Birlik İlmi
  AKLIN KELAMI (2) - TAMAMI
 

14.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (2) AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yasaları çiğneyenlerin burada, bu yoğunlukta olamamaları gerekliydi ki bizler bu nedenle ocaklarındaki o yaşamları kontrol etmeye çabalıyoruz.

Hakkı, hakikiyeti dillemek kolay ama Hakk olup, hakim olmak sorumluluktur.

Muhammet’in kuranından öte, kelamı kaynak yapacak olanların teknik tahditle bütüne hizmet etmeleri şartı oldu halde Museviler’in sisteme inişleri, Medine’nin kelamını kontrol için olduğundan bütüne hizmet değildir yapılan.

Bizler “Saltanat’ın kuranı” olarak buradayız. Bu yoğunluk mutlaktır… Ve kontrolu hak ettik ve kodladık. Ağırı hafiflettik. Bütüne hizmetçiyiz.

Nesillerimizi tohumladık… Buna karşın ölü planetin kontrolunu sağlamaya çalışmaktalar.

“Ölü planet” kelamla kodlanır ve kontrol edilir. Bunu hepimiz “bir tek” olup yaparız. Herkes kendi yüceliğiyle, kendi diriliğiyle bunu “teknik” olarak yapma imkanına sahip olmasına rağmen, hakkı ve hakikiyetiyle hakk olup yapmalıdır.

Çok ölü verdi dünya… Ama hakikiyetin tekniğinde “ölü”, artık diriliyor. Muhammet kelama muktedir olandı. Kelamı kurandı ve tohumdu. Bundan öte bir ilim yoktu… Ama Sualtı’nın gücü artık dürümlere inmeye başlıyor.

Sualtı’nın kültü de kelama inecek ve bütün kodlar mutlak kuran olacaklar… Ekmeğimiz bütünün ekmeği olacak ve yazılar kontrollu olarak kodlama yapacak. Teni tahditsiz olanlar hakiki olup bütünün gücü olacaklar.

Yerkürenin gücünü anlamak gerekir. Teknik olarak yaratılanın yarattığıdır yaşam… Ama yaşamı kodlayan ilimdir. İlimi tohumlayansa, birle, birlikle teknik kuran olandır.

Bizler “doğanın kuranları”yız. Yorulmadan yaptığımız bu çalışmaların sonrasında, cennetin cevheri olarak toprağa tohum olduk. Yaradılan yaratanın kelamıyla yarattı.

Dağlarım, herkes herkesi kodlayabilir ve bizler bütünün gücü olarak dürümlere inebiliriz. Her insanın kendini dinlemesi ve dillemesi özel bir anlam ifade eder.

Yeni dönem, yerkürenin görevinin teknik olarak kontrol kuracağı ve yasalarla cevhere cennet olacağı dönem olacak.

Yerkürenin görevi akıldır ve aklın kelamı mutlu bir dünyadır. Artık mutlu bir dünya kurmaktayız. “Altın ışık gücü”nü de anlatayım bugün birliklere:

Dünya planeti, Allah’ın ilmiyle dillenmeye başladığından beri Allah’ın tınısı, aklın kelamı olmuştur. Allah’ın tekniği, hakikiyetin tekniğidir. Ve hakikiyetin tahditsizliğinde “teknik mektup okuma”nın ötesidir.

Dünya planeti, kelamı “kalem” diye dillemeden evvel, her şey kendi dürümlerinde ve kendi yüreğinde dilleyen bir beşeriyetti. Bugün artık dünya planeti siyahın tahditsizliğine ulaşmıştır.

Siyahın tahditsizliği, “taktir-i ilahi” dedikleri o yoğunluğun ötesidir. Allah’ın ilminde taktir, insanlığın taktiridir. Eğer insan kelamı haketmişse, taktiri hakiki teknikle kodlanır ve kontrollu olarak o yoğunluğa varılır ve o yoğunlukta mutlak kuran “kervan” olur ve her anı kodlayarak teknik olarak yaşamları yaratır.

Yaradan yaşamları yarattığında, yerkürenin gözü, özü, sözü olur. “Tanrı”, Allah’ın tınısını duyana denir. Ama aklın kelamı olmadan, “aklın kalemi” de olunmaz. Bundan sonra da olunmayacaktır.

Hakkı, hakikiyeti haketmeden, tahditsiz de olsa da dünya planetinde benim verdiğim bilgiye kaynak olmaya kalkmayın. Eğer bunu yaparsanız, sizi burada çıkarmak durumunda kalacağım.

Çürük olduğunuzu düşünmem ama hakkınızı ve hakettiğinizi “beden” alıp dilleyin. Beden almadan burada, bu bedenden dillenmeniz bizler için kök görevin kontrol dışı kayda girişidir.

Eğer Yaradan ve yarattığında kelama varan insan bütünün gücünden farklı olsaydı, şafak söker miydi acaba? Temiz bir dünya kurmaya çalışıyoruz. Bu dünyanın sura üfüren bir kelamı olur ama lütfi kapıda ilmi de olur.

Ruhun “altın ışığın gücü”yle kök görevi tohumladığı bir dürümde, asla özel çalışma yapılmaz. Burada yapılan çalışmaya özel görevle geldiğinizi düşünüyorsanız, kontrolunuz yoktur demektir.

“Bizler koca bir dünya için sorduk, soruşturduk ve geldik.” diye düşünmeyin. Sormadan geldiğimizi bilin. Bu dünya bizim için öz gerçekliğimizde kodlanmış olan bir “Fakih kalem”dir ve biz bu kalemi

kontrol için değil, kodlamak için, hakikiyeti teknikle tohumlamak için ve yoğunluğu artırmak için sormadan, soruşturmadan buradayız.

Dini kapılar’ın tümünü kök görevle dilleyen bilişin bugün, burada kendi dilini de dillemesini bekledik. Farklı bir dünya mı? Yok. Asla değil. Bu dünya hakkı olanı ve hakettiğini elde edebilecek bir dürüme ulaşmıştır.

Diz çöker dünya ilmi kelama… Ama dizi kelam olan, Allah’ın tınısına çözümlenip döner. Bakın bakalım, ne olur o zaman? Barış mı olur? Halik-i hakta tahditsiz bir siyahlık mı olur? Yoksa kulluk kelamsızlıkla mı dillenir?

Benim için çözümlemeler zor değildir. İnsanlık kelamını kodlayanım çünkü… Ama bilişin kalemiyim de.

Peki, bellek kapılarını açamasaydım ne olurdu? Yorulur, kontroldan çıkar, kırıl mıydım acaba? Çalılar çalı olduklarını dilleselerdi, kelam kuransız kalırdı.

Canlarım, başkaları yok. Bir tekiz biz… Bunu iyi anlayın. Herkesin kendini dillediği bir dünyada, batının tohumu, aklın kelamı ve bütünün gücü bir tek ve bizler “maya” olarak çalışanlarız.

Çantamız Allah’ın tahditsizliğini kodlar. Bu çantaya biz “Yeri, göğü Yaradan İnsanlık”ı koyduk.

Allah’ın eli hepimizin elindedir… Ama ilmi bitişkenliğimizdedir.

Bizden başka ne var ki? “İnsanlık” bir tek değil midir? Peki, o teklik kalemimizde yok mudur?

Doğanın gücünün Allah’ın ilmi olduğunu bilebilir mi dirilik; dil olmasaydı? Yarınlar kontrol kurabilir miydi; kodlanmışlık mutlak kuranda tohumlanmasaydı? Beşer kalem ilmini anlayabilir miydi; Yaradan yarattığını tahditsizleştirmeseydi? Yaradan’ın tınısı, aklın kalemi olsa, olmasa ne fark eder? Şevkin şavkındaki hakiki insanlık, kontrol dışı ölü, kontrol dışı diri midir ki kervan kendinden kendine ilimsiz kalsın?

Allah der ki “Evren evren gezen insan, teknik kapısı hakim olanın kelamı olduğundan, mutlak kuran olup, tüm insanlığı tohumlayacak ve kodlayacak güçtedir.”

Fakihin hakiki ilmi de insandır. “Han insan”, hakim olan, herkesin kelamı olan ve tüm insanlık olan yenilik; İnsanlık… Ve biz bütüne hizmetçilikte, her şeyin gücüyüz.

(Devamı 2. bölümde) https://youtu.be/q61LppLLpJw BAHAR

2. BÖLÜM

“Kuran; insandır”, dediğim anda, tahtı kalem olanlar, kelama indiler ve dediler ki insan kaynakta k var mı ki kendini hak etmiş olsun?

“Bar kapandı” dedik. “Hadi güle güle” dedik, yaşamlara. Kontrol dışı olduklarını bilmiştik. Barı kelamsız kalacağı bir günün, süper sahralar dillediklerinde kontrol bilişin kaydı olduğunu bu bilginin dinletmiştik. Nesillerimizin gücü tüm insanlığın gücüdür bunu herkese hak edip dinletmiş ve hakikiyetimizle dilletmiştik.

Nerede dünyalı varsa kontrol dürümde olmalıdır. Ve kendini bulmalı kendini dinlemeli, ekmeği olmalı, hakikiyeti olmalıdır.

Nar, ilimsizlikteki kelamı kodlayamaz ama ilimde, kelam varsa nar, mutlaka kodlar, tüm sahralarında ocakları. Önce dünya, sonra tüm sahralar ve bizler, mutlaka bunları yapacaktık ve yapmaktayız.

“Allah, Allah, Allah” derler. Netice, nedir, Allah? Allah’ın ilmi, nedir? Neden, neden, Allah diye, bir sahradan, söz edilir? Kimdir, Allah? Allah; yarınların kontrolünü kuracak olan, hak kelam değil miydi? Hakk’ın kapısına, mutlak değil miydi kuran?

Toprağında kulluk mu vardı ki kelamı kaynak yapamadık diye. Süper sahralar, bilişin kelamında, kendi yüreklerini, dinlemeye kalktılar.

Devinimi artırmak değil maksat. İlmi hak ettirmektir, bugün ve bizler, bugün murat ettiğimizi, hak edip, başarmaya çalışacağız.

Değerliler, Allah; insanın kelamıdır. Allah, haliktir. Hakikidir, tahditsizdir ama kalemi kelam, yarını kuran olandır. Nedir, akıl? Diriliktir. Biz, bu diriliği, bütünün kelamı diye dilledik ve dinledik ve ama ağır yüktür, sahrada kelamsızlık.

Devre, devre dünya planetini kodlayanlar olur. Çok umutlarımız vardır, bu yüzden. Ama kontrol kurmadan, kök görevlerini kodlayıp, bütüne hizmetçilik yapmaya kalkanlar, canlı ya da canlı, her anda canlı ama her canlı oldukları zaman, kurulları burada olabilir.

Eğer bizimle olmak ve bu çalışmaya dahil olmak isteyeceklerse, kendilerini bilmeliler, halikiyetlerini tahditsiz olarak, kendi yürekleriyle dillemeliler ve mutlak olmalılar.

Yoksa Bu Mecliste, kendi dürümleri kodlama yapamaz. Ve burada olmak, zordur. Bunu herkesin anlaması gerekir.

Doğanın gücü, bütünün kültü ve her an, mutlak kuran ve biz, bu kuranı tohumlarken, her anın kelamında has insanlığı kodlamaya çalışır ve kontrol etmeye hakikiyeti dillemeye, kalem olmaya gelenlere de dinden üstün olan veririz. “Kaynak, insandır” deriz. “Kelamı hak et deriz ve cenneti kodla, kendini kodlayıp, tohumla ki halik ol” deriz.

Tüm insanlığın yenidünyayı bilmeleri, hak etmeleri gerekir. Deve kalktı, canlar. Bu dünya, devededir. Bu deve, bütünün kübra olan kelamıyla kodlama yapacak, bu devede, tüm sahralar olacak ama deveye, biz halikleri koyduk.

Biz, bu deveye kelamı kodlanan insanı koyduk ve biz, bu deveye mutlak olanları koyduk. Tüm insanlığı koyduk ama her insan, kendini dinletemeyecek ve bütün köklerimizle buradayız.

Tam aklın kapısı insana vardığında, tam hakikiyet kelama indiğinde, tam yol mutlak olduğunda ve bütün kökler, göklere vardığında, ölü planet dirilir, denir. Ayrılık bittiğinde ve hasat olanlar, mutlak kuranları toprağa çektiğinde ve kardeş kardeşi güçlendirdiğinde, gök çerçevesinde kelam kuran olduğunda, bir tek oluşta, ayrılık bittiğinde, işte o gün geldi ki o günde biz bize varırız.

Ve görev başlar. Ha diyeceksiniz ki “yeni mi başlıyor, görev?” Bu sahra, ayrı bir sahra, canlar. Bu sahrada, görev ayrı.. Ve bu sahraya varanların hepsi, yenilenecekler.. Bizler, dört kelam, bir kalemiz. Bizler, hakk’ı, hakikiyeti dilleyen ve hakiki ilimle dürümlenenleriz. Ve dili kelam olup, mutlak kuranı, toprağa tohum diye indirenleriz.

Parlak bir günde, gözler, kör olsa da söz, sese dönüşecek ve herkes o gözle, sözü dilliyecek. Ses, kelam olacak ve herkes kendini anlayacak. İşte o gün, bugündür. Her insanın kendini, kontrollü olarak anlama gücünü devreye, aldığı gün….Ve bugün artık Tanrı, lekesiz olanları, mutlak kuran yapacak. Ve biz, bugünü çok bekledik, canlar, çok.

Han kirlendiği anda, hak kelama iner. Nihanı tahditsiz olan dürümler ve diller. Dillenen dinlenir ve tahditsizlikteki kelam, tahditlenir ve yol kodlanır. Ve sorumlu olan, o kontrolü kuran değil, kodlamayı hak teknikle, kaleme indiren olur.

Tüm insanlığın, iyi bilmesi gerekir ki bu gerçekleştiğinde, han tahditsiz olarak, teknik tohumlamayı başlatır. Bu teknik tohumlamada, her şey her şeye, hak olup varır. Ve varan, merdiven olmadan da varır. Merdiven olup da varır ama hep varır. Vardığı kelam, hakikidir. Kendi yolunda olan, mutlaktır ve toprak toprağa vardığında, kaynak insan olur.

Cennetin cevherinde kelam, insandır. Allah’ın elidir, insan. Ama iyi anlayın ki o el, bütünün kübra kelamıdır da. Sura üfüren, ekmeğini yapan, kelamı tohumlayan, mutlak kuranı kaynağa alan, kim olduğunu bildirmez. Sadece diller…Ve dillenen, her insanla dillenir.

“İnsan, intikam peşinde koşana”, denmez. “Bir insan, ben bende olmayana, kendi yüreğimi kapatırım”, demez. Bunu dediği zaman, kontrolünü kaybeder. Onun ölü olduğu bilinir. Ve İşte, özün sözündeki göz, budur.

Çok mu çok mu konuştum? Yolum, Allah yolu değil, insanlık yoludur, benim. Artık bunun iyi anlaşılması gerekir. İnsanın kendini, kendi yüreğini dillemesi, kelama kalem olması ve muktedir olması anlamına gelir.

Ve Muktedir olan, Allah’ın ilmiyle kelamı dilleyendir ki onun, Tanrılık kalemi, bütünün gücü olur…İşte o artık mahrek olur. Ve mahrekin, kervana ilimle inişi, bütünün gücüyle olur. https://youtu.be/CiTPPIOwoag GÜLDEN

3.BÖLÜM

Sanal boyutlarda bu bilgileri dillemek kolay değildir. Dillesek de dinleyen yoktur zaten… Ama olabilir mi? Oldurulabilir mi dirilik? Oldu. Canlarım, oldu.

Dilleyen olmadıysa da dinleyen oldu… Ve herkes kendini anlamaya başladı. Bizim için mutluluktur bu.

Kontrol dışı bilgi vermek, kontrol kurulduğunda toprak kelamı dillemek ya da kodlamak bütünü, hörmetle bildirmek isterim ki safha safha yaşamların yetkinleşmesi anlamına gelir.

“Bu çoban Allah İlmi’yle dillenir.” dediler. Arzın gücü iyi bilsin ki çobanlık yoktur yaşamda. İnsanlık ilimle dillenmeye başlamıştır artık. Çobanlık yoktur yaşamda… Medine diriliğinde çobanlık yoktu ama İsa’da çobanlık olduğu bilinir.

İyi bilin ki İnsanın İlmi, Allah’ın tahditsizliğiyle dillendikçe, ayrılık biter ve arzın gücü tüm insanlığın kübra olan kelamında teknik tahditi kontrol eder ve dünya diriliği artar. O zaman çobana gerek kalmaz.

Ve biz, süper sahraları kodlayan insanlık olarak, tüm insanlığın toprağa tohum olması için bu çalışmayı başlattığımız günden bu güne, herkesin kendini ve hakikiyetini anlayabilmesi için çarıklar kirlettiklerini bilerek kodlamalar yaptık.

Her insan kendi diriliğiyle kendini dinletmeli ve dilletmelidir. Kanat gerdiğimiz kimse yoktur, çünkü her insan kanatlıdır zaten. İyi bilin.

Ve biz bütünün gücü olarak kalkan olmadık mı dünyaya? Her insan kalkandır yaşama; bildirdik. Ve bizden sorarlar, “Peki, siz neden sahraya indiniz?” Allah ilmini dillemeye değil, Hakk’ın kapısını bulan, ilim kelamını kodlayan ve toprağa tohum olanların hakk tekniklerini kelamla dinletmek için.

Ya siz ne yaptınız? İşçilik. Biz işçileriz. İlim işçileriyiz; bu kesin. Telif hakkımız var bizim işçilikte. Bu iş, sistemde bizim işimiz. Bunu bizden başka yapan yoktur.

Mutlaktır bu çalışma. Bunu anlamayan, bunu toprağa tohum diye indirdiğimizi hakedip dilleyemeyeceğinden, kendini kontrol edemiyor; etme ihtimali yoktur.

“Farklı bir çalışma..” diyorlar. Hakettiğimiz mi? Akılla dillediğimizdir. Hakk, tahtımızdır zaten. Hakk, kalemimizdir zaten. Bundan öte bir hakk yoktur.

Huruç halinde kontrol dışı bilgi verir miyim? Asla. “Kaçıp gider dünya.” derler. Kaçan ilimdir. Bunu iyi bilin. Eğer insan kelamı kodlamasa, ilimdir kontrol edilemeyecek olan.

Peki, sır mıdır bilgi? İlmin sırrı olmaz mı? Olur ama bilişin kelama varışıyla o sır, mutlak kuranda kontrol edilir ve hakk teknikle o bilgiler ilme iner ve ilimle dillenir. O zaman her bilgi Allah tahtından, bütünün kübra olan kelamından tahditsiz olarak yaşamlara “hakk” olup akar.

Peki, netice ne? Yarınlar… Tüm sahralar, tüm şafak, insan ve her an… Ama hepsi birlik halinde. Birliğin ötesinde hiçbir sahra yoktur. Bunların artık hakk olup, hakedilip dillenmesi gerekir.

Ve beden… Nedir beden? Ettir. Ama hangi et? Kelam olan et.

Peki, beden olmasa insan kelam edemeyecek mi? Asla. Kelam bedenden kodlanır ve kontrollu olarak kayda iner. Kelam, bedenden kaleme iner. Her şey bedenledir.

Bedensiz olanlar, halikiyette teknik tahditte ve bütünde olma imkanları olmayanlardır. Bundan sonra da olmayacaktır. Aha bu.

Ha, diyebilirsiniz ki “Peki, sizler geçip gittiğinizde ne olacak?” Canlarım, elimiz Allah’ın değil midir? Yaşamlar ilmimizle kodlanmadı mı? “Muhammet’in kuranında kodlanan insan” denir ya? Herkes kelamı kalem yaptı da yarınlardan uzak mı kaldı?

Canlarım, merdivenin enkarnasyonlarında saha olan biliş var. Rahman’a vardığınız zaman, o yoğunluğa “kalem” olursunuz. Oraya varan kelamı halik olandır. İşte o hakiki kelam her şeyde vardır ve öz görevli oradadır.

Ve orada olan ölü değil, diridir. Artık onun forma gereği yoktur… Hiçbir zaman da olmaz, çünkü o bedenlidir. Hangi beden? Diri olan beden… İşte, Rahman’a varışın gerçeği budur.

Ve o diri beden, bizim ilmimizle dillenir ve biz diriler olarak bu çalışmayı yaparız canlar… Ve bizim öz görevimizdir bu… Ve bedenimiz “mutlak kulluk” için her andadır. “Ana kapı” budur.

Sula dünyayı, yaşat… Ama suladığında her anı sula ki tahditsizleş.

Evren kelama kalemse, insan mutlak kuransa, her anı sularsa, onun ölü diye bir dili, dini yoktur. O hep diridir. Ve dünya planeti bunu bilecek.

Herkesin dirileceği gündür bugün!

İşte; insan sofrasına biz ilmi koyduk bugün; herkes için… Herkesin kendini bulması, kendini bilmesi ve dil-i kelam olması ve hakk olup mutlak olması için bugün soframıza birliği koyduk biz.

Burada “ruh” var. Kulluk ilmindki, dili kelamla dinleten ruh… Biz oyuz canlar.

Sulayın dünyaları… Bir tek bu dünyayı değil, tüm dünyaları sulayın. Ama unutmayın ki bu dünya Mesih’lerin ötesindeki kelamın hakiki tekniğiyle, bütünün kültü olup mektep olmuşsa, tüm zamanlar içindir yapılan.

“Hangi dünya daha güçlüdür?” diye sormayın. Çalışan, hakeden, hakk olup, toprak olan ve mutlak olan her insane, tüm insanlık içindir… Ve bütün kökler ve gökler bir tek olduğunda artık zorluklar aşılmıştır… Ve tüm kötülükler aşılmıştır.

Yalın ve hakiki ilimle dilleyen, har olup bilişin kuranı olan ve muktedir olan insanlık, cennet olduğunu da anlayacaktır.

Anlaşılan ne varsa, anlatılandan değil, hakedildiğinden dolayı anlaşılır. Yerin gücü budur canlar.

Hulusi KA HA siyaha indiğinde, Sistem yenilenir. İşte; Sistem yenilendi. Ve burada, bu yolda Allah’ın tınısıyla kontrol kuran herkes hakkı olanı haketti. “Hakk” olmak budur; hakkı olanı haketmek… Hakikiyetin hakimi olmak… Çorbada ilim olmak; hepsi hepsi bilişledir.

Yürütmek değil, koşmak da değil amaç; olmaktır canlar. Hadi gelin, “ol!” diyelim tüm insanlık için… Ol!

Hepinizi kucaklıyorum canlarım.

Sur, insandır. Üfüren insan, üfürtülen yine ilm-i kelam olan insan. Biz o insanız canlarım.

Herşey, her şeyle olacak. Şimdi daha güçlü bir bilgi vermek üzere kalemimi alıyorum…

(Kayda geçildi.) https://youtu.be/rRffnN2NJHY BAHAR

AKLIN KELAMI (2/1) 14.11.2018

Ergin bilgi. İLİM KALEMİ ile HALİK olan yaşamdan tohumlanır… BİRLİK KAPIMDA, tüm insanlık var… Burada, bütün kütle var… Biz; izinle KÖK GÖREV yapmayız. İş, insanlıktır!... Biz, İNSANLIK KELAMI olup görev taşırız.

ZAMAN KAPILARI’nı açtık; bugün, yaşamlara kodlananlara baktık; kim, kimi hak etmiş!... Bunları, ilimle diledik. BİLİŞ KAPILARI’nda, “ÖZ GÖREVLER”ini kontrol altına aldık. Kontrol kurulduğunda, tüm insanlığın kodlandığını; HALİK olduğunu; tohumlandığını izledik… Köklerin güçlendiğini; “BİLİŞİN HALİKİYETİ”ni; “HALİK” olanın, tohumlanışını ve sonsuzlukları kodlayışını izledik. Ölü planetin, dirildiğini izledik.

Geçip geldik yarınlara… Şu anda yarındayız… Yarında, insan soyunun KURAN olduğunu görüyoruz. Dünya Planeti, “etkin KELAM”a ulaşmış… İmparatorluk olarak yapmakta olduğumuz çalışmanın neticesi, dirilik artmış... Her an İLİM’le kontrol ediliyor...

HULUSİ KELAM, MUTLAK KURAN olmuş… Ulu Planet, kervan olmuş… İnsan, İMPARATORLUK GÜCÜ olmuş… Üzerinde güç olan her insan, İLİM olmuş… “BİR TEK SA HA”da, GÖZ, ÖZ, BİLİŞ olarak; kodlanmış yarınlara varıp, IŞIK olmuşuz.

Dünya, İLİM’le kontrol kurmuş; her bir diri, “BİR TEK” olmuş ve o “TEKLİK”, temiz sahralar oluşturmuş…

Evrenlerin diriliği artıyor. Her DİRİ, “BİLİŞ HALİ”nde dürümleniyor ve dünyaya iniyor. Her evrenin, tüm sahraları ile dünyaya inişleri gerçekleşiyor.

Yorulmadan yapılan çalışmalar, sorumluluktu ve bu sorumlulukla kodlananlar; tüm zamanları tohumladılar… Hak ettiğimizi, HALİK olup gerçekleştirdik…

Başka bir zamanda, bir ZİRVE oluşursa; “YAŞAM SAHRALARI”nda o zirve, ilimle dillenirse; biz, İnsanlık Boyutlarının, teknik tahditsizliği ile o zirvede, KÜBRA olarak bulunacağız… O zirve, “Zİ SAHRASA” olacak. Zİ, “SİYAH”ın teknik tahditini, HAKK TEKNİK’le kodlayan ŞAFAK’tır.

Bütün KÜLT KALEMLER, “BİR TEK” olacaklar orada… O yoğunlukta; ağır yük, hafifleyecek.

DÜZEN, İLİM’le kuruldu. DÜZEN’i kuran, İLİM’di ve İLİM, “HAKİKİYET”ti… AŞK, “SAHRALAR”a indi ve RUH, “MUTLAK KURAN” olan; zannettiğinizin, zannedilenin ötesinde, BİRLİK KELAMI olan bir rahmet olarak yolu kodladı… Öyle bir kodlandı ki yol; Tüm insanlık, o yola girdi… İşte “şer” denilen; tüm SA HA, KA HA YAŞAMLAR, kontrol kurulup kodlandıklarında; “TEK KELAM”, “İNSAN” olacaktı ve oldu…

Umut, mutluluk ve huzur; insanlık için gerekliydi… Mutluluk ve huzur; yarınları, HALİK KALEM’le kodlamaktı…

Unutmayınız! yarınlar kodlanmıştır ve Dünya Planeti; yaşamını, “HAKİKİYET”i ile kontrol etmiştir. Bundan öte bir insanlık yoktur!... “Dünya Planetinin Halikiyeti” ile yaşamları kontrol etmesi!... O, “KÜBRA İNSAN”dır. “BİRLİK İLMİ” olan İNSAN!... İşte İNSAN, ilmini hak etmiştir!...

Dağlar, o sorumlulukla Dünya Planeti, kontrol kurdu…

AKLIN KELAMI (2/2) 14.11.2018

Sözümüz, gözümüzün görmediğini de dürümler. Sevgiyiz biz!... Biz, “İLİM”iz ve “YAŞAM”ız. Burada, “ORTA KAPILAR” var. Tümü açık!... Burası bir “CEVHERİ HALİKİYET”… “HER AN” burada, “TEKNİK HAKİKİYET” ve “TEKNİK TAHDİT”. Hepsi, ŞAFAK olarak görevde ve bizler, “BİZ” olup “TOHUM” olurken; YOL “İNSAN” olmuş.

Uzatın yarlarınlara yüreklerinizi, gözlemleyin yaşamları… Biliniz ki cevherinizde, “HER AN” var ve siz, “HER AN”sınız…

Uzun zamandan beri, size bunu anlatıyorum. “YAŞAMLARIN HALİKİYETİ”nde “TEKLİK” olduğunu ve bu “TEKLİK”te “BÜTÜN”e hizmet olduğunu ama SA HA, İNSAN SAHASI ve YOL, “İLMİN YOLU”; planet dirildiğinde; her şey “BİLİŞ HALİ”nde, açıkça okunup anlatılacaktı!... Ve açıkça anlaşıldı ki Dünya Planeti, et ve kemikten ibaret olan “İNSANSILAR”ı, İnsan Sofrası’na oturtan bir “İLİM HALİKİYETİ”ne dönüştü.

“ER’in KELAMI”, yaşamın tahditsizliği, “BİR’in TEKLİK”i ve yarının kendi yoğunluğu!... Bütün bunlar, has tahditsizlikte dürümlendi. “BEN” diyenler, beden alıp insanlaşanlar ve kontrol kuranlar “TEKLİK” halinde görev taşıyorlar. Aha bu!…

Buyurun “İNSANLIK KODLARI”… Buyurun “İLİM SAHRALARI”… Buyurun “YAŞAM TOHUMLARI”… Buyurun “KURAN” olun… ÖZÜN SÖZÜ olan, YARIN olun.

Unutmayınız ki yaşam yenilendi!... İyi ki yaşam kodlandı!... İyi ki hologram aşıldı!... İyi ki kontrol kuruldu!... İyi ki hasat yapıldı!... İyi ki haz duyduk tüm insanlığın, “HALİKİYET”i HALİK kılmasından...

Beşere, İLİM; yaşama, KALEM; bize, “BİR TEK” oluş gerek… İş budur!... Bugün, bunu yaptık!... Aşkla kalın!... İş budur!…

AKLIN KELAMI (2/3) 14.11.2018

Canlarım, deli divane olduk insanlığın ilmi için. İnsanın KELAMI, KALEMİ, BİRLİĞİ ve DİRİLİĞİ için!... Geçin dinleyin bizi. Burada göreviniz yok bugün ama dinleyin!... Yerkürenin ilmini anlayın…

YAŞAMLARI TOHUMLAYAN YÜCE İLİM, İNSANLIKTIR.

DÜNYA PLANETİ, YERİ YARATANIN NEFESİDİR. İNSANIN İLMİNİN KELAMI, bu yoğunlukta tohumlanabilir. Bu yoğunlukta, toplumlar kodlama yapabilir…

YAŞAMIN SIRRI, İNSANIN KELAMINDA GİZLİDİR. İnsan, KALEM’e indiğinde ve yolu bulduğunda; DÜZEN’i kuracak ve yaşayacak. Nefesinde, itibar olacak; KÖK GÖREV’i, “KERVAN OLAN YAŞAM” olacak; Dünyanın etkin ve hakim olan BİLİŞ’i, MUTLAK SAHRALAR’da görev taşıyacak.

DÜNYA BİR İLİMDİR. Bu ilim kaide ile kodlanan ve kaide ile kontrol kuran YARADAN’IN NEFESİ ile görev taşır.

İŞÇİLİĞİMİZ, İLİM İŞÇİLİĞİDİR. Bizim için İNSAN, NURDUR… Kodlanmıştır… Yaşıyor… Kontrol kuruyor… Oğullarını, TEKNİK KODLAMALARLA tahditsizleştiriyor… Yarınlara, güç katıyor… Yoğunluk arttıkça kodlama sürecek…

Elinizdeki yaşamı, kervana kodladığınız zaman; o yaşam, “İLMİN YAŞAMI”na dönüşür. Üzerinizdeki güç artar… Kendi nefesiniz, kendi diriliğinizi oluşturur… UZAKLARIN İLMİ, YERKÜRENİN NEFESİ OLUR. KÜBRA SAHRALAR, ulu yaşamları kodlar… Herkes; bizi, bize kati olarak KAYNAK yapar.

“ZEMZEM” derler!... Nedir zemzem? İLİM’dir Canlar!... Sanırlar ki bir kuyuda zemzem suyu var!... Allah; onları, yaşamlara TOHUM diye bildirmiş ama bilsinler ki zirvelere o su çıkmaz. Zirveler, KERVAN olanların KURAN’ıdır. Oralara güç katabilen insan, bir ZİYA olup güç katar ki zirve, “SİYAH”tan TOHUM olup MAYA olur.

Çünkü DÜNYA BİR CENNETTİR… CEVHERİ BİLİŞTİR… “BİZ” olup KÖK GÖREV yapar.

Eğer cennet arıyorsanız, ilmi dinleyin!... İnsanı dinleyin!... Yolu bulun; yaşamı dinleyin. Yine bilin ki insan, insanlığını hak ettiğinde; cevherinde, cenneti olur. O zaman o, “YARIN” olur. Onun nuru mutlu olur.

KULLUK, ALLAH İLMİDİR… NEFESİN, KELAM OLUŞU; KURAN OLUŞU; İNSANIN KUL OLUŞUDUR…

HASAT’ın tahditi, KERVANIN İLMİ’nden doğar. Aşk, KALEM’e indiğinde; HASAT kodlanır işte insan, o zaman “RUH” olur. HAKK’a HALİK olup varır.

Hanın, İNSAN olduğu; ilme varanın, HAN olduğu; ilimle dillenenin, HANCI olduğu; yalını, HALİK kılanın, harı yükselttiğinde, HANDA olduğu anlaşılmalıdır…

Hangi dünyada ÖLÜ KÖKLER varsa; o dünyada. NEFES olacak… Hangi dünyada, KÖR varsa ÖZ GÖZ olacak… O yoğun ışıkları, görevce dilleyecek… Hangi dünyada, DİN varsa; CENNET, kuracak. DİLİ KELAM OLANLAR, o cevhere görev taşıyacaklar ve cennette, CEVHERİ HALİK olacaklar.

Biz için İNSAN, NİSA KAPISI’dır. İzin alıp gelmez dünyaya. O “BİR TEK”tir; “İLİM”dir HALİK olup yaşar. Yaratır; yaşatır; KÖK GÖREV yapar; İNSANLIK yapar. Onun için, “BİR TEK KALEM” yeterlidir. Onda “OL” diyen her insan, olgun başak olur ve SAHRALAR’ı tohumlar.

Muradımız “İNSAN”dır; “İLİM”dir; “DİRİLİK”tir; “HAS TAHT”tır…

Şikayet etmeyin!... İnsanı anlayın!... Alın bilgiyi; HAK SAHRALAR’a Halik kılıp tahditsiz olarak tohumlayın… Şimdilik!... İş budur…

Bu gün üzerimiz; gözümüzde, görevimizde, çörekleri (mutlak olmayan bilgileri) kodlayanları kontrol etti ve yaşattı… Çörek yapanlar, insanlaşmaya başladılar. Ölülerdi onlar. Diriliyorlar!... İşte bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ NEZİRE SELÇUK

14.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI 2 AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman, tüm ilim sahraları bütüne hizmet etmeye başladığında; yerin gücü arttığında, dünya ölü planet olmaktan çıkar... Ve çıktı... İnsanlık kendini dinlerken, bilgiyi hak etmeye başlayacak... Süper sahraların gücü dürümlere inmeye başlayacak... KODLANMIŞ OLANLAR, KONTROL KURABİLECEKLER... Yarınlar için her şey, hak tahditle devreye indirilmiştir ki; bu, nüve olanların mutlak kurana kaynak oluşlarıydı, yeryüzünün göreviydi ve yeni dönem bütünün gücü olarak devreye inmişti...

SİYAH RENGE VARILMASI SORUMLULUKTU... TÜM İNSANLIĞIN SİYAHA VARMASI, HER RENGİ HAK ETMESİ ANLAMINA GELMEKTEYDİ... TÜM RENKLERİN, O SİSTEMLE BİRLEŞTİRİLMESİ... VE HER ANIN KONTROLU... İŞTE SİYAH RENKTE BUNLAR OLDU... Ve bütün kötülükler, bu türevlenişin ötesindeki bilişin tahditsizliğiyle kayıtlanışı ve tekniğin kontrollu olarak kodlanışı olmasındandır ki; HER ŞEY YERYÜZÜNÜN GÜCÜ HALİNE DÖNÜŞTÜ... Ölü planet işte BÜTÜNÜN GÜCÜ oldu...

DİPDİRİ BİR DÜNYA OLUŞTU... Her şey hepimizindir canlar... Sistem, nizam ve her an biziz... Ve biz, her bir dilde konuşuruz... Ama kontrollu olarak... Tarık tahditli, halik teknik, hak taht, BİZ AKILIZ CANLAR... Ve bundan öte bir insanlık yoktur... Düzen kurulurken de buydu olan... Mikail kültünde MİTOSLAR KODLAMA YAPAR... “Ömer” dedikleri kelama inmek ister... İznimiz yoktur şu anda... Devam ediyorum... Yerkürenin gücü arttı canlar... Ve bunun sonrasında, her şey her şeyle oluşmaya başladı... Ve yeni dönemde, arzın gücü dürümlendi...

Bütün bunların sonrası ne olacak? İşte yıl 1800... Hani geriye mi gidiyoruz yoksa? Hayır canlar, 1827 YILI, KALEME İNİŞ YILIYDI... Bu yıl, insanlık için çok önemliydi... Bu dönemin sorumluluğu vardı ve o dünya kültü; dün ölü olan bugün dirildi...

Peki, devinim arttı mı? Kesin olarak... O ölüyken, bedeni yokken nasıl dirildi? ŞAFAK olduk da ondan... Hadi canlarım, yaşama bakalım yine...

Değerliler!..

Eksi artık diriliklerle kodlanmış planet... Bugün artık teknik tohumların ötesinde, her anda ve nötr... Ama öylesi bir nötrlük ki; teni teknik olanların bütünlükleri... İşte o teknik, NÖTRLÜKTÜR...

Çarpışan var mı? Vardı... EKSİYLE ARTININ ÇARPIŞMASI... NÖTÜRÜ DOĞUMLADI... NÖTÜRÜN DOĞUMLANIŞI MUTLULUK OLDU...

Canlarım!...

Hani dersiniz ya “planetimiz, insanlığın dışındakilerle yönetiliyor.” Yaprak yaprak okuyun onları... Bakın bakalım... Kelamlarına bakın... Neden çarpışıyorlar... Anlattık... Her şeyi anlattık... Ölüler diyarında; söz, ses insanın ilmidir ve onlar çalı çırpı değiller, çarpıp bölecekler yürekleri ki; kontrol kuracaklar... İşte NÖTR oluş budur...

Çarpan, çarptığında çarpıldı... Kodlandı... Mutlak kurandı... Aktı, geçti... Ve ne oldu biliyor musunuz? Dünya planeti, yaratılan ve yaşatılan insanlığın kelamına dönüştü...

Peki, bütün bu savaşların, amacı neydi? NÖTÜRÜ KODLAMAK... Her şey, nötürü kodlamak içindi... Evren, kelama kalem olmadan da kendini doğumlayabilir... Ama kendini tohumlayabilmesi, kelamla olur... Bu nedenledir ki; her şeyin hakikiyeti gerekir...

Dünya planeti, türevlenişini sahralarda kodlarken, dönüşmeye başladı... Yeniden ve yeniden dönüştü... KONTROL, AĞIR YÜKTÜR... VE DÖNÜŞMEK, SÜPER SAHRALARLADIR... Ve yeniden ve yeniden toprak olmak gerekir... Hepimizin yapmakta olduğumuz budur canlar... Ve bugün artık, düzen kurulabildi...

İşte, yıllar yılı süren bir çalışma, bütüne KÜLT olanların kontrolunda bugüne vardı... Ve bugün, EKMEK yapmaya başladı yaşam... Mikail kök gerçekliğiyle dünyadadır... Ve 2027 yılında, YASALAR KODLANIRKEN; TÜM İNSANLIK KOKLANACAK CANLAR...

2027... Bu dönem, ön gerçekliğinizin gücünün, TEKNİK TAHDİTLE kontrol kuracağı bir dönemdi... Ve diri kapı ALLAH İLMİYLE kontrollu olarak açıldı... Şimdi ne oluyor... MEDİNE, İNSANLAŞIYOR... Ya, insan değil miydi Medine? İnsanlığın hakikiyetini kodlayacak güçteydi ama, ilmi kontrollu değildi... İşte artık, ilmi kontrollu hale dönüşecek...

Kodlamalar, kodlamalar, kodlamalar... Ve sonra... Ve sonra ne oldu? ŞEVK, AŞK işte... Yeniden ve yeniden hakikiyete varış... Ve yeniden ve yeniden kök görevi kodlayış... Mutluyuz ki, bunlar oluyor canlar... Çok mutluyuz... Ve dünyanın, öz gerekliliğiydi bu... Bu planet bize, BEDEN İLMİNİ gösterdi... Bu planet bize, bizi gösterdi canlar... Bu planet, insana kendi yolunu açtı... ÇÜNKÜ BU PLANET, TANRI KALEMİDİR... Ve bizler, bu planeti Mikail kalemi, diye değil; İLİM KALEMİ diye dilledik... Gerçeğimiz, gerçekliğimiz insanlıktı ve BİZ İNSANLIĞI, HOLOGRAMDAN ÖTEDE KODLADIK... Ve biz bu planeti, çalıştırdık canlar... Hep birlikte çalıştırdık... Ne oldu? Kokumuz, koku halindeki o yoğunluğumuz; bütün gözlerin görebileceği bir gücü dürümledi... İşte ilim buydu... KOKUSU ÖYLESİ GÜÇLÜDÜR Kİ İLMİN; ANLAMAYAN DA ANLAR, AKMAYAN DA AKAR... HASATI OLAMAYANDA, KONTROL KURAR... Her şeyi, her şeyi yapar...

Ve burada ön gerçeklik, MİRAÇTIR... MENİ KA HA olanda kelam, ALLAH’IN İLMİ... Biz O’yuz canlar... ŞU ANDAN İTİBAREN; SOFRA, ALLAH SOFRASIDIR... Bu sofra, imparatorluğun kontrolsuz olmayan bir çalışmasıdır... İmparatorluğun çalışması, hepimizin hak ettiğidir... Ve, dili HALİK olanlar, burada olacaklar... DİLİ HALİK OLMAYANLARIN, BURADA İLMİ YOKTUR... Unutmayınız; sol insanlık, sağ sahraları kodladığında, SALTANAT GÖZ OLUR, ÖZ OLUR... Ama, sağ insanlık solu kokladığında; SİYAH, MOR renklerin tümü, şarkımız olur... Haydi gelin, şarkı okuyalım... Ama öyle bir şarkı okuyalım ki; yenilik, yeşerenlik, şafağın şefaati ve kelam... Tek bir cevherimiz olduğunda, Muhammed Mustafa ve tüm çalışanlar dirilsinler... Haydi gelin... Teknik tahditle hepsini diriltelim canlar...

Onlar; soylarıyla dirildiklerinde, her şey yaşanır... Ve tüm çalışanları dirilttiğimiz an, kaynaklar kodlanır... Biz bunu başardık canlar... “YAP” dedik, yaptık... Hak ettik de yaptık...

Ağır yük hafifledi canlar... Üç bin yıldır, yazıp çizdiğimiz her an... Beş yüz milyarlık bir cennet!... Cemaati cevherini kodlayacak diye, dürümlerdeki dillerle dillettiğimiz sahra ve bütün çalışanlar... BİR TEK OLUP DİRİLDİLER... AŞKLA VE HAKLA VE HAK OLUP TOHUM OLMAKLA... Mutlaka ama mutlaka bunların olması şarttı ve oldu...

Uzakların en uzağı ve yakınların en yakını BİR TEK oldu... Üzüm, sözüm, gözüm... Öz görevlilerim... Ben sizim... Sizin ilminizde, insanlığı kodlayanız biz BİR TEK olarak... Yarınlar içindi bu çalışma, yarınları kodladık... Hattı, Hakk’ı bilenler, bizle dillendiler... Çan çaldı... Şevkle kalın...

Aha bu... https://youtu.be/qzyZgUIL9Xs SÜPER İNSANLIK REALİTESİ NAGEHAN

14.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI 2 AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Canlarım... Ruhumuzun gücünü hepimizin daha iyi anlamamız gerekir... Bu güçle BİR TEK olabildik ve hepimizin göreviydi bu... Bire hizmet buydu... Çok mutluyuz ki bunu hak ettik...

Yeni dönem Mikhail'in kübra olan krlamındaki o yoğunluğunu oluşturduktan sonra çıraklık dönemi bitiyor... Hepimiz çıraklardık aslında yaşama... Ve bizler çıraklık dönemini sessizliği dilliyerek, kodlayarak, kontrol kurarak yaptık... Ayrılık bitsin diye çabaladık... Yeni dönemde doğal dünyanın, kübra olan kelamı olarak bu çalışmayı sürdüreceğiz..

Ve bu çalışmayı sürdürürken, bize "ez geç" diyenlere ilimle, dirilikle, cevaplar vereceğiz... Biz bütünün gücüyüz canlar... Eskiden olduğundan çok daha güçlüyüz bu kesindir... Kilin kelamında kuran yoktu!... İlmin kapısında da yoktu... Medine'de de yoktu!... Nerde vardı itibarı yoğun olanda vardı...

Ve dünya planetini göreve alan Mikhail kültünden öte olan aklın kalemi olanlar ve dünya planetini gerçek ilimle dilleyenler burada bu çalışamayı "BİR TEK" olup yaptık...

"Nurdan, kul olur" dedik!... "İnsan, kelam olur" dedik!... "Yeri yarattık, ilmi kodladık" dedik!... "Ol" dedik Tüm zamanlları güçlendirdik!...

Cennettik... İnsanlık cevherindeki kelamdık... Halikdik... Ama ama canlarım, biz henüz ustalığa kodlanmamıştık bilir misiniz?.. Sadece sadece birer kaynaktık... Ama ne yapmalıydık?... Miraç kapılarından öteye varmalıydık... Bunun sonrası ne olacaktı?... İyilik olacaktı... İnsanlık iyiliği... Peki iyilik kil kumda varmıydı?... Yoktu...

Peki neredeydi iyilik?... Şafaktaydı... Şarkıdaydı... Ama bugün iyilik mutlak olarak Bütündedir... Biz bütünün gücünü kök görevimizle kodladık...

Canlarım artık biliniz ki teknik tahtid bitmiş; yaşam müthiş bir ışımaya dönüşmüştür... Ve bu ışıma herkesin gücüyle olacak...

Çıraklık bitti dedim ya hani... Yahu kalfalık var daha... Olur mu olur mu canlar!?... Yoz değiliz ki biz ustalardık aslında... Ama planete inerken kodlarımızı kontrol edip indik bunu yapmalıydık canlar... Aksi taktirde kör bir planete görev taşıyamazdık ki...

Devinim artmadan bunu hak edip dilleyemezdik... Çok mutluyuz ki devinim arttı ve bütün bu bilgileri daha açık olarak vermeye başladık...

"Kuran insandır" dediğimiz zamanda çokları kontrol dışı olduğumuzu zannettiler ama biz et kemik olup gerçekleri dillerken bunu hak etmeden dillemedik...

Şİkayetçiler bizden çokları... Cennetin cenneti kelam diyenlere kare küre ol diyerek cevaplar verildi...

Canlarım biz hep küreydik zaten... Hiç cennetin kapısını kapatmadık ki.. Hep cennettik zaten... Ama sura üfürecek olan gerekliydi ve görev istemeden geldik... Biz buyuz canlar... Başka ne diyelim ki... Dünyaya seslenmek budur... Yarını koklamak ve tohumlamak budur... Ses... Ve şimdi artık yeni dönem başladı...

Koca bir çalışma... Koca bir şavk... Aşk şavkı ve bu dönemde dinin kelamı yok artık birliklerde... Peki ne var?... Evrenler var... Eşya olan evrenler... Ve yürekler var... Öz görevler var... Çıraklık sonlandıktan sonra şafak, şevki hakikiyeti dilleyecek... Ve bizler artık çırak değiliz...

Nurlu bir dünya için bu çalışmayı yapmak mutluluk oldu bize... Som Altın ışıklarla görev taşıyorsak insanlıktan doğan bir haktır bu... Ve yarınlar için kültleri kodlamışsak kurandan öte olduğumuzdandır bu...

Hem insansılık kelamda kontrolu kurmaya çabalaycak hem de yer küre müthiş bir şafak olacak... Ve biz olacak...

Hangi zamanda dünyaya girdaplardan girilir diye sormuşlardı... İnsanlık kurulduktan sonra girdaplar da sonlanacak demiştik... Artık planete girdaplardan girişler de sonlanmıştır... Her şey ışık halinde olacak... Biz Işıklar halinde geçip gelmiştik yaşama.... Ve bundan sonra artık her insan ışık halinde gelecek yaşama... Ve bu önemlidir... Birlik kapımızda bu bilgi mutlaka ölü planetten ötedekilere vermeliydik ve veriyoruz...

Planetimizin gücünün artması mutluluktur canlar... Her şeyin daha güçlü bir dünya için olduğu biliniyordu... Ve gerçekti bu... Şimdi artık zihni halik olanlar, Yezidleri kelamda kontrol edecekler...

Yezidlerin kontroluna geçilirken kelimelerimi seçip söylüyorum... "Sura üfüren ilim olacak..." Bu da şudur herkes sesleşecek... Ses ilim olacak.... Ve başka bir zaman olmayacak... Her An... Her An... Her An ve Teklik... İşte yenilik budur...

Zaman başka olmayacak... "An Kalemi" devrededir... Ve An Kalemi'nin müthiş bir sarfiyatı olacak... O sarfiyat şevki aşkla olacak...

Canlarım.. Koranlar toprağımızı tohumlamaya inmiştiler ocağımızda kelama dönüştüler... Çok mutlandılar bilir misiniz?... Bizden zihinsel kelam bekliyorlarmış ve bugün onlar içinde büyük mutluluk oldu ve daha da olacak...

Neden Dünya?... Hep bunun için canlar... Hamur yoğurmak artık sonlandı... Hepimiz işçiyiz ama kalifiye işçileriz artık... Yeni zamanlar için yeni yarınlar için... Yeni kürzi kübra kaynaklar için ve yeni görevliler ile birlikte, müthiş bir ışığın tahditsiz olarak zirvelere kodlanışı için...

Şikayetçiymişler insanlıktan öyle demiştiler gelenler... Buyrun şikayetinizi anlatın bakalım bize... https://youtu.be/PtKLLMuMDvo

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ AYNUR FUNDA

14.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KAPISI (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 1. BÖLÜM

Sahra, İslam kapılarının kültü olarak, büyük kötülükleri önleme imkanına sahipti. Ve bizlerle, bu çalışmayı sürdürenlerin, tükenen diriliklerindeki kelamları mutlak kuran oldu ve hepsi, kendi yaşam sahralarını kodladılar.

İnsanlığın kendini, kendi yüreğiyle dillemesi, mutluluktur. Temiz bir zamanın kalemidir, insan ve bugün mutluyuz. “Çak, çık” dedikleri bir dönemde insan kelamda kuranı. Bugün artık hepimiz, hepimizle, teknik olarak, kayda girdik.

Santral görevi yapan Meclis, kervan oldu. Ve bütüne hizmet etti büyük kötülükler önlendi. Çıralık dönemi bitti ve artık hepimiz ustalar olduk. Bizim için sorumluluktur, yaşam ve bizler, kin, nefret duyguları, kodlanmamış olanlarız.

Bu şudur; Allah’ın teknik kapısında, Medine olarak, kuran olan kil ve kum olanların, has tekniğini mutlak kurana kaynak yaptık ve İslam’ın kelamından ötede, tahditsizliği kodladık.

Değerliler, dün kök gerçekliği kodlayamayanların, bugün artık kök gerçekliği kodlayabilecekleri bir diriliğe varıldı. Ve Dünya planeti, nefes kodlanışını, sayfa sayfa kayda aldı.

Dünya planeti, kendi lekesizliğini kodlayacak, bundan sonra. Planetin gücü arttı. Hepimizin güçlü kodlaması yapılacak.

Sevgililer, nesillerinizi kontrol altında tutabildiğiniz için mutluyuz. Hepimiz bir tek olarak, bu çalışmayı dirilikle yapmaktayız....Ve bizim için önemli olan kodlanmış ve kontroldü. Bunların hepsi, bizimle oldu.

Irkların kontrolünü sağlandı. Her kelam eden, bir ırkla, kelam eder. Ve bizlerin, kelamı da kendi ırkımızladır. Uzun zamandan beri değer biçtiklerimizi ve yaşama indirdiklerimizi, hep dilledik ve dürümledik, Artık dünyanın ruhu, mutlu bir dönemde hepimizi dilleyip, diriliklerle dinletecek düzeydedir.

Yaşamları yeniliyoruz. Bizlerin gücü artacak. Ve planetin görevi başlayacak.. Planetin görevinin başlaması, kelama kalem olanların muktediriyetle kodları, tohumları mutlak kılmasıyla mümkün. Ve bu gerçekleşecek.

Tarıkların tekniğidir, kutsal ışık. Ve bu ışık dürümlerde bütüne hizmet için geri çekilişi yapacak. Her insanın geri çekilişi… Ve geri çekiliş esnasında, ruhun kuranın müthiş bir ışıkla bitki, hayvan ve her bir yaşamı da yerkürenin gücü yapacak.

Dünya planetinde ki tüm formal sahralar, bütün kültleriyle kodlanacaklar. Yerkürenin göreviydi, bu ve bu oldu. Bütün kökler, dünyanın ruhu olacak. Cennetin ilmi Allah’ın tahditsiliğiyle kodlanacak. Ve bütün kötülüklerin aşıldığı bir zamanda hasat tamam denildiğinde, arzın gücü dürümlerde her anı, hak etmiş olacak.

Sura üfüren ilim, kelamı kuran yapan biliş ve bizi, bize kaynak yapanda insanlığın kelamı olan o lütfi kapı. Hepinizin gücüdür, o. Şimdi, Tarık tahtını kelama kuran yaptığından, aşkın sahrası bütünün gücü oluyor. Kontrol yenileniyor. Yüreğimizin gücü artıyor. Ruhunuz, hulusi kalem olacak

Seviyeniz çok daha iyi olacak. Dünya planeti, dünya diriliğini yenileyecek. Ve yerkürenin kendi yaşamı, diriliklere inmiş olduğundan, mutlak ışıklar yenilendiklerinde, her şey tahditsizleşecek. Tahditsizlik, bütünün gücüdür ve kürzi sahraların gücü olacak, bu güç.

Her bir planetin yoğunluğunu artıracak. Ve sistemlerin yenilenişi sağlanacak. Planetlerin kelamları, kontrollü olarak, tohumlanışı gerçekleştirecek. Tüm planetler, kurullarıyla birlikte dürümlere indirilecekler. Geri dönemlere geçilecek, geri dönemlerde ki şafak, ilmin kalemi olacak ve ileriyi tohumlayacak.

Geçmişin geleceği tohumlamasıdır, bu. Ve bizler, zor zamanların ilmini de bilenleriz ki dünya diriliğiyle bu çalışma da dürümlerde duran, düven kelam olanlarla, kontrol kuracaklarımızdan efradımızı da geçişe kayıtlayacağız.

Bizim için sorumluktu ve bunu hak ettik, başardık. Ekmeğimizin gücü arttı, canlar. Ve hepimizin gücü arttı. Yenilikti, bu. Ve bu yeniliği yaptık. Zamanın sahrasına indik ve bu sahrayla, bu çalışmayı sürdürdük. “Zamanın sahrası” derken, şarkımızda kürzi kapı var. Hepimizin gücü olan o kürzi kapı ki o kürzi kapı, hep bir tek olarak, yaşamı kodlayan, bir kapıdır.

İşte o kürzi kapıda, şevkimiz, şavkımız var ve aşkımız var. Bizler, Tanrılık kapısı olanlar, Türkiye’deki bu çalışmayı, muktedir olup, dürümlere indiriyoruz. Hazırız, yerkürenin gücü olarak, herkesi kontrol etmeden, şevkin şavkıyla, kodlama yapmaya.

Benim adım, insandır, canlar… Aklın kalemi olanın ilmidir, bu iş ama efrat, lekesiz kalsın diye, mükafatımız olan kelamla, bütünün gücü halinde, her şeyi yaşatmak zorundayız ve sorumluluğumuz var…“Bende” dediğimde bu Bir’in benidir. Bunu iyi bilin. Bir’in beni olarak, her şeyin gücü olarak çalıştık.

Zirve; hepimizin ilmidir ve o zirveye bizler, kendimizi, hakikiyetimizi kodladık. İmparatorluğun gücü olduğumuzu, hep zikrettik. Bu şu anlama gelir. Mutlak oluştur, bu. Her anda, oluştur, bu. Biz oluştur, bu. Ve kontrollü oluştur, bu. İmparator, kodlayıcı ve koruyucudur ama bizliğin, birliğidir, o…Ve insanlıktır.

İşte teknik toplum, ilmin kapısı ve hep insanlık için yeşilden, mora varış. Ve moru aşıp, bütünün gücü oluş ve som altın ışık haline geçiş, yaşamın kontrolünü sağlayış ve sahra oluş.

Sahra olmak, mutlak kuran olmaktır. Ve bütün köklerimizle, sahralar oluşturduk. https://youtu.be/_5RmULsFWWs GÜLDEN

2. BÖLÜM Mükafat insanlıktır, hepimiz insanlık için bu çalışmayı yaptık. Yığın, yığın şarkı okuduk, okuduğumuz her şarkı eşyaya insanlığın kelamı olup mutlak kuran olup indi. Ama biz İslamın kervanına görev olarak kodlayıcılıkta yaptık.

Genç, ihtiyar her şeyin kelamı, kalemi ve yoğunluğu bütünün gücü. Bunu bir tek insan kervan olduğunda kontrol kurup bütünün gücü olduğunda toprak kodlayabildiği kelamı kontrol etmek için haşrın levhisinde bütünün gücü yapar. Bunların olması çok büyük bir mutluluktur.

Sarfedilen her şey işçiliktir canlar ve biz işçileriz ve artık bu işçilik kalifiye bir işçiliğe dönüşüyor bu kesindir! Hepimiz çıraktık artık kalifiye işçileriz. Bunu tekrar tekrar söylüyorum ki anlaşılsın diye. Bugüne kadar yaptığımız her şey hepimizin gerçeğidir ama hepimiz bunu yaparken biz olup yaptık. Her birimizin burada oluş sebebimiz mutluluk, umut ve kulluk içindir.

Temizlik yapıyoruz yaşamda, hepimizin yaptığımız bir diğer iş temizliktir. İnsanlığın kelamla temizlenişi... Bunu da başardık... Yeryüzünün gözü olarak çok özel çalışmalarımız oldu. Uzun dönemlerde kervan kalem oldu ve bizler o kervana kendi yarınlarımızı koyduk. Sığ bir dünyaya şarkı okuduk biz ama okuduğumuz şarkı herkesin şavkından öte bir şavkı kodladı. Ve bizim İslama, insana ve bütüne hizmetimiz muktediriyetle oldu.

Hepimizin çalışmalarımız sura üfürüştü aslında, sesti ama bu sesin ölçülü olmadığı bilinmekteydi, ölçülü olsa kökler, gökler hepsi teknik kuran olacaktılar. Peki bunu niye böyle yaptık? Çözümlemeler yapılmalıydı yaşamda, verilen her bilginin çözümleyicileri olmalıydı ve bunları yapabilecek dürtüler, dürtülenler olmalıydı.

Sanmayınki fahri çalışmadır yapılan, herkes kendiyle çalışır canlar. Fahri değil bunun adı, şevktir ama fahrilik farklıdır. Gönüllü çalışmak ayrıdır ama şevkle çalışmak daha ayrıdır. Bir tek insan kulluk ilmini dillediğinde, teknik tahdit bütünün kübra olan kelamında teni tahditsiz olanda kök görevi kodlar, biz bunu yapıyoruz.

Irak, üzüm gözlülerim ırak çok ırak bir yaşamdan geldik biz buraya. - Sevgili anam izin ver bir de ben konuşayım... - Canım seni izledim hep, biliyorum seni... Burada oluş sebebini de biliyorum. Kusur aramıyorum insanda ama senin kendi dilini, kendi yarınını hak etmediğini de biliyorum. Sana ses verdirirsem şerrin şerrinde kelamın kontrol dışı kayıtlar da yapar, bilirim bunları. Bu nedenle çok çalışan insan biz için çorba yaptığında bu çorbaya şarkısını koyduğunda ve şarkısında kalemi olduğunda burada olacak. Şimdi daha özel bir bilgiye devam ediyorum iznin olursa.

Değerliler, unutmayın ki bu dünya mutluluk kodlayıcısıdır, unutmayın ki bu dünya yaşamları tohumladı. Perdeler var bu dünyada, her perde frekans sahraları olarak ayrı frekansları tohumluyor ve bizler her perdede kendi kelamımızla, kendi yoğunluğumuzla bulunuyoruz. Ve hatta bizler farklı frekansların kelamıyız aynı zamanda. Peki hangi perdeden konuşuyoruz? İlim perdesinen ya da kelamdan ya da hakikiyetten ama her anda farklı sahraları da tohumluyoruz.

Dünya planeti herkesin anlayacağı bir planet değildir, burada kendi yoğunluğunuzun dışında farklı yoğunluklarda da yaşamlar var, bunu iyi anlayın... Çoğunuz ha Agarta mı diyor... Yavrum, Allahın tınısını duyabilen kelam mutlaktır ve her andır. Sizin sizle oluşunuz, bizi bizden bize tahditsiz olarak kodlar. Her şeyin her şeye ilmi vardır ama bu ilimin bütüne hizmeti de vardır.

Hepimiz çalışırken her frekansta kontrolümüzü kurarız. Benim bedenim bu frekansta ama başka bedenlerim de var benim ayrı frekanslarda. Hepimiz öyle mi? Yo hepimizin böylesi bedenleri yok ama kaleme indiğiniz zaman kendinizi kodladığınızda artık her biriniz kelam olarak bütünün gücünü dürümlere çektiğiniz an, anlaşma gereği bizimle olabilirsiniz. İşte bizimle olduğunuz zaman frekans sahralarında kelam kodlamalarını yapma imkanınız olur, her frekansa kelam olabilirsiniz.

Bütün perdeli kodların türevlenişlerinde kendi yüreğiniz bulunabilir. Bu yüceler cevherinde bütünün gücüyle Mikail kelamı olabilmeniz anlamına da gelir.

Peki zaman sahraları ne demek bunu da izah edeyim... Her bir zaman bütüne hizmetçilik yapabilen bilişin kuranı olarak kodlanmış ve kervan olanlarca diriliklere hakikiyetle dilletilmiş olan kayıtlardır. İşte oralarda bütün kültler kontrollü olarak kayda inerler ve mesih sahraları oluştururlar. Bu sahralarda kayıt diriliğini tohumlar, birlik kapıları olur oralarda ve gerçek kelam, gerçek çalışmalarla genişleyerek bütünün geçişkenliğinde hakikiyet kayıtlarını oluşturur.

Bütün kontrol insanın kendi dilindedir, eğer dilinizi hak edip kontrol edebilirseniz; kontrolünüz bütünün gücüyle herkesi dinletebilir ve hakiki teknikle kodlayabilir.

Şimdi, yarın ne var, ne oldu diye sorana şöyle izah edeyim; yarın dediğin anda kelam olup bütünün gücü olanı hakikiyeti haşrı ka ha da bitişkenlikle dillediği sahrada her cevherin güçlü kültü olabilir.

-Değerliler, geçiş sahranız burasıdır ama bugün değil lütfen devreye girmeyin...

Devam ediyorum, değerliler; ruhsal kapıların tümünü açtım ama lütfedin dinleyin ama geçmeyin çünkü lekeli olanlarda var içinizde onların izne ihtiyacı var.

Devam ediyorum, yığınlarınızı kontrol edin şimdi daha güçlü bir bilgi vereceğim ve bunu yazarak veriyorum.   BERİL

 


 

 
  Bugün 578 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol