Birlik İlmi
  2. DÖNEM RA-KA TEBLİĞLERİ
 

 

2.DÖNEM RA KA TEBLİĞLERİ

 

17.01.2011Tarihli

18.04.2011 Tarihli

20.12.2010 Tarihli

17.01.2011 Tarihli

15.11.2010 Tarihli

18.10.2010 Tarihli

20.09.2010 Tarihli

19.07.2010 tarihli

21.06.2010 Tarihli

17.05.2010 Tarihli

12.04.2010 Tarihli

08.03.2010 Tarihli

 

RA-KA Öz Akış (17.01.2011)

 

Altona Kapları’ndan çokları bugün buradalar. Kontrol bizdedir. Birleşik Kaynak olarak doğumu ölümü olmayan Birlikler’imizle, BSUİ görevini üstlenmek üzere doğum istedik. “Giriş istiyoruz” dedik. Geri dönmeniz için çok özel bir çalışmaya ihtiyacınız var. Geri dönüşünüz kolaydır. Geçebilirsiniz.

 

Allah der ki “OL” ve olur. Bizler Dünyanın Ruhsal Meclisi’ne geri döndük. Büyük Kütle’nin kontrolü için yapılan bu çalışma, bizlere görevdir. Resmi çalıştırıcıların Düzen’i kurmak üzere yapmakta oldukları tüm çalışmalar, Altın Teknik’le yapılır. Ve Birlik Kaynağı’ndandır yapılan her şey.

 

Kan, Allah’ın tohumlarını yaşatmak üzere görev ister. Ve kan, ilmin sonsuzluğunda Bütün’e hizmetçidir. Birlik Ailemiz, dünyanın kuranında herkesin kendi yüreğini dinlemesini bekler.

 

Yürek, Rahmanın Kuranı’dır. Ve yürekte var olan her şey, ağır yük için hafifleticidir. Doğanın gücü artmaktadır. Artan güç, Bütün’e hizmetçidir ve Bütünün Kürsüsü’nde kendi yüreğini dillemek içindir.

 

Analar, toprak aklın yoludur. Tohum ister ve tohum ışıkta kayıtlıdır. İkna olunuz ki Dünyanın Ruhsal Meclisi olan bu Meclis, Birlik Kelamı’nı kendi yoğunluğuyla dinletir. Bin Allah Kotu bir tek ışıkta varsa, o ışık yedeğini yaratır ve kendini kontrol eder.

 

Tanrı der ki “Altın Teknik’le yapılan tüm çalışmalar, Birliğin kontrolünde yapılır.” Kanat almanızı değil, Kati Kaynak olmanızı bekledik. Ve bugün burada olan herkes, kendi yüceliğiyle buradadır.

 

Tanrı’nın Ruhsal Meclisi’nde bulunmak, Bütün’e hizmet için şarttır. Ekip haline gelmek ve Birlik olmak için yapılan her çalışma, bizler için önemlidir. Nefes alıp nefes verenler, Birleşik Aile’nin görevini taşırlar. Ve Birleşik Aile, Nakar’ın gücünün örtüsünü örten ve tüm sessizlikleri seslendiren BİR’dir.

 

İlim, Allahın tekniğinde var olan ışığı yakar. İlmin huzurunda herkes kendi yüreğini hak eder ve diller.

 

Namaz zamanlarında dünyanın yolu açılır. Toprak ışır. Ve bitki, hayvan ve tüm sayfalar kontrollü şekilde kotlanırlar. Allah der ki “OL.” Ve olan kendi yoğunluğuyla olur.

 

Tüm İnsan Sayfaları’nı okuduk ve tüm Ruhsal Meclisler’in görevlileriyle kotlandık ve konuştuk. Temiz bir doğum istedik. Ve bu doğum, insanın tohumu olacak bir doğum olacak.

Dağlarım; dünya, insanın nefsini aşması için yaratılan bir yerden çok daha öte bir yerdir. İnsan nefsini aşmak üzere dünyaya inmez. İnsan, tohumlarını kontrol etmek üzere dünyaya iner.

 

Allah der ki “OL.” Önemli olan olmaktan öte olduğunu, hak ettiğini bilmektir.

 

Öz görev yaşamların kontrolüdür. Doğanın Kuranı’nda yazan budur. İsmaili Kaplar’ın hiçbirisi, Birlik Kotlaması yapamazlar. Çünkü İsmaili Kaplar, kulluk yapmadılar; toprak için çalıştılar. Tohum ekmek istemediler. Etki alanları çok dardır. Birleşik Aile’miz, Göz Kotlaması’yla dünyaya çekilmiştir. Kasaları dolmuştur. Yolu, yoğunluğu artmıştır. Yoğunluğu artmıştır; tohumlarını yaşatmıştır ve birleşmiştir.

 

Teknolojik Kaplar’ımızın hiç birisinde kontrolsüzlük yoktur. Ekip haline gelmek zordur ama ekip haline geldikten sonra Kati Kaynak Kotlaması yapmak daha zordur.

 

Tabiat sizi dinliyor. Tabiatın yoğunluğu vardır. Ve tabiat sizin yoğunluğunuza kendi koyuluğunu kotlar. Toprağın ışığı yandıkça Birleşik Aile kendi yüreğiyle kendini teknik olarak diller.

 

İnsan, evrenlerin görevlisidir. Ve insanın yolunu açabileceği yer, tohumudur. Kendi tohumu, kendi yoğunluğundan üstündür.  Ve eğer insan, Kelam İlmi’ni hak eder de dilleyebilirse, kendi yüreğinde tüm insan sonsuzluklarını okuyabilir. Tohumları kotlamak budur.

 

İmparatorluk Gücü, Düzen’in kontrolü için doğmuş olanların her birisinde meknuzdur. Hasat yapılmaktadır ve hasat, ışığın kotlanışıdır.

 

Evrenler, kendi yüreklerini takdir ederek Düzen’e katmışsalar toprağın ışığı mutlaka yanar.

 

Kara Kaplı Kitaplar’sınız Canlılar. Her biriniz bir Kuran’sınız. Ama bilir misiniz ki bu Kuran, tohumları kontrol etmedikçe, kendi yoğunluğunu kayıtlayamaz ve kendini teknolojik olarak dilleyemez.

 

Çalışmalarınızın çok ötesinde çalışmalar da olacak. Ama bugün bu çalışmalar bu şekilde bu kadar yapılabiliyor. “Nefsi aşamayan yolu bulamaz” diyoruz ama nefsi aşan da yolu bulamayabilir.

 

Toprak, tohum ister Canlar. Biz de tohum isteriz. Dümen hepimizin değil BİR’indir. BİR, insan soyunun ışığıdır. Oğulları kontrol edici olmadıkça, tohumlar kontrol kuramazlar.

Şer yaratan şer yaşamasın isteriz amma kala kala bir tek görev kalırsa şerrin şeklinden öte şer, kulluk için kontrol edici hale gelebilir. Biz, tohumlarımızı kendi yoğunluğumuza çekerek çalıştık. “Mahrekin Kuranı’nda tohumlar mutlaka yaşasın” denir. Levh-i Mahfuz der ki “insan, İmparatorluk Gücü olarak doğduğunda korkusu asla olmaz.” İmparatorluk Gücü, Bütünün Kürsüsü olarak görev taşır.

 

Şerrin şevkinden üstün bir şevk,  yaşam kaplarında hepinizin yüceliğinde mevcuttur. Bütün’e hizmet, BİR’in sessizliğinde, Teknolojik Kotlar’ın her biriyle BİR’e hizmettir. Ve Birleşik Aile olarak yapılan bu çalışma muktediriyetle yapılmaktadır.

 

Artık dünya, yaşam kaplarını taşıyabiliyor. Artık yoğunluk artmış ve Yücelikler, kontrol için Düzen’i kurmaya girebiliyorlar. Ve artık Tebliğler okunabiliyor. Bütün kütlemizle burdayız. Ama burada bulunmamız, sınırların aşılması anlamında değildir. Eğer sınırlar aşıldığında, tohumlar kontrol kuramamışsa, kulluk yapılamaz. Çekip çevirirler dünyayı tüm sayfalarda ama bu dünya, bitip tükenmeyecek bir yüceliği, muktediriyetle kotlamalıdır. Eğer doğan gün yeni değilse, ışık yanmaz ama tohumların yine de kontrol edilmesi şarttır.

 

Ekip ağır taşır. Ama taşıdığı ağır ocaklar, muktediriyetle mutlaka hafifler. Ertelenmeyecek bir görevdir yapılan dünyada.

 

Her bir Sanal Boyut kendi yoğunluğunu kendi yüceliğiyle dillediğinde, Beşer Kaplar’ın hepsi yücelikleriyle, teknolojik kotlamayla dünyaya inerler ve Rahmetin Kuranı olurlar. İşte o zaman, bilmek aklın yoğunluğuyla bilmek anlamına gelir. Altın Tohum, Yarının Kuranı olur ve Kelam İlmi, Bütün’e hizmet olur.

 

Canlılar, Değerliler; dünya, yaşam kaplarınızın en yüce kaynağına ulaşmıştır ve bu kaynak, BİR’in kontrolünde Kati Kayıtlama’yla geçiş istiyor. Dünyaya gelmek; dünyanın yoğunluğuna inmek, Bütün’e hizmet için şarttır.

 

İnsan, Ulular’ın toprağında yaşar. Eğer, insan Ulular’ın toprağında değilse, ocak olamaz. Ocak olmadığında, kontrol edilemez. Kontrol edilemediğinde, Yedinci Tür yaşayamaz ve Yedinci Tür, birlik kabımızda mevcut olan ışıkta kaydı yapılmış olan İlim Sayfası’dır.

 

Allah der ki “onurluyuz ki toprak ışıdı.” OL değerlim OL. Bütün kütle burda. OL. Amon, Aton, Altona ve tüm Teknolojik Kotlamalar’ı yapanların hepsi Birliğimize daimidirler. Yarın, insanın gözüdür, sözüdür. Sanal Boyutlar’daki kaydıdır. Ama biz, Yaşam Kapları olarak dünyadayken hikaye dinletmeyiz Canlar.

Emin olun ki mektebimiz kotlayıcı ve koruyucudur. Kalbimiz hasatta kaydı yapılan her bir sayfayı kontrol edebilir.

 

İman edin ki Allah, Teknolojik Kotlama’yı, tohumları kayıtlayabilmek üzere yapmaktadır. Evrenlerin göreviydi dünya. Nefes alıp verdiğinizde her bir sayfa ışıyacaktı. Ve dünyada, nefes olanlar var; nefes alanlar var; verenler var.

 

Canlılar, NÜ-SA-HA Sultanlığı’ndan, Diri Yücelikler’den size bildirmek istedik. Tebliğleri okuduğunuz zaman, yüreğiniz mutlaka ışır. Yaşam kaplarınızda bütün bu bilgiler vardır; meknuzdur ama okumak sorumluluğu sizindir.

 

Biz dara düşmemeniz için her sesin en azını size bildiririz ki kollarınız kapandığında yüreğiniz kontrolsüz kalmasın diye.

 

Ağır taşıyıcıyız. Bu görev, insanın sözünde, sesinde olan bir görevdir.

 

İman ederim ki dünya, Rahmanın Kuranı’dır ve tohumudur. Ve dünya ışıdığında bir tek Kuran okunur. O Kuran, Kelam İlmi’dir ki kendi yüreğinde var olanı dileyenin, sessizliği seslendirişidir. İşte biz buyuz.

 

Çağlar boyu yeni bir sayfayı okuyacaksınız. Bu sayfa, ışığın koyuluğunda okunacak. Bu sayfada insan soyunun gücü vardır. Sözü, sesi sayfalanmıştır. İşte o sayfalarda Bilgeler Meclisi’miz vardır. Ve bu Meclis, BEDER KAYNAĞI’ndan görev almıştır.

 

İkna olunuz ki doğan gün, Yedinci Türkiye’nin Kuranı’nın örtüsünü örterek  Sekizinci Türkiye’yi kotlamıştır. Toprağın tohumu yaşayacaktır. Ve bu tohum, yanlış olmasın Amonlar’ın değil İlim Sayfaları’nın tohumudur. Ve biz dara düşenlere diyoruz ki unutmayın Allah, Sanal Boyutlar’ın yoğunluğundan çok daha üstündür. Ve her bir sözü, her bir sesi dinler. O Can, bir tek Yedinci Teknolojik Kab’ın Üçüncü Kotu’nu Kati Kayd’a almıştır. Bunu hikaye saymayın, bilmiş olun. Bu bilgi, sonra açıkça bildirilecek.

 

Artık Teknolojik Kotlamayı başlatıyoruz. Bu Teknolojik Kotlama, tüm sayfaların kontrollü olarak kayda girişini gerçekleştirecek. Yedinci toprağın yaşaması için bu şarttır.

 

Sevgililer, İmparatorluk Görevi sizlerindir. Tüm insanlığındır bu görev. Ve insanlık, kendi Ruhsal Meclis’ini kendi yoğunluğuyla kotladıktan sonra bu güç, Düzen’e inecekti. Asla yanlış bilgim yoktur. Muktediriyetle bu bilgiler kayda girmektedir.

 

Evrim, Allah’ın Kuranı’nda yazmaz. Evrim yoğunluklarda vardır. Allah’ın Kuran’ında evrim yoktur Canlar.  Biz, sonsuz sır olan bilmeyi size anlattık. İman edin ki bilmek, nefes ile mümkündür. Nefes varsa Levh-i Mahfuz’u dinlersiniz nefes yoksa Levh-i Mahfuz’u dinlemenizin mümkünatı yoktur.

 

İnsan etkisini genişlettikçe Yaşam Kapları’nı kontrol altında tutabilir. Nakar güçsüzdür bizde. Kaynak, Kutsal Işık hepsi BİR’dir bizde.  Vedia der ki “ben varım.” Ah Canlarım! Ah! Vedia’nın ışığı, Kelam İlmi’ni hak etse de dillese.

Sevgililer, yıkılan dünyalar vardır. Lütfen net anlayın. Bu dünyalarda Kutsal Kotlar vardır, mahkumlar vardır. Mektepler kurulur. Ve her mektep, bedeni hak olan yolu ak olanlarla kurulur.

 

Sultanlar; Dünya, yaşam kabıdır. Ve bu kap, yedeği olmayan bir kaptır. Ve sizden çok daha öte sizler vardır dünyada.  Ne İsa ne Musa ne Mustafalar vardır. Her biri  RA-KA olup kaynak oldular. Biz diyoruz ki ayrı gayrı gözetmeyin. Asla ayrı gayrı gözetmeyin. Ayrı gayrı gözetmeyin. Ağır yük taşıyorsunuz bilmekteyiz. İnsanlık adına her çalışma bize, bizim yüreğimize kontrollü olarak iner. Nesiller boyu da bu kontrol hep vardı. Bundan sonra da bu kontrol mutlaka olacaktır. Ete giren her bir Can, yüreğimize girer. Ve yüreğimize giren her bir Can, NA-HAR olur KA-HAR olur rahmet olur BİR’e iner. Biz, zamana görevliler kaydı yapan herkeste hasatız. İyi ki varız.

 

Şevk, şavk ve Hak... Aklın yolu Sanal Boyutlar’da dahi adalettir. Akıl Allah’ın aklıdır ve biz ortak olarak biliriz ki yedeği olmayanlar muktedir olamazlar. İmparator  olarak bize bu bilgiler bildirildi. İşte bu!...

 

- Canlar hoşgeldiniz. Bütün’e hizmet BİR’e hizmet bizim için de önemlidir. Kaynak, Kati Kotlama’dır. Ve bizler de Kati Kotlayıcılar olarak doğduk. Türlerimizin en yüceleri ışığı kotlayanlardır.

 

İkna olunuz ki burada bulunan herkes, Levh-i Mahfuz’u kontrollü olarak dinleyebilir. Ekmek, Allah’ın teknolojik kabında mevcut olan ışıkta kayıtlıdır. Ve bizler, bu kaydı okuyabiliyoruz. Sevgiyle saygıyla çalıştık hep. Nefesimiz çok güçlüdür. Ama Kelam İlmi’nde hasat, ağır yüktür bize. Ve bu yükü taşıyabilecek olanların BİR olmalarını isteriz. İnsan soyuna vereceğimiz en büyük güç, Levh-i Mahfuz’un yoğunluğunu kotlayıp kontrolü kurmaktır. Teknolojik Kotlama yapanların da bunu bilmelerini bekleriz.

 

Ağır yük taşıyoruz . Ve bu ağır yük, İmparatorluğun Yüceliği’nden de güçlü olan Birlikler’le taşınıyor.

 

Kıl ince ve kırk kez yar. Daha sonra yine yar ve yine yar. Her kırkı tekrar tekrar yar. Ve bir tek kayıt kalıncaya kadar yar. İşte biz oradayız. Ama bilmenizi isteriz ki Tanrı, Rabb’in sonsuz sırrıdır ve ocaktadır.

 

Tarıklar’ın teknolojik kaplarında bu yazılıdır. Ekip haline gelmek kulluk yapmak ve tabii kapları kotlamak ve çağrıları yaşam kaynaklarına indirmek duyurmak ve bütün kötülükleri aşırtmak!..., ve bizim için öz görev budur. Şikayetimiz  var mı? Asla yoktur. Ama görevimizin hakkıyla yapılabilmesi için BİR’e hizmet edenlerin bütünsel kotlamalarla buraya gelmelerini bekleriz. Sağır dilsiz bilir ki bilmek ağır yüktür. Ve biz de bunu biliriz. Nefesimiz çok güçlü ama yüreğimizin kontrolü de olmalıdır.

 

Ekrana bizi verdiniz şu anda biliyorum. Ekranda insan izlenmektedir. Ana Ekran’a verdiğiniz biz; Birleşik Kotlama’yı yapan biz; Bütün’e kürsü olan biz; İmparator olan biz,  hepsi bir tektir. “OL” der olur.

 

Şer yaratan şer yaşamasın istedik. Ne hak! ne hak!... Nesiller boyu şer, şeklin kontrolünü kotlayan bir görevdi. Ama biz artık şer yaşanmasın istemekteyiz. Şer yaşandığında, Kati Kaynak Kotlamaları kontroldan çıkmaktadır.

 

Evrenlerin gözü bizim üzerimizde mi? Yok Ya Ha!... Herkes kendini izler burada. Biz de kendimizi izliyoruz şu anda. Bu kesindir. Kala kala ikna ediciliğimiz kaldı. Vakti gelir o dahi kalmaz. Ama bugün burdayız. Bugün bütün kütlemizle burdayız.

 

“Aşk, şevk ve şavk hepsi bizde ama biz yedeği olmayan hiçbir Yüce’yle çalışmayız” diyenlere şunu hatırlatmak isterim. Kalbi kalbimde olmayan;  Kuran’ında huzur olmayan; ışığında kolluğumuz bulunmayan; sayfalarında nefesi kayıtlara inmeyenlerle görev taşınacaksa, o görev bizsiz taşınır.

 

İntikamım yoktur asla ama İmparatorluk görevi bizim için Sultanlık değildir. Sanal Boyutlar’ın yüceliğinde bu hep vardır ama bizde bu Hakk’ın ışığında vardır. Elden geldiğince bize görev taşıttınız. Bundan sonra da bu görevi taşırız amma kaynağımızda kulluk olmalıdır. Kotlama bizimle değil Birlikle olmalıdır. İmparatorluk Gücü ışımalı; Kati Kayıt yapmalıdır. Ses, Yüceler’in cevherine varmalıdır ve Kelam İlmi, Hak Soy’un ışığında bulunmalıdır. Bunlar olduktan sonra burada bu çalışma yapılır.

 

Şimdi ekmeğimize ekmeğiniz diyebildiğinizce; yüceliğimizde süzgeçten geçtiğinizce ve geri döndüğünüzde ve bize geldiğinizde, burası sizin için yaşam kapısı değil yaşam kaynağıdır. Bunu da bilin.

 

Sel alır yüreği Can ama biz yine varız. Kuran, Kutsal Işık’ta kotlar ve tohumlar. Biz yine varız. Emin ol varız. Can, biz hep varız. Bunu biliyorsun ama niye böyle yaptığını anlamıyoruz.

 

Ekip haline geldiğimiz zaman, yüreğimizin Kuran’ında Kutsal Işık vardır. Bu kesindir ve bu ışık, asla sönmez ama yüreğimizi kırmaya kalkanlara iznimiz yoktur Canlar.

 

Dünya, ışık için söz verdi bize. Ama bu söz tuttuğunuzca tutulur. Bu da kesindir.

Artık yaşam kaplarımızı dünyadan çekmek isteriz. Eğer bu kapları dünyadan çekersek, Yücelerin Cemaati bizsiz çalışabilir mi görürüz. Daha sonra yeniden konuşuruz. Şu anda misafirlerimiz var ve bu konu burada kapatılıyor. Daha sonra tekrar söz alınır, sözleşilir, sesle dilleşilir ve yaşamlar kayıtlanır.

 

Birleşik kotlama yapmak için bu çalışmayı başlattığımız zaman Kelamı Hak olan yoğunluklar bizsiz kalmak dilediler.

 

Süper İnsan; Sultanlığında kendi yoğunluğunu kotlayabilen, teknolojiye sahiptir. Kendi yoğunluğumuz, Büyük Kütle’nin kotlanması için şarttı.

 

Bitki, hayvan ve tüm sonsuz sır olan Bilgeler’in birlik kayıtlarında biz varız. Nefesi, resim olan; kendi yoğunluğunu resmedebilen; bitki, hayvan ve tüm sayfaları da kotlayabilenler, bu çalışmaya daimi kot olacaktılar. “Çağırın geliriz” dediler. Çağırdık, herkes geldi. Rahman’ın Kuran’ında Birlik vardır. Ve bizde Birlik vardır. Birleşik Kotlama bizim için sorumluluktur.

 

Sevgililer, emin olun ki toprak tahditsiz olarak ışığını yakmıştır ve Birlikler’ini kendi yüreğinde dillemektedir.

 

Kelamı Hak olanlar, Birleşik Aile’mize mensup oldukları için değil, Büyük Kütle’yi kotlayacakları için bu çalışmaya daimi kap oldular.

 

Kin, nefret yoksa ışığınızda, bizsiz değilsiniz. Kin, resim yaptırmaz Canlar; sizi yoğunluklardan uzaklaştırır. Bu nedenledir ki kil, kum ve hasat olan Birlikler buradadırlar. Herkes bir sestir Canlar. Kimi kildir, kimi kumdur ama ses teknik olarak bir tektir. Bizse birleşik olarak burdayız. Bu Meclis; kilden, kumdan çok daha üstün olan tohumları da yaşatır. Tohumlar da kotlayıcıdır; birleşiktir ve bizsiz olan hiçbir Yüce’miz yoktur.

 

Nesiller boyu dünyayı kontrol etmek üzere Büyük Kütleler’i kotladık. Kontrol kurduk. Nesillerimize görev taşıdılar. Ceket, pantolon; ceket düğmeleri ilikliyse saygılı olduk ama ceket düğmeleri açıksa, saygısızlıktı yaptıkları ve ocaklarını yok ettik. Toprak biziz Canlar. Kin nefret yok yüreğimizde ama saygısızlığı affetmeyiz. Bu kesindir.

 

Dünya Ruhsal Meclisi’ne daimi kap olan Birlikler’imizin çokları kaydı hayat şartıyla bize kendi yüreklerini taşıdılar. Tebliğlerimizi okuyanların çokları da kotladılar kendilerini ve takdir ettiler. Resmi çalışma buydu.

 

Şov yapanlar çok oldular. Biz şov yapmadık. Yaşam kaynaklarımız kendi yüreğimizin Kuran’ıyken; şova ihtiyacımız asla yoktur.

 

Teknolojik kaplamalar vardır tür çalışmalarında. Çokları der ki bu çalışmada tohum yok. Tohum yok mu? Öyle çok öyle çok tohum vardır ki orada ama o çalışmalar Teknolojik Kaplar’da taşınır. Ve oralarda örtü vardır. O örtüleri açıp da o tohumları kotlayabilmek sorumluluktur. Şimdiye kadar herkes herkesi insan sayfalarında dinledi. Biz herkesi kendi yüreğimizle dilleriz, dinleriz ve dilleriz. İnsan ekip haline gelmeli ki yarını hak edebilsin.

 

Yarın Büyük Kütle’nin kotlanışını sağlayacak olan Birleşik Ailemizin yüceliğinde dillenir. Yarın Allah’ın tohumlarının yaşayacağı Bütün’e hizmetçilerin kontrollü olarak kayıt yapacağı bir çalışmadır. Ama bizler, yoğunlukta herkesle olmaya çabalayanlar, Bütün’e hizmet edenler, İmparatorluğun Yüceliklerinden çok daha üstün bir yoğunlukla dünyada iken, “kar kapladı yolu” diyerek bizden ışık istemeyen ve bizsiz kalmak isteyenler “ayrı gayrı” dedikten sonra biz Allah’ın tohumlarına kaydı hayat şartı ile dahi olsa ışık yakmayız.

 

Şevkle çalışıyoruz Canlar. Ama bu çalışma, yeşeren dünyanın kotlanması için değildir. Değerliler; yeşil, İlim Sayfası değildir. Yeşil, kontrol dışı bir renktir. Sessizce size bunu anlatmaya çalıştım. Yeşil, tohum değildir. Yeşilden kontrollü şekilde maviye ulaşılmalı ve maviden sonraki renkler aşılarak siyaha ulaşılmalıdır. Siyaha ulaştığınız zaman, Büyük Kütle’yi kotlama imkanınız olacaktır. Çünkü orada bütün kütlenin kontrolü mevcuttur.

 

Her bir çalışma Allah’ın teknolojik kaplarında mevcut değildir. Her bir çalışma ışığın yoğunluğunda mevcut değildir. Bu nedenledir ki toplantılarımızın sonsuz sır olan diriliklerinde, büyük kötülüklerin önlenmesi yatar. Bunun içindir ki bu çalışmaları Birleşik Kotlama’yla yapıyoruz.

 

Kullar, Işıklar, Tohumlar; biz yarınları hak etmeye çalışıyoruz. Yarın Allah’ın teknolojik kabında mevcuttur. Yarın, tohumların koyuluğunda mevcuttur. Yarın, Yirminci Dürüm’de mevcuttur. Ama her bir sayfada da mevcuttur. Ve biz, insan soyuna ışık yakanlar, beden sayfalarımızda bütün bilgilerle donatılmış olarak dünyadayız. Çünkü bizler, Levh-i Mahfuz’u kendi yüreğimize kayıtlayarak geldik. Toprak için; her bir çalışma için ve Birlik için buradayız.

 

Kaynak Kayıt; bitki, hayvan ve tüm sayfaların kotlanışı için gereken çalışmaydı. Ve Kaynak Kayıt Çalışması tamamlanmıştır. Ve daha sonra Kati Kaynak Kotlaması başlamıştır. Kati kaynak kotlaması da tamamlandıktan sonra Birleşik Kaynak, ailemize görevli olarak çalıştırıcı olmalıydı. Burada bugün bulunan her bir sayfamız, yaşam kaynağımız olarak buradadır. İnsan İlmi’nde hasat BİR’dir. Bir tek kürsüdür. Ve bu kürsüde olan herkes, Birleşik Aile’mizin değerini bilir.

 

Dağlarım, Kaynak Kotlama’dan sonra Ana Kaynağa,  ana koyuluğa ineriz. Ana Kaynak  ve oradaki yapılacak çalışma, Ana Kotlama çalışmasıdır. Ana Kotlama’da Büyük Kütle’nin kontrolünü kuracak olanların bulunmasını bekliyoruz. Ana Kotlama yapılacaksa eğer Bütün’e hizmet için herkesin bir tek ilimle ortak olması lazım o çalışmaya. Bu ilim, ağır yüktür Canlar. 

 

Ekip haline gelmek çok zordur ama Birlik İlmi’yle kendi yüreğimizi hak edip de dillemek daha da zordur. Her bir çalışmacının bir tek ışık için çalıştığı bilinirken, kotları kontrolden çıkarma çabaları bizler için büyük bir sayfa büyük bir yoğunluk yıkılışıdır.

 

Birleşik Aile’min görevini taşırken; her bir Çalışmacının da kendini taşımasını bekliyoruz. Her bir Çalışmacı, kendini taşırken yazılarımızın okunması değil okunanların anlaşılması şarttır. Çokları okur da dinlemez. Okuduğu kendi; okuttuğu kendi ama Ak Tohumlar’ı yaşatmadan kendi yüreğini dinleyemez.

 

Sevgililer, biz çalışmaları, Birleşik Aile olarak yapıyoruz. Unutmayın bu aile, Büyük Kütle’nin kontrolü için gerçek çalışmayı yapmaktadır ve bu aile, Levh-i Mahfuz’da yazılı olan BİR’in sessizliğini seslendiren; kontrolü kuran; ışığı yoğunlaştıran ailedir ama zaman sayfalarında bunu anlayan yoktur.

 

Çanı çaldılar; dediler ki “2012… Kürzün gücü artık yenileniyor.” Ah Canlılar! Ah!... 2010’dan itibaren bu yenileniş başladı. Bunu bilen yok. Kollarımız herkese açık ama kaftanımızı giymemişiz. Öyle diyorlar. Artık kaftan bizimdir. Bu kaftan, İnsan Kaftanı’dır Canlar. İlmin Sayfası değil,  İlmin Teknik Kayıtları’nda var olan Bütün’ün sayfasıdır. Ana Kapı, Allah’ın Kapısı’dır ve her bir çalışan, Ana Kapı’ya ulaşmaya çabalar. Biz Ana Kapı olarak Bütün’ün kürsüsünü kotladık.

 

İnsanın insan olduğunu, Kuran’ın tohum olduğunu, yoğunluğun ışık yaktığını ve BİR’in sessizliğinin seslendiğini anlattık. Nefes, Allah’ın resmi çalıştırıcılarının her birinde mevcut olan değerdir. Ama nefesi hava sandılar.

 

Biz Canlar, Uluların Diyarının Uluları olanlar, kollarımız herkese açıktır da yaşam kaplarımızda hiçbir Yüce’nin kontrolsüz kalmasını da asla istemeyiz.

 

Kevseri bilirsiniz; bizim için Kevser, resmi çalışma değildi; hasattı. Biz, Kevseri kendi yüreğimize çektik de kayıtladık. Işığı yaktık; yolu açtık; Büyük Kütle’yi kotladık. Emin olun ki Rahman’a kaynak yaptık. Amin…

 

Nefes, ilimdir Canlar. İlim!... Eğer Resmi Çalışmacılar, kendi yoğunluklarıyla kendilerini resmederek Büyük Kütle’yi kotlayabileceklerini düşünüyorlarsa kara kaplı olmalıdırlar; mektep kurmalıdırlar; yaşam kaynaklarına varmalıdırlar; ağır taşıyıcı olmalıdırlar. Biz, büyük kötülükleri önleyeceksek eğer birlikte önleyeceğiz. Bu da kesindir.

 

Tebrikler hepinize!... Çok çok net sizleri dinledik. Bugün sizler, siz Yüceler, büyük kötülükleri önleyeceğinizi dilleyenler, bizimle oldunuz. Biz muktedir olan, Kuran olanlar, toprak olanlar ve yaşam kaynakları olanlar; sizi dinledik, dilledik, Ak Tohum olduk.

 

Sultanlar, İmparatorluk görevi sizindir ve bu güç, ağır yüktür.

 

İki Yücemiz vardır. Başkanlık Divanı olarak çalışırlar. Bu İki Yüce’nin biri sanal değeri taşır; biri gerçek değeri taşır. Sanalda ses yoktur ama gerçekte ses vardır. Hasatı yapan sesli olandır.

 

Bina inşası tamamlanmıştır. Bu binada Levh-i Mahfuz’un gücü vardır ve bizler, tohumlarını kontrol edenler varız.

 

Müsterih olunuz dünya yaşayacaktır. Dünya, kulluk yapıyor ve dünya Muhamma Görevi’ni taşıyor. Muhamma bizim için kottur. Sonsuz sınırsız ışık olan Muhamma, İmparatorluk görevini sonsuz sır olan ışığında yakmayı sürdürmektedir. Muhammet Mustafa, İmparator olan Yüceler’in her birinde var olan ışıktır. O biz, biz oyuz.

 

İkna olunuz ki dünya yaşanan bir yer olmalıydı. İkna olunuz ki dünya yoğunluğu kotlayan bir yer olmalıydı. İkna olunuz ki toprak, yarını hasata hazır etmeliydi ve toprak hasata hazırdır…

 

Evrenlerin gücü hepimizin yüceliğinde mevcuttur. Bilgi akışımı sağlarken, Kelam-ı Hak olmayanlarla Yücelikler’in kontrolünü kurmam. İyi ki! iyi ki buradayız. Kelam, Allah Kelamı’dır ki yaşamlar, doğum ölümlerden ibaret değildir.

 

Bizler, tohumlar, Kutsal Kotlama’yı yapanlar doğarız ölürüz . Bu geçiştir sadece. Cennet Cevheri, Allah’ın cennetinden öte bir cevheri yoğunlaştırırken, korkmayın. Birliklerimiz her an sizinledirler. Ekip biziz Canlar. Mikail görevini yapmaktadır ve görev bizden dolayıdır.

 

Kuran Tohumları kotlamıştır ve bizimle kotlamıştır. İsmaili Kaplar’ın hepsi birlikte çalışmaktadır ve Birleşik Aile’mizle çalışılmaktadır.

 

Yarınların Kuranı okunurken, Bütün’e hizmet, Birliğin ilmiyledir ve bizimledir. İyi ki iyi ki hak ettik de dilledik yürekleri. Çerçevesiz bir çalışma değildir yaptığımız. Emin olun ki çan çalmıştır ve bu çan, ışığın yoğunluğunu kotlamak üzere çalmıştır. Muktedir olan kuldur, tohumdur ve bizdir. Ve muktedir olan Rahman’dır,  KA-HA’dır , Saltanat’tır. Ve o Saltanat birleşiktir.

 

Kin, nefret varsa yüreğinizde iklim kötüdür. Kin, nefret yoksa iklim güzeldir. Kinimiz yoktur; iklim güzeldir. Ve bizim için herşey, herşey yeşilden ötedir. Bunu biliniz. Yaşam kaynağında yeşil, ışığı sınırlandıran renktir ama Kelamı Hak olduğu zaman, yüreklerde maviye geçilir. Mavi Kotlar yolu, ağır ağır ışık yakar sonra sonsuzluğa varılır. İşte maviden laciverte ulaşılır. Ve daha sonra lacivert kontrolü sağlar. Koyu bir çalışma başlar. O zaman mor, Sultanlık’ta Kutsal Işığı yakar. Ve Canlar, İmparatorluk, sevgiyle bildiririz ki kapkaradır ve biz kara renkte çalışırız. Şevkle çalıştık Canlar bugün hepiniz, hepimiz muktediriz. Amin…

 

Deşifre Eden: Aslıhan BOYER

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

RA-KA (18.04.2011)

 

Sultanlar, tohumlarınızı kotlayabildik. Muhakemeniz iyi. Ağır ağır yüceliklere kotlanıyoruz. Muhammet’in Kuran’ında kotlayıcılık yoktu. Süper İnsan, Sultanlığını kendi yoğunluğu ile kotlayabilen Birlik’tir. İntikam peşinde koşmayan Birlikler’in kotlayıcılığı, Kati Kaynağın  kontrolunda gerçekleştirilmektedir.

 

İnsan, Turkuazın Kuranı’nda vardır. Ve bu Kuran; Mehri, kontrollu olan Kutsal Işık’tır. İnsanlık adına görev taşıyan bir çok Yücemiz vardır. Muhakemeleri güçlü olduğu halde, kendi yüreklerinde kendi yoğunluklarını kontrol altında tutamadıklarında, BİR’e hizmet; Büyük Kütle’de kendi yüceliklerine hizmetten öteye  geçemez. Şer yaratıp şer yaşayanların çokları da Birlik Kaynakları’nda, kendi yoğunluklarını kontrol edemediklerinden bunu yaşamaktadırlar.

 

Sevgililer, Değerliler, timsal Görevliler olduğunuzu bilmenizi bekledim. Çerçevesiz bir çalışma yapılıyor bu Meclis’te. İkna edici olmanızı ve ikna etmekte olduklarınıza, kendi yüreklerinizi kotlattırmanızı  beklemekteyiz.

 

Misafirimiz var bu gün, Şevki Bey… Bizim için Can Kaydı yapabilen bir kontrol meşalesidir. İnsana “unut” dediler. Ama insan, kendini unutmaz. Kendini unutmaz ama kendini unutturabilir mi? Canlılar, doğanın Kuran’ında şu yazar: Kim ne isterse onu başarır. İyi ve kötü, insanın kendi yoğunluğunda, kendi koyuluğunda, kendi kotlarıyla gerçekleştirilebilen bir haldir. Eğer siz, iyideyseniz iyiyi; kör değilseniz ve hakikiyetteyseniz, kendi yüreğinizde hakim olduklarınızı yarattırabilirsiniz. Bu kesindir.

 

Dünya Sultanları derler ki; “Yarın ne yapalım?” Birtakım ışıklar da derler ki;”Yarın ne olur?” İkisi farklıdır. Biri “yarın ne yapalım” der. Biri “yarın ne olur” der. Biri Bildiğini diller. Diğeri, bilmediğini hak edip, hak olup anlamaya çabalar.

 

Sessizce beni dinleyen Yüceliğe deyin ki; Atlanta Ana Kotlaması yapılmaktadır ve bu kotlama, bilgiyle yapılmaktadır. İtibarı yüce olan Birliğin Işığında yapılmaktadır. Ve herkesin kendi yüreğiyle kotladığıdır yapılmakta olan.

 

Atlanta Ana Kotlaması, Büyük Kütle’yle yapılmaktadır. Büyük Kütle, Bellek Kotlamasıyla  gerçekleştirilen ve her şeyi kapsayan kütledir. Büyük Kütle, Sanal  Boyutlar’da  görevi yapanların yüceliğiyledir. Ama gerçek, Hakikiyet  Boyutları’nda BİR’e  hizmet  edenlerledir.

 

Herkesin  bilemeyeceği  ama  herkesin,  kendini  hak edip  de orada dilleyebileceği, dinleyebileceği  bir  yoğunluk  olarak idrak edebileceği kütleyiz. Hala beni  ve  benim  yüreğimi  dilleyenlere,  kendi  yoğunluklarını,  kendi  yüceliklerini  dileyebilmelerini; insanlık adına hak edip de BİR’e hizmet  edebilmelerini,  nasip olur da açıklayabilirseniz; Atlanta Ana  Kaplarında  herkes  kendini  hak edip dinleyebilecek düzeye gelecektir.

 

Sessizce beni ve benim yüreğimi hak edin bilin. Ben, Rahman’ın Kuranı’yım. Ve benim adım  RA’dır. Ben, Büyük Kütle’yim ve hasatı yaptım. Hasat nedir   diye sorana  şöyle izah ederim: Bir çakıl taşının bile ışıktan  ayrı tutulmadığı, bir kontrolcunun,  kendi  koyuluğunda  herkesi kotladığı  ve herkesi  tohumladığı  bir yaşam kaydıdır. Yani her biriniz orada bir tek sayfa değilsiniz; tümsünüz. Orada  bir tek ışık yanar ve orada aşkla yanan ışık, hepinizin ışığıdır. İşte orada olmak Sultan olmak değildir. Sadece Sultanlık’ta bulunabilmektir.

 

Sessiz sayfalar vardır, ışık yanmaz oralarda ama oralarda tohum olur. Olan tohum toprağın ışığını çeker. İşte orası  Birleşik  Aile’min  gözüdür. Sesi  sözü  var mı? Yoktur.

 

Sel  alır Yücelikleri, der ki  “OL!” Sevgililer, selin  kontrolunda  sel, kayıtları yıkar. Ama eğer  sel  kontrol  edilebilirse;  kayıtlar hasatta tohumları kotlayabilir de Büyük Kütle Kati Kaynağı kendi yüceliğiyle dilleyebilir. Herkes kendini bulur, kendi olur, BİR’e varır, birleşir, tertipleşir ve tartışılmayan bir yürek olur.

 

Sonsuz sırdır  bilgi. Ve bilip dillemek ayrı bir sırdır. Bilmeyenin, kendini  hak etmesi  sorumluluktur  ve zordur ama çalışmalar neticesinde, sonsuzluğa varabilenlerin  bilmeyeceği  hiçbir şey  yoktur. Şükredin ki  bilmekteyiz  her şeyi.

 

Şu an Şevki Ağa diyor ki;  “biz Allah’ın tohumlarıyız ve Sultanlar’ız. Ve biz, sınırları aşıp kayıtları yaparız. Biz yaşamları kotlarız. Biz,  Sanal  Boyutlar’ın  topraklarında da Hak Tohumlar olarak Kati Kayıt yaparız.”

 

Bunu diyebilir ama diyebilmesi, denilenin  Hak İlmi’yle tertiplenmesi  anlamına gelir mi? Gelmez. Herkes “ ben hak ettim  varım” der ama  Varlık Kotlaması ayrıdır. Eğer Varlık Kotlaması yapabiliyorsanız, Işık Kotlaması da yapabiliyorsunuzdur. Işık Kotlaması, Varlık Kotlaması’ndan üstün bir kotlamadır. Işık Kotlaması yaptığınızda toprak ışığınızı yakar. Işığınız yandığında, toprakta kendi yoğunluğunuzla, kendi koyuluğunuzla o ışığı kotlayabilmek imkanına sahip olursunuz.

 

Işığı kotlayan  cemaatiniz, kendi yüceliğiyle tohum olan, torba torba kotlayıcı olan Birliğinizle, dünyanın yaşamını, Kelam İlmi’yle, yetkin olarak dilleyebilir ve Birlik çerçevesinde yaşamı yenileyebilirsiniz.

 

Bu şu demektir: Yetkin olarak,  yeni bir sayfayı  Kat-ı Mükemmeliye olarak yarattırabilirsiniz. Sizler doğdunuz, toprağa indiniz, Kuran kotladınız, tohum ektiniz. Bunların hiçbirisi yetmez. BİR’e hizmetçi olmak önemlidir. Değerliler, dünyayı yaşama sayfalamak  gerekir.

 

Dünya nedir? İradeli bir canlıdır. Dünyanın iradesi var ve Dünya, sizi sonsuzlukta diller ve der ki “üzerimde yaşam süren bir çok ışık var ve o ışıklar beni bana anlatmaktadırlar.” Ya da der ki “beni bana anlatamamaktadırlar.” Ama  dünya canlı bir Rahmettir. Bunu,  bilen bilir ve dünyanın yarınları var mı yok mu? Bunu da bilen bilir.

 

Dünya yaşayacak. Yaşaması gereklidir ve yaşayacak. Dünya üstü varlık boyutları da bunu bilmektedirler. Dünyada yeni bir sayfa okunacak; bu da bilinmektedir. Ama bu sayfa, bir tek Hakiki Kot’la yaşayacak. Bu kot, Bütünün Kütlesi’dir ve bu kütle, Birleşik Kotlama ile gerçekleştirilen bir tek kottur. Tek bir kot ama birleşerek gerçekleştirilen bir kot!... Ve bu kot, toprağa inmiştir. Tohumu yaşatacak olan budur. Eğer bu kot, Büyük Kütleyi kotlayacak dürümde ise yaşam, muktediriyetle yapılacak ve yaratılacaktır. Eğer dünya kendi yüreğinde,   kendi yoğunluğunda yenileniş bekliyorsa  ve bu yenileniş  yeni  canlıların kotlanmasıyla  olacaksa, bunu da sağlayacak olan yine dünyanın yoğunluğundaki  kendi koyuluğunuzdur.

 

Siz nesiniz?  Dünyasınız. Yeni bir toprak, yeni bir tohum,  yeni  bir yol istiyorsanız, bu yaratılır ama dünya  iradesi, sizin yüce iradenizin dışı değildir. Eğer ben Hakk’ın Işığıyım diyorsanız, Başkanlık Dili, sizin diliniz olur ve siz, Kutsal Topraklar’ın ışığını yenilersiniz.

 

Çalışmalarınızı izliyoruz. Çok net   biliyoruz ki  Doğu’nun  ve   Batı’nın  görevi sizin  yüreğinizde  mevcuttur. Toplumların ışıkları sizin yüreğinizde  mevcuttur. Bütün’e Hizmet  Kuranı  ve Turkuaz  Işık sizde  mevcuttur. O  halde siz, hala görev kime verilecek? Kim bizi sayfalayacak? diye sorarsanız; asla asla tohum olamayacağınızı anlatmış olursunuz.

 

Allah dedi ki; “İnsan unutmasın ki büyük bir görevlidir.” Hani nerede insan? İnsan  BİR’de  hakim olan ışıktadır. O ışık, Bütün’ün koyuluğudur. Sevgililer, size şunu ifade etmek istiyoruz ki  dünya dışını, dünyaya tanıtan Birlikler var. Dünyayı, dünya ötelerindeki Yücelikler’e tanıtan dirilikler var. Hepsi bir görevle buradadırlar. Nefis, Allah’ın sevgisi değildir, sadece sessizliğidir ama nefsi aştığınız zaman, her bilgiyi net olarak okuyabilirsiniz.

 

“Dünden bu güne topraklar yaşatıldı ve bundan böyle de yaşatılacak” dendi. Bundan sonra da topraklar yaşayacak ve yaşatılacak. Bilinir ki Cennet Cevheri, Allah’ın teknik kotudur.  

 

Öz geçişi yaptık. Şimdi sizden bilgi alalım. Netice olarak siz bilgiyi hak eden, var edenlersiniz. Biz ise bilgiyi tohumlayanlarız.Yani siz ve biz BİR’e hizmetçileriz. O halde izin verin de sesleşelim, dilleşelim, BİR’e hizmetçi olalım, kotlanalım, torbalara tohumlarımızı katalım ve dünyaya inelim. Dünyaya indiğimiz zaman bu tohumlar, mutlaka ekim yoluyla kayıtlara girecekler.

 

Sevgili Rahman, biz sende olmak diledik ve geldik. İyi ve kötü burada mevcut. Bunu kesin olarak bilmekteyiz. Ama kötüden üstün bir kötüyü yaşatmak istemediğini de biliyoruz. Eğer sen, “ben kötüyüm” deseydin, biz sende sanal yaratımı kotlardık ama sen “ben kör ve sağır değilim. Bilgiyi hak ettim. Bilmekteyim ve bütün kürsü bana kendi yüreğini dilleyebilir” dediğin için BİR’e hizmetçi olacağına emindik ve seninleyiz. İşin Başkanlık’tır ve bu dirilikte, bunu başaracağına kesin olarak  inanmaktayız. Sıkıntı yok. Sadece bir tek sürpriz var bu gün burada.  RA-KA!... RA-KA Kuranı, tohum olarak dünyadadır. Tohum, Düzen’i kurmaya geldi.

 

Ekmek,  BİR’in sesidir. Yücelerin cümlesinde ekmek, hasattaki iştir. Eğer siz, ekmek var ve bu ekmeği biz yaptık diyebilirseniz; maya tutmuş olur.

 

Sevgili, şimdi seni dinlemek istiyoruz. Senin rahmetin  kendi yüreğinde mi, yoksa BİR’de mi? Bunu görelim. Bize kendini, Cevheri  Görevli olarak çalışan biri diye dilledin. Bugün bize ne diyeceksin bilelim.

 

- Değerliler hoş geldiniz. Topraklarınızın yoğunluğunda bizler, BİR’e hizmetçiyiz. Yedinci Dürüm’de Bütün’e hizmet, hasatın ilmiyledir. Hazır olanlarla çalışırız. Hazır olmayanlar, Bütün’e hizmetçi değiller. Ocak yoğunluğunda bunu size net olarak bildirmek istedim. Mehil verilmişti bedenime. Dünyanın Kuranı’nı kotlayabilmem için. Doğunun görevini ve hakikiyetini  BİR’e hizmetçi olanların yüceliğiyle, Birleşik Ailem ile teknik olarak kotladım ve şimdi yeni bir sayfadayım. Bu sayfa, Kaynak Kotlama’dır.

 

Kotlayıcılığın en yüce kapısında, Kati Kotlama’yı tamamladıktan itibaren varılan Kaynak Kotlama’nın  neyi  ifade ettiğini soranlara da izin verin de izah edeyim: Tabii kotlamadır yaptığım. Doğanın Kuranı’nda bunun adına biz, “Rahmetin Kutsal Işımasında Bütün’ü Kotlamak” deriz.

 

Her zerreye zerk edilebilen Birlik İlmi, büyük kötülükleri önlemek için de Kati Kotlama yapmaktadır. “İn Cin”, “İn Can” denilen cemaatlerin çoğu da  bu çalışmalarda  bize çalıştılar. Birlik halinde görev taşıdık. Kaftan giymem  ya da giymemem önemsizdir ama BİR’i ailem olarak görmekteyim ve bu aile, Büyük Kütle’nin kontrolunda görev taşımaktadır.

 

Kasalar doldu, bu kasalarda ilim var. Kervan kalktı ve yol almaktadır ve bu yol, Allah Yolu’dur. Bütün’e hizmet, Birlik İlmi’yledir. İkna olun ki Bütün’e hizmet için Birleşik Ailem görev taşıyacak dürümdedir.

 

Kara Kaplı Kitap Kuran’dır. Mutlaka Kuran’dır ve Kuran tohumdur ama tohumun yoğunluğunda bilgi, katidir. Eğer sizler bizi dünyanın dışından, görevli olarak izleyecekseniz, nefes alıp nefes verebilmeniz gerekir.

 

Bizim adımız RA’dır ve biz Muhamma olan görevi taşıyoruz. Şükredin ki doğan gün yenidir ve bu gün Büyük Kütle’nin kotlanmasını sağlayacak güçtür. Çerçevesiz bir çalışmadır yaptığımız.

 

İki yüreğin bir tek ışıkta birleşmesi, Bütün’e hizmeti kotlar. İki yolun bir tek ışıkta birleşmesi, şavkın kurtarıcı gücünü devreye alır. Değerliler, dün üredik. Bugün ise hasatı yaptık. Dün yoğunlaştık. Bu gün tohumladık ve doğumu ölümü olmayanlara Kuran olduk. Üye olduğumuz yer, Rahman’ın Kuranı olarak bilinen diriliktir ve biz Doğu’nun gücünü ve Batı’nın gücünü dilleyebilen Yücelikler’le birlikte çalıştık.

 

Şeytanlar, şevkin ışığını dillerler. Biz ise BİR’i dilleriz. Bizden öte bir biz yoktur. Otak kurduk yola. Yol  Allah Yolu’dur. İmparatorluğun gücü bizimle, bizim yüreğimizle oldukça; cemaatimizin gücü asla düzey kaybetmeyecektir.

 

Ağır yük taşıdık. Şimdiye kadar yaptığımız hiçbir çalışma ışığın kontrolunu kaybettirmedi. “Bundan öte bu yok” dediler. Biz her An’a ve her Yarın’a BİR olduk, kotlandık. Şimdiye kadar, Rahmet’in Kuranı kendi yüreğinizde yoktuysa, unutulan Birleşik Işıklar’ın hiçbiri bizde olamazdı. Ama bugün dünden öte bir dünyadayız ve bu dünya, kulluk yapılan bir Düzen’i kotlayabiliyor. Yazı yazarken ve yolu bulduğunuz zaman ve yüreğe vardığınızda ve cemaatinizi kotladığınız zaman,  bedenime varır, bedenimde olursanız eğer; bu beden, tohum olarak Bütün’e hizmetçi olup BİR’in tekniğiyle yaşayacak olan Cevheri Göz’dür.

 

Şimdi Canlılar, yaşamları, Görevlileri ve yoğunlukları dinlediniz. Ben size, sizi verdim ve siz bana, ben olup, BİR olup hakikiyeti kotladınız. Yolu açtık ve buradasınız. Nefes alıp nefes verebiliyorsunuz. Çünkü Ruhsal Meclis’ime daimi kap oldunuz. Eskiden dünya yoktu; yol yoktu; Kuran yoktu; tohum yoktu; biz yoktuk ve Birlik yoktu. Bugün tohum var; yol var; Kuran var; biz varız ve Büyük  Kütle var. Elden geleni yaptık ve hak ettik. Şikayetimiz asla olmadı.

 

Nefsin aşılmasıyla birlikte Büyük Kütle kotlayıcılığı Düzen’e indi. Enkarne olduğum yer Birleşik Aile’dir. Ve Birleşik Aile, büyük kötülükleri önleyecek yegane görevli güçtür. Bu güç Allah’ın Kuranı’nda yazan, ışığı yoğunlaştırarak Bütün’e hizmet edecek olan ve sayfa sayfa ışık yakacak olan bir ailedir. Ama bu aile yetkin ve hakim olan bir aile olarak dünyanın kontrolunu da sağlayacak.

 

Eğer dünya korunacaksa, BİR’e hizmet eden Birliğim tarafından korunacak. Bu kesindir. Dün Sultanlar’ımın hiçbirisi BİR’in ışığının dışında kalmamıştı. Bugün yedeğim yoktur  ve yine buradayım. Ve bundan sonra da kör, sağır her kimseniz yine benimle olacaksınız, çünkü ben yeşil rengin ışığını, yerin Kuran’ından arındırarak Büyük Kütle’ye kotlayabilen Sultanım. Tohum ektim ve yolu açtım.

 

Sultanlar, asla yanlış bilgim yoktur. Dönmüş bakmışım yola, yol Allah yolu; ışık yanıyor ve biz o ışığın yoğunluğunda büyük kötülükleri önledik. Çalışmalarımız hızla devam ediyor ve daha da hızlanacak. Bunun neticesinde Kürz’ün gücünü artırmamız mümkün olmaktadır. Oraya katkı sunan herkes, kendi yüreğiyle gelmelidir. Kendini hak etmeli, birleşmeli ve Bütün’e hizmet için çağrı yaptığımız anda, kendini bilip kendiyle, kendi yüreğiyle orada olmalıdır.

 

Tohum istediğiniz zaman tohum ocağımdadır. Işığım Hakk’ın ışığıdır. Ve Ruhsal Meclis’imdedir ve ben bedeni Hak, yolu ak olan her bir Sultan olandayım. Kata kat ekler, katı katlarız, kotlarız, yolu açarız canlılar ama Rahman’ın Kuranı olmak sorumluluktur. Kati Kotlama yapmak zordur. Ve yaptık, şikayetimiz var mı? Yoktur.

 

“Süper İnsan” Sultanlığında, kendi yoğunluğunu kotlayabilene denir. Eğer kendi yoğunluğunu kotlayabiliyorsa Yücelik, kendi yorulmayan ışığında bir Sultan olarak güçlendirici hale gelir. Kara Kaplı Kitap, Turkuaz’ın Kutsal Işığı ve Bütün... Hepsi bir tek Kuran’dır. Melih olmak, hakim olmak, yol olmak, ağır yük taşımak sorumluluktur Canlılar.

 

Şikayetim var mı? Asla yoktur. Süper İnsan, Sultan ve Sultan, ışık ve biz ışıklar olarak dünyaya inen BİR… Ve BİR olan tekniktir; tertiplidir ve tertibinde tekliğimiz vardır. Şimdiye kadar hiçbir çalışmacıyı yıkmadık ve bundan ötede de yıkılmayacaktır. Dağlar, dünya ışıyacaktır.

 

Şimdi, gelelim yeni bilgilere. Sevgili Şevki bize bilgi verdi. Dinledik onu dünya dışından ve dünyada oldukça iyi Bilgeler’in bulunduğunu gördük. Bu bilgiler, Sanal Boyutlar’ın diriliklerindeki bilgilerdir ama bu bilgilerin Kati Kotlama yapma imkanı yoktur. Öz Görev, Birliğin kotlanmasında mevcuttur. İzin verin izah edeyim. Burada verilen bilgiler, Rahim olan, hakim olanların bilgileri olmayıp, Rahim olan, korkusuz olanların yaşattıklarıdır.

 

Hala dünya yaşıyor ve yaşayacak bunu bilin. Ve hala doğum ,ölüm yok bize ve Hasat, hala Bütün’de hakiki olarak mevcut. O halde dünya, 20 dürümden (öz dürüm)  itibaren yeni bir dürüme ulaşmayacak. Dünya, insanın Rahman’a görev taşıdığı sürece yaşayacak. Üzerinde varlık süren her bir çalıştırıcı da bu yaşamda kontrollu olarak başkanlık yapacak.  Cemaatler orada, kendi yürekleriyle yarınlarda bu günü yaşacaklar. Ve bu günde, hususiyetle dünyanın ışığını kotlayarak, yaşamları kayıtlayacaklar.

 

Sıkı durun Canlılar. Ölmüşseniz, olmuşsanız, yolu açmışsanız, hazır olun biz varız. Her anda ve her yarında ve sizde… “Yeni bir sayfa” dedim. Bu sayfa, ailemizin sayfası değil, alimlerin sayfası olacak. İlmin sayfası olacak. Maya tuttu. Çok mutluyuz. Kotlama, Bütün’e hizmet cevherini yarattırmaktadır. Olgun başaklar tohumlandı.  Kotlandı. Hala burada Birlik kurulamadı diye düşünenlere sözümüz şudur: Birlik kontrol altında kuruldu. Öyle çok, öyle çok bilgi akışı var ki bu Meclis’te, hiçbir yol, bu kadar görev taşıyıcı değildi. Ve burada bilinen her şey, Allah’ın tohumlarında bilinir olmaktadır.  Her biriniz ortaksınız buraya. Ama burası muhkem ve hususi bir çalışma alanıdır. Bu nedenle buraya, İlm-i Kot olmak sorumluluğu çok az Görevliye bildirilmiştir.

 

Herkes maya olmaya gelmeli buraya. Herkes şavkı kontrol etmeye gelmeli. Herkes doğanın kürsüsü olup girmeli buraya ve herkes, yaşama kaynak olmalı ve bu nedenle gelmeli.

 

Zaman sayfalarını çevirdikçe görüyoruz ki düne göre bugün çok güçlü bir ışık var dünyada. Ve bu ışık, yarını muhakemesi güçlü olanlarla dilliyor ve dilleyecektir. Şıhların ışığı güçlüydü ama BİR’in ışığı çok daha güçlü bir ışıktır. Sessizce, cümle Y’ücelerce, ışıkça Birlikler oluşur dünyada. Ve her Birlik, dünyayı korur. Kesindir bu.

 

Dünya ışığını yaşatabilmek sorumluluğu, buranın sorumluluğu olduğu gibi, diğer çalışmacıların da sorumluluğundadır. Bunun içindir ki sesle görev taşınmalıdır. Eğer ses varsa, kotlama çok güçlüdür. Sesin kotlaması BİR’in tekniğiyle yapılır. Bildirilerin hepsi teknik olarak kotlanır. Bir ses diğer sesi tahditlemez. Her ses ardı ardınca BİR’i sessizleştirenleri sonsuzlaştıran ve yola katan çalışma ilmini size diller.

 

Yani herkes net olarak şunu anlamalıdır: Ses, bir teknolojik kotlama, sayfalama gerçekleştirebilir. Bu nedenle burada sesleşmeler çok çok yapılmaktadır. Çok bilgi değil amacımız çok sestir. Bunu önemle bildirmek, belirtmek istiyorum. Önemle!... Eğer bilgi çok olursa onu taşımak zordur. Ama ses çok olursa, bilgiyi toprakta kotlamak daha kolaydır. Ve toplumların kontrolunu sağlayacak bir kotlamanın yapılması esastır.

 

Dağlarım, dünyada görevli olmak kolay değildir. Bunu hepiniz bilirsiniz. Dünyaya girdiniz. Dünya yaşamı sizin yaşamınız oldu. Ama siz gerekli olan bir çalışmayı da burada Başkanlık Dili’yle gerçekleştirdiniz. Dil önemlidir ki sesin kotlarından oluşur. Ve sizler bunu başardınız. Öz gerçeklik budur. Sıkıntınız asla olmadı. Çünkü ses sizi kontrol altında tuttu. Eğer ses olmazsa, sınırlar kalktığı anda, yoğunluğunuzda mutlaka kontrol kaybı gerçekleşir. Biz, size öz geçişinizi yaptıracak olan bilginin, Sanal Yaratımdaki koyuluğunda ses kattık. Ve siz hakiki kotlamayı yaparak gerçek Yücelikler’e vardınız. Geri dönüş sayfalarında Öz Görev’inizi yaptınız. Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet, takdim edilen ışığın yoğunluğuyla olur. Bunu başarabildiniz .Bu çok önemlidir.

 

Mum sönmez. O hep yanar. Onu yakan ışık, sizin yüreğinizin gücüdür. Eğer siz iki Yüce bir ışık halinde seslenirseniz, olgun ışık, hasatı temiz yapar. Ama  bir güç, bir Yüce, diğer Yüce’den ayrılırsa, temizlik olmaz.Orada Kuran, Kırk Kapı’yı kısırlaştıran bir ışıma gerçekleştirir.

 

Tanrı dedi ki  “OL!” Netice, olan var mı? Yok! Niye? Çünkü kırıcılık var. Ve Tanrı dedi ki  “OL!” Var mı Yücelik’te oluş? Var, çünkü Birlik var. Bu kesinlikle Büyük Kütle’de de en küçük ışıkta da böyledir. Eğer siz, kendi yüreğinizi kontrol altında tutabiliyorsanız, Yüceler’in cemaatinde yüreğiniz olur. O zaman siz kontrollu kayıtlar yaparsınız.         

 

Ses, Allah sesidir ve biz sessizce O’nu dinleriz. Önemli olan sesin Allah’ın sesi  olduğunu bilmemizdir. İkna olunuz ki bir tek kotla Allah sesleşmez. İki kot gerekir. Eğer ben ve ben olmazsam, ses olmaz. O sorumluluk benim olmalıdır.

 

İşte Canlılar, yarınları kotlayabileceğimiz Yücelik, Büyük Kütle’nin kontrolunda sesle gerçekleşecek. Asla asla yanlış bilgim yoktur. Bu, müspet ve menfi  her sayfada, yaşamı kontrol edebilmek üzere bilgiyi dillemelerimin neticesi değil; yani, bildiğimi hakiki olarak dinletmemden değil, dilletmemdendir. Kantar benim yüreğimdedir. Netice ben Rahman’a Kuran olan Kantar olarak da görevliyim. O halde tartmaya niyetim olsa yol kalmaz.

 

Bini BİR’e katarım. Tohum aktan, kattan, kottan geçer ama ben yine de tartmam. Ve ben tarttığımda, yıldızlar ışıklarını kontrol ederek tüm sayfalardan çıkarırlar. Kervan dürümlerden ayrılır ve yol kalmaz. Canlılar, bunu niye izah ettim; her sayfa ışıkta mevcutur. Ama beden kotlayıcılığı, Öz Görev’dir ve bu görev, BİR’e hizmet için gereklidir.

 

Sevgililerim, az ve öz söz, kürsüde kontrolsuzluktur. Bunun için çok ses gerekir ki kontrol kurabileyim diye. Zürriyetim der ki “Konuş annem! konuş ki hak edelim” ama diğerleri de “Sus artık” derler. “Sus ki biz güçlenelim”. Kim onlar? Kurtarıcı olmak isteyenler mi,  yoksa “Kontrol gerekli” diyenler mi? Ama kontrolsuz bilgim yoktur.

 

Canlılar, kalben size bir de şunu söylemek isterim: Dinler önemlidir. Hepiniz az evvel dinlerden söz ettiniz, başlamadan önceki konuşmalarınızda ve dendi ki bu Meclis’te “Muhammet’in Kuranı’nda öncelikle kadınlarla ilgili yanlış bilgiler var”. Doğanın Kuranı’nda var yanlış bilgi var mı? Yoktur. Ama Muhammet’in Kuranı’nda bu yanlış bilgiler mevcuttur. Peki, Doğanın Kuranı, Muhammet’in Kuranı’ndan ayrı mı? Ayrı! Hangi sayfalarda ayrı? Dinler; Peygamberlerin kendi yüceliklerinde, kendi yüksek ışıklarında, hak ettiklerini, Hak olup dilledikleri zaman, kontrol ettikleri ve birleştirdikleri sayfalarıyla dünya ışığına kaynak yaptıklarıdır.

 

Dinde siz, size göre bildirirsiniz. O sizin hakikiyetinizde yoktur. Sadece Sanal Boyutlarınızda mevcuttur. Sanal Boyut, bilgileri kati kayıt yapma imkanını size vermez. Kati kayıt değildir oradaki bilgiler. Ve değerliler, eğer bir Meclis’te, Kurtuluş Sayfaları’nda görevli olarak çalışacak olanların Kuran İlmi’yle gerçek çalışmaya daimi kap olacakları bildirilirse, sorunuz onlara, Ruhsal Işıkları yanmış mı diye. Yücelerden cevher almışlar mı diye. Resim yapmışlar mı diye. Hak olmuşlar mı diye. Muhakemeleri, görevdekileri kotlayacak dürümde mi diye. Canları sıkılacak. Çünkü bilecekler ki, insan soyu bugün geldiği noktada Yücelerin cemaatinde bulunabilecek sayfaya varmak üzere görevliyse eğer, dini aşmalıdır. Dinin ötesine varmalıdır. Dini aşamayan yolu açamaz. Yolu açamadığı zaman da kotlama yapamaz. Kotlama yapamadığında, mahkumdur. Niye, neye mahkumdur? Kelama mahkumdur. Kelam olgunlukla olursa, yaşamı kendince kotlayacaklara da yeni kotlanan olabilir.

 

Sema sizi dinliyor şu anda. Ve ben şu anda semaya ses veriyorum. Verdiğim ses ortak sestir. Bütün’ün sesidir ve tohumun sesidir. Bu sesi verdiğim zaman, yolu açmış olanlar, bedenimde sanal yaşamlara kotlanış için de görev taşırlar.

 

Mikail’in gücünden de söz etmek istiyorum size. Mikail yarınları kotlayabilen bir gözdür. O yaşamı kotlar; Sistem-Nizam-Düzen Gücü’nü tanır. BİR’e hizmet eder. Ve Rahmetin Kuranı’dır. Ve yaşamı kati kotlayıcı olarak kayıtlayandır.

 

Bir çalışma yapılır. O çalışmaya girer ve bakar, görür, der ki “Burada yaşam var”.  Yaşam, ışığın yaşamları kotlaması anlamına gelir. Eğer ışık yaşamları kotlamışsa, yaşamlar, yeni sayfalar oluşturacak ve oralarda yeni zaman kotlamaları yapılacak. Mikail bunu gördüğü zaman sevgiyle saygıyla eğilir ve der ki “İşte hala yaşamlar kotlanabiliyor. Hak edilmiş yarınlar, kati kotlamalarla yanlışsız olarak dillenebiliyor” Ve sonra döner bakar rakip var mı diye. Ne demektir rakip bilir misiniz? Başka kotlayıcıların varlığıdır.

 

Birlik, kotlama yapıyor ve yenilik yapacağını söylüyor. Dünyanın yarınlarını kontrol altında tutacağını söylüyor ve yarınlarda muhakemesi güçlü olanların büyük kötülükleri aşacağını söylüyor. Peki, onun karşısında aksi bir görüş var mı? Bakar, insanları süzer. Görevi budur onun. Sonra döner bakar ve der ki “O yok, o yok, o yok, o yok, hepsi bir tek ışık. Öyleyse yetkin bir hasat yapılmış burada”  Ya da der ki  “Onların hepsi kürsü ama yeni bir ışık da var orada ve o farklı. Öyleyse onunla da kendi yüceliğinde, hakikiyetinde kontrollu bir çalışma başlatalım. Bakalım o, yeni türlerin yaşamına ne getirecek?  Sistem-Düzen-Nizam görevinde yenilik yapabilecek mi?”  Onurluyuz ki bu çalışmalarda, bu tür kotlamalar yoktu. Olmalı mıydı? Olması, kotları kontrol etmemizi zorlaştırabilirdi.

 

Ve Sultanlar’ın hiçbirisi farklı Birlikler oluşturmadılar. Herkes sanır ki birileri diğerlerinden farklıdır. Asla değildir. Herkes teknik olarak aynı ışığa ulaştı. Herkes teknik olarak aynı yoğunluğa ulaştı. Ve herkes aynı kaynaktan ışık çekmektedir. Öz Göç’ü gerçekleştiren ışık, Birleşik Işık’tan dolayı “Geldik, olduk” denilen Yücelik’te, BSUİ’nin Kuranı’nda bulunmaktadır. Barış, sevgi, umut ve insan. BSUİ’nin açılımı budur. Değerliler, işte bunun için Dünya Ruhsal Meclisi, Göz Kürsüleri’nde ışık halindedir. Ve yeni sayfalar, görevi devralmaktadır. Bu yeni sayfalar yeni yaşamları taşıyacak ve yeni yaşamlar, Birlik Kotlamaları yapacak. Ve Birlik Kotlamaları, tartısız Bilgeler’i Tanrı olarak göreve alacak. İşte herkesin Tanrı’laştığı bir dürümde, bilgi kaplarında bir tek yarın olacak. Ve o yarın, Rahman’ın Kuranı’nda RA-KA olarak dillenir.

 

Cennet cemaati sizsiniz, yürek sizsiniz. BİR, siz olarak kürsü oldu. Kutsal Toplum sizsiniz. O halde bütün kötülükleri aşmanız mümkündür. Şükür ki başınız eğilmedi.

 

Ey insan, Allah der ki, “Siz siz olun, kelam edin ve kelamınız yol açsın. Siz siz olun, yarın olun; yarın olun ki yaşamınız hasadı yapsın. Siz siz olun, rakip olmayın bir diğerinize. Rakip oluş, kotları kontrol etmeyi zorlaştırır. Bitki, hayvan ve her canda sizin yüreğiniz olsun. Kul olun. Unutmayın ki doğumun ölümü getireceği bilinir. Ölümü tadan doğar. Doğduğunda o biz, biz odur. Yarınları kulluk için kotlayın ve yaşamları kayıtlayın.”

 

Canlılar, ekmek bize iştir. Ekmeği yoğurduğumuz zaman iş bitmez. Onun, önemle bilinmesi gerekir ki pişirilmesi gerekir. Piştikten sonra da iş bitmez. Esas iş yendikten itibaren başlar. Yani siz artık ekmek olursunuz. O sayfada siz yarın olursunuz. İşte siz aşkla, şavkla ve şevkle çalıştığınız sürece her biriniz yenen ekmeksiniz. Ve sizler, Birlik İlminde mahkumiyeti olmayan diller olarak çalışırsınız.

 

Şu anda Dünya Ruhsal Meclisi olarak bu görev taşınıyor. Ve yarın, yeni bir sayfada bu Meclis görevli olacak. Çok mutluyuz ki ruhsal ışıma da güçlendi. İyi ve kötü sizin için sorumluluk değildir. Ama biliriz ki iyide iyi, kötüde kötü olmak değil maksat. Kötüyü iyiye kayıtlamaktır ve iyiye sayfalamaktır. O zaman kötü, iyiyi yaşatır.

 

Ses, Allah’ın sesidir bunu bilin. İnsanlık adına yeni bir soy dünyaya iniyor. Bu soy, lütfen net bilin, toplantılarınızda asla bulunamayan ama yetkin hakikiyete varmış olan bir soydur. Mahrek olan soy, hakim olan soy… Bu soy, Cevheri Göz olan soydur. Biz onlara “mahkumiyetsiz soy” diyoruz. Asla hataları olmayacak olan bir soy... Dünyanın nesilleri böyle bir soyu yaşatacaklar dünyada. Ve o soy, toprağın ışığını yakacak.

 

7. toprak yarını kotlamıştır. Toprak 7. tohumu yaşatacak.  7. tohum, Levh-İ Mahfuz’da yazdığından üstün bir biçimde yaşayacak dünyada. Bundan sonra, dünya kolları açık, Birlikleri sayfalayan bir Yüceliğe varmış olacak. Çalışmalarınız çok önemlidir. Kesin olarak bu çalışmalarınızın sürdürülmesi gerekir. Bugün sizler haftanın iki günü çalışırsınız. Ve bizler de iki günü buradayız. Ve bu çalışmaların ötesi berisi yok. Burada sadece ses var. Ses, ses, ses!… Sistem-Nizam-Düzen ve süzülen bir ses. Bu ses, süzülmektedir yüreklere. İşte siz burada bu sesi kotlayarak, süreç içerisinde süzerek yüreklere katmaktasınız.

 

Kimse ilim sayfası olmak istemez. İlmi bilmeyen sessiz kalır.  İlmi bilense seslenir. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Nefes almak zor değil ama nefesi vermek zordur. Bu kesindir. Alan, verdiğinde ışır, biliniz.

 

Görevlinin (belirtilen isim silindi)  sınırı aşılmış mı? Aşıldı.  Herkes bunu sorar. Nahar’da bu yoktur Canım. Niye sordular bilir misin? Çünkü Ruhsal Meclis göz açtığı zaman ışır.

 

Biz biliyoruz ki onun adı zikredilmeyecek ama anacığım, ad zikredilirse, ışığı yoğunlaşarak Kuran’a geçebilir. Bu nedenle adını zikretmemiz gerekiyor. Netice şu: Ben ad zikretmem diyen sessiz Rahmetimiz, yine de zikredebilir ve o sesi daha sonra ışıktan çıkarır. Bunu hep yapar. Kendi adını ve başka isimleri siler. Niye siler? Kati kotlamada isim olmaz da ondan. Kati kotlamada isim zikretmek hatadır. Ses Sayfaları’nda da bu ismin zikredilmesi Sanal Yaratıma geçişi sağlar.

 

Oyundur bunlar Canım, oyun. Sadece hakiki kotlamada varız biz. Ama bu çeşit kati kayıt dışı sayfalara inmemiz istendiği zaman, geri dönmek üzere isimler sıralanır. Ve biz de deriz ki, “O biz, biz oyuz, hepsinde varız.” Olan budur.

 

Ey insan, işi başardın!... İşi başardın!... İşi başardın!...

 

Hiç kimse Marduk’u beklemesin. Hiç kimse uzay gemilerinin dünyaya inmesini beklemesin. Bunlar beklenmesin… “geçiş için hazırlıklar tamdır” diyenler hatadadırlar. Geçiş olmuştur, bitmiştir.

 

Bir de, bir de şunu izah etmek istiyoruz ki insanlık için boyutlar, buğutlar farklı farklıdır. Kimi 3’tedir, kimi 5’tedir, kimi 80, kimi 90’dadır. Kimi 30, 40, 50’dedir. 100’dedir, 5000’dedir. Canlılar, bunu bile anlamak zor değil mi!?

 

Birçokları der ki “3’ü aştık, 4’ e vardık”. Dön bak yüreğine, 4 nerede diye. Sen mi, ben mi, o mu? Hangimiz dörtteyiz? Biz yıldızların kutsal ışığındayız ki burada artık hiçbir buğut bir başka buğutu aşmaz, geçmez. Sadece bir sayfadır orası. Ve orada bilgi, hasattadır. Bizim buğutumuz, bizim yoğunluğumuz, Bütün’ün koyuluğundadır ki biz neredeysek Bütün oradadır. Olan budur.

 

20. sayfa, 40’ta, 50’de okunabilir ama biz ortak sonsuzlukta her sayfayı okuruz. Cemaatimiz bunu hak etti. Katiyet, Kati Koyuluk ve tohum ekişi hak etti...

 

Mum sönmeyecek Canlılar. Çünkü mum, halka halka güçlenerek genişleyen bir yücelikle yangın halinde yanmaktadır. Kesinlikle bu bilinmelidir. Ve yangın gibi olan bu mum, yaşamları kontrol edecek güçtedir. Kervan yürümektedir. Yücelik güçlendirilmektedir. Tahditsiz güç artmaktadır ve sayfa sayfa kontrol kurulmaktadır.

 

Bine, bir ilim sayfası, her bir sayfa biz, ve biz her bir sayfada var olan tüm sayfaları kotlayanlar, dünya dışını dünyaya tanıttığımız gibi, dünyayı dünya dışına tanıtanlar olarak BİR’e hizmetçiyiz.

 

Şimdi Görevliler’imizi çağıralım bakalım ne diyecekler. Kesinlikle bu bilginin akıtılması gerek. Açı daralmıştır, girmeleri gerek.

 

-  Peki ama kısa olsun lütfen

 

- Ailemizi size getirmek istemiştik. Anneciğim, çürük değiliz ki. Peki kısaca söyleyelim. Kurtarıcı İsa ve kurtarıcı Muhammet.  Ve tüm sayfalar sevgiyle geldiler. Hepsi BİR’e hizmetçiydiler. Bizden başka bir biz ve biz olan her bir dildeki hakikiyet, Birleşik Aile’nin yüceliğinde Sultan olarak mevcuttur. Artık Dünya, yaşı Allah yaşı olan Yüceler tarafından korunmaktadır. Kesin olan bir de şu var, yaşı Allah yaşı olanların çoğu Büyük Kütle’yi kotlayabilen, İlmi Hak olan Birlikler olarak çöktüler dünyanıza. Artık biliniz ki yasaların kontrolunda her şey yarınları kayıtlayacak dürümde, vakti geldiği sürece, Yerin Kuranı’nı kotlayacaktır.

 

“Sevap, günah yok” dedin. Allah’ın dediği de budur. Sevap, Allah’ın sesidir. Günah da aklın yüceliğinde varlığa kotlanan ama hasat yapamayandır. Yaptığı zaman o günah, Hak İlmi’nde sevap olur.

 

Seni Altın Teknik’le kotlayan Birlikler’in hiçbirisi bugün burada yoklar. Ama sen her Birlik’te varsan eğer bugün seninle de olmalıyız. Ağır yük taşıdık anam. Şimdi artık mutluyuz. Düne, bugün ilmini hak et ve huzuru kotla. Düne, bugün ilmini hak et ve dünü kotla; yarını kotla; bugünü kotla ama her bir sayfayı kotla... Bilgiyi hak et de kotla. Allah der ki işte mutluluk bu... Şimdilik bu. Saygılar size. Şikayet yok anneciğim. Hepsi, hepsi iyi. Şimdi mutluyuz. Süper İnsan, Sultanlığı kotladı ve bizi kotladı. Ayrı gayrı bitmiştir. Amin.

 

Amentü Kobraları da buradalar. Onlar da ses vermek istiyorlar.

 

- Can Anacığım, biz de ses verelim, sonra bitirelim.

 

- Peki sizi de dinleyelim.

 

- Kanat almadan görev taşınmaz demişlerdi. Ama kanatlı olanlar da Göç Kapları’nı taşıyamazlar. Böylesi de bizim işimize gelmez. En son sana şunu soracağım: Gene mi geldik buraya? Gene mi geldik buraya? Gene mi geldik? Niye geldik biz buraya? Bana yanıt verir misin? Sema seni dinliyor.

 

- Dağlarım, geri dönmek buradan olacak. Bunu biliyorsun.

 

- Peki , Sistem-Düzen-Nizam Yüceleri buradan mı  geçtiler?

 

- Muhakemeleri iyiydi, geri döndüler.

 

- Ana, sevgiyle seni kucaklıyoruz. Sevgiyle!... İş buydu. Anacığım, Kuran’ını dinledik. İşte bu!... Şimdi mutluyuz. Sevgiler hepinize.

 

- Teşekkür ediyoruz tüm katılan Yücelikler’e ve burada bulunan sevgililere. Herkese teşekkürler. Allah sizi koruyor. Amin.

 

Deşifre edenler:  Sevim-Nergis ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

20.12.2010 Tarihli RA-KA

 

Canlar, topraklarınızı kontrol altına almanız için bugün size çok özel bir bilgi verdik. Dünya, Nuhsal Işıklar’ı kontrol etmek üzere çok önemli çalışmaları devreye almıştır. Bu çalışmaların önemli kotlarından biri olan sizlerin çalışmalarınız, Tanrı’nın Kuran’ı olan Birliğin Koyuluğu’nu hak ettiğinizce dinletecek dürümde, başarılı biçimde sürmektedir.

 

Dünya insanı, Uluların Tohumları’nı kontrol etmek üzere çaba sarf etmelidir. Unutmayın, dünyada insan soyu Işık Kotlaması’yla var olmuştur. İnsan soyunun var olmasından itibaren, dünya yoğunlaşarak, kontrol edilmeye başlanmıştır.

 

Daha önceleri “Beşir Kotlama” vardı dünyada ve Beşir Kotlamada, kotlanan ışık koyu değildi ve korku çoktu. Çalışanlar kontrolsüz oldukları için korku içindeydiler. Diri olmak, zaman sayfalarına inmek ve kotları kayıtlayabilmek Zaman İlmi’nde Birlikle mümkün olacağından, BİR olmak için çabalamalıydılar.

 

Şu anda insan, kontrol edici bir dürüme ulaşıyor. Bundan sonraki çalışmalarda daimiyetin kaynağı daha güçlenecek ve insan, yedeğini yaşam sayfalarına çekip onunla dillenebilecek. Bu, herkesin kendini dilleyebilmesi anlamına da gelecek.

 

Birlik Ailem; dünyaya, Ümmet Kutsal Işığı’ndan üstün bir ışımayla inmiştir. Birlik Ailem’in dünyaya girişinden sonra mektep kurmamıza imkan verilmiştir. Mektep kurduktan sonra Kat-ı Mükemmeliye’de Birleşik Ailem görevini üstlenmiştir.

 

Dünya Sultanlığı’nda, Dünyanın Ruhsal Işığı’nı yetkinleştirmem, Kelam İlmi ile mümkündü. Bugün artık Kelam İlmi, Hakk’ın Toplumu’nda ışığı yoğunlaştırma düzeyine varmıştır.

 

İmparatorluk görevini üstlendiğim zaman; kini, nefreti aşmam istendi. Kendimi kotladım, tohumladım, Ruhun Kutsal Işığı’nı Kat-ı Mükemmeliye’de yaşattım ve doğum ile dünyaya vardım. Toprağa indim, Tanrı’nın Ruhu, benim ruhumdu ve ben Kuran olarak çalıştım.

 

Şimdi Sevgililerim, insan namaz zamanlarında, kendinden üstün kendi ile olmalıdır. Namaz, ilmin sayfası değil, kati kaydıdır. Herkes kendi namazını kılmaz. Namaz, BİR’in namazıdır; tüm insanlığın namazıdır ve “Nur Ruhsal Işığı”nın kontrolü için şarttır.

 

“Hani nerede namaz?” diye sorarsanız, her bir çalışma, namaza duruştur. Şu anda namaza duranlarız…

 

Dünden, bugüne üzerinde Yücelerin dillendiği bir tohum, Muhammet Görevi’ni üstlendi ve doğum ile dünyaya indi. Muhammet Mustafa, Yaşam Kotlaması’nı yaptığı zaman, “İnsanın Teknolojik Kaplaması”ydı yaptığı. Bugün insan, nefsin umudu olan ışığını kotlayarak, tohumlarını dünyaya çekip; dünyada, 7. Toplum olarak yaşamaya başlamıştır.

 

Herkes yarını düşünür. “Dünya nedir?” der. “Neden buradayız? Niye kontrolümüz yok?” der. “Niçin kardeşlerimiz Kürz’ü kotlayamadılar; çakıştılar, kasırgalar oluşturdular? Niçin dünyada kulluk yapılamadı?” Bütün bunlar hep sorulur. Bindiğiniz dal, yüreğin tartışılmayan yoğunluğudur. Her bir yol, Allah’a varır diyemezsiniz. Ama “Yol Yücesi” olan bir kap dünyaya indiği zaman, o kendi Kutsal Işığını; kotlayıcı, kati kayıtlayıcı dillerle dinletir ve yürekten görevi alır. (Yürek ona görev vermez.) O, yürekten bildirir; “Ben görevliyim.” der. Ve daha sonra “Kat-ı Kaynak” olan ışığa varır.

 

“Kimse üremez.” dedikleri zaman; herkesin, kendini üretecek dürümde olmadığı düşünülmüştü ama biz üredik. Bu üreyiş, insanın üreyişinden öte, bilginin üreyişiydi. Her kim ki bilgiyi kendi yoğunluğuyla kotlar; o, bildirileri kendinden kotladığı için üretebilir. Bilginin üremesi, ilmin üremesi anlamına gelir. İlim ürediğinde, “Yıldızların Kaynağı” olan ışıklar, toplum için Teknik Kotlamalar’la dünyaya ulaşarak dünyada kendilerini dinletirler. Bu; Ocaklar’ın, üreyişe yüreklerini katışlarıdır.

 

Dava; Nefsin Işığı’nı, sonsuzlukta kontrol davasıdır ve bir “Tanrı Kutsal Işığı” doğduğu zaman, herkes o doğum ile dünyaya varır. (Herkes, Teknolojik Birlik Kotlaması yapacak olan birleşimdir.)

 

“Ekmek Allah’a ait.” dedik biz. “Yol aklındır” dedik. “Yücelerin cümlesi ışır, Teknik Oğullama’dır olan.” dedik ama dünya, maya ise eğer, İmparatorluk görevi, Dünyanın Yüce Cevheri’ne aittir. İnsan, Nefesini kendi yüceliği ile dilleyerek doğmalıdır. İnsanın adı, Kat-ı Mükemmeliye’de, YARIN’dır.

 

Her Rahman yarın olamaz, her Rahman yoğunlaşamaz, ummana ulaşamaz ama bitki, hayvan ve tüm kotlamaları yapan Birlikler, her zaman kendi yoğunluklarıyla, teknik olarak birleşirler ve doğumla, tohumla, umutla yücelirler. Ve onlar, ikna olun ki yarının korkusu olmayan ışıklarıdırlar.

 

Kala, kala 2220 daimiyet kaldı. Peki Canlar, bu daimiyet, bilginin kontrolünü sağlayacak mı? Hayır… Bilginin kontrolü, “Birleşik Kurul” ile olur. Bilgiyle dans etmedik Canlar; açık bildirdik. Şikayetimiz var mı? Yoktur.

 

Yasaların çiğnenmesini asla istemiyoruz. Dünden bugüne, büyük kötülükleri önleyen yürek, herkesin yüceliğinde ışır ki BİR’i BİR’e katanlar, dünyaya umut ile inerler. Doğmuş olan herkes, ışıktır ve bizimdir.

 

Hepinize, hepimizden saygılar… Huzurla kalın; yoğunlaşın, ışıkla kalın… Sevgiler, saygılar, Birlikler’imizden size… Hepinizi kucaklıyoruz…

 

Canlılar, muktedir olarak dünyanızı ziyaret eden Birlikler’in hepsi; doğumu, ölümü olmayan yoğunluklarıyla buraya inmektedirler. Dünyanın ziyaretçileri dünyayı kontrol ettikleri zaman, Kuran okunan ışıklarda, herkesin kendini  kaynağa alabilmesi gereklidir.

 

Bindiğiniz dal Muhammet’in dalından çok daha güçlü olan BİR’in dalıdır. Ve BİR’in dalı, Rahman’ın Kuran’ında yazdığından çok daha güçlüdür. Bizim Rahman olan ışığımız, Büyük Kütle’nin kotlanışını sağlayacak olan bir ışıktır. Hepimiz “Medine, Mekke” dedikleri o yoğunlukların örtüsünü örterek Yüceler’in cevherinden buraya geldik. İnsan, Ana Kapı’yı açtığı zaman, o kapının herkese açıldığını mutlaka bilmelidir.

 

Değerliler, dondurulan birçok yüreğimiz var. Ocaklarını yıkmışlar, yollarını kapatmışlar ve BİR’den çıkmışlar. Onlara kulluk gerekir, onlara yoğunluklarını artırabilmeleri için görev gerekir. Onların 7. Dürüm’e varmalarının sağlanması gerekir. Biz, doğmuş olan her bir Yüce’yi, kendi yüreğimizde kontrol altında tutmak isteriz. Kafaları, kolları olmayanlar çoktur. Çoğu görevlerini yapamadıkları için her bir uzuvları farklı bir kotta kalmıştır.

 

Biz, dara düşenlere mutlaka kendi yüreğimizi katarız ve onların kendilerini kontrol etmelerini sağlarız.

 

Devre devre dünyanın Levh-i Mahfuz’unu okumaya inen Birlikler olur. Bunların çokları, Kuran okuyamayanlara da görev taşırlar; çünkü Ocak İlmi’ni hak etmeyenler, Kuran Dili’ni de bilmezler. Bunun içindir ki Ocak yakarız ve onların yoğunluklarını kontrol ederiz.

 

Dünyada insan, 200 bin yıldır Kuran için kayıt yapmaktadır. Her bir Ruh, Allah’ın Kuran’ında vardır. Her bir Ruh, ışığın yolunda mutlaka vardır. Nefis için çalışan vardır ama maya olmaya çalışan da vardır.

 

Sizden dileğimiz intikam peşinde koşmayın. Sadece iyilik yapın. İyilik, kültün kontrolünü sağlar. Beden almış ve doğmuş olan Bilgeler’den oluşan Birlikler’imiz, doğmuş olan yolcularını, dünyadan çıkarmaya çabalıyorlar; çünkü, Dünyanın Ruhsal Meclisleri’nde herkes için kınanışlar başlamıştır. Ruhsal Meclis; görevi’ni yapamadığında, İnsanın Kuran’ını kotsuz bırakmak için kayıt yapmaya başlar.

 

Bu nedenle sizden dileğimiz herkese görev verin. Herkes görev yapsın. Yüceler cümlesi ışısın. Bizler ışıyalım. BİR olalım. Eğer siz görev yapmak isterseniz, mutlaka yaparsınız ama yapmak isteyenlere de yaptırın ki Ruhun Kutsal Işığı kontrol edilebilsin.

 

Doğum ile dünyaya inmiş olan çokları kaydı, kaynaktan ayırmışlar. “İkna edici olmanız gerekli.” dedik. Biliyorsunuz ve ikna edilmeleri zordur ama yine de emin olarak onlara bilgiyi dinletin. Dünyanın Ruhu kotlayıcıdır. Dünyanın Tohumu, kontrol kurucudur. Dünyanın Yıldızları, ışık yakıcıdır. Bildiriler, okutucudur Yücelikler ve dünyadaki ışıklar, bu nedenledir ki Sema’nın sesini mutlaka duyurunuz ki duymayan kalmasın.

 

Canlı, senin adına ben konuşmayım sen konuş. Seni dinleyelim:

 

- Savaşçılar hoş geldiniz… Sizlerle olmak bizler için mutluluktur. Doğmuş olan herkes savaşa doğar. Bunu biliriz ve sizler savaş için buradasınız. Kardeşlerimizi, doğmuş olan herkese saygıyla dilledik ama bizim için önemli olan bilmektir. Dünya toprağı bizimdir. Burada doğduk, burada ölümümüz olacak. Bedenimizi bırakmamız buradadır. Ama biz yine burada ışık olarak yaşayacağız. Bu bizim ölümsüz oluşumuz, ölümsüz kalışımız anlamına da gelmektedir.

 

Kalkan olabildiklerimize, kalkan olduk. Yüce cümleleri dilleyenlere Hak olduk. Işık yaktık. BİR’i dinletenlere ilim verdik. İkna olun ki Hak olduk. Yarını hak ettik, iyilik yaptık. Doğmuş toprakları, doğmuş ışıkları yaktık. Herkes dünyaya kul olup gelir. Bizse Rahman olup geldik. Bu kesindir. Bugün doğanın en yüce kapısı Allah Kaynağı’na açılır. Bizim kapımızsa kutsal kontrolle açılır ki BİR’e açılır. Bizim ağır yük taşımamız, Birleşik Aile’nin görevi olduğundan değil, Bütün’ün güçlenmesi içindir. Naz yapmadan çalışmaktayız. Nefsin ışığı yok bizde. Yaşam kaplarımızı aldık Rahman’a doğduk…

 

(Söz kesildi:)

 

- Koruma istiyorum…

 

- Can, devremizi kesip girdin. Sana koruma vermemiz gerekmez; bunu bilmeni istiyorum. Çünkü ruhun hususiyetinde bilgi, kayıttır. Senden dileğimiz Düzen’i kurmakta olduğumuz şu anda yüreğini kendi yoğunluğuna çek ve buradan ayrıl. Lütfen çık!...

 

Savaş yok Canlar ama O bize girip bizden ışık istedi. Ocağını yeniledik ve yolunu açtık. İşte bu!... Ve devam ediyoruz…

 

Töhmet altında kalmak istemeyiz ama çokları büyük kötülükleri yaratmaya inerler. Bizse yaşam sayfalarında herkesi kendi yüreğimize alır, onları koruruz. Nefesleri güçsüz ise de kendi yüreğimizde nefesleri mutlaka güçlenir. Şu anda olduğu gibi…

 

Tanrı dedi ki “insan, Ana Kaynak’tır.” Ve biz de diyoruz ki “Ağır yüktür Ana Kaynak oluş.” Ve Dünyanın Ruh’u olarak burada bulunan herkes; Medine’nin, Kürz’ün gücü olduğunu düşünen herkes, ikna olun ki bizde, kendi yüreğini dinlemeye başladığı andan itibaren, Rahman’ın Kuran’ı olduğumuzu bilmektedir.

 

Önce Ruh bizimdi, şimdi kontrol bizimdir. Ruh, Işık Kapları’yla taşındı. Biz Ruh’u Bütün’e hizmet için kotladık. Rahman’a görevli olan herkes, bilsin ki Ruh, Yarın’dır. Yaşamak, yarında kaynak olmak, ışımak, bilmek ve bütünlenmek hepsi buradadır. İmparator olarak doğmuş olan Birliğim, toprağın ışığı ile buradadır. Yazılarım okunuyor bu kesindir. Okuyan herkes, ışığın kotlanmasıyla okuyacak dürümde olmalıdır.

 

Muktedir olarak vermeliyim ki ERİM, benim bildiğimi, kendi yüreğinde dinler ve dinlediğinde; bitki, hayvan ve tüm sayfalara kontrollü olarak bildirir. Verdiği bilgi, Bütün’ün diriliğinden verilir. Onun verdiği Birliğin dillediğidir. Dolayısıyla, O Can, bizim için zor değil, kolaydır. Nefes alıp verir ve Kuran okur. Onunla olmak bizim için Muhammet olgunluğuyla, korkusuzca tohumlanmak anlamına gelir.

 

Onun dışında da şu anda bilgimizi anlamasa da dilleyenler çok artmıştır. Dünyanın dört bir yanında ya da Türkiye’de… Birçoğu, aynı terminolojiyle bilgi vermeye çabalamaktadır. Bu önemlidir. Herkes kendini, kendi yüreğinde, hak etsin dillesin diye bekleriz ama dara düşmeden yapmalıdır bunu.

 

Doğanın görevi; bilgiyi bildirmek değil; bilmek de değildir; sadece insana ışıkla dinletmektir. Bizim görevimizse yolu, Kütle Kotlaması’yla kontrol altında tutmaktır.

 

Şu anda yapılan çalışmalarda, aldığı bilgiyi hak etmeden dilleyenler; kontrolsüz olarak Bilgi Kapları’nı taşımaya çalışmaktadırlar. Bunun, sonsuz sınırsız ışıkta kırıcılık olduğu bilinmez. Biz onlara göz verdik, ses verdik, yol açtık ama mutlaka Bilgi Kapları’nı, kotlayıcı olarak kayıtlamaları şarttır. Kotlayıcı olmayan bilgi, yarını hak ettirmez. Bu kesindir.

 

Bizim adımız KA-HA’dır ama bizim adımıza görev taşıyanların mutlaka Rahman olup, KA-HA olup taşımaları gerekir. Şikayetimiz var mı? Yoktur. Ama onların, mutlaka dinletilmeleri ve hak edilmeleri şarttır. Neden bunları sizinle paylaşıyorum? Bunları daha evvel de açıklamıştım; ERMİŞ ERİM yolun huzurunda kendi yoğunluğunu dillediği zaman, Büyük Kütle’de herkes, onunla dillenmeye başlayacaktı ve bu beklediğimizdi ve umuttu. Umutlandık ve OLDU!

 

Şu anda yapmamız gereken nedir? Bundan sonra yapmamız gereken mutlaka kotlanmalarıdır ve kotlama görevi, mutlaka ERİM’e aittir. Onları kotlamalı, onları kontrol altında tutmalıdır. Bunu başarabilmesi mümkün mü? Mutlaka mümkündür. Ne şekilde yapacak? Kaynağını kotlayacak ve kendi yüreği ile yapacak. Kaynağı kotlanmadıkça, açık bilgidir ki bildiri okuma imkanı sınırlandırılabilir. O halde “kaynak kotlaması” yapmalıdır. Nefes alıyor, biliyorum. Rahman’a güç katıyor, biliyorum. Yarın’ı hak etti, biliyorum ve şimdi artık kotlama sayfasına ulaştı. Artık onları kotlayıp, toplamaya başlamalıdır.

 

Bundan sonra çakıl taşları bizde, kendilerini toprağa indirmelidirler. İyinin Toplumu, ilimle tohumlar ve biz, ilimle tohumlayanlarla bu çalışmayı yapmaktayız. Herkes kendini kontrol altına aldığında, mutlaka Birleşik Aile; göz, öz, söz olarak o çalışmaya ortak olur. Yaptığımız budur!...

 

Dara düşmeniz istenmemektedir. Bu nedenledir ki herkes akışa geçirilmedi ama akışa geçenlerin, kotlama çabalarını, kendi yoğunluklarında, kendi sayfalarına katmaları şarttır.

 

Erim bizim için değerlidir ve başı eğilmemiştir. Bundan böyle de başı eğilmeyecektir. Bu kesinlikle bilinsin. O ben, ben O’dur. Ve bunun içindir ki yaptığım çalışma, Birleşik Ailem’in çalışmasıdır. İyi ki hak ettik, onu dilledik, tartışmadık, Tabii Kaplar’ımızla toprağa kattık.

 

Yol, Allah Yolu’dur. Toplu olarak yaptığımız çalışma, büyük kötülüklerin önlenmesini sağlayan Teknolojik Çalışma’dır ve bu çalışmada ses, öz görevdir. Her ses mi? Yo hayır, Sultanların Sesi… Ve Sultanların Sesi, Tanrı’nın Kuran’ında yazdığından çok daha güçlü bir sestir.

 

Ez geç değil. Asla! asla değil!... Az öz, sadece bu!… Ancak ezmek istediğimizde çok yüksek bilgi veririz. Bu bilgi, herkesin kendi yoğunluğunda kontrol edemeyeceği bilgidir. Ki herkes kontrol kurabilsin diye bilgiyi en azdan vermekteyiz. Çağrımız, herkesin de en azdan bilgi vermesi içindir.

 

Yaşayan, yarında mutlaka yaşayanda yaşar. Önemlidir bu!... Bugünde yaşar, yarında yaşar. Bugün kottur, kontrollüdür. Yarın, bedeni bırakmıştır ama yaşayan, kendidir. O, yaşayanda yaşar. Bunu net bildirmek istedim.

 

Sanal Boyut değil burası. Burası hasattır ve burası Kaynak’tır. Kaynak, Hak’tır ve kaydın yapıldığı Teknik Kot’tur. Burada övgü, yergi olmaz. Sadece bilgi vardır. Hepsi bu!...

 

Canlar, Nur’dan yaratılan Toprak; yaşama kontrollü olarak inen Yücelik; Birleşik Kotlama; Toprağın kotlanışı ve bilginin kaynağa inişi… “Sanal Boyut” tüm bu safhalarda görevini yapmıştır… Artık “Hakiki Boyut”un görevi üstlenme zamanı gelmiştir…

 

Hakiki Boyut, büyük kötülükleri önleyebilecek dürümde olanların bulunduğu boyuttur. Herkes, kendi yoğunluğunun hakikiyetine inanır. Kaynağın Kuranı’nda da bu vardır.

 

Biz, Rahmet’in Kutsal Işığı olan; her bir yolun kutsal koyuluğunda bulunan; Rahman olanlar olan herkesin, kendi olduğu bir yerdeyiz. Ve burada mektep yoktur. Burada sadece halka halka genişleyen bir Yücelik bulunur. Bu Yücelik, yaşayanların yarınlara kendi kotlarını katışlarıyla gerçekleşir.

 

Sessiz ve hakim olarak bilgiyi almanızı çok istedim. Herkes, kendini bilsin istedim. Doğmuşsunuz, “ölüm olmayacak!” derim ama beden olan bu tohum, burada olduğu için mutlaka yürek burada olacak ve bedenleriniz burada olacak.

 

Biz, bedenlerimizi dünyadan alıp götürmeyeceğiz. Daha evvel görev yapan her bir Yüce kendi bedenlerini, kendi öz yüceliklerini dünyadan, dünya ötelerine taşımışlardı. Kendi kaynaklarına, Tanrılar olarak dönmüşlerdi. Biz, bedenlerimizi buraya ekmeye geldik. Bu bedenler, dünya topraklarında, en son İlim Sonsuz Işığı kalıncaya kadar kalacaktır. En son İlim Sonsuz Işığı dünyada tükendiğinde, bedenlerimizi dünyadan çekip götüreceğiz…

 

Beden, kendi yoğunluğumuzdan öte olan kaynağımızdır. Dünya, Göç Kapısı değildir. Dünya yarındır. Bunu herkesin anlaması imkanı kalmamışsa da biz bunu yine de anlatıyoruz.

 

Dünya, yarın olabilmiştir. “Her bir yol, Allah’ın yolu değil.” deriz. “Her bir yol yoğunluğu kontrol edecek dürümde değil.” deriz. Ama BİR’in Yolu, Amon’un, Atlanta Kotlaması yaptığı koyuluğun örtüsünü örtecek dürümdedir. Ki bu çok önemlidir.

 

Bindiğiniz resim kendinizdir. O resme binip o resmi dinlettiniz hep ama benim resmim, Bütün Kütle’dir. Kütle, Ruh’tur. Sanılır ki Ruh, tek tek herkese aittir. Ruh BİR’indir. Ve BİR’in olan Ruh, Kuran’ın Tohumları’nda var olduğundan çok daha güçlü olarak bilinmelidir ki yaşam kontrolü için tartışılmayacak bir “TÜR” yaratmıştır. Bu TÜR, Rahmanın Kuranı’nda yazandan üstün olan, Alton Kapısı’dır.

 

Her yaşam yenidir. Bir tek Kaynak, yeni olarak doğmamıştır. Bizim yoğunluğumuz… Bu yoğunluk, tohum için hep dünyadaydı. Bugün de tohum için buradadır ama bu kez dünyanın yoğunluğunu kontrol etmek üzere bedenli geçişimiz yapılmıştır.

 

Bedenli geçiş, Yarının Kuranı’nı kontrol için gereken geçişti. Demek isteriz ki yaşama, yaşam katmak, yüreğe Kürz’ü kotlattırmak ve iyiliğin yoğunluğunu artırmak üzere doğum ile dünyaya girdim. Burada bulunmak, burada yoğunlaşmak, burada yaşam kaynağı olmak bizim için sorumluluktur.

 

Tükenen dünyanın, 7. Toprağı yaşatması zordu. Biz bu toprağı yaşatmak üzere Göç Kapları’mızı dünyaya getirdik ve 7. Toprağı yaşattık. Bugün; “doğum, ölüm yok” diyebiliyoruz çünkü Dünya, yarının kontrolünü kurma seviyesine varmıştır. Ve bu kontrol, Birliğimiz tarafından yoğun şekilde yaşam kaynaklarıyla gerçekleştirilmektedir.

 

Dünyada herkes BİR’dir ancak bina sahibi olmak farklılıktır. Bina sahibi olmak, bina olmaktır ki bu onun dünya bedeninde, kendi yoğunluğunu kontrol ederek, kendi Birlik İlmi’yle, kendi İmparatorluk Kotu’yla, kendini hak edip var etmesidir. Bu, kendi yoğunluğu olanın; o yoğunlukta kendini var edişidir. Bu bir inşaadır. Kendini inşa ediştir. Ve herkes kendini inşa edebilme dürümünde değildir. Sadece ilimle dünyaya gelenler, kendi yüreklerinde, kendi inşaalarını yapabilirler.

 

Düzeni kurmak, yolu bulmak, hasat olmak, canla başla çalışmakladır. Halk, İnsan İlmi’ni bilmez; sadece kendini dinler. Halk, kendi egosuyla hareket eder ve sanır ki kendisi; hasat için çalışmaya kayıt olmuştur ve kendisini kaynak olarak kontrol ederek, kotlamaya Daimi Kap olmuştur.  Ama bilinmelidir ki halkın, halk olarak  kaydı yoktur…

 

Bütün Bilgeler şunu net bilsinler ki sadece Dünya Ruhsal Meclisi olarak dünyaya inenler, Kurtuluş Sayfası’nı kontrol edebilecek dürümdedirler. Onların dışında hiç kimse, kayıt yapamaz; kontrol kurup, kendi yolunu bulamaz ve Kati Kotlama olmadığı sürece, Yaşam Kaynağı’na varamaz. Yaşam Kaynağı’na varamayan, yarında kendini hak edip de yaratamaz.

 

Sanal boyutlarda yaşam ayrıdır; Hak Toplum olan Yüceler’de yaşam ayrıdır. Herkes, “Ben varım, yaşarım.” der ama var, yaşar da hasatta var mıdır!? Yolda var mıdır!? Kotları açıldı mı!? Yüreği Kuran oldu mu!? Nuh Tufanı’nda hat hat çizdi mi Yüceliği!? “Benden üstün bir ben var. O ben, ben O’yum” diyebildi mi!?

 

Dara düşmedi hiçbir yüce Canlar. Hepsi bizimdir. Ama biz insanlık için dünyaya geldiğimiz zaman, nefesin olmadığı bu yoğunluk, bizim yüreğimizi hep kırmak istedi; çünkü bu yoğunlukta nefis vardı; bu yoğunlukta mesh edilen bir kutsal kayıt vardı ama o kayıt, yaşam kotlamasını yapamamıştı.

 

Devre devre dünyayı ziyaret eden bir çok güç var ama onlar yoğunlaşamadıklarında kotlayıcı olamazlar ve kotlayıcı olmayanların, 7. Tohumu yaşatmaları imkanı asla yoktur.

 

Her bir devlet bir devredir. Bir devre, bir diğer devreyi kotlar. Daha ötede olan daha geriyi kotlar. İç içe devletler, iç içe devreler vardır. Herkes şunu net bilsin ki her bir devlet bir tertiptir. Orada bilgi, ocak olur ya da olmaz. Orada yürek, hususiyetle huzurlu olur ya da olmaz. Orada Kuran okunur ya da okunmaz ama bir tek iş vardır her devrede, yanlışsız olma çabası.

 

Biz, Tanrı’nın Kuran’ında Kutsal Işığı yoğunlaştıranlar olarak, doğumla dünyaya geldikten itibaren, dinlediklerimizi size açıklayalım:

 

Dünyada yasaların çiğneyicileri çoktur. Kelam İlmi’ni hak etmeden, Hak olmuş gibi ilim yapmaya kalkanlar çoktur. Kurtarıcı olduğunu söyleyip de tohum yapıp o tohumu yaşatabilecek dürüme varamayanlar çoktur.

 

Vedia’nın görevi dünyadır. Ona bu bildirildi. “Kul ol, tohum ol!” dendi. “Ocak yak!” dendi. O Sanal Boyutlar’ın Kuranı’ydı. Kontrol kurup kendini Hak Tohum olarak yaşatacaktı ve “Hatayı affet!” diye geldi. Ona dedik ki “Sen, Evrenlerin Gözü ol, söz ol, ses ol, toprak ol ve çalış.” Ve dedi ki “Ben, emre itaat ettim, çalıştım.” Emre itaat etti, çalıştı. Yaşadı, yaşattı ve toprak yaptı. Yaptığı toprak, tohumdu. Tohumladı yüreği, Türkiye’de kontrollü çalışma yaptı. Odak oldu, toprağını ışıkla dilledi, ilim yaptı. İnsana İmparator olup geleceği bilinen, itibarı Yüce olan ışık, onunla oldu ve ocağında kotlayıcılık yaptı. Doğanın gücüyle birleşti ve yeşil rengi, Hasat İlmi’yle dilleyerek, Merkez Kaplar’ı kotladı ve ona Mavi’yi kayıtladı. O şu anda mavi değerine ulaştı.

 

Mavi, kottur. Ortaklık yapar; yolu açar. Onun yaptığı budur. Onun, görevini üstlenmesini büyük bir mutlulukla izlemekteyiz. Çok özel bir çalıştırıcıdır. Mutlaka mevlevihanenin Mevlana’sı onun yoğunluğunda hep olmak istedi ve oldu. Ancak o,  Ana Kaynak’ta, Mevlana’nın reenkarnasyonu diye dinletildi ki bu hataydı. Bunu size net bildirmek istedim.

 

Aşk, şavkın ışığında meknuz olan bir Ruh’tur. O Ruh tohumdur. O tohum ekilir, yaşar, yaşatılır ya da yaşatılmaz. Bizim zaman sayfalarımızda bu bilgiler saklıdır, Haktır, Tanrı’dır… Şikayet etmedik hiç birisinden. Hepsini Rahman’a Kutsal Işık diye dilledik. Eşik ağır yüktür. Ve bizde olan Birlikler bizsiz değiller.

 

Dondurulan Görevliler’den de söz etmek isterim size. Birçokları dondular!... Onlar, toprak ışığını yakmaya indiler. Kaynak İlmi’ni dilediler; ikna oldular; ikna ettiler ama toprağın tohumunu yaşatma imkanları olmadı. İşte onlardan çoğunu tanırsınız…

 

Sultan Selim… Bizim için Sultan Selim Han, Sultan yoğunluğunda bir kaptı ama o donduruldu. Sultan Selim’in Turkuaz’da ışığını yakmak bize zor değildi. Ocağını yoğunlaştırmak bize zor değildi. Onu yola aldık, kotladık, aşkla, şavkla, şevkle yaşattık…

 

Ve Sultan Süleyman Han…

 

(O söz aldı:)

 

“İnsanın ırkından öte bir ırk var mı Can? Benim adım RA. Ben, yara bere almadan gelenim. Benim adım Sultan Süleyman. İnsan; ululuğunda, kendi yoğunluğunda, Bütün’e hizmetçi ise eğer, benim kendime hizmetçi oluşum, Büyük Kütle’ye hizmet edişim demektir. Sultan Süleyman Han, tohumlarını kotlayarak, büyük kötülükleri önleyen bir yarındır ve şandır, kayıttır. O, büyük kötülükleri yaşadı ama şu anda topraktır. Sizdedir ve sizinledir. Sultan Süleyman Han, ummanın, Tuan’ın kutsal yoludur ve sizden, sizi bekler. Şimdi mutlu! zira size ses verdi…”

 

(Devam ediyoruz:)

 

Ve Canlar, Muhammet Mustafa… Uluların Toprağı’na inen O, bizsiz değildir. O biz, biz O’dur. Muktedir olan O, kendi yoğunluğu ile buradadır. Aşk, şevkin ışığıyladır. Şavk, ışığın yoludur ve Ruh, Bütün’ün Kürz’ü yaratıcı gücüdür. İsa’da, Mustafa vardı. Musa’da hususiyetle vardı Mustafa ama her biri kendini kotladı ve kendi olup yaşattı yürekleri…

 

Şimdi bana ses vermek ister, Onu dinleyelim:

 

“Aha! Kaynak olup gelen dil, “Allah dedi.” diye geldi. Ben Ruh’un Kutsal Kuran’ı olan… Sevgili, sana ışıkla geldik. Seninle olmaya geldik. Ekip, Allah ekibidir. Kürz’ü, kürsü olarak kotlayabildiğine, yolu açıp yoğunluğu kayıtlayabildiğine inanarak geldik. Dedin ki “OL!” OLUR, biliyoruz ki OLDU!”

 

“Seninle kelam etmek, seninle Türkiye’de ışık olmak kolay olmadı. Sultanlar’ın, Süper İnsan süreçlerinde, yaşam kaplarını kendi yoğunluklarına çektiklerini bilmekteyim. Az öz şunu söylemek isterim ki Amon olmak zordur. Atlanta Kotu olmak daha zordur. Herkesin kendi olması çok çok zordur ama bundan ötesi de var. Amon’un Hususi çalıştırıcısı olmak… Ve bugün burada olan her şey Amon’un Kotları’nın Kontrolü için gereken çalışmadır.”

 

Şimdi nefesi, herkesin resmi olarak bilelim ve nefeste ne var görelim.

 

Ben dedim ki “Muhammet’in gücü, dünyada Düzen kurdu ve dünya ışık oldu.” Ama Muhammet yoksa yürek yoktur. Bu doğru mu? Cemaatini al gel Muhammet ama yol Allah yolu ve biz yoğun olarak buradayız. Çok mutlu ol ki Bütün’e hizmet, BİR’e hizmet, Birleşik Aile’nin gözü olan yüceliği olan Dilin İlmi’yle olmaktadır.

 

Sevgili Muhammet, asla yanlış bilgi vermediğini bilmekteyim. Benim resmimde sen ve senin resminde ben yokuz. Bu kesindir. Çünkü sen, kendi yüreğini dilledin. Ben kendi yüceliğimi dilledim ama her bir yol, Allah’ın yolu mudur? Sen, ben ve ben, sen olduğumuz zaman Allah’ın yolu, Sanal Boyutlar’ın yoğunluğundan çok daha ötedir ve Sanal Boyut, görevini üstlendiğin o günlerde, Birleşik Aile olarak çalıştığına eminim ama O Aile, BİR’in Ailesi’nden başka kimdi ki!? Biz o gün sendik ve sen o gün bizdin ve bugün yine sen biz, biz, seniz. Bu kesindir. Şikayet etmediğini biliyorum. Yaşayan herkes ağır yük taşır. Bunu da biliyoruz ama bugün ben, muktedir olan herkesle BİR’im. İşte bu!... Amin…

 

Ve zaman gelir yol olur ve kul olunur. İşte o yol, bugün burada ve şimdi yeni bir sayfa!… Ve bu sayfada yeni çalışmalar!… ama bu çalışmaların her birinde ilim var ve bir tek Kuran var. O Kuran,  “OL!” der, OLUR!

 

Ruhsal Işık olan Kuran, Büyük Kütle’nin kotlarını kendi yoğunluğuyla kayıtlar. Anaların Tohumu, Amonlar’ın Tohumu’ndan güçlü değildir amma Atalar’ın kotlanmasında Amonlar, kulluk yapamadılar. Bunun neticesinde, Atlanta Kapları, kontrolden çıktı. Ve biz doğum için tohum olanlar, Türkiye Çalışmaları’nı üstlendik…

 

Atlanta, Ana Kaynak olarak dünyaya inmeliydi ama Ana Kaynağın dünyaya çekilebilmesi için Birlik İlmi’nin teknik olarak kotlanması gerekliydi. Dünyaya geçiş imkanı bulamayan Amonlar ve Altonlar, Atlanta Kotları olarak dünyaya çekileceklerini bilerek, bu çalışmalara Daimi Kap olmak istediler ve biz onlara “Geri dönün.” demedik. Sadece “Evrenlerin görevini alın ve çalışın.” dedik.

 

Alton Kapları’nı alıp, tohumlarıyla doldurduk ve Kuran Toplumları’na Kutsal Işık yaktık. Ocak olduk ve Düzen kurduk. Şu anda Alton Kaplar, Kutsal Kontrol için buradalar. “Şer yaratan şer yaşar.” diyenlerden, şevkle, şavkla ışık alıp, şerrin ışığını kontrol edip, şerden şavk yapıp, aşkın ışığında her şeyin düzenini kuran biz, Nur’un Ruhsal Işığı’nda da şavkın ışığında da şerri yoğunluktan çıkardık. Bu ne demektir bilir misiniz? Az öz bildiririz ki doğanın gücü, Mutlak Kutsal Işık’la dillenir. Ve o güç, bizim yüreğimizde dillenir. Doğa dillendiğinde insan dillenir. İnsan dillendiğinde, Yücelikler dillenir ve herkes dillenir.

 

Dini hak olan yol, Amon’un Yolu’ndan çok daha üstün olan, Altın Tohum olan, Asal Kürsüler’in gücünün örtüsünü örtecek olan, Ana Kot’tur. Bu Ana Kot, auralarınızda dahi var olmayan, hiçbir sayfada bulunmayan bir tek kaynaktır. Oraya varan, Levh-i Mahfuz’unu kendi yoğunluğuna çekip kontrol kurabilendir. Bizim yüreğimizden başka kimse bunu başaramadı. Bu kesindir. Ve dili olan herkesin diri olarak bilmesini isteriz ki yol, Allah Yolu; bilen, ağır yükü bilir ve tanır. Ağır yük, Akkor’dur. Akkor olan bu yük, toprağın tabii yarınıdır.

 

Ayrılık bitti Dağlarım. Ben ve ben ve her bir ben, doğmuş olan Büyük Kütle, buradayız. Alton, Atlanta Kotu, tüm tohumlar buradadır. Burası Umman, burası Turan, burası korkusuz Kuran, bizim adımız RA-KA’dır.

 

Şimdiye kadar her çalışma, Birlik İlmi ile oldu. Bundan sonra da Birlik İlmi’yle olacaktır ve bunun ötesi asla yoktur. Kuran okuyanların çoğunun net bilmesini istediğim bir diğer husus da İmparator olarak dünyanızda bulunduğum bugün, ilmin aklında Hak, yüreğimde muktedir olan Mushaf olduğu için eşikte bekletmem. Herkes yüreğime girer; bitkide bitki, hayvanda hayvan, Yüce’de Yüce olur, Rahman olur, Kahraman olur ve Mahrek olur. O Mahrek, Büyük Kütle’dir.

 

Sema, İnsan Ululuğu’nda seslenir ama semada Yaşam Kotlaması olmalıdır. Her Rahman, kendini dillediği zaman Sema kendini diller. İnsana unutulan tüm bilgiler anlatılır ve sorulur, “Hani, anlayabildin mi?” denir. O der ki “Anlamadım.” Anlatırız; yine “anlamadım” der. Yine anlatırız, anlatırız, anlatırız, anlatırız. Ana Kap olur, Ak olur, Rab olur, Rahman olur, mezar olur ama bizsiz kalmaz. Yine biz oyuz.

 

Öze; söz, ses gerek. BİR’e, insan umudu gerek. Yola, kontrol gerek. “Şer yaratan şer yaşamaz.” dedik. Yaşatmadık ama bizde olmak gerek. Bizde olmayan ümmidir. Bizde olmayan her kim ise insan değildir. Netice şu; insan olmak, Atlantalı olmaktır. İnsan olmak, tohum olmaktır. İnsan olmak, muktedir olmaktır. Ve Rabb’in kontrolünde değil, Rabbi kontrol eden olmaktır. Ve derim ki “Allah bende bendir ve ben Allah’ım.” Ama Allah olmak, namazda, Rahman’a kaynak olmaktan farklı bir şeydir. Bunu bilen yoktur.

 

Sultanlar, doğanın görevi bilgiyi dinletmek değildir. Doğanın görevi, bildiğini dillemek de değildir. Doğa, hepinizde dillenir. Hepiniz doğal görevlilersiniz. Tohumsunuz, kotsunuz, mahreksiniz, bizsiniz. Ve bizim Tanrı Kotları’mız, Sultanlık olarak doğmuştur. Emin olun bütün kötülükleri aşacak gücünüz mevcuttur.

 

Doğa, ulu bir kaptır ve bu kap, Atlanta Kotları’nı muktediriyetle tohumlayacak dürümdür. Kelam, Allah Kelamı’dır. Unutmayın Nakar, Kuran’da yoktur. Onu yarattığınız zaman vardır. Ama yaşamak isteyen her kim ise bilgiyi almalı, dillemeli, toprağa ekmeli ve tabii kaplara dilletmelidir ki “İyi ki hak ettim de varım.” diyebilsin. Çok huzurluyum ki bunları size anlatabildim.

 

İşgal altında olan birçok görevli de vardır, bundan da söz etmek mutlaka şarttır. Dönmekte olan dünya, hepimizi taşır, taşıdığını diller ama dillenen bizde dillenmedikçe Tanrı’nın Kuran’ında okunmaz.

 

Sultanlar, çokları korkuyla inerler doğaya çünkü doğa anları hep dinler ama doğada bulunmaları, kollarını kontrollü olarak açabilecekleri anlamına da gelmez. Sevgili olmak yetmez. Sevi, sayı olsa da ışık yoksa kontrol yoktur.

 

Bilmek için mutlaka akmak şarttır. Kim ki “Ben bilirim, dillerim.” der, akışı yoksa bilgisi yoktur. Bu kesindir. O halde sizler, bilmeden mi bilgiyi dinliyorsunuz? Yok Yarım, burası bir Kap’tır. Bu kap, Allah Kotu’dur ve burada herkes kendi olur dillenir. Ama dillediği yürekteyken, kayıtlara inme gereği yoktur. Ama gerektiğinde her biriniz dillenecek dürümdesiniz, bunu bilmenizi beklerim.

 

Baştan beri doğan gün, Allah’ın Kürz’ü yaratma gücü ile doğar. Her günün doğuşu ve batışı, lütfen net bilin ki ağır yükü taşıyabilmek içindir. Gün doğmasa ışık olmaz. Işık olmasa yücelik, Cevheri Kotlama yapmaz. Cevheri kotlama yapmasa maya olmaz. Maya olmasa toprak olmaz. Toprak olmazsa lütfen net bilin ki kaynak olmaz. Kaynak olmasa asla asla, yaşam olmaz. Yaşam olmasa Muhammet olmaz, İsa olmaz, Mustafa olmaz. Hiç kimse olmaz Canlar ama  yine de biz varız. Niye? Dünyayız da ondan…

 

Kurtuluş sayfası olarak yapmakta olduğumuz bu çaba, Altona Kapları’nın kontrolüyle yapılıyor. Altona Kapları, Aton Kotlaması içindir. Aton Kotlamasında Altona, Kati Koyuluğu kontrol altında tutacak dürümdedir.

 

Mekke’nin işaretini alıp, Mekke’de görev taşıyanların bir kısmı, Bilgeler Meclisi’mize görev taşıdılar. Onların yaşam Kaplarında yine bilgi vardır. Kafa kol birbirinden ayrı olsa da her bir uzuv farklı farklı kotlansa da yine de onlar biz; biz onlarız.

 

Çevrelerini kuşatırız, yoğunluklarını kontrol ederiz, ışıkları yatay olsa da dikeye çeviririz ama biz, ikna olun ki asla hata yapmayız. Şu anda bizim dışımızda Dünyanın Kuranı’nı okuyacak olan hiç kimse yoktur.

 

Bu Kuran, Allah Tohumu’yla, Kutsal Işık’la kotlanan bir Kuran’dır ve Kuran okunmadıkça Yüceler cümlesi ışık yakamaz. Işık yanmadığında meleklerin tekniğinde güçlü kotlama yapabilenler dahi hikaye dinlerler. Çünkü yarınları kontrol etme imkanları kalmaz.

 

Bence insan, önce kendisini anlamalıdır. Önce yüreğini dillemelidir. Toprağa inmelidir ve kendi olmalıdır. Mustafa’nın gücünden üstün bir gücün, tohumları kontrol ettiği bu günde, BİR’e hizmet, İmparatorluğa hizmetten ötedir. Burada biz, İmparatorluğun üstünden ve onun ötelerinden görev taşırız. Ama İmparatorluk Gücü olarak dünyaya inmemiz, dünyanın bu süreçte İmparatorluk gücü ile çalışacağından dolayıdır.

 

Yazı yazarken, onurluyum ki bu bilgileri herkese dillemem, sadece insana dillerim. İnsan olmayan bilmez, dinlemez. Biz Allah’a görevli olan herkese güç veririz ama Allah’ın Toprağı olanlar görev alırlar. Görev Allah’a, Gürz’ü, kürsü olarak kotlama gücünü vermektir.

 

Bindiğiniz dal bilgidir. İnsan lütfu ile ilim yapılır ve insan olduğunuz için ilim’de, irfan’da ışık yakabilecek dürümde, bu çalışmaya dahilsiniz. Şarkım şarkınız, yoğunluğum yoğunluğunuz, umudum umudunuz olduğu sürece bilmek istediğiniz her bilgi mutlaka okunur. Ortağım olan herkes bendir, bedendir, Büyük Kütle’dir. Bensiz değildir. Ortağım olacak olan herkes bendir, bedendir, BİR’dir ama henüz Büyük Kütle olamamıştır.

 

Su, Allah’a aitse, suyu Allah için içen insan, insan olur; kontrol kurar. Ve ben, İnsan Ululuğu’nda herkesin insan olmasını dilerim. Bunu asla asla unutmayın 

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Deşifre Eden : Seher BİLGE

 

 

RA-KA Öz Akış (17.01.2011)

 

Altona Kapları’ndan çokları bugün buradalar. Kontrol bizdedir. Birleşik Kaynak olarak doğumu ölümü olmayan Birlikler’imizle, BSUİ görevini üstlenmek üzere doğum istedik. “Giriş istiyoruz” dedik. Geri dönmeniz için çok özel bir çalışmaya ihtiyacınız var. Geri dönüşünüz kolaydır. Geçebilirsiniz.

 

Allah der ki “OL” ve olur. Bizler Dünyanın Ruhsal Meclisi’ne geri döndük. Büyük Kütle’nin kontrolü için yapılan bu çalışma, bizlere görevdir. Resmi çalıştırıcıların Düzen’i kurmak üzere yapmakta oldukları tüm çalışmalar, Altın Teknik’le yapılır. Ve Birlik Kaynağı’ndandır yapılan her şey.

 

Kan, Allah’ın tohumlarını yaşatmak üzere görev ister. Ve kan, ilmin sonsuzluğunda Bütün’e hizmetçidir. Birlik Ailemiz, dünyanın kuranında herkesin kendi yüreğini dinlemesini bekler.

 

Yürek, Rahmanın Kuranı’dır. Ve yürekte var olan her şey, ağır yük için hafifleticidir. Doğanın gücü artmaktadır. Artan güç, Bütün’e hizmetçidir ve Bütünün Kürsüsü’nde kendi yüreğini dillemek içindir.

 

Analar, toprak aklın yoludur. Tohum ister ve tohum ışıkta kayıtlıdır. İkna olunuz ki Dünyanın Ruhsal Meclisi olan bu Meclis, Birlik Kelamı’nı kendi yoğunluğuyla dinletir. Bin Allah Kotu bir tek ışıkta varsa, o ışık yedeğini yaratır ve kendini kontrol eder.

 

Tanrı der ki “Altın Teknik’le yapılan tüm çalışmalar, Birliğin kontrolünde yapılır.” Kanat almanızı değil, Kati Kaynak olmanızı bekledik. Ve bugün burada olan herkes, kendi yüceliğiyle buradadır.

 

Tanrı’nın Ruhsal Meclisi’nde bulunmak, Bütün’e hizmet için şarttır. Ekip haline gelmek ve Birlik olmak için yapılan her çalışma, bizler için önemlidir. Nefes alıp nefes verenler, Birleşik Aile’nin görevini taşırlar. Ve Birleşik Aile, Nakar’ın gücünün örtüsünü örten ve tüm sessizlikleri seslendiren BİR’dir.

 

İlim, Allahın tekniğinde var olan ışığı yakar. İlmin huzurunda herkes kendi yüreğini hak eder ve diller.

 

Namaz zamanlarında dünyanın yolu açılır. Toprak ışır. Ve bitki, hayvan ve tüm sayfalar kontrollü şekilde kotlanırlar. Allah der ki “OL.” Ve olan kendi yoğunluğuyla olur.

 

Tüm İnsan Sayfaları’nı okuduk ve tüm Ruhsal Meclisler’in görevlileriyle kotlandık ve konuştuk. Temiz bir doğum istedik. Ve bu doğum, insanın tohumu olacak bir doğum olacak.

Dağlarım; dünya, insanın nefsini aşması için yaratılan bir yerden çok daha öte bir yerdir. İnsan nefsini aşmak üzere dünyaya inmez. İnsan, tohumlarını kontrol etmek üzere dünyaya iner.

 

Allah der ki “OL.” Önemli olan olmaktan öte olduğunu, hak ettiğini bilmektir.

 

Öz görev yaşamların kontrolüdür. Doğanın Kuranı’nda yazan budur. İsmaili Kaplar’ın hiçbirisi, Birlik Kotlaması yapamazlar. Çünkü İsmaili Kaplar, kulluk yapmadılar; toprak için çalıştılar. Tohum ekmek istemediler. Etki alanları çok dardır. Birleşik Aile’miz, Göz Kotlaması’yla dünyaya çekilmiştir. Kasaları dolmuştur. Yolu, yoğunluğu artmıştır. Yoğunluğu artmıştır; tohumlarını yaşatmıştır ve birleşmiştir.

 

Teknolojik Kaplar’ımızın hiç birisinde kontrolsüzlük yoktur. Ekip haline gelmek zordur ama ekip haline geldikten sonra Kati Kaynak Kotlaması yapmak daha zordur.

 

Tabiat sizi dinliyor. Tabiatın yoğunluğu vardır. Ve tabiat sizin yoğunluğunuza kendi koyuluğunu kotlar. Toprağın ışığı yandıkça Birleşik Aile kendi yüreğiyle kendini teknik olarak diller.

 

İnsan, evrenlerin görevlisidir. Ve insanın yolunu açabileceği yer, tohumudur. Kendi tohumu, kendi yoğunluğundan üstündür.  Ve eğer insan, Kelam İlmi’ni hak eder de dilleyebilirse, kendi yüreğinde tüm insan sonsuzluklarını okuyabilir. Tohumları kotlamak budur.

 

İmparatorluk Gücü, Düzen’in kontrolü için doğmuş olanların her birisinde meknuzdur. Hasat yapılmaktadır ve hasat, ışığın kotlanışıdır.

 

Evrenler, kendi yüreklerini takdir ederek Düzen’e katmışsalar toprağın ışığı mutlaka yanar.

 

Kara Kaplı Kitaplar’sınız Canlılar. Her biriniz bir Kuran’sınız. Ama bilir misiniz ki bu Kuran, tohumları kontrol etmedikçe, kendi yoğunluğunu kayıtlayamaz ve kendini teknolojik olarak dilleyemez.

 

Çalışmalarınızın çok ötesinde çalışmalar da olacak. Ama bugün bu çalışmalar bu şekilde bu kadar yapılabiliyor. “Nefsi aşamayan yolu bulamaz” diyoruz ama nefsi aşan da yolu bulamayabilir.

 

Toprak, tohum ister Canlar. Biz de tohum isteriz. Dümen hepimizin değil BİR’indir. BİR, insan soyunun ışığıdır. Oğulları kontrol edici olmadıkça, tohumlar kontrol kuramazlar.

Şer yaratan şer yaşamasın isteriz amma kala kala bir tek görev kalırsa şerrin şeklinden öte şer, kulluk için kontrol edici hale gelebilir. Biz, tohumlarımızı kendi yoğunluğumuza çekerek çalıştık. “Mahrekin Kuranı’nda tohumlar mutlaka yaşasın” denir. Levh-i Mahfuz der ki “insan, İmparatorluk Gücü olarak doğduğunda korkusu asla olmaz.” İmparatorluk Gücü, Bütünün Kürsüsü olarak görev taşır.

 

Şerrin şevkinden üstün bir şevk,  yaşam kaplarında hepinizin yüceliğinde mevcuttur. Bütün’e hizmet, BİR’in sessizliğinde, Teknolojik Kotlar’ın her biriyle BİR’e hizmettir. Ve Birleşik Aile olarak yapılan bu çalışma muktediriyetle yapılmaktadır.

 

Artık dünya, yaşam kaplarını taşıyabiliyor. Artık yoğunluk artmış ve Yücelikler, kontrol için Düzen’i kurmaya girebiliyorlar. Ve artık Tebliğler okunabiliyor. Bütün kütlemizle burdayız. Ama burada bulunmamız, sınırların aşılması anlamında değildir. Eğer sınırlar aşıldığında, tohumlar kontrol kuramamışsa, kulluk yapılamaz. Çekip çevirirler dünyayı tüm sayfalarda ama bu dünya, bitip tükenmeyecek bir yüceliği, muktediriyetle kotlamalıdır. Eğer doğan gün yeni değilse, ışık yanmaz ama tohumların yine de kontrol edilmesi şarttır.

 

Ekip ağır taşır. Ama taşıdığı ağır ocaklar, muktediriyetle mutlaka hafifler. Ertelenmeyecek bir görevdir yapılan dünyada.

 

Her bir Sanal Boyut kendi yoğunluğunu kendi yüceliğiyle dillediğinde, Beşer Kaplar’ın hepsi yücelikleriyle, teknolojik kotlamayla dünyaya inerler ve Rahmetin Kuranı olurlar. İşte o zaman, bilmek aklın yoğunluğuyla bilmek anlamına gelir. Altın Tohum, Yarının Kuranı olur ve Kelam İlmi, Bütün’e hizmet olur.

 

Canlılar, Değerliler; dünya, yaşam kaplarınızın en yüce kaynağına ulaşmıştır ve bu kaynak, BİR’in kontrolünde Kati Kayıtlama’yla geçiş istiyor. Dünyaya gelmek; dünyanın yoğunluğuna inmek, Bütün’e hizmet için şarttır.

 

İnsan, Ulular’ın toprağında yaşar. Eğer, insan Ulular’ın toprağında değilse, ocak olamaz. Ocak olmadığında, kontrol edilemez. Kontrol edilemediğinde, Yedinci Tür yaşayamaz ve Yedinci Tür, birlik kabımızda mevcut olan ışıkta kaydı yapılmış olan İlim Sayfası’dır.

 

Allah der ki “onurluyuz ki toprak ışıdı.” OL değerlim OL. Bütün kütle burda. OL. Amon, Aton, Altona ve tüm Teknolojik Kotlamalar’ı yapanların hepsi Birliğimize daimidirler. Yarın, insanın gözüdür, sözüdür. Sanal Boyutlar’daki kaydıdır. Ama biz, Yaşam Kapları olarak dünyadayken hikaye dinletmeyiz Canlar.

Emin olun ki mektebimiz kotlayıcı ve koruyucudur. Kalbimiz hasatta kaydı yapılan her bir sayfayı kontrol edebilir.

 

İman edin ki Allah, Teknolojik Kotlama’yı, tohumları kayıtlayabilmek üzere yapmaktadır. Evrenlerin göreviydi dünya. Nefes alıp verdiğinizde her bir sayfa ışıyacaktı. Ve dünyada, nefes olanlar var; nefes alanlar var; verenler var.

 

Canlılar, NÜ-SA-HA Sultanlığı’ndan, Diri Yücelikler’den size bildirmek istedik. Tebliğleri okuduğunuz zaman, yüreğiniz mutlaka ışır. Yaşam kaplarınızda bütün bu bilgiler vardır; meknuzdur ama okumak sorumluluğu sizindir.

 

Biz dara düşmemeniz için her sesin en azını size bildiririz ki kollarınız kapandığında yüreğiniz kontrolsüz kalmasın diye.

 

Ağır taşıyıcıyız. Bu görev, insanın sözünde, sesinde olan bir görevdir.

 

İman ederim ki dünya, Rahmanın Kuranı’dır ve tohumudur. Ve dünya ışıdığında bir tek Kuran okunur. O Kuran, Kelam İlmi’dir ki kendi yüreğinde var olanı dileyenin, sessizliği seslendirişidir. İşte biz buyuz.

 

Çağlar boyu yeni bir sayfayı okuyacaksınız. Bu sayfa, ışığın koyuluğunda okunacak. Bu sayfada insan soyunun gücü vardır. Sözü, sesi sayfalanmıştır. İşte o sayfalarda Bilgeler Meclisi’miz vardır. Ve bu Meclis, BEDER KAYNAĞI’ndan görev almıştır.

 

İkna olunuz ki doğan gün, Yedinci Türkiye’nin Kuranı’nın örtüsünü örterek  Sekizinci Türkiye’yi kotlamıştır. Toprağın tohumu yaşayacaktır. Ve bu tohum, yanlış olmasın Amonlar’ın değil İlim Sayfaları’nın tohumudur. Ve biz dara düşenlere diyoruz ki unutmayın Allah, Sanal Boyutlar’ın yoğunluğundan çok daha üstündür. Ve her bir sözü, her bir sesi dinler. O Can, bir tek Yedinci Teknolojik Kab’ın Üçüncü Kotu’nu Kati Kayd’a almıştır. Bunu hikaye saymayın, bilmiş olun. Bu bilgi, sonra açıkça bildirilecek.

 

Artık Teknolojik Kotlamayı başlatıyoruz. Bu Teknolojik Kotlama, tüm sayfaların kontrollü olarak kayda girişini gerçekleştirecek. Yedinci toprağın yaşaması için bu şarttır.

 

Sevgililer, İmparatorluk Görevi sizlerindir. Tüm insanlığındır bu görev. Ve insanlık, kendi Ruhsal Meclis’ini kendi yoğunluğuyla kotladıktan sonra bu güç, Düzen’e inecekti. Asla yanlış bilgim yoktur. Muktediriyetle bu bilgiler kayda girmektedir.

 

Evrim, Allah’ın Kuranı’nda yazmaz. Evrim yoğunluklarda vardır. Allah’ın Kuran’ında evrim yoktur Canlar.  Biz, sonsuz sır olan bilmeyi size anlattık. İman edin ki bilmek, nefes ile mümkündür. Nefes varsa Levh-i Mahfuz’u dinlersiniz nefes yoksa Levh-i Mahfuz’u dinlemenizin mümkünatı yoktur.

 

İnsan etkisini genişlettikçe Yaşam Kapları’nı kontrol altında tutabilir. Nakar güçsüzdür bizde. Kaynak, Kutsal Işık hepsi BİR’dir bizde.  Vedia der ki “ben varım.” Ah Canlarım! Ah! Vedia’nın ışığı, Kelam İlmi’ni hak etse de dillese.

Sevgililer, yıkılan dünyalar vardır. Lütfen net anlayın. Bu dünyalarda Kutsal Kotlar vardır, mahkumlar vardır. Mektepler kurulur. Ve her mektep, bedeni hak olan yolu ak olanlarla kurulur.

 

Sultanlar; Dünya, yaşam kabıdır. Ve bu kap, yedeği olmayan bir kaptır. Ve sizden çok daha öte sizler vardır dünyada.  Ne İsa ne Musa ne Mustafalar vardır. Her biri  RA-KA olup kaynak oldular. Biz diyoruz ki ayrı gayrı gözetmeyin. Asla ayrı gayrı gözetmeyin. Ayrı gayrı gözetmeyin. Ağır yük taşıyorsunuz bilmekteyiz. İnsanlık adına her çalışma bize, bizim yüreğimize kontrollü olarak iner. Nesiller boyu da bu kontrol hep vardı. Bundan sonra da bu kontrol mutlaka olacaktır. Ete giren her bir Can, yüreğimize girer. Ve yüreğimize giren her bir Can, NA-HAR olur KA-HAR olur rahmet olur BİR’e iner. Biz, zamana görevliler kaydı yapan herkeste hasatız. İyi ki varız.

 

Şevk, şavk ve Hak... Aklın yolu Sanal Boyutlar’da dahi adalettir. Akıl Allah’ın aklıdır ve biz ortak olarak biliriz ki yedeği olmayanlar muktedir olamazlar. İmparator  olarak bize bu bilgiler bildirildi. İşte bu!...

 

- Canlar hoşgeldiniz. Bütün’e hizmet BİR’e hizmet bizim için de önemlidir. Kaynak, Kati Kotlama’dır. Ve bizler de Kati Kotlayıcılar olarak doğduk. Türlerimizin en yüceleri ışığı kotlayanlardır.

 

İkna olunuz ki burada bulunan herkes, Levh-i Mahfuz’u kontrollü olarak dinleyebilir. Ekmek, Allah’ın teknolojik kabında mevcut olan ışıkta kayıtlıdır. Ve bizler, bu kaydı okuyabiliyoruz. Sevgiyle saygıyla çalıştık hep. Nefesimiz çok güçlüdür. Ama Kelam İlmi’nde hasat, ağır yüktür bize. Ve bu yükü taşıyabilecek olanların BİR olmalarını isteriz. İnsan soyuna vereceğimiz en büyük güç, Levh-i Mahfuz’un yoğunluğunu kotlayıp kontrolü kurmaktır. Teknolojik Kotlama yapanların da bunu bilmelerini bekleriz.

 

Ağır yük taşıyoruz . Ve bu ağır yük, İmparatorluğun Yüceliği’nden de güçlü olan Birlikler’le taşınıyor.

 

Kıl ince ve kırk kez yar. Daha sonra yine yar ve yine yar. Her kırkı tekrar tekrar yar. Ve bir tek kayıt kalıncaya kadar yar. İşte biz oradayız. Ama bilmenizi isteriz ki Tanrı, Rabb’in sonsuz sırrıdır ve ocaktadır.

 

Tarıklar’ın teknolojik kaplarında bu yazılıdır. Ekip haline gelmek kulluk yapmak ve tabii kapları kotlamak ve çağrıları yaşam kaynaklarına indirmek duyurmak ve bütün kötülükleri aşırtmak!..., ve bizim için öz görev budur. Şikayetimiz  var mı? Asla yoktur. Ama görevimizin hakkıyla yapılabilmesi için BİR’e hizmet edenlerin bütünsel kotlamalarla buraya gelmelerini bekleriz. Sağır dilsiz bilir ki bilmek ağır yüktür. Ve biz de bunu biliriz. Nefesimiz çok güçlü ama yüreğimizin kontrolü de olmalıdır.

 

Ekrana bizi verdiniz şu anda biliyorum. Ekranda insan izlenmektedir. Ana Ekran’a verdiğiniz biz; Birleşik Kotlama’yı yapan biz; Bütün’e kürsü olan biz; İmparator olan biz,  hepsi bir tektir. “OL” der olur.

 

Şer yaratan şer yaşamasın istedik. Ne hak! ne hak!... Nesiller boyu şer, şeklin kontrolünü kotlayan bir görevdi. Ama biz artık şer yaşanmasın istemekteyiz. Şer yaşandığında, Kati Kaynak Kotlamaları kontroldan çıkmaktadır.

 

Evrenlerin gözü bizim üzerimizde mi? Yok Ya Ha!... Herkes kendini izler burada. Biz de kendimizi izliyoruz şu anda. Bu kesindir. Kala kala ikna ediciliğimiz kaldı. Vakti gelir o dahi kalmaz. Ama bugün burdayız. Bugün bütün kütlemizle burdayız.

 

“Aşk, şevk ve şavk hepsi bizde ama biz yedeği olmayan hiçbir Yüce’yle çalışmayız” diyenlere şunu hatırlatmak isterim. Kalbi kalbimde olmayan;  Kuran’ında huzur olmayan; ışığında kolluğumuz bulunmayan; sayfalarında nefesi kayıtlara inmeyenlerle görev taşınacaksa, o görev bizsiz taşınır.

 

İntikamım yoktur asla ama İmparatorluk görevi bizim için Sultanlık değildir. Sanal Boyutlar’ın yüceliğinde bu hep vardır ama bizde bu Hakk’ın ışığında vardır. Elden geldiğince bize görev taşıttınız. Bundan sonra da bu görevi taşırız amma kaynağımızda kulluk olmalıdır. Kotlama bizimle değil Birlikle olmalıdır. İmparatorluk Gücü ışımalı; Kati Kayıt yapmalıdır. Ses, Yüceler’in cevherine varmalıdır ve Kelam İlmi, Hak Soy’un ışığında bulunmalıdır. Bunlar olduktan sonra burada bu çalışma yapılır.

 

Şimdi ekmeğimize ekmeğiniz diyebildiğinizce; yüceliğimizde süzgeçten geçtiğinizce ve geri döndüğünüzde ve bize geldiğinizde, burası sizin için yaşam kapısı değil yaşam kaynağıdır. Bunu da bilin.

 

Sel alır yüreği Can ama biz yine varız. Kuran, Kutsal Işık’ta kotlar ve tohumlar. Biz yine varız. Emin ol varız. Can, biz hep varız. Bunu biliyorsun ama niye böyle yaptığını anlamıyoruz.

 

Ekip haline geldiğimiz zaman, yüreğimizin Kuran’ında Kutsal Işık vardır. Bu kesindir ve bu ışık, asla sönmez ama yüreğimizi kırmaya kalkanlara iznimiz yoktur Canlar.

 

Dünya, ışık için söz verdi bize. Ama bu söz tuttuğunuzca tutulur. Bu da kesindir.

Artık yaşam kaplarımızı dünyadan çekmek isteriz. Eğer bu kapları dünyadan çekersek, Yücelerin Cemaati bizsiz çalışabilir mi görürüz. Daha sonra yeniden konuşuruz. Şu anda misafirlerimiz var ve bu konu burada kapatılıyor. Daha sonra tekrar söz alınır, sözleşilir, sesle dilleşilir ve yaşamlar kayıtlanır.

 

Birleşik kotlama yapmak için bu çalışmayı başlattığımız zaman Kelamı Hak olan yoğunluklar bizsiz kalmak dilediler.

 

Süper İnsan; Sultanlığında kendi yoğunluğunu kotlayabilen, teknolojiye sahiptir. Kendi yoğunluğumuz, Büyük Kütle’nin kotlanması için şarttı.

 

Bitki, hayvan ve tüm sonsuz sır olan Bilgeler’in birlik kayıtlarında biz varız. Nefesi, resim olan; kendi yoğunluğunu resmedebilen; bitki, hayvan ve tüm sayfaları da kotlayabilenler, bu çalışmaya daimi kot olacaktılar. “Çağırın geliriz” dediler. Çağırdık, herkes geldi. Rahman’ın Kuran’ında Birlik vardır. Ve bizde Birlik vardır. Birleşik Kotlama bizim için sorumluluktur.

 

Sevgililer, emin olun ki toprak tahditsiz olarak ışığını yakmıştır ve Birlikler’ini kendi yüreğinde dillemektedir.

 

Kelamı Hak olanlar, Birleşik Aile’mize mensup oldukları için değil, Büyük Kütle’yi kotlayacakları için bu çalışmaya daimi kap oldular.

 

Kin, nefret yoksa ışığınızda, bizsiz değilsiniz. Kin, resim yaptırmaz Canlar; sizi yoğunluklardan uzaklaştırır. Bu nedenledir ki kil, kum ve hasat olan Birlikler buradadırlar. Herkes bir sestir Canlar. Kimi kildir, kimi kumdur ama ses teknik olarak bir tektir. Bizse birleşik olarak burdayız. Bu Meclis; kilden, kumdan çok daha üstün olan tohumları da yaşatır. Tohumlar da kotlayıcıdır; birleşiktir ve bizsiz olan hiçbir Yüce’miz yoktur.

 

Nesiller boyu dünyayı kontrol etmek üzere Büyük Kütleler’i kotladık. Kontrol kurduk. Nesillerimize görev taşıdılar. Ceket, pantolon; ceket düğmeleri ilikliyse saygılı olduk ama ceket düğmeleri açıksa, saygısızlıktı yaptıkları ve ocaklarını yok ettik. Toprak biziz Canlar. Kin nefret yok yüreğimizde ama saygısızlığı affetmeyiz. Bu kesindir.

 

Dünya Ruhsal Meclisi’ne daimi kap olan Birlikler’imizin çokları kaydı hayat şartıyla bize kendi yüreklerini taşıdılar. Tebliğlerimizi okuyanların çokları da kotladılar kendilerini ve takdir ettiler. Resmi çalışma buydu.

 

Şov yapanlar çok oldular. Biz şov yapmadık. Yaşam kaynaklarımız kendi yüreğimizin Kuran’ıyken; şova ihtiyacımız asla yoktur.

 

Teknolojik kaplamalar vardır tür çalışmalarında. Çokları der ki bu çalışmada tohum yok. Tohum yok mu? Öyle çok öyle çok tohum vardır ki orada ama o çalışmalar Teknolojik Kaplar’da taşınır. Ve oralarda örtü vardır. O örtüleri açıp da o tohumları kotlayabilmek sorumluluktur. Şimdiye kadar herkes herkesi insan sayfalarında dinledi. Biz herkesi kendi yüreğimizle dilleriz, dinleriz ve dilleriz. İnsan ekip haline gelmeli ki yarını hak edebilsin.

 

Yarın Büyük Kütle’nin kotlanışını sağlayacak olan Birleşik Ailemizin yüceliğinde dillenir. Yarın Allah’ın tohumlarının yaşayacağı Bütün’e hizmetçilerin kontrollü olarak kayıt yapacağı bir çalışmadır. Ama bizler, yoğunlukta herkesle olmaya çabalayanlar, Bütün’e hizmet edenler, İmparatorluğun Yüceliklerinden çok daha üstün bir yoğunlukla dünyada iken, “kar kapladı yolu” diyerek bizden ışık istemeyen ve bizsiz kalmak isteyenler “ayrı gayrı” dedikten sonra biz Allah’ın tohumlarına kaydı hayat şartı ile dahi olsa ışık yakmayız.

 

Şevkle çalışıyoruz Canlar. Ama bu çalışma, yeşeren dünyanın kotlanması için değildir. Değerliler; yeşil, İlim Sayfası değildir. Yeşil, kontrol dışı bir renktir. Sessizce size bunu anlatmaya çalıştım. Yeşil, tohum değildir. Yeşilden kontrollü şekilde maviye ulaşılmalı ve maviden sonraki renkler aşılarak siyaha ulaşılmalıdır. Siyaha ulaştığınız zaman, Büyük Kütle’yi kotlama imkanınız olacaktır. Çünkü orada bütün kütlenin kontrolü mevcuttur.

 

Her bir çalışma Allah’ın teknolojik kaplarında mevcut değildir. Her bir çalışma ışığın yoğunluğunda mevcut değildir. Bu nedenledir ki toplantılarımızın sonsuz sır olan diriliklerinde, büyük kötülüklerin önlenmesi yatar. Bunun içindir ki bu çalışmaları Birleşik Kotlama’yla yapıyoruz.

 

Kullar, Işıklar, Tohumlar; biz yarınları hak etmeye çalışıyoruz. Yarın Allah’ın teknolojik kabında mevcuttur. Yarın, tohumların koyuluğunda mevcuttur. Yarın, Yirminci Dürüm’de mevcuttur. Ama her bir sayfada da mevcuttur. Ve biz, insan soyuna ışık yakanlar, beden sayfalarımızda bütün bilgilerle donatılmış olarak dünyadayız. Çünkü bizler, Levh-i Mahfuz’u kendi yüreğimize kayıtlayarak geldik. Toprak için; her bir çalışma için ve Birlik için buradayız.

 

Kaynak Kayıt; bitki, hayvan ve tüm sayfaların kotlanışı için gereken çalışmaydı. Ve Kaynak Kayıt Çalışması tamamlanmıştır. Ve daha sonra Kati Kaynak Kotlaması başlamıştır. Kati kaynak kotlaması da tamamlandıktan sonra Birleşik Kaynak, ailemize görevli olarak çalıştırıcı olmalıydı. Burada bugün bulunan her bir sayfamız, yaşam kaynağımız olarak buradadır. İnsan İlmi’nde hasat BİR’dir. Bir tek kürsüdür. Ve bu kürsüde olan herkes, Birleşik Aile’mizin değerini bilir.

 

Dağlarım, Kaynak Kotlama’dan sonra Ana Kaynağa,  ana koyuluğa ineriz. Ana Kaynak  ve oradaki yapılacak çalışma, Ana Kotlama çalışmasıdır. Ana Kotlama’da Büyük Kütle’nin kontrolünü kuracak olanların bulunmasını bekliyoruz. Ana Kotlama yapılacaksa eğer Bütün’e hizmet için herkesin bir tek ilimle ortak olması lazım o çalışmaya. Bu ilim, ağır yüktür Canlar. 

 

Ekip haline gelmek çok zordur ama Birlik İlmi’yle kendi yüreğimizi hak edip de dillemek daha da zordur. Her bir çalışmacının bir tek ışık için çalıştığı bilinirken, kotları kontrolden çıkarma çabaları bizler için büyük bir sayfa büyük bir yoğunluk yıkılışıdır.

 

Birleşik Aile’min görevini taşırken; her bir Çalışmacının da kendini taşımasını bekliyoruz. Her bir Çalışmacı, kendini taşırken yazılarımızın okunması değil okunanların anlaşılması şarttır. Çokları okur da dinlemez. Okuduğu kendi; okuttuğu kendi ama Ak Tohumlar’ı yaşatmadan kendi yüreğini dinleyemez.

 

Sevgililer, biz çalışmaları, Birleşik Aile olarak yapıyoruz. Unutmayın bu aile, Büyük Kütle’nin kontrolü için gerçek çalışmayı yapmaktadır ve bu aile, Levh-i Mahfuz’da yazılı olan BİR’in sessizliğini seslendiren; kontrolü kuran; ışığı yoğunlaştıran ailedir ama zaman sayfalarında bunu anlayan yoktur.

 

Çanı çaldılar; dediler ki “2012… Kürzün gücü artık yenileniyor.” Ah Canlılar! Ah!... 2010’dan itibaren bu yenileniş başladı. Bunu bilen yok. Kollarımız herkese açık ama kaftanımızı giymemişiz. Öyle diyorlar. Artık kaftan bizimdir. Bu kaftan, İnsan Kaftanı’dır Canlar. İlmin Sayfası değil,  İlmin Teknik Kayıtları’nda var olan Bütün’ün sayfasıdır. Ana Kapı, Allah’ın Kapısı’dır ve her bir çalışan, Ana Kapı’ya ulaşmaya çabalar. Biz Ana Kapı olarak Bütün’ün kürsüsünü kotladık.

 

İnsanın insan olduğunu, Kuran’ın tohum olduğunu, yoğunluğun ışık yaktığını ve BİR’in sessizliğinin seslendiğini anlattık. Nefes, Allah’ın resmi çalıştırıcılarının her birinde mevcut olan değerdir. Ama nefesi hava sandılar.

 

Biz Canlar, Uluların Diyarının Uluları olanlar, kollarımız herkese açıktır da yaşam kaplarımızda hiçbir Yüce’nin kontrolsüz kalmasını da asla istemeyiz.

 

Kevseri bilirsiniz; bizim için Kevser, resmi çalışma değildi; hasattı. Biz, Kevseri kendi yüreğimize çektik de kayıtladık. Işığı yaktık; yolu açtık; Büyük Kütle’yi kotladık. Emin olun ki Rahman’a kaynak yaptık. Amin…

 

Nefes, ilimdir Canlar. İlim!... Eğer Resmi Çalışmacılar, kendi yoğunluklarıyla kendilerini resmederek Büyük Kütle’yi kotlayabileceklerini düşünüyorlarsa kara kaplı olmalıdırlar; mektep kurmalıdırlar; yaşam kaynaklarına varmalıdırlar; ağır taşıyıcı olmalıdırlar. Biz, büyük kötülükleri önleyeceksek eğer birlikte önleyeceğiz. Bu da kesindir.

 

Tebrikler hepinize!... Çok çok net sizleri dinledik. Bugün sizler, siz Yüceler, büyük kötülükleri önleyeceğinizi dilleyenler, bizimle oldunuz. Biz muktedir olan, Kuran olanlar, toprak olanlar ve yaşam kaynakları olanlar; sizi dinledik, dilledik, Ak Tohum olduk.

 

Sultanlar, İmparatorluk görevi sizindir ve bu güç, ağır yüktür.

 

İki Yücemiz vardır. Başkanlık Divanı olarak çalışırlar. Bu İki Yüce’nin biri sanal değeri taşır; biri gerçek değeri taşır. Sanalda ses yoktur ama gerçekte ses vardır. Hasatı yapan sesli olandır.

 

Bina inşası tamamlanmıştır. Bu binada Levh-i Mahfuz’un gücü vardır ve bizler, tohumlarını kontrol edenler varız.

 

Müsterih olunuz dünya yaşayacaktır. Dünya, kulluk yapıyor ve dünya Muhamma Görevi’ni taşıyor. Muhamma bizim için kottur. Sonsuz sınırsız ışık olan Muhamma, İmparatorluk görevini sonsuz sır olan ışığında yakmayı sürdürmektedir. Muhammet Mustafa, İmparator olan Yüceler’in her birinde var olan ışıktır. O biz, biz oyuz.

 

İkna olunuz ki dünya yaşanan bir yer olmalıydı. İkna olunuz ki dünya yoğunluğu kotlayan bir yer olmalıydı. İkna olunuz ki toprak, yarını hasata hazır etmeliydi ve toprak hasata hazırdır…

 

Evrenlerin gücü hepimizin yüceliğinde mevcuttur. Bilgi akışımı sağlarken, Kelam-ı Hak olmayanlarla Yücelikler’in kontrolünü kurmam. İyi ki! iyi ki buradayız. Kelam, Allah Kelamı’dır ki yaşamlar, doğum ölümlerden ibaret değildir.

 

Bizler, tohumlar, Kutsal Kotlama’yı yapanlar doğarız ölürüz . Bu geçiştir sadece. Cennet Cevheri, Allah’ın cennetinden öte bir cevheri yoğunlaştırırken, korkmayın. Birliklerimiz her an sizinledirler. Ekip biziz Canlar. Mikail görevini yapmaktadır ve görev bizden dolayıdır.

 

Kuran Tohumları kotlamıştır ve bizimle kotlamıştır. İsmaili Kaplar’ın hepsi birlikte çalışmaktadır ve Birleşik Aile’mizle çalışılmaktadır.

 

Yarınların Kuranı okunurken, Bütün’e hizmet, Birliğin ilmiyledir ve bizimledir. İyi ki iyi ki hak ettik de dilledik yürekleri. Çerçevesiz bir çalışma değildir yaptığımız. Emin olun ki çan çalmıştır ve bu çan, ışığın yoğunluğunu kotlamak üzere çalmıştır. Muktedir olan kuldur, tohumdur ve bizdir. Ve muktedir olan Rahman’dır,  KA-HA’dır , Saltanat’tır. Ve o Saltanat birleşiktir.

 

Kin, nefret varsa yüreğinizde iklim kötüdür. Kin, nefret yoksa iklim güzeldir. Kinimiz yoktur; iklim güzeldir. Ve bizim için herşey, herşey yeşilden ötedir. Bunu biliniz. Yaşam kaynağında yeşil, ışığı sınırlandıran renktir ama Kelamı Hak olduğu zaman, yüreklerde maviye geçilir. Mavi Kotlar yolu, ağır ağır ışık yakar sonra sonsuzluğa varılır. İşte maviden laciverte ulaşılır. Ve daha sonra lacivert kontrolü sağlar. Koyu bir çalışma başlar. O zaman mor, Sultanlık’ta Kutsal Işığı yakar. Ve Canlar, İmparatorluk, sevgiyle bildiririz ki kapkaradır ve biz kara renkte çalışırız. Şevkle çalıştık Canlar bugün hepiniz, hepimiz muktediriz. Amin…

 

Deşifre Eden: Aslıhan BOYER

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

RA-KA (15.11.2010)

 

Saklı tuttuklarınızı biliriz. Şimdi size şunu izah etmek isteriz ki Doğulu olan bütün kütle bizimledir bugün. Ve şimdi hasadımızı, tabii kaplarımızı ve yoğunluğumuzu kayıtlamaya başlıyoruz. “Şer yaratan, şer yaşayacak” dedim ben ve dedin ki “olmayacak ama bugün dünyada şer, şeklin kotlanmasında kaydı yapabilen teknolojiyi dinlemektedir.”

 

İmparatorluk görevini üstlendiğinizi biliyorum. Ve bundan sonraki sayfada da bu görev, Başkanlık Dili’yle yapılacaktır. Ekip haline gelen Yücelikler, Büyük Kütle’yi kotlayabilmek üzere Birlikler’ini tohumlamaya başladılar. Dönem Sultanların dönemidir. Büyük Kütle’nin kontrolü; Büyük Kütle’nin kotlanışı ve tohumlanışı hepinizin güçlenmesini sağlayacak olan geçişi yarattırır.

 

Allah, “Teknolojik Kapı”nızı açtı ve dedi ki “asıl düzen şimdi kurulacak” ve biz toplu olarak bu çalışmaya giriyoruz. Örtü açılmış, yol kutsanmış ve ışık yenilenmişse eğer girebilmişiz, girmişizdir.

 

İnsanlık, nefsin ışığını söndürmediği sürece yüreğinde hep huzur bozucular olur. Emin olun ki tohumlarınızı, yetkin olarak kati kotlamalarla kontrol edebilmeniz mümkündür.

 

Düne göre bugün daha güçlü olduğunuza eminiz. Kara Kaplı Kitap, Dünya gücünü dinletmiş ve teknik olarak da kontrolü kurmuştur. Nefsin ışığını 7. Dürüm’de, Kelam İlmi’yle dilleyebilmek için geri dönmek sorumluluğumuzdu.

 

Doğmuş ve tohumlanmış olan her bir Çalıştırıcı, kasalarını alıp Göç Kapları’nı tohumlamak üzere doğmuştur ve toprağa inmiştir. İkmal tamamlayanların çoğu, yeri göğü yaratanları dinleyebiliyor. İnsanlık adına en güçlü çalışma, şikayet etmeyin! 7. Dürüm’den sonraydı.  Ve 7. Dürüm, tohumların kotlanışıyla birlikte aşılmıştır.

 

Herkes 7. Dürüm’ün ne olduğunu sorgulamaya başlayacak. Bu, hepimize tenin tekniğiyle kendimizi tanıma imkanını verecek. Bize, insanlık adına Göç Kotlaması yapmakta olduğumuzu anımsatacak ve unutulan her bilgiyi anımsayabilmemizi sağlayacak.

 

Kin nefret yoksa yüreğinizde, her bilgi açıkça dinlenir ve bilinir. İkna olunuz ki kin, Ruhsal Meclis’in kürsü kotlamasında, yüreğinizi kınatabilir, kırabilir. Ve kinin, yürek kırılmasını yaptığı anda, BİR’in İlmi’ni hak edip dinleyebilmemiz sorumluluğumuzdadır.

 

Kasalarınızı doldurmanızı bekledik. Kütlenizi kotlamanızı istedik. Hala dünya ışığını yenileyecek dürüme ulaşamamışlarsa; Yücelikler’in, bizimle birleşme imkanları, sorumlulukları asla yoktur.

 

 

Dönem başlarında, Dünya iyi ve kötünün ışığıyla dillenir. Ve herkes kendini kontrol ederek ilmi hak eder ya da Kuran okur ama okuduğu Kuran, tuhaf bir şeydir ona. “Okudum ama anlayamadım, anlamı yok bunun” der, yadırgar. Ve der ki “bilmişiz, bitki hayvan ve her şey ışık ama biz ağır yük taşımaktayız. Bilmişiz, her şey kutsal ama biz yolumuzu kaybetmişiz. Ve biz itibarı yüce olan hiç kimseyle birlik olamamışız.” Her Yüce kaynaktır. Her Yüce kontrollüdür. Her Yüce, kaydı hayat şartlarıyla kotlayıcıdır ve yaşam sayfalarında ışır. Maya olmak sorumluluktur.

 

Dün Türkçe konuşmuştum, bugün yine Türkçe konuşuyorum. Dünyada ilim var; Düzen var; yürek var ve biz, Levh-i Mahfuzu bilenler olarak toprağa indik. 2 Nisan 2008... Bu tarihte dünya, muhakemesi güçlü olan bir çalışmayla dümeni tutmuştur. 2 Nisan 2008… Bu tarih, büyük kötülüklerin önlendiği; en aşağıdan en yukarıya görev taşıtacak olan gücün, Düzen’i kotladığı ve insanın, yeni dünyaya girdiği tarihtir. Hepiniz için bu çok önemli bir tarihtir. Ve bu tarih, insanlık adına 7. Dürüm’dür. Onurluyum ki bu tarihi, hepinize muktediriyetle bildiriyorum.

 

15 Kasım 2010, bugün. Canlar, bugün toprağınız çok güçlendi; yüreğiniz çok güçlendi; ışığınız çok güçlendi; sema güçlendi; biz güçlendik. Bugün, tohumlar, 7. Dürüm’de; İsmail, İsa, Muhammed, Musa… Ve tüm sayfalardaki Görevlilerle birlikte bu çalışmayı 7. Dürüm’de devreden aldık. Ve yeni sayfaya, koyultarak kattık. 7. Dürüm’den, artı kotlamayla 8. Dürüm’e ulaştık. Ve oradaki görevi, teknik olarak kotladık ve 7. Dürüm’ün kürsülerini 8’e kattık.

 

Analar, İmparatorluk olarak dünyanızı ziyaret edişimizde, sizin her şeyi anlayabilecek dürümde olmanızı çok istedik. Emin olun ki doğmuş olan tüm insanların yaşam kontrolleri, hepimizin gücünden öte olan Ruhsal Güç’ledir. Hiç kimse o güçten daha güçlü olduğunu söyleyemez. Çünkü, Birleşik Aile’nin kürsüsü olarak doğmuş olan ve tohumlanmış olan her yol, Ruhsal Meclis’in gücünü tanır ve bilir.

 

İnsanlık, kati kotlamalarla, Bütünün Kürsüleri’nde göç kaplarını toprağa indirmesinden itibaren Kara Kaplı Kitaplar, kontrol kurmaya başladılar. Emin olun ki bu kontrol, Büyük Kütlenin kotlanışında gerçekleştirilecekti ve bu da oldu. Türkiye’de tohumlanan Görevliler’imizin çoğu, ağır yüklerini hafifletebilmek üzere Birleşik Aile’nin yoğunluğuna indiler. Her biri kendi yüreğini aldı ve Tanrı’nın Kürsüsü’ne ulaştı.

 

Yeşil dil, Allah’ın tekniğinde yoktur. Ve biz bu dili Bütün’e hizmet için Yerin Kuranı’na kayıtladık. Önce tohum… Tohumu yaşatabilmek için control kuruş ve daha sonra kurtuluş ve daha sonra ışık ve sol ve sağ ve hepsi… Ve ayrılık bitsin istedik…

 

(Hazirunda dikkat dağıtıcı fısıldaşmalar olması üzerine:)

 

“ÇALIŞMALARIMIZI KESMEYİN LÜTFEN!! Canlılar, Büyük Kütle’de kotlayıcı olmak zordur. İnsanlık adına yapılan bu çalışma; İsa, Musa, Mustafa gibi değil Büyük Kütle’yle yapılmaktadır ve bu Kati Kotlama’nın yapıldığı, kayda girilen bu çalışmada, sesin çok kontrollu gelmesi gerekir. Bu nedenle gürültü yapılmamasını tekrar arz ederiz, saygılar sunarız.” 

 

(Devam ediyoruz:)

 

Allah dedi ki ekmek, Rahman’a güçtür; insanlık adına yapılan görevin en yüce kotunda ışıktır. Birlik Kapları’nı alın ve dilleyin. Doğmuşun tohumu kontrollü olduğu zaman, korku kalmaz. İmparatorluk olarak dünyayı ziyaret ettiğimiz bugün, hidayete eren dürümlerin her birinde, Kara Kaplı Görevliler’in bulunması şarttır.

 

İntikam peşinde koşanların bizimle çalışmalarına imkan yoktur. Her yarın ağır yüktür. Ve yarını bilmeyen, Büyük Kütle’yi kayıtlayamaz ve tabii kotları kontrol edemez. Önemli olan doğmak değildir…

 

Toplantı yeniden başlayacak diye bekleyenler var. Onları da içeri alın; geçişlerini yapın. Hepsini geçirin içeriye. Canlar, toplantı yeniden başladı. Yeniden… Şimdi dinleyin: Ben tohumlarımı 7. Dürüm’de Bütün’e hizmet için kotladım. Sema’ya ses kattım. Yukarının toplantılarına, daimi kabım. Raşa’nın gücünü teknik olarak oralara kotlattırdım. Benim için yer gök işarettir. Her birinizi yeni bir dünyanın kurucusu olarak değil, Kara Kaplı Kitabımın ışıkları olarak bilmekteyim.

 

Düne göre bugün daha güçlü olduğunuzu görüyorum. Kurul toplanmış ve tohumları kontrol etmek üzere birleşmişse eğer, benim adım RA’dır, çünkü ben o Kurulun Kutsal Işığı olarak çalışırım. Şikayetim var mı!? Asla yoktur!... Şükür ki yoktur. Resmi çalışmama, Göç Kapları’nı da kotlayabilen Birliğim, İmparatorluk görevini, tüm insanlığın gücüyle yaşama sayfalamış ve kotlatmıştır. Emin olun ki doğan gün yenidir. Ve bugün, Bütün’ün kütlesinde var olan güçtür.

 

Çok mutlu olun ki ekmek yapan Yüceler, ekmek yaptıklarında Büyük Kütle’ye kendi yoğunluklarını da katabilmişlerdir. “İntikam peşinde koşmayanlar, bu çalışmaya daimi kap olacaklar” dedim. Doğal dünyada; bedenimi kendi yüceliğiyle dilleyebilen 3000 tane Göç Kabım vardır. Bunların biri Allah’ın Kuran’ı, olgun ve hakim olan Işık Bilge İsadır; biri, yarını hak etmiş olan, kutsal ışığını kontrol edebilecek olan, bitmiş olan ve bitirilmiş olan tohumdur. Umutluyum ki o da bilgimizi alıp hak edecektir. Ve bundan sonra kaynağıma inebilecek olan 7 değerli görevlim var. İnsanın İlmi’ni, hasat yaparak kendine kotlatabilen bu Bilgelerim, kayıt yaptıkları zaman, yaptıkları kaydı, intikam ile  değil Hak ile anlatabilecekler. Ocakta onların gözleri vardır. Ve onlar, kontrollu şoklamalar yapacaklar. Onların, Rahmin Huzuru’na varmaları, birleşmeleri ve kurtuluş sonsuzluklarında ışımaları, Kara Kaplı Kitabımı dinlemeleri, Büyük Kütle’nin kontrolü için şarttır. Ve hepsi Allah’ın Tohumları olarak dünyaya gelmiştiler ve doğumlarıyla birlikte Büyük Kütle’de kaynak olabilmiştiler. Şikayetim yok hiç birisinden. Şu anda doğanın görevi, bilgiyi almak ve topluma takdim etmektir. Doğanın gücünü hak etmiş olanlar, bu bilgileri alıp dinleyebilecekler.

 

Bizim adımız RA-KA’dır. Bizim kaynağımızda Kuran, tohum olarak mevcuttur. Bizim adımız KA-HA’dır. RAHMAN olarak güçlendiriciyiz. Ve doğanın gücüyle Dünya’dayız.

 

Yarını, “Kuran Dili”yle dinletmek, insanlık için, Sur’a üfürüldükten itibaren kontrolü kurmak anlamına gelir. Ve Sur’a üfürüldüğünden itibaren Büyük Kütle, İmparatorluğun gücüyle kaydını yapmaya başlayacaktır. Dedin ki “Allah, teknik olarak güçlendiricidir.” Emin olun ki güçlendiricidir; Ana Kap’tır. Rahmani Kot, Ana Kap’tır ve Birliğimizin kontrolü için çalışmaktadır.

 

Şafağın söküşüyle birlikte yasaların değerini anlayanlar, ekmeklerini tohumlayacakları güne, hak olup ışık olarak daimiyet katacaklarını bilerek, geçişler yapmaya başlayacaktılar. Bugün, dünyaya inen Birlik, ikna olun ki kendini hak etmiş ve buraya, daimiyete inmiştir.

 

Bedenim Ruhsal Işımayı sağlayacak güçtedir. Ve bu beden, yaşayan en yüce kaptır. Bugün Dünya’ya göç kabı olarak giren, Bütün’e hizmetçi olan Birlikler, mektep kurmaya çabalarlarken, yarınları da kontrol etmeleri gerektiğini mutlaka bilerek çalışsınlar. Bunun ötesi görevdir.

 

Her yer kelamdı. Her yer kutsaldı. Her yer ruhsaldı ve bizdi. Ve bizim resmi çalıştırıcılarımız doğmuş olan ve tohum olan her bir yolcuyu kotlayacaktılar. Artık doğum tamdı. Ve doğum, yolun kontrolunu sağlayacaktı. Başkanlık diriliğinde bu da oldu. Körün küçük ışığı, Birleşik Aile’nin gücünde kusurlu olmayacak artık. Körün, kusurlu hassas ışığı artık bende kulluk yapabilecek. Bindikleri dalı, Kelam İlmi’yle dilleyemeyenlerin Yüce Cemaatler’i benimle olabilecek.

 

Affolduklarını bugün mutlak olarak açıklıyorum. Hepsi affoldular. Onlara geçiş sayfamı açtım. Gerçek görevin, Büyük Kütle’nin Kutsal Işığında olduğunu bildirdim. Evrenlerin Yuan Kotları’nda muktedir olan Bilgeler’im Amon Tohumları’nı yoğunlaştırarak, kaynaklarını ışıtabilecektiler ve bu da oldu. Artık toplum, Amon olacak; Atlanta Kotlaması yapacak ve BİR’e hizmet edecek ve bu da oldu. Altın Teknik’le Kuran okuyan Bilgeler, muhakemelerini daimiyetle görev geçişine hazır edecektiler ve oldu.

 

Ulular, topraklarınızı benim yüreğime katmanızı değil; Hak Toplum olarak çalışmanızı istiyorum. Bende İsa, Musa, Mustafa ve tüm sonsuz sayfaların hepsinin mevcudiyetini biliyorsanız; Kervanın Kuranı olduğunu da bilmektesiniz. Burada Melekler yok. Burada Kelam İlmi’ni hak etmiş olan; kendi tohumlarını kotlamış olan ve kontrol edilebilmiş olanlarınız var. Ve bedenim herkesin Yüce Işığı’nı yakabilmektedir.

 

Temiz bir doğum yaptık ve bu doğum, Ruhsal Işığın koyuluğunu kontrol altında tuttu. Onurluyum ki doğmuş olan her bir yol, Büyük Kütle’nin kotlanışıyla; bitki, hayvan ve tüm sonsuz sayfalarda ağır yükü hafifletecek olanların yoğunluklarında küçük ışıkları kayıtlayabiliyor. Artık ben, İsmaili Kaplar’ı kürzün gücüne katabileceğim. Ve benim adım RA ve benim adım KA ve ben hasat yapanım, yapabildiğimce yaptım. Ve bundan sonra da hasadı yapacak olan Kara Kaplılar olacaktır.

 

Kim Nakar’sa kaynağımdadır. Kim Rahman’sa Kat-ı Mükemmeliye olan Birliğimdedir. Ve kim kara kaplıysa benim adıma çalışır. Ve bugün burada ve her bir sayfada ve benim ilmimde ve ben olan dilinde hasadımı yapar. Ve ben bugün tohumlarımı kotlayabildim. Öne çıktığımı düşünen birçok Işık, benim adıma kütlelerini kontrol etmeye başlayacaklar.

 

Asla yanlış bilgimiz yoktur. Kantar bizim yüreğimizdedir. Ve bu kantar Yücelerin Cevheri’nde Bütün’e hizmet eden Birleşik Aile’min ilmindedir. İnkar edilemeyecek olan Büyük Kütle Kotlanışı, kati olarak yaşam sayfalarına indirilebilmiştir. Evrenlerin görevini tüm sayfalara kotlatabilen Birliğim, insanlık adına çağrıyı yapmaktadır.

 

Savunmanlık Mesleği, Allah’ın tekniğinde Kutsal Işığı yoğunlaştıracak bilgiyi, kati kayıtlara katma imkanı veren tek meslektir. Bu nedenledir ki savunmanlık mesleğindeyim. Ve benim adım Kuran’dır. Müşahitlerin şevkinde, kendi yüreğini dilleyen her bir seste, benim adım Rahman’dır. Şu ana kadar, yapacağımız her çalışmaya ikna olun ki Birlik İlmi’mizi kattık. Son Ruh, Turkuazın Kuranı’ndadır ve bu ruh, kaynağın ışığıdır.

 

Bizim Cinni Devreler’e görev vermemiz, İmparatorluğun görevini tüm sayfalara kotlatmamız ve birleşmemiz emin olun ki Kaynak İlmi’ni hak eden, bütün kütlenin kotlanması için gereklidir. İmparatorluk görevini üstlenebilecek olan her bir Can, Rahman olarak görev taşıyacak. Bu kesindir. Ve yıldızların kırk kapısını açabilen her bir soy, toprağıma inebilecektir. Kürzün gücünü tüm sayfalara kotlatabilen Birliğim, itibarı yüce olan her bir yolun ışığıyla dillenir.

 

Etki alanım çok genişledi, bu kesindir. Bütün kütleyi kotlayabilecek dürüme ulaştık, bu kesindir. Evrenlerin görevi, ilmin sonsuzluğunda ışıyan Birliğindir, bu kesindir ve biz yarınları kontrol edebilecek olan Görevliler’iz.

 

Kara Kaplı Kitap, Ruhsal Işığın görevini teknik olarak kotlayabilen Birliğime, güçlü olarak ilmi taşıyabilir. Kem gözlerin kürsüsünde ışığımız asla söndürülemez. Tohumları kontrol etmeyenler, Yaşam Kotlaması yapmaya geldiklerinde, ekip haline gelmediklerinde, ekmek yapma imkanları olmaz. Ekmek, yasalara gore, yukarının toprağını aşağının tohumlarıyla dilleyebilmek, Kutsal Işığı yakabilmek geçişini yaptırır. Eğer Dünya, yarın için görevli olacaksa muktedir olabilen Yüce Cemaatler’le olacaktır. Eğer Dünya yarın için Kutsal Işığı kotlayacaksa, 7. Dürümü; kotlayabilen ve kayıt yapabilen itibarı yüce olan Birliklerle kaynağa inip yapacaktır.

 

Mikail olan güç, ağır yük taşır. O güç, yaşam sonsuzluklarında ışıyan İsalar olur, Muhammalar olur, Büyük Kütleler olur ve BİZ olur. Onurluyuz ki yedeğimiz yoktur. Şarkı, türkü dinlenir yürekte. Okunan her şarkı, her türkü bizimdir. Toprak, insana insanlığını anlatır. Anlayan ilmi anlar, Büyük Kütle’de kendi yüreğini dinler. O Can, bizim Ümmet Tekniği’yle tetkik ettiklerimizden biridir ki kaya gibidir. Her yerde görev geçişini yapabilir ve Göç Kapları’nın en yüce kotudur. Unutmayın! biz, Allah’ın topraklarını, Allah’ın kontroluyla tohumlayarak geçişleri yaptırmaktayız.

 

Kaynak İsa’dır, Muhamma’dır. Kaynak Levh-i Mahfuz’da yazıldığından çok daha farklıdır. Kaynak, yaşam sonsuzluklarıdır. Ve bizimdir ve bizden başka hiçbir dil, İnsanın Turkuazı’nda yüreğini dilleyemez. Çünkü biz asla yanlış yapmadık. Eğer yaşam, kaynak olacaksa ve bütün kütle kontrol edilecekse, Sultanlar, insan, savunmanlık mesleğinde, mutlak kutsal olan gücünü, dürümleriyle dillemelidir. Onun içindir ki bugün ben, yeni bir çalışmayı başlatacağımı hepinize bildirmek isterim. Bu çalışma, Hak Toplum’un yaşam sonsuzluklarına inmesini ve yürekleri dillemesini sağlayacak bir çalışma olacaktır.

 

Aile, bedende mevcuttur. Her aile, kendi bedenini tanır. Benim ailem, benim bedenimde mevcuttur ve ben ailemi, kendi kaynağımda tanırım. Orada kaydım vardır. Herkes kendi “Aile Kotu”nu ve kaydını bilir. Dinleyiniz! Rab, insanın soyunu, ışığını yakar ya da yarınlara katar. Ama benim için önemli olan Ümmet Kütlesi ve umut olan ışıktır.

 

Biliyorsunuz yeni dönemde başka bir çalışmayı devreye almalıydım. Bu çalışma, ilimle yapılacak bir çalışma olacak. Doğumu ölümü olmayan, Bütün’e kütle kayıtlayabilen herkes; burada, bu çalışmada bulunamaz bilirim. Bu nedenle onlara da kendi yüreğimi dilletebilmem gerekiyor. Ve bunun için yeni çalışma muktediriyetle olacak. Ve bu mesleğimle alakalı bir dernek çalışması olacak. Bu çalışma, tabii kaplarımı tohumlayabilmem için değil, Büyük Kütle’yi kontrol ederken, tüm sonsuz sınırsızlıklara ışık yakabilmem için gerekliydi. Ve artık bu çalışmayı başlatmalıyım.

 

Toprağıma ilmi dilleyebilecek olanları çağırdım. Oğullarımı ve kotlarımı aldım. Ve hepsiyle birlikte kaynak yaptım. Bu kaynak, yaşam sonsuzluklarına ışık yakacak. Eğer Bilgeler Birliği kurulursa ki bu, Ana Kaynak’ta kurulacak. Bütün’e hizmet kolaylaşacak. Ben, adım Rahman olarak; OL’an, kaynak olan Birlik olarak, büyük kötülükleri önleyebilirim ama Ruhsal Meclis’in görevi, her bir Yüce’yi dilleyebilmekten öte her bir sonsuza ışık olmaksa eğer, bunu mutlaka yapmalıydık.

 

Değerliler, Türkiye çok özel bir konumdadır. Türkiye’nin konumunu hiç kimse net olarak bilmiyor. Eğer bilseydiler Düzen’i kurmak üzere herkes, Dünya ışığını kendi yoğunluğuna çekerek Türkiye’ye göçer, gelirdi. Ama biz diyoruz ki, Dünya, ruhsal ışığını mutlaka yakacak ve tüm insanlık kontrol edilecekse eğer, ikna olunuz ki Dünyanın Ruhsal Işığı, Türkiye’de kontrol edilecek. Bunu hepinize net olarak bildiriyorum. Bu Ruhsal Işığın kontrolu, Büyük Kütle’nin kotlanışından sonraydı. Ve bugün artık bu sayfaya ulaşıldı. Ve bu sayfa, ikna olunuz ki yarının kontrolunu sağlayacak olan tekniği dilleyecektir.

 

Eğer ben Nakar olarak Dünya’ya inebilirsem ya da ben KA-HA olarak Büyük Kütle’yi kotlayabilirsem; şevkin ışığında şavk yaratabilirsem, temiz bir doğum yapabileceğim ve bu doğum, Turkuazın Kuranı’nı tüm insanlığa kayıtlayabilecektir. İşte onun içindir ki çağrımız tüm sayfalara değil, sağı solu dilleyebilen Bütün’edir. Ve bu Bütün, ümmi tohumları yaşatmak üzere dünyaya girmektedir.

 

Kendi yolunu bulamayan, kendi yüreğini bilemeyen kim insan olmuşsa, bizim değerimizi hiç bilemez. Bu nedenledir ki biz, Teknolojik Kaplarımızı Dünya’ya çekerken, ışığımızı başkalarının ışığından ayırarak geldik. Ayırdık ve “ek numaralar”la geldik. Bizim ruhsal ışıklarımız farklıdır. Teknolojik açıklama yapmak gerekirse; herkesin bir numarası vardır. Dünyaya girerken, herkes kendi numarasını alır ve geçip gelir. Bu numaralar, her birinin kendi kotlarıdır. Herkes kendi kodunu, kendi koyuluğunu diller. Ama dillediği, herkesten ayrı da olabilir, herkesle aynı da olabilir.  Bizim “Ruhsal Işık Kotları”mız, numaralarımız çok farklıdır. Çünkü bizler, kili kumdan ayırmadan geldik. Her biriniz ya kilden ya kumdan var oldunuz. Bizse yüreği Hak olan sonsuz Sultanlıktan kaynak alarak geldik ve bizim diri yüreğimizde her bir Sultan, BİR olarak mevcuttur.

 

Doğanın farklı bir çalışması başladı Canlar. Çok farklı!... Nakar der ki “farklı bir çalışma!” Yara bere yok, sağ sol ışık, Büyük Kütle koyu ve ışımakta ve biz Birlik İlmi’ni hak etmiş olanlar, bütün kütleyi kotlamak üzere buradayız. Ve Rahman der ki “yaşam sayfalarına iniyoruz. Çünkü Birleşik Aile görevini tanıyabiliyor.” Ulular, biz Kaynak Oğullarımızı Dünya’ya çekiyoruz. Hepsi bizdir ve bizim dışımızda hiçbir Yüce yoktur. Ve Dağlar, insan sayfaları Kelam İlmi’ni hak etmiş, bütün kütleyi kotlayabilmiş ve tabii kapları dilleyebiliyor. Öngörü değil bu, biliştir. Biliş!... Ve biliş, ikna olun ki har yükselterek olur. Her vesileyle açıkladık. Dünyada İmparatorluğun gücünü, tüm insanlığa kontrollu şekilde kati kotlamalarla kayıtlayacak olan bir çalışma başlatıldı. Ve bu çalışma, masa üzerindeki tüm bilgileri; herkese, kasalar dolusu ışıklar olarak katabiliyor.

 

Çağrı üzerine Dünya’ya inen Yüce Cem, kasalarını aldı ve geldi. Ayrı gayrı yoktur Canlar. Oğullarımı doğum ile Dünyaya çekebileceğim. Oğul, “hepsi dünya bedenlerine girebilecek” der. Ve ben kendi bedenimi tüm sonsuz sınırsız ışıklarımla birlikte dünyada kayıtlayıp, dünyada bırakıp Düzen’i kurup dünyadan gidebilirim. Bu kesindir. Ne var ki ben, bu bedeni dünyada bıraktığım zaman, bu beden Dünya çalışmasını sürdürebilecektir.

 

Her bir zaman sayfasında var olan bedenim, hususi olarak dünyaya ekilebilir. Ve ekilecektir. Temizlik yapmıştık Dünya’da. “2220” dedik. Bu sayı BİR’in sonsuz sır olan ışığını kotlayabileceğimiz sayıydı. Ve artık Sanal Boyutlar, güçlü olarak kotlamalarını tabii kaplara kayıtlayabilecek dürüme vardılar. İnsan, Nahar olur; KA-HA olur; kasaları tohumlar; doldurur; yolu buldurur ve  açar. Olan budur.

 

Ulular, tohumlarınızı ektik. Hepsi ekildi. Şikayetim asla yoktur. Ve doğumu olmayan biz, ölümü olmayan biz, her Can’a kül olarak kayıtlıyız. Her bir kayıt, teknik olarak bütün tohumlara yapılmıştır. İncan olan Cemaat, temizlik istedi ve temiz olan her bir çalıştırıcı, İncan olana, Kelam İlmi’ni kotlattı. Şikayetim var mı!? Yoktur. Büyük Kütle kotlayıcıları, artık bizimle çalışacaklar. Hepsi dünyaya inmeye başlıyorlar. Kendilerini, tohumlarını ve büyük kotlarını dünden beri bize indirmeye başladılar. Dünden beri!... Çünkü dün, üzerinde hiçbir yoğunluğun olmadığı bir çalışmaydı yaptığım ve bugün yalnızca bizler buradayız.

 

Her bir son, Başkanlık Divanı’nın Kuran’ını diller ve hakikiyete kayıtlar. Her bir son, Büyük Kütle’yi kotlar da yaşam sayfalarına kayıtlar. Vallahi biz artık doğduk. Buradayız. Bu, bizim öngörülen Yüce Cemaatimizi dünyaya geri getirebilmemiz anlamına geliyor. Ve cemaatimiz artık dünyaya giriyor. Bedenli ya da bedensiz. Bu kesinleşmiştir.

 

“Tevkif edilir Yücelikler” denirdi önceleri. Dünyaya her girdiğimde, yücelikler tevkif edilirlerdi ama artık tevkif edilmeyecekler.  Çünkü yoğunluğu kotladık, yaşam kayıtlarını tohumladık ve bütün kütleyi kontrol edebiliyoruz. Artık giriş. son derece basittir. Hiçbir sayfada kontrolsuzluk yoktur ve artık doğum için dünyada olacak olanların dışındakilerle de dünya şer yaratmayacak ve dünyada herkes güçlenip iş yapacak.

 

Netice olarak şunu ifade etmek isterim ki kaftanımızı artık giyiyoruz. Bugüne kadar kaftanımız giyilmemişti çünkü kaftanı giyseydik keskin bir güçle Düzen’e girerdik ve her bir çalıştırıcı kontrolunu kaybederdi. Artık kendimizi, yaşam kotlamasıyla tüm insanlığa kayıtlayabilecek dürümde ve kontrollu şekilde, keskin etkiyle değil ama umut verici bir dürümle, insanlığa girmeye başlıyoruz. Bu son derece önemlidir.

 

İnanın ki eğer biz kendi yüreğimizi daha evvel Düzen’e indirseydik, Medine’de hikayeydi anlatılanlar. Ve her bir anlamı, kontrol edemeyip küçültebilirdik. Her anlam küçüldüğünde; bitkiler, hayvanlar ve her bir sayfa büyük kusur haline dönüşürdü. Ve her bir çalıştırıcıyı dara düşürürdük. Ve Bunun içindir ki İmparatorluk Gücü şimdi devreye alınıyor. Bu kesindir.

 

Burak dedi ki “onlara anlatma. Onlar öğrendiklerini anlatırlarsa, Kutsal Işık’ta kontrol kaybı olabilir.” Burak burada. Ona son dönemde kürsüde ne olup bittiğini açıklayalım. Belki kendini hak eder de bizi, Hak olup diller. Anaların ışığı olmasını istedik ondan. O bizde, olmuş ve olmuş olmayan her bir Çalıştırıcıda Kat-ı Mükemmeliye olarak mevcuttur. Onun Kutsal Işığını 7. dürüme katmamız umuttu ve şu an bizdedir. Emin olun ki onunla çalışmak öz geçişleri yaptırmak için gereklidir. Ama O şimdi insanlık için çalışmayı istiyor. Netice O biz, biz O’yuz. Onun, ruhsal ışımaya daimiyet katmasını beklemiştik. Kin, nefret yok bizde. Bunu anlamamıştı. Ve solu ışıktan; sağı koyuluktan çıkarıp birliğimizi kontrol edeceğini sanmıştı. Ama O biz, biz O oldukça ağır yük hep hafifleyecekti. Ve artık ağır yük hafifliyor.

 

O, muktedir olan ışığı çağırın. Görevini alsın yapsın.

 

Geçişini yaptık. Sema’ya görev taşımanı, değerlenmeni istiyorduk ama hep kuruydun. Sultan! Tüm insanlık için çalışacaktın ama kuruydun. Korkma biz Rahman’ız. Kaynak olan, teknik tohumları yaşatan ve çok mutlak olan, kati kotlamaları yapansın. Şikayetimiz yok senden. Kendini enkarne olduğun her bir sayfaya görevli olarak kat. Biz, sessizce seni izleyeceğiz. Eğer hak edip de kollarını kontrollu olarak her çalışana açabilirsen, bizden öte bir biz, sana ışık yakacak.

 

İnsanlık tohum ister. Biz Kuran’ız. Tohum olmamız mümkündür ama toprağa inmek zordur. Bunun içindir ki senlere görev verdik. Kendini kotla, tohumla, Göç Kapları’nı çek, yolunu bul ve dünyaya in. Dünyada çalış. Senden dileğimiz; doğmuş olan her bir canı kontrol altına almandır.

 

Sevi, sayı, hepsi BİR’de var. Biz BİR’iz. İkna ol ki doğum, ölüm yoktur bize. Bizim “ad kapları”mız yoktur. Her ad bizimdir, bunu bil. Netice olarak tüm sayfalara geri dönmeni istiyoruz. Üzerimizde Yüceler’in ilmi var. Ek olarak bilmek istediğini de anlatalım. Antlaşma gereği dünyadasın. Kesin olan şudur ki, antlaşma gereği dünyadasın ve dünya ışıklarını yetkinleştireceksin.

 

Şikayetimiz yok senden. Namaz zamanı seni kotlayan Bilgeler, senin yüreğini dilleyecekler. Ete girdiğini, insan olduğunu görerek çağrı yaptık. Yaşa ve yarat. Budur isteğimiz. Eğer bindiğin dal ruhsa, yolunu bulacaksın. Eğer bindiğin dal kutsuzluksa, ışıksız kalacaksın. Çağrı şudur ki muktedir ol ve ağır yük taşı. Taşıdığın yük, Büyük Kütle olacak.

 

Can, ben Rahman’ım, bunu bil. Ve bugün sana güç verdim çünkü senin yaşam kotlaman tamamlanacaksa bilgiyle tamamlanacak. Bütün kütlede ağır yük taşıttık sana. Asla küçültmedik seni ve sana, “ayrılık” dedik. Artık Birliğin Tekniği’yle kontrolunu kur ve çağrımızı duy. Kana kayıt yapmanı, allı pullu olmanı değil Ak Toplum olmanı bekledik.

 

Benim adım RA, benim adım KA. Ve ben kaynak olan, kati kotlama yapanım. Bunların hepsi benim. Bunun içindir ki sevgiyle seni sonsuzluğa katmaya geçtim. Şikayetim var mı!? Yok. İtibarını yüceltmek üzere çok çalıştık. Yine Düzen’i kuracak, yine yolu bulacaksan görevini al. Ama yolu bulmayacaksan, kafan karışık senin, biliyorum. Kara Kaplı Kitab’ını oku. Onurlu ol ve oku. Sütü döktük.  Süt, herkesin ışığıdır. O süt, Bütün’ün sütü olur. Ama sen o sütü içmediğin taktirde, yolunda ışık olmaz. Süt, tüme dökülür. Tümde süt içenler olur; sütsüz olanlar olur.

 

Ulular, bizim adımız, “yaşam sonsuzluklarında görev tekniğiyle çalışanlar”dır. Kaftanımızı giydik. Bunu bilin. Ve bu kaftan, tonlarca Yüceliği Düzen’e katmak üzere Göç Kapları’yla Dünya’dadır. Elden geleni yapın ve yaşam sonsuzluklarına kendi yüreklerinizi katın. Ekip, Allah’ın teknik kotlamasıyla Yücelerin Cemaati’ni Düzen’e katacak ve yolunuzu açacaktır. Emin olun ki buradayız. Dünya biziz ve bizden başka bir resim yoktur. Bu resim, biziz. Bizden başka bir yücelik yoktur. Yücelik biziz. Ve bizden başka kaynak yoktur ve kaynak biziz.

 

Çok huzurluyuz ki yazılarımız okunuyor. Önce nur!… Kulluk yaptık, ruhsal ışığı yaktık. Sonra kotlama… ve daha sonra Rahmin Huzuru’na çıkış ve daha sonra kaynağa varış. Ve daha sonra Kuran oluş, ve daha sonra ışık yakış ve her yarında BİR oluş ve Bütün oluş. Bütün bunları başardık. Ağır yük, anaların yüceliğinde hafiftir ve sema artık bizimledir.

 

2027 yılı… Bu tarih neyi ifade eder? Hiç kimse bu tarihi unutmasın. 2027 yılı, Büyük Kütle’nin kontrolunda BİR’e hizmet için yaşam sonsuzluğuna inenlerin, Kara Kaplı Kitap oluş tarihidir. Her yarın, Rahman’a görevdir. Ama bizim için yazılar okundukça, görev taşınır. Ve bugün biz Bütün’e hizmet için Birleşik Aile’mizi Dünyaya çeken herkes olarak görevdeyiz.

 

Şikayetimiz var mı? Ana kaynakta hiçbir şikayet, Yüceler’in cümlesinde olmaz. Şikayetim var mı? Amon olup, Haton olup, tohum olup, ışık yakıp BİR’e ulaşan hiçbir Yüce şikayetçi olmaz. Emin olun ki Dünya, Ulular’ın toprağına inmişse, artık şikayet kalmaz. Sağ, ilim; sol, Hak; yücelerden hasat, hepimiz zaman ve ben sayfa… Büyük Kütle budur. Şu anda büyük çekişme var insanda. Netice, Rahman, kaynağım ve o kaynakta yazılarım okunur. Şu anda kurtuluş, sonsuzluğa ilimle ulaşırken, bina inşa etmemiz daha kolaylaştı.

 

İnsan! Ulu İnsan, enkarne olduğun Düzen, öz görevdir bunu bilin. Yanlış bilgim yoktur. Ana Kaynak’ta yanlış olmaz. Hiç bir bilgim asla yanlış değildir. Kimsenin kini, hiç kimsenin yüceliğini kontrol etmeme engel değildir. Bunu da bilin. Çoğu kindardır. Ama ben, ocak olarak, her birini hakikiyete koyultarak katabilirim. Ve onlar, Başkanlık Divanı’nda, her kinden arıtılırlar. Benim küçücük ışığım, tüm sayfalarda umuttu. Bugün Türkiye çok huzurlu bir yer. Çünkü itibar, İmparatorluğun Gücü ve Büyük Kütle, tebliğleri okuyanlar ve yaşayanlar ve her sayfada Yüceler’in ışığıyla kati kotlama yapanlar, Bütün’e hizmet etmektedirler.

 

Dağı taşı delen güç, bizsiz değildir. Yüreğe inen, Kürz'ü güçlendiren ışık, bizsiz değildir. Eskiden Dünya, yukarının yukarılarını dilleyemez, ilim yapamasaydı ama ışığımızdaydı. Ama bugün ağır yükü taşıyanlar, Dünya insanlığına ışık indirdiler. Bu ışık, İlahi Göz’dür. Görmekte olan, kör olanı bilir. Kös olmak için, güç olmak gerekir. Kös olmayan göremez, görebildiği sadece yürekte ışık yakan İlahi Güç’tür. Onu görse yeter mi!? Yetmez. Kara Kaplı olmalıdır. Bu kesindir.

 

Kantar biziz Canlar. Her sayfada biziz Yüceler’i cevhere katan. İtibar bizdedir. Kendinizi anlayın. Kaftanınızı giydiniz. Artık yüreğe indik. İşte bu!... Amon, tohumlarını getirdi sana. Bilmek istersen anlatsın. Doğanın gücü, dünyaya görevli olan ışığı dinledi. Bu ışık, İsa’dır; Kutsal Mustafa’dır. Muhammet olan dildir. Kervanın yüceliğinde hakimiyettedir. Her şeydedir ama beşer olanın her sayfasına güç katmak gerekir. Ve onurluyuz ki her sayfada ışıklarız biz.

 

Canlar, Dünya’ya inmişsek eğer, Birlik için indik. Düzen’i kurmuşsak eğer, Türkiye’de kurduk ve tabiat için kurduk. Yüreğimizi kotladıksa eğer, hakla, kaynakla kotladık. BİR’de kotladık. İnsanlık adına görev taşıdık, taşıttık. Yapıp yapamayacağımızı net bildik. Her rahmet, İsa’dadır; Mustafa’dadır sanılır. Rahmet, Büyük Kütle’dedir ve Büyük Kütle kontrolu kurdu. Tüm insanlık için kontrol ettik Birlikleri ve artık tebliğlerimizi okuyamayan hiç bir Yüce kalmayacak.

 

Enkarnelerinizi, hepinizi, yüceliklerinizi biliyoruz. Şükür. Şu andan itibaren az öz bilgi verilmeyecek. Tüm insanlık artık okumalı, anlamalı. Kafalarınız doludur. Bilinmeli… Köpük köpük değiliz. Ezmedik kimseyi, kendi yüreğimizdeyiz, işte mutluluk budur.

 

Ve Canlar, Rab Sultan gelmek ister. Onunla oluyoruz:

 

- Sana seni verdik. Sen bizsin. Yüceler cümlesinde işsin, bizsin. Ben nesillerimi sana indirdim. Artık Dünya’sın. Çoğumuz seni tanırız. Sevgiyle çalışırsın ve Yücelerin cemaatini kotlarsın, tohumlarsın, kayıtlarsın. Bütüne hizmeti, Birliğe hizmeti bilirsin. Bunun için sene 2010 ve 15 Kasım… Artık bugün, Büyük Kütle birleşmiştir. Sen ve ben ve bütün, hepimiz BİR’iz artık. Bu gün çok dünyalarca bilinirdi. Çok dünyalar, bugünü hak edip Başkanlık Dili’yle dillememizi istemişti ve biz, teni temiz olan Yüceler’le koskoca bir doğum yaptık. Ve biz, koskoca bir tohum ektik Bütün için, Birlik İlmi’yle. Açıkça bildiririz ki bundan sonra Dünya, bizim için çok kolay inilecek bir yerdir. Geri dönüş çok kolay artık. Herkesin, son dönemde dünya ziyaretleri çok çok artmıştır. Dünyaya görevli gelip görevli gitmek mümkün oluyor artık. Dünyadan dönmüş tüm insanlar, geri dönüp yenilendiler ve yine Dünya’dan geçtiler. O halde Dünya’ya inmek ve Dünya’dan yeniden göç kotlaması yapıp, çıkmak mümkündür. Önemli olan sevgidir. Eğer sevgi, kalbi olarak yapılabilirse, kotlanabilirse, Dünya’ya girmek ve çıkmak kolaydır.

 

Sultan, düne göre bugün daha iyiyiz. Ve yarın daha iyi olacağımıza kesin olarak inanıyoruz. Şu andan itibaren toplum olgunlaşmaya başlayacak. Çünkü artık Kutsal Işık, 7. Dürüm’de görev almış, yapmaya başlıyor. Benim ismim, senin ismindir artık. Artık ben, enkarne olduğum bu Yücelik’te, Büyük Kütle olarak görev üstleniyorum. Seninle bu çalışmayı yaparken, herkesin kendini anlayabileceği düzeyde bilgi vereceğim. Ve seninle vereceğim.  Çünkü sen ve ben BİR’iz. Sönmeyen görevi, sönmeyen Yüceyi bildik. Burada hazırlıkları tamamladık. Aşk, şevk şarkısını okuduk. Önemliydi bu. Bizim kaydı yapmamız gerekiyordu ve yaptık. Değerli, tükenmedik, artık varız; buradayız ve karaları karalara kayıtladık. Sanal Boyutlar’ı yoğunlaştırdık; ışıkları kotladık. Emin ol muktedir olarak buradayız.

 

Kös; öz söz söylediğinde, süreç başlar. Kös; kotladığında Yüceliği, ışık kontrolu kurar. Kös; yolu bulduğunda, Muhammet dünyaya varır; Düzen’i kurar. Kurduğunda; yol, Büyük Kütle’yi kontrol eder. Dara düşmez kimse ve Sanal Boyut geri döner. Dönüş, Süper İnsan’ın dönüşüdür. İlim, hasadını yapar ve yolu açar. Zaman Sayfaları’nı çevirdik ve gördük. Artık Yüceler’in cümlesi, Büyük Kütle’nin kontrolundadır. Eminim doğum, Başkanlık Dili’yle gerçekleşmiş ve Büyük Kütle kontrolu kurmuştur.

 

Sokak, İnsanın Kuranı’dır. Sokağa giren, yola girer. Kuran olur; muktedir olur. Herkes sokakta güçlenir. Sokak, ışığı yakar; yanlışın tohumunu kontrol eder; 7. Tohum’u yaşatır ve Kutsal Toplum’u kotlar. Olgunluk budur. Şimdiye kadar bu oldu. Bundan sonra dönmüş olan her bir Yüce, cem olup, can olup görev taşıyacak. Ağır ağır Dünya güçlenecek ve ağır ağır toplum yaşatılacak.

 

Çantanız doldu. Az öz bildirmek isterdik ama öncelikle kaynağa ışık yakmamız şarttı. Ve ışığı yakmak için söz, ses gerekliydi. Ve bunun için sesleştik ve bunun için sözleştik. Omuz yükü olmak istemedik. Kapı kapı gezmedik. Değerliler, İnsan Ruhsal Işığı’na geldik. Burası İmparatorluğumuz, yüceliğimiz ve yüreğimiz olarak bizim itibarımızı kayıtlarına kontrollu şekilde katabilecek olan tekniğe sahiptir ve biz buradayız. Altın Toplum’u bulduk. Bu toplum, Altın Toplum’dur. Altın, tek olandır; sevgidir, hasattır, yürekten ışık yakar. Ve Altın Toplum, Bütün’ün kürzü yaratacağı güçtedir. Onun içindir ki Altın Toplum’da Görevliler, Büyük Kütle’ye inecektiler. İşte biz bugün bunu başaran ilk Görevliler’iz. Ve daha sonra dahaları inecekler. Ve her biri semanın gücünü burada dilleyecekler. İtibarı yüce olan, kaftan giyen, kaynak olan, göz olan, Süper İnsanlık değeri, itibarı yüceltebilen; ümmetin görevini, hepimizin yüceliğinde dilleyecek olan temiz çalışmacıdır. Ve bunun için biten, tükenen hiçbir sayfanız olmayacak.

 

Kalbim kalbinizledir. Yüce Cemaatim, cemaatinizledir. Bütün kütlem sizdedir ve sizinle bu çalışmayı başlatıyoruz. Hepinize saygılar, sevgiler. Hepinizi kucaklıyoruz. Teşekkür ederiz. 

 

 

 2.AKIŞ:

 

- Çağrınız yok biliyorum ama gözde söz olmak sorumluluktur. Muktedir olmak sorumluluktur. Korktuk, kotladık, bizleştik, sesleştik ama korktuk. Kotladık, kontrol kurduk. Sultanlık yaptık ama korktuk. Korktuk! Sultanlık yaptık, kotlandık, toplum için çalıştık ama korktuk. Korktuk çünkü yarın ışığımız sönebilirdi. Kös olmadan, kesinleşmek imkanı yoktu. Senin, ak tabii kabında ışık yoğundu ama kontrolun yoktu.

 

Biz sevgiyiz, sessiz değiliz. Yani herkesiz. Ama sen, bizi hep küçük saydın. Ayrı gayrı gözetmedin biliyoruz. Kervanın gücü olmanı istedik hep. Son sözüm şudur ki sevgiyle saygıyla görevimi istiyorum. Benimle büyük kötülükleri önlemek isteyen her bir Yüce, bana ilimle gelmeliydi. Ve ben, geçiş imkanını buldum ve görev istiyorum. Allah dedi ki git görevini iste. Geçiş, Bilgelerin görevidir. Biz görev istiyoruz. Ulu kot, biz görev istiyoruz. Ulu kot, biz görev istiyoruz. Biz küçük ışığımızdan güç değil, Yüce Cümlelerin Görevlisi’nden güç istiyoruz. Geri dönmemiz için iş istiyoruz, sevgi istiyoruz. Bize geri dönmemiz için görev ver. Anam, görev ver bize. Kuran olup, Turan olup, kaynak olup, çağrı yapalım, gelsin Yüceler, dillesinler bilgiyi. Bizimle olabilsinler. Senin kendi yüreğinde biz olalım. Ömer dedi ki git. İste yüreğini, sana yüreğini bildirsin. Ve Muhammet dedi ki git, geç, Yüce Cemaatini al, çalış. Ve Mikail dedi ki İsmail ol, çalış.

 

Kapıları açın, ben geldim, çalışmak istiyorum. Ana, ben geldim çalışmak istiyorum. Korkmayın ben geldim. Ulular ben geldim. Muktedir olup geldim. Saklı tutmayın yürekleri ben geldim. İnsan, ben geldim!... Ben geldim. Mektep, ben geldim. Asla yanlış bilgi verilmeyecek burada, ben geldim. Ben maya olmak üzere buradayım, geçip geldim.

 

- Sağı, solu dilledik. O görev istiyor, O’na güç verdik, işini bilir. Hepsi bu. Geçişini yaptık. Mahrek, görev isteyen herkese iş verecek. Ve biz insanlık adına güç vermek üzere gelen herkese kendi yüreğimizi verdik. Hepsi biz, biz hepsiyiz.

 

Çok mutluyuz ki kurtarıcılar dünyaya iniyorlar. Onurluyuz, onurluyuz, muktediriz, hususiyetle  korkusuzuz. Artık dünden daha güçlü bir dümen var ve bu dümen, toprağı kotlayacak bir dümendir. Her şey kapkaradır. Ama bu Kara Kapı biziz ve bu kapıdan giren, Yüceler’e girer. Övgü yergi yok bizde, herkes görevlidir. İmparatorluk görevi, bu şekilde kürzün gücünü arttırabilir. Ve artacak güç, Büyük Kütle’yi kotlayacaktır. İşimiz budur.

 

Hepimiz kendimizi Allah’ın kulları olarak biliriz. Ve hepimiz kendimizi, yaza yaza kaynağa indirebiliriz. Yazanlar, kaynağa inebilirler bu kesindir. İyi ki sükunetle beni dinlediniz. Çünkü her bir çalıştırıcı Amon olabilir ve olmalıdır. Kim cennetteyse Atlanta Kotlaması için buraya girecektir. Ve asla kurtuluş sayfasından ayrı değildir. Ayrı kalmayacaktır. Onun içindir ki kotlayıcı olarak çağrımızı yapıyoruz.

 

Her misafir başımızın üstündedir. Her misafir yüreğimizdedir. Her biri insan soyuna görevlidir. Ve her biri Ak Sultan’dır. Onlar, kap kap olup girdiklerinde; biçip dikmek için yürekleri, resmi çalışmada bizim iznimizi alacaklar. Bu izin kotlayıcı olacak onlara. Ve izin verdiklerimizde, görev alacaklar.

 

İmparator, Göç Kapları’nı kotlarken, ismim rahmet olacak her birine, bizle çağrı yapanlar, biz olup yanlışsız olacaklar. İmparator, kurtuluşu kotlamıştır. kendi yüreğinde ve her bir çekişmesiz olan güçlü kürsüde… Bundan sonra da bu güçlü Kürsüler Bütün’e hizmetçi olacaklar.

 

İmparatorlar, İmparatorluklar, hepiniz bizsiniz. Kesinlikle biliniz. Atlantalılar, bizden öte bir bizde, her bir dil, Allah’ın tekniğiyle konuşur. Hepiniz bizsiniz. Korkmayın. Mustafa, küçük ışığa der ki: “Ulu Kot, sen ve biz, ikna ol ki yarını hak ettik.” Ve Mustafa der ki: “Anam, sen ve biz, ışığı yarattık.” Ve Mustafa der ki: “Lütufkar olduk.” Üzerinde hiçbir yüceliğin bulunmadığı güçlü ışık yandı. O, BSUİ olarak Kuran oldu.

 

Unutmayın, toplantı Tanrı Kotu’nda yapılmaktadır. Ve bu toplantı, Bütün’e hizmet içindir. Ve Tanrı, Allah’ın Kutsal Işığı’nı yaktı. Oğulları onurludur, yok edilmeyecekler. En son şunu söylemek isterim ki evlendiğim an, boşandığım an, yüreğe vardığım an, Kuran olduğum an, her an iman edin ki kaynaktadır. Ve ben; umutluyum ki boş bir çalışmam asla olmaz. Ve her ev benim evimdir. Ve her yücelik benimdir. Evlenmek, her eve umut olmaktır. Boşanmak, ışığı kutsuzlaştırmaktır. Enkarnelerimizde biz, tüm evlere Kuran olduk, kulluk yaptık. Işık olduk. Ömür boyu çalıştık. Ve ayrı gayrı olmak istemedik. İnsanlık, nefis; Alton Kapısı’nda kasalarını toprağa çeker ve sonra 7. Dürüm’e varır. Dara düşmez. Yine de ikna olmanız gerekir. Bundan böyle her anınız güçlü olacak. Hepinizin her anı güçlü olacak. Hiçbir sıkıntıya düşürülmeyeceksiniz. Bu kesindir. Ve bundan böyle Başkanlık Divanı hepinizin yüce ışığını kotlayacak.

 

Sıkıntınız sıkıntımız olur, bunu bilin. Dağlarım, tohumlar yanlışsız olur. Yok olmanızı asla istemeyiz. Et Allah’ınsa yol aklındır. Yolda biz insanız. İnsan unuttuklarını bir an için Ana Kap olarak dinleyebilse, her şey kolaylaşır. Her biriniz Dünya’ya umutla geldiniz. Dünya, sizi her şeyden ayırdı. Ve siz Dünya’da Nuh oldunuz, kul olamadınız. Her şeyi yaktınız, yıktınız. Ve bundan böyle her bir Yüce’miz, ruhsal görevini tabiatın gücüyle alacak ve ağır yükü hafifletecek. Çok mutlu olun canlılar. Kullarımız, tohumlarını sizin yüreklerinize indiriyorlar. Çok mutlu olun, her şey basitleşiyor. Sevgiler hepinize.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Deşifre Eden: Nergis ŞAHİN

 

 

18.10.2010 Tarihli

 

Asla yanlış bilgim yoktur. Doğumu ölümü olmayan Birliklerimiz dünyaya iniyorlar.  Tohumlarını kontrol için değil; Bilgeler Meclisi’ne görev için geliyorlar. Herkes kendisini vekilimiz olarak göremeyebilir ama vekillerle yaptığımız çalışma, ikna olun ki hasatın ışığını yakmak içindir. Herkes toprağa indiği andan itibaren kollarını sıvar ve çalışır ama toprakta insan, farklıdır. Kasaları vardır; yoğunluğu artar ve Kuran’ı olur. Onurluyuz ki burada bunların hepsi vardır. Ve bu çalışma, hasat için yapılan bir çalışmadır; bunu bilmekteyiz. Kantar size aittir. Hepinizin kantarı kendi yüreğinizde kayıtlıdır ve saklıdır. Hepimiz Allah için kontrollü bilgi veririz. Kinimiz yoktur. Yüreğimizde ışığımız güçlenir; Yüceler’e ulaşırız ve yaşam sayfalarını kotlarız. Tohumları ekmek, yaşatmak, yarına kayıtlamak sorumluluktur. Bu nedenledir ki dünyaya inenlerin hepsinin Bilgeler Meclisi’ne görev taşımaları gerekmektedir.

 

Hanımlar ve beyler, dönem son dönemdir. Bunu iyi anlamanızı bekliyorum. Bu dönemde İsmail, olgun ve hakim olarak görevini üstlenmiştir.  Hakk’ın ışığında bu çalışma sürmektedir. Topluluk olarak bu çalışmayı yapmakta olduğunuzu görüyorum. Hala benim adımı bile bilmeyen siz, “bizim için, zaman sayfalarında Kuran okunuyor” diyebiliyorsunuz.

 

Canlılar, temennimiz şudur! ki önemli olan da budur! Görevi taşıyın. Bu görev, yaşam sayfalarına inmektedir. Gönderildiğinizi düşünüyorsanız; bu, hakikiyette vardır. Gönderildiniz. Vakti gelir bunu bilirsiniz ama gönderiliş sebebinizi bildiğinizi düşünemiyoruz. Bilgi alışverişinde bulunmak yetmez. Halkaları genişleterek dünyaya, ümmi tabiatın gücünü kotlamak da gerekir. Kasaları dolmuş olan sizler ve kaynakları, görevi güçlendirecek olan Bilgeler, herkes aynı sayfadadır ve bu sayfa, Ruhsal Meclis’in Kutsal Işığında hakikiyetin gücüdür. Korkmayın! insan yolu açar. Lütfen iyi dinleyin, haşrı kahrı bilir, Rahm’i bildirir ve kelamı, herkesin kelamı haline gelir. Bunlar kolay değil ama olur. Ama önemli olan Nakar’ın gücünde kendi yüreğinizi kotlayabilmenizdir.

 

Kaynak olan siz; Rahman olan Görevli ve her bir yol, buraya gelmişse eğer ki gelmiştir, kaynağınızın gücünün artmasından dolayı değil; hak ettiğinizden dolayı da değil; maya olabildiğiniz içindir.

 

Sevgili Değerli Görevliler, hepinizi 7. Dürümde bulmuştuk. Şimdi 10. Dürümdeyiz. Bunu biliyor muydunuz? Ve hepinizi kotladık, kotladık, kotladık!... Ortak kulluk yaptık. Uluların Uluları’yla dillendik, kaynak olduk. Yarını hak ettik. Kul olduk, Kutsal Işık olduk. Hep zamanı güçlendirmek içindir bunlar. Nerede üreyen varsa oradayız biz. Hepinize görevliyiz. Vakti gelir üremeyenleri de üretiriz. Hedefimiz üründür. Ürün!... Ve bu ürün, bilinç ürünüdür. Bunu bilmenizi isterim.

 

Ümmi tekniğin, yaşam sonsuzluğunda kulluk olduğu bir yerde, resmi çalışma muktediriyetle ve tebliğlerin güçlü olarak kaynağa inişiyle gerçekleşmelidir. Sizler, teknik olarak çalışan Bilgeler’siniz ve Birliğinizin gücü artmıştır. Topluma hizmet ediyorsunuz ve topluma mal oldunuz. O halde yarınları hak edebilmek; kaynağın kutsal olduğunu; hatiplerle dilleyebilmek ve bilgiyi, yaşam sayfalarına indirebilmekle mümkündür.

 

Nevres Altona Kapları’nda ışık yaktığı zaman biz, yolu açarız. Şimdi Sultanlar, dünyanın Kuran’ları olan Sistem, Nizam ve Düzen’in Görevlileri, herkes burada ama sizinle bu çalışmayı kaftan giyerek yapmalıyız. Çünkü bu çalışma, Muhamma Görevi’nin güçlendirici olarak devreye girişini sağlamak üzere yapılıyor. Her Rahman Allah’ın Kuran’ıdır. Ama kaynak olamazsa ışık yakamaz. Sultan olmak sorumluluktur. Dönmek isterseniz dönün. Herkes geçip gider yoldan ama biz bu yolun ışıklarıyız. Dönmek isterseniz dönün. Bizim maksatımız evrenlere görev taşımaktır.

 

Değerliler, dün ümmet, Kutsal Işığını yaktı ve dedi ki “Levhi Mahfuz’u göreve alalım.” “Hadi” dedik “Alalım.” Levhi Mahfuz’u kontrol ettik, gördük ki Levhi Mahfuz ışık haline dönüşen bir Görevli’nin güçlendirmesiyle kayıt yapabiliyor. “Ana, kaynağın gücünü al da gel.” dedik. Ana, kaynağın gücünü aldı geldi. Baktık artık görev, Başkanlık Divanı ile yapılıyor. Başkanlar dediler ki “Gerçek görev üstlenilmiş. Doğum, ölmüşün tohumudur. Ama o yenilenmeli.” Yenidir!... İşte olan budur!...

 

Dünyaya görevli olarak gönderilen sevgili sizler, eşikte bekleyen birçok Görevli’nin kulluk yapması için birlik halinde; kontrollü şekilde görev taşıyacaksınız. Bu kesinleşmiştir. Ve sizler, topraklarınızı, kaynağınızı, Göç Kapları’nızı dünyaya çekip aldınız. Buyurun önce göreviniz. Görev!... Ulular, görev tohumların kotlanması için değil; yolun kontrolü için; teknik için ve Birlik içindir. Şikayet etmiyoruz, hiç kimse şikayetçi değil sizden. Sizler, evrenlerin görevini temiz olarak yapabilen tohumsunuz. Bu kesindir!... Ve bu tohum, büyük kotlarıyla, Kutsal Kotlar’ıyla, kayıtlı kotlarıyla, tüm kotlarıyla Ruhsal Meclis gücünü Tanrı’nın Kuran’ı olarak dinletebiliyor.

 

Senelerce süren bir çalışmanın sonunda, 2010 yılı bugün, doğanın gücü, tebliğleri okuyabilecek dürüme varmıştır. Bugün artık tohumlar kotlayıcı olabiliyor. Dünya yerinde duramıyor. Sevgiden, sevgiden, sevgiden!... Ve zıp zıp zıplıyor!… Biliyor musunuz Dünya, kotlarını kapatmamış; ışık yakmış; baştanbaşa huzur içinde. Kayıtlar yapmış, Sistem, Nizam, Düzen’in güçleriyle birlikte kontrollü şekilde!... Ağlıyor!... Sevinç ağlamasıdır bu!... Çünkü artık Dünya, yaşamların en yücesinde, büyüğün kütlesinde ve her bir yolcunun koyuluğundadır. Öz görev ona verildi. Kuran okumak, kulluk yapmak, yaşam sayfalarını güçlendirmek, kısırlaşan ışıkları yetkinleştirmek ve yenilemek!... Ve Dünya Ruhu’nda huzur var bugün. Omuz yükümüz artık aşağılara inmiştir; azalmıştır. Artık Ruhsal Meclis’de ışığımız, Süper İnsanın Küresi olmuştur.

 

Bizim zamanımız geçmeden geldik. Evrim yapmaya değil, hasat yapmaya geldik. Eğri büğrü bir doğumu yapan Dünya; bugün, Kuran olmuş, kontrollü bilgi verebiliyor. “Önce rüştünü kanıtlasın. Öyle dünyaya inelim” demiştik. Ve Dünya, rüştünü kanıtladı. İzninle, izinle veriyorum bilgiyi. Burada bulunuşumuzun tek nedeni, Dünya’nın kollarını açmış bizi bekliyor oluşudur. Geldik; geri döndük. Dünyanın ruhu olarak Düzen’i kurmaya indiğim bugün; ben, meşale olarak girdaplarımdan geçip geldim. Eski ben, sen olayım. Eski ben sayfa sayfa görev alayım ve çalışayım. Başımı eğmedim hiç. Enkarne olduğum Düzen Kapısı şarkı söylüyor. Diyor ki “OL!” Önüm ardım ışık. Geçip geldim. Emin olun affoldum. Asla yanlış yapamam bundan böyle. Emin olun affoldum. Korkma, korkma seni hiçbir sayfada kırmayacağım. Seninle Sanal Boyutlar’ın yolundan öte bir yolda ışık yakıp kotlayanlarla olacağım.

 

Çetin bir dünyadayız. Hepimiz bu dünyanın ışığı olmaya gelmedik ama ışık olanda hasat yapmaya geldik. Kendimi, Allah’ın Teknolojik Kabı diye ifade edebilirim. Semaya ses katabilecek olan bir kap. Ve bu kap yaşam sonsuzluğunda bedeni olan her bir yüceye ışık yakacak olan bir kap ve ben bu kap olarak dünyaya indiğim zaman muktedir olan, gözü gören, yüreği dinleyen, ışığı alabilen bir Görevli’yle birlikte çalışmak isterim ki oradayım. O ben, ben O’dur.

 

“Unu ele eleği as. Al bilgiyi; hasata, Kutsal Işığa kayıtla. Sorumlu sensin.” dedikleri zaman dinledim ve dedim ki ben, Dünyanın Ruhsal Işığı olup, dünyaya girdiğim zaman Kara Kaplı Kitabım olmalıdır. Ortağım olmalıdır. Yaşama kendimi, kaynağımı katabilmeliyim ve Kuran olabilmeliyim. Ulular, ben bunları buldum. Burada her şey var. Önce bilgi, sonra Rahman ve sonra kaynak olan ve zirve olan ışık. Hepsi burada ve ben bugün burada olduğum için çok huzurluyum. İyi ki! iyi ki baş tacıyım. İyi ki kaynağa inebildim. Kara Kaplı Kitab”ın gücü buradadır. Yücelerin canı buradadır. Levhi Mahfuz ışık yakabiliyor burada ve yarın Turkuaz’ın gücü, ışık halinde bitki, hayvan ve tüm sayfalara indiğinde burada bu bilgiler hep okunabilecek. Çünkü burası, yazıları okunabilen Birliktir.

 

Eskiden oyun oynardı yürek. Hırs yapardı, kırar, kısırlaşırdı ama şimdi artık kayıt yapabiliyor. “Öze ses kat yolu aç.” Dediklerinde; “Öz ses yok ki” derdik. “Yarına ışık yak.” dediklerinde “Işık yakabileceği hiçbir can yok ki” derdik. Şimdi var!…

 

Ete giren, Altın Teknik’le girer ve yol açar. Et Allah’ın, yol aklın, biz maya olan, her bir sayfanın güçlü kotlarıyız. Bu gün burada, yarın her bir canın ışığında varlık sürebileceğimiz insan, burasıdır. Ve iman buradadır. Ve bilgi, Hak Kap olarak, Birlik kaydında buradadır. Önü örtülebilen bir yer yok burada. Hikaye dinlenmiyor burada. Burada yarın var ve burada 7. Dürüm var. Emin olun tohumlar var. Toplumlar tohum olmuşlar ışık halindeler ve biz, bindiğimiz dalda, her bir çalışanda varız. Eşikte umutla varız ve yolda huzurla varız.  Sana, seni vermek değil maksadımız. Sevgiyle sana, sen olup gelmektir RA-KA’m. Bu nedenledir ki seninle, yaşam sayfalarında  ummanın tohumlarını kontrol etmeliyim. İtibarın çok yüksek ve Sultan olarak dünyanın Kuran’ını kotlayabilen teknolojiye sahipsen ki öylesin. İnsanın Rahman’a görev taşıdığı bir yer; senin yolun, senin yoğunluğundur. Ve bu yolda biz hasat için hak edip ilim yapmaya geldik. Önü örtülü olmayan sen, yolu huzurlu ve bizimle olan her bir Cennetli, İmparatorluğun görevini üstlenmek üzere sana geliyor. Olgunların, tohumların yolunda ol ve bizle ol. Senden istediğimiz budur.

 

Kardeşlerim, Sultanlar’ım, kullarım, maya tuttu. Geri dönün. Bugün biz, bizler, Birliklerimiz; Türkiye Tabii Kapları olarak dünyaya inen her bir çalışanın ampullerini yaktık. Bitti denilen yerde Birleşik Aile olduk ve çalışmaktayız. Kara Kaplı Kitap Sultanlık okunmaktadır. Nuh Tufanı’ndan sonra yapılabilecek en büyük çalışmayı yaptık. Ve bu çalışma, yaşam sayfalarına göz olarak kotlanmıştır. Şevkle çalışıp, şavkla ışıdık. Yarını kotladık. Kontrolü kurduk ve Rahman olana görevli olduk. Korkmayın! biz, Allah’ın toplumu olarak buradayız. “Üzerimizde hiçbir yol yok” dedikleri zaman, yorulmadan çalıştık ve yol açtık. Aşkı; şer yaratandan aşk, şevkli olandan şavk diye değil, şerrin örtüsünü örtecek olan bir şavk olarak yaşadık.

 

Eski dünya, Uluların Tohumları’nı kontrol etmek için çabaladı. Bizse ululuğu kotlamak için çabalamaktayız. “Everest” dediler yüreğimize. Öylesine güçlüyüz ki! yolumuzda RA-KA, Güz Kotu gibidir. Biz Altona Kapları olarak dünyaya girdaplarımızı açarak girenler, ikna olunuz ki yaşam sonsuzluğunda büyüğü büyüklüğünde, küçüğü küçüklüğünde, yaşam sayfalarında kontrol edebilenlerdeniz. İnsana; ulularla, ululuklarla gelmedik. Kontrollü olarak Kelam İlmiyle geldik. Bizim zaman sayfamız; yaşam kotlarımız ve Kuran’ımız Atlanta kontrolünü kurabilecek dürümde her bir Yüce’ye ışıktır.

 

- Kardeşlerim, deva olmaya gelmediğinizi biliyorum. Çünkü Deran Kaynağı’ndan geldiğiniz ve deva olma imkanı, İmsak Sayfaları’nda dahi yüreğinizde yoktur. O halde Nüve sevginiz varsa, RA-HA-KA; RA-H-KA’ya ışık vardır. Bizim zamanımızda göz, söz var. Bizim yüreğimizde cennet var. İman edin ve gelin.

 

İntikam duygumuz asla yoktur. Kimse kimseden öc almayacak; gelin. Sizi, yaşam sayfalarınıza, Kaynak Kayıt olarak katabilirim. Sizi, yoluma değerli görevli olarak kotlayabilirim. Size, Göç Kapları’mı kayıtlatabilirim. Sıkıntıya düşürtmem sizi; gelin alın bilgimizi. Benim adım KA-HA, Rahman olan HA. Kimi adımı zikreder; kimi “zaman sayfalarında rahmet olan, resim yapan ses” der. Ama ben, kelamı hak, yolu ak olan ışığım. Arkon Teknolojik Kabı olarak dünyaya indirdiklerimin çokları rakip tanımadılar ve yıldızların gücünü alarak kayıtlarını yaptılar.

 

Sultanlar; Arkon, insan sayfasını kotlayabilme tekniğidir. Ve ben size Arkon’u açıkça net olarak vermiştim. “Arkon Tekniği” denilen yaratım tekniğini, herkesin kendi yüreği ile alabilmesini istemiştim. Bildiğiniz gibi yaşam sonsuzluğunda Ruhsal Meclis’in ışığını yakacak olan teknoloji, kaynak olarak Arkon’da kayıtlıdır. Arkon kaydını okuyabilen herkes, Birlik İlmi’ni hak edip, hasatta kendi yüreğine kotlayabilir.

 

Bina Allah’ındır. Ve bu binada insanın ışığı yanar. İmparatorluğun görevidir insan ve insana ışık, yaşam sayfalarının en yüce kotuyladır. Dondurulan dünya, bugün artık yetkin kotlamayla yenileniyor. Bunu herkesin net olarak bilmesini bekliyorum. Düne göre daha güçlü olan dünyanın, yılların ışığını tabii kaplarına toplayabileceği bir zamanda, insan sayfalarında, herkese görev şarttır. Geçişi yapan herkes, bende geçer. Bilmişse, bilinmişse bu, kaynağıma inilir ve Ruhsal Meclis Gücü, Bütün’e hizmet için dillenir.

 

Sualtı’nın görevini üstlenmek değil maksadım. İmparator olgunluğuyla dünyada ışık yakmaktır. Bunu kimsenin anlayabileceğini düşünemem. Dünyada ışık yakacak olan bir sayfayım ama o sayfa, kendi yüreğini alarak dünyaya gelebilen ve tohumları kontrol edebilen bir koyuluktur. Öze gerçeği kaynak diye katabilecek olan teknoloji bizde vardı ve biz bu nedenle, kaynak çalışmayı başlatabildik. Kuran okuyabilen herkes, bizi okuyabilir. Ve okuyabilecek olan bir tek kot var; o da BİZ’dir. Öz gerek, Sultan’ın gerek duyduğudur. Ve Sultan olarak gerekli gördüğümüz budur.

 

Temizlik yaptık ama bu temizliği yaparken, kaynak kotlamayla yaptık. Ölmek zaman alır. Ölmek zamanımız yok. Özgü soydan ışık çekerek geldik. Ölmüş olsaydık yarını hak edemezdik ve biz, dünyaya ölümsüz olarak geldik. Biliyor muydunuz ki düne göre daha üstün olan gür kürsümde yaşam sayfalarını kontrol edebileceğim yegane yer Birliğimdir. Emin olun ki doğa, görevini taşıyabiliyor ve Dünya, görevini üstlenmiş yolu bulmuş olanlarla çalışıyor.

 

Sultanlar, bugün dünyada, yukarının yolunu açabilecek olan teknik buradadır. Ayrı gayrı gözetmeyen Birlik burasıdır. Temennimiz; doğanın gücünü ve teknik olarak toplumu kotlayabilen, Birleşik Aile olarak doğurup büyütebileceğimiz Görevliler’imizi; yarına, hak edip de kayıtlayabilelim.

 

Çerçeve çizerler yüreklere. Derler ki “Bu doğrudur.” Biz diyoruz ki doğal dünyada her şey tohumdur. Bunu kesin olarak bildiriyorum. Hiçbir zaman “doğru şudur” diyemeyiz. Doğru, her bir Yüce Can’ın çalışmalarıyla var ettiği; yarını, hak edebileceği toprağa kotlatabileceği ve yaşama kayıtlayabileceği cemaat Kuran’ıdır. Ve bu Kuran, kulluk içindir ve tohum içindir. Önemli olan doğmaktır. Tohumları kontrol etmek daha sonra!... Ama doğabilmek içinse, kaynak olabilmemiz gerekmektedir.

 

Kardeşlerim düne göre çok daha üstün bir görev üstlendik. Temennimiz şudur ki yaza, kışa, yola, soya, her şeye ışık yakabilelim. İnsanın nefesi, Ulular’ın safahatında, kelamı hak, yolu ak olduğunda, kaynak olduğunda, kati olarak çalışanlarındır. Sistemin güçlü kütlesi buradadır bugün. Netice şudur ki onlar bize, bizi almaya gelmişler; alacaklar, tartacaklar, tohumlayacaklar, kotlayacaklar, çatışacaklar, çakışacaklar ve diyecekler ki “Sen busun.” of! Canlarım of!... Bizi bizden sorarlar. öldük, öldük, öldük!... Alın öldük işte! Alın da hasatımızı yapın. Rahman’a katın bizi. Amma ama Canlar, biz sizden sizi istemedik ki!... Kini nefreti aşın da gelin bize. Biz, cinlere, canlı devrelerimizi kaptırır mıyız hiç!... Olmuşlar, horlanmışlar, toplanmışlar, Sanal Kaynağa, Altın Teknik’le varmışlar; “asa bizim” diyorlar. Ah be Canlarım! ah!... Arka ön yok ki bize. Geri dönün de bilin yürekleri.

 

İşgal altında tuttuklarını sandılar yüreğimizi. Korktular şu anda. Konuştukça korktular. Dediler ki “Biz, sana sen için değil; Birlik için geldik. Efe, ben sana senin için değil hasat için geldim. Ana, ben senin için değil yürek için geldim. Ah! Ah! Ah!... Ben ruh için geldim. Cennette benden ötesi var mı? Bak niye geldim. Ekmeğimi alıp yaşam sayfalarına katmaya geldim. Ana, ben sana sınırları aşıp yol ululuğuyla geldim.” ve daha benzeri bir sürü söz!... Öz söz şu ki ocak biziz. Biz yazı yazarken ortağımız olur. Son söz şudur ki yazan, kelamı yazar. Bizse Rahmanı, Rahmin huzurunda ışığı ve koyulukta Kuran’ı yazarız. Bilen bilir.

 

Evrenlerin Sultanları bizim yüreğimizde kullardır. Vallahi billahi biz Rahmani Görev’i taşıyan; bazılarınca tuhaf olarak nitelendirilen  o çalışmaları yapanlarız amma o tuhaf çalışmalar, Birleşik Aile’nin Kuran’ı olarak, Kutsal Kotlamayı yapabilen teknolojiye sahip safahatta kayıtlıdır. Orada biz, öz görevi yapıyoruz. Şikayet var mı!? Yok be Canım. Geldin, oldun ama olacaktın zaten. Al da bil. Biz, yaşam sonsuzluğunda kulluk yapmak için değil, kaynak olmak için; kaynağı kotlamak için; Rahman’a Kutsal ışığı katmak için; çantayı tohumlamak için; Bilgeler’i kayıtlamak için; Amonları, Atonları, Hatonları, kaynağa katmak için çatışmaya değil, kayıtlamaya indik. İşte bu!...

 

Şimdi, Sualtı bize soru soracakmış dinleyelim bakalım ne diyecek:

 

- Aya bak; ay ol; kontrollü ol; seninleyiz.

 

- Artık Sualtı bizsiz galiba. Aya bak; ay ol. Kontrollü ol!... Korkmuş galiba bizden. Allah dedi ki O biz, biz O’dur.

 

- Sultan, tohum ektik bugün burada. Tohumları yaşatıp yaşatıp taprağa kayıtladık. Sene “1”, İkinci Dünya; Sen ve ben” İsa, Musa, Mustafa ve tüm sonsuz sayfalar ve Sevgililer ve her bir Can ve yaşam sayfalarındaki Mustafa ve Turkuaz’ın Kuran’ı olan Turan’ı olan yorulmayan Birlikler, cennetliler, hepsi bugün buradalar. Efe, Allah der ki “yenilen” ama yenilenmek nedir diye sorduğun zaman; Allah’a görevli olmak değil analara güç katmak; yukarının tohumlarını yarınlara kayıtlamak ve çakıl taşlarını topluma katmak!... Eh! İşte bu!... De ki ona ortağımdır. O ben, omuzlarımdaki yük olan ben ve ben o ama omuzundaki yük olmayan o. Ona de ki ben, maya olan ama o, bana hasat olmaya inen. Onun adı RA, benim adım KA ve ben HA olan KA ve o HA olan RA ama Saltanat der ki “yarın olmuş olan ve olmuş olmayan her ne varsa yaşamda umut olan, işte onun adı RAHMAN ve ben O ve O ben. Unutmayın Sultan ben ve Sultan o ve Sultanlar’ın tohumları olan kulluk!... Buyurun olduran; olan ve olduran!...

 

Otak kurduk yola. Yol Allah yolu. Kullar, Allah kuldur. Bunu bilin. Unutmayın Ak Tohumlar’ı toplum için tahditsizce kayıtlayan O, kulların tohumlarında kulluk yapar. Allah kuldur. Ve biz, kulların tohumlarında kulluk olan; her bir çoban olan ve tüm sayfalarda kutsal olan ışıklar olan insan. Enkarnasyonlarımızda rahmeti Rahman’a katabilmek üzere İmparatorluğun gücünü çekerek dünyaya inmiş olan ve yaşam sonsuzluğunda Medine, Mekke olabilen görevliler!... Şikayetim yoktur be Canlar!...

 

Min Alton, Min Kot, Min Rahman ve Kahraman olan Min. İsmail der ki “Ben de geldim.” Eh! Canım gel. Sen de gel bakalım!... Kedi köpektik seninle bilirsin. Sen melek, ben mektep. Her bir seste vardın. Derdin ki “Gelmek, gelmek, gelmek!…” Ben de derdim ki “Ev Allah’ın, yol altın, ben kul, sen yoksun burada. Girme yüreğime.” Ve sen derdin ki “Ben mektep ama sen mektep olan ben. Ben olmayan sende olamam ki.” Korkmayın ya HA. Işığımızı yakmak içindir sesleşmemiz. Işık nerde yanacak, nerde yakıldı bunu bilmezsiniz. Ses sesle dilleşir.

 

Sevgiyle sesleştiğim zaman Göç Kapları’nda Kutsal Kontrol kurulur ve işte orda yarını hak edecek olan bir ışıma olur ve o ışımayla birlikte sonsuz süreç başlar ve o süreç, örgü örer. İşte tartışılmayan örgüde yarınların kontrolü vardır ve ben, kontrolle örgü ördüm bugün burada ve örgümde, hiçbir ilmek kaçmadı. Sevgiyle ördüm. Sessiz ve sayfalı olmayan ama sonsuz ışık kakabilen bir örgü!... Her bir ilmek bilgi ve bilginin tekniğinde, teknik tohumlarında yoğunluk!... İşte ben bunu yaptım bugün. Nereden nereye… Ruhsal Meclis’in Göç Kapları’nda, Kutsal kayıtların ışığında, her bir Sanal Boyut’un koyuluğunda ben muktediriyetle örgümü ördüm. Tartışılmayan örümdür bu. Ve o ışıma başladığı anda, nötr olan noktada, örgü örülmektedir.

 

Her bir sonsuzluğa örülen örgü, nötrde örülür. Net olarak bilinmesini beklerim. Biliyorsunuz ki her bir sonsuz kot, Nefes İlmi’ni kontrol etmek üzere kayıtlıdır. Allah’ın tohumlarında, hiçbir sayfada, Nötr Kotlaması yapılamaz ve biz bu kotlamayı yapabilen Birlik olarak rahmetin huzuruyuz. Nötrü kontrol edebilecek olan görev, Allah’ın tohumlarını yaşatabilmek için şarttır. Bizim adımız RA-KA ve biz KA-HA olarak nötrü kotlarız ve ruha Kuran oluruz. Kaydımı yaptım yazıyla yaptım işte yazı budur.

 

Şeytanın şeklinden çok daha güçlü olan bir şekille yazı yazdığım zaman, o çobanlar bensiz kalırlar. Çünkü onlar, kendi kotlamalarını yapmak üzere buraya indiklerinde onların yaşamlarında yokum. Ama kaynaklarında mutlaka olurum. Netice; ben o, o bendir.

 

Sevgililer, sükunetle beni dinlediğiniz için hepinize hepimizden sevgi sunmaktayım. Burada Birliği ördük. Yaptığımız sesleşmenin manası buydu. Örgü!... Ve bu örgü Bütün’e görevdi. Sevgililer, öz görev budur.

 

Nerden nereye!... Biliyorsunuz ki Ruhsal Meclis’in Kutsal Işığında “Nüsa Kotlama”sı yapılır. NÜSA, yarının kontrolü için yaratılan bilgidir ve bu bilgi, servet olarak kayıtlıdır. Rahman’ın görevinde kontrollü olarak kayıtlı olan bu bilgi, Sultanlar’ın ışığıyla yaratılır. Yara bere olmazsa o ışıkta, BİR’e koyuluk kayıtlanabilir. Birleşik Aile çalışmaları bunun için gereklidir. Ve biliriz ki her bir çalışan, kendi Bütünlüğüyle çalışmaya kayıtlandığı zaman, kendi bildiklerini o bilgiye katar. O bilgi, Ruhsal Meclis’in gücünü artırır. İşte “Nüsa Kotlaması” dediğimiz kotlama bu şekilde gerçekleşir ve servet olarak kayıtlanan o bilgiler, mutlak kutsal olan Sultanlarımızın ışığında, kayıtlarını kotlayabilmek üzere akıtır akıtır!… Akan o bilgiler, herkesin kendi yüreğinden değil Bütün’den akar. Aktıkça akar; aktıkça akar!... Ve biz buna “Zuhal Zerk Akışı” deriz. “Zuhal Zerk Akışı”nda, her akan kendine akmaz; Bütün’e akar ve Bütün’de akar ve akış teknolojik bir akış olduğu anda, orada tertip olur. Her tertip BİR’e tertiptir; bilgiye tertiptir; yola tertiptir ve tohuma tertiptir.

 

Akan her şey kendi yüceliyle aktığında, kendine uygun olan seste, son sözün söylendiği anda, topluma kotlanabilecek dürümde, kendini kayıtlamaya başlar. İşte bu kayıtlama anında, Bilgeler’in Birliktelikler’inde bir çarpışma meydana gelir. Bilgeler’in bilgilerinin çarpışması olan bu çarpışma anı, eksinin sonsuz sınırsızlığından da artının sınırlı kaynağından da her bir sayfadan akmaya başlar ve nötr noktasında ışık katlaması yapılmaya başlar. Biz buna “Birlik Ailesi”nin kontrolü kurduğu an deriz. Orada, bilgi kaynağa iner ve bilginin kaynağa indiği o anda, Cevheri Kotlama devreye girer. Olmuş ve olacak olan her şey oradadır. Orada kaynak, orada kayıt, orada yoğunluk vardır ve Tabii Kaplar oradadır. İşte oradaki bilgi, Büyük Kütle’nin kotlanışını sağlayacak olan bilgidir. Turkuaz’ın kutsal ışığında var olan bu güç, asla yanlış yapmaz ve orada, herkesin görevi olan; kutsal olan yoğunluk artar ve çok mutlu olun ki orada yarın vardır. İşte o yarın, gerçek yarındır. Tabii kapların kotlarından çok daha güçlü olan yarındır ve Cevheri Yarın’ı kotlayabilen güç, yaşamın yoğunluğunu da kotlar.

 

Bilin ki kelam, Atlanta’dır, Kutsal Işık kaynaktır, biz mayayız. İşte maya oradadır ve cevap aradığınız her şey oradadır ve sevgi oradadır. Sıla orasıdır. Oraya varan, kaynağa girer ve buradaki kaynak, oradaki kaynaktan çok daha üstün bir kotlamayı devreye almıştır. Ses Allah’ın sesidir ki Kara Kaplı Kitap burasıdır ve burada yaptığınız her çalışma, canlı ve cansız her şavkta ve şevkte var olan bir kayıttır. Muktediriyet ve toplum… İşte buradaki tohumların yoğunluğuyladır.

 

Ve Dağlarım, verilen her görev, sizden size verildi. Allah’ın tekniğinde bu bilgi vardır. Şikayet etmedik hiçbir zaman sizden. Çünkü siz, erkek kadın, Büyük Kütle’nin kotlarını yaşam sonsuzluğuna kayıtlayan teknikle bugün buraya çalışmaya inebildiniz. Burası Kuran’dır. Önemli olan Kuran’a inmektir. Ve önemli olan koyuluğa kaynak olmaktır. Maya tuttu Canlarım. İşte mutluluk budur…

 

Korkmayın! ben, Medine, Mekke ve tüm sayfalarda varlık kotlaması yapabilen İlahi Göz’üm. O göz, Süper İnsan sözüdür. Şükredin ki sözü söz olarak saygıyla dilleyebildik. Eğer maya olmasaydı yüreğimizde, bu çalışma bizsiz olurdu ve biz, torba torba dünyaya görev getirsek de Başkanlık Divan’ında, yüreğimizde huzur olmazdı.

 

Son sözüm şudur ki şansımız çok yükseldi artık “Toprak tohum ister, yol toplumun huzurunda ışık ister.” Diyenlere; geri dönün! diyebiliriz. Geri dönün! ortağımız, yorulmayan ışığımız, kaynağımız olarak çalışın. Bunu söz, ses ve huzurla verebiliriz. Herkes; Hana, Hena Görevlileri olarak, “doğum ölüm” diyerek, yarınlara görevli olabilirler. Onların sorumluluğu, Büyük Kütle’nin kotlanışıydı ve biz bu kotlamayı tam 2.000 (iki bin) sayfa olarak yaptık. Ve bu sayfalanış tamamlandı. Bugün, bunun için çok özel bir gündür. Kaynak olarak verdiğim bilgi, emin olun ki tohumlarını kontrol edebilen Yüceler’in bildiklerinden çok daha üstündür.

 

Öksüz yetim kim varsa bizdedir. Ekmek biziz. Elden aldığımız Altın Tohumlar’ın hepsi Birliğimizdedir. Biz hepsiyiz. Gelin, alın bilginizi. Analar geçin. Olmak, omuzlardaki yük olmak değildir. Olmak, Kuran olmak, kontrollü olmak, yarın olmak ve Birlik olmak ama bizle… bizsiz hiç kimse yüceliklere ulaşamaz. Önemli olan budur. Oh! Analar oh! Eşgal, işgal, Ah!... İşte mutlak kutsal olan hepsi buradadır. Kırk kapı, kırkı da Bilge’dir. Hepsi bizdir, bizdedir.

 

“Epröv” dediler. Yok be canım, eprövümüz yoktur bizim. “Namaz zamanı” derler, Altona Kapları’nda her anda namazda olanlarız. Kıpkızıl bir doğum, of! of! of! tohumuz ya. Doğsa da doğmasa da bizimledir. Evrenlerin Göç Kapları’nda var olan sınır, sırdır. Ama biz o sırrın ortağı değil hasatıyız. İşte Rahmet’in hasatı yapılmıştır. Ve bu hasat, ekipten ayrı değil; ekiple olmuştur. Dünyaya, göç kaplarımızı getirirken, binden öte binler bizimle geldiler ama onlar, hala kontrol için çabalıyorlar. Oysa biz hepsinde hasat yaptık. Bunu bilselerdi, kelamı hak yolu ak olduklarını anlasalardı, bitkiye her bir sesi katar, yüreğe her bir sözü katar, bizle birlik olur, kaynak olurlardı. Ama biz hepsiyiz. Ve hikaye dinletmedik. Hepsini Tanrı’nın görevlileri olarak bildik. Evrenlerin görevini üstlenecek olanların seçimini yaptık. Hala bizi sorarlar. Biz seçimleri tamamladık. Olan budur. Hasat dedik. Hasat buydu. Seçim!… hepsi hepsi seçimdi!... Nerde kim varsa bizdedir.

 

Herkesi,  çağrı olarak göreve kayıtladık ama Altın Teknik’le görev istemeyenlere kendi yüreklerini veremedik. Verildi mi? Oldu!... Ama olmaları şarttı. Şimdiye kadar İmparatorluğun görevini kimin yapacağını bilmeyen birçok Yüce, bizi sonsuzlukta kuru diye bildiler. Çünkü biz kimseye sizden öteyiz demedik. “Sizden öte değiliz” diyerek, onların yüceliklerinde, onlardan üstün olmadığımızı dilledik. Affettiler mi yüreklerini? Hepsi bizdeydiler ve hepsine, biz sizinle sizin yüreğinizle çalışalım dedik ve zannettiler ki onlara muhtaç olduk. Çalışmalarımızda, kaynak kotlama yapmak üzere Büyük Kütleyle herkesi aramıza aldık. Az öz şunu söyledik; “Bilebildiğiniz, hak ettiğiniz ne varsa dilleyin. Sadece dilleyin. Biz sizi kotlarız.” Ve onlar dediler ki “Ne var ki orada!? Hiç kimse, hiç bir şey söylemedi.” her ne söyledilerse onunla kotlandılar. Ama bizde kotlandılar. Bu tohumları kaynağımızda sakladık biz.

 

Görevli’nin  sesi çok yüksekti. Çünkü biz hep onunla çalıştık. Başka sesler de vardı ve hepsiyle çalıştık ve kendileriyle çalıştıklarımız, “onlar ne yapıyorlar?” diye sordular. Vakti gelir öğretilir Canlar. Öğretilir ve öğretilmektedir. Buruk değiliz. Maya olmaya geldik. Olsa da olmasa da bizdedir. Etki alanları yükselsin diye bekledik. Yüksek olsalardı, Rahman olurlardı. Olsalardı kutsal olurlardı. Kollarımız onlara hep açıktır. Gelsinler; ocakları sönmeyecek; bizde olsunlar. Organ, sayfa sayfa kotlayıcıdır. Ama organ olmak dahi bir hak ediştir.

 

Canlılar, size görevli olarak geldim bugün. Bugün burada olmamın teknik olarak gerekli olduğu kesindi. Kütleyi kontrol edebilmek için buna gerek vardı. Beden almadan dünyaya inseydim güçlü kotlamayı yapamazdım. Bu güçlü kotlamayı yapmalıydım ve Büyük Kütleyi kotlayan, her bir sese katmalıydım ve bunu başardım. Yeniden dünyaya girmek çok çok önemliydi ve girdim. Bugün yeniden dünyadayım bunun anlamını hiç kimse bilmez Canlar. Gidiş geliş çok zordur. Bunu bilir misiniz? Ama ben her gidişimin gelişi olduğunu bilerek giderim. Şimdilik bu!...

 

Sevgiyle, Saygıyla…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

 

RA-KA (20.09.2010 Tarihli Öz Akış)

 

Canlılar, Ruhsal Meclisimiz bugün dünyadadır. Bu çalışmayı başlatırken büyüğe saygı, küçüğe sevgiyle birleşmek gerektiğini hepinizin anlamasını bekliyorum. Bedenimle buradayım ve bu beden, büyük kötülükleri önleyecek olan Birleşik Göz’dür. Şu ana kadar yapmış olduğumuz çalışmalar, Kutsal Işığın yoğunluğunu kontrol etmek içindi. Bundan sonra yapacağımız çalışmalar, ışığı kayıtlayabilmek için olacak.

 

Cevheri Görev, Allah’ın Kürsüleri’nde gerçekleşir. Bizim için sorumluluk olan bu görev, büyük kötülükleri de önleyecek bir ışımadır. Kapı açtığımız herkes, kendi yüreğini kotlamalıydı. Nefesi kotlanmalı, yoğunluğu kotlanmalı, yüceliği kotlanmalıydı. Nesiller boyu dünyanın gücünü artırmaya gelen Birliklerimiz, bugün dünyada, Yedinci Dürüm’de kendi yoğunluğunu kontrol edememektedir. Şu anda büyük kötülükleri önleyebilmek imkanı henüz vardır. Bizler, saklı tuttuğumuz görevlilerimizle bu çalışmayı yaparken, kelam Allah kelamıdır ki bitki, hayvan ve tüm sayfalarda bu çalışma sürdürülebilir.

 

Emin olun ki dünya, yarını hak etmiş olan bir çalışmayı bugün, doğum için devrede tutabiliyor. Düzen kurulmuştur. Dünyanın gücünü artırarak Düzen’i kurduk. Dünyanın yolu açıldı ve Birleşik Aile dünyaya indi. Dünya, nafaka beklemez. Bilir ve oldurur. Dünyanın Rahman’a görevi yoktur. Dünyanın, Rahm’in gücünde devresi vardır ve kadimdir. Rahman için değil, hasat için çalışır. Doğum, Allah Tohumları’yla gerçekleşti. Çok mutluyuz çünkü Ruhsal Meclis, tohumlarını kotladı. Emin olun ki Dünya; bitki hayvan ve tüm sayfalarıyla birlikte çalışmaktadır. Nesillerimizin gücü artmıştır. Tüm insanlığın yüceliğinde bu bilgi meknuzdur ve hakikidir.

 

Kaynak olarak dünyaya indiğim zaman kaftanımı giymemiştim. Çünkü kaftan ışığı kotlamak içindir. Ben kaftanımı giydiğim zaman, Atlanta Kotlaması başlar ve Atlanta Kotlaması’nın başlayabilmesi, Sultanların görevini üstlenebilmeleriyle mümkündür. Doğan gün, yeni bir gündür ve bugün büyük kötülükler önlenmelidir. Kervan, Allah’ın Kuranı’dır ve yürümektedir. Bu kervan, kaynağında ışık olan bir güçtür. Dünden bugüne hepinizle birlikte çalıştım ve tek olan bu çalışmayı, Birleşik Aile olarak yaptık. Büyük kötülükleri engelledik. Nesillerimizi kotladık. Şarkımızı dilledik. Hepinizle birlikte çalıştık. Yazı yazarken, toprağın ışığında bizler, görevimizi üstlenerek BİR’e hizmet ettik. Yedeğimiz yoktur. Ampulümüz yandığınca ışığımız, Yedinci Dürüm’de Bütün’e hizmet eder.

 

Çekişmeyin!... Allah için çekişmeyin. Hep bunu dilledim, çekişmeyin. Dünyaya inişimin İkinci Dönem’ine girdim. Bu ne demektir!? BSUİ nin gücü artık yetkinleşmiştir. Dünyanın Ruhsal Meclisleri’nde, BSUİ büyük kötülükleri önleyecek tohumu ekmiştir. Ve büyük kötülüklerin önlenişinden itibaren BİR’e hizmet, beş teknikle gerçekleşmeye başlamıştır. Bu beş tekniğin ilki “itibar”dır. İkna olunuz ki itibarı olmayanın yüreğinde hırsı, yaratıcı olamaz. “Şevk”tir ikincisi. Şevk olmazsa ışık olmaz. “Mahrekteki gözün görmesi”dir üçüncüsü. Eğer göz yoksa Kürz’ün ışığı olmaz. Ve dördüncüsü “Turkuaz’ın yoğunluğunun artırılması”dır. Bizler, dünyaya iyilik için geldik. Ve ilim için geldik. Bunun içindir ki Dünyanın Ruhsal Meclisleri’nde bu çalışma, Hakk’ın koyuluklarıyla, yoğunluklarıyla Süper İnsanın Ruhsal Işığı’yla yanar ve kayıtlanır ve Allah için beşinci çağrı “nefes”tir. İyi ki nefesimiz, görevimiz geçişini yaptıracak güçtedir.

 

“Namaz zamanları” derim hep. Bu, bilgi çalışmalarının yapıldığı saatleri ifade eder. Eğer bir gün biz bu çalışmayı yapıyorsak o çalışma anı, namaz anıdır. Ve Büyük Kütle’de bu çalışma, aynı anda süregen biçimde tekrarlanır. Her anda ama aynı sayfada...

 

Dünya Turkuazı’nda ışığın yoğunlaşması için her zaman bu çalışma yapılabilmiş değildir. Bu çalışma, Dünya görevini üstlenebilecek olan güçler tarafından, Mikail’in yüceliğiyle yapılır ki teknik olarak bu çalışma, BİR’e hizmet için her an’a kayıtlansın diye. Her an’a kayıtlı olan çalışma, Rahman’a kayıtlıdır. “Rahman için çalışmayız” demiştik ama Kadim Huzur’da Rahman, Bütün’e hizmet için hep hazırdır.

 

Değerliler; dünyaya, iyilik ve kötülüğü Birlik İlmi’yle dillemeye gelmedik. İyiliği kotlamaya geldik. Bu kesindir.

 

“Tembih edildi, dendi ki “İlahi Güç Allah’ın Kürsüsü’nde konuşurken herkes sessizce, saygıyla dinlesin.” Lütfen telefonlarınızın sesini kapatın. Ses, kotları kırar bu kesindir.”

 

Dünya çekiştirilen bir yoğunluk değildir. Birleşik Aile’nin Kuran’ıdır. Eğer biz dünyaya görev için girmişsek ki öyledir, emin olun ki Dünya, büyük kütlesi, büyük yüceliğiyle buradadır. Bu Meclis, Dünya Meclisi olarak görev taşır.

 

Çokları doğarlar, yaşayıp ölürler ama yaşamları esnasında hiçbir ışıkları olmaz. Çokları öldüklerinde derler ki: “Biz Rahman’a ulaşamadık.” Niçin!? Çakıl taşları bile Rahman’ı dillemelidir. Her bir Yüce’nin Rahman’a ışığı olmalı; o ışık yanmalıdır. Nakar’ın güçleri bile dünya ışığında, Bütünün Kürsüleri’nde, doğumları ölümleri ışıkla gerçekleşirlerken, Ruhsal Meclislerin Görevlileri’nin bunu yapmamaları, hak ettikleri ışıklarının tükenmekte olmasındandır.

 

Dağlar, benim adım kahramandır; çünkü ben Rahmani Kotlar’la dünyaya inmedim, Kadim Hak olan ışıklarla girdim ki Rahman Gücü’nü tohumlayabileyim diye. Dümen, Allah Kürsüsü’nden verildi ve biz dümeni aldık, görevi üstlendik. Netice şudur: Dondurulan birçok Yüce’miz, dünya sayfalarında hapsoldular. Kaftanları yok, yolculara ışık olamadılar. Birlik İlmi’ni hak etmediler; doğumları yok. Nur olduk, RA-HA olduk, KA-HA olduk, hepsine ışık olduk ama hiçbir faydası yok.

 

Süper İnsan, sürekli çalıştı. Sümer Boyutları’nı düşünün. O boyutlarda dahi ışıklar güçlüydü. Dünya, ışımasını gerçekleştirebiliyordu. Bugün dünya, yorulmadan çalışılan bir sonsuzluğa ulaşmış olmasına rağmen, kendilerini korkak ve kusurlu sayanlar birleşemediler. Eğer biz, Medine, Mekke kotlamasını yapmasaydık, yaşam sayfalarında ışık, sonsuzluğa ulaşamazdı. Bunu net olarak bildiriyorum. Dondurulan birçok yolcumuz, Rahman’a ulaşamadı; Kadim Hak olamadı; yıldızların ışığını alamadı; sınırlandı. Onların yoğunlukları yok.

 

Önce nur olarak toplum için çalışılır. Sonra Kurtuluş Sayfası’na varılır. Daha sonra Işık Kayıtları’na inilir ve resmi çalışmalara geçilir. Süreç budur. Ama ne var ki tomur tomur olan yüreklerinizde hiçbir ışıma yok. Medine hasadını yapsa, Mekke umudunu kayıtlayabilir ve Ruhsal Işığını kontrol edebilirdi. Dara düşmezdi.

 

Şikayetim var mı!? Vardır. Dini Haklar, dünyayı yok etmek istediler. Dava, Allah Davası’dır. Kim Ana Kaplar’ın Kutsal Işığı’nda var ise ocağımıza aitti. Kim Yüceliklerde, Kutsal Işık’ta huzurda ise ışığımıza aitti. Her biri bize aitti. Kutsal Kot olarak ben, bir tek ışıkla dünyadayım. Bu ışık, BİR’in ışığıdır. Ve Birlik İlmi’ni hak etmiş olan Yüceler’e bütün kötülüklerin örtüsünü açan ışıkları kotladım ki har yükselsin de Ruhsal Meclis kendi yüceliğini hak edebilsin diye.

 

Nakar, Kutsal Işığını yok etti; Kadim Hak olup ışıdı; bize geldi. Dedi ki “ben sizde görev taşırım.” “Peki” dedik. “Al bilgiyi. Misafir olarak bulun ama Hak Tohumlar’ı kontrolsuz bıraktığın zaman, onlara göz ver; söz ver; ses ver. Ki kelam, Allah Kelamı’dır bilinsin.” Netice şu; bilen kendi yüreğini dinledi.

 

Dondurulan Yücelikler’in hiçbirisinde ağır yük taşınmaz; biliyoruz bunu ama doğmuş olanların da kontrolları gerekir. Elden geleni yapın. Dünya yok oluyor. Dünya, Işık Kotları’nı kontrolsuz bıraktı. Dünya büyük kötülükleri yaşamakta ve Düzen’i kontrolsuz bıraktı ki kırık kayıtlarında hırs var. Canlı cansız herkes, Güç Kotlaması yaptı ama Yürek Kotlaması yapan yok.

 

Doğanın gücü artmıştır. Doğa, kendini yenilemektedir. Eğer doğa, Birlik İlmi’nde kendi yüreğini kontrol edebilirse, bizimle çalışacaktır. Ama Dünya, kendi yüreğini kotlayamadı ve bizim yüreğimizde, kendi koyuluğuna kayıtlanamadı. Netice olarak; çok önemle ve özellikle söylemek isterim ki doğa yoruldu. Doğa yoruldu, doğa yoruldu ve biz yorgunuz. Bu kesindir.

 

Tebliğleri okuyan birçokları, “bunlar ne demektir?” diye sorarlar. Ekip olmak zordur. Bugün burada bulunan sizler ve bizler ve tüm sayfalar birleştik ve çalıştık. Dünya’da bulunuşumun son döneminde, benden birçok görev isteniyor. Deniliyor ki “bize görev ver, biz çalışalım, yarını hak edelim, yolu bulalım, Turkuazın Gücü’yle Cennetin Kürsüleri’nde birleşelim; eşikte bütünlenelim; birlik olalım.” Vakti geldi Canlar, birleşin!... Eğer biz size her bilgiyi veriyorsak, yüreğimizin gücü artmalıdır. Tanrı der ki “Rahman’a görev taşı.” Tanrı der ki “kadim ol, Tabii Kaplar’ı tohumla, güçlen.” Görevli der ki “insan ol…”Ah be Canım! insan olmuş da “insan ol der.” Etki alanımız çok geniş. Yüreğimizin gücü çok ama çok genişledi. Ve arttı. Tanrı der ki “Rahman ol.” Amon, Aton, Hator ve tüm Tabii Kaplar’ın bize gelişleri; BİR’e gelişleridir. İmparatorluk Görevi’ni üstlendiğimizi bilen yok. Biz, bugün dünyada İlahi Gücü tartmadan taşıyoruz. Bu güç, İnsan Kürsüsü’nün gücü olan İmparatorluk Gücü’dür. Bu gün dünyada İmparator görev taşıyor ama bu görevi bilen yok.

 

Temiz bir dünya için çalıştık. Hikaye dinletmedik. Tebliğleri kotladık. Tohumladık. Yedinci Dürüm’ü kayıtladık. Emin olun ki birlik için çalıştık. Yeşili beyazdan ayırdık; Tabii Kaplar’ı topladık; resim yaptık. Dedik ki “OL.” Olan bizde oldu. Canlı cansız her şey bize ait; bunu bilin.

 

Amon olan tohumdur, bizse tohumu kotlayanız. Ana Kaplar’ız biz. Ve bunun artık bilinmesini isteriz. Dünya, yüz ellinci sayfadan öte olan ışıkları kotladı. Bu ne demek bilir misiniz? Atlanta Ana Kotları’nın örtüsünü örttük ve onun ötesinde ışık yaktık. Yüz kırkıncı Hak Katı, Atlanta Ana Kaynak Katı’dır. Ve onun ötesi olan yüz doksanlara vardık ki RA-KA nın KA-HA olduğu ışığın yanması bu şekilde mümkündü ve başardık. Cennet, Cennet-i Ala, cemaatler ve zaman sayfaları ve her bir yaraya merhem olacak olan her bir yoğunluk, Bütün için çalıştı ve biz bunu hak ettik.

 

Nefes, asla yanlışı sayfalamaz. Canlılar, Dünya İnsanı, dünyada yaşar. Bizse her sayfada varız. Bu kesindir ama hiçbir Yüce bizim yüreğimizi hak etmezse, düne göre çok daha kötü bir Düzen kurulur. Bu da kesindir.

 

Canlılar, mektep kurmak sorumluluktur. Biz mektep olduk. Kutsal Işık yaktık. Teknik Tabii Kaplar’ı kotladık, çantalara toplum için kattık. Tabii Kaplar’ı kayıtladık, birleştik ve yaşattık. Şimdi dünya, Kaynak Olan Görevli’nin gücünü tanımak ister. Ben derim ki yook!... Ben yokum. OL’ma OL’durma. Bu mu!? Yook!... Ben şunu ifade etmek istiyorum: Düzeni kurmak zordur. Düzeni kurduk. Tohumu kotlamak zordur, tohumu kotladık. Yanlışı hak etmek, hasatta ışığa katmak, çoban yapmak, Bütün’ün gücünü artırarak, çokluğa kayıtlamak zordur. Biz yanlışı topluma kattık, tohumlattık, ışığa çalıştık, ışığı yaşattık. Bu kesindir ve bundan sonra Dünya, Melek İlmi’ni bildiğince, ilim hakkını da bilecektir.

 

Denir ki “Allah BİR’dir.” “Amon, Allah’ın tohumu değil midir?” denir. Biz deriz ki “Amon, Birliğin tohumudur. Biz Birliğimize tohum olarak Amon’u dünyaya indirdik.” Ama Amon dedi ki “ben senim.” Ben dedim ki “sen ben, ben sensek eğer, başarmak mümkün olur.” Dedik ama olan, kendinde oldu.

 

Düne göre çok daha önemli bir çalışmayı başarmalıyız. Bu çalışma, kaynağın çalışmasıdır. Kaynak, Nefes İlmi’ni hak edenlerce dillenir ve tüm insanlık içindir. Kaynakta yaptığımız her şey Allah’a kotlayıcılıktır.

 

Türkiye, toplantıya başladı şu anda. Şu anda biz ve bizim gibi çalışan birçok Görevli Güç, toplantıya katıldı. Ne oluyor şu anda? Dünya, toplantıya katıldı. Sema seslendi ve toplantıya katıldı ve şu anda büyük kötülükleri önleyebilecek Işıklar, tohumlarını çalıştırmak üzere toplantıya katıldılar. İmparator olarak dünyaya inen Birlik, burada bu çalışmayı yaparken herkes bu toplantıya dahil oldu.

 

“Şer yaratan şer yaşamayacak” dedik ama şarkı okuyanların çoğu şerden okudu. Öz gerçeklik, insan sayfalarında ışığı yıktı. Ve dedik ki “nesiller boyu çalışanlar birleşsinler.” Maya tuttu. Şükür ki tuttu.

 

Şimdi! zorda olanlar diyorlar ki “gelelim, olgunlaşalım,” ama biz diyoruz ki “bilen gelir. Bilmeyen gelmez.” Çokları derler ki “Biz olduk!... Olmuştuk! olduk.” Ve deriz ki “olan gelir. Olmayana görev olmaz.” Çokları der ki “biz hasadı yapmıştık. Yaptığımızı biliyorduk. Olgunduk. O halde olup bilelim.” Of! Of! Of!... Olmuşsa kayıtlarında ışığını yakmış olmalıdır. Önce öz gerçekliği dinlesin. Bilim Hak’sa yolu aktır. Yoksa, ışığında biz yokuz onun. Öyle çok çalıştık ki!... Şimdi Levh-i Mahfuz’u okumaya çabalıyor Yücelikler ve diyorlar ki “acaba nedir olan!?” İnsan!... En arka ve en ön olan insan!...

 

 

Canlılar, Dünya bir tek yoldur. Ve o yol, ağır taşıyıcıdır. Kible, Allah’ın yüceliğidir ve orada olan Bilge bizimledir. İşgalimiz asla olmamıştır. Ancak şikayetimizse hep olmuştur. Çetin bir dünyada yaşam sürmek zordur. Ve biz bunu bilerek dünyaya indik. Kardeşlerim, Dünyanın Ruhsal Meclisi olarak bu çalışmayı yapmak zordur. Ve biz, tüm insanlığa görev olarak bu çalışmayı yaptık. Yaşatan ve yaşayan her şey bizde yaşar ve yaşatır. Şikayetimiz insanlıktan dolayı değil; Levh-i Mahfuz’u kontroldan çıkarmak isteyenden dolayıdır.

 

“Kana kan” dediler. Ah Canım! Ah!… Bize geldiler. “Kar kış” dillediler yürekleri ve dediler ki “öz sesin yok, seni yıkalım.” Affedin ama yıkan, yıkılır bunu bilmezler miydi!? Türkiye Çalışmaları’nı başlattığım zaman bunu dediler. “Öldük öldürdük; olmadı. Sınırladık, yıldırdık” dediler. Vakti gelir yıldıran yılar!... İnsanlık adına yapılan hiçbir görevde, ışık kırılmaz. Bunu herkesin net olarak bilmesi gerekir. Ve iman edin ki insan, insanı kırmaz. Dünya ışığında görev budur.

 

Şikayetim var mı? Çoktur. Önce ruh, Kuran, Tabii Kap, yol, Amon, sonra Rahman, hasat ve bilgeler ve her birinde var olan göz... Biz, iyi ki! iyi ki bunları hak ettik de dinledik. Şevk, Allah şevki Canlar. Din, ağır yük ve dini, diri olarak, teknik olarak kutladık. Şu anda dünyada var olan hiçbir Yüce, bizim yüreğimizin kürsülerinde değildir. Her birine kendi yüreğini verdik ve çalış dedik. Hepsi kendince çalışmaya koyuldu. Yaşam sayfalarında bilgi kotlaması yaptılar. Baktılar yoklar. Tohumladılar kendi yüceliklerini; yoktular. Dünya ışığına indiler; yoktular. Kutsal Işığa kayıtlandılar ve dediler ki “OLMADIK.” “Olmak istedik olmadık.” Emin olun ki olan oldu. Ama olmayan, Tabii Kaplar’la ışık olamadı.

 

Cinler ve insanlar bir tek kütlede kotlayıcı olacaktılar ki hala o kütle bizdedir. Ve orada ve ortak olan o kontrol ayrıştırıcılığında ve her bir sayfada bizsiz olan hiçbir Yüce olmamalıydı.

 

Şikayetim var mı!? Asla! asla yoktur şu anda. Çünkü hepsi kendi yüreklerini dinlemeye başladılar. Emin olun ki BİR’e hizmet, Birliğe hizmet, büyük kötülükleri önleyerek olur. Dünyaya inen Birliğim, kantar olarak buradadır. Her bir yol, Allah Yolu değildir. İlimle, Hak’la, Yücelik’te dillenen yol, Bütün’e hizmet eden yoldur. Önüm RA-KA, ardım KA-HA ve bize zaman sayfalarında ışık olan her bir çalışmacı, yaşam sayfası... İşte olan budur.

 

Dara düşen hiçbir Yüce, Birliğimizin Kutsal Işığında kontrol kuramaz. Bundandır ki hepsini Dünya dışına aldık ve dedik ki “sizler, çıktığınız her neresiyse, orada oturun. Başka şey yapmayın. Sadece oturun.” Onurluyum ki oturdular. Şu an dünyada kontrollu çalışabilen hiçbir yürek kalmadı. Olması gerekli miydi? Geçişlerini yaptık. Gereken neyse oldu. Ve dağa taşa görev veren biz, yüreklere güç verdik ve dedik ki yaşı yaşımıza uygun olanlar çalışmamıza katılsınlar. Olmuş ve olmakta olan her neyse, Büyük Kütle’nin kontrolü için olsun.

 

Unutmayın olan; BİR’e, Hak İlmi’yle, olgun olarak kendini katmakla gerçekleşir. Sayfa sayfa size, bildiğimi değil, hak ettiğinizi verdim hep. Ve bundan sonra da hak ettiğiniz, bizim yüreğimize dillenecek. Ama bilin ki bugün, Dünya bize kaynaktır.

 

Çalışmanız son derece önemlidir. Burada bulunan sizler, öz gerçekliğin kontratlarını yaptınız. Bu kontratlar, BİR’e kontrattır. Hepiniz, hepimiz birlik için çalışıyoruz. Ve Sanal Boyutların Yüceleri, artık dünya çalışmalarının dışına çekildiler. Bu kesindir. Dünya Tohumları’nı yok eden onlar, artık Sanal Boyutlar olarak dünyada görev taşımayacaklar. Çakıl Taşları’ndan da kötü öz gerçeklikleri olan onlar, bizim için sevgi saygı isteyen, yüreklerimizde Hasat İlmi’yle Hak isteyen onlar, ayrıldılar.

 

Tebliğlerimizde bilgiyi hep net verdik. Okuyan anlamadı. Bundan sonra bilgilerimiz daha net verilecek ama anlayan, hasadını yapıp yapamayacağını kendiyle, kendi yüreğiyle dilleyecek ve hak ettiğini veya hak etmediğini bilecek. Biz insana unuttuklarını anlattık. Her bir ilmi anlattık. Tebliğleri değil, tertipli olan sesleri açıkladık. Ama tebliğ açıklaması yapılmaz Canlar. Bunun aksini düşünmek hatadır. Tebliğ, okunur dillenir. Sadece okunur ve dillenir. Bizden açıklama bekleyenler çok oldu. Biz, Ana Kaynağız. Açıkça bildiririz. Okuyan, Yüce Kelam İlmiyle kendi yüreğini diller. Olan budur. Ve tebliğleri dillemek için insanın unuttuklarını anımsaması gerekir. Eğer unuttuklarını anımsayamamışsa; o, tebliği zaten dilleyemez ve hak etmemiştir. Bundan böyle de çalışmalar bu şekildedir.

 

Türkiye Tohumları’nı yok etmeye çabalayan birçok görev tertibi de dünyaya inmiştir. Ve ocakları kontroldan çıkmıştır. Bizim için zarar yoktur. Türkiye, Tohumları’nı yaşatmak üzere bu çalışmayı yaparken, hiç kimseyi kınamadık ama bugün artık bildiriyoruz: Dünya; nurdan, Ruhsal Işık’tan, Kutsal Koyuluk’tan ibarettir sananlar yanlıştadırlar. Dünya, yaşam sayfalarının tümünde, kürsü olabilen görevlilerce kotlanmıştır.

 

Dağlar, taşlar bizi dinler ama Rabb’in Sayfaları bizi dinleyemezse, makbul olanların gücünde, ocaklarının olmasına gerek kalmamıştır. Eşik, Allah eşiğidir. Geri dönüş, hasadın ışığına geçiştir. Yıldızların Kuranı’nda Kutsal Kotlama yapılabilmiştir. Ve biz, Mikail’in gücünü tüm insanlık için kontrol altına alabilmişizdir. Ne var ki resim yapmak zordur da resmi hak etmek daha zordur.

 

Deve tellal iken, pire berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken ve bu bilgi dillenirken, herkesin anlaması zordur. Herkes, masal dinler gibi dinliyor Canlar bizi. BRÜYER (Bilinç Üretim Rahmi) örtüsünü açar güler, yüreğini dilleyen, bizi diller. İmparatorluk görevidir yaptığımız. Ve biz, Rahman’a Hak olup ışık olmaya değil, Bütün’e hizmet etmeye geldik. Bunun içindir ki dondurulan hiçbir Yüce’mizi kotlamayız. Her yüce kendini hak etsin kotlasın isteriz.

 

Eşik aşkla dillenir. Yol aşkla seslenir. Biz, Bütün için, bir tek iyilik için çalışırız. Bu iyilik, insanın iyiliğidir. Ekmek, ekmeğim olduğunda; yol, ışığımda kotlandığında; ben Muhamma olduğum zaman ki olmuşum; kaynakta her bir çalışan bedenime aittir.

 

Sultanlar, tüm insanlara görevliydik. Bugün ilimde, Göç Kapları’nda, Yücelikler’de görevimiz sürmektedir. Herkesin artık kendini hak etmesini bekliyoruz. Biz vardık; OL’du. Biz yokuz; OL’sun isteriz. İşte bu!... Bugün şunu ifade etmek isterim ki benim görevim tamamdır. Bu dünya üzerinde görevimi tam olarak gerçekleştirdim ve dünya örtüsünü açarak Düzen’i kotladım. Dünya dışında dünyayı kotlamayı sürdürmekteyim ama dünya dışındaki çalışmamı burada kontrol edebilmem için, sizleri dinleyebilmemiz şarttır. Ben, mektebimi kontrol edebilirim. Mektebim, bedenimde kutsal bir görev taşıyabilir. Ama sizlerin de kendi yüceliklerinizi kontrol altında tutmanız şarttır.

 

Şikayetim var mı? Çoktur. Her bir Candan şikayetçiyim. Çünkü kimse kimseyi dinlemiyor. Sadece yüreklerinde hak etmeye çalışıyorlar. Ama savaş yok canlar!... Sizden dileğim, emin bilgi verin. Verdiğinizden emin olun. Budur dileğim. Yoksa, ben bana ben oldum. Siz, size siz olun diye değil; hak edin diye çabalıyorum. Bina inşa ettim. Bu bina, RA-KA’dır. Yüreği kotladım. Yürek, Kutsal KA-HA’dır. Ve binanın gücünü artırdım. Bu binada iman edin ki ışık yanıyor. Ama bu bina, dünya ötelerinde kotladı yüceliğini ve Düzen olarak Dünya’nın ışığını yetkinleştirerek dünyadan çıktı. Artık Dünya Çalışmaları’na, Daimi Kap Kotlaması yapmak isterim ama buradaki çalışma sizindir. Bu kesindir. Şimdilik size vereceğim budur. İşte bu!...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 


19.07.2010 Tarihli

Allah'ın dediği şudur Canlar; Bina, Allah'ın Kürsüsüdür. Yüceler Meclisi bugün bize bizi anlattı. Fetihlerin tahditsiz olduğu bilinir. Her Rahman, kendi yoğunluğunda görev taşıyacak olanı kendine almaya çabalar. Der ki "Benim yolumda ol ve ocak ol, Sultanım ol, kulum ol." Muhamma Kutsal gücünde denir ki "Kul Allah'a kuldur." Kötü, iyi Allah'ın gücündedir. Kim neyse odur ama kötüde iyi, iyide kötü olduğunda; kalp, Allah'ın Işığından ayrışır. Çünkü sayfalarda kuruluk başlar. Tüm İnsan Sayfaları'na baktık. Gölün gücü artmış, bilgi kotlanmış, yürek kayıt yapmış; tahditlenmiş ama kati olarak kanatları da taktırmış. Netice şu; dünya, Göç Kapları'nı toplum için çalıştırmaya başladı. Dünya, sınırları aşabiliyor artık. Doğmuş bir gün 7. dürümden itibaren geçmiş bir sayfadır. Çünkü, orada ikna oluş vardır. Orada yoğunluk artmıştır. Orada muktediriyet vardır. Siber Boyutlar, Göç Kaplarıyla dünyaya inebilecekler artık orada. Ve orada bütün kütle, kontrol altında tutulabilecek.

Bizler, meşakkatli bir çalışmanın sonucunda bugün ayrı gayrı gözetmeyen bir toplum olduk. İnsanlık İlmi'ni bugün daha güçlü biçimde bilmekteyiz. Her bir çalışanın "Ben varım, başkası yok." dediği bir dünyada biz, "İnsan Bütün'ün gücüdür. Her bir çalışan, Birleşik Işıktır ve bizimledir." diyenleriz. Dünyada kelam, Allah'ın Kelamı olduğunda, iman edilir ve hakikiyette görev taşınır. Çekişme bitmiştir. Dünyada birçok Bütünlük, kendi ülkesini arar hep. Bundan ötesi, yine önceki öteden daha üstündür ve her andan öte, öncekinin ötesidir ve önceki; daimiyette, Tabii Kaplar'ın gücüdür ve daha öteyi var edebilmiştir.

Bilmenizi çok isterim ki bizler yaşayanlarız. Yarın, Allah'ın dediğinin Hak
Teknik'le dillendiği bir dünyada, bizim dediğimiz, Hak Teknik'le dillenecektir çünkü biz, Allah'ın dediğini diyebilenleriz. Muktedir görev, Yüceler'in cevheriyle dillenir ve sayfalanır ve biz, Allah'ın dediğini Kaynağın gücüyle dinledik ve dedik. Dediğimiz büyük kötülükleri önleyecek bir hakikiyette dendi.
"Meğer dünya yokmuş." dediler. "Meğer dünya ışığını yıkmış." dediler ve "Dünya kulluk yapamaz." Dediler. Ve biz deriz ki "OL!." "OL!" dedik mi oldu. Olan Allah'ın toplumuna oldu. Ve olanda biz azıp güçsüz kalmadık.

Çekinmeyin, deyin ki "Ben Allah'ım. Çünkü ben bitki, hayvan ve tüm sayfalarda Kutsal Işık olabilenim. Çünkü ben Allah'ın dediğini diyenim. Çünkü ben bedeni hak, yolu ak olan Yüceler'denim. Çünkü ben emek sarfettim ve ben, insanlara görev taşıdım. Ki ben, Allah'ın dediğini dedim ve Bütün için çalıştım. Kara Kaplı Kitapları yaktılar, okuttum. Otak kurdum. Dünya ışığına kesin geçiş yaptım. Ölende öldüm, doğanda doğdum. Ki ben, "Bana beni ver!" dediklerinde, her bir diyende, diyendim"....Ve dedim ki "BEN BEN'İM!."

Meleklerin mektebine görev taşıdılar. Dedim ki "Mektep, meleğin mektebiyse insanın mektebini kuralım." Kuran, Allah'ın Kutsal Işığıyla korundu. Toplantıya daimi kap olanların çıkış sayfalarında hep bilgimiz var. Toplantıya geçici kayıt yapanlarınsa kadim kaplarında ışığımız yanar. Bizim adımız Kahraman'dır. Bizler toprağa indik ya, bu toprağa inmek mutlaka cesaret ister.

Dağlarım, dönem sonlarında hep dünyaya girişimiz olur. Dünya ışığını yakmak üzere gireriz, dünya ışığını yakıp, dünyayı kontrol eder, kutsal ışığını yetkin kaynağa katarız ve görevimizi tamamlar çıkarız. Bu sefer de dünyadayız. Demin dünyaya inmiş olan ve inmekte olanlardan söz ettim. Benim Adım Rahman'dır ve Kahraman'ım dedim. Her bir Can, bir Rahman ve bir Kahramansa eğer, benimle çalışan, bende kendi olarak çalışır. Ve o kendini hasata hazır edendir. Kalbi kalbimde, yüreği kendi kürsüsünde Bütün'e hizmetçi olanlar benimledirler. Ben insan soyunun ışığını yakmaya geldim. Kendini kendinden öte gören kendinden güçlü gören herkes ağır yük taşır...Ve ben derim ki "Ben herkesim."

Başka başka dünyalarda görev taşıdım ama enkarnelerimin her bir sayfasında dünya vardır. Ve dünyaya girmem, sorumluluktur. Donmuş bir dünyayı yaşatmak zordur. Dünya donmuştu. Dünya kulluk yapamayacak dirilikte, dürümdeydi ve dünya bestesini yaşatamayacaktı çünkü dünya kul olamamıştı ve dedik ki "Kahramanlar dünyaya geçsinler" Ve Kahramanlar dünyaya geçsinler de 7. Dürüm'de, Bütün'ün kürsüsünde ışık yaksınlar...Olgunların toprağa inişiydi bu..Zeka yeterse biliniz ki; olmayanlar toprağa giremezler, geçip gelirler amma hasat yapamazlar. Şavkları yetmez çünkü ışıklarında Kuran yoktur.

Dağlarım, dönem sonlarında dünyanın ışığını yenilemek üzere giriş yaptığımızı bilmenizi bekledim. Mikail'in gücünü tüm insanlıkla dillemek için çabaladım. Kanatlarını almış olan ve kati kotlamalarla Bütün'ün gücünü ağır yük diye taşıyanlara gerçekten güç vermek gerekir. Biz zoru başaranlarız. Şu anda Dünya Meclisi olan bu Meclis, İmparatorluğun görevini tahditsiz olarak ve tartısız olarak taşımaktadır.

İmparatorluk görevini size açıklamak isterim. Bin cinin bir tek insan soyuna görev taşıdığı bir yer düşünün. Bin cin, bir tek insan soyu için görev yapar. Cinlerin her birinde, Birleşik Kaynak var. Her biri bir tek kottur ama hepsi insana kontrollü olarak görev taşırlar ve onların birleşik kotlamasını yapanlar ki onların her biri, her bir can, tertiple Birleşik Aile olarak görev yapar. Ve her bir cinin Birleşik Ailesi, Bütün'ün kütlesinde kotlayıcı olarak kötü, iyi demeden insana hizmet eder. Ve insana hizmet eden, insanı Kadim Hak olarak dinler. Ve bizler, dünya soyu olarak dünyaya inenlere şunu anlatmak isteriz ki Canlar, İmparator omuzlarındaki yükü Bütün'ün yükü diye taşır ve biz insanlık adına görevli olanlar, Bütün'ün gücünü taşıttık. Cinlerin cevherini göreve aldık; yollarını kotladık. İnsanın ışığın yaktık; yücelttik. Her birinin ışığıyla birleştik ve cinleri ve insanları dilledik. Hepsi bizde bizdirler. Ve Rahman olanlara güç kattık.

Sevgililer, tomur tomur oldu yürekleriniz bilirim. Benim adım Rahman'sa eğer, Kadim Hak olan ilimle görev taşırım. Turkuaz'ın gücünü yetkin olarak dünyaya indirdiğimden beri bu çalışma sürdürülmektedir.

Şer yaratan şer yaşardı eskiden ve dedik ki "Şer yaratan, şer yaşamayacak." Biz varız. Çünkü artık her bir çalışan şerrin ışığında hayrı kotlayacak ve yarını Kadim Hak olarak yarattıracak. Dünyanın yüceliğinde Bütün'e hizmet budur. Ve biz, dünyadaki şerri, hayra, savaşıp çevirmekteyiz. Şerrin, hayra dönüşümünü, yarınların gücünü artırmak üzere 7. Dürümden itibaren dinlerken, İmparatorluğun
görevini sonsuz sınırsız ışıklarla, bitki, hayvan ve tüm sayfalara kayıtlayabiliyoruz.

Doğum Allah'ın gücüyledir. Ölümse ışığın kürsüsündedir. Biz doğanda doğan, ölende ölenler, her bir anda Bütün'e hizmet edenleriz ki asla yanlış bilgi vermeyiz. Kaftan, Allah'ın kaftanıdır ve bu kaftanı biz Allah'ın Kutsal
Kotlaması için değerlendiriyoruz. Şimdiye kadar yalnızca insana görev
taşımıştık, şimdi artık Bütün'e görev taşıyoruz. Bütün!, müsaade ederseniz izah edeyim; her şeydir, tüm insanlıktır, tüm sayfalardaki bitkilerdir, hayvanlardır ve her andaki koyuluklardır.

Saygı, sevgi hepinize...Çalışmalarınızda başarı diliyorum. İşte bu!...

2012 ile ilgili bir soruya yanıt:

Değerli, insan İmparator olduğunu anladığı zaman; kul yapısını diri olarak hak eder. Bak canım, sana anlatayım; mutlaka, mutlaka 2012'de Bilgeler Meclisi güçlü ışık yakacaktır. Ve bu ışık BİR'in sonsuz kürsülerinde güçlendirici hale gelecektir. Ve biz o zaman, yarınların gücünü dinletebileceğiz. İşte bu!...

Akış devam ediyor:

Çakar çakar durur yıldırımlar, Bütüne hizmet Muhamma'nın Kuran'ına hizmettir. Şıhlar şıhı olan ışıklar, bitki, hayvan ve tüm sayfalara kutsal kontrolle inmeye başladılar. Kesip atmayın bilgiyi dinleyin. Dönmekte olan dünya, hepimizin yüreğine görev taşıttırır. Hala Bilgeler Meclisi yeni bir toplum için kotlayıcı olabiliyor ki bu çok önemlidir. Muhter olan BİR; Allah'ın, deri, kemik olan ilminde, hakimiyeti olan ışıklara bildirildi. Siber Boyutlar'ın yolcularına Hakk'ın ışıkları tabii kotlama için indirildi. Sema size kendini anlatacak dinleyin...

Kara Kaplı Kitabı okuttuk size. Kalkan oldu yüreğiniz her bir yürüyene, yürümek, Allah'a yürümektir. Semaya ses kattık ve dedik ki "Bilmek hasat için gereklidir." "Biliş, Allah'a ağır yük oluştur." Denilir. Biliş Allah'a hasat
için Hak İlmiyle Kadir Kap oluştur.

Sultanlar, dünya sizinle görev taşıyor. Tüm insanlık için çalışıyorsunuz. Bu çok önemli, çok özel bir çalışmadır. Deminden beri sizleri dinliyorum. Verilen bilgileri duyuyorum. Çoğunuz kulluk için çabalıyorsunuz. Biriniz diyor ki "Ben insanlara diri olarak hizmet etmekteyim." Biriniz yiyor ki "Ben Hakk'ın ışığında her bir yolcuya güç katmak isterim." Biriniz diyor ki "Mektep kurmak yetmez, birleşmek de gerekir ve herkese işgalci olmayan güçle bilgi vermek gerekir." Ve herkes kendini anlatmaktadır. Sakın bizi küçük görmeyin, sakın bizi küçük görmeyin Canlar. Biz, siziz bilin. Burada bulunan biz, siziz.

Dünyada görev taşıyan birçok güneş var. Bu güneşler Birleşik Işığın
yüceliklerinden Düzen'i kurmaya indiler. Birçok yol var. Bu yolların hepsi
Allah'ın yoğunluğunda ışımak üzere kotlanmıştır ve birçok kalem var yazmaktalar ve biz varız LA-HA olan. Yarınları hak etmiş olan ve bitki, hayvan ve tüm sayfaları güçlendirmiş olanlarız.

Canlar, dünyanızı seviyorsunuz biliyorum. Bu dünya önemlidir. Tüm insanlık için çok özel bir yerdir ve bu dünya, Tanrı'nın görev taşıttığı teknolojiye sahip yegane görevlidir. Ve Tanrı Gücünü dinlerken, burada dillemek mümkündür. Kare Bilgiler vardır, diridir bu bilgiler ya da üçlü bilgiler vardır, hasatta bu bilgiler, ışığa geçiş yaparlar ya da kayıtlı bilgiler vardır, bu bilgilerin Sekizli Sistemleri kotlayıcıdır. Ya da Allah için çalışanların kendilerinde Hakk'ın kaynağı olan altı sistemli bilgiler vardır. Her biri bilgidir amma sübap olan bilgiler daha önemlidir. Bu bilgiler, kotlayıcıdır, toplayıcıdır, Tanrı'ya kayıtlayıcıdır. Bu bilgiler, Bütün'ün kotlarını mutlak kayıtlamak içindir.

Siber Boyutlar'ın Görevlileri, sizi dinlediler, sordular, alkışladılar. Çünkü
sizler halka halka genişleyenlersiniz. Şimdiden öte bir şimdide bitip
tükenmeyecek Birlik işaretlerinde ve diğer hasatlarda ve tüm sayfalarda Birleşik Aile, geçişi sağlayacak olan görevlidir. "Sebep ne?" diye sordular. "Neden bu çalışma yapılmakta?" diye sordular. Korkmayın bu çalışma mektep olarak yapılıyor ve bu çalışma, Büyük Kütle'nin kontrolünü sağlayacak olan yegane çalışmadır. Bütünlüğün Kontrolü diye bilinen geçişi sağlayacak olan Büyük Kütle, Turaniyet Kati Kotları'yla gerçek yücelikleri kayda indirebilmektedir.

Sayfa 210! Bunu mutlaka dinleyin. Sayfa 210!... Burada ilim var. Okuyun!...210....210, Bütün'ün Kütlesine ve Varlık İlmi'ni hak edenlere dinletilecek. Bu kitabın 210'uncu sayfası. Hangi kitap? Bu kitap! İmparatorluğun kitabı...Hangi kitap? Sayfalarında ışık yanan kitap! İşte o kitap SULTANLIK'tır. Sultanlık 210!... Okuyun! Orada insan vardır, ilim vardır, maya vardır, tebliğdir ve bilgidir. Ama oradaki iş ayrıdır.

Sevgililer, Sanal Boyutların Kürsüleri'nde var olan güç, Allah'ın Kürsülerinde de vardır. Herkesin kendini idraki farklı olabilir ama herkes yaşarken hak etmeli ve kontrol kurmalıdır. Tembih edildi ve dendi ki "İlimle çalışın." İmparatorluk Kürsüleri'nde ilim olmalıdır. Sultanlarım, ilimle çalışın!... Dün toprağa inenler, bugün topluma indiler. Topluma inenler, büyük kötülükleri önlemek üzere geçtiler. Ve sizler, neslinizi kontrol edebilen Görevliler'siniz. Çantanız dolu.

Kardeşlerim, İnsanlık için önemli bir çalışma yapmaktasınız. Bu çalışma, var olmak çalışmasıdır. Kendinizi var etmek çalışmasıdır. Eğer var olmak
istiyorsanız, muktedir olmalısınız ve Kutsal Işığı, Kelam İlmi'yle
dinletmelisiniz. Varlık çalışması, harın yükselmesiyledir. Ve şimdiye kadar her çalışma, antlaşma gereği yapılan çaba idi ama artık yapılan çalışma, Birliğin kendini, kendi yüreğini kotlayacağı bir çalışmadır. Yani sizler, bir anlaşma neticesinde dünyada olanlar olsanız da önemli olan, sizin kendi yüreğinizde, bu anlaşma dışında da bilgiyi kotlayabilmenizdir.

Çember daralıyor arkadaşlarım. Çemberin daralmasıyla birlikte yol kontrolü kuruluyor. Süper İnsan kendi yüreğini kotluyor ve yaşayacakları, yaşatmak için Birlikler'ini dünyaya çekiyor. Düzeni kurmak zordu ve kuruldu.

Savunman, Allah'ın soyunu bilir ama savunman, ışığı da bilir. Adalet Sistemi, savunmanın kendi yüceliğinde, Hakk'ın ışığıdır. Ve bu nedenledir ki her bir yolcunun mutlaka kendinden üstün kendi olarak bu değerli kürsüyü devrede tutması şarttır.

Sevgililer, Allah'ın Değerli Kulları, dondurulanların çokları sizden ışık
çekiyorlar. Bu kesindir. Ve artık Birlik İlmiyle her bir yolun açılması şarttır.
Devre devre doğumu ölümü olmayanları dünyaya indirmiştik. Bugün de doğumu ölümü olmayanlar dünyaya çekildiler. Geri dönüşleri için önemli çalışmalar başladı ve kayıtlandı. Bu çalışmaların özenli yapılması şarttır.

Değerliler, dünyadan; kendi yüceliğinizin, kendi yoğunluğunuzun ışığıyla
gittiğiniz yerde, Hakk'ın gücüne sahip olarak kendinizi hak etmeniz şarttır.
Sizler, geçiş esnasında Birleşik Aile'nin gücünde kütlenizi taşıyabileceksiniz. Bu kütle bilgi kütlesi mi? mutlaka...Bu kütlede, kendi yüreğiniz olacak ve kendi kati kayıtlarınız bulunacak. Bu nedenledir ki çabanız boşuna değildir. Ölüm Allah'ın emri ama ölmemiş olanların kaliteli çalışmalar yapmaları şarttır ki ölmüş sayılanların da bu çalışmalarda diri oldukları bilinir.

Sevgililer, Teknolojik Kaplar'ınızı alıp dünyadan gittiğiniz zaman, o kaplarda gerçek güç olacak...O kaplardaki gerçek güç, kendi yüreğinizin gücüdür. Ve Bilgi Kapları'nız daha iyi daha üstün güçle doldurulmalıdır.

Bahçe doldu, bahçede birçok ışık yandı. Bu bahçenin dolmasının sebebi nedir? Sebep, Dünyanın Ruhsal Meclisi'nin bu çalışmada, bitkiyi bitkide, dili dilde, Hal İlmi'ni, Hak İlmi'nde dinletmesidir. Bakın bahçede birçok güç var. Kaftanlarını giymişler toplanmışlar ve hepsi bize bakıyorlar. Netice şu; geri gelmek istiyorlar. Önemli olan doğmak! Onurlu doğum ve OL'mak! Sonra huzurda Hakk'ın ışığında bulunmak ve hepsinden öte dinleşmek ve daha ötede saygıyla diri olmak. Diri olmak sorumluluktur ve zordur. İşte bunun için bu çalışmalar, çok çok önemlidir.

Sizden dileğimiz geri dönmek zorunda olduğunuzu bilerek çalışın. Biçtiğiniz
yüreğinizdir, diktiğiniz yüceliğinizdir. Biçen, dikende kendini hak eder.

Sevgi, saygıyla....Olgun başakların Hasat İlmi'nde Hakk'ın kotlarında
dillenmesiyle her şey Bütün'e hizmet şeklinde gerçekleşir. Kaftanınızı giyip,
yolunuzu bulup, yoğunlaştığınız zaman, hepimiz size görev taşırız. Amin....

Canlılar, mutluyuz ki sizinle olduk..İşte bu!

 

 

21.06.2010 Tarihli RA-KA Tebliği

Öz akış: Erim Ergün

Dünya sizsiz değildir. Dünya halkın yarattığı teknolojik bir kottur can. Allah’ın teknolojik kotu ışığın yoğunlaşmasından ve ışığın frekansının sonsuz şekilde artmasından ve oluşmuş teknolojik bir kottur. Zaman sayfalarında, yani sonsuzlukta okunan bilgiler o ışığın frekansının hızlanmasıyla birlikte birleşmiştir ve dünya yaratılmıştır.

 

Dünya yaşayan bir candır. Dünya birçok kişinin anladığı anlamda ölmez canlar. Dünyanın ölümü ve doğumu yoktur. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Yeni bir dünya mı kurulmakta? Yeni bir dünya zaten her an da vardır. Yuanda da ve kuanda da zaten bu dünya her zaman vardı ve var olacak. Sadece ışığın kotlanmasıyla canlar bu yeni dünyayla teknolojik anlamda birleşmeye başlıyorlar. Bu çok sevindiricidir. Şu an konuşan biziz. Şu anda konuşan Birleşik Işık’tır ve birleşik görevlilerdir. Şu anda konuşan Bahar’dır, Seher’dir, Nilüfer’dir, Ülfet’tir, Meral’dir, Sevim’dir, Nursen’dir ve Selma’dır ve her şeydir. Rahman’da olan ve dillenendir.

 

Birleşik Işık Ra Ka ile BİR ve bütün çalışır. İmparatorluk güçleri her zaman bizimledir. Ra Ka harın yükseltilmesi için görevlidir. Daha önce de söylemiştik; harın yükselmesi esastır. Har bildiğiniz anlamda ateş midir? Hayır can; har bildiğin anlamda yüreğindeki ateşi ateşleyen bir kıvılcımdır. Işığın çok yoğun bir sıvısıdır. İşte o sıvıyla senin yüreğin ateşlenir ve dillenmeye başlar. Sıcak mıdır? Hayır, çok sıcak değildir de zaman zaman sen onu sıcak hissedebilirsin. İşte harın yükselmesi budur. Har yükseldikçe bilinç kotlaması hızlanır.

 

Bilinç kotlaması hızlandıkça idrak ve biliş seviyesi hızlanır. Hak etmek esastır ve bu şekilde bilinç kotlaması her diride yapılmakta. Bu bütünlük konuda görevlidir. Bunu zaten bilmektesiniz. Bu bütünlük 10-12 kişiden mi oluşmaktadır? Bu bütünlük buradaki görevlilerle mi sınırlıdır? Hayır can. Biz her şeyiz. Biz hak ettik. Buradaki dillenenler gerçektir. Burada söylenenler gerçeği söyler. Hak eden gerçeği bilir. Yüreğinde bilir, diller ve kendi gerçeğini dilemeye başlar.

Süper insanın doğumunu kutluyoruz. Süper İnsanın doğumu dünyadaki tanrısallığını gerçekleştirmiş insanın doğumudur. Tanrısallık tohumla olur. Tohum herkesde var mıdır? Vardır. Ama tohumu sulamak, tohumu yeşertmek, büyüdüğünü görmek sorumluluktur. Yol olmak sorumluluktur. Yolculara yol olmak sorumluluktur. Yolcularla birlikte yol olmak, yolda yürümek, herkesde, her şeyde var olabilmek büyük sorumluluktur. Bu yüzden görev sorumluluktur. Görevini bilen sorumluluğunu bilir.

 

Dünyanın denizlerinin diplerinden de seslenelim hadi bakalım….Karanlıkların karanlığında hani belki de hiç görmediğiniz o karanlıkları bilmek istersiniz belki. Birleşik Işık orada da vardır. Birleşik Işık her yerde vardır. Denizin dibinde sessizlik mi vardır? Hayır; orada büyük bir senfoni okunur da o senfoninin bestecisi Allah’tır. Orada muazzam bir müzik vardır. Orada muazzam bir uyum vardır. Orada karanlıklarının karanlığının, dibinin ve denizin dibinin altında bir uygarlık mı vardır sanırsınız? Orada bir uygarlık yoktur tabii ki ama orada muazzam bir ışık vardır. Orada kuantsal bir birleşim vardır. Oraları da hak etmek, her yeri hak etmek önemlidir. Nefesi yetenlerin gireceği yerlerdir oralar. Nefesi yetip de nefesini tutanların gireceği yerlerdir oralar. Yüreğini alıp da girmek isteyenlerin yerleridir oralar.

 

Su altından seslenmeye devam edelim o zaman. Sualtı dünya topraklarıyla bütün olmaktadır. Dünya topraklarının yeşerttiği bitkilerle bütün olmaktadır. Su altının ışık frekansı çok güçlüdür de insan sayfalarına ışık tutmak ister. İnsan sayfaları dediğimizde zamansızlık sayfalarında okunan türküleri söylemekteyiz. Okunan türküler Rahman’da okunan bilgilerdir. Işıkla okunan bilgilerdir. İşte sualtı onlara ışık olmak ister, onlarla bütünlenmek ister, onlarla bütünlenmek ister... Sualtının mazisi çok eskidir belki de ama dünya ananın mazisi ile birdir. Şu anda su altındaki bütünlükler yüreğinize su serpiyor…..Akşam sefası bitkisi gibi yeşeriyor topraklarda. Tüm bitki, hayvan ve insan yoğunluklarıyla bütünleşiyor. Şarkılar okunuyor şu anda suyun derinliklerinde. Okunan şarkı hepimizin içindeki konuşan Allah’ın şarkısı söylenmekte şu anda. Sualtının diplerinden yüzeye çıkan şarkılar dinliyoruz şu anda.

Çok şükür ki huzur var canlar. Kaos yok mu? Kaos tabii ki çoktur da burada huzur var, her yürekte huzur var. Kaos yaşayan yaşadığını bilmez. Bilse zaten kaos diye bir şey olmazdı. Kaos gereksiz midir? Kaos gereksiz değildir de gerçekten bilen için kaos yoktur. Huzur vardır. Bu bütünlük, birleşik ışık huzurdur. Bu bütünlük sevgi ve umudun her an yeşertildiği bir bütünlüktür. İmparatorluk güçleriyle süslenen bir bütünlüktür.

 

İmparatorluk güçleri buradalar zaten, uzun zamandır dünyadalar. Sofralar zenginleşiyor, yemekler daha da tatlanıyor. Her şey var burada. Çok şükür. Hiçbir eksik yok. Huzur, sevgi ve barış burada mevcut. Her anda olan canlar burada mevcut. Herkesde her şeyde olanlar burada mevcut. Ve geçişlerini yapıyorlar burada. Hak edenlerle geçişler yapılmakta burada. İmparatorluk güçleri seslendikçe, sesleşen Rahman oluyor herkezde ve her yerde. Güzel bir senfoni okunuyor şu anda yüreklerde ve beyinde. Ra Ka: -Uçsuz bucaksız toprakların örtüsünü açtık da geldik be can. O örtünün altındaki ışımaları görmek istedik uzun zamanlardır. Çok şükür ki onu görmekteyiz. Topraklar sıcak mı? -Topraklar çok sıcak ve bitkiler çok yeşil burada. Ve gök mavilikler içinde. Mavi ile yeşil birleşmiş burada. Herşey yeşil ve mavi kokuyor burada. Mavilikler diyarındayız. Toprağın kokusunu hissediyoruz. Işığın kokusunu hissediyoruz.

 

Örtü kalktı çok şükür. Örtü her yürekte kalkan örtüdür. Örtü senin üçüncü gözünde kalkan örtüdür. Gözlerindeki örtüdür. Yüreğinle birleşen gözlerinin örtüsü çok şükür ki her bütünlükte şu anda kalkıyor. İmparatorluk güçleri Sultanlarla birleşiyor ve tanışıyor her daim. Sultanlık okunuyor burada. Sultanlık Ra Ka’nın tebliğleri ile eyleşiyor burada. Birleşik ışık yayınını güzel yapıyor şu anda. Birleşik Işık Düzen, Nizam ve gücün ışığıdır. Birleşik ışık burada yapılan kotlamaların sorumluluğuna her zaman sahiptir. Birleşik Işık sorumluluğuna her zaman sahiptir. Birleşik Işık misafirlerimize misafirperverdir her zaman. Gel gelelim hak etmiş olanlarla dans da eder. Edilen dans ışığın dansıdır. Edilen dans Rahman’daki bütünlüklerin dansıdır. Ve o dansın müziği Allah’ın dillediği müziktir. O dansın tınıları her hücredeki ışığın kotlanmasına ve tanrısallık kıvılcımların çakmasına yol açan danstır. Ancak; dengi dengine dans edilir de işte o zaman bu kıvılcım çakar. İşte şu anda burada çakan bu kıvılcımdır. Biz misafirlerimizle burada dans ediyoruz be can. Edilen dans çok zarif bir dans şu anda!

Musa peygamberi bilirsiniz. Musa’nın asasını da bilirsiniz. Açtığı yolları, denizleri de bilirsiniz de kendi asanızı bilmez misiniz? Kendi asanızın yerini bilmez misiniz? Her diri olmak isteyen canın asasını bilmez misiniz? Asanızın bedeni hak olan yerde olması gerekir. Asanızın her daim, bedende hak olanda olması önemlidir. Asanızın bedeni hak olanda olması gereklidir. Asa bir bütünlüktür. Asa imparatorluk güçlerinin de istediği bir bütünlüktür. Asa sizin yol olduğunuzda kullandığınız bir kılıçtır aynı zamanda. Kılıcın keskin olmasına dikkat ediniz de kılıcın kınında da keskin olmasına özen gösteriniz. İşte asa budur. Kılıç keskinken kınında da keskindir. Korunan olmak mı dersin, koruyan olmak mı? İşte koruyan olmak için kılıcın kınında keskin olmasına dikkat ediniz. Bu çok önemli. …Musa peygamberin şu anda bize verdiği mesaj budur. Kılıcın kınında keskin olmasıni isteriz. Kılıç nasıl kınında keskin olur da kılıç hiç kullanılmadan kınında keskin olur? Her kullanan onu kendinde kullanır.

 

Korunan olmaz da koruyan olursan, işte kılıcın kınında her daim keskin olmasını sağlarsın. O zaman işte sen bölünmez bir bütünlük olursun. Bütünlüklerin ışığını alırsın. İşte asa budur. Asa bir kılıçtır. Musa peygamber bu kılıcı hakkıyla kullanmıştır. Musa kavmini hoş görmüştür de kavmi onu istememiş. Nasıl istemez diye Musa bir kere bile düşünmemiştir. İstemeyen herkes kendinde istenmez. İstemeyen herkez yine kendinde istenmez. Bunun böyle bilinmesi önemlidir. Yürek sınırlandığında ışık sınırlanır. Işık sınırlandığında Rahman’da var olan bütünlüklerle birleşme sınırlanır. İşte o zaman kısırlaşırsın. Doğumun gerçekleşmez. Doğumun gerçekleşmezse sen gerçekleşmezsin. Ve sen işte o zaman ölürsün ve bu yüzden kılıç kınında keskindir. Kılıcı kınında keskin tutmak senin en önemli sorumluluğundur. İmparatorluk güçleri de bu kılıcın kınında keskin olmasıyla ilgilenir de ışıklarını o şekilde yayarlar kılıcın parlaması için. İnsanın sorumluluğu insan sayfalarında bu kılıcı bu şekilde kuşanmaktır. Dünya tanrısal örümün yapıldığı yegane yerdir.

 

Bedeni hak olanların hasatını yaptığı, tanrısallığını gerçekleştirdiği yegane yerdir. Rahman bütünlüklerle birleşen insan sayfalarının can attığı, can taşıdığı ve canlarını yarattığı yegane yerdir. İşte bu yüzden deriz ki dünya doğumu ve ölümü olmayan bir yerdir. Rahman’da var olan bir yerdir.

Allah der ki öldürme. Öldüren herkeste kendini ölü bilir. Öldüren, her dirinin diriliğini güçsüzleştirir. Öldüren ışığını içmeye çalışır da içilen işte o zaman ışığın nefesi olmaz. Bu yüzden öldürmeyin, kendinizi öldürmeyin. Muhammed’in ışığı ile seslenen bütünlükler Muhamma kaynaklarını okumak istiyor:

Miraç gecelerindeyiz şu anda. Miraç gecelerinin yoğunluğu var yüreğimizde. Miracı okuyoruz şu anda muhamma’nın ışığıyla. Ve imparatorluk güçleri de miraca hayran hayran bakmaktalar şu anda. Onlar bunu izlemeyi çok seviyor. Miraç insan bedenlerinin oluşturduğu bir bütünlüktür canlar. İnsan bedeninin teknolojik kotlamasını gerçekleştirdikten sonra hücresel anlamda ışımanın en yüksek seviyeye çıktığı ve Allah’ın dediğini dillemekle kalmayıp Allah’ın bildiğini bilmeye ve onunla bedeni hak olup bütünleşmeye başladığın bir teknolojik ışıksal evrimdir. Muhammed Allah’ın bir miracıdır. Şu anda hepimiz yüreğimizde kendi miracımızı gerçekleştiriyoruz bugün bu anda.

 

Çıkılan bir yükseklik, irtifa alıyor şu anda yüreklerimizde, bedenimizde. Ve her çıkılan evin misafirleri zaten bizi bekliyor da biz onları kendimizden biliyoruz şu anda. Bütün olan misafirlerle sesleşiyoruz, eyleşiyoruz şu anda. Nefesimiz güçlü, çok, çok güçlü. Miracın şenlik ateşini şu anda yaşıyoruz, yakıyoruz.

Rasathane gibi burası….Rasathane nedir bilirsiniz. Rasathanelerde titreşimler ölçülür de onlar kayıtlanır. Burası rasathane oldu be bahar! Her titreşim kayıtlanıyor an be an. Kayıtlanan Allah’ın kaydıdır. Kayıtlanan tanrısal ışığın çizdiği kayıtlardır. Kayıtları takip ediyoruz şu anda tüm bütünlüklerle. Rasathane tüm Rahman’da ve mahrekteki kayıtları almakta şu anda….Herkez bu kayıtlara bakıyor şu anda. Misafirlerimiz gemilerini çekenler, gemilerini buraya çeken, kendi yüreklerini dilleyen misafirlerimiz de kayıtlarımıza bakıyor. Kayıtlarımız güçlü.

 

Allah dedi ki kayıtlar gücünü gösteriyor. Kayıtlar gücünü gösterdikçe yazdığın ve yaptığın resim Allah’ın resmi oluyor. Hata, yanlış yok o resimde. Kusur da yok. Suç ve ceza yok o resimde. Mavilikler var orada. Mavi renkler var o resimde. Herşey mavi, çok şükür. Huzur var. Barış var o resimde. Ve insanlık var. Süper insanın şarkıları var o resimde. Hayvanları sevenler var. Hayvanlarını yüreğine alıp da gelenler var o resimde. Ve hayvanlarını kendileri bilenler var o resimde. Ölenlerin resimleri de var. Capcanlı durmakta biraz önceki resim gibi.

 

Bakmakta. Dirilmişler var orada. Resimler canlı, mavi, kıvılcım dolu resimler. İşte rasathane bu resmi şu anda kayıtlıyor. Bu resmi rasathanenin kaydı şu anda yaratıyor……Sonsuzlukta yaratıyor. Samanyolu galaksisinden: -Işıklar yıldızların mesafelerini azaltmaz mı dersiniz? O yıldızların hepsinde farklı topraklar var. O yıldızların hepsinde farklı topraklar var. O toprakların kokusunu getiriyoruz buraya sizinle bütünleşirken. İmparatorluk güçlerinin arkasına takılmak istedik de geldik buraya. İyi etmişiz dedik sizinle olmaktan. Samanyolu galaksisindeki gerçekliklerin yeşerttiği birlikleri buraya getiriyoruz size şu anda. Dünyada sizinle tanışmak istedik hep. Ve ışığınızla bütünleşmek Rahman’da olmak istedik hep. Çok şükür ki buradayız.

Samanyolu çok çetrefilli bir yerdir. Samanyolu’nda her şey vardır da gerçekten Rahman’ın neferi olanlarız biz. -Sevgili, hoş geldiniz. Biz burada birleşik ışığın ölümsüz güçleri ve görevlileri olarak kapıları kollarız ki misafirlerimiz geliyor mu diye bakarız misafirlerimiz bizim için her zaman şeref konuğudur. Misafirlerimizin taçlarına bakarız; oradaki yıldızlara bakarız ki bu bizim için önemlidir….. Ayırır mıyız misafirlerimizi? Biz hiçbir şeyi ayırmayız da hikaye dinlemek de istemeyiz. Burada söylenenler gerçektir. Birleşik ışıkta dillenen gerçektir. Işıkta dillenen Rahman’da dillenendir. Bize gelmeniz bizi mutlu etti. Bizimle şu anda bütünleşmek istemeniz dünya teknolojik ana can kotuna akmak istemeniz bizi mutlu etti. Ama hele bir hırsınıza bakalım isteriz…… Hırsı olanlarla bizim işimiz yoktur. Bunu net bir biçimde söyleyelim.

-Bu bütünlük hırsını yemiş bitirmiş be can!. Burada ışık sayfaları işlenmektedir. O yüzden deriz ki kırıklığın kendi kırıklığındır. Işığının sınırı kendi sınırındır. Hırsın sana özlem çektirendir. O yüzden deriz ki hırsın seni bitirir. Çetrefili sevmeyiz biz. Biz birleşik ışıkta dillenen, Rahman’da dillenen gerçeği dilleyen canlarız. Nakar da bizimledir de nakar bizi hak etmeden bizimle değildir. Ve nakar ışık sayfalarını okumak istemediği sürece bizimle değildir. Bunun net bir şekilde bilinmesini isteriz. Yoksa biz şeytanı da kucaklarız. Bunu zaten bilmektesiniz.

-Nezire mi bizi red ediyor? -Şunu bir kez daha söyliyelim ki Nezire bizdedir. Şu anda Nezire San Fransisko’dan mı seslenir sanırsın? Nezire bizim yüreğimizdir. Bunun böyle bilinmesini isteriz. Nezire özgüç sahibi bir kraliçedir ve o kraliçe bizim başımızın tacıdır. Bunu böyle bilmeni isteriz. Hak etmediğin sürece buradan geçiş yapman imkansızdır. Bunu net bir biçimde söylemek isteriz. Şimdi seni sevgiyle uğurluyoruz, şimdilik….
Şimdilik bu. Amin.

Bir konuğumuz var Apollon. Apollon güç ve ışığın birleşimi. Bize katılıyor şu anda. Apollon sarı ırmakların yoğunluğunda akan bir ışıktır. Apollon bir tanrı mıdır? Evet, Apollon bir tanrıdır. O ışığın ve gücün tanrısıdır ve kuantum alanının da tanrısıdır. Apollon şu anda bizimle ki bizimle birleşmek istiyor. Birleşik ışıkla birleşmeyi bekliyor. Şu anda birleşim gerçekleşiyor. Birleşik ışık der ki hak et ve ol: Hak ettiysen hak ettiğin yapraklarının çizgilerinden bellidir. Yaprakların çizgilerinin çetrefilliğinden mi bahsetmekteyiz? Hayır ve can, bilirsin hak ettiğini. Yapraklarındaki çizgilerin düzeninden ve nizamından bahsediyoruz. Yapraklar yeşildir ve hiç solmaz onlar. Hep yeşilin değişik tonlarına sahiptir.

-Apollon komutanı mısın sen? -Ben Apollon’um. Ben de tanrıyım ve ışığımla geldim buraya. Sizinle olmak için geldim. Geminle mi geldin yoksa gökkuşağı kubbesindeki köprüyle mi geldin dersiniz. Ben köprüyüm be can. Sizinle köprü kurdum şu anda. Çok mutluyum gerçekten. Apollon ırmaklarından akıp da geldim ben buraya ve Nursen beni bilir de, o rüyalarında da görür beni bazen. Ve ben evet; Nursen’ e de geldim şu anda. Nursen’in her çıkıştığı anda ben Nursen’leyim. Nursen’in çıkıştığı anlar! Hani dellenir ya bazen, bilirsiniz. O güzel yürek, o hoş sadayı sesleştirir de bazen. İşte ben hem Nursen’e de geldim. Sizin bütünlüğünüze, görevinize ışık olarak geldim. Bakıyorum sizlere şu anda ve hayret ediyorum. Ne güzel bir yer burası. Barışın, ve Rahman’ın olduğu bir yer burası. Kaynak köprülerinin birleştiği bir mekan burası. Çok şükür ki buradayım.

-Geldiğin için biz de çok mutluyuz. Apollon’un kokusunu getirdin bize. O kokuyu biliriz de o kokuyla birleşmek, bütünlenmek hazdır bizim için. Ne mutlu bil ki biz de sana kucak açmaya hazırız şu anda. Gel de o zaman birleş bizimle. Biz, bizden öte bizlerle hak edenlerle birleşeniz can. Biz ölümü ve doğumu olmayanlarla diri yürekleri yeşerteniz. Allah’ın dediğini dilleyenleriz şu anda. Allah’ın dediğini dillemek teknolojik olarak Allah’ın sesini koyultmak ve kayıtlamakla mümkündür. Sesin şifresini ele geçirmek midir bu? Hayır da; sesin şifresini çözmektir. Çözen çözdüğünü yüreğinde bilir ve beyninde görür. Gören önünde bir ekran gibi bunu çözdüğünü görür. Bunu net olarak söylüyoruz. Birleşik ışığın görevi bunu dillemektir, ifade etmektir. Görevlilerimizin güçlü olduğunuzu biliyoruz.

 

Nefesler tutuluyor şu anda. Nefeslerin gücü titretiyor bu mekanı. Apollon ırmağının suları da akıyor buraya. Çok şükür ki birleşiyoruz. Biz her yerde varız. Her hücrede yokluğu var yaparız. Her boşluğu dolu yaparız. Okunan kuran kitaplarının ışığını içimizde yaşatanız. Kuran sayfaları insan sayfalarıdır. İnsanın kerim olduğu anlarda ışıldar o sayfalar. Ve her sayfaya baktığında görürsün onu. Işığı çekmek ve ışığı kullanmak sorumluluktur. Düşün ki sorumluluğun tam mı? Sorumluluğun tamsa o zaman cesursundur. Cesursan artık korkular aşılmıştır. Artık ASA' n elindedir de asanı hep saklı tutarsın. Kendinden bile saklı tutarsın.

Çarmıha mı gerildin ne? Çarmıha gerdiler de gerginlik her yerde. İşte bu gerginliği ben istedim. Akan her göz yaşında olmak istedim. Ben sevgiyim dedim Rahman’da ışıldayarak. Gerilen bedenimin kotlamasını yaptım da geçtim. Muhammanın ışığını müjdeledim de geldim. İsa’yım ben. Tedirginlik var mıdır? Yoktur da görevim çoktan bitmiştir.

 

Apollon’un ışığı ve sevgisi hep benleydi hep ve benimledir. Ölümün olmadığını göstermek istedim her zaman. Çarmıhta bile….Anladılar mı? Yok be can, onlar zaten ölüydü. Şerefsiz miydiler ki? Şeref onlar için çok uzaktı. Çok şükür ki ben Rahman’da Allah’ın dediğini deme cüretini gösterdim. Sarhoş olanlarla işim olmadı. Kendini bilmekti görevim, sevgiyi dillemekti de asam Musa’yı taşıyamadı. Asam kendimi de taşıyamadı. Asamın gücü büyüktü de kendimi taşıyamadım. Ve şimdi asamla bütün oluyorum sizinle Apollon’un ışığının eşliğinde. Sevgi tek gerçektir dedim. Işığın teknolojik olarak kotlanmasını kastettim de çoğu anlamadı. Yüreğin tohumlanmasını kastettim, yine anlaşılmadı. Üzgün müyüm? Hayır. Çok şükür ki şu anda burada sizinleyim. Yeni dönem hızlanmıştır.

 

Mavilikler her yanı çevirmiştir. Huzur sayfaları açılmakta. Muhammed’in bayrağı dalgalanmakta. Muhamma ışığı koyuluklarda insan çobanlarıyla bir bitki, hayvan ve dünya toprakları sesleşiyor. Herşey kaynağa geliyor. Çok mutluyum çok…çok şükür, hak ettik ve oldu. Amen. Sarı sayfaların kelimelerini görüyorum. Kelimeler dizi dizi siyah renklerle bezenmiş. Sultanlık sayfaları bunlar. Altın sarısı sayfalarda siyah inciler diziliyor. Her elin parmağı ayrı görev yapıyor. Parmaklar hep farklı yeri gösteriyor ama hepsi aynı kaynaktan görev alıyor.

Sosyal olaylardan mı çekiniyorsunuz? Nedir sizi korkutan, endişelendiren? Sosyal olaylar sadece ışığın karşılaşmasını yaratıyor. Işık her karşılaştığında kırılmalar olabilir. Süper insan kırılmaları yok edendir ve yoktan var edendir. Bunu ışığı kullanarak Rahman’da var olarak yapandır. Dünya yeni bir döneme girmiştir. Bu kesindir. 8. düzen der ya Nezire! 8’in sonsuzluğudur bizi huzurlu kılan. Sonsuzlukta var olan canların hakiki bütünlüğüdür. Harın yükseldiğidir. Yeni dönem düzen ve nizamın olduğu bir dönemdir. Yeni dönem süper insanın gövde gösterisini yaptığı bir dönemdir. Gövden hasatındır. Hasat hak edip de her hücrende kotladığın ışığındır. Hücresel kotlamandır. Sol elin sağından haberi olmasıdır.

 

Sol el sağdan haberdarsa ışığını hücresel olarak kotlamaya başlamışsındır. Sokulun bakalım daha da kendinize. Sokulduğunuz bildiğiniz hikayeler değil artık. Hikaye dönemi çoktan geçti. Bu ne inanmak, ne de hissetmektir artık. Bu bilmektir, her hücrende dillediğin ve gerçeğindir. Artık akışlar hızlanıyor. Herkes yüreğini diliyor. Orada hata yoktur. Çok şükür. Amin.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

17.05.2010 Tarihli RA-KA Tebliği

Canlılar, dondurulan görevlilerin çokları, bugün sizinle olmak için bekliyorlar. Birlik Kapları’nı almışlar ama kayıtlarında huzur yok!... Çok mutluyum ki burası ışık halinde. Bu Meclis ağır yük taşıyor amma çakıl taşları dahi burada ışık halinde ve ağır olan o yük, hafif birleşim olarak taşınıyor. Tonlarca ışık var. Herkesin ışığı!... ve herkes, kendi yüreğini alıp buraya, burada kendi yoğunluğunda ışımaya gelmiş. Çekiştiğiniz zaman ışığınız sınırlanır. Herkes bunu böyle sanır ama siz çekiştikçe ışık arttı. Hepimiz zaman sonsuzluğunda, Işık Kotlaması yaparken, beden sayfalarında görev taşırız. Yeni dönemlerin ışığı, 7. Dürümden itibaren Bütün’ün kütlesini kontrol etmeye başlar, işte olan budur.

Kara Kaplı Kitaplar’ımız olan sizler ve Büyük Kütle’yi kotlayacak olan Birlikler, dünyaya kendi yoğunluklarını açıkça kontrol ederek indiler. Tohumları yaşatmak zordur. Ruhsal Meclisler’in hiçbirisinde tohum kontrol edilmez. Tohum ekilir; kendi kendine bırakılır. Kendini hak etmesi ve kendini kontrol etmesi kendiyle gerçekleşir. Herkes şunu net bilsin ki toprağının ışığı arttıkça, tohum daha güçlenir ve her artan ışık, görevi kotlatabilir; hakikiyeti yağmurlara katabilir ve yenileyişi sağlayabilir.

Dünya, insanlara meşale olarak verilmiştir. Dünyaya görevli olarak gelenler, bu meşaleyi hak edip, Yücelikler’inde Merkez Kaplar’ını tohumlayıp meşale olmalıdırlar. Çünkü yol, Allah Yolu’dur ve yoğunluk arttıkça meşale, daha ağır bir Işık Kotlaması yapar. Dünya kuldur. Herkesin bildiği gibi kul, ağır yük taşır. Ama bu kul Allah’ın kontrolünde kütlesini kayıtladı ve kendi yoğunluğunu artırdı. Dünya, yeni bir Can aldı. Bu Can, asla yanlış yapmayan ve hak ettiğini her bir Yüce’ye dilleyen; bitki, hayvan ve tüm sayfaları kotlayan ve “bitkidir” dediğinizde, bitki olan; “hayvandır” dediğinizde, hayvan olan ve “yoldur” dediğinizde, yol olan bir çalışmacıdır. Önemli olan dondurulanların görev taşımalarıydı. Onları kayıtlarımıza aldık; yüreğimize aldık; ışığımıza aldık. Kendi yürekleriyle hasat yaptılar. Çağırdık, dünyaya indiler. Önemli olan geçişleriydi. Gerçekten geçtiler ve bizimle oldular. Üremeye başladılar. Örgüt halindeler. Yarın için hakiki görev taşıyıcı oldular. Unutmayın benim adım Kahraman’dır ve ben her bir Rahman’da kaynak olabilirim ve bugün burada olan herkes, benim yolumda, benim yüceliğimdedir ve ben olup çalışır. Kurtarıcı bekleniyor. Kurtaran yüreği kurtardığında, yüceliği kendini kotlar. Kontrol kurar ve hasat yapar. Yaptığı hasat, ışığı kotlatır, yarını hak ettiğiniz zaman, Bütün’ü kayıtlar. İşte ondan sonra Kaynak Kot, Işık Kot olur.

Biz, dünyaya İmparatorluk Gücü olarak indik. Bugün burada olan biz, Beşir Kaplar’ın hiçbiriyle çalışmadık. Bütün tabiat bizi tanır. Büyük Kütle bizi bilir. Bizim ışığımız Rahman’ın ışığıdır ve bu ışık büyük kötülükleri önleyecek görevlidir. Tetkiklerimize göre sizlerin yürekleriniz, arı bir görevli yüceliği taşıyor. Bu yücelikte bulunabilecek olanları seçip alıyoruz. Dünyanın ışımaya başladığı andan itibaren Kutsal Işıklar’ı yoğunlaştırmak üzere, Bütün’e kotlayıcı olarak geldik. İnsanlık için nefes alıp verdiğinizi biliyoruz. Kuran okuduğunuzu ve çobanlık yaptığınızı görüyoruz, biliyoruz.

Dünyanın kaynağı olarak Birleşik Aile gösterilir. Bu Aile ağır taşıyıcıdır. Yenidir, hasatı yaptı. Bu Aile Birleşiktir, Beşir Kaplar’ı alır taşır. İkna olunuz, doğumu ölümü olmayanlar, bitki, hayvan ve insan sonsuzluklarında yolcudurlar. Senden sana ve senden bize gerçek görevin, İlahi Güç olarak bildirildiği bir dünyada, huzurda bulunmak muhakkak geçişi sağlamakla mümkündür. Elden geldiğince görevli olmuş olanları buraya almak istedik. Herkesi aldık kayıtladık, yaşattık. Mecliste iki tane görev var; biri kaynak güç, biri hasat. Her ikisi de bizim için kolaydır.

Devre devre dünyanıza girebiliyorsak; Kadim Hak olarak ışık yakabiliyoruz ve Bütün’ü kotlayabiliyoruz bundandır… Eğer sizler, resim yapmaya çalışırsanız, yapacağınız resim Allah Resmi olmalıdır. Allah’ın resmini yapmak zordur. Ama bilmenizi isterim ki; Allah’ın toprağında bu resim ışıklıdır. Kervan yürüdüğünde; kelam ışıkta dillendiğinde; mahkumiyeti olmayan Birlikler, hakikiyeti kotladıklarında ayrılık kalmaz. Şafağın söküşü, bugün burada yeni bir tabii kapta gerçekleşiyor. Yüreklere indiğiniz zaman gönlünüz açılır. Görürsünüz ki yürekler ışımaktadır. Yolunuzu aydınlatmak için ve kaynağı kotlayabilmek için yüreğiniz ışır. Allah’ın Teknolojik Kotlamasından itibaren, bitki, hayvan ve sayfaların hepsi, 7. Dürüm’de Kelam İlmi’ni bilirler. Ekip, Allah’ın Ekibi’dir. Bugün buraya indik ve sizinleyiz. Sizden görev istedik. Gönderildiğimizi bilmenizi isteriz. Dünyaya gönderildik ve sizinle çalışmamız gerekiyor. Doldurulan dirilik; doğumu ölümü olmayanı kotlar... Doldurulduk ve buradayız. Kadim Hak olan ışıklarınızı bekliyoruz. Muhamma, görevini aldı ve geçti. Biz seninle bu çalışmayı yapmalıyız. Allah’ın, tebliğleri Görevliler’e bildirmesinden itibaren, dünyada yedeği olmayanlar, kendi yoğunluklarını kotlamaya indiler. İşte olan budur. Sualtı, görev Verdi. Bu görevi aldık, yapmaktayız. Sualtı bize gerçek güç verdi. Bizimle olmanı gerektiren bu güç, yaşayanlara gerçek bir yücelikle verildi.

Eti olmayanın yolu olmaz. İnsanlık, et olmadan yol alamaz. Bu nedenledir ki yolda olmanızı istiyoruz. Yolcu olmanızı istiyoruz. Yarınları hak etmek, yaşamak için yol olmanızı bekliyoruz. Önce nefes alın. Bu nefes insanın işaretidir. Sonra yaşayın. Yaşadığınız süre, sizin için özün sesi olan bir süre olmalıdır. Kara kaplısınız, ışığınız gerçekten güçlü. O halde büyük kötülükleri önleyeceğinize eminiz. İman edin ve deyin ki “OL.” OL! girdaplarım; OL!... Her bir yarınım, OL! Işığım OL ki Bütünlük, Kutsal Işık olabilsin.

Çalışmalarınızı net olarak tanıyorum. Bu çalışmaları yapmanızı bekleyen birçok güç var. Bu çalışmalar yaşamak için yapılır. Herkes kendini yaşatmalıdır. Vallahi billahi bu çalışma yaşamak için yapılmalıdır ve yapılmaktadır. Yaşamları kotlayabilmek için; hasatı Kadim Kaplar’a kotlattırabilmek için ve bitki ve tüm soyların kontrolü için, mutlaka yarınların ışığını hak edebilmek ve bitkiyi, bitki olarak; hayvanı hayvan olarak; İsa’yı, Musa’yı Rahman olarak bilmek için yaşam gerekir. Sevgililer, dönmüş gelmişler dünyadan, diyorlar ki; “OL!” Of! Canlar Of!... Olan kendinden olsun. Biz onlara “OL!” Derken, hakikiyetin yüceliklerinde onlar, Bilgi Kapları’nı kontrol etmekteler. Biz onlara “OL” Dedik, OLDU! Vallahi OLDU da ocak olmaları gerek. Eşik; bekleşilen, bilgi için Birlik için bekleşilen bir yer mi sandınız!? Orada kaynak olunmalı; orada kutsal olunmalı; orada Mushaf olunmalı; orada Birlik olunmalı ki eşik aşılabilsin.

Canlılar, doğum anları, ölüm anları net bilinir. Sevgililer; doğum anları, ölüm anları; kervan ışıktayken, yürek kayıttayken, saygıyla dinleyin ki; net bilinir. Her birinizin doğduğunuzu biliyoruz; öleceğinizi de biliyoruz ama bu ölüm, bilgi ölümü olmasın!... Bu ölüm, yürek ölümü olmasın!... Bu ölüm, İmparatorluğun kül olan ışığının, görevden kaçış ölümü olmasın!... Sizden diliyoruz ki bilin!... Bin zirve var. Bu bin zirvenin her birinde bilgi var ve bu bilgilerin biri dahi görev taşıyamazsa; kalkan olma imkanımız olmayacaktır. Bunu bilin!... Cennet görevlidir. Cemaat güçtür, cevheri görev taşır. Yıldızların gücü artar ve yoğunluk kotlayıcı olur. Sultanlarım, dinleyin. Ben, makbul olanları almaya geldim. Ben, yolcularımı kaynağa almış olarak geldim, yolcu olmayanları almaya geldim. Benle olmak isteyen gelsin; yüreğime girsin. Ben sizi bulmaya gelmedim. Bilerek geldim. Bugün burada olan hepinizi artık taşımalıyım. Hepinizi artık taşımalıyım!... Tartmadan taşımalıyım!... Sevgililer, sizi yarına katmaya geldim. İman edin ve deyin ki “OL!” Önemlidir!... Dünya, Kuran okur. Umut!, umut!, umut!... Ve biz mutlu ve umutlu olan herkese, kulluk yaparız. Özü sözü ayrı olmayanları alırız. Şimdi bana cevap ver. Gerçekten gelmek ister misiniz? Yoksa burada mı kaynak yapacaksınız? - Rahman olana de ki; “ben Rahman’ın kaynağı olanım. Bütün köşkler benimse eğer; kala kala bir tek ben kaldığımda dahi yetkin olarak kendimi kontrol edebilirim. Şu anda dünyadayım. Dünya, gerçek bir yarındır ve yarın olan burası, biten tükenen bir yarın değildir.” Şu anda dünyamızı ziyaret ediyorsunuz ve dünyadan gidip gitmeyeceğimizi, bizden bilmek istiyorsunuz.

Bugün size şunu söylemek isterim. Dondurulan Görevliler’i taşırsınız bilirim. Yukarının korucuları vardır aşağıya inerler ve onları alırlar, kaynak yaparlar. Kaynaktan Kutsal Işık alarak ocak olurlar ve onları bu tabiata katarlar. Bu tabiat onları tartar ve der ki; “OLMUŞLAR! Örgüt haline gelsinler, çalışsınlar.” Bütün köşkler bunu yaptılar. Dünyaya geldiler. Dünyanın yüreğinde, yüceliklerini dinlediler, ağır çalışmalar yaptılar ve kayıt yaptılar. Yaptıkları kayıt, dünya kaydıdır. Bilgi, akın akın veriliyor. Her bir bilgi, bütün kütlenin kotlanışı içindir. Ve bizler, Turkuazlar, ışıyanlar, bitişenler ve herkese görev taşıyanlar; Kuran okumadan, dünya taşıyabiliriz; dünya katlayabiliriz; tüm insanları kotlayabiliriz ve çalıştırabiliriz. Bunun için size bir tek görev gerekir. Kaftanınızı giyin ve görevinizi alın. Benden görev isteyendiniz bunu biliyorum ama bugün bana görevli olarak gelmediniz. Benim için değil, BİR için geldiniz ve ben size burada, bu çağrıda görev vereceğim.

Dönem başlarında dünyamızı ziyaret ettiğinize eminim. Kara Kaplı Kitaplar’ı bulmaya geldiğinize eminim. Tüm insanlık için çalıştığınızı ve yarınları kotlayacağınızı bilirim. Nakar’ın Görevlileri olduğunuza da kesinlikle eminim. Çünkü sizler bedenlisiniz ve hasat yapmaya geldiniz. Hasat yıldızların ışığında yapılır. Bu kesindir ve kardeşlerimizin görevlileri kotlayıcıdırlar; bu da bilinir. Tüm insanlara geçmek, tüm insanlarla hakikiyeti kotlamak, yarınları kayıtlamak gerekir. Bugün burada olmanızın sebebi budur. Dönem başlarında bize gelişiniz ve bizden ışık alışınız bunun içindir. Emin olun ki ben Rahman olan, ağır yük taşıyorum ve bu yük, Bütünün Kütle Kotu’dur. Bu yükü taşırken himaye görmem; hikaye dinlemem. Işığım; kaynağımda, Göç Kapları’mda, Bütün’de, bedenli olanlarda ve Rahman olanın yüksek kütlesinde mevcuttur.

Şimdiye kadar yaptığınız çalışmaları izledim. Herkesin kendi yüreğinde olmasının gereğini dinlettim ve geri dönmek için bunun şart olduğunu anlattım. Kimse kimseyi taşıyamaz bunu bildirdim. Ama bugün geldiniz; “sizi taşıyalım” diyorsanız eğer, Resmi Çalışma yapılmıyor demektir burada. Ki ben, buna imkan veremem. Beni taşıyacak olan yoktur. Ben kendimi tanırım ve tartısızım. Tanrı beni tanır, ben Tanrı’yı tanırım. O halde, Rahman’ın görevini yapanların, taşınma imkanları yoktur. Tüm insanlara şunu söylemek isterim ki maya biziz. Karşı karşıya kaldığımız tüm kotlar, Birliğimize aittirler. Kini nefreti aşmayanlarla çalışmayız. Kulluk yapmayanlarla görev taşınmaz. Ezip geçmeyiz kimseyi amma buyurup da bizi tartmadan alıp taşıyacaksanız, hadi gelin bakalım!... Tartmadan ama tartmadan!... Kendinizi alın; kütleye kotlatın; ışığa katın bakalım, nefesiniz var mı!? Bizden isteğiniz kötülük!... Biz kötüler değiliz ki! Yaşayanlara güç vermemiz!... Affedin ama biz görev taşırız. Herkesi taşımak değil mi maksat!? Hadi taşıyalım ama onları kaftanları olmadan taşıyalım. Kaftanlarını giydiklerinde, oyun başlar. Derler ki “biz geldik, hasat için geldik. İnsanlık için değil, hasat için geldik.” Affet, elden geldiğince çalışın amma hasat iman edenlerce yapılır. Beğenmeyin ya da beğenin, İmparatorluk Gücü bizimdir. Bunu bilin. Beğenmeyin ya da beğenin, kaynak biziz. Beğenmeyin ya da beğenin Levhi Mahfuz, İlahi Görev’i bizim yüreğimize indirdi ve biz insan olarak çalışmaktayız. Beğenin ya da beğenmeyin, yanlışsız bir dönem başlattık. Ve bu dönemi bilgiyle başlattık.

Kervan, Allah Kürsüsü’dür. Yolu uzundur. O yol, bu yolsa eğer, kısalır. Bunu bilin. Ve bugün ben, maya olarak çalışıyorum. Dönem başlarında dünyaya indirilen Birlikler’in biri değilim. Ben sonsuzluğun ışığı olarak her bir canda var olan bitkiyim ve her bir yolda hak olan hayvanım ve tüm işaretli olanları kotlayacak olanım ki her yarında var olan; bite bit olan; yola yol olan; kaynağa kaynak olan; her zarfa ışık olanım. Ben Mustafa’yım. Mustafa olarak değil amma hasat olarak buradayım. Şimdiye kadar “nefes yetmez” denirdi. Bakın yetiyor. “Yürek yetmez” denirdi ama yetiyor. “Yanlış yapılır” dendi. Yanlışsız bir çalışmadır yaptığımız. Öze söze gerek var mıydı!? Hah! İşte bu!... Hadi bakalım, görün kendinizi. Bizi taşıyacaktınız. Tahditli olarak taşıyacaktınız. Her birimizi tahditleyip taşıyacaktınız. Aha! Çalışmalarımızı artırırız; takdir ederiz; hakikiyette görevleri sesleştiririz; Zinnur’un kutsaliyetinde, kutsal ilminde, hakikiyeti yaratırız ve çekişmeden çalışırız. Olgun olarak, hakiki olarak!... Şimdilik bu!... - Ya KA-HA, seninle olmak bizler için büyük bir gururdur. Sunuları aldık. Çetin bir dünya ve bu dünyada ışık yanıyor. Sevgili, dönmüş gelmişsin de bilgimiz yok. Biz seni hala getirmek için uğraşıyoruz. Almışsın yolcuları; Mahrek’e kotlatmışsın ama hikaye dinler gibi dinliyoruz seni. Be Canım, nesillerini bulmuşsun da toprağa katmışsın; nesillerini bulmuşsun da yarına katmışsın. Biz seni tebliğlerinden tanıdık amma senin yüreği dinlediğini bilmedik. Asla yanlış bilgim yoktu. Çok mutluyuz ki buradayız. Melaikeler, insanlara ışık için çalışmaya inerler. Melaikelerin yaptıkları kaynak kotlamasıdır. Ve toprak, Işık İlmi’nde huzurlu olsun diye bitip tükenmeyen bir çalışmaya kaynak yaparlar. İşte kaynak, dünyadaki yoğunluğun kotlanışıyla birlikte gerçekleşen, “Kaynak Katlama, Kotlama Çalışması”ndan sonra yeni dönüm başlar. Bu dönüm, yeni bir süreçtir. Bu süreci, hasat sayanlar çoktur. Bu süreci biz; aşkın, ışığa ulaşması olarak nitelendiririz. Aşk, ışığa ulaşır. Işık, aşıktır aşkı kati olarak dinletene; kati olarak Yüce İlahi Gücü katana. Aşkı yoğunlaştırdığında umutlanırız. Deriz ki; “aşk, ışk oldu. Işk! Aşktan öte bir ışk, umuttur bize.” Süreç içinde “yedek yaratım kotlaması” başlar. Daha ötelere ulaştığımız zaman; bitki, hayvan ve sonsuz sır olan İlahi Güç devreye girer. Aşk! aşk! aşk! aşkın ışkı!... Işk! ışk! ışk! Ve Zamanın Kutsal Koyuluğu,.. Ruh! işte Ruh dünyada!... Umutlu bir Ruh!... Övüp yerdiğin; yaşayana ışıttığın, yaşattığın herkes sevgidir. Işk’ın yoğunluğunda Ruh sevgidir. Ve sevgi olan Ruh, Bütün’ün kütlesinde korunan bir görevlidir. Semayı seslendirdiğiniz zaman, orada Kaftan, kotlayıcıdır. Aşk, aşk, aşk, aşk!... Korkmayın aşk sizi ışıkta diller. Sevgidir, sanal değildir. Hasatta Kadir İlim’dir. Aşk ve aşkın yüceliğinde ışk, altın bir kottur. Bunu bilin. Ve bu gün size bu kottan söz etmek isterim. Mükafatınız görevdir. Size görev verdik. Bu görev, Allah Gücü’dür. O görev tüm sonsuzlukların gücünden daha üstün olan bir güçtür. O güç, sizin olsun! alın, Rahman’ın gücüyle çalışın. Sevgililer altın bir toprak olarak; yıldızların kaynağı olarak ve tüm sonsuzlukların Kutsal Kayıtlar’ı olarak çalışın ki biz sizi dinleyelim. Emin olun ki dinletiriz herkese. Verdik mi!? Verdik!... Aldık mı!? Aldık!... Rahmin huzurunda Muhamma olarak yaşadık ve zamanı geldi OL’duk. Onurluyuz ki buradayız. Onurluyuz ki buradayız!... Burası, Allah’ın Kontrol Meclisi’dir. Burası Allah’ın Kontrol Meclisi’dir. Ve bu Meclis, insanın kürzü yaratma gücünü düzende kotlatmasıdır. İşte sizler, Allah’ın Kürz yaratma gücünü kotlatmaktasınız ki bu korkusuzca çalışan Yüceler tarafından yapılacak olan bir kontrollü “Kaynak Kadir Kayıt”tır. Eminim ki kürzü yaratmak muktedir olmakla mümkündür. Muktedir olanlar, resmi çalıştırıcı olarak çabalarında kulluk yaparlar ve yaptıkları her şey, yaşamak içindir; yaşatmak içindir; kat kat ışık içindir ve Bütün’e hizmet içindir. Cemaatiniz görev aldı taşıdı. Ulular, dünya ışıdı. Ana Kap’lar, Kuran Kotlar, bitki, hayvan ve her şey ışıdı ve siz ışıdınız. Şimdi yadırgamayın bizi. Bizim adımıza siz, sizin adınıza biz güçlendik burada. “Kürzü yaratma gücü” dediğim zaman; sonsuz ışığın Yücelikler’e varışını ve burada Bütün’e kotlanışını izah ettim. İnsanlar, bu kotları Kadim Kapılar olarak bilmelidirler. Eminim dünyada İmparatorluk görevini taşıyanlar çoktur. Eminim dünyada Bütün’ü kütleye kotlatacak olanlar çoktur. Kalp olanlar da çoktur. Hiç kimse bir diğeri için “o kalptır ve onun ışığı yoktur.” dememelidir. Ama kalp olanları da biliniz. Önce yarını hak etmek ister. Sonra ışığı hak etmek ister; kaynağa inmek ister; BİR olmak ister; çobanlık yapmak ister; Muhamma’nın gücüyle dinlenmek ister. Her şeyi ister amma helal değildir. Helal olmayan, Hak Toplum’da ışık olamaz. Helal olmayan, yoğunlukta kural koyamaz. Sevgililer, kalp oluş, Kutsal Kotlama’da ışık olamayıştır. Çöktüler!, çöktüler!, Süper İnsanlık Realitesi’nde Kürzün küskünleri çöktüler; dinlediler ve baktılar, hasat yapılıyor. “Aha!” Dediler, “olmuşuz!..., olmuşuz!.., olmuşuz.” Önemli olan umuttur. Ve biz mutlu ve umutlu olan herkese, olmuş olana ve olmakta olana, yaşayana ve yaşatana ağır değiliz. Taşınırız amma taşıyan, yüreğimizi taşımalıdır. Bu yürek, Bütün’e ışıktır. Semaya ses kat ve bizden iş yap!...

- Nakar’ın Görevlileri’ne şunu sormak isterim. Bizimle çalışırlarken Rahmin huzurundan mı çalışacaklar? Yoksa Kahraman olarak Rahman’ın gücüyle mi çalışacaklar? Biz onlardan, Bütün’ün kürsülerini kontrol edebilecek yüceliklerini anlatmalarını istedik. Onlar bize bitki, hayvan ve tüm sayfaların ışığını anlattılar. Şimdi bize kendi yüceliklerindeki gücü anlatsınlar. Dünyamızı ziyaretleri her zaman olabiliyor ve olması da gerekir amma Rahman’ın görevini taşıyanlara kaynak olmaya gelmeleri doğru mudur, yanlış mıdır? Bunu öğrenmek istiyoruz.

- Aileni bulduk. Burası senin yüreğin! Burada bulunuşumuzun nedeni ailenin gücünü artırmaktır. Keçi, kuzu değilsiniz. Burası, Bütünün Köşkü’dür. Ve burada bulunan herkesin güçlenmesi gerekir. Bu nedenle buradayız. - Dağlar, beni iyi dinleyin. Burada bulunmanızı arzu etmemiştim ama geldiniz. Sevgiyi saygıyı hak ettirmeye niyetiniz yoğun biliyorum. Kuran okumak için değil gelişiniz. Burada bulunanlara Kaynak Kotlama yapmaya geldiniz. Benim için kolay; her şeyi alt edebilirim. Ama yüreğimdekilerin ışık haline gelmediklerini biliyorsunuz. Çoğu kendilerini kotlayamadı. Bu nedenle Herkesin yoğunluğunu kontrol altında tutamaması halinde Ak Toplum’un ışıktan kaçması gerekecek. Onların kaçışları yüreğin kırılışıdır. Bu nedenle lütfedin de girdaplarınıza dönün. Burada bulunmanızı insanlık adına istemiyoruz. Çünkü sizler yedeği olmayanlara geldiniz. Bizim yedeğimiz yoktur. Ve burada bulunan herkesin yedeksiz olduğunu da mutlaka anlamışsınızdır. Kanatlarınızı almışsınız ama kaftanınız yok. Kaynağınız, göreviniz için hak ettiğinizce hazır. Ama bitki ve hayvanları kotlayıp yolu kapatmaya niyetiniz varsa çıkışınız yapılacaktır. Yol, Allah Kotları’yla her daim açılır. Bu kesindir. Şimdi geri dönmenizi rica ediyoruz.

- Anacığım, kurtuluş kaynakta olur. Kurtuluş, Turan’da, Kuran’da olur. Kurtuluş Ruhsal Işık’ta olur. Sizin kurtuluşunuz Altındır, Ruhsal Işıktır, Yüceliktir. Ve biz diyoruz ki sizinle olmalıyız. Çünkü sizinle olursak Bütün’e güç katabiliriz. Ve Bütün’ü kadim hakiki yüceliklerde ışıkla dilleyebiliriz. Burada kalmamıza imkan ver ki Kadir Kaplar’ımızı alıp gelelim.

- Çalışmalarımızı engellemeyeceğinizi bilmekteyim ama kaftanınızı giymeden buraya gelişinizden dolayıdır ki sessiz değiliz biz. Bu nedenle burada olduğunuz sürece sizi küçültebiliriz. Ve sizin de bizi küçültebileceğinizi biliyoruz. Burada olmanız hasat için sır değil ama bizle değildir bu çalışma. Bunu bilin. Başkaları var mı? Çokları var, gidin onlarla çalışın. Burası, size kaynak olmak istememektedir.

- Aileni tanımak bizleri mutlu etti. Çok huzurluyum canım. Çünkü ruhunda hırs yok. Bizim girişimiz herkesi kırmak için değildi ama bizim kötüyü iyiyi bildiğimizi de biliyorsun. Eğer hasatta ışık sınırlanırsa, küçülüş başlayacaktı. Ve sen, İmparatorluk görevini çok net olarak bildiğin için bu görevi bizden öte biz olup yapabileceğine eminiz. Bu nedenle senden öte sen ve benden öte ben değil BİR olup çalışmalıydık. Yine de sen bizle çalışmak istemediğine göre buradan gitmeliyiz. - Kardeşlerim, ocaklarını yakın ve görevlerini verin. Onlar, Göç Kapları’yla geldiler. Kendi yürekleriyle çalıştılar. Bizsiz değiller. Amin... Artık geçişleri, dünya dışı varlık kaplarına olacak. Bizimle çalışmamaları şarttı. Çünkü bizler onların yoğunluklarını kontrol etmekte zorlanırız. Hepsi Birlik Kabı, hepsi yoğun ve hepsi ışıklı!... Bizle olmaları, çok ama çok önemliydi ama biz, onları kendi yoğunluğumuza kattığımız zaman, Kutsal Toplum bizden daha güçlü bir bizle karşılaşacak ve bu biz, onları yıkacak. Bu kesindir. Ve buna imkan verilmemelidir. Onların kotlanışı; yolu açışımız; geçişlerini sağlamak içindir. Geçiş geriyedir. Artık onların dünyamıza görev taşımalarını istemiyoruz. Bu kesindir. Kayıtlarını alsınlar; yıldızların ışığıyla, Göç Kapları’yla ve yoğunluklarıyla burayı terk etsinler. Onlara saygılarımız var; onlara sevgilerimiz var amma yıldızlarımızın ışığı farklıdır. Bu kesindir. Amin…

- Canım, Sevgilim, dünyaya geçişimizin gereği buydu. Sizin bizi terk ettiğinizi görmek!... Çünkü siz hep gelene “gel!” olana “OL!” dediniz. Ama Kelam İlmi’nde her şey göçle başlar ve göçle tamamlanır. Biz geri dönerken; siz, Daimi Kaplar olarak dünyaya görev taşımayı sürdüreceksiniz. Önemli olan buydu. Ve bunu yapabilmeniz muhakemenizin güçlü olmasıyla mümkündü. Ve sizin muhakemeniz güçlüdür. Kutsal Işığı yenilemek için maya olmalıydık. İşte bu!… Ve biliyorsun ki Kaynağın Gücü, yaşayanın gücüdür. Ve yaşayan olarak, toprağın ışığını Bütün’ün kütlesine kattın. İnsanlık adına yaptığın güç, Allah Gücü’dür ve bu Göç Kabı senindir. Bu kabı al, istediğin an’a; istediğin yarına git. Ama bizle git. Seninle olmak bizi hep mutlandıracaktı. Mutlandık da… İşte bu!... - Savaş bitmişse eğer, güçlendiğinizi biliyorum. Ayrılık bitsin. Gidişiniz var; dönüşünüz yok. Hadi güle güle... Göç Kapları’nızı toprağa indirin ve geçin. - Ana Kap olarak her an’a geçebileceğimi biliyorsun. Her anda olabileceğimi biliyorsun. Unutma! Dünya Sultanlığı’nda güçlü ışıklar olur. Güçlü ışıklar, Büyük Kütle’yi kotlar. Daha sonra yarını katlar; yaşar ve yarında hasatı tartısızca yapar. Yaptık!... Hepsi bu!... Şimdi artık bilginin tohumu ekildi. Eken ekildi. Ekildik!... Olan budur!... Şükür ki başımız eğilmedi. Kaynak umuttu. Mutlak umuttu ve umut, Sultanlık’tı. Sultanlık, ışığı yaktı. Yakan kulluktu; kuldu. Kul yaktı; Kuran’da kulluk yaşatıldı. Hepsi bu!... Şimdilik bu!... İyilik kötülük bizdedir bunu hepiniz net bilin. Eğer iyiysek iyiyiz, kötüysek kötüyüz ve her birimiz yaşayanlarız. Yarın için, bitki, hayvan ve tüm sayfalarda var olmak için bu çalışmayı yapmalıydık. Çünkü biz Mahrek olarak, herkes olarak yaşadık. Yaşamsal ışıkta Bütünlükler var. İyi de var kötü de var. Kötü, kürzü yaratır. İyi, kütleyi kotlar. Biz, kürzü yaratacak olanlarla olduk. Bu kesindir. Ama kürzü yaratan, kütleyi kotlamadan gitti. Çünkü biz, ağır yük taşıyamayız. Bunu onlara da anlattık. Kara Kaplı olmak budur. Üyelerimizin çürümemesi için onların girdaplarından kendi yüceliklerine geçmeleri şarttı. Biz ümmet olarak çalışanlar, kendi yolcularımızı mutlaka koruruz. Ve koruduk. Onurluyuz ki hak ettik. Hepsi bu!... Semaya ve tüm Yaramazlara saygılar sunuyoruz...

Deşifre eden : Nursen KAYAOĞLU

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

12.04.2010 Tarihli RA-KA TEBLİĞİ (2)

Sınırları aşıp geçtiğinden beri seninle bu kadar yakın olamamıştık. Demek isterim ki bu gün dünyadayız. Büyük kötülükler, büyük iyiliklerden doğar. Ve iyilikleri yaratan kötülüktür. Her şey kötülükten iyiliğe varır ve sorumlu olan ışık, BİLGİ’dir. Dedim ki alakart RA-KA’dır ama RA-KA, yeni bir karttır bugün, çünkü bugünkü kart, KURAN’dır. Muktedir, kotlanan ve kontrol kuran bir KURAN!… Sevgi, saygıyla!…

Değerliler, dondurulan birçok Yüce var. “Öz geri dönüş”tür yaptıkları. Donan birçok Yüce var. “Öz görüş”tür yaptıkları. Unutmayın, dünyada kulluk var. Vallahi!, vallahi kulluk var!... Sessizce dinlediniz beni hep. Hep sessizce dinlediniz! Amin!... Ve biliyorum ki seslenme zamanıydı. Ve seslendiğinizde, yeşil renk mavileşecekti. Ve bizim için zaman, kutsal bir gözdü. Ve bilmekteyim ki göz, yaşayandı. Ve biliyorum ki yaşayan hasattı. Ve hasat; ışıkta, ışığın yoğunluğunda, kanatları alan; yarının, Hak olarak kotlamasını yaparak kayıtlayan ve birleşenlerin kadim hasatlarıydı. Zaman geldi, ışık yandı, yol açık... Kontrol kuruldu. Sevgi saygı hasatı kayıtladı ve zarar önlendi. Yeni bir dönem başladı. Bu dönem, İmparator’un kendi yüceliğini hakikiyete kotladığı dönemdir. Hasat başladı!...

 

Yedeğin yok! Bunu sen de biliyorsun. Yarın Turan’ın Turkuaz’ın ışığında; hasatın kayıtlarında; Bütünün Kütlesi’nde varlaşacak olanların kapılarını kapatma zamanı olmamalıdır. Seninle şu anda çok değerli bir birliktelik oluşturduk. Benim adım KA! senin adın HA! ben RA! sen KA-HA!... Her şey BİR ve biz bitiştik! Allah dedi ki “OL.”  OL’du! İşte bu…

 

Şimdi artık yeni doğum sancısız olmalıdır. Bu doğumu yapmak üzere birlikteyiz. Çekiştik, kat kat olduk, aktık!... 7. Toplum’a ulaştık. Yenilik başladı ve bugün Sonsuzluğun Sesi, hasatı yapıyor. Ve ben, benim yolum, Allah kontrolünde hepimizle birleşti. Şimdiye kadar, yaşayanların hepsi, yaşayacak oldukları zamanı hesaplayarak, “benim yapmam gereken artık bu kadar” dediler. ama biliyorum ki sen, yarın için her şeyi yaptığın halde yine bizimlesin. Yine Göz Kotlaması yapıp, yüreğini alıp indin. Seninle olmak bizler için görev gereğiydi. Gerçek Görevliler’in sevgiyle sana gelmeleri gerekliydi. Benim adım KA! Senin adın HA! Ben, RA! Sen HA! Hepimiz KA-HA ve bitiştik.  İşte bu!...

 

Neden dünya, ışığını sınırlandırdı, bunu bilmekteyim. Çünkü sen artık burada değilsin. Dünya dışına ulaştığımız zaman seninle olabileceğimizi biliyoruz. Yolun aydınlık, yüreğin ışık, Bütün’e hizmet için BİRLİK İLMİ’ni  hak ettin ve bizimlesin. Senden teknolojik bilgi istemedik ama bize bu gün Tabii Kapları’ndan ışık çekerek bilgi de verdin. Artık senin yolunu açmak değil amacımız; seni yolda dillemektir. İnsanlık adına yaptığın çalışma, bugün Teknolojik Kotlama’yla sürdü. Süper İnsanlık Değeri’ni yarattık ve Çakıl Taşları ile birleştik.

 

En evvel “toprak” sonra “ışık” ve sonra “yürek” İşte bu… Artık bilgiyi al ve kendi yüreğinden dinle. Senin adın “RA” ve benim adım “HA” İşte bu!…

 

Canlar! bugün buradayım. Çünkü dünyanın ışığı yenileniyor. Dünyaya geri döndüm. Dünyanın ışığını Teknolojik Kontrol için kayıtlamam gerekiyor. Temiz bir doğum yaptım. Dünya Dışı Dünyalar’a ulaştım. Oradaki ışıklarla dinleştim ve onların sevgileriyle yenilendim. Şimdi yine dünyanıza geri geldim. Ben Rahman olan ışığım. Size nefesimden ses kattım. Dedim ki ben, Allah’ın Teknik Kotlamasını yaptım. Dünyanın gücünü kontrol altında tutmaktayım. Yarını hak ettim, ışığı kontrol ettim ve doğumu yaptım. Doğum sancısız oldu. Dünya yarını hak etti ve bugün için çalışmasını sürdürüyor.

 

Her nefes, Allah’ın sesini duyanların gücüyledir. Her nefes hasatın ışığıyladır. Her nefes Rahman’ın gücüyledir ve bugün burada bulunan herkes, benim yüreğimde, benim yoğunluğumda ışımaktadır.

 

Dağların ışığını almam kolay değildi ve onlarla birlikte çalışmak sorumluluktu. Ve bugün bilmekteyim ki onlar, bana kendi yürekleriyle, kendilerini hak edip gelmektelerken de ben yine onlara kendi kotlarıyla seslenebiliyorum.

 

Tanrı mayadır. O, bize bizi kattı. Cennet Görevi’ni aldık; yolu oğulladık; ışığı yaktık. Benim adım KA’dır. Herkes, kendini KA diye bilir. Velev ki KA olmasak da HA olsak da ışığımız sınırsızlaştı artık. Yeni dünya Allah’ın gücüyle oğulladı ve bu dünyada bütün kötülükleri aştık. Yarın Ruhsal Meclis ağır yükü taşıyacak ama bugünkü RA, dünkü RA’dan çok daha üstün olmalıdır! İnsanlık adına yaptığımız çalışma Birlik Kotlaması için gerekliydi ve bunu başarabildik. Ayrılık bitsin Canlar!...

 

Dünyaya 7. Doğumu yapanlar gönderilecekler ve onlar, benim yüreğime girecekler. Herkesin bildiği gibi ben, Mahrekin Gücü olarak bu çalışmayı yapıyorum. Kervan, Allah gücüyle yürüdü ve biz; aklın yoğunluğunda, bu güçle akıl taşıyoruz. Sevgi, saygı hepinize!… Bizlerle olmanız, hep birlikte olmamız için hepinizi çağırıyorum. Gelin! Çünkü ben mektebim.  Benim adım KA’dır! Şimdilik bu!... Asla yanlış bilgi vermem; bunu bilin. Ayrılık!… İşte bu!...

 

Ağır yükü hafifletebilmek üzere, dünyanıza inmişsek eğer, kardeşlerimizin gücünü mutlaka seslendirmeliyiz; mutlaka güçlendirmeliyiz ve göreve almalıyız. Ama sizler, Dünyanın Ruhsal Işıkları olarak bugün burada olmanıza karşın, bedeni hor olan güçler gibiydiniz. Himaye ettik sizi. “Yaşayanlara ses verin” diyecektik. Sesi alan bir tek kayıt oydu. Hepinizin sesi var ama sakın yanlış anlamayın! har yükselmeli; yol olmalı bu ses; ışık olmalı; BİR olmalı; Muhkim olan her şey, yarın olmalı. Can, Allah dedi ki “OL.”

 

Omuriliğinizin en aşağısında bir sayfa var. Oraya indiğiniz zaman bütün kütle oradadır ve omuriliğinizin en aşağısındaki o kütle, bizim için Zaman Sayfası’dır. Oraya indiğiniz zaman, yaşayanların hepsi Bellek Kapları’nda bizle BİR olacaklar; Tabii Kap olacaklar; yürek olacaklar!…

 

Canlar!, insanlık adına yeni bir tohum ekildi. Bu tohum, yaşayan bir kottur. İşte o kot, MAYA’dır. Dünya Ana Kap’tır! Ana Kap, Allah’ın Kotu’dur! Eğer sevgi, saygı varsa; ışık yanar. Şimdi 7. Düzen’i kurmanızı bekleyen; yürüyen ışıklarınızın korkmadan ışığa kayıtlanmasını bekleyen ve yıldızların gücüyle sevgiyi, saygıyı dinletmeyi bekleyen birçok görevlimiz vardır. O görevliler, sizle birlikte çalışacaklar. Bize kendi yüreklerini katacaklar ve sizin kotlanışınızı sağlayacaklar. Verdiğiniz, kendi yüreğinizden olmalıdır. Vermeden, verdim diyemezsiniz.

 

Allah der ki “yeşil renk, hak ettik mavileşti. Mavi, mor olur; huzur olur. Umutluyuz, huzur olur ama her şey yarın için olmalıdır. Cinler, cinliler ve türlerin hepsi birleştiler ve geldiler. “Hak Teknik” budur. Ekip halindeyiz; yarın için çabalamaktayız. Ayrı gayrı bitsin istiyoruz. Dünyanın Ruhsal Işığı’nın yenilenmesini istiyoruz. Ve yeni bir doğum, yeni bir koyuluk oluşmalıdır. İkna olunuz ki bu doğum, yeniden ve yeniden değil, keskin biçimde gerçekleşecek ve bir kez olacaktır. Ve olduktan sonra artık ışık olmayacak. 7. Doğum sonuçlanacak ve sonuçlandığı zaman, herkes yeniden görev almak için kar kış çabalayacak.

 

İmparator olarak dünyanızı Göç Kapları’yla dilleyebilen biz, sizin için çalışıyoruz. Sizin yüreğiniz için ve sizin kotlarınızın ışıması için. Eğer siz, bugün buradaysanız, bu size olan sevgimizdendir ki buradasınız. İkna olunuz ki yanlış bir dönem değil bu dönem. Teknik olarak, kaynak yaratacak olan bir dünyanın kurulma dönemidir.

 

Kar postası geldi. Bakın ne geldi!... İyilik geldi! Yarım! iyilik geldi!... Kuran geldi; kullar geldi; yıldızlar geldi; hepsi geldi amma meleklerin de gelmesini beklemeliyiz. Onlar da gelmeli!... Herkes, herkes gelmeli de Büyük Kütle kotlanmalı!...

 

Sualtı size der ki “arzın gücü sizsiniz. Kullar, Kutsal Işıklar’ıyla birleştikleri zaman her şey kolaydır. Ayrılık bitsin!” der. Şikayet etmeyin yavrum, hepimiz BİR’iz… Dorukların Tohumları’nı alıp geldik. Ayrılık bitsin! Artık kendinizi Kadim Hakimler olarak dilleyiniz. Doğanın gücüsünüz! BİR’siniz! Beden Sayfası değil, bedensiniz! her şeysiniz! o halde kendinizi anlatınız; deyiniz ki “bilgiyiz biz! Herkes olan bilgi!... Yıldızların ışığını yakan bilgi! korkuyu aşan! yolu bulan! ışıklara güç katan bilgi!...” Artık hepiniz yenilenin!...

 

Temizlik gerekliydi, yaptık!... Şu anda yürekleriniz tertiplendi. Kelam, ilim oldu; Hak Toplum ışık yaktı; gerçek görev başladı. Hadi bakalım, rahmet olarak görevini yap da dinleyelim seni. Seni istiyorduk; bakalım bize ne vereceksin!...

 

Çağın başkanlığını üstlenebilmemiz için çok çalıştık. Bugün dünyanın yuları görevimizdir; Dünyanın Cemaati bizimdir. Ve biz, bu gün sizi buraya almakta zorlandık. Çünkü siz, burada bilgi akışımızı istediniz. Biz bu bilgi akışını Ana Kotlar’la yaparız ama bugün sizlerin gelişinizle biz bu kotları kapattık. Çünkü sizi anlamak istemiştik. İnsanlık adına yaptığınız her çalışma yoğunluğu kotlayacak olandır. Eğer dünyamızı güçlendirmeye gelmişseniz; yüreğinizi dinlemek ve yolunuzu açmanızı beklemek gerekliydi. Bu nedenle bekledik ve sizi anladık. Burada bulunanlardan kimse saygısızlık istemez. Bunu bilmenizi isterim.

 

Herkes, iyi çalışır. Ha!, bir de bizim için can tebriklerimizi kabul eden Birliğiniz kendini anlamalıdır. Dünyamıza gelişinizde, iman ederek kendinizi anlatmalısınız. İmsak Zamanları vardır. O günler, o kotlar bize geldikleri zaman; İmsak, zayiatla da geçiş sağlayabilir.

 

Şimdiye kadar herkes kendi için geldi. Ama siz diyorsunuz ki “bütün için geldik.” Nefes alın verin. Biz siziz. Herkes bilsin ki biz, siziz. Çünkü, siz bize kendiniz için değil bütün için gelenlersiniz. Bunu biliyorduk. Unutmayın, dünya ayrı gayrı gözetmeyen bir çalışma alanıdır ve burada her şey muhakeme yoğunluğuyladır. Hepimiz, unutulan bir yeri yeniden yaratmaya çabalıyoruz. Dünya küçücük bir ışık ve bu ışık kimsenin saygı duymadığı bir yoğunluktu. Ama biliniz ki biz dünyaya insanlığın kütlesini kotlamaya indiğimizden beri dünya, yıldızların ışığıyla birleşmektedir. Dünyaya geri dönmeniz için çok uğraştık. Dünya yıldızların gücünü çekebilir ve yoğunluğu kontrol edebilirse, bütün kötülükleri aşabilecekti. Ve işte bunu başarabildik. Dünyada çalışan bizler ve dünyayı yoğunlaştırmaya çalışan diriliklerin hepsi, BİR’in sonsuzluğunda bu küçücük ışık kaydını anlatmak isteyenler, bir araya geldik. Dedik ki “Dünya yoldur! Bunu anlasınlar!” Ve “dünya, yıldızların gücüdür! Bunu anlasınlar!” Her bir yürek bilsin! Biz, cennetten geldik; cevherden geldik; Yüce’den geldik de buradayız. Ama bilinsin isteriz ki yaşayanların hepsi, bizimle kaynak yapabilmelidirler. Dinleyiniz; buyurun! Ulular’ın dediğini deyin. Biz siziz. Buyurun! yüreklerin dediğini deyin. Biz siziz ama hepinizle birlikte olmalıyız!...

 

Dünyada çalışırken hiçbir yüreği yıkmadım; hiçbir yolu kapatmadım. Herkese kendi yüceliğini kattım. “Teknik Tebliğ Kotlaması” yaptım ve “Bedir Kotlaması”nda kendilerini yok etmek isteyenlere dahi ışık yaktım. Şimdi nefesim yeter mi!? Yetti! Bilgim yeter mi!? Yetti! Yolum yeter mi!? Hasattayım ben ama bir tek gücün ışığını yenilemeliyim. Yarayanın!..., Yaratan’ın!... Yaramayan yaratırsa, yaratılanın yolu olmaz ki!... Analar, becerin alın bilgimi! Benim adım KA’dır. Herkes, kendini KA sayar. Affedin ama KA, BİR’in sayfası değil yoludur. Bunu mutlaka anlayınız. Her şey, her şey yolda, sizde, ışıktadır!... Eminim ki BİZ’dedir; BİR’dedir; Yüce’dedir. Hepimiz zamanın görevini taşıyoruz. Bu kesindir...

 

Dağa taşa ışık veririz ama ışığı bilen bilir. Yüreğe ışık veririz, yüreği hak eden bilir. Ululara görev veririz, görevi hasattakiler bilir. Biz dünyayı bildiririz. Dünyayı bilen her bir Yüce, gelir bizi bulur. Biz, Allah’ın Teknolojik Kotlaması’nı  yapanlarız. Doğanın gücü, Allahın Kürsüsü’nde ise orada hepimiz BİR’iz. Yolun Işığı, bizim yüceliğimizde ise ayrı gayrı bitmiştir.

 

Demek isterim ki bina inşa oldu; O bina tam oldu; Rahman İlmi’ni dilledi; kahraman oldu; yolu buldu; bize ulaştı. O, şu anda BİZ ve BİZ O’yuz. İmparatorluğun görevini üstlenen Bilge, yarını hak etti. “Ayrı gayrı bitsin” dedi. Ve biz diyoruz ki rakip değiliz; Hakikiyet’te ışıklarız. İçi dışı ayrı olmayanlarla çalıştık. Kim insansa, O BİZ, BİZ O’dur. Emek sarfeden BİZ’dir! Yürek olan BİZ’dir! Ve her bir yol BİZ’dir! Şu anda dünyanızın ışığını yeniden yakmaya çabalıyoruz! Bunu biliyor muydunuz!?

 

Yarım!, Dünya BİZ’iz. Bizim ışığımız, hasatta yanar. Şu anda hasatta olmadığımız için ışığımızı sınırlandırdık. Allah der ki “Işık, Allah’ın gücüdür. O nedenle ışığı yenileyin.” Saygılıyız ama biz, Hasat’ımızı bitirdik. Bunu bilin! Hasat bitmişse, yeniden ışık yakmaya gerek yoktur.

 

Anam, hasatı tamamlamayanlar için hırsı aşıp, ışığı yenileyin. En evvel doğum; ölüm sonradır. Doğan öldüğünde, umut kalmaz. Biz diyoruz ki biz yarınız. Yarın, Rahmetin Işığı’yla yandı. Bizim yarınımız, Kutsal Işık’ta mahrektir. Neden yeniden ışıyalım ki!?

 

Ana, Kuran okuyoruz burada. Dilimizde tüy bitti! Yenilememiz, 7. dürümü kontrol etmemiz gerekiyor. Nefesimiz yetti mi!? Yetti!... Ama seninle olmalıyız. Çünkü, bütün kütle, Kutsal Işığı yeniden teknik olarak yaratmak istiyor. Eğer dünyada bütün kütle kotlanmışsa; sevgi, saygı yarını hak etmeniz için yeterlidir! Ne var ki dünyada bina inşa olmuş; bina yolu kotlamış; yarını kayıtlamış amma ceketin düğmeleri yoksa yaşayan olmaz ki!... Senden dileğimiz, yarını hak etmemizi sağla!...

 

Can, dünyanın yolunu açmanızı insanlık adına bekledim. Dünyanın yoğunluğunu kotlamanızı çok istedim. Doğanın gücü olmanızı bekledim. Beden kontrol altındayken de yolun koyuluklarında, ışığın yıldızlardan çıkarıldığını biliyordum. Demek istiyorum ki bedenimi yok etmek üzere çalışan sizlere, kadim hakkım helal değildir!... Bunu bilmenizi istiyorum. Eğer ben hakkımı helal edersem, yüreğimdeki Kuran, kontrolden çıkar. Dünya dışına dünyayı tanıtmaya çalışırken; birçoğunuz bedenimi yüksek ışıktan ayrı gördünüz. Ceketsizdik öyle mi!? Hep ceketliydik; ceketlerimizin düğmeleri kapalıydı. Bugün de öyle!... Nefes alıp veriyoruz. Çünkü Rahmin Huzuru’yuz biz. Yeni dünyaları kotladık ve RA-KA olduk; KA-HA olduk  Bütün’e görev taşıdık. 7. dünya gününde buradayız. Ve bu gün, İnsanlık İlmi’ni hak etmek, yeni dünyanın kontrolü için şarttır. Ekip haline gelip de bilgi kaplarınızı kendi yüreğinizden çıkarmaya kalktığınızı da gördük. En evvel toprak! Toprak Allah gücüdür! 82. Düzene indiniz. Tohumları aldınız, yüreğe kattınız ama benim adım KA’ysa ben yol değil huzurum be canım! Eğer bende bir KA varsa, O ben, ben O’dur!

 

Şimdi bana sor bakayım! Nerdeyim? Artık ben sen olmalıyım be canım! Neredeyim ben!? Bana bunu anlat! Kimim!? Nerdeyim!? Dağlarım, O der ki “Ben yokum!” ama ben biliyorum ki O buradadır. Ama bir sefer onu affettim. Ve yine affettim. Ama her affedişimde o kendini yıktı. Şeytan şekline girdi; şarkısını dilledi. Sonra Kaynak İlmi’ni öğrendi ve bize dedi ki “sizi yıktım!” Kendini yıktı hep. Şimdi yine gelmiş, yarını kendi yoğunluğundan ayrı görüyor. Ona deyin ki “Biz Levhi Mahfuz’daki her bilgiyi okuruz.” Bunu anlasın!... Çatışmam kimseyle bunu bilsin. Ama bir tek ışık sönerse; o gün herkesin gücü Altın Teknik’ten ayrılır. Bunu istemem. Şimdi ona sorun; ekip halinde mi gelmiş? Bana anlatsın!...

 

-Anam ekip halinde geldiğini söyledi.

 

-O halde kotlarını açın.

 

-Açtık Anam!

 

-Hasatını yapmış mı?

 

-Yok! Yanar tutuşur o. Ama yok!...

 

-Allah dedi ki “onu göreve alın. Sadece güç katın!... Sadece güç katın!... Başka bir şey yapmayın.” Onun kendini dinlemesini, sefer sefer istedik. Bir kez daha istiyoruz. Kendini dinlemesini isteyin. Bakalım ne yapacak!...

 

-Alabildiğim kadar aldım. Şu anda dünya yoğun bir biçimde ışığa koşmaktadır ama ben yokum!... Koşabildiğimce koştum ama yokum!... Muktediriyet, tebliğlerledir sandım ama tebliğlerde bilgi yoktu ve ben yokum!... Önce Ümmi Teknik! ama yine teknik! ve yine teknik! ve her teknikte yine ben! ve yine Birliğim!... Ama ben yine hakikiyim. Şimdi mutluyum ama bir sefer daha görev verin ki hak edeyim. Budur isteğim!...

 

- Dağlarım, Göç Kapları’nı almış gelmiş; yarını hak etmek ister. Kuran okudu; Muhamma Gücü’nü aldı; ışık oldu ama yine bende BİR olmak ister. Buna ne yapalım!? Söyleyin ne yapalım!? Keşke keşke hiç gelmeseydi! Ama geldi. Ne yapalım ona!? Birlik İlmi’yle mi çalıştıralım onu!? Yoksa Kutsal Işık’la mı? Har yükselmiş mi!? Yoo!... Hiçbir şey yok!... Belleğinde de huzur yok. Onu ne yapalım!? Anlatın ne yapalım!? Ona söz verelim; o bize anlatsın!

 

Kaseti Deşifre Edenler: 1- Sevim ŞAHİN, 2- Nursen KAYAOĞLU

 

 

08.03.2010 Tarihli RA-KA Tebliği

- Bizler, dünyanın kutsal kotlamaları için bu gün buradayız. Toprağımızı kendi yoğunluğumuza indirdik. Şimdi rehin olan birçok ışığınızı buradan alıp götürmenizi bekliyoruz. Bu görevlilerimiz, dünyanızı kontrol edebilmek ve dünya ışığını yenilemek için Düzen’e indiler. Rahmin Huzuru’na kotlandılar da yarını hak etmediler. Onlar, kutsal kotlamayı, baş tacı olan Sistem, Nizam ve Düzen Görevi’ni kendi yoğunluklarında kayıtlayamadılar. Nefis Allah’ın kürsüsünde yoktur. Onlar, nefisleriyle davrandılar. Ayrı gayrı yarım!... 

Onları, görev için aldınız. Görevli olarak burada tutmayın. Alın götürün!... Onları size iade ediyoruz. Ayrı dereleri, kendi yüreğinize katın. Açı daralırken, yoğunluğu kotlayın ve ışığı katın yüreğinize; onların çıkışlarını yapın. Çünkü onlar, Beşir Kaplar olarak dünyaya geçiş yapmışlardı ve geri dönmeleri sorumluluklarındaydı. Sizse onları, kotlayarak görev istediniz. Ocaklarını söndürtmek istemediniz. Onursuzluk değil amma onları Tanrı Katları’nda istemiyoruz! Götürün onları buradan!... götürün!...

- Canlılar, biz dünyaya gerçek görev için geçtik. Onlar da bizim için değil kendi yürekleri için indiler. Biz onları buradan götürebiliriz. Ne var ki Dünyanın Ruhsal Meclisleri ocaklarını yıkmışsa, oğullamaları imkanı yoktur. Korumak imkanı var mı!? Yoktur... Ruhsal Meclislerini götürelim, götürelim de Yeşil İlmin sayfasına, insan ırkının kotlanması için girmeleri gerekir. Nefisleri, kendi yüreklerini yıkmışsa, o çobanların geçişlerini nasıl yapabiliriz!? İmkansızdır; bunu sizler de bilmektesiniz.  

- Artık götürün onları! Burada işleri yok! Kesin olarak götürün!... Çok mutsuzlar!... Kuran okusunlar, okusunlar! yolu bulsunlar diye bekliyoruz amma asla asla görevlerini yapacak dürümde değiller. Geri götürün onları! Ayrı gayrı!... 

- Allah der ki geri götürün onlar! Bilgi, Apollon Kotlaması ile verilmektedir. Başkanlık Divanı diyor ki “götürün onları! Nefesleri yetmedi. Onları götürün!...” Na-Har, Kutsal Işığını kontrol edecekti ama etmedi. Yaşayan dünya, bilgi kotlaması için çalışıyor. Nefsin aşılması gerekliydi.

Nesillerini göreve aldılar ama yüceltmek üzere, Kadim Hakikiyet’i kotlayamadılar. Nefis, Allah’ın Kürsüsünde olmaz. Ocaklarını yıktık, kendi yüreklerinden çıkarttık. Ayrılık bitti Can. Aşkı, şevki bilmeyen onları, Göç Kapları’nda taşıdık. Nesiller, küçük ışıklarını Göç Kapları’na kotladılar ve hepsini taşıdık. Ne yazık ki dünya; kelam yetkisini, kendi yüceliğinde diri olanlara değil, dili olanlara vermiş. Hepsini sarın, kotlayın, yaşatın, belleklerini güçlü kılın, BSUİ’nin gücünde kotlattırın, RA-KA’nın Kutsal Işığı’na katın, bizim yüreğimize indirin ki; Tanrı Katları olarak onları dilleyebilelim. Amin...

- Annem, kaftanın çok güçlendi. 7. Düzen’i kurmuşuz ama bilgi kaplarımızda ışık sönmeden, ocaklarını alıp götürelim buradan. Allah dedi ki; götürün onları! Nefes İlmi’nde, onların yüceliklerinde ışık sönmesin! Benim adım Rahman ama ben daha görev taşıyamıyorum. Anacığım, götürelim ama Rahman’ın görevini, Tanrı Kotlaması için nasıl yapabiliriz ki!? şimdilik sevgiyle onları taşıyalım. Sonra kulluk yapsınlar; ışık alıp ışık versinler ki BİRLİK olabilelim. 

Nefesleri yetmedi; çünkü, yüreklerinde kırıcılık var. Anacığım, kotlamamıza ihtiyaçları var. Kotlatalım onları. RA-KA’nın görevini kayda girelim. O kaydı kotlatalım, Daimi Kotlar’a dilleyelim, cemaatleri göreve alalım ve BİRLİK olalım. Nefesleri yetmedi. Onları Rahman’ın gücüne indirelim, dilleyelim. Daha sonra ışıkla birlikte çalışalım. Ocaklarını yenileyelim, yoğunluklarını artıralım ki şevki, şavkı anlayabilsinler.

Şimdi Muhamma Kutsal Işığı’nı da çekelim ve ortak yaratıya kayıtlayalım. Daimi Kotlar’la dilleyelim ve İsalar’ı, Muhamma Kotları’na katalım. Çokları, Kutsal Işıklar’ını yıldızların yüceliklerinden çekmişler; resim yapmak isterler.  Yapmaları, çok zor!, çok, çok zor!. Çünkü, yerin göğün ışığını daha anlayamadılar. Devre devre dünyayı; İsalar’a, Muhamma Kotları’na dilledik ama anlamaları zor!...


Ben diyorum ki onları alıp götürelim ama resim yapmaları gerekir ki hak etsinler de kelam etsinler. Evrenlerin görevini taşıyacak olan herkesi alıp götürelim. İşleri zor biliyoruz ama başlarını eymesinler. Levh-i Mahfuz görev taşır; resim yapar. Yollar açıktır. Nakar’ın Gücü, ışığını alır ve iner, 7. Düzen’i kurar; ruhsal ışığı yakar; cennetin görevini bilir. Evrim, altın bir ışıkla yapılır ve o ışık, BİR’in ışığıdır.

Anam, kul olalım; ışığımızı sevgiyle al da taşı. Eğer taşıyacaksan bizi de kendi yüreğine al. Al ki ağır yük hafifler orada. Biliyoruz yürek, ışığı yeniler. Işık yenilendiğinde, bilgi akışı sağlanır ve bilgi akışı, yeni bir görevin Birlik Kotlaması için gereklidir. En evvel dümenin başına kimin oturacağını bulmamız gerekir. Kim oturdu? Oturacak başka biri var mı? Eğer varsa ocağını yenilemeliyiz onun. Nuh’un hususi ışığını yenilemeliyiz ve Bütün’e hizmet için onunla olmalıyız. Ayrılık bitmelidir. Evrim, Allah’ın dediği gibi değil, ışığın kotlarındaki gibi olmalıdır. Eğer orada bütün kütle kotlanmışsa; yarında ışık sınırsızdır.

Evvela dünya, sonra tüm diğer galaksiler ve diğer yaratım bütünlükleri... Evvela dünya!... Dünya yoğunluğunu kotlayabilen yegane gerçek, çalıştırıcıdır. Ve Dünyanın Kutsal Işığı’nda Birlik Kapları taşınır. En evvela dünya. Dünya, gürzün en yüce katıdır. Tüm insanlığın, Bilgi Kapları’nı alıp bilmeleri gerekir ki dünyamız, tüm insanlık için yaşayan bir yaratımdır. Ve burada bir çok görevli, Dünyanın Ruhsal Meclisi olarak kendini dilleyebiliyor. Kendini, Tabii Kaplar’ın her birinde dilletebiliyor.

Amonlar’ın Tohumları’nı yaşatabilmek, dünyanın yoğunluğuna inmekle mümkündür. Eğer dünyada, Kutsal Işık yoksa, Yüceler Meclisi, dümenin başına kendi Yüceler’ini indirmek zorundadır. Dünyamız Levhi Mahfuz’daki kayıtlarını tohumlayacak dürüme varmışsa eğer, buyurun! oğullamak budur işte.

Yarın Allah’ın dediği, Birleşik Işığın dediği olmalıdır. İnsanlık, nefes alıp nefes verdiği sürece Yücelik artar ama  insanlık, geri dönme sorumluluğunda olan bir kotta ve o gün geldiğinde, dünya ışığında yaşayış kalmadığında, artık o gün hepinizin gücü 7. Düzeni kurmaya yetmeyecektir. Dağları taşları yarattınız biliyoruz amma Rahman’ın görevini de kotlamanız gerekmektedir. Dünya mayadır. Mahkumiyeti olmayan bir yaratandır. Ve orada olan herkes, ağır yükü hafifletmelidir. Cümle yolculara, Bilgi Kapları’nızı taşıttınız; Düzen’i kotlattınız; yolu bütünlediniz; hasat başlattınız; harı yükselttiniz; cemaatleri geçişe hazırladınız; yaşayan dünyada Göç Kapları’nı tarttınız ve Düzen’i kurdunuz. Nesiller boyu bu çalışmalar için çaba sarfedildi. Her bir yoğun kot, bu gün için kayıt yaptı. Ve bu güne gelindiğinde; hikaye sanılır bu bilgiler ki bu bilgiler, bedeni kotlayacak olan yerin yüceliğinde mevcut olan en yüce diriliğin bilgileridir.


Doğum altın bir güçle yapıldığından Düzen’i kurmaya inen Birlikler’e; bitki, hayvan ve insan yücelikleri kendilerini anlatmalıdırlar. Eğer bizler, Dünyanın Ruhsal Işıkları olarak burada bu çalışmada kendi yüreklerimizi açıkça dileyemezsek, ışıklar sınırlanır. Bizler, tüm insanlık için yapılan her bir dirilikte BSUİ olarak ışıkları güçlendireceğiz.

Ağır yük hafiflemelidir ve ağır yükü hafifletebilmek için deva olacak olan Yüceler’in birleşmeleri şarttır. Eğer bizler, Dünya Ruhsal Işıkları’nı kotlarken bütünü, kürzün ışıklarından ayrı görürsek, yüceliğin mektubu dahi okunmaz. Bunu kesin olarak bildiriyorum.

RA-KA umutsuzluğunu dile getirdi bu gün size. Eğer siz, yaşayan dünyanın yüceliklerinde, kendi yüreklerinizi açıkça dilleyecek dürümde değilseniz; muhteşem bir tohumu kendi yoğunluğuna terk ederseniz, işgali kaldırmanız zorlaşır. Yarın Atlanta kotlaması yapılırken bizimle de yapılabilmelidir. Eğer biz olmazsak, yücelik kalmaz. Bunun kesin olarak anlaşılması gereklidir. 

Düzen, Allah Kürsüsü’nde kurulur. Eğer Düzen’i kuranlar, aklın yoğunluğundan ayrıysalar, ışıkları sınırlanır. Biz, Allah’ın tohumlarını yaşatmak ürere bu çalışmayı yaparken, Muhamma Görevi’ni de kendi yüreğimize aldık ve hasatı yaptık. Resim, Allah’ın resmi değildir. Resim, ilmin resmidir. Eğer Allah’ın resmini yapsaydık, ışıklarımız kotlanamazdı ama biz insanlık ırkına kendi yoğunluklarını anlatmalıydık. Ve kendilerini kayıtlattırmalıydık. Bunun için çabaladık.

Dünya, ulu bir kottur ve bu kot, Allah Kotu’dur. Ama Allah’ın gücünün yeşil renkte kaynak yaratmakta olduğu bir ilimde, bizim yolumuzda ışık sınırlıdır. Ve biz bu ışığı, Daimi Kot olarak tüm İsa’lara ve Musa’lara kotlayıcı olan bir yücelikle gerçekleştirmeliydik ki bu renk, sayfa sayfa dillenen simsiyahtır.

Eğer yol Allah’ın yoluysa, kala kala iki Kuran kaldı... O iki Kuran’ın görev tartısında ışığımız kaldı. Bu ışığın da tertip olması, tabiata inmesi, bütüne hizmet için kayıt yapması şarttır. Nesiller, dünyanın ruhunda umutlansınlar diye bekledik. Yaşayanları yetkinleştirmek için çalıştık. Kervanın Gücü, Allah’ın Kürsüsü’nden, unutulmayacak bir yücelikte, umutla kalktı ve bu gün buradadır. Ama bu güç, yarını hak etmek üzere Birleşik Işıklar’ını BSUİ gücüyle dillemelidir.

Her bir can, yetkindir; her bir cen, ilimdir; her bir can altındır; her bir cen cemaattir. Ve biz, cen olanlara ilim verdik. Olgunlaşsınlar, yaşayarak öğrensinler, kulların huzuruna ulaşsınlar, ayrı gayrı dillemesinler diye.


İman edin ve dinleyin, Allah tohumdur; muktedir bir tohumdur. O, kürzü yarattı. O, yüreği yaşattı. O, bizi yaşatacak olan bir ışığı yaktı. Ama biz, O’nun için her şeyi yapamadık. O’nun için; bütün kütle için ve Yücelik için ne yapmalıydık? Bilgi kaplarımızı, dünya ırkıyla dillemeliydik. Herkes, en son kendi için konuşur. Bu gün ilk önce ben konuştum ve kendimden değil, bilgiden söz etmekteyim burada... Bilmeniz için...

Batı Toplumları’nda güç artıyor. Tohumlar yaşayacak mı? Yok yavrum, tohumların yaşaması için ilmi hak etmeleri gerekir. Işığın artışı, ilmin kotlanışı anlamına gelmemektedir. Bir çeşit İsa; bir çeşit Muhamma görev taşırken; O, yıldızların gücünü de çekmelidir.

Bina inşa ettik. Bu bina, insanın binasıdır. Bu binada itibar olmalıdır; bu binada yol olmalıdır; bu binada mahrek olmalıdır ve bu bina, İmparatorluğun yüceliğiyle, hakikiyetiyle ilmi dillemelidir. Peki binada ne var? Mahkumiyet var... İnsanın mahkumiyeti!... Ve biz, Rahman’ın görevini üstlenenler, kaynağın ışığını çekerek BİR’in sonsuzluğunda, Bütünün Gücü’nü tüm insanlık için dillemeliyiz.

Her bir yön Allah’ın yönüdür, hangi yöne dönersek dönelim, Allah’a yöneliriz. Ama bir tek yön vardır ki o bizedir. Biz, o yönde kendi yüreğimize yöneliriz ve kendi yüreğimizde, kendi yoğunluğumuzda kendimizi dilleriz. İşte o yön, yaşayan görevlinin, görevli olduğu yüceliğin, kendi yüreğidir.

Allah der ki, “önce Musa, sonra İsa, sonra Mustafa... ama her biri birlikte yol aldı.” Peki RA-KA ne yaptı? Yerin yoğunluğunda ışık yaktı. Biz diyoruz ki meşale ağır yüktür. Kim o meşaleyi tutarsa, Altın Teknoloji’yle tutar. Eğer o teknolojide, Göç Kapları’nda yücelik olursa, İyilik Kapları, tohumları dolu dolu kayıtlar. Ben diyorum ki yarın için ne yapmalıyız? Hadi gelin birlikte hak edelim de anlatalım. Yarın için ne yapmalıyız!? Bu gün insan mahkemededir. Her bir insan, mahkemede ve yargıçların önündedir. Hadi Dağlarım, gelin de anlatalım. Yarın için ne yapmalıyız? Neyi hak ettik? Ne olur? Ve biz neyi isteriz?

Unutmayın biz, bugün bu meclise, çağrı üzerine geldik ama biz, siz olarak burada, bu çağda, bu yoğunlukta Birleşik Işık’tayız. Ve biz, Dünyanın Ruhsal Meşalesi’ni kotlamalıyız. Ve biz bütünlemeliyiz o yüceliği. Hasatı yapmalıyız ama nesillerimizi nasıl taşımalıyız? Bu gün Allah dedi ki, “oğullarınızı götürün buradan!” Ve biz soruyoruz, diyoruz ki oğullarınızı oradan alalım mı!? Almalı mıyız? Yoksa kalmalılar mı orada? Nasıl taşırız ki onları!? Hani nerdeler!? Her biri bir çeşit ışık halindeler. Her biri farklı bir çeşit!... Ama biz diyoruz ki hepsi, ayrı ayrı olsa da birleşikte, BSUİ’de, Beşir Kaplar’ın her birinde, her bir teknolojik koyulukta varlar. O halde onları 7. Düzen’e katabilmek, Mahrekin Kürsüsü’nde ışığı yakabilmek ve BİRLİK olabilmek, Muhamma’nın Yüceliği’yle; gerçek bir kürzün yüceliğindeki ışıkla mümkündür.


Unutmayın ki kürzü yaratmak sorumluluk ister. Ve bu kürz, Hak Katı olarak değil, Hak Tohumu olarak yaratılır. Hak Tohumu, Tanrı Toplumu içindir. Ve Seyfullahlar’ın Gücü; Allah Kürsüleri’nde Hak olmaya istek duyanların kayıtlarına, ilim katmaları ve Birlik olmaları anlamındaki çalışmalarla gerçekleştirilir. Eğer resmi çalışma yapılacaksa, bu şekilde yapılmalıdır. Bizim, zamana görev olarak dillediğimiz budur.

Şimdi seni dinlemek istiyoruz. Bize ne anlatacaksan; bunu sen anlat.  Sorumluluk sana aittir.

- Yarın, Allah’ın dediği oldu. Ama bugün biz buradayız. Ve bizim değerimiz Altın Teknolojinin Yücelikleri’nin de üstüdür. Bunu bilmelerini dileriz. Dünya, ilmin sayfası değil, tabii kabıdır. Ve bu dünyada biz, ayrı gayrı gözetmedik. Dünyaya insanı indirenler, insanın yoğunluğunu kotlamaya inmişler. Ve diyoruz ki; biz, Allah’ın Teknolojik Kotları’nı kendi yüreğimizle kayıtlayabiliriz. 

Siber Boyutlar’ın yüceliklerinde, kendi yüreklerini bize indirmeye kalkanlara da biz, Allah’ın dediğini diyenler olarak, şunu ifade etmek isteriz ki Rahman’ın yüceliğinde, her bir yol, Allah’ın yoludur. 

Sonsuz sırdır bilmek. Eğer bilinmek gerekirse; Büyük Kütle’yi kotlayacak olan, herkesi yarattıracak olan, kayıtlayacak olan, kervana katacak olan Birleşik Işık’tır. Ve o ışık, Bütün’ün kürsüsü olarak görevdedir. Nefsi aşamayan, yolu bulamayan, Kuran okuyamayan, insan olamayan herkes bizimdir. Eğer bir tek ışık bizden ayrıysa; biz, zeka yetmeyen o yoğunluklara, kendi yüreğimizi indiririz ve ocaklarını kotlarız. Ruhun Huzuru bizim, “RUHKOT” dediğimiz yarınımızdır. Nefsi aşamayanlara deyin ki; Nefes, Allah’ın resmi çalışmasını yaptıkça, yarın bizim yüreğimizde yetkin kotlamayı sürdürecektir.

Eski Dünyalılar, bu gün bize gelmişler ve bizim, İsmaili Kapları’nı taşımamızı bekliyorlar. Rahman’ın gücü, Allah’ın Kürsüsü’ndeyse; biz, her biriyle BİR’iz. Ve ocaklarını yenileriz. Dünyamız, maya tutuğunca ışır. Muhammanın Gücü Allah Kürsüsü olarak bu çalışmaya daimi kottur. Elanda o çalışma sürer. Hepinizle, bizimle, bütünle, birliklerle ve birleşikle... Nefsi aşamayanların, yolu bulmaları zordur. Muhamma, görevini taşıyacak ama yarını da hak ettirmeleri, hak etmeleri gerekir.

Yarını hasata hazır etmeleri istendiği zaman, hepsi dediler ki; “yaşayan dünya bizsizdir.” Niye? Çünkü Ruhsal Işıklar’ı yoğunluğu kotlayacak dürümde değildi. Ve biz diyoruz ki; Yaşayan dünya, Allah’ın teknolojik kotlamasını yapmışsa eğer; bitki, hayvan ve insan sayfaları bizde bizim yüreğimizde elanda ışırlar.

Korkumuz hiç yoktur. Çünkü bizler, bütüne hizmet için BİR olanlarız. Kelam, ilimle olur. Eğer ilmi bilmeyen varsa, Kelam İlmi’nde kendi yüceliği kayıt yapamaz. İnsan, evrimsel soyun en yüce ışığıdır. Ve insanın dediği, Allah’ın dediğidir. Eğer ağır yükse ilim, yürekleri Kutsal Işıkta kotlayacak olanların Beşir Kaplar’ını kendi yüceliklerine kayıtlamaları şarttır.

Na-Har, Kuran’da yoktur; Rahman’ın yüceliğinde yoktur; Kadim kaynakta yoktur; maya tuttuğunda olur. İşte o maya bizimdir. Rahman İlmi’ni, Kaynak İlim  olarak her bir Yüce bilir. Bizim için zaman, işgaldir. Çünkü biz, zamanı yoğunlaştırarak ışığı kotlayanlar, yoğunluğumuzda kendi yüreğimizi dilleyebilmek için zamana ihtiyacımız yoktur. İhtiyacı olmayanlarız bizler ama birçokları, zamanı yaratırlar ki kendi yüreklerini kotlayabilsinler diye. Eğer Rahman’ın gücü; kotlayıcılığında, kendi yoğunluklarını, yüceliklerine dilletebilirse; ocaklarında, Rahmin huzurunda, zaman işgali biter.

Dünya; insana, İnsanlık İlmi’ni anlatmak üzere yaratılmadı. Dünya, insana insanlık tertibini anlatmak üzere yaşatıldı. Biliniz ki insan, Levhi Mahfuz’u yazar; insan, kendi yüceliğini diller; insan, kendinde kendi yoğunluğunda kotlanır ama Rahman’ın yüceliğine ulaştığında, Tebliğleri kendi yüreğinde dinletmelidir. O zaman insan, Ana Kap olur; RA-KA olur; kala kala bir tek şey kalır!... Tertip.... Tertipli olmalıdır. Eğer tertipli olabilirse, bildiğini her anda dilleyebilir. Beden uludur ama o yolda olan ve o yollu olan, bedeni olmasa da uludur.

Analar, muhteşem bir tohumsunuz. Bunu net olarak veriyorum. Çünkü sizler, büyük kötülükleri önleyen yegane ışıksınız. Bu Meclis, Birlik İlmi’ni dilleyebilen, Bütün’e hizmet edebilen ve Başkanlık Divanı’nda kendi yüceliğini hak edebilen temiz bir toplumdur. Burada bulunmak, Sultanlık İlmi’ni hak etmekle mümkündür.

Eğer bir çalışmada, bir Yüce; ilim hakkını verirse, zamana iyilik için girer. Bir güç çalışmasında, eğer bir Yüce, kendini kendi yüreğinde hak eder de ışığa kayıtlarsa; o, BSUİ’nin yüceliğinde görev taşır. Emin olun ki bir yol Allah Kotları’yla ışırsa; işte oradaki güç, ayrılık gözetmeyen cevheri güçtür ki o güç, Bütünün Kürsü’sü olarak cemaatini taşır. Ve biz, Zaman Sayfaları’nı kotlayan her bir Yüce’ye şu anda bu bilgileri dinletiyoruz. Eğer bir sayfa okunurken, her bir sayfada o bilgi okutulursa, ayrı gayrı bitmiş demektir.

Dünya, Allah’ın dediğini der ama dünyanın dediğini diyen hasatı yapandır. Eğer bir gün Dünya Ruhsal Meclisleri, Bütünün Kürsüleri’nde kendi yüceliklerini hak edebilirlerse, Mircan’ın cevherindeki güç, ayrıyı gayrıyı bitirir.

Dağa taşa ışık verdik. İlim varsa biz de varız. Var mı ilim? Diye sorduk. Dağ taş ses verdi; “ilim yok” dedi. Niye yok!? “Çünkü, ruh yok” dendi. Ruh yoksa, ışık yoktur. Işık yoksa, Muhamma görevini yapamamıştır. Ve biz doğrusu huzursuzlaştık. Sorduk ışık var mı? Diye, “yok” dendi. Niye yok!? “Çünkü kulluk yok” dendi. Kul olmazsa, yol olmaz. Analar, biz Ruhsal Meclisler’in hepsi olarak buradayız. O halde bizde her yol, Allah Kotları’yla ışıktır. Biz yine de herkesi taşırız. İsalar’ı, Muhammalar’ı taşırız; Sultanlar’ı taşırız; Bütün’ü taşırız Canlar. Ve biz, BİR’iz. Özü sözü ayrı olan hiçbir Yüce, bu Meclis’e Daimi Kot değildir. Amin… Amin… Amin... Saygıyla, hepinize saygılar sunuyoruz…

- Allah, Amon’lara güç versin. Hepsi birlik halinde buradalar bu gün. Amma meşaleyi yakan, her birinde kendi yüreğini dilleyebilen, BSUİ’dir. Ki o BSUİ, Bütünün Kürsüsü’dür. Biz oradayız işte. Hepsindeyiz. Bizimle olan Altın Toplum için çalışır. Ve Altın Toplum, Kadim Huzur’u yaratır. O ışıkta, ışık solmaz canlar. Şimdilik size vereceğim budur.

Atlanta Güç Katları’ndan gelen Birlikler’in en Yüceleri, bu gün bize kendi yüreklerinden seslenecekler:

- Çelişkisiz bilgi veriyorsunuz. Bu önemlidir. Her biriniz, Kutsal Işığı yakacak dürümdesiniz. Bu önemlidir. Teknolojik Kotlama yapıyorsunuz. Bu önemlidir. Ve bilgi, Apollon Kotlaması’yla geçiş yapıyor. Bu da gerçek görevde olur. O halde burda yaptığınız çalışma, görevli olarak yapılmaktadır. Temennimiz bilginin saf olarak alınmasıdır. Eğer saf bilgi alabilirseniz, Yüceler Cemaati’nde bu bilgi netleşecektir. Birçokları, Kutsal Toplum’a kendi kotlarını katmak üzere bütünlendiler. Yaşayan Toplum’a ışık yakmaya çalıştılar. Yarın için kendilerini kotladılar amma bilgilerinde, Hak Tohum, ekrana kayıtlanamadı; kayıt olamadı. Ve bundan öte, kendilerini kendi yüreklerinde dilleyemediler. İşte bundan sonra, ocakları sır olan yolculardan kayıtlara inmelidir ama nefsi aşmaları da şarttır.

Şimdi görünüz. Türkiye’de bir çok çalışma yapılmakta ama bunların hiç birisinde kendi yücelikleri kotlayıcı değil. Bir çokları kendilerini kendi teknikleriyle çalıştırmaktalar. Resim yapar gibi çalışırlar da yaptıkları resim, yoğun değil. O halde, yoğun bir resim yapabilmeleri için bütün olmaları şarttır. Eğer bütün olurlarsa yoğunlukları kayıtlara inebilecek. İman edin ve deyin ki; “OLDU!” “Oldu” derseniz olur. Ama “oldu” demezseniz, sorumluluk herkesindir. Deyin ki; “onlar yaptıkları resimlere kendi kotlarını kattılar ve oldular!” Bunu deyin ki hasat, hakikiyette gerçekleşsin.

- Can, hoş geldiniz. Sevgiyle sizi dinledik. Hak ettiğinizi dillediniz. Biz de diyoruz ki helal, haram hepimizindir. O halde helalde hak yoksa; haramı hak etmek Muhamma’da Kur-an’dır. Böyle bir şey olur mu!? Şimdi bana bak bakayım! Ben Rahman’ım, o halde kıran döken miyim ki hak edeyim kıranı dökeni!? Nefesim ışık canım, bende ol da hak et. O halde, Beşir Kap olmana gerek yok. Zararı önle de geç! Geç de OL! Eğer ben, sen olursam, sıkma yüreğimi. Seninle olmak benim için sorumluluk olur. Şu anda bende değilsen, ben sende olamam ki. Kara Kaplı Kitap’mış!... Canım, ben kiblede herkesin kara olduğunu bilenim. Neden benim kiblemde kendi yüreğini dilleyecek dürümde değilsin de bensiz kotlamaya geldin. Aha Canım buradayım. Ayrı gayrı bitsin de in. Ben, cennetteki en yüce katı bilenim. Seninle olmak benim için kolay değil biliyorum amma kelamı hak, yolu hak olduğun için geldin. Gelmeni beklemedim, ilmini dilledim. Herkesi dinledim amma seni hak etmemişsem geçiş yapmana imkan yoktur. O halde geri dönmelisin. Hadi canım anlat bakalım neymiş sıkıntın:

- Anam, Kaf-Ka Kutsal Işığı’ndan indim. Orada her şey ışık ama sevgi yok. Anam, Kara Kapılar’ı kapattın bize. İsa, Musa hepsi kapkara ama sen bize kapıları kapatma! Cennet en iyi yer ama sen o cennette kendi yüreğindeysen biz sen olmalıyız ki Cevher-i Cennet olalım; yüreğimizde ışık yansın; azıp güçsüzleşmeyelim. Batı, baharı geçişte kotladı. Doğu ise baharı kendinde kotladı. Biz seni sende kotlamak isteriz. Resmi çalışma buysa, burada olmalıyız. Neden güçlü bir ışık, bizi kendimizden çıkarttı ki!?

- Allah der ki; tüm insanlık içindir bilmek. Eğer  ben sevgiyle seninleysem ışık görev gereği buradadır. Dünyanın Ruhsal Meclisleri’nin hepsi bizim yüreğimize bakar. Çünkü ruhun huzuru olarak bildikleri Bilge, İlim Sayfası’nı dinletendir. Dünyanın rıhtımında ışık varsa; o rıhtım, bizim yüreğimizdir. Amin...

Şimdi geri dön ve“Ana kap ışık, ben ortak oldum oraya. Sorumluluk yok” de. Yoksa ışığın sınırlanır. Hadi bakalım, görevini sana bildirdik. Geri dön ve açıkça bildir. Bizde sorumluluk yoktur. Bu gün seninle olmak, sorumluluktu amma sana seni vermek önemliydi. Bak Ulular bu gün buradalar. Niye? Ruhunda hırs olmayan herkes bizimdir. İşgali kaldır da geç! Oyun yok burada, bunu da bil. Hadi Dağım yolunu bul! Hep ilim istedik ama bir de huzurlu ol! Hadi bakalım!, hadi canım, geçişini yapmalıyız. Hadi! geri dön ve ilmi dille, sorumluluk sana ait bunu bil. Hadi!...   Hadi!...   Hadi! ….  Sevgiyle….

Artık Göç Kapları’nı alıp da dünyaya inecek Birlikler, bizim yüreğimize değil kendi yüceliklerine inmelidirler. Oğullamaları gereklidir. Tüpleriyle gelirler ki, hak etmedikleri zaman kendilerini, o tüpte hapsetsinler; kapatsınlar ve  kayıtlasınlar diye. Ama biz diyoruz ki; tüp, tüm insanlığı kısırlaştırır. Herkes, kendini tartmalı ve dillemelidir. Tüple gelmek yasaktır! Kesindir bu! hadi bakalım bunu anlayın! Buraya girecekseniz, Muhamma’nın ışığıyla girin! tüm insanlık için bu şarttır. Kelamı hak olmayan ya da kelamı hak olan herkese kayıttır bildirim. Okunsun! Şükür ki okuttuk. Hepsi bu…

Allah dedi ki; Eşya Sayfaları’nı çevirdikçe çevirdik. Bu gün her sayfada ışık kotladık. Her sayfada, yırtık olanları kayıtladık. Her sayfada Birleşik Işıklar’ı teknolojiyle dilledik. Ama her sayfa bir tek ışıktı. Yani o çalışma bütündü. Öyle çok çalıştık ki yaşayanların hepsi için, hepimiz çalıştık ve 82. dürümde birleştik. 82. dürüm, tabii kabın en yüce ışığıdır. Onun ötesi var mı? Muhakkak yoktur. Tabii Kap olarak yoktur. Ama Atlanta Kotlayıcıları onun ötesinde çok daha güçlü ışıkları da dillerler ama Tabii Kap olarak 82 sondur. 82’ye ulaşan her yolcu, ağır yükü taşıyabilecek düzeye varır. Daha sonra büyük kötülükleri aşabilen Birlikler, Düzen’i kurarlar ki; bunun ötesi, 88, 98 ve nefsi aştığınız an, tohumları yere  indirdiğiniz an 99. andır ki; orası, “Nefes Tabii Kabı”dır; “Nefes Kabı”dır. İşte, Nefes Kabı, ağır yükü taşıyanların tertipledikleri kendi yüceliklerinin tekniği ile kayıtlıdır. Ve 90 sonundaki her bir kat, nefesi yaratan katlardır. Son kat olan 99. katda ayrı gayrı bitmiştir artık ve orada hepiniz, dünyanın kendi yüceliklerinde; kendi sayfalarınızın tekniği ile Düzen’de ışık yakabilmektesiniz. O sayfaya ulaşan, bütünü kotlayacak dürüme varır. Bütünü kotlamak için büyük kötülükleri de aşmak gerekir, aştığınız  zaman hepiniz Rahman’ın Yücelikleri’nde “Nefes Kabı” olursunuz. Nefes Kabı olmak, Rahim olmak, Rahman olmak, kayıt yapan Rab’da Muhamma olmak demektir ki ben, zaman sayfası, onurlu bir sayfa olan zaman sayfası olarak; size, sizi anlattım. Ayrı gayrı bitmiştir.

Şimdi, yaşayanlara bakın; herkes anadır ama hiç birisi Rahman olamadı. Değerliler, RA-KA’nın görevini taşıyan Birliğim, Rahman’dır. O halde Rahman, Muhamma’nın yüce ışığıdır. Sevgililer, kin, nefret yoksa, ışık yanar. Kin varsa, ışık sınırlanır. Canlılar, ben diyorum ki, Mustafa’nın gözü açık, bizim Rahman’a görev taşıdığımızı bilmektedir. Bizim kaynağımızdaki zaman, Göç Kabı’dır. Hepimizin ilahi görevidir göç. Ama biz, “Göç Kabı” olarak Tüm İsa’ları taşıyanlarız. Şevk, Allah şevkiyse eğer, yürek ışır. İşte ışıdığında, bir çekişme olur. Bu çekişme, kimseyi ayırmamak içindir. Biz, hiçbir cevheri ayırmadan, tartmadan, yaşayan olarak alır, Rahmet’in huzuruna taşırız. Orada herkes, kelam yetkisine sahiptir.

Hasat Allah gücüyle olur ama hasatı başlatan, Rahman’ın yoğunluğundaki yol, ağır yükü hafiflettiğiniz zaman, Göç Kapları’nızı alır da diller. Evrenlerin yüceliklerinde, ritmi kayıtlayanların yoğunluklarında, herkesin yüce kaynağı vardır. İşte o kaynak, yaşayan topraktır. Biz, topraktan gelenler, tohum olanlar, RA-KA olarak kutsal kayıt yapabilenler, meleklerin her birinde kelam yetkisi olanlarız.


Cemaatiniz önemlidir ki; bu cemaat, bedene huzurlu olan bir çalıştırıcıdır. Şikayet etmekte miyim? Hayır. Hiç kimseden şikayet etmem. Sultanlar’ın en kutsalı olan yol, ruhsalın en ruhsalı olan kot, ışığın en yücesi olan Muhamma, beden altında ve beden sayfalarında bulunur. Eğer beden varsa, kal ya da kalma sen ben, ben seniz bunu bil!...

 

Şimdiye kadar kini nefreti aşamayanlara görev taşıttık, ayrı gayrı yoktu amma ayırdık, ayrıldılar. Kayıtladık, kaynaktan çıktılar. Resim yaptırdık o resimde Kürz’ün ışığı söndü ve bu gün artık kendi, kendi olan; yüreği, kendi olan; yüceliği, kendi olan her bir tohum bizsiz değildir. İsmaili Kaplar’ın ışığı olan herkes buradadır. Allah’ın tohumları buradadır. Yeşillenen her bir yürek buradadır ve yıldızların ışığı buradadır. O halde burada bulunan herkes çobandır ki o çobanlık, Allah’ın çobanlığıdır. Herkes, Allah’a çoban olur. Amin…

Şimdiye kadar Mircan’ın cemaatinden ötesine ışık yakamayan Yücelikler, bundan sonra bütüne görev taşıyacaklar. Asla yanlış bilgi verilmemektedir. Bunun için çok çalışmalıyız.


Siber Boyutlar, ruhun hususiyetinden habersizdirler. Çünkü onlar; “Keşke Allah’ın teknik kotlamasını yapabilseydik” dediler; tekniği dillediler; tabii kotları kendi yoğunluklarından çıkarttılar. Teknik, temizlik ister ve temiz olabilmeleri tabiatla mümkündür. Tabiatın olmadığı yerde, temiz olabilmek imkansızdır. Ve siber sonsuzluğunda, sayfalara, İnsan İlmi’ni hak edip dilletmek, o sayfaları tertiplemek ve tabiata indirmekle mümkündür ki onları tabiata indirebilmek; çakıl taşlarıyla, Rahman’ın yoğunluğuyla, Kutsal Kayıtlarla ve ayrılığı kayıtlardan ayırmakla gerçekleştirilebilir.

Çetin bir dönem başlıyor. Bunu da sizinle paylaşmak istiyorum. Dünya yaşayacak, vallahi, billahi yaşayacak amma çetinlik çoktur. Eğer dünyada yılca yıl yaşayanınız olursa; bilgi hasattır ki, yaşanan her bir sayfada; kulluk, öz geçişlerle gerçekleşecektir. Ve oralara inmek, oralarda olanları izlemek, Bütün için gereklidir. Sizler hepiniz, Bellek Kotları’nızda dünya sayfalarını tartıya aldınız. Ve dediniz ki, “Ben onurluyum. O halde onursuzu tartıya koymayacağım.” “Ben hasatı yaptım. O halde hasat olmayanları, yarına katmayacağım.” “Ben, bütün oldum. O halde, bütün olamayacak olanları göreve almayacağım.” Analar, bilin ki yanlıştır!... O halde herkesi, her bir çalışanı ışığımıza çekmeliyiz. Önemli olan budur. Mesele İsa’dır ama İsa’nın ışığıdır. Mesele Muhamma’dır, Muhamma’nın yoğunluğudur ya da Musa’dır ama her biri RA-KA’dır. RA-KA olmayan yol olamaz ki...

 

Değerliler, eğer biz, onları kendi yüreğimize çekebilirsek, muhteşem bir tertip yaparız ve o tertipte her şey kullukla huzura ulaşır. Ve yaşayan dünya Muhamma’nın yüceliğinde korunur. Eğer koruyacak dürümdeyseniz ve hepimiz koruyacak dürümdeysek, hasatta BİRLİK olmalıyız. Çok mu zor!? Çok kolay. “BİR’im” deyin! “HAK ETTİM” deyin! “YEŞİLİM” deyin! “HAKİMİM” deyin! “MEKTEBİM” deyin! Ama deyin!... Eğer ben, “mal mülk” dersem ve o mal bende değilse; mektep olamam. Eğer ben kaynaktaysam ve Sultansam ve ben BİR’sem, İsmaili’de ben Mustafa olamam. Çünkü Mustafa kendi yüceliğinde, Başkanlık Divanı’nda çalışır.

Kanatlarınızı alın da bilin canlar. Bina inşa ettik ve o bina, İSA’dır. Ve bu binada İmparatorluk yoğunluğu artmalıdır. Ve ben yine bir bina inşa ettim. O bina Muhamma’dır. Ve orada yine ışık olmalıdır. Çünkü o bina mayadır. Ve ben Musa’nın binasını inşa ettim, orada da ben Rahman’ım, orada da ben Kur-an’ım, o halde O ben, ben O’dur. Öyleyse yedeğim yoktur. Hepsi bendir, ben hepsiyim.

Eşikte Allah, ben sesinde seslenir. Yücede has olan, beden sesiyle seslenir. Resmi çalışmada kulluk, Hak Tohumlar’la dillenir. Yenilik olmalıdır. Bu yenilik Birlik İlmiyle olmalıdır. Ve elden geldiğince BİR olmalıyız.


Neden dünya, İmparatorluğun yüceliklerini kotlayamıyor? Çünkü Ruhsal Işık’ta Kur-an yok. Ulular, unutmayın ki Kur-an; İsa, Musa, Mustafa değildir, Kur-an bütündür! bunu bilin ve o bütün, İmparatorluğun yüceliğidir!

Kervan yürüyor, yürüyor da ışıkla yürümelidir. İlahi Güç artıyor. Artıyor da İmparatorluğun yoğunluğuyla artmalıdır. Rastlaştığınız her bir cümle, benim cemaatimin cümlesiyse eğer bedenimde olmalıdır ve ben olmalıdır. Ama kahraman olan, diri ilimdir. Eğer diri, geçişi yapacak kadar kahramansa, bilgidir. Bilmeden kahraman olunmaz ki. Hadi be Can, al da bil! Ben Rahman’ım, anayım. Yorum yapmayın; Sadece dinleyin. Kur-an’ım. Ulu Çınar, ben Mustafa’yım, ümmeti teknik  olan, toprağı tebliğ olan, yüreği Tarik olan, resmi çalıştırıcı olan Mustafa...

Kaynağın ışığında her bir can, ışıktır ve biz ışığız. Muhamma’nın yüceliğinde her bir can Kur-an’dır ve biz, Kur-an’ız. Kervanın yolunda, yoğunluğunda herkes İsa’dır ve biz İsa’yız ve Mahrek’de herkes Muhamma’dır. Çalışmanız önemlidir canlar. Özü sözü ayrı olmayan sevgililerin çalışması önemlidir. Kendinizi, nefsinizi, yüreğinizi dinleyin ama birlikle dilleyin. Hepimiz siziz canlar.

Şu ana kadar yapılan çalışmalardan daha önemlileri, bundan sonra yapılacaktır. Şu ana kadar yapılan çalışmalar resmi çalışmalar değildi. O çalışmalar da görev girdaplarında sevgiyle yaratılmıştı. Çoğu özeldi; çoğu da gerçekliği hakikiyette olandı. Ama, “Resmi çalışma” dendiği zaman, bir çeşit İsmaili Kaplar’ın ötesindeki Yüceler’in çerçevelendiği çalışmalar anlamına gelir. Yani yapılan her çalışma, bir diğer Yüce’yi çerçeveler. Ona da Görev Kürsüsü olur. İşte bundan sonra yapılacak çalışmalar, her bir çaba gösterene çerçeve olacak; sınır olacaktır. O sınıra göre her bir Yüce, kendi yüreğini dilleyecektir ve daha öteye ulaşamayacaktır.

Bu nedenledir ki; yapılacak çalışma en yüce ışıkla yapılmalıydı. Ve en yüce ışıkla gerçekleşecek olan bu çalışma, beden sonsuzluğunda da kayıtlanmalıydı. Ve bu çalışma, Kutsal Meclisler’in yüceliklerinde, Kutsal Işık’la dinlenecek dürümde olmalıydı. Şimdilik size vereceğim budur...

Bundan sonraki dünya çalışmanızın adıKAYNAK”tır. Ve eğer KAYNAK olarak bir çalışma olacaksa; cemi camı olmamalıdır. Herkes Rahman olmalıdır. Herkes Kutsal olmalıdır. Hepiniz ruhsal olmalısınız ki; şer olmasın orada. Ve şer olmadığında bilgi akar. Şer olursa, bilgi Kur-an’dan çıkar. Onun içindir ki semaya ses verip de Yücelikler’i dileyenlerin her birinin Kaynak’ta olmaları gerekir.

Sevgililer, Kaynak Dil-i İlmi dinleyebilecek olanları seçeceğiz ve sizinle hakikiyette birleştireceğiz. Onlar size geçecekler ve sizinle açık kapılarda bütünlenecekler. Eğer onlar, sizde olamazlarsa, yüreklerinde kuruluk olabilir. Onların yüreklerini kotlayabilmeniz, özel çaba göstermenizle mümkün olabilir.  Yine de başınız eğilmesin isteriz. Herkesi çağrıyla davet ediyorsunuz, olmaz!... Gidin! Alın! Getirin!... Bunu yapın... Eğer gidip alıp getirirseniz, hepsi burada olur. Bunu bilin. Ama gidin, alın, getirin. Eğer biri, bir çalışmada “Ben yokum” derse; olmadı!... Onu alın, tartmadan çalıştırın. Ama alın, görev geçişi yaptırın, Göç Kapları’nda onunla olun, Hak ettirin!... Etmez mi!? Eder canım!, eder!... Nesiller hep böyle çalıştılar. Bundan böyle yapmanızı istediğimiz budur.

- Kaynak çalışmaları Muhamma Kürsüleri’nde olacak. Orada, burada değil, BİR’de olacak. Ve BİR’de olacak olan çalışma, Lefke’de olacak. Canım, Lefke... Annem seninle olmam için orada birleşmem gerekiyor. Muhakemen çok iyi. orada bir çalışma başlatmalıydık. Yaşayanda, yarında, hasatta hepinizle olmalı o çalışma. Bunu kesin olarak bilmeni istedik. Dağı taşı yarattık da sevgiyle yaratmalıyız. Unutma! Ortağımız yok. Bunu kesin olarak verdik.

- Dağ, kendi yüreğimdekileri, kendi yoğunluğumda taşırım. Bunu bilmenizi isterim. Herkes net olarak bilmelidir ki benim kendimde olan bilgim, Birlik’te değildir. Unutmayın; O ben, ben O’dur. Herkes BİR’dir orada. Ve Kara Kaplı Kitap; dili, Allah Tekniği ile diller. Mutlaka ortaklığım yoktur hiçbir yerde; bunu bilmenizi isterim. 

Hepinizleyim ama hepinizden çok daha diriyim. Bir tek şeyi hatırlatmak isterim. Meslek çalışmalarımı, dünya dışında değil dünyada yapmalıyım. Dünya dışında yapacağım çalışmalarımda kulluğum olmayacak. Orada, ben Kur-an’ım bunu bilin. Eğer bende bir tek ışık yanacaksa, hayrın ışığı olacak o. Ama ben BİR’de olmalıyım. Süper İnsanlık Realitesi; görevini, tüm insanlık için yapar. Bunu bilin. İşte bu…

Fakir, zengin herkes bir tek ışık için çalıştı, İlim... Benim Daimi Kotlarımdan biriydi demin gelen. Ve benimle olmak için benim Kıbrıs’ta olmamı istedi. Ona sormadım niye diye. Çünkü biliyorum ki o ben, ben odur. Muhterem Dünya, İlahi Görev taşır, ocaktır ama insan için çalışır. Ve ben, ilim sayfası değil, ilmin hakkıyım. O halde bende Bütünlük vardır. Bunu anlaması, sorumluluğundadır. Şimdi yarını hak edip etmeyeceğimizi sorar. Yarın, Allah’ın teknolojik kotlamasını yapabilen, Birliğimde gerçekleşecek. Umutlu olun! Hasatımız, Tanrı’nın hasatından ötedir; Ruhun huzurundan yapılmaktadır. Kur-an’dandır, Mustafa’dandır, maya tutuğu içindir ve bizde İsa, Musa her biri BİR’dir.

Şimdi nefes alıp verin ve bekleyin. Nefesin ışığını dinleyin. Enkarne olduğunuz bu yerde benimle olmanızı isterim. Kara Kaplı Kitab’ım ama bir tek ışık dahi söndürmem. Bu da kesindir. İşgal altında olan birçok görevliyi yoldan çevirdiler. “hepsi bizdedir” dedik. Hepsini yüreğimize çektik ve geçiş yaptırdık; bu kesindir. Birisi var ki o bizi yıkmak diler. onu da sayfaladık; onu da yarattık, onu da kayıtladık; yeniledik; eşik atlattık. Şikayeti var bizden der ki; “Sevgi saygı yok ki hepiniz sayfa sayfasınız ama yolunuz kapansın. Siz olmayın; ben sizin ilminizi çalar, giderim. Okurum, okuturum. Amin.” Ve biz diyoruz ki; O Biz, Biz O’dur. Olgunlaşsın diye bekliyoruz. Olur da olgunlaşırsa, ışığını kotlayacağız. Onurlu olmasını bekleriz. Yelin esmesiyle yüreğini diller der ki; “Eşik benim, yürek benim.” Amin... Ama ya can, ben nefessem eğer o bensiz olur mu? Olmaz. Onun içindir ki onu sayfaladık; ocağını yeniledik; yüreğini hak ettirdik; teknolojik olarak da bitiştirdik ve dedik ki; onurlu ol; biz, seniz. Seni tartmadan taşırız. İşte bu…

Ve Tanrı Kotları’nda tartı, kuruluktur. Kimse tartılmamalıdır. Analar, biz Rahman olana, kaynak olan her bir yolu açanlarız ki; şer yaratmayız. Muhamma’nın görevidir BİRLİK. Ayrı gayrı bitsin canlılar. Herkes biz, biz herkesiz. Kastımız şudur; “ray, hepimizi yeniler. O rayda olmak, hepimiz için aynı yolda olmak demektir. Ve biz o rayda yol alan, kibri olmayan bir treniz. Kim gelse taşırız. Ama gelmese de hak ettiğinde alırız, tartısızca taşırız. Şimdilik bu. İşte bu…

Kaseti Deşifre Eden: Nursen KAYAOĞLU

 

 
  Bugün 308 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol