Birlik İlmi
  KARANLIĞIN IŞIĞI (5), 1.AKIŞ 1.BÖLÜM
 

3.EKİM.2018 TARİHLİ KARANLIĞIN IŞIĞI (5)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yedi dönemdir bugünü bekledik. Bugün bize öz gerçekliğin toprağa çektiğimiz o yoğunluğu tohumlatacak gündür. Bizim ellerimizdeki güç hep, her insanın kültü olacak dürüme varmıştır. Bunu öz gerçekliğimiz olarak bugün dilliyoruz.

Hakkımız olanı, hakettiğimizi dillemek bizleri mutlandırıyor. Tohum ekerken herkesten görev alıp, gönül kültü olarak bu yoğunluğa çekilenlerin, bedene kendi yollarını kodlamaları şarttır.

İsi teknik olarak tahditsiz şekilde kontrol etmeliyiz. Eğer is ilimsizde, kelamı kodlar ve nuru kurandan ayrı tutar. Hepimiz kendi yüreklerimizdeki isi, öncelikle temizlemeliyiz.

Bu is, hakikiyetin tahdididir ve hakkın kaleminde muktediriyeti kontrol ile bütünün kültünü kodlayarak büyük kötülükleri yaşatabilir.

Bizler cemaatlerin cennet kurmalarını diriliklere dillerken, her cemaatin kendi yarını için burada olmalarını bekledik.

Bu yol, hepimizin yoludur. Burada olmak için kontrol gerekir.

Değer biçmeyin kimseye! Değer biçmeyin de ellerindeki gücün herkesin kübra olan kelamı olduğunu dinletenlerin, kesin olarak her anda olmaları şarttır.

Eğer onlar her anda olma imkanını, hak teknikle kodlayıp da bunu mutlak kılamamışlarsa, bizim için onların yoğunluğu kontrol dışıdır.

Her cennet, kendi yolunu kodlar. Her cennet, kelamı toplum için tohumlar ama kendi nuru olmayanlar, kelama hakim olup da muktedir olacaksalar, ağırı hafifletebilmeliler.

Kelam, hakkın kapısıdır. Bunu iyi anlayın. Eğer sizler kelam ediyorsanız, herkes, her sesi sizden dinleyebilir… Ama sizler hakikiyetinizi haketmemişseniz ve kaleminizde hakiki teknik ve hakiki KA HA SAHRA yoksa, kantar sizi de tartar. Bunları iyi bilin.

Koruyucu olduğumuzu, hakikiyeti hakettiğimizi, yaşamı kodladığımızı ve tohumladığımızı düşünmeyin. Biz kontrolluyuz.

Koruyuculuk, kodları tohumlardan çıkarır. Biz onların kendi yollarını bulmalarını ve kendi lekesiz hakikiyetleriyle halik-i hakk olup, tahta varmalarını diledik.

Hepimiz ölüyü diriltiriz. Hepimiz hakkın kapısıyız. Hakkın tahtında varlık süren bilişimiz var. Ama biz, oğullarımızı kontrol edersek, ocakları kodlanamaz ve toprakları tohum ektiğimiz zaman, yarına kontrollu olarak kayıt yapamaz.

Umutlarımızı hiç kaybetmedik. Ekmeğimizin gücü müthiş bir sistemdir. Söz, öz ve gözdür ama doğanın kuranıdır. Ve bunu bilerek buradayız.

Aşağı yukarı iki yüz yıldır türevleri tohumlayanları kodladık. İki yüz yıl muktediriyetle kervanı, kalemi ve bütünü güçlendirdik. Mutlak kuranları kodladık ki bugüne vardık. Burada olma sebebimiz de budur.

Ekmeğimizin gücünü bilenler yolu bulurlar. Oğullarını tohumlarlar, kodlarlar ve kontrol ederler.

Erdiğiniz en büyük güç, akıldır. Aklın ötesi hiç bir güç yoktur. Bunları sakın “Hakikiyim, hakimim ve bütünüm.” deyip hakk sahrada, kalem yapıp dürümlerken, “Aklın kapısı” diye dillemeyin. Onun kuranı ayrıdır.

Bizler dört gerçek kuranı kodlarken, muktedir olup kodladık. Toy olanların topraklarını kodladık. Ölüyü dirilttik ve yoğunluğu kodladık. Hep aklın kalemiyle yaptık bunları… Bugün de aklın kapsını bulan, bugün, bu yoğunlukta hasat olamaya gelecekti.

Peki, akıl tertip yapar mı? Akıl, “Aklın tahtı” dediğimiz o yoğunluk, mutlak olanları kodlar mı? Akıl, hasat yapar mı? Hadi gelin, bunları dilleyelim: 
Değerliler, her insan kendini dinlerken, “Ben beni kendi yüreğimle dinledim.” der. Kimse “Ben aklımla dilledim.” demez.

Eğer biri çıkar da “Ben bedenimi hakettim ve mektep olup, kelamda kalem olup, mutlak olarak kodlandım ve ben aklın sahrasına vardım.” derse, iyi anlayın ki o murat ettiği her insanla bilişin kalemi olabilir. Ve hakkın kapısını mutlak kuranlarla kodlar.

Eğer deri kemikse yaşam, inanın ki orada sahra, insandan başka bir şey değildir. Ve eğer deri kemikse insan, mutlaktır. Peki, orası neresidir? Tanrılık kalemi olan ve hakkın kapısını hak teknikle tohumlayan, mutlak olanların kodlandığı şarkıdır. Hani nerede o şarkı? Hepimiziz o. Biz olan, hepimiz…

Peki, o “bizlik” neyi ifade eder? Kasalarınız insanlık kelamıdır. O kaslara bakın; ne koydunuz oralara? Hanginiz kendinizi kodladınız da oraya koydunuz? “Ben beni dillerim.” diyenlerin hangisi “Ben bendeki dirilikleri teknik kodlarla tohumlayarak o kasaya koydum.” diyebildiniz?!

Peki, o kasaya koymak ne anlama gelir? Bedeni haketmek ve mutlak kuran olmak… Eğer bedeni haketmişseniz, savaşınız mutlaktır. Ve o savaş, bizim için öz görevdir. Sizle BİR oluruz ve o savaşta halik oluruz. Sizle BİR oluruz ve mutlak oluruz… Ama o savaş, bütünün savaşıdır. Bunu bilin.

Elimizin gücü bütünün gücüyse, ölüyü diriltebilen bilişimizle her anı kodluyorsak, Allah ilmini de anlatıyoruz ve anlaşılıyoruzsa, mutlaka iyi anlayın ki arza, arş olup inmişiz demektir.

Peki, az mı konuşalım? Az konuşmak bizim için öz görevi kodlardan ayrı tutmaktır. Kontrol dışı bilgimiz yoktur ama konuşmalarımızın tümü, kontrollu olarak kodlanır ve kodlar halinde dürümlere iner.

Ve bu ses kodları mutlaktır ve her anı kodlayarak tohumlar. Tohumlama mutlaktır ve her mutlak tohumda bütünün kültü olan ilim olur. Ve ilimin kapısı olan biliş, mutlakiyeti kontrol altında tutar… Ve sonra RUH olur. 
Ruh kontrolu kurar. Kontrolun kurulması bütünün kübra kelamının mutlak olması anlamına gelir. Eğer yerkürenin görevini haketmişsek, ağırı hafifletmişiz demektir. Kontrol, Allah’ın ilmidir o ilmi bilenler mutlak arza, arş olup inmişledir ve hakkın kapısıdırlar.

Korumaya aldığımız dünya; biz o, o bizdir. Hani biz koruyucu değildik? Canlarım, insanlar kendilerini korurlar ama BİR TEK olup bütünü korurlar. Bunu artık anlayın.

İnsanlar kendi kontrollarını kurarlar ve tahditsiz olarak bütünlenirler. İşte orada artık tanrılık yaşamı, pur tartıda, pür kürzide kodlamış olarak dürümlere iner. Ve arzın gücü dürümlerde bütüne görev taşır. Hadi görevi hakedin de anlayın!

“Ben dünya ve dünya ben.” diyebilenlerin tümü, kök göklerin kürzi kapısından geçen ve bütünün gücü haline dönüşenlerdir. Evren evren, sistem sistem, yaşam yaşam dolaşanlar; seviyenizi ölçmeyeceğim. Bugün buraya gelen her kim varsa, hazır olup gelmiş mi? Hayır.

Buraya görevli olarak gelen üç kürzi kapım var. Onların ötelerindekiler buraya koruyucu olmaya ya da kontrol kurmaya değil, kodları kontrol altında tutmaya geldiler. Bizi değil, BİR TEK olup kelamı kodlayacaklar ve kontrol edecekler.

Parlak bir dünya ve parlak bir sahra… Ama o sahrada yazılarımız kontrol edici halde, bütünün gücünü, kök süper sahralarda göz olup, çürüklere ve hakiki olmayanlara da dilletecek.

Farkında mısınız bilmem? Deli Dumrul insan, herkes ama herkestir o… Ama o deli Dumrul, masaya oturduğu an, Hakk kapı açılır. Ve o kapıdan ilim kapılarına varılır.

Ve o kapıya varanların tohumları, kontrol altına alınır… Ve orada toprak, ağır yükü hafifleten ilimle dillenir ve her bir dilde dirilikler kök gerçeklikle dürümlenir ve bütün könyelerinde KA HA yazanlar, sahraya inerler ve mutlak kurana kodlayıcı olurlar.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/cZNnLqIcdDw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 76 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol