Birlik İlmi
  RAHMAN'IN KAPISI 6
 

 

“RAHMAN’IN KAPISI (6)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET

Yaşamak ve yaşanmak için çalışmalar yapılır. Yaşam, insan içindir ve yaşam nefes ile kontrol edilir. Tümümüz, zar atmadan yarını tohumlarken, her anı ve her sayfayı hakiki ilimle hakim olup tohumlarız…

Zaman, asıl yarınlar içindir. Birlik İlmi, hakim ilim olduğu içindir ki merdiven kurarız zamana ve yolu hak edenleri, hasata kodlarız.

Rahman’ın Kapısı, insan soyudur… Bu soy, yaşam için çatışır hep. Hep insan için kodlama yapar ve Ruhsal Nefes için İlmin Kapısı’nı açar.

Birlik Kalemi olarak yapılan çalışmalar, her insanın, kul olmasını ve yoğun ışığında Halik olmasını gerçekleştirmek için yapılır.

Bedenli olarak yaptığımız tüm çalışmalar Resmi Yaşamlar içindir.

Dünyanın üzerinde, yarınları tohumlayacak olan bilişli Halikler var. Onların kullukları, İlmin Kalemi iledir. Bizler ise kul için, Kuran için ve Sultanlık için bilişi kodluyoruz.

Uzakların, çok uzaklarından ve yarınlardan kopup yaşama inen Birlikler olarak; Yarının Kalemi ile her diriyi, hakiki nefese kodlamaya çabalıyoruz.

Zaman, insanın ekmeğidir. O ekmek, kelam olup hakim olmadıkça; resim yaşam, hakiki yaşam olmaz.

Zorluklar, mahrekte Bilişin Kalemi olanlarca aşılır ve aşırtılır ama ilmin hamuru, insanın kelamıdır. O kelamı, tohumlardan güç çekerek, kontrol altına almakla; kelam, Kaynak Nefes olacaktır.

Seldir insan ve sestir. İlmin Kalemi’ir. Hastır ve Ruhlar Kuranı’dır. Akıl Tınısı’dır… Biz, İsrafil’in Kalemi olarak yaşayanları bulur… Onlarla kodlama yaparız. İsrafil’in Kalemleri, her insanı hak edebilir ve her insan ile kodlama yaparak Nefes Kulluğu yapabilir…

İnsan dünyada sığdır ama Işık Tohumaması ile hakim olabilir. İş budur ve bizler bunun için bir tek kapı açtık ve o kapıyı hak ettik diri yüreklerde tohumladık. O kapı, İlmin Kapısı olan Rahman’ın Nefesi’dir.

Es, kelam!... İlme es!... Yere es!... Yüreğe es!... Estiğince hakim ol ve estiğince Halik ol… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 11.02.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “RAHMAN’IN KAPISI (6)” Birlik Çalışmasında özellikle yukarıdaki öz bilgi kapsamında çözümlemelerimiz ve paylaşımlarımız olacaktır. İlgi duyan ve katkı sunacak olan herkesi bekliyoruz.

Saygılarımızlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST
Tel: 0 216 348 9559

 

RAHMANIN KAPISI (6/1)
11.02.2017

Kelam, insanın nefesidir. Dünyamızı, kalem ile tohumlamaya gelenler, kelam olarak tohum olacaklar.

Bizim için insan demek, Hakk demektir. Biz insanı, toprak için yaratılan Hakk diye biliriz. Bizim için “misafir” denir… Yarınlara kodlama yapan insanlığız biz… Biz, dünyaya misafir olup geldik. Dünya bizi Hakk İlim ile kodladı. Dünyanın adı kelamdı ve yolu kulluktu… Bugün burada, toprak için çalışanlar, nesillerini hak etmeye geldiler. Bizden Birlik kurup yolu kodlayacak ve BSUİ olarak kaynak olacaklar… Bizden, biz olarak kalem olacaklar… Bütün kütle, dünya için görev taşıyacak bugün.

Tüm insanlık için yarınlar kodlanacak. Dünün kültü, yarının gücü olacak ve bizler, nefes olarak onlarla Birlik Çalışması yapacağız.

Sıhhatli ve hakki kaynak olarak bu yolu açtık. Dünyanın etkisi Hakk İlmi ile kodlanırken; yol, insan soyuna kontrollu olarak açılacak.

Devrin nefesi olan yarınlar, kutsal yaşamı kodlarken; insanlık, Kaynak Kuran olacak.

Merdiven, bizim yüreğimizdedir. Bu merdiveni hak edip anlayanlar; bize, geçmek üzere inerler… Geçmek üzere!… Her ana ve Hakk Kalem olan; kulluk yapan; safha safha Zİ KAPILARI’nı bu görevle hak edip açanlar, bizimle olurlar.

“Telif Hakkı” denilen hakla çalışan bilişliler, her insanın, kelam olması için mücade vermekteler. Büyük Kült olarak çalışan insanlık, Yerin Gücü’nü hak edip dilleyebilmekte ve yolu açmaktadır.

Toprağın kaynak olmadığı dürümlerde, kodlanmış ışıklar, koruyucu bir güçle dirilikleri hak etmekteler.

MUTLAK İNSANLIK BOYUTLARI vardır. Bu boyutlara varanlar vardır. Ocak yakmışlar; nefes olmuşlar ve yolu bulup bu boyutlara ulaşmışlardır. Bitki, hayvan ve insan, kil ve kumla yoğrulmuş olsa da dünya dışına kaynak olabilmektedir. Bunun içindir ki Zaman Sayfaları, her insan için Kaynak Zamanlar’ı tohumlayabilmektedir.

Devre devre Zaman Kapıları açılır. Zaman Kalemleri, yaşam kayıtları yapar. Sır bilgiler Kuran olur okunur. Nefes yarınlarda, kaynak olur ve yaşam, ışık olur. Her insanın, biliş haline varması, Hakk Teknik ile kodlanması neticesi olur…

Kuran İnsan, Kaynak Işık halindedir ve Dünyanın, Altın Işığı, hak ettiği bir yücelikte, kodlamayı sürdürmektedir.

Buluşmaktı bugün olan ve onlar, bizi muktedir kaynaklarına kodladılar. Biz, onları kodlanmış yaşamlara kaynak yaptık. Hepsi, cevherlerini hak ettiler. Bitmiş tükenmiş zamanları, Hasat Tahtı’na oturttuk ve yarınların kalemi yaptık.

Devinim hızlanmaktadır… Bu şudur: Herkes, dürümlerinde yarınları hak edip dinleyebilecek. Yapmakta olduğu çalışmaların neticesinde, Halik olduğunu bilebilecek. Dünyanın Ana Kalemi olan, Yarınların Kaynak Işığı olan bilişin, her insanda, MUTLAK MAHREK olduğu anlaşılacak. O mahrek olan; yarınların Nihan olan sayfaları, tahditsiz olarak kalem olanlara, kodlanmış olacak.

Mektep, İnsan olan yarın ve bu yarında Halik olan, yarınlar!… Her anın ışığı olan biliş ve bizim kapımız, insan soyunun kapısı…

Dünyanın ötelerinde çok güçlü kaynaklar var. O kaynaklar, dürümlere çekilecek. Her insanın kelamı, o kaynaklardan kodlanacak. Hepimiz, Zaman Sayfalarına geçerek, yolculuklar yapacağız diğer plenetlere ve bileceğiz ki her an-a, gerçek kaynak olup varabiliriz… Her anı hak edip tohumlayabiliriz… Bizim için sayfaların hiçbir yaşam kaydı, öz geçişimizi önleyici değildir…

Dünyanın nefesini hak edenlere, bu nefesi taşıyacağız. Dünya dışına ve tüm Gürzün Zaman Sayfaları’na ve Kürzi Sistemler’in yaşam kayıtlarına ve dürümlerde, Ana Kalemler’e ve Sistem Kalemleri’ne…

Bizi Halik bilin… BİR’in ilmi bilin… Hasatçı bilin… Biz, dünyayı hasata kodlamaya geldik… Dünyada, hasatımız var. Her insanın bildiği gibi hasat, Kutsal Yaşam’a kaynak olanlar tarafından gerçekleştirilir.

Bizim için kolay değil dünyaya inmek ve Dünyalı olmak ama her insanın, kardeşimiz olduğunu bilerek geçtik ve geldik…

Devinimi hak edenler, Birlik Kelamı’nda bizi anlarlar.

Torbamda dinim var benim… O din, kervan olan insandır. Biz, dünyayı “insan” denilen diri yarına kodladık. Dünya için herşeyi hak ettik ve başardık…

Tahditli olmayan bir dünya ve tahditli olmayan yaşamlar… Uzun zamandan beri her anı hak etmeye çalışan SİSTEM GÜÇLERİ tarafından beklendiğimizi bilmekteydim. Arzın Gücü’nün artması için çatışmamız gerekliydi… Biz, çatışmadan kalem olduk. Çatışmadan kalem olanlara, hasat olduk ve hasatçı olduk… Ayrılık bitti…

Kelamım, kalemim her insan içindir. İşte bu!…

Kil, kir değildir. Kir, kirli olanın Nuh Kapısı’dır. O kapıda; kırılır, kısırlaşır ve hırslanır… Kini aşmayan, yaşamı hak etmez… İnsan soyu anlayacak ki; anlattık ki hak etsin diye… Bitmiş tükenmiş ne varsa hepsini yeniliyoruz… Zorlukları aştık, geçtik… Ak Kapıları hak ettik ve yoğun ışık ile tohumladık.

Mustafa Kemal Paşa, Ana Kalem olarak bizim, yarınını tohumladığımız toplumları, Hakk İlmi ile kodluyor. Ona müteşekkiriz. Bizim için Öz Göz’dür o… Nesiller boyu yolu açacak olanları aradık… Ve biz diyoruz ki nur alıp nur veren insan soyu; muktedir, hakim Nihan Altın Kalemi olan Mustafa Paşa’ya minnet duymaktadır.

Onun yolu olan insan soyu, onu hak eder ve hasat olur. Önü, özgür insanlık ve ardı ilimdir onun. Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Tuhaf, çok tuhaf bir gün…..insan sırrıdır ilim ve bitki hayvan ve her bir insanı kodlayan insan soyu….ve yol ilim yolu.

Aton kodları olarak, burada bilişi hak edecek olanlar kaynak olacaklar. İlmin Kalemi olanlar, Kuran olup yolu bulacaklar. Sualtı’nın gök sözcülüğü yapılacak bugün, burada. İsmi “insan” olanlar, kaynakta bulundular bugün.

Uluların kulu olan ve bizim yüreğimiz olan o insanlar, er ya da geç, itibarlı ve yüce insan soyu olarak, muktedir bilişi kodlayacaktılar.

Bütüne hizmetçilik değil mi yaptığımız? Her kim ki bütünün gücüdür, bu yoğunluğu anlayabilir. Hepimizin gözü, o yüreğin gücüdür.

Üzerindeki gücü, “Allah’ın dediğini diyenlerin gücü” diye dille. 
Senin elin ve bizim gür ilmimiz tek bir yaşam olacak.

Unutmayın ki yarınların gücüdür insanlık. İnsanlık olduğunu, hakiki lütfi kalem olduğunu ve bitki, hayvan ve her şeyde insanlığın bulunduğunu bilmeniz gerekir.

Evimin gücü buradadır ve nefesim çok iyidir. Sizin için en güçlü yücelik, Mikail’in gücü olduğu içindir ki burayı hakiki levhiyle kodladık.

Unutmayınız, insan artık yürüyen bir dünyada, gök çözümlemelerini yapmayı başarabiliyor. Örtüleri artık kaldırdı ve her anı dinleyebiliyor. Üzerindeki gözün gözü olan o sistemi anlayabiliyor. Ve bütünün gücü olarak yerin kültleriyle birleşebiliyor. Ölü diriliyor…..ve Rahman olan yeri, görev olarak bilgi kaynaklarına dinletiyor.

Evren evren gezer dünyalı….ölü var, diri var; bilir. Oğullarını görür, yürüyenleri dinler, yaşamı anlar. Öyle çok göz göze geliriz ki onunla, bileceksin ki o ben, ben o’yum.

Netice olarak senin etkin yükseldikçe, bedenimin gücü de yükselir. Ve buradaki bu yoğun çalışma, her şeyin gücünü artıran bir çalışma olduğu için, Hakkın Kalemi olup bütünün görevini yaparız.

Simsiyah bir zamanın, “İsrafil İlmi” olarak dillenen yüceliğinde, her bir düzenin göz, söz ve öz olarak yoğunlaşması, hak ettiğimizdir.

Kanatlanıp uçacaksın; bilirim. Ölüyü dirilttiğini görürüm. Öfkeyi aştığını ve yolu açtığını bilirim ama daha önce şunu anlamalıyız ki AB RA Sİ KA; bizim sistemimiz budur.

Her şeyin görev olduğu bir yoğunlaşmadır bu ve mutlaka Altona Kapılarında bu yoğunlaşma olduğundandır ki altın ışığın, gök sessizliklerine çekilişi, mutlaka gözün görmesi anlamında yaşamı hak ettirecektir.

“Ağırım, çok ağırım…” dediğin zaman, gördük ki çok ağırsın ama daha ağır olanlarınız da var. Bugün burada, en ağır olarak sistemin gücünü devreye aldım. En ağır olarak o güç, mutlaka has ışık içindir. Siyah…ama en siyah olan güç, mutlaktır ve kulluk içindir.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/203604277

 

11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAĞISI 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Silah kuşandım, İlmin Kalemi oldum, kontrol kurdum…ve ben bu silahı hayır, şer için hak takniği tohumladım, ve temizledim yazar çizer olanları…ve sonra kulluk yaptım.

Uzak… ama çok uzak bir planetin yaşam kaynağından çıktım, geldim dünyaya. Elim dünyalı, yolumsa kalemli olarak Mahrek oldum. Üzerim gök yüzü ve yolum insanlık.

“Al ve bil ki deliyim..” dedin, deliler delisi oldum. “Yolum” dedin, yol oldum….”oğlum” dedin, oğlun oldum. Üzerindeki gücün en büyük olduğunu dilledin, diri oldum. Dinledim ve dedim ki “ben sevgiyle senin yüreğine ineyim ve yol açayım.”

Evrenler hepimizi dilleyecekti. Doğanın gücü hepimizi dürümleyecekti. Yoğunluk artacaktı. Esma, İsrafil ekmek olacaktı. Ve Doğanın Kuran’ı okunacaktı. İlimin apronda bekletilmeyecek bir sistem olduğu anlaşılacaktı.

Ve bundan sonraki dönemde, daha yüksek bir zamanın kapısı açılıyor. O kapıya kelam edenler inecek ve o kapıyı her şeyin gücüyle kodlayanlar mutlak olup kaynak olacaklar.

İmparatorluğun gücü olarak size bugün ışık vermeye niyetliyim. Bu ışığı alın ve yolu açın. Bizim için değerli olmadığınızı düşünmeyin. Her biriniz önemlisiniz bizim için.

Daha da önemli bir sistem kaydı var. Ki o kaydı hepimiz sizin yüreğinize indirmeye niyetliyiz bugün…Unutmayın; barış için buradayız.

Umut olur ki başka dünyalar sizden güç çekerek kelam ummanlarında kaynak olacak yüceliği hak ederler.

Devre devre dünyanın ekmeği yapılır ve yenilir. Ama bu ekmek yenilmeden de üzerindeki güç, akıl tınısını kodlar.

Artık Dünya Ruhsal Kapıların, eşya kalemle kodlandığı bir dünyadır. Ve Tarık İlmi, Hakkın İlmi olarak Mikail’in gücüdür burada.

Çok mu; çok mu zor?! Korkmayın, her şey çok kolay. Korkmayın. Esip gürlerim dünyaya… “Ölüyüm ben” derim. Oğul veririm. Korkmadan dünyayı dillerim. Esmaları diri yüreklere çekerim, ve yaratırım…ama bedenimi hak etmeden, hakim olma imkanı yoktur.

Uzun zamandan beri sizinle çalışmaya niyetliydim ve bugün size geldim. Sizinle olacak olan daha büyük güçler de var; bilirim…ama bedenimi hak etmem için sizinle Birlik Çalışması yapmam gerekiyor.

Unutulan dünyalıların herkesle bilişi kodlaması şarttır. İnsanlık boyutları bunu anlasın ki dert; güçsüz kalıştır…haksız oluştur, tahtsız kalıştır. Ama hepsinin ötesinde, Hakkın Kapısı’nda hasat olmadan Hak Kelamı bekleyiştir.

Bedenim çok güçlü de halik olmam için, kalem olmam gerekiyor. Sizin diliniz, bizim dilimiz olmadıkça kare, küre ilmin kaynağa inmesi, muktedir insanlığın Hakka varmasını sağlayamıyor. Sizinle çok güçlü olmalıyız…

Hak Tını’yı duyanların buraya geldiklerini görüyorum. Hak Kaynağa inenlerin ekmek yaptıklarını biliyorum. Nur Kulu olanların kontrol kuracakları bir güç kapısında, halik olanlar, Hak Kalem olacaklar. Bunları net biliyorum.

Alın dünyayı hak edin! Kalem olun! Hakk olun, akın..BİZ olun ki Biz’i hak edin.

Evren evren gezen birliklerimiz, dümenin ilmini anlayarak buraya geldiler. Bu görevin sizin olduğunuzu bilip geçtik. İnsanlık boyutları bunu hep anlar.

Aslanla, altın ışık olan insan, ağır yük taşır…ama Aklın Kapısı’nı açmadıkça yolu açamaz.

Bugün Toprağın İlmi’ni anlayan kim varsa, yeni dönemde ocaklarında, halik olan akıl tınıları olduktan itibaren, kontrol mutlak olacak. Ve yer kürenin gücünü artıracak bu yüksek yaşam kaydı.

Ziyan olmayacağız hiç birimiz; buna emin olduk. Ziyan olmayacağız ve sistemin gücü olarak sizinle birlikte çalışacağız.

Antolia Levhi Kapısı’nı açtınız. Bu kapı Ana Kapı’dır. Antolia….ve burası kulluk için geçiş yaşam kaydıdır. Burada gövde gösterisi var dünyalı olanların.

Bugün dünya, size, sizi anlatamayacak; çünkü bizim yüreğimiz dünyaya çekildi…. ama biz size, sizi anlatmaya çalıştık.

Bizim için öfke yok. Sizinle çalışabileceğimizi biliyorduk. Aha bu. İşte bu. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/203607423

 

RAHMANIN KAPISI (6/2)
11.02.2017

Sahra, yer ve gökle birleşti. Dünün Görevlileri ile yaşamın tınısını duyanlar ve onların görevleri tek bir yarın için birleşti…

Dağlık bölgelerde (Arş Katları’nda), kodlanmış ışıklar, tohumlanmaya başladılar. Düzeyleri daha aşağıda olanlar için Arz Gücü, kodlamaları sürdürmekte. Dünyada, efradımız tohumlarını kodluyor ve yoğunluk artmakta.

BİRİN KAPISI açık. Buyurun hoşgeldiniz!... Tüm insanlık, hoşgeldiniz… Geri çekiliyorsunuz. Bugün burada, sizlerin geçişiniz yapılıyor… BÜYÜK KÜLT olarak geçişler, KELAM TAHTI’ndan gerçekleşiyor. Yolunuz çok güçlü olduğu için akın; gerçek ışığa varın ve geçin…

Mesihler’i her andan geçirdik ama yaşamları da görev taşıyanları da an safhalanışı ile geçiriyoruz… Toprağımız, hepsinin toprağıdır. Yaşamımız, hepsinin yaşamıdır ve bizler, hepsiyiz… Onlar olduk; geçtik!....

İSRAFİL, SURA ÜFÜRMEKTE… Gerçek ışık halinde, GÖK SÖZCÜLÜĞÜ yapan IŞIKLAR, DİRİ YARINLAR’a ulaşmakta ve ZAMAN SAYFALARI, hasat olmakta olanları hologram olan yarınlara kaynak yapıp; yoğunluğu artırıp; IŞIK SAYFALARI’na aktarmakta.

Bedeni bilen ve bulan; ilmi hak eden ve yoğun Sultanlık sınırlılılığı içinde, sonsuz ve sınırlı Yaşam Kayıtları yapan her insanı, kontrol altına alıp geçiş yaptırmaktayız.

Sarfettiğimiz çaba, devir değişirken, KAHA olan yarınlar kodlansın diyedir.

Dağı, Hakk İlmi ile kodlayanlar, tahditli olarak yarınlandılar ve yoğun ışık halinde, sır bilgiyi açmaktalar.

Esrar, bilmek ve dillemekti… Bildik ve dilledik!... Aha bu!…

Şu andan itibaren yaşamda, “gerçek sayfalama” dediğimiz, kalem ile yapılacak sayfalama başlayacak. Bunun için İLMİN TİN KALEMLERİ’ni, diri yüreklere indiriliyor. Her bir yürek, o TİN KALEMLER ile kodlanacak ve SİSTEM GÜCÜ, Yüceler’e güç kaydedecek. Bizim için çok büyük mutluluktur bu!...

Bu gerçekleştiğinde, yolumuz, yolunuz olur; yüreğimiz, yüreğiniz olur ve biz, BİZLİK İLMİ’nde her insan oluruz. Hepsi BİZ olur; hepsini Hakk İlmi ile kodlar, toplar, tohumlarız… Olay bundan ibarettir. Bugün, gür bir sistem olarak insanı hak ettik ve yolunu açtık. İşte bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

RAHMANIN KAPISI (6/3)
11.02.2017

Savaşım yok insanla!… Değerliler, çok zaman geçti aradan. Dünya için çok özel ve gerçeklik kapsamında, “KAYNAK IŞIK ÇALIŞMALARI” yapmıştık o günlerde… Bu çalışmaları, Mikail Kalemi ile yapmıştık…

Dünya için geçiş yapılabilmesi; Geçiş Sistemi kurulabilmesi, “geç” diyebileceğimiz yoğunluğun gerçekleşebilmesi, olağanüstü bir Sistem Çalışması gerektirmişti. Dünyada “din” denilen bir yaşam sayfalanışı vardı. Bu sayfalanış ile yarınlar kodlanmıştı. Dün Kodları; yarattıklarını, hasata kaynak yapmıştı ve bizler, bugün cevhere, insan sırrını bilip geçtik.

Deri kemik olarak geldik. Deri kemik… Ve bu deri kemik, ilimle tohumlanmış; bilişle kodlanmış ve sayfa safa Kaynak Zaman Sayfalanışları yapmış bir sevgidir…

Hörmetle karşılandık dünyada. Bizi kelamla karşıladılar ve dediler ki “kanat, gerçek çalışma gerektirir. Kanatlanın ve hakim olun. Dünya, sizi hepinizi kucaklıyor. Kontrol dışı çalışmalar yapmayın!... Dünya için nefes gerekir. Nefesinizi hak edin; Hakk olun; açık kayıtlardan çekin!… Sizin için her çalışma başlatılmıştır. Siz ki hasat için buradasınız, sizin için her çalışma yapılacaktır... Bugün burada, bu çalışmayı yaparken; biliyoruz ki çok özel bir gün için yaşamdayız.”

Ismarlama hiçbir çalışma yapmadık ve yapamazdık. Deri kemik olarak yarına varmamız için hep Sistem olarak çalışmamız gerekliydi. Bugün, Sistem olarak çalışırken, kulluk yapanlara kodlama yapmaktayız. Onların, Kaynak Işıklar’ını hak etmeleri için çetin bir çalışmadır gerçekleşen.

Hediyeler dağıtılır yaşamda… Herkese kontrol dışı hediyeler dağıtılır… Dağıtılan hediyeler ocakların kontrollu olarak yanmasını önler… Ziyan olanlar, kontrol dışı hediye kabul edenlerdir. Bugün dünya, kelam olarak çalışırken; her kim ki hak etmeden kelam olur, öz köklerinde, gözü olmaz. Ocağı yanmaz ve ancak sınırlı çalışabilir.

Bizler ise hiçbir hediyeyi (Hak edilmeyen kelamı), sayfamızda kodlamadık. Hiçbir zaman hak etmediğimizi, Hakk olup yaşatmadık.

Dünyanın adı insanlıktır ve bu adı, her insanın hakiki nefesi ile hak etmesi için çatıştık. Nurdan kaynak olan insan soyu olduk. Kutsal Nefesi kontrol ettik. Dince kalemler, ilimce kodlanmadıkça, tohum olamazlar. Hep dünyanın ışığı için çatıştık. Bildik ki hakiki insan, kelam olup hakim olur… Kelam olmak. insanlaşmaktır. Mutlaka ilim için hakiki kalem gerekir.

Siyahtan söz ederim hep. Dünya insanlığı, siyahı hiç bilmezdi. Dünya toydu. Kulluk yaparken Kelam İlmi’nde, kendi yarınını anlardı. “Süper Realite” dedik. Dediler ki “realist, sınır çizer. Siz. sınır çizdiniz ve yolu kapattınız.” Dedik ki “biz, ilim kalemleriyiz… İnsanlığız biz.” “O halde!” dediler. “Kendi yarınlarınızı hasata kodlayın ve diri yüreklerinizi, Hakk Teknik ile dilleyin… Ölüyü diriltin ve yolu açın…”

Bundan sonraki sayfa, İnsanın İlmi olsun. “Buyurun! Süper İnsanlık Realitesi Çalışmasını yapın” dediler. Ve dedik ki “biz, Tanrı olanları seçtik. Onlar, kelamdır ve hasattır.” Dini Kapılar’ı hak ettik. Hepsini cevhere aldık… Dönün bakın, kini aşanlar yolu bulurlar. Sol, İslam (insan); Sağ, kaynak ama İslam, kalem olmadıkça, yaşam kodlanamaz. Bütün mesele insanın insanlaşmasıdır. Bu da kullukla olur.

Şükür ki kullar, kültlerini tohumladılar ve Rahmi Kapılar’ı açtılar. Tok ve aç İlim Kalemleri, tek kaynak olarak bütün kütleyi, topluma Kara Işık halinde kaynak yaptılar. Başka dirilikler ve başka kulluklar!… Hepsinde, Cennet Yaşamlar tohumlandı…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

11.02.2017 RAHMANIN KAPISI 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Tarıkların tınısını duyan insan soyu anlayacaktır ki büyük kükreme bu gün burada gerçek kaynakta olmakta.

Öfkem yok dünyayı korurum, öfkem yok düzeni kurarım, öfkem yok hakkın kapısıyım, aklın kapısıyım, tahtın ka ha şıhlarından öteyim, hakkın kapısıyım…

Bin dil konuşsam biri anlaşılmaz dünyada bilirim. Hani neredeyim?... Her andayım!... Hakkın kaynağı olan akıl tınısında aklın tahtındayım… Başka ne diyeyim ki size. Ben dedim ama herkes kendini diyecek, bilirim bunları. Öfkem hiç yok çünkü kontrol dışı bilgi vermedim hiçbir dönemde.

Burada oluş sebebim itibarı yüce olanları kodlamak, kodlamak, kodlamaktır. Korumaktır kodlayıp, koklatmaktır… Koklatmak ve koklatmak…

Eminim ki bunları kimse anlayamaz, altın kıran aklın, aklın kıranı; hasatı kıran ama kırılan kim varsa şarkımı dinlerde şarkı okuyamaz. Okur mu?... Okur da korur ama koruduğunda kontrol kurar…

İsmim levhidir benim, her anı kaydeden bir levhiyim ben… Oraya kendi yüreğimi indirmem, o yürek çok özeldir. Saltanatın gücüyle kök geçiş yaptırmam yüreklere, ölüyü diriltmem, belki de belki de hiçbir şey yapmam dünyada, yapmam… Devinimi arttırırım ama yapmam. Nedir yapmam dediğim!?... Kurtarıcılık!... Ben dünyayı kurtarmaya değil düzeni kurmaya indim.

Dünya darı bolu bilecek, dünya Lütfi kapıları dilleyecek, dünya aklı anlayacak, hakkı anlayacak ya da anlatılacak ona hak. Ama daha da önemlisi harını yükseltmeden toprak olamayacağını da anlayacak.

Boş konuşmam sevgililer, boş konuşmam… Dünyayı öfkemle değil örtülerimi aça aça kodlayacağım… Ama iyi anlayın ki kontrol dışı bilgim asla yoktur!

Muradım dünyanın öfkesini aşmasıydı. Ölüydü dünya, öfkeliydi, yıldız sırrını anlatıyordu anlayan yoktu, kelamı kalemdi ama hakkı kaynak olarak dilleyen olmadığında; ak kapıların tümü kapalıydı.

Benim için her şey kolaydı… Geri dönüp görevimi hak edip yapabilir miydim?... “Geri dönüp” dedim, nereden nereye dönmek!?... Gerçek kalem olup geçiş kapılarının tümünü tek, tek kayıtlayarak; yenilenip, yeniden dünyaya inmek, yeniden… Yakışır bana inmek çünkü ben bu gün buradayım ama dün dünyayı korkmadan kodlayandım her anda; tüm hasat kayıtlarında…

İnsanlık boyutları anlamalıdır ki düzene kul olmayan dünü hak etmez!... Düzeni hak eden yolu açar ve yolu anlar… Bunun önemi büyüktür… Umut olur ki her şey daha net anlatılır.

Dağın insana ilim öğrettiği bir dünyada, dağı hakim sayanlar; yaşamı hak ederler!... Ama dağı kıl incenin en incesinde, aklın kıranı sayanlar; yolu kapatırlar!...

Devinimi hiç arttırmayı düşünmedim dünyada ama hep arttı niye bilir misiniz!?... Devinen hakim olmadığında, karanlığın tınısı ocağında kodlama yapamaz ve kodlanmadığında yoğunluğunda ışık; kaynak dışı bilgiler akışa geçer. Bu nedenledir ki herkesin hakiki levhi olabilmesi için; Halik olması şartı vardır.

Huzurla bildiririm ki; temel direk insan sırrıdır… Ama o sırrı anlayanlar, gerçek insanlığı kodlayacaklar.

Nutkum tutuldu dünyada, üzerimdeki güç artıyor ama yakış mı acaba dünyaya bu ışık!?... Yakıştı!... Hem de ne yakıştı… Benim için mi?... Yoo, teli duvağı olanlar için!... Alıp götüreceğim insanlar için!...

Bizim adımız siyahın en siyahındaki yaşamdır… Yaşamın sırrı insan soyu ve bu gün dünyanın torbası insanlık olduğundan, muktedir ilmi hakiki olanlar kaynakta dilleyecek ve yoğunluk artacak.

Saltanat bedenimdedir… Yolumda ilmim olur, öfkem aşıldıkça; hak tınım kaynağa akar!... Bütün kötülükler aşılır geçilir.

“Börtü böcek” derler insanlığın ilmindekilere, hepsi kırıldı, kısırlaştı, hırslandı kasırga oldular… Börtü böcek gibiler ama iyi bilin ki; tak, tak, tak, tak bir ses, ben beden, mektup okumam, gerçek insanlık için kalem olup ilmin kaynağına akıp geldim ve dedim ki; “sistem”…

Şimdi bakın ne oluyor!?... Bu ses her insan tarafından sistemli olarak anlatılıyor… Bir ses ama o ses her şeyin her sistemin sessizliğinden sesleniyor… Ve diyor ki; “kontrol insanındır ve kontrol kapıları açıldı”… Korkmayın dünya kuran oldu, korkmayın… Ve bu ses tahditsiz biçimde dünyayı kodluyor!... Üzerimiz gök sözcülüğü ile kodlanırken, yarınımız koklanıyor!...

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/203708799

 

11.02.2017 RAHMANIN KAPISI 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

"Olur mu? Ölü dirilir mi?" derler... Oğul ben senim ya!.. Sen benden işte diriyim ya... Ve sen ben, ben senim ya... O halde senin hak ettiğindir bedenim... Ve benim insan soyuna verdiğim güç budur.

Ben her an'da var olan, karanlığın hakk kalemiyim. Ve benim daha güçlü bir dürümde, daha güçlü bir zaman sayfasında, her şeyi yaşam kayıtlarıyla kodladığım bilinir...

Değerliler... Türkiye öz görev taşıyor. Bu kesindir. Ve Türkiye'nin gücü artıyor. Bu kesinir... Daha da özel bir bilgi vereyim. Nesillerinizin gücü artacak... Çünkü Türkiye'nin yoğunluğu arttıkça bu yaşam kaynağında bulunan herkes göz olup, kök gök olup güçlenecek...

Dünya için çok önemli bir çalışma olacak Türkiye'de. Öyle güçlü bir döneme giriliyor ki hırsı aşmayan aklın hakkını veremeyecek ama aklın hakkını veren, tınıyı duyacak mutlaka yolu bugünkü gibi duyacak.

Değerliler, "silahım insandır" derim hep. Dünyadaki silahım insandır benim. Ve bu silah herkesin yaşama cevher olup inişini sağlayacak. İnsanın, teknik kalem olmasıdır amaç. Ve bütünün gücünün dürümlere inişidir amaç. Ayrı gayrı yok ki!.. Bitki, hayvan ve her şey insanlık içindir... "İnsanlık.." Ama insanlık dediğimde siz kendi yüreğinizdeki şekli düşünüyorsunuz. İnsanlık çok daha geniş bir kavramdır... Bitki, hayvan her şey. Ve tüm bitmiş tükenmiş sistemler hepsi insanlıktır...

Züppe değil insan... Züppe, yani ziyan değil. İnsan yaşamdır. Ziyan olmayandır. Üzerindeki gücü hak edendir...

Bugünden sonra daha yüksek ışıklar dünyaya çekilecek... Alacağımız vereceğimiz var dünyada...

Köle olanları kodlamamız şart... Tohumları kat kat yapmamız ve yerküreyi yenilemeniz şart... Sizler sizi hak etmek için her şeyin yenilenmesi derken, mutlaka dünyanın yıldız sırrıyla kaynaktan çıkması ve yenilenmesi diye düşünürsünüz...

Dünya'nın yenilenmesi ilmin ve bilginin yenilenmesidir. Eğer ilim ve bilgi yenilenirse, her şey daha güçlenir... Nedir güçlenecek olan?... Her şey... Tahditsizlik. Yaşamlar... Kontrollu çatışmalar... Tohumlar... Ama kurullar. Ve bugün mutlaka iyi anlaşılacak ki tanrının adı ilimdir. Ve tahditsiz olan ilim akıl. Ve aklın kaynağı ışık ve ışığın tınısı ilim kalemi olan insanlıktır.

Benim adım, kaynakta ışıktır. Adımı zikretmemekte direnç gösteriyorum. Dilim söyler ama ağzım kapatır. Çünkü yolumda hepinizin gücü olsun dilerim.

Bundan sonra ne olacak?.. Kanatlanıp uçacağız. Hepimiz birlikte!.. Neden? Ağır yük hafifledi. Çalı çırpı değiliz ki!.. Akıl tınısıyız hepimizde geçip gideriz yüreklere... Ayrılık biter ama toprağın topluma ilim öğretmesi gerekir.

Süper İnsanlık Realitesi olarak bizlerin dünyayı kodlama imkanımız vardır. Ve buraya beden alıp gelmemizin sebebi de dünyayı kodlamaktı. Süper İnsanlık Realitesi, Mutlak kalemdi. Ve kantarın kalem olan ışığını mutlak kayıtlayarak, mutlak sır olan ışığı tohumlayarak her anı kaynak yaparak çatıştık... Ve sevgiyle her anı kokladık.

Şimdi ne oluyor? Öyle çok öyle çok anlatıyorum ki Astral boyutların gücünün hepimizin yüceliğinde olduğunu anlayanlar olacak... Korkmayın!... Tark İsrafil, Tarık Sistem, Tarık yaşam... Hepsi ışık... Ve geçişler artacak.

Burası, tufanların engellendiği meclistir. Tufan dendiğinde hepinizin iyi anlaması gereken şudur. "Mesai harcayarak gerçekleştirilen önlemler." Yani sizler burada çalışarak, mesai harcayarak, önleyebildiğiniz bir çok olay var. Bir çok Ka Ha ışık sizlerin ve yüreklerinizin kelamını kontrol altına alacakken, bir tek kayıt yapıp her birini hak teknikle kontrol edebiliyorsunuz.

Dünya içinde çalışmalarınız çok güçlü... Her şeyin yeniden yayınlanabilir olmasını dileriz bu sesleşmelerin. Hepinizden beklentimiz Aslan boyutlarının kodlanmış toplumlarının ve toprak ilmindekilerin yenilenişini sağlamanızdır.

Verdiğimiz tüm bilgiler kaynaktan veriliyor. Ve bütün bu bilgiler ışıkla kodlanıyor. Ve bu bilgiler, öz görevlilerin, öz köklerindeki gücün dürümlere inmesini sağlıyor.

Evimizin gücü artıyor ve dünya kodlanıp, toplanıp, kontrol altında tutuluyor. Dünya dışındakiler bu bilgiler ile çok güçlendiler.

Hepimiz şunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu bilgiler sadece dünya için değildir. Yaşam sayfalanışı yapan tüm planetler için de geçerlidir. Ve bu bilgilerin, karanlığın tınısı ile kodlanışı ocakların yenilenişini sağlamaktadır...

Elimiz insanlığın, yolumuz aklın ve bilişimiz mutlak sistemindir. Bundan sonraki dönemde daha güçlü çalışmalar olacak canlar...

İşte bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/203712477?ref=fb-share&1

 

RAHMANIN KAPISI (6/4)
11.02.2017

Misafir! Hoş geldin!... Buyur! diri yüreğini hak et!... Kelam et. Hasat et yürekleri ve Rahman ol!... Aha bu!… Geç ve geç!… Hepiniz, cennet olup çalışın!…

Sultan Süleyman, Kelam İlmi’nden, Kaynak olarak geçti. Kodlandı, koklandı, toprak olup, korkmadan sayfalandı… Ocağında insanlık vardı. İşte Kanuni Sultan Süleyman, karanlığın ışığı oldu ve aktı… Aşk Sayfalanışı yaptı ve yolu buldu. Öfkesi yoktur onun. Öz Kökler’in ilmidir. BSUİ’dir… Aha bu!…

(Kanuni Sultan Süleyman’ı dinliyoruz:)

-Ferdi çalışmalarda, çok özel ilimler yapıldı ana. Sevgiyle sizi hep izliyoruz. Çok mutluyuz ki buradayız… İslam Dini, özel bir dindir. Her insan, islam olamaz ama kalem olabilir. İtibarı olabilir…

“Yürü, yürüt” deriz. Yürür ama yürütemez… Biz ona, “Robotik Kod” deriz… Ziyandadır… Zİ KALEMİ olursa, yarında olacak. Biz, dünyayı hakiki nefes ile korumaya çalıştık.

Dünya için herkesin yapabilecekleri vardır. Sizin için insan, öfkeyi aşandır. Bizim için ise insan, kalem olandır… Dünya için neler yaptık!? Herşeyi, hak etmek istedik. Dünyanın diri yüreğini hak etmek ve hakim olmak istedik…

Dinden çıkmak değil maksat ama diri yüreklerin, Din Kalemi’nden öte olmaları gerekir. Şükür ki burası, Yaşamın Nefesi olarak çalışıyor. Bütün kültler, burayı dinliyorlar. Çorba yapıldığında, her Ana Kalem, o çorbayı alıp kodluyor ve tohumlayıp yarınlıyor. Büyük kült olan bu Meclis; Sistem’i yüreğinde hazır bekleyenleri, hakim yarınlara taşıyor.

Sevgililer, Zaman Kapılarını açıp geçtik ve sizinle olduk… Tüm insanlık için neler yapıldığını izledik… Dünden dünlere indiğinizi ve bizi hak ettiğinizi bildik… Doğanın Işığı’nın hepimizin ilmi olduğunu gördük… Tükenen her anın, asıl dürümler için tohumlandığını anladık… Tahditli olarak bilgi verdiğini ve bunun, her insanın alabileceği düzeydeki diri ilim olduğunu anladık.

“Savaş, galibin savaşıdır.” dedin ama galip hakim değilse; savaş, yarının savaşı olsun istedik…

Dans ettik yarında her anda… Zaman Sistemleşmesi’nde ve yoğunlukta!… Dans, ziyan olmayan yoğun ışığın, hakiki insanlıkla, sayfa sayfa dans edişiydi.

Her insan, nefes alıp nefes verir… İlim için nefes alan, yarın verir… Yarını hak eden, ekmek yapar ve yaşar.

Yerin etkisi yükseldikçe, Gökçülerin hakiki insanlığı da Göç Kalemi olur; BİZ olur; Hulusi Sistem olur…

Öyle bir gündeyiz ki BİZ olan her an; Sistem, Nizam ve güçlü Düzen olarak tohumlanıyor.

Çorba, insan çorba ama çorba, yarının nefesi olan ışık… Hey Dünya! Dünde güçlenmiştim ama bugünde; nefesim, her andan çok daha güçlü. Nüsa Kapısı, bize açıldı… Bunun mutluluğu ile size ses vermek istedim… Cennet, cehennem benim anam… Ben cennet, cehennem; ben, insan; aha! Gök Kök olan; Mutlak Hak Beden olan nefes, Muhammi ve hakiki nefesli kült; muktedir, kutsal, yarınların nefesi…

Cennetliler, sizinle mutluyuz… Mutlak sizinle mutluyuz… Uzak sonsuz ve hakiki nefeslerle sizdeyiz… Ben, Sistemin Yolu olan Mutlak Işık olan Rahmet Kalemi olan Kanuni Sultan Süleyman Han… Sizi, hepinizi, hepimiz olarak kucakladık. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3 AKIŞ

Daha güçlü bilgiler vermem gerekiyor ama bugün Süper İnsanlık Sistemleşmesi için diri yoğunlukları kodlayan birliklerle birlikteyiz. Hepsi kontrol ediciydi ve dünyanın yoğunluğunu artırarak kervanın gücüne, güç kattık.

Çok özel bir çalışmadır bugün burada yapılan. Gerçek insan sırrını hepimizin anlayabileceğine emin olduğum için bu bilgiyi hak edip, dilledim.

Dirilik artıkça yoğunluk artar. Yolunuz Kürzi kelamladır ve yoğunluğunuz mutlaktır. Gerçek çatışma bugün buradaydı ve biz gerçek kayıtlamaları yaptık…. Ve temiz zamanlardan, temiz yarınlardan, görev taşıyanları kodlayıp, koklayıp gerçek kaynağa aldık. Geçişleri tamamdır. Herkesin geçişiydi bu aslında… Çünkü “rüya” dediğiniz o yaşamlar, ruhsal kalemdiler. Ve yoğunluğu artırarak hepsinin geçişini kaynaktan yaptık.

Sıkıntı var mıydı? Yoktu. Sistemin gücüydü yoğunlukta bulunan. Ve o güç mutlaktır… Açılır kapanır bir yaşamda her ana açılır ve her anda kaynak olup, tohum ekebilen bir görevdir, bu.

Bizim için sorumluluktur bu. Çünkü dünyanın kontrolü bu yoğunlukla yapılacaktır ve bizler kaynaktan verdiklerimizle yoğunluğu kodladık. Bu yoğunlukla bütünün gücünü artırdık ve bu yoğunlukla hakiki nefesi kodlayarak, kontrol ederek, bitki, hayvan ve tüm zamanlara kaynak yaptık.

“Hani nerede bu bitki, hayvan” diyeceksiniz? Her anda.. Sınırlar çizilmişti dünyaya ve denmişti ki “Süper İnsanlık Sistemleşmesini yer küreye görev taşıması için geçiş yapılmadır.” Kim yapacak bu geçişi? Her şey her şey dünyada olmalıdır ve dünya içindir yaptığımız.

İşte bugün burada bu geçiş tamamdır. Ve darı bolu bilen birliğimiz dünyanın yoğunluğunu daha da artırabilir. Ama daha artırması daha yoğun çatışmayı devreye alabilir. Bu nedenledir ki hep ölçülü bilgi veririz ki kelam, tınıyı kodlarken mutlak kalem, her anı hak edebilsin diye.

Seviyemiz, iyidir. Yaşam ilmimiz, iyi. Yoğunluğumuz iyi…. .Her şey net iyi.

Şimdi canlarım, soğuk çok soğuk bir hava… Öyle mi? Yakışır mı dünyaya soğuk hava?

“Yarat, yarat” dediniz ya. “Hadi yaratalım” dedik.. “Ne yapalım” dedik? “Dünyanın ilmi gerekir” dedik.. Peki ne olmalı?. O ilim için toprak daha güçlenmeli.. Peki toprağın güçlenmesi ne şekilde olacak?.. Yağışlarla…Yağmur…

Biliyoruz ki dünyanın ısısı yükseldi. Bunu değiştirmeliyiz. Yağışları artırmalıyız. Buydu yaptığımız canlar, buydu… Yağışlar daha da artacak... Bugün mü?... Bundan sonraki süreçte.

Dünyanın üzerindeki güç artıyor. Her şey daha güçlenecek. Dünyada sınırlı kayıtlar var. Hani derler ya. “Doğa kirlendi.” “Doğa tükendi”. Yok canlarım, yok.. Doğa kirlenmeyecek, tükenmeyecek. Her şey her şeyle kodlanır ve kontrol edilir.

Daha da önemlisi yediğiniz içtiğiniz sizin hak ettiğinizdir, canlar. Biliniz ki eğer yarını tohumluyorsanız ışık içer, ışık yersiniz. Ve sizler, her şeyde o ışığı, yiyip içersiniz.

Bilirsiniz bir avakoda da ışıktır yediğimiz. Ya da bir narenciye ürününde ya da bir sebzede, belki bir kabak yemeğinde, belki vanilyada, belki toprak toplumun kontrolünü kuracak olan diğer sayfalarda… Ama biliyoruz her şey hepiniz içindir.

Tanrı der ki “nesiller, kendilerini dillerken hepsi, hepsi için dillerler.” Yaratır, yarattırsınız ama akılla… “Hayır şer” dersiniz, yaşarsınız ama ışıkla.. Daha da önemlisi kurullarla, kural koyarsınız ama kurullarla konulur o kural ve siz biz hepimiz ilim yaparız birlikte.

Buyurun, oyun yok. Çok mutlandık bugün, canlar, çok. Hepimiz çok mutluyuz, canlar. Çok mutluyuz.

Siyah her siyahın üstü bir siyah ve daha ötede başka bir siyah o daha da öte…. Ve onun çok ötesinde çok daha koyu, çok daha güçlü bir siyah…. ama biz hepsi olmadıkça orası bizim yarınımız olamaz....Ve hepimiz, hepiniz olarak çatışıyoruz yarında.

Hulusi kalem, Allah’ın dediğini der. Hulusi KAHA, aklın kapısıdır. Hulusi, haliktir, haktır. Tahtında KAHA olan, aklın kaynağı vardır.

Eğlence bitti mi yoksa anam? Sesi keselim mi diyorsun?...Keselim anam. …Duyuyorum seni. Yetti diyorsun. Aha be anam, sen ben, ben senim. Sen ne dersen odur olan. Kesmeyelim. Keselim.

Peki sen dersen, ölü dirilir. Ama sen dersen, rahmet, kul olur. Öfke aşılır ama sen dersen… Allah’ın dağı tek bir tahtta kodlanır, kontrol kurar. Ben derim ki “Ana derse olur.”.. Ana, hadi diyelim.

Gerçek insan, kini aşan, aklı olan, muktedir insandır. Aha bu! Gel be anam, gel, gel bakalım gel de sevgiyle kucaklaşalım. Seksen dokuzuncu dürüme vardık.. Biz seniz, be anam. Sen..

Sonsuz sırdır, insan ve hepimiz seninle seksen dokuzu aşıyoruz şuanda. Doksanın kodlayıcısı oluyoruz. Biliyorsun doksandan sonra daha güçlü çıkışlar olacak. Daha güçlü. Her güç, Allah’ındır ama tohumların gücü insanlığındır. Doksanın ötesine varanların hakiki insan oldukları bilinir.

İşte doksan ve işte doksan... Aha doksan.. Ama “DOHA” dedikleri insanlık, yirminci gün birleşir.

DOHA ve oradan güçlenerek kaynağa varır. Her ana kapı açanlar bilsinler ki nesiller görev taşıyacaklar. Ah değerliler, ah, ne zordur görev taşımak. Bir biz biliriz, birde insanlık.

Ama daha önemli bir mesele var. Doksanıncı görevi yapacak güce varan dünya, “anla, anla, anla” der. Anla… Bil değil anla… Artık anla...Sen bilen, sen bildiğini dilleyensin… Ama onlar, anlayacaklar bildiğini. Onlar, anlayacaklar birliğini. Onlar, anlayacaklar ilmini… Aha anlat be anam. Anlat ki anlasınlar.

Dürtülerle çalışmışlar bugüne kadar dünyalılar. Artık dürtülmeden çalışsınlar. Anlat anam.. Anlat.. Köle olmuşlar, insan sırrını bilenlere. Köle olmuşlar.. Anlat ki bilsinler. Sınırsızlığın ilminde herkes ilim kalemidir. Ve dürümlere çektikleriniz, insanlık kaynağından çekilmiştir.

Bizim için kolay mı zannettin, anam, geçip, geçip sesleşmek?. Turkuazın kapısını açtığından beri gönül gücünü kültlerin en yüce kaydı için buraya indirip, siyahın en siyahından, kalem olup, bütünün kültü olmak kolay mı zannettin?... Aha geniş, geniş kapılardan geçip, tükenenleri kodlayıp mutlak kaynağa varıp, her şeyi kontrol altına almak kolay mı zannettin?

Irak çok ırak bir planetin kontrollü ışığıyla sizdeyiz… Çok ırak bir planet. Ne kadar ırak? Bu gürzün ötesi, çok ötesi… Hatim ettiğiniz tüm bilgilerin gücü olan insanlığın yüksek ekmeği.

Hani, hani dersiniz ya “MUDA.”.. İşte biz MUDA dan size sesleşiyoruz. Atlanta Ata Kapılarının gücünün en üstündeki o yoğunluğunu tohumlayan Atalantalıların kodlanışını sağlayan MUDA… Siyah en siyah olan o yoğunluk… Ve biz sizdeyiz, anam.

Çantanda insan var. Aha, biz varız. Yaşamında İbrahim soyu var. Aha o biziz. Yer kürenin görevi var yüceliğinde. Aha, biziz o. Kantar insan. Sen ben, ben sen… Ama TAB RA KAHA… İlmi KAHA. “Tap ki hak et” dediler . Tapmazsın bilirim yaşama… Sen herkesin yarını olarak kimseye tapmadın ….Hatta, hatta yüreklerin türevlerindeki o yüceliğe bile. Aha bilirim de ondandır ki buradayım

Kimse kimseye inanmasa da biz seninleyiz, anam. İtibarımız itibarındır, anla. Yarının yarınımızdır, anla. Yolun yolumuz, umutların mutluluğumuzdur, anla…Biz sendeyiz...Şanslıyız ki seninleyiz ana. Şanslıyız.

Karnaval çalışması yaparlar dünyada. Biz çalıştık derler ama karnavaldır. Sınırsız ışık kırılırsa orada, o kırılışlarda kare küre değil levhi dahi kaynaktan çıkar.

Sevgililer, Mustafa Paşayı biliriz ama mahrekin kulu, insan soyudur. Sizsiniz o soy, bunu anlayın. Muktedirsiniz anlayın. Yıllar yılı çalışan görevlilerimiz, bugün sizinle gerçek kaynağı tohumladılar.

Kontrol dışı hiçbir bilgi açık biliyoruz ki oluşmadı. Savaşımız, insanlık savaşıdır ve bu savaş mutlaka galiplerin savaşıdır.

Galip olan insandır. Artık dünyada kontrol kurulmuştur, anam. Unutmayınız ki bu kontrolü kuranlar mutlaka, mutlaka koruyucu olacaklar. Her şey korunacak anam, her şey… Mikail’in gücü burada kalacak. Artık gökler, yerde olacak. Ve sizinle olacaklar.

Here halik olur, hele KAHA olur, RA KAHA olanda kahramanlık olur. Biz siziz… Aha, kahramanlar sizdeyiz... Hepimiz sizdeyiz, anam. Hepimiz.

Ve sizi kucak, kucak, kucak, kucak... Hepimiz, kucak olduk sizde. Ve sizi kucaklıyoruz.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/204048409

 

11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6

GÜLDEN ZENGİN ÖZ BİLİŞ

Yaşam insanın kendinden kendine açtığı kapıdır. O kapıda ışık olan yürekler kanatlanır. Kanatlanan karanlığı ışığından ayrı koymayandır.

Karanlığın en karanlığı doğduğunda ufukta güneş size sizi vermek için duruyordur ardında.

Gün doğduğunda tüm parçalar birleşir.

İnsan bulmalı günü geceyi ve her birinin kendine gizlediklerini. Derinde olanı bulmak gerekir. Bulmanın yolu, ilimdir.. İlmi hakim kılan okumaktır. Hayat veren sestir.

Ol ki bil…Sev ki diril.. Gör ki uyansın yaşam.

Şimdide!....İşte!...Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ

Tanrı der ki “evim dünyadadır….” Ama ben derim ki “evim insanlıktır. “ Tanrı der ki “ev dünya, ben dünyalıyım.” Ohh iyi, ne iyi! Ben dünyalıyım. Ben insanlığım.

Kaynağı İlmi buradadır. Dünya sıkıntıya düşmeyecek asla; çünkü dünyanın yaratıp yaşattıkları var dünyalı olan. Burada yaratıp burada yaşattıkları…

Sevgililer, biyolojik varlıkları hepinizin net olarak anlamadığınızı biliyorum. Birçok biyolojik varlık, formal sistemleşmeye, sayfalanışa dünya sistemiyle kodlandı; daha güçlü bir zaman için ve daha güçlü bir yaşam için burada türevlenmeler yapıldı. Hepimizin gerçek çalışma nedenimiz budur;

daha yüksek siyahlıkları kodlamak, çok daha yüksek siyahlıkları ve daha yüksek, hepimizin en yüksek siyahlığını hak etmek….siyahın en siyahı ve onun en siyahı…ziyan olmasın insanlık diye siyahta yaşamlar var. En siyahın, en siyahı gerçekliği kodlar… ama daha siyah olduğu zaman korunur, kodlanır, tohumlanır ilim kalemleri…Ve dirilik artar ve bütün kötülükler aşılır. Eminim ki bunu herkes anlayacaktır.

Dünya yoğunluğunu kontrol altına alacak ve bütün kütle kodlanmış olarak bu rahmi kapıda kaynak olacak.

Dünya mutluluk taşıyacak her insana… ama bu dünya kontrol da kuracak. Ve daha da önemlisi bu dünyada halik olanlar yaşayacak.

Dünyanın yığınları var ama ışıkları var mı? Yoktur. Dünyanın yığınlarının artık yaşamı kontrol edebilecek ışık halinde olabilmeleri gerekir.

Sevgililer, dünya mutlu, huzurlu çünkü ruhi sıhhate ulaşıyor. Onun sıhhate ulaşması, hepimizin mecrasını güçlendirecek….Hepimizin yüreğini güçlendirecek. Ve dünyanın yoğunluğunu artırması mutlak kaynağın tohumlanışını bilişle kayıtlara çekecek. Ve bundan sonra ne olacak? Dünya firar etmeyecek insanlıkla birlikte…ziyan olanları kodlayacak; firar etmeyecek artık.

Canlılar, seviyenize göre bilgi vermiyorum artık. Farklı… farklı, çok farklı bir zamandayız ama zaman zaman sesimin içine ışıklar katıyorum. İşte; “firar” kelimesi bir ışık….ve siz birden dikkat kesildiniz. Öyle mi?! Bu çok özel bir çalışma taktiğidir. Ve bundan sonraki dönemde daha güçlü sessizlikler, daha yüce sevgililer kodlanacak burada. Devam ediyorum;

Birlik kapımızı açtık ve burası mutluluk kucağı; insanlık. Ve birlik kapımızı açtık… burası hakiki insanlığın ilmi. Sizinleyiz….

Değerliler, “dünyanın yoğunluğu artmış” demiştik ya ve biliyoruz ki bu dünyada köprüler kuruluyor. Her planet kendi yoğunluğuyla dünyaya inmeye başlayacak; her planet.

Ha, diyebilirsiniz ki “peki; uzaylılar gelecekler mi?” Çalı Çırpı insan hep bunu sorar; “uzaylılar gelecek mi?” Bilmezler ki “uzay” dedikleri her şey kendi yürekleridir… ama izin verirseniz devam ediğim;

Dünyanın efradı biziz. Her anda var olan biziz.

Dünya çıktığı yeri iyi bilir…ama indiği yeri de iyi bilir. Ve bütün kökler dünyayı izlerler.

Her kült kendi yoğunluğuyla dünyayı izler ve dünyanın yek değerlerine kaynak olması için çabalar. Yek değerleri, diğer planetlerdir. O planetlerin de gök sözcülüğü için çatışmaları beklenir.

Daha önemlisi, bu dünya yaşamları tohumluyor. Diğer planetlerin de aynı şeyi yapabilmeleri istenir.

Değerliler, birçok planet bu Meclisin gücünü dünya diriliği ile dinleyebiliyor ama bu Meclisi hak etmeye, hak ilmini dillemeye çabalayacaksa, İsrafil’in levhi kaydıyla yapacak bunu.

Burada nurlu kalem, ilmin kapısı ama biz daha güçlü çatışmalar bekledik. Ne yazık ki bilgi kapısını açan anamız, yüreğimizin dürümlerine çektiklerini “anla kalemi” ile diledi…anla! İyi de anlamıyor ne yapalım?! Anla! Yakıştı anaya bu yakıştı… anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacaktı. Ve sonra döndü, dedi ki “arzın gücü insan sırrıdır. Anlamayan insanlığı hak etmeyendir. Ve doğanın gücü budur. “

Oyun değil yaşam. Sağı, solu bilen, hakkı bilen, halik olup akla varan insanlık, Mikail olur.

Sevgililer; Yüce Meclis İnsan… ama o yüce meclisi hak etmek de harı yükseltmekledir.

Şikayetçiymişler insanlıktan….cennet olamamış insanlık….yaratamamış…. yürüyenlerin kontrolunda sayfalanışı kodlayamamış.

“Vurmayın dünyaya” dedi ana. “Vurmayın.” Ohh anam ohh…vuran yoktu ki zaten! Sendin vuran dünyaya! Sen her anda “yok şu, yok bu..” diyerek, insanları kendi yüreğinde tohumlayıp, kodlarken, onların yoğunluklarını dilediğince seslendirdin ama hak ettiklerince seslendirdin.

Onların hak etmedikleri, hak levhide kontrol dışı oluşları, senden değildi aslında; kendilerindendi. Bunu anlayamadılar.

Can anam, “korkuyu aşıp geçerlerse, gerip görsünler yüreğini” diyorduk. Ne diyeceksin?

Canlarım, sözümü kestiğiniz için sizi bağışlaya bilir miyim bilmem. Size sadece şunu söyleyeyim; deminden beri yaptığınız saygısızlığı bağışlayacağım ama sizi Hakka kayıtlamayacağım bugün.

Çok lüzumsuz laflar ettiniz. Korkum yok ama daha net, daha açık bilgiler vermeliydiniz. Mesela; dünyanın yoğunluğunun koruyuculuğu….Hepinizin gücüdür o bilirim. Ama o yoğunluğu mutlaka hak etmeliyiz.

Medine’nin gücü sizsiniz ama Mekke de var; anlamalısınız. Neyse… neyse, yine de hak ettiğinizce konuştunuz.

Sevgililer, mutlaka hepinizi kucakladım. Şikayetim var mı? mutlaka yok. Ama yeni dönemde daha kodlanmış, daha yoğun, daha ışıklı bilgilerinizi dinlemek isterim.

Medine’nin gözü İbrahim’in gücü değildir; insanlığın gücüdür ama Mekke kontrolludur ve sevgidir. Sizin ise yaşam sırrınız Allah’ın dediğini demek ve yolu açmaktır.

Evimin gücü; insan. Yolu akıldır benim. Sizin de öyle. Biz siziz ve sizinleyiz.

Şimdilik size hak ettiğinizce sesleniyorum. Ve seslendim. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/203710750

 

11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6

Gerçek İnsan, kendinde olanı bilen, her daim kendinden kendine akan ve her an'da kendi olmaya niyet edendir...

Ve Kendinden kendine akan bu yolda, hak ettiği ve bildiği ne varsa Bütün'ün İlmi'nden dilleyendir...

Aşk ile Simsiyah bir ilimle, günferi olan Gün Kapı'sından; Tün Kapı'sını açıpta geçtiğinde kendinde kalandır...

Hak ettiğim ne varsa, benden bana kodlanır. "Biz" olan ilim ile bütüne kayıtlanır. Ben dediğim; Biz'liğin Tek'liğin Ben'i olandır.

Bütün'ün kürsüsünde "Biz" olup beni bana veren Bir'in İlmi'ni dillerim. Hakk edişim kendimden kendimedir. Benden okunan ne varsa; ilim olup, hakk yolunda, hakikat yoluna kodlanandır...

Yaşamı yaratan "bilinç..." Tek bir bilinç var... Birleşik alanda her şey "Bir ve Bütün." Birlik, bütünlük yani ortak yaratımın "Tek" olan enerji alanı...

Biz olan ve aynı zamanda zamanı yaratan ve yaşatan insan, zaman sayfalarını da kodlamaktadır. O yüzden İnsan kaynaktır, sonsuz zamanlara...

Ve "BİR" yaratılan tüm bilincin bütünlüğüdür... İnsan bilinci ile yaratılanların bütünüdür BİR... Bu, bilinç bütünselliğini ifade eder.

Eşya dediğimiz ise, enerjisel yaratımın alanındadır. Burada gözlemleyenin bilinci doğrultusunda yaratım olur.

Mahrek, bilinç üretimi ile yaratılan Küresel Zaman. Tüm geçmişin ve şimdinin bilinç bütünlüğüdür...

Ben, bende olanı bilen; her daim kendinden kendine akan ve her anda kendim olmaya niyet edenim... Kendimden kendime akan bu yolda, hak ettiğim ve bildiğim ne varsa ve ben ben olup bütünden, aşkın Kara İlmi ile dillerim...

Bu ömür ki hakkına, Hakk olup da yandığım... 
Yana yana alemde, Aşk olup dolandığım...
Bir ömür ki dünyaya, Kul olup da indiğim... 
Hak ettiğim ne varsa, bütüne kayıt olsun. 
Bildiğim benden bana "Biz" olanda hakk olsun...
"Barış, Sevgi, Umut, İlim" insanlığın kapısı, 
Yüreğimden dile gelen, sevginin hakk hecesi...
Nuru ile alemin kelamında yaşama, 
Kayıtlanan ve işte; o Gün Kapıları'nı açan; 
Siyah olan ilmi ile Simsiyah Günferidir...

Günferinin Gün Kapısı'nı açan yürek, siyahın ilmini diller... İnsanın yüreğidir eşyayı var eden. Yoksa eşyanın ilmi, nasıl hakiki olsun?... Ve her an'da bütünde olan, hak eder yarınları...

İnsan, kaynaktır yaşamlara, evrenlere ve sonsuz zamanlara...

İşte, Şimdilik bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI (6)

Dar zamanlardan genişleyerek ışık zamanlara yolu yapan insan soyu bugün artık, yaşam soyu olarak dünyada köklenmiştir.

Kök geçişlerle hakiki nefese varan o, gök sözcülüğü ile tükenen her anı nefese kodlar. Onunla nefeslenen ilim kalemleri, aklın kapısından birlik kelamı ile geçer ve yarınlanırlar.

Yarın Rahman’dır ama o bir resimdir. Bir potansiyeldir…O resmi yaşatacak olan sessizliği seslendirebilen sestir. İşte o yaratandır.

Ses, eşyanın tınısıdır; Rahim’de ilimle çınlar.

Yaratmak için dünyaya inilir. Ancak, dünyaya inmek yetmez, dünya olmak ve dünya an kapısını açmak gerekir.

Resmi çalışmalarda amaç koruma değil, tohumlama ve kodlamadır. Herkes kendi olup, kendini hak etsin dileriz.

Ancak o zaman dünya vasiliği sona erer ve ancak o zaman dünya öfkesini aşar….

Ancak o zaman insan, sanal sayfaların ötesinde hologramı aşırtır tüm zamanlara “altın ışık yıllarına gel” der.

Ancak o zaman yaşam kapısı olan dünya, an kalemi olup yazar…”An Kalemi” ne demektir? Herkesin elinde kalemi ile bütünün yarınlarının yazılmasıdır.

Herkes kendi yaşam sayfalanışını hakiki levhiyi tohumlayarak yapar. Kara ışık, nur kapılarında yarınlanır….insan, oğullarını tohumlar, kodlar ve ancak ama ancak o zaman ilim kalemleri kodlanmış yaşamlara iner.

Tek bir ekmek yaptık birlikte, çorbayı tuzladık….artık çaya bekliyoruz sizi.

Buyurun değerli bilge kalemler, genişe geçin, ışığa gelin. Büyük Gün bugün burada, şimdide.

Sevgiyle bekleniyorsunuz….şimdi ve şimdi. Aha şimdi.

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.ŞUBAT 2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5 AKIŞ – 2 BÖLÜM

Seviyenize göre bildirdim hep, çünkü sizi hep insan diye dilledim ama sizin kendi yüreğinizi hak etmeniz içindir, yaptığım.

Bu nedenledir ki benim adım, KAHA dır…Nesiller boyu Süper İnsanlık Realitesi diriliğini hak ettim ama hiç kimsenin hocası olmadım. Bundan sonrası böylesi bir niyet taşımam.

Sağ kapıların, sağ kaynağa vardığı. Sol kaynakta insanlığın toprak tohum olduğu. Muktedir insanın, aşkla çalıştığı bir dürümde herkesin kendi yüreğiyle hak etmesidir, dileğim.

Balı, şarkı sayarlar. Bal, aşktır. Başka aşklarda vardır… İnsanlık aşkları. Hani dersiniz ya “arıyı hak edin.”.. Arı yoksa balı yoktur ama yolu yoksa aklıda yoktur.. Eğer sizler, Hakkı’n kalemi olacaksanız balın üstündeki arıyı arayın… O siz, siz osunuz.

Bunun içindir ki ben size, hepinize sevgi verdim. Balın sahibi, insanlıktır. Onu bulun. Odur, sizin yüreğiniz. Odur, sizin yaşamınız. Hayrın aklı odur. Akı, Hakk’ı hakiki levhiyi tohumlayan odur.

“Ben dünya ve dünya ben” demem. Herkes ben. Ben herkesim ve ben dünya ilmini hak kelamla dilleyebilenim… “Ama dünya ben” dediğim anda hepinizin yüreğiyim ben. Bunu derim ama demem.

Neden bilir misiniz? Şuanda hepinizin ocakta olmanızdır, amacım. Dürümlere hak ilmiyle varmanızdır, amacım. Ağırın hafifletilmesidir, amacım. Ve Mikail’in kültleriyle kodlanmış ışığın mutlak kalem olmasıdır, amacım.

Dağlarım, takdir edersiniz ki dolu dizgin bir çalışma yapılıyor burada. Ve her şey kendi yüreğimizde dilleniyor. Aha yalın ve hakim bilgi verebilirim ama verirsem ne olur bilir misiniz? Şakır, şakır, şakır, şakır, oynar yürekler. “Aha bu”, derler.

Dağlarım, aha bu!.. Neden? Çünkü şer kalmaz ortada. İnsan kendini bulur. Ama kendindeki kalemi bulsun isterim. Bunun içindir ki her bilgiyi kontrollü veririm. Eğer “sizler ben kontrol dışı bilgi istemem, her bilgi sizden size olsun diye beklerim” derse… Altın ışığın gücüyle değil yoğunluğuyla kodlanır. Ve biz, onu kontrol edemeyiz.

Hasat insanlık içindir. Mutlak insanlığı kodlamak içindir. Şarkılar, türküler, insan içindir. Ama Hakk’ın kapısını açmalıyız ki kendi yüreğimizdekileri dilleyebilelim.

Ve ben dünya ve dünya benim. “Oh ala, demin, “ben dünya değilim” demiştim.”.. Anlamsız geldi değil mi size?

Canlarım, her bir rahmet insanda mevcut. Her bir rahmi kalem, ilimde mevcut… Her bir yaşam sistemde mevcut. Ve sistem sizi sizden size dillerken, kendi levhi kapınızda ne varsa onu dillersiniz.

Anla ya da anlama her anda ayrı bir sistemi tohumlayabilirim. Bütün kötülüklerin aşılabildiği bir güçle muktedir kapıların tahditsizliğinde yarınları kodlayabilirim… Ölüleri diriltebilirim.

Ak Tanrı KAHA olanda has ışık halinde mutlak kapıları açar. O kapıyı açanda ben açılan olurum. Her ana açılan. Ama açan kendini açtıkça ben onda çıban olurum.

Mutlaka iyi bilin ki kurullar toplanmış bugün bizi dinlerler. Ve biz, kare, küre insandan öte şan, şöhret aramayan, şeytanın şarkısından öte aklın kapısı olan insanlığız.

Mustafa Kemal Paşa, “Medine’nin ekmeğini yeme” dedi, bana. Dedim ki “neden?”.. “Medine de karanlık toplum var” dedi… “Ama akılda var” dedim. Dedi ki “yalın ve hakim ol”.. “Ama hasatta olmalıyım” dedim. Ama dedi ki “kaynakta kal.” “Tabuları yıktık” dedi. “Aha” dedi, “ekmeksin” dedi. “Medine sen, sen merdiven olan ilimsin o halde yoğunsun” dedi.

Dedim ki “kuran insan Allah’ın dediğini diyemezse aklın kalemi olamaz.” Bu nedenledir ki ben, toprak topluma kul olmaya niyetliyim. Ocaklarını yeniden ve yeniden yapmaya niyetliyim. Ölüleri diriltmeye niyetliyim de hurafelerin üstü bir yoğunlukla mutlak olan muktedir insanlığı hak etmeliyim… “Yeri göğü yarat” dedi. “Yakıp yıkarım,” dedim. “Yok” dedi. “Ak ve geç” dedi.

Canlarım, tek bir çalışma değil bu yaptığım. Birçok sayfada aynı anda çalışma yapmaktayım. Bu şu anlama gelir. Bir sistem olarak her sayfayı kodlayarak çalıştırıyorum. Neden bilir misiniz? Sistemin yoğunluğunu artırmaktan öte sistemli yaşamları tohumlamaktır maksadım.

Dağlarım, mutlaka iyi anlayın ki yer küre gök yüreği kodlayacak. Ama akılla.. Ve ben davayı asla kaybetmem. Çantamda arka ön diye bilinen hiçbir yaşam yok.

Sultanlar, doğanın gücüyüm ben. Bir kez daha söylüyorum ki doğal dünyanın görevi, insanın kurullarını kodlamaktan öte yoğunluklarını kayıtlamaktır.

Farklı dünyalarda farklı çalışmalardayım, anda, buda kesin. Hangi dünya?..Çözümlemelere başlarsak, sonu gelmez…Bir çok dünya ve bu bir çok dünyada merdivenim ama hepsinde bedenliyim, bunu iyi bilin. Bu dünyadaki bedenim, örtümdür sadece. Ve her dünyada kendi yüreğimdeki bedenimle kontrollü çalışırım.

“Fırtına” dedikleri zaman ben o fırtınada kendi yüreğimi hak eder, korurum…. Ama fırtınayı kodlayan kendi tohumlarında, o fırtınada toprak kırıcılığında, kendini kırar.

Devinimi hızlandırmak için mutlaka, mutlaka çatışmam da gerekir ve çatışırım.

Şikayet etmedim hiç ama şunu iyi bilin ki “telif hakkı” dediğimiz Hakk’ım var. Bu telif hakkı zaman sayfalanışında haktır. Dünya ölü bir planet olmasına rağmen burada kendi yoğunluğumu kodladım ve birçok çatışmayı kodlayarak, kelama kaynak yaptım.

Birin kapısını açmadan evvel birin kaynağındaydım ve şükür ki bugünde dünyanın öfkesini aşırttım.

Değerliler, şuanda farklı bir planette siyahın en siyahını tohumluyorum. Ve dürümlerdeyim orada da. Ve yeni zamanlar için çatışıyorum ve birçok planet hak kapısını açarak kontrol kurmak üzere bütünün kültü olup, bizimle çalışıyor.

“Deli dumrul” derler, yüreğimize… Çünkü biz kendi yüreklerimizi toprak topluma kontrollü biçimde indirmekteyiz. Bunu her şeyden çok kendini kaynağa vakti geldiğinde kodlayanlar yapabilirler… Ve dünyanın öfkesini aşırtmak için “çarp, böl, topla, çıkar,” dedikleri tüm yaşam işlemlerini yaptık.

Değerliler, takdir edilir ki yeri yaratmak için kollarımızı sıvayıp bu dünyaya gelmek gerekliydi. “Yeri yaratmak,” diyorum. Yok muydu yerde yaratılacak?.. Yer, ekmek yapamaz… Yol kalem olsa da yaşamı kodlayamaz. Yer, kuran olamaz. Kaynak ışığını hak teknikle, kati ve hakiki ilimle, kendine kanatlandırıp, çatıştıramaz.

Barış içinde savaş içinde yaşar ama barışmak için aklın kapısını açmalıdır ki yer kürenin zaman sistemleşmesindeki kaynak ışığı Mikail’in gücünün Kürzi kapısında olmadıkça bunu da başaramaz. Bu nedenledir ki bu dünyanın kelamı, kalemi olmak gerekti.

Seyfullahların çokları huzurlu şuanda. Bizim içinde büyük bir güç var burada. Bu gücün sözcülüğünü yapan birliğim her şeyin üstünde daha yüksek yaşamları da hak edecek.

Tartmadım dünyayı. Tartmam…Takdir ederseniz ki tartı, ilim ve dünya ilmi, bu ilimle, hak tahta kodlanmadı. Ama korudum dünyayı. Şöhret mi? Şöhret. Her an şöhretle kodlanır ama bizde, kök gök var ve bunun için şöhret istemedik.

Devinim çok güçlensin, bu bizim için önemliydi. Ve dünyanın teni, biziz. Buda kesindir. Hayırda hakta ve hak KAHA olan sessizlikte.

Şimdilik, size vereceğim budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/203769941

 

11.ŞUBAT 2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5 AKIŞ – 1. BÖLÜM

Canlarım, mushaf dedikleri yaşamın kaynağıdır... Her biriniz, kendi mushaflarınızı hak etmeye çabaladınız yaşamda...

İlimin kalemi olansa, hakkın kapısını açtı ve tek mektup olan insanlığı kodladı... İnsanlık her ana mektuptu... Yaşamdı... Kaynaktı... Ama kayıt ilmi ile tohumlanmıştı.

Biz, o mektubu okuduk. Süper İnsanlık Realitesi ile... Biz, ilmin kalemi olanla ve bütünün kültleriyle kodlama yapanla, insan mektubunu okuduk.

Öz görevimiz insanlaşmak ya da ilmin kalemi olmaktan öte, kardeşlikti... Vakit gelir, kalem ilim olur ve bütün kültler kodlama yapar diye bekledik...

Her şeyin en iyisini istedik. Ve en iyinin, hakiki levhide olduğunu düşündük... Ama görüyoruz ki insanın ilmiymiş emeği. Ve anlıyoruz ki insan, kaynak dışı bilgi vermedikçe, mahrekte hakiki ilim ve mutlak kulluk yapar.

Öyle çok üzerinde durduk ki bu konunun... Her insanın hayrın ışığını bilip ona saygılı olması ve ocak kalem olup mutlak olması için çabaladık.

Ama iyi biliyorduk ki dünyanın kulluğu, insanın ruhuyla ilgiliydi. İnsanın Ruhu dediğim zaman teknik olarak bir tek ruh vardır. Ama bu ruh tükenen dürümlerde her anda kodlanmış ışığı, hakk teknikle hakk kalem olup kayıtlayabilir. Peki ya bu bizim için son imkansa ne olacaktı? Son imkan... Yani, yarını hak edebilmek için son imkan...

İşte canlar, burası bizim için son imkandı... En son imkan... Ve bizler, bugün bu yoğunluğa kelam ilminin, kervan insanlığına, kuran olarak inmek üzere geldik...

"Arzın gücüyüz biz." diyorduk... "Hakka vardık" diyorduk. "Öfkeyi aştık, aktık.." Hakkın kıran olarak kodladıklarının tümünü hologramda kaynak saydık ama bildik ki bugün dünyayı hak etmek için bu yaşama inmek zorundaydık.

Dediler ki dünyada "yukarı var." "Yok ki yukarı" dedik. "Dinleyin" dediler. "Ölü dirildi" dediler. Başlangıçta bunu anlayamamıştık. Ölü dirildi. Nesiller boyu ölenlerin, kelam ilmi ile kontrol edilemedikleri bir yoğunlukta, her şeyin hakkın kıranıyla, hakk kelamda kırıldığı bir güçle muktedir olanların dışında kaldığı bir sayfada; bu mükafat nasıl insana verilebilir?..

Dağlar, benim adım Levhi Kapı. Ama yoktum ben dünyada... Bugün yine yokum... Ama kontrol dışı bilgileri kodlarken yüreğim, kontrol kuramadım. Yoktum... Çokta zordu!.. Çokta zor anlamak dünyayı ama benim adım insanlıktı.

Bugün ne oldu bilir misiniz? Kaçmaya başladım en ve boy olan insanlıktan... Kaçmaya başladım yaşamdan... Ve ben torbamı aldım gerçek çarpıntılarla yaşamdan çıktım. Ama hasatçıydım ben. Kanatlanmaya gerek yoktu çünkü ruhlar kapısı kapalıydı...

Çözdüm dünyayı. Özden, sözden ve yürekten çözdüm ve dedim ki "bu dünyada her kim varsa bedenli olarak yaşasın". Ve ben bu dünyayı kodlamayayım!.. Harını yükseltmeyeyim, yolculuk başlasın... Alıp götüreyim dünyayı. Öyle çok, öyle çok istedim ki bunu!.. Ve dediler ki " senin için önemli değil ki insanlık.." Her şeyin en iyisini yapacaksan, burayı hak et...

İnsanlık yerin gücüdür ama yoğunluğunda insanlık olmadıkça, kelamı kalem değildir onun... Öyle çok, öyle çok, bu seslendirildi ki... Ve baktım ki dağılanın ilmi kontroldan çıkıyor. Öksüzdü dünya!... Korktum!.. Dedim ki "bu dünya yolunu kaybetmekte..."

Eğer ben, fakih olursam... İnsan olabilirsem eğer ben!... Yeşilin ekmeğinden, kelamın kaleminden, hakiki insanın ruhundan, görev alırsam; dünyayı korurum...

"Eh" dediler. Çeyrek dünya seni senin yüreğini dinlese, sen çeyrekle çeyrek bilgi versen, kimse seni anlayamaz. Ha sen, kelamdan kaleme varıp, hakkın kapısını açıp, eşyayı hak ettirsen; yinede seni anlayan olmaz.

Ve dedim ki "Altona Kapıları'nın tümünü açıyorum!.." Alemlerin Levhi Kapısı'yım, akıyorum!.. Altın Işığın gücünü kontrol edip kokluyorum... Toprağın toprak olmasını sağlıyorum... Yerkürenin gök sözcülüğü için kontrolu gerekir. Koruyorum ve kodluyorum... Dolu dizgin çalıştığım sürece, beni benden başkası hakk tınıyla dinlemeyecek. Ama ben herkesi kontrol edeceğim. Çünkü yolu, yoğunluğumdan geçen kim varsa, hakkım, hakkın, hakkı her hak ona ait olacak.

Döndüm, öyle çok öyle çok istedim ki insanlığın kelama varışını... Döndüm ve gördüm ki arkadaki öndeki yolcu bildi ki kardeş kardeşin gücüdür...

Ve dedim ki " eminim ve eminim ki" herkes kendini hak eder...

Robotik timler vardır yaşamda. Onlar soylarını kontrole gelirler. Ama kodlanmış değiller. Sözleri her diride sestir. Ama sessiz zamanlarda dürümlerde, insan soyu için kayıtsızdır onlar.

Ben der, bende der, benli der, bedenli der. Her şeyi söyler. Ama hakkın kapısını açmadıkça, astral boyutların yolunu bulamaz...

Muradım şudur ki dönem sonlarında, bizim yüreğimizin gücünün dürümlere çekildiği zamanda, herkes hak etsin ve yolu bulsun.

Muradım, benim, ben olduğum ende ve ben olup dürümlenen dürümlerdeki dilde ve her endeki enin eninde ve yoğunluğun teknik tahditli kaynağında, ağırın hafiflediği bir zamanda, hasatın hakkın kalemiyle yapılabilmesi...

Bana top atarlar derler ki "sana gol attım" ah ne iyi derim. Gel oynayalım. Ve biz birleşiriz oynarız...Bir top düşünün ben bana atarım. Sen benim yüreğime atarsın, hep o top atılır. Ama atan hep bedenime atar. Neden? Çünkü merdiven insan, her anda mutlak ve o mutlak olan taht. Tahtın insanlığı...

Atlanta Ata Kapısı'nı açıp, toplam çalıştırıcıları mükafat diye bütünün kültü yapabilen her bir insanı hakka kaynak yapan ve bütünün gözü olan "Tinsel Kapı".

Hepinizin gözü işte o BSUİ'dir. Barış, Sevgi ve mutlak Umut olan İmparator'luğun İnsanlığı... Bütün kültlerimiz dünyayı izlerken, benim yolu açmam değil, yoğunluğu tohumlamam gerekliydi. Yoğunluğu tohumladıktan sonra kontrol dışı olmayanların tümü kelama kaleme varıp, kendi yollarını bulacaklardı. Siyahın emre itaat ile kodlandığı bir gür ilimde, morun kulluğu gerekliydi.

Hocalar derler. Hayrın ışığını dillerler. Herkes kendi hocasını sorar. Hoca, ilimde yoktur. Hoca kontrol dışı kayıtlarda olur. Hani derler ya "diriliklerin kaleminde, yüreğinde, has tınıda, aklın kaleminde, kaynağında hiç bir zaman hocalık yoktur."

Ve bütün kötülükleri yapanların çok özel çatışmalara girenlerin hemen hepsi, hocalı çalışmalardan olur. Biri der ki ben sizin hocanızım, bana uyun. Öteki der ki ben seninleyim. Diğeri der ki senin yüreğindeyim. Ve hepsi kendi hocasını, kendi yoğunluğunun tek ilmi sayar. Ve bu şekilde biliş kalemleri kontrolden çıkar.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/203769390?ref=fb-share&1

 

 11.ŞUBAT.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 6

Peker Selçuk Öz Biliş

Dün gece, daldım gittim, üstad Nesimi Can gibi. Çıktım yüceliklere. “Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi” dediği gibi. Ben de kendimce, zamanlara, zamanların ötesini dolaştım…

Çektim gittim Anadolu’nun Sakarya vadilerine… 
Bu geniş, ıssız, vâsi Sakarya vadilerinde, keşke bir derviş olsaydım. Küçük bir boz eşek üstünde, dağarcığım bir kıl heybenin gözünde, bu gün burada, yarın orada, dolaşsaydım. Her türlü dünyasal ilişkilerden sıyrılmış, nerede akşam olursa orada kalsaydım…

Kuşkusuz eskiden bu topraklarda yarı meczup, yarı serseri kimselerin ilahiler söyleyerek, nefesler okuyarak ve “huuu…” çekerek dolaştığı yerlerdi.

Bu günün zaman dediğimiz ve ötelerdeki zamanı; Yunus Emre’yi bilmem Anadolu’nun ve taraflarında yaşatıyor… Şu anda kim bilir?

Bana göre, o muhakkak bu nehrin suyundan içer, bu sazların arasında oturur ve bu söğütlerin altında murakabeye dalardı; zira Sakarya kenarında ârâm kıldığım günden beri aklım, hayallerim, hep onunla doludur, onunla meşguldür. Her tarafta onu görüyorum.

Ben canların hayatta iken bulundukları yerlerden, asırların maverasından bizi ziyarete geldiklerine inanırım. İşte böyle bir anda Hz. Yunus’la müşerref oldum. Muhterem Yunus Hazretleri pek çok yerde kabrin olduğu söylenir. “Bu nice bir söylentidir ve doğrusu nedir?” dedim.

“Sevgili Peker, doğrusu ben İSMİYAMAN denilen yerde gömüldüm, toprağa girdi bedenim. İşte sana gerçek ve işin doğrusu budur. Orada çok özel bir IŞIĞIM parlıyor. Şu anda benim elim hala oradadır.”

Aklım, hayallerim, bilincim hep onunladır. Bu söylediklerimin kendi hayallerimin icadı olduğunu sanmıyorum. 
Geçen gece tarifsiz düşünceler içinde olduğum bir anda; Onu başında dilim dilim külahıyla, sırtında yeşil abasıyla, uzun bir asaya dayanmış olarak suyu seyrederken görmedim mi? Gönlümün acısı uzvi bir ızdırap halini aldığı bir gece, karanlıktan onun tatlı ve sevecen sesini işitmedim mi? Bu ses bana pirin çok sevdiğim bir sözünü tekrar etmiyor muydu?

“Yunus miskin çiğ idin, piştin elhamdülillâh... Nasıl piştin? Hangi ateşte ve hangi alevden geçerek?” dedim!..

Dedi ki: “sen yolunu, yolunu bulmuşsun… Yoluna devam et… Rahman Kervanı kalktı dünyadan…Bu kervanın yüreğe indirdiği İNSAN SIRRINI bilenlerdensin… Hep levhi olarak çalış ve yaşamın sırrını dillendir yeter” dedi!...

Ve dedi ki; “ANA KAPI İLİMDİR. O kapı tüm insanlık için Rahman Kapısı olarak açılmıştır. Sonra ben şöyle mırıldandım kendi kendime: 
Her neye baksa gözüm bil, sırrı subhan ondadır.
Her ne işitse kulağım, mahz-ı kuran ondadır.
Her neye mahluk gözüyle baksam, o mahluk olur.
Hak gözüyle bak da gör ki, RAHMAN ondadır. Rahman ondadır.

Aha işte bu… Amin…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

ÂRAM : Dinlenme, rahat etme, durma.
MURAKABE:Gözetme, bakma, dalıp kendinden geçme.
VÂSİ : Geniş, enli boylu, bol.
MAVERA : Her şeyin arkasında, ötesinde bulunan, öteö
Görülen alemin ötesi.

Deşifre eden: Nagehan Sungur

 
  Bugün 141 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol