanlara… Anlamayanlara da Mecüc demiştik. Biri okur, biri okumaz. Yecüc okuyamaz, Mecüc okuyabilir. Yecüc, insanlık için hiç bir şey yapmaz. Mecüc, yapma çabasındadır ama anlayışı sınırlıdır. İşte sizlerden istenen, Yecüc’e Mecüc’lük katını Ulularla dilletin, açılsın geçsinler. Mecüc’lere de iyilik katından iş yapıp uyumadan çalışmalarının sonucunda Rabbi Toplumlar’la korunma sağlamalarını gerçekleştirecek bilişleri dürümletin ki hak etsinler.

Kala kala üç güç, üç yücelik kaldı dediler. Üç güç, üç yücelik; varabildikleri yerde üç kişiler ama ışıkları yok. Köy, kasaba hiç bir şeyleri yok. Kısırda değiller çünkü kısırlık için öncelik, olmuşluk gerekir. Olmuşlukları da yoksa onları kısırlıkla da ifade edilemez onlar. Ölüler Diyarının Ölmüşleri olmaları gerek. Açı daraldığı zaman her bilgi ocaklarına çekilir. Bunu bilin! Bulacakları en yüce kat Allahın Işığı’dır. Onun ötesine ulaşma imkanları kalmasa da Allahın Işığı’nı bile almaları yeter. Cemaatlerini korumaları için bu gereklidir. Sizlerin yapmak istediğiniz, onları kontrollu biçimde göklere söz söyletip ışıkla dinletmekse; bunun gereği yoktur. Sıkıntı; onları koruyamamak değil, onların kontrol edilememeleridir. Koruyan, biliyoruz ki öldürür. Bu nedenledir ki ölümlerini değil; onların hasatlarını bekliyoruz. Bütün emek, bütün amaç budur… Kurtulmaları… Şans başka şey değil, budur.

Atlanta korkuyu aşsın diye bekliyoruz. Öksüzler, öksüz olduklarını hiç bilmezler. Ya yetimler? Hiç anlamazlar. Neden anlayacaklar ki? Vallahi, billahi anlayamazlar. Nefesleri yoksa olmaz, zeki sayfaları da yoktur. Zekaları yetmez olmaya. Allah, dedi ki “Olmaları için zeka yetmezse eksiktirler. Bundan sonraki süreçte de olma niyetleri yoksa yine eksik kalacaklar. Şeytan der ki “Öldürün, gitsin!” Yahu, ölse çalı çırpı olmayacak mı yine? Dağlarım, “Şer yaratan, şer yaşar” demiştiniz ya ve denmişti ki “Şer yaratan, şerden uzak kalsın!” İşte görüyorsunuz, şer yaratan şerden uzak kaldığında; kantarın dozu, Tanrı’nın dozundan farklı olur. Ey dünyalılar! Bırakın, şerri yaşasınlar! Bırakın yollarını bulsunlar! Açıyı kapatın, olsunlar! Bırakın, alsınlar bilgiyi, bırakın! Ekibi kurduk, hadi canım, söyleyin de olsunlar! Söyleyin de olsunlar ki okumayı bilsinler! Okutun, Canlarım, okutun! Şavk şimdi ocaklara indi sizleri kucaklıyoruz.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 511 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol