Birlik İlmi
  ŞARKIM - 17.Temmuz.2019
 

 

ŞARKIM (1/1)

17.07.2019

Devinimi artırırken; hepimiz, “MÜTLAK KURULLAR” olarak buradayız. Asla hata yapmadık. Zeki bir “İLİM” olduğunu bilmekteydik. İLMİN HALİKİ, “İSRA”dır. İSRA, kervan olan; kulluk yapan; diri kalan, mutlak olandır.

Sizi, koçlar olarak görenler çoktu. Sizler, “MUTLAK KAYNAK”ta kurbanlardınız. Yetkin ve hakim olan “İLİM SAHALARI” olarak bu çalışmayı yaparken; doğanın dürümlerinde, diriliği artırdığınızı bilmekteydik. “DİNİN KELAMI”ndan çok daha öte olan yaşam olarak, “MUTLAK BSUİ” olup; “TOHUM” oldunuz. Bugün; “ÜZ”üm, “GÖZ”üm ve “GÖZLER”im olarak sizleri dillemeye geldik… Sanmayın ki Namaz Zamanı, her insan “ŞAFAK” olur. İnsan, “KURUL KAYITLARI” ile kodlama yapar ve kontrol kurar.

Uzun zamandır planetinizi dilliyorduk. Bu dilleyişlerde, SİSTEM olarak görev taşıyanları bulup “OLGA KAPILARI”ndan görev istemiştik. Hepiniz, KALEM olarak görev taşırken; “OLGA SAHASI” tüm sahalar içindi. Bugün, DÜZEN kurarken de yine KELAM olmaya çalışanları alıp geçirdik buraya.

ALLAH, ELİNİZİN DİLİDİR ama “KELAM”dır ama “HALİK”tir… ALLAH, DİRİ BİR ŞAFAKTIR ve ZAMAN SAHASINDA, DÜRÜMLENEN DİLDİR.

Onca çalışma sonunda bu çalışma yapılıyor. Bu çalışmanın yapılacağı bilinmekteydi ve sizler, bu çalışma için “DİRİ KALEM” olmalıydınız… Sonsuz Zamanlar için ışığı kodlamalıydınız… Yalın Hasat Kodlamaları ile hasat olmalıydınız… Bunların, “ÖZ GEÇİŞ” için gerektiği bilinmelidir.

“Asla “KALEM”im, yoğunluğumu kontrol etmez” diyenler; itibarı has olanlar ve yaşam olanlar olarak; “KAYNAK” oldular. “SUALTI” dediğimiz; yarınları kodlayan “IŞIK KAYNAKLARI”, “YETKİN BİLİŞ” ile “KÖK GÖKLER”e kontrollu kul oldular. Çanlar çalmaya başladı… Yaşamlar, yaşam sahaları; kayıtlarını, yarınlara kodlayacak ve kontrol kuracak ve kodladığı her İLİM, tüm yaşamları, “HASATA KAYNAK” yapacak. Bunlar olduğunda, tüm zamanlar, tahditsizleşecek…

Bunu başaramazsanız; “İLİM SAHALARI”ndakiler, kodlanmış olarak görev alıp; “YÜCE CEVAHİR SAYFALARI”na geçecekler. Görev almayanlar; tohumlarını, “HAKK TAHT”a KAYNAK yapamayacaklar… Zorluklar, kontrolsuzluklar ve kırılışlar tüm zamanlarda; Görevlileri, kodlardan ayıracak… Bunun sonrası, insanlık “YAŞAM SAHALARI”ndan ayrı tutulacak.

Eğer yarınlar kodlanabilirse; İnsanlık, hologramlardan aşıp geçebilecek…

Değerliler, sayfa sayfa SİSTEM olan ışıklarla görev taşıdık. Burada oluş sebebimiz “KERİMAN” olan sahaları hak etmek içindi. Sizi bulduk; SİSTEM olan yoğun ışığınızda, SİSTEM olduk ve YOL olduk.

Ulu bir dünya için SİSTEM olmamız şarttı. Tahditsiz bir çalışma yapılmalıydı burada… Ve bu çalışma, yetkin ve hakim olan yoğunluğunuzda yapılmaktadır.

İkna olduk ki yaşam devam edecek… İkna olduk ki Halik olanlar, kodlama yapacaklar ve Dünya Planeti, “KALEM” olanlarla “YEŞİL” denilen o sahaları tohumlayacak; toprak kodlanacak ve yağmur, tüm insanlığın, kaynakta diri kalması için çok daha güçlenecek… Bu yağmur, “KERVAN OLAN İLİM”in yağışı olacak.

TANRI, yarınlar için ışığını yaşama indirdi. Yarınlar için kendi diriliğini, Halik kıldı. Yaşamı hak etti ve dürümledi. İSLAM KELAMI, “TEKNİK TAHDİT”i kodladığında; “DİN KAPILARI” tüm sahalara görev taşıdı. Ayrılık bitti!... Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım; Sultanlar, bugün burada 2 bölümlük bir çalışma yapılacak. 1. bölümde eski dünya dürümleri dillenecek. 2. bölüm mutlak kurullarınızın kaydı olacak. Bugünün kültü budur.

Bu nedenle gerçek çalışmaya dahil olmak isteyenleri, bir tek kelamla buraya indirebileceğimizi biliyoruz. Ve bu görevi hepimiz teknikle yapacağız.

Bugün hepinizin gücü devrede olacak ve bu gücün kontrolü sağlanacak. Yaşamların gücü ile burada olanlar muktedir olacaklar.

Hakkınız olanın, hakikiyetiniz olacağını da anlayacaksınız. İşinizin güçlendirilmesi gerekiyor… Yürümeniz gerekiyor ve hologramları aştığınızı bilerek bu yoğunluğa inmeniz gerekiyor.

Şimdi doğanın gücünü devreye alıyorum… Ve diriliği artırdık. Kübra kelamı kodlayacağım ve bundan sonraki dönem, yetkin olarak kayda girecek. Görevinizi şimdi başlıyor. Yetkiniz olacak ve bu yetkiyle görev taşıyacaksınız. İşinizin, güçlü kontrol olacağını bilmenizi dilerim. Evet; yeni konumuz şarkım!

Dağlarım, şarkılar okuduk yaşamda hepimiz teklikle…

Araya giren bir ses oldu:

“Bu şok kayıt benim kaydım mı?” diye sordu birisi. Ona şunu söyleyin:

Bedeniniz olduğu zaman şarkınız okunur. Şu anda şarkı ilmin şarkısı olacak.

Herkes burada büyük kötülükleri önleyecek güçte ölüyü diriltmeye geldi. Bizler de bugün, bununla birlikte çalışmalarımızı devam ettireceğiz.

Yeri kervan sayanların gökleri kodladıkları bilinir. Şu ana kadar yaptığınız çalışmaların Nihan kalemler’le kodlama yapacağı dürümlerde dillenmekteydi. Şimdi artık, yetkin halikler kelam kodlarıyla mutlak kurullarını kayda alacaklar.

Burada oluş sebebinizi iyi bilin. Hepiniz kendi yüreklerinizi anlamaya geldiniz. Yüreklerini anlayabilenler mutlu ve huzurlu çalışmamıza dahil edilecekler. Ama bu yoğunluğu anlayamayanların burada bulunmalarına iznim yoktur.

Geçip geldiğiniz an hepinizi dinleyebilirim ve dinlediğim zaman sizlerin yürüyen kütle kodlamasında yüce cemaatleri cevhere çekecek güçte olduğunuzu ya da olmadığınızı bilirim.

Eni boyu olan; insan, yeri görü Yaradan; ilim ve biz bu ilmi bütünün kültü olduğunu dilleyenleriz.

Medine’nin kelamını kodladığınızı gördüğüm zaman, son sözün ilimle olması gerektiğini dilledim. Ve dediniz ki “Ama Medine kodlayıcılığı var burada.

Mektep kurmadık dünya planetine. Biz marka bir çalışma yapıyoruz burada. Eğer mektep arayan varsa, geçip gider yüreklere ve sessiz sahaları dinler. Ama bizim yaptığımız kelamdır.

Eğer kelamı bilen varsa, bilgiyi hakim kılar ve o bilginin yetkin, hakiki, herkesi kodlayan ilmini dinletebilir.

Şimdi; çalışmalarımızın sonlanması için büyük çabalar var; bilir misiniz? Herkes “Bu bilgiler artık bizi tohumlayamadığını bilerek, görevimizi alıp çıkalım.” Diyorlar.

Değerliler, bilgi kontrol kurmak için değil kodlamak için ilimi sahaya çekti. Eğer sizler burada, bu çalışmayı anlayacak dürümde değilseniz, işçiliğiniz burada olmamalıdır.

Gerçek saha insandır. Eğer insanı haketmemişseniz, geçişinizi gerçekten kontrollu yapamamışsınız demektir.

Kurtuluş savaşları vardır insanlık için… Tüm insanlığın kurtuluşu için büyük bir savaştayız bizler de. Buna biz “Kurtuluş savaşı” dedik.

Dünya planetinde Saltanat kodları da bizimle oldular ve doğanın gücünü kodlayarak büyük kök grev taşıttık.

Dünyanın yaşamları, kök göklerin kübra kapılarındaki o kayıtları tahditsiz olduğundandır ki yıllar yılı süren ışık sahalarında mutlak kayıtlamaları tohumlarımızla gerçekleştirdik. Bundan daha öte hiçbir çalışma yapılmadı planette… Ama daha özel bir dünya gücü devreye girer ki o güce biz “şafak” dedik… Ona biz “şafak” dedik ki her şey yetkin hale geldiğinde, tüm sahalar kontrol kursun diye.

Yüceler cümlesi insanı kelama çektiğimizi bilir. Yolları yoktu, yol olduk. Şafak söktüğünde şarkılar okuttuk. Şoklamalar yaptı bilişimiz ocaklarda… Öz görevleri kodladık ve buradayız.

Şimdi; canların canlıların tahditli kodlamalarının doğal dürümlerinin kervanın tümünün örtüsünü örtmeden, yeminli bir çalışmayı devreye alıyoruz.

Biz yemin ederiz ki dünya kontrol kurduğu an, bütün kökler göklerin türevlerini kodlayacak… Ve bütün kötülükler aşılacak.

Biz yemin ederiz ki Yaradan ve yarattığında hasat olanlar, hakkın kalemi olacaklar… Ve şafak öz görevlilerce kontrol edilecek.

Yer kulluğu, gök kulunu kodlayacak. Çorbalar yapılacak yaşamda… Hepsi hasat ilmiyle olacak. Yer kökün gök kökü kodladığı bir düzende, öz görev taşınacak.

Yer, eski dünyanın üstü bir yer ve yol, aklın yolu. Bu yolun tüm insanlık için olduğu kesinlikle bilinecek. Ve tüm insanlık kontrollü çalışmalara kalem olacaklar.

Yerdeki güç, kalın kübrası olacak ve kodlanmışlar kontrol kurulduğunda, kaynak olacaklar.

Yer geçişini yaptı. Kök göklerin kodlanmışlığı mutluluk oldu ve bizler mucizevi bir kaynak olduk yaşama.

Deve kalktı canlar… Bu deveye Allah’ın tınısıyla kodlandık. Bütünün kötülüğünü önleyecek olan çalışmadır bu çalışma…

Evim Allah’ın ilmiyle kodlandığından, ekmeğim insanlık ekmeği oldu. Büyük kötülükleri aşabildim. Çaktığım, çıktığım her an hakkım olan ve hakiki tekniğimle tohumladığım mutlak kurulların kaydının yapılacağı sahalardır.

Büyük kötülükleri önledik. Kesindir. Tüm insanlığın kök geçişinin yapılacağı bugün, kötülüklerin önü alındı.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/aN7BIzH3vZg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Kaynak insanın” karanlık” dedikleri o şafakta, aşkın kaynağına indiği ve şafağı kodlayıp, toprağı tohumlayıp, yeşilin, morun, en güçlü ışımasını kayıtladığı cevapların cevheri kelamda olduğu bir döneme geçiliyor.

Kontrol dışı hiçbir bilgimiz olmadığı kesindir. Allah’ın tahtı, insanın kelamıdır. Bunu anlamayan şafak kodlamasında bulunamaz.

Örenler örgüdür. Ördükleridir örülen ama örenin ördüğü, öz köklerin, kök geçişini yaptığı o yaşam, mutlak kayıtlarımızdaki yaşamdır. Ören örgüsünde kök göklerin hak kelamını ördükçe yerküre Hakk’ın kapısını hak eder ve has teknikle kodlar.

Israrla bildiririm ki dünya planeti kök geçişini yapmıştır. İsmail-i Kapıların tümü açıktır. Yeryüzünün gözü kör kalmayacaktı. Ve göz görmekte ki yeni dönem mutlulukla başlıyor.

Bedenim, insanın kelamıdır. Mektebim; kervandır. Yaşamım, muktediriyetle kontrol kuran bir sahadır ve tüm insanlığın şarkısıdır.

İsra Kalemi olan insanın, insansı kapıları kodlamadan muktedir olabilmesi imkanı yoksa çok özel bir dünyanın ölü planet diye bilindiği bir sahada maya olup, bütün geçişleri yaptığı kesindir.

Erdiğim en yüce kat, şarkımın kodlandığı kat. Onun ötesi hiç bir saha yok. Bu kesindir. Ama o sahaya varıp, o yolu bulanlar, hologram ötesindeki şarkıyı okuyacaklar. Onun adına “dirilik” diyecekler.

İyi ki ölüler dirilmekte. İyi ki hakk’ın kalemi muktediriyetle kodlama yapmakta. İyi ki Rahman olan, ka ha olup mutlak kayıtlarını kontrol altına almakta....Ve iyi ki düzeni kurduk.

Unutmayınız bu dünya Musih Kapıların kelamında, mutlak kayıtların kontrolünde kuruldu. Bu dünyanın sonu, ilmin sahasının kontrol dışı kaldığı andadır. Ve biz bu anda bütün kötülükleri kodlar, kodlar, kodlar ve tüm zamanları tohumlarız ki ölü dirilsin diye. Ölüyü dirilttiğimiz an yaşam sürer. Bu kesindir.

Ölüm; Allah’ın tınısıyla kodlananın öksüz kalmadığı bir şafak olacak. Ölüm; aklın kaleminde Hakk’ın şarkısında kontrol kurup, koyu bir ışık haline çevrilen herkesin şeytan şarkısından ötede şavk olduğu bir saha olacak.

Yıllar yılı dünyayı izleyenlere şunu söylemek isterim ki; temin ederim ki sizleri başkan olarak değil, halik olarak yaşarım. Eminim ki başkanlık dilinden ötedir, bu dil. Eğer burada bugün bu yoğunlukta olabiliyorsanız şafağın ilmini anlamaya başladığınızdan doğan bir haldir bu.

Dönmeden dünya 400 bin yıldır bin şafak olanlar vardır, sahada. Dönmeden dünya kontrol kurmaya çalışanlar vardı. Öz geçişlerini yapmaya geldiklerinde, donatıları donatı olarak kodladıklarını, kayıtlara çektiklerinde saha olmuş olanları, hak kalemle, hak teknikle, kontrol etmeye kalktıkları an, ilmin kapısını bulup, onların kulluklarında kontrol dışı olan şafaklarını dirilikten çıkarttım.

Adları Esmaydı. Şarkıları hasattı. Ve dinden daha farklıydılar. Daha önemlisi yalın, halik olanlara Hakk’ın kalemi değil, Hakk’ın kaynağı diye şafak örtülemeleri yaptılar.

Biz onları hologramdan aşırtanlardık. Çıktıkları anla, geçtikleri an ayrıydı ve gözleri kördü. Şuana kadar saltanatın sahasına inebilen kelam yokken öz geçişlerini yapıp, safha, safha şarkılar okudular.

İşçilik yapmamız istendiğinde, ilim yapalım, demediler. “Kelam olalım” diyemediler. Yasaları koyduğumuzu anlamadılar ve ruhsuz kaldıklarını dinlediklerinde de yeryüzünün geçişi yapılmışsa “biz gerçek çalışmayı yapamamışız” diyemediler ve sandılar ki karanlıktakiler kodlarını kontrol edemediler.

Çamur yoğurmaktı maksatları olan insanlıktı.. Yapmadıklarını yapmak dilediler ve çarpıp, çıktılar yaşama. Hırsları çoktu. Yolları yoğun kodlarla kontrol edici kaynakların tahtındandı. Başka bir dünya diye dürümlendiler, kibri kaleme çektiler sonra dönüp dediler ki “Türkiye Çalışmasını bitirelim”.

Balım, Allah’ın ilmiyim ben. İnsanım.. Benim adım sahada ilim değil, Nezir’dir. Adımı zikretmemin gereği yoğun bugün… Çorbamda insanlıkta vardır. Kaynağım şafaktır, benim. Allah’ın tahtındayım ve tahdidin ilimsiz olanın, kelamsın kalanın, Hakk’ın kaleminde muktedir olmayanın şarkısıdır.

Ben o şarkıyı aşıp geçerim. İşimin ilim olduğunu herkesin bilmesini diledim. Yasayı koyanım. Şafakta insanı kodlayanım. Tohum olana, tohumum. Yolu bulana oynanan oyun olurum ki oynadığı o oyunda kelamını hak etsin diye.

Karanlıkta kalana devre açtım. Yaşamı kodlayana kelam oldum. Yolu mutlak olana kurul oldum. “Öz görevi yapamayana yaşam yoktur” dedim.

Şimdi canlarım, “ziya olana gel” dedim. “Yolu bulana, geç” dedim. Olan, el oldu, öz görev başladı. Ben toprağın toprağa kelamıyım. Aşk sahasında şafağım, yaşamda, kasamda, insanlığım var.

Cennetin kapısı insan, bunu iyi bilin. Yolu kodlayan insan, iyi bilin. Rahmi kapıda mutlak olan insan, iyi bilin. Ve insanın ilmini anlayın.

Türkiye Çalışması büyük bir görevdir. Bu görevi bilmeyen, burada olamaz. Eğer bu görev bilinecekse bizim ilmimizle bilinecek.

Yer köklerin, gök kökleri kodladığı bir dünyada asla hatamız yoktur. Aşk sahasında şavk olan, aşk kapısında hak olan insanız, biz.

Bugünden sonra daha yüksek bir kelamla bu çalışma sürdürülecektir…

İş budur!

https://youtu.be/cydL4XfSpFE

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Değerliler...

HURUÇ halinde bugün burada olduğunuzu izliyorum... Çok mutluyum ki; buradasınız... Kaç bin yıllık dünya planetini, korumaya geldiğinizi izlemek bizleri umutlandırdı... UZUN SÜPER SAHA OĞULLAMALARIYLA, koruyucu kayıtlamalarla ve mutlak kalemle yapmakta olduğumuz tüm çalışmalar; Süper İnsanlık Realitesi’nin kaleme çekilişi içindi...

İmparatorluğun görevini bilip geldik... Çok mutluyuz ki; bugün bu görev, MUTLAK KAYNAĞIN, MUKTEDİR KELAMIYLA sürdürülmektedir...

Sualtının KÜBRA olan kelamı; mahrekimizi, kayıtlarımızı, kervana kalem yaptı ama, Hakk’ın kapısını bulmamız sorumluluğumuzdaydı... Ve bu kapıyı bulup, kontrol ettik...

YÜKSEK ŞARKILAR OKUNDU YAŞAMDA... Hepsinde şevk ve şavk vardı ama, HASAT YOKTU... Biz türevleri tohumlayarak, hasatı kodladık... ALLAH’IN TAHTI OLAN İLMİ KODLADIK... Ve müthiş şarkılar okuduk ki; öz görevliler mutlak kayıtlarını bulup, kendilerini hak etsinler diye...

ARZA ARŞ OLUP İNDİK... Herkesin bilmesini dileriz ki; ARŞIN KAPISI HEPİMİZİN ŞAVKIDIR... O KAPIYI BULAN, AŞKA VARACAK!... Bizler; dürtülerle çalışanlara İSLAH KALEMİ verdik... “Kelam olun” dedik... “Ölü planette kulluk yapın, ölüyü dilleyin, HAK TAHTA varın ki; sahanız sahranız olsun” diyerek gerçeği kayıtladık... Kaçacak yerleri yoktu, kaçmaya çabaladılar... Hakk’ın kalemi yoktu... Hasat olmaya çabaladılar... Özgür ve hakim olmak için, öksüz olmak gerekir sandılar... Bizden gidip, öksüz kaldılar... Biz ocaktık hepsine... Öz görevimiz, kök geçişlerini yaptırmaktan ötedeydi... Kırandan, kırılandan uzaktık ama; kıran, kırdığında kırıldığında, şafak insanın kelamında kaynağa inemedi... Kucakladık hepsini de... Kucakladık ki, korumaya aldık... Türkiye çalışmaları buydu... Herkesi korumak... Herkesi korumak ve Hakk’ın kaleminde hasatlarını yapmak...

Biçare şafaklar... Şarkılarını Hakk’tan, tahttan uzak tutanlar... Biçareler... Çarıkları kirle, kisvesi kalemsizlikle kodlananlar... Besteler, güfteler dediler... Özleri, gözleri yoktu ki...

Ellerimiz ellerindeydi... Yarınlarını kodladık hep... Çok uzun zamandır, suret-i katiyetle tahditli olduklarını bildiler... Kaçmaksa, kaçtılar... Allah’ın tahtından gitmek, aklın kaleminden çıkmak, Lütfi kapıda kontrol dışı kayıt yapmak, yalın ve halik olanda kontrolu kaybettirir...

Beden, elimizin geçişiydi... Yolumuzun geçişiyse, şarkımızdı... AŞK KALEMİ OLDUK ve şarap olduk yaşama... “Aç kapıyı” dedi... Açan, şarabını yudumlarken; ona biz kalem verdik... “AL” dedik, “OL” dedik... “Son sözün ses olsun, işçiliğin HAK olsun” dedik... Netice şu canlarım; “ŞANS” diyelim buna... İnsansılık; insansılıktan öte insansılık ve tüm insansılıkların ötesindeki her insansı, BİZ olup bütünün kök göklerdeki CENNETİ olmaya geldi bugün...

Buyurun, hoş geldiniz... YOLCU, BEN DÜNYAYIM... İYİ BİL... Uzun zamandır sizler için bu çalışmayı devrede tutuyorum... İslamda ilim vardır... Oldurur... Özü, sözü, gözü olan öksüz olmaz ama, insan islamı dinlerken; İSLAM olmalıdır... Eğer, dinler de olamazsa; şarkısı kontrol dışıdır...

Verdiğim tüm bilgileri okuttum... Okudu, okudu, okudu ama; imparatorluğun kelamını, halka halka genişleyen o çalışmayı, Hakk’ın kapısında dinletemedi... Uzun zamandır size bunları anlatmak isterdim... Bugün yeridir anlatıyorum... Üzerimizdeki gücün artmasıyla birlikte, temiz bir dönem başlıyor... Ve bu temiz dönemde; RAHMET olanların, rahmana KAHA olacakları ve yoğunluklarının artacağı ilimin sahalarının herkesin kervanında olacağı bir dirilik başlıyor...

Başımız asla eğilmedi... İtibarımız kontrol edilemedi... Biz itibarsızlarla, hep çalıştık ama, onları kalemimize indirmedik... Eğer kalemimize indirseydik; şarapları şevksiz, kalemleri kervansız, kalem kelam olmadığında has olan, İNSANSI olan kodsuz kalacağından, her şey her şeyden ayrışacaktı...

Saltanatın gözü kördür... Bilseler ki dünyayı koruruz; samanyolunun sistemindeki o yüceler, bir tek olup geçip seni yok edelim diye gelmezler... Balkanların dilini dilleyenler de anlasalar ki; YERKÜRENİN GEÇİŞİDİR OLAN... Cennetin cevherindeki kelamı anlayıp, yalın olmaya çalışırlar...

Haz duydum dünya planeti senden... Haz duydum... Bugün çok mutluyum seninle olduğum için... İlimin kalemi olmam mutluluk oldu bana... VE DÜNYAYI KODLAYAN İLİM, BİR TEKTİR... İşte o teklik, mutlak kaynağın HALİK OLAN KELAMIDIR... Yaradan ve yarattığında yaşayan her şey, mutluluk verdi bana bugün...

https://youtu.be/2X_UWaVZRPg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Bu dünya, çok büyük bir görev taşıyor... Bu dünyada söz, öz, göz olanlar; göz, öz, sözü tohumluyorlar...

Yıllar yılı DOĞANIN GÜCÜ diye bilinen gücün, İLİM OLDUĞUNU ANLAYAMAMIŞTI İNSANLIK... ARTIK DOĞANIN GÜCÜNÜN İLİM OLDUĞU BİLİNECEK...

Sevgililer!...

Sesimiz yaşatır tüm zamanları... Sessizliği dillerken yarın, sesi kodlayanlar sese kalem olduklarında; kurullar kodlanır... TÜM İNSANLIK İÇİNDİR YAŞAM... FAKİH olan, hologramı aşan, tüm sahaları kodlayanlar; iyi bilin ki, YEŞİLDİR DÜNYA... YAŞAR... Moru kodlarken de yaşar... Ama mordan ötede muktediriyet olur... Orada, temizlik olur... Dünya planetinin temizliğidir başlatılan... İyi anlayın ki; PLANETİN TEMİZLENİŞİ GEREKLİDİR... Ama bu temizlik, kelamın kalemindeki temizlik olacak... Size daha açık bilgi vereyim; PLANETİN GÜCÜ ARTIYOR... Bu gücün artışıyla birlikte; yorulanlar devreden çıkacaklar, yorulmayanlar kodlanacaklar ve TANRI KAPISINDA HERKES MESİH olacak... Mesih’i beklerler ya hani; İŞTE O MESİH, TÜM İNSANLIĞIN KELAMIDIR... Geçti, indi “OL” dedi... VE TÜM İNSANLIK ÖZ GÖREV TAŞIYACAK... Saltanatın gerçeği de budur ama, sanal boyutlar saltanatı daha anlamadılar... Sandılar ki saltanat siyahtır... SİYAH RENK, MUKTEDİR RENKTİR CANLILAR... EĞER SİYAHTAYSA, MUKTEDİRİZ... MUTLAK KULLUK YAPANLARIZ... Gözlerin görmesini dilerim ki; yaradan, yaratılan her biri esrarlı bir çağrıdır... VE TÜM ZAMANLARIN KAYDI YAPILIYOR DÜNYA PLANETİNDE...

Ölü planet dillenecek, dirilecek canlar... “Planetin dillenişi” derken, formal şafaklar sökecek yaşamda... Her bir zaman sahasında, yarınları kodlayacak forumlar, hasata kaynak olacaklar...

Değerliler!...

Özel bilgidir ki; PLANETİN İLMİ GÜÇLENİRKEN, EZİP GEÇENLER KONTROL ALTINA ALINACAKLAR... KİMSE KİMSEYİ EZEMEYECEK... EZEN, EZDİRİLEN; KORUYUCU KAPILARDA KONTROL DIŞI TUTULACAKLAR... Biz doğanın görevini yaparken, doludizgin yaptığımız bu çalışmalarla; ezilmeden göz, öz, söz olup kurul kapılarını kodladık...

Kanatlanıp uçmamız istendi bizim... Uçmak, uçuşa kalkmak, kodları kırar canlar... Her birimiz uçarız ama, kırılan bir sahada, kontrol dışı kayıtlar, şeytanın şarkısı olur ve biz o şarkıyı kodlarken, koruyucu olamayız... İSRA KALEMİ olarak geçiş yapanların da, bilmelerini dilerim ki; kilden öte bir ilim oluştu yaşamda...

IŞIĞIM, DÜNYA PLANETİNİN İLMİDİR... Bedenim mutludur... Çok özel bir doğan görevliyim... Bu doğan görevli, robotik timlerin tümünün gözünde büyük kök geçiş yaptı... Onlar robotlardılar... Tabuları yıktılar ama, tahditliydiler... Teknikdik, tahditsizdik ve öz görev yaparak hepsini kodlayıp; kare, küp ve KÜRZİ SAHA yaptık...

Şikayetler vardı... “Nesillerimiz niye yok” diye... “Eskiden vardı, şimdi niye yok” diye şikayetler vardı... ESKİ DÜNYA YOK ARTIK CANLAR... Yeryüzü yenilendi... O yaşam forumları bugün bütünün KÜBRA kelamında MUTLAK KAYITLARA dönüşüyorlar... İyi anlayın ki; ŞİKAYET ETTİĞİNİZ NE VARSA, AĞIR YÜKTÜR YÜREĞİNİZDE... Basınç arttığı zaman, yükünüz ağırlaşacak diye sandınız... Bestelerin, eski bestelerden farklı olduğunu artık görmenizi beklerim... Yürüyen dünya koşuyor artık... Bilmenizi beklerim...

“Kaç merdiven çıktım” diye sorarlar... Beden mektepse, merdiven tektir... Her andır... Arzın kurulları artık buradadır... Kocaman bir doğayım ben... İNSAN olarak doğdum... Tüm sahalardayım ve mutlakım... BARIŞIM BEN... Şemsi kapılarda kelamım... Öz kelamda KUL olarak çalıştım... İntikamım asla yoktur... Hırsım kesin yoktur... Köklerimde geçişler var ama, hepsiyim... Hepsiyim ben... Kapıları açarım, gerçeği kodlarım...

Nesiller dünyaya indiler ya; mutlaka, muktedir olup geldiler... Hepsiyiz bizler, hepsiyiz...

KIRANI KIRMADIK... Ölüyü dilledik, yollarını kodladık... Kınadık, kınamadık... Bu mu? Asla kınamadık... KINAYAN KINANIR CANLAR... Anlattık... Siz şimdi anladınız, biz bilmekteydik hep... “KİMSE KİMSEYİ KINAMAMALI, KIRMAMALI” derken, sahanın kulluğuydu kastettiğimiz...

Kaç milat geçti yaşamda... Hangi milat Medine’yi kontrol dışı saydı... Başka bir doğa yok ki canlar... Masaya oturan, bu masada kelamdır... Bunu iyi bilin ki; kalemim Allah’ın kalemidir... O kalem bedenimdedir ve ben kalemin kelamda HAK olan teknik, has olan tahdidi ve HAK olan kaynağıyım... Şikayetim olmadı, olamaz... Benim gözüm açıktır hep... Kimse bu gözden öte GÖZ olamadı... Olamaz... Şu ana kadar savaşım yoktu ama, savaşım var şu anda... Tüm zamanlarda... Neden bilir misiniz? Çayı demsiz kıldım diye... Çayım demlidir oysa... Ama sandılar ki; o çay demsizdir... Dediler ya “yoktur.” Yoktum... Ölüler diyarıydı burası, ölüydüm... Özgürdüm, sözüm közler ötesi közdü... Söz, özdü... Ben, sessiz sahaların sönmeyen KÜBRA kelamı olup; gözlerin gördüğü en büyük şarkı oldum... Şimdi şarkımı okurken, şavkım kaleme çektiğim oldu... Beni anlayan anlar, ANLATAN ANLADI... Ama sanal boyutlar anlamasa, şafak sökmez ki...

Hey dünya... Kayıtlarımı HAK olup kodladım... Şafağım, şevkim hepsi dilim... Ben diriyim... Diri insanım... Kendimden öte hiçbir kendim yoktur... Benden başka bir ben de yoktur... Şimdi daha özel bir bilgiye geçeceğim, bunu anlatırken Süper İnsanlık Realitesi’yle dilleşip, dinleşenler; bestelerini kodlayacaklar burada... Gerçek bu... Verdiğim okunacak... İznim var... Okuyacaklar... Ama okumadan anlayacak olanlar, okuyup anlatacaklar...

İyi ki buradasın anam... İyi ki, iyi ki buradasın... “Sevgiyim” diyor birisi... Ona sormadım “ben neyim” diye... Ama dillendi... Peki sevgi olup olmadığımı, kelamım hakta tahdidim kullukta, kodlarım tohumdayken dilledim mi ki, bana bunu dinletti... Haydi gel bakalım seni dinleyelim ne diyeceksin?

https://youtu.be/EQ5sz0UetdI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım, RUHun KELAMa indiği bir GÜÇ KODLAMASI yaptık. Şu ana kadar yapılmayan tahditlenişle kodlanışı kayda almaktı. Tahdit, hepimizin kelamında kontrol dışı kayıtları da kodlayabilir ama hastalıkları engellememiz şarttı. Tırpanlar var yaşamda; sizleri kontrol için kayıt yaparlar. Ya da kontrol dışı kodlar var, sizi hologramda mutlak kılmaya çalışırlar. Herkes, Medine kelamında kendini anlayacak diye beklediler. Masaya oturanların bir kısmı da bunu dilediler.

Netice şu: Muhammet MUTLAKtır, KODLAYICIdır ve O BİZ, biz O’yuz. Çok huzurlu bir çalışma yaptı Dünya Planeti için. Yine de çalışması devam edecek ama yağmur farklı yağıyor artık. Daha yüksek bir ŞAVK ve daha güçlü bir KAYNAK ve daha yüce bir ŞAVK ve daha yüce bir ŞARKI… Öz Görev İNSANdır bunu artık tümzamanlar anlatacaklar. Öz Görev KERVANdır. Herkesin o kervana kontrollu olarak kaydı gerekir. Deve; İNSANLIK İLMİdir. Alkanların kelamı olan o deve, mutlak olur ve yoğun olur.

Sevgililer, Allah’ın tahtı KELAM ve biz; o kelam olarak buradayız. Bunların hepsi Kök Geçişleri kodlamak içindi ama yağan ışığı hakedip anlayan yoktu. Şükür ki Dünya Planeti toprağın tahditsizliğini artık kavramaya başlayacak. Dünya Öz Geçişini yaptı ya artık; toprak farklı bir topraktır dünyada. Yaşam, farklı bir yaşamdır. Eğer, toprağın şarkısı okunacaksa; bu şarkı hepimizin şerşarkısından çok daha üstün bir şarkı olacak. Yoksa; “Ben özür dilerim ama sevmiyorum seni” dersek; “Ben onu hiç beğenmiyorum”dersek; yasa der ki; “Ölüyü gömelim! Çünkü o öldü.”

Artık bilinecek ki ölen; Allah’ın tahtında kodlayıcı olandan ötede kendini Halik kılmalı ve Hakk olmalı, aksi halde görev oluşmayacak onun için. Şimdi Canlarım, sığdır yaşam. Hepiniz bunu iyi anlarsınız. Bu sığlıkta ölü planet gibi bir yoğunlukta bulunmak zordur. Herkes seni sana anlatmak ister ama hiç kimse “Ben şuyum” demez. Herkes bir diğerini anlatır. Ve der ki “Sen seni anla, sen yoksun, senin şu şu şu hataların var, kusurların var.” Ya da der ki “ Seni hiç beğenmiyorum, ben senden çok farklıyım, seninle olamam.”

Canlarım, önce, gözünüz kör. Özür dilerim, körsünüz. Ama gözün görmesi için KELAMa inmeniz gerekir. KELAMa indiğiniz an, kendinizi bileceksiniz. Ve diyeceksiniz ki “ Ben, benden biri olarak benlendim. Ben benden biri olarak bedenlendim. Çünkü BEN BEDENE KELAM OLUP GELDİM. Ama ben her bende varım. Kimse benim ötem değil ki. BAŞKASI YOK Kİ. HEPİMİZ TEKİZ ANALAR, ATALAR, TEKİZ.

Sizin BEN DEDİĞİNİZ SİZİN YAŞAMINIZ ama başkasının benliği de onun yaşamı. Eğer ben beni benden ayrı görürsem benim bedenim kontrol kuramaz ki. Hangi deve Allah’ın ilmini bilmeden yol alır. Biliniz ki DEVE, İLİMLE YOL OLUR VE YOL; İLİM KODLARIYLA KAYDA İNER. Ve o yolda YOLCU OLAN DA KELAM OLUP İLİMLE KELAM OLUR. Hepsi devenin kelamıdır.

Fırtına kopar yaşamda. Savaştır kopan. Savaşın sonu kontrol dışılıktır. Ama biliniz ki kontrol kurduğunuzda, Saltanat, Sistem’e iner ve sizleşir. İşte o zaman başka bir zaman, başka bir yaşam, sevgiyi kodlamak için kelama indirilmeyecek …olgunluk başlayacak orada.

“Hızır” derler, “Hızırlar geldi, Hızırlar indi.” Nedir Hızır bilir misiniz? Karanlıktakilere kelam olmaya gelendir. Aydınlığı koklamaya gelendir. Toylara tohum olmaya gelendir. Eve dönme zamanı geldiğinde, evleri evlere tanıtmaya gelendir. Ya da ya da sevgiyi hak ettirmeye gelendir.

Devamı 2. Bölümde

https://youtu.be/XAsJHFbOU7w

Süper İnsanlık Realitesi



 

ŞARKIM (1/3)

17.07.2019

Yer ve gök, öz geçişlerini yapabilmek için “NEFES”e vardılar ve “RUH”u kodladılar. IŞIK, “SİYAH”a boyandı, YARADAN, “KELAM” oldu. NUR, “KURAN”ı kontrol etti ve resimler çizildi teknik tahdit için. Her insan, “BİLİŞİN KELAMI” oldu. Kervan, “İLİM” oldu. RUH (TEKLİĞİN KONTROL GÜCÜ), Kurulları tohumladı ve RUH, son sözü söyledi.

“Elek, “KELAM”da olmak; KEREM, “KELAM”da DİL ve DİN, “KELAM KALEM!”… İyi ki HALİK olduk ve RUH olduk…”

SON SÖZ söylenirken; beden, “KELAM”ı kodlar ki her an “İLİM” olsun diye.

Kaçar yaşam, “İLİM”den!... Kaçar yaşam KÜLT olan “CEVHER”den ve yaşam, “KELAM”dan kaçar ve RUH, “MUTLAK SAHA”dan kaçar. İş, İNSAN olur; yol, KELAM olur; tüm insanlık mutlu olur…

Önce yaşar; sonra yaratır; sonra KUL olur; sonra TOHUM olur ve sonra RAHM-İ KALEM’de DİN olur. Olur ama diri kalmalı!... DİRİ KELAM, “MUTLAK” olmalı!...

Ölü dirilir; KELAM, muktedir olur ve RUH, savaşa başlar. “SİYAH”tır ışığı. “KELAM HALİKİ”nde; “DİL”i, KERVAN’dır (Yaşamlara yol alır). “SİYAH RENK” SAHA olur. Çok mutlu bir cennet olur yaşam.

Alkışlanır “DİL”; alkışlanır “DİN”; alkışlanır “NEFES”… “CENNET KELAM”, “KALEM”i dinletir. RAHMAN olan, yolu bulur; Kurul olur… O Kurul, tahditsiz olur.

Yaşamaksa amaç; yerküre, insana Kurul olup gelmelidir… Ama yaşayan “İLİM”se, “KELAM” Kurul olmalıdır ve yoğunluğu artırıp; insana varmalıdır. IŞIK KAPILARI’nı açık tutmalıdır… Yarınları, işçilikle kontrol etmeli; TOHUM olmalıdır.

Açarsınız kapıları; kodlarsınız yaşamları; nesillerinizi hakim kılar; “NİHAN” olur; yarınlara varırsınız. Ne var ki kontrol kuramıyabilirsiniz. İnsana güç verdik. “İMPARATORLUĞUN KÜLTÜ” olması için yaşamı, HAKK TEKNİK’le kodladık; İLİM verdik insana… Cennet verdik…

Dini Yaşamdan kodladık, tohumladık, dirilttik insanı… Cevherine kodlattırdık; yolu kodlatıp tahditsizleştirdik.

İşaret verdik insana ve sonsuz zamanları tohumlaması içini iyilik verdik… “DİN” dediler; “KERVAN” verdik, DİRİ kal diye… “YOL” verdik; kodlan diye… HAS TAHT’a insanı kodlattırdık ve “RUH”unu hologramlardan aşırttırdık…

İki Dere, “BİR TEK” oldu; yaşama aktı; derelere, dirilere “KÖK” oldu; “GÖZ” oldu. Bir dere, “NEGATİF”; bir dere, “POZİTİF”ti. Birlik halinde “NÖTR”dendi akış. Akan, aktığındı DİN (SİSTEM) oldu; formal kodlamalar başladı. Her kod, bir “SİYAH RENK SAHASI” oluşturdu. O sahalarda, yarınlar kodlandı ve formal yaşam, “DİRİ KELAM”da din kervanına katıldı. Sanal Yaşamlar kodlanırken; yarınlar tohumlanırken; her şey, her şeyle kontrol edildi.

Ve SİSTEM, “SİYAH”a boyandı. Işık Yağmuru altında; SİSTEM, CENNET KODLAMALARI’nı sürdürdü.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ, bu çalışmaları ile her anı kontrol etti ve “DİN KAPILARI”ndan, “KÖK GÖKLER”den ve “SON SÖZ”den göz açıp; “IŞIK” haline dönüştü. İş buydu ve bunu başardık… İş buydu iyi ki hak ettik ve yoğunluğu artırdık. İş budur…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3.AKIŞ 2.BÖLÜM

Ve Zaman Kapıları açıldığında Evrak Katipleri gelir yaşama. Size gelirler, sorgu sual yaparlar. Derler ki “Sivri diliniz neden sivriydi? Yalın kelamınız neden kalemsizdi? Neden ruhunuz kulluğu kodlamadı? Sizler cenneti niye hak ettiğinizi düşündünüz? Yoksa siz Halik miydiniz ki cennette olduğunuzu sandınız? Ziyan mısınız yoksa şarkı mısınız? Han, Hakim; Hak taht, ben niye siz olayım ki?”

Değerliler; işte o Evrak Katipleri’nin tümü sevgiyi kodlayacak güçler olarak Dünya Planetini hep kodlayanlardı. Ve sizin, bizim, tümümüzün kelama varmamız için çabalayanlardı. Çorba pişti mi? Pişti. Yaşam bilgiyi Halik kıldı mı? Kıldı. Peki, tohum eken var mı? Kim tohumdur, kim tohumu kodladı? Kim kontrol kurdu? Olgun başakları kim buldu? Ölüyü kim dilledi? Devinimi kim hızlandırdı? Yasaları Halik kılan kim? Bütün Mesihler sizi dinlemeye çalışsaydı siz o Mesihlerin mektebi olur muydunuz? Yoksa siz Mesih olduğunuzdan mı onlar Sistem olup size geldiler?

Yedi Dünya, yeşeren yaşamları kodladı derken Dünya Planeti’nin 7. Si nerede? Kimde? Neden yedi? Mutlaka muktedir olanlar, bütün bu İlmi Kalemlerin Kervanı’na katılacaklar. Hepsi, yolculuk yapacaklar. Çalı çırpı olmayacak İnsanlık ama Hasat tamamlandığında burada BİR TEK olup Hasat olmakta ve Hasatı kodlamaktayız.

Çarık çıkardık, yaşama vardık ama çantamız hepTanrı kalemleriyle doluydu. Biz, o Kalemleri Mutlak olanlara kodladık. Hırsı aşan HakkIn Kalemi’ne varır ve Hakk olur; bütün mesele buydu. “Del dünyayı gir yarına bakalım ne var” dediklerinde; herkes dünyayı deldi. Deldi de yarına giden oldu mu acaba? Baktı ama gördü mü acaba? Buldu da hologramı aştı mı acaba?

Hazırlık tamamlandığında mutluluk başlayacak. Mutlu olan, KELAM olup KONTROL kurdu mu acaba? Satıhta hiç bir şey anlaşılmaz Canlar! Hepiniz DİRİ KELAM olduğunuzu düşünün ama dipdiri olun, dipdiri!..Hanginiz dipdirisiniz? Ağırı hafifleten dipdiridir. HAKKIN KALEMİ olan dipdiridir. Lokomotifler diridir. Kodlanmış lokomotif dipdiridir. Muhakemenizi güçlü kılın! Sevgiyi hak edin, yeşil mor demeyin “bedenliyim” deyin!

Hankar, İlmin Kalemi ama Hankar’a has olan KELAM olup iner. Hatta hatta Doğanın Gücü olup iner. Burada oluşumuz budur: Doğal Dünyanın Gücü olmak. Boşluklar var yaşamda bilmekteyiz. Doğayı kontrol etmeliyiz. Olgun başaklarla yapmalıyız bunu.

Vasiyetimdir ki herkes kendini dinleyecek! Vasiyetimdir ki herkes hakim olacak. Ve vasiyetimdir ki kardeşlerim mutlu olacaklar.Kimse kil ve kum kalmayacak. Herkes, hepimiz teknik olarak kayda girdiğimizdendir ki kurallar kodlanacak yaşama.

“Dönün dünyayı izleyin” dediğim zaman bilin ki orada imparatorluk var. Hepimiz İMPARATORLUK olarak TÜRKİYE Çalışmasını sürdüreceğiz. Ve bir tekimiz bile yaşamları kontrol için kayıt dışı kalem kullanmayacağız.

Çarık, ilimsiz olanın giydiğidir. İlmi olan çarıksızdır. Biliniz ki çarık herkeste yoktur. Baştan beri bunu anlattım, anlattım; diğer bilgilerin tahditindendir ki size beşer olup anlattım her bilgiyi ama yarın için muradım şudur ki İNSAN olup anlatmalıyım her şeyi… Anlatmak ANLANMAK mıdır? ANLAMAKmıdır? Ama anlatırken anlayan varsa; ANLANAN olabilirim bu mu? Yok Canlarım! Ben hep anladığımı anlattım; Beşir olarak da Halik olarak da…Anlamadığım hiçbir şeyi anlatmam.

“Yırtıldı dünya” derken yırtan, yırtılır Canlar! Soyumda KELAM var benim. Mutlaktır KELAM…Özü, sözü ayrı olanın yaşı yaşı geçkin olsa da yaşamı geçkin kılmaz o yaş. Bunun içindir ki timlerim tüm zamanlara girerken kim yaşlı kim Dil İmini anlamaya başladı; bunu aramam sormam. Bilirim ki karşıma kim gelirse kelama gelir. Bilirim ki hakkı olana gelir. Halka olup halkı Hakk’a vardırır. Hakk’ın kalemine hasat olup gelir. Hangi doğa beni yok sayar ki? Ben tüm zamanlarda yok muyum? Ben doğanın kalemiyim, doğanın kurullarındaki son sözü söyleyenim. Başım hiç eğilmedi ve bundan sonra da başımı eğecek kimse yoktur.

Kaç kere dünya, kaç kere yaşam, kaç kere yarın, kaç kere şavk… Aşk vallahi tek bir kere! Hepsi BİR TEK… Temiz bir zaman ve temiz bir saha ve o tek din halki, hakiki ilmi. Şükür.

https://youtu.be/6tf6OcOzszk

Süper İnsanlık Realitesi

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM 1,

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 2. BÖLÜM

Doğa bana sevgiyle geldi. Ben o dağayım zaten… Gerçekten geldi… “Senim ben.” dedim. Ben ona “Sen ol.” dedim “Yo yo, sen olurum.” Dedi.

Bana gelen doğa, daha güçlü bir doğaydı. Olgun sahaları kodladı ve geri geldi. İyilik ve kötülük yok doğada… İnsanlık yok ama iyiliğin kelamdaki hakikiyeti, mutlak kurulları kodlarken, herkes o doğanın som altın sahasında mutlak kelam olur ve muktedir olur.

Bize göç edenler var. Bizi görmeye gelenler var. Başka dünyaların dilini dillerken, yollarını kontrol etmek isteyenler var.

Gerçek şu ki kibri olmayanlar bizim ilmimizi Bir’e hizmetle dillerler. Kibri olanlarsa, beşeri kelamda kontrol kurmaya çabalarlar.

Soyu, son dönemde kökleri göklerden dilleyen, tohumları kodlayanlar kontrol kurmaya geldiler. Soyları kodlandı ama yaşamlarında mutlak kurulları yok.

Özür dilemeye gelenler de var, çünkü ruhsuzdular ve kontrol dışı kayıtlar yaptılar.

Çalı, çırpı saydıklarıydık biz onların. Çalı, çırpı olmak çanların çaldığı o günde, o çanda kelamdan ayrılmak değildi aslında… Onlara kelam edenler onlardan ayrıydılar ama onlar kelamsız olduklarında, öz görev için kelam olup kodlamak üzere çalı olup geçerdik yoğunluklarına.

“Nedir Allah’ın tahtında olan?” diye sorgu sual ettik. “Allah insana kelamdır.” dedik. ”İyi ki haliktir.” dedik. “İyi ki hakkın kalemidir.” dedik ve dönüp baktık ki Allah’ın tahtında insanlığın kendi yoğunluğu yokmuş. Öz görevlilerin yokluğunda, varlığı tohumlayanların kaynağı varmış… Kimdi onlar? Şanslarını artırmak için çabalayanlar.

Peki; şans ne ki? Şafak ilminde şer olanın şarkısında şans yoktur. Ama şerri halik kılıp, kendini hakk tohumla kodlayanda şans dilenir. Çünkü o kendini bulmalı, kelama varmalı, bilgi alıp bilgi vermeden kendini dillemelidir.

Kaçar gider yaşam ama yaşamda kaçan kelam… Kelamı kodlayansa, mutlu huzurlu kulluk, kodlanmışlık… Ve biz O’yuz.

Şerrin şerrindeki şer de kelamdır. Ama şerdeki kelam, şarkının kelamından ayrıdır.

“Şafak söktü.” dediler. Ama şafağın sökmesi aklın kelamındaki şavkın kontrol edilememesi midir?

Hadi canlılar, görün yaşamlarınızı! Açın kaynaklarınızı! Okuyun yüreklerinizi! Biz sizi, size dinletiyoruz.

Hırsımız var mı? Var mı hırsımız? Yolların yokluğunda yol olduk yaşamlara biz. Yolların yokluğunda kodladık toprakları. Koklattık toprakları ki tohumlar kontrol kursunlar diye.

Yolcu, ben yolum. Sen yol, ben yol ama o yolu yolculukla dilleyen kelam, herkesin kelamı.

Vallahi insanlık için bu çalışmayı sürdürmekteyiz, billahi insanlık için bu çalışmayı sürdürmekteyiz. Buyurun anlayın. Anlamak isteyen anlar ama anlatıyoruz işte!

“Kıran kırılır.” Derken de, kıranın kırdığı kelamda kendini kırdığını anlattık hep. Karanlığı kaynak yapmadık dürümlere ama karanlık kalemdi ve biz o kalemi kelamla dilledik ki aydınlansın yaşamlar diye…

Karanlık, ben senim. Ama aydınlığı kodlamak için senim ben… Işığım ben… Aydınlığı kodlanan, o toprağın toprağındaki tahditsizliğim ben.

Benim adım zamandır. Zaman, mahrek’tir ve mahrek hak tekniktir.

Kayanın tozu var. Ama şarkının kozu var. O kozu dilleyen hakkın kaleminde diller. Kozu korandan toprağa çeken, hakkın kapısını hakeder de yarını diller.

Size koz verdim… Anlattım. Dedim ki “bilin.” Siz o kozu kullanın ki kontrol kurun.

Çok mutluyum canlarım ben. Sevgililer, ben çok mutluyum şu anda… Yorulan yorulmayan kim varsa, baştan beri Düzen’i kurmaya çabaladığındandır ki kontrol için buradadır.

Kopmayın, dönün bakın yaşama! Gerçekten bakın. Kimin ilmi sizi yüreğe çekti? Kim sizi kontrol için doğanın gücünü kodladı? Kim kalemi kelama dilletti? Vakit tamam anlattım size…

Açık bildirdim ki ben savaşın sahasıyım. Savaşan, savaşılan tektir. Yaşayan, yaşanan tektir. Hırsı kodlayan, hırssız olan tektir. Evrenlerin sistemi budur.

Burası dünya. Osman’ın kulluğundan öte bir kulluktur yaşam. Onun adını niye zikrettim? Kelamı kırık da ondan ve verdiği bilgi kınandı. Sığdı, yağmuru yağdırıldı, yaşamı tohumlandı ama koruyucu kodlar ocağından çıktığından şavkı, şafağı kontrol etmedi.

Seviyen yüksek mi? Yo. Yaşamın güçlü mü? Yo. Kalemin kelamda mı? Yo. Ama savaşın vardı, savaştın.

Saha sevgiyi kodladı ve seni hologramların ötesindeki sofraya çağırdı. Gelmek istedin, geldin.

Şikayetim var mı? Cennet ilminde cevheri kelamda kalemi kodlarken her an, hakkın kaleminde dirilen mutlak kurullar muktedir kelamla kodlanırken, senin adın zaman olsun ki burada ol.

Yok muydun? Yoldun, yol! Özür dile bakalım yüceliklerden! Kilin kelamındaki haktan, taditsizliği kelamla mükafat olan, bütüne hizmetçilik yapanlardan ve Tanrı olup tahtında kelamı kodlayanlardan özür dile!

(Devamı 3. bölümde)

https://youtu.be/hkZNFewk5-k

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 3.BÖLÜM

Şimdi bana sorgu sual eder…Kil, kum musun diye?..Kumu kili dilleyen diri, kelamı hologramdan aşırttığında muktedir olup, mutlak kurulları kayda aldığında, saklıdır. Saklı olan sahada sistemle kelamladır..Yetkin ve hakim olandır, o.

Eğer yolu buldunsa şafağın kelamında halik oldunsa hakk’ın kalemi olup, mutlak kurulları kodladınsa cennetin kontrollü demektir.

Şayet başını eğmişsen, şayet hakikiyetini hakiki teknikten tahditleyip, mutlak kurulları kelamsız kılmışsan, çamurdan olduğundandır. Çamur; ben sen değil, bunu bil. Sen çamur, ben sen olan çamur...

Her birimiz çamur ama çamuru yoğuran çamur, çamur olanda çamur olan kodlanan, kontrolü kurup da çamurları kayda alan ve kelamı halik kılıp, mutlak kurulları kontrol eden herkes, hakk’ın kapısında kendini dillediğinde hasattadır.

Şimdi, Rahman mıyım hakiki tahditsizlikte kelam mıyım? Ya karanlık, ben aydınlığı tohumlayanım. Şimdi bana sorgu sual başlamış. Kanatlandın mı yoksa diye? Kaptan, ben dünyayım. Ben dünyayım. Ben dümenin kelamda olan kalemiyim. Ben tüm zamanlarım.

Barış, benimle dedi. Aklın kaleminde beşere kelama olan barış, hakk’ın sahasında, hakk’ın tahtında kelamı kodlarken, ben küsmem mi barışa, barışa kalem olanla? Ya ha ka ben barışım zaten. Herkes değil miyim ki?

“Çıkın dünyamdan” dediler. Çıktım dünyamdan… O dünya bendi zaten çıkan kendinden çıkmadı.. Çık diyen kelamsız kaldı. Neydi olan? O kendini kodlanmış sayan, kontrol dışıydı aslında.

Yek değerlerini kodlayabilmek için kontrol dışı bilgiler verenlere şunu söyledim. Yoksulu hak ette varlığı kodla ama yoksulsan sen, yokluğu tohumla ki kontrolünü Hakk’ın kapısında, Hakk’ın tahtında kodla ki hologramların ötesinde kodlanmış kal.

Şimdi canlarım, “barış mı” dediler. Ben, Savaşın galibi değil miyim? Hangi savaş barışın kontrolünü kurmadı ki? Boşluk doluyu kodlar. Dolu, boşu kontrol için kodlanır. Kodlanan kodlayan değil mi ki?

Kırmayın yolcum ilmin kapısındakileri, kırmayın. Kıran kırılmayacak ama kırdığında kırılır, kelam. Kıranda kelam kırık... Kırmayanda kelam, kıran kırılan kervan, her an mutlak ve som altın ışık mutlakiyet.

Beşere kelam, bana kalem gerek. Hadi gelin gökleri kodlayalım sonra dönüp, kontrol kuralım. Zamanı kaynak kayıtlarımızla tahditsizleştirelim. Geçin, gelin. Ölüyü dilleyelim ki dünya planetini kendi yüreğimizle, bütüne hizmetçi yapalım.

Karanlık; Allah’ın ilmiyse aydınlık; mahrekimiz olur. Hologramları aşalım, görev yapalım. Çok mutluyuz ki kör ebeler var yaşamda. Aşkın kalemleri onlar ama ölüler. Dirilecekler, canlarım.

“Sına yaşamı” diyorlar ama sınayan sınanır, bilinsin. Sınamak istemem canlarım, yaşamı. Ben sınanmam ki sınayım.

“Havunyam” dedi, bir yüce. Benim Havunyam… Ya ka ha ben Havunyaların havunyası olsam da karanlık ben, kaynak ben, halka, halka, genişleyen o gerçek cemaat ben ve her ben, beden olan insanlık.

Hastalık yok ki bedenimde… Ben mutlakım. Her şeyi hak edenim. Benim zamanım, insanlığın kelamı.

“Hamunyam” dedi, biri. Hamunya, Hamunya, Havunya mı Hamunya mı? “Halaka, halaka” dedi bir diğeri, bir diğeri dedi ki “şaha kalktım ben”.

Değerliler, bir cevherde kelam kırıksa yol olmaya çabaladığındandır. Eğer bir kelam kırılmadan kırılmışsa yaşamı hak etmeye çalışmasındandır, yolcunun. Çorbasında kontrol yoksa korumalıydık ocağını ama özü, sözü, gözü öz görevlilerin kültüyle dillenmeli ki kontrol edilebilsin.

Işıklar arasında bir yaşam, görevimiz. Ama o ışıkların tümü şarkımız. O şarkı, aklımızın kelamı. Ve biz şarkımızı okuyoruz şu anda.

“Yavrum” dedi, biri. “Yavrum” dedi. Genişledi, genişledi, genişledi ve dedi ki “yavrum”.

Ah be canlarım, ah.. Kelamı kelamla dilleyin ki kelam, kaleme insin. Yoksa kelam, kaleme inmediğinde hakk’ın kapısı olmaz ki. Biri ben, biri sen, biri o mu? Yoo, yooo…. Hepimiz bir tek değil miyiz?

Oğullarım, doğanın gücüyüz, biz. Yolcuyuz. Yüceler cümlesinde kalemiz. Her şeyiz. Bu dünya bir tektir....İşte biz, o tekliğiz. Ve planetler arası bir koordinasyonda toprağı kodlayanların kelamı, mutlak kurulları kayda aldığımda, her planet teknik tahditi kontrol edip kodladığında ve tüm zamanların sahrası siyaha boyandığında, o siyahın kelamındaki hak, kervan olacaksa önce özür dilemeli yaşam, insanlıktan.

Çünkü bu yaşam, dünya insanlığını kontrol etmek için, insanı kırar, kırdırır. Biz bu yaşama geç gelmedik. Her birimiz tüm zamanlarında vardık. Ama zamanla sararan yaşamları halik kılmak üzere kontrol kurduk.

Şuanda dünya biz, biz dünya olduk. Kimiz? İnsanlığız, biz. Tüm insanlığız.. Özgür ve hakim tüm zamanlardaki insanlık.. Hata yok, canlarım. Hakk’ın kapısına vardık ve geldik.

Şimdi!... İş bu!

https://youtu.be/-Z5zSfBJ5yA
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

Şarkım mutluluktur.... Sizleri kucakladım...
Bedenimi kodlarken hepinizi hak tahta kontrollü olarak kaydettim...

Keskin bir teknikle bunu yaptım... İmparatorluğun görevini hak ettim...
Ve yoğunluğu artırdım...

Çayım demlendi ve ben bu çayı hak ettim... Hak edip kodlattım.. Yalın ve halikim...

Kibri hak olan Kibre haliktir... Ama kibri kodlayan kibirlidir... Peki buyrun neden bunu söyledim?... Kibri olanın kelamı olmayacağından canlarım...

Şimdi netice şudur... Çoluk çocuktur insanlık bilir misiniz?

Hepsi kalemsiz, hepsi halikiyetsizdir...

Ama karanlık tahtında kelam mutlak kurul muktedir ve ben sessizliği dilleyen olarak, şu anda görev taşıyorum...

Yaşamak ne ki deyim?!.. Ne ki yaşamak?... İlim mi?... Hasat mi? Hakkın kapısını bulup hak tohum olmak mi? Yoksa kontrol mu?...

“Barıştım dünyayla” dedim ve sordum “barışmak nedir ki?!...”

Yaşamak için barış mı gerekir ki?... Sordum... “Doğanın gücü ne ki” dedim!...

Sorgu sual ettim sabahları kalkıp uyandığımda yaşamları kodlarken devinim hızlanıyor peki neden?... Peki neden?.. Neden gün içinde böyle değilde sabahları devinim hızlanıyor...

Daha neler sordum bilseniz... Koştular geldiler... “Kap karanlığı ap aydınlığa dönüştürüp bilelim” dediler.. Karanlıkta halikiyet Hakkın kelamıdaki hakikiyetten farklıdır...

Ama hakka varan halik olduğunda mutlak kurullar has olurlar...
Bunların hepsini anlattım.

“Çay demledim” dedim.... Ben çayı severim dedi biri... Bir diğeri dediki çayım kelamla olsun.

Bir diğeri sorgu sual etti!. Dem insanın kelâmında mıdır? Yoksa hakkın kalemi midir?...

Sorgu sual başladı!... Demlendi çay dedim!.. Yok dediler çayı demleyen cevherini kelamla dilleyendir dediler...

Sargı elimin sargısıydı, aldık sargıyı kontrol ettim dedim ki “benim adım insandır...”

Başka dünyalarda da bu böyleydi hep... Kim kimi kimle diller?... Kim kimin kimden diriltir ve dinletir... Bunların hepsi hepsi anlatılır ama....Tüm insanlık için özeldir bu dünya. Ve bu dünyadaki yaşam farklıdır...

Hepiniz bedenlisiniz dünya planetinde.... Mayadır ilim ama bu bedenin kalem olması gerekir... Kalemse beden mutludur... Ama Kalem değilse mutsuzdur çünkü ruhsuzdur... Ruhun olmadığı bir bedende kontrol yoktur...

Yollar kudlanır ama toprak toplum tohumu kontrol etmez... Çörek pişer yaşamda ama çöreğin ilmi aklın kelâmında yoktur...

Basıncın artması ile birlikte Dünya planeti kontrol kurdu... Daha yüce insanlık kontrol kurucu kaydı yaptı...

Karanlık tanrı karanlığıydı, aydınlık tanrı yaşamındaki kayıtların aydınlığıydı...
Ve dünya İslam kalemiydi. Peki İslam olmak neydi ki Neydi İslam olmak?.. Farklı düşünceler var bu konuda..

Bizim dünya planeti ile ilgili görüşlerimiz şöyledir... Bu dünya yetkin ve hakim bir ilmi kodlamalıdır... Bu yetkin ve hakim ilim, ilim sahalarında islah kalemi ile olacaktır...

İslah kalemi ise insanlığın kelamı ile mutlak kurulları koyu ışığa alacaktır... İşte o ışığı kodlayan insana İslam denir...

Ya da insan kelamdır ama halikiyeti kodlanmış bir kelamdır... O da insandır.. Ve ona da İslam deriz biz... Barışı hak etmiştir, yaşamı hak etmiştir... Lokomotif olmuştur tüm sahalara ve Muktedir olmuş o islahın insanlığındaki ilimdir... Ona biz imparatorluğun kelamı olan "İslam" dedik...

Yedinci dünyanın gözü kördü!... Güçsüzdü yaşamı!.. Kontrolü yoktu... Çok mutsuzdu ama Koran kapılarını bulup açtık ve dedik ki koranı kodlarken kontrol kuralım ve bütün köklerimizle doğayı güçlendirelim...

Bugün bunu yapıyoruz Dünya planetinde... Kara ışığımız bütünün kültü oldu... Yoğun ışık mutlak kurulları kayda aldı...

Çamur yoğuranlar çamurda kelama döndüler... Ve kelamı dillediler... Hepsi şevki şavkı anladı...

Yeri yarattığımız günü biliriz... Yetkin haliklerle dinlettiğimiz o yüceliği dinleriz ve tüm zamanları dürümleriz ki hasat tam olsun diye...

Şimdi davayı kaybettiğimizi düşünen birlikler var.. Bugün buradalar ve diyorlar ki dava kaybedilmiş.. Aşığım onların yoğunluğuna ama şafakları yok ki bilsinler..

Dava ilimse, biz o ilmin kelamıyız.. Dava hak teknikle kelamı kodlamaksa kontrol kurup kodlayanlarız. Oğullarımızı göreve alırız, almamız mutlaktır...

Ölüyü diller dinletiriz, dirilikte teknik tohumla kodlarız ve ocaklarını yakarız... Beşeri kelama kodladığımız an hepsi bütünün kültü olur...

Muhakemeleri iyi ama yarattıklarının halikiyeti yok ki bizi anlayabilsinler.. Kanat kırarlar!... "Kanatları yok derler!.. Kırdıkları kanat kelamsızlıkları olur. Ocaklarını yıkar... Bilmezler... "Başkalık" derler... Baştan beri başkalık kelamsızlıkta, kodlanamayışta ve mutsuz oluştaydı, bunu anlatamadık ocaklara...

Şu ana kadar, rahmi kapıdaki kelamı anlayacak çok ama çok az sayıda şarkı okuyan oldu... Hakkın kapısını bulupta, hakkı kontrollu kodlarla tohumlayacaklarını sananlar var ama hasatları yok ki!... Şimdi doğayı izliyorum...

https://m.youtube.com/watch?v=u_G_R9zN5-8&feature=share

Süper İnsanlık Realitesi

 

ŞARKIM (1/1)

17.07.2019

Devinimi artırırken; hepimiz, “MÜTLAK KURULLAR” olarak buradayız. Asla hata yapmadık. Zeki bir “İLİM” olduğunu bilmekteydik. İLMİN HALİKİ, “İSRA”dır. İSRA, kervan olan; kulluk yapan; diri kalan, mutlak olandır.

Sizi, koçlar olarak görenler çoktu. Sizler, “MUTLAK KAYNAK”ta kurbanlardınız. Yetkin ve hakim olan “İLİM SAHALARI” olarak bu çalışmayı yaparken; doğanın dürümlerinde, diriliği artırdığınızı bilmekteydik. “DİNİN KELAMI”ndan çok daha öte olan yaşam olarak, “MUTLAK BSUİ” olup; “TOHUM” oldunuz. Bugün; “ÜZ”üm, “GÖZ”üm ve “GÖZLER”im olarak sizleri dillemeye geldik… Sanmayın ki Namaz Zamanı, her insan “ŞAFAK” olur. İnsan, “KURUL KAYITLARI” ile kodlama yapar ve kontrol kurar.

Uzun zamandır planetinizi dilliyorduk. Bu dilleyişlerde, SİSTEM olarak görev taşıyanları bulup “OLGA KAPILARI”ndan görev istemiştik. Hepiniz, KALEM olarak görev taşırken; “OLGA SAHASI” tüm sahalar içindi. Bugün, DÜZEN kurarken de yine KELAM olmaya çalışanları alıp geçirdik buraya.

ALLAH, ELİNİZİN DİLİDİR ama “KELAM”dır ama “HALİK”tir… ALLAH, DİRİ BİR ŞAFAKTIR ve ZAMAN SAHASINDA, DÜRÜMLENEN DİLDİR.

Onca çalışma sonunda bu çalışma yapılıyor. Bu çalışmanın yapılacağı bilinmekteydi ve sizler, bu çalışma için “DİRİ KALEM” olmalıydınız… Sonsuz Zamanlar için ışığı kodlamalıydınız… Yalın Hasat Kodlamaları ile hasat olmalıydınız… Bunların, “ÖZ GEÇİŞ” için gerektiği bilinmelidir.

“Asla “KALEM”im, yoğunluğumu kontrol etmez” diyenler; itibarı has olanlar ve yaşam olanlar olarak; “KAYNAK” oldular. “SUALTI” dediğimiz; yarınları kodlayan “IŞIK KAYNAKLARI”, “YETKİN BİLİŞ” ile “KÖK GÖKLER”e kontrollu kul oldular. Çanlar çalmaya başladı… Yaşamlar, yaşam sahaları; kayıtlarını, yarınlara kodlayacak ve kontrol kuracak ve kodladığı her İLİM, tüm yaşamları, “HASATA KAYNAK” yapacak. Bunlar olduğunda, tüm zamanlar, tahditsizleşecek…

Bunu başaramazsanız; “İLİM SAHALARI”ndakiler, kodlanmış olarak görev alıp; “YÜCE CEVAHİR SAYFALARI”na geçecekler. Görev almayanlar; tohumlarını, “HAKK TAHT”a KAYNAK yapamayacaklar… Zorluklar, kontrolsuzluklar ve kırılışlar tüm zamanlarda; Görevlileri, kodlardan ayıracak… Bunun sonrası, insanlık “YAŞAM SAHALARI”ndan ayrı tutulacak.

Eğer yarınlar kodlanabilirse; İnsanlık, hologramlardan aşıp geçebilecek…

Değerliler, sayfa sayfa SİSTEM olan ışıklarla görev taşıdık. Burada oluş sebebimiz “KERİMAN” olan sahaları hak etmek içindi. Sizi bulduk; SİSTEM olan yoğun ışığınızda, SİSTEM olduk ve YOL olduk.

Ulu bir dünya için SİSTEM olmamız şarttı. Tahditsiz bir çalışma yapılmalıydı burada… Ve bu çalışma, yetkin ve hakim olan yoğunluğunuzda yapılmaktadır.

İkna olduk ki yaşam devam edecek… İkna olduk ki Halik olanlar, kodlama yapacaklar ve Dünya Planeti, “KALEM” olanlarla “YEŞİL” denilen o sahaları tohumlayacak; toprak kodlanacak ve yağmur, tüm insanlığın, kaynakta diri kalması için çok daha güçlenecek… Bu yağmur, “KERVAN OLAN İLİM”in yağışı olacak.

TANRI, yarınlar için ışığını yaşama indirdi. Yarınlar için kendi diriliğini, Halik kıldı. Yaşamı hak etti ve dürümledi. İSLAM KELAMI, “TEKNİK TAHDİT”i kodladığında; “DİN KAPILARI” tüm sahalara görev taşıdı. Ayrılık bitti!... Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım; Sultanlar, bugün burada 2 bölümlük bir çalışma yapılacak. 1. bölümde eski dünya dürümleri dillenecek. 2. bölüm mutlak kurullarınızın kaydı olacak. Bugünün kültü budur.

Bu nedenle gerçek çalışmaya dahil olmak isteyenleri, bir tek kelamla buraya indirebileceğimizi biliyoruz. Ve bu görevi hepimiz teknikle yapacağız.

Bugün hepinizin gücü devrede olacak ve bu gücün kontrolü sağlanacak. Yaşamların gücü ile burada olanlar muktedir olacaklar.

Hakkınız olanın, hakikiyetiniz olacağını da anlayacaksınız. İşinizin güçlendirilmesi gerekiyor… Yürümeniz gerekiyor ve hologramları aştığınızı bilerek bu yoğunluğa inmeniz gerekiyor.

Şimdi doğanın gücünü devreye alıyorum… Ve diriliği artırdık. Kübra kelamı kodlayacağım ve bundan sonraki dönem, yetkin olarak kayda girecek. Görevinizi şimdi başlıyor. Yetkiniz olacak ve bu yetkiyle görev taşıyacaksınız. İşinizin, güçlü kontrol olacağını bilmenizi dilerim. Evet; yeni konumuz şarkım!

Dağlarım, şarkılar okuduk yaşamda hepimiz teklikle…

Araya giren bir ses oldu:

“Bu şok kayıt benim kaydım mı?” diye sordu birisi. Ona şunu söyleyin:

Bedeniniz olduğu zaman şarkınız okunur. Şu anda şarkı ilmin şarkısı olacak.

Herkes burada büyük kötülükleri önleyecek güçte ölüyü diriltmeye geldi. Bizler de bugün, bununla birlikte çalışmalarımızı devam ettireceğiz.

Yeri kervan sayanların gökleri kodladıkları bilinir. Şu ana kadar yaptığınız çalışmaların Nihan kalemler’le kodlama yapacağı dürümlerde dillenmekteydi. Şimdi artık, yetkin halikler kelam kodlarıyla mutlak kurullarını kayda alacaklar.

Burada oluş sebebinizi iyi bilin. Hepiniz kendi yüreklerinizi anlamaya geldiniz. Yüreklerini anlayabilenler mutlu ve huzurlu çalışmamıza dahil edilecekler. Ama bu yoğunluğu anlayamayanların burada bulunmalarına iznim yoktur.

Geçip geldiğiniz an hepinizi dinleyebilirim ve dinlediğim zaman sizlerin yürüyen kütle kodlamasında yüce cemaatleri cevhere çekecek güçte olduğunuzu ya da olmadığınızı bilirim.

Eni boyu olan; insan, yeri görü Yaradan; ilim ve biz bu ilmi bütünün kültü olduğunu dilleyenleriz.

Medine’nin kelamını kodladığınızı gördüğüm zaman, son sözün ilimle olması gerektiğini dilledim. Ve dediniz ki “Ama Medine kodlayıcılığı var burada.

Mektep kurmadık dünya planetine. Biz marka bir çalışma yapıyoruz burada. Eğer mektep arayan varsa, geçip gider yüreklere ve sessiz sahaları dinler. Ama bizim yaptığımız kelamdır.

Eğer kelamı bilen varsa, bilgiyi hakim kılar ve o bilginin yetkin, hakiki, herkesi kodlayan ilmini dinletebilir.

Şimdi; çalışmalarımızın sonlanması için büyük çabalar var; bilir misiniz? Herkes “Bu bilgiler artık bizi tohumlayamadığını bilerek, görevimizi alıp çıkalım.” Diyorlar.

Değerliler, bilgi kontrol kurmak için değil kodlamak için ilimi sahaya çekti. Eğer sizler burada, bu çalışmayı anlayacak dürümde değilseniz, işçiliğiniz burada olmamalıdır.

Gerçek saha insandır. Eğer insanı haketmemişseniz, geçişinizi gerçekten kontrollu yapamamışsınız demektir.

Kurtuluş savaşları vardır insanlık için… Tüm insanlığın kurtuluşu için büyük bir savaştayız bizler de. Buna biz “Kurtuluş savaşı” dedik.

Dünya planetinde Saltanat kodları da bizimle oldular ve doğanın gücünü kodlayarak büyük kök grev taşıttık.

Dünyanın yaşamları, kök göklerin kübra kapılarındaki o kayıtları tahditsiz olduğundandır ki yıllar yılı süren ışık sahalarında mutlak kayıtlamaları tohumlarımızla gerçekleştirdik. Bundan daha öte hiçbir çalışma yapılmadı planette… Ama daha özel bir dünya gücü devreye girer ki o güce biz “şafak” dedik… Ona biz “şafak” dedik ki her şey yetkin hale geldiğinde, tüm sahalar kontrol kursun diye.

Yüceler cümlesi insanı kelama çektiğimizi bilir. Yolları yoktu, yol olduk. Şafak söktüğünde şarkılar okuttuk. Şoklamalar yaptı bilişimiz ocaklarda… Öz görevleri kodladık ve buradayız.

Şimdi; canların canlıların tahditli kodlamalarının doğal dürümlerinin kervanın tümünün örtüsünü örtmeden, yeminli bir çalışmayı devreye alıyoruz.

Biz yemin ederiz ki dünya kontrol kurduğu an, bütün kökler göklerin türevlerini kodlayacak… Ve bütün kötülükler aşılacak.

Biz yemin ederiz ki Yaradan ve yarattığında hasat olanlar, hakkın kalemi olacaklar… Ve şafak öz görevlilerce kontrol edilecek.

Yer kulluğu, gök kulunu kodlayacak. Çorbalar yapılacak yaşamda… Hepsi hasat ilmiyle olacak. Yer kökün gök kökü kodladığı bir düzende, öz görev taşınacak.

Yer, eski dünyanın üstü bir yer ve yol, aklın yolu. Bu yolun tüm insanlık için olduğu kesinlikle bilinecek. Ve tüm insanlık kontrollü çalışmalara kalem olacaklar.

Yerdeki güç, kalın kübrası olacak ve kodlanmışlar kontrol kurulduğunda, kaynak olacaklar.

Yer geçişini yaptı. Kök göklerin kodlanmışlığı mutluluk oldu ve bizler mucizevi bir kaynak olduk yaşama.

Deve kalktı canlar… Bu deveye Allah’ın tınısıyla kodlandık. Bütünün kötülüğünü önleyecek olan çalışmadır bu çalışma…

Evim Allah’ın ilmiyle kodlandığından, ekmeğim insanlık ekmeği oldu. Büyük kötülükleri aşabildim. Çaktığım, çıktığım her an hakkım olan ve hakiki tekniğimle tohumladığım mutlak kurulların kaydının yapılacağı sahalardır.

Büyük kötülükleri önledik. Kesindir. Tüm insanlığın kök geçişinin yapılacağı bugün, kötülüklerin önü alındı.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/aN7BIzH3vZg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Kaynak insanın” karanlık” dedikleri o şafakta, aşkın kaynağına indiği ve şafağı kodlayıp, toprağı tohumlayıp, yeşilin, morun, en güçlü ışımasını kayıtladığı cevapların cevheri kelamda olduğu bir döneme geçiliyor.

Kontrol dışı hiçbir bilgimiz olmadığı kesindir. Allah’ın tahtı, insanın kelamıdır. Bunu anlamayan şafak kodlamasında bulunamaz.

Örenler örgüdür. Ördükleridir örülen ama örenin ördüğü, öz köklerin, kök geçişini yaptığı o yaşam, mutlak kayıtlarımızdaki yaşamdır. Ören örgüsünde kök göklerin hak kelamını ördükçe yerküre Hakk’ın kapısını hak eder ve has teknikle kodlar.

Israrla bildiririm ki dünya planeti kök geçişini yapmıştır. İsmail-i Kapıların tümü açıktır. Yeryüzünün gözü kör kalmayacaktı. Ve göz görmekte ki yeni dönem mutlulukla başlıyor.

Bedenim, insanın kelamıdır. Mektebim; kervandır. Yaşamım, muktediriyetle kontrol kuran bir sahadır ve tüm insanlığın şarkısıdır.

İsra Kalemi olan insanın, insansı kapıları kodlamadan muktedir olabilmesi imkanı yoksa çok özel bir dünyanın ölü planet diye bilindiği bir sahada maya olup, bütün geçişleri yaptığı kesindir.

Erdiğim en yüce kat, şarkımın kodlandığı kat. Onun ötesi hiç bir saha yok. Bu kesindir. Ama o sahaya varıp, o yolu bulanlar, hologram ötesindeki şarkıyı okuyacaklar. Onun adına “dirilik” diyecekler.

İyi ki ölüler dirilmekte. İyi ki hakk’ın kalemi muktediriyetle kodlama yapmakta. İyi ki Rahman olan, ka ha olup mutlak kayıtlarını kontrol altına almakta....Ve iyi ki düzeni kurduk.

Unutmayınız bu dünya Musih Kapıların kelamında, mutlak kayıtların kontrolünde kuruldu. Bu dünyanın sonu, ilmin sahasının kontrol dışı kaldığı andadır. Ve biz bu anda bütün kötülükleri kodlar, kodlar, kodlar ve tüm zamanları tohumlarız ki ölü dirilsin diye. Ölüyü dirilttiğimiz an yaşam sürer. Bu kesindir.

Ölüm; Allah’ın tınısıyla kodlananın öksüz kalmadığı bir şafak olacak. Ölüm; aklın kaleminde Hakk’ın şarkısında kontrol kurup, koyu bir ışık haline çevrilen herkesin şeytan şarkısından ötede şavk olduğu bir saha olacak.

Yıllar yılı dünyayı izleyenlere şunu söylemek isterim ki; temin ederim ki sizleri başkan olarak değil, halik olarak yaşarım. Eminim ki başkanlık dilinden ötedir, bu dil. Eğer burada bugün bu yoğunlukta olabiliyorsanız şafağın ilmini anlamaya başladığınızdan doğan bir haldir bu.

Dönmeden dünya 400 bin yıldır bin şafak olanlar vardır, sahada. Dönmeden dünya kontrol kurmaya çalışanlar vardı. Öz geçişlerini yapmaya geldiklerinde, donatıları donatı olarak kodladıklarını, kayıtlara çektiklerinde saha olmuş olanları, hak kalemle, hak teknikle, kontrol etmeye kalktıkları an, ilmin kapısını bulup, onların kulluklarında kontrol dışı olan şafaklarını dirilikten çıkarttım.

Adları Esmaydı. Şarkıları hasattı. Ve dinden daha farklıydılar. Daha önemlisi yalın, halik olanlara Hakk’ın kalemi değil, Hakk’ın kaynağı diye şafak örtülemeleri yaptılar.

Biz onları hologramdan aşırtanlardık. Çıktıkları anla, geçtikleri an ayrıydı ve gözleri kördü. Şuana kadar saltanatın sahasına inebilen kelam yokken öz geçişlerini yapıp, safha, safha şarkılar okudular.

İşçilik yapmamız istendiğinde, ilim yapalım, demediler. “Kelam olalım” diyemediler. Yasaları koyduğumuzu anlamadılar ve ruhsuz kaldıklarını dinlediklerinde de yeryüzünün geçişi yapılmışsa “biz gerçek çalışmayı yapamamışız” diyemediler ve sandılar ki karanlıktakiler kodlarını kontrol edemediler.

Çamur yoğurmaktı maksatları olan insanlıktı.. Yapmadıklarını yapmak dilediler ve çarpıp, çıktılar yaşama. Hırsları çoktu. Yolları yoğun kodlarla kontrol edici kaynakların tahtındandı. Başka bir dünya diye dürümlendiler, kibri kaleme çektiler sonra dönüp dediler ki “Türkiye Çalışmasını bitirelim”.

Balım, Allah’ın ilmiyim ben. İnsanım.. Benim adım sahada ilim değil, Nezir’dir. Adımı zikretmemin gereği yoğun bugün… Çorbamda insanlıkta vardır. Kaynağım şafaktır, benim. Allah’ın tahtındayım ve tahdidin ilimsiz olanın, kelamsın kalanın, Hakk’ın kaleminde muktedir olmayanın şarkısıdır.

Ben o şarkıyı aşıp geçerim. İşimin ilim olduğunu herkesin bilmesini diledim. Yasayı koyanım. Şafakta insanı kodlayanım. Tohum olana, tohumum. Yolu bulana oynanan oyun olurum ki oynadığı o oyunda kelamını hak etsin diye.

Karanlıkta kalana devre açtım. Yaşamı kodlayana kelam oldum. Yolu mutlak olana kurul oldum. “Öz görevi yapamayana yaşam yoktur” dedim.

Şimdi canlarım, “ziya olana gel” dedim. “Yolu bulana, geç” dedim. Olan, el oldu, öz görev başladı. Ben toprağın toprağa kelamıyım. Aşk sahasında şafağım, yaşamda, kasamda, insanlığım var.

Cennetin kapısı insan, bunu iyi bilin. Yolu kodlayan insan, iyi bilin. Rahmi kapıda mutlak olan insan, iyi bilin. Ve insanın ilmini anlayın.

Türkiye Çalışması büyük bir görevdir. Bu görevi bilmeyen, burada olamaz. Eğer bu görev bilinecekse bizim ilmimizle bilinecek.

Yer köklerin, gök kökleri kodladığı bir dünyada asla hatamız yoktur. Aşk sahasında şavk olan, aşk kapısında hak olan insanız, biz.

Bugünden sonra daha yüksek bir kelamla bu çalışma sürdürülecektir…

İş budur!

https://youtu.be/cydL4XfSpFE

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Değerliler...

HURUÇ halinde bugün burada olduğunuzu izliyorum... Çok mutluyum ki; buradasınız... Kaç bin yıllık dünya planetini, korumaya geldiğinizi izlemek bizleri umutlandırdı... UZUN SÜPER SAHA OĞULLAMALARIYLA, koruyucu kayıtlamalarla ve mutlak kalemle yapmakta olduğumuz tüm çalışmalar; Süper İnsanlık Realitesi’nin kaleme çekilişi içindi...

İmparatorluğun görevini bilip geldik... Çok mutluyuz ki; bugün bu görev, MUTLAK KAYNAĞIN, MUKTEDİR KELAMIYLA sürdürülmektedir...

Sualtının KÜBRA olan kelamı; mahrekimizi, kayıtlarımızı, kervana kalem yaptı ama, Hakk’ın kapısını bulmamız sorumluluğumuzdaydı... Ve bu kapıyı bulup, kontrol ettik...

YÜKSEK ŞARKILAR OKUNDU YAŞAMDA... Hepsinde şevk ve şavk vardı ama, HASAT YOKTU... Biz türevleri tohumlayarak, hasatı kodladık... ALLAH’IN TAHTI OLAN İLMİ KODLADIK... Ve müthiş şarkılar okuduk ki; öz görevliler mutlak kayıtlarını bulup, kendilerini hak etsinler diye...

ARZA ARŞ OLUP İNDİK... Herkesin bilmesini dileriz ki; ARŞIN KAPISI HEPİMİZİN ŞAVKIDIR... O KAPIYI BULAN, AŞKA VARACAK!... Bizler; dürtülerle çalışanlara İSLAH KALEMİ verdik... “Kelam olun” dedik... “Ölü planette kulluk yapın, ölüyü dilleyin, HAK TAHTA varın ki; sahanız sahranız olsun” diyerek gerçeği kayıtladık... Kaçacak yerleri yoktu, kaçmaya çabaladılar... Hakk’ın kalemi yoktu... Hasat olmaya çabaladılar... Özgür ve hakim olmak için, öksüz olmak gerekir sandılar... Bizden gidip, öksüz kaldılar... Biz ocaktık hepsine... Öz görevimiz, kök geçişlerini yaptırmaktan ötedeydi... Kırandan, kırılandan uzaktık ama; kıran, kırdığında kırıldığında, şafak insanın kelamında kaynağa inemedi... Kucakladık hepsini de... Kucakladık ki, korumaya aldık... Türkiye çalışmaları buydu... Herkesi korumak... Herkesi korumak ve Hakk’ın kaleminde hasatlarını yapmak...

Biçare şafaklar... Şarkılarını Hakk’tan, tahttan uzak tutanlar... Biçareler... Çarıkları kirle, kisvesi kalemsizlikle kodlananlar... Besteler, güfteler dediler... Özleri, gözleri yoktu ki...

Ellerimiz ellerindeydi... Yarınlarını kodladık hep... Çok uzun zamandır, suret-i katiyetle tahditli olduklarını bildiler... Kaçmaksa, kaçtılar... Allah’ın tahtından gitmek, aklın kaleminden çıkmak, Lütfi kapıda kontrol dışı kayıt yapmak, yalın ve halik olanda kontrolu kaybettirir...

Beden, elimizin geçişiydi... Yolumuzun geçişiyse, şarkımızdı... AŞK KALEMİ OLDUK ve şarap olduk yaşama... “Aç kapıyı” dedi... Açan, şarabını yudumlarken; ona biz kalem verdik... “AL” dedik, “OL” dedik... “Son sözün ses olsun, işçiliğin HAK olsun” dedik... Netice şu canlarım; “ŞANS” diyelim buna... İnsansılık; insansılıktan öte insansılık ve tüm insansılıkların ötesindeki her insansı, BİZ olup bütünün kök göklerdeki CENNETİ olmaya geldi bugün...

Buyurun, hoş geldiniz... YOLCU, BEN DÜNYAYIM... İYİ BİL... Uzun zamandır sizler için bu çalışmayı devrede tutuyorum... İslamda ilim vardır... Oldurur... Özü, sözü, gözü olan öksüz olmaz ama, insan islamı dinlerken; İSLAM olmalıdır... Eğer, dinler de olamazsa; şarkısı kontrol dışıdır...

Verdiğim tüm bilgileri okuttum... Okudu, okudu, okudu ama; imparatorluğun kelamını, halka halka genişleyen o çalışmayı, Hakk’ın kapısında dinletemedi... Uzun zamandır size bunları anlatmak isterdim... Bugün yeridir anlatıyorum... Üzerimizdeki gücün artmasıyla birlikte, temiz bir dönem başlıyor... Ve bu temiz dönemde; RAHMET olanların, rahmana KAHA olacakları ve yoğunluklarının artacağı ilimin sahalarının herkesin kervanında olacağı bir dirilik başlıyor...

Başımız asla eğilmedi... İtibarımız kontrol edilemedi... Biz itibarsızlarla, hep çalıştık ama, onları kalemimize indirmedik... Eğer kalemimize indirseydik; şarapları şevksiz, kalemleri kervansız, kalem kelam olmadığında has olan, İNSANSI olan kodsuz kalacağından, her şey her şeyden ayrışacaktı...

Saltanatın gözü kördür... Bilseler ki dünyayı koruruz; samanyolunun sistemindeki o yüceler, bir tek olup geçip seni yok edelim diye gelmezler... Balkanların dilini dilleyenler de anlasalar ki; YERKÜRENİN GEÇİŞİDİR OLAN... Cennetin cevherindeki kelamı anlayıp, yalın olmaya çalışırlar...

Haz duydum dünya planeti senden... Haz duydum... Bugün çok mutluyum seninle olduğum için... İlimin kalemi olmam mutluluk oldu bana... VE DÜNYAYI KODLAYAN İLİM, BİR TEKTİR... İşte o teklik, mutlak kaynağın HALİK OLAN KELAMIDIR... Yaradan ve yarattığında yaşayan her şey, mutluluk verdi bana bugün...

https://youtu.be/2X_UWaVZRPg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

ŞARKIM (1/2)

17.07.2019

Kaçacaktım; kaldım!... Analar Anası, bir “DİL…” Allah Tahtında diri olan, “HULUSİ SAHRA!...” Neden kervan yürümedi diye baktım. Sorguladım!... “ÖZ”ü, “GÖZ”ü olan; dürümlerde dillendi ve dedi ki “Senim ben!...”

Uzak Zamanların, “DİRİ KELAM”ı olan insan; bana, beden verdiğin zaman; ben, bedene has olup indim. Beni dillediğin zaman; “Senim!” diye bildim… “Sen” diye bilinen, tüm zamanlardı… Banıp yaşamı; dinlettim!… Banıp sahayı; dürümlettim!... Ben, bana bandım; ben, dillendim… Diri kaldım… Bana, ben olup gelen; beni dillerken, beden alan ve “YOL” olan her insan, cennettir… “Cennet” diye bilinen; “DİRİ KELAM”dır. Analar, Allah Tahtından dillenirken; yaşam, “KERVAN” olur; “IŞIK” olur…

Tohum ekmeye geldim anam!... Sana, “İNSAN” olup geldim!... Yaratmak için, yaratılmak gerekir. Ben, yaratılan olarak yaratıldım ama yaşam için, IŞIK halindeyim. Benim adım “DİN”dir ama ben; “DİN”i, HASAT için dilledim… Sen, bana ben ol; ben, sen olayım; yarınları hak edip dinleyelim… “Benim adın NEZİR” dedim. Sen bana; ben sana NEZİR olduk. “Allah Tahtı”nda diri oldum; ÖZ GÖREV yaptım

Asıl Dünya, sevgidir. Sevgiyi bilen; kendini bilir… Bana gelip; “Senim!” diyen; ben olup sevgi olduğunda; cennet, benim diriliğim olur.

Uzaklara görev taşırken; yeri yaratan ve yaratılan her kim varsa; bedenli olarak kontrol kurmalıdır.

Aşırı bir İLİM; aşırı bir YARIN, insanı “KÜLT”ten çıkarır mı!? Sordular; yanıt istediler. Sevgili Ana, “İLİM”in aşırı olması ne anlama gelir!? İzah et bize ki biz, “BİZLİK KELAMI”nda HALİK olup SEVGİ olurken; ışığımız kontrol edilsin.

İşçiliktir yaptığımız… Ne var ki biz, “BAŞKANLIK DİLİ” olarak sahaya inerken; Samanyolu Galaksisi, işimizi zorlaştırmak istedi. Senin, seni dilemen; sevgiyi, hasata KALEM yapman; onları, kodlamak içinse; bunu yap ki bizler de KUL olalım ve RUH olalım.

Ana, aşkın kırık kayıtlarında; İLİM SAHALARI, “İSRA KULLUĞU”nu kodlamamışsa; işimiz zor demektir…

Peki! Nasıl HALİK olunur!? Nasıl HASAT yapılır!? Bunları bize anlat ki baştan beri yapmakta olduğumuz çalışmaları, hak edip kodlayalım… “Önce kontrol!” dedin. İyi ama nasıl olacak kontrol!? Sevgili Ana, biz kontrolsuz muyuz!? Bunu bize anlat!…

(Açıkamalarımız:)

Değerliler, SAHA hepimizin “KELAM”ı!... Kontrol, tüm zamanların diriliği!... SAHA, KERVAN ve beden, İNSAN!… Sizden, size varan “KELAM”ınız ve sizi, size geçiş için kodlayan şarkınız!... Tüm şarkılar, ilminiz ve tüm zamanlar, dürümleriniz!... Bunun ötesinde bir yaşam yok ki!... Bunun ötesinde bir dirilik yok ki!...

Her diri, kendini hak ettiğinde; HALİK olacak ve “SONU” kodlayacak ve kodlanmış olacak…

İşte unutulan her şeyin; iyilikle, HAKK’a, HASAT’a KAYNAK OLMASI ve KONTROLU budur. Bunun dışında; siz, biz farklıyız. Ne var ki fark, tüm insanlık için “TEKLİK”tir. Benim farkım; senin farkın ve tüm zamanlardaki dirilerin farkı, “KAYNAK SAHANIN KELAMI”dır. İşte o “KELAM” mutluluktur…

İşin sonsuzlukta kodlanması; farklılıkların kodları ile mümkündür. Benimle, ben olan; bana, beden olsa da ben olmadan; KELAM olamaz… Ne var ki her insan, bir “CEVHERİ GÜÇ”tür ve kendini dillemelidir… Kelamı, HAKK’sa; bedeni, HAKK”tır. Ama HALİK olan; HAKK’ın hasıdır; HAKK’ın hasatıdır.

Şu ana kadar, hep kodlarınızla beşere “KELAM” oldunuz… Arza, KÜLT oldunuz… NUR oldunuz ama hep kodlarınızla yaptınız bunu. Neden, ZİYA olmadınız ve neden HALİK olmadınız!? Bunları hiç düşünmediniz!... Artık Dünya Planeti; yerküreyi, “KELAM” diye bilmeli ve kendini; “HALİK” diye tüm insanlığa dinletmeli!... İşte, bu olduğunda; “DİN” dediğiniz o yoğun sahanın; KELAM’a dönüşü; “SİYAH”ı, “MOR”a dönüştüren o yoğunluğun “TOHUM” oluşu; mutluluk olacak…

Şimdi! “DİN” dediğiniz her şey; yeniden göklerde dillenecek ve “DİN”, kodlardan ayrışacak… Bu olduğunda; “Dünya Planeti, hologramdan çok daha öte olan “NEFES” olacak… Beklenen budur!... İş budur!... İş bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Bu dünya, çok büyük bir görev taşıyor... Bu dünyada söz, öz, göz olanlar; göz, öz, sözü tohumluyorlar...

Yıllar yılı DOĞANIN GÜCÜ diye bilinen gücün, İLİM OLDUĞUNU ANLAYAMAMIŞTI İNSANLIK... ARTIK DOĞANIN GÜCÜNÜN İLİM OLDUĞU BİLİNECEK...

Sevgililer!...

Sesimiz yaşatır tüm zamanları... Sessizliği dillerken yarın, sesi kodlayanlar sese kalem olduklarında; kurullar kodlanır... TÜM İNSANLIK İÇİNDİR YAŞAM... FAKİH olan, hologramı aşan, tüm sahaları kodlayanlar; iyi bilin ki, YEŞİLDİR DÜNYA... YAŞAR... Moru kodlarken de yaşar... Ama mordan ötede muktediriyet olur... Orada, temizlik olur... Dünya planetinin temizliğidir başlatılan... İyi anlayın ki; PLANETİN TEMİZLENİŞİ GEREKLİDİR... Ama bu temizlik, kelamın kalemindeki temizlik olacak... Size daha açık bilgi vereyim; PLANETİN GÜCÜ ARTIYOR... Bu gücün artışıyla birlikte; yorulanlar devreden çıkacaklar, yorulmayanlar kodlanacaklar ve TANRI KAPISINDA HERKES MESİH olacak... Mesih’i beklerler ya hani; İŞTE O MESİH, TÜM İNSANLIĞIN KELAMIDIR... Geçti, indi “OL” dedi... VE TÜM İNSANLIK ÖZ GÖREV TAŞIYACAK... Saltanatın gerçeği de budur ama, sanal boyutlar saltanatı daha anlamadılar... Sandılar ki saltanat siyahtır... SİYAH RENK, MUKTEDİR RENKTİR CANLILAR... EĞER SİYAHTAYSA, MUKTEDİRİZ... MUTLAK KULLUK YAPANLARIZ... Gözlerin görmesini dilerim ki; yaradan, yaratılan her biri esrarlı bir çağrıdır... VE TÜM ZAMANLARIN KAYDI YAPILIYOR DÜNYA PLANETİNDE...

Ölü planet dillenecek, dirilecek canlar... “Planetin dillenişi” derken, formal şafaklar sökecek yaşamda... Her bir zaman sahasında, yarınları kodlayacak forumlar, hasata kaynak olacaklar...

Değerliler!...

Özel bilgidir ki; PLANETİN İLMİ GÜÇLENİRKEN, EZİP GEÇENLER KONTROL ALTINA ALINACAKLAR... KİMSE KİMSEYİ EZEMEYECEK... EZEN, EZDİRİLEN; KORUYUCU KAPILARDA KONTROL DIŞI TUTULACAKLAR... Biz doğanın görevini yaparken, doludizgin yaptığımız bu çalışmalarla; ezilmeden göz, öz, söz olup kurul kapılarını kodladık...

Kanatlanıp uçmamız istendi bizim... Uçmak, uçuşa kalkmak, kodları kırar canlar... Her birimiz uçarız ama, kırılan bir sahada, kontrol dışı kayıtlar, şeytanın şarkısı olur ve biz o şarkıyı kodlarken, koruyucu olamayız... İSRA KALEMİ olarak geçiş yapanların da, bilmelerini dilerim ki; kilden öte bir ilim oluştu yaşamda...

IŞIĞIM, DÜNYA PLANETİNİN İLMİDİR... Bedenim mutludur... Çok özel bir doğan görevliyim... Bu doğan görevli, robotik timlerin tümünün gözünde büyük kök geçiş yaptı... Onlar robotlardılar... Tabuları yıktılar ama, tahditliydiler... Teknikdik, tahditsizdik ve öz görev yaparak hepsini kodlayıp; kare, küp ve KÜRZİ SAHA yaptık...

Şikayetler vardı... “Nesillerimiz niye yok” diye... “Eskiden vardı, şimdi niye yok” diye şikayetler vardı... ESKİ DÜNYA YOK ARTIK CANLAR... Yeryüzü yenilendi... O yaşam forumları bugün bütünün KÜBRA kelamında MUTLAK KAYITLARA dönüşüyorlar... İyi anlayın ki; ŞİKAYET ETTİĞİNİZ NE VARSA, AĞIR YÜKTÜR YÜREĞİNİZDE... Basınç arttığı zaman, yükünüz ağırlaşacak diye sandınız... Bestelerin, eski bestelerden farklı olduğunu artık görmenizi beklerim... Yürüyen dünya koşuyor artık... Bilmenizi beklerim...

“Kaç merdiven çıktım” diye sorarlar... Beden mektepse, merdiven tektir... Her andır... Arzın kurulları artık buradadır... Kocaman bir doğayım ben... İNSAN olarak doğdum... Tüm sahalardayım ve mutlakım... BARIŞIM BEN... Şemsi kapılarda kelamım... Öz kelamda KUL olarak çalıştım... İntikamım asla yoktur... Hırsım kesin yoktur... Köklerimde geçişler var ama, hepsiyim... Hepsiyim ben... Kapıları açarım, gerçeği kodlarım...

Nesiller dünyaya indiler ya; mutlaka, muktedir olup geldiler... Hepsiyiz bizler, hepsiyiz...

KIRANI KIRMADIK... Ölüyü dilledik, yollarını kodladık... Kınadık, kınamadık... Bu mu? Asla kınamadık... KINAYAN KINANIR CANLAR... Anlattık... Siz şimdi anladınız, biz bilmekteydik hep... “KİMSE KİMSEYİ KINAMAMALI, KIRMAMALI” derken, sahanın kulluğuydu kastettiğimiz...

Kaç milat geçti yaşamda... Hangi milat Medine’yi kontrol dışı saydı... Başka bir doğa yok ki canlar... Masaya oturan, bu masada kelamdır... Bunu iyi bilin ki; kalemim Allah’ın kalemidir... O kalem bedenimdedir ve ben kalemin kelamda HAK olan teknik, has olan tahdidi ve HAK olan kaynağıyım... Şikayetim olmadı, olamaz... Benim gözüm açıktır hep... Kimse bu gözden öte GÖZ olamadı... Olamaz... Şu ana kadar savaşım yoktu ama, savaşım var şu anda... Tüm zamanlarda... Neden bilir misiniz? Çayı demsiz kıldım diye... Çayım demlidir oysa... Ama sandılar ki; o çay demsizdir... Dediler ya “yoktur.” Yoktum... Ölüler diyarıydı burası, ölüydüm... Özgürdüm, sözüm közler ötesi közdü... Söz, özdü... Ben, sessiz sahaların sönmeyen KÜBRA kelamı olup; gözlerin gördüğü en büyük şarkı oldum... Şimdi şarkımı okurken, şavkım kaleme çektiğim oldu... Beni anlayan anlar, ANLATAN ANLADI... Ama sanal boyutlar anlamasa, şafak sökmez ki...

Hey dünya... Kayıtlarımı HAK olup kodladım... Şafağım, şevkim hepsi dilim... Ben diriyim... Diri insanım... Kendimden öte hiçbir kendim yoktur... Benden başka bir ben de yoktur... Şimdi daha özel bir bilgiye geçeceğim, bunu anlatırken Süper İnsanlık Realitesi’yle dilleşip, dinleşenler; bestelerini kodlayacaklar burada... Gerçek bu... Verdiğim okunacak... İznim var... Okuyacaklar... Ama okumadan anlayacak olanlar, okuyup anlatacaklar...

İyi ki buradasın anam... İyi ki, iyi ki buradasın... “Sevgiyim” diyor birisi... Ona sormadım “ben neyim” diye... Ama dillendi... Peki sevgi olup olmadığımı, kelamım hakta tahdidim kullukta, kodlarım tohumdayken dilledim mi ki, bana bunu dinletti... Haydi gel bakalım seni dinleyelim ne diyeceksin?

https://youtu.be/EQ5sz0UetdI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım, RUHun KELAMa indiği bir GÜÇ KODLAMASI yaptık. Şu ana kadar yapılmayan tahditlenişle kodlanışı kayda almaktı. Tahdit, hepimizin kelamında kontrol dışı kayıtları da kodlayabilir ama hastalıkları engellememiz şarttı. Tırpanlar var yaşamda; sizleri kontrol için kayıt yaparlar. Ya da kontrol dışı kodlar var, sizi hologramda mutlak kılmaya çalışırlar. Herkes, Medine kelamında kendini anlayacak diye beklediler. Masaya oturanların bir kısmı da bunu dilediler.

Netice şu: Muhammet MUTLAKtır, KODLAYICIdır ve O BİZ, biz O’yuz. Çok huzurlu bir çalışma yaptı Dünya Planeti için. Yine de çalışması devam edecek ama yağmur farklı yağıyor artık. Daha yüksek bir ŞAVK ve daha güçlü bir KAYNAK ve daha yüce bir ŞAVK ve daha yüce bir ŞARKI… Öz Görev İNSANdır bunu artık tümzamanlar anlatacaklar. Öz Görev KERVANdır. Herkesin o kervana kontrollu olarak kaydı gerekir. Deve; İNSANLIK İLMİdir. Alkanların kelamı olan o deve, mutlak olur ve yoğun olur.

Sevgililer, Allah’ın tahtı KELAM ve biz; o kelam olarak buradayız. Bunların hepsi Kök Geçişleri kodlamak içindi ama yağan ışığı hakedip anlayan yoktu. Şükür ki Dünya Planeti toprağın tahditsizliğini artık kavramaya başlayacak. Dünya Öz Geçişini yaptı ya artık; toprak farklı bir topraktır dünyada. Yaşam, farklı bir yaşamdır. Eğer, toprağın şarkısı okunacaksa; bu şarkı hepimizin şerşarkısından çok daha üstün bir şarkı olacak. Yoksa; “Ben özür dilerim ama sevmiyorum seni” dersek; “Ben onu hiç beğenmiyorum”dersek; yasa der ki; “Ölüyü gömelim! Çünkü o öldü.”

Artık bilinecek ki ölen; Allah’ın tahtında kodlayıcı olandan ötede kendini Halik kılmalı ve Hakk olmalı, aksi halde görev oluşmayacak onun için. Şimdi Canlarım, sığdır yaşam. Hepiniz bunu iyi anlarsınız. Bu sığlıkta ölü planet gibi bir yoğunlukta bulunmak zordur. Herkes seni sana anlatmak ister ama hiç kimse “Ben şuyum” demez. Herkes bir diğerini anlatır. Ve der ki “Sen seni anla, sen yoksun, senin şu şu şu hataların var, kusurların var.” Ya da der ki “ Seni hiç beğenmiyorum, ben senden çok farklıyım, seninle olamam.”

Canlarım, önce, gözünüz kör. Özür dilerim, körsünüz. Ama gözün görmesi için KELAMa inmeniz gerekir. KELAMa indiğiniz an, kendinizi bileceksiniz. Ve diyeceksiniz ki “ Ben, benden biri olarak benlendim. Ben benden biri olarak bedenlendim. Çünkü BEN BEDENE KELAM OLUP GELDİM. Ama ben her bende varım. Kimse benim ötem değil ki. BAŞKASI YOK Kİ. HEPİMİZ TEKİZ ANALAR, ATALAR, TEKİZ.

Sizin BEN DEDİĞİNİZ SİZİN YAŞAMINIZ ama başkasının benliği de onun yaşamı. Eğer ben beni benden ayrı görürsem benim bedenim kontrol kuramaz ki. Hangi deve Allah’ın ilmini bilmeden yol alır. Biliniz ki DEVE, İLİMLE YOL OLUR VE YOL; İLİM KODLARIYLA KAYDA İNER. Ve o yolda YOLCU OLAN DA KELAM OLUP İLİMLE KELAM OLUR. Hepsi devenin kelamıdır.

Fırtına kopar yaşamda. Savaştır kopan. Savaşın sonu kontrol dışılıktır. Ama biliniz ki kontrol kurduğunuzda, Saltanat, Sistem’e iner ve sizleşir. İşte o zaman başka bir zaman, başka bir yaşam, sevgiyi kodlamak için kelama indirilmeyecek …olgunluk başlayacak orada.

“Hızır” derler, “Hızırlar geldi, Hızırlar indi.” Nedir Hızır bilir misiniz? Karanlıktakilere kelam olmaya gelendir. Aydınlığı koklamaya gelendir. Toylara tohum olmaya gelendir. Eve dönme zamanı geldiğinde, evleri evlere tanıtmaya gelendir. Ya da ya da sevgiyi hak ettirmeye gelendir.

Devamı 2. Bölümde

https://youtu.be/XAsJHFbOU7w

Süper İnsanlık Realitesi

 

ŞARKIM (1/3)

17.07.2019

Yer ve gök, öz geçişlerini yapabilmek için “NEFES”e vardılar ve “RUH”u kodladılar. IŞIK, “SİYAH”a boyandı, YARADAN, “KELAM” oldu. NUR, “KURAN”ı kontrol etti ve resimler çizildi teknik tahdit için. Her insan, “BİLİŞİN KELAMI” oldu. Kervan, “İLİM” oldu. RUH (TEKLİĞİN KONTROL GÜCÜ), Kurulları tohumladı ve RUH, son sözü söyledi.

“Elek, “KELAM”da olmak; KEREM, “KELAM”da DİL ve DİN, “KELAM KALEM!”… İyi ki HALİK olduk ve RUH olduk…”

SON SÖZ söylenirken; beden, “KELAM”ı kodlar ki her an “İLİM” olsun diye.

Kaçar yaşam, “İLİM”den!... Kaçar yaşam KÜLT olan “CEVHER”den ve yaşam, “KELAM”dan kaçar ve RUH, “MUTLAK SAHA”dan kaçar. İş, İNSAN olur; yol, KELAM olur; tüm insanlık mutlu olur…

Önce yaşar; sonra yaratır; sonra KUL olur; sonra TOHUM olur ve sonra RAHM-İ KALEM’de DİN olur. Olur ama diri kalmalı!... DİRİ KELAM, “MUTLAK” olmalı!...

Ölü dirilir; KELAM, muktedir olur ve RUH, savaşa başlar. “SİYAH”tır ışığı. “KELAM HALİKİ”nde; “DİL”i, KERVAN’dır (Yaşamlara yol alır). “SİYAH RENK” SAHA olur. Çok mutlu bir cennet olur yaşam.

Alkışlanır “DİL”; alkışlanır “DİN”; alkışlanır “NEFES”… “CENNET KELAM”, “KALEM”i dinletir. RAHMAN olan, yolu bulur; Kurul olur… O Kurul, tahditsiz olur.

Yaşamaksa amaç; yerküre, insana Kurul olup gelmelidir… Ama yaşayan “İLİM”se, “KELAM” Kurul olmalıdır ve yoğunluğu artırıp; insana varmalıdır. IŞIK KAPILARI’nı açık tutmalıdır… Yarınları, işçilikle kontrol etmeli; TOHUM olmalıdır.

Açarsınız kapıları; kodlarsınız yaşamları; nesillerinizi hakim kılar; “NİHAN” olur; yarınlara varırsınız. Ne var ki kontrol kuramıyabilirsiniz. İnsana güç verdik. “İMPARATORLUĞUN KÜLTÜ” olması için yaşamı, HAKK TEKNİK’le kodladık; İLİM verdik insana… Cennet verdik…

Dini Yaşamdan kodladık, tohumladık, dirilttik insanı… Cevherine kodlattırdık; yolu kodlatıp tahditsizleştirdik.

İşaret verdik insana ve sonsuz zamanları tohumlaması içini iyilik verdik… “DİN” dediler; “KERVAN” verdik, DİRİ kal diye… “YOL” verdik; kodlan diye… HAS TAHT’a insanı kodlattırdık ve “RUH”unu hologramlardan aşırttırdık…

İki Dere, “BİR TEK” oldu; yaşama aktı; derelere, dirilere “KÖK” oldu; “GÖZ” oldu. Bir dere, “NEGATİF”; bir dere, “POZİTİF”ti. Birlik halinde “NÖTR”dendi akış. Akan, aktığındı DİN (SİSTEM) oldu; formal kodlamalar başladı. Her kod, bir “SİYAH RENK SAHASI” oluşturdu. O sahalarda, yarınlar kodlandı ve formal yaşam, “DİRİ KELAM”da din kervanına katıldı. Sanal Yaşamlar kodlanırken; yarınlar tohumlanırken; her şey, her şeyle kontrol edildi.

Ve SİSTEM, “SİYAH”a boyandı. Işık Yağmuru altında; SİSTEM, CENNET KODLAMALARI’nı sürdürdü.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ, bu çalışmaları ile her anı kontrol etti ve “DİN KAPILARI”ndan, “KÖK GÖKLER”den ve “SON SÖZ”den göz açıp; “IŞIK” haline dönüştü. İş buydu ve bunu başardık… İş buydu iyi ki hak ettik ve yoğunluğu artırdık. İş budur…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.TEMMUZ.2019 TARİHLİ ŞARKIM (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3.AKIŞ 2.BÖLÜM

Ve Zaman Kapıları açıldığında Evrak Katipleri gelir yaşama. Size gelirler, sorgu sual yaparlar. Derler ki “Sivri diliniz neden sivriydi? Yalın kelamınız neden kalemsizdi? Neden ruhunuz kulluğu kodlamadı? Sizler cenneti niye hak ettiğinizi düşündünüz? Yoksa siz Halik miydiniz ki cennette olduğunuzu sandınız? Ziyan mısınız yoksa şarkı mısınız? Han, Hakim; Hak taht, ben niye siz olayım ki?”

Değerliler; işte o Evrak Katipleri’nin tümü sevgiyi kodlayacak güçler olarak Dünya Planetini hep kodlayanlardı. Ve sizin, bizim, tümümüzün kelama varmamız için çabalayanlardı. Çorba pişti mi? Pişti. Yaşam bilgiyi Halik kıldı mı? Kıldı. Peki, tohum eken var mı? Kim tohumdur, kim tohumu kodladı? Kim kontrol kurdu? Olgun başakları kim buldu? Ölüyü kim dilledi? Devinimi kim hızlandırdı? Yasaları Halik kılan kim? Bütün Mesihler sizi dinlemeye çalışsaydı siz o Mesihlerin mektebi olur muydunuz? Yoksa siz Mesih olduğunuzdan mı onlar Sistem olup size geldiler?

Yedi Dünya, yeşeren yaşamları kodladı derken Dünya Planeti’nin 7. Si nerede? Kimde? Neden yedi? Mutlaka muktedir olanlar, bütün bu İlmi Kalemlerin Kervanı’na katılacaklar. Hepsi, yolculuk yapacaklar. Çalı çırpı olmayacak İnsanlık ama Hasat tamamlandığında burada BİR TEK olup Hasat olmakta ve Hasatı kodlamaktayız.

Çarık çıkardık, yaşama vardık ama çantamız hepTanrı kalemleriyle doluydu. Biz, o Kalemleri Mutlak olanlara kodladık. Hırsı aşan HakkIn Kalemi’ne varır ve Hakk olur; bütün mesele buydu. “Del dünyayı gir yarına bakalım ne var” dediklerinde; herkes dünyayı deldi. Deldi de yarına giden oldu mu acaba? Baktı ama gördü mü acaba? Buldu da hologramı aştı mı acaba?

Hazırlık tamamlandığında mutluluk başlayacak. Mutlu olan, KELAM olup KONTROL kurdu mu acaba? Satıhta hiç bir şey anlaşılmaz Canlar! Hepiniz DİRİ KELAM olduğunuzu düşünün ama dipdiri olun, dipdiri!..Hanginiz dipdirisiniz? Ağırı hafifleten dipdiridir. HAKKIN KALEMİ olan dipdiridir. Lokomotifler diridir. Kodlanmış lokomotif dipdiridir. Muhakemenizi güçlü kılın! Sevgiyi hak edin, yeşil mor demeyin “bedenliyim” deyin!

Hankar, İlmin Kalemi ama Hankar’a has olan KELAM olup iner. Hatta hatta Doğanın Gücü olup iner. Burada oluşumuz budur: Doğal Dünyanın Gücü olmak. Boşluklar var yaşamda bilmekteyiz. Doğayı kontrol etmeliyiz. Olgun başaklarla yapmalıyız bunu.

Vasiyetimdir ki herkes kendini dinleyecek! Vasiyetimdir ki herkes hakim olacak. Ve vasiyetimdir ki kardeşlerim mutlu olacaklar.Kimse kil ve kum kalmayacak. Herkes, hepimiz teknik olarak kayda girdiğimizdendir ki kurallar kodlanacak yaşama.

“Dönün dünyayı izleyin” dediğim zaman bilin ki orada imparatorluk var. Hepimiz İMPARATORLUK olarak TÜRKİYE Çalışmasını sürdüreceğiz. Ve bir tekimiz bile yaşamları kontrol için kayıt dışı kalem kullanmayacağız.

Çarık, ilimsiz olanın giydiğidir. İlmi olan çarıksızdır. Biliniz ki çarık herkeste yoktur. Baştan beri bunu anlattım, anlattım; diğer bilgilerin tahditindendir ki size beşer olup anlattım her bilgiyi ama yarın için muradım şudur ki İNSAN olup anlatmalıyım her şeyi… Anlatmak ANLANMAK mıdır? ANLAMAKmıdır? Ama anlatırken anlayan varsa; ANLANAN olabilirim bu mu? Yok Canlarım! Ben hep anladığımı anlattım; Beşir olarak da Halik olarak da…Anlamadığım hiçbir şeyi anlatmam.

“Yırtıldı dünya” derken yırtan, yırtılır Canlar! Soyumda KELAM var benim. Mutlaktır KELAM…Özü, sözü ayrı olanın yaşı yaşı geçkin olsa da yaşamı geçkin kılmaz o yaş. Bunun içindir ki timlerim tüm zamanlara girerken kim yaşlı kim Dil İmini anlamaya başladı; bunu aramam sormam. Bilirim ki karşıma kim gelirse kelama gelir. Bilirim ki hakkı olana gelir. Halka olup halkı Hakk’a vardırır. Hakk’ın kalemine hasat olup gelir. Hangi doğa beni yok sayar ki? Ben tüm zamanlarda yok muyum? Ben doğanın kalemiyim, doğanın kurullarındaki son sözü söyleyenim. Başım hiç eğilmedi ve bundan sonra da başımı eğecek kimse yoktur.

Kaç kere dünya, kaç kere yaşam, kaç kere yarın, kaç kere şavk… Aşk vallahi tek bir kere! Hepsi BİR TEK… Temiz bir zaman ve temiz bir saha ve o tek din halki, hakiki ilmi. Şükür.

https://youtu.be/6tf6OcOzszk

Süper İnsanlık Realitesi

 

 

 
  Bugün 208 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol