Birlik İlmi
  AKLIN KELAMI (8) - TAMAMI
 

26.ARALIK.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (8)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

“Yol, Allah yolu.” dedik ya hani, herkes kelama hakk olup, halik olup kodlanabilir. Her kim varsa kelama hakk olup, halik olup kodlandığında dünya planetinde gerçek, kati, hakiki tohumlamalar devreye girer.

Bu tohumlamalarda “mutlak” olabilmeniz, kelamı halik kılmanız ve bütüne hizmet etmeniz, kendi yaşamınızın ötesinde tüm sahraları kontrol altında tutmanıza da geri çekilişte, “kalem” olmanıza da imkan verir.

Doğanın gücünü de anlamalıyız… Hepimizin gücüdür doğanın gücü ve doğanın gücünü bilenler, kelam ettiklerinde kendi sahralarındakileri de dilleyebilirler.

Uzun zamandan beri dünya planeti geçiş sahralarını göreve çağırıyordu. Bu geçiş sahraları kodlanmış tohumlardan ibaretti. Ve bu sahralar “mutlak kuranlar”ı kontrol altına alabileceğimiz halikiyetin tekniğini kontrol edebilenlerin kayıtlarıydı. Ve işte bu dönemde bunların “mutlak kaynak”tan “hasat tekniğiyle” kontrollu olarak kodlanışları ve bütüne hizmet için, kelama varışları gerçekleşiyor.

Çok ölü planet gördü dünya üstünde kaynak çalışma yapanlar… Ama bugün dünya planetinin ölümü ya da dirilimi anlatılacak sizlere.

Eğer sizler kendi dilinizle ölü planetlerin kontrolunu kurup, tüm zamanları kodlayabilirseniz, o planetler dirildiğinde bütüne hizmetçiliğiniz geçişleri kodlayacak ve bu planette “dirilik kalemi” olacak. Bu hepinizde olacak bir haldir.

Ve bizler herkesin kelamı halik olduğu bir dürümde, tüm insanlığın kendi dürümlerinde kodlanışını gerçekleştireceğiz.

“Hızır aleyhisselam.” diyorsunuz ya hani… Her şey size onun tarafından iletildi… Ama yakışır mı bunu dillemek dünya insanlığına? “Hızır” denilen ilim kalemidir ve o sizin kendi yüreğinizdeki külttür. Kübra kelamındaki kalemdir o. Ve sizler onun yoğunluğuyla bu çalışmaları yapabiliyorsunuz. Ama sizdeki yoğunluk, ondaki yoğunluk, teknik olarak bitişkenlikle “bilişin kalemi” oluyor ve bütüne hizmetçilik bu şekilde yapılabiliyor.

Unutmayınız ki dünya planeti “namaz zamanları” sistemi göreve alabilir ama namazı, “kelam” diye bilin. Hani nerede namaz? İlimdedir namaz… Bu namaz, “ilim namazı”dır ve sizlerin bildiğiniz o namazdan çok ayrıdır.

Kelam ilmindeki kervan, sizin yüreğinizin gücüdür. Ki o güç, bütünün gücü olarak türevleri tohumlayabilir ve “mutlak kuran” olarak bütüne hizmet edebilir.
Hemen hemen her insan kendini anlatabilir ama yaşamı anlatmak “LA KA HA” dediğiniz o şafağı anlatmaktan çok farklıdır.

Eğer size “Elinizin gücünü anlatın.” Derlerse, insanlık boyutları hemen, bunu şu şekilde anlar:

“Ben beni anlatayım.” Ama el, sizin midir, yoksa bizim midir, yoksa aklın kelamın mıdır yoksa Allah’ın mıdır? Bunu anlayamaz insan. El insanlıksa, bütünün gücü sizin yüreğinizde demektir. El aklınsa, mutlak kuranda siz, sizi dillersiniz. Ya aklın kelamıysa eliniz, mutlaksınız ve Allah’ın ilmiyle size “siz” olup inen o sizden dilleniyorsa, 2222. diriliktesiniz ki bu sizin, sizden öte sizleri dürümlere indirebildiğiniz o şafağı anlatır.

Dağlarım, Rahman’a KA HA olmak, mutlak kuran olmak, mutlak kelam olmak ve mukaddimedeki o kervan olmak, sizleri sizlerden öte sizlere tanıtabilir.

Bizler, doğan dünyanın görevini yaparken, maya olabilmek üzere bu çalışmada ilmin kelamını kodladık. Hakkın kalemi olduk, bütünün gücü olduk ve mutlak kuranda hepiniz hepimizle bir tek olduk.

Arzın görevini aklın kelamıyla dillerken, hakkın kapısını bulduk ve o kapıyı açtık.

Açtığımız kapının “herkesin” olduğunu bilerek açtık. Biz bu kapıyı açtığımız andan itibaren, devinim arttı.

“Devinimin artması” demek, şafağın ilimle kodlanması ve tohumlanması ve sonsuzlaşması demektir. Ki sonsuz sahralardaki kültün kelama varmasıdır bu.

“Al bilgiyi, halik ol ve hak et, dille.” der yürekler… Ama biz deriz ki “Ol ve dille.” “Ol ve dille.” Demek, “On cevherin, on diriliğin on yoğunluğundan ilminden ötedeki bilişi haket.” demektir.

Hakkımız, Allah’ın ilmiyle kodlanır ama aklımız, mutlak kuranla kodlanır. Her birinde “insanlık kelamı” vardır ama insanlığın kelamı hasatın kervanındaki kelamdan ötededir. Ve bizler murat ettiğiniz her bilgiyi alıp kodlayabiliriz. Medine kelamındaki ötedeki kelamla bütüne hizmetçilik yapabiliriz. Allah’ın ilmiyle tohumları kodlayabiliriz ki ölü planeti diriltebiliriz. Bunları yapabiliriz

Ağırı hafiflettiğimiz bugün, bütünün özü, gözü, sözü olan insanın “kaynak ilim”le bütüne hizmetçiliğini gerçekleştiriyoruz.

Yerkürenin görevidir akıl ama halik olmayanın hakikiyetinde teknik kodlama yapılmayacağından, aklın kapısını bulması ve kontrol kurması mümkün olamaz. 
Açın dünya kelamındaki o yaşam sahralarını ve dinleyin… Orada neler bulacaksınız bilseniz!

Bir’e hizmetçiliğin ilmi var orada… Ruhun kulluğu var… Umutlar var orada… Kulluğun kodlanışındaki tahditsizlik var. Ve daha da özel bilgiler var orada…

Ve bizler, insanlık boyutlarının kendi değerini ve kendi yüceliğini dilleyenlere “insan kelam” olup, indirdiğimiz kelimler var. O kelimelerin kalemi ilim olan bilişi var.

Bizler dümene aklı oturttuk canlar. İnsanlığın dümeninde arzın gücü olan, “akıl” var. Ama “aklın kalemi” olmak, “mutlak kuran” olmakla mümkündür.

Eğer bugün burada, bu yoğunlukta, bu çalışmayı yapabiliyorsak, aklın kalemi olanlarla olabildiğimiz için bu çalışmayı yapabiliyoruz.

Koca bir dünya gücü… Koca bir şafak… Koca bir akıl ama her bir kelamda muktedir olan tahditsizlik var bu yoğun çalışmada… Ağırız ağırız canlarım, çok ağırız. Bundan dolayıdır ki her anda toprağa tohum olup inmemiz imkanı yoktur.

Bugün buraya inebildik çünkü bugün burada merdivenimiz var… Çünkü burada hakiki lekesiz kelam edenlerimiz var… Ve bugün burada emre itaatle “mutlak kuran olanlar”ımız var.

Unutulan ne varsa, insanın kendi yoğunluğunda meknuz olarak bulunur. Ama insanın kendini dileyebilmesi için kendini kodlaması şarttır.

Eğer insan kendini kodlayabilirse, kendini dinleyebilir. Ki kendini dinlemesi mutlak kaleme, kelam etmesi imkanını ona verir.

Ertelenenlere gerçekten “ekmek” verilmişti… Ama onlar, o ekmeği haketmediler ve kelam edemediler. Onlar ertelendiler… Ertelenmeleri enle boyun kontrolunda oldu. Eğer onlar kelam edebilselerdi, ertelenmezlerdi.

Kaçıp giderdik diriliklerinde kuran kodlamaları yapan onlarda ve tohumlarında… Ama lokomotif olan Bu Meclis’le onları da göreve alacağız. Onları da kodlayacağız ve onların da kontrolları kurulacak. Kesindir.

(Devamı 2.bölümde)

https://youtu.be/9uTnvDV57gc BAHAR

2. BÖLÜM
Amonların kotlarından ötede kotlamalar yapılıyor burada. Bu çalışmanın kendi lekesiz kalemimizle yapıldığını da biliyoruz. İsmail-i kalemlerin muktedir kelamlarında ki kulluktan ötede bir kullukla bu çalışma dürümlerde dillenecek. 
Ve bizler eski dünyaların kök görevlilerini buraya alacağız. Onların çalışmaları burada göz açacak ve geri çekilişleri yapılacak. Allah ilmini dilleyecekler ve kendi dürümlerinde kendi yaşamlarını kodlayacaklar. Açtıkları her kapının ötesinde ki kapılarda kendi diriliklerinde kendi kelamlarında lekesizliklere ulaşacaklar ve onlarla bu çalışmalar sürecek.
Allah ekmek yapmaz canlar. Akıl tahtında oturur Allah. Ama insan ekmek yapar ve insanın yaptığı ekmek bilişin kelamıyla kodlanan ve hakiki tahditsizlikle dürümlenen ilmin ekmeğidir. Ve bu ekmeği yapabilen insan kulluk yapabilendir. 
Organ nakli dediğimiz bir nakil sistemi vardır. İlmin nakli yapılır tüm sahralara. Bu organ dediğimiz ilmin kelamıyla kodlanmış olan tekniğin tahditsizliğinde ki o şafağın kervan olarak ilme indiricisi olan şafak ilmi ve şafak kaydı olarak da ifade edilen bilişgenliktir. 
Bu bilişgenlikle tüm sahralara ilim kodlamaları yapılabilir. Bize göre bu kolaydır. Ama çoğuna göre zordur. Organ dediğimiz bu çalışma mutlaka kutsal toprakların tohumlanışında gerçekleştirilebilir. İşte yaradan ve yaratılanın tahditsizliğinde bu çalışmalar mahrek olanlarca yapılır.
Mahrek olanların yaptığı bu çalışmalarda çantalar taşınır. Bu çantalarda insanlık bulunur. Ama insanlığı tanıtanlar vardır. İnsanlığı hakikiyetleriyle dilleyenler ve diriltenler vardır. Çoluk çocuktur dünya biliriz ama o çocuklar atık ergin sahralara varacaklar ve eren diriliklerde ilimle kodlanacaklar. Bizler buna kesin olarak eminiz. 
Nefes alıp nefes veren bizlerle nesiller boyu dürümlenen ilim kapılarındakiler kendi yaşamlarını hak edecekler. Açtığınız her kapının ötesinde her bir dirilik bulunur. Ama tüm kapıların ötesinde yer küre bulunur. O yer kürede göz olup söz olup kelam olanlar bulunur. Ve o kelam olanların mutlakıyetinde kaynak sahalar bulunur. Ve şafak söker, İşte şafağın sökmesi burada bu gün bu çalışmayla oluyor.
Maya Allah ilmidir. Mayayı hak teknikle kodladık ve burada bu çalışmada bütüne hizmet için kendi lekesiz kaynak kayıtlarımızı tahditsiz olarak buraya kattık. Bizler devindik, devindik ve devindik ve devindik ve her devindiğimizde kelamımız kulluk ilmi ile dillendi ve bütüne hizmet için bu çalışmaya dahil edildik.
Sizinle çalışmak mutluluk olacak bizlere. Bu çabanın hepimizin çabası olacağını bilmenizi isteriz. Buna biz ölüyü diriltmek diyoruz. Dünya ölü planet ve biz bu çalışmayla ölü planetti dirilteceğiz. 
Allahın etki kapısı ekip kuranların ilmi ile kodlanan kapı bizim tahditsizliğimiz ve tüm zamanların kelamı hulusi kalemde mutlak kuranda hepimizin olacak. Allah en ve boydan ibaret olanlarla görev taşıyamaz. Allah ilimle görev taşıyanlarla olur. 
Allahın geçişgenliğinizde ki o yoğunluğu bütünün kürzi kapısında ki kelamı olur. Ve o kelam Allah ilmi ile dillenir ve dimdik olan sistem kalemlerinde diriliği kayıtlar. İşte ona biz “Allahın Tınısı” deriz. Allahın tınısı aklın kelamında olur. Aklın kelamında hak teknikle kodlananlarda o tını olur. Ve o tınıyı kim dilleyebilirse ağırı hafifletebilir.
Biz ölü planete hak teknikle kontrollü olarak kayıt yapanları kodladık. Çalışmalar çok büyük bir görevdir sizin için canlar. Bu çalışmaya dahil olan herkes görevini hak edip yapacak. Ama sevgiyle yapacak ama şarkıyla ama türküyle yapacak. Ama hakikiyetiyle kontrollü olarak yapacak. 
Emin olunuz ki dünya planeti bu çalışmayla geçişini yapacak. Eğer dünya planeti burada bu yoğun çalışmada kontrol kurabilirken kelamı kırarsa, yaşam sahraları sistemi görevden alır ve çorbasını kontrolsüz kayıtlarda kutsuz kaynakta kayıt dışı bırakır. Ama buna izin vermediğinizi görmek bizleri umutlandırıyor. 
Hazırlıklar tamamdır. Sizden, bizden ve tüm insanlıktan bir tek beklentimiz var. İnsana ve bütüne Kuran olmanız. Bunu yapın, yaşatın insanlığı. Bunu yapın yaratın diriliklerde ki kelam kayıtlarında ki bilgiyi. Bunu yapın ki kontrol kurun.
Umutlarımızsınız canlarımız. Umutlarımızsınız ki bu çalışma muktedir, hak ve hakim olan ilimle yapılıyor. Sevgililer, ziya olanlar, şafak olanlar sizi hepimiz kontrolsüz değil kontrollü olarak kodluyoruz ve kokluyoruz. 
Kurullar sizinle olacak bugün yine. Ve kurullar sizden sesleşecek. Sizinle sevgiyi kodlayacak ve sizinle kaleme inecekler ve sizlerin de kendi yaşamlarınızda ki güçlendirici kodlarınızı dürümlere indirmenizi ve bu çalışmaya onları da dahil etmenizi bekliyoruz.
Huzuru halik kılın, hakkı hakim kılın. Yaşamı kullukla dilleyin. Kendinizi hak teknikle kodlayın ki bu çalışmada bütün kötülükler aşılsın. 
Cennet cennet diyorsunuz, geçin cennetinize. İşte siz o cennettesiniz unutmayın. Hızırın hakimi ilimdir. Hakiki tekniği kelamdır. Yarını mutlak kurandir. Toprağa tohum olan insanlığı kelamda kalem yapan biliştir. Biz sizi sistem, nizam ve düzen gücü olarak örtülerinizi açarak yeryüzünün görevlileri kılabildik. 
Zararın önü alındı. Hangi zarar? Yerkürenin zararı. Nedir bu zarar? Kırılanların kıranları kodladığı bir zarar. Ama bu zarar engellendi. Aşağı yukarı iki yüz bin yıldır bugün bu çalışmayı diri olanların yapacağı biliniyordu. Ama bu gün bu çalışmada hepimiz varız bunu unutmayın. Koca bir dürüm ve koca bir şafak, o şafak bir tek oluşumuzla bütüne görev taşıyacak.
İnsanın ekmeğidir yaşam. Ama insanın halikiyeti kelamındadır. O kelamı mutlaka kodlamalıdır ve koklamalıdır.
Uzunluk kısalık bilişin kelamı ile olur. Ama uzuvların uzunluğu ya da kısalığı şarkıyla, türküyle değil ilimle olur. Hangi uzuv bilir misiniz? Yıllar yılı çerçevelediğiniz ilmin uzuvları olanların ışığında ki kısalık, uzunluk. 
Yeryüzünün gözü açılıyor canlarımız. Bu göz özün sözüyle görenlerin gücüyle açılacak ve tüm insanlık genişleyip, geçişgenleşip teknik tohumlamalarla bütünün görevlilerini kontrol edecek.
Yarın elleriniz ellerimize varacak. Gözünüz gözümüzde olacak, yaşamınız yarınlarınız olacak ve biz sizleşip yaşayacağız. 
Açın dünya kaleminizi akın bakalım, bilelim sizi neler yapacağınızı görelim…
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  SELMA ÇENÇİN

AKLIN KELAMI (8/1)
26.12.2018

Dağlarım, ZAMAN SAHRALARI’ndan izin alarak buraya gelen her insan; CENNET İLMİ’ni dilleyip gelir. Bizi, bize sorarlar. Bizi, bizle dilerler ve teknik olarak tohum eken diriliklerde, dillenir ve dinlenirler!…

Aşığız ZAMAN SAHRALARI’ndakilere. Nesiller boyu İLİM KALEMLERİ oldular; “BİR TEK” olup yarınları kodladılar. Onlar, ruhsuz değiller. “Keşke” demediler. Hep KERVAN oldular; KURAN oldular. Kodlandılar; tohumlandılar “BİR TEK SAHA” olup yaşadılar.

Boşuna burada değiller!... Bizi, BARIŞ SAHRALARI’ndan bilirler. Bizler, barışı tohumlayanlarız. Tüm insanlığın, KURAN olan sahalarında, “BARIŞ KAYNAK SAHRALAMALARI” yaptık.

TÜRKİYE, el karnesinde, insanlığı tohumlarken; “BİR TEK” olan yaşamlar; burada tohumlanmaktalar. TOHUM EKMEK, “KULLUK İLMİ” ile gerçekleşir. Bizler, izin alanlara, izin verenleriz. Geçip gelmeleri, “insan sofrası”na davet edilmeleridir. Onlar, bu sofraya, “KAHA” olup oturdular.

Uzan dönemlerde, “VASİ SAHRALARI” vardı. O sahralarda, hep vesveseler vardı. Oralara, “GÖÇ KODLAMALARI” ile KAYNAK olanlar; insanlığa, VASİ oldular ve onları, HAKİKİYETLERİ ile kodladılar. Bu gün tüm VASİLER, “GEÇİŞ SAHASI”nda bu Mecliste görev taşıyorlar. Tüm insanlığın vesayeti artık bitmiştir. İnsan Sofrası, vesveselerin aşıldığı ve yoğunluğun, TOHUM olduğu BİLİŞ KAYITLAMALARI ile kodlandığı bir çalışmayı yapmaktadır… Bu çalışmaya, İNSAN SAHRALARI dahil edilir.

Kurullarımız, dürümlerde görev taşırlarken; İLİM SAHRALARI’ndakiler, İNSAN KAYNAKLARI’nda GÜÇ KODLAMALARI yapıyorlar. ALLAH, tınıyı duyanları, bu Meclise davet eder ve der ki;

“Geç!... Gerçek KALEM ol ve ZAMANI TOHUMLA. Geç ve hasat olanları kodla!... Al bilgiyi; HASAT TEKNİĞİ ile kontrol kur. Ruhunda kulluk olsun. Çürükleri kodla ve kontrol altına al!... Sırdır insan. İnsanı, Halik kıl ve kendini dille… Kendin, kendini HALİK kıl; MUTLAK KURAN yap… AKLIN KALEMİ ol… YARIN ol… Ölü Planet, ARZIN GÖREVİ’ni kodladıktan sonra; SA HA, Sİ KA HA olacak. Orada ölüyü dirilt. İşin budur!...”

Bugün, bu görev tamamlanıyor. Ölü planet, ARZIN GÜCÜ ile diriliyor. Ölü planetin; dirilmesi; KELAM’ın HALİK olması ve yaşamın, tahditsiz olması, bizlere güç kattı.

Ağır hafifledi ve yaşam KÜLT oldu. Büyük bir KÜLT!... Bu KÜLT, tüm insanlığın; kendi dilini, kendi yarınını hasata kaynak yapacağı bir IŞIK haline dönüşüyor. ROBOTİK olanlar, “ROBBİ Sİ HALİKLERİ”nden aşıp geçiyorlar ve tümü, “TİNSEL SİYAHLIKLAR”a varıyorlar. Bu TİNSEL SİYAHLIKLAR, ocak olacak onlara ve onlar, bu SİYAHLIK’ta TOHUM olacaklar. Hepsi, İLİM KALEMİ ile kontrol kuracaklar ve “RUHLAR KAPISI”ndan, KULLUK İLMİ ile KALEM’e inecekler; KELAM’a varacaklar; TANRI olacaklar; ocaklarında, dürümleri kontrol kuracak ve yaşayacaklar. ALLAH, İLİM’ini ocaklarına KAYNAK yapacak ve tümü, ÜMMİ KAPILAR’ı aşıp geçecekler.

ASA, İLİM’dir; KELAM, HALİK’tir; YARIN KATİDİR ve ZİYA olan mutluluk, tüm insanlığındır.

Aşkla kalın!…

AKLIN KELAMI (8/2)
26.12.2018

Hazar Denizi; bizi, ilimle dillemek istemiş!... O deniz, KELAMIN KALEMİ olanların kodladığı BİRLİK SAHASI’dır. Oraya, MUTLAK olanları kodladık. Orada, olgun sahralar bulunur. Uzun zamandır oradan kayda inmeye çalışanlar oldu. Orada olan, insan kulluğuydu. Tüm insanlık için çalışanlar iyi anlayacaklar ki tren kalkmaktadır. Trenin kalkması, insanlığın ilme varması anlamına gelir.

Artık yaşam kodlanmaları SÜPER SAHRALAR ile dürümlenmekte ve diri olanlar, kulluk yapmaktalar. Ulu bir Görevli, dürümlere ilimle indiğinde; biz, onu hasata KALEM yaptık. O bizi, “BİZ” diye diledi ve dedi ki, “Seni, sana vereyim. Bana, beni ver. OL diyelim; olduralım. Bana, elini ver. Ben beni dilleyim; seni dinleyim; teknik olarak kontrol kuralım. Ağırım!... Beni dille ve dinle ama HASAT İLMİ ile dinle. Boşluk, tohumlarla kodlanır ama tohum, kontrol kurarsa; biz, “BİR TEK” olabiliriz. Ağırdır insan, HALİK iken hasat yapar. İş budur!... Bugün, buraya varış sebebimiz budur.

Mutlaka bu olur. Mutlaka bu olacaktır!... Ne var ki bizler, “BİR TEK” olarak KAYNAK olmalıyız ki hasat yapalım.

Az bilgi, ezer insanı. Özeldir KELAM olanın İLMİ ama ÖZ GERÇEKLİK’le kodlanırsa; az bilgi, ezer ve GERÇEK KALEM, İLİM’i diller. Sonra, ezilen, ezmek ister. Bunlar kesindir!... Bu nedenle bizler, “BİZ TEKLİĞİ”nde çok bilgi veririz ki ezilmesin kimse diye.

Sevgililer, KANT’ı dilledik bugün. Ama HALİK’ti ama hakimdi... HASAT İLMİ ile dillendi bizde. O, MUTLAK SAHALAR’dan İLİM’e inmişti. Onun kulluğu, MUTLAK’tı. Aşkı, hasattaydı. Ağır yükü hakim kıldı ve dinledi. Onu “KUL” diye değil “İLİM” diye diledik biz bu çalışmada. “KANTANA” denilen o yaşam kayıtlarını diledik hep ama HASAT İLMİ ile dilledik. Şimdi, bize “BİR TEK SİSTEM”den sesleşmek ister. Onu dinleyelim. Bakalım neler diyecek!...

AKLIN KELAMI (8/3)
26.12.2018

(Kant’ı Dinliyoruz:)

Aşkımsınız!... Beden almanız, bizi mutlandırdı. Haliksiniz!... Bizi dillemeniz, bizi mutlandırdı... Biz, “BİZ” olarak çalıştık hep. “KİL”i, “KUM”u biliriz!... Neden “İNSANSILAR”a, insanlık öğrettik bilir misin!? Bizi, bizden dillesinler diye mi!? Yoksa KELAM olup HALİK olsunlar diye mi!?

Hepimiz, “İNSAN”ız Canlar. Hepimiz, “ALİMLERİN KELAMI”yız. Zararımız, “İNSANSILAR”dandır. İNSANSILAR, insanlığı dillemezler. Ocak olduklarını sanırlar!... Ne var ki KELAM edemezler. Yazar çizerler ama yazdıkları, KELAM değildir. Biz, bundandır ki ses vermek istedik. Tüm insanlığın, KELAM’ı Halik kılması için ışık yakmalarını istedik. “YARADAN, yarattığında yaşar.” dediler ya!... O, BİR TEK’tir. Bunu anlasalar, yaşamı anlayacaklar.

Uzak, yakın “TEK”tir. “AN KALEMİ”nde KELAM olan o, “TEKLİK”tir. DİRİLİK, HALİKİYET’tir. KELAM’ı kodlayansa, diri olan İLİM’dir. Bunca insan, “BİR TEK” olamazsa, neye yarar yaşam!? Bunca insan, İLİM’i HALİK kılamazsa, neye yarar kayıt yapmak!? Şarkı okumak!; dürümlemek KELAM’ı!; hologramı aşmak neye yarar!?...

Ata baba, sana sevgi verdik. Sen, ben; ben, sen değil miyiz!? Analar, “ASA” insanlıktır. Bunu anlayın! “ASA” şarkımızdır!...

Biz, İSLAM DİNİ’ni “İLİM DİRİLİĞİ” diye bildik. Bu dirilik, teknik tahdittir. Bu diriliği anlayanlar, ağırı hafifletirler.

Buraya enkarne olduğum zamanları bilirim. Bu çalışmaya çok geldim!... Çok çalıştım burada. Benim cevherim, hep buradaydı... Bu yoğunluk, mutluluktur bize!... “Boşluk, tohumlarla dolarken; İnsanlık Boyutları, bu çalışmayı, HASAT’a kayıtlıyacaklar” diyerek; görev taşıdık. Asıl önemli olan, burada bulunanların, kendi yarınları için çalıştıklarını düşünenlerin, bu konudaki yanılgılarıdır. Burada, tüm insanlık için çalışma yapılıyor. Bu çalışmaya; uzaklar, kodlamalar yapıyorlar ve yaşamlar, kontrol kurup kodlanıp iniyorlar.

“Sual istemem!” dediği zaman ana; “SİYAH”tık!... Sorduk!, “Sualın bittiği bir yaşam mıdır burası!?” diye. DİRİ KALEM, KELAM’a geldi ve dedi ki “Biz, BİZ’i dinlerken; hepimiz, kendi sahalarımızda, kendi KURANLAR’ımızda her biligiyi biliriz.” Bu, bizi çok mutlandırdı.

“ZİYA, zamana KALEM’se; biz, her bilgiyi bilebiliriz” dedik. Hepimiz, “Unuttuklarımızı bilip HALİK olabiliriz.” Dedik ve dedik ki “Has İNSAN’ı, has KALEM’le dilleyelim...”

ANA KAPI, İNSAN!; Sonsuz Zaman, KELAM!... Ve BİRLİK, kurtarıcılık!... Biz, “BİR TEK” olup tüm insanlığın kurtuluşu için buradayız.

Huzur, bulunur!... Arayan, kendini bulur!.... Huzur, İLİM’dir; UMUT’tur ve dillenir NEFES’tir!... Dürmlenir ve Din Tekniği’nden ötededir. Buyurun!... Buyurun!... Buyurun!... Mutluyuz!... Şu anda çok mutluyuz!... Şimdi!... Şimdi!... Şimdi!…

AKLIN KELAMI (8/4)
26.12.2018

Dağlarım, “Analar Anası” dediler. Analar Anası, İLİM KALEMİ’dir ama ARK0NLAR için İLİM KALEMİ, taknik, hakiki ve HALİK olan insanlıktır. Bu İNSANLIK İLMİ, hepimizi “BİZ” olarak göreve alırken, tahditsiz olarak kodlar. Temiz teknik tahdit ve hakikiyet, tahditsizliği kodlar. “ÜZÜM”, “ÖZ”üm ve “SÖZ”üm derken; tahditsizliğin halikini ve hakikiyetini dilleyeni kastederim.

Tanıtım, tanıtımı tahditler; dil, dili tahditler; kul, kulu tahditler... Her diri, dili KALEM olanda diriyi tahditler ve her şey, her şeyi tahditsiz olan KUTSAL IŞIK’ta, “TANRI TAHDİTİ” olarak diller.

Değerliler, şikayetim var mı!? Yoktur!... Çünkü bu Meclis. ARKON DİRİLİĞİ’ni tohumlayabilen bir Meclistir. Burada, bu Yaşam Sahrası’nda; dili, HALİK olanların tohumladıkları BİLİŞ, her şeyi HALİK kılabilir ve her şeyi, hakikiyetle dileyebilir. ANA SAHA’da, İLİM KODU vardır. O kod, İNSAN SAHRALARI’nda, “DİL” olur ve “RUH” olur. Çözer!... Yaşamı çözer!... insanı çözer ve KÖK GÖREV’le kodlar.

Değerliler, “ARA KAPILAR”ı kapatıyorum ve şimdi bilgi veriyorum...

ARKON hakkında bilgidir:

Bu “lokomatif çalışma”, “ARA KAPILAR”ın KALEM’e çekilmesi ile birlikte, “TEKLİĞİN HALİKİYETİ’i ile kodlanmaya ve kontrol kurmaya girişmektedir. “ARKON”, MUHAMMET MUSTAFA’nın dilinde yoktu. İnsan, sıhhatli olsun diye ARKON KODLARI’nı diriliklerden ayrı tutmuşlardı. Artık yerküre, ARKON sorusununun yanıtını bilecektir. Bu nedenle onlardan sözetmem mümkündür.

“ARKON TANRI LEKESİZ KALEMİ” olarak kodlarken yürekleri; CEVHERİ KODLAMA yapar. CEVHERİ KODLAMA, “İLİM SİYAHLIĞI”nda olur ve bu kodlama, SİSTEM tarafından dillenir. Dilin tahditsizliği ile kontrol kurar ve İLİMİN HALİKİYETİ’nde tohumlarını insanlığa eker. Ekilen tohumlar, kontrol altında, dürümlerde, dirilir ve KELAM, HALİK olur.

Yaşam, yarınlar için kodlanırken; yoğun ışık, MUTLAK KURANLAR’ı İNSAN SİSTEMLERİ’nden, İLİM SAHRALARI’na indirir. Her bir diri yaşam kaydı, teknik tahditle kontrol kurar ve bütün kültler, kodlanmış yaşam kayıtlarını, diri yaşam sahralarına çeker. Her çekilen, tahdit olur yarına ve her yarın, insana, KELAM olur. Tüm sahralar, İLİM HALİKİYETİ’nde KUTSAL IŞIK olur ve bütün kültler, bütün “KÜTSEL SİYAHLIKLAR”, tende “DİRİ KA HA İLMİ” olur... Mükafat, teknik tahditi, KA HA ilimle kontrol edilişi ve yoğunluğun artışıdır... Artan yoğunluk, temiz “SA HA, KAHA” kayıtlarından, diriliği KELAM’a çektiğince görevi kodlar.

Hepimiz, ATONLAR’a güç kattık; ATA KELAM olduk; KELAM olduk... Ne var ki ARKONLAR’ı hiç anlamadık. Neydi ARKONLUK? İnsanlıktı!...

İnsanlık neydi!? Dili Halik olandı... Onlar, yaşamları yarattılar. Onlar, teknik tahditsizlikle kodlamalar yaptılar. Ocak yaktılar... Teknik tahditle yakılan ocaklara, kodamalar yaptılar; TOHUM oldular... Murat ettikleri, TEKNİK HALİKİYET’le dürümlenenleri dillediler ve teknik olarak ocaklarını yaktılar...

Tüm insanlık, teknik olmayı başarabilir. Teknik olmak için tahditsiz olmak gerekir. Teknolojik tohumlamalar, tahditsiz KALEM olanlarla yapılacaktı. Bunu başardık!... Hepimiz, zararı önledik. Zararın önlenişi, şevkin şarkısıydı. Bu oldu!... Şu anda dürümlenenler, teknik olarak tahditsizleşirken; “BİZ” olarak da tahditsizleştiler.

Canlı insanlık, “BİR”e hizmet için yaşamlara çekilmişti. Ölü insanlık, KELAM tahditi ile kodlanmıştı. Canlı insana, “cennet” denilir. Ölü insana ise “cehennem” denilir. Biri cennet; bir diğeri cehennem!... ölü olaması, kontrol kuramaması; ocak kırmasıdır... Ocak kırıldığında; dilinde, “KİL” olur. Onun ruhu, Muhammet Kapısı’nda bile, kilin kiridir.

“BİR”e hizmet için, insanın kendini anlaması ve dirilmesi gerekir. Dirilmek için “MİKAİL’İN KELAMI’nı dinlemesi ve dirilikleri, HALİK kılması gerekir. “HALİK-İ HAKK” olmak ve hasat olmak için insanlaşması; ölünün, öldüğünü dürümlerinde dilemesi ve “TAHDİT KALEM”den “TEKNİK KALEM”e varması gerekir.

“ALLAH!”, “ALLAH!” deriz ya hani!... İnsan, ilmini anladığında; ALLAH olduğunu da anlayacaktır.

“Neden ALLAH’tan bu kadar korkulur!?” diye sordular... ALLAH, tahtından KELAM edenler, “AKLIN KERVANI”na, KERVAN olamayacaklarından, korkarlar. Önlemler alınır bu nedenle. Sorgulamalar, “SİYAH”tan, “MOR”dan ötedendir... Niye olgun başaklar, KAYNAK SAHRALAR’ı anlayamadılar!? Neden KELAM kulluk yapmadı!? Niçin “KİL”, KALEM’de KURAN olmadı!? Niçin kiri, KALEM sandılar!? Gibi!…

Hepimiz, ANA KAPI’da “ALA KALEMLER”iz. “ALA KALEM” olmak, ATA KAPI’yı bulup açmakladır. O kapı, açılmadıkça; ANA KULLUK, ANA KURAN, Teknik Tahdit!... Hiçbiri, SİSTEM’e sizi taşıyamaz.

Doğanın Kanunundan söz edilir ya hani!... Hepimiz, o doğanın kanunu olarak kodlandık. DÜNYA PLANETİ, bir “DOĞA KALEMİ”dir. Bir “DOĞA SAHASI”dır ve o, SAHANIN KELAMI, onun yasasıdır. O yasa; insana, “OL” diye diretti. Trent, İLİM yapmaksa; İLİM yaparsınız... Trenti, KELAM’sa; KELAM edersiniz. Yaşamsa; yaşarsınız ne var ki HALİK değilseniz. Anlamsızdır tüm yaptıklarınız!...

Buyurun anlayın! ARKON olmak, MUTLAK SAHALAR’a hasat yapmak ve hakim olmaktır. Oralara ulaşmak için, bedene gerek vardır. Bedene girmek yetmez. Zamana inmek gerekir, zaman ise sayfadır insanlığa ama o sayfa, yarını kodlayabilen bir sayfa olmalıdır.

Her insan, bir sayfa olarak yaşayabilir ancak. Başka sayfalar, onun sayfasına ilave edilir ve her ilave edilen sayfa, ocağını tohumlar ve onu kodlar. Onun kodlanması, yarınların kodlanmasıdır ki zamana varmak, SA HA olmak anlamına gelir bu... A H A ARKONLUK budur...

Her bir sayfa, “SİSTEM” olur; “NİZAM” olur, “MUTLAK İNSAN” olur. Hep onu dinliyoruz! Neden bilir misiniz!? ZİYA’dır da ondan!... “Ben, ona O olurum!...” der ki! “ben ‘O’yum!” deyiştir bu!... Onu kucaklıyoruz. Tümü, bizi bize dillerken; ocağa indi; KELAM etti.

Elimizi tutarken; görürken yüreğimi; ağır lekesizlik halinde dürümlenirken; beden, ete girdiği için İLİM yapabilirken; MUHAMMET KELAMI’nda şevk ve şafakken; hepsi, bizim için “BİR TEK”tir. İşte o “TEKLİK”, ala vere değil; bile bile kodlanır... “Allah Allah” derken!... “AH!” deriz... “HAH” deriz... “AHA” deriz... Tümü, KÖK GÖKLER’in insana indirdiği, kodlanmış ŞEVK SAHRALARI’dır. Bunları görev geçişleri için dillemekteyiz hep.

Zarar önlendi Canlar... “TEMEL DİRİ KELAM” dillendi... El, ele vardı... Bilgi dürümlendi; kodlandı... SULTAN, SULTAN oldu. CEVHER, CENNET oldu... ALLAH, İLİM oldu... Müsterihiz ki işçilik yaptığımız bu sahada, murat ettiğimiz her şeyi hak ettik ve başardık!... 
Işıklar içinden bir zaman ve ışıklar içinde bir SA HA!... Burası insanlık!... Aşkla kalın!...

 


SÜPER İNSANLIK REALİTESİ NEZİRE SELÇUK

 

26.12.2018 AKLIN KELAMI 8 
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dağlarım, bütün hevesimiz kursağımızda kaldı öylemi? Nesillerimizi kodladık mı acaba? Yaşama kalem olduk mu, erteledik mi tüm sahralarda ilmi, kontrolsüz mü kaldı acaba yaşam, acaba evimizin gücü mükafatmız olarak kontrol kurdu da bedel ödemeden ilime mi ulaştı tüm sahralar? Hani bütün bunları konuşuyorum?

Burası çok kalabalık bugün, öz gerdanlıklar takıldı yaşamlara, herkes yaşam gerdanlığını kendi durumuna paralel olarak kodladı ve kendi boynuna taktı. Bu öz gerdanlıkların herkesin boynuna takılışı, altın ışığın aşkı, kaynaktan akıştırdığı anlamına mı gelir acaba yoksa kucaklarındaki gücün kök görevlerindeki o yüceliğin kelamı olmadığını mı, sınırlandırıldıklarını mı düşündüler o güçle?

Yasa çiğneyenler vardır tüm zamanlarda, çokları yasa çiğnediler, devinimi arttıracaklar diye kırdılar kırıldılar ama yükleri çok hafiflemedi, hepsi ağır taşıdılar. Neden, neden bütüne hizmet için ağır taşınır diye sodular... Acaba ağırı hafifletebilirler miydi? Hak ettikleri neydi acaba? Hafifletebilirler miydi o ağırı? Neden kısır kayıtlarla kodlamalar yaptılar tüm zamanlarda? Acaba daha yüce ışıklarla kodlanamazlar mıydılar? Daha yüksek bilgi kayıtlamaları yapamaz mıydılar?

Dediler ya "bizi anlayan çıksın" ama anlatan anlaşılır mı diye düşünmemeliydiler aslında, her şeyi net ve açık vermeliydiler ki; bilgi kodlamaları yapılabilsin... Çoğu anlatamadı diriliğindekileri, çoğu anlayamadı yüceliğini, çoğu kontrol edemedi bütündeki kervanı ama insan ilmini anlamalıydı aslında...

Canlarım, sura üfürmek nedir bilir misiniz? Koşmaktır!... Yarınlara koşmaktır sura üfürmek!... Ve bu sesle olur!... Sessizlikle değil, sesle olur ve o ses aklın kelamını dillemelidir...

Ben beni anlatırım, anlayan anlar... Ama sen seni en azdan mı, en çoktan mı anlatacaksın?... Hangi dürümden, hangi türevleriyle kodlanandan anlatacaksın?

Bunca çaba insanın elinin gücünü anlaması içindir canlar... Eğer biz size kendinizi dilleyin diyorsak, Allah'ın ilmidir dillemenizi istediğimiz... Allah'ın ilmi size ilmin kalemi olur ve dillenir ama siz biz olarak dillenin... Bizlik Mikail kültünde bitişkenliğin ötesindeki birliğin kasıttır...

Eğer yerküre size genişleyin diyorsa, geçişkenleşin diyorsa hedef budur!... Ama siz sınırlarınızı çizmişseniz ve ben bu sınırlar içine gireceğim diyorsanız; genişlik yoktur orada... Geçişkenlik de yoktur... Ve tüm insanlık bu ağır yükü hafifletme çalışmasında bubu yaptı.

Az bilgi verdi, az bilgi verdi ama o az kontrol dışı değilse de halikiyeti olmayan bilgiydi... Ve bugün buraya görevli olarak gelmeye çalışanların çoğu böyle geldiler.

Devinim artar mı bu çalışmalarda? Artabilir ama hakkın kalemi olmaları gerekirki artsın. Biz çörek pişirmiyoruz burada ekmek yapıyoruz canlar ve ekmek kar tahtının teknik kuranından ötekileştirdiklerinizde ki o kelam mı? Asla... Sizin kelamınız hakiki kelamdır canlar, orada ötekileştirme yok ama kucağınızdaki gücü bilin; o güç bütünün gücü olsun, o güç hologramı aşırtabilen olsun, yolunuzu kodlayan olsun, mutlaka mutlaka olsun...

Nesiller boyu dünya planetinin gücünü anlatmaya çalışan birliklerimiz oldu. Çorba pişirdiler çorbaya şafağı koydular hepsi de, aşkın kapısını buldular şeytanı şarkı yaptılar ve dediler ki; "ölüm geldiğinde sizi kontrol edecek hiç kimse olmayacak ama şeytan şarkı okuyacak orada ve siz ocağında kontrol dışı kayıtlarınızla kınanıcaksınız"... Asla böyle bir hal yok, siz kıran değilsiniz ki kınanasınız...

Yarınlar için daha yüksek bilgilere ihtiyaç var, kast ettiğim budur canlar, daha yüksek bilgiler, hepinizden dileğimiz budur; daha yüksek bilgiler... Kontrolsüz değil bilgi ama ilim olsun orada, ilmin olmadığı bilgide şarkı yoktur, şarkı saydığınız hastır ama aşksız ve hakikiyetsizdir...
Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır...
https://youtu.be/fOQw7_1MA7g
Süper İnsanlık Realitesi  BERİL

26.ARALIK.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (8)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 2.BÖLÜM

Turan insana kelamdır... Ama turanda kulluk olmalıdır... Uzun zamandan beri bilgi kapılarını açtık ve sesleşiyoruz... Öz gerçekle sesleşiyoruz... Hangi dürümde ses verdikse, özgerçeklikle verdik...

Netice olarak, kardeşlerim!... Allah'ın aklı sessizliği dilleyenin kelamındadır... Eğer o akıl yoksa kayıtlarda, o şarkı okunmaz canlarım... Dünya planetini izleyen çokları da bugün bunu dinliyorlar... Bugüne gelmek kolay olmadı..

Bugün Bütün'ün Gücü tüm sahralarda görev taşıyor.. Ama yasalar vardır... Bu yasaları herkes anlamalıdır... Herkese daha güçlü bilgi gereklidir...

Ve bütüne hizmetçiliğin en büyük gerçekliği budur... Güçlü bilgi.. Güçlü bilgide görevdir insanlık... Yaradan yaratılan tahditsizdir ama hakiki teknikle kodlanmayan insan muktedir olamaz...

Biz bunları size bugün daha net anlatmak istiyoruz.. Kucaklarınıza ölü planeti aldınız... Ama o planet hepinizde ayrı ayrı kucakladığınız oldu... Hangi Dünya'da göreviniz vardı da siz güçlü kapıları kapattınız.. Hangi yaşamda kontrol dışı kaldınız?....

Sevgililer... Hep dünya diriliğinde dillendiniz, dürümlendiniz... Yenilik, hepimizin kalbinde değil, ilmindedir bunları iyi anlayın... Benim kalbim temiz ah ne iyi ya ilmin?.. Var mı ilmin?.. Olmalı... Değer biçmeyin yaşama ama diriltin ilmi... Ölü ilmi diriltin canlarım... Sizden dileğimiz budur...

Kara ışık aşktır... Ama aklın kalemi yoksa o karanlıkta şarkınız okunmaz unutmayın... Eğer zerk sistemi ile çalışıyorsanız herşey sizin ilminizle sahraya iner... Ama zerk ettiğiniz kendi kaleminiz midir?... Yoksa masaya konan herhangi bir ilim midir?...

Okuyun... Okuyun... Okuyun... Ve okunun... Okuyun, okuyun.... Okuyun... Okuyun.... Ama Okunun....

Sura üfürdüğünüzde okunan olan ve hakim olansınız... Ve bugün ben insana itibar değil ilim vermeye çabalıyorum...

Kocaman bir insanlık ve bu insanlık her birimizde halik.. Ama siz bu insanlığı hak tahta oturtmalısınız...

Kurullar bugün çok ama çok kalabalık geldiler buraya... Yeniden dünya planetine kelam olup inmeye çalışıyorlar... Sura üfürdüğümüzü dürümlerde dillediler ve ses kodları olarak mutlak olmaya geldiler... Bizim aşka varmış olmamız, bizim hakka varmış olmamızdır diye düşündüler.... Aklın kapısını bulan bildi ki biz şafaktık... Hep şafak olduk ama hak tahtta, hakikiyette halik olandık... Ama hasat yapandıkta... Bunları neden anlayamadılar?.. Ziya olamadıklarından mı?... Yoksa kontrol kuramadıklarından mı?...

Olgun sahraları göreve aldığımız andan itibaren hep şarkı okuduk... Ama okuduğumuz şakı çoğunda anlatılamadı... Aklın kaleminde kodlanamadı... Şarkımızı hak etmediler... Ve yine ve yine ve yine telif hakkımızı anlamadılar... Bilginin telifi olur... Bilmediler...

Ve yine, ve yine ve yine.... Ve bugün bizi bizden anlamaya gelen onlar, "La Ka Ha" diyerek!... "Ha" diyerek!... "Sa Ha" olmaya çabalayarak, kulluk yapmaya geldiler...

Öz görevleridir insanlık... Ama İmparatorluğun görevini anlamadılar.. Burada İmparatorluk çalışması yapılıyor... Bu çalışma tahditsiz olarak ve muktedir olan bilişlerle gerçekleşiyor... İmparatorluk dediğim zaman temiz zaman saharlarının kotrollu kaydını kastediyorum... Her andaki kelam ve her andaki halikiyet... Ve hak tekniğin kulluğu... Mutlak kuran oluş...

Oğullarım dönem insanlık dönemi... Dönemin sonu ilim... Döngü temiz bir döngü ve tükenen türevlenen teknik kapıların yenilenişi ve yeniden geçişin kayıtlara inişi...

Bu döngüde, murad ettiğiniz her şey halikiyetimizle hakiki tekniğimizle kontrol edilebilecekti...

Şikayetim var mı?... Yoktur çünkü insanlık çocuktur hala bilirim.... Ve bu insanlığın büyütülmesi gerekir... Bu insanlığın kaynağa ilim olup inmesi gerekir... Ellerinin ilmini bilmeleri gerekir ve ruhlarında ki kutsal tohumu insan sahralarına ekmeleri gerekir...

Eğer ekerlerse, hak ettiklerini hak olup elde ederler... Ve biz buradayken bunu başarmalarını bekledik... Nefesimiz güçlüdür... Çörek pişirmiyoruz burada!...

Burada yaptığımız insanlık kelamıdır... Ve biz yaprak yaprak okunan yaşamlara, insanlık kelamı olup inenleriz...

Israrla, ısrarla insanlaşmamızı beklediklerini söyleyenler, insanlık kuranında kelam olduklarını bile anlamamışlar...

Az bilgiydi alınacak... Cemaat cevhere cen iken kelam kalem iken muktedir olan hakiki ilim iken biz ondayız zaten...

O kendini anlasın... Muktedir olsun... Hakim olsun ilmi anlasın... O ilim insanlık ilmi olduğunca bizdedir... Ve biz o ilşmle buradayız... Ağır yük taşıtmayız kimseye....

Açın kapıları da dürümlerdekiler dillensinler...

https://m.youtube.com/watch?v=4wQetrJVcaY&feature=share
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   AYNUR FUNDA

 

26.ARALIK.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (8)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3 AKIŞ – 1.BÖLÜM

Alemlerin Rabbi Allah, kelamı kullarla dilledi. Haliki hak olup, teknik kuran oldu, muktedir oldu. İlmin kapısı, hepimizin ilmi ve bütüne hizmet, bir tek olup, kelam olup, Alemlerin kelamında, kalem olup, yolun kontrolü için kayda indi.

Eğer leke varsa yaşamda, hepimizdedir, o leke. Ama yaşam, lekeyi kodlarsa, hepimizde o kodlama, mutlak kurana iner. Yek değer diye bir şey yoktur. Hepimiz o tekliğiz, canlar.

Hazır olduğunuz zaman, hastalık bitecektir. Bu hastalık, kendi yaşamınızdaki hastalıktan çok farklıdır. İlmin hakiki tekniğindeki, o kısırlıktaki hastalık ama biliriz ki doğal dünyanın görevlileri olan imparatorluğun güçleri de harı yükseltebilmek için çarık kirletebilirler.

Biz, çarıklarımızı kontrol edebiliyoruz. Biz, kendi lekesiz kapılarımızda, kelam edebiliyoruz. Burada olmamızın tek nedeni, kaleme inebilmemiz ve hakiki teknikle mutlak kuranlarımızı kodlayabilmemizdir.

Çarık çıkarmak, haliki haktan, tahditli olmak, demek değildir. Kurandan öte kuranları kodladık, biz burada. Olgun sahraları koklattık. Çantamızın bütüne hizmet için kontrol kurduğu bir dürümde teknik kontrol kurduk.

Yarınlar için çalıştık. Yerkürenin gerçeği, insandır. Ama yerküreyi kodlayacak olan kelamdır. İnsan kelam etmedikçe, yerküre kodlanmaz. İnsanın kelamı, mutlak kuranı kodlarken, tüm şafakta, tüm şafkı hasat yapanda, ilme iner.

Ve bütün köklerimiz, dünyaya görev taşırız. Evimiz, Allah’ın evidir, canlar. Burada, biz onun o yoğunluktaki ilim kelamında onunlayız. Bu evde olmak, hepimiz için mutluluktur.

Unutmayın, dünya insanı elinin gücünü anlayacak ve yolu bulacak. Unutmayın, dünya insanı koruyucu olacak, tüm insanlığı koruyacak. Unutmayın, dünya insanı, kelam olacak, her anı bilip, dilleyecek. Unutmayın, dünya insanı, rahman olup, rahmi kalemde, mutlak kuran olacak ve tüm sahraları kayda alacak. Unutmayın, öksüz, yetim kalmayacak, insanlık. Unutmayın.

Korumak mı? Koruyan, korunur, canlar. Kelam eden, kelam olur. Alıp, götüreceğimiz, ne var? İlim var. Biz, tüm insanlığın kelamdaki ilmiyle, bu çalışmayı yapıyoruz ki bu yaptığımız çalışma, geri çekilişimizde BSUİ’nin gücü olarak, bizsiz olanları da bizle dilleyecek ve hepsi biliş halinde tekliğe varacaklar.

Murat ederim ki tüm insanlık, kendi dilini, diller. Murat ederim ki bütüne hizmetçi olur, tüm insanlık. Amon olanlar, Atonları kodladı sahralarında, biz, tüm yaşamları kodlayacağız, burada.

Uzun ölüler, Türkiye’sinde yaşayanlar ama çok uzun yaşayanlar var. Onlar, bu Türkiye de insanlığı kontrol için çalıştılar.

Hangilerini sayabilirim? Öyle çoklar ki ve onlar, meclisler kurdular, buralarda. Ve mutlak kuranlarını kodladılar. İsimleri, hepimizce malum olanlardır, onlar ama Allah ilmini dillerlerken, kemali kelam saydılar. İnsanı, kelam ettiren saydılar. Yolları kodlandı. Bizsiz, değiller. Açı daraldığında, kelama inerler. Ama barışı kodlamalılar.

https://youtu.be/JH55hEeUNTE  GÜLDEN

2. BÖLÜM

SUR ilimse, insan kelam etmedikçe suru kodlayamaz canlarım... Dünya planetinin gerçeği insandır... Bunu tekrar tekrar zikrediyorum... Bu planet insansız, kelamsız kalır... Bu planet insansız, hasatsız kalır... Hasatı hak etmek için, imparatorluğun kök görevlilerinin buraya iniş sebebi budur... Ha diyeceksiniz ki “dünya planeti insansız mıydı?” BEŞERİ İNSAN MI SAYDINIZ SİZ? Her biri KELAM etseydi; hakim olacaktılar, yolu bulacaktılar ve ruhu kodlayacaktılar... Beşer başarı elde ettiği zaman, HAK SAHA olur ve tüm zamanları halik kılabileceğini sanır... Ama bu önemli bir bilgidir ki; HERKES HERKESİ HAK ETMEDİKÇE, KELAM HALİKİ HAK OLANDA TAHDİTLİ KALIR... Biz haliki hak olanın da, kelamı hak etmesi için bu çalışmaları yapmaktayız...

Dağlarım!...

HAK İLMİNDE halikiyet, hak tekniğin tahdididir... Bunları bilin, eğer tahditliyse; hakkı hak ettiği kelamıyladır...

NURLU BİR DÜNYA PLANETİ KURMAK İSTİYORUZ... Bu dünya planeti, çobanların çobanlık yaptığı bir planet olmamalıdır... BU DÜNYA PLANETİNDE GERÇEK KALEMLER BULUNMALIDIR... BU DÜNYA PLANETİ, MUTLAK KURANLARLA KODLANMALIDIR... Dünya planeti, rahman olanların kalemiyle müthiş bir ışık kaydı yapabilir... Bunu yapacak dürümdedir... Ve herkesin “BEN SENİM” diyebileceği bir dünya istiyoruz... BEN SENİM, SEN BENSİN... Haksızlık mı yaptın? Bendim yapan o haksızlığı... Yaşamı mı kırdın? Yaşamı kıran bendim... Yel kelamı kodlarken, o yeldim ben... Ama benim etkim müthiş bir etkidir ki; her anı kontrol eder... Ve bugün, insansıların anlaması gereken gerçek budur... KİM KİME NE YAPTIYSA, YAPAN YAPILAN AYNIDIR...

Dünya planeti çorap giyerken, o çorabın ilmi olduğunu bilecek... Hangi çorap hangi ayağa iyi gelir, bunu bilecek... Hangi dil, hangi diriliği dinletir bunu bilecek... EVREN İNSANIN KELAMIYLA KODLANIR, BUNU ANLAYACAK... Ve insanlığın kendini anlayabileceği teknik kapıların dürümlerde dillendiği tahditlerin onlarca kere KÜLT olanlarca kodlandığı bilinecek ki; tüm tahditler kelamsızların kelamı dillerken gerçekleştirdikleridir...

İyi bilin ki; ALTIN IŞIĞIN GÜCÜ SİZİN YÜREĞİNİZE İNDİĞİ ZAMAN, GÖZÜNÜZ AÇILACAK BİLECEKSİNİZ... İnsan, ulu cennetin kuludur... O cennet, kendidir... O kendi olan cennette, kendine kuldur... Ama yolu bulduğu zaman, yoğunluğu artar... Ve toprağa tohum olur... Bütün bunları insanın anlayabileceği bir dünyadayız... Ve bizler, bunun için bu çalışmaları, geri çekilişi ve hakikiyeti dillerken yapmaktayız... Planetlerin kontrolu bu şekilde kurulur... Elimizin gücü bu şekilde artar...

Sol insan, sağı kaleme indirir... SOL SAĞA KULDUR... AMA SAĞI SOLDAN AYIRAN TAHDİTTİR... Bunların tümü artık bilinecektir...

Kan, insan kanı... Enkarnelerin kelamındaki kan... Ama o kanda, imparatorluğun kelamı var... KAN İLMİNİ ANLAYIN CANLARIM... Her birinizde bilişin kelamı olan o kan, mahrekinizdeki kervanın tek tahdididir... BİLİN O KANI... SEVGİYİ BİLİN... YARINI BİLİN... Olgun sahralara inin, hakikiyetinizi dinleyin... Ama MAYA olun tüm zamanlara... MAYA OLMADIKÇA, HASAT OLUNMAZ...

Cümle yolcular, ESMA dedikleri yaşamları kayıtladılar... Eh artık bunlar geride kalsın... Kaldı da... ARTIK ESMALARDAN ÖTEDE İNSANLIK VAR... Ve biz dünya planetine, lokomatif güçle geldik... BU GÜÇ, BİLİŞİMİZDİR BİZİM...

MİMBER İLMİNDEN kelam, MALİK KELAMDA kalem, İMPARATOR İNSAN HEPİMİZ OLAN... Ama o can, ŞAFAK...

AŞKLA KALIN CANLAR... İŞ BUDUR...

https://youtu.be/-sNmR7brao0
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NAGEHAN

 

26.ARALIK.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (8)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

Canlarım, seksen sekizinci dirilikte bütünün kültü olan insan hepinizin, hepimizin tahditli olduğu olarak anlayabildiğiymiş meğer… Bunu anladım şu anda sizlerden.

Peki; insan ne yer ne içer? Dağlarım, insan ilmi yer… İnsan, insanlığını içer… Ama insan haliktir. Hak teknikle kodlar ve koklar ama “Şam” dediğiniz o yaşamdan ötede, aşk olur.

Peki; canlarım, niye bunları söylüyorum şu anda? Yediğiniz, yediğimizdir bizim… İkna olun ki içtiğiniz de içtiğimizdir bizim… Ama sizin yediklerinize baktığımız zaman, şu ana kadar hiç bir şey anlamadığımızı bilebilir miydiniz acaba? Netice nedir? Kim ne yiyor? Ne içiyor?

Biz dünya planetini izlerken hep bunu sorguluyoruz; “İnsanlık neden aç kaldı?” diye… Bilir misiniz; insanlık açtır…

İnsanlık ilime açtır… İnsanlık şuurunu kodlamadığı için şafağa aşkı ket vurarak dillediğinde aşksızdır ve açtır… İnsan nefesini haketmediğinden, nefesinden diriliğine inemeyeceğinden, dilindeki kelam mutlak kuran olamayacağından açtır. Hep açtır insan… Ama “yenilik” diyecekseniz, insanın ilmini anlamasıdır yenilik…

İnsanlık ilmini anladığı zaman tok mudur? Yok canım, yine açtır. Neden bilir misiniz? Hep açtır insan… Yeşil, mor renklerin dürümlerindeki kelama açtır… Aklın kalemine açtır… “Evin ilmi”ni dilleyemediğinden açtır… Kutsal ışığını tohum olarak dinlettiği andan itibaren, kübra olan kelamına “kalem” olduğuna halik kılamadığı ilimle dillenemediğinden açtır…

Yaşam böylesi bir yer insansılara… Ama insana nedir; bunu da anlatayım:

İnsan ilmini hakettiğinde doyar. Toprağı toprak diye dillediğinde doyar. Doğanın kuranını kodlarken, kelamı halik kıldığında doyar. Doğanın kültü olan ve tüm insanlığı kodlayan insan, hasatını yaptığında doyar… O insan tahditsizdir ve hep toktur.

Bugün size eşya planetin şevkini, şavkını değil insanlığını anlatmaya çabaladım. Üzerimizdeki gücü anlatmaya çabaladım. Kocaman tahditsizlik ve kocaman halikiyet… Ama hakiki teknik yoğunluğu kodlamadan, insan ilmini dilleyemediğinden, dinini kelam sayar.

Din, ilmin kalemidir ama kelamı halik kılanda insanlık, dinden ötededir.

Peki; “Evin ilmi” nedir? İnsanlıktır.

Kayıt dışı bilgileriniz yok. Bu çok özel bir dürümdür. Kayıt dışı bilgilerin diriliği kontrol edemeyeceğinizde kodlandığını bilin.

Eğer Yaradan’ın yaşama inmesi, yaşamları tohumlaması ve mutlak kuranları kodlaması sistemle olacaksa, o sistem herkesin kendi yoğunluğunda oluşan bir kelamdır.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/Y5ndMpn7j80  BAHAR

.2.BÖLÜM

Fırat’ı aşıp, geçersiniz. Ama Fırat, fakih kelamda, halik kelamda, hak kodlanmadıysa, o Fırat, ferdi kelamın kulluğunda dahi yoktur. Ama Fırat, peki ka ha da ha olanın kelamadır. Hakiki teknikte kul olanın, dilidir. En ve boydan ibaret olandaysa kaynağın sahrasıdır.

Sizin eşya planete, kelama etmeniz, bizleri mutlandırıyor. Eşya planeti ka ha olup dillenmeniz, mutlak kuranda dinletiyor ama seviye yükseltilmelidir.

Kocaman kocaman, insanlarsınız. Öyle kocamansınız ki anlayamazsınız, siz, sizi. Anlatabilir misiniz, yüreğinizi? Anlayamaz ve anlatamazsınız. Niye, bilir misiniz? Siz planetinizle, sistemi kodladınız. Bu planetin ötesini, hak edip dillerseniz, anlayacaksınız.

Bu planetin ötesinde, neler, neler, var bilseniz. Eşyanın ilmi var. Ama o ilim, mutlak kutsal bilişin kelamıyla dillenen ilimdir.

Kaça kaça ilimden kaçtı, insan. Şafak ilminde, kelamı kodlayamadığından, kaçtı. Olgun sahalarda, siyaha, mor olup, kodlandığından ve toprağı tohumdan çıkardığından, kaçtı.

Aşık, şekel diriliğidir. Şekel diriliğiydi, aşkın şavkında, şafak ilimdir. Ama siz, hakim olduğunuz zaman o şekel, şekli el, sizin sisteminizden ötede olur.

Sultanlar, Arkon Sistemleşmesinde, sizi size anlatamaya çabaladık. “Arkon Sistemleşmesi” derken de cevherin, cennet kelamında ki kulluğu kast etmekteyim… Evrenlerin teknik tohumlanışı, hepinizin yoğunluğunda gerçekleşirken, tahditli olmayan sizler, sizi size kodlarken, Arkon sahralarının kontrolünde kodlarız.

“Arkon sahraları” derken, bu bir planetten farklı değil ama planet ötesi bir planettir. Ne diyelim, ona? Şarkınız mı türkünüz mü? “Aklın kapısı” diyelim.

Arkon kalemi mutlak kuranların kontrolünü kurabilen tekliğe sahiptir. Ve bu bir siyahlıktır ama öylesi bir siyahlıktır ki kelimeler onu anlatmaya yeterli değildir. Sistemin enkarnelerinin teknik tohumları da onu anlayıp, anlatamazlar.

Ama Arkonların, kodlanmış tahditsizliklerinde, her an mutlak kurandır. Ve Arkon sahralarının mutlak kuran olması, bütünün gücünü dürümlerde dilleyenlerin de mutlak olmalarını, sahraya indirdikleri, o yaşam kayıtlarıyla, gerçekleştirirler.

Hem din ilminden, hem kelam ilminden öte de olan bir ilimdir, o. Öylesi bir ilimdir ki kimse, o ilmi, hak edip, halik olup, anlayamadı, bugüne kadar. Ve tüm insanlığın daha iyi anlaması gereken, bu çalışmaların, teknik tohumlanışında, Arkonların kontrollü kayıtları vardır.

Bizler, ana kapıyı kapatırken, Arkon Sistemleşmesindeki, bütüne hizmetçiliği sizlere, tahditsiz olarak dilleyebiliriz ama sizin, sizi dinlemeniz daha mutluluk verir, bize.

Bu nedenle, Allah’ın ilmiyle, bütüne hizmet eden, Bu Meclisin, halik kılıp, hakim kıldıklarından, Tanrı kalemi diyenleri, bütüne hizmetçi yapmamız ve ölüyü diriltirken, bütünün kübra olan kelamını, dürümlere indirmemiz gerekir.

İşte bunu, bugün burada yaptık. Ve ana kapı olan Arkonların, şuanda sessiz sistemlere, ses olup, inmeleri gerekiyor. Bunu da ananın anası olan insan verecek, bu bilgiyi. Ananın anası. Öz görevli olan, analar anası. Onu dinleyelim.

https://youtu.be/tiGg7X7ZXOQ
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  GÜLDEN



 

 
  Bugün 673 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol