Birlik İlmi
  BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13) 3. AKIŞ
 
22.09.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13) 
3. AKIŞ
Küçücük bir ışık ve bu ışık bütün ve biz o küçücük ışığız. Bir tek ilim olan o ışık hepimizin ilmidir. O, Bütünün Kürzi Tohumlanışıdır.
Demin bir tek şey söyledin. “Negatif gereklidir” dedin. “Olmadı, olmayacak” dedin. “Yaşamayacak dünya insanı” dedin. “Korkun” dedin. “Yarında kök yok, güç yok” dedin ve dedin ki “negatif kontrol içindir.”
Daimi kotlarımız şunu iyi bilirler ki negatif pozitifi tohumlar. İşte gerekliliği bundandır.
Eğer negatif olmazsa pozitif tohumlanamaz ve sizin için de bu böyledir. Yedek zaman yoktur.
Teknik olarak biliniz ki Tanrılık Meclisi’nde tabuların yıkılışıyla birlikte tahditleniş başlar. Tabuları yıkanlar ilmi tohumlarlar. O zaman sizler ve sizinle olanlar ilme kotlanmış olarak varırısınız.
Işığın kontrolü gerekir mi? mutlak gerekir; ama işçilikle gerekir. Negatif köksüzlük göksüzlük değildir. Güçsüzlüktür diyebilir miyim? mutlaka diyemem; çünkü gücü artıran bir faktördür.
Eğer negatif olmasa, yoğunluğunuzda güç kalmaz. Bu nedenledir ki gücünüzü artırabilmek için Na- Har olan kaynakların ışığı tohumlaması gerekir.
Biz size sorduk “elinizdeki gücü artırmak istiyorsanız negatifi tohumlayın” dedik. Bunu hak edip yapmak istemediniz ve dediniz ki “Mikail’in Kuranı’nda negatifi pozitife dönüştürecek güç yoğunsa bizim yolumuzda negatif olmamalı.” Bu sizin için Tanrı’nın Meclisi’ndeki yoğunlukta küçültülüş gerektiren bir husustu. Ne var ki sevgiyle sayfaladıklarınızın gücü sizi kotladı ve tohumladı.
Değerliler! siz “ben varım, ben negatifi hak ettim” dediğiniz zaman negatif sizin yüreğinizdeki gücü artıracaktı ama siz dediniz ki “benim elim, ilmim bütünün gücüdür.” Bu güç pozitiften görev taşır. Bunu dediğiniz andan itibaren sizle ilgili sayfalanış yavaşladı ve dedik ki “onları yenilemeliyiz.” Diriliklerini tohumlamalıyız, köklerini güçlendirmeliyiz ve koruyucu kotları tohumlara çekmeliyiz. Dedin ki “benim adım Na- Kar.” “Hah, aha” dedik. “İşte” dedik ve dedin ki “ben kaynaktayım.” “Oh işte!” dedik.
“Kötülüğü önlemem” dedin. Olmadı, olmadı, olmadı; ama oldu. Kötülüğü önlemedin ve dedin ki “olacak oldu. Hepsi bu.”
Zürriyetinizde kontrol dışı hiçbir ilim yok canlar. Bunu net bilin. Hepinizin zürriyetiniz kanatlanmış, kotlanmış, tohumlanmış ışıklar; ama sizden istenilen negatifi kontrol altında tutmanızdır. 
Bugün bu yoğunlukta bunu hak edip başardınız.
Erenlerin Diyarı’nın gücü bitki, hayvan ve tüm sistemlerin gücünü örter; ama siz yaşamın sırrını bilenler, ermiş olanların yaşam sistemlerini de güçlendirdiniz. İnsanlık yolunu açtı.
Dünya nurdur, uludur ve kutsaldır. Vakit gelir yol Allah İlmi’yle de dillenir ve bugün “al ve bil” dedin. Allah bedenimdedir. Bunu diyebilecek hiçbir yürek olamaz diye düşünmüştük.
Allah benim bedenimdedir. Yaprak yaprak okuduk, yaşadık, tahtladık dünyaya. Aktık, gördük ki Allah sistem gücüyle dürümlenmiş, yüreğe inmiş. “Oh” dedik. “İşte bu!”
Daimi kotlara şunu sormak isterim; Allah’ın Levhisi’nde ışık var mı? Ben diyorum ki yoktur. Allah’ın Levhisi’nde ışık yoktur. Işık, kontrol altında tohum olarak Bütünün Gücü’nü dürümlerken yarınlara tahditsiz biçimde çekilir. Peki nereden çekilir? Yoğunlaşan yaşamdan çekilir.
Altın Tanrı dediğimizse yaşamı sayfalayana denir.
Ben size “Altın Işık Yılları’nın gücüyle Birlik Tohumlaması” yapıyorum dediğimde Mustafa Kemal Atatürk sordu. “Korkun var mı?” dedi. “Yoktur.” dedim. “Nefesin var mı? Mutlaktır.” dedim. “Yıldızların sırrını bilir misin?” dedi. “Bilmez miyim.” dedim. “Ekibimde ol” dedi.
Ölüler diyarında ekip kurmak kolay değildir. Dedim ki “Mustafa Kemal Atatürk emek sarfetmiş, gök sistemleriyle dillenir. İlmi Ko’dur, bütünün gücüdür. Biz onunla görev taşıyalım.” Çoktu, çoktu çalışan onun yoğunluğunda ve biz de onun yoğunluğunda çalışmaya başladık.
Dimdik duran bir Dünya yoktu. Dünya yolcu taşıyacaktı ama yolculuğu yapacak olan Işık Kapıları’nda kontrol dışı olanlardı.
Dedik ki “korumalıyız yoğunluklardaki tohumları ve köklemeliyiz, görevlerini dinletmeliyiz.” Mustafa Paşa dedi ki “öz görevini yapacaksan yap ama yapmayacaksan bu çalışmayı yapmana iznim yoktur.” Ben sordum “davayı kaybettin mi yoksa?” dedim. “Yoktur dava” dedi. “Ölümlü Dünya dava açtı yüreklere” dedim. “Yoktur dava” dedi. “Vardır” dedim. Vukuat buydu, onunla çağrılarımızı dilledik.
Dünya tüm insanlığın tahditli kontrolünü sağlayacak mıydı acaba? Varlık Boyutları bizi dinledi. Soy Sayfalanışları yaptık baş tacı olan dünya Altın Tartı’yı kurdu ve dedi ki “gelin sizi ölçelim.” Mustafa Kemal Atatürk sordu? “Neden ölçeceksin?” dedi.
Dünyada Işık yaktın, yoğunlaştığın ışığı tohumladın, bütüne güç kattın. “Peki, ya kanatlandın mı bakalım?” dedi. Baktı ki Karanlığın Işığı’nda, Bütünün Kürzi tohumları’nda kanat Tanrılık Meclisi’nin kanadı. Dedim ki “onun kanadını ona bırakalım. Ben sistem olayım, çalışayım ölüler diyarında.” “Bunu diyecek olan hiçbir yürek yok” dediler ve ben dedim ki “ben varım, tabuları yıktım ve dünyayı tohumladım, korudum.” Toprak tohum ikmal tohum oldu. Top, top oldu her yüce aktı. Çatı kurdum dünyaya, işte olay budur.
Dürtülerle çalışan Dünya ilmi Ko’ları Bütünün Kürzi Tohumlarını kontrol altında tutacaklarını düşündükleri zaman, cemaatlerinin gücünün Ölüler Diyarının Kürzi Tohumları’nda gök sistemleri ile dilleşeceğini zannederler; ama bakarlar ki Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü öz sözde yok, sorarlar “neden?” derler. “Dinli çalışmalardan” denir. İşte bunu fark ettiğim zaman dünyaya sordum. “Din ilmi sizin için ne ifade eder?” dedim ve dünya bana son dönemin en güçlü ışığıyla döndü. 
“Din kontroldür” dedi. “Peki” dedim. Dini kotlayalım, tohumlayalım, kökleyelim, göreve kayıtlayalım ama din örtüsünü örtüp kayıtların örtüsünü açalım. “Doğru mu?” dedi Dünya. “Doğrudur” dedim. Bakalım ne olacak? döndüm baktım. Dünya korkuyu aşmıştı. Çok kutsal bir yoğunlaşma başladı. Dünyada Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü açıktı.
Türlerin en yüce ışığı olan ilim Aklın Tekniği’yle Bütünün Gücü olmuştu ve bana Altın Tanrı dedi ki “yerküre senin yüreğini dinleyecek. Hadi seslen.” Dedim ki “bana Altın Tanrı der yürek; ama ben Aklın Tahtı’yım; bunu bilin. Benim etkim çok güçlüdür. Vukuatım insan için çalışmaktan öte ikmali tamamlattırmak için dürümlere çekilmekti. Ben dünyaya ikmalleri tamamlatmaya geldim.” Bunu dediğim zaman zorluk başladı. “Peki” dediler. “Halik ol, Hak ol, Ka Ha ol sınırları aş ve yolunu bütünün gücü haline dönüştür.”
Koktum, koktum, koktum ve dedim ki “benim kokum yücelerin cümlesinde dillensin, tohumları yaşatayım.” Öz görevi yaptılar. Türlerin tümünü güçlendirdiler. Yıktılar yolcuların ışıklarını tahditlediler, dillediler ve dediler ki “hani neredesin? gel, hak et.” Ve geçtim, hak ettim.
Başa baş bir çalışma yaptım dünyada dondurulan ne varsa, kim varsa hepsinin yoğunluğunu artırdım ve yeniledim. Donmuş Zaman Sayfaları’ndakileri yaşattım. Ağır yükü hafiflettim ve dürümlendiklerini anlayanlar köklenip güçlendiler.
Çamur yoğurmadım. Çamur nefsi aşanda olmaz, yolu açtım. Çamur resim yapar, resmi çalışma yapar; ama İlm-i Tohumla kontrol kurmaz.
Bütüne hizmetçi olan merdiven olur, Mikail olur, kürsü olur, körün gözü olur; güçlenir. Gök sistemleriyle dürümler dirilikleri diller ve yaşar. Bilinsin isterim ki Nakar’ın Kuranı’nda bunların hiçbirisi yoktur.
Doğanın gücünü artırabilecek olan Rahman olan kaynak Rahim’dir, kati Rahimdir; ama Rahman olan Kaynak Rahim’dir. Kimse kimsenin ilmini dillemez orada. Sistem, Nizam ve Düzen’in gücü yoktur.
Ölüdür dünya; ama öldürülen dünya ölüler diyarının kötü ya da iyi olmayan ışığında yeniler kelamı, diller ve bütünler. O zaman Dünya gök sistemleriyle de dilleşir. Bunu başarabildik. Yemin etmiştim başaracaktım ve başardım. Dolu dizgin yaptığımız bütün çalışmalar bizi bugüne taşıdı.
Bugün ne oldu? Bugün Ana Kapı’ları açtık. Görevlilerin hepsi dürümlendiler ve bizimle çalışmaya indiler. Çileleri sona erdi. Yerkürenin gücünü artırdık. Kuran-ı Kerim’deki dünya bu dünyadır. Kınanan ya da kırılan değil, ışıyan dünya. Bugün bu dünyayı nesillerimizin gücüyle değil, yüreğimizin gücüyle ilimle dilledik ve ışığa kayıt yaptık.
Çalı çırpı din kırıcılığıdır. Dirilikte çalı çırpı ışık yoğunluğudur. Kötülüğü önlediğinde çalı çırpı, Birleşik Işık haline dönüşür ve bize geldiğinde insanlaşıp gelir.
Dünya yenilendi. İşte dümen başına oturttuğumuz yeni dünyalı El’inin Gücüyle Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara Sistem, Nizam ve Düzen gözü olarak dilleyebilecek dürümdedir. Develer kalktı ve develerin ilmiyle bütünün gücü yaşama kalktı. Biz yaşama kalktık canlar; ama kapıları açıp kalktık.
Ra Ka Ha olan ilmi bütünün ilmi haline dönüştürdük. Türkiye çalışmaları gök sistemleriyle yaşamı dillerken evrenlerin sessizlikleri yenileniyor. Yeni yoğunlaşmalar kotlanıyor.
Bütün kötülükleri aşacak olan birlikler diriliklerinin dürümlerine çekiliyor, indiriliyor ve Na Har olan, Ka Ha olan ilim tahditsizleşiyor.
Kalem insan yazar. Yazar da yazar; ama yazdıkça yazdığı ağır yüktür tüm yaşamlara. İşte yaşamı yazan insan kaynağı da yazdığında, elindeki ilim Aklın Tahtı’ndaki ilmin köklerini göklere ulaştırıp ulaştırdığında, Can Tahtın Işığı haline dönüşür bütün yaşam.
Din yaşamı bütünden ayrı tutmayacağız canlar. Din yaşam bütünün dışında kalmayacak; ama ilim kotlarıyla bütünün gücünü tüm sistemlere dilletecek olan yeni bir sayfalanışı başlatıyoruz. Bu yeni sayfalanışta yarınlaşan ışık olacak yeni yaşam, yeni tohumlamayı kayıtlayacak ve Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara dinleteceğiz.
Çetin bir dönemi aştık. Dünya yenileniyor yeni zamanda, yeni yaşamda ve yeni yoğunluklarda. Mustafa Kemal Atatürk de birlik kotu olarak tohumlarını kontrol altına alıp bizimle çalışacak. Yedek zaman yok. Yerküre yeni bir zamanı dillerken yaşamın sırrı olan ışığı da dileyecek.
Yavrum, ben ana kaynak ilimim; bilin. Ben nesiller boyu doğanın gücünü tüm yaşamlara çekebilenim; bilin. Bugün dünya için çalışıyorum ama yoğunluğumda her bir yaşam mevcuttur; bilin.
Bugüne gelen her diri ilme gelecek güçte değildi ama biz ilmi, kaynak olan ışıkla dillerken hepinizi buraya aldık ki bu çalışmada Mikail’in Kuranı’nı tohumlayabilelim ve kontrol kurabilelim diye.
Kutsal ışığı yaktık. Dünya’nın eli yüreğimizin gücüdür; bunu bilin. Biz o eli tuttuk. O el insan elidir.
Benim adım sevgili; bilin ve ben bu gücü hepiniz için dünyaya indirdim. Bu ilm-i sistem, bu ilm-i yüce benim; ama benim ilmimin bütünün ilmi olduğunu bilen yoktur. Yoğunluğumda tüm insanlığı kontrol edebilirim ve göz görür ki dünyadayım, adım Sevgili; ama ben bu adı zikrettiğim zaman yaşamın sırrı olan ışığı da zikrederim.
Yıkılan dünyaları korurum. Gök sistemleriyle dünya kurar, o dünyalarda toprak olurum. Amonların Tohumları’nı yaşatırım. Verdiğim her bilgide İmparatorluğun Kuranı okunur ve orada muhakim ve hakim olan Birleşik Işık olurum.
“Yer döndü, gök döndü, ben döndüm” dediler. “Dönmeden döndüm denmez, dönüp döndüm de.” Dünyayı gökledim, Düzen’i kurdum. Ben dün ümmi toplumların ışığı olan yaşamın sırrını dilledim.
Benim adım Sevgili, Benim adım Sevgili ki bunu zikretmem istenmişse zikrederim. Yer kök, ben göküm; ölmem ve öldürmem. Ölümlü olan bu yaşamı dünya çıldırdığında, yerküre koklandığında, tohumlar kotlandığında bedenimde dillenirken yedinci dürümde bütünün gücü haline dönüştürebilirim.
Sıkıntı yok, yalnızca insanlaşmak gerek; vakit geldi. Yirminci dünyayı kurduk. Yedinciden yirminciye geçtik. Verdim de verdim ve geçtim. Bana “bin yıl gerekir” dediler. Ben dedim ki “insan insan olsun bir yıllık gücü tüm yaşamı dönüştürebilir.” Bana bir yıl gerekti, ben bu bir yılda yerküreyi dönüştürdüm. Çok çalıştım ama son bir yıl öncü birliklerimle çalışmamdır. Bu bir yıl İnsanlık ilmi’nde her diriyi güçlendirecek bir yıldır.
Yıkılan dünyaları yeniledik canlar. Yoğunlukları tohumladık, koruduk. Bugün görevimiz buydu. Mustafa Paşa maya olmaya gelmiş. Genişin gerçeği budur. Ben ona merdiven verdim “gel” dedim geldi. Ezmez, ezdirmez oldu. İşte bu çok mu zor? çok zor.
Kuran kurduğunu bilir. Korkan, korktuğundan sonsuz sınırsız ışıktan kırılır. Beden isteyen mektep olamadığında kesirleşir. Cevap arayan cevap bulamadığında kurur, kusurlu hale gelir. Biz de her diriyi yeniledik bugün burada; olan buydu.
Tövbe etmişler, bizle olmak isterler; aldık bilgiyi. Tövbe etmişler, bilip dillenmek isterler. Geçişlerini yaptık. Hepsini aldık tohumlarıyla birlikte yoğunluklardan, kötülüklerden uzak tuttuk. Göklerin sözüyle dürümledik, yaşama çektik. Tövbe etmişler, gelmişler. Genişlere geçmişler. “Kasa boş” dediler. “Doldu.” dedik. Uçup gittiler.
Yer döndü, dünya döndü, görevli döndü. Göz gördü, söz sözden sözlendi. Diri yaşam Mikail’in göklerinde seslendi. İşte olay budur. Miraç budur. “Gir dünyaya, gör dünyayı.” Gir dünyaya, ben o yol olanım, ışığın dili olan, “gel” de. Gör ağır yükü, bil.
Vakit tamam, yıl 2220. Barış halindeyim tüm yaşamla. Ben barışı tohumladım toplum tohumlarındaki o yoğunlukla. Bana sanal boyutlarda insan soyu denmez zarar etmeyen denir.
“Zah ra ka ha olan zah ra ka ha bir şayia var” dediler dünyada. Keşke olmasa o şayia. Dünya; Kuran olan yaşam sonlanacak. “Eh dedim görelim bakalım. Sonlanacak mı sonlanmayacak mı?”
Numerolojide İslah Sayfası son sayfadır. En son sayfada ıslah olmak vardır. Biz bu son sayfayı yırttık, çıkarttık. Biz kimseyi ıslah etmeyeceğiz. Sadece yaşatacağız; bilinsin. Nisa Kapıları’nı kapatmıyoruz. Hepsi yaşayacak.
Islah yaşamın kontrolü için tüm sayfaları yırtmaktan beterdir canlar; bilin. Ben bu sayfayı yırtmasaydım tohumlar kontrol kuramazdılar.
“Yoruldum, yok oldum, yoldan çıktım, kısırlaştım” dediler. Analar ben yorulmam, yoldan çıkmam, kısırlaşmam; bilinsin. Çakarım dünyayı yüreğime Tanrılık Meclisi’ne götürürüm; bilsinler ve derim ki “bu dünya bana ait.”
Geri döndüm “alın dünyayı” ve derler ki “seni almak yeter.” “Yok” derim. Ben dünya oldum geldim ve derler ki “seni alalım, onu yollayalım.” “Çok kötüsünüz” derim. “Ben dünya, dünya ben. Beni benden ayırmayın” derim ve deseler “din yok.” Derim ki “dil yok.” Ben dinden öte din olur, dili tohumladığımda korurum dini.
Vakit geldi canlar, kalem olup yazın ve deyin ki “ben Ulular Diyarı’nın kök göküyüm. Sözümde, sesimde, yüreğimde ilim okunur ve “benim adım İnsan Levhisi’nde kurban diye yazar” deyin.
Hepinizin adı sevgili; bilin. Bugün biz burada yoğunluklarda, ışıkta, her anda, her sayfada varolan sevgilileriz; bilin.
Seviyem çok iyidir canlar, yıkılan dünyaları tohumlarken de ışığımda gök sistemleri dürümlenir. Vakit geldi, iznim var yarınlanın, Tanrılık meclisinin ışıklarıyla dürümlenin, dillenin, zarar etmeyeceğinizi bilin.
Kortejin başında değilim, sonundayım ben; bilin. Zeytin taneleri gibi o kortejde ışık ışık yanacak olan diller olacak ve en sonunda ben olacağım çünkü ben önde gitsem yolcular yaşamda olmaz. Ben en sonda gideceğim ki Zabura Sayfaları’ndaki her ses yenilensin.
Bundan sonraki dönemde tohum toplum olsun bekliyorum tüm toplum ve o toplum tohum olduğunda kortej tabuları yıkacak ve göz söz olup koklanacak. İşte o kortejde artık ben yaşam olacağım ama şu anda kortejin en başında değil en sonundayım; biliniz.
Çevremde sizler ve bizler yok; ilim var. Sadece ilim; bunu bilin.
Artık dünyayı koruma zamanı geldi. Mikail’in gücünü artırıyoruz ve dünyayı koruyoruz. Toprak Toplum yoğunluğunu artırıyor ve yeni zaman yaşamın sessizliğine çekiliyor.
Kevser’in sessiz akışında hepimiz o Kevser’i diliyoruz ama ses yaşama çağrılar yapmaya başladığında artık Kevser her bir yaşamda sesleşmeye başlar. Yanılmayın ben İnsan Soyu’na ekip olmaya değil hakikiyeti, hasatı yaptırmaya geldim.
Mustafa Kemalin tohumlarında ışığım yanar ve ben o tohumdayım bilin.
Hepinizi kucaklıyorum canlar hepinizi, işte bu.
 
  Bugün 674 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol