Birlik İlmi
  AKLIN KELAMI (1), 1.AKIŞ 1.BÖLÜM
 

7.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Herkesi kucaklıyorum… Bugün burada çok kalabalığız. Bunu size izah etmek istiyorum.

Gerçek kodlarla burada olanlar, mutlak kuranlarıyla kelama inmeye çabalıyorlar. Onların kendi lekesizliklerini haketmeleri ve kendilerini kodlayarak buraya gelmeleri amaçtır.

Allah’ın tahtına ilimi oturtanlarız bizler ve onların bunu anlamaları gerekir. Elbetteki Muhammet kelama kalemdir ama maya olmalıdır ve bizim yüreğimizde kendini, kendi dili ile dillemelidir.

Umut ederiz ki kodlanmışlar “mutlak kuranlar”ıyla burada olacaklar.

Masamız, Allah’ın ilmiyle dillenenlerin hakikin teknik kodu olan bir masadır.

Mutasi sistemleri vardır ve bu sistemlerin kulluk ilmi kodlanmıştır.

İmparatorluğun görevlileri olanlar “mutlak kuran” olacaktılar ve kontrol kurabilecektiler. Şikayetimiz var mı? Yoktur. Altın ışığın gücü buradadır ve bu gücü “mutlak kapılar” hakettikleri hakikiyetli teknik kelamlarıyla kodladıkları anlarda “mutlak kuran” yapabilirler.

Bestemiz Allah’ın ilmidir ama besteyi, güfteyle dillemek gerekir. Güfte olduğu zaman kalem, kaynak olabilir.

Korkmayın! Toprak, insanın toprağıdır… Yol, aklın yoludur ve “hakiki insan” kendini hakedendir.

Bizim kendi yüreğimizin gücü, bütünün gücüdür ve Bu Meclis mutlak kuranla kodlama yapabilen bir Meclis’tir.

Kantara insanı koyma niyetimiz hiç olmadı ama ilmin kapısını bulmayanlara hepimiz kendi yüreğimizi dilledik ve hakikiyetlerini haketmeleri için “büyük kült kodlamaları” yaptık.

Çanın çalmasıyla birlikte, “kaynak dışı olan insanlık” kaleme inmeye çabalayacaktı ve bu oluyor. Kaynak dışı olmak, kalemi haketmemekti aslında… Kalemi haketmekten, “hakk teknik”le kodlama yapanları kastederim.

Elleri ellerimizde olduğunda, yarınları mutlak olduğunda ve kuranları kalem olduğunda, mutlaka toprak olacaktılar ve tohum olacaktılar.

“Esma” dedikleri kelam, Allah’ın ilmidir ama “kaynak” olmadıkça o kelam, mutlak değildir. İnsanlık bunları mutlaka anlamalıdır ve anlayacaktır.

Kara ışığın “şafak” olduğunu, hakkın kaleminin “insan” olduğunu da anlamadılar ve Mikail’in kübra olan kelamında kendi yarınlarını anladıklarında, bunları da hakedip anlayacaktılar.

Ömrüm örtülüdür benim… Ama yolum hakikidir ve hakiki teknikle açıktır. Ömrümün kök görev olduğu, mutlak kuranda kelam olduğu ve bütüne hizmet için olduğu kesindir.

Karanlık aydınlanır. Halik, hakikiyetini hakeder, lekesi olan kelama varır ve kendini diller ama Yaradan ve yaratılan hakikiyette tahditliyse, yaşam tahditlidir. Ve bizler cennetin, cennetlinin ilmi olanlar, her şeyin üstü olan ilimle bütüne hizmetçiyiz.

Bütün nedir? İnsanlıktır. Kurulların bugün burada çok çalışmaları gerekecek. Netice şudur:

Eğer kurullar dünya tohumlarını kontrol edecek güce varamamış oldukları dürümde kendilerini kıracaklarının kesin olduğu bir yaşam kaydı yapılacak burada… Ve bizler bu kaydı yapmaktan çok, bu kaydı hakedenleri kodlamak için buradayız.

Köz olan söz olur. Özün sözü değildir o ama özden, gözden ötede sessizliği diller. O köz, sözsüz ve sessiz olanın kelamı olabilir. Ve bizler dünyanın ölü planet olarak kalmasına razı olmayanlar, yerkürenin görevini kodlayarak mutlak kuranlarla kontrol kuranlarız.

Şikayet etmiyoruz bu dünya lekesiz değildir diye… Biliyoruz ki lekeleyenler, lekenin kelamını kontrol edebilmek için lekelediler. Ve bu lekenin kelamı, hak teknikle kontrol altında tutulduğunda, ayrılık bitecek.

Ulu bir dünya kurulacak… Bu dünya mutlak olanların düzeni olacak ve “ruh” mutlak kaynak olabilecek.

“Az, öz bilgi ver.” Derler. Biz Allah’ın tınısını duyanlar, hak teknikle mutlak kuranları kodlarken, çok bilgi veririz. Ki bu çok bilgi, Muhammet kapısı’ndan ötede, kuranların kelamında mutlak kayıtları hatim ettirebilsin insanlığa.

Başlangıç yoktur, bitiş yoktur. Hangi dünya kurulduysa, bitişsiz ve başlangıçsız kuruldu. Bunu “zaman sahraları” bile anlamadılar. Bunu bilir misiniz? Başlangıçsız, bitişsiz bir yaşam… Ama yaşayan yaşanandır. Bilindiğinde, hakkın kaleminin mutlak olduğu da anlaşılacaktır.

Zamanın sahrası ilimse, kelamı kuransa ve toprağı tohumsa her şey her şeyin gücüyledir. Ve “bellek kapıları”nın açılması hepimizin her birimizle dillenmemiz anlamındadır.

Muhammet kuldur… Umman olana lütfi kapıda kelamdır ama Mikail’dir. Ve Mikail olması, “kervan” olması anlamına gelmektedir.

İslam dinin ilminde “insanlık”tan söz eder ve der ki “İnsan, ilmin kalemdir.” Ama bunu hiç bir İslam kalemi dillemedi. Sanki yol, Allah yolundan başka bir yolmuş gibi dinletildi her bilge…

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/ETdDK1EF_AQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 212 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol