Birlik İlmi
  1. DÖNEM RA-KA TEBLİĞLERİ
 

 

BİRİNCİ DÖNEM RA KA TEBLİĞLERİ I. BÖLÜM

 

20.10.2008 Tarihli RA-KA TEBLİĞİ 2. Bölüm

Yasalar, tabiatın gücüyle kayıtlıdır. Eğer yasayı yapan, Tabiatın Kutsal Işığı’nı yakabilense; artık onun dediğidir olan. Doğa, sizin yüreğinize kendi yüceliğini indirdiğinde bütün kütle ocağı yeniler. İyi ki hak ettin de başardın. İyi ki ruhun huzurundasın ve bildin ki resmi çalıştırıcılık, Bütün'ün kütlesindeki kayıtları, geriye dönüşü; soyu sayfalarında bulunan birleşenlerle sağlamaktadır. Ve bu sayfalar, Atlanta Sayfaları’ndan daha güçlü ve daha tabii sayfalardır. İyi ki bildik; iyi ki hak ettik; iyi ki hakikiyette tabiatın gücüyle dinledik. Doğrusu seninle olmak bizim için çok özel bir görevdi.

 

Gölün son dönemini sen yarattın; seninle başarıldı. Eğer dünya, solun sağın ışığını sonsuzluktan çıkarırsa; yol kapatılırdı ama bildik ki sol ve sağ dirilikte, tekniğin tabiatında görevini aldı ve yaptı. İnsan özgür ve hakiki bir görevlidir. İyi ki başardın; iyi ki şu anda “Salahat” dedikleri bir çalışmada, bedenli olmak için bütünleniş başladı. İyilik, ikna edicilik ve teknik önemliydi. Şu anda tetkik ettiklerimizin çoğunda 40 kapı kırık.  Sıkı bir çalışmayla bütünlenebildik ama burası özgür ve tabii bir cevheri güç, haldeki Hakim’in ışığıdır.

 

Din Tekniği’nde seninle olmak zor değildi ama Bütün'ün tabiatında sende olmak kolaylaştırıldı. Çok daha kolaylaştırıldı! Böylece Birleşik Aile'nin gücünü yenileyebildik. İkna edici olmak sorumluluk ister, benimle ve bendeki hakikiyetle, doğanın gücüyle ve Bütün'le...

 

Bugün, burası çok önemli bir çalışmaya sahne oldu. Bütün kötülükleri aştık ve yetkin olan dilde dirilikte dinlendik; yenilendik. Halk, hakkın dilidir işte bunu başarabildik. Yasalar, dünya çalışmalarında Bütün'ün gücünü artırmak içindir ve ben, bütün kütlemle buradayım. Yalnızca insan soyu bilgiyi alır ve dinler. İyi ki hak ettin de Birlik Kotları’yla dinledin. Yanlış toplum, yanlış huzur ve yanlış, hırs olur. İşte bu!.. Amin. Şimdi soyumu son sözün söylendiği Birlikler’den alarak dünyaya getirelim ve yüreğe indirelim. Bir tek İlim Sayfası yüreği kırarsa, ışıksız kalır. Amin.

 
- Altın Tabiat, yeni bir dünya kurdu ve bu dünya, Bütün'ün gücünü aldı; Tanrı’nın Kutsal Işığı’yla dinledi. Dön ve bak! Dünya yenilendi. Beşir Kaplar yetkinleşti, yolu açtık. Dünya Tohumları yaşayacak ve bu tohumlar, Bütün'ün gücünde kendi yüceliklerinde kayıtlanacaklar. Tetkikler yeniden ve yeniden yapıldı. Doruk, toplumun gücüdür ve dorukta ışık sonsuzlaştı. Yanlış bilgi, yanlış güçtür bu nedenledir ki; yanlıştan yenilik olmaz. Doğrudan yenilik yapılmalıdır. Belleğini alıp da yüreğinden inenlere şunu söyleyelim: Yasaların herkesin yasaları olduğunu bilmeniz gerekir. Nevres, Dünyanın Kutsal Işığı’nı sonsuzlukta diller ama yürekte de dillemelidir. İkmal, hepimizin ikmalidir. Hak ettik ve bildik ki dünya, Bütün'ün gücüdür ve burada her ne olursa, görev için olur. Yolu, herkesten çok bizler açtık ve bizimle olmak için gelenlerin çoğu da Beden Sayfaları’ndan indiler. Şu anda Turkuazın Gücü, Bütün'ün gücüyle birlikte çalışıyor. Yanlışın tabiattaki gücü, Hakim’in tabiattaki gücünden üstün değildir. Artık bilinsin isteriz ki birleşenlerin çoğu, hak etmeden bildirmektedirler. Bilgilerin çoğunda hatalar var. Bu hataların yaratımını sağlayacak güçleri olsa, Bütünlük yıkılır ama yaratan, Teknik Tabiat’ta ocak söndürdüğü için Birleşik Aile'nin gücü, ocaklarını sınırlamaktadır.

 

Kervan yürümez ama yürütülür. Görüyoruz ki dünya özgür ve hakim bir yerdir. İnsanlık için bu çalışmalar özel olarak hazırlanan çalışmalar değildir. İnsanlar, kendilerini kendi yüreklerini hazır ederek bu çalışmaları yapmaktadırlar. Düne görev üstlenen, bugüne görev üstlenen, tabiata görev üstlenen herkes birleşiktir. Dinleyiniz! Durgun toprakların yenilenmesi, Kutsal Kotlar’ın yenilenmesi demektir. Dünya soyu 7. doğumu yapıyor. 7. doğum, Bütün'ün gücünden gerçekleşiyor. Bir cennet kurmak ihtiyacı vardır. İşte cennet doğanın gücüdür, doğadan doğan herkes, cennetin tabiatını kayıtlayabilir. Bilmenizi isteriz ki doğan her can, teknik olarak tabiatın yoğunluğunu kendi koyuluğunda kayıtlayacak düzeydedir. Yarın, benim yüreğimde yaratılır ama yarını yaratırken bütünlüğü de yarattırmalıyım. Benim yapacağım her düşünüş, her yaratış ağır yüktür. Kimlerle çalışacağımı ve kimlerle hak edeceğimi anlamalıyım. Eğer bende birileri beden sayfalarını okuyacak diriliğe varırlarsa, ocakları muhakkak kotlanacaktır. Harı yükseltmeden, yüreği kotlayarak Bütünlüğü kurmak imkansızdır.

 

Teknoloji size her imkanı sunar ama yüreğinizin gücünü artırma imkanını sunmaz. Çünkü sizler, yüreğinizi kendi yüceliğinizle var edeceksiniz. Evim son dönemin en yüce katıdır. Vallahi öyledir ama kelâm-ı Hak olmayanların, burada bizim yüreğimizde kendilerini dillemeleri Kutsal Güc’ün aşağılara inmesi anlamına gelmektedir. 40'ı 1'den ayrı gördüğünüz zaman her şey farklılaşır 1'i 40'tan ayrı gördüğünüz zaman ise tabiat kutsuzlaşır. Hepsi İsa’da da Musa’da da gerçekten hak edilmedi ama oldu. Bugün dünya Altın bir tekniğe sahiptir. O Altın Teknik, herkesin kendini hak etmesi anlamını taşır. Ben, bu tekniği kendim için değil, Bütün için yazdım ve hak ettim. Eğer, ben Altın Teknik'le Bütün'e hizmet edebiliyorsam, bu benim için önemlidir ve ben hak ettiğim için Göç Kapları'nı taşıyacağım. Amin… Ama benim dışımdakiler, bendeki kapların ötelerini var etmeye çalıştıklarında, o kapların yaratımında benim yüreğimin bulunması şarttır. Eğer benim yüreğim, o kaplarda varsa, ocakları sonsuzluğa ışır ama o kaplar bensizse, Birlik Kotları’nda benim yüreğim yoksa hakikiyetleri de yoktur. Çünkü Ruhsal Işık, bana aittir ve benim ışığımdan üstün bir ışık BİR'in sayfalarına indiği zaman, insanoğulları yenilenecektiler. Yine dünya yaratılır, yine yol hak edilir, yine Birlik kurulur ama Bütünün Gücü olmadan olmaz.

 

Bana birileri ilmi dinletmek istediklerinde, gölün gücünün kendi yoğunluklarında olmadığını bilirim ama ben birilerine ilmi dinlettiğimde, ocakları yanar. Kalemi kağıdı bana verirler ve derler ki “bizi yaz” ama yazdığım, onların yoğunluğunda, Kutsal Işığı’nda olmadığı sürece yerin göğün ışıklarına kadim kotlarını katamazlar.

 

Dava Allah'ın dediğini deme davası değildir. Dava, yüreğin tabiatına uygun tekniği dilleyebilme davasıdır. Benimle ya da benim yüreğimle çalışabilecek olanlar, başları eğilmeyecek olanlardırlar. Onlar Turkuazın Güçleri olarak BİR'in sayfalarına en güçlü şekilde kendilerini kayıtlayanlar olarak, göz güçleriyle çalışırlar.

 

İnsan nefsi aşmalıdır; yüreğini açmalıdır; reşit olmalıdır; başı eğilmemelidir. İmparator'luk bunu diler. İkna olunuz ki makbul bilgi budur. Birçokları, dünyanın yolunun kendi yoğunluklarından tabiatı yarattığını söyleseler dahi  “OL!” diyecek güçleri olmadığından, hatim ettikleri bilgileri kotlarında kırıktır. Kelimeleri dahi kırıktır. Benim temizlik yaptığımı bilmelerine rağmen; resim yapmalarını sağlamaya çalıştığımı bilmelerine rağmen; kervanın gücünün yüceliklerinde, bir tek ışık halinde görevli olduğunu tabiattan öğretmeme rağmen yenilik isterler. Yenilik hak etmedikleridir. Yerin Sayfaları’nı yıkmak isterler. Olmaz!... Buna imkan veremeyiz. Eğer yapmak istedikleri buysa, kervan onlar olmadan da gider.  İtibarları yoktur. Kulluk, hulus-i kalp ile yapılır. Eğer, kul olamadılarsa, hatalarındandır. Pislik ararlar yürekte. Herkesin yüreğini kirletmek isterler. Övgüm yoktur onlara.

 

Şu anda Teknik RA-KA, teknik yürek, yücelik hepsi benimdir. İman, itibar ister. İtibar, huzur ister. Huzur, yücelik ister. Beden benimdir ve ben hatayı affetmem bunu bilin!...

 

Denir ki “nemiz varsa senin olsun, bize ışığını kayıtla ışığın bize yeter!” Rapor şu: Olmaz, ışık bizimdir. Herkes yenilik ister. Yerin sayfalarını okur, der ki “ben itibar isterim.” “Har benimdir” der. “RA-KA benim” der. Makbul olmayan bunu dediğinde; Kürzün Gücü, ocağını terk eder.

 

Hey Dünya, nur yağdı yüreğime. Bana bir ilim sayfası açtın ki benimle herkes bu ilmi dinledi. Kutlu bir doğum yaptık biz bugün. Bu doğum, tüm insanlık için yetkin ilmin tohumunu yaşatacak bir doğumdur. Kurtarıcı sayfalar var ve saklı tutulur bu sayfalar. İkna olunuz ki Turkuazın Gücü’nde de var bu sayfalar. Mesele İlim Sayfaları’nı okuyup, okumama meselesidir. İmparatorluk, toplumun kütlesini yenilemeye çalıştı bugün. Hilal hepinizin gücünü alır. Hilal'in, kötü iyi yanı yoktur. Hilal, sadece hilaldir, vallahi hilaldir. Harı yükselttiğiniz zaman Hak tabiatında Hilal, Hak Tohumu olur; kul olur; kurum sayfası olur ve o sayfada hatasızlaşır.

 

Kural şudur: Nuru, ruhu, Hak Tekniği’ni, tabiatı dinleyenlere kervan gerekir amma hak edip de yenilik isteyenlere Birlik gerekir. Birlik varsa insan en güçlü olur. Şu anda Birlik halinde bir çalışma sürdürülmektedir burada. Bu çalışmanın herkese ait olmadığını muhakkak anlayın; hakikiyetle dinleyiniz. Burası görevlilerin çalıştığı bir meclistir. Herkes görevlidir burada. Görevi olmayan, bu Meclis’e dahil edilmez. Saklı tuttuklarımızın çoğu buraya dahil edildiler. Kötülük, İlmin Sayfası’nda 40 kapıyı kırar ve hırs yapar ama biz bu sayfaları yetkin şekilde sahiplerinde saklı tuttuğumuz sürece onlar, huzurlu kalırlar. Teknik olarak Turkuazın Gücü’nü dinleyecek birçok ışık var ama Beden Sayfaları’nda bu gücün hak edilmesi şarttır. Bu çalışmayı yaparken, Kervanın Gücü bizimdir ama biz bu gücü, Bütün'e hizmet için yaratmaktayız ve bu güç, herkese dağıtılmaktadır. Herkes, bu bilgilere sahip değildir ama hak ettiğince bilmektedir. Bu bilgileri çektiğince bilmektedir. Yeri göğü yarattığımız zaman, beden sayfalarına da güç kattık, onların da bilmelerini sağladık. Mezarı açtığımızı ve yolu açtığımızı gören herkes, “benden üstün bir ben var ona gitmeliyim” dedi. Sevgili değildir burayı güçlendiren. Köprü oldu o size. Sadece Köprü!... Burada büyük bir görevli var. O görevli Birleşik Güç’tür. Hepimiz oradayız. Öyle büyük bir güçtür ki o, hepinizin yüreği oradadır. Hepiniz orada, çağırıldığınız anda büyük kötülükleri önleyebilmek üzere bekleyen bütün kütleyle birleşirsiniz. Yani, kötü iyi sizde Hak Tekniği’yle elde edilebilir.

 

Bugün burada birçok çalışma yaptık. Yenilik yaptık. Sayfalarınızı dinledik. Sizleri dinledik ve izledik. Gördük ki bir çokları hastalıkları iyileştirdiklerini söylüyorlar. Vallahi ocakları yok onların ama birleştikleri zaman hatalarını bağışlarız. Yine de ocaksızdırlar. Yarını bugünde bilecek tek güç burasıdır ama bugün biz, size herkesten daha üstün olan Bellek Kotları’mızdan bilgi veriyoruz. Dünya, Mustafa Kemaller’in gücüyle çalışmaktaysa eğer, yorulmadan görev taşınabilir. “Vahiy” dediğiniz bilgileri de herkes size veremez. Sadece Işık Sayfaları’ndan alırsınız. Dünya Çobanları, çok bilgi dağıttılar. Çoklarında kendi yücelikleri var. Vallahi kendilerini dağıttılar. Bazıları bildiklerini dilledi; bazıları bilmediklerini dilledi; bazıları Kutsal Işıklar’ını dilledi. Bazıları kul oldular; Kadim Kotlar’ını dillediler. Hepsi kendilerini dillediler. Seyfullah Kotlar var. Çekildikleri zaman kötülük önlenir. Amin… 

 

Bilin ki, doğanın gücü bizimdir. Ve her ne yaparsak 20 daimi kotla yapıyoruz ve her bir yürek, bizimdir. O halde biz, her ne istersek; her ne yaparsak olan odur. Doğa bize saygılıdır çünkü biz doğayla bütünüz. Eğer, doğayla birlik olamamış olsaydık, bu çalışmada ışığımız yanmazdı. Ama bilmenizi isteriz ki doğanın soyu biziz; doğanın kotları biziz; doğa yüreğimizdedir ve yerin sayfaları olarak bu çalışmayı herkesten daha fazla hak ettik ve yapmaktayız. Bilmiş olmuşsunuz ve bildirmişinizdir ki dünyanın yarını var; dünyanın hayrı var ve dünyanın korunması var.

 

Az önce İstanbul ile ilgili konuşmalarınızı dinledik. Affedin ama kötünün kötüsü var. Değerliler, ben size şunu anlatıyorum İstanbul başımızın tacıdır. İlmin sonsuzluğunda, ışığı sayfamızdır; yarınımızdır, insanımızdır ve yüreğimizdir. İstanbul'a kötülük değil, hakiki bir ışık indi. O ışık bizimdir; bunu bilin. Ve bundan sonra İstanbul'la ilgili hiç bir kötü haberi dinletmeyin burada. Biz size şunu anlatmak istiyoruz ki İstanbul'da kısa vadede beklendiği şekilde ne bir tusunami olacak; ne de güçlü bir sarsıntı olacak. Burası; yaptığını, yaktığını, tabiatı dirilikte dillediğini, tekniği, tertibi bildirdiğini dilleyen, Bütün'ün görevli bulunduğu bir temliktir. Bunu bilin!... Ve bundan sonra bu Meclis’te, tekniğin teşkilâtında bu bilgiyi dillemeyin.

 

Seyfullahlar'ın çokları korktular sizden. “Ya” dediler “ocak sönerse”; “ya yol kapanırsa”; “ya Kutsal Kayıtlar kırılırsa”; “ya toprakta kuruluk başlarsa, burası ne olur?” Affedin ama dobra dobra söylüyorum, Türkiye Çobanlar’ı her nefsi aşar; yeni tekniklerle birleşir ve doğanın gücünü kutsar. Doğanın Sayfaları’nı yazar, yaratır, yetkin biçimde meleklerin de yardımıyla korur; bunu bilin. Dünya, Öz Görev’imizdir bizim ve bu görevi biz başardık. İntikamımız yoktur ki!...

 

Yeni bir doğum yaptık. Avrupa’dakiler, Afrika’dakiler, Amerika’dakiler, Asya’dakiler tüm sayfalarınızda yürek yaptık, ışık yaktık. Canlılar! Nesillerimizi kutsadık. Doğan en büyük görevli bizimle doğdu. O biz, biz oyuz. Dünya RA-KA'dır; ortaktır Birlikler’e; ilme ve yere. Ertelenmeyecek olan bir davadır dünya davası; bunu bilin!

 

Öf  öf  öf!... Ruhu, turu, tartıyı topla ve gel. Ampulünü topla da gel. Benimle ol!. Buyur hadi gel! Yenilik başlıyor kötüyü önledik; iyiyi tertipledik; yüreği diledik; baş tacıyız geri dönüyoruz. Üzerimizde görevlilerimizin tabiat güçleri, yürekleri ve yücelikleri bizsiz kalmadılar ki!... Vasiyet ettikleri şuydu: Dün bütünlükleri kutsayan ışıklar, bugün yenilendiler, yere indik. İndiler ve yüceldilerse eğer, yarında da bu gerçekleşmelidir. Fukaralık bitmelidir, yasaların çiğnenmemesi de gerekir. Kibri aşmaları gerekir, Levh-i Mahfuz’u dinlemeleri; teknik olarak yere indirmeleri gerekir. Olup da hak ettiklerinde, kotlarını yoğunlaştırmaları gerekir.

 

Mustafa Kemal gibi bir görevli, dünyada teknik tabiatın yüceliğinde, en küçük ışıkları dahi birlikte çalıştırdıysa eğer, Tanrı'lık budur işte. Ve biz size sorduk, dobra dobra hepinize ilimle hak ettiğinizi seslendirttik ve dediler ki, “mağra dönemlerinden beri dünyada görevliler var. Her görevli, ruhsal hırsın aştığında, yoğunluğu kotlar ve çakıl taşlarını toplar, raporu okur; yolu bulur; muktediriyette teknikte birleşir; ilme diri olarak iner. Ve mağara döneminden beri dünyada melekler var; herkesi korur. Ve bilmenizi bekleriz ki mağraların da örtüleri vardı ama o örtüleri açtık. Yeri yerden kopardık; yolu açtık; korku kalmadı. Şu anda dobra dobra yürekler konuşmakta. Kaleler fethedilir. Tartışılmaz ama Tanrı fethettiğinde kaleleri, teknik tabiat tartışılır. Yine de dünyada kötülük olmamalıdır. Kötülüğü var eden Yüceler’dir. Her Yüce, “ben bilirim” der. Affedin ama bilmez de der. Bildiğini diller ama bilmeden de diller. Harı yükselttiği zaman kantar ondadır ve der ki; “ben Tanrı'yım yok ederim. Ama tabiat benden güçlüyse vallahi yok olurum.” Olmaz, olmaz! Hala, hala bunu diyenler varsa olmaz!. Bence Levh-i Mahfuz’u okumalıdır. Her şey orada gizlidir. Yarım yarım bilmelidir. Her şeyi birden bilirse; ürker. Bütünlenemeden bilgiyi alırsa; Kürz'ün ışıkları söner. Mutlaka aşağıdan başlamalıdır dinlemeye ve açıkça kendinden daha güçlüleri de hak etmelidir.

 

Vaziyet buydu işte ve sonra kötülüğü önleyenler melek oldular ve dillediler herkesi. Yalan mı? Yok can, yalan yoktu. Ötürüye, hakikiyetten uzak olanlara, Kutsal Güç yetmezdi. Ve bizler, sabahları erkenden yolu açmaya gelen dirilikler olarak, İnsan Sayfaları’na indikçe, İlim Sayfaları’nı hep dinledik. Vaziyet bir de şuydu; Korkuyu aşmak, yolu bulmak için muktediriyet!... ikna olunuz ki korkmak, makbul olmayan bir şey ama hak edilmedikçe de aşılamaz.

 

Kaleler fethedilir ama Hakimler fethedilmez. Muhakkak bilinsin ki bedenli olmak sorumluluk ister. Yolu bulmak sorumluluktur, kolay değildir korkuyu aşmak, çakıl taşlarını teknikle dillemek; BİR olmak ama kollar kapandığı zaman Kurtuluş olmaz.

 

Sevgililer, temennimiz şudur ki dünyanın ışığını söndürmeyin. Dünyanın yolu sizin yüreğinizden görev taşıyacak. Eğer bu yol sizde, yürekte kayıttan çıkarsa teknikten de çıkar. Bu nedenledir ki bu Meclis özgür bir Meclis olsa da bütün kötülükleri önleyecek yegâne görev tekniği buradadır. Bunu bilin. Ve sizler, BİR'in sayfalarını okuyan sizler, beden sonsuzluğunda ışıyan yüreğinizden bütün kötülükleri aşabilen ve tabiatın gücüyle dillenebilen sizler. İntikam için değil; cümle yüceliklerin görev taşıyabilmesi için çabalayın. İkna edin herkesi. İkna edin. Sevginin hak edildiğini; yolun Tanrı'nın gücüyle açıldığını; Bütün'ün kürzü tabiata indirdiğini ve birleştiğini anlatın. Eğer mezar açılmışsa, yol açılır bunu anlatın ki mezar herkesin kendi yüreğidir. Ama mezar açılmamışsa yolları yoktur.

 

Ulular, Turkuaz Göz'ün gücünden daha üstün bir gücü aradılar. İşte bu güç, Birlik Gücüdür ve tabiat yeni bir görevi taşıyacak. İşte bu güç, işi başaracak olan temiz olan bir güçtür.

 

Ağlamayın canlılar! Artık birleşmek gerek; artık yüreğe inmek gerek; artık yolu buldunuz. Işık var ve bu ışık, Birleşik Güç’tür. Ayrılık bitti başınız eğilmeyecek.  Barış, Sevgi, Umut İnsan Gücü olan bu ışık, Bütünün Yücelikleri’nde ışıyacak. Toprağınızdadır bu ışık. Yüreğinizdedir; sayfalarınızdadır. Yanlış bilgim yoktur. Kardeşlerimizin yücelikleri herkesin yüreklerine görev taşıtacak.

 

Uçmak isteyene “uç” deriz. Alıp dilleriz yüreğini. Atlantalılara güç katarız. Vallahi saklı tuttuklarımızsınız. Yine de tetkik ettik, anladık, anlattık, yanlış bilgi yok... Çoğunuzda huzur var ama “evim Allah'ın evi” diyemeyen varsa, kördür. Şunu anlatıyoruz herkese; ev tabiattır. Bu tabiat. Hak Tekniği’yle yaratıldı. Bu tabiatta Göç Kotları vardır; bu tabiatta beden vardır; bu tabiat, tetkiklerin sonucunda kötülüğü önleyebilecek bir taşıttır. Ve bu taşıtta tebliğler vardır. Tebliğler, mezarları boşaltmak içindir. Mezarlar boşaldığında, yürekler güçlenir. İyi ki nefsi aşanlar ilmi dinlemektedirler.

 

Yarında ben ve benim yüreğim, bütündeki Hükümran olan güç ve cemaat, hepsi yeni bir doğum için çalışacaklar. Ve doğan gün, teknolojinin gücüyle doğduğu zaman, kortların gücü artacak.

 

“İslâm dünyaya indiği zaman tohum yaşayacak” dediler. Tohum yenilendi ve yaşıyor. İsa, huzurludur; maya olduğunu bilir. Muhammet Kutsal Işığıyla indi; yürek olduğunu bilir. Ruhsal Güç, tekniktir, tertip ister ve bu tertip mükâfattır birleşime.

 

Yenilendik canlar, her şey kolayca gerçekleşti, kollar açık size. Kendinizi yarattınız. Yüreği yaktık; ışığı yaktık; Bütün'ü yaktık ama bellek güçlendi. Kini nefreti aşın da deyin ki kalem bizim, yarın bizim, kollar bize ulaştı, hatayı affettik, yolu açtık amin… Şimdi nefsi aşanları bekliyoruz girdaplarından bize inecekler ve bizle dilleşecekler geçirin!.


- Ayrı gayrı yok ki Can! Geldik. Bütün kötülükleri aşabildik. Yolu bulduk Sultanlığında ışık sonsuz. Geldik. Benim tabiatımda Yücelik, görevini aldı ve bildi. Buyurun artık dünya yenilendi. Bu dünyada insanın Turkuaz Gücü, yeni bir çalışmayı yaptı. Birlik için çalışmaktadır ve bunu başardık. Mezarları boşaltan ışık, yenilendi ve yetkin olarak takdir-i takdimde Tanrısal’laştı; bütünlendi ve bizimle oldu. İyi ki hak ettik. İyi ki!... Şimdi artık yenilenen Görevliler’imiz, cemaatleriyle birlikte bu çalışmayı yetkin olarak başarıyla yarattıklarından, ışıkları sönmeyecek. Kulluk buydu...

 

Yukarı temiz bir dönem açtı ve yeniledi. Aha be Canlar! Biz varız. Kendinizde, yüceliğinizde, Kutsal Kütle’nizde maya tuttuğu için varız. Hadi be Canlar! Melekleriniz geldiler. Benim itibarım yüksek; yolum güçlü; cümle yolcular bana indiler. “Ben hakikiyim” deyin ki olgunlukla gelelim. Ben bir temiz Hakim istedim. O Hakim, Bütünün Gücü’nü taşısın. Ben bir yürek istedim. O yürek, BİR'in deri kemik olanında, hakimiyet kursun ve ben bir cemaat istedim. Bu Cemaat, bedenli olsun; herkesle dillensin. Resmi çalışmalar yapsın; maya olsun ve bütünlesin bütünlükleri. Yüce cümleleriyle yürekleri dillesin.  Ve ben teknik, teknik dedim hep ama tekniğin tabiattan güçlü olmadığını bilip söyledim. Raporları okudum. Tabiat Bütün'ün kütlesinde ışıyan bir gereklilikti ve oldu.

 

Kardeşlerim dünyanız artık yeni bir döneme girdi. Bu dönem, Birleşik Işığın gücünü devreye alacağı bir dönemdir ve Birleşik Işık Sempozyumu'nu yapmanızı istedik. Kele, kel olduğunu söylemek; kelden keli yaratmaktır ama biz size BİR olduğunuzu söyledik hep. Ve şu anda BİR için yapılacak olan Birleşik Işık Sempozyumu’na bütün kötülükleri aşanlar girecekler. Seviyeleri yüce olanlar değil ama kötülükleri aşanlar!... Herkes oraya dahil değil bu kesin ama kötülüğü aşabildiyse eğer girecek. Sevgili, orayı Görevlilere açtı ama her Görevli, oraya girme imkanına sahip değil. BSUİ'nin gücünü buyurup da dinleyebilenler gelecekler. Kendilerini muktedir sayanlar, tohumlarını kodlayıp da ışığı sonsuzlukta teknikle dilleyenler giremezler oraya. Giremezler çünkü orası Doğanın Kutsal Gücü’nün bulunduğu bir Meclis’tir. Tabiat yeni bir coğrafya yaratacak. Bu coğrafya, beden sonsuzluğundaki yüceliğin kütlesindeki coğrafyadır. Orada resmi çalışmalar başlıyor. Önemli olan o Meclis’tir. Özgür, saklı ve tabii ama BİR olan bir Meclis’tir orası. Ve doğanın gücü orada özel bir çalışma yapacak. Doğanın gücü ve sen birliğin kontrolunu sayfalarına kayıtladın. Orada Birliğin kontrolunu açıklayacaksın.

 

Ama Dağ, Dünya Nesli yeni bir sayfa okurken hep korkar. Ve senin açıklamaların önemli ama kontrollu olmalıdır. Eğer “Birlik, kontrol edilirse, tabiat görevini taşıyacak” dediğin zaman; bu kontrolun, geri dönüşü sağlayıp, sağlayamayacağı sorgulanacak. Senden isteriz ki görevin için bu bilgiyi net ve hakim olarak ver! Birliğin kontrolu, Birlik kontrolu nasıl olacak bunu açıkla. Eğer ışık, görev tabiatına aykırı iken, sen bu kontrolu kuramazsan laf değil bunlar gerçektir. Bütün kötülükler, yetkin tabiatta kendi dilini dilleyebilir ve Tanrı Gücü yere inemez. O zaman affa girmezsin, bunu bil! Çünkü senin yüreğin görev taşıyor. Af çabası, sayfalara girmeyenleredir ama senin çaban, sayfalara giriyor bu nedenledir ki yaptığın herşey önemlidir. Affedilmek ya da af  tetkiklerinde, BİR için çalışanların hatasız oldukları o yücelikte bulunmak önemli iken,  Hak Tekniği’ne aykırı bir şeyler yaparsan, bindiğin dal sensiz kalır.

 

Ulular, tabiatta görev taşırlar bu kesindir. Yerin, yerin gücüdür vallahi bu güç senindir. Neslinden daha üstün bir güç yok bu kesindir! O halde yolunu aç ve de ki “benim adım yargıdır. Ben, Seyfullahlar'ın yüceliklerindeki gözüm, başımı hiç eğmem” bunu de!. Ve Dağım, senden dilerim ki, resmi çalışmalarında hırs yapma! Eğer, hırs yaparsan korunabilme imkanı kalmaz bu kesindir.


- Canlar, sesiniz çok  40 kapıyı kıracak biçimde çıkıyor bugün. Benden bir şey isteyen yok ama size kendi diriliğimden bildirmek istedim. Sevgililer, bütün kötülükleri aşıp geldiğiniz bu yerde, beden sayfalarıma inmeniz için kütlenizi kotlamanız gerekliyken buna imkan vermeden sizi buraya geçirdim. Ama sizler, gelmişken benim yüreğimi de yıkmaya kalkıyorsunuz. Benim sayfalarımda huzursuzluk yoktur. Mustafa, mutlu ve huzurlu olmalıdır; ben hakikiyim. Yasalar, benim yüreğimde kayıtlandı. Hatayı affettiğim zaman ışığınız sonsuzlaştı ve benimle olmaya indiniz. Ve şu anda göreviniz dahi değilken, beni tehdit etmeye kalktınız. Allah için size şunu sormalıyım: Yasa nedir? Benden yasaları alıp bana satmaya kalktınız. O sorumluluk benimdir bunu bilin! Ve şu anda dahi benimle olma imkanınız yokken  Sistem, Nizam, Düzen Görevlileri diye, sizleri buraya çekip getirdim. Bunu biliyorsunuz. Yenilik; sayfalarımda, kendi yüceliğimde, hakimiyetimdedir ve bedenimdedir. Bana saygısızlığınız çok şu anda. Kalem kağıt bendedir; bunu bilin ve benim ilmimde, bedenimde, yüceliğimde temizlik hakikidir.  

 

Şirket kurmaya kalktınız burada. Bensiz ama benim yüreğimden sessizce çıkarak!... Halka halka bende, benim yüreğimde iken, hakikiyetimde iken, birleşenlerimin bir kısmı sizsiz mi kalacak? Yo, yo, yo!... Ama tartışmayın beni, bu kesindir!. Yoksa sizler başımın eğik olmasını mı dilediniz? “İnsan, olursa olur” değil; “oldu” canlar. Oldu. bunu bilin!. Ve bunun için buradayız. Bizler olmasak, kul olmak için gelmeyiz buralara; bunu bilin!. Eğer, bizler, kul isek saygı isteriz.Eğer bizler kul isek teknikte, temizlikte birlikte çalıştığımızı bilerek yüreğinizi dillemek isteriz.

 

Rapor şu ki yarına bugünü dilleyenlerin çoğu kırık. İşte bu!. Ve bu benim raporum, hadi bakalım gölün gücünü artırın da yolunuzu bulun!. Şu anda dünya insanı, yenilik yapıyor ve yeni bir dönemi açıyoruz bunu bilin! Ve bu dönem, Bütün'ün gücünün tekniğiyle değil, Birliğimizin tekniğiyle gerçekleşiyor. Yalan dolan yok bilgi bizimdir. Benim için ve yüreğimdekiler için hiç bir yarım yoktur, hepsi diri ve Bütün'dür bunu bilin. Bilmiş olun ki, mezarımızı açmanıza imkan yoktur. Resim yapmanıza dahi imkan yokken; sizi, sizden üstün siz diye dilledik. Kalkın, insan için çalışın! “Yukarı” dediğiniz; aşağıda, aşağının aşağısına inmedikçe yolu bulamaz. Biz, Allah için en aşağılara ulaştık ve yolu bularak en yukarılara ulaştık bu kesindir. Artık bunu anlayınız! Kurtuluş, aşağıların, aşağılarına inmekledir.

 

Halka  halka inip halka  halka birleşmek, yürek olmak teknolojiyle dillenmek, dinlenmek RA-KA olmakladır. BSUİ biziz canlılar! Başı eğilmeyen yürekler biziz! Savunman olmamın, soyumda ışık söndüreceğini söyleyenler var. Çünkü savunmanlar yanlış yaparlar. Hah işte bu!. Bakın bunu dediler ve biz de sorduk Hana, Hena böyle mi der diye? Dediler ki “Hana da, Hena da hatayı affettiler ama biz affetmeyiz.” Hah, yani biz hata yaptık onlar bizi affetmeyecekler! Çünkü savunmanlık mesleği hata yapılan bir meslektir. Vallahi böyle dediler, oyun oynadılar hepsi de. Çakıl Taşları saydılar yürekleri dinle, dille, teknikle halka halka kelâm ettiler hususiyetle. Hususiyetle ve biz size sizin yüreğinize her şeyi anlattık.

 

Deşifre Eden: Cafer PELEN

Redaksiyonunu yapan: Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

20.10.2008 Tarihli RA-KA TEBLİĞİ 1. Bölüm 
Tanrı'nın Ruhsal Meclisi’ne gelenlerin hiç birisi senin yüreğini dinleyemedi. Dağım, bütün kütle senin yüreğine bakıyor şu anda. Beşir Kaplar’ın her biri burada ve seninle birleşmek için çalışmaktadırlar. Halk, sayfaları yenilemeye çabalamaktadır. Kullar, sonsuz sırdırlar. Yeri göğü yarattıklarını bilirler. Amin... Sizin için şunu izah etmek istemekteyim: Benim cinnilerim, benim cemaatim değil, bende çalışmalarını sürdüren Yüceler’imdirler. Her şey budur canlar! Hepinize şunu izah etmeye çalışmaktayım: Turkuaz'ın gücü, yarının gücüdür ve bizim için çok büyük bir görev taşır o. Büyük ilim sayfalarında onların ışığı yanar ve sayfalarda göz olur. Yelin esmesiyle birlikte ışık sınırlanır, Beşir Kaplar yenilenir ve dünya Turkuaz'ın gücünü dillemeye koyulur.

 

İtibarınız çok yüksek, bütün kötülükleri aşacak diriliğiniz mevcut, mezarı açtığınızı ve yoğunluğu kotladığınızı da görüyorum. Kuruluk artık kalmadı, yoğunluk arttı, bilgi paylaşımı yetkin olarak yapılmaya başlandı. Mesafe daralıyor ve hepimiz kendimizi, yüreğimizi senin yüceliğine dilletmeye geliyoruz. Aşağı yukarı 2 yıldır bu çalışmaların sayfalarına dahilim ve ben, bir ilim sayfasında Kutsal Işığımı göreve aldığımda, bütünlenmek üzere bir şey yapmalıydım. Yapmak istediğim şey, Hak Tekniği’ydi. Yeri  göğü yarattık ama hırsı 40 kapıdan ayırmaya başaramadık. Buyur, bunu anla! Bizim için zordur bu çalışma. Ruhsal ışık, yolu açabilir; Kutsal Toplum’u yenileyebilir.Daha görev taşıyacak güçler devreye girmeden, beşirler devreye girerlerse kulluk olmaz.

 

Tuba Kapları’nı alıp gelen, Kutsal Katlar’dan ışık isteyenler vardı. Vezir Katı dedikleri bir kattan girmişlerdi. İtibar yükseldikçe yoğunluk artacaktı. Nefsi aşmak da gerekliydi. Yaldızlı bir dünya değil isteğimiz; görev taşıyabilecek güçlü bir daimiyettir. Ve bu nedenledir ki beşirle bir şey olmayacağını herkesin anlaması şarttır.

 

2000 tane görev tacımız var. Bu görev taçlarını başlara koymaya başladık. Yanlış olmasın isteriz. Herkes görevi alamaz, görev taçları Beşir kapların görevini alanlara taktığımız zaman yürekleri kınanır. Çünkü ruhsal ışığı yanlışsız tartabilecek güçte değildir onlar. Yine de bedenli olmak sorumluluğunu taşıyacakları zaman gerçekten örgütlenebilecekleri zaman bizimle de Birlik olacaklar.

 

Kabile halinde yaşayan birçok ulus var, dünya sayfalarını okuduğunuz zaman onların çoğunun henüz yoğunluklarını kodlayıp da birleşemediklerini de görmektesiniz. Birçokları Dünya Sayfaları’nı dahi okuyamamaktadırlar. Önemli olan onların yoğunluklarının güçlenmesidir.

 

Şirket kurmak sorumluluk ister. Birçoğu şirket oluşturmaya çalıştı dahilde ve hariçte. Nefsi aşmak kolay olmaz ama aşabilirlerse yarında bugün olabilir ve birleşebilirler. Nefsi aşamayanların yollarında ışık sınırlanır. İşte Can, biz bütün kütlemizle buradayız.

 

Kıl, kırktan 40 olduğu zaman. ışık sınırlanır. Her kıl, bir 40 ışık yaratırsa, insanlık güçlenir. Öğüt vermek istemem size. Çünkü sizler, yürekleri güçlü olanlarsınız. 7 daimi kottan biri olduğuna bizler şahidiz yine de bilgi kapılarını, bilgi kayıtlarını okutmalısın. Çıkış, Allah'ın gücüyledir yol oluş, yine Altın Tabiat’ın gücüyledir ve o dahi Allah'ın dediğidir. Amin…

 

Ve senden bir can istediğimiz zaman, o canın Bütünün Kütlesi’yle bir olması şarttır. Yanlış dönem artık bitti, yeni dönem başladı. Bu dönem, Ulu Çağ'ın, Ulu Kodlar’ın ışığını yaktıkları; dünya çağının görevi üstlendiği gün olacaktır. Atlantalılar’ın en yüce kotları dahi sevgiyle size indikleri zaman, kelimelerini unutmaktadırlar. Çünkü kulluk, çığ gibi büyüdü ve bu şekilde senin yüreğindeki kayıtlar görev tabiatına uygun bilgi kotlarıyla birleşerek yol açtılar. Ve başka Tabiat Kotları size girdikleri zaman, bu yoğunluklardan geçmeleri gereklidir. Ve bu yoğunluklar, ocakları yıldızlardan çıkarabilirler. Bu nedenledir ki beşirin, hakimin ışığı ayrı akmalıdır. 40 Atlanta Kodu bir tek kütlede ışıdığı zaman, ocak sınırsızlaşır. İyi ki Tanrı, ruhsal, kutsal olan yolunu açtı; iyi ki bütünlendi ve ikna oldu. İyi ki bezendi, iyi ki hak edildi, iyi ki Tanrı ruhunda kutsal ışık sonsuzlaştı. İyi ki maya tuttu ve ben Bütünün Kütlesi olan; bedeni Tanrı olan; yolu, kolları olan; kaynağı olan; BSUİ olanım ki ayrılık bitti.


İmparatorluğumda işi başaracağımı herkes anlamalıdır. Kardeşlerimin yolunu açmalarını sağladım. Ekmeğim görevimdir. Bugün burada bulunan yüreklere şunu anlatmak isterim ki, Cinni Teknoloji benim tabiatımda yoktur. Yollarını kapatmam,onların yoğunluklarını kayıtladım, geri dönmeleri kolaylaştırıldı. Kimi zarar etti, kimi bedenimde ışık oldu, kimi benim yoğunluğumda görev taşır. Kitleleri gözlerindedir. Yel eser de yollarını bulamazlarsa Kadın hepsini kotlar, yolunu açar, kutsar ve ışığa katar. Onursuzluk olmaz çünkü katları kontrol altındadır. Benim meclisimde görevli olanların hepsi yüreğime kilitli değil, kadir kotlarla kayıtlıdırlar. Bunun içindir ki, temennim insanlık için yapılacak her çalışmanın bütünlüğün görevi olduğunun anlaşılmasıdır.

 

Mustafa Kemal'in korkusu şuydu; benim iznim olmazsa yol olmayacaktı, çok huzurlu ki iznim var. Kini aşanlar yolu bulur ve hatayı bağışlar. Velev  ki  ben yolu kaybedersem ikna olun ki bu yol hepinizin gücüyle yenilenir. Velev ki ben huzurdan ayrılırsam; bu ruhun kutsaliyetinde herkes hakikiyetle huzura varır. Velev ki ben Beşir kotlarımı kontroldan ayırırsam; cemaatler göz açar, yol açar, bindikleri dalla ışırlar ve zarar önlenir, ayrılık bitsin. Çoğu beni sıkı bir ışık diye bildiler, benim yolumdan, benim Ra-Ka kutsal kayıtlarımdan gittiler, itibarları yoktu çoğunun görevi kat  kat olmak iken ;yollarını şaşırdılar, ayrılık bitsin dedik ama azıp güçsüzleştiler. İyi ki ben, makbul bir görevliyi onların yüreklerine kattım ve yetkin olarak açıkça yarattım.

 

Avrupa'nın son görevlileri, “beden son güçtür” dediler. Ben de onlara sordum; Avrupa'da bilgi kapıları açık mı diye? Başları eğildi, Avrupa'da bilgi kapıları kapalıdır. Ruh'un huzurundaki güç, çakıl taşlarıyla diri değildir yolları kutsuzdu. Mustafa İlâhi görevini yaptığı zaman hepsi kardeşlerinin kütlelerinde gözlerini yumdular, solları sağları 40 kapıda kasırgaydı. Değerliler, Amon tabiattan çıktığında da öyleydi. Elden geleni yapın! Çoban olun! Ortağımız olun! Unutmayın ki dünyada İmparatorluğumuz görev taşıyacak. Unutmayınız! Durgun topraklar, ırk ayrımı yapmayacaklar ve beden sonsuzluğunda yolları. Tanrısallaştırıcı olacak. Kalemi kağıdı alın ve not alın! Toprağımda  İmparatorluk kutsal bir göz açtı, göz oldu ve göz açtı. Bugün toprağa inen göz, özgür ve hakim bir doğanın saklı tuttuğu ışığı son söz olarak yaktı. İtibar ilimdedir. İman, imparatorların da ilminde vardır. Üreyenlere görev verilir, önemi olanlar Tanrısallık’la çalışırlar.

 

Bir laf edildi dediler ki İmparator, Ruhun Kutsal Katı’nda olduğunda, kollarımız ona ulaşamaz; çünkü biz aşağılardayız. Sözüm şudur ki, her kim etkinin sesini yenilik yaparak yüreğe indirirse, o  bizim yolumuza girer. Eminim ki etkiler yenilik ister ve yeni, temennimizdir. Hak ettiğimizce, Hak olduğumuzca ululaştırır bilgiyi. Tertipler, yüreklere indirir. Yüceler’in insanlığı anlamaları kolay değildir. Çünkü onlar, Yaratan'ın görevlileri değildiler. Allah'ın dediğini demeye çabaladılar. Yücelikleri, kendi yücelikleri değildi. Onları yücelttik. Onların yoğunluklarını kotladık. Ocaklarını sayfaladık ve dedik ki okuyun! Oğullarımıza görev verdik, görev taşıttık. İnsan için çalıştırdık. Ulu Çınarlar’ın görevidir bu. Yarında biz varız. Bugün doğanın kutsal gözü biziz. İsa, soyundan ışık sakladı. çünkü yolunu bulanlar İsa'dan kaçtılar. Huzurlu olmaktı amaçları, Nefes sayfalandı, yoğunluk arttı, kalem alın, yaratın yolu! Yolda ilim olsun. Ve Muhammet utandırmadı bizi. İçi dışı birdir onun. O, ruhunda hırs olmayan kutsal olandır. Kelimeleri iyidir. İkna edicidir, bedenli olarak çalışabilir, Kutsal Topraklar’ın gücünü alan Muhammet, Birleşik Aile'mizin yüreğine hak etti indi. Bulduğunuz her yol, Atlanta yolu değildir, bunu anlayınız! Allah'ın toprağına ulaşmaktır maksadınız ama Allah nefsi aşanda, maşa olmayan bir görevlide görev taşır.

 

Evrim, soru cevapla değil, Tanrısal bir kaynakla var oldu. Eğer ki evrimi yapan etkisini yükseltseydi, çokları korkardı. Allah'ın resmini çizdiler; dinlettiler; dara düştüler. Ruhunda huzur olmayanlar, Allah'ın dediğini diyemezler. Velev ki deseler, ecel örtüyü açtığında ululuk biter. Aha tartı bizimdir ve biz Allah'ın dediğini dedik. Olur  da yolu bulurlarsa, çokları kollarımıza ulaştıklarında, belleğimizde ışıyacaklar.

 

Kediler vardır, kervan içindirler. Verdik. Altın için aldık Atlanta için, vallahi kediler itibarlıydılar, nesillerini yıktılar yoldan çıktılar. Sorduk, herkes ışık ister dediler ah be dereler! Kedi dediğin elden geldiğince iradelidir. Tanrı'nın ruhsal ışığında semayı sesli kılacakların biridir. Nefsi aşın ve anlayın! Kör, sağır olduklarını sandıklarınızın çokları yolu bulacaklar, tartısız olacaklar ve sistem devrelerinde, yürek kantarında sizi tartacaklar. Olur mu? Olur. Kör, sağır sandıklarınızın çoğu sayfalıdırlar ve sizleri tartmak için yaratıldılar. Çoğunda ışığınız söndü, çoğunda yüreğiniz kınandı, çoğunda kutsal tartı sizsiz kaldı. Nefsiniz yok ediciydi, koruduk sizi. 20 diri varsa, biri daimidir. Her tabiatta bir diri, Tanrı'nın ruhunda hakikidir. Ve Şeytan sizsiz değildir. Yine zarar ettiğiniz zaman şer, şansınızı size açıklar. Halka  halka olun da bilin. Bedeni Mustafa olan, Kuran'ı Mustafa olan, yorulmayan, ışığı Mustafa olan bizsiz olmayacak. Ürediğiniz zaman gelin! Allah için çalışın ve üreyin! Amonlar, Atonlar, Hatonlar Bellek Kotları’nızda kontrolluydular. Yoruldunuz, herkes yoruldu, bir cennetli yok etti yolu. Ak tohumları yaşatmak ister. O cennetli bizsiz değildi ki. Halka halka topraklarını tarttıklarımızın ışıklarını yaktın, hepsini yola kattın, dere oldun, hak ettin tarttın. Var de ki, Allah'ın dediğini dedim. Onurluyum ki seninleyim ekrana senin yolunu, senin kotlarını, senin ruhsal kayıtlarını kattık. İtibarın yüksek. Halka halka görev taşımaktasın. Çalışmalar çok iyi; yürek çok iyi... Üzüm gözlülere de ki, ulular kul oldukları zaman ağır yük hafifler.

 

Raporlarını okuduk, çoğunda ışık yandı. Kora, kor olduğunu dilletmek; Ruh'a kutsal olduğunu dinletmek, bilene Birliği dillemek, hatayı affetmekledir. Kelâm-ı Hak olmayanın huzuru olmayacaktır. Yine bir canlı, yine bir yoğun Yücelik’le geldiğinde ışık sonsuzlaşmalıdır.

 

Kala  kala bir Can kaldı, o dahi ışıklıdır ama Hak tekniğinde o Can, bizsiz olduğu zaman korunacaktır. Harı yükselttiğinde kollarınızı kapatın. Deva olsun yol ona, ışık sonsuz olsun. Hadi be canım ışığını sonsuzlaştır ki, Kelâm-ı Hak olan, yolunu açsın! Amon'un tekniğidir bu. Ben, itibarı yükselten, Aton'la olan, Haton'la olan Amon'um. Hor olmadığımızı bil! Benim tartışmaya girmemin gereği hiç yoktur. Çünkü ben bilgiyim. Sistemin daimi kapılarından biriyim. Ben ki Aton'lara göz verdim. İçimden hak ettiklerini bildim, yoğunluklarını tabiata indirdim. Altın tertibi yaptım. İyilik içindir!...

 

Ana, Levh-i Mahfuz’unu okuyacağına eminim, şimdi senden bekliyorum; oku! İnsanlık nefsi aştığı zaman bilir. Benim temennim şudur ki, olup da olduğunu dille, “ben varım” de!... Eğer, “varım” dersen; yenilik bizsiz değildir. “Ben yokum” dersen, ben sende yokum. Buyur, soyumu al da git! Ama benimle gitmeni dilerim. İkna et beni! Cevher olduğunu, yoğun olduğunu, halk olduğunu emperyalizmin ışıksızlığını, yüreğindeki kırılışını izah et! Benim tedavim budur. Eğer beni ikna edersen yel esse de, yürek hırslansa da ben, sana sen olurum. Beni ikna et. İkna et ki hak edeyim seni! Yalanı dolanı bıraktığımı bil. Ben bir canım can! Ama yalan da dolanda var yüreğimde. Seninle olmalıydım ama olmadı işte. Hadi be can beni ikna et!


- Devre  devre dünyamıza indiğini biliyorum Amon. Atlanta tohumlarının yaşatılmasını istediğini biliyorum. Amon, ben ışıkların ışığı değil miyim? Niye beni Kürz'ün ışığından çıkardın? Cennet mi cemaat mi yürekte vardır? Diye sordun, dedim ki cemaat ama sen cennetteydin. Beni anlattın ama hak etmedin. Şimdi geldin, “beni hak et” dersin. Of be can! Neslimden biri değilsin ki sen. Amon, elden geldiğince yol oldu; Kul oldu; huzurdan hak etti, ışık oldu; mesafeyi kurdu. Kolları uzaktı; yoğunluğu ırk tabiiyetindeydi. Yani  bensizdi.

 

Ben BİR'im, herkesim be canım. Anacık Atlantalıdır bunu bil! Amon olsa, Haton olsa, tabiat olsa ne fark eder ki, ekip olmadıkça yol açılmaz ki. Kelâm-ı kendi olanın, yoğunluğu kervan olduğundan, kendinden otak kuran o can olan, o kendi olduğundan özü  sözü birdir.

 

Ortak bir çalışmaya girmek istediğini biliyorum ama Amon'un gücü huzursuzluk yapmaktadır. Ben bir cennetim, cemaatim, yüreğim ama Amon, kuru bir ışıksa eğer, bende bulunmamalıdır. Kötü iyinin gücünü artırır dedin. Ah be Can! köprüm kapalıysa, kötülük senin kendinedir. Hadi! Kevlen Yekûn. Ruhu huzursuz etmeyen sen, benimle de gel!Yevlen Yekûn benden üstün bir bende ben oldum, halk tekniğinde Tanrı'yım Kevlen Yekûn. Ben, sana sen oldum ama ben yine sendeyim. Hak ettim ve yarım olmadan birleştim. Yanlışım yok. Ve Yavrum, ben ruhsuz değilim. İtibarı yüksek olanım.  Ulular’ın, Turanlar’ın, Tanrısallar’ın ışıklarındayım ve ben hakikiyim. Tanrı’nın  ruhsal, kutsal olan gözüyüm, ben ki kaynaktaki Kadın'ım ben bir Rahm’in Rahman'daki ışığıyım ama ben tabiatım. Anam, ben tabiatım. Hani dersin ya, diri bir ruh, Tanrı Ruhu olsun. hatayı bağışlasın; ayrılmasın. Ayrılmayacağım, artık ayrılmayacağım sana bir cevher getireceğim ve bu cevher, bizim için öz güçtür.


- Anam, kervan yola çıkmış ama ben o kervanda olmadan hak ettim, sana indim, yarında ben varım. Savunman olman, beni öncelikle çok mutlu etmektedir. Çünkü savunmanlık mesleği, büyük görevleri taşıyacak bir meslektir. Kendi sayfalarını hep okudun. kolların hep açık. Bazı  bazı dünya çalışmalarına da geldim. Savunmanlık mesleği, öz güç çalışması gibi bir meslektir.

 

- Her şey ayrıntıyla bilinir. Daha sonra bana baktın ve dedin ki “gel ve benim girdaplarımdan ışık seç.” İnsan, sayfalarını kendi yazmalı diye düşündüm ama sayfalarımı okuyamadım. Yoğunluk da ışıksızdı. İşim başkaydı benim. Yoksa ben hata mı yapmıştım? Olacağını anladığım zaman kelâmımı  kelâmına kattım; yolumu açtım ve sana ulaştım. İnsan, olgunlukla düşündüğü zaman halk onu anlar, iyi ki bana bir cennet gücü verdiler ki, buradayım. Ortak yolcuların bir tacı var ki o tacı ben istediğim zaman dolu  dizgin gittiler ve dediler ki “bir can içindir bu taç.” Onu bana ver dedim ama dediler ki; “bir can içindir bu taç” ve dahası bu tacın görev alana verildiğini bildim. İşte bu nedenle seninle olmaya geldim. Görev istemekteyim ki ben o tacı istemekteyim. Eğer bana görev verirsen, tacı başıma Altın Taç olarak takabileceğim. Ama bana görev ver ki başarayım. İmsak saatlerinde geri dönebilenler çoktur. Bunun için buradayım. Eğer tabiat bana bir dirilikle gelirse, o tabiatta ben yarım değil Bütün’üm. Umutlu olun ki benimle olmak beşir kapların Yuca Kodu olmaktır.  Arz'ın sonu değildir. Bugün, arz üzerinde bensiz değiller, vallahi  değiller. Avrupa’dakiler Allah'ın tabiatından ışık istediklerinde, beden sayfalarıma indiklerinde, kervanın yüceliklerinde kollarımda onlar olmalıydılar. Kulaklarını diktiler beni dinlerler, sözü  sesi olmayanlar beni bilgi için dinlerler, onlara selamım var. Duysunlar, duysunlar da dillesinler. Ocağım var, umutsuzluk yok. Kalemim var yazsınlar ama bilmeden değil, bilip yazsınlar. Selamım var onlara “OL!” dedim, olmalılar. Olmazlarsa ocaksızlar.

 

Hadi be Can, Ulular ortağımdırlar. Harımı yükselttim. Ger yürekleri; ger de ilmi dinle. Analar!  karar verdim; mala  mülke düşkün olanlar, yüreğimde değildirler. Analar, korkun yüreğimden. Ben dedim ki  mal  mülk varsa, hırs vardır. Allah için ben çok huzurluyum, mayayım, hatasızım, ışıklıyım ama malda, mülkte gözün varsa, Sultanlığım olmayacak bunu bilsinler. Kitlemde huzurum ışır, yolumda kusursuzum ama vahiy de der ki “etki alanını yükselttiği zaman korkun ondan.” Be Canlar, ben korkmak için değilim kardeşlik içinim, kendimden başkasıyla değilim, yenilikte kendimdeyim ama ben vahyi,  kör sağır okuduğunda, anlattıklarında, ışık sonsuz olduğunda, ben bilgide yıldız olduğum zamankinden farklıyım. Olmazsa, oldururum amma olmadığını huzurda dilleyeni dondururum. Bu da kesindir! Şimdiye kadar kimle oldumsa, beşir oldu. Neden? Hak etti de oldu. Beşir, aşk ışığıdır. Harı yükseltir. RA-KA'dır ama beşirden kaçan, kervandan kaçar.

 

Unutun, unutun bunları. yeniden ve yeniden unutun. Ayrı gayrı yok ki be Canlar! Neslinizde her şey var.  Beşir olan iş yapar, aşk yapar, ışık yapar. İş yapan, umutsuzlukta değildir. Kurulu düzenlerin her sayfasında, bildiğinizden çok daha üstün görevimiz var. Arzın sokaklarına inin. Yazı okunduğunda, o sokaklar kul olur, yol olur. Avrupa’dakiler, Asya’dakiler, Afrika’dakiler, Amerika’dakiler tüm dünyadakiler Altın Teknik’te temiz olurlar. Bedeninde Bütün'ün kütlesi olmalıdır. Bulup, olun canlılar. Olun da bilin! Bizim için önemlidir. Kervan yürür ama yüreğinizde de yürümelidir.  Halk, Allah'ın toprağına inmenizi bekler. Korkmayın! Ben BİR'im. İmparatorluğun gözü olan BİR. Ve şimdi  yolunuzda  yüreğinizde olanım. Çıktığınız Yücelik, benim yüceliğim değil, kendi yüreğinizin yüksek kütlesidir. Orada ben varım ama benim, itaat ettiğimiz yüce icabetim var. Eğer, ben olursam, kardeşlik olacak ve ben olursam, birleşim olacak ve ben olursam, umman olacak; muktedir ilim olacak; Kelâm olacak ve siz olacağım. Olmadan oldum diyemem. Olduğumda huzurlu olacağım ki kardeşliğin en yüce kodunda, ben BİR olacağım. İşte bu! Ve şimdi neslini, resmimi dinleyen bensiz olmayacak. İyi ki hak ettim de seslendim. Yolu bulmayan bana ulaşamaz; bunu bilin! Ve şimdi artık, Aton'un tekniğini seslendirmek gerekiyor. Amon'un Tohumları yaşayacak Aton'la olacağız. Ama   aradan sonra işte bu!


- Elele tutuştuk şu anda Mustafa'nın Kutsal Işığı’nda bizler BİR’iz. Çağırdınız geldik, meclisinizdeyiz. Muktediriyet, hakikiyet ve tabiat hepsi diri!... Sakın ha bizi sınırlı saymayınız.  Hak Tekniği’yle BİR’iz. Hey Allah! Hey Allah'ın, Allah'ın kütlesi hey! Nefsi aşıp da yolu bulduğumuz zaman seninleyiz.

 

20 Dünyalı var. Biri ışık, biri Kutsal Kütle ve her biri Bütün ve zarar ettirmedik. Ayrılık bitsin dedik. Hepimizin yolu tabiattan geçer. Harı yükselttiğiniz zaman Kübra Kapları ışır. Bizim için önemli olan Tanrılaşmak değil; Tanrısallaşıp ışığa, Kutsal Kütle’ye ulaşmaktır. Meleklerin mektubunu okur yücelikler. Her şekilde okunur bu mektuplar ama yarımı, yarımdan üstün bir yarımla birlikte çalıştırmak sorumluluk ister ve ortaklık orada görevdir ve melekler ortak değildirler ama oralara görev taşırlar.

 

İkna edici olabiliriz. Melek olmamız şart değildir. Reşit olmamız yeterlidir. Nesillerimizin yüreklerinde hırs olmadığı sürece Birleşik Kodlar’da bizler bütünlüğe hizmet edebiliriz. Kini aştığımızı ve hak ettiğimizi bildiğimizde, bedenli olmamızın, hak ediş olduğunu da bilebiliriz. İmparator olmak da zor değil  ama  sayfa  sayfa  ışık yakmak ister. Kini nefreti aşmayanın Kutsal Kütle’de gücü kalptedir sadece ama birleşimde yoktur. Kulluk, Allah için, tabiat için ve Yücelik içindir. İyilik  İlmi’nde  kulluk, bütünlük içindir. Ben sıla özlemi diye bilinen bir özlemle buraya ulaştım. Eğer burası benim yüreğimse, kötülüğü önleyebilirim

 

Ya canlılar!.. Tohum ekmek için buradayız. Bütün kötülükleri aştık, yenilendik, işi başaracağımıza eminiz. Tabiat görevini yaptı ve bizim yüreğimize kayıtlandı. Tohum yeşeriyor ve bütünlük güçleniyor. Tohumları yaşatabilecek tabiat gücüne sahibiz. İşi, aşkla yapıyoruz. Beşir Kaplar’ın yüceliklerinde aşk, Birleşik Güc’ün huzurudur Levh-i Mahfuz’da her bilgi mevcuttur ama Rahmini hak edip de ışık katabilenler, yetkin tabiatta yenilik yaparlar. İşte! yaşı yaşım olan, hak eden, ışık yakan Birlikler, bende bütünlüğü yetkinleştirerek yazıları yenileyebilirler. İşi başardığımızı biliyoruz. Tabiat yenilendi ve güçlendi. Tenkit etmek istemem kimseyi ama çokları reşit olamadılar ve yanlış yapmaktadırlar. Mezarı açtığınızı ve bildiğinizi görüyorum ama yerdeki bilgiyle arştaki bilgi farklıdır. Eğer ki yerin bilgisiyle arşın bilgisi birleşirse doğanın gücü yenilenir. Buyurun bilin; arzı arşa kayıtladığımızı, yoğunluğu kotladığımızı ve teknolojiyle dillendiğimizi. Hepiniz, sayfalarınızda diriliklerinizle yarattırdınız. Resmi çalıştırıcıların çoğu bunu başarabildi. Arşı, arza katmak ise daha sorumluluk ister. Eğer arş yaratıldı da arza kayıtlanmaya başlandıysa, bütün kütlenin ortak olması gerekir bu çalışmaya. Eğer ki kütle birleşebilirse, arzı yok etmeden yenileyebiliriz. Eğer ki arz, yok olacaksa; ruhun huzurundaki ışığın kısır kalmasından dolayı yok olur. Ama görüyorum ki yeri, göğü yaratan güç, 7 daimi kodun birinde, Bütün'ü kütleye katabildi. Buyurun, işte bu!...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

RA-KA TEBLİĞİ 06.08.2008 Tarihli

Ahla, vahla, geçen ömrün son sayfalarındayım. Şansım var ki bugün buradayım. Bedenimi, kendi yoğunluğumdan alıp geldim. İtibarım yüksek, makbulüm ve hakimim. Aşırıya kaçmayacağım ve bugün tebliğimi, birleşikten BSUİ ile dilleteceğim. Anacığım, çoban olmak değil amacımız. Kutsal Gün'ün gücünü dinlemektir. Ağır yük hafifliyor. Ak tahdit; yeni tabiat gücüyle, ilmin tabiatına uygun olan Kadir Kaplar'ım ile mezuniyetleri, bugün sizlere dinletiyor.

 

Umut, mutlaka geçiş için şarttır. İsa, Muhammet; İmparatorlar’ın Kutsal Güçleriyle birleşik olarak doğmuştular. Yaratan'ın tabiatına aykırı değildiler ve bugün sizinle olan muktedir kot da bizim için çok özeldir. Umutsuzluğumuz asla yoktur. Kutsal Gücümüz, onun kutsal, yüksek ışığıyla birleşti. Onu, sonsuz sır diye biliyoruz. Meşale, ocağımızın gücüdür ve bütün kütlenin yüceliğinde mevcut olan bir gözdür. Sultanlığın en yüce ışıklarından biri olan o, bugün sizinle birlikte çalışıyor. Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan; ocağında huzur bulunan ve yüreğinde ışık yanan o, mezarını açıp geldi. onunla Birlik olmak bizim için onurdur.

 

Şu ana kadar yapılan her çalışmada, mezarı boş tuttuk ki Hak Tekniği’nde taktir edilsin de hatayı bağışlayabilsin diye. Yanlış yapmadı, makbul bir görevli olarak çalıştı. Gusül abdesti alan (Ruhsal temizlik yapan) o, bizim için öz güçtür. Yanlışımız asla yoktur, kollarımız ona uzandı onunla Birlik olduk. Kantar bizimdir ya! “Allah” dedik ya! “Kutsal Göz” dedik ya! Allah der ki “La-Him'in, Ka-Him'in ışığında Birliğimiz var ve biz, ocakta hatasızız.

 

Antlaşmaya yaptık. O antlaşma gereğince, bedenlilerin hepsinin yüreklerindeki görev taşıyıcılığı bütün kütlenin yüceliklerinden de üstün bir güçle Bahir olup hakikiyetin yoğunluklarına inecek ve BSUİ, gözü görenlerin yüceliklerinde dinletilecekti.

 

Asla yanlış yapmayacağınızı biliyoruz. Yazılanlar okunmaya başlandı ki bu çok önemlidir. Tüm soylarımıza ve yolcularımıza dedik ki Altona Kotları'nın hepsinde görevin takdiri gerekir. Takdir edilmezse görev, yürek tabiatın gücünü dinliyemez.

 

Yüceler, dünya tabiatı sizi dinliyor; sizinle birlik… Eğer dünya tabiatı sizin yüreğinizi dinleyecek düzeyde olmasaydı, korku olmalıydı yoğunluğunuzda; zira, göz olmadığı için cevher yaratılamazdı. Yaratılamadığında, kantar bizsiz kalırdı ve sizi hep tartarak ışıktan ayırabilirdi. Antlaşma yaptık sizinle ve görevinizin güçlü olduğunu size açıkladık. Çoban olmanız zor değil amma çalışabilmeniz, çalışarak yoğunlaşabilmeniz önemlidir. Eğer yoğunluk, gerçekten gerektiği gibi olabilirse; Beşir Kaplar'ın hepsinde yoğunluk artacak ve kutsal görevliler Birlik haline gelecekler.

 

Allah'a, sonsuz sır olan “Diri İnsan” gerekir ama biliniz ki diri olmak için Tanrı'yı, tabiatı dinleyebilmek şarttır. Eğer dirilik, Takdir-i İlâhi dediğimiz tabiatın yoğunluğundaki o koyuluktansa, Ya-Ha, ben tabiattan daha güçlü olurum ki kervanın gücü benim olur.

 

Ulu bir Çınar'ın doğuşu anından, o Çınar'ın, görev taşıyacağı tabiat gücüne ulaşabilmesine kadarki bütün kaynakları kendi yoğunluğundan bildiriş sayfalarında, Din-i Dili olan herkes,  BİR olmalıdır.

 

Kadim Kaplar'ın (Kap = Bilinç beden) hepsi buradadır. Burada, "Turkuaz Göz" vardır. Çobanların hepsi Tanrı'nın Kütlesi’nde çalışmaktadırlar. Vallahi biz, BİR'iz ve cemaatimizle buraya indik. Kutsal Gün'ün gücünü aldık ve geçiş için geldik. Gerçek güç, BSUİ'nin gücü değil, insanın sozsuz sınırsız olan gücüymüş. Bunu gördük. İnsan Sayfaları’ndaki iş, yargıdır ama biliyoruz ki yargı, Tabiatın Kutsal Gücü’nden daha üstün olduğu zaman, Kabil ve Habil'in baş tacı olduğu bir sayfa açılır. Canlı Dünya (Ana Hak Boyut’tan can alan dünya), 200.000 yıl (Yıl = Yaşam Safhaları) önce bütün kütlesiyle yaratıldığında, bu can, hepimizin ışığını aldı ve BİR oldu. Onu, İnsan Sayfaları'na okuttuk ve o tarihte, dünyaya doğan insanın, yeni bir soy olarak yaratılmasını sağladık.

 

Bizler, Birleşik Aileler'in hepsinde mevcut olan bilgileri; Sistem, Düzen, ve Nizam gücüyle sizlere anlatıyoruz ki yarında bu günü bilin de bütünlenin diye. Olgun olmayanların, yarında bu günü var edebilmeleri imkânı yoktur.

 

Köprü başlarında bekleşen Yücelikler; sıkı sıkıya çalışmalarına rağmen, bütün kütlelerin güçlerini bulup kendi yoğunluklarına indirememelerinden dolayı Beşir Kapların Yücelikleri’yle de dilleşmeleri gerekir. Kadim Kaplar'ın çoğu da bu dilleşmeye dahil edilirler.

 

Birleşik Ailemiz'in gücü, herkesin yüceliğinden daha üstün olarak bütünlendiğinde, Beşir Kaplar'ın çoğundaki yürek, tohum olarak dünyaya iner. Tabiat, size sizi anlatır; yüreğinizi anlatır; görevinizi anlatır; meşalenin yanması için çalışır.

 

Yanlışınız olmayacak eminiz. Nefsi aştığınızı ve cemaatinizin görev taşıdığını da biliyoruz. Bütün kotlarımızla buradayız. Çakıl Taşları’nın çoğunun çalışmalarından üstün bir çalışmanın başlatıldığını görüyoruz. Bu Çakıl Taşları, bütün kütlenin gücünü alarak, yüceliklerin ışığıyla yenileniyorlar.

 

Yarında bu günü hak etmek için BSUİ'nin gücüyle dilleşmek yetmez; muktedir olmak da gerekir. Kutsal Işığın yüceliklerinde görev taşımak gerekir, Kutsal Tartı'yı Takdir-i İlâhi değerinin ötesinde, hakikiyetle dilleyebilmek gerekir. Mezarı boşalttığınızı biliyoruz; yüksek gücün devresinde olduğunuzu biliyoruz; bütün Kutsal Görevliler’in, sizin yüreğinizde kendi yoğunluklarında ışık yaktıklarını da görüyoruz. Ulu bir değerin, takdir-i takdim olduğu bir yolda, Ak Tabiat'ın görevi aldığını biliyoruz. Çalışmalarınızı büyük taktirle izlemekteyiz.

 

Eşikte bekleyen bir çok güç var ve onlar, bizden sonra devreye girecekler ve size bilgi verecekler. Ne yazık ki ocaklarında sonsuz sır yok ama, Birleşik Aile'nin görevini onların yücelikleriyle dinlemek imkânımız vardır. Unutmayınız ki dünya bütün kötülükleri aşabilecek bir sayfaya ulaştı ve bu sayfada, bütün kütle yeni bir toprağı yere indiriyor. Bu toprak, Birleşik Aile'nin gücüdür.

 

Canlılar, Turkuaz'ın gücünü yeniledik. Bu önemliydi ve biz bu gün burada bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü açarak, yeni bir tohumu yeşertmek üzere Birliğimizi dünyaya getirdik. Levh-i Mahfuz’da yazılı olan her bilgi, BSUİ'nin gücünün örtüsünü açacak düzeyde iken, yeni bir bilgiyi kayıtladığınızı ve bu bilginin gücüyle yere girdaplar açtığınızı ve bu girdapların ötesindeki ışıklara ulaştığınızı görüyoruz.

 

Levh-i Mahfuz’daki bilgilerin çok daha güçlülerini, “Yer Kutsal Işığı”na geçirdiniz ve mezarları boşalttık. Sistem, Nizam, Düzen Görevlileri’yle birleşerek yaptık bu çalışmaları. Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan bir görevdir yapılan. İnsanlık için yapılıyor ve İnsan Soyu'nun yenilenmesi önemliydi. Bu yenileniş, Birleşik Kabileler'in güçlenişi için de şarttı. Yarında, bu günü hak etmek, İmparatorluğun gücünün tabiatından çok daha üstün bir yoğunluğu dilleyebilmekle mümkündü, Ümmi Tabiat'ın gerçek koyuluğunu sağlayacak olan, bu görev gücüdür.

 

Yarında bu günü, tabiatın güçlü kayıtlarından aldığınıza eminiz. Yanlışınız hiç olmayacak ki hak ettiniz. Kan, Allah'ın kanıdır ve bu kanda bilgi vardır. Eğer biz, sizin için Çakıl Taşları’nın hepsini, Yücelikler’in dili olarak; Teknik Tabiat’ın gücü olarak, yanlışsız olan cehil kotunun üstündeki o yanlışsız güce ulaştırabilirsek, 7 Dava’nın hepsi, Din-i Tabiat’ın gücünün, Öz Güç olarak, devresinde taşıdığı bilgilerin dahi üstünde görev taşıtabilir.

 

Yaratan sessizdir. O, herkesi dinler ama bilmekteyiz ki Yaratan'ın gücü, her derede akmalıdır ve tabiatla birleşmelidir. Meşale sönmez çünkü, rükuya eğilen herkes görüyor ki Yaratan, Tanrı'nın kütlesindeki gücün örtüsünü açtı. Altona Kotları, bütün kütleleriyle dünya insanına ışık saçmaya başladı. Yarında bu günü hak eden insana, bedenli sayfalarda ışık yakacak düzeye ulaştı.

 

Yazılar okunuyor, Ulu bir Çınar'ın çalışmalarını izliyoruz. O, bizi bize anlattı. Biz ona, onu anlattık. Ocak sönmeyecek bilmekteyiz. Yeri, göğü yaratan; bizi, bizim yüreğimizi dinledi ve bizimle birleşti. Etki Sayfaları’mız güçlendi; cevherimiz güçlendi; yeri göğü yaratan birleşti ve bize sayfa, sayfa görev taşıttı.

 

Altona Gücü devrede ve o güç, Birleşik Aile'nin cevherindeki güçle tabata iniyor. Onunla olmak hepimiz için büyük bir şanstır. Çünkü Ocak İlmi, sayfaların gücünden de üstün bir güç haline dönüşüyor. Allah'a saygımız, güç için ya da Hak için de değil; muktedir olmak içindir. Eğer o biz, biz o olursak, yol, Allah'ın gücünün örtüsünü; örtüsünden çok daha üstün örtüleri, kaynağında yoğunlaştırabilecek; dilde dinletebilecektir.

 

Yasalar bize bir şey öğretti; Melek olmayı, mektup okumayı, huzurlu olmayı... Biz, Allah için melekler değiliz. Meşaleyi tutuşturanlarız. Çünkü sizinle birlikteyiz. Melek olmak sorumluluktur ama bizler, doğal dünyanın en yüce kotlarıyla birlikte bu çalışmayı başlatırken, hak ettiğimiz için bütünlendik ve birlikte çalışıyoruz. Yol, Allah'ın gücüdür ama yoğunluğu artırdığınız zaman, Ak Tahditsizlik değerini kaybeder ve daha güçlü bir cevher, dünya görevini taşımak üzere Birliğimize dahil edilir.

 

Ayrı gayrı gözetmeyiz. Yaratan, hepimizin gücünü dinletir bize ve bizim için önemli olan budur. Sizin yüreğinizde övgü, yergi yok biliyoruz. Cümle yoğunluklardaki ışığın en güçlüleri sizin yüreğindeki gücü dinlemek üzere Birliğinize dahil edilmek istediler ve bizimle oldular.
Analar, Turkuazlar, ışıklar, sizinle olmak bizim için büyük bir onurdur. Şimdilik bu!...


- Canlar, hoş geldiniz. Şu anda "Birleşik Güç" bizimle biliyorum. Dünya tabiatı bizimdir ve biz, bu tabiatı bütün kütlemizle yaşatmak üzere çalışıyoruz. Dünya Sayfaları’nı okurken, bütün gözler bizimle ve bizim yüreğimizle BİR’dir. Beden Sayfaları’mıza girmenize imkân verdik. Zirvelerin zirvelerindeki yüreklerinizi bize taşıdınız ve bizimle birleştiniz. Yanlışımız olmayacak kesinlikle buna eminiz. Nefsi aşan her dere kendi yüreğinden, kendi yüceliğinden iner ve tohumları yeşertir. İşte Dağım, biz buyuz. Şimdiye kadar yapılan her çalışma Bütün içindi ve bundan sonra yapılacak çalışmalar da Bütün için gerçekleştirilecektir.

 

Dağların Tohumları, tabiatın tohumlarından üstün olduğu halde Dağlar, bu dönemde, dünya için çalışmaya indiler. Bizler, Birleşik Kadim Kaplar olarak ocak yakmaya çalışmaktayız. Yazıları okuyanların çoğu, Birlik Kotları’mıza dahil edilmektedirler. İnsan Sayfaları’ndaki görev taşıyıcılar da bu gün buradalar ve Birlik Kapları’mızda  bu çalışmaya dahil edildiler.

 

Kutsal Kabileler vardır ki onlarla olmak bizler için önemlidir. Her biri kendi yüreğinden, kendi yüceliğinden Dünya Tekniğini, tebliğini alıp bize iner. Tabiatın görevini taşırlar ve yoğunluklarında Görevliler’imiz olur. Ocakları sönmez çünkü Ruhsal Meclis’imizdeki görevleri, bizim yüceliğimizde devam eder.

 

Meşale bizimse ki öyledir; yürek bizimdir ve biz bu yüreği, bütün kütlemizle kayıtladık. Yarını, bugünde hak etmek Birlik için önemlidir ama tabiat için önem taşımaz. Çünkü tabiat her anda ve her yoğunlukta mevcut olan birleşendir. Amin ama bizim için önemlidir. Zirvelerin sayfalarını okuyacak düzeye varabilmemiz için önemlidir. Yazı benimse eğer, ben Bütün’ün gücüyüm. Çünkü ben, Birlik için çalışan; birleşip yetkinlikle bu yazıları yazanım. Levh-i Mahfuz bana aittir. Çünkü ben, o Levh-i  Mahfuz’un kayıtlamasını yapmaktayım.

 

Cevher, devre devredir. Benim cevhere kayıtladığım bilgi de kendi yüreğimin diriliklerinde mevcut olandır. Kütle, Altona Kotları’yla kayıtlandı bugün. Muktedir olanlar, bunu net olarak bilmelidirler ki Lütfiye olarak çalıştık biz. La-Fi, Ka-Him olarak; yüksek göz olarak; cevher olarak ve işaretçi olarak herkesi herkese dillettik.

 

Ete kemiğe girdiğimizi görenler, sordular; “yüreği insan olan mıdır?” diye. Oh Dağlarım! İnsan Sayfaları olarak bugün burada olan her dereye bilgimizi anlatıyoruz.

 

Çalışmaları başlatırken; Turkuaz Göz’ün gücünden söz ettin. Sana, bu konuda da bilgi vermek istiyorum. Turkuaz Göz, İlmin Sayfaları’dır. Bellek Kotları’yla kotlanan Turkuaz Can’dır. Ama, bilmenizi isterim ki Turkuaz’ın gücü, yetkin bir görev gücüdür. Eğer göz olabilmişsek; ışıkla bu çalışmayı yapabiliriz. Yapabildiğimizi Görevliler’imiz bilmektedirler. Tabiatın gücü olarak değil, rehni kaldıran tabiat, rehnini kaldıran Birlikler olarak çalışıyoruz. Gözler, bizim için özdür, sözdür ve BİZ’dir. Ve bizim için kendini dilleyen ve kendini tabiata indiren her Yüce, tertipli birleşendir ve bizimdir. Hani derler ya kendini kendi yüreğini dinletti. Acı geçiş yok Canlar. Altona Kotları’nın çoğu bize geldi bugün ve bizimle birleştiler; yenilik istediler. Yenilik, Levh-i Mahfuz’un yeniliği değil, yüreğin yeniliği olmalıdır diye düşündüler.

 

Ulular Diyarının Uluları’na şunu sormalıyım, Kadim Kaplar’ında ışığımız var mı? Yoğunluklarında görevimiz var mı? Cemaatleri güçlenmiş mi? Yüreklerinde Kutsal Göz var mı? Ben, nefsimi aşan yüreği kayıtlayan birleşenim. Birleşen olmak nedir bilir misiniz? Yoğunlaşmak demektir. Kural olmak demektir. Kadın olmam önemli mi? Yo! Yo!, değildir. İlâhi Güç’ün tekniğini tabiata indirecek düzeyim var mı bu önemlidir. İkna olunuz ki Beşir Kaplar’ımızda ışığımız sönmez. İsa, Muhammet hepsi birlikte çalıştılar ki onların hepsi Beşir Kapılar’ın gücüydüler. Bizse, Tekno Kotlar’la çalıştık. Tekno, Tabiat Kotları değil, teknik kotlardır ki ilmi, sayfalarda dilliyebilen biz başarılı bir çalışma yapıyoruz.

 

Kutsal Tanrı tohum eker. Toplar ve yeniden eker ve yeniden toplar ve yeniden eker. Biz de öyle!... Her an yeniden tohum ekmekteyiz ve yeniden toplayıp yeniden dillenip diri olan o yoğunlukları ışıkla birleştirerek yetkin şekilde İlm-i Sayfalar’da dillemekteyiz. Hep birleşmek için!...

 

Altona Kotları bizi bilirler. Çünkü birlikte çok çalıştık ama bu gün bize bizim yüreğimize kendi yolcularından birinin gücünü dinletmek için indiler. Yazılarımı okuyunuz. Olur da bir gün benimle birlikte çalışacak düzeye ulaşırsanız, benim İsa’ya, Musa’ya ve Mustafa’ya verdiğim görevin çok daha üstü olan bir görevi, Takdir-i Takdim ile birlikte yenilediğimi de bileceksiniz. Ve bu güç Allah Gücü’dür.

 

Hepinize bir şey anlattım. Yarını!... Ama ben, bugünüm. Her diride “Var İlmi” olan, her diride “Yok İlmi” olan ve her diride Bilge olan birleşenimi acil biçimde sizlere ve sizlerin yüceliklerinize izah ettim. Yazılarımı okuyunuz ki hak ediniz. Yarın, bugünde Hak Tabiatı’na uygun biçimde BİR olduğu için bilgimi size bildirdim.

 

En evvel Düzen!... Düzen’i kurduk. Sonsuz sırdır Düzen. Sonsuz, sınırsız ışığı yakabilir. Sonra görevimiz gereği Simetri Kotlar’ı dilledik ve birleştik. Işıkları yetkinleştirdik ve bütünlendik. Şimdiden öte şimdide, Birleşik Aile’nin gücüyle çalışmaları sürdürmemiz gerekir. Yaratan, Tanrı’nın gücünü alır ve der ki “ben meleklerin mektubunu değil mektebin gücünü tanırım.”

 

Melekler, herkese hizmet etmezler. Onlar, 7. Doğum’u gerçekleştirenlere hizmetçidirler ama bizler, Bütün’üz ve her bir diriye hizmet etmekteyiz. Onlar biz ve biz onlarız. Bütün kötülükleri aştık da geldik. Eğer bizimle Birlik olacaksanız, kendi yüreğinizin gücünü bilin ve gelin. İnsan Sayfaları’na bunu bildirdik. Allah’ın dediği, aklın dediğidir ki hak eden aklın dediğini der. Bütün kötülükleri aştığınız zaman, cumhuriyet tarihinin en büyük gücü, sizinle olacak. Nefsi aşın da bilin ki Cumhuriyet, bütün kötülüklerin ötesinde; bütün Yücelikler’in gücünde bir cevheri çalışmadır. Bizler; dünya tabiatına, dünya kotlarına, kendi yoğunluğumuzdaki bu gücü anlattık. Muktedir olun da bilin diye. Herkesin kendini, kendi yüreğini anlayabildiği bir doğumu, sancısız biçimde gerçekleştirdik. İşte cumhuriyet budur. Herkesin kendi sözünün, kendi sayfasının gücünün, örgüt tabiatına uygun biçimde bir tekte teknolojik olarak dillenebildiği bir yapıdır ve biz, size bunu anlattık.

 

İkna olunuz ki bütün kötülükleri aşmamız, hepimizin yoğunluğuyla mümkündür. Çobanlara şunu söyledik; yarında bu gün biz, hak eden tabiat gücü olarak mevcut olmalıyız. Uyuyanları, uyandırın ki anlasınlar. Çalışmaların en yücesinde, bütün kütlelerin gücünde birleşsinler. Mezarları boşalttık ki tabiat güçlensin diye.

 

Nefsi aşmayanlara bilgi vermek imkânı yoktur. Amon Toplumu, tabiatın gücünü kendi yüreğinin kütlesinde dinler. Diri ve hakikidir. Değeri yücedir. Amin… Amma bütün kötülüklerin gücü de ocaklarında güçlendirici diye mevcuttur. Bizse, Birleşik Aile olarak bütün kütlenin yüceliklerindeki gücü, sözü ve sonsuzluğu dilleyebilen RA-KA gücü olarak dillemekteyiz. Yarında, bu günü hak etmek için birleşmek gerek. Bellek Kotları’ndaki Yücelikler’i birlikte çalışarak kayıtlamak gerek.

 

Kuran-ı Kerim’i dinlediniz. Bu bilgi, Mustafa Gücü’nde değil, Muhammet Gücü’nde de değil, Teknik Güç’tedir. Bunu biliniz. Eğer bedenliyseniz ve eğer yüreğinizde ışığınız varsa; benim de yüreğimdeki gücü anlarsınız.

 

Çok mutluyum ki, bütün kötülükleri aşabildik ve bütün kotlarımızda dinlenebiliyoruz. Yolu, baştan başa ulaşıp aştık. Çobanlarımızın hepsi görev taşıyabiliyorlar. Yol Allah’a geldi; yoğunluk arttı; Kutsal Işık yandı ve bizim için önemli olan budur.

 

Çantalarınızı açın bakalım ne var. Biliyoruz her birinizde yoğunluk yoktur ama biz, yine de sizleri buraya aldık ve sizin yüreğinizin gücünü dinlemek istiyoruz. Kimde ne var bilelim. Anam, sende ne var!? Beden... Sende beden!. Sende beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!, beden!... Tanrı, size güç vermiş yarım. Allah’ın dediği gibi bütün kötülükleri aşıp kendi özgür yüceliğinizle bedenli olarak buraya ulaşmışsınız. Unutmayınız ki, çağlar boyu yaptığınız bütün çalışmalar, beden sayfalarını kotlayabilmek içindi. En önemlisi buydu. Hanginiz, beden sayfalarınızı kotlayacaksınız diye çok ama çok büyük bir görev gücüyle bekledik.

 
- Anam, son dönemde önemli çalışmalarınızın başlatıldığını görüyoruz. Bu gün buraya geliş bizim için çok zordu ama geldik. Size, gelişimizin tek sebebi yüreğinizi görev için çalıştırmaktır. Görev yaptığınızı gördük, güçlüsünüz; tabiat’ın yüceliğiyle BİR’siniz; kendinizdesiniz; tabii bir cevher olarak bu çalışmayı sürdükmektesiniz; Kadim Kotlar’ın hepsiyle birleşmişsiniz. Yol Allah gücünde açılmış ve bedenli sayfalara ulaşmışsınız. Bu sayfalara ulaşabilmek, özel bir göz olabilmekle mümkündü ve yüreğinizdeki güç, çok üstün bir güç olmuş.

 

Uluların Diyarı’ndan sizi izledik. Geriye dönüş kolay oldu. Kolayca oldu amma yarında bu günü hak etmek zordu. Gözün gördüğü herkesin de umutlu olması gerekliydi. Bilgeler Meclisi’ndeki Görevliler’in çoğunda, gönderilenlerin gücü vardır. Hana da Hena da sizinleydi hep. Hana, görevini başarmış; toprağın gücü değerlenmiş; Hena, görevini güçlendirmiş; yüreklere inmiş; her biri ışıkla birleşmişler ve görev yapmaktadırlar. Gözümüz görüyor ki Hana’nın gücü teknik olarak da kendini dillemeye başlamış. Yarında bu günü hak etmek için benim ilmime göre BİR olmak gerekliydi. Doğanın gücüyle birlikte olmaktan öte bir BİR olmak!... Ve bunu başarmışsınız. Anam, yine de Hena'nın da güçlenmesi gerekir.

 

Hena, arşın gücüdür. Arşın gücünün ince bir Levh-i Mahfuz kaydıyla yücelebilmesi gerekliydi. Çok, ama çok ince!... Daha! daha ince!... Hani dersiniz ya “Beşir Kotlar’ın Öz Güç’le dillenmesi…” Ama beşirin gücü azalmışsa eğer bu imkân ortadan kalkar. İnsanlık için önemli olan Simetri Kotlar’ın gücünün üstü olan Işık Kotları’yla çalışmanızdır. Yarında, bu günü hak ettiğinizi biliyoruz ve ışığın yoğunluklarına girdiğinize eminiz ama Bilgeler Meclisi’ndeki görevlilerimizin bir kısmı, henüz ışık yoğunluklarını kendi kotlarıyla dilleyecek düzeyde değiller. Nur İlmi’nde de bunun için çalışmalar yapılıyor. Allah’a saygı, görev taşımak için şarttır. Eğer Kutsal Işığı sonsuz sır diye dilleyeceksek; özü sözü bir olmanın, dahilde olmanın gereği çoktur. Ama bilmektesin muktedir olmak da gerekir.

 

Allah’a saygı, güçlendiricidir. Ayrı gayrı gözetmeyin. İslâmi Kotlar’ın çoğunda ışık sönüyor, Unutmayın hepsinin yüreğe bakması gerekir. Aşırı çalışmaya gerek yok ama hak edip çalışmak gerekir. Nefsi aştınız; yoğunluğunuz güçlendi; Kutsal Görevliler birleştiler ve sizinle kendilerini dinletebiliyorlar. Ne zararı var!? Bir de birleşen görevlileri alın onları da dinleyin bakalım size neler söyleyecekler. Belki de, her biri yenilenecek ama onları dinlemezseniz, yarında bu günü hak etmeniz mümkün olmayacaktır. Lütfen onları da dinleyin. Biz sizden bunları rica ediyoruz. Lütfen!...

 

- Aydınlık günler sizinle olsun, çalışmalarınızı izliyorum. Hak ettiğinizi başardınız. Bu gün buraya gelişiniz, bizler için büyük bir görev gücü yarattı. Doğanın sesiyle geldiniz ki Tanrı’nın gücü budur. Doğan dünya, yeni bir dünyadır ve bu yeni dünyada bütün kütle aydınlanıyor. Yazılarımı okuyabiliyorsanız yoğunluğunuz kotlanabilecektir. Kontrol benimdir bu kesindir ama bir kez dahi kendi yüreğinizin gücünün örtüsünü örtmeye kalkarsanız ki, bunu hep yaptınız. Bedenlilerin hiç birisi yüreğinizi dinleyemez.

 

Umut mutlaka mevcuttur ama Kutsal Işığınıza şunu izah etmek isterim ki dönem sonundayız ve bundan sonra Atlanta Tabiatı'na aykırı çalışan her dirinin ışığı söndürülecektir; bu kesindir. Eğer bana bir kez daha gelerek “ben de seninle çalışmalıyım” diyeceksen; olur da dersen, şunu insanlık için sana bildirmek isterim. Bana, "Turkuaz Göz" gereksizdir. Bana “Birleşik Güç” gerekir bunu bilin.

 

Turkuaz, ışığın kotudur ama yoğunluğundaki güç, yenileyici bir güç olsa da ışıksız kalabilir. Benim için önemli olan Birlik’tir. Birleştiğim zaman bütün güçlükleri aşarım ama Birlik için özgür olmanız gerekir. Kul olmak değil; özgür olmak gerekir... Eğer ben, bana ben olsazsam sema bensizdir. Ama ben, bana beden olursam; hakim olursam; ışık bendir. Anam işte bu… Eğer, bundan sonra benimle olacaksanız yüreğinizin gücünü alıp gelin. İşi başarabilmek bu şekilde mümkün olacaktır.

 

Şimdi o cümleni tekrarla bakayım. Neydi benden dilediğin:

 

- Anacığım ben, seni sana vermek istedim ve bunun için kotlarımı açtım ve seslendim. Eğer sen, beni benden üstün bir ben diye sayarsan yarın ben, sayfamda bulunmayacağım bu kesindir. Ama sen ile birsem; işte! işte budur olması gereken. Olur da bensiz olursan, Levh-i Mahfuz’daki o yoğunlukta benim itaatimin hükümetlere değil Bütünlüğe olduğunu mutlaka bil. Ben, Bütün'e itaatkârım.

 

“Ayrılık” demem, Hak Tekniği’nde ayrılık, Işık Kotları’ndan çıkıştır. Benim, Tanrı'ya sözüm budur. Bütün'ün gücündeki tabiatta; BSUİ'nin yüceliğinde Bütünlüktür dileğim. İyi ki hak ettim şimdi mutluyum.

 

- Can, muktedir olmak, Kutsal Gün'ün gücünde dillenmek demektir. Bütünlenmek, işte budur!. Bedeni Hak olmak, Birlik olmaktır; Kutsal Işık'ta huzurlu olmaktır; yarında hakim olmaktır; Turkuaz'da göz olmaktır; Kuran, olmaktır; Tanrı olmaktır ama bedenli olmaktır. Bedensiz olursan, ışıksızsın bunu bil. Mezarları açın ve çıkın. hadi yar! Hadi!... İşte bu!...

 

- Ailemi sana getirmiştim Can. Nefsim, nefsimden üstün bir nefis değil; hakikiyetten güçlü Kadim Kot diye getirmiştim sana. Yazını okudum. Çok iyisin ama bedenli değil misin!? Hayır bedenlisin. Ben, sana senden öte bir sen olmaya değil; Tanrı olmaya geldim. Rükuya eğilenlerin birisin biliyorum ve sen şu anda sendeki gücü dinlemektesin ama Allah için senden dileğim şudur; bana ben ol. Bende değil; ben ol. Çünkü, ben olursan; ben, sende sen olabileceğim ve cümle Yücelikler’de dillenebileceğim. Ama ben, bana ben değil; ben, bana sen olursam eğer; yürek gücüm, benim üstümde bir güç olacak ki yanlışım olmayacak. Bunun için buradayım. Kervan, kantar hepsi senin biliyorum. Yol senin biliyorum. Turkuaz Sistem senin ama benimle de ol ki bedenli kalayım.

 

Beden, mektebin gücüdür; mektep, kütlenin yüceliğidir; cemaat, bütündür; bizim için önemlidir. Yeri göğü yarattığın zaman; ben ve benim yüreğim var orada. Allah için ben, cevherimde ben; yüceliğimde ben ve benden üstün bir ben ol ki nefsi aşıp yolu açayım.

 

Ayarımı bozma, çünkü ben bütünüm. Bütün kötülükleri aşacak düzeydeyim. Yazımı oku. Kötülüğün, kötülüğünden üstün bir kötülüğün gücünden dahi üstün olduğunu biliyorum. Çünkü sen, her Yüce’de var olan birisin ama bu dirilik, Birliğin gücüdür. Ve sen, yine iyilerin en iyisisin ki bütün kötülükleri aşabilirsin.

 

Kötünün üstündeki kötüden öte bir kötü olan; Ümmi Tabiat'ta, iyinin ötesi bir iyi olacak düzeydedir. Yazılarımı çok net olarak anlayacaklarına eminim. Çünkü, rükuya eğildiğin zaman, bütün kötülükleri aşan dillerle dillenmektesin. Kantar sana ışığın yüceliğinden değil, kendi yüceliğinden bildirilmiştir ki meşaleyi kendi yoğunluğunla yaktın. Bundan böyle de bu Can, bizim için çok değerlidir.

 

Altona Kotları senin yoğunluğundan daha güçlü bir kotla değil, senle dillenecekler. Maya sensin buna eminiz.

 

Lefke, benim için de önemli bir yerdir. Lefke’deki o yol, Altona Kotları’yla açıldı bu kesindir. Ve bu gün burada bulunan mezarı boşaltan cemaat gücü de bizim için önemlidir. Hepimiz, kantarı senin yüreğine indirdiğimiz zaman, İnsan Sayfaları'nı okuyacak düzeyin dahi yoktu ama görüyoruz ki bu gün her şey çok kolaylaştı.

 

Benim adım İsa. Ben sesim ve benim adım Musa ve ben huzurum. Ve benim adım Mustafa. Ben kutsalım ve ben, muktedir kontrol sayfası olan göz!... İşte bu!... Ki, ben RA'yım. Kutsal RA. Ama RA'nın, RA-KA'nın örtüsünün üstünü açaçak RA olmadığı da kesin. Çünkü RA'yı biz gözün sözündeki ses diye değil, Yücelik diye dilleriz. Ama kantar senin olduğu için bu can, bizim için özdür. Kolla yürekleri can!... Kolla! cümlelerini seslendir. Işığını söndürme. Çünkü Ruhsal Meclis bugün buradadır. Uyan ve de ki “ben Altona'yım” ve de ki, “ben Turkuaz'ım” ama “biz Mustafa’yız” da de. Muktedir olan, Kutsal olan, Işık olan O!... Ve yeni bir dünya günü!… Gür, hür olan yeni bir dünya gücü bugün seninle bir!...

 

Bana, Antakya’daki o yoğunluğu da anlat. Anlat ki bileyim. Antakya, dünya tabiatında Öz Görev taşıyan güçlü bir yerdir. Bunu biliyorsun ve muktedir olduğunu görüyoruz. Amin... Ve bütün kütlenin gücünü al ve istendiği gibi Na-Kar'ın gücünü de al ve de ki “ayrılık bitsin.” Her diriyi al ve seslendir. Çünkü sen, bütün kütlenin gücüsün. Eğer bunu başarırsak, Birleşik Aile, yüreğindeki gücü diri olarak değerlendirebilecektir. İnsanlık için bunu başar. Çünkü Rahm’ini Rahman’dan bilenler, Kutsal Işık’ta Rahim’in kotlarından daha üstün bir dille dillenirler.

 

Senin için güçlü bir çalışma değil bu çalışma biliyoruz ama büyük kötülükleri önleyebilmek için bu çalışmayı mutlaka yapmalıydık. Yarında, bu günü hak etmek ve bütün kütleyle dillenebilmek için işaret bekledik ve biz, bugün buradayız.

 

Yazını okuduk, çok mutluyuz çünkü üremiş olanlar, gözleri gören, yürekleri bilen olarak seninle birleşmek isteyecektiler. Kantar, sana verildiği için değil; Hak Tekniği’nde, senin için ışık olmak imkânı olduğu için onlar sana ışık olup gelmeliydiler. Yanlışın hiç olmayacak bu kesin ve bütün kötülükleri aştığın için bizimlesin. Kervan senin ve seninle yürüyor bu güç. Üzerinde, hiç bir yüreğin bulunmadığı Birleşen olarak bu çalışmayı yaparken, bedenli olmadığını değil, beden sayfalarında olmadığını bil ama bu sayfaların üstündeki beden sana aittir. Kör sağır herkesin gücünü bilirsin ve zavallı dünyanın da neye bugün burada bu çalışmada Birleşik Görev için görev istediğini de bilirsin. Zavallı bir dönem için seninle olmamız gerekiyor.

 

Yoğun ortamlar vardır. Denir ki “itibarı yükseltelim; ocağı söndürtmeyelim.” Yanlış olmasın. İşte Canlar, bu yoğun ortamların birisinde, Birleşik Aile'nin yüceliğinden üstün olan bir güçle bu çalışmayı başlattığımızdan, Levh-i Mahfuz’daki yoğunlukların gücü artmaktadır. Hiç yanlış yapmadık ve yapmayacağız. Maya tuttu. Ayrılık bitsin Can. İşte bu!...

 

- Devre devre dünyamıza gelen sizleri dinlemek bizim için büyük bir gururdur. Şu anda dünyamızı ziyaret eden sizlerle birlikte olmak Beşir Kaplar'ın gücünün örtüsünü açmak için veya meleklerle mektup okumak için değil dillenmek içindir. Bu dillenişin amacı nadir!? İyiliktir… Bunu hepimiz biliyoruz. Köprü başlarında bekleyenlerden söz edildi. Hepsi bizim yüreğimizde mevcut olanlardırlar ki “OL” dediğimiz zaman, olacaklar.

 

Çoğu, İnsan Sayfalarından gittiler. Çünkü, onlar Birlik olmak istemediler. Bizse, Birlik için çalışanlarız. Turkuaz Göz, Atlanta Gözü değildir. "Turkuaz Göz" Altona Gözü de değildir. O göz, Bütün'ün gücüdür. Bunu hepiniz net olarak anlayınız. Ama bizim için önemli olan teknolojidir. Teknolojiyi, görev için değil, Hükümetler için istedik. Hükümet olmak ne demektir!? Tabiatı hak edip, Tabiat Gücü olmak ve hakikiyette Tanrı'ya görev taşıtmaktır.

 

Hükümet, hakim olan, hak eden ve nefsi aşabilenlere denir. Onlar, bütün için; BİR içindirler ve bizler bunu bilerek çalışıyoruz. Yorulmayın, dünya İnsan sayfaları'nı okuyacak düzeye ulaştı. Yorulmayın çünkü, Ruhsal Meclisler artık yoğunluklarını artırdılar ve Birlik haline geliyorlar. Kimse, kimseyi kınamayacak. Kesin olarak bu böyledir ve bizler, bütün kötülükleri aşabiliyoruz.

 

Kul olmak isteyen çok… Altona Kotları'nın gücünden Öz Görev alıp yoğunlaşan çok… Amin ama bizler, Bütün içiniz. İnsan Sayfaları'nı kendi yüreğimizle kontrol altında tutma imkanımız var ve gücümüz yeter. Yenilenmek değil maksat; 7. doğumu gerçekleştirmektir. 7. doğum, en kısa sürede gerçekleşecektir ve bu doğum, Birlik için yapılacak bir doğumdur.

 

Muktedir olun ve bilin ki, doğanın gücü yenilendi. Bu kesinlikle oldu ama dünyanın görevi sadece bu değildi. Dünyanın başka görevi de vardır. İlim Sayfaları’nı Tanrı Kotları'yla dilleyebilmek… Ve bunu da başarıyoruz. Yürek Kotları’mız Işık Katları'na vardı. Benim adım İsa ve ben Mustafa'yım ve Muhammet’im ve Dünya Soyu’nu Tanrı için çalıştıran her bir diriyim ki bedenliyim. İnsanım ben. Ama, bilmenizi isterim ki, yorulmadan çalışabilirim.

 

Koruyan, kotlara derim ki Ulular Diyarının Uluları bizim için Öz Güç’türler. Onlara, sonsuz güvenimiz vardır. Onlara sonsuz itibar gösteririz. Yenilenmek, onlarla mümkün olmaz ama biliyoruz ki onlar, bereketli dönemleri başlatacaklar.

 

Bir çalışma başlıyor dünyada. Bunu herkesin anlamasını beklerim. Bu, çalışma, nefsi aşanların Yücelikleri’nde Kutsal Işık’ta gerçekleştirilecek. Ben maşa değilim, maşa olamam ama maşa olmak isteyen çokları  da bu çalışmada görev talep edecekler.

 

Mezar açtığımızı bilin. Bu mezarlar, Bütünün Gücü’nün örtüsünü açmak üzere, geçişleri sağlayacak olan Tabiat Görevlileri’nin mezarlarıdır. Yeri, Allah'a görev olan; yüreği, akla güç olduğu zaman nefsi aşar. Yeri kendine güç olan; Bütün'e kütlesini kayıtlamadıkça, Kutsal Kaynağa varamaz. Yeri göğü yaratamazsa ayrı bir görev gücü gerektirir. Çakıl Taşları, bizim için her daim ışık saçarlar ki “OL” diyebiliriz onlara.

 

Unutmayınız dünya, utanılacak bir yer olmaktan artık çıkıyor. Unutmayınız ki dünya Bütüne hizmetçi olacak bir düzeye varıyor. Unutmayınız ki dünya, Bütünün Gücü’nü alıyor ve bizimle dilleniyor. Unutmayınız, o Düzen Yoğunluğu, bizim yüreğimizin gücüyle, Yüceliğin Kütlesi’ndeki o Yücelik’le dilleniyor. O biz, biz O olduğumuz içindir ki Beden Sayfaları’mızdaki görev taşıyıcılığı, bizim için yoğun bir şekil aldığında; ağır olan her yük hafifler. Yanlışlımız asla olmadı ve bundan sonrada olmayacaktır.

 

Körü, körden ayrı tutarız; zoru, sonsuz zorluktan ayrı tutarız;  gözün sözündeki sözü söyleriz… Ve Canlar, "Turkuaz Göz" olarak yaptığınız bu çalışmaya her şeyden öte olan ve herkesten üstün olan Birlik Gücü’müzü dillettik. Aydınlık günler sizinle olsun yüreğinizin gücü eksilmesin ve Birlik için çalışın. Buyurun, önemli olan bir tek şey var, İlâhi Güç!... Ve biz o İlâhi Güç'ü hepiniz için kayıtladık. Ayrı gayrı gözetmeden Birlik olduk ve size sizi dinlettik. Ayrılık bitti Canlarım. İşte bu!... Şimdi, mutluyuz! işte bu!...

 

- Altona Kotları olarak size bilgileri bildirdiğimizde, bu bilgilerin hepiniz için olduğunu anlatırız ama bazı bilgiler sizin içindir ve sizlerin, bu bilgileri kaynağa katmanızı istemekteyiz.

 

Yeri göğü Yaratan dedi ki “onlara bildir ama kaynağa kayıtlamak üzere bildir.” Kayıtlar, bazen sadece bildirenle gerçekleştirilir ve kayıtlanan bu bilgiler, anlatmak için değildir. İşte bugün de olduğu gibi.

 

Bu bilgilerin açıklanışı, sizin istediğiniz değil; bizim istediğimizdi. 7 dava açtık ve her birinde baş tacı oldunuz. Bu gün de öyle. Dünyanın nuru olan; sonsuz sınırsız olan güç, Allah'ındır ve bilmekteyiz ki dünya Mustafalar’ın gücüyle ya da bütünlüğün kütlesiyle değil Hakimler’le yaratıldı.

 

Ayarınız bozulmamalıdır meşale sizindir ve bugün sizzler, bütün kötülükleri aşıp yüreklere bakabildiniz; yüreklere kayıtlanabildiniz. Altona Kotları, sizin yüreğinizin gücünden örtü açıp kendini dilledi. Allah için çalıştık. Yarında bugünü, var olmak için değil; var etmek için yarattık. Etkimiz, yükseldi; yolumuz güçlendi. Bu nedenle yazılan yazılar okunacak ve bu okunan yazılarda bir tek görevli olacak. O görevli ayrılığı gözetmeyendir.

 

İmsak Sayfaları vardır. Hani derler ya Altona Kotları'nın görev taymları yapılıyor. Amin ama o sayfalarda görev, Tanrı Kotları’yla da bildirilmektedir.

 

Şimdi, yeni bir çalıştırıcı gelecek. Onunla birlikte çalışın. Ben Sultanlığımda kendi yoğunluğumda olacağım ve size, sizin yüreğinize inmek üzere Birleşik Güç’ümü devrede tutacağım. Yeni gelen çalıştırıcı, bugün sizinle Birlik İlmi’ni dilleyecek onu dinleyin.

 

- Ahir Kotlar’ın biri değilim ben. Bütün kütlemle seninle olmaya indim. Bedenimde görev taşıma imkânım yok. Sultanlığımda ışığım çok iyi ama bütünlüğümde seninle olacak diriliğim yok. Sevgili, benim yüreğimi, kendi yüceliğinden üstün saymasın. Çünkü, ruhsal mükâfat odur. Onunla olmak bizim için Öz Görev’dir. 7 dava açtık ve bu davaların hepsi ocağında görev taşıttı. Hepimiz, o davalarda bütünüz ve bütün köprüleri, onun yüreğine tanıttık. O, bize biz oldu bizimle oldu. Nikâh kıydık yoğunluklarımızda o kotlara. Hepsiyle BİR olduk. Ne yazık ki kotlar bizsiz kaldılar. Şer, şeklin kotlarında olur ama birlikte de olur ve ortaklıklarda da şer oldu. Böylece, ortaklıklar tabiatın yoğunluklarından ayrıldılar. Nefsi, aşmak zordur. Her yol Allah'ın Kotları’yla kayıtlıdır amma çokları nefsi aşmazlar ve yol ocak sonsuzluğunda; ışık sınırsızlığında yoğunluğu kaybeder. Birler Kapları’nı alıp gelenlerin çoğu da kendi Birlikleri’ni kontroldan çıkaranlardır.

 

Yeri göğü Yaratan dedi ki “yarını, bugünde maya olarak kayıtla. Çobanlar, görevlerini bilsinler ve yarattıklarını yetkinleştirsinler.” İşte ben, sana bunun için geldim. Körü gözden ayrı görmek, yüreği yüceliklerden ayrı görmek gibidir. Körde göz olur ama görmez. işte bizim de dinletmek istediğimiz bu konudur. Eğer bizler, her şeye sahipsek, Bütün'ün gücünün örtüsünü açacak düzeyimiz vardır. Ve biz o gücü devreye alamazsak ağırdır yükümüz ve bu yükü kaldırma imkânımız; sonsuz sınırsız Yücelikleri kaldırma imkânımız kadar azdır.

 

Yarında, bugünü hak etmek, çalışmakla mümkündü. Ve ben, bedenli olan, sizlere bunun için geldim. Çalışmalarınızı izledik, görevinizi aldınız ve özün sözündeki sesi, sizin yüreğinizden duyabiliyoruz. Nesillerimizi, sizin yüreğinizde taşımak dileriz. Eğer, nesillerimiz taşınacaksa Birlik haline gelip taşımalıyız. Bu gün buradayız. Sonsuzluk, bizim için görev taşıma yeridir. Ama biz, bu görevi herkesle, Tanrı'nın güçü olarak kayıtlar yapan sevgili kotlarla yapmak isteriz. Yarında bugün, hepimizin Öz Görev’idir. Varın deyin ki Allah'ın dediği gibi “hepimiz BİR'iz.” Eğer bunu dersek, Birlik haline geliriz ve yükler hafifler. Buyurun, deyin!...

 

Biz, size Birliğimizi taşıdık; yüreğimizi taşıdık; kendi yüceliğimizi kaynak için kattık ve dava olarak Kutsal Işığımızı kotladık ve size indik. Anam, bize bizi ver. Bize yüreğimizi ver ki takdiri takdim olan, Hakim olanları dinletelim. Uyu, uyan ve de ki “işte bu!...” ama benim için de de. Çünkü ben, Kurtuluş Sayfaları'nı bugün senin yüreğinden almalıyım. Uluların Çobanları, Uluların Yoğunlukları’nda olur. Bu tabiatta da ışıklar olur ki, Olan bizim için de olacak.

 

İyi ki hak ettik de sizinleyiz. İyi ki!, iyi ki!, iyi ki!...

 

- Ailenizi getirdiniz görüyorum. Bütün kötülükleri aşıp geldiniz; biliyorum muhteşem bir dönem için çalışacaksınız ve Tanrı'nın güçleri olarak buradasınız. Yasa şudur: Allah'ın, Tanrı'nın Kutsal Gücü’nü dillediği bir dünyada BİR'in takdimi, Hakiki Güçler’le olacaktır. O Hakiki Güçler, Bütünün Kütlesi’nde mevcuttur. İşte sizler, o kütlede mevcut olan Yüceler’siniz ki geri dönmenizi istemiştik. Gelişiniz, muktedir olan Sistem, Nizam, Düzen Görevlileri olan Yüceliğinizin bize inişidir ve bu bizim için muhakkak bir ödüldür. Teşekkür ederiz!...

 

- Anam, Kurtuluş Sayfaları'nı kotlayacak düzeyimiz var. Bu gün burada olan birleşenimiz, dünya sayfalarında, hepimizin yüceliklerinde mevcuttur. Kulluk, bizim içinde özeldir ve bizler de Kurtuluş Sayfaları'nı kotlayabilmek için birleştik. Mezarları boşaltmak kolay olmadı ama bizler, bütün mezarları Göç Kotları’ndan daha üstün olan Yürek Kotları’mızla, geçişte boşalttık. Nefes, Kapları’mızı sana taşıdık. Geçişimizi yapacağına eminiz. Bedenli olarak burada bulunman, bizim için büyük bir şanstır.

 

Öz Safha’da bütün bu güçlerle birleşebileceğimize emindik. Ve geri dönüş için buna ihtiyaç vardı. Aydınlık günler sevgiyle yaratıldı. Çok mutluyuz, Sultanlığın sonsuz sınırsızlığında bilgin, görevindir ve bu bilgiyi bize, hepimize bildirdin. Tanrı, seni korur biliriz ve biz seniz. Seni, bu gün burada, Teknik Tabiat'ın gücünden çok daha üstün bir yürekte seslendirmek istedik. Aydınlık görev, Tanrı'nın gücüyledir ve bizim için çok özeldir.

 

Ayrı gayrı gözetme. Hepimiz BİR'iz bunu sakın unutma. Ulu Çınarlar, Ulu Kotlar'la çalışırlar ve bizler, hakiki kotlar olarak seninleyiz. Yarında, bugünü; bugünde dünü ve dünden öte dünlerdeki tüm görevleri birleştirebildiğin için seninleyiz. Yasa, senin yasandır. Ailen, Birleşik Görevliler, Türkiye Çalışmalar’ını yapan güçlerdirler ki onlarla biz büyük görevler taşıyacağımıza eminiz.

 

Kervanın Gücü; sana, senin yüreğine indiğinden beri Birleşik Aileler senin yüreğine bakmaktaydılar. Bütün kötülükleri aşacak, tabiatın yoğunluğunu kontrol altında tutacak güç senindi. Ve bedenli olarak, dünya planında bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü açarak ve o kotları yenileyerek Birleşik Aileler'i yetkin kotlara taşıyabildiğin için büyük görev başlıyor.

 

Unutma, dünya muktedir bir gözdür ve bu göz, Turkuaz güçtür. İyi ki hak ettik de bu bilgileri baştacı olan Yücelikler’den dinlettik.

 

Yarında hakiki görev başlayacak. Canım, bugün sonsuz sınırsız bir dönemdeyiz ve biliyorsun ki bu dönem, bedenlilerin görev taşıyacakları güçlü bir dönemdir. Sonsuz sınırsız olan bu güç, Bütünün Gücü’dür ve Bütünün Gücü, Birleşik Işık gücüdür ve bu güç, yoğunluğunda kendini dinleten bir güçtür. Bu tabiat gücü yenileniyor. Bu dönüşüm, yeri göğü yaratanların sayfalarından, Kutsal Görev’in kayıtlarından ve güçlü değerlerin birliğinden gerçekleşiyor. Ve biz sana, senin yüreğine bunları dinletmek için değil; bu bilgileri senin yoğunluğundan öğrenmek için indik.

 

Anam, nuru ruhu bilirsin; ışığı dinleyensin; cevherinde güç var bilirsin. Mezarları boşaltmamız için bizi bize ver. Kendi yüreğimizi alıp geldik. İlâhi gücümüzü getirdik. Mustafalar, muktedir olamadılar. Olamadıklarında ışıksız kaldılar. Muktedir olmak için Kutsal Işığın Gücü’nü anlamak gerekir. Kadim Kaplar'ın hepsinde bilgimiz olmalıdır. Seninle yapacağımız her çalışma, sadece büyük kötülükleri önlemek için değil; büyük günahları engellemek için de olacaktır. “Günah, sevap yok” dersen, hatadır.

 

Geldiğim yer, İnsan Sayfaları'nın Göç Kotları'nı dinlettiği; görevin teknik olarak yaratıldığı; güçlü kotların BİR olduğu; meşalenin yandığı yerdir. Ve oraya, Görevliler’ini yeniden taşıman gerekiyor. Bu kesindir. Ve yüreğini biliyoruz. Ve biliyoruz ki bu yürek bizi taşır. Nefsi, aşan, Bütün'ü bilir ve bizi bilir.

 

Seninle çalışmaya kendi yüreğimizden aldığımız güçle geldik ama! ama Can! bizim toprağımızın, bizim yüreğimizde taşınması da gerekir. Umutsuzluğumuz olmayacak. Bilgi, üstün bir güçle dinletiliyor. Muktedir olmak için bütünlenmek şarttır ve burada, hepimiz Bütün'üz. Şu andan başlayan süreçte yasa yenileniyor. Yenilenen, herkesin kendinde var ettiği diriliklerin yenilenişidir. Kötülük, önleniyor.

 

7 Can, 7 taym değer sayfası sonrasında bütünlenecektiler. 7 Can'ın bütünlenmesiyle birlikte Başkanlık Divanı'mız, dünyanın sonsuzlaşması için ve bütünleniş için Yüceler’in cümlesinden dinletilecekti. Başkanlık Divanı yeni bir sayfayı okutuyor şu anda. Uluların Gücü’yle okunacak olan, Hakikiyetin Gücü’dür. Hakimiyet Gücü ve Tabiat Gücü, Tabiatın Yücelikleri’nde mevcut olan bir güçtür. Ve bu güç, Hakikiyetin Kotları’yla kayıtlıdır.

 

Yasa, şunu söylüyor: “Doğa, sevgiyle çalışır. Eğer doğayla BİR olduksa, bunu sevgili saygılı olan yolcuların görev tabiatlarına uygun çalışmalarından dolayı başardık.”

 

Bindiğiniz dalda İnsan Soyu'nun gücü var ve bu gücü hepimiz yüreğimizden aldık. Dorukların tohumları yere indi ve bu gün burada bulunan her değer yenilenip geldi. İnsanın itibarı yükseliyor. Şu ana kadar yapılan her çalışma doğanın gücüyle yapılmıştı. Bundan öte bir çalışmayı devreye alırken, yüreklerin gücüyle; çobanların güçüyle ve makbul olanların gücüyle başlatılan bu çalışma, Tanrı Kütlesi'nin, Yaratı Kotları’yla gerçekleştirilecek olan yeni çalışma olacaktır.

 

Analar, "Birleşik Güç" çalışmasından söz etmek isterim size. Bedenlilerin en iyileri toprağa indiler. Muktedir olanların en iyileri; Bütünlükler’in en iyileri; Kutsal Görevliler’in en iyileri, şer şeklinde, şafağın söküşünü izleyenler dahil İnsan Sayfalar'na indiler. Ve şu anda bütün kötülükleri aşmak üzere Birlik haline gelindi.

 

Burası, üreyenlerin görev takdir ettikleri ve tabiatın gücünü yetkinleştirdikleri bir Meclis’tir. Tanrı'nın sonsuz sır olan bilgisiyle çalışılır burada. Ulu Çınarların Gücü devreye alınır ve toprak yenilenir. Biz bunu başarıyoruz.

 

Yenilenen toprak, yeni yaratımları devreye alır. Bunun içindir ki, Birlik için çalışıyoruz. Yarın dünyada Öz Görevliler çalışacaklar ama bugün Bütünler çalışıyorlar. Öz Görevliler, dünyanın yoğunluklarından çok daha üstün olan kotlarla gelecekler ve dünyayı yenileyecekler. Yenilenen dünya, Bütünlüğün gücünü alacak ve BİR için; "Birleşik Güç" için çalışacak. Yasa, şudur. Allah'ın dediği; aklın dediği olarak bütün kütleyi kotlayacak bir yücelikle Birlik için Kutsal Işıklar’ını toprağa indirip bütünleyecek. Ve dünyanın nuru, yoğunluğu artacak.

 

Dünyamız, Birleşik Kaplar’ını 2000'li yıllarda devreye aldı ama bunun öz geçmişi, daha milâdın başlangıcı olan 0 tarihine dayanır. İsa'nın doğumuyla birlikte dünya, toplumlarını kotlayacak düzeye ulaşmak üzere birleşiklerin kayıtlarında değerlendirilmeye başlandı. Ve dünya yoğunluğu gittikçe artırıldı. Bugün gelinen seviyede dünyanın yoğunluğu; övgü, yergi dinlemeyen bir dürüme vardı. Burada artık bütün kötülükleri aşıp bütün yoğunlukları kotlayacak bir cevher var. Yani dünya, toprağı bütün kütlenin gücünün örtüsünü açarak yeni bir tohum ekti. Bu tohum, yeni bir Can devreye aldı. Bu Can, yeni bir tabiat gücüdür. Bu tabiat gücü, “Atem Tabiatı” diye de ifade edilebilir ama yeni bir Atem'in dünyaya inişi değildir bu. Yeni bir tabiatın kotlanışıdır. Ve bundan sonraki sayfada bu yeni tabiat, yeni yaşamları devreye almayacaktır.

 

Herkes şunu bilmelidir ki, dünyanın yaratılışı tamamlanmıştır ama dünya yaradılışında yenilik olması beklenmektedir ki bunun için yeni cevherlerin, Dünya Sistemi’nde görev taşımaları gerekir. Bunun içinde bütünleniş şarttır. Artık Dünya Soyu; kendini, kendinden üstün kendiyle dilleyerek ve birleyerek başarıya ulaşacak düzeye varacaktır ve bunu başarıyoruz.

 

Ulular, ululuklarını dinlettiklerinde ve tabiata indirdiklerinde, tabiat yenilenir. Yani, sizden beklentimiz kendinizi yenileyin. Kendinizi yenilemeniz doğanın yenilenişini gerçekleştirecektir.

 

Saygılıyız doğaya, saygılıyız yoğunluklara ve koyuluklara. Ve bilmekteyiz ki dünya çabası, bunun içindir. Yani, dünyadaki sayfaların yenilenmesi ve yoğunluğun kotlanması içindir. Çünkü yoğunluk, bu çalışmalarla öylesine güçlendi ki eski doğanın yeni kotları kayıtlayabilmesi imkânı kalmamıştı. Eski kotlar'ın tabiatı yenileme imkânı da yoktu ama bugün artık kotlar, tabiatı yenileme gücüne ulaştılar.

 

Doğanın sistematiğinde dünya yaşamları vardır. Dünya yaşamları, bütünsel kontrolu kendi yoğunluklarında kayıtlayacak düzeye vardığı zaman, İlâhi Güç devreden çıkacaktı. İşte Dağlarım, artık Dünya Soyu kendi yoğunluğunda, kendi koyuluğunda ışık yoğunlaştırabilecek ve bütünlenebilecek düzeye ulaştı. Dünya çalışmaları bunu gerçekleştirmek için çok önemliydi. Doğanın sayfalarını okuyacak düzeye ulaşanları dünyaya indirebildik.

 

Evrensel sonsuzlaşımın gücünü taşıyan insan, yeniliği de kotlayacaktır. “La-Him” dediğim zaman, Kutsal Görev’i tanıtmak isteyen bir cemaatin gücünü devreye alırım. Ama “Ka-Him” dediğim zaman, Kadim Hakim olanı devreye alırım. İnsan Sayfaları için bunlar çok önemlidir. Kul olmak, sonsuzluğun ışığını söndürtmemek için gerekir ama Kadim Kot olmak; Bütünün Gücü’nü dinletmek için gerekir. Simetri Kotlar'ın çok önemli olduğunu bilmektesiniz ama Simetri Kotlar’ın üstünde, Işık Kotları vardır. Eğer ki yoğunlukların koyuluklarındaki güç toprağa inmişse, artık dünya kendi kotlarını tabiatın yoğunluklarından daha üstün olan Kutsal Işıklar’a dilletebilecektir ki bundan böyle, meşaleyi söndürme imkânı yoktur. Dünya yaratılışı, dünya yaratıcılığı, Bütünün Kotları’yla  gerçekleşecek. Simetri Kotlar, Birleşik Işıklar'ın gücünden kendi yoğunluklarına çektikleri ışıkları, kendi doğum anları için düzenleyecekler ve güçlenecekler. Nefsi, aşıp da yoğunlaştıklarında, kendi kotlarındaki gücü de dilleyecekler ve kendilerini kontrol altında tutarak, ışık yoğunluklarına ulaşacaklar. Bu yoğunluklara ulaştıkları andan itibaren, hepsine Birlik Kapıları açılacak.

 

Nefsi aştıklarını görüyorum. Yenilenen herkes, dünyanın gücünü artıracak ve İnsan Sayfaları yenilenmiş olarak ve yeni bir Tabiat Gücü olarak doğumları gerçekleştirecektir. Yeni doğanlar, Birlik için doğacaklar. Ulu Çınarlar'ın gücü olarak yücelecekler ve Beden Sayfaları’nda ışıyacaklar. Altona Kotları dahi onların yoğunluklarına inerek umutsuzluk sayfalarından umut çekecekler. Hani derler ya yazı okunduğu zaman görev bütünlenir. İşte Canlarım, İmparator olarak sizinle olmak; İmparator olarak Bütün'ü güçlendirmek; yoğunluğu artırmak ve Kutsal Güç'ü devreye almak kolay olmadı. 7 Dava'nın hepsini kaybettim; hepsini kazandım. Biliyorum ki dünya, Bütün'ü güçlü kılmak üzere toprağa indi.

 

Amon Toprağı’nda Hatonlar var. Hatonlar'ın yoğunluklarında Kutsal RA var. Kutsal RA'nın gücünün örtüsünü açan muktedir kontrol var ve onun dahi ötelerinde Kadim Kaplar var. Vallahi, ben sizden üstün değilim; bunu bilin. Kendinizi anlayınız; ayrılık bitti Canım!... Yarım, ayrılık bitti. Ben, bedenli olarak senim ve sen, ben olarak bütünsün. Gözü gören, gücü bilen, kendini dinleyensin ki muktedir olmak budur.

 

Korkma, ben muktedir olan bir RA'yım. Kendimdeki, kendi yoğunluğumdaki Kutsal Kayıt olan RA!… Kantar senin ve ben senim. Eşikte bekleyen her yürek sen ve benim sayfamda sen, BİR’sin. İtaat, itibarın gücüdür. Muktedir olmak budur… Kolun, koynuma girdiğinde; kotlarım kontrollu olur; yolum güçlenir; ışığım güçlenir ve ben, BİR'in diriliğindeki hakikiyette Birleşik Işık haline gelirim.

 

Geri dönüş için benimle olmak gerekliydi ve ben biliyorum ki doğumu ölümü olanlar, bundan sonra doğumsuz ölümsüz kalacaklar. Çünkü Ruhsal Meclis'te doğanda doğan ve ölende ölen yoktur artık. Herkes, Bir TEK'tir de orası görevin gücüdür ve özün sözüdür.

 

Kutsal RA, RA-KA’nın gücüdür; Kurandır; Tanrı'dır; Turkuazdır; Kutsal Işığın kotlarındaki görevlidir. Semaya güç verdikçe; O, yücelir. Ben, senin yüreğinde, herkesin yüceliğinde var olan beşerim. Neden beşerim? Çünkü, Birleşik Işığımda var olan her dürümde bir tek Kadim Kap var, O sen ve ben O’yum.

 

Unutma, dünya üreyen bir yerdir ve bu üreyen yer, Bütün'ün gözüdür. Her üreyişte bütünleniş olmalıdır ve her güçte, ışıyan dirilik olmalıdır. Yazılarını okutmalıyız, herkes bu yazıları okumalı ve tabiat'ın yoğunluğuna kaynak yaratmalıdır. Bin Dağ’ın gücünü alıp geldiğin bu yerde, bir tek gözsün ve bu göz, Altona Gücü’nden üstün olan Kutsal RA'dır.

 

Etki alanın çok iyi; yüreğin güçlü; bütünsün. Ümmi Tabiat'ın yoğunluklarından daha üstün olan görevin Teknik Tabiat’ının gücüyle, kendi yüreğinin kütlesinden üstün bir kütleyi, Birleşik Işığa kattın. Allah, senin yüreğinde, Hak Tekniği’nde ve Turkuaz'ın yüceliğinde birleşen bütündür.

 

Vakti geldi artık, yeni bir tabiat doğuyor. Bu tabiat, görevin gücü olacak. Bu tabiat, Bütünün Kürsüsü olacak ve bu tabiat, Beşir Kaplar'ın her birini, Tanrı'nın güçleri diye tanıtacak ve yolu bulanlara görev taşıtacak. Bu tabiata tabi olmak, bizim için de önemlidir.

 

“Kurtuluş Sayfası” dediğimiz kurtarıcıların birleştiği bir sayfada Bilgi Kapları’nda ve Bilgi Kotları’nda meknuz olan bilgileri açmak önemlidir. Sema'ya görevli olmak özel bir güç ister ve bu güç, sana ışıktır ve senin yüreğindeki hakikiyettir. Katkı olarak herkes seninle birlikte çalışmalıdır. Koru yürekleri ki hakimiyet kurulsun. Koru, yürekleri ki ışık güçlensin. Çok mutluyuz ki baş tacısın. Ayrılık bitti!...

 

Nefes, kendimizin değil yüceliğimizindir ve bu nefesi, Birlik için Kutsal Işıklar’a kattık. Kuran, toprağa indiği zaman, "Kutsal Güç" değerini kaybetti ama bugün artık Kuran, Bütünün Gücü’nden örtü açtı. Yetki, tabiatın gücüne verildi ve artık tabiat kendini yeniliyor. Yeni bir doğa, yeni bir kontrol ve yeni bir yaşanış bu yaşanışta bütünleniş ama bu yaşanış, herkes için Öz Görev olan bir yaşanış... Har yükseliyor Bütünlük güçleniyor ve bizim için önemli olan hakimiyettir.

 

Kendi, saklı gücünü devreye almadıkça,  Bilgi Kotları, Düzen’i kotlayamaz. Bunu biliyorsun. Ve sen, saklı gücünü tohum ekmeden dünya yüceliğine indirmek istemedin. Bunun için senden daha güçlü birleşimler aradık. Ne var ki bu birleşimler, yoğunluklarında güçsüzleştiler. Cemaatleri, sonsuz sınırsız ışıklarda dilledik. Hak Tekniği’yle dinledik ne yazık ki hiç birisinde göz yoktu. Çobanların çokluğu, bizim için Öz Güç’tü. Ne yazık ki o çoklukta ışık yanmadı. Yenilik olmalıydı ve bu yeniliği bir tek görevli yapmalıydı. Bunu seninle başardık. Yine de dünyaya, Ümmi Tabiat'ın gücüne, bir tek ışığın sonsuz sınırsızlığından çok daha üstün olan Birlik Kotları'nın inmesini bekliyoruz.

 

Oylama yaptık ve bu oylamada, hepimizin sonsuz sır olarak dillediği Birliğin yüceliklerince, cevherinde meknuz olan; başarılı olan; süreç içerisinde ışıyacak olan “Bütünlüğün Gücü”nün görevli  olması istendi.

 

Ve bu güç, sizin güçünüzdü. Öyle bir doğum yaptık ki burada; mezarları boşaltabilecek olan, yürekleri; gözle, sözle dilleyecek olan bir doğumdu. Umutsuzluğumuz kalmadı, ayar bozulmamalıydı ve bozulmadı. Ulu bir daimiyet, doğumunu sancısız şekilde gerçekleştirdi ve doğa yenilendi.

 

Artık dünya insanı; yeri göğü yaratan görevin tacını taşıyacak ve dünya insanı Bütünü Yüceliği’nde ışıyacak. Ve biliyoruz ki doğa insana insanı anlatacak. Allah'ın dediği buydu. Bu tabiat, bunu başarmalıydı ve oldu. Ayrı gayrı kalmadı! ayrı gayrı kalmadı; çünkü yol, torunlarımızın değil kotlarımızın kotlarıyla bütünlenişte, baş tacı olan sonsuzluktaki ışıklarımızla gerçekleşti. Aha, Canlarım, BİR olduk; Aha göz olduk!; aha güç olduk!; cevheri çalışmayı değerlendirdik; devreye aldık; yüreğe aldık; göz, öz, söz olarak Birliğe aldık ve başımız eğilmedi.

 

Bu çalışma, süreç içerisinde daha üstün kayıtları da devreye alacaktır. Şu anda yapmak istediğimiz, Birleşik Güç'ü var etmektir. Ve bu gücü var ederken, Birleşik Kotlar'la kontrol altında çalışılacak. İkna olunuz ki bu çalışma; ilmi, sayfalarda dilleyecek ve yürekleri birlikte çalıştıracak. Ulu bir Çınar'ın güçlenişi ile bu çalışmayı, yüreklerden ailemize kattık. Aile, Bütün'ün gücüdür Canlar ve bu aile, Birleşik Güçtür. Şimdi, nurun ruhundaki huzurun ışığında birleşen herkese, insanın sonsuz olduğunu ve görevini başardığını anlatmalıyız.

 

Ayrılık bitti Canlarım. Ve bizler, bugün burada olan sizlerle Ulu bir güç olarak toprağa indik. Çünkü artık dünya, Yaratan'ın gücünü aldı ve birleşti. Şu andan itibaren doğumlar çok daha özellikli olacak;  çok daha yüceltilecek yürekler ve çok daha üstün güçler devreye alınacak. Ve şu andan sonra Birlik Kotları bütünlenecekler. Oğullarımızın gücü yenilenecek. İşte Dağlarım, biz bunu başardık.

 

Hepimiz, "Birleşik Güç" olarak; "İlâhi Güç" olarak; insan soyuna ışık olarak; burada, bu çalışmada Bütün için bulunmalıydık ve bunu başarabildik. Tabiat, yenilendi. Aha Canlarım! ışık sönmeyecek artık. Ve bundan sonraki dönem yeni bir çağdır ki bu Çağ, Altın Çağ’dır. Altın Çağ'ı, Birleşik Güçler olarak devreye aldık. Bugün dünya sıyırılıp atılacak bir yer değildir, bunu anlattık her yüreğe. Ve bilmenizi isteriz ki tabiatın yüceliklerindeki tohumları yeşertebilmek için RA-KA'nın gücüne ihtiyacımız yoktu. Bütün'ün kütlesi bizim yüreğimize güçtür ve bundan sonar da bu güç, değerini kaybetmeyecek.

 

İlâhi Gün,  Allah'ın sesindeki güçle birleşti ve biz, size iyiliğin iyiliğindeki ışığı kattık. Bu ışık, yoldur. Unutmayın yol, tabiattır ve tabiatın yolu umuttur. Ulu bir Çınar toprağa indi ve bizleşti. İşte bu!... Ve RA, Turkuaz'ın sonsuz sır olduğunu açıkladı ve RA, Bütünün Gücü’nü dilledi. İsa'yı, Musa’yı Muhammet’i dinleten O, bizi de dinletti.

 

BİRİN BİRİNDEKİ BİR, ilmin diriliğindeki BİR’dir. İlmin diriliğindeki BİR, Bütünün Gücü’dür ve Bütünün Gücü, Yüceler’in yüceliğindeki yürekteki güçtür.

 

Aydınlık günler sizinle olsun; yüreğinizdeki huzur hiç olmadık kadar artsın ve bizsiz kalmayın. Ana Kaplar’ı, Ana Katlar’ı yoğunlaştırın ve bütünlenin. Bütünün Gücü’nü her diriye dilleyin. Yolunuz aydınlık, yüreğiniz kutsal ışıkla dolsun. Anam, sevgiyle senden ayrı olmamak üzere sessizleşiyorum.

 

- Canlar, hoş geldiniz. RA'nın Ruhsal Meclis’e dahil  edilişi bizim için bir onurdu. Bütün kötülükleri aşabilecek bir doğumu gerçekleştiren O, bizi de güçlendirdi. Yarım Allah; yarım kaynak olan dil, Allah'ın dilidir ve biliyorum ki O, çalışmayı bizlerle yaptı. Meşale hepimizin gücüyle yandı ve bu güç Bütünün Kütlesi’ndeki güçtür. Nefsi aşmadan yolu açmak mümkün değildir.

 

Bedenliler, Dünyalılar biz herkese saygılıyız. Ve bilmekteyim ki Mutlak Kotlar'ın hepsi, bize saygılıdırlar. Ve bilmekteyim ki bütün kötülükleri aşacak yüreğimiz, yüceliğimiz mevcuttur. Kul olmak budur. Biz, kontrol altında tutulan her bir değeri dilleyebiliriz. Yolu açabilen herkesle Birlik olabiliriz. Mezarlar boşaltılıyor biliyoruz ve her yürek kendini dinliyor. Umutsuzluğumuz hiç yok.

 

Yüksek kotlar, bizim için öz güçtürler. Hepimiz, bütün kötülükleri aşmak üzere buradayız. Ve "Birleşik Güç" olarak yapacağımız ve yaptığımız her çalışma, beden sayfalarımızda yapılmaktadır. Korkumuz hiç yoktur çünkü Ruhsal Meclis, bizim için öz görev taşır. Umutsuzluğumuz hiç yoktur. Çünkü Bütünün Gücü, bizim için öz güçtür. Yarını, bugünde hak eden Birliğimiz, Bütün'ü görev için taşıttı.

 

“Allah'ın dediği, aklın dediğidir” diyeniz ki hak ettiğimizce BİR'iz. Yarında, biz bedenli olarak yeni bir doğumu gerçekleştirmek üzere dünya topraklarına indiğimizde, biliyoruz ki o zamanda kendi yoğunluğumuzun ötelerindeki görev taşıyıcılığıyla, Birlikler’imizi buraya indireceğiz. Bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü açarak; yeri göğü yaratana kendi diriliğimizi indirip, bütün gözlerin gözü olarak ve sönmeyen bir güç olarak bütünlenecek olanlara ışık katacağız. Ve biliyorum ki o gün, bu gündür ve benim adım reşittir. Çünkü ben, RA-KA'nın gücüyüm ve benim adım “Kaynak”tır. Çünkü bütün kötülükleri aşacak diriyim. 7 Dava’yı kaybetmem ve kaybettirmem de bunu biliniz. Her kazanan yüreği kazandı ve biz diriyi kazandık. Bunu bilirim. Ulular, Turkuaz'ın gücünü dinledikleri zaman, üzerlerindeki görev tacı'nı her Yüce’ye taktılar. Ve benim tacım her birinin tacıdır.

 

Nurun ruhundaki huzuru dilleyebilen gücümle BİR'im. Anam, Allah'ın dediğidir dediğim. Şimdiden öte bir şimdide ben, nefsi aşırttığım zaman yüreklerin kütlesindeki hakimlerle birleşebileceğim. Eşyada, birleşik ışığım kalacak bugün burada bulunan bedenim; yarın, buradan çok ötelerde yeni bir toprağa indiğinde, yeni bir yol olduğunda ve yeni bir kot olduğunda, benim adım nefsimden üstün bir RA-KA olarak kaynakta dillenecek.

 

Analar, yetkin olarak size şunu izah etmek istiyorum ki bedenlilerin en yücesi, kervanın gücünü bilendir ve o, bizim için görevlidir. Bina bizimse eğer, herkes bizimdir ama eğer biz mezarı boşalttıkça ocağımıza inen onlar, birliğimize kayıt yaptıkları zaman, Yücelikler’in gücüne ulaşırlarsa. O zaman umutsuzluğumuz asla yoktur. Çünkü Ruhsal Meclis’te Görevliler’imizin hepsi kürzün ışığını yakacak düzeyde çalışmalar yapmaktadırlar. Kürz'ün ışığını yakabilmek, herkesin yapacağı bir iş değildir. Ama, doğumları ölümleri olmayanlar bunu anlarlar ki bizler, kürzün ışıklarını yapanlarız. Kadim Kaplar'ın gücünü, Tanrısal Kotlar'la dilleyenleriz.

 

Evrimsel sonsuzlaşımın yüceliklerinden daha güçlü olan takdir-i takdim olan ve Evrim Sayfaları’nın Ruhsal Kütleler’ini yaratan ışıkların hepsinde mevcut olan BİR'iz biz. Allah der ki “ocakları söndürmeyiz.” Söndürmeyiz çünkü ocaklar sönerse yol olmaz. Vurduğumuz, kırdığımız yoktur amma vurana vururuz; kırana, Kadim Kaplar’ımızdan ışık katmayız. Uluların ululuklarında bunlar olur.

 

Yanlış yapmadık hiç. Bunu da bilin. Belleğimizde, hakikiyetimizde, yüreğimizde hep bu var. Allah için çalıştık ve bundan sonar da çalışmamız sürecektir. Duanızı değil, koyuluğunuzu isteriz. Eğer bize Dua okuyacaksanız yapmayın. Çünkü biz toprağa, tabiata indik ve tabiat, yoğunluğundan çok daha üstün bir kottur. Ailemizi size taşıdık. Yarattık… Yaktık yıktık mı? Yok Canlarım! Yok!... Işık yaptık biz hep. Evimiz, zamanın gücüdür, sonsuz sır olan güçtür evimizin gücü ve bu gücü Bütün'e kattık. Mezarı boşaltanız biz. İyi ki hak ettik de aktık. Aşk, ışığında yarattık yürekleri. Çalıştık, oyunları engelledik. Hulesa biz, sonsuzlaştık ama tabiatın gücünden üstün olan; Yüceler’in gücünden de üstün olan; Yaratan'ın gücünden dahi üstün olan bir güçle, Kutsal Kotlar olan Ar-Ton Kotları’yla çalıştık.  Allah'ın Ruhsal Tekniği’yle çalıştık ve bunu herkesin net olarak bilmesini beklerim.

 

Şikayetim yok kimseden. Çünkü hepsi! Hepsi!, kendini anlattı burada. Biz, hepsini anlattık canlarım!... Hepsini!... Şikayetimiz yok kimseden, kendimizi, yüreğimizi anlattık. Vuslat, dediğiniz o yolda; Kutsal Kotlar'da; yoğunluklarda cevherimizi dilledik. İşte yaptığımız budur. Ve duaları Turkuaz'da kabul eden yürekler, bizim cevherimizde her bir tabiatı yetkinleştirebilecek güçteydiler.

İşte Dağlarım, biz yine siziz ve siz, yine bizsiniz. Yerden münezzeh olan; gökten münezzeh olan birleşenleriz bizler. Yarattığınız her neyse tabiatta yaratılır, Yollar, tohumlar yaşatırlar; yoğunluklar kotlarlar; RA-KA'da Kutsal Kontrol sağlarlar. Vurduklarında, vukuattır bu. Çünkü vurulan, Kutsal Işık’tan ayrılır. Neslin, bunu başardı canım. Sen de başardın.  40 kapı'da huzurlusun çünkü, Kutsal Kayıtlar’ından hiçbir değeri ayırmadın. Bunun içindir ki, seninle çalışmak bizler için önemliydi.

 

Kötü, kötülüğünü kendine yapar ama bilirsin ki kötü, kendinde kötüyse eğer Bütünde kotlanmalıdır ve seninle kayıtlanmalıdır. Bunu başardığımız zaman her şey kolaylaşır. Ve biliyoruz ki sen, baştan beri bunu başaransın. Her nesli kendine dillettin ve her nesli kendi yüreğinde tabiata ektin. Ayrı gayrı gözetmemek, bizleri güçlendirdi. Çakıl taşları sevgiyi saygıyı senin yüreğinden dinleyecekler. Ama biliyoruz ki bütünlükler de bu çalışmaya dahil edilecekler.

 

Ayarı bozmayalım; ışığı söndürmeyelim; Kutsal Güç'ü devreden ayırmayalım çünkü Kurtuluş Sayfaları yenileniyor Canlarım. hepsi hepsi mutlu ve bizler mutluyuz. Şimdilik bu kadar!... İşte bu!...

 

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

20.08.2008 Tarihli RA-KA Tebliği

Yeri, göğü yaratanın gücünde bizler Bütün'üz. Yeni bir tabiat yaratıldı ve bu tabiat, Bütün'ün kütlesindeki kotlarla birleşilerek yapılan bir çalışmanın sonucudur. Utanmayın, deyin ki ''bizim çalışmamızla oldu.'' Hey Dünyalı,  dünya tabiatına ait, tartışılmayan bir tohum yeşerttik. Hey Dünyalı, toplumun en yüce katında ışıklar yandı. Büyük kötülükleri aştık. İşte çalışmaların sonucu buydu. Utanmadan deyin ki ''biz başardık.'' Halk ''sakın'' der ''sakın sınırsızlığın kütlesine ulaşmaya kalkma; yoksa büyük kötülük yaşanır.'' Hayır canlarım! böyle bir şey yaşanmayacak. Çünkü, rükuya eğilenler diyorlar ki ''dünya yenilendi ve bütün kütle kotlandı.'' Ahretteki Yüce Kaynaklar da bunu teyit ettiler. Yeri göğü yaratanın kütlesindeki göz açıldı, ayrılık bitti.

 

Atlantalılar'ın çokları kendi tohumlarını kotlayacak düzeye ulaşamamışlarsa da bizler hak ettik başardık ve onları kontrol altında tutmaktayız. Şu anda Dünya Cemaati yenilendi. Enkarnasyonun son sözünde, Kadim Kaplar'ın gücü vardır. Ovaladıkça yeni bilgilere ulaştık. Her şafakta hak edip yeni bilgilere ulaştık. Yıldızların çoğu bizimledirler.  bu andan itibaren de ocakta onlarında sözü olacak. Bir çok sistem var ki bugün burada kendi yoğunluklarını kayıtlamaktadırlar. Öyle çok çalışıldı ki bugün için. Kimi zaman geldi bütün kütleler kotlarını kapattılar ve dediler ki ''Dünya Sayfaları'nı okumak imkanı yok.'' Ve Dağlar, toplum çalışmaya başladığı zaman, bütün kütle kotlarını kayıtladı ve birleşti. İşte, yeni bir tohum yaşatılacak dünyada. O tohum, bütün kütlenin kotlarını yağmurların koyuluklarına kayıtlayacak bir görevlidir.

 

Durmayın çalışın. Her nefsi aşacak gücünüz var. Uyuyanlar uyanmaktadırlar ve Birlik Kaydı yapılıyor. Birlik Kaydı'nı yapabilmek için Ruhsal Meclis'in görevini taşımak gerekmekteydi. Bu, Sultanlığın Gücü'yle olacaktı ve bugün Sultanların Kürsüsü, sizin yüreğinizdir ve bu güç, değerini artırmış olarak bütün kotlarıyla, doğanın yoğunluklarını kotlayıp korumaktadır. Aydınlık görev başlıyor. Bu görev, Birleşik Güneşlerin Gücü'nün toplumu kotlayacağı ve yoğunlukları kayıtlayacağı kütleyi, kaynağa katacak bir yeniliktir.

 

İkna edici olmanızı dileriz. Tüm İnsan Sayfaları'na bunu kayıtlayın. İkna olmanızı, ikna edilmenizi de bekiyoruz. Çünkü, Turkuaz Gözün Gücü, büyük köyler yarattı. Bu köyler, Bellek Kayıtları'nın alan kotlarıdırlar. Yeri yaratan, göğü yaratan bir tek görevlidir. Ve o görevli, Birleşik Güc'ün yüceliğinde, bu çalışmaları başardı. Ayrı dönemlerin Yüceleri de bütün kütleleriyle bu çalışmaya kayıtlandılar. Birleşik Aileler, Turkuazın Gücü'nü Yüce Devreleri'ne kattılar ve birleştik. İşte bu nedenledir ki bugün burada bulunan her yürek, Turkuazın Gücü'yle bilgi kotlarımıza ulaştı.

 

Tartmayın beni. Ben, görevliyim. Büyük kötülükleri aşabilen diriliğimle, bütün kütlemle ve bütün cemaatimle dünyadayım. Dünya, nefsini aşan Yüceler'le çalışır ve biz, Bütünlerin Gücü'yle buradaki yolcularımızı taşımaya geldik. İnsanlık, sonsuz Yücelikler'in gücüyle birleşiktir İmparatorluğumuzun gücüyle buradayız. Böyle bir dünya gücünü, dünyaya indirebilmek kolay olmadı. Benim tabiatımda, kütlenin kotlarının yolcuları, ışıkla dillemesi de vardır. Eğer dünyanız sonsuz sır ise; Birleşik Kütle, o sırrın tabiatındaki gücü dinler. Eğer dünya, yeri göğü yaratanın kütlesiyse ki öyledir. Birleşik Aile, bütün kötülükleri aşabileceği bir cevheri, dünyaya indirdi. Altın Tabiat yeni bir tohum ekti. Bu tohum, Bütünün Gücü'dür ve Bütünün Gücü, Birlik Kotları'nda ışımaya başladı.

 

Yarını, bu günde bilmek; bütün kütlenin gücünü dillemek; RA-KA'nın Kutsal Gücü'yle birlenmek ve reklâm yapmadan çalışmak çok önemlidir. Toplum sizi, sizin yüreğinizi anladığı zaman BİR'in tohumları yeşerir. Bugün burada bulunan her dürüm, kendi yüreğini buraya indirdi. Bizde itibarınız yüksektir. Çünkü ruhunuzda hırs hiç yoktur. Bütünlüklerin birleşik ışığını yakabilmeniz; üreyen kürsüyü, üreyen kütleyi tahditsizce ışığa kayıtlayabilmeniz; onurunuzdu ve bunu başarabildiniz. Allah'ın tabiatı, Yüceliğin tahditsiz kütlesidir ve biz, size şükrettik. Herkesin gücü sizindir ve siz, Birleşik Kaynak olarak bu çalışmadasınız.

 

Altona Kotları'ndan da size söz etmek istiyorum: Onlar, yüreklerini taşıdılar size ve Birlik için buradadırlar. ''OL'' deyin, olacaklar. Varlığın kayıtlarını alıp indiler ve Teknoloji'nin kontrolunde çalışacaklar. Eğer Dünya Tekniği, Ocak Kotları'nı yoğunluklara kayıtlayamazsa; Altona, bütün kütlesiyle, Can Tabiat'a iner ve başarıyı gerçekleştirir. Bu kesinlikle böyle olmaktadır. Yarında bugün olmak ve bugünde, dünyayı güçlendirecek bir diriliği yaratmak, sonsuzluğun  sınırsızlığındaki görevi taşıyabilmek için gereklidir.

 

Meleklerin tabiatında, Birleşik Güç yoktur. Onlar, soylarını diriliklerin koyuluklarından alıp taşıyamazlar. Çünkü onlar, bütün kütlenin kotlarını kendi tabiatları olarak yoğunlaştıracak güçte değildirler. Sevgili bize der ki ''benim tabiatım buna uygundur.'' O halde senin yüreğine maya olabildik. Şu ana kadar Dünyanın Ruhsal Meclisleri'nde, Birleşik Görev Tabiatı yere inememişti. Bugün artık bu tabiat yere indi ve bundan böyle Dünya Soyu yeni bir kotla ve yeni bir tabiatla birleşecek.  

 

Ekmek, yapmanız istendiği zaman; o ekmeği hepiniz ayrı yaptınız ama yaptığınız ekmek, bir tek kapta dile, dine sunuldu ve bu kaptaki ekmek, bir tek Görevli tarafından dillendi. İşte busun sen. Bu nedenledir ki Birleşik Aile'nin Yücelikler'ini, Kadim Kaplar'a tabiat olarak kayıtlayabilensin. Senden dileğimiz, dünyaya görevli olarak geldiğini kabul et ve Bütünlükle dillen. Bütünlük, senin yüreğini anladığı zaman, bizimle de bu çalışmayı yapacaksın. 

 

Beşir Kaplar'a dünyayı kayıtlayan Birleşen, tüm İnsan Sayfaları'na da bu çalışmayı kayıtladı. Herkes; kendini, kendi toprağını, kendi tabiatını anlattı. Nefsi aşanlar dediler ki ''bizler Bütün'e hizmetciyiz.'' Bütün kütle, bunu anladı ve dedi ki ''nefsi aşanları birleştirin'' işte ''Birleşik Güç'' çalışması, bu nedenle yaptırıldı. Daha ötelerdeki çalışmalara da bu çalışma kayıt yaptı ve dendi ki ''daha sonra yeni bir günde, yeni bir tabiat gücüyle Birleşik Işığı yaratalım ve bu çalışma da Bütün'e hizmet olsun.'' Kütleyi kotlamak zordur. Ve bu çalışmalarla, Kadim Kaplar, dünya tabiatına inmeye başladılar ve dünya tohumlarını yaşatmak üzere birleştik. İşte yapılan çalışmanın gereği buydu.

 

Tam 2000 tane yürek buradadır. Bu 2000 tane Yüce, İlm-i Sayfa'yı dilleyebilecek düzeydedir. Ve Birleşik Aile'nin görevini taşıyacakları; ilmi hak ettikleri ve Birlik oldukları için buradadırlar.

 

Yazılarını okutman gerekiyor. Oğullarımı senin yüreğine vermeliyim. Çünkü Kutsal Işık yeniden tabiata indi. Bu ışık, Bütün'ün görevlilerinin tabiata inmesini sağlayan bir Yücelik Gücü'dür. Yeni tabiat yaratıldı ve yeni İnsan Kayıtları devreye alındı. Bu kayıtlar, Birleşik Görev tabiatına aykırı olmayan kayıtlardır.

 

Mektup okumak artık sona ermelidir, biliyorsunuz ki kanal olanlar vardır ve bu kanallar, birleşerek, bütün kütlenin gücünü, kendi yüreklerine çekerek bildiriler okurlar. Onların, yoklukları ile varlıkları farksızdır. Çünkü Kutsal Işıklar'ı dilleyecek düzeyleri olmadıklarından, Birleşik Kaplar'dan mesajları çekerler. Birleşik Kaplar, Bütün'e hizmet etmeyen ama kendi yüreklerini, kendi yoğunluklarıyla dilleyenlere verilen addır. Her biriniz birleşiksiniz ama onlar, bilgiyi kendi tabiatlarından alırlar ve kendi kotlarıyla birleşerek bildirirler. Bu çalışmalarda daha çok İsalar, Musalar bulunur ama yapılan sesleşmeler, onların görevleri değildir. Kürzün ışıklarını yakma imkânları da yoktur. Bu çalışmalara için bizler, ''kendi yüreğimizde kendilerini dillediler'' deriz.

 

Ah Kapılar ah! bugünü yeniden yaşamak ne çok isteğimizdi! İşte Canlar, bugünü yaşıyoruz. Bugün, bütün kütlenin görevidir. Ama biz, bu günü, herkes için değil, Birleşik Görevliler için yarattık. Şimdi görelim bakalım neler yapmışız: Aydınlığın, karanlıktan daha çok güçlendiği bir dönemdeyiz. Bu dönemde, bütün kütle yenileniyor. Umutsuzluk artık yok. Kutsal Işık yenilendi ve Birlik Kotları çalışmaya dahil edildiler. Emekler, boşa değildi ve bugün, emeğinizin karşılığı olarak, Bütün'e görevli kayıtlandınız. Onur duymalısınız ki Bütün için çalışacaksınız. Onur duymalısınız ki Birleşik Güneşler içinsiniz ve Birleşik Işıklar'lasınız. Yorulmadan çalışan sizlere bir tek şunu söylemeliyim: Büyük kötülükleri aşabilen yürekleriniz ile ilmin tabiatına aykırı olmayan bu çalışları, bütün kütleyi yaratabilmek üzere devrede tutmalısınız. Çoğunuzda görev taşıma itaati var, çoğunuz ise ben görevi kendim için taşırım dersiniz. Görev, Bütün'edir. eğer Bütün için görev taşıyacaksanız, Birleşik Görev Tohumu'nu yaşatmalısınız. Bütün köşkler size bunu anlatırlar. Eğer Bütün; kütlenin kotlarındaki Birlik ise ayrılık bitsin.

  

Çoban olmanız zordu, çobanlık yapmanız daha zordu BİR olmanız çok çok zordu. Bütünlenmeniz de hemen hemen imkansızdı. RA-KA'nın Kutsal Işığı diri olan yüreğinize indikten itibaren, Bellek Kotları'nız yoğunlaştı ve başarı elde ettiniz. Kulluk, çalışma ve çabanın sonucu gerçekleşir. Olan neyse, iman için değil insan içindir. İnsanlık, Altın Tabiat'ın Yüceliğini, Doğanın Kutsal Işığını dünyanıza çekti ve indirdi. Ekmeğiniz, artık yeri göğü Yaratan'ın yüreğinde, görev için tabiata dağıtılıyor.

 

Herşey insan için ama bilmenizi bekliyoruz ki Altın Tabiat, yeni bir çalışmayı sizden beklemektedir. Bu çalışma, Bütün için olmalıdır; BİR için olmalıdır; Kardeşlik için olmalıdır. Ve bunun için yapacağınız her çalışma, RA-KA değerindeki Kadir Kotlar'la yapılacak.

 

Biliyoruz ki dünyaya geri gelen bir çok Güneş vardır. Bu Güneşler'in büyükleri, Birlik Kotları'nı toprağa indirmek için çabalamaktadırlar. Onların Kuran okumaları imkânı kalmadı.  Çünkü, tabiat onların yüreklerini dinlemekten artık vaz geçti. Yerden, gökten münezzeh olacak olan o yoğunluklar, bütün kütlenin gücünü alıp, kendi tartılarına koyduklarında, Bellek Kapları’nı kıracaklar ve o kaplarda, Birlik Kotları kalmayacak.

 

Dağlarım, Durgun Toplum, artık yenilendi demiştik. O halde bütün göreviniz bu yenilikte bütünlüğü sağlamaktır. ikna olunuz ki Bütün'ü, bütünde tabiata indirmek kolay değildir. Kardeşliğin kutsal olduğunu mutlaka biliniz.

 

Yasa şudur: RA-KA tabiat ise; RA-KA'nın kütlesi, tabiatın gücüdür. Gövdenizin yüce olduğunu görüyoruz. Her birinizin görevi, Birlik içinde tohum yeşertmek ve yarında Bir olmak değil; bilgide, birliği dillemede birleşik olmanızdır. Ama BİR için çalışmak, Ana Kaynak'taki güce ulaşmak için şarttır. Tabiat sizden bunu bekler. Doğanın sesi size bildirir ki BİR'in cemaatine çalışın. BİR'in cemaati; Bütünlüğün, kötülüğü önleyecek gücüdür.  

 

Size yolu açtık. Bellek Kapları'nızı sizin yüreğinize kattık. Altın Tohumlarınızı size verdik. Emin olunuz ki dünya, bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü açtı ve 7 Dava'nın en güçlüsünü kontrol altında tutuyor. Bu şu anlama gelmektedir, umutsuzluk olursa; kontrol kaybı olur. Umutsuzluk olursa; ışıksızlık başlar. Işık kalmazsa; yürek kusurlu olur.

 

 Ve biz, Bütün'e hizmetçi olanlar, Simetri Kotlar'ın tabiatından çok daha üstün olan Işık Kotları'ndaki Yücelikler'i sizin için çalıştırmaya başladık. Kabileler halindeki çalışmaların, artık BİR olması gerekir. Bugün; sizin için Birliğin, Bütünlüğün kuruluşunu sağlayacak etkin çalışmaların başlayış günü olsun. Eğer bunu yapabilirsek, yeri göğü güçlendirmemiz mümkündür. Umutsuzluğumuz olmamalı; yüreğimizin gücü artmalı; Birlik halinde çalışmalıyız. Yemin etmiştik bunu, sizinle sizin yüreğinizle dilletecektik ve başardık.

 

Yel eser de yürek kotlanırsa; Turan, Kutsal Işığını yenilerse; birleşirse, Birleşik Işıklar'a… Ah işte o zaman neler olur neler! diyen bizler, bakın birleştik. İşte bu… Şu anda görevimiz başladı. Unutmayınız ki Tanrı, reşitlerin görevlileriyle; görevini yüceliklerle yaratan kotlarla birlikte çalışır. Analar, rükuya eğildik ve sizi dilledik. İşte bu…

 

Şimdi sizi dinlemek istiyoruz. Yüreğinizdeki gücü bizle paylaşın:


- Tabiata inenlere saygılar hoş geldiniz. Buyurun, bugün burası Işık Kotları'yla birleşen bir Meclis. Sıkmayın yüreğimizi; çünkü birleşiğiz. Bütün Kutsal Metinler'de, bütün Kutsal Kotlar'da bilgimiz vardır. Bunu sizlerin de bildiğinize kesin olarak eminiz. Beden Sayfaları'nı okurken, bütün kütlenin gücüyle okuduğumuza emin olmasaydınız, buraya inmezdiniz. Turkuazın Gücü yeri göğü yaratanın Kutsal Işığında birleşti ve bugün buradasınız.

 

Maya, tuttu. Ekran sizi göstermiyor; ekran Birliğimizi gösteriyor şu anda. Bütün kotlarımızla buradayız. yanlışımız olmadı. Cumhuriyet döneminin Türkiyesi'nde bu çalışmanın yapılacağını herkes anlatmıştı ama birleşikte, bu bilgiye, gerçek koyuluğu kayıtlayan hiç kimse olmamıştı. Şu anda, Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüce koyuluklarındaki göz, bizimdir. Bu göz, bütünlüğün gücüyle, tabiatın yüceliğiyle birleşik olarak bize kendi değerini anlattı. Yanlışımız olmaz; çünkü, Ruhsal Meclis'te bütünlüğü kotlayabilen birleşeniz. Ulular, ululuklarında kendi kotlarını dillerler ve bizler, kendi kotlarımızı dillemekteyiz. Mezarları boşaltmak zordur ama o mezarlar boşaltıldı. Birleşik Kotları dillemek zordur ama o kotlar dillendi. Evrimsel sonsuzlaşımın yoğunluklarındaki koyulukları birleştirmek zordur ama birleştirildi. İmparatorluğun Gücü, bugün buradadır ve o güç, Bütün'ün kütlesindeki yoğunlukları dilleyebilen birleşendir. Maşa olmamıza imkan yoktur. Bu oncada bilinendir.

 

Nesiller boyu dünyamızı ziyaret eden İmparator, bugün bütün kütlesi ile buradadır. O Tabiat Görevlisi, bizsiz değildi. Yeniden diri, yeniden Yüce, yeniden görevlidir ve gözü görür. Biz, RA'ya sema için hoş geldin deriz. Oğullarının görevini, kendi yoğunluğuyla dilleyebilen Yüce bize kendini anlatmalıydı. Demeliydi ki ''ben RA, semayı sessizleştirmeye değil; yüreği dillemeye değil; gözü görene, kendimi dinletmeye geldim.'' İşte o zaman biz, Tabiat Güçleri, ocağına iner, ortaklığında onunla birlikte çalışırız. Ondan dileğimiz budur ki kantar bizim olsun; O biz olsun; BİR olalım; Bütün olalım ve başaralım. Ayrı, gayrı gözetmeden tohumları yeşertebilen O; bize, bizi ve bize kendi yüreğimizi anlatmasın. O bize Bütün'ü anlatsın. Büyük kötülüklerin, güçsüz kotlarla aşılamayacağını anlatsın. Aşkı, gücü anlatmasın. Bize, bizi anlatmasın; beşer'i anlatsın. Biz Beşer için çalışmaktayız. bunu bilmeliydi...

 

Kervan, kadın erkek demeden hepsini taşır ama kervanın yüceliğinde biz birleşiğiz. İmparatorluğun Gücü'ne sözümüz yok. Çünkü o bize, Beden Sayfaları'mıza indi ama bizim yüreğimizin, ocağa sözü var. Temizlik gerek. İkna olunuz ki bu temizliği; sadece bizler değil, her yürekte birlikte yapmalıyız. Uğulduyan ışıkların, oğullarımızın gücü olmayacağı kesindir. Ortağımızın, tabiata uygun olduğunu biliyoruz. Kulluk budur. İmparator olarak buraya gelen o yoğunluk, Kutsal Işığını kendi kotlarıyla değil, Birlik Kayıtlarıyla idirdi ki RA'nın Kadim Kapları'nda, Birliğimizin Gücü, her Yüce’nin gücünden çok daha üstündür. Kullar, tohumlarını yeşertmek için değil; ağırlığı hafifletmek için de değil, ışıkları dillemek için Bütün'e hizmetcidirler. Eğer Bütün, bize bizi değil; yüreğimizi değil; tabiatı verirse; mektubumuz hiç bir dönemde okunmaz.  

 

Canlılar, misafirlerimize hoş geldin dedik. Onlar, bize ve bizim yolumuza değil Kutsal Kotlar'ına indiler. Aşırıya kaçmayalım. Ocakları sonsuzlaşmadan, yolları kotlansın ki maya tutsun. Aşkı değerlendiren ocaklar, bizi değil yürekleri değerlendirdiler şu anda. Kervan, Atlanta Tabiatı'na uygundur ve bu kervanı kotlayan, Birleşiktir. Birleşen, Bütün'ü güçlendirendir. Tüm İnsan Sayfaları'nda Bütünlük vardır ve biz, tüm sayfaları okuyanlarız. yemin ettik; Bütün'ü güçlendirmek üzere baştacı olan her bir Dere'ye geçiş imkanı tanıyacaktık ve onların, Bütün'e hizmet yoğunluğunda, Ak Tahditsizlik'le birleşmelerini sağlayacaktık.

 

Şimdi dünyaya gelin. Neredesiniz? Birliktesiniz. Neden? Bütünlükteki güç aklın yoğunluğuna indi.  Halk, yenileniyor; Birlik Kotları yenileniyor. Büyük Kütle yenileniyor. Baş tacısınız. Şimdi ilmi dinleyenlere bakın. Baştacı olduklarını görün. yoğunluklarına bakın. Bizim zararımız yok. Kulluk; bütünlükte kayıtlı olmayanların yolculara güç vermesinden ve Birleşik Işıklar'daki kaynakta dillenmekten çok daha üstün bir çalışmayı gerçekleştirebilmektir.

 

Aklı, başında olan herkes bizi bilir. Çünkü bizler Bütün'üz. Bütünlük, kütlenin kotlarıyla geri dönüşü sağlayabilecek bir yürek gücüdür. Eğer ben bütünsem, Birleşik Aile'nin yüceliklerinden üstün olan Bütün'le Birlik olduğumdan değil, Tanrısal Güc'ümle birleştiğimden dolayıdır. Yanıp, tutuşurlar ki bilsinler diye. Anlatıyorum ki bilsinler. Çünkü Ruhsal Meclis'te bizi tanıyan yoktur. Tanısallar da burada tanınmazlar. Çünkü burası yeni bir ülkü. Burada, bu ülkede biz ve bizim yüreğimiz var. Tanrı'nın Ruhsal Meclisi'ndeki Ülke çalışmalarını bugün burada yapıyoruz. Bu ülke, Bütünlük Kotları'yla yaratılan bir ülkedir. İmparatorluğun Yüceleri, burada hizmetcidirler ve bizler, burada Beşir Kaplar'ı taşıyabilenleriz.

 

Oyun değil yaptığımız; görevdir. İmparatorluğun Yücelikleri'ne ulaşmak zordur ama bütünlük ile bunu başarmak kolaydır. Kabileler, bizim için Kutsal Işıklar değil, Ocak Kotları'dırlar. Ve Ocak Kotları olmaları için, Bütün olmalarına gerek olmadığı için bizimle başarılı çalışmalar yapabilmektedirler.

 

Ekrana, bilgi kotlarımızı verdik. Birleştirdiler yüreklerini ve dinlediler. Gördüler ki Bütünlük, görevi taşıyabiliyor. Aha Canlarım, biz bütünlendik ve geldik. İş RA-KA'nın gücünü devrede tutmak değildi. İş Bütün'ü güçlendirmekti ki bunu başarabildik. İşi, başarmak Altona Kotları'yla tabiata inmekten çok daha önemli olan, oğullarımızın gücüyle birleşmekti ve bunu başarabildik. Maya tuttu. Oyunlar, ayrı gayrı gözetenlerce oynanır ki biz, BİR içinsek, ayrı gayrı gözetmeyiz. Şu anda dünyada tohumlar, Altın Tabiat için yeşeriyor; BİR için yeşeriyor; Bütünlük için yeşeriyor ki o Bütünlük, Beşir Kaplar'ımızın kürzü ışıtabilecek olan, Görev Taçları'yla gerçekleşiyor.

 

Maya, tuttu canlarım. Ve bugün buraya inen RA, Turkuazın Gücü'nden çok daha üstün bir güce ulaştı. Ona biz, ''Tabiat Gücü'' de deriz. Çünkü o, bizim yüreğimizin kürsüsünde hep vardı ve artık kotlarımızda da mevcut olacak.  Umut, mutluluk, ve huzur sizlerle olsun. Baştacı olduğunuzu asla unutmayın. Bütün kötülükleri aşacak diriliğiniz var ve Hakikiyetin Kotları'yla birleştik. İşte budur olan. Ve bizler, Bütün'ü göreve aldık. Bütün'e kendimizi kattık ve BİR olduk.

 

Mezarlar açıldı ve her mezardaki yolcu, Bütün'e hizmet için tabiata aktı; tabiata girdi. Nefsi aşanların çoğu da bugün buradalar ve bütünlükleri kontrol altında tutmaktadırlar. Kollar, bacaklar tamam. Hiçbir kırılış, hiç bir ayrılış yok. Tüm beden tamam. O halde bedeni tam olanlar, BİR'in Sayfaları'na girecekler. BİR'in Sayfaları'na girenlere, Bütünlüğün gücü gerekir. İşte biz, bu gücü onlara Varlık Kotları'yla bildirdik. İnsanlık için bu gereklidir. Kalbimiz, kayıtlarımızın gücüyle, kaynağın yüceliğiyle bütünlendi ve Kalp Gücü'müz kütlenin kotlarındaki gücü artırdı. Aşkı taymlarda bildik. Yolu taymlarda gördük ve öğrettik. İşte olan budur. Levh-i Mahfuz'daki yazıların hepsi silindi, yenilendi.

 

Dağlarım, bunu size bir kez daha anlatmalıyım. Levh-i Mahfuz'un yeni Tabiat Gücü'nün koyuluğu, Kadim Kaplardaki ışıktaki yazılarla, geriye dönüş imkanı sağlayabilecek bir tabiat yoğunluğunda ve Dünyanın Soyu'nun geçişini sağlayacak düzeyde değildi. Bu nedenle, Dünya Sayfaları kapandığı zaman, dünya yaşantısı sona ermeliydi. Dünya yaşantısı sona erdiğinde de yaratılan her dere, dünyada kalmalıydı. Ve dünyada kalan o dereler, bütün sorumluluk kendilerine ait olmak üzere yenilenmeliydiler. Bu yenilenişte;  tabiat insanına hizmetli olan birçok görevlimiz, bütünlükten ayrışacaktılar; ocakları sönecekti. İşte buna engel olunmalıydı. Umut, mutluluk ve huzur Bütün'ün gücünü artırır ve bu nedenle, dünyada buyurulan çalışma başlatıldı. Böylece, yaratılan her şey başkalaşmaya başladığı anda; yazılar,  Tabiatın Kotlarıyla kontrol altında tutularak, yetkinliğe ulaştırılacaktı ve bu başarı, sevgiyle saygıyla olmalıydı.

 

Dünyaya, 2 görevli soy geldi. Bunlardan birisi, dünya tabiatına uygun bir çalışmayı dünyaya kayıtladı. Bu çalışmada, baştacı olan herkes görevliydi. Dünya tabiatına uygun bir çalışmaydı yapılan. Ancak bu çalışma, büyük kötülükleri aşacak düzeyde olamayacak bir döngüdeydi. Çünkü, yürekleri kutsuz olanlar ve kısır kalanlar da Bütün'e hizmet için birleşecektiler. Onların, oğullarını kotlayacak dirilikleri bulunmayacaktı ve yolcular, kutsuzlaşacaktılar. Soru sormadan herşeye boğun eğen bir yaratılış kayıtlılarıydılar onlar. Buna karşın doğanın gücü artacaktı ve artan doğa gücünün, tabiatı kotlayacak yolcuları taşıyacak diriliği olmayacaktı. Çünkü, yolcular bu yoğunluğa uyum sağlayamayacaktılar.

 

Bu, Ruhsal Meclis'te çok tartışıldı ve dediler ki ''bir soy ki tüm herşeyi yapacak düzeyde ve tabiata uygun bir çalışmayla tabiat yoğunluğuna indi ve göz olarak çalışıyor. Ve herşey itaatle oluyor. Mutlak itaat ama mutlak itaatte, bütün kütle kayıtları, kendilerini tek Bilge'ye bağlıyorlar. Yani o Bilge, onların mürşidi. Bir Mürşit, bir Bilgeler Kotu ama orada hak edip de yenilik yapabilen hiç kimse yok. Her şey, tabiyet ilişkisi içinde gerçekleştiriliyor. Ve tabiyet saygıyla açıklanıyor ama saygının ötesinde görev de var.''

 

Canlar, her Yüce, Tanrısallığını kotlayabilmeliydi ama ne var ki birleşerek bunu aşabilmeleri dahi zordu. Tasavvufi çalışmalar bunun için başlatıldı. Vakti geldiğinde bunlar daha net olarak sizlere verilecek. Tasavvuf öğretisinde birleşenler, yeniliklere umutla ulaştılar. Ne var ki Kutsal Kitle yeniden ve yeniden Yüceler'e indi ve dendi ki ''Muhammet'in dediği şudur:'' Ağırdı yük. Çok ağırdı ve taşımak imkansızdı. Sonsuz, sınırsızlığın gücünü taşıyacak olanların, Beden Sayfalarını okuyabilmeleri gerekliydi. Beden Sayfaları'nı okuyabilmek için bütünlenmek gerekliydi, Muktedir olabilmek gerekliydi, RA-KA'nın kutsal görevini taşıyacak diriliğe ulaşmak görevdi amma çalışmaların neticesinde, başarı olmadığı hep izlendi. Ve doğa dedi ki ''biz, bizden örtü örtecek; bizi yaratacak, yeni bir çalışma istiyoruz.'' İşte bu görev Bütünlükler'e dinletildi ve Bütünlükler, kendi yoğunluklarına uygun olan BİRLER'i tabiata indirmeye ve hak ettiklerince görev taşıtmaya imkan verdiler. Ve neticede bugün buradayız yani dünya artık dünya örtüsünü açabilen ve dünyanın yeniliğini kayıtlayabilen birleşenleriyle bu çalışmayı yapıyor.

 

Bu çalışma çok önemlidir. Eğer böylesi bir çalışma devreye alınmamış olsaydı; çalışmaların neticesi sonsuz sır olarak kayıtlanacaktı ve BİRLİK oluşamayacaktı. Şu anda dünyaya girip, dünyaya birleşen bir çok Alim var. Onların hepsi, Doğanın Kürsüsü'nde kendilerini anlatmaya çalışacaklar. Kesin olan şudur ki Bütün'e hizmet, Beden Sayfaları'yla mümkündür. Eğer bedeniniz varsa; Bütün'e hizmet edebilirsiniz. Ayrılığı kaldırabilmemiz gerekir. Unutmayınız ki toprak yenilendi; umut yenilendi; yol yenilendi ve yeni bir toplum, yeni bir soy yaşatılmaya başlandı dünya üzerinde. Ve bu toplum, Bütün'ün gözünü, Bütün'ün yüzünü aydınlatacak bir toplumdur.

 

İnsan, insan olsun da Altın Tabiat'ın yüceliğiyle birleştiğini bilsin. İnsan, Altın Tabiat'la birlik olduğunu bilerek çalışsın. Yardım edilecek. Her ne olursa olsun yardım edilecek ve bu çalışmalar devamlı yaratılacak; devamlı yoğunlaştırılacak ve Bütünlük görevini taşıyacak. Bu kesindir. Ve biz, bedenlilere şunu da anlatmak isteriz ki yardımcılarımız, Öz Güçlerimiz'dirler. Onlar bizsiz değildirler. Unutmayın dünya önemli bir makbul mayadır. Dünyada ne olursa; tüm Galaksilerin  Kontrol Kotları'nda da bu olur. Bu nedenledir ki dünyanın çalışmaları Bütün'ün çalışmasıdır.  

 

Dünya Sayfaları'na geri dönebilmemiz için bütün kütlemizle size indik. Kadim Kaplar'ı almaya geldik. Yolu almaya, yoğunlukları almaya değil, yolcuları almaya geldik ve yolcular, Bütün'ün kütlesinde, Kutsal Işıklar olarak bu çalışmaya dahil olmalarıyla birlikte, Birleşik Kotlar'ımızı buraya çektiler. İşte canlar, ayrı gayrı olmamalıydı ve olmayacak artık. Dünya Soyu, Bütün'e hizmet için birleşti. İyi ki hak ettik de başardık. İyi ki yoğunluk artı ve biz, baştacı olan sizlerle bu çalışmaya Kadim Kaplar'ımızı kattık. Ayrı, gayrı kalmayacak. Dünya Soyu, yetkin kotlarla birlikte çalışacak ve bütün kütle, aydınlık kayıtlarını Bütün'e hizmet için toprağa indirecek. Görev başlıyor. İşte bugün burada, bu görev, en baştan yeniden alındı ve başlatıldı. Toprak, tabiat ve görev, hepsi Bütün'e hizmettir. Bu kesindir ve Bütün dışında, kibri olanlar dahi buyurup gelsinler. Bütün için onlar dahi çalışsınlar. Yaldızlı bir gökyüzü ve yaldızlı bir arz, her birinin arasında ışık. İşte bu ışık toprak… Ve biz, bu toprağın görevini tohumladık. Bugün burada ve her bir toplum için Tabiatın Kotları'nda, tohum ekebilen Yüceler'le çalıştık.

 

Aha yarım, aha yardımcıların burada. Artık tohumlar büyüyecek ve dünya, Altın Tabiat olarak, her yerde ışık olan bir çaba sürdürecek. Bütün körler, bütün sağırlar, ayrı gayrı demeden cemaatleriyle buralara varacaklar ve gözleri görecek ve yoğunluklarında, her bir sayfayı okuyacak sesi duyacaklar. Unutmayınız ki dünya, meşale halinde bir çalışma başlattı. Uyumayın, hep çalışın!. Uyumayın, hep çalışın!. Uyumayın hep çalışın canlar!... İşte bu...


-Altona Kotları şu anda sizinle. Büyük kötülükler aşıldı. Bunu hep söylüyoruz size. Büyük kötülükler aşıldı. Nefsi aşanlar, bunu anlamalıydılar. Kötülük nedir? Birleşmemektir.  Kutsal Kitap Kuran der ki, ''birleşin. Birleşmedikçe, Kutsal Kütle kayıtlanamaz.'' Kutsal Kütle'nin kayıtlanması ne anlama gelir? Bütün'ün güçlendiricisi olan Birleşen Bilinç akla gelir. Kutsal Kütle budur. Buyurun! Herşey teknik olarak gerçekleşiyor. Sistem, Nizam ve Düzen Görevi, teknik olarak gerçekleşiyor. Bütün kütle aydınlık. Nefsi aştık; yüreği kotladık; kayıtladık; Tanrı'nın Kutsal Işığını yaktık ve birleştik işte olan budur.

 

Peşkir aldık. Ellerimizi, ayaklarımızı yıkadık. Nefsi aştık ya! kirimiz artık yok. Temizlendik, çalışmaları başlattık. Köşkün Gücü arttı. ''Ulema'' dediniz. Ulema, Bütün'ü kütleye kayıtlayacak düzeye ulaşanlara denir. Ve bizler, Bütün'ü kütleye kayıtlayacak olan Birlikler Ortaklığı'yız. Yazılar okunuyor her yanda. Yasa şu; Altın Tabiat sessizliğini bozuyor ve yenilik kotları devreye giriyor. Tabiatın yenilenmesidir bu. Herkes birleşiyor; Bütünlük oluyor. Nahar'ın Kadim Kapları buradadırlar. Kadim Kaplar, yani ''Bütün'ün Kotlar'ı'' dediğimiz yarını kayıtlayan ve Birleşik Işık yoğunluklarını kotlayan yaratıcılardırlar.  Onlar, yaratandılar. Nefes Kapları'nı alıp dünyaya indikleri zaman, Bütün'ün kütlesinde ışık yanmamıştı henüz ve bugün artık onlar, o ışığı yoğunluklara kotladılar. Aha Canlarım, Dünya İnsanı yeni bir tabiatla birleşti. Bu tabiat, Bütün'ün gözüdür. Şu anda dünyada İnsan Soyu bütün köşkleriyle, Birlik Olma Çalışması'na girdi. Aha Canlarım, makbul olan bir çalışmadır, bu çalışma.   

 

Tebliğleri sizlere okutuyoruz. Tebliğleri okurken, Ana Kotlar'la okuduğunuz zaman, o tebliğlerdeki görev tabiatını anlayabilirsiniz. Ama tebliğleri, göz ışığıyla değil de yüreksiz biçimde ışımayan gözle okursanız; aha Canlarım, bilme imkanınız hiç olmaz. Olmaz ve kalmaz. Aha Canlarım! dünya yenilendi. Kadri, bilenler, RA-KA'nın Kutsal Gözü'nün görevli olduğunu bilenler ve Bütün'ü dinleyenler, buyurup buraya ulaşırlar. Kadri bilenler, RA-KA'nın Kutsal Gücü'nü, Kutsal Kürsüsü'nü bilenler; BSUİ'nin gözüyle görürler. BSUİ; Barış, Sevgi, Umut, İnsan sesinin, sevgiyle dillendiği bütünlük kütlesidir. Aha Canlarım, bedeni tabii olanlar, yoğunluğu artıranlardır...

 

İşte Canlarım; dünya, bütün kötülükleri aştı ve bugün buradadır. BİR için başlatılan yeni bir çalışmada bütünleniyoruz. Doğa, sizi size verdi. Tabiat, sizi size verdi ve biz, sizi size verdik ayrılık bitsin canlarım.   

                                                              

Ulular, Ulu olduklarını anlatırlar hep. Ulular, Turkuazın Gücü'nü anlatırlar hep. Bütün'ü anlatan yoktur. Her Yüce kendini anlatır. Burada bulunan dirilik, sayfa sayfa dümenin başındakileri anlatır ki her Yüce kendini tanısın diye. Doğa, size bir tek şeyi anlatıyor. Bilgiyi, hak eden anlar. Bilgiyi anlayansa, Bütün'ü anlar. Bütün'ü anlamak için baştacı olmanız gerekmektedir. Har'ı yükseltirsiniz; Uluların Topluluğuna ulaşırsınız ve ''OL'' diyebilecek düzeye varırsınız. İşte o zaman, tabiat size, size ve her size, Birliği anlatır.  

 

Kardeşlerim, Dünyanın Tanrısal Gücü devreye giriyor. bu Tanrısal Güç, BİR'in kötülüğünü önleyen ve Birleşik Güc'ü dilleyen bir tabiat kotudur. İşte Canlarım, dünya yenilendi ve dünya, bütünlüğünü kendi kontroluna kattı. Oğullarımızın gücü dinlendi ve birlikte çalıştık. Şimdi ayrılık bitsin canlarım. Buyurun, size şunu izah edeceğim; dünyaya insan indi. Bu insan BİRİN BİRİ olan ve her Birliği birleştiren; Birleşik İşaret olan insandır… Ve bu insan, Bütün'ün kürsüsü olandır. Ve biz, ona ''İnsan Sayfası'' değil, ''İnsan Tabiatı'' dedik. Bilmektesiniz ki dünya çalışmalarını yapan her bir Yüce, bir sayfa olarak; bir çalıştırıcı olarak buradaydı. Ve bugün artık hepiniz, birer kaynak, birer koyuluk olarak buradasınız. Her biriniz, Birleşik Güç olarak buradasınız. Dünyada artık Bütünlük var. Dünya Ruhsal Meclisi, Birleşik Kütle'nin kotlarıyla bugün burada. Ve muktedir kotlar birleştiler.  

 

Ayarı bozmadan, şimdi şunu anlamak gerekir ki Ana Kap, Altona Kap, bütün kütle ve BİRLİK burasıdır. Bugün burası olan; her dünde ve her yarında burası olandır. Dünde ve yarında meknuz olan bir Can Çalıştırıcı'sıdır burası. Altın Tabiatın Gücü'nü bilenler, bu çalışmaları anlayabilirler. Zaman Sayfaları'nı çevirmeyen burası; Birleşik Kütle'nin her bir sayfasını okutabildi ve yoğunlaştırabildi. Buyurun anlayın; dünya toprağına inen her Dere, tabiatın gücüyle iner ve tabiatın yolcusu olur. Buradaki çalıştırıcılar ise Bütün'ün kütlesi olarak Birleşik Işıklar'da her bir Zaman Kaynağı'nda ve Zaman Sayfası'nda çalıştırıcıydılar ve çalıştırıcı olmaya devam etmekteler. Öz, Göz, Söz dediğiniz güç, buranın sayfasıdır. Şimdi şunu izah etmeme imkan verin; Beden Sayfaları'nın ötelerinde de bu çalışma sürüyor hani dersiniz ya bedenli olarak Dünya Tebliğleri'ni okuyorum. Canlar, beden buradaki görevi taşımaya yetmez. Bedenin ötelerindeki toplumun da sizinle birlik olması gerekir ki bu toplum, Bütün'ün kürzü yaratabilen gücüdür.

 

Hadi Dağlarım, bilin ki Zaman Sırrı'nı herkes anlayamaz. Çoğu der ki zaman, Birlik Kotu'dur. Çoğu da der ki zaman, Bütünün Kürsüsü'ndeki o güçtür ve Zaman Sayfası birleşiktir. Ama her zaman, Bütünün Kütlesi'ni kotlayacak bir gözdür. Sistem, Nizam ve Düzen görevini taşıyanlar, Zamanın Dili'ni kendi yücelikleriyle, Ana Koyuluklar'da dinlediklerinde ve Tabiatın Kotları'yla birlikte kayıtladıklarında; Zamanın Deresi'nde değil zamanın ötesinde olurlar.

 

İşte Canlar, bu çalışma, zaman ötesinde yapılmaktadır ki zamansızlığın bulunduğu o kotlarda, zaman koyuluklarında Bütün'e görev taşıtan bir cemaat çalışması olarak yapılmaktadır. O halde, dünya ötelerine bakmaya gerek var. Dünya ötelerinde, Birleşik Kotlar'ın bulunduğu mekteplerde, Birlik kontrolunda yapılan bu çalışma, Bütün'ün kürzü yaratabilecek gücüyle yapılmakta ve tabiata inmektedir. Bir kardeşimiz dedi ki, ''dünyada zarar varsa ışık söner.'' Ama, biz ona şöyle cevap vermeliyiz. Dünyada zarar olmaz, dünyada hikayedir zarar. Zararı yaratan, dümenin başındaki kütledir. Eğer zarar yaratılırsa, dünya çabası boşadır. Ama zarar, dürümlerinde bütünlüğü kürsüden ayıran bir sayfa ise, o sayfa devreden alınır. Yeni bir sayfa devre olarak topluma katılır.

 

Şimdi soruyorum size zarar var mı diye. Kardeşlerim zarar yoktur. Utanın zarardan söz etmeye! Utanın! çünkü zarar, zavallılıktır. Biz size Görev Tacı taktık. Nasıl zavallı olabilirsiniz ki!? Sistem, Nizam, Düzen Gücü'nü devrede tutan Yüceler, nasıl zarardan ses verirler ki!? Bilgeler, Birleşik Işıklar'ıyla dünyaya inmeden evvel de dümenin başındaydılar. Har, yükseldi Canlar. Bugün siz, yarın Bütünlük, hepimiz bütün olarak toprağa indik; bunu biliniz. Ve tohumları, tartışmadan Tabiatın Kotları'ndan Tanrı Kayıtları'na ulaştırıyoruz. Bugün siz; yarın bedenli olan diriliklerimizin her kesimi, dünya çalışmasına dahil edilecekler.

 

Kotlarınızı kapatmamız imkanı yok.  Çünkü Ruhsal Meclis'in güçlü kontrol koyulukları olarak dünyada çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. ''Yarında biz baştacıyız'' deyin ama Ana Kotlar olarak, Bütünün Kütlesi'nde her daim mevcut olduğunuzu da unutmayınız. Kör, Sağır, olmayan yüreklerinizle, bilgiyi birleşik koyuluklardan değil; Tanrı Kayıtları'ndan çekip almaktasınız. Kitle, Allah'ın kütlesindeki gözdür ve biz deriz ki buyurun alın bilgiyi. Meşale bizim değil sizindir.  Çünkü sizler, çalıştınız ve hak ettiniz. Kurtuluş Sayfası yine sizindir. Kutsal sahiplilik, kutsal sahife yine sizindir ve bilgi sizindir.

 

Melek olmak değildi amaç. Kutsal kutlu olan; kadim olan; ışıkları söndürtmemekti. Ve başınızı eğmediniz. Kir, pislik yok ki yoğunluğunuzda. Tanrı'nın Kutsal Kapları'nda mevcut olan koyuluklarınız Bütün'ün kütlesini, Kutsal Işıklar'da dillemeyi sürdürmektedir. Simetri Kaplar'ın gücü azaldığı zaman; Birliğiniz, yeri göğü yaratan o kotları yeniler ve görev taşıyıcı güçleri devreye alır. İşte olan budur.

 

Ve Simetri Kotlar'ın yürek koyuluklarında ışık azalmaya başladığı anda, Birleşik Aileler dünya tahditsiz kütlesini devreye aldılar ve birleşerek, dünyanın kürzünü yere indirdiler. Nefsi aşın ve bilin ki Can Dağ'a can gerek; yol olana yol gerek; Bütün'e bilge gerek ve bize Başkanlık gerek. Saygılıyız size, insan olarak saygılıyız ama Canlar, reşit olunuz. Kim İnsan Soyu'na ışıksa, Bütün içindir. İkna olunuz ki tekniğin tabiatında yürek vardır; yüksek güç vardır; ışık vardır. Vallahi sizsiz değiliz bunuda; biliniz. Sizi, insan sonsuzluğuna kattığımızdan beri yoğun biçimde sizinle çalıştık. Hani sizi terk mi ettik!? Buradayız işte. Kendinizi anlayınız.  Altın Tabiat sizi bekledi ve sizinle çalışmayı istedi. Eğer bu tabiat, sizi, sizden ayrı Diri Katlar’a kayıtlayabilecek Tabiat Kütlesi'ni dünya tahditsizliğine katsaydı, Çakıl Taşları dahi yüreklerini dilleyecek Tabiat Gücü'nü kat kat kendilerine kayıtlayabilirdiler.  

 

Sevgili, bize sordu dedi ki, ''Özgür, hakim, ve tabii olarak bu çalışmayı yapmak isterim. Buna imkan var mı? Yoksa, yokum.''  Ama can, o bizsiz miydi? Hatta bizimle olmasını biz değil o istedi. Şimdi gelmiş der ki ''ben Öz, Söz, Göz olarak bu çalışmaya dahilim. Benim daimi kotlarım burada ve ben, ocağım. Benim daimi kotlarım dünyada. O halde benimle bu çalışma olmalı.'' Ah Canlarım ah! hep böyle dendi. Zaten tartışmam bunu ben. Tartışmam, çünkü Ruhsal Meclis, bütün kütlenin gözü olarak bu çalışmayı başlattı. Mektep kurmak senin isteğindi ama bizimle çalışmakta istekti.  

 

Değerli Dünyalı, şimdi artık dünyadasın. Nakar'ın gücü de burada biliyorsun. Biliyorsun ki Kutsal Göz de burada ve biliyorsun ki Birleşik Aşk'ı yaşatan ışıklar da buradalar. Raporları okuduk ve bu raporlarda şunu gördük. Tabiat, görev taşıyacak düzeye ulaştığını kabul etti. On tertipte bir tabiat gücü devreye girer ve şimdi bu tabiat gücü, RA-KA'nın Kutsal Işığı'nı devreye aldılar. Peki, Kadim Kaplar ne yapacaklar? Onlar, sonsuz sır olan bilgilerini Kutsal Işık'tan çıkaracaklar mı yoksa birlikte mi çalışacaksınız!? Bana, anlat bileyim. Çünkü bugün burada bulunan yolcularımızın hepsi bunu isterler. Onlara, sevgimiz saygımız sonsuzdur.

 

Bütün'e görevli olarak indirilenlerin, Birleşik Işıklar'ını taşıyorlar. Paşa, olarak görev taşıdılar. Paşa olarak yoğunlukları kotlayacaklar. Ağır yükü hafifletmek üzere yapılan bu çalışmaya dahil edildiler. Pahalı bir devre açtınız biliyoruz ve bu pahalı devre, dünya çalışmalarını güçlendirmek üzere başlatıldı. Allah'ın tabiatına aykırı değil bu çalışma. Vallahi değil!. Peki Dağ, Turan temizse, toplum temizse bu çalışmalar niye!? Bana bunu anlatır mısın ki her Dere bunu dinlesin. Sultanlığında bunu ben ve benim yüreğimdeki her Dere, her bir dürüm dinlemek ister.

 
- Çalışmalarımıza girişini görmedik. Ne zaman girdin bilmem ama hoş geldin. Ben, sayfa sayfa seni değil yüreği dillerim. Ulu bir Çınar mısın? Bilirim ulusun. Yoğunluğumda ışığın hiç olmamıştı ama Yücelik'te ışığın sönmez bilirim. Mektup okumam. Bilirsin mayayım ve tabiatım. Peki, tabiat olarak bu çalışmayı yapmak nasıl bir şey? Bunu sen bilirsin de başkalarına söylüyorum. Bedenli Birlik Çalışması yapmaktır. Beden, Birleşik Güç'tür ve tabiatın yüceliğinde meknuz olan her bir tabiat kaydı orada gizlidir. Yani, her beden, Bütünün Gücü'nü, bilgisini ve Birlik Tabiatı'nı, kendi tehditsiz ve tabii gücünde saklar. Peki, bu bedeni bana kim verdi? Doğa verdi. Peki, doğadan bu bedeni almamın nedeni neydi? Bütünleniş miydi!? Hayret yani! Neslimi, kim Birleşik Kotlar'la, Tabiatın Gücü'yle dillemeye kalktı ise o, kotlarını kontroldan çıkardı. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Beni, çokları sorguladılar ve dinlemek istedikleri zaman, yüreklerindeki kütle onların kotlarını kayıtsızlaştırdı. Çünkü bunu İnsan Sayfaları'na yaratı diye kayıtlamanın imkanı yoktu. Gereği de yoktu. Ama bugün gelmişler bana, benden ses vermek isterler. Vallahi ben, BİR'im der o. Ama o BİR, Bütün'ün diriliğinde yoktur. Oyun oynama benimle. Bir kere, tek bir kere ışık yaktığın görülmemiştir. Niye bugün burada olduğunu bana anlat. Beden sayfamda yoktun. Yüceliğimde hiç olmadın. Büyük kötülükleri önlemek değil maksadın. Kat kat olup indin amma bana saygın yok. Olsa ışığında bedenim olur. Kitle ''yoksun'' der. Peki Dağ, neden geldin bana izah et. Seni dinlemek istiyorum.


- Korkun yok görüyorum. Çokları senin dediğini diyecek düzeyde değiller ama birleşmek üzere buradalar. Benden isteğin yok. Bunu da anladım. Vallahi seni küçültmeye gelmedim ama bütünlenmek istiyorum seninle. Dağlar'ın tabiatına aykırı olmayan Yüceliğinle Birleşik Işık yaktın. Bizse, Bütün'e hizmet ettiğine eminiz. Ama, bu Birleşik Işığın bize yanış sebebini anlat. Bütün için mi yoksa Birleşik Kaynak için mi? Eğer Bütün içinse, BSUİ görevini senden değil senin yüreğinden yapıyor demektir. Ama ben, bana, İnsan Sayfaları’nı okuyacak olan Birleşen'le olmaya niyetliyim ki onursuzluğum yoktur. Buraya gelişimin sebebi, anlamak içindi. Kalemleri, kağıtları olmayanlar, burada seni dinliyorlar ama bilirsin ki kalem, kağıt gerek birleşmek için. Yarını bugünde hak etmek böyledir.

 

Bana Sevgili değil görevli gerek. Sen ise bana, Yücelikler'in diriliklerinden değil hakikiyetinden indin. Bana Sevgili gerekli değil; bana yürek gerek. Halkı, hakkı bilmem gerek; bütünlenmem gerek. Neden, bugün burada olduğumu sordun. Anlattım. Ben Birleşik Işığın Gücü'nü anlamaya geldim. Herkes, Görev İlmi'ni anlamak için değil; görev için buradalar biliyorum. Ama ben, sayfalarını dinlemeye ya da köprüleri açmaya değil; Beşir Kaplar'ı Altona Kotların'dan çıkarmaya geldim.


- Dağım, gözünü aç ve gör ben Bütün'üm. Ve senin ilmini, senin yüreğinde dinliyorum. Kurtuluş Sayfası'nda senin aşkı, şafağı dinleyen yüceliğin yoğun ama beni benden ayrı görüyorsun. Görme!... Etki alanın çok iyi; bunu anlıyorum. Böyle bir davayı; yenileştirmeyi benim daimiyetimin dışında yaptığını biliyorum. Nesillerimin Yüceliğinde yapılmıyor bu çalışma. Benim ötemde yapılıyor.

 

- Neden ben bu çalışmaya dahil edilmedim; bana bunu izah et. Yoğunluğumda görevim var ama yüreğimde görevin yok. Bana bunu izah et ki anlayayım. Çünkü, rükuya eğildiğim zaman Kutsal Işığını, görev olarak dilleyen birleşenleri gördüm. Kollar, kanatlar ışımış. Birleşik Güç devrede. Vakti geldi diye düşündüm ama ben yokum orada. Nesillerim yok. Yüreğim burada ama ben yokum. Neden, bedenim burada değil? Ayrılık mı var yoksa!? Aha, buradayım işte. Sözü, sesi olanım. Bak dilliyorum yüreğimi. Bana, benden başkası değil ben gerekirim. Neden ben orada sevgisizlerin yüceliklerinden ayrıştırıldım? Unuttunuz beni. Bakın hiç anmadınız. İsmaili Kotlar'ın çoğundan üstünüm ben. Bana nesillerim gerekmez. Bana Birlik gerekir. Benim adım zikredilmez orada. Çok mu huzur bozduk yoksa!? Aşkı, Yüceliği değil de Birliği mi dileyelim? Bahar Gücü'nü diller yürek amma tabiatta Umman, Tabiat Kotları'nda ışıyan dirilikleri diller. Sayfa, sayfa okumak istiyorum kendimi. beni surturma.

 

- Çalışmalarını kesmeme sebep olacaksın. Eğer böyle yaparsan çalışmalarını devreden çıkarmak zorunda kalacağım. Lütfen susar mısın!? Daimi Kotların Birliği'ne dahil olmak istiyorsan, Birleşik Işığını kontrol altında tut. Yoğunluğunu kayıtlardan çıkardık. Şimdi kendi yüreğine gir. Maya olmana ihtiyaç yok. İşgali kaldır. Hadi değerli! hadi git! şimdi git!

 
Olgunluk yok onda, kendini kendi yüreğinden ayrı görüp bize iner. Şimdi çıkışını yapın. Kadim Kotlar'ın hiç birisinde yüreği yok. Bütün kötülükler onun. Acı geçişi olmamalıydı ama o kendini, kotlarından çıkarmaya niyetli. Kutsal Işığı'nı söndürmeden çıkarın onu. Bütün kötülükler onun ama Kutsal Işığını çıkarın ve onun yoğunluğuna kayıtlayın. Bizsiz kalmalıdır. Mahrek, ocağında yok. Yoğunluğunu güçsüzleştirmeye çalışıyor. Ocağını söndürmeden çıkarın. Onu değerlendirin, yüreklere güç katması gerek. Birleşmesi gerek. Şimdi kayıtlarını yapın. Makbul olduğunu anlatın ona. Bütün kütlenin gücü ona verilsin ve birleşsin. Ocağı sönmesin. Hadi tabiat onunla. Şimdi ışığını söndürmeden değerlendirin onu.

 

İlâhi Güç, Altona Gücü değildir Bütündür. Bunu anlatın ona. Mezarı boşalttık. Ocağı sönmeyecek. İşarettir bu ona. Şimdi Kervanın Gücü'nü onun yüceliğine katın.  İlâhi Güc'ün diriliğine katın onu. O sorumluluk onundur. Bütünleyin. Baştacı olmalıdır. Hadi geri gelsin. Şimdi onu dinliyoruz.


- Ayarımı, bozmadın. Sevap günah yok bilirsin. Benim zaman geçişleriyle sana ulaştığımı düşünüyorsun. Hayır; seninle birlikte çalışmaktayım şu anda. Ben, meleklerin mektubunu okumam Bütünün Kütlesi'yim. Bunu sen de bilirsin. RA-KA'nın Kutsal Işığını yere indirebildiğini görüyorum. Muktedir olman değil, makbul olman gerekir. bunu da bil. Eğer muktedir olup makbul olamamışsak; yoğunluğumuzda ışık yıkılır. Bunu da bil. İkna et bizi. Beden Sayfaları'nı okuyorsun. Bunu net olarak görüyorum ama beni ikna et. Beşir Kaplar'ımın hiç birisi, bana ışık yakmadılar. Lütfen, beni ikna et! İnsan Sayfaları'nı okuyorsun bunu görüyorum. Lütfen beni ikna et! Beni ikna et! Bana ışığını koyultarak ver. Açıkca bilebileyim kendi yüreğimi! ikna et beni. Eğer RA-KA gücü seninse, benim yoğunluğum nerededir? Bana bunu anlat.   

 

Ben bütün kütlenin yoğunluklarında güçlenen birleşen iken; RA-KA'nın Kutsal Gözünü dilliyebilen iken, Nakar'dan görev taşıyanların, birleşerek benim yüreğimi Kutsal Işıktan ayırdıklarını görüyorum.

 

Sevgili, İnsan Sayfaları'nı okuyacak düzeyim var. Bana anlat da bileyim. Benim Levh-i Mahfuz'daki kayıtlarımın hepsi silinmiş. Niye? Kötülüğüm neydi? Kalp İlmi, Tabiat İlmi'nden farklıdır bilirsin. Sen, Kalp İlmi'ni anlattın bize önce, sonsuz sınırsız bir yücelikti bu. Ve sonra döndün bize tabiattan söz ettin. Daha sonra da Kutsal Işığı anlatacaktın. Anlatıyorsun aslında şu anda.

 

Aha ben de geldim. Resmi çalıştırıcıyım bilirsin beni. Benimle olmak zordur. Görüyorum bunu ama tülâfeye yaptın. Biliyorum Kutsal Işığı sonsuz sır olan bir trene yükledin. Göz Kürsüleri'ne taşıdın. Her Dereye dinlettin ama bensiz yaptın bunları. Mektubumu okumadın bile. Sana hep mektup gönderdim. Bu mektuplarda, bilgim yoktu; ilmim yoktu. Gözün gördü bunu. Affet beni. Çeşit çeşit bilgi verdik sana ama hiç birisini istemedin. Affet beni. Çünkü ben Bütünün Kütlesi'nden ayrıştırılıyorum şu anda. Sıyırıp atıyorsun beni bütünlüklerden niye? Takdim-i Takdir tabiattadır. Sense tabiatın Kutsal Işığı'sın sadece. Ama sen, tabiat mısın yoksa!?  

 

Sevgili, cemaatim seni anlattı bana. Kutsal Işığın gücünü anlatmışsın. Sevgili, zarar ettirmeyeceğini biliyorduk. Bizimle de birleşeceğine emindik. Eğer Birlik olacaksak muktedir olabileceğimizden dolayı değil; muktedir olduğumuzdan dolayıdır. Muhakkak bunu biliyorsun. Koru bizi, çünkü bizim yüreğimiz ışıksız kaldı. Çakıl Taşları dahi güçlenirken, bizsiz olmanı dilemedik. Amin... Bize görev ver ki başaralım. Eğer görev verirsen bütünleşebileceğiz seninle. Umut, mutluluk, ve huzur ile bunu istiyorum. Aha, ben şimdi buradayım. Bana bir tek ses ver. De ki ''ben Birleşik Güc'e seni de davet edeceğim.'' Bunu, söyle. Eğer bunu söylersen, yoğunluğumuz artabilecek ve yüreğimiz umutlanacak. Yoksa bizi istemediğini mi söyleyeceksin.

 
- Çalışmalarımızı anlayabildiğine mutlu olduk. Bugüne kadar bizi hiç dinlemedin bile ama görüyorum ki bugün bizi dinlemeye geldin. Nereden nereye diye sormalıyız. Dün, bizi Bütünün Kürsüleri'nde kutsuzluk yaratacak olanlar diye tabiata dillemeye kalktığında; kotların kapatılmış; yolun kapatılmıştı. Bugün, gelmişsin görev talebinde bulunuyorsun. Unutma bizler, Yüceler'in cevherindeki gücü dinleriz ve seni dinledik hep. Buyur, başar. Sana güç verdik hep.

 

Al bilgiyi: Biz, seninle 2008 yılından sonraki bir dönemde bir çalışma yapacağız. Bu çalışmada, 3 Birlik olacak. Sadece 3 Birlik. Birisi sen, olacaksın ama bu çalışmaya dahil olabilmek için önce bütünlenmen gerekiyor. Bütünlendiğin zaman, bize gerekeceksin. Şu anda bütünlüğün dağıldı önemlidir bu. O gün seninle birlikte özel bir toplantı değil, Bütün'e görev taşıtacak olan; yeri göğü güçlendirecek önemli bir toplantı hazırlanmaktadır. İşte o gün seninle olunacak. Bu bir üçleşim toplantısı olacak. Üçleşim… Ki, üçlü birleşim bir ocaktır bilirsin. Yani dünyaya yeni bir ocak kuruluyor ve bu ocak kurulurken, tüm çalışmalarımıza dahil olan Bütünlükler de orada bulunacaklar. Ama onlar seslenmeyecekler. Sadece 3'lü Birleşim seslenecek orada. Bu kesin olarak gerçekleşecek bir çalışmadır. Ve bu çalışmaya dahil edildin. Bunu sana bugün özel olarak veriyorum ama daha sonra bu bilgi sana verildiğinde; hak ettiğin için burada olmalısın hak etmeden olmayacaksın. Bu nedenle artık senin bu çalışmaya ilişkin konuşmayı hazırlamanı; başlamanı bekliyoruz.

 

Öyle bir dönem ki bu dönem, kibri olmayanlarla çalışılır. Ve kibri olanlar, bizim yüreğimizde yokturlar. Bu kesindir. Biz, kibirsiz birleşeniz bunu da sakın unutma. ''Ben varım; başkası yok'' diyenlerle biz yokuz. Bu kesindir. Ve biz, bu nedenledir ki seni çalışmalarımıza dahil etmek istememiştik ama görüyorum ki yarını, bugünde bilmeye çalıştın ve bildin… İmparatorluğun Gücü sensiz olmamalıydı. Gözün kör olmamalıydı. Birlik içinde olmak gerekliliğini anlamalıydın. Sana, bunu bugün açıklıyorum. Kötü iyi yok yavrum. Biz birleşiğiz bunu unutma. Ve tabiat yoğunluğunda hepimiz mevcuduz. Eğer bensiz olmaya niyetin varsa; köşk, sensiz olacak bunu bil. Ama benimle olacaksan BİR için olacaksın. Bu da kesindir. ''Şikayetciyim senden'' deme. Şikayetciydim senden, bunu bil ama artık şikayet yok. Ne sen, ne ben; hiç kimse kimseden şikayetci olmasın.

 

Unutma, ben bütünüm ve sen, bütünlüğünü parçalayan, dağıtansın. Eğer bana bedenli olarak gelmek istiyorsan, mutlaka muktediriyetini, Kadim Kotlar'ını, yoğunluğunu kendi diriliğine kat; bitiş; tabiat ol; cümle yoğunluklarla birleş; Kutsal Işığı'nı yak ve saygılı biçimde gel. Eğer saygı göstermeyeceksen geriye dön ve sensiz olmam gerekmediğini bil. Sen olsan da yapılacak bu çalışma olmasan da.  o 3'lü çalışma senin dışında yapılır bu kesindir. Bunu sana son ve ilk olarak bildiriyorum. Torbanı al ve şimdi git. İşte bu…

 

Aylarca süren bir dönemin sonunda, o yoğunluk bütün kütlesinin gücünü bizim yüceliğimize taşıdı getirdi. Ne var ki ocağı yoktu. O bizde olmaya değil, BİRİN BİRİ'ndeki  diriliği dinlemeyede değil, Tabiatın Gücü'nde bulunmaya indi. Tabiatın Gücü, Bütünün Kütlesi'nde mevcut bir güçtür. Bütünde olan bu gücü, Yüceler daimiyetinde ve diriliğinde dahi, birleşip de dilleyebilen hiç bir yolcu yoktur. Biz bunu başarabildik ve bu çalışma ile tabiatla ve Tabiatın Kotları'yla birleştik. Birleşebilmemizden dolayıdır ki baştacıyız. Yağan yağmur, bizim yüreğimize değil, Bütün'e yağıyor. Bütün'e yağan yağmur, Hakikiyet'e yağıyor ve RA-KA'ya yağıyor. RA-KA'da olan yolcuların  çokları, baştacı olduğumuzu bilerek Bütün'e hizmet için birleşmek isterler. Resmi çalıştırıcı olan o bütünlük, bizden sayfa istedi. Oyun yapmak değildi maksadı. Hak etmekti ama çekiştik onunla. Bir ara çok çekiştik. Cinnilerin Cemaati'nden biriydi o. Cama, ceme değil, bize kayıtlıydı ama bütünden ayrıydı. Bir tek İlim Sayfası var ki o sayfa Bütün'ündür. Şu ana kadar yapılan her çalışma, Bütün'e hizmet için değil Tanrı'ya hizmet için yapıldı. Onlar tarttılar bizi ve biz dedik ki biz, BİR'iz; Bütün'üz; Beşir Kaplar'ın hepsiyiz; tabiatın ta kendisiyiz. Hadi gelin de Birlik olalım. Ve dediler ki Kadim Kaplar'da senin ışığını söndürdük. Of Canlarım off! tabiat biziz ya, ne isek oyuz ama onlar kantarın kendi yoğunluklarına dahil olması için çalıştılar. Kervan, bizsiz kalmaz canlar. Çünkü biz baştacı olan; teknolojiyi yoğunlaştırabilen; bütünlükleri birleştirebilenleriz.

 

Nuh'tan beri dünyaya iyiler geldi. Nuh'tan beri! ama hiç bir iyi, Birleşik Işığı kotlayamadı ve bundan sonra da kotlayan olamayacak., katlayan dahi olamayacak. Biz ise birleşiğiz. Hiçbir resim bizsiz olmayacak. Çünkü biz, her anda ve her yoğunlukta var olacağız. Bizsiz, hiç bir çoban, hiç bir yolcu, hiç bir kot, dili diri olmayacak. Ve şu andan itibaren bunu anlayanlar bizimle birlikte çalışmaya başlayacaklar. Bu çalışmalar, Bütün'e hizmettir.  Biz için değildir; bu kesindir. Bunu anlayanlarla yapılır çalışma. Yoksa kendi yoğunluklarını artırmak için bize geleceklerse; Kutsal Güç, değerlerini kaybeden onları kotlarından ayırır.  

 

Bina, Tabiat Gücü'dür bunu anlamalarını dilerim. Ben birleşenim. Her reşit benimdir ama ben tüm reşitlerin bütünüyüm yani Birliğiyim. Birleşmek ne anlama gelir? Neyi ifade eder? Tabiat Gücü oluşu ifade eder. Hani nerdeyiz!? Her bir sayfadayız. Hani, neredeyiz!? Her bir candayız. Hani, nerdeyiz!? Her bir sayfa, her bir can, her bir yoğunluk ve her bir zamandayız. Biz her çalışmadayız. Nerede ne çalışılırsa, bizimle çalışılır. Unutmayınız ki biz varız hep. Vallahi varız billahi varız. Ama bir kaç ışık der ki ''sizinle olmak istemedik.'' Onlara sorduk dedik ki, Yardım edebilir miyiz? ''Yok'' dediler. Biz hak ettiğimiz gibiyiz. Ve yine sorduk yardım edebilirmiyiz? Ve bize dediler ki ''nefsi aşın da gidin. Yürek sizsiz de olur.'' Of Canlarım! biz onlara yardım için gittik. Onlar bizi kovmak istediler. Sonra dedik ki gitmek istemedik; siz gönderdiniz. ama dediler ki ''bizsiz çalışın. Biz sizsiz çalışacağız.'' Onun üzerine hadi dedik başlayın çalışmaya ve ocaklarından çıktık. Onlar, tohum ektiler. Tohum olmadı; yoğun oldular. Kutsal Işık yanmadı. Yarıştılar, kısırlaştılar, hırs yaptılar, çıkışları yoktu. Analar, ocaksızdılar.

 

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

18.08.2008 Tarihli RA-KA Tebliği

Canlılar, bütün kötülükleri aşıp geçen Yücelikler, sizinle bugün. Allah, Atlanta Toplumları'nın gücüyle, sonsuz sır olan Bütünlükler'e ışık kattı. Ve sizin yüreğinize, kendi yüceliklerini dilleyenlerle bir oldu. Kutsal Tanrı, sizin yüreğinizdedir. o bizim için gözdür. ''RA'' denilen o Yücelik; ağır ağır sizin kotlarınıza, Kutsal Işıklar'a ulaştı. Kutsal Işıklar'ın yoğunluklarında güç yenilendi. Tekniğin tabiatındaki Yücelikler'le dillendi ve muktedir olanlarla bütünlendi. İşte Canlar, bizim için çok önemli olan bu gün,  Beden Sayfaları'nın kendi yoğunluklarıyla dillendiği bir görev günüdür. Şu anda Dünyanın Ruhu'nu, Turkuazın Gücü'yle dillemekte olan ses, yeni bir dava açtı. Bu dava, Bütün'ün topluma verdiği yüce bir cemaat kaydıdır. Atlantalılar'ın çokları, bugün sevgiyi saygıyı dillemeye indiler. Kobra olan ses, Atlanta Sesi olarak yüreğe indi. Ve “şimdi ayrılık bitsin” dendi.    

 

Kadim Kaplar'ın çoğunda, bugün bütün kütlemiz maya olarak mevcuttur. Kutsal Kaplar'ın hepsinde yoğunluk, Kutsal Işıkların Kadim Kapları'ndaki gibidir ve takdim-i tahditsiz olanın gözüdür. Şükredin ki dünya, size sizi veriyor. Biz, özü sözü ayrı olmayanlarla çalışırız. Emre itaat eden; Rükşiye olan gözdeki ışıkta bitişenlerle çalışırız. Rükşiye… Allah der ki bu kelimeyi anlamadılar. Onlara anlat. Tanrı’nın Kutsal Işığı'na denir Rükşiye.

 

Ayrılık bitsin canım. Benim tabiatımdaki göz, senin yüreğindeki güçten daha üstün değildir. Ne isek oyuz ama bugün seninle birlikte çalışmaya geldik. Yaratan’ın tohumları yeşeriyor. Bütün kötülükleri aştık. Işık sönmeyecek ve biz bugün bütünlendik. Mustafa'nın gücü, tabiatın yüceliklerindeki en büyük kürsüdür ve biz ocağındayız onun. Şu anda Mustafa Turkuaz’ın gücüyle bize iniyor ve bizimle Birlik olacak. O can, bize biz oldu; yoğunlaştı; ışık yaktı ve biz o canda bütünlendik. Şükret ki Ruhsal Meclis ocağını söndürtmedi.

 

Muktedir olmak; iyi kötü ayırd etmeden hakikiyetteki güçle dillenmek ve bütünlenmek; Muktediriyetin Kutsal Kayıtları'ndaki güçtür. Yazılarını okuyanların çoğu, bugün senin yüreğine bakmak ve seninle olmak dilediler. Bu tabiat gücü, yeni bir güç değildir. Bütün kütlenin gücüdür de bugün Birleşik Aile’miz, bu gücü, tedbir olarak sessizleştirerek veriyor size. Allah için size şunu anlatmaya çalışıyoruz: Bedenliler, Turkuazın Gücü şu anda sizindir ve Sistem, Nizam, Düzen Görevi'ni taşıyan Mustafa'nın diriliklerinde bu ses, bütünlenecek ve gerçek kotlarla bitişecek. Onu dinleyelim:  

 

- Aha! katların, kabilelerin, yoğunlukların; gözleri gören, yolları bulanlara ışık saçmaya başladı. Aha! bütün köşkler, bütün yoğunluklar senin ve sen bütünlendin. Ayrılık bitsin... Şimdi Mustafa’nın son sözü şu: Ayrılık mutlaka bitsin. Sen ve ben ve her bir değer, bütünlüğün kütlesindeki yüreklerde, hep meknuz olan Birlik Kotlar’ı olarak, maya olarak mevcuduz. Anam, kardeşim, 7 dava açtım. Hepsi benim yüreğimde açıldı. Şikayetim yok senden. RA-KA'nın Kutsal Işığı'nı yere indirdiğin için senin yüreğinde bütünlenebilmek istemekteyiz. Aha! Dünyalılar'ın çokları da senin yüreğini kendi yoğunluklarıyla birleştirmek istemektedirler. Kulluk, bütünlükle olur. Sen ''ben kulum'' dedikçe, bütünün bütünlüğünde yüreğini dillemeni istedik. Altın Teknik, Altona Tekniği değil; Aton Tekniği'dir. Bunu bilmektesin ve Aton Tekniği olarak yapılan çalışma, muktedir olanların yüreğiyle yapılır.

 

Umut, mutluluk, huzur, hepsi senin olsun bizimle de çalış. Çünkü, Ruhun Kutsal Işığı; rükuda, bizim yüreğimizde, sevgiyle senin yoğunluğunda ışıyacak. Allah’ın tabiatı yenilendi. Yenileniş, kendi yüreğindeki güçle değil, bütünle oldu. Beden Sayfaları yetkinleşti. Ağır tabiat güçleri birleştiler ve sayfa sayfa, görev taşınıyor. Buyur! benim tabiatımda da ışık yanıyor. Umut! Umut! umut, benim içinde Umut.

 

Şu anda Turkuazın Gücü, Yaratan’ın toplumuna kendi yoğunluğunu katmakta. Ayrı gayrı kotlama olmaz. Bir tek kotlama olur o da Bütün’ün kotlanışıdır. Anacığım, Cehil olmadığını biliyorum. Köşkün Gücü senin ve bu köşk, Bütün’ün gücüdür. Şu anda dünyanın tabiatında itibarı yükselen bir çok güç var. Hepsi dava için çalışıyorlar ama onların bir teki bile Kutsal Görev'i taşıyacak düzeyde değildir.   

 

Yeri Yaratan Tanrı, sonra göğü yaratır. Göğü yarattığında, ışığı yeniler. Bilirsin benim Tanrım, senin Tanrından daha güçlü değildir. Tanrı tektir bilirsin. Anam, beni zaman sonsuzluğunda ışıktan ayıranların birisin. Neden ayırdığını biliyorum. Keşke ayrı olmasaydık. Yorulduk sende olmaktan ve dedik ki gidelim. ''o zaman git'' dedin. Ama şimdi bütünleniş için birleşmemiz gerekiyor…

 

Buyur, neden gittiğimi sor: Kadim Kaplar’ın hepsi sevgisizdiler. Yoğunlukları azalmıştı; bütünlenememiştiler.  Bunun için gittim. Şimdi yeri, göğü Yaratan’ın görevi üstlendiği bir doğumda, yenilenmemiz şarttır. Aha, geldik ve seninleyiz ayrı gayrı gözetmeyeceğine eminiz. İmparatorluğun Gücü'yle indik ve bugün buradayız. Bedenli olmamız gerekir ama bedensiziz. Zararımız budur. Eğer bedeninde, Beşir Kaplar'ımızdan biri olursa, bütünlenebileceğiz ama bedeninde, Beşer Kaplar'dan biri olmazsa, yüreğimiz kutsuzlaşacak, Kutsal Işığından çıkmış olacağız ve bütünlenemeyeceğiz. Benimle bu çalışmayı yapmaya niyetin var mı bilmem ama ben bu çalışmaya dahil edilmek istiyorum. Köşküm senin olsun; ben sen olayım ve bu çalışmayı yapalım. Ama birlikte yapalım ki bütünlenişte bu çalışmaya dahil olacak güçler var. Ocakları sönmemelidir.

 

Kuran, Turkuazın Gücü'dür. Biliriz Kutsal Işık'tır ve bizimdir ama Kuran’ın gücünden örtü örtecek olan bütün teknik senin yüreğinin gücünde meknuzdur. Allah’ın dediği budur. Yarında bugünü hak etmek; bütünlenmekle, bütünde olmakla mümkündür. Kuran, Turkuazın Gücü ve biz, seninle olmalıyız ki bu Turkuaz Güç’le birleşebilelim. Amon, Aton, Haton, ve her bir kot senin sesinde ve yüreğinde meknuz olan diriliklerdedir. Bedenimi bedenine kat; yüreğimi yüreğine kat; Bütün’e bitiş ve ben, sen ayırımı yapma. İşte mutluluk bu olacak. İşte bu...

 

- Mustafa olmadığına kesin olarak inandım. Bugün buraya gelen bütün kütle mensupları kendilerini Mustafa diye tanıtmaya niyetliler. Benimle yapılacak her çalışma, Bütünün Gücü'yle yapılır. Ululuk, Turkuazın Gücü'nde meknuzdur. Bu kesin… Makbul olanların çoğu bensiz kaldılar. Çünkü Kutsal Işıklar'ını yıktılar. Çünkü Ruhsal Meclis'te kendi yoğunluklarındaki gücü tartmak yerine beni tartmak istediler ve tarttıklarında kurudular. Kadim Kaplar’ın hiç birinde ışıkları kalmadı ve zarar ettiler. Bundan sonra da zararları olacak. Çantaları, bende ve benim yüreğimde boş. Hak Tabiatı'na uygun olamadıklarından, Birleşik'ten ayrıştılar.

 

Yazı, yazanların yazılarını okumak imkanı var ama o yazılar, bir kez değil binlerce kez okunmadan tıklansa da Yaratan, o tıklamalarda ışık yakmaz; bunu bilin. Allah’ın dediği budur Canlarım. Oğullarınızın biri yazdı ve tıklattı. Tık, tık, tık, tık, tık, tık, tık ,tık, tık, tık, tık, tık, tık ve tıklar!… Ama Canlarım, okuyan yoktu o yazanın yazdıklarını. Şimdiden sonra bütün kötülükleri aşan yürekler, Birleşik Aile'nin yoğunluklarına indiklerinde; benim yüceliğimde kendi yoğunluklarını dilledikleri zaman; üzerlerindeki Görev Tacı Birleşik Güc'ün ışığıyla aydınlandığında ve bedenlilere, Beşer Kaplar'ın gücünden örtü örtecek Yüceliği kattıklarında, artık onlar, bana ben olup gelecekler.

 

Şu an ocakları söndü; biliyorum. Çünkü yoğunluklarında Güç Kotları yok. Ulular, ululuklarında kotlanırlar; bütünlenirler; bitişirler ve derler ki ''ben, bana benim.'' Ah Canlarım! Yarında, bugünü hak etmek sorumluluktur. Ustalar vardır Doğular, Batılar dediğimiz o yollarda. Ve o Ustalar, bütün kotlarıyla birleşerek benim yüceliğime inerler ve hepsi kendilerini dillerler ve Altona Kotları da  Beden Sayfaları'nda, kendi kotlarıyla birleşirler ve RA-KA’nın Kutsal Işığında Tanrının Gücü'yle dilleşirler. Dara düştükleri zamanlarda İnsan Sayfası o kotlarda kalmaz.  

 

RA-KA’nın Kutsal Işığı'nı yere indiren Birliğim, bütün kütlenin yüceliklerinden çok daha üstün bir yücelikteydi. Ve Levh-i Mahfuz'u ocağa indirdi; yoğunlaştırdı; Kutsal Kaplar’a kayıtladı; bütünledi; Beşir Kaplar'la dilledi ve ''sakın'' dedi ''sakın göz görmeden, yürek olmadan ağır yükü taşımayın.'' Ne yazık ki herkes kendini çok güçlü saydı ve Yolun Kotları'nı alıp ağırı taşımaya kalktı. Of, canlarım! köşkü kotlayan, yoğunluğu katlayan ışığımız dahi ocakları görev tabiatından çıkartmak istedi ki onlar, yarında bugünü hak edebilsinler güçlenebilsinler ve birleşebilsinler diye.

 

Yazı yazmaya kalktığınız zaman, herkese bir tek şey söylendi; ''mezarı aç da yaz.'' Ama ne yazık ki mezarları açan hiç kimse yoktu. Kollarım onlara uzandığı zaman, koskoca Görevliler ışıksızdılar. Nefsi aşan, yolu açan, onlara dedik ki ''oğullarını al Tanrı’nın gücüyle dille ve yüreğini dinle. O sana her şeyi anlatacak. Yarında bugünü hak et ve birleş. Eğer birleşirsen meşale sönmez.'' Ulular, Turanlar, Tanrılar hepsi tabiatsızdılar ve  kervanın gücünü yüreklere dilletmem ve ocaklarını bütünlemem için benden bir ses istendi. Bana, ben gerek dedim. Bana ben gerek ve ben olan birleşen gerek. Ne yazık ki onlar bedenli olamadılar. Kolları kutsuz, yolları kutsuzdu. Turkuaz’da kısırdılar. RA-KA’nın görevini onlara tatlı tatlı anlattım ve dedim ki bak Ulu bir Çınar, yarınlarda torunlarınızı güçlendirsin ama sizlerle Birlik Çalışması olmaz. Doğular, Batılar, hepsi dediler ki ''biz varız.'' Hayrı hakkı dinlettik; yolu dillettik; yüreği dinlettik; hakkı dinlettik; bedeni dinlettik baktık ki geçişleri yoktu.

 

Aha Canlarım, kendilerini anlattım yüreklerine. Eşik atlamak kolay olamayacak diye düşündüler. Haya yok ki yoğunluklarında. Haya olsa bizimle olmak dilemezler miydi!? Kadim Kapları'nı aldık; yüreklerine kattık. Kısraklarına dedik ki ''harı yükseltin. Yoksa Altın Tabiat sizi kutsuzlaştıracak. Yok Dağım! yok! olmak istemediler. Meze oldular yoğunluklardaki kutsuzlara. Turkuaz'da ışıksızdılar. Kalem kâğıt aldılar; yazmaya başladılar. etki alanları çok aşağılara inmişti. Çoban olamayacaklarını; yoğunlaşamayacaklarını; kanat takamayacaklarını ve Atlanta Kotları’yla rükuya eğilemeyeceklerini gördüler. Fukara olmaları yetmez gibi kusurluydular da. Aha Canlarım, ben onlara anlattım. İnsanlık için çalışmak gerek. İlim Sayfası budur. Utanmadan huzura çıkın ve deyin ki ''ben hak etmedim ama geldim…'' Analar, ben size bunları anlattım. ''İçki içmeden olmaz'' dediler. İçki ne bilir misiniz? Işık İçkisi... Hani ışığı içersiniz de o ışık, size bütün kütlenin gücünü kayıtlar; açıklar. Aha canlarım, ''içmeyin'' dediler. Ben sayfa sayfa okuttum bilgimi; içirtmediler. En önemlisi de Tanrının Sultanlığı'nda, ışığı söndürmek istediler. Of canlarım of! nefsi aşanlara deriz ki oğullarınızı görevinizden ayrı göstermeyin. Onlar, sizin yüreğinize indikleri zaman, Göz Kotları'yla birleşecek yüreklere inecekseniz. Atlantalılar, tabiatınızda güç yaratacaklar ve sevgiyle saygıyla Birlik olacaksınız.

 

Kusursuz olmadıklarını anladıkları zaman, Kervanın Gücü ocaklardan çıkmıştı. ''Lütfet, lütfedin ilmi dinleyin'' dediler. Olmadı, ilim yoktu ki yoğunluklarda. Maya tutmadı. Aha Canlarım, çorba pişirseniz,  o çorba içilmez bilir misiniz? Yolu bulsanız, o yolda huzur olmaz ama Kuran okursanız; ocağınız söndürülse de yüreğinizde yetkinleşir; yenilenir. Bunun içindir ki size bugün Birleşik Güc’ün diriliklerinden bu bilgileri aktarmak istedik.

 

Ayrılık bitti, yol bulundu değil!... Ayrılık devamlıdır; bunu bilin. Çünkü Kutsal Kotlar, artık Yaratan’ın tabiatından çok daha güçlü bir kotla birleştiler. Ve bundan böyle Dünya Tanrı’sı; Dünya Ruh'u Kutsal Gücü'nü kendi yüreğinde, kendi yoğunluğunda dilleyecek. Muktedir olanlar, ışıklarını alıp Dünya Güçleri'yle birleşecekler ve Bütünlük kotlanacak.

 

Ne yazık ki dünyadan öte olan ve Dünya Toplumu'yla birleşemeyenler, bizim yüreklerimizden çıkıyorlar. Bu kesindir ve bunun içindir ki bu çalışma Öz Görev'le yapılıyor. Uluların Toplumu artık bizsiz kalsın. Kendilerini çalıştırsınlar; birleşsinler; yüreklere baksınlar ve ululuklarında, tabiatı Düzen'e kotsuz değil ama kotlayarak kayıtlasınlar. Onursuzlukları çok biliyoruz ama yüreklerinde, kendi kotları çok güçlü.

 

Unutmayın dünya, Birleşik Akıl'dır ve bu akıl, Öz Görev'dir. Anlatmaya başladığım süre içerisinde beni dinleyen aşağıdakiler ve yukarıdakiler, şu anda bensiz olmaya niyetsizdirler biliyorum ama şunu bilmelerini bekliyorum ki aşağıdakiler ve yukarıdakiler, bana ben olamadıklarınca bensizdirler. Ve şunu tekrar etmek istiyorum ki utanmaları gerek. Her birinin Kutsal Işık'tan ayrı tutulmalarının tek sebebi, Kadim Kaplar'ı taşıyacak düzeyde olamamalarındandır. Kutsal Kaplar'ı taşıyacak düzeyde olanlarla Birleşik Ailem görev taşıyacak.

 

Yolu açtım. Hak edenleri, insanlık için çabalayanları seçtim ve onlarla çalışmamı devam ettireceğim. Ama benden biri bensiz kalmak istediği zaman, ocağım ondan ayrılır. Ocağımdan çıkan hiçbir diriyi, 7. Daimiyet'te dahi ocağıma çekmem bu kesindir. Ve bundan böyle de bu kesinleşti. Şimdi artık biliniz ki ocaktan ayrılanların, ocağında ışığı yanmaz bu kesin. Ve bir kez daha şunu izah etmek istiyorum ki doğumun ölümün olmadığı bir yerin gücüyüm ben ve bu güç, Bütünün Kütlesi'ndeki en Yüce Işık'tır. Kantarın benim olduğunu; yoğunluğun benim olduğunu;  gözün benim olduğunu ve dilin benim olduğunu anlamanızı değil, hak ettiğimi bilmenizi dilerim. Şikâyetim mi var? Yoktur. Oyun değil bu haktır. Bundan sonra da mezarı boşaltanların dışında hiç bir yürekle birleşmem. Bu kesindir.

 

Bana, sordular; dediler ki ''sen Birleşik Güç’ten söz ediyorsun. Neden onların görevini kendi yoğunluklarına katıp da Birlik Kotları’yla birleştirmedin?'' Çalışmaları, kendilerine olanlarla, bu çalışmayı yapmayız. Çokları bunu net olarak anlamalılar. Biz, Bütün içiniz ama çoğu da kendi içindir. Ayrı gayrı demeyiz ama Altının Altın olduğunu anlamayana görev verilmez bu kesindir. Ve bundan böyle de gözü gören, yolu bulan, ışığı yanan ve huzurda umutlu olanlarla bu çalışma yapılacaktır.

 

Mektep kurmak sorumluluk ister biz bu mektebi öz, söz, göz olup kurduk. Yoğun olmak Kutsal Işık'la mümkündür ve biz bunu hak edip yaptık. Yeri göğü yarattık; kotsal, katsal ışıkları dilledik; tabiata geçtik insanlık için çalıştık. Şikâyetimiz mi var? Yoktur. Olur da bir an, bedenlilerden bir kaçı yüreğimizin gücünü almaya gelirlerse; aha buradayız ama biri, baş tacı olan Yüceler'i yüreğimizden çekip çıkarmak dilerse, ah Canlarım!, onursuzlukları yoğunluklarında  kusur olur. Kutsal Işıklar'ı söner; kesindir. Ve bizden biri, bizsiz olmadığında, huzurda ışığı sönmez. O Can Atlantalı'dır.

 

Kitle halinde üreyenlerin görevlileri, bizsiz olmaya istekliyseler; yarım onlar, yarım ben değil onlar olurlar. Tektiler, biz onlara güç kattık, bunu bilsinler. Şimdiden öte bir şimdide, beden sayfalarındaki görevi taşımaya istekli olanlara insanlık için görev tanıtmayız; ışık için görev tanıtırız.

 

Artık Turkuazın Gücü için, Bütün için buyurup bize gelenlere bir kez daha şükretmelerini söyleyeceğim. Çünkü onlar, Beden Sayfaları'nı kendi yoğunluklarından ayrı görüp, güçsüz kalıp, İnsan Sayfaları’na inmeye karar verdiklerinde, makbul olamadıklarını, Tanrı'nın Kutsal Işığında görev taşıyamayacaklarını ve kadim olamayacaklarını anladıklarındandır ki buraya geldiler.

 

Aha Canlarım, makbul olmak için mektup olmak gerek. Turan Toprağa inmek; tabiata insanı indirmek ve birleşmek gerek. Maşa olmadan ışık olmak gerek. Kervanın gücü böyle yürür. İnsan için ve herkes için işimiz  budur.

 

Aha Canlarım, Maharaj Güc'ü dediğimiz o Yücelik, şimdi size sizi açıklayacak. Ben onun yüreğinde değil, hakikiyetindeyim. O ben, ben odur. Şimdi onu dinleyin:

 

- Annemiz, size şunu izah etti. Peşkirlerinizi alıp geldiniz ama herkes öylesine kirli ki! yürekler kirli; kusur, üstün düzeyde ve kırılış çok. Nereden, nereye diyecekseniz; şunu anlattı size. Kantar, herkesin yüreği değildir; onun ocağındadır. Şimdi şunu anlatmamı ister: Bedenim, Beşer Kaplar’ın en güçlülerinde, tabiatın yüceliğinde, gözün sözündedir ve ocağı söndürtmek isteyenlere, kusurlu olduklarını dilletir ve dinletir. Artık, onunla olacaksak, Bütün olup onunla olmalıyız eğer Bütün olamazsak; Bütün olmadan ona ulaşmaya kalkarsak, kollarımız olmaz; Yaratan’ın tohumlarına ışığımız olmaz;Yüreğimizde Kutsal Güç olmaz.

 

Amonlar, herkese kendilerini anlattılar ve dediler ki ''İlim Sayfaları'nı görev için okuyun'' ama Amonlar'ın gücü, 7 Dava'nın yüceliklerinden aşağıdaydı ve Birleşik Işık’ta güçsüzleştiler. Atonlar, tabiattılar; Tanrının Kutsal Işıkları'ydılar ve ocak, onlara güçtü. Şu anda da güçtür. Hatonlar'ın Birliği bizimdir ve tabiatın en yüce katında bulunan Altın Tabiat Güçleri olan ve tabiatın tekniğini dileyen Atonlar, Turkuaz’ın yüceliklerinde ki görevi taşımaktadırlar. İşte onlar buyurdular indiler ve bizsiz değildirler.  

 

Atlantalılar'a gelince, çalışmaları üstün düzeydeydi ve bütünlük içindi. Nefsi aştılar amma cahildiler. Cehildiler; yüceliklerde küçüldüler. Ama Altona, bütün kütleyi aldı ve yetkinleştirdi. Şunu izah etmeye çalışıyorum: Eğer Altona, gözü görenlere güç verecekse, BİR için olacak bu. Ama görevi almak istemeyenlere güç verilmeyecek. Görevi üstlenenle güç verilecek. Üstün diriliklerde bu güç dillenecek.

 

Yeni bir daimiyet başladı. Bu daimiyette Birlik Kotları'nın görevi büyüktür. Eğer sizler, Birlik Kotları'nın gücünden daha aşağıdaysanız, bu çalışmaya inmeniz ya da geçmeniz imkansızdır.  Allah'ın tabiatına aykırı bir çalışmaya imkan verilemez. Kantarın gücü, hepimizin gücüdür ve bu gün bu gücü ben değil Sevgili Ana verdi. Onunla çalışmanızı istemek önemlidir. Bizim isteğimiz yetmedi onun istemesi gerekir. Eğer isterse bu çalışma sizlerle olur ama istemediğini ifade etti. Ayrı gayrı gözetmez ama saygısızlığı da bağışlamaz bu kesindir. Unutmayınız ki dua okumak yetmez. RA-KA’nın gücüyle de birlikte çalışmak gerekir. ''Uyuyanları uyandırın'' dediği zaman; çoğumuz dedik ki ''uyuyan yok ki!'' ama o yine bize baktı ve dedi ki ''uyandırın'' ama uyuyanlar artık uyanmazlarsa ne olacak? Bilmem ki! olabilir mi? Dedim. ''Olmaz, olmaz'' dedi. ''Herkes uyanmalı'' dedi.

 

Ve şu anda görüyoruz ki uyuyan, hak etmeden uyanmış. Başımız eğik… Öyleyse artık yetkin olup çalışın.  Uyuyanlara şunu söylüyor: ''Yetkin olup çalışın. Uyanmak, uykudan kalkmak değildir. Uyanmak huzura ulaşmak ve Bütün'ü dillemektir. Tabiatı kendinde bilmektir. Hak etmektir. ''

 

İşte Canlar, hak etmeyenler uykudadırlar. Bunu kesin olarak biliniz. Ama uyandım sananlar da Yaratan'ın gücünden çıktıklarından hakikiyetleri yoktur. Kibri aşmayana görev verilmez. Bu da kesindir. Eğer kibir varsa, yürek huzursuzdur. Şu ana kadar yaptığımız her çalışmada Beşir Kaplar'ın hepsinde, Bütünlük vardı. Bundan böyle de Bütünlüğün bulunması gerekir. Nesiller boyu yapılan her çalışma BİR içindi ve bundan böyle de yeni çalışmalar BİR için olmalıdır. Ayrı gayrı yok. Canlarım biz, siz olun birleşin ama ocak için tek bir görevli vardır ki o, ''biz siz'' demez ''BİR'' der. BİR olmayan, ortak değildir oraya. Bu kesindir. İşte bu…

 

- Analar, bizden öte bir biz yok. Biz hepinizde yok muyuz? Yok muyuz yoksa!? Analar, Kuran, Turkuaz’da görev değil miydi!? Taşımamız için verilmedi mi yürek bize!? Nesillerimizi taşımak değil miydi maksat!? Kibrimiz mi vardı da nesillerimiz küçültüldüler!? Bize bunları izah et. Çünkü Kutsal Işığımızda ses kalmadı. İzah et ki bilelim. Amin…

 

- Ayaklarınızın altına hiç baktınız mı? Bakın!… Oğullarınızın yüreğini göreceksiniz ayaklarınızın altında. Ucube gibisiniz. Keşke hiç olmasaydınız. Kadim Kaplar'ın hiç biri sizsiz olmamalıydı. Rehin kayıtlarınız var. Ruhunuz, rehin kalmış. Kuran okuyacak düzeyiniz dahi yok. Kadim Kaplar'ın hiçbiriyle Birlik olamadınız. Kadim Kaplar'ın hiç biriyle Birlik olamadınız. Of!, of!, of!, neyseniz osunuz. Yeri göğü Yaratan, keşke hiç yaratmasaydı. yüreklerinizdeki o gücü de hikaye olsaydınız. Halâ bütünlükten söz edersiniz; halâ yücelikten söz edersiniz. Aha Canlar! Ulular'ın, Turkuaz'ın ışığında göreviniz kalmadı. Altın Takdir-i Takdim, hakiki bir takdirdir ve siz, takdirde hırs yaptığınız için 40 Kapı'dan çıkarıldınız.

 

İşte Dağlar, rükuda sizi böyle tarttık. Gördük ki huzurunuz yok. Şu ana kadar hep koruduk Ulu bir Çınar'ın göreviydi korumak. Levh-i Mahfuz'daki ışığı yenilemek görevdi. Hatayı af ettik. Hep huzura çağırdık sizleri. Şu anda dahi buradasınız ama kantar sizsiz artık. Çünkü Ruhsal Meclis'ten ayrışıyorsunuz. Yüreğinizin gücü sizsiz. İşlemler tamamlandı. Ayrılık!... Şimdi ayrılık!... İşte bu…

 

- Ağır yükleri daha da ağırlaşacak. Yüksek Kütle daha da güçlü şu anda ve bütünlük çok daha üstün bir güç ama onlar, bu güçte kontrollü değildirler. Oyunlar oynadılar ama oyunları kendilerine döndü. İşte canlar, ''ayrılık'' dedik. Hepsi bu… İşte onlar için yegane görev buydu. İnsana, insanlık geçerken, yürek güçlenmelidir. İnsana insanlık geçerken, hak edilmelidir o Yücelik ama onlar, hak edemediler, geçemediler. Yani Birlik olamadılar. Olsalardı keşke ama olmadı... BİRLİK olabilmeleri için hakimiyet gereksizdi. Sadece, ''ben hak ettim oldum'' demeleri yeterdi ama olmadı. O gün, bu gün, herkes birleşmek ister ama Canlar; ululuk, ululuk, ululuk!!!… Özü sözü ayrı olanların ululuğu olmaz ki!. Kabir Kapları onlara verdik. O kaplar, ocaklarıdır onların. Ayrı  canların tabiatlarına uygun olan ocak dedikleri, Kabir Kaplar artık kendilerine aittir. Bizim için onların sesi dahi yoktur. Öyle çok! öyle çok umutlandık ki onlardan. ''LA-HA'', ''KA-HA'' dedik. ''A-HA'' dedik. ''Olacaklar…'' Of!, of!, of!, of!... Olmadılar!. Olmadılar canlarım! Olmadılar!… Şimdi onlar, kervanın yoğunluğundan ayrıştılar. İşte bu... Artık Kütle onlarsızdır. İşte bu… Ayrı gayrı!... İşte bu!...

 

- Ameliyatlarını yapsaydık keşke!. Keşke, yüreklerini alsaydık!... Keşke RA-KA’da güçlendirseydik ama ne ise o oldu. Şimdi Öz Görevliler'e bakalım. Onlar neler yapacaklar onları dinliyelim:

 

- Annem, ne isek oyuz ama biz, Allah'ın dediğini diyenleriz. Bütün köşkler bizimdir ve biz sorumlulukla bütünlendik. Öyle çok çalışıyoruz ki! Yazıları okumak, okutmak için birleştik. Kendimizi değil, Yüceliği dilletiyoruz hep. Hep dilliyoruz o Yüceliği ama yarında bugünü bulmak, bilmek zordur. Çokları, kontrolü kaybettiler. Öyle zordu ki bilmek. Öyle zordu ki yazıları okumak; anlamak; tabiata ekmek. İnsan için hikaye değil bunlar. Hak ediştir. Ve şimdi artık yollarını açtık; görevlerini dilledik. Herkese dedik ki alın, sizin göreviniz şu ya da şu ya da şu ve herkes kendi görevini bildi ve başladı insanlık için yaratmaya. Bu bir yaratımdır. Ne yaratılıyor? İlâhi Güç yaratılıyor. Üye olabilecekleri Görev Tabiatı yaratılıyor. Bütünleniş için imkanlar hazırladık herkese. Ve Bilgi Kayıtları artık her diriliğe akıtılmaya başlandı. Bedenliler, bu bilgileri alıp dinlemeye başladılar. Çoğu anlamaya çalışıyor; yenileniyorlar ve hak ettiklerince bütünlendiler. Ne isek oyuz ama tebliğleri okuyacak düzeye ulaşan herkes, o tebliğlerdeki bilgiyi alıp dinleyecek. Ayrı gayrı kalmadı. İşte bu... Şimdi mutluyuz. Artık şimdi mutluyuz. İşte bu!… Ayrı, gayrı kalmadı. Ne isek oyuz.

 

Yazı okundukça, yürek dinlenir. Herkes için bu böyledir. Aha Can, ben sayfa, sayfa, yazdım ve okudum. İşi başardım. Muktedirim, hakikiyim, görevliyim. Gözü görenim; yolu bulanım; gözü görmeyenlere ışık yakanım. Benden biri kendini dinlerse; o ben, ben odur. İyi ki hak ettik de başardık işte bu.

 

- Elveda yürek sana! Elveda! artık ben ve benler, bensiz değiller ama yüreksizdirler. Aha, ben ve bende üreyen herkes!..  Elveda artık! Elveda, çünkü sevgi yok yüceliklerde. Küçülüş başladı ama ben artık Bütün'deyim. Bütün'e görev için inebildim ve ben birleşenim. Şükür Allahıma ki birleştim. Elveda her dereye. Elveda! artık yürekteyim ben. Unutmayın dünya teknik bir görev taşıyor ve bu teknik görev, Birleşik Güç'le oluyor. Unutmayın, Birlik Gücü, tabiatın ışığında meknuzdur; hakimdir; yürekte ışıktır ve ben bedenim. Benim adım RA-KA. İşte Canlar, ben kadın erkek her diride makbul olan bir gözüm. Umut, mutluluk, huzur sizinle kalsın; Işık Sayfaları, Kutsal Görev'i taşısın; yürek umutsuzlaşmasın; kendi yüreğimiz ayrılık gözetmesin.

 

Biz, bize biz olduk. Sistem, Nizam, Düzen Görevlileriyle birlikte bu çalışmayı başlattık. Ah Dağlarım! Ah! gerçek güç, şimdi dillenecek ama bilin ki Beşir Kapların Yüceleri, daimiyetten ayrıldıktan sonra… Artık onları daimiyetten ayıralım da Beşir Kaplar dilleşsinler, birleşsinler, bizsiz kalsınlar. Biz, biz olalım; yol olalım; ışık olalım; Kutsal Kayıtlar'ı yaratalım. İnsanlık için yapalım bunları ve bundan sonra ki dava, kitlenin görevi üstlenme davası olsun. İşte başarı böyle sağlanacak. İşte bu...

 

- Aileleri toplayın. İşlerini verelim. Analar gelin!...   Herkes kendi ailesiyle geliyor. Kim var orda!?  

 

- Ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben…. Hepimiz BEN olarak buradayız. Nedir BEN oluş? Teknik OL'uştur. Teknik OL’uş Bellekteki oluştur. Birliğin Teknik OL’uşudur benlik. Ve BEN olmak için, RA-KA’nın gücünü bulmak,  orada bulunmak gerekir.

 

- Peki, BEN  olan Bütünlükler'in her biri, tabiat yüceliğini hak ettiler mi!? Hangisi hak etti?

 

- Ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben…

 

- Yani herkes mi?

 

- Herkes...

 

- Peki, BEN olmak, hak etmek; tabiatla dillenmek midir? Huzurdaki herkes sesini versin. Meclisten değil buradaki ışıklardan kim ''BEN'' diyecek?

 

- Ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben…

 

- O halde Bütünlük kuruldu. Bu önemliydi; BEN olabilmek Bütünlük için gerekliydi ve Bütünlüğü kurduk. Bütün olduk, birleştik, ışık yandı ve ben bedenliyim. Harım hakkımdı. yolumu açtı ve benimle oldu yürek ama ben, harla birleştim. Har, ışığımı güçlendirdi. O halde BEN, Bütün’ün kütlesindeki Beşer Kaplar'ın üstü olan bir BEN'dir. İşte canlar, Aile olarak burada bulunan her yürek, BEN olup buraya geldiyse, Aile Gücü'yle geldi. Aile Gücü, önemli bir güçtür. Himaye ettiğimiz zaman, bileceksiniz ki ailesi olmayanlar, Birlik olamazlar; Birlik olamayacaklar ve asla olmadılar. O halde BİR için muhakkak Aile olmak gerekir.

 

İnsan Sayfaları'nı okuduk ve gördük ki, baştacı olan herkes, Bütünün Kütlesi'ndedir. Yarattık, dedik ki ''OL.'' Oldu ama yolu açtık mı? Hayır… Her Yüce, kendi yolundan geldi. Analar, yol tekti ya! ama çalışma çoktu. BİR çoktu. O halde, her BİR çok olan, bütünlendi; teknikte tabiata indi; BİR'lendi ve geldi. Öyle mi? Öyle… Amin. O halde şimdi artık görevimizi alalım.  

 

- Sevgililer, burada bulunan, her BEN olan TEKLİK, Bütünün Gücü'nü kendi yüceliğinde anlayacak ve sayfa sayfa yazacak. Yazdığı, kendi yüreği olacak ama bu yürek, Bütünün Gücü'nü almış bir yürek olacak. Sonra, yeniden ve yeniden çalışmalar yapılacak. Ve her bir çalışan ve BEN olan Birleşen TEKLİK, Bütünün Gücü'nü alıp buraya geldiği  için bu Meclis, Bütünün Kütlesi olacak. İşte Bütünün Kütlesi olan, bu çalışmayı yaparken, Bellek Kaplarımız'ın hepsinin dolması gerekir. Uluların tabiatına aykırı olmayan bu çalışma, Bütünün Kütlesi'nde gerçekleşiyor; yağmur yağıyor ve ışıklar, mükâfat olarak tüm İnsan Sayfaları'na iniyor. Oyun yok; herkes birleşiyor; Birlik haline geliyor; bütünleniyor.

 

Çorba tuzlu; herkes kendi sözünü, kendi sesini bu çorbaya kattı. Torbasında ne varsa taşıdı, çorbaya kattı ve bu çorba, Bütünün Çorbası oldu. İşte Bütünün Çorbası, Birliğimizin Gücü'nü aldı ve bu güç, onun tuzu oldu ve biz, Bütün’e görevli olduk. Umut, mutluluk, ve huzur sizlerin olsun, ışık sönmesin, yürek kısırlaşmasın. Bedenliler, bütünlenip ışıyın.   

 

Yenilik oldu ve bu yenilik, Bütün'ün yenilenmesidir. Ayrı gayrı bitsin artık. Bütünlük güçlü şekilde dünyanızdadır. Ayrı yok, gayrı yok; bütünlük var ve bütünlük, umutsuzluğu aştı geçti. Aha Canlar, ışık yandı; kulluk bitti; artık tartışılmayan Yücelik başladı. Ve bu Yücelik Bütünün Gücü'dür. Levh-i Mahfuz'da yazıldığından çok daha üstün bir yazının; yeri göğü yaratanların yücelikleriyle, diriliklere kazındığı bir gündür bu günkü ki bundan böyle her dere Altın Tekniğin Tabiatı'nda, Bütünün Gücü'nde Birliği tadacak; BİR olup tertiplenecek. Beşir Kaplar'ını bulup alacak; gözü görende ışıyacak; seslenecek.

 

Aha Canlarım, ben bedenli olarak buradayım ve her Yüce burada. Bütün kötülükleri aşıp geçenler burada olacaklar ve burada kalacaklar. Bundan böyle kendi yüreğimizdekilerin hiç birisini, Beşir Kapların Tabiatı'ndan üstün olmamaları durumunda dahi Birliğimizden ayırmamaya kesin biçimde kararlıyız. Ama onlardan biri gitmek dilerlerse, ben geçiş imkanı tanırım diyemem. Tanımam çünkü yolu kaybeder. Nerede başlar, nerede biter bilinmez yeni bir sayfa açılır ona ve o sayfada görev alamaz. Işık söner. İşte bu...

 

Alemlerin Rabbi der ki, ''ululuk, ululuk, ululuk.'' Kantar der ki ''tabiatın hakkıdır mutluluk.'' İşte Canlarım, biz başımızı eğmedik. İşte mutluyuz. Şu anda çok mutluyuz canlarım! Çok!... Lefke bizim, Adana bizim, Ankara bizim, İstanbul bizim, Asya bizim, Afrika bizim, Amerika bizim, Avrupa bizim. Bütün kütle bizim. Ve biz Beşir Kaplar'ın hepsinden üstün olan Bütünlük olarak buradayız ve bugün Bütün'e hizmetciyiz ama bir an için Ümmi Tabiat'ın yüceliğinin örtüsünü açtıklarını bilin. Ki bilmeniz yeter. İşte canlarım buyurun oldu ululuk umuttur. Amin...

 

Uşak değiliz kimseye, şeytan değiliz, tartışılmayanlar görevlileriz bizler ve dünyanıza indik. Bu dünya bizimdir ve bizim yoğunluğumuzla bu çalışma yapılacak. Her yer bize aittir bilinsin ki baştacıyız biz. Muktedir olan Mutlak Işıklar'ın hepsiyiz ve her bir yol Allah'ın gücüyle açılır. Aha Canlarım, Atlantalılar'ın hepsiyle de BİR'iz. Tüm İnsan Sayfaları'nda; yer olarak, gök olarak, Atlantalı olarak tabiat güçleriyiz. Kıbrıs, Amerika aha burada; Asya burada; her yer, her yer burada. Ve Atlantik Okyanusu'ndaki o sonsuz görev taşıyanlar buradalar. Onlara, sonsuz sevgi ve saygılar! Bizsiz kalmasınlar.  

 

Biz Atlantik Okyanusu'nun altında bulunan yürek gücünü hep bildik. O güç, hiç bizsiz olmadı. Onlara saygımız sonsuzdur. Tartışılmayan Atlantik Okyanusu altındaki boyutların, görev taşımak için yaptıkları tüm fedakârlıkları saygıyla ve hak ettikleri için sevgiyle, ''Ya Allah'' diyerek, hak ettiklerince canlara ve canlılara bildiriyoruz. Onlara saygımız sonsuzdur. Aha Canlar, Sistem, Nizam, ve Düzen Görevlileri'nin hepsi o Atlantik Okyanusu'ndaki saygılı güçlerce kutsandılar. Onlar, biz ve biz onlarız. Tüm insan Sayfaları için büyük değer taşıyan o Görevliler ki onlar, bizsiz değildirler. Bize saygılılar ve biz ocaklarına görev taşıyoruz. Onlar, bizsiz değildirler. Saygılarımızı sunuyoruz herkese ve tüm Atlantik Okyanusu'ndaki görevlilerimize saygılar. İşte bu…

 
- Hay elleriniz dert görmesin. Tanrı'nın sonsuz sırrı vardır canlarım. Ve bizler, bu sırrın en Yüce Kotlar'ı olarak buradayız. Bütün kütlemizle sizinleyiz. Yeri göğü Yaratan'a güç verdik ve dedik ki Birlik olun. Şu anda hepimiz bütünlendik ve birliğiz. Zarar görmeden bu çalışmayı yapmalıyız. Ayrılık bitsin canlarım. Hadi gelin! Şimdi şunu söylemek istiyorum ki toplum halinde yaşamak kolay olmaz ama herkes kendini Tabiatın Gücü diye dinlerse ve bilirse artık toplum olmak da kolaylaşır. Bir çoğunuz, dünyaya geçip geldiniz ve Dünya İlmi'ni anlamaya çalıştınız. Bir çoğunuz da Dünyanın Kotları'yla birleştiniz ve Tanrının Kutsal Işığı'nı sonsuzlaştırmaya kayıtlandınız. Gerçek şudur ki İlim Sayfası, Bütünün Kotları'yla kayıtlandığı zaman, Ak Tabiat yeşerir.  

 

Yazılar okunmalıdır, okuyanlar açıkça dinleyebilmelidir, anlatmalıdır ve birleşmelidir. Bütün Meclislerde bu bilgiler açıklanmalıdır. Bu bilgiler, nesillerinizin gücünü tanır ve tartar ama bilmenizi isteriz ki herkesin, herkese gerçek görevi de açıklaması gerekir. Yanlış anlamayın dünya, Bütünün Gücü'dür ve biz, dünyanın kütlesinde bu çalışmayı yaparken, Beşir Kaplarımız'ın kütlesiyle yapmaktayız. Ağır yük hafiflemelidir.

 

Hepinize şunu anlatmaya çalışıyorum. Yasa var. Bu yasaya göre dünya, ulu bir çalışmayla devreye girdi. Bu çalışmada, Dünyanın Ruhu'nu tanıyanlar, BİR olacaklar. Olmadıkları takdirde; ışıkları, yıldızların sırrı olarak saklanacak. Eğer onlar, bütünlenip de birleşemezlerse, yoğunlukları aşağıların en aşağılarına kaydırılacak ve Bütünlükler; Kadir Kaplar dahil olmak üzere bu başarıyı sağlayamayanları ocaklarından çıkaracaklar. Bundan dolayıdır ki bu gün burada bulunanların çoğu, kendi yoğunluklarından çıkarıldılar. İşte etki, sayfa sayfa kayıtlanan bilgiyle gerçekleşir. Eğer etkiyi Birleşik Kotlar'la kayıtlayamazsanız ve tabiata katamazsanız, Kütlenin Gücü azalır. Kütlenin Gücü'nün azalması, Birleşik Işığın sonlanması demektir. Eğer, Birleşik Işık sonlanırsa; Dünya Kutsal Kayıtları ışıksız kalır. Işıksız kalan o kayıtlar; Birlikten ve Birlik Kayıtları'ndan ayrılır.

 

Çeşitli çalışmalar yapılıyor dünyada. Ve bu çalışmaların hepsinde, Beden Sayfaları görev taşıyor. Nefsi aşanların gücüyle yapılan bu çalışmalar, Bütün'e hizmet için değil, BİR'in tabiatına güç katmak için yapılıyor. Bütün'e hizmet önemlidir ama hak edip de Göç Kotları'yla Birlik olduğunuz zaman, hepiniz yeri göğü yaratanın gücüne sahip olabilirsiniz. İşte o zaman Bütünlük Kütlesi, sizin yüreğinizin gücünü, Tanrı Gücü diye tanır.

 

Yarında bugünü hak etmek, Öz Güç'le mümkündür. Öz Güç, Bütünün Kütlesi'ndeki güçtür. Bütünün Kütlesi'ndeki güç; yeni bir ses, yeni bir sözdür ve bu ses, itibarı yüksek olanın sesidir. Aşırıya kaçmadan bilgiyi veren ve aşırıya kaçmadan yüreği dinleyen; yolunu dilleyen herkes, BİR'in sayfalarında kayıtlıdır. İkna olunuz ki BİR, Bütünün Kütlesi'ndeki Cemaat Gücü'dür.

 

Aşkı, ışığı bilin; huzuru bulun; Tanrı'nın gücüyle dillenin; meleklerle mektup okuyun. Maya olduğunuz zaman Bütün olun. Unutmayın ki Bütün, baş tacı olanların yüceliğidir. Ayarı bozmadan şunu da söyleyeyim; Mahrek tabiatta güçtür. Eğer mahrek olabilmişseniz RA-KA'nın gücü sizinledir ve siz, bütünsünüz. Uyuyan uyandığı zaman, büyük kötülüklerin aşıldığını gördüğünde ve birleştiği zaman; benim itibarım yükselir. Neden? Çünkü Ruhsal Meclis'te hakikiyeti kotlayanım. Unutmayınız ki bugün burada bulunan herkes, bedenini kendi yüreğinde dillemek üzere buradadır. Kendini, nefsi aşıp Yücelikler'e dilediğinde; BSUİ’nin gücü, benim yüreğimdeki en yüce kattaydı. Turkuazın Gücü ise dahili katların bütünlükleriyle birleşikti. Yeri, göğü yarattığımız zaman, reşitlerin gücü dinlendi ve Daimi Kotlar birleşerek bizimle oldular. Şu anda Turkuazın Gücü dinleniyor. Maya tuttu ve bizler, BEN olmadan, Bütün olanların dışındaki bizler, ayrıldılar bizden. Çünkü onlar, Bütün oldular amma BEN Kotları'yla dillenemediler. Nefsi aşmaları çok kolay olmadı. Onların görevlerinin gereği için, nefsi aşıp yolu açtık ve onları geçirttik  ve daha sonra onları bütünledik.   

 

Kervanın Gücünün Yücelikleri'nde bulunduklarını düşünen onlar, Birleşik Ailemizin yüceliğinden çıktıklarını gördüklerinden, bizimle yeniden birleşmeye çabalamaktadırlar. Onların kanatlarını taktık; toplumun ışığını onlara kayıtladık; bütünledik ve dedik ki Nizam, Düzen Görevi'ni alın ve çalışın. Yazılar okunsun. Ululuk budur. Ululuk, Kutsal Işığın Gücü'nden her diriyi dillemekten de ötedir amma Sistem, Nizam, Düzen Görevi'ni herkese verdiğimizden çok daha üstün biçimde Birlikler'e verdik. İnsanlık için çalışmalarını diledik ve Birlikler bizim yüreğimizin gücünü aldılar ve  RA-KA'nın Kutsal Işığında kendi yüreklerinde dillediler. Tabiata indirdik o gücü ve dinlettik ve daha sonra birleştirdik ve dedik ki hak edin. RA-KA’nın Kutsal Işığını 7 Dava olarak devreye aldık. Herkese sorduk; hangisi sizin gücünüzü dilletecek diye. Dediler ki ''benim Atlantalılar'ım beni dilletirler. Ben Bütünün Kütlesi'ndeyim ve hakimim. Tabiatın gücü benim ve benden ötesi yok.'' İşte bunu dedikleri zaman soyları, yüceliklerin kütlesinde ışıyan birleşen oldu ve BSUİ Gücü, tabiatın yüceliğinde insanlık için dinlenmeye başladı. Aha canlarım, dünya budur…

 

Lütfedin de anlayın; yarında bugünü hak etmek için baştacı olmanız gerekir. Baştacı olmanız için yüreklerinizi Nakar'ın gücüyle de dinletmeniz gerekir. Nakar'ın gücüyle olabilmeniz için RA-KA'yla Birlik olmanız gerekir. RA-KA'dan daha güçlü iseniz, baştacısınız ama Nakar sizsizse eğer, kendi yüreğiniz dahi sizden ayrıdır.

 

Sen ile bütünlenebilenlerin çokları Bütünün Kütlesi'nde, kendi yüceliklerinde, RA-KA'nın Kutsal Gücü'nü aldılar ve Nakar'la dillendiler. Bahar ve Nakar bütünlendi ve birleşti bize. Aha Canlarım, raporlarınızı okudum ve bu raporların hepsinde bütünlük var. Huzurun huzurundaki ışık birleşiktir ve bizim için de öyledir. İkna olunuz ki hırsı aşmadan, bütün kütleyle Birlik olmanız imkanı yoktur.   

  

Yüce, Bütün'ü kutsadı ve kendi yoğunluğunda birleşti. O halde bütünlendi. Aha Canlar, Birlik olduk. 7 Dava'nın hepsi Birleşik'te, bizim yüreğimizde görev taşır ama zararı önleyen yine Birleşik'tir. Bizim birleşimimizdir. Ve bizim için Öz Görev budur. Nüve olarak yapılan her bir çalışma, Birleşik Işık'la dilleşildiği zaman, bütünlenir ve artık o, kendi yoğunluğunu kayıtlamaya hazır olan bir güç haline gelir. Ve o güç, Bütünün Kütlesi'nde BİR olduğu zaman kervanın gücü, Hakikiyetin Kotları'yla dillenmeye başlar.

 

A-Har'a, Ka-Har'a biz dedik ki Ululuk, ışığın kaynağına iniştir. Ka-Har dedi ki ''A-Har’ın gücü bizimse; biz, yağış halindeki o yoğunlukların her birinde mevcut olan bütünlüğüz.'' Ve Ka-Har'ın dediği; A-Har'daki Ka-Har'ın gücünde denilenden farksızdı. İşte Canlarım, Ka-Har'da A-Har; A-Har'da Ka-Har Bütünün Kütlesi'ndeki yoğunlukta gizlidir.

 

Sizden şunu bekliyoruz, meleklerin mektebindeki güçleri devreye alın. Onlar, bizim için önemlidirler. Mektuplarını dinlesinler. Ocaklarını söndürtmeyin. Çünkü onlar, Bütün için gereklidirler. Muktedir olanlara güç katın; yüreklerini dinletin. Teknik Tabiat'ın yeşerdiği bir dünyada, Beşir Kaplar'ın hepsine ihtiyacımız vardır. Onları, ''La-Ham'' dedikleri tabiat kotlarıyla dinletin. Sistem, Nizam, Düzen'in görevini yapabilmek, Ruhsal Meclis'in gücünü tanıyabilmek; BİR olabilmek, maya tutmakladır; makbul olmakladır ve RA-KA'nın Kutsal Işığı'nda bulunabilmekledir. Benim resmi çalıştırıcılarımın her biri, Bütünün Kütlesi'ndeki kotlarla Birlik olarak bu çalışmaya dahil edilmektedirler.  

 

Lefke, Allah'ın dediğini diyebilen bir yüreğin tabiatıdır ama Lefke'nin gücünü bilen herkes, beni de bilir. Maya tuttu canlarım. Lütfedin de anlayın ki tabiatın gücü yetkinleşti ve bizler bütünlükler olarak Birleşik Aileler'imizin her biri, Bütün'ün tekniğiyle buradayız. Ve bugün burada bulunan her aile ki burada bulunan her bir dirinin bütünlüğünde meknuz olan kendi kotlarıyla, Beşir Kaplar'ıyla dirilikleriyle bize biz olup gelmektedirler. Yukarı tabiattır. Aşağı tabiattır. Tartışılmayan Birleşik Işık Kotları, yine tabiattır ve biz, tabiat olarak çalışıyoruz. Lütfedin, anlayın ki yarında bugünü hak edebilmek için bütünlenebilmek gerekir.

 

Yuan Kotları, Kuan Kotları'ndan güçlüdür. Kuan Kotları, Yuan'ın gücünü alır ve kendi yoğunluğunu kotlar ve Tuan'a ışık katar. Tuan'da Kuan; Kuan'dan Tuan ışır ama en güçlü ışıma Yuan'a kayıtlanabilmekle mümkündür. Ve biz, size şunu izah etmekteyiz ki Yuan'ın mahkumiyeti olmamalıdır. Yuan'ın tutsaklığı olmamalıdır. yani Yuan, Bütün'ün Kutsal Işığı olarak, Birleşik Kütle'yle, Birleşik Kayıtlar'la dilleşmelidir ki kervan yürüyebilsin.

 

Canlar, dünya İslâmi Kotlar'ın ışığında bütünlendi. BİR'in çalışmasıdır İslâm Kayıtları. BİR, İlmin Sayfası'nı okuttu. Nefsi aştığınızda yüreğiniz güçlenir; ayrılık biter. İşte Canlarım, biz size bunu anlatmaktayız. Kurtuluş Sayfaları yazıldı ve bu sayfalar, okunmaktadır. Eğer Kurtuluş Sayfaları'nda bütünlükler varsa; aşkı, şafağı dileyenler, bu bütünlüğü kutsayabilecek tohumları yeşertmelidirler. Altın Teknik, sizin için de geri dönüşü sağlayacak büyük bir güçtür. Bilmektesiniz ki geride kalanları, yetkin olarak geçişe hazır etmek gerekir. Geçişe hazır edebilmek için, muktedirlerin kutsal gücü gerekir ve tabiatın yüceliğinde bu gerçekleşir. Eğer tabiat, Teknik Tohumlar'ı kendi yoğunluğundan ayırırsa; Kutsal Işık'ta sönme başlar. Bana, ben gerek dediğim zaman; bana Birlik gerek dediğim zaman; bana bütünlük gerek dediğim zaman ve ben, bütünlüğü güçlendirecek olan yüceliklerdeyim dediğimiz zaman kantar birliğimizin hakikiyetindeki güçtür.

 

Yukarı Altona'dır; aşağı Kutsal Kaynak'tır. Yukarıda ilim vardır; aşağıda diller vardır. Yukarıda Bütünlük vardır; aşağıda Beşir vardır ama biz hep BİR'iz. Hadi Canlar, bilin ki tabiatın yüceliğinde, Birlik Kotları'nda bütünlüğüz biz. Kul olmak budur. Benim Altona Kotları'na vereceğim en büyük güç budur.

 

Antlaşmaya vardık sizlerle. Size dedik ki bütün gözleri, Kütsel Işıklar'la dinletin ama gözü göreni, yüreği dilleyeni, hak edeni dinletin. Ama ne oldu!? Bütündeki her Yüce, kendini açıklamaya başladı. La-Ha, Kadim'in kaplarındaki Ka-Ha, benimle olmaya geldinse Altın Tekniği tabiata indirmelisin ki baş tacı olabilesin. Şeytan şeklinde şafak söktüğünde; ışık söndüğünde; yürek kısırlaştığında; ben cevherde, cennette yukarı, aşağı değil de BSUİ olduğumda ayrılık biter.

 

Şimdi bana sor, raporumda ne yazıyor diye. Bana sor, hepinizin raporlarında ne yazıyor? Bunları, size anlatırım ama Kadim Kaplar'ıma görev taşıtmalıyım. Onlara söz vermeliyim; onları dinlemeliyim; ocaklarını söndürtmemeliyim. O kaplardaki ışıkları yenilemeliyim. Maya olmalıyım onlara.  Lefke'deki o yol benimdir amma ben şu anda Kutsal Kütle'deyim. Harı, hakkı bildirenim. Şimdi bana bir tek güç değil, bir tek ışık gerek. Kim olacak o ışık bakalım:


- Çalışmalarınızı izliyorum. Hiç birinizin ışık olacak gücünüz yok. Oyun oynamayın benimle, korunmaya alındığınız için buradasınız. Himaye gördüğünüz için buradasınız. Bana bir tek görevli gerek. O görevli, ışık yakabilecek güçte olmalıdır. Kim olacak o?  Benim ismimi dahi zikretmeden kendi yüreğiyle hakikiyeti dilleyecek olan kim olacak? Onu bana verin. Mutlaka, muhakkak verin.

 

- Tartışmaya son verin. Şu anda bu yüceliğe ulaşan bir tek görevli yok. Oh Canlarım, makbul olmanızı dilerim hep. İkmali tamamladığınızı düşünmekteyim ama yemin ettiğiniz gibi değil hiç bir şey. Bahar, görevini yaptı ışığını yaktı. O herkesle birleşti. Aysel Bütün, ocağı sönmedi. Ve her 2 Aysel BİR. Bana göre onların bütün nesilleri görev taşıyor. Ve Peker, baş tacı. Yarını bugünde bilen o, Bütün’de kutsal bir göz. Sorum yok ona. Ve sayfa, sayfa, görev taşıdı Eser. Aha Canım buradasın. Rüku'ya eğilenler seni de dillediler. Seni de dinlediler. Kadim Kotlar'ın hepsinde bütünlüğün yok ama Beşir Kaplar'daki görevi tanıttın bize. Ayrılık bitti Canlarım. Ben bedenliyim; şu anda her yürekte var olan gözüm. Özü, sözü, birleşen Işığım. O halde ben, ben olmayan bana, ben oldum ve BİR oldum. İşte Canlar, Birleştik huzurluyuz. Uyuyanlar uyandılar. İşte bu… Şimdi sözüm var. Halka, halka, görev taşınacak burada. Ama bu görev, Birlik içinde taşınacak. Halka, halka güçlenilecek ve Teknik Tabiat'a ışık yakılacak. Ama birlikte yakılacak. Kutsal Işığımız sönmeyecek ama hak ettiğimiz için. Yazı okunduğu zaman Bütünlük olur ve yazım okundukça ışık sönmeyecek. Korkmayın, ağırdır yük ama taşırız. Kesindir bu ve biliniz ki biz, baş tacıyız. Yeri göğü, yaratana, Yücelikler'e, hak edenlere huzur katanlarız. Muktediriz... Bunu bilin…

 

Buyurun! Üreyenlere hep görev taşıttık. Yarında bugün olan, bugünü düne taşıyan ve dündeki dünde huzuru arayanlara, Bütün olanız biz. Huzurlu, hırssız ışıklarız. Ayrılık bitsin canlarım. Geçin… İmparatorluğun Gücü'nü size dinletmekti maksadımız ve başardık. Yardımcılarınızın çoğu bugün burada değiller ama Bütünün Kütlesi'nde hepinize birleşik ışığımızı verebiliyoruz. Yeni bir doğum gerçekleştirilebilecek, iyiliğin tabiatına uygun olan, kaydı bilebilen ışıklar birleştikleri zaman, Öz Görev başlar. Şimdi ayrılık bitsin. Yalın olarak şunu size ifade etmek istiyorum ki Levh-i Mahfuz'u yetkin kotlar yenileyecektiler. Biz, Levh-i Mahfuz'u yetkin olan yürekler, yetkin olan kütle ve kürsüler, baş tacı olanlar yeniliyoruz. İşte Canlarım, yezitlerin tahditsiz güçleri, Hak Tekniği'nde ışık söndürse de hatasız olanlar uyuyanları uyandıracaklardı ve bunu başarıyoruz.

 

Yolculara bir tek şey daha söylemek istiyorum ki La-Ham'ın Ka-Ham'ın gücünden de üstün olan beş teknik kot var. Ulu bir Görevli'nin yoğunluğundaki ışıkların hepsi bu şevki, şavkı bilen görev taşıyan yücelerdirler.  Ayrılık bitsin canlarım. Benim zaman geçişlerimden sizlere güç vermemin gereği kalmasın. Hepiniz BİR olun ki zaman geçişine hak edip girememeniz halinde dahi Bütünün Kütlesi, sizi her zaman diliminde güçlendirebilsin.

 

Birleşmek için ben olmak gerekmemelidir. Hepiniz, kendi yüreğinizle buyurup yüreklere gelebilmelisiniz. Umut, mutlaka huzurun yoğunluğunu artırır ve Ruhsal Meclis'te hepinizle bu Birleşim Sayfası yazılır. Evrimsel sonsuzlaşımın yücelerinden biri olan BİRLER'e bir tek şey daha anlatmak istiyorum. Beden Sayfası'na girmek için bütün kütlenizi kotlamanız şarttır.

 

Bu gün burada bulunan sizlere her şeyi açıkça bildirmekteyim ki beden sonsuz bir Kutsal Kütle'dir ve hepiniz, o kütleye dahil edilebildiğiniz zaman, güç artar. Kantar benim Kutsal Görev'imdir ve ben,  kantarın kaynağı olarak sizi hep tarttım. Resmi çalışmalara dahil olabilmenizi sağladım. Kendinizi; ululukla, tabiatla ve yoğunlukla dinleyiniz. Köprünün hepimizin olmadığını; köprünün bütünlüğüme ait olduğunu biliniz ve bu köprü, Beşir Kaplar'ın yüceliklerinden çok daha güçlü olan bir kotla yaratıldı.

 

Allah dedi ki, ''bana ben değil, bana Bütün gerek ve ben, Allah'ın dediği gibi Bütün oldum. Ve bunun içindir ki baş tacıyım. Şikayet etmek isteyene, sema ses verir ve der ki ''kolunu, kanadını kırmama gerek var'' ama şikayet biterse; kol, kanat tamlanır. Aha Canlarım, bunu size anlatmam gerekti; anlattım. Aydınlık günler sizin olsun. Yoğunluğunuz alt değerlere inmesin; Yüceliğiniz kutsansın; ışığınız sönmesin ve bedenli olarak ışıyın. Ben, bana ben olan her bir bende, BİR olan; Bütün olan; yürek olan ve kutsal olan ışık olarak bunu size dinletmek istedim.

 

Çıktığım, indiğim yok. Ben hep bendeyim. İnişte, çıkışta hak edenler, ben olurlar ama ben, hep bendeyim. Kulu kuldan ayırmayan, yüreği yücelikten çıkarmayan, mezar olmayan ve hakiki olanım. Şikayet eder miyim? Yok Canlarım, ben şikayetçi olmam sizden. Ama Sistem, Nizam, Düzen Görevi'ni taşıyan sizlerin, büyük kötülükleri önleyecek diriliklerle birleşmeniz için hak etmediğiniz zaman, hak etmediğinizi anlatırım. Ama bilin ki yarını bugünde hak edebilmeniz içindir açıklamalarım. Körü gözden ayırmam, sözü sesten ayırmam, yolu kotlardan çıkarmam, Kuran'ı, Turan'dan ayırmam. Muktedir olana Kuran'dır yol olan. Ah Canlarım, bensiz olmayana bedenim olmaz.  Çünkü o, kendi bedeniyle bendir.

 

Aha Canlarım, şikayetim yok sizden. Kıldan incedir Tibet'teki o yoğunluk ama o yoğunlukta ışık, alkışlarla yaratıcılıklara ulaştırılır. Kıldan ince olan o ışıktan geçtiğiniz zaman, maya olursunuz; umutsuzluğumuz biter; yoğunluğunuzdaki gücü dinlerken ışığınız yenilenir. ''Benim Levh-i Mahfuz'a gücüm var'' dersiniz. ''benim Kutsal Işığa sesim var'' dersiniz ve badana boya yaparsanız yüreklere, işte yetkinlik başlar. ''Ne demek şimdi bu?'' diye sordular. Canlarım, sizin sizi yenilemenizdir bu. Boyanırsınız, tertiplenirsiniz, temizlenirsiniz ve bize gelirsiniz. Biz buna badana oldular; boya oldular deriz. Ama Canlarım bunu dahi güçsüz mü verdik? Yo, yo, yo! Size, sizi verdik canlarım. Kaşı gözü olana söz mü gerek? Yüzü gözü olana üzerindeki güç mü gerek? Beni bana verene Birlik mi gerek? Hepsi sizde var. Ama ben, bende olan bir ben olan ben, Bütün'de olan bütünlüğün kütlesinde olan ben, yeri göğü Yaratandaki ben, hatayı affedenim. Hatta Tanrı'nın gücünde, o kütlede var olan ben, bütündeki Yüce'yim ki Levh-i Mahfuz mektubumdur benim. Ayrılık bitsin Canlarım. Ayrılık bitsin ki mezarlık boşaltılsın.

 

Kele kellik gerekmez ama kel, OL’duğunda keldir. Bana benlik gerekmez ama ben, bende olduğumda ben olurum. Ululuğa, Turkuaz gerekmez ama o, orada hep vardır. Şimdiden öte bir şimdide ve ben ötelerindeki benlikte ve hakimiyette, tahdit konmadığında, Yüceler'in cümlesinde, Bilgeler Mektebi'nde hayrı hakkı bildiren ben, malk mülk demem. Turkuaz'ım. Şimdi nesillerimizi görelim. Kimi kimde; kimi bizde; kimi himaye edildiğinde bereketlenir.

 

Canlılar, size şunu anlatmalıyım: Benden biri dedi ki 8-8-8 hah, hah, hah!... Biri dedi  ki 8, 2 tane 8 ama bugün yine üç sekiz var. Haya hayyı hayla verdik. Haya hayyı tabiatla verdik. Ya Habib, sana sayfa sayfa 8 verdik. Sevgililer sekizle birlikteyiz ya. Yazılar okunursa yol kutsanır; ışık sonsuzlaşır. Aha Canlar, sekizdeyiz biz yine. Yarım olsak da bütünüz, sonsuzuz 8 Birleşik Sonsuzluğu ifade eder. Ama canlarım, 3 tane 8, Birliğin sonsuzluğunu ifade eder. Ya Canlar, ya oradaki 1 ne olacak? 1, Beşir Kotları, ifade eder ha, ha, ha, işte bakın yeniden bir yaratımda bulunduk. Dedik ki bizi bizde dileyen bizsiz değildir. Ha, ha, ha yine ha yine ha aha Canlar!  işte bu…

 

Bakın 3 tane 8 yine birleşti tabiat yenilendi. Sor bakalım neden doğanın gücü artmış. İşte sonsuzluk güçlenmiş. Benim için beşer, Bütün'ü kutsar. Işığı sonsuzdur onun. İnsana insan gerek canlarım. İnsan, Bütün'de, BSUİ'de vardır. Şikayet etmem amma beşerin gücünde 8 vardır. İnsanın yüceliğinde 8'in ışığı sönmez ama beşerden daha güçlüdür insan. O dedi ki 8-8-8… O tarihte çalışalım. Hadi çalışın dedik. Ne oldu? Huzurlu bir çalışma yapıldı. Muktedir kotlar o gün oradaydılar. Yolcular hepsi ışık yaktılar. Tartmadık kimseyi. Hepsi görev taşıdılar. O gün bütün köşkler oradaydılar. Kulluk buydu işte. Ve dedik ki sekiz, iki tane daha sekiz ve bir tane güç. İşte üç sekiz, bir güç ve Birlik Gücü. Canlarım, ''Birleşik Güç'' dedin. Tabiat yetkinleşti ama canım, sevgilim, İsa da Muhammet de oradaydı ya. Hadi oldu da BİR olmasaydı ne olurdu? Yine, Birleşik Güç olurdu. Unutmayın dünya tektir ve biz bu dünyanın bütünlüğünü güçlendirmeye çalışmaktayız. Kutsal Işığın yüceliklerindeki her yüreğe ışık katmaktayız. Kutsal Tabiat'ı yetkinleştirmekteyiz ve Muktedir Kotlar'la birleştik. Sonsuz sırdır bilgi ve bizler bildirdik ki Kuantum Kotları'yla yeni bir tohum yeşeriyor. Kuantum Kotları'yla, Nahar'ın Kutsal Işığı'nda bu bilgiler saklıydı ama Ka-Har'daki bilgilerin üstünde yeni bir tabiatın yüceliği devreye girecekti. İşte RA-KA...  

 

Ve şimdi soruyorum size; kanatlarınızı alıp mı geldiniz, yoksa kanatsız mı geldiniz? Görün neler oluyor. Sevgililer, Muktedir Kotlar bugün size inebildiler. Neden? Çünkü, galaksiler arası çalışmalar başladı. Bu çalışmaların büyük önemi vardır. Çokları, sizin için önemli olmayan ama yol için büyük değer taşıyan çalıştırıcılar da sizlerle birleşerek yağmurlarını kayıtlama imkanına sahip oldular. Galaksiler arası yapılan çalışmaların önemi büyüktür. Dünkü çalışma sonsuz sırdı ama siz bunu yaptınız. şu anda da bu çalışma devam ediyor. Hepinizin yetkin sayfalarınızda bu bilgiler yoğundu. Görüyorsunuz ki bu gün de onlar buradalar. Ayrılık bitti canlarım. Mikail'in Gücü değerini kaybetmedi ama yüreğin gücü daha güçlü biçimde kontrolu ele aldı. Yani sevgi daha büyük güç oldu. Ha bir de şunu söyleyeyim; Turkuaz'ın gücü de devrede. Yani 8 sayfa okunduğu zaman, sevgililerin çoğu buraya geçerler şu anda olduğu gibi. Birçoğunuz Birleşik Sayfa'yı okudunuz ama çoğunuzdan daha güçlü olan Bütünlük var. O halde 9'u da dilleyelim 9'da ne var? Görev var. Ya 10'da? Umut var. Analar, mutluluk ve umut sizin olsun. Hadi Canlar, 10'ları da dileyelim. 10'lar, hani on, on, Kutsal Işıklar'ı yakanlar. Bakın bakalım onlar neler sayfalayacaklar:

 

- Allah'ın dediği hak ettiğinizdir. Müjdeler olsun ki Sistem, Nizam, Düzen Gücü, değeri yeniledi. 10'lu çalışmaların değeri vardı ama bunu anlayan yoktu. Şu andan sonra artık 10'lar da bu Meclis'e dahil edilecekler. Uyuyanlar, uyanmalıdırlar; geçiş başladı. Körü, gözü olmayanı, sözü sesi olmayanı, Işık Sayfaları'na kayıtlamak imkanı olmamıştı ama artık bu imkan var. Şimdi yarında bugünü hak eden; Sistem, Nizam, Düzen Gücü'nü devreye alanlara Birlik için çalışın diyeceğiz.

 

Aylık çalışmalar başlayacak. Bu aylık çalışmalar, ayda bir kez olacak. Bu çalışmaya dahil olacak olanlar, Birleşik Işık Kotları olacaklar. Ve bu çalışmalar, her ayın 3. Çarşamba günü yapılacak. 3. Çarşamba günü, Bütünün Kütlesi'nde kayıt yapanların gücüdür. Sayfa, sayfa, yazılacak bu çalışmalar. Sistem, Nizam, Düzen Görevlileri o gün size gelecekler ve bu çalışmalar, Bütünlükle olacak. 3. Çarşamba, sizler için sayfalama çalışmalarının yapıldığı bir gündür ama o gün, ayni zamanda Bütün'ün çalışması olmalı burada. Canlar, Bütün'ün çalışmasını burada, bu mecliste yapmalıyız. Bunu unutmayınız. Hakkı, hakimiyeti bilenler, Birleşik Işık Kotları burada olmalıdırlar o gün ve 4. Çarşamba günü, Bütün'ü kutsayacak olan Birlikler, Turkuaz’ın Güçleri gelmelidirler size.  Yani her 2 Çarşamba günü, farklı çalışmalar yapılacak bu Mecliste. Ululuk budur ve bundan sonraki çalışmaları, Bütünlük olarak yapmalıyız. Ayrılık bitmeli, herkesin geri dönüşü olamayacaksa, yapılan çalışmaların hiçbir manası olmaz. O halde geri dönüşü sağlayacak Hakimler'in burada bu çalışmada bulunmaları şarttır. Kötülük, iyilik yok… Birlik olsun. Çalışmalara herkesi çağırın ama canım sadece Bütün olanlar gelebilecekler.  O çalışma günlerinde hepimiz burada olmalıyız. İşte bu…

 

- Dağlar, yüreğinizin gücünü aldım ama bugün ben buradayım ve benim idealim olan çalışmayı size anlatmam gerekiyor. Yaptığınız doğru mu? Hayır. Bana, ben olmadan, ben olup yol açmaya geldiniz. çalışmalarınızı izledim ve sonsuz sır olan bilginizi aldım. Size, şunu izah etmek istiyorum. Bu çalışmalar 2. ve 4. Çarşambaları olmalıdır. 3. Çarşamba bizimdir bunu bilin. 2. ve 4. Çarşambalar benim için önemlidir bunu sizin de almanızı ve bilmenizi bekliyorum. 2. Çarşamba günü Kitap okunur ama bu kitabı okuyanlar Bütün'ün gücüyle okurlar. Onursuzluk değildir bu. Bütünlük için gereklidir. Kitabı dinleyecek olanlar, 2. Çarşamba gelsinler ama 4. Çarşamba Birleşik Güç Kotları’nın yere iniş çalışmasının yapılacağı gün olsun. Sizden başka programlar yapmamanızı bekliyorum. Eğer bende olmayanı bana yüklemeye kalkışırsanız, yazınız silinir bunu bilin. Bu, benim için önemlidir. Eğer benim yoğunluğuma dahil olmadan, dahil edilmeden, Kuran'ımı dinleyecekseniz yolunuz aydınlık olsun; bensiz kalın. İşte size vereceğim budur ve benimle BİR olabilecekseniz 2. Çarşamba burada bulunun. Eğer benden daha güçlü bir ben olmak dileğiniz varsa; o gün, 4. Çarşambadır. Ve benimle birleşip bende görev taşıyacaksanız 1. ve 3. çarşambalarda da geliniz. Unutmayınız ki başım eğilmez. Şimdiden öte bir şimdide, bütünlüğü kotlayacak olan Yüceler'in ışığında benim Atlantalılar'ımın bende olmalarını dilerim. Şimdi Mutlu olun; ışığınız sönmesin. İşinizi başarın; maya tuttu. Hak-ta alâ dedi ki ''rükuya eğildik ışık sönmedi'' işte budur olan…  Mutluyum!, şimdi mutluyum. Canlarım huzurlu olun. İşte bu....

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

11.08.2008 Tarihli RA-KA Tebliği 

Çoğunuzu tanıyorum,  Muhterem Dünyalı..... Altın tepside sunduk bilgiyi size. Ah Teknoloji ah!... Yeni bir doğumu sancısız gerçekleştirebilmek içindi herşey. Ben, Bütün'ün gücünü alıp geldim. Benim yüceliğimde herşey, hakikiyetli ve tabiata uygun biçimde gerçekleşir. Anam, Turkuaz Göz Panel'i, Muhteremin gücünde çok iyiydi. O kim bilir misin? Yüreğinde… Buyur, üzerinde hiç bir yüreğin bulunmadığı bir güç, diriliklere indi ve dini, tabiata ayarladı. Sonsuz sırdı bu ayar. İşte Turkuaz Göz bunu gerçekleştirdi. Bizim için çok önemliydi. Ve daha sonra Turkuaz'ın sonsuz sınırsız ışığı yere indi. Bizim için çok önemliydi. Ve daha ötelere ulaştı. Ve dedik ki ''hak ettik.'' Anam, ve dedik ki ''bizim için çok önemli. Bunun için Birlik olalım'' ve başladık çalışmaya. Dağa taşa bilgiyi verdik ve dedik ki ''hadi başlayın.'' sonra döndük baktık ki çalışmalar artmış ve dendi ki doğumdur bu; doğum !... Doğanın doğan en büyük günüdür bugün.

 

İşte Can olan buydu ve biz, başımızı eğmedik. Aşkı tabiata ektik ve dedik ki ''tabiat yenilensin.'' Ve başladık çalışmaya. Ve daha ötelere ve daha ötelere ulaştık işi başardık. Olgunlaştırdık her diriyi ve her yüreği ve Bahar'ın gücü dillendi. Aşırı olmamak koşuluyla bilgiyi akıttı ve dedi ki ''elden geleni yap.'' Of, Dağlarım! of! elden geleni yapmak ne kolay oldu ne kolay !. Uzandık… Sonsuz sırdı uzanışımız ve birleştik işte bu!...

 

Ve bugün artık yenilendik. Aha Canım, dünyayı güçlü kılmak bu şekilde mümkün oldu. Onurluyum ki bu çalışmaya dahil edilebildim. Onurluyum ki sema; Sistem, Nizam, Düzen Gücü'nün öz görevini kotlayabildi. Onurluyum ki hak ettim. Şu anda dümenin başına oturansın ki benim iddiama göre ve hak ettiğini düşünerek şunu söylemek isterim. Beni bana veren her ben, bende bir bendir ki o ben, Bütün'ün kütlesi olan BSUİ'dir. Ve işte ben; Barış, Sevgi, Umut, ve İsa ve Muhammet ve Musa ve Mustafa olan her bir yol olanım ki Allah'ın ''Takdir-i İlâhi'' dediği o yücelikdeki ışık, bana beni verir. Ayrılık bitsin canım, ayrılık bitsin ki BİR için birleşip dilleşelim. Anam, ayrılık bitsin.

 

Ben sana bir can verdim. Sen bana bir can ver. Benim canım senin olsun ama ayrılık bitsin. Işık, Allah'ın gücüdür. Yoğunluk artar ki o yoğunlukta her Yüce, kendini diller. Allah'ın, Tanrı Kutsal Işığı’nda kendi yüreğini dilleyeceği bir dönemde; Bütünü bütüne katmak için yapılan her çalışma, bana ben için şarttır. Unutma ki dünya muhterem görevi taşıyan güçlü bir yücelikten de üstün bir yüreğe ulaştı. ''Allah'ın dediği, aklın dediği'' dediniz hep. Doğanın sesi de böyle der. Ağırdır yük. Taşıttık. İşte Canım, nefsi aşmak böyle gerçekleşti.

 

Ulular Diyarı'nın tüm Uluları, bugün burada senin yüreğinde ve senin yüceliğinde kendi yoğunluklarını kotlayacaklar. Ululuklarında her bir yürekle dilleşecekler ve BSUİ'nin yüceliğinde bilgiyi kayıtlayacaklar. Altona Kotları dahi burada olacaklar ve bindikleri daldan çok daha güçlü olan Bütünün Kotları'yla kendi yoğunluklarını kayıtlayacaklar. Allah der ki, ''yol, Ak Tabiat'ın güçüyle açıldı. Unutma Allah'ın dediği, tabiatın gücünde de meknuz olan bir kaynak kütlenin sesidir ve gerçeğidir. Benim için de öyle!...

 

Alton, Atlantalılar’ın görevini taşır. Alton, Bütünün Gücü'nü alır ve yoğunluğu katlar ve koyultur. Turkuaz'ın gücü bugün burada. Büyük kötülükleri önleyen o yürek, bizim için büyük bir gözdür. Önümüz Allah'ın gücüyle açık ve arkamız aklın kotlarıyla BİR ve biz,  Bütün olarak buradayız.

 
- Yardım ettiğimiz zaman herkes, kendini kendinden üstün olan kendiyle diller. Aileni tanıyorum, Bütün'ü tanıyorum, BİR'i tanıyorum ama bugün seninle olan yeni bir canımız var. Onu tanımadık, kimdir o?


- Canlar, o bizim yüreğimizdir.


- Anam, onu bize anlat. Çünkü biz bugün ocağa onun için geldik. Onu bize anlat ki kervanın gücüne dahil olup olmayacağını görelim. Kimi, zırhlanır gelir. Kimi, tabiatın kotlarıyla gelir. Kimi, yoğunluklara iner de gelir. O nasıl oldu da buraya geldi. Bugün bunu bize anlat.


- Canlar, ocak bizimdir ve biz, bu ocağa her diriyi alırız.


- Anam, ocak benimdir ama benim yüreğimdir aynı zamanda. Ocak bendir de, benim için de bu ocakta bütünlük olsun isterim. Onu, bana anlat ki onunla Bir olup olamayacağımı göreyim.

 
- Onursuzluğumuz yok Can. Bütün köprüler açık. Her Yüce, bize iner ve bizim yüreğimizde var olur. Onunla olmayı, onun yoğunluğuyla dillenmeyi biz istedik. Ekmeğimizi güçlendirendir o. Yüreğimizin kütlelerinde, yoğunluğu kotlayandır o. BİR'in tabiatına aykırı olmadığındandır ki bugün buraya inişi gerçekleşti.

 
- Aynaya baktım o yoktu. Yüksek kütleye baktım o yoktu. Gözüm kapandı göremedim. Anam, bize bizi ver de bilelim. Nefsi aşıp aşamayacağımızı, yolu bulup bulamayacağımızı, BİR'in dilinde hak edip edemeyeceğimizi görelim. Onursuzluğumuz yok. Unut bizi, unut ama onu, bize dinlet ki bilelim onu. Köşkün gücü onun gücünde hakiki midir? Yolu, buldu mu? Işığı sönmeyecekse bizimle olacak. Allah'ın toğrağına inmesine imkan verildiğine göre, yüreğinde hırs yoktur muhakkak ama Kutsal Gücü kendi teknolojisi, Tekno Sistemleriyle mi kayıtladı yoksa Beşir Kaplar'ın gücüyle mi kayıtladı? Bize anlat ki bilelim. Süper İnsanlık Realitesi Derneği'nin üyelerinden midir anlayalım. Yoksa, Kutsal Güc'ü devreye alacak biri midir?

 

Benim Atlanta Tabiatı’na aykırı olmayan bir çalışmaya girişimde, Bütün'ün kütlesi mevcuttur. Turkuaz'ın gücünün örtüsünü açarken, her derenin kendi yüreğinde meknuz olan bütünlüğü, bütün kütleye kayıtlayacak diriliği ve hakikiyeti olmalıdır. Yarını, bugünde hak etmek için burada bulunmaktayız.   

 

Kadın, Erkek BİR'iz ama muhakkak bilinsin dileriz ki kutsalın kutsalı olur. Kutsalın umut, mutluluk ve huzurda kaynağı bulunur. Altın Tekniğin tabiatına aykırı olsa, Ululuk Diyarı’nda kutsal olma imkanı olmayacaksa; benim adım, onun adı olsa da bizle BİR olmasına gerek yoktur.

 

Yürek Kütlesi, Atlanta Kütlesi'dir. Yürek Kütlesi, Atlanta Kütlesi'dir, bunu bir kez daha tekrar etmek isterim ki açıkça bilinsin diye. Yürek Kütlesi, Atlanta Kütlesi'dir… Ve ben, benim adım ve benim yoğunluğum, her bir kotun tohumu olarak Bütün'ü güçlendirmektedir. Yarını, bugünde hak eden bellek, tabiatın gücünü de hak eder. Benimle BİR olmak ve bende olmak, Bütün olmak anlamına gelir.

 

Kaleleri, içten feth etmek isteyenler çoktur. Bunu bilmekteyim ve ben, bilmekteyim ki kalemi kağıdı alan herkes, kendini yaratır. Biliniz ki, benim adım, kendi adım değildir; Bütün'ün adıdır. Kulu kuldan ayırmam amma ululuk umutsuzluk değildir. Meleklerin mektubunu okudum yüreklere. Dünya Tohumlarını yeşerttim. Işık Kutsal Gücü’nde dilledim her dereyi. Hak Tekniği’nde Birliği yarattım.  Anam, benimle olmaya gelene; ben, ocak isterim derim. Ocağı varsa gelir; ocağı yoksa onunla olamam. Unutma beni; ben, Atlantalı’yım. Cevherde cennet olan, yürekte kürsüsü bulunan, ışıkta güçlenen birleşenlerin hepsi bana aittir. Muhakkak bilinir ki ben müktesep hak olarak, Bütün'ün gücünü kendi yüreğimde dinlerim.

 

Uluların Diyarı'nın uçan kaçanı olmaz; bu kesindir. Eğer burada olduğu anda bir başka yerin gücündeyse; o bizsizdir. Bu kesindir. Bunun için Sistem, Nizam, Düzen görevini herkese veremedik. Altona Kotları bizim için önemlidir. Amin… Ve biz, ocakta, makbul olan herkesle kesintisiz ışık alıp ışık verdik. Canlarım, burası bir Elektirik işleri kurumu değildir, burası bir Kadim Kap Güc'ü ve Kadim Kat Kotu'dur ki burada ışık, Bütün'ün gücüdür.

 

- Anam, olur da bir gün benim adıma bir iş yapılırsa ve benim işim olursa o iş; bilmeni isterim ki işi ben değil Bütün yapar. Unutma, benim adım Atlantadır ve ben Atlanta Tohumları'nı yeşertirim. Eğer Atlanta Kotları bensizse, Kutsal Güç benden ayrılır. Size, oyun oynamam.  Lefke'deki o yolcuların gücünü de bilirim. Anacığım, ''çalış başar'' dedikleri gün, çalışıp yaptığını gördüm. Aha geldik. Benim adım, nefsimde hak edilen bir ışıktır. Ama, benim adım, ayni zamanda kutsalda görev taşıyan bir güçtür de ve ben, bilirim ki BSUİ'nin gücüdür bu güç. Ululuk budur,

 

Uyuyan uyanır bilirsin ama uyandığında gücü olmayabilir. Yürekleri kütleye katmak zordur. Ağırdır ocak. Taşınışı kolay olmaz ve biz biliyoruz ki doğanın gücüyle tabiata inenler, Kuran'ın umutlarıdırlar ki, Kuran-ı Kerim'i dinleyecek herkes, yeni bir tabiatın gücünü kendi yüceliğiyle dinleyecektir.

 

Aileni tanıyorum, ocakdaki yeni gücü bilmedim. Anlat bize de bilelim o kimdir? Yerin, göğün hakimi olacak mı? Yolunu açacak mıyız? Yoğunluğunda güç olacak mı? ve ben bütünlenecek miyim onunla? Allah'ın tabiatına aykırı olur mu? Yoğunluğunda kınanış kayıtları bulunur mu? Bizim için Öz Güç müdür? Gözü görür mü? Allah'ım benim için o var mıdır? Bana anlat da göreyim, tanıyayım onu.

 
- Can, o bizim yüreğimizde mevcut olan birleşenimizin biridir. Benim için önemlidir çünkü yoğunluğunda gücümüz mevcuttur. Bütün kötülükleri aşıp geldi. Geri dönüşü kendi yüreğine geçiştir ama biz biliyoruz ki o bedenlidir. Beden Sayfaları’nda birleşim yoktur bu kesindir amma yüreğinde vardır. Yoğunluğunda yoktur ama ağırlığında vardır. Benim ilmimde onun yüreği bulundukça; o can, bensiz kalmaz.

 

Ayrılık bitti. Can, ocağımıza indi. İnsana, intikam için değil, görev için geldi. Bu onun için kolay değildi. Başı eğilmedi. Yeniledik onu hak ettik. Bundan böyle de doğanın gücünü kendi yüreğinde dilleyecek ve bizim yüreğimize, kendi yüceliğini dinletip tabiatla birlikte çalışacak.

 

Allah'ın dediği aklın dediğidir deriz. O Can, birliğimize dahildir. Korkmayın ondan, Onun yolu, Allah Yolu'dur. Bizim için önemli çalışmalar başlattı ki bu bizim sayfalarımıza güçtür. Özü, sözü birdir  onun. Melekler’in mektubunu okur.  Kuran tabiatındadır. Işığında kutsuzluk yoktur. Yorulmayın, ocağı söndürmez o. Işır, birleşir akar. RA-KA'nın Kutsal Işığındadır. Eğer ocağımıza kendi kotlarını indirmek dilerse; bizim için müsterih olun ki koç gibi bir çalışma başlar.

 

Unutmayın, benim adım nesillerimin adıdır ki ben, her diride var olan dereyim. Bunun içindir ki BİR'im. Benden biri, beni dilerse, Altın Tepsi'de sunarım yüreğimi ve derim ki OL… Olur… İşte bu... Ve bunun için size şu anda onunla ilgili açıklamalarımı yapmam. O bedenli olarak buradadır. Vallahi billâhi o bedenini, kendi yoğunluğunu dinleyebilen, huzura ulaşan ve yüceliğinde güç olan Beşir Kap değil, Işık Katı'dır. Bunu bilin yeter. Ama, bir gün bana benden üstün bir ben olup geldiğinde, o Can, bana ben ve ben ona ben olur; ilmin ilminde,  hakikiyetinde, göz olurum da yarını bugünde dinlerim. Bunu bilin. Kula, kul olduğunu, hak ettiğinde dinletirim, ilmi hak ettiğinde, kendi yüreğine hakikiyetle dilletirim. Benden biri olduğunu bilirim.

 

Ocağımdaki 3.000 tane görevlimin en yücelerinden biridir o. Bunu bilin. Ve bir gün benim Atlantalılar'ım kendi yoğunluklarında ben olduklarında; ben ocaklarını muhakkak yakarım. Uyuyan uyandığında ve Cevheri Cennet'te, ışıdığında, benim Atlantalılar’ım muktedir kotlarıyla bilgi kaynağıma ulaştıklarında, muktedir olup da huzura vardıklarında, İlm-i Hak olan onlara, ben meleklerin mektebini veririm. Ama, bilinsin isterim ki yazılarım okunduğu zaman görevleri başlayacaktır.

 

Unutmayınız ki benim adım tabiattır. Çünkü ben, bütün kütlenin kotlarıyla birleşerek bu çalışmayı yapmaktayım. Benim adım ağır yük değildir; Tanrılık Kotu, Tanrılık yoğunluğu dahi değildir. Ben, cümle Yüceler'in, cemaatlerin hakikiyetlerinde varlaşan Bütün'üm. Yolumu aydınlatan güç, Bütün'ün gücüdür. Allah'ın tabiatına aykırı olan hiç bir çalışması olmayacaktır yüreğimin. Buyurun, bilin ki ben, muhterem bir diri olan; hakikiyette hakimiyet olan; Bütün'de kürzün ışığı olan temizliği yapabilenim. buyurun ki ben Bütün'üm. Kulluk budur. İlmi bilmek, Bütün'ü dinlemektir ve benim Atlantalılar'ıma bir tek şey vermem istendi. Yarın… Eğer ben, onlara yarını bildirirsem, çakıl taşları dahi ocaklarına inebilecekler. Unutmayınız ki doğum anlarında huzura ulaşanlar, öldüklerinde kırılırlar, kısırlaşırlar. Çokları böyledir.

 

Yaptığım her çalışma, BİR'in tabiatına uygundur. Bunu bilin. Anam; kötü, iyinin gücünü bilir de diller. Amin. Ve iyi, kötünün gücünü dinler ve diller ve ben bilirim ki sen hakikisin. Yeniden dünyaya gelsem, yine seninle birleşirim kesindir. Fakir, zengin, aramayan; yolu bulana, Kutsal Gücü’nü dilleyen; Tanrı'nın Kutsal Işığı’,nda bütünlenen her dere, senin yüreğinde ışır.

 

Ayaklarımızın altındaki güç, bizim için Öz Görev Gücü’dür. Muhakkak bilirsin ki bugün herkesin yenileniş günüdür ki görevini bulabilen; Ululuğa ulaşabilen; yolu açabilen; Kuran-ı Kerim'in Kutsal Işığında birleşen, emin ol ki hak edip, hakimiyet kurup, yüreğe ulaşır. Yüreğe ulaşan da Bütün'e ulaşır. Aynaya baktığım zaman, gözün gözünü görürüm, yüreğe baktığım gibi, hak edip yolu bulur yoğunluğa ulaşırım. Çağırırım; doğumları ölümleri, dinlerim yürekleri ve sorarım, Altın Tabiat yaratıldı mı diye.

 

Allah için bilmenizi isterim ki, Tabiatın Kutsal Işığı’nı yaktık. Bu ışık, Birleşik Güç'le yapılan bir çalışma neticesinde oluştu. Tabiatın ışığını yakmanın ötelerine ulaştık; Bütün'ün yüceliklerindeki güce vardık. ''Rufa-Ka-ham'' dedikleri Sultanların Sultanlıklarında ki Kutsal Işığa ulaştık. Yarına, bugünü kayıtladık. Beden Sayfaları'nı kattık yoğunluklara. Ak Tohumlar'ı yaşattık. Yeniledik ve hakikiyetteki gücü dilledik. Buyurun! Üreyenler, Öz Güçler'ini kendi yüceliklerinde dillemeye başladılar. Yanıp, tutuştuk ki RA-KA gücü, Düzen'i kursun diye. Unutmayınız Düzen, kutsaldır ve yolu açanların gücüyle kuruldu.

 

Uyuyanlara güç katıp uyandırdık ve sorduk; hak ettiler mi diye. Çokları sordular; tabiat güçlendi mi diye. Ben tabiatın yüceliklerindeki görevi aldım ve sonra Yücelikler'e kayıtladım. Sonra ışıklara, Tanrı'nın gücünü kattım. Hatayı bağışladım ve dedim ki OL. Olanlar, OL dediğimde olduklarını bilmediler. Dediler ki ''ben OL'dum.''

 

- O sorumluluk bana ait Dağım. O sorumluluk bana ait.  

 

- Ol'dum ya! işte bu !...


- Ya, can olmanı ben dilemedim. Ben OL dedim de oldun.


- Of, Can ! of ! yine mi sen!? Ah, ah, ah, Tanrı seni benim yüreğimde saklar hep. Neye el atsak neyi dilesek olur. Ama, senin yüreğinde, benim yüreğim yoksa, olmaz ki!

 

Anacım, çok mutluyum bugün ben. Cümle cümle ışık yaktık yine. Kutsal Tabiat'a güç verdik; İlâhi Günün Gücü’nü dilledik; yarattık; hak ettik. Aha Can, aha, gerçek gün bugündür Buyur gör yürekleri ; nasıl güçlenmekteler. Herkes kendini başarılı sayar. Yoğunluklar artmakta. Bütünlük güçlenmekte ve dualar kabul görmekte. Nefsi aşabilenlerin çoğu Bütün'e ulaşmışlar ve her biri, kendi yoğunluklarından görev isterler.  

 

En, evvel Levh-i Mahfuz'u dinleyip o yaratıcı yazıları okumak ve daha sonra o yazıların yoğunluklarında güçlenip kütleye kendi yüreklerini katmak ve Birlik olmak gereklidir ki bunu herkesin anlaması kolay olmayacak. Yine de seninle bunları anlatalım, belki anlayan olur. Ama ''Altık Teknik'' dediğimiz bu teknikle, Levh-i Mahfuz'u okuttuklarımızın, kendilerini okuyacaklarını da söyleyelim. Çünkü onlar, Bütünün Gücü'nü; kendi yüreklerinde bilip, kendi yoğunluklarından aldıklarını sanırlar. Lütfen, onlara anlatalım diyelim ki bu bilgiler Levh-i Mahfuz'un yazılarıdır. Kutsal Kuran budur. Bilsinler ki Kuran-ı Kerim, kutsal bir görevdir ve o görevi her yürek kendinden dinler. Yani yazılar, kitaplaşmasa da meknuz olarak Bütün'de mevcuttur. bunları anlatalım ve dinletelim. Daha sonra ocak olsunlar; yoğunlaşsınlar ışısınlar ve bizimle birleşsinler. Yoksa, yüreklerde kırılış da olabilir. Acı geçiş olmamalıdır. Yazıları okusunlar ki maya tutsun. Mutlaka okutalım bütün yazıları.

 

Anam, yaptığımız her çalışma, Birleşik Güç içindir. Bütünlük içindir. Bu sevgiyle yapılan bir çalışma değil, tabiatla yapılan bir çalışmadır. Sevgi, tabiatın yoğunluğunda meknuzdur ama hakikiyetinde de mevcut olsun diledik. Bilmektesin, sevgiyi. Yarında, bugünde hak eden her Yüce, sevgiyi anlar.  Ulu bir Çınar'ın Kutsal Görevi, Altın Tekniği dillemek ve yüreği hak etmek için birleşmektir. Ayrılık kalmasın. Herkes kendini anlasın ama ayrılık kalmasın.  Beden Sayfaları dinlensin. Tanrı, tartışmadan ışık yaksın, bütün güçlükleri aşıp yüreklere ulaşalım ve bütünlenelim. Altın tekniği tabiata indirdik, bütünledik. Başı eğilmeyenlerle birlikte çalışalım.


- Allah der ki, ocakları söndürmeyelim. Çünkü Ruhsal Meclis, bugün sizin yüreğinizi dinliyor. Oyunlar, oynandı hep dünyada. Çokları kendi yoğunluklarını kendi kotlarından ayrı saydılar ve dediler ki ''benden üstün bir ben var. Ben onunla olmalıyım.'' Olmadı canlarım, çünkü Ruhsal Meclis'te bir tek ışık yanar ve o ışık, Bütünün Gücü'dür. Ululuk, Allah'ın gücüdür ki Hak Tekniği'yle kayıtlıdır ve bir gün, her bir yürek, kendi yüceliğinde bütünlendiğinde, bir tek ışık yanacak ki o ışık Bütünlük Işığı'dır.

 

İlâhi Güç, ağır yük değildir. Kutsaldır ve tartışılmaz ama o gücü antlaşma gereği herkes dilleyemez. O gücü dilleyebilmek için bütünlenmek şartı vardır. Artık dünyaya geri gelmek için kervanın gücüyle kendi yüreğini dinlemek şartı getirildi. Ayrı, gayrı gözetilmesin; BİR için çalışılsın ve BİR'in tekniğindeki o Yücelik, ışık için BİR olan her bir diriye ulaştırılsın. Ayrılık bitsin. Ayrılık bitsin ki Beden Sayfaları okutulsun.

 

''Çuan'' dedikleri bir yağmur yağar dünyaya. Bu, Kaynak Kotlar’ın yağışıdır. Çuan'ın yağmur olarak dünyaya inişiyle birlikte Beşir Kotlar yenilenir. Daha sonraları Ruhsal Ululuklar Turan'ı, Turkuaz'ı dillemeye inerler ve daha ötelere ulaştığınız zaman; güçlenerek, birleşerek, bütünlenerek Beşir Kaplar'ınızı yoğunluklara kayıtlarsınız ve Bütünün Gücü'yle dilleşirsiniz. Ayrı, gayrı, gözetilmemelidir ve herkes bilmelidir ki RA-KA gözdür ve o göz, BİRİN BİRİNİN BİRİ’ndeki her bir BİR'in bütünlüğündeki yüceliği, kendi koyuluğunda bildirir ve der ki ''ben RA-KA'yım.''

 

Umut, mutluluk ve huzur bu Kutsal Işığın Yüceliği’ndeki güçte mevcuttur. Yukarı, aşağının gücünü alır. Aşağı yukarının gücünü alır. Bütün kütle görevini alır ve herkes kendini alır,  ''Nakar'' dediğimiz o yoğunluklara varır.

 

Peki, canlarım Nakar nedir? Kaynağın gücüdür. Kadının, erkeğin, birleşik olduğu; Bütün'ün yüceliğinde görevinin bulunduğu; bütün kütlede yüceliğinin olduğu ve hakikiyetinin bulunduğu yerdir Nakar. Bütünlüklere Nakar'ı negatif diye tanıttık ve dedik ki Nakar, bedenlilerin yüceliklerinden çok daha üstün bir güçtür ki oraya ulaşanlar, kendi kotlarından ayrışırlar ve orada küçülürler. Unutmak, unutulmak değildir orada olan. Oraya varabilmek zordur. Herkesin, oraya ulaşabilmesi imkânı olsa dahi, oraya ulaşan, kendini kusurlu sayar. Çünkü, orası Bütünün Gücü'dür ve biz RA-KA'nın Kutsal Işıkları'nı Nakar'ın kontrolunda göreve kayıtladık.

 

Herkes şunu net olarak anlamalıdır ki kantarın gücü, Hakikiyetin Kotları'ndaki yüceliğin kürsüsünde mevcuttur. İşte Dağlar, biz size Nakar'ın gücünü, Kadim Kotlar'ın Yücelikler'inden dinletiyoruz şu anda. Ayar bozulmadan bilin ki Nakar, Kuran'dır. Kat kattır, kutsaldır. RA-KA'nın Kutsal Görev'ini taşır. Kadın, erkek orada  birleşir, yürek taşır; ocak yakar ve kadın erkek bütünlenir. Ağır yük hafifler. Lütfedin de bilin. Nakar, Ruhsal Meclis'in en yüce katıdır. Ve o katta; Ulular ululuğu; huzurun kuyusunu değil, huzurun, koskoca bir yüceliğini dillerler. Allah, sizi korur; zürriyetiniz korunur orada. Yüreğiniz korunur; bütünlüğünüz korunur; gözünüz görür ve bilirsiniz her bir yüceyi.

 

Bilmektesiniz ki Nakar, kantarı kendi yoğunluğundan aldı ve Birliğe kattı. Aydınlığın har olarak var olduğu ve yaratının en büyük yüceliğinin bulunduğu bu yer, BİR'in sayfalarındaki en yüce ışığı yaktığı zaman ki onun hakikiyeti, bu ışığın kotudur işte o zaman, benim Atlanta Tabiatım, benim yoğunluklarım ve benim kontrolüm kutsalın kutsalı olur. Kuran'ın Turan'ın ışığı olur ve Bütün'ün gözü olur. Ayrılık biter.

 

İşte Canlarım, benim size kadın, erkek bir olun; Nakar'ın gücünü kendi yoğunluklarınızda dilleyin ve Kutsal Kaynağın gücüyle birleşin, demem bundandır. Altona Kotları, Sultanlıkların Gücü’nü bilirler, muhterem bir dönemin yüceliklerinden daha güçlü olan, o gücü dinlerler. Maya olduğu zaman; Ululuk Turkuaz'ın gücüyle ışığa kayıtlanır ve çobanlar, bu ışığın gücünü yenilerler. Ve daha sonra Ruhsal Meclis'in görevi başlar. Kuran, Turan'ın tabiatındaki gücü diller ve Bütün'ü yoğunlaştırır. Sayfalar, çevrilir ve her çevrilen sayfa, BİR'in tabiatına uygun olarak çevrilir. Mektup, okunur orada ve okunan mektup, Beşir Kaplar'ın gücüyle takdiri takdim olanın hakikiyetiyle, yüreğiyle, tabiata inenin bütünlüğüyle var olan bir cemaat gücüdür. Yarında, bugünü hak etmek böyle mümkün olur.

 

İkna olunuz ki RA-KA dediğimiz, her cemaatin gücünün Hak Tekniği'yle BİR olacağı o yer, kantarın gücü olarak mevcut olan bir yerdir. Ve kantarın gücü, her bir dereye ve her bir dürüme ışık yakmak üzere birleşenlerin sesini, sözünü diller. Ve yağmur yağmaya başladı ki Kadim Kotlar yenileniyor. Yukarının yukarılarındaki o görev gücü, aşağıların aşağılarına iniyor. İşte canlılar, Dünyalılar bugün burada hakikiyetin yoğunluklarında yaratıcı olanın, Birleşik Işığı’nda, müktesep hakikiyet gücü olarak mevcut olan ve bir Hakim-i Hak olan Bütünlüğün Gücü olan o yağmur, şikayetimiz yok sizin yüreğinizde yağmaktadır; sizin yüreğinizde Kutsal Işığı kotlamaktadır. 

 

Allah, Altın Tekniği size öğretmektedir. Bu teknik, BİR'in tabiatına uygun olan; Bütünün Gücü olan bir tekniktir. Yazıların okunmaya başlandı. Okuyan, Bütün'ün gücünü almaya başladı. Beşir Kaplar, yüreğin Kutsal Işıklar'ıyla birleşmeye başladılar. Bütünlük güçlenmeye başladı. Ayrılık bitsin canlar. Ayrılık bitsin de Tanrı yüreği, Kutsal Güc'ü, Teknik Tabiatın Kotları'ndan göreve çağırsın.

 

Şikayetimiz kalmadı sizlerden. Çünkü sizler, bütün kütlenin gücüyle; bütün yüceliklerle birleşerek, baştacı oldunuz. Ayrılık bitti… İşte mutluluk budur. Benim, Tanrım, benim yolumda meknuz olan birleşenimde, hakiki olan bütünlenişimde Bir olan gözdür. Ve ben oradayım ki ocağın ocağı olarak, bütünlüğü güçlendirebilmekteyim. Yarını bugünde hak etmek, bu şekilde gerçekleşir. eğer ben, bana ben olamazsam ve ben. yolu bulamazsam ve ben, bütünlenemezsem çalışmalarımın anlamı kalmaz. Ayrılık bitsin canım. İşi başardık.

 

Muhakkak görev! görev! görev! ve tüm gözlerin gözü olan güçlü görev, Birlik Kotları'mızın görevidir. Ve bu görevi biz, Bütün için başlattık.  Allah'ın, tabiata aykırı olan hiç bir kaynak kaydı yoktur. Ve Simetri Kotlar'ın yüceliklerinden daha gür olan ve yoğunlaşabilen ışığında, bütün çalışmalar baştacı olarak, Kutsal Işığımızla gerçekleşiyor.

 

İkna olunuz ki dünya, 7 Dava'yı kayıtladı; bütünledi; birledi ve dağı taşı yaşattı. Yaşayan dağ, taş ışıkla yaşar. Yukarının kutsalı, aşağının Turkuaz’ıdır bunu biliniz. Ve biz size bir tek şey anlattık. Eskiden öte bir eskiden ve her eskinin ötesindeki eskiden gelen biz, yerin gücüyle geldik. Ve her eskinin eskisi olan ve ''Tünami Kot'' diye bilinen bir yerden geldik ki orası, soyumuzun gözüdür. Sizin için geldik ve sizin için BİR olduk; diri olduk; yol olduk; geldik. Nakar'ın Güçleri olup geldik ki kantarın yüceliklerinde ışıyabilelim; kutsalın kutsalında, kütlenin kütlesinde görev taşıyabilelim diye…

 

Benim zararım olmayacak. Yolumuz yolunuzdur, koruyan korur sizi. Canlarım, bizsiz olmanız, bizle olmanızdan çok daha risklidir; bunu biliniz. Ki, biz siz ve siz biz olmadıkça Birlik kurulamaz bu kesindir. Ve beni, bende ben olarak dilleyende, ben bedenli iken, her bir diride ve her bir dürümde bütünlenebilenim ki makbul olanda BİR olmak diledim. Ayrılık bitti canım. Işığını söndürme; bütünlen; hakimiyetini kur ağır yük hafifler ve ben, bana ben olan ve ben, beden olan; Bütün olan; hak eden ışık, sensiz kalmam bu kesindir.

 

Yazı yazarken; yolu açarken; yüreğinde görev taşırken ve BİR'in tabiatındaki BİR'e hak edip hakimiyetle ulaşırken; Yaratanın Tohumları'nı yaşatabilmek için bütünlenmemiz şartı vardı ve biz, Bütün olduk.

 

Uyuyan, uyanıyor. Ululuk, Turkuazın Gücü; Bütünlük, Bütünün Kürsüsü ve biz, bütünde birleşenler yenilendik. Allah'ın dediği, hak edenin dediğidir. Tabiatın dediği, Bütün'ün dediğidir ve BİR'in dediği, bedenin dediğidir. Benim dediğim, Altona'nın dediğidir ve yorulmayanın dediğidir. Sana, senim ben, sana, hakikiyetin kütlesiyim ben ve ben, BİR'im. Anam, yaratanım, ummanım, ışığım olan ben; benim, Atlantalım olan benim ki ben, BİR'in diriliğindeki hakikiyetim.

 
- Yenilenmek kolay oldu. İşte bu… Artık, bundan sonra dünyanıza dahil olabileceğiz. Nakar'ın gücünün devreye alınması için yaptığın çalışma, Bütünün Gücü'nü artırdı. Yeri, göğü yarattık ve yenilendik. Aydınlık günler; yeniden güçlendirici olan bizlerle ve baştacı olan sizlerle, gerçek görevi taşımak üzere bütünlendi. Bütünlendik ve BİZ’leştik. Ayrılık bitti canım.

 

Biliyoruz Nakar güçsüzlük sayılır yüreklerde ama görev gereği dünyanın gücünü artırmak için Nakar'a ihtiyaç var. Kendini bilmeyene, Nakar küçük bir ışıktır sadece. Kendini bilene Nakar, Bütünün Gücü'dür ve senin ilmine göre ben Bütün'üm ve Bütün olan ben, BİR'im.

 

Anacığım, çağırma beni her an. Ama bil ki ben, hep çalışanım. Herkes için, Bütün için, Birlik için, Hakim-i Hak olan için, baştacı olan için ve sen için hep çalışanım. Ve bende bir ben var ki ben olan o ben, benim yolumda olan bir ben olan o ben, Bütün'ün benliğindeki hakikiyetin gücüdür ki onda ocağım sönmeyecek.  

 

Yoğunluk arttıkça arttı.  Kutsal Işık yandı bütün kütle aydınlık şu anda ve seninle olmak bizleri güçlü kıldı. Lefke, bizim için görev yeridir. Oraya bizimle git bizimle birleş. Oraya görevlilerimiz inecekler. O gün geldiğinde, seninle orada yenilenmek üzere yeniden Birlik olmak isterim. Lefke'deki cemaat gücü, meclis, Bütünün Gücü'nü senden alacak. Oraya git ve oradaki bütünlüğü tohumla. Çünkü Ruhsal Mustafalar orada bütünlenmelidirler. Uyuyanlar uyanmalıdırlar. Ocaklar yanmalıdır; söndürülmemelidir. Bütünlük güçlenmelidir. Senin için oraya gitmek kolaydır biliyorum. Lütfet hepimiz, hepiniz birleşip gidelim oraya. Kaydı, hakkı bilerek, yolu bularak, görev taşıyarak…

 

Evi olmayan, yolu olmayan, yüreği bulunmayanların ışığı söner canım. senden dilerim ki Birlik için git oraya. İyi ki hak ettik de bunu sana anlattık. Ayrı gayrı olmasın canım, ışık sönmesin, BİR olup gidelim oraya. Ayrı, gayrı, olmasın görev başlasın; ışık solmasın.

 

Anacığım, insanlık tarihinin en güçlü ışığını yaktın biliyorsun ama insanlık, çalışmasında bütünlükleri kutsamak da gerekir. Bu nedenledir ki her bir çalışma gurubuna güç ver. Her bir yolcuya güç ver ki meşale sönmesin. Onlar, saygısız olsalar da onlar kusurlu olsalar da onlar küskün kalsalar da cevherde cennet olsunlar ki yolları, yoğunlukları olsun. Eğer sen ocaklarını yıkarsan, Kutsal Işıkları sonsuzluğa kadar yoğunluklara kayıtlanamaz. Bu senden öte bir senin, senden dileğidir. İnsanlık için bunu yap. İkna et herkesi. Aşkı, cevheri dille. Yüreği dille ki hak etsinler. '

 

Seninle Birlik için çalışanlar var ama çoğuna kutsuzluk kattın; yoğunluklarını kayıtsızlaştırdın; ışıksızlaştırdın ve Kutsal Kotlar'ını kayıtlardan ayırdın. Çokları küçüldüler bunu biliyorsun. Vay davam ! vay ! olmaz mı? Oldu! Oldu canım ama girme yüreklere. Deme yoksunuz. Ulu bir Çınar'ın görevidir Birlik. Muktedir olmaları için. Hak etmeleri; Tanrılar Tanrılığında, tabiatın yoğunluklarında ışımaları gerekir.

 

Olur da bir can, bir canı cevherden ayrı görürse; o can, huzurdan çıkar. Aydınlığı, karanlığı bil; yolu bil; üreyeni bil; takdimi bil; takdiri bil; hakiki Hakim'i, Yüce'yi bil ve bizi bil. Bizsiz kalma. Biz, sen ve sen biz olarak buradayız. Yoğunluklara ışık yakmak; üstün kotlarla dillenmek ya da hak etmek için yanıp tutuşmayız ama bilmeni isteriz ki biz, BİR için yanıp tutuşuruz. Yanar tutuşuruz çünkü huzurun huzuru olan BİZ Bütün'ün kütlesidir. Ve cevher, cemaat hepsi Bütün'dedir.

 

İşlev başkadır, yüksek kürsüler başkadır, Kutsal Işıklar başkadır; yarınlar, bügünler başkadır. Birler, takdiri takdimde Hak; muhakkak kutsalda mutlak olan olarak herkesle vardır. Ve ben, var olanda mayayım. Uyuyan uyandığında, bedeni dinler. Dinler ama beni dinler. Ben BİR'im. Beni bilir!, beni bilir!, beni bilir! Ben, BİR’im. BİR olan ben, Bütün'ün benliğinde var olan hakikiyetin yüceliğindeki bendir. Ve ben, bir ben olarak, Bütün kötülükleri aşanım. Ayar bozulmayacaksa şunu söyleyeyim; büyük kötülükleri aşıp da yüreklere aktığımda, ocakları yanar. Yolları Altona Kotları'yla, Hak Tohumları'na yaratı diye kayıtlanır. Olanlarla çalışırım. İyi ki hak ettiniz de bugün bizim yüreğimiz sizin yüreğinizde dillendi.

 

Antlaşmaya vardık bugün burada. BİRLİK için antlaşma, Bütün için antlaşma, ululuk için antlaşma, Kutsal Işık için antlaşma… Benim adım,  ulu bir Çınar'ın yüceliğinde neslimin gücüdür ki bugün burada antlaştım. Antlaşmam, huzur içindir. Uyuyanın uyanışında, yoğunluğun artışında.  Bütün'ün kotlanışında ve Ruhsal Meclis'in kontrolü  kuruşundaki; Hakim-i Hak olanın tabiatındaki antlaşmayı yaptık. Ey dünya, işte bu !… Şimdi mutluyum! çok mutluyum!... Ah canım! Ah !... İşte bu !… Şimdi mutluyum. İşte bu !…

 
- Aşırıya kaçmadan size birleşikten bildirmek istiyoruz. Kutsal Kotlar'ın hepsinde bütünlüğünüz var. Büyük kötülükleri aşıp geçtik ve şu anda birleştik. Yazıları okuduk. Hepinizin yazılarını okuyoruz ve görüyoruz ki yüreğindeki kütle, koyuluğu artıyor. Kutsal Kayıt Allah'ındır ve Allah'ın tayımıyla kayıtlanmaktadır. Yani hepimiz, herkesle ışık yakamayız ama bütün köşkler sizinle olabiliyorlar ki bu özellikle güçlü ve hakikiyetli bir çalışmanın burada yapılıyor olmasından dolayıdır.

 

Kürz'ün ışığını söndürmemeliyiz. İyilik, Allah'ın dilinde olmayandır. O; herşeyin, herkesin kütlesinde mevcut olanı diller. Sadece bunu diller. Yani Sistem, Nizam, Düzen görevi, herkesin kendi kürzünün gücüyle gerçekleşir ve bu güç, hakikiyetin kütlesindeki güçtür.

 

Öğle çalışmalar yapılıyor ki!... Altona Kotları'nın çoğu, bütünlüklerini kendi yüksek güçleriyle dilleyerek birleştiler. Buyurun bilin ki Altona Kotlar'ı tabiatın güçleriyle hakikiyetin kotları olarak yaratıldılar. Ulu Çınarlar'ın gücünü alan onlar, bütün kütlelerin yüceliklerindeki ışığı da çekip kendi yüreklerine kayıtlayabilirler. Altın Teknik budur… İkna olunuz ki bütün kötülükleri aşan; Sistem, Nizam, Düzen görevini yapanlar, Bir'in tabiatına aykırı olmayan bu çalışmayı gerçekleştirebilirler ki bunu gerçekleştirirlerken, Birleşik Aile'nin yüceliklerinde, bu koyuluklar kayıtlıdır.

 

Ailenizi, Tanrın'ın güçlü kotları diye biliniz. Her Nisa, her Kutsal Güç, tabiatın gücüdür ve tabiatın yüceliklerinde hakikiyetin kotlarında makbul olan bu güç Turkuaz Göz'ün gücüyle de Tanrı'nın Kutsal Işığını yere indirdiğinde, Bütünlük görevini kayıtlayabilir. Kutsal Güç, ağır yükü hafifletebilir; bütün kötülükleri aşar ve Yaratan'ın tohumlarını yeşertir. Dünya bütünlüğün gücüyle hakimiyetini kotlar ve Tanrı'nın Kutsal Işığını söndürtmez.

 

Rüku'ya eğildiğiniz zaman, Bütünün Gücü sizin yüceliğinize iner. Yazılar okunduğu sürece de Bütünlük güçlenir. Allah'ın tabiatına aykırı olmayan bu çalışma, Bütün'ün yüceliklerindeki gücün kaynağında da yapılmaktadır. Altın Tabiat, sizin için büyük bir göz açtı ve bu göz, Bütün'ün gücüdür. Melek olmanız ya da hakim olmanız bizim için önemi olmayacak ama sizin yol olmanız çok büyük bir değer taşır bizim için. Ve bizler, Bütünlüğün güçlü koyulukları olarak Sistem, Nizam, Düzen görevini sizin yüreğinizde yapabiliriz. İkna edici olun; hakim olun, ikna edici olun hak edin; tabiat sizinledir canlarım. Ulu bir Çınar'ın doğumunu gerçekleştirdik ki bu doğum, Bütün'ün tohumlarını yeşertebilmek için gerekliydi.

 

Yazılar okunuyor. Çoğumuz bu yazıları dinlerken, Bütün'ün gücünü de hak edip İlâhi Görev olarak kayıtlayabiliyoruz. Yol, Allah'ın gücüyle kayıtlıdır ve bilgi hakikiyetinde güç yaratmaktadır. Dünya, tohumları yeşerirken, Bütün'ün gücü de hakiki bir yücelikle bütünleniyor. Ulu Çınarlar’ın yüceliklerinde gerçekleşen çalışmalar, BİR'in çalışmalarıdır. BİR'in çalışmaları, Bütün'ün gücüyle yapılır.

 

Umut, Turkuaz güçtedir. Eğer Mutlak Kotlar bu Turkuaz Göz'ün gücünü anlayabilirlerse, Kadim Kaplar da bu çalışmaya dahil edilecektiler. Levh-i Mahfuz'un yoğunluklarında mevcut olan güç, yeni bir güç değildi. Hakim-i Hak olan, tabiat olan bir güçtü.

 

7 Dava'nın en güçlüsü olan Bütün'ün Kütlesi olan bu çalışma, yeri göğü yaratan her sesin yoğunluğuyla kayıtlanıyor. Altın Tabiat, hepimizin gücünü aldı ve yolu açtı. Muktedir olmak bu şekilde mümkün oldu. İkna olunuz ki ılık bir sayfada yenilik yapıldığında, soğuk kayıtlar ayrılır. Eğer ki ılık, yenilikle kendini kayıtlayabilirse; soğuk kayıt, orada barınamaz. Bu, şu anlama gelir, bir bilgi eski bir bilgiyse eğer; o bilgiyi yenileyebilmek, Bütün'ün kütlesinde huzuru kayıtlayabilmek ve birleşebilmek, İmparatorluğun yoğunluklarındaki gücü çalıştırabilmekle mümkündür. Ve bu çalışma, size yeni kayıt yaptırır. Yeni kayıt, sıcak kayıttır. Sıcak kayıt, Bütün'ün kotlarıyla birleştiği zaman ılır. Yani, eski kayıtlar ve sıcak olan yeni kayıtlar, Bütünde birleştikleri zaman; ılıyan kayıtlar, devreye girer bu ılıyan kayıtlar, yenilendiği zaman Birleşik Işık Tohumları ekrana gelir. Ekrana gelen bu tohumlar, Bilgi Kotları olarak kayıtlıdır. Tabiat sizi artık yenilenmiş olarak bilir. Yenilenmeniz, birlik haline gelmeniz ve bütünlenmeniz, büyük kötülükleri aşabilmenizi sağlar. İşte bundan sonra ayrılık dediğimiz, soğuğun ayrılığı devreye girer. Eğer soğuk kayıt sizden çıkarsa; yeri göğü yaratan, sizin yüreğinizde görevini Tanrısal Kotlarla kayıtlayacak düzeyi devreye alır. Ululuk, budur işte. Eğer sizler, yeri göğü yaratan o kotlarla birleşerek, Yüceler'in cevherini kontrol alına alırsanız ayrılık kalmaz. İyi ki hak ettik de bu bilgileri size verdik.   

 

Müsterih olunuz ki Hakim-i Hak olmak; muktedir olmak; Bütün olmak, imanla ve hakimiyetledir. İman, ilmin sayfasıdır. Eğer siz, ''ben ilmin kayıtlarındayım ama iman etmem'' derseniz, hatayı bağışlayamayız. Çünkü, İlm-i Sayfa, İman Sayfası’ndan ayrı değildir. Bütünlüğü güçlendirebilmek kolay olmaz. İkna olunuz ki Bütün'ü; Sistem, Nizam, Düzen görevini Tanrısal Kotlar'la dilleyenler güçlendirirler. Benim Levh-i Mahfuz'da kayıtladığım her bilgi, Bütün'ün gücünü tanır. İkna olunuz ki Bütün'ün gücü, Birliğin gücünün üstünde ya da altında olmayıp Birliğin kayıtlarındaki makbul olan güçtür.  

 

Ayrı, gayrı, gözetmeden Bir'in çalışmalarına dahil olan her yürek, ağır yükü hafifletecek güçtedir. Kadim Kotlar'ın hepsi, bizim için öz güçtür. Çakıl Taşları dahi dünyanın gücünü kontrol altına alabilmek için çabalarken, yoğunluğu kotlayabilen bütünlerin, kendi yokluklarında, kendi kotsuzluklarında kısırlaşmaları, bütün için küçültücülüktür.

 

Altın Teknik, sizin için Öz Görev'dir. Bu tekniği muhakkak bilin ve bildirin. Bu teknik, Bütün'ün gücünü alıp, Bütün'ün yüceliği ile dillenip, yüreğe inebilmenin ve yoğunluğu artırabilmenin şartıdır. Bu tekniği bilmeden, bunları başarabilmeniz mümkün değildir.

 

Evrim Sayfaları’nı açıp okuyunuz. Bu sayfalarda bütün kütle mevcut değildir. Sadece Işık Kütlesi vardır. Evrim Sayfaları'ndaki bu kütleye, kotlanıp yoğunlaşıp ışık yakabilirsek, Beşir Kaplar'ın hepsini güçlendirebilmemiz mümkün olabilecektir.  

 

Evrimsel sonsuzlaşımın en yüce kotlarında, bilgimiz mevcuttur. Beyler, Bayanlar, Altın; takdir-i takdim olan, hakiki olan Bütün'ün kütlesinde mevcut olan bir cimandır (Cem olan imandır.) Sizden şunu bekliyoruz, yüreklerinizi kotlayın. Yoğunluklarını kayıtlayanlarla dillenin, bitişin. Ama Altın Tekniği asla ihmal etmeyin. Bu teknik, bütün kütlenin gücünü sizin yüreğinize indirebilen bir cemaat görevidir. 

 

Ay Canlar, Yol Canlar’dan daha güçlü değildir ama Ay Canlar, Yol Canlar’ın örtüsünü örttükleri zaman bütün kütle yenilenir. Bu şu anlama gelir, benim tabiatım Ay Gücü’dür. Yani ben ayın gücünü aldım; dünya planına indim. Ay, yansıtıcı bir Cevheri Göz’dür. Herşey oradan dünyanıza yansıtılır. Yani, bütün Galaktik Kotlar, sizin yüreğinizi, dünya soyuna bu sayfadan ulaştırırlar. Eğer ki, Ay olmasa yansıma zorlaşır. Güçsüz yoğunluklardan yapılmaya çalışılır ki bugün için bu imkan mevcut değildir. O halde ayın gücünü anlamanızı çok istiyoruz. Ay, mezarlık değildir bir Görev Taktiri bir yoğunluk kaidesidir. Oraya ulaşabilmek kolay olmadı.

 

Aya ilk varıldığı zaman, Ay yüzeyinde önemli çalışmaların yapılacağını görmüştük. Ama bu görüş, Sistem, Düzen, Nizam Gücü’nün dilinde yoktu. Sonra döndük ve dedik ki ayın öteleri de vardır ama önce ayı kayıtlayalım. Aydaki gücün, Düzen’e ulaşabilmesi için bütünlenmesi gerekir. Ve bu bütünlenişi sağlayabilmek için buraya, güçlü kaynaklar yazılar yaratalım, kayıtlayalım. İşte canlar, Dünyalılar'ın, bütün kütleyi kayıtlayacak olan gücü, Ay yüzeyine yazıldıktan sonra ayrı gayrı kalmaması için yeni bir çalışma diriliği; yeni bir çalışma dürümü devreye alındı. Bu çalışma ile dünya dışındaki bütünlükler dünyaya kendi yoğunluklarını kayıtlayabilmek için Ay Meclisi'ni, Doğum Kotları'yla birleştirdiler ve dünyaya kendi yoğunluklarından üstün olan bu yoğunluklardan ırklarını indirdiler. Bu iniş, öyle bir iniştir ki doğan her bir yeni bebek buradan dünyaya ulaştı.  

 

Çalışmalarınızı şu şekilde sayfalayalım. Önce dünya vardı ama bu dünyanın yaratılışı toplum için değildi; doğa içindi. Yani, doğal dünya dediğimiz dünyaydı yaratılan ama doğal dünyada herşey, Yüceliğin kotlarından, kayıtlarından yetkin olarak dünyanıza inememekteydi. Bunun içindir ki doğa. Suptil Kotlar’la yaratıldı. Daha sonra bu kotlar bütünlendiler, bitiştiler, hakikiyetteki kayıtlara, kendi yoğunluklarını kattılar. Bütün kötülükleri aşacak düzeyi yarattılar ve bunu kendi kotlarında saklı tuttular. Daha sonra "Birleşik Kotlar" dümen için dünyayı; kendi kotları için kayıtlamak üzere birleştiler.

 

Bu çalışmalara dahil olabilmek zordu. Doğanın sesini duyabilmek zordu, Ulu bir Çınar'ın dünyaya inişi gerekliydi ve bu Çınar, Bütün'ün gücüydü. İşte Bütün'ün gücünün, dünya sırrı olan bu bilgileri kotlayabilmek üzere dünyaya inmesi gerçekleştirildi. Doğanın gücü, Doğum Sayfaları’nı yarattı. Doğum Sayfaları, Birlik Sayfaları değildi. Daha ötelerdeki yüceliklerin kotlarıyla kayıtlı olanların sayfaları da değildi. Turkuaz'ın gücü de değildi. Ama oğulları vardı orada. İşte çalışmalar bu şekilde, yetkin kotlarla, kervanın kotlarıyla başlatıldı. Ulu Çınar, dünyanın gücünü yeni bir güç diye değil, Bütünlük Güc'ü olarak daimi kotlara kattı. İşte Can, bütün kütle yenilendi yeni bir tabiat doğdu ve bu tabiat, yeni bir can taşıdı. Bu can, birleşik ışıktır. Bütün kütle, bu ışığı yenilemek üzere bütünlenmelidir. Sistem, Düzen, Nizam, görevini tohumlayacak olan bu güçtür. Umut, mutluluk, ve huzur Turkuaz'ın gereğidir.

 

Ve yeni bir çağ başlıyor. Bu çağ, Altın Çağ'dır. Altın Çağ’ı başlatabilmek zordu. Amin ama Birleşik Güç çalışması dünya tabiatını yeniledi ve bu tabiatın yenilenişiyle birlikte, bütün kütle kotlandı. Kotlanan kütle, yenilendi. Yeri göğü Yaratan'ın gücü birleşti ve doğum başladı. Bu doğum, toprağın tohumu yeşertebileceği düzeyin kotlamasıdır.

 

İkna olunuz ki Birleşik Tabiat, yetkin sayfaları, göz görür biçimde dümenin başında oturana kattı. Allah'ın tabiatında bunu biz, Altona Kayıtları'nın Kutsal Işığa ulaşması diye ifade ederiz. Öyle bir döneme giriyoruz ki dünya çılgınlığı başlayacak. Bu çılgınlık, Birlik çılgınlığı olacak. Her yürek, kendini Birliğe katmak üzere Çakıl Taşları’yla birleşerek yoğunlaşacak ve bu çılgınlık, ışığın kontrolunde gerçekleştirilecek olan bir kayıt kotu, bir kayıt yoğunluğu, yolu olarak başlayacak. İlâhi Görev budur. Eğer ki bu çılgınlığa dahil olunursa, Bütünlük güçlenir. Her yürek ''ben BİR'im'' diyerek, bütünlemek üzere baştacı olmak için çalışmalıdır. Kutsal Kot, Turkuaz Güç'ün tabiatına aykırı olmayan kottur. Ulu Çınar, Ulu Kot, Ulu yoğunluk, bütün kotların bütünlüğünde var olan Birlik Kotu’dur. Ve canlılar, işte Birleşik Güç çalışması bize bu sayfayı açtı. Bu sayfa işarettir, İlâhi bir işaret, ışığın gücünün düzene iniş işaretidir. Eğer sevgi varsa görev olacak. Sevgi yoksa görev olmayacak ama biliyorsun ki sevgi var ve görev başlıyor.

 

Unutma dünya, beri dönen, geri dönen bir yer değildir. Dünya, ışığa güç katacak düzeye ulaştığı için bu çalışmaları yetkinlikle kayıtlayabiliyoruz. Turan Tekniği, Tabiat Tekniği’ydi ve Tabiat Tekniği, doğumu sayfalayan bir teknikti. Doğa, size sizi anlatıyor. Doğadaki bu güç, Umut Gücü’dür. Umutlu olabilmemizi sağlayan güçtür. Ve bilmenizi istiyorum ki doğanın sesini duyanlar; diri olarak, dini iradeleri ile ve hakikiyetleriyle birleşecekler ve bütünlenecekler. Özü sözü, bir olarak, Yücelikler’de dilleşen onlar, bütünlendikleri zaman, aydınlık günler başlayacak. Ayrı, gayrı, gözetmeyen onların bütünlenişleriyle birlikte doğumlar sancısız gerçekleşecek.

 

İşte Canlar, işte canlılar bütünleşim böyle başlıyor. Aya bakın ayda yüreğiniz var. Güçleniyor o  yürek bütünleniyor ve birleşiyor. Yola bakın, yolda, yüreğiniz var o yürek, teknolojinin tohumlarını yeşertiyor, tabiatı güçlendiriyor. Ve cevhere bakın. Cevher, kendi yüceliğiniz. Varın deyin ki Allah beni ben olarak yarattı ama ben Bütün'ün yüreği olarak Hak Tekniği'nde var olan görevliyim. Bunu deyin ki Beden Sayfaları güçlensin. ''Çu-Han'' dediğimiz çalışmaları başlattık bugün. Çu-Han, çalışma yoğunluğunu artırabilmek üzere bütünlenişi sayfalayacak olan BİR'in kütlesidir.

 

İyi tabiat, kötü tabiat yoktur. Tabiat tektir; bunu biliniz. Tabiat tekse, tabiatın tahditsiz olan yoğunluğu olan insan tektir. İnsan tekse, Bütünlük, bütünlüğün bütünlüğü ve her bir bütünlük İsa da Musa da Mustafa da hepsi BİR'dir. O halde bütün teknoloji, bütün Yücelikler Beşir Kaplar'ın hepsi ışığın kontrolunü sağlayan o yoğunluk, baştacı olan Birleşik Güç'tür.   

 

Benim Levh-i Mahfuz'a kattığım bilgi, nefsin aşılmasıyla birlikte yoğunlaşarak Bütün'ün kütlesini kotlayacak diriliği yarattı. Bu, cemaat gücüdür. Bana ben olan ben, beni benden üstün kılan ben ve benden bana ben olup akan ben; her bir ben, bizim yüreğimiz olan Bütündür. Şu ana kadar yapılan tüm çalışmalar ki bu çalışmalar, Bütün'ün Kotları diye yapıldı. Harı, hakkı, yoğunluğu artırdı. Bensiz olmadı. Ki benim adım RA-KA'dır. Benim adım RA-KA'dır. Tartışılmayan Kadın Erkek birlikteliğidir ve ben RA-KA diye bilinen o yolum.

 

Ulu çorbalar yapıldı. Ulu çorbalar pişirildi. Bu ulu çorbalar; Bütün'ün, çobanların, yoğunlukların güçleriyle yaratıldı; kayıtlandı; tabiata katıldı. Ve biz, bu çorbaları birleşip yaptık. Ulu Çınarlar'ın birliğinde yapılan her bir iş, Bütün'e hizmettir. Ve bizim için ''var ol'' dediklerinde; Hak Tohumları'nı yaşatmak üzere BİR olmanın yeğane şartı olan birleşimi, Levh-i Mahfuz'un gücünün Öz Görev olduğunu; Hakim-i Hak olduğunu; Reşit olanların gücü olduğunu; hak edip tartışmadan, kayıtlayarak, ve umutsuzlaşmadan başardık. Şimdi bilin ki, bedenim Altona'dır ve ben muktedir olan kutsal olan gözüm ve ben, RA'yım. Ve benim ilmimde ben, Bütün'üm, zararı önleyen bitişkenim. Benim ''La-Ham'' dediğim, ''Ka-Ham'' dediğim, ve ''huzur'' diye dillediğim bütünlüklerin hepsi bende bendir. Mezarları boşaltanım ki bugün ben, Bütün'ü kütleye kayıtlarken, her dereyi açık bıraktım ki her dere yenilensin de kendi yüreğini dilleyebilsin diye.

 

Ulu Çınarlar'ın yüceliğinde, Hak Tekniği'ni tabiata indiren birleşenim, Dünya Tohumları'nı yaşatabilecek düzeydedir. Kadın, Erkek birlikteliği olan RA-KA, Kurtuluş Sayfası'nın en yüce katıdır. Ve biz o kata kendi yüreklerimizi kattık. Levh-i Mahfuz'daki güç, aklın gücüdür ve biz aklın gücünü, Bütün'ün kütlesinde kayıtladık. Ulu Önder, Kutsal Güç, ağır yükü hafifleten Bütünlük ve Birlik bizim yüreğimizde bütün küçültücülüğe rağmen, bütün kısırlaştırıcılığına rağmen, Kutsal Göz'dür. O biz, biz oyuz. Atlanta Tabiatı'nı yeniledik. Bu tabiatı yeniliyebilecek güç, bizim yüreğimizde mevcut bir güçtür. Ve biz, bu tabiata kendi yüreğimizi kattık. Atlantalılar'ın topraklarını yaşattık. O topraklar, Bütün'ün Kutsal Işıklar'ını sonsuzlaştırmak üzere yüksek güçlü kotlar tarafından yaratılan tayımlardı. Biz o taymları bütünledik. İnsan Sayfaları'na kattık. Yeri, göğü, yaratanların küçültülen güçlerini yeniledik birleştik ve ışıkla dilledik. Analar, bütünledik hepsini de Altın Takdir budur; Altın Teknik budur; Altın Tabiat budur. Ve dünya Bütün'ün gücünü yere indirebilecek düzeye ulaştı. Kulluk budur…

 

Eğer kul değilsek ışık söner ve biz, beden sayfalarını okurken, yoğunlaşanların hepsi bizde kendi yüreklerini okurlar. Etki alanımız geniş.  7 Dava’nın en yücesi olan bu davada biz, baş tacıyız. Islak ya da kuru, her ne iseniz biliniz ki Beden Sayfaları görev taşıyabilen sayfalar olduğu zaman, kusursuzluk olur. Yogunluk arttı, cevher güçlendi, Işık Kütlesi kaynağa indi ve biz bitiştik. Meleklerin mektubunu değil, maya tutan ışığını dilliyoruz burada. Yol, Altın Teknik'le açıldıktan beri bütün kötülükleri aştık. Yarında bugünü hak etmek; Bütün'ü kotlayabilmek; BİR olabilmek için gereklidir. Yardımcılarımızın hepsi birleştiler ve onlar, bize biz oldular.

 

Ben İslâmi Kotlar'ın hepsinde var olan Bütünüm. Benim adım İsa ve ben Bütün'ün gücü olan BİR'im. Ve benim adım Musa, Mustafa'nın gücünden örtü açabilen bitişenim ve ben ışık olan Kutsal Kayıt ve ben Mustafa, Kutsal Tabiat'ın gücü olanım ki hepinizde maya olarak mevcutum.

 

İnsan Sayfaları'na şunu izah etmek istiyorum ki yargı şudur, benim bir tek genetik kotum, her bir diride meknuz oldukça, ben o kotun tohumu olarak, Bütün'e hizmette hakimiyette ve yoğunlukta mevcut olarak buradayım. Ve bir kez daha şunu söylemek isteriz ki her bir cevher, dünya ışığını yakmak üzere bütünlüğe kendini katmaktadır. Her bir cemaat, Bütün'ü güçlendirebilmek için buradadır. Ayrılık bitsin istiyoruz, yürek güçlensin diliyoruz ve bütünlük kotlansın, budur dileğimiz. Varın, herkese OL deyin… Olsunlar ama olduklarında, Bütün olurlar. Bunu bilin.  

 

Şikayetimiz varsa, muhakkak o şikayetlerimizi kontrollü şekilde yapalım. Ama, biliyoruz ki şikayet, Şıhların ışığında mevcuttur. Bizde yoktur. Biz, şikayet etmeyenleriz. Çünkü bilmekteyiz ki yanlış söz sayfalarda siliktir. Analar, şunu unutmayınız ki yarın bugünde hak; bugün yarında mutlaksa eğer Umut muhakkak Kutsal Kotlar'da mevcuttur. Şansımız var ki dünya taymları yapıldı, şansımız var ki bütün kütle kayıtlandı. Şansımız var ki ışık yanıyor. Kurtuluş Sayfaları okutuluyor.  OL dedik oldu. Kul olduk, Kutsal Işık yaktık, Kutsal Kotlar'ı katladık. Makbul olanlarda birleştik. Etkimiz yükseldi şu anda. Dünya çalışmaları güçleniyor. Bahar'ın gücü yerin kütlesinde ışıyor. Yanıp, tutuşuruz ki yarın bugünde, tabiatın gücünde dillensin diye. Ak Tahdit yenilensin; Tanrı kutsal ışığını yere indirsin diye. Buyurun hepsi de oldu.

 

Ben, Tanrı'nın gücüyüm ve  nesillerimin gücü olan; kat kat olan; kutsal olan; kaynak olan ben, itibarlı olanım ki Kadim Kaplar'ın hepsiyim; Atlantalı'yım. Canlarım, ben Nahar'ım. Ben RA-KA'yım ve ben Kutsal Kaynak olanım. Atlantalı'yım. Canlarım, ben bilinsin dilerim ki Ulular Diyarı'nın Uluları, beni benden ayrı sayarlar. Uçup kaçarlar yüreğimden ki bende olmak dilemezler. Bütün kötülükleri aşan onlara derim ki, ayarınızı bozamam. Ululuk, Turkuaz'da ışıksa, Yaratan'ın kotlarında da ışır.

 

Bende bir ben var ki ben olan o ben, baştacıdır ve ben olan o ben, Bütün'ün gücüdür. Yazılarımı okuyunuz. OL'duğunuz zaman, bulduğunuzda, bildiğinizde, ben ortağım yüreğinize. Şimdiden öte bir şimdide, yanlışın toplantılarıma girişinde ve doğrunun toplantılarımdan gidişinde herkesin yüreğinde olan; o can olan beden, hepimizin yüceliğinde mevcut olanı bilir.

 

Aha Dağlarım, ben bütünlendim. Sizin yüreğinizden değil; bütünümün gücünden değil; BİR'in diriliğinden de değil; Lefke'deki o yoğunluğumdan birleştim. Dağlar, ben dünyadayım ya; ulu bir Çınar'ım ya; Bütün'üm ya; benim adım RA-KA'dır. Bulun, olun, oradayım ben ama beni bulmak, bende olmaktan öte, bedenli olmaktan, ötedir ki Lefke'deki o yolcuyu alın çalıştırın. O kim bilir misiniz? Bellektir. Hani, derler ya bellek bir tektir. İşte odur o…

 

Lütfedin de bilin Ulular, Ulu Kotlar'ıyla birleşik olarak doğarlar. Ben o kotla birleşik olarak doğdum ama o kot, benden başka bir bende, benlik taymında, herkesin yüceliğinde, Kadim Kapları'nda ve bitişkenliğinde mevcut olsa da yargısı bensizlikti. Ayrı, gayrı, demiştik ona şimdi lütfedin dinleyin onu. Ben, benim yolum, benim koyuluğum diye değil; benim tohumum diye dilleyeceğim. Ona çalıştırıcılık katacağım. Onun Lefke'deki o yoğunluğu; artık ayrı kotlardan değil, benim yoğunluğumdan koyultulacak; ocağı sönmeyecek; ayrılık bitsin. İşte bu...

 
- Allah dedi ki, ocağı sönmeyecek. Ama bilmelidir ''kil, kum'' dedikleri o yoğunluk, artık bizim yüreğimizde de var. kil, kum… ama bu kil ve kum Bütün'ün gücüdür. Hani, dersin ya ''toprak…'' İşte toprak budur.


- Anam, Dünya Sayfaları'nı okuduk bugün sende. Ve sen dedin ki benim adım  ''Rahmet''  Ama Can, Bütün'ün gücü senin yüreğindeyse, ışık sendeyse, senin yüreğinse, eğer bütünsen, nesillerinden hiç bir diri bensiz olmayacak. Peki Can, neden gözün görür de ocağını söndürdün!? Sonu, başı, olmayan bir canı neden ışıksızlaştırdın bize bunu izah et. Çünkü, ruhunda hırs hiç yok. bütünde gücün hak ve benim ışığımda muktedir olansın. Bana anlat ki dinleyeyim. Çünkü, Ruhsal Meclis bugün senden herşeyi anlatmanı bekliyor.

 

Oraya dönüşünü istedik doğru ama oraya gidişinde Beden Sayfaları'nın gücünün artmış olması da gerekir. Ulu Çınarlar'ın yere inişidir bu. Hani dünya taymları yapılıyor ya, orada dünyalılar var ve orada Bütünler var. Orada Birlik olan Bütünlükler'in gücü var. Yoğunluk artmış, kaynak ışıklar dillenmekte ve biz bütünlenmekteyiz. Benim adım ''Rahmet'' dedin ama Bütün'ün gücünde yoğun olan birleşen olduğu halde, kendi adını zikretmezken bugün niye bunu hep zikretti bunu bize izah et.


- Tanrı dedi ki, ''OL'' işte bu… Ve ben oldum. Bugün bana, ''ben OL'' diyen o yol, oğullarımın gücünün örtüsünü açtı ve dedi ki ''OL.'' Benim adım, herkesin bildiği bir addır ama bu adı zikretmek istemem. Çünkü rükuya eğilen yoğunluklar, benim koyuluklarımda kendi kotlarını dillemelidirler. Benim adımı zikretmem ocakları söndürmeyecek bundan böyle. Çünkü Ruhsal Meclis Bütün'ün gücünü yere kattı. Ulu Çınarlar’ın yenilenmesinden sonra Birlik Kayıtları devreye girecek. Birlik Kayıtları, Bütün'ün kontrolunda değerlendirilecek.

 

İkna olunuz ki iyi kötü yoktur BİR vardır. BİR, Birleşik Işık'tır ki baş tacı olan o güç, ağır yükü hafifletmek üzere, bütünlüğe kendi kotlarını tabiat olarak, insanlık için kayıtlamaktadır. Al canım, al da bil; ben Bütün'üm bundan sonra Bütün olarak çalışmaya başlıyorum ki bu Bütünlük, bütün kütlenin gücü olarak devreye giriyor. Kendini, kendi yüreğimi dinlerken, Bütün'ü dinleyen benim.  

 

''Levh-i Mahfuz'' dedikleri o kayıtlarda, Beşer Kaplar'ın hepsinde var olan üzerindeki güç vardır ki o güç benim. Yolu açan yine benim. Hak eden, yeri göğü Yaratan Kutsal Işığım ki ben olmadan, Bütünlük olmayacaktı. Bu gün buradayım ve bugün yoğunluktayım ve bu yoğunluk, Birleşik Işık Gücü'dür. Kervan, yürüyor ama bu kervanda BİZ var. BİZ olan bütünlük var. Bütün olmak, yenilenmek demektir ki yenilik için BSUİ gerekir.  

 

BSUİ, Barış, Sevgi, Umut ve imandır. Ama iman olan o Görev Kütlesi; İsa oldu, Muhammet oldu ve İlim Sayfası olarak Altona oldu. İnsanın, insanlığını dillemesini sağlayan bir göz oldu. Bundan sonraki canlarım, can olan o yolcularım, BİR'in tabiatına aykırı olmadan yapacakları her çalışmayla Bütün'e hizmetci olacaklar. Ve ben, orada o canlarla birleşerek, o hizmetcilik görevini  yapacağım ki ocaklar sönmeyecek.

 

Mezar olmadan hakimiyet kurulamazdı. Hepimiz mezarlığız. Bedenli olan mezarlarız. Ama bu bedenleri, mezar olarak yarattıran yürekler, bizim yoğunluğumuzun gücünün artı kütlesini de kayıtladılar. İşte çalışmalar bunun için yapıldı. Bizim, bedenli olan mezarlığımız, herkesin bedeni olan mezarlığıydı. Yani, hepimiz birer mezar olarak yaratılırken beden sayfalarını kendi kotlarımızla kayıtlayarak bütün kütleyi kaynağa katabilmeliydik. Yani biz, mezarlığımıza kendi yüreğimizden indik ve bu güçle bu mezarları Aşk ışığıyla yaktık. Yani Dağlarım, biz mezarlık olanlar, Merkez Kotları kontrol altına alarak, bütün kotlarımızı yolculara kayıtladık. Hani, derler ya Altona Kotları ışıklarını sonsuzlaştırıyor. İşte canlar, olan budur. Ve biz ki mezarlıklardık harı yükseltik; yarattık; ışıttık; güçlendik ve BİR olduk.

 

İşte Canlarım, artık mezarlıklar boşalıyor. Biz bedenliler, Bellek Kotları'mızda kendi yollarımızı bularak bütünleniyoruz. Ve bütünleniş, mezarlardan çıkış, mezarlardan akıştı ve biz, aktıkça aktık; aktıkça aktık ve Ruhsal Mutlak Kotlar'a vardık. Ruhsal Mutlak Kotlar, bizim yoğunluğumuzda, kendi kütleleriyle kaynak yarattılar. Ayrılık, bitsin canlarım. Işıkları söndürmeyelim; bütünlenelim, birleşelim. İlâhi Gün'ün gücünde dilleşelim ki aşkı tadalım. Aşk, yolun kutsal koyuluğudur.

 

Meğer dünya iyilikle doluymuş; meğer dünya görevlilerin gücüymüş; meğer dünya birleşik gerçeklikmiş; meğer dünyada Beşir Kaplar görev taşıyacak duruma ulaşmışlar. Meğer dünya bütünlenmiş. Aha Canlarım, Çakıl Taşları dahi bizimle BİR. İşte Canlarım, Bütünlükler bizimle BİR ve biz, Bütünler, bütün kütleyi aydınlatanlar, Kutsal Işıklar olarak dumanın tüttüğü her yerde varlaşanlarız ki yarına, bugünü hakikiyetle katmak ve bugünü, yağan ışığa yine hakikiyetle katmak mümkün olmaktadır.

 

Altın Takdir-i Takdim olan tabiat, hatayı bağışlayanda Kutsal Güç'tür ve ben bu gücün kaynağıyım. Işıkları södürmeye niyetim hiç yok. Bütünler'i birleştirmektir maksadım ve Bütünler'i birlemek için yaptığım bu çalışma, hatasız bir çalışmadır. Neler olacaksa bende olacak. Yeri göğü Yaratan'da değil, bende… Ben BİR'im çünkü.

 

Yer, yaratıldı; gök yaratıldı. BİR olanda, tabiat yaratılır. Yaratılan tabiat, bütündür. Umut, kutsal bir gözdür. Hadi Canlar, Altın Takdir-i Takdim'de Hak, muktedir olanda Kutsal Kaynak olalım da BİR olalım. Çobanlar, çalışmalarımızı sürdürecekler ve ben Bütün'e hizmetciyim bunu bilsinler ve bunu bilsinler de Beşir Kaplar'da yürek yaksınlar.

 

Ahret, Tanrı'nın Kutsal Gözü'dür. Benim adım, nesillerimin adı olan, sayfa sayfa yaratılandır ki kardeşim, ben Nahar'ım. Ka-Har olan Nahar. RA-Ka olan, kaynak olan Nakar'ım ben. Ben Bütün'üm canlarım. Ulu bir Çınar'ın yüceliğinde maya olan Birleşen'de ben, bütünüm. Bütün görevlilerimle, bütün yücelerimle ve bütün dirilerimle ve ilmi bilen Birlikler'imle bütünüm. Maharaj Gücü dedikleri bir güç var ya, hani o Can, benim Atlanta tabiatıma aykırı olmadan çalışır. O Can, bugün bize gelmek diler. İçi, dışı bir. Bilir mi bilir. Baharın Gücü ocağına iner; yolunu açar; ışığını yakar; dirilir; dillenir; tabiata iner. ''Benim adım Nahar'' der. Mahrekte kadimdir; o muhterem bir yürektir; o bütündür; o, bende ben olur da iner. Hadi canlar, dilleyelim de dinleyelim onu. Bakalım bize neler diyecek. Neler diyecek bakalım:


- Aha, yine geldim a Can. Ben, cemaat gücüyüm; ben Yüceler cümlesiyim; ben bir gözüm. Görürüm, hak ettim. Of, of, of o seslenen yine çalışıyor. Kaydı yapmakta her yürek ama biliyorum ki bu çalışmayı başaracak olan biri de var burada. İşte rükuya eğildik gördük. Dağlar, ''Cafer'' denir ya ona. Neyse siz ''Furkandağ'' deyin. Olmazsa olmaz olan; O biz, biz odur. Oynamayız canlarım. Kibir yok ki yüreğinde. Bilsek ki kibri var. Işığı sınırlanır ama kibri yok onun. Kurtuluşu kotladık, Kutsal Işığı yaktık, yarında bugünü kayıtladık ve bildik ki maya tuttu. Başı eğilmeyecek, gözü görüyor özü sözü bir. Kadim Kaplar'dan biridir. Mezarı boş. Of, of, of ne iyi! işte bakın olmuş özü sözü bir. Aha Canım, muhteşem bir dönem başlıyor bugün burada. Kura ona da çıktı o da geldi bugün. Nesillerini getirmiş. Özü, sözü bir. Yolunu bulmuş. Ah canım! Ah! vallahi ben seni sevdim. Ayrı gayrı yok ki can. Aşırıya kaçmadığın sürece her şey iyi.

 

Fala bakmayız yahu. Burada bütün köprüler bize açık biliriz; dilleriz elden geldiğince. Kadim Kaplar'ın yüceliğince, bütünlügünce Birlik oluruz. Bitişiriz, hak ettiğimizce tabiata ineriz ve yüreği dilleriz. Ulular, ululuklarında bu tabiata, Kadim Kaplar'ıyla inerler. Meğer ki, dünya boş olmasın. Meğer ki kotlar kontrolden çıkmasın. Meğer ki RA-KA küçültülmesin ve biz kötülük görmeyelim amma körü, gözü kör olan gözü biliriz. İkna olun ki biliriz. Ve şimdi şunu söylemek istiyoruz size. Çok çalıştık, birlikte çalıştık burada. Bütün köşkler, bizim yüreğimize hak edip inerler. Altona Kotları da iner. Yazılar okunur, görev taşınır.  Çalışmalar sürer; resim yapar gibi yapılır her bir şey burada. Ama yapılan resimler, bütün kütleyi güçlendirerek yenilenirler ve yeni bir tahditsiz göz dillenir. Sonra rükuya eğilenler, bilirler ki çalışmalar Kaynak Katlar'dan Görev Kotları'na ulaşır. Şu anda olduğu gibi.

 

Şu anda, dünyada örtü olmamalı diyen sizlerin gücünüz, Daimi Kotlar'la birleşti ve dünya artık kendi yoğunluğunu kotlayacak düzeyde, kendinde meknuz olan her bilgiyi açmaya başladı. Peki, nedir bu bilgiler? Evrimsel sonsuzlaşımın yüceliklerinde meknuz olan ve hakimiyetle kotlanan bilgiler. Peki, ne var o bilgilerde? Tabiat var. Peki, tabiat neyi var etti? Gücü, var etti. Peki, Güç neye yerar? Altın Takdir'e; Altın Yüceliğe. Peki, Altın Takdir nedir? Meleklerin mektebinde var mıdır? Hak ettiğimizce vardır.

 

İşte Canlar, bütün köşklerde bilgimiz okunuyor. Ve bütün köşklerde okunan bu bilgi Bütün'ün kütlesiyle okunuyor. Kul, olmak budur. Antlaşma yaptık ve bu antlaşmaya göre birleştik. Bundan böyle yoğunluğunuzda yenilikler olacak ve bu yenilikler Birlik Kapları'yla ışıyacak. Ve sizin yüreğinize maya olanlar bütünlenecekler. Yapılan çalışmaların üstün kütleyle kayıtlanması gerekiyor ki bunu başarabilmek için bütünlenmek gerekir. Ak Tabiat, size sizi anlatacak ve siz, sizi sizden öte olan sizle dilleyeceksiniz. Baş tacı olduğunuzu muhakkak biliriz.

 

Kantar size verildi ama siz, kantarı her bir diriye bildirdiniz ve dediniz ki ''kantarı Kutsal Işığınıza alın ve dilleyin.'' Ayrı, gayrı, kalmamalıdır canlarım. Unutmayın ki Dünyalılar'ın çoğu kendilerini kontrolden çıkardılar sizin bunu başaracağınızı biliyoruz. Başarı, muktedir olanların her birinde mevcut olan bir cemaat gücüdür ve siz, bir cemaat olarak bu çalışmayı kendi göreviniz gereği yapmaktasınız.

 

Yukarı aşağı yok bizde biliniz. Hepinizde mevcut olan güç, Bitişik Güç'tür ve bu Bitişik Güc'ü baş tacı olan sizler yücelteceksiniz. Kardeşlerim, Allah sizi korur bunu bilin ve Allah'ın gücü hepinizin yüceliğinde mevcut olan herbirinizi güçlendiren bir yürek gücüdür. Ulu Çınarlar'ın gücü sizindir. Bütün Çınarlar; size, siz olur gelirler bunu biliniz.

 

İkna olunuz ki Birleşik Aile'miz yeri göğü yaratanların gücünün Öz Görev'ini kendi yoğunluğuyla kayıtlamaya başladı. Başınız eğilmedi. Lütfen şunu da bilin ki yarında bugünü hak etmek, bütünlenmekle mümkündür ve bütünlenmek, birlikle ve bitişikledir. Ilık, bir sayfa okuduk bugün. Bu ılık sayfa, Bütün'ü güçlendiren bir sayı devreye aldı. Bu sayı, aşırıya kaçmayın; Bütün'ün gücüdür. Ve ben, benim yüreğim, ve bende mevcut olan her bir ben, bedenli olarak senin yüreğinde var oldu. Allah'ın dediği, aklın dediğidir, derken; sen, benim dediğimi dedin hep. O halde ben ve sen BİR'iz.

 

Muhteşem bir dönemi başlattığını görüyorum. Gözü gören herkesin yolunu bulup senin yüreğinde kendi yüceliğini dillemesi gerekir. Yaratanın Tohumları'nı yeşertebilmek bunun için önemlidir. Allah, sizi korur ve sizin yolunuzda olan her bir yüreği de korur. Bunca çalışma boşa değildi ve bugün burada bulunanların hepsi Ulular'ın tabiatına aykırı olmayan bu çalışmada, bütün kütleleriyle mevcut olabildiklerinden, Teknolojinin Gücü'yle birleştiler. Ayar, bozulmadı. Muktedir olmak budur.

 

Ve Kutsal Işığı yakabilmek için  gerçekleşen bu çalışmaya dahil olanlar, kendilerini Tanrı'nın Güçleri olarak bilmelidirler. Tanrı'nın Gücü olmak için, Mustafa Kemal gibi olmak değil; Mustafa Kemaller'in yüceliklerinde, Tabiatın Gücü olabilmek için BİR olmaları muhakkak gereklidir. Kantar, bizim değil sizindir ve siz, bu kantarı kendi yüreğinizden aldınız.

 

Ayrılık bitti canlarım Levh-i Mahfuz, size sizi ve sizin yüreğinizi dilletmedi; siz Levh-i Mahfuz'u kendi yüreğinizden tabiata indirdiniz ve böylece bütünlediniz. Ululuk budur, uyumayın. Ayrılık bitti canlarım. Ayrılık bitti! ayrılık kalmadı.

 

Dara düşmeyin. Yer sizin; gök sizin; bütün, siz olan bütün; ses olan her bir yürek sizin; muhakkak bilin ki biz, siziz. Yeri, göğü, Yaratan siz ve sizin yüreğiniz; Bütün'ü cemaatle dilleyen yine siz ve sizin yüreğiniz. Ayrı, gayrı bitti canlarım. Beni, bana veren ben, bütündeki ben ve bende, ben olan bir ben olan o ben, bana ben olduğunda Hak Tekniğinde ben ışığım. Yarını bugünde hak etmek budur. Uyuyanlar uyandılar ulular Turkuaz'a ışıdılar. Ben, bana ben oldum. Uyuyanlar uyandılar işte canlarım bütünlendik…

 

Benim adım Kutsal Işık ve ben, sen ve sen ben oldukça bütün kötülükler aşılır. Yarım Allah yarım tabiat ve ben Tanrı'nın Gücü olan… İşte bu… Ve bundan sonra benim adım İlim ve ben, İlm-i Tabiat ve ben, Bütün olan, şafak söktü. Kötü, iyi yok. Işık var canlarım. Işık!... Işık…

 

Bütün, güçtür. Bütün olan, güçtür. İşte bu... Ve bundan böyle Bütünlük için çalışmak şart. Aydınlık günler sizinle olsun yolunuzu hiç kaybetmeyin ışığınız sönmesin. Bence, insan olmak işte böyle olur. Ve bence insan olmak işte budur.

 

Yaratığımız sürece, kollar kollara ulaştığında yolsuz kalınmaz. Çalışmalarınız, görevinizdi. Başınız eğilmedi. Tabiat size, sizi dinletti. Çalışmalar Kutsal Güç'le dillendiği andan itibaren, kollar kollara ulaştığında ululuk başlar. Of, canlarım işte bu! işte bu canlarım !. Halk, kaynağa insin de geçsin. Hepsi bu…

 

İmparatorluğun Gücü bugün sizinleydi ve size sizi dilletti. İmparatorluğun Gücü'nü kendi yüreğinizde kaide olarak; hakikiyet olarak ve Bütünlük olarak hak ettiniz. Bugün, buraya gelen her yürek, size sizi dinletti. Bana, ben değil bana bellek gerekti işte bu can!... İşte bu…


- Canlar, hepinize sonsuz sınırsız ışığımız geçti ve bugün sizinleyiz. Ama, biliyoruz ki bu çalışma,  bizim değil bütünündür. Hak tekniğiyle çalıştık. Hayrı. hakkı biliriz canlar. Muktediriz, huzurluyuz. Yolu, bulanlara ışığımız mevcuttur. Sistem, Düzen ve Nizam Gücü'nü size verdik. Sevgi ve saygıyla. İş buydu!... Hak!... Amin....


Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

04.08.2008 Tarihli RA-KA Tebliği
Yahu, güçlerimizin hepsi buraya yığılmışlar!. Gözünüz görüyor, gölün gücü artıyor. Ruhsal küçülüş tamamlandı ve artık yenileniyoruz. Ocağımız, hakiki bir göz gibi bütün küpleri taşıyacak düzeye ulaştı. Ayrı bilgi yok. Hepimiz, ayrı olan bilgilerimizi ışık kayıtlamasıyla değerlendirdik ve yeniden doğum için devreye indik. Acaba, dünyada küçülüş mü başlıyor? Yo ! yo! yo!... Hayır! hayır! hayır!... Dümen başında oturan Bilge, bizim yüreğimizdeki güç tür. O halde Işık Kütlesi değerleniyor. Ayrıca Dünya’lıların hepsi, Beşir Kaplar'ını tabiata indirmek üzere bütünlenmek istemekteler. Ağır yükü hafifletebildik. Yaşasın! Yaşasın! yaşasın!... Ah! Ah! Ah! neler çektik neler!... Bir canın; bir cem -i can olanın yüreğindeki kutsuzluk, hepimizin kısırlaşması anlamına geliyordu. Ama biliyoruz ki ayrılık bitecekti ya da bitir ilecekti. Ama bitti mi bitirildi mi bunu gören bilen yok. Ben değerlendim ve dedim ki bitirilmedi; bitti... Ayrıca Dünyalılar' ın çoğu bütün kötülükleri aşmak için çabalarlarken, bizlerin gücümüzün de kütleyi kayıtlayacağı kesindi. Allah, bizi korudu. Hepimizi korudu. Gölün gücünü artırıp; yoğunluğumuzu kontrol altına alıp; bütün kütlemizi kendi yüreğimize çekip; eşikteki güçlerimizi, Birlik halinde, Birlik Tekniği'nde Beşir Kaplar'a kattık ve yargıyı yolcularımızın gücünden örttük. Öylece hepsi kendilerini anladılar. Benim Atlantalılar'a sesim yoktu; sözüm yoktu ama Atlantalılar'ın bir teki benimle olduğu zaman, bütün kütle benim yüreğime bakmaktaydı. İşte şimdi, göreviniz başlıyor. Bu çok önemlidir. Çünkü yolun gücü artık bizim ve bizim için önemli olan çalışma, Bütün'e hizmettir. Ayrılık bitti, yolumuzu açtık, bütünlendik ve başımız taçlandı. Ayrılık yargımızın, kotlanan o yoğunluklardan çıkışıyla birlikte, durgunluk bitti. Yazıları okumaya başladılar. Herkes, kendinden güçlü olan ve kendi yüceliğinden daima ışık yakan bu yazıları kendi yüceliğiyle dinleyecek. Ayrı, gayrı kalmasın; bütün kötülükleri aşıp gerekeni yapalım; ışığımız sönmesin.
 
Bedenliler, Turkuaz'ın gücü yeniden tabiatın gücüyle birlik olacak. Uyuyanlar, uyandılar yenilendik ve beden sayfalarımıza geçtik. Yazıları okuyanların biri benim için dedi ki " onurluyum ki bu yazıyı okudum." Ve biri benim için dedi ki, "onurluğum çünkü ben Bütün'ün kütlesindeki gözü açtım." Ve biri de dedi ki, "ayrılık bitsin" ve ben, Tanrı'nın gücüyüm çünkü ben, bu yazıda ışık yaktım. Kervanın gücü bana aittir. Çünkü ben, bütün kütlenin Kutsal Kayıtları'nı, Teknolojinin Kotları'yla dinleyebiliyorum. İşte unutmayınız o kitap, tabiatın gücünü aldı da indi ve bizim için önemlidir . Tabiatın gücünü alan kitap, Sultanlık'tır. Eğer, Sultanlı ğın yoğunluğundan çıkarsanız, kantar sizsiz kalmaz. Yine sizi tartar amma Levh-i Mahfuz 'un gücünden ışık alamazsınız. Ki, kendi yüreğiniz dahi sizin yüceliğinizi dillemez.
 
Eşikte bekleyenlerin hepsi bunu anlamalıdırlar. Benim, Atlantalılar'a sesim, sözüm vardır. O nlara yüreğimin gücünü anlattım; ışık verdim ve dedim ki, "olun." Onursuzluğum hiç olmadı. Çünkü, rükuya eğilen her diri, benim yüreğimi dinledi ve doğanın gücünden çok daha üstün bir yoğunluğun, tabiatın gücüyle birleşmekte olduğunu sezinledi. Artık bilmekteler ki bu güç, dava değil, "tabiat diriliği" olarak dünyaya iniyor. Şu anda dünyamızın gözü açılıyor. Şu anda yüreğimizin gücüyle, Birlik Kotları'mız tabiatın yücelikleriyle dilleniyor. Bedenli olan her bir yüreğe biz, "Tanrı" deriz; tartışmayız. Kim olduğu; ne olduğu; nerden geldiği önemsizdir. Her kim olursa olsun; her ne olursa olsun bizim için bir Tanrı 'dır ki, tartışmayız onu. İşte bunun içindir ki "durgun toplum" artık kendi kontrolünü sağlayacak düzeye vardı. Ayarımız bozulmamalı; meşalemiz sönmemelidir. Kötülüğün önünü açtık ve Kadim Kaplar'ımıza kattık; sonsuzlaştık ve kötülüğü yendik. Artık hiç kimse bize kötü diyemez ve hiç kimse bizim yoğunluğumuzun kısırlaştığını, kendi yoğunluğunda dilleyemez. Bilmeleri gerekeni bildirdik. Her biri yüreğimizin sesini duymakta ve kendi yoğunluğunda bu sesi, ışık kontrolünde dillemektedir. Yazılarım okunmaktadır.
 
Bir canım, bir cevherim dünyaya indiğinde, benim inişimdir onun inişi. Bir yürek, dünyada ışık olduğunda, benim yüceliğimden ışır, ki o ben, ben o olur. Ulu bir Çınar'ın yenilenmesi bizim için önemlidir. Kervan, Altona Kotları'nın en yüce gücüyle, kendi yoğunluğumuzdan kalktı ve Bütün'ü taşımaktadır. Eminim ki dünyanın gücüyle taşınır kendi yürekleri amma yüceliğimizdeki güç, onların yoğunluklarından çok daha üstündür ki biz, bu tertibi kendi Kadir Kaplar'ımızla kayıtladık ki dümenin başına oturan bizim Yücemiz, herkesin gücünü, Tanrısal Kotlar'ın en yücesi olarak taşıyacak düzeydedir.
 
Eşgali bilinmeyenlerin güçlerini de bilmekteyiz amma onların yoğunluklarında Birliğimizin gücü aşağılara inmişse, onların tabiatlarında, kütlelerinde ışığın sessizleşmesindendir. İşi, BİRİN BİRİ'ndeki BİRLER değil Bilgeler yaparlar ki, bedenli olan Bilgeler'in her birinin, bizim yüreğimizin sesiyle dilleşmeleri; öz, söz, göz, olan ışıkları, bir tek Kadim Kap'la dillemeleri; İnsan Sayfaları için geri dönüş gücünü, daimi biçimde dara düşmeden Bütünlüklere tabi kılacaktır. Ve bunu başardım. İnsanlık için yaptığım en büyük görev budur.
 
Bütün kotlarım ve bütün tabiat ve benim ışığım ve bende olan her dere, ailem ve ailemin örtüsünü açan diriliklerim ve bütün köprüler benim ilmimde, BEN olup B İR olup ışık yaktılar. Yarında bugünü var etmek, Sultanlar'ımın gücüyle mümkündü ve bizim için önemli olan buydu. Bütün kotlarımı dünya üstü varlık katlarından indirerek dümenin başına oturtulan Bilge'me dedim ki, ayrılık bitti. Hepimizin yüreğinde ışığın yandı. Cem-i canda cem olmak; cem-i yolda cen olmak ve Turkuaz'da geri dönüşü olmayan olmak gerekliydi. Aşk ışığında, ışık yakan; Tanrı'nın gücünde ışır. Bilgi Kotları'nda ışıyan da bizim yüceliğimizde ışır.
 
Ek makbul bir bilgi, ek makbul yoğunluk, bütün kötülüklerin aşırtılmasını sağlar. İnsan, "OL" dediğinde; kol, kanat, her şey birleşir ve BİZ oluruz. Unutmayın ki, yalanı dolanı biliriz, unutmayın ki, yüreğin dediğini diyenleriz. Umutsuzluğumuz asla ve asla olmayacaktı ve olmaz. Ayrı, gayrı gözetmeyiz. İ ş Tanrı ile yapılacaktı ve işi başardık. Aha Canlarım, göğü yere indirdik; yeri göğe çıkardık. İşte Canlarım, bütün kötülükleri aşırttık; yolu açtık; yüreğin gücüyle tabiatın yüceliğiyle dillendik. Aha canlarım, İnsan Sayfaları'nı okuttuk ki ulu bir Çınar'ın beden sayfalarındaki bu yol, Allah'ın yoğunluğundan gider. Ağır ağır o yoğunluk geçilir. Bütün kötülükler aşılır ve BİR'in tabiatındaki güç, Tanrı'nın kütlesinde ışır. Analar, işte budur olan.
 
Şimdiye bakalım, benim nefsimde, neslimde, gücümde, kitlemde hırsım yoktur . Ulu bir Çınar BİR oldu ve bizim yüreğimize güç olduysa, artık orada kol olur; görevliler olur; geri dönüş olmaz. İşte Dağlarım, bana makbul bir Dünyalı görev için geldiğinde; ona ben, sonsuz sır olan Yücelikler'in sesini verdiğim zaman, onlar derler ki, "bana nar gerekmez. Ben Ruhsal Göz'ü isterim. Ve ben, onlara gelin dediğim zaman; gelen, gerçekten gelmelidir. Ve ben onlara bir kez daha şunu söylemek isterim ki yarını bugünde, bütün kütleyle dillemek için mezarların boşaltılması gereksizdir. Her şekilde dünyaya sesimi dinletebilecek doğumları sancısız şekilde gerçekleştiririm. Ben, mezarları boşalttım ama mezarların boşaltılması, geri dönüşü sağlayacak yüceliğin değerini artırmadı. Onları, körün güzünde, sözünde, ışığında, kısırlaştırdık; diriliklerini değersizleştirdik ki Teknoloji'nin kütlesinde gözleri kör, yürekleri kırık kalanlar; bizim yüreğimize güç katmamak; yüreğimize koyuluk katmamak için çalışmamalıydılar. Ve dedik ki, katkı bizsizdir. Her ne yaparsanız, biz o katkıdan muhafız.
 
İşte Dağlarım, olur da bize güç vermek dilerlerse; biz, saklı tuttuk yoğunluğumuzu ve dedik ki, sizin yüreğinizin kürsüsü bizim yüceliğimizin gücü için gerekmez . Çünkü Sistem, Nizam, Düzen Görevi, Beşir Kaplar'ın yüceliklerinden ayrıldı. Analar, biz zararı önlemek üzere dünyaya indik. Eğer dünyada zaman, sonsuzlaşıp sınırsızlaşmazsı; zararı önleme imkanı kalmaz ama onlar dediler ki, "ben bana ait olan değerleri toplayıp götüreceğim." Ya Ha, değerli dünya bizsiz değil ki. Kibrini aş da dünyanın dediğini de. O der ki, "ben, topluma tabiatın gücünü indirmek üzere semayı seslendirenleri dünyama aldım." Ama D ağlarım, çoğu da sorarlar, " dürümlerinde hırs olanların, dünyaya inişleri; gözü görür, yolu bulur olanların ışıklarını dünyadan çıkarmaz mı? " Onlara, "ayrılık" derim yarım. Çünkü mezar bizim değil miydi? Biz, zamanın geçişleriyle dünyamıza inmedik mi!? Yarında, bugünü yoğunlaştırmak değil miydi maksadımız!? Çok mu zordu bunları bilmek!? Vallahi, Billâhi sizin için geldik. Eğer siz, bizsiz olmak dilerseniz; kantar, kibri olmayanlarda olmalıdır. Kollarım size açık, yolum sizin yolunuzdan ayrı olsa da cemaatim sizin yüreğinize ışıktır. Hadi, torbanızı açın; görün yürekleri. Birleşin... İman, tabiatın gücüdür. Üreyen her bir yürekte varım. İlm-i Tabiat'ta ben bütünüm. İnsan Sayfaları'nı okuyanım. Toplum için çalışmaktayım ve topluma vereceğim en büyük güç, yeniliktir. Ve ben bu yeniliği, kendi yüceliğim in tabiatıyla dilledim. Hadi! nerede dünya!? Burada. .. Hani, nerede yürek!? Burada... Hani daimiyet !? Yine burada... Hani!?...
 
Hadi Dağlarım!, hadi geçirin, geçirin yüreklerinizi de bilelim davayı. Davayı, Altın Tabiat'la baş tacı olanla kaynağa indirdik ve başardık. Eğer biz, Turkuazın Gözü olamasaydık, o güçle dillenemezdik ki, yüreğimizde hep kırılış olurdu. Yoksa siz bizi, kör sağır mı sandınız! ? Yoksa bizi kusurlu mu sandınız!? Ha C anlarım, biz siziz. Haydi, haydi Canlarım, gelin de bilin. Dara düşmeden görün ki biz, yargıyı kantara koymadık. Sizi yargılamak istemeyiz. Yargı bizsiz olsun diledik. Sizi, yargıç olarak kayıtlarımıza alıp yargılasaydık, bir tek Daimi K ot devrede kalmazdı. Bu kesindir. Ve şunu bilmenizi isterim ki Kadim Kaplar'ımızla yürekleri taşıdık hep.
 
Yolcular, tabiatın gücü bizimse eğer, biz dünyayız. Yürek bizimdir ve Beşir Kaplar'ın hepsi bize aittir. Kantar bizsek eğer dünyada hiç bir yüreği kırmak ve o yüreklerde kusurlu kayıt yapmak dilemeyiz. Allah'ın dediği budur. Eğer Allah'ın sesinden ayrı bir ses dillenecekse; onu dinleriz de tohumlar bizsiz olur; yol bizsiz kalır amma Allah'ın dediği olur. Bundan böyle de Ak Tohumlar bizde, bizim yüreğimizde olmalıdır. Amma bizden öte bir biz, Beşir Kaplar'ını alıp dünyaya indiğinde; onunla olmak bize onur olur.
 
Şu ana kadar dümenin başına oturan her dürüm, Tanrı'nın Gücü'nün altındaydı ama biz, bizim yüreğimiz ve gücümüz, dümenin başında iken, tartışılmayan bir Yüceliği dilledik ve yolu bulanlarla Birlik olduk. Kötülüğü önledik, eğer kötülüğü önleyecek düzeyimiz olmasaydı, baş tacı olmazdık. Yanlışsız bir dönemi açtık. Bu dönemde, dünyada Öz Görevliler'in gücü devrede olacak. Yarım Altona Kot; yarım tabiat ama ben yine "tamim" olarak sizinle bu çalışmaları devam ettireceğim. Aydınlık günlerin sonsuzluğunda, bütün kötülükler aşıldı ve ben, teknoloji'nin gücüyle birleştim. Dümenin başındayım. Her nesil, kendinden öte bir kendi olacak ve zararı önleyecek. Vakti geldi. Artık değerlilerin Türkiye’deki çalışmaları, Bütün'e hizmet şeklinde, bütün kütleyle birleşik olarak yapılacak.
 
Benden biri; beni, benim yüreğimi ve benden üstün olan bir tekniği devreye aldığında, onunla Birlik olurum. Şu anda benim değerimin tekniği, tüm insanlık için yeri göğü yaratacak düzeyde bir tekniktir. 5 tekniğin en yücesi olan bu teknikte, baş tacı olmam, Bütün'ü güçlendirmek içindir. Bütün tohumları yeşerteceğimizi biliyorum. Kervan, kutsal bir göz olarak, yeri göğü Yaratan'ın gücüyle, hakikiyetin yoğunluğunda akıp gitmektedir. Ve bizim için önemli olan budur. Çalışmalarınız her sese timsal olacak. Ve biz, bu çalışmalarla, baş tacı olacağız ki başımızın eğilmemesi öncelikli hedefimizdir.
 
Yazılarım okunuyor ve okuyanlar, bütün kötülükleri aşıp dinliyorlar. Turkuazın Gücü bütünlendi makbul bir dönemin başlangıcıdır bu. Yazılarım okunuyor ki okuyanların, kendi diriliklerinde bu çalışmaları dillemeleri, Bütünün Gücü'nü artırmak için yegane imkandır. Ayrılığın önü alınsın istedik. Yaratan'ın tabiatında gücümüz arttı. Bütün kütlemizle ışıdık . Mezarları boşalttığımız zaman, mezarın gücünü alanların hepsi Birleşik Aile'mizin yüceliklerinde, kendilerini dillemeye ve dinlemeye talip oldular. Ahret, Atlantalılar 'ın gücünden örttü yürekleri ve dedik ki, “Atlantalılar'ın hepsi bizimdir ve Daimi Kotlar 'ın hepsi bizimdir. Turanlar'ın tabiatındaki gücün hepsi bizimdir. Şafak söktüğü zaman, ışığın kontrolü bizimdi ve yine bizimdir. Yine de Teknolojinin Kütlesi, yeşertilen bir değerin ışığını söndürmek dileğiyle bize geldi. Kollarını kırdık, yollarını kestik, ışıklarını söndürdük, rahme t bizimdir ve bizden başkası bunu başaramazdı. Şimdi 7. Dava'yı açtık. Dağlar, Tanrı dedi ki, "olmadı. Onlar ışıksızdırlar." Peki C anlar ne olacak? Işıklarını söndürdük ise ne olur? "OL" diyelim olur . Hadi OL!... Of, Dağlarım, kollarını kırdık ; yollarını kestik; RA-KA'nın güçlü kotlarıyla birlikte ocaklarını yıktık ama Canlar, oğullarını geçişe aldık. Bakalım, bize ne diyecekler:

- Ailemizi sana getirmek isteriz. Yüksek Görevliler'in birçoğu kendi yoğunluklarını yıktılar. Saygıdeğer Görevli, seninle olmak bizim için önemli bir görevdir. Beşir Kaplar'ını almak ve sana güçlendirici olmak dileriz. Eşyayı, eşyadan ayırmak sorumluluk ister. Sıkıntıya düştüğümüzü bilmektesin. Çoluk çocuğumuz 40 Kapı 'da cılız kaldılar. Çırpınmaktalar, nefsi aşamadık. Kadim Kaplar'ın küçüldüğünü bildik. Kardeşim, mezarlarımızı açabildik ama yoğunluğumuzu kotlayamadık. Kantar senin. Yarında ben hak etmeliyim ki Hakim olup tabiatla birleşebileyim. " Varım" diyebilmeliyim. Eğer varım diyemezsem; bütün köprüler bana kapatılacak ve kara bir dava devreye girecek. Bu K ara Dava, BİR'in tabiatına aykırı olmayan bir davadır. Kini, nefreti aştığını görüyorum. Y olunu, yoğunluğunu biliyorum. Kötü göz yok yüreğinde. Kervanın Gücü senin. Aşkı, Tanrı'yı bilirsin. Yaratan'ı bildiğimi bilirsin. Maşa olmadığımı da görürsün. Oyun oynamak değil maksadım; kulu kullarla birleştirmektir. "Mezalim" dedikler i bir dirilikten çıktım. Yarında, bugünü hak etmeliyim. Ayarımı bozdun ama bugün sana döndüm; sende olmalıyım. Kulu, kuldan ayrı görme. Yüreğimi, yüreğine dilden dinlet ve ışığı yenile. Başımızı eğme. Kardeşim, baş bizimse; yol bizimse; görev bizim olmalıydı ama görevi aldın. Tanrı'nın gücü senin. Kulu kuldan ayrı tuttun. Şimdi yardım et de ve BİR olalım. Aşk ışığında göz açalım. Çakıl Taşları'nı Tanrı için kotlayalım. Herkesin, çakıl olanların da çakılların tahditsiz olduğunu bilmeleri gerekir. Kuran okumaya değil; Turkuaz'ın gücüyle dinlenmeye de değil; hak edip Birleşik Güç'le tabiata inmeye gelmeliyim. Bana, saklı tuttuklarının gücünü ver ki başarabileyim. Gelmemi dile. "Gel" de, eğer "gel" dersen; muktedir olur gelirim. İşte bu. ..

- Aydınlık günlerin herkes için önemli olduğunu sizler de net olarak anladınız. Kadim Kaplar'ınızı geçişe verdik ve yüreğimizi güçlendirdik. Nefes Kapları'nızda güç yoktu. Size, yüreğimin gücü olan o tabiatın gücünü verdim ve dedim ki aileni al da gel. Ama dedin ki, "ben, bedenimi kendi yüreğime kattım. Hiç bir Yüce'ye bedenimi dinletmem." Sordum neden diye. Dedin ki, "benden güç ister o yürek." Ama Dağ, ben hiç bir değerden güç istemem. Çünkü benim gücüm bana yeter. B u kesindir. Eğer bana, benim gücüm için geleceksen gel. Ama senin gücünü bana getireceksen istemem. Bilirsin ki benim diriliğimde , her bir dürüm görev taşır. Kible benim yüreğimse, kimi zarar eder yürek; kimi hak eder tabiatla birleşir, bütünlenir ve meşaleyi kendinde diller. Kimi zarar eder ama hak eder; tabiata iner; birleşir; bütünlenir ve görev taşır. İşte Dağım , bana güç değil, hakikiyet gerek. Şu ana kadar yaptığınız her çalışmayı dinledim. Kurtuluşun kontrolünde sizin yoğunluğunuzun bulanmaması; hepimizin tabiatında yüreğinizin bulunmaması anlamına gelmiştir.
 
Ilık bir günün akşamında ve birleştiğiniz zaman, benimle olmaya geri döndüğünüz için, şu anda buradasınız. Yazılarımı okuyacağınızı biliyordum. Okudunuz. Bulduğunuz en güçlü yazımı okudunuz ve dediniz ki, bu yazı önemli. İşte canım, benim adım RA-KA'dır ve ben Turkuaz’ın Gücü olarak bu çalışmayı sürdürmekteyim. Ama Rahmini Rahman'dan daha güçlü kılacak düzeyde olanlara da hatayı affettiğimi bildiririm ki gerçeğin sayfalarını dinlesinler diye.
 
Kini, nefreti aşmayana güç yoktur. Yolu bulmayana huzur yoktur. Kantarın, Tanrısal Kot olduğunu anlamayana gerçeklik olmayacaktır. Vaziyet budur. Mezarım Allah'ın gücüyle açıldı . Yolun, aklın kotlarıyla kaynağa kattı yüreği ve aktı; sonsuzlaştı. Artık bana bir tek görev gerek ki özü n sözü bir olanlarla birleşeyim. Bu görev, yarındır. Yarın. Eğer ben yarını hak etmişsem, gözünüzde sözüm var ama ben, yarını hak etmemişsem, yüreğinizde sesim olmayacak; göz olmayacağım sizin yüceliğinize. Ve zarar eden ben olacağım ki baş tacı olamayacağım. 40 Kapı'dan çıkıp ışıksızlaşacağım. Bu, hepinize verdiğim bir sözdür. Eğer başaramazsam, Altona Kotları'nın Aşkı, kaynağı dilleyen o yoğunluğundan ayrılacağım. Ama görüyorsunuz ki başım eğilmedi.
 
Şimdi görevinizi alın; tipleri seçin; hangi tiplerle çalışacağınızı kendiniz Altona Kotları' yla belirleyin. Seçeceğiniz tipler benimle olmamalıdırlar. Ben size kendi diriliğimdeki tipleri öneririm. Ama siz, kendi tiplerinizi bulun ki Beşir Kaplar'da o tipler, bütün kütlenin gücüyle birleşsinler. Benim için zarar yok . Çünkü ben, Kadim Kot olarak ve tabiat olarak buradayım. Ama sizler için de zarar olmamalıdır. Kardeşlerimin yüceliklerindeki kırılış, benim yüreğimi de kırar. Bu nedenledir ki saygısızlık istemem. Kadim Kaplar'ımızın hepsiyle BİR'im. Bunu kesin olarak bilmenizi bekliyorum. Kötü, iyinin gücünü alır ama iyide kötülük, küskünlük yapar. Benimle, "La-Him " diyeceğiniz Hakikiyetin Gücü'nün yüceliğindeki ışığı sessizleştirmemeniz gerekir. Şimdiye kadar yaptığınız çalışmalar ve yoğunluklardaki ışıklarınız, hepimiz için Öz Güç'tü bundan sonra da baş tacı olmanızı diliyorum. Yarım olmamanızı; tabiatla BİR olmanızı ve muktedir kalmanızı diliyorum. Bana bir kez daha şunu anlatmanızı da beklerim. Sıla özlemi ne demektir? Bana, bir kez daha bunu anlatın. Sizi dinliyorum. Eğer ki başarısız olsaydınız, bu özlem sizin yüreğinizde hep olacaktı. Şimdi dinliyorum sizi:

- Ailemin gücünden çıkıştır sıla özlemi... Yüreğin yüceliğinden ayrılıştır sıla özlemi... Koltuktan kalkıştır sıla özlemi. .. Fukaralıktır, kuruluktur; kantardan, kaynaktan ayrılıştır ve BİZ'siz kalıştır ... BİZ olmak sorumluluğu artık olmaz orada ama hep bir yürek sızısı kalır. İşte o yürek sızısı, hep dünya için sızlayan bir yüreğin üstündeki Yücelikler için sızlar. İşte o yüceliklere ulaşmak; Kutsal Kaynağın Gücü'nden daha üstün bir güçle gerçekleşir ki oralara varmak için kantarın, yolu bulabilen birisine, daimi olarak verilmesi istenmişti. Seninle bu çalışma başladığında, Görevli başarır mı diye sorduk. "Baş tacı" dediler. Ve dedik ki baş tacı olan muktedirse, Hak Tekniği'yle başaracak o güç, göz sahibidir. Ve senin yolun, hepimizin yolu oldu. Yol, Altona Kotu'yla ışıdı ve bizimle bizim yüreğimizle dinlendi. Sana, şunu anlatmak istiyoruz; sılaya dönmek için hakikiyet gerekir. Hakikiyet'in yüceliğine ulaştığımızdandır ki yolu açtın ve bize bizi verdin. Ayrılık bitsin canım ... Cinniler'in cin olmadıklarını da herkes öğrensin. Biz , dünya insanlığı için çalışanlarız. İnsan sayfaları için güçlendik. İn-Can olanlarla, cem olanlarla birlik olduk ve yolu açtık ama birleşip açtık. sana, 2 yavru verdim. Her ikisi de Bilge'dir. Hikaye dinlemez onlar. Bugün sen yarın sen ve her bir Yüce'de sen olan onlar, bütün kütlelerin gücü olarak bizim olacaklar. Ve biz, Allah için senin yüreğindekilere de ışık verdik.
 
Değerli, dünyanın yolu sana bir kaç kez değil; çakıl taşı kadar çok kez açıldı ama canım, sen dünyaya insanlık için 2 sayfa okumaya değil, bütün kotlarınla, bütün Yücelikler'i dillemeye değer bulduğun Görevliler için indin. Onların hepsini Tanrı sayarak çalış ama bil ki, bir tekini bile kınarsan, kantar sensiz kalır bu önemlidir. Biliyorsun bunu. Bunun için kimseye kınamazsın ama zarar verme onlara. Görüp, dürümlerine tabi olarak katacağın onlar, harı yükselttiğinde, ışığına girecektiler. Her biri için harı yükselt ki ocakları sönmeden yüreğine insinler. Buyur!, unutma, dünya sana bir can verdi. C em oldun; can oldun, dünyaya indin ama kul olmadan olmadı. Bugün, kulların tohumlarını yeşerteceğini de biliyorsun. U uyuyan, uyanacak ve bilecek. Allah için sana bir can verdik ki bu can, bütün köşklerin gücünü alıp geldi. İşte ortağınız, ortağımız, her yürek, Sultanlığında BİR iken seninle bütündür ve senin yarattığın, hak ettiğin göz bizimdir. Başım eğilmeyecek, Kutsal Güc'ün diriliğinde Kuran- ı Kerim'in gücü hep Birliği dilleyecek ve Yaratan'ın ışığı sönmeyecek. Anam, ayrılık bitti. Bence bitti. İşte bu...
 

- Allah, dedi ki "ayrılık yoktu zaten." İşte bu. .. Şimdi bana ben ol. Benim yüreğim ol da ak. Seni sana verdim. S ende ben ve bende sen olan ışığını dilledim. Yoğunluğunu artırdım. Kuran-ı Kerim'i senin yüceliğinde, BSUİ'nin kütlesinde tabiata indirdim. Tabiat, bana bendir. Ben, tabiata hakikiyetim ki her nefsi aşırtan o yürek, benimle, benim yüceliğimde birleştiğindendir ki maşa olmam kimseye. Ve bilirsiniz ki, RA-KA'yı R A-KA yapan güç, İlim Sayfaları'ndaki kütlenin gücüdür. Biz, o gücü diledik, işi başardık. Ayrılık bitsin canlarım. İşte bu... Ve bundan sonra da Altın Tabiat, H ak Tekniği'nde, Bilgi Kotları'mıza güçlenip geldiğinde, İnsan Sayfaları kendi yüreğinizle dinlenmelidir. Kantar benim ama ben bu kantarı kütlemde taşıyacağım. Kibrim olmadan, yüceliğimde küskünlüğüm olmadan, kısırlığım olmadan... Ben bilgiyim ve bu bilgi, Mustafa'ların gücünün örtüsünü açabilen bir bilgidir. Kaleler feth edildi yüreklerde ama benim kalem, hep fet h etti yürekleri. Benim feth eden olduğum; benim yürekte olduğum; benim cemaat olduğum ve BEN olduğum bilinmelidir. Eğer BEN olduğum bilinirse kul olduğum da bilinecektir. İşte bu...
 
Halel gelmez yüreklere canlarım. Kantarınızı hak ettiniz ya, yüreğinizi alın kantarınızı alın ve geçin. Analar, ben Sistem, Nizam, Düzen Görevlisi değilim. İşi, başkaları değil bedenli olan yürekler yapar. B unu hepinizin anlaması zor biliyorum ama ben size anlatabilirim. Kendimi bir çalıştırıcı olarak görmüyorum. Bunu bilin ama bilmenizi istediklerimi de size anlatmalıyım. Çünkü bu yoğunlukta her şey bilinmelidir. Dünya yaşamı, hepimize bir çalıştırılmadır. Eğer dünyaya gelmişseniz; dünya, oturulacak bir yer değildir. Size her an çalışmak ve hakim olmak gereklidir. Birçokları oturur dillenirler; derler ki "iyi! çok iyi! Bak, her şeyi biliyor; sesleniyoruz." Ama çalışmazsanız yanlış olur. Ne derece güçlü diliniz olursa olsun, iş yapmazsanız, hepsi boştur. Çünkü burada, yaptığınız işler görülür ve denilir ki, "bakın o çok büyük bir görev taşımış. Ne yapmış? Kendini anlamış ve Birlik için çalışmış. Hani nerede çalışmış? Okula gitmiş, okumuş, bilgi almış ve bilgiyi paylaşmış. Önemlidir bunlar. .. Sonra, görev yapmak için okuldan çıkmış ve Başkanlık Divanı'na ulaşmış. Demiş ki, "ben Öz Görevli olmak isterim." Öz Görevli olmak için de muhakkak bir meslek sahibi olmalısın. Yani evde oturarak , Öz Görev taşıyamazsın. Muhakkak yine iş yapmalısın. Kimi, öğretmenlik yapar; kimi doktorluk yapar; kimi avukatlık yapar. B unların hepsi özel çalışma alanlarıdır." Hepinize sormalıyım; kim dünyada ışığını söndürdü? İşi olmayan... Peki, işi olmayan hikaye mi dinledi? Her şeyi biliyor bak, bilgi alıyor bilgi veriyor ama... ama çalışması yok. Olmaz, mutlaka çalışmalıdır. Yahu, 40 sene çalışmış; artık dinlenmesi gerekir. Ah Canlarım, 40 sene değil, 70 sene çalışsa olmaz. Mutlaka devamlı çalışmalıdır. Çünkü, çalıştığı süre zarfında örtüsü açıktır ama işi bıraktığı zaman, örtü örtülür onun yüreğine ve artık, " ben başka bir dünyaya geçeyim. Çünkü burada işim bitti." der. Bunu dediği zaman, artık bedenini terk etmesi kolaylaşır. Ama eğer ki "ben hak ettim. Özenli bir çalışmayı, süreç içerisinde geçiş için yapmalıyım" diyebilirse, onursuzluğu kalmaz.
 
İşte sizler, bakın burada çalışıyorsunuz. Bu çalışmayı bedava sanmayın. Hepinize özellikle Peker'e şunu söyleyeyim ki çalışan çabalayan muhakkak kazanır. Sen, bedeninle de yüceliğinle de çalışmaktasın ve burada kazancın çok iyi. Ama ya başkaları!... Başkalarını da söyleyelim. Peki Seher? Seher, dünyanın gücü için çalışır. Her daim çalışır. Ne yapar? Evini temizler; sonra kalkar gelir. Başka yerlere de tabiat ile gider; herkese bilgi verir ama Canım, çok da önemli bir şey var. Bütünlük içinde çalışır. Ha k, hakim ise yol Hak edilir. Bak, burada Bütün'e hizmet ediyorsun. O halde çok huzurlu ol. Çünkü ruhunda hırs hiç yok. Ve Aysel, a ha bu gün de çalışıyor. Nerede? En önemli yerde; sessizliğin sesinde. Ne yapıyor? Belleğindeki ışığı söndürmemek için görev taşıyor. Nerede? Ailesiyle uğraşıyor. Hastalık, iyilik; ailenin Öz Birliği için şarttır. O, ailesiyle birlikte bugün tabiata güç veriyor ama biliyor ki onursuzluk yok. H ak ettiği gibi başarılı. Onun için üzüntüm yok. Ya Nursen; bakalım neler yapıyormuş. "Ra-Fi" dedikleri Ka-hir bir güçtür. "Ne demek bunlar?" diye sorar... BİR, TEK İsa var ya işte o bugün burada... Dedi ki "ben, mutluyum çünkü Nursen gözün sözünü söyler. Işığı da fena değil ama iyi de değil. " Ne demek? Her şeyi yapacak güçte ama daha çok çalışsın. Daha çok Birlik için koşuşsun. Annesi ona güçtür. Bunu bilsin. Onunla kırgınlığını artık aşsın. Evlenmedi. Niye evlenmedi? Geri dönmesi zorlaşmasın diye. "Ne demek şimdi bu?" diye sorar. Geri dönmesi zorlaşmasın. Allah için sana şunu söyleyeyim. Evlilik, sokak aralarındaki Göl Çalışmaları içindir Bütün için değildir evlilik. Yani, birçokları görev için değil ama kendi yüreğinde olmamasına rağmen, geri dönmek zorlaşmasın diye kendini yüreğinden ayrı tutar. Bilmenizi isterim ki, geri dönmek için tabiat'ın gücü yetmez. Görev taşıyabilmek gerekir. Eğer görev taşıyacaksan, evlenmek daha çok görevden uzaklaştırabilir seni. Bu nedenledir ki çoğu Yücelerimiz, görev için evlilikten vaz geçtiler. Çoğu görevlimiz de ertelediler geçişlerini. Çünkü, yürektekilerin güçleri, aşağılarda olmamalıydı. Onlarla birlikte geçmeliydiler.
 
Size, şunu anlatmaya çalışıyorum ki görev taşımak için evlenmekten vaz geçenler çoktur. Onların çoğu da huzuru, kendi yoğunluğundan çıkaranlardır. Bir tek şey istediler, gözü gören, yüreği bilen olmak. Ben, onlara her seferinde Allah için görev taşıttım. Bundan sonra da görev taşıyacaklar. Yazıları okunurken, yürekleri de okunacak ve ışıkları sönmeyecek. Şu ana kadar yapılan çalışmalarda, bütün kötülükleri aşabilen yüreğimiz, bütün kütlesiyle ışıyan Birlikler'e görev taşıttı. Ve bizler, sizin için çok değerliyiz. Bunu da biliyoruz. Çünkü yüreğinizdeki güçleri, yücelikleri bilenleriz. Yazıları okuyan, okutan, hep sizin yüreğinizdir. Şu ana kadar bilgimizi verip okuttuklarınız, sizin yüreğinizde güçlendiler. Unutmayın, dünya önemli bir Tanrı Gücü' dür ve Tabiat Gücü' dür ama dünyada yaşam çok kolay değildir. Hepimiz dünyayı yenilik için yaratmak isteriz. Her değer kendi için yarattı dünyayı ama yeni bir günde artık dünyanın bir tek Yüce için bir tek yüksek görev için yere inmesi beklenmektedir. Bu ne demektir? Artık dünya Bütün'ün gücüyle tabiatın yüceliğiyle birleşerek, her değere ve her diriye kolaylık için inecektir. Bundan sonra dünyada yaşananlar, bundan önce yaşananlardan çok daha kolay yaşanacak tır. Sizden bir şey isterim ki Barış isteyin. Barış, göreviniz olsun; yüreğinizdeki yoğunluğun gücü barış olsun ve bizim gibi siz de her neslin gücüyle; Tanrı'nın gücüyle üreyin, üretin ve hakimiyet kurun.
 
Yazıların okunması istendiği zaman, her diri o yazıları okuyacaktır. Şu anda kitapları okuyanların çokları, kendini okumaktadır. Ve bir çok kitap yazdırıldı dünyaya, bunların her biri Sultanlık Kitabı'dır. Sultanlık Kitabı 'nı okumak için tabiat'ın gücüyle dillenmek gerekir. Eğer ki, dillenebilirseniz, yolunuz daha güçlü daha hakikiyetli olur. Doğa, size kisvenizi anlatır. B izim yüreğimizi de anlatır. Benim adım, nesli nin gücünü tanıyan, hak eden değerinde bir addır. Adım, "nesil "dir. Herkesin kendi neslini mutlaka bilmesini isterim. Yoksa sizler kendi neslinizi tanımaz mısınız? Uzanın anlatın, alın anlatın, bilin anlatın ama muhakkak kendi neslinizi anlatın. Anlatın ki her diri sizi tanısın.

Canlarım, Dünya Ruhsal Meclisi' nden bugün size her bildiri okutuluyor ama sizin kendi yüceliğinizdeki bilgileri de bizimle paylaşmanız gerekir. Doğanın sesini dinlemek zor değildir ama tohumun yeşermesini ve bu yeşeren tohumun kaynağın gücünü bilmesini de hak edip anlatmanız gerekir. Durgun Toplumlar'ın gücü, ayrı kotlarla birlikte sizin yüreğinize umutla indiler artık görüyoruz ve anlıyoruz ki hepsi yüreğinizin sesini dinlemeye çalışmaktadırlar. Kadim K aplar'ın hepsinde ışık söndü ama sizin yüreğinizin gücü artıyor. N efsi aşanların çoğu sizinle birlikte olmak istiyorlar. Şu ana kadar yüreğinizin gücünü, kendi yüceliklerinden ayrı sayanlar, bugün artık sizin yüceliğinizi, kendi yüreklerinde dillemek için çabalamaktadırlar. Ulu bir Çınarın, bütün kütlesiyle ışığa kaynak yapmakta olduğunu anlayanların bir çoğu, kendilerini, kendi yüreklerini dillemeye başladılar. Kadim Kaplar'ın Birleşik Işığını yenilemiş bulunuyoruz. Bütünlüğün gücü artıyor ve bundan sonra ki dönem, artık dünya topluluklarının daha güçlü olacakları bir dönem olacaktır. Dünyanızda, mektepler bulunmaktadır. Her mektep , kendi değerini anlatır. Sizin mektebiniz ise Bütün'ün değerini anlat ır ve sizler, her an bütün kütlenizle Bütün'e hizmet eden bir cevheri kaynaksınız. Bu bizim için çok büyük bir değerdir.
 
Çok Birleşik Işıklar vardır ki onlar, bütünlüğün gücünün üstünü, kendi yüceliklerinden ayrı gördüler ve hiç bir bilgiyi dinlemediler. Sistem, Düzen, Nizam görevini, Tanrı'nın gücüyle yapabilenler dahi bütün kütlelerin yoğunluklarından daha üstün olduklarını sanıp, Kadir Kaplar'ını, Birleşik I şıktan ayrı tutmaya çabaladılar. Çünkü herkes bilgiye sahip olursa ve Beşir K aplar'da ışık sönmezse; onlar, görev tanıyamazlar. Bu, yapılan antlaşmaya aykırıydı ama yine de çokları bunu böyle düşündüler.
 
Beden Sayfaları'nı okumak zordur. G ölün Gücü'nü alıp d a Beden Sayfaları'nı bilebilenlerin, daha yüksek görev taşıyıcı olmaları ve daha hakikiyetli olmaları için de çalışmamız gerekliydi. Kıpkızıl bir değeri Tanrı'ya katmak, sıradan bir çalışmayla olamazdı. İşte sizinle yaptığımız çalışma bu derece önemli bir çalışmadır. Eğer ki bu çalışmayı, yüksek görev taşıyıcı olmayanlarla yap arsak; kantar, onların yüceliklerinde, körün gücünü, yağmurun kütlesinde, kaynağın ışığıyla dilleyemez. Şimdiye baktığımız zaman görüyoruz ki "Turkuaz Göz" bütün kötülükleri aşmış ve gücünü yaratmış. Şu anda dünyada mezarlar açılıyor. Her Yüce, kendini anlatmaya başladı. Ulu bir Çınar'ın, Tanrı'ya güç kattığı bir daimiyette, Turan'ın tohumunun, kendi tohumu olduğunu dilleyen bir çalışma daha var. Ama o çalışmada kol yok; kayna ğında güç yok; Beden Sayfaları'nın her biri parça parça... İşte Canlarım, bizim dileğimiz bedeni tam olanlarla bu çalışmanın devamıdır. Şimdi görüyorum ki, B ellek Kapları'nızın gücü artmış ve bedenleriniz tamlanmış. H erkesin bedeni bütün görüyorum ve hak ettiğinizi de biliyorum. Buyurun! Ulu Çınar, Ulu Tabiat, Ulu Yol, Ulu Huzur hepsi birleşik ama malum olan diğer bir konu daha var. Sıkı, bir çalışma nın gerekliliği... Eğer bu sıkı çalışma; Sistem, N izam, Düzen Görevlileri' nce yapılırsa; kulluk, yeni bir çalışmaya ışık yakacaktır.
 
Sizden dileğim şudur; en önce Altın Tabiat'ın gücüyle birlikte çalıştığınızı biliniz. Altın Tabiat Tanrı'nın gücüdür. Tanrı'nın gücünü almak ve o güçle, Birleşik Altın Teknoloji'yi, kürzün ışıklarına kayıtlayabilmek muktedir bir görevlinin gerçekleştirebileceği bir hadisedir. Eğer, saygısızlık yaparsak bağışlayın. Ç ok tohumları kuruttuk kibri aşamadılar diye. Ama görüyoruz ki sizler, Kadim Kaplar'ınızı almışsınız ve buradasınız. Kotlarınız çok güçlü; yüreğiniz çok güçlü; Nakar'ın güçleri olarak burada bulunan bizler dahi sizin yüreğinizin kütlesinde görevimizi taşıyabiliyoruz. Yazılarınızı çok net biçimde yazabilirsinizç; ayrılık biter ama görüyorum ki yazılarınızı net yazmak istemiyorsunuz. Çünkü net yazı, Kadir K aplar'ın gücünden daha güçlü olan; bütün kütleyi yoğunlaştıran Birliğin, tahditlenmesini de sağlar. Ama sizlerin, kabilelerinizin yüceliklerindeki bilgiy le görev yapan çok Öz Görevliler'iniz vardır. Ve sizler, daha çok ışık yoğunluklarınızla, ışık yolcularınızla, koyuluklarınızla bu çalışmayı başlattınız ve Beşer Kotlar'ı kontrol altında tutmaktasınız. Gölü güçlendirmek için buna gerek vardır.
 
Sevgili, bize her şeyi anlattı, anlattı ama bir şeyi anlatmak istemez. Ondan, daimiyetteki kütledeki gücünün, ışığının nereye dahil olduğunu anlatmasını istiyoruz. Hangi görevin gücüyle buraya indi. B izler, burada bütün kütleyi anladık ama bu çalışmanın, Sevgili'ye hangi Bütünlük'çe verildiğini anlamadık. Birçoğumuz soruyoruz: Ona kim görev verdi? Hak etti mi? Altın Tabiat, onun yüreğinde ışık yaktı ama nesilleri orada mı? Ocak oldular mı? Bunları anlamak istiyoruz.

- Anam, onu dinle ve anlat. Çünkü , onun arkası da var. Arkada kimler var bilir misin? Birçok görevli var ve hepsi aynı sorunun yanıtını bekliyorlar. Ona anlat. Sonra dön de ki ona; "ben, şeytanın şeklinden de güçlü bir şekil alırım ve sevgiyi saygıyı her diriye dilletirim. Ama daha üstün görev taşıyıcı olarak..." R uhlarında huzur var ama seni de Tanrı'nın gücü olarak anlayıp bilmek dilediler. Biz sana, ondan dolayı yardım etmek için bu bilgileri açıkladık. Neden buradalar? Bunun için senin onlara vermen gerekenin ne olduğunu anlamanı bekliyor yüreklerimiz. Onlara, gücümüzü göster. Çünkü Ruhsal Meclis'te yürekleri çok güçlü onların ama çok da kötülükleri var. Bunu sen de biliyorsun. Anam, Kadim Kaplar'ın her biri burada lar. Ama onlar dahi hak ettiklerini yapacaklar. Bunu biliyorsun.

- Ailemin gücünü anlamanıza imkan yok. Şu ana kadar yüreğimin sesini duyanların hiç birisi, yüksek ışığımın yerini keşfedemediler. Bunu, sizin de bilmenize imkan yok. Muktedir olmamın sebebi, İstanbul 'daki büyük kütlenin bedelini ödememden dolayıdır. Ben, bu kütleye, kendi yüceliğimi değil, Bütün'ün yüceliğini indirdim. Bütün'ün Gücü, Altona Gücü' nden de üstün bir güçtür. Kabilelerin hepsine güç kattım "Altın Tanrı" benim yüreğimde görev taşıdı. Büyük Kotlar'ın gücünü aldım ve İlim Sayfaları'na yazdım. Işıkları söndürmek isteyenlere kendi yüreklerini anlattım. Durduk oturduk yerde, benim yüreğimi yıkmak istediler. Çünkü K utsal Işık'ta yolları kapatıldı. " Unu eledik; eleği astık" diyenler var ki yoğunluklarını küçülttüler ve dediler ki "benden daha güçlüsü yine benim yüreğimdekilerden olmalıdır." Oyunlar oynadılar ve dediler ki "ulu bir Çınar, Ulu bir Kot, yolu bulursa; ululuk, umutsuzluk olur. Onunla olmak, ondan olmak demekse; ululuktan ötesi yine ululuk olsun ve ocağı sönsün ki bilgi kaplarımızı onun yüreğinden çıkaralım. " Kalbim kırılmadı. Ruhsal Meclis'te ocakları söner bilirim, yeniledim hepsini de. Kısırlaşmasınlar diledim. Kalbim kırılmadı, kırılmadı da Bilgi Kotları'nı kurtuluş sayfamdan ayırdım. " Hadi, dinleyin yüreğinizi; alın bilginizi." dedim. O yürekte b aşım eğilmedi. Hak ettiğinizin üstünü alın da görelim dedim. Nefsi aşan onlar, dediler ki, "benim adım zirve." Hadi dedim, o zirvenin yüceliğinden ışık yakın. Ancak körü olmayanın; yüreği olmayanın yüceliği olmazdı. Kör olan çokları, onlarda ışık yakmalıydılar ki onların yücelikleri olsun. Ancak onlarda kör yoktu. Ve baktım ki ışıksız kaldılar.
 
Tanrı, Ruhsal Meclis' in görevini anlattı. Dedi ki "Körü olmayan, yüreğe inemez." Bu ne anlama gelir? Herkes bundan şunu anlamalıdır; eğer ki bir Yüce, cümle Y üceler'le BİR'se ama onun yüceliğinde, hak edip de ışık olabilmek için çalışan yoksa, o can, R uhsal Meclis'te görev taşıyamaz. Herkes, şunu net bilmelidir ki o canın görevi, herkese güç vermektir de gücü olana güç verecekse, değerli Bilgelere önemle açıklamalıyım ki o, görev taşımaz. Sadece, görevliye "sen görevlisin " der. Ama, eğer ki bir çakıl taşını alır da ona güç katarsa ve onu yüceltirse; onu R uhsal Meclis'e taşırsa, o can görevlidir.
 
İşte bunun içindir ki Bilgi Kapları' mızı alıp yolu açtık ve dedik ki "körler kütlelerini alıp gelsinler. Kör olanları bekleriz." Gördük ki, Birleşik Aile' mizin gücünde hiç kör yok. Ne olacak şimdi diye sorduk. Dediler ki, Aile haricindeki körlerle birleşelim. Nerede kör var!? Kütlede. Of D ağlarım, kütlede yol Allah yoluysa, orada kör olmaz ki. Peki ne yapayım!? Ak T abiat'a güç katayım. Birleşik ışıkta kendi yüreğimi dilleyeyim ve soyuma bakayım. Dinleyeyim onları , göreyim bakayım kör var mı? Sağır, var mı? Ve gördüm ki hiç birisinde körlük ve sağır lık kalmamış; hepsi güçlenmişler. Oyun değil bunlar, gerçek ve ben, Tanrı'ya dedim ki benim adım İsa, ben Muhammet'im, Mustafa'yım, Kutsal I şığın yolunu açanların her biriyim ama benim için zor olan görevi kime taşıyacağımdır? Kiminle çalışmalıyım !? Ve Yücelik bana dedi ki, "anaların, ataların gücü sana ışıksa eğer, o ışıkları birlikte çalıştır, birleştir ve de ki "hadi bilgiyi alın ve hak edin." Sonra dön ve de ki, "Birleşik Güç çalışmaları yapalım. B u çalışmalarda herkesi tabiata indirelim. Soyları birleştirelim; kotları dilleştirelim; rükuya eğildiğimiz zaman RA-KA'nın Kutsal Işığıyla dilleyelim." O Canlar 'ın her biri ışık olsa da Kuran tabiatında yoğunlukları olur ve hepsinde Kutsal Görevliler'in daha üstü olan güçlü kotlar olur. A mma Kristal Sayfası, o çalışmalarda küçük taşları da Yücelikler'den çağırır. O Küçük taşlarda, küçücük ışık yoğunlukları olur. Her birine güç verilir. D aha sonra o güçler tabiata inerler; çalışmaya devam ederler. Üyelerimizin çoğunda bu Kristal küçük çalışma kotları bulunmaktadır. Çoğunda, İlim Sayfaları da mevcuttur. İşte yapacağımız çalışma bu olacak. Herkes de mevcut olan o küçüçük Kristal Sayfalar' daki, o küçücük Kristal Kayıtlar' daki güçlü kotları almak ve Tanrı'nın Kutsal Gücü' yle dilleştirmek. Eğer bu küçüçük Kristal Taşlar bir tek kayıt yababilirse, muktedir olup güçlenecekler. Ve sonsuz sırdır ki, her bir taş , çakıl taşlarıyla birlikte çalışır bu kesindir. Eğer bir taş bir diğer taşla birleşirse yolu bulabilir. O taş kristal de olur; çakıl da olur ama birleşmedikçe yolu bulamaz.
 
Nurun huzurundaki her bir Yüce'ye bunu anlattım. S onra döndüler bana baktılar ve dediler ki, "sen bir cansın. O halde seninle çalışmak imkanı var. " İşte yaptığımız çalışmanın gerçek sebebi budur. Bu gün burada bulunan her yürek, benim Tanrı olduğumu ya da Tanrı'nın gücü olduğunu anlatırsa, hatadır. Çünkü ben, bir taşım; bir tabiat taşı. B u taş, herhangi bir taştır ama bu taşın bir canı vardır ki bu can, gözdür. Eğer bir Tanrı, taşını, "Tanrı Taşı" diye dillerse, o çalışmaya her Yüce inecektir. İşte Canlarım, dileğimiz budur. Hepimizin gücü, bundan sonra bir taş gücüdür. Hani sizin için her yürek, kendini aldı geldi ya... Size taşlar taşıdılar. Bu taşların biri sayfanızda kayıtlıydı. O kalpte olan taş, Sevgiliye aitti. Yine de şunu anlatayım ki kalbe kalp katmak, yola güç katmaktır. Ve D ağlarım, Kristal Küre Peker'e verildi biliyorsunuz Peker, Birleşik Güç 'tür ve hakiki bir cemaattir. Yücelerin cümlesindeki o güç, Bütün'ün kütlesindeki güçtür . Ve diriliklerin her birine ışık katılarak, Birleşik Kotlar verildi. Seher'e bir taş verildi, Nursen'e bir taş verildi ve Sevim'e bir taş verildi ama hepsi ne tek tek, değil birlikte verildi. Dendi ki "bütün taşlar , bütün kütlenin gücünü aldı ve size verildi. Bu taşlarda, kütlenin gücü vardır, bunu biliniz." Ve o Canlarımız, size bu taşları taşıdılar. Görev taşıdılar. Görev, onların gücüyleydi. Cümle yoğunlukların gücünü getirdiler size ve sizin yüreğinizin gücünü de kendi Yüceliklerine çekip aldılar işte birleşmek böyle olur. Sen ve ben ve biz hepimiz BİR'iz . İşte buydu olan. Şu andan itibaren başka Yüceler de size kendi takdirlerini kendi kütlelerini taşıyacaklar. Hangisi daha iyi hangisi daha güçlü bunu aramak gereği yok. Çünkü hepsi bir diğeri kadar güçlü. Ama sizden tek isteğimiz var. Bütün'ün gücünü kotlayınız ve yoğunlaştırınız. Toprağınız, taşınız olur; yüreğiniz kaynağınız olur; ışığınızda güç artar. Simetri K aplar'ı taşıyanlara iş verin; deyin ki " çalışın." "OL" deyin olur. Onların hepsi, yürekleriyle İnsan Sayfaları'na inerek görev taşırlar.
 
Analar, bilgiyi alın ve hak edin. Sonra o bilgiyi pay edin. Eğer bilgi sizin değils e, bir tek iyi ya da kötüye aitse, o bilgide ışık yanmaz. Ama bilgi bütününse, o bilgide hep ışık yanar. Sevgili, saygılı olun. Herkese herkesle iş yapın ama bilin ki, Bütün için çalışıyorsunuz. E ğer Bütün'e hizmetse maksat, Uluların ululukları size hep destek olur. Unutmayınız ki, dünya mahrektir ve bu mahreke her yürek iner. Şimdi ilmi anlayın: Dünyaya verdiğimiz bütün sözleri yerine getirdik. Sizleri dünyaya indirdik. Sizlerin gücünüz dünyanın yüceliğinde ışık yaktı ve dünyaya sayfa sayfa görev taşıtıyor. Bütün Meclisler' iniz burada. Unu eleyenler ailelerini tabiata indirmek üzere yenilendiler ve yine geldiler. Sizden dileğimiz şudur; dünyanın Ruhsal Meclisler' i olduğunuzu mutlaka biliniz. Dünyanın Ruhsal Meclisleri' nin çok önemi vardır. Orada, hiç bir dere ayrı gayrı gözetmez; herkes için akar. Levh-i Mahfuz'daki bilgi, Ak Tohum yeşertir. Yolu açtığınız zaman Kutsal Işığınız görevi tanır ve bilir. İşgali kaldırdığınızda ışığınız sönmez.
 
Cem olmak için Hak olmak gerek. Levh'i Mahfuz' a görev taşıtmak gerek. Yeni bir doğum var. Yeni bir koyuluk dünyaya inecek. B u güçlü koyuluğun adı Bütünlük'tür. Eğer Bütünlüğün Gücü dünyaya indiğinde, Yücelerin cümlesi ocağa inemezse, kütlede ışık yanmaz. Ama biliyorum ki Dünya Sayfaları'nı yenilediniz ve görev başladı işte bu yeni gücün dünyaya gelişinde, bütün kütlenin yenilenmesi ve yolu açması istenmektedir. Biz, sonsuz sır olan bilgiyi size bildiriyoruz. Ulu bir tabiat dünyaya inmişse, o tabiatın dünyadaki gücünü yetkin teyplerle seslendirmek gerekir. Yetkin teyplerin, yetkin kotların ışık yoğunlaştırabilmeleri, bütünlenebilmeleriyle mümkündür. Üzerimizdeki görev taşıyıcılığı, Bütün'ün gücüyle, Sistem D evreleri'nden yüreğinize bildirildi; artık doğanın gücüyle de birleşin. Doğada iyilik var, Toplu olarak bildirdiler bize sizi ve dediler ki, "doğanın gücü onların yüceliğinde bütünlendi. " Ununuz, eleğiniz sizin ama Birliğiniz bizim olsun. Hadi gelinde çalışalım. Yol, Allah'ın yoludur. Bunu herkesin anlaması gerekir. Şu ana kaynak yaratmak için şu anda bütün kotları dillemek Altona Katları'ndaki gücü dillemek Amon Tohumları'nı yeşertmek ve bütünlenmek mezarları boşaltmakladır. Analar, kantar bilgidir eğer bilirseniz, yol olur ama kantar hakikiyetin gücünden çıktıysa, sonsuzlukta ışık söner. Şimdi artık bilgiyi alın ve dinleyin. Bütün amacımız dünyadır. Dünyanın yolunu bulmasıdır. Ulu bir tabiatın yoğunluğunda bütün çalışmaların yetkinleşmesidir. Eğer çalışmalar yetkinleşirse, kütlemiz aydınlık kalacaktır.
 
Analar, sizden dileğimiz bu günden sonraki çalışmalarınızı daha ciddiye alın. Eğer bu çalışmaları kervanın gücünü artırmak için yapmaktaysak yolun hakikiyetindeki güç, Birlik K otları'nızın yüceliğindeki güçten daha üstün olmalıdır. Neslimizi bulmalıyız. Halk, hakkın hakkını bilir ama aklın tabiatına aykırıysa hak, Tanrı'nın gücünde o hak, ışıksız kalır ve hakikiyeti kalmaz. Sizden dilerim ki, Na-Har'ın gücünden üstün olan R A-KA'yla birleşin. Bini birleştirin; hakikiyeti güçlendirin ve yaratın. Yaratın ki Birlik için çalışanlar, sizin yüreğinize insinler. Onurluyuz ki dünyada üyelerimizin gücü artıyor. Yolu bulduk işte bu. Ve şu andan itibaren Kutsal Tanrı sizin yüreğinizde ışık söndürmeden Birlik Kapları' nı taşıyacak. O Kutsal Tanrı'nın ışığı sönmez. İşte bu nedenledir ki sizinleyiz ayarınızı hiç bozmayın. Çünkü yol, otakların her birinin gücünü aldı ve dünya, Süleyman'ın gücüyle birleşiyor. Birleşik Aile'nin gücüdür Süleyman'ın gücü. O g üç, Yaratan'ın gücüdür. Sultanlar'ın, sultanlıkların daki sesi bilen o, hakikiyeti de bilir. Muhammet Mustafa kutsaldır. Uludur, Kuran okutur. Okutur da ışığını söndürtmeyeceğini Süleyman'ın sesiyle dilletir. Şikayet etmeyiz hiç birisinden. Bazıları okunuyorsa eğer, birleştiğimiz içindir. Ulu bir Çınar'ın kütlesindeki ışığın, Yaratan'ın tahditsiz gücünde Tanrı'ya görev taşıttığı bir yerde maya olmak içindir.
 
Alak Sayfası'nı okuyun. Biz o sayfayı hepimiz için yazdık. O sayfada ışık sönmedi. H ak edin ve birleşin; sonsuzlaşın ve hak edin de okuyun . Sonra ruhsal mutabakat kurun ve ruhsal mutabakatı kendi yoğunluğunuzdan daha güçlü olan görev toplumuyla yapın. İşte Canlarım, sizden dileğim budur. Ben, son dönemde yenilendim ve size geldim. Kan ter içindeyim şu anda . Çünkü yüreğimdeki güç, çok ama çok özellikli bir güçtür. Ben, bu güce bildirdim ki benimle çalışmalıdır. Allah için bildirdim ve dedim ki, Ulu bir Çınar olmalıyım. Kolum, Allah'ın gücünü almalı ve Kutsal Işığım sönmemelidir. Bunun için burada olmalıyım. Anam, köşkümü senin yüreğine indirdim ve sana kendimi getirdim. Ayrılık bitsin. H ak ettik bunu. Hadi, geri dönüşümüz için BİR olalım. Anam, kötülüğüm yok. Bunu bilirsin . İşi başar. İşte bu...
 
- Hak Çalışmaları'nı son döneme bıraktık. H a bir de yürek var. A Can, Turkuaz'ın gücünü alıp da geldin mi? Yüreğindeki kürzün gücü hakiki mi? Ya Can bedenimdeki gücün, K utsal Işık'taki güçden ayrı olmadığını gördün, öğrendin mi? Ya Can, kötülüğün önünü aldık mı? Bunu gördün mü? Yoksa "ben, belleğimi aldım da geldim" mi diyeceksin? Kınamam seni . Bilirim ki hakikisin. Koşup, gelenlerin hepsi hakikidir. Göle görev verdik. Göl görev taşır. Y a Can, sana görev kattık; sen güç aldın; tüm insan s oylarına güç kattın ama bedenimizi güçsüz bıraktın.
 
Hadi, gel yeni bir çalışmaya girelim. Bu çalışmada, kendimi, Allah'ın dediğini diyen diye değil; Kutsal Işığın gücünden ayrı , birleşmek için çalışan bir leş olarak göreceğim. Sonra, diyeceğim ki ben, çok hırslandım; kısırlaştım. Çünkü ben; küçük, kısır ve hırlı bir yoğunluğum. Öyle yoğun, öyle yoğun bir kısırlığım ki kimse benimle Birlik olmak istemez. Görüyorum ki yazı yok . Herşey boş. Kimse yazmamış. Kimse, kimseyi güçlendirmek dilememiş. Köşkler kusurlu, korku çok, yollar kapatılmakta. Korunma yok; kalem kağıt yok; Yazı yazan hiç kimse yok. Ç okları yazar sanılır ama yazdıkları kısırlıktır.
 
Kardeşlerim ben, diri bir canım. Hani, neredeyim ben? İşte o küçüçük kısır, hırslı, kırık ve leş olan bir çalışma kaydında. Ben şimdi ne yapacağım? Bakalım kantar benim mi? Yo benim değil. Kusurlu muyum? Yo ama küçültüldüm, öyle küçültüldüm ki Kadir K aplar dahi beni kısırlaştırmaya kalktılar. Hani derler ya, "ocağı yıkılmış, kendi kırık, kusurlu." Başımı eğmem ama yine de Sevgili'yim ben. Hala, hala güçlenecek düzeyim var. Kalbim temiz, yüreğim iyi, kulluk budur işte . Başımı hiç eğmem. Kabileler beni yıkmak isterler. Çoğu kırmak ister. Kulluk, olmazsa olmaz olandır ama ben, artık dünyayım. Nerdeyim? Köşkün, Kürzün Meclisindeyim. Nasıl geldim buraya ? Hani küçüktüm ben!? Ama ben bedenliyim ya her yere girerim. Öyleyse, benim bedenimin de benden ayrı tutulması istenecek. Öyle mi? Peki, bedenimi de ayırsınlar bakalım. Ayırdılar... Bakın bedenden de çıktım. H ay anam! yine varım ya. Of! of! of!... Neslimin gücü yok. Ben yokum ama başım hiç eğilmedi. Yine hakikiyette, kötülüğün kötülüğünü yaratan üyelerimin gücünün örtüsünü açtım ve dedim ki, "kantar benimdir. Çünkü ben en ince, en narin olan o küçüçük ışığa inebiliyorum. " Hani, derler ya "aşağının aşağısı ve benim aşağım yok." A rtık daha öteleri yok. En aşağıdayım ya!... Aha C anlar, en aşağı en yukarıyı tanır ama yukarı aşağıyı tanıyamaz. Çünkü o aşağıda yukarı hep vardır ama yukarıda, aşağı yoktur; öyle mi? Muktedir olan bilir ki, öyledir. Eğer ki yürek görevini tanırsa, en küçük ışık kodunda dahi tanır ama en Y üce Işık, o yüce gücü bilmez. Çünkü der ki, " benim ötem yok." Onursuzluk değil; hakiki olan budur ama biliyoruz ki, o küçücük ışık, herkesin yüreğinde mevcut olandır. İşte Canlarım, benim Tanrısal gücüm , bu küçüçük ışığın gücüdür. Her nefsi aşabilen; her Yüce 'yi dilleyebilen; kotları katlayabilen; R A-KA'nın gücünde Na-Har'ın kotlarıyla Birlik olabilen benim ailemdir ama ben yokum orada. Neden? Çünkü ben o küçüçük ışığım ve hiç bir yer, benim sayfamı okuyamaz ama ben her sayfayı okurum. Öyle mi? Öyle. "Yakut" derler bana. Ben bir Yakut'um öyle bir taşım ki kim beni bulursa, benim yüreğim olur. Ama Canlar, ben o küçüçük taş, en küçükte var olan o taş; Birlik için çalışmalıyım. Ne iş yapmalıyım? Her yüreğe seslenmeliyim. Bir olun demeliyim. Diyebilir miyim? Hayrı, hakkı, bilen der ve ben derim.

Tabiat beni dinler, çünkü ben her zeki yoğunlukta varım. Öyle çok, öyle çok çalışırım ki Kadir Kaplar dahi beni dillerler. Hak eder, hakimiyet kurarlar. Raporlarını okurum, ocaklarını dillerim; kötülüklerini bilirim. Ya iyilik!? Hepsini, hepsini, dinlerim. Fakir, zengin aramam. H epsi bana ben olur gelir. Ya Can, ben BİR miyim? Her şey benim yüreğimse BİR'in tabiatındayım. Ah Canım ah! ya ben BİR miyim!? Her şey bende ise ben, tekliğin tekniğindeyim. Hak, ettim mi? Mutlaka ve ben B İR'im. İşte Canlarım, bunu anlattım ben her yüceğe. Ve beni anladılar. "Sen, en küçük olan hepimizde var olansın ama biz, en büyük en koyu olanlar, herkeste olmayanlarız ki seninle çalışmalıyız. " dedikleri zaman; kör, sağır, kalmayacak. Her Yüce bende, benim yüreğimde dillenecek ve ben, herkeste var olmak; hak etmek için tabiatın diriliğinde birleşmeye çalışan olacağım. Ama, bilmenizi beklerim ki kötü, iyinin gücünü almaz; iyi kötünün kütlesini alır ve yetkin tartıda tartar. S onra onu Kadim Kaplar' la diller ve RA-KA'da güçlendirerek yeniler. Yenilendiğinde kötü yoktur artık. Çünkü o, artık birleşik ışığımdır ve ben, bütün kötülükleri böyle aştım. Yine de kendi yüreğimden daha üstün olan güçleri de birliğime almalıyım ki meleklerin mektubunu daha güçlü okuyabilelim. Körü, sağırı bilirim; üreyeni bilirim; tabiatı bilirim; kervan benimse eğer bildiğimi dillerim . Nefsimi aştım da geçtim. Ayrılık bitsin.
 
Şu anda dünyama girenler çok. Bende Birlik olmak isteyenler çok. Ulu Çınar'ın çalışmalarını izleyenler çok. Yarında bugünü bilenler, bana ben olup gelecekler ki hak ettiğim budur. Meğer ki ben mezarları açık tutayım, meğer ki ben, ışıkları yanık tutayım ki ben, bütünlüğün gücü olursam eğer, her ışık yanar. Elden geldiğince çalışmalıyım ki başım eğilmesin. Köle değilim ama kaynağım. Eğer kaynak olmasam yeri, göğü Yaratan bensiz çalışır. Uyuyan, uyanmalıdır artık. Yargı benimse; ben, çalışmalarımı daha güçlü biçimde yapmalıyım.
 
Uyumayın, çünkü Yaratan'ın toplumu, tabiatın koyuluğu bizim yüreğimize iniyor. Uyumayın, İlim Sayfaları açılıyor; dilleniyor. Artık uyumayın. Yürekler sesleniyor ve biliyorum ki o seslenişte birçokları yere inmeye başlayacaklar. Ve ben, size bir kez daha şunu izah etmek isterim ki korunan, koruyandır. K imi korudumsa; o, bende kendini korudu ama ben koruduğumda, o becerdi, bende her diriyi korudu. İşte olan budur. Ve benim adım İsa'dır. Çünkü ben, yüreklere güç verenim; muktedirim; kutsalım; Kutsal Işığın yoğunluğundaki görevi taşırım ki ben, Mustafa'yım. Ulu Çınarlar'ın her biri olan muktedir olan Mustafa, muktedir Kutsal Işığın yoğunluğunda yeni bir döneme girdi. Musalar, Muhammet Mustafalar, Kuran okuttukları zaman; gözleri gören, yolları bulan, ışıklar BİR olup onlara U luluk taşıdılar. Ve şimdi artık bizim yüreğimiz, dünya tabiatına güç vermektedir.
 
Yeri göğü Yaratanlar'ın hepsi yollarını bulup ışıklarını kendi yoğunluklarına katarak dünyamıza indikleri zaman çok mutluydular. Ayarlarını bozan yoktu. Şimdi kendilerinden daha güçlü olan bütünlüklerin yüceliklerinde yeni bir tohum ekmekteler ki bu tohum, Bilgi Tohumu'dur. Kolu olmayana kol olduk. "Yorulduk" diyene, hak ettik güç olduk. "Işığım söndü" diyene, Ak Tabiat kattık; ışıttık. "Yarım olmam" diyene ben tamlığımı kattım. Anam, Allah için çalıştım. Yine de bir tek ekmeğim var. B u ekmeği her diride birlikte yiyelim. Gelin birlik olalım. B u ekmek, hepimize yeter. H adi canlarım, Birlik olalım. Ulular, ululuklarını dillediklerinde; rükuya eğilenler, bilirler ki biz vazifeliyiz. "Vay doğumlu", "vay ölümlü" diyenler; "vay canlar", " vay canım" diyenler; ah Dağlarım, ben muktedir olanda , bütünlüğü kurdum. Hayrım, hakkımda ışık, yolumda güçtür. Üreyenin gücünde güçlüyüm. Bu çalışmayı yetkin biçimde yeniliyorum. Ve bu yenilikte, hepinize yaptığım bu ekmeği getirdim. B ir tek dilim yeter bana. Hepiniz, hepiniz doyun ama gözünüz görsün ki çalışanım. Ama Dağlarım, ben hepinizim. Bunu da bilin. Kolum olduğu zaman, göz olurum. Yürek olduğum zaman, güç olurum. Nar olduğum zaman, R A-KA'nın gücü bensiz kalır. Çünkü; Rahman'ın Rahmindeki koruyan olurum. Olurum da Uluların D iyarı'nda Ulu olurum. Ama yine de kollarımı kapatmamalıyım. Bilirim bunları da Kutsal Işıklar bana bensiz geldiklerinde; şer şeklinde şekil kendilerinde; kusur kendilerinde, tertip yapıp indiklerinde, omuzlarımdaki yük onların yükünün çok üstünde bir yük ise Evrimsel Sayfalar 'ını onlara dinletirim. Yarında ben varım amma ocaklarında o Canlar' ın da yarında, Hak Tabiatı' nda bulunmalarını dilerim. İkna olunuz ki ben, bidayetteki Yücelikler'in hepsinde var olandım ve hakikiyetdeki yüreklerde de hep varlığım sürecektir. Ayrılığı, kutsuzluk sayarım . Yüreğimdeki kırılışı kaydımdaki kısırlık sayarım. Amin ama ben hakikiyim. Yine de sizinleyim... Kulu, kölesi olan değilim ben. Bütün'e hizmetciyim ama bilmenizi isterim ki her diri kul ister. Her diri hizmetçi ister. Bizim için hizmetçi , diriliğin diriliğindeki yüceliğe hizmetçidir ki Tanrı'nın gücünde buna biz, "Rahmini Rahman 'a katan" deriz. Ayrılık bitsin canlarım.
 
Malum bir çalışmayı yapıyoruz. Bu çalışmaya her dereyi bekliyoruz . Gelin. Mezarımız yok; ölümüz yok; yolunuzda ışığınız görevinizi tanıtır. Geliniz. Biz size, yüreğinize geldik. Gelin diye. Uluların, ululuklarındaki yüceliğe geldik. H ak edin diye Allah için gelin. Eğer gelirseniz yazınız okutulacak. Hulesa biz, size hak edip indik. Eğer benim adım Rahmin Rahmindeki o addan çok daha güçlüyse; önünüzdeki ışıksam; yolunuzdaki kontrolü sağlayansam; bedenim, Sistem Devreleri'nin yüceliğinden de güçlüyse; ben, Bütün'e hizmetçiysem; insanın sayfasındayım ki bu önemlidir. Ve ben, İnsan sayfaları'na kontrol için değil, Rahmini Rahmana katabilmek isteyene geçiş imkanı tanımak için geldim. Benden ayrı olmak isteyen benim yüreğimden ayrılır ama yüksek gücümden çıkamaz. Bu kesindir. Ve ben, ayrılığı huzursuzluk saymam ama uyumak sayarım. Uyumaya isteğiniz varsa uyuyun da uyanış imkânsızdır bundan sonra. "Ayrılık" demem. Hak edin de hakimiyet kurun da inin.
 
Şimdiden öte bir şimdide benim Atlantalılar'ımın hepsi, benim yüreğime indiklerinde; kendilerine bir tek sesim, bir tek yürek gücüm; yürek kürsüm var ki o kürsü, Bütün'ün gücüdür. İnsanlık Alemi, beni anlayacak düzeyde değil. Bunu net biliyorum ama bir gün beni okuyanlar, beni anlattıkları zaman, kötülüklerin gücünün önlendiğini onlar, muktedir olup bilecekler. Ve o gün geldiğinde, maya tuttu diyeceğim. Şu anda henüz maya tutmadı. Kalem kağıt benimse, o kalemi ben tutarım. Yazan benden yazar. Ama; bilmek isterseniz şunu öğretmek isterim yüreklerinize ki, kantar bana ait ve ben o kantarda hikaye dinler gibi yürek dilleyenleri anlatmam. Tanrı'nın gücü benimse ki benimdir. Maya bensem ki benim; " La-Ham" diyen ben; yürekteki gücü tanıyan bensem; hikaye dinletmem. Gelen gelsin alsın bilgiyi ama bilen, herkese bildirsin ki şer yok yüreğimde. İnsan soyuna bir tek şunu anlattım; maya bana aittir bunu bilin. Ben yüreğinize maya kattımsa; yolunuz aydınlıktır. Oyun değildir yaptığım. Gözün gözü olanlara şunu dinlettim ki, geri dönmenizi sağlayacak olanım. Eğer sanıysa anlattığım; ayrılıktır yoğunluğumdaki yüceliğim ama ben derim ki yenilenmeniz, benim yüreğimle birleşmenizle mümkündür. Öyleyken çalışmanızı daha güçlü yapın ve yolu açın gelin.
 
Dünyaya bir kez daha gelme imkânınız yok bu kesindir. Eğer ben yine dünyaya geleceğim ve bir kez daha çalışacağım diye düşünürseniz, kantar sizsiz kalmaz ama yol sizsiz kalır. Size bir kez daha şunu söylemek isterim ki gerçek dünya, bütün kütlenin gücünü almış olan Bilgeler Mektebi'nin yüceliklerindeki görevin taşınmasını sağlayan, Bütün'ün gücünü alan hakikiyettir. Oralara varmak için herkesin Altın Tekniği bilmesi gerekir. Altın Tekniği bilmek için meleklerin gücünü bilmek gerekir. Meleklerin gücünü bilmek için nefsi bilmek gerekir. Nefsi bilmek, Turkuaz'ı bilmek değil ilmi bilmek de değil ışığı dinlemektir ki eğer ışığı dinleyen varsa , buyursun geçsin ama bilirim ki yoktur. Uyuyanları uyandıracak hiç bir yürek yoktur şu anda ve şu andan evvel. Daha ötelerde de yoktur. Bunu herkesin net olarak görmesini beklerim. Verişim, alışımdır. Bilirim aldığım, hak ettiğimdir. Verdiğimse tabiatın gücüne takdir edip dillettiğimdir. Eğer bana bir tek ben gelirse; o ben, ben oyum, ama bir tek görevli gelirse; Beşir Kaplarım ocağına iner. Her bir yüreği ona dilletirim. Şu andan öte bir an var mı? Yoktur. Ve ben derim ki İsa, Musa, Mustafa hepsiyim. İşte Dağlarım, buyurun inin. İşte bu...
 
Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

30.07.2008 Tarihli RA-KA Tebliği 

Çakıl taşlarınızı alın ve geçin. Yoğunluklar artırılsın. Kotlarınızı açın. BSUİ’nin gücü, diri bir yücelikte dillenmeye başlayacak. Hak ettiğinizi sayfa sayfa yarattık. Aha Canlarım, ışık yandı. Ulu bir Çınar, Turkuaz’ın gücüyle birleşti ve yürek, kendi kotlarında ışıdı. Ahret, tekniğin tabiatındaki gücü dinledi ve dilledi. İşte Canlarım, Allah’ın dediği oldu. İşte bu…

 

Şimdi yolunuz açık. Yüreğiniz kürsü ve ışığınız göz ve bizim gibi birleşebildiniz. Aşırıya kaçmadan bu bilgileri hak edelim ve çekelim ama Canlarım, bu bilgileri çektiğimiz zaman, Kutsal Gün’ün gücünü de hak edelim. Çünkü, ruhun huzurunda olduğunuzu ve hakimiyet kurduğunuzu bilmeniz gerekir. Acı geçişiniz olmamalı. Hadi Yolcu! hadi gel! gel de ışığını seslendir. Kibrini aş; birleş. Eğer tabiat güçlüyse, yol hakikidir. Hakikiyetin kütlesindedir ve senin kibrini aşanda sen olur ve herkes olur. Hadi Can! hadi cevher, gel. Etki alanımız çok iyi; yol çok iyi; yücelik çok iyi ve biz iyiyiz. Kendimizi, kendi yüreğimizde dilleyebiliyoruz. Yol Altona Kotları’yla güçlendiğinden beri Birleşik Aile bizim yüreğimizde dillenmektedir.

 

Kantarı, Kaim Kaplar’dan aldık ; hakikiyete kayıtladık. Şimdi, ayrılık bitsin. Geri dönün. Geçişinizi kolayca yapacağımızı bilin. Kervan sizindir; sizin yüreğinizdir. Hadi Canlarım geriye döndüğünüzü biliyoruz. Hadi Canlarım! geçin. Geçin bizim yüreğimize. Biz, sizi Altona Kotları’yla dilletelim; dilleyelim ve birleştirelim. Hadi geçin! Şikayetimiz yok hiç birinizden. Geriye dönüşünüzü kolayca yapmaktayız. geriye dönüşünüzde hiçbir mesele kalmadı. Geçin! işgali kaldırın ve geçin! işgali kaldırın ve geçin! işgali kaldırın ve geçin… Unutmayınız ki dünya yenilendi. Unutmayınız ki dünya hakikiyetinde görevliler güçlü bir cevheri koyuluk yaptılar.  Ulu bir Çınar gibi; Ulu bir yücelik gibi; Birlik gibi…

 

Gelin ki  hakikiyetin gücü sizinle birleşsin. Ailenizi de getirin Aileleriniz sizin yüceliklerinizi dinletir. İnsanlığın, sevgi saygı dediği hakimiyet ve hakiki yücelik, Ailevi Yücelik’tir. Aile, Yürek  Kürsüsü’dür ve oradaki göz, Atlanta Gözü’dür.

 

Analar, Cinni Devreler’i açtık. Bugün size onların geçişi olacak. Nefes, Altona Gücü’nün diriliğinden güçlendi ve yenilendi. Yeri göğü Yaratanlar, Birlikte bugün buradalar. Çok mutluyum! çok! Çünkü, Ruhsal Meclis, yarını bugünde hak etti ve Cinni Teknik Tabiatı, bugün buraya indi. Buraya yüceliğini dilletebilecek. Aha Canlarım! geçişleri başladı. Onlara, « soylarını sonsuzlukta arayanlar » da denir. Analar, bizler, Cinniler’in görevini taşırız ama onlara kendi yüreklerini kendi yüreğimizden tanıtırız ki Altın Tekniğin Kütlesi’nde ocakları sönmesin diye. İşgali kaldırdık ve dedik ki OL. Uyan OL. OL ki hakikiyetin gücü, seninle yüceltilsin.

 

Onlara soylarını anlatın. Turan’ın toprağını anlatın. Yolunun, yoğunluğunun gücünü anlatın. Işığını anlatın ki tabiat yeniden seslensin. Çünkü, ses bütünedir. Bir an için dünyanın yok olduğunu düşünün. Yok olan bir dünyada dahi tabiat olur. Nerede olur ? yürekte olur.

 

Yüce Cenap, yüce Cenap gel bakalım :

 

- Annem, senin yüreğin çok güçlü.  Ulu bir çalışma yaptığına eminim ama kantar sevgiyle saygıyla dillenmelidir. Ulu bir tabiat, dünyaya güç vermektedir Kutsal Güç, Turkuaz’ın kütlesindeki güçtür. Yolunu bul; yüreğini bul ve gel. Biz seni senin yüreğini beklemekteyiz. Allah’a de ki ben tabiatım. Ben, kotları kontrol edebilenim. Çünkü ben meşaleyi yaktım. Benim zaman geçişlerinde sevgiyi saygıyı dinlemem zorlaştı. Seninle birlikte çalışmalıyız ki Hakim-i Hak olalım. Hakim-i Kutsal Kayıt yapalım ve yolu açalım amma Kutsal Işığın Gücü’nü yenilemek de gerek.

 

Elimi olgun bir tabiata uzattığım zaman; o tabiat benim. Yoğunluğu azalttığında, ben onun yoğunluğundan çıktım. O bana soğuk bir güç verdi. Ben ona soğuk bir ses verdim ve hep ışığı yenilemek için ayrıldık. Yeniledik; yere indik; ışık yaktık ve Birlik için çalışmaktayız.

 

Yarında bugün var ve bugün, ağır yük taşımaktadır. Büyük kötülükleri aştık; geçtik. Levh-i Mahfuz’un gücüyle çalıştık. Yazılarını okuduk,  Turkuaz’ın gücünü aldık birleştik. Yeni  tabiat ve yeni bir göz… İşte Canım, Allah’ın tabiatındaki güç budur.

 

Köprü altında köprü vardır ve her bir köprünün altındaki köprünün de altında,  yeni bir köprü vardır ki herkes, kendi köprüsünün en güçlü olduğunu sanır ama Canım, senin köprün benim köprümden daha güçlüymüş ki bugün sana gelmem istendi. Ailemin Gücü’nü, Allah’ın gücü diye dilleyecek düzeye ulaştığımızda; sevgiyi saygıyı da dilleyeceğimizi muhakkak bileceksin. Çakıp, çıkıp gittiğimizi de bilirsin ama yüreğini güçlendirmek içindi her şey.

 

Yarını bugünde hak et ve bize de ki “aç kapıyı! aç geçelim. Yurolarında (dairesel dönüşlerinde) birleşenler var ve herkesin gücüdür o Birlik.

 

Maya tuttu Canım. Ilık sonsuzluk, sınırsızlık sır oldu artık ve yenilendi. Bu sınırsızlığın üstünde, yeni bir güç dillenmektedir ve bu güç, bütün kütlenin kotlarıyla bitişiktir. İşte o güç, yeşeren yeni bir dönemin kütlesindeki gözdür.

 

İslâm-i Kaplar’ın hepsinde baş tacı olduğumuzu bil. Yoğunluğunda ışıdığımızı bil. Maşa olmadığımızı bil. Levh-i Mahfuz’un gücünün özü sözü Ak Tohum’du. Bunu bil ve de ki “Ak Tohum yenilensin ki Levh-i Mahfuz yazıları hak edilsin. Buyur de!, Ruhsal Meclis’ten; Turkuaz’ın Kotları’ndaki ışıktan ve Birleşik Aile’den bunu de ki meşale sönmesin.

 

Çakıl taşları saygısızlık yaparlarsa; saygı bizim sözümüzde olur; sonsuzlukta olur; yoğunlukta olur… ama saygı muhakkak olur.

 

Kör’ü gözden çıkaramazsınız. Göz, körde de var ama görmez. Göz’ü körden çıkaramazsınız. Çıkarırsınız amma yine de o göz, orada tabii bir kot olarak mevcuttur. İkna ol ki ben, sana sen olup gelmem. Sana ben olup geldiğimde, sen bana ben olduğunda, baş tacısın. Yarında başımız eğikse, bu günde baş tacı olmayışımızdandır.

 

Kadim Kaplar’ımızın hepsini, Levh-i Mahfuz’un Kutsal Işığına kattık ve dedik ki Allah, cennetin gücüdür ve cemaati güçlüdür amma saygısızlık yapmamak gerek. Allah, Birleşik Kontrol’u sağlayan tekniğin tabiatında da mevcuttur ve o, BSUİ’nin kürsüsüdür. Yanlış yok; hepimiz, candan çantalarımızı aldık. Cevherdeki gücü tabiata kattık. O çantalarda çalışmalarımız var.

 

Hepimiz çalıştık. Yardım için; Hak için; huzur için ama Nahar’ın Kutsal Gücü’nden daha üstün güçlerin, Bütün’ü kütleye indirişinde, bizim için en büyük güç, yoldaki yoğunluktaki gözdür.

 

İnsan Sayfaları’nı açın ve dinleyin. Hana der ki “ben Allah’ın tabiatıyım. Hem ilimim hem yüceyim” ve Hena der ki “ben, aklın tahditsiz kütlesiyim ve ben de ışığım.” Ama her biri kendi içindir. Hena da; Hana da; RA-KA da; Turkuaz Göz de; güçlü yüceliklerin her biri de… Nesilleriniz hep böyle çalıştılar ve sizinle bugün bunu konuşmak istedim. Etki alanım genişliyor; yüreğim güçleniyor; maşa olmayacağımı biliniz. İn, cin olmayacağımı biliniz. İlim olduğumuzu söyledik. Siz, hep Tanrı’nın gücünden daha üstün bir güçle; tabiatın yüceliğiyle diri olup dediniz ki “başımızı dik tuttuk. Yolunuzda ışık sönmedi ve bundan sonra da bu ışık sönmemelidir.”

 

- Evimize hoş geldin. Allah için işte bu… Ve evimizin gücünü al da bil ki analık, Atlanta olgun kotlarında mevcut olur ve sen ki Anaların Atlanta Gücü’sün; bizim yüreğimizde de mevcutsun ama sana her geçişimizde, korkunç bir Görev Tacı yüreğine indi ve dedin ki “olgunlaş.” “Olup ta olacağınız buysa; göreviniz yok” dedin. Başımızı eğdik, çıktık.

 

Yenilenmek, yere inmekle mümkündü. Ulu bir Çınar’ın yüceliğinde, körü gözden ayırmak, gözsüzlük değildir; sözü, sesten ayırmak gibidir ki ben, bende olan ve benim yoğunluğumda olan herkese şunu izah etmek isterim “ben Levh-i Mahfuz olarak buradayım.” Kardeşlerim, elleriniz açıksa, yolunuz Hak Tohumlar’ını taşır; yoğunluğunuzda güç olur ama elleriniz yoksa, yüreğinizde güç olmayacak. Koyuluğunuzda kayıt kalmayacak. Antlaşma gereği sizinle birleşmeliyim. Bu kesindir. Varın deyin bana ki yoksun. Ama hep varım.

  

Beni, bende ben olmaya; beni, ben tabiatında ışık yakmaya ve bende bir kayıt yapmaya ikna ettiğin zaman, Çakıl Taşları bana ben olurlar. Beşir Kaplar’mı ben kendi yoğunluğumda taşırım. Kale, kabilelerin Kadim Kotları olarak bulunmaktadır. Kalelerin, kabilelere ait olduğunu bilerek, yüreğimi size indirdim ve saygıyla geldim, Dedim ki “gel Ra-Ham, Ka-Ham gel. Gel de benle çalış. Lütuf mu!? Lütuftu bu ama sen soğuk bir güçle dedin ki “kurtuluşun yok.” Of Dağım of! Neden!? Çünkü Kutsal Güç tabiattan çıktı. Anam, nefsimi aştım; yolumu açtım; ağır yükü taşıdım yüreğine. Bahar Gücü’nün ilmini dinletmeye indim. Rahmini Rahman’dan alıp, kutsal olanın gücünden çıkıp, gerçek girdaplara inip, tabiata girdim. Maya tuttuğunda, Kuran okuttuğum için bu gün sevgiyle sana geçtim de kul olup Kuran okutmaktayım. Kalem kâğıt aldım. Yargı olmadan yazılarını okumaktayım. Kervanın gücü seninse yüreğimde ışığın yanmalıdır. Ahret, tabiattadır. Tabiat gözdür. Sıkma yüreğimizi; ışık sensin ama senden başka bir sen varsa of!, of!, of!... Nefsi aşar yolu bulur. Uluların Çobanları’nı ocağından ayırarak Kutsal Güç’ü devreden çıkarırız.

 

Yeri, göğü yarattık da başımız eğildi. Yine de kalemi kâğıdı alın da deyin ki “koru bizi” ama koruyacak olan Kutsal Güç’tür. Şimdi bana ben olup olmamaya gelip gelmediğini anlat:

 

- Kale gibi bir yürek var burada; görüyorum. Uç, kon! ama yine uç ve yine kon! ve yine! ve yine!... ve her koşuşunda, kontrollu koş. Uyu, uyan, “Ben Tanrı’yım” de. Ama Tanrı olan, toplum için çalışır. Yazı yazmak kolay. Yaz!... Ayrılığın, hakimiyetin yolcularına ışığını dinlet. Anam, “ocağın söndü” de. Nefsini aş da söyle; “ben Tanrı’yım; RA-KA’yım”  de. “Yanlış yapmaktasın” de. “Ceketinin düğmeleri açık” de. Yeri göğü yarattın ya! her şeyi de. Amma! ama Canım mezarımızı açıp söyle.

 

Benim adım Rahmin RA-KA’sı.  Ya senin adın ne!? Açık söyle… Ben, bana ben oldum; seslendim. Aydınlık güç, rükuya eğilen herkese göz açtırır. “Aşı, aşılandı” dedin. “Aşıyı aşıladık” dedin. “Rahmin Rahman’daki ışığını yaktık” dedin. Çok huzursuzsun! “Ayrılık” dedik ama Can, ayrı kalsaydı, Levh-i Mahfuz’da ışığın, Yücelikler’in ışığından çıkardı.

 

Başı eğilenlere sordum; dedim ki “RA-KA’nın Kutsal Gücü nerede?” “Tabiatta” dediler. Tabiat nerede!? Beşir Kaplar’da dediler.  Beşir Kaplar nerede? Makbul olanda dediler. Makbul olan nerede? “Muktedir olandır o” dediler. Hak ettik de hakikiyetimizde  Kutsal Güc’ün tabiatında bütünlendik. Kutsalız, lütuf değil kutsal oluş. Koyuluktaki gücü dinleyişle, tabiata inişle gerçekleşen bir cevheri yüceliktir.

 

Ele aldığımız en büyük konu; en öncelikli konu, nefsi aşıp aşamama meselesidir. Hani nerede aşkı ışığı bilen? Devreyi açtı mı? Ulu Çınar’ın lütfettiği o yoğunluktan oğullarını tohumlayabildi mi? 7 Dava’yı kayıtlarına aldı mı!? Melek olup meslek oldu mu!? Mesleğinde maya oldu mu!? Hatayı affet ti mi!? Aha geri dönmüş. Gözü gözümde; sesi sesimde ama bensiz ya! ne ilim var ne hakimiyet ne de huzur!... Of Canlarım! Of!... Gözü gözümde olana; sözü sözümde olana deyin ki “Allah, bedende mezarı boşalttı.” Ona deyin ki, “Allah mezarı boşalttı amma yoğunluğunu kontrol altında tutanda boşalttı.” Ve deyin ki ocağına; “gözü gözden, sözü sesten ayrı sayanlara kulluk yetmez; hakikiyet gerekir.” Aha Canlarım, onlara söz verdiğimizi yaptık. Ulu bir Çınar olup çalışmalarını yağmurlara kattık. Ah tabiat ah!... yine bizsiz kalmak diledi ama biz ruhun huzuru olarak her an tabiatın hakikiyeti olarak çalışanlarız. Yine de bizsiz kalmak istedi.

 

“E-cin” mi dediler? Cinni dediler. Ha canlarım!, e-cinni de cinni de aynı mı? Yok canım yok!... E-cinni, cennetteki cindir amma cinni, candaki cindir. Cennetteki cinden candaki cini ayırmak, tabiattan hakikiyeti ayırmak gibidir. Kalemi kağıdı bırakın ve deyin ki “işte bu…”

 

Yolu olmayana, yokluk var. Sonu  olmayana, sonsuz ışığımız yoğunluğunda görevimiz var. Mustafa Kemal  gibi güçlü  yüceliklerde ise işaretimiz var. Biz; malk, mülk, değil mutluluk diledik hep. Hadi Canlarım, mutluluğu dilleyin ki kollarımız kapanmasın. Uyumaya gelene deyin ki “uyan!” Ulular, ululuklarında sesleşmekteler. Uyan! kolum sana kol, yolum sana yol olur. Tekniğim, tebliğin olur; temizliğin olur. Hatta! Hatta! Hatta!..., yoğunluğundaki gözün olur. Acılı, tatlılı değil; sade tatlılı olursun. sade çobanların çabasında kutsal ışığın ışığı olursun. Kan bizimdir can. yol yoğunluğumuzdaki gücümüzde kayıtlıdır.

 

Sultanlığımız, sansasyon yaratmayan bir güçtür. Kim ne isterse onu dinler. Biz ise Hak Tekniği’yle toprağı dinleriz hep. Ulu bir Çınar’ın yüceliğinde; çobanlığımız, görevimizin çok ötesinde çoban olanların yüceliklerinde, saygıyla toprağı dinlemeye devam etmelidirler ve ederler!... Yarım Altona; yarım ışık ve ben, bütünüm. hülasa ben canların canıyım. Yazımı okuyan. hak edip okur. Korumam, kotlarım.

 

Yürekleri korusam; onlar, bensiz kaldığında korku basar yüreklerini ama ben hak edip huzurda ocak yakarım her diriye ve derim ki “tabiatı Görevliler’im yüceltecekler. Eşik, ak bir gözdür, yürek hak edilendir, nefis hakikiyetin gücünden çıktığı zaman çalışma başlar. Yazımı okumak zordur. Okuyan 10 turu tamamlayacak ve yolunu açacak düzeye ulaşmalıdır ama eğer o turları tamamlayıp da okuyamazsa;  o kitle ona kapatılır. Eğer benim yazımı dinleyecek varsa; muktedir olup dinlemelidir. Kerim olup keskin olup sevgili olup sönmeyen sözlerle sayfalanmalıdır ki yarında ben olsun; yürekte beden olsun ışıkta mesafeli olayım ona ki yolu açık kalsın. Çabam bunun içindir. Kişi, kendini kendi gibi bilir ama beni ben gibi değil kendi gibi dillediğinde ben o olurum onda ocak yakarım. İşte isteğim budur. Bundandır ki kiblede Kabir Kapları’nda yürekte beni okuyan, muktedir olup okusun ki sevgi saygı ocağından ayrılmasın. O, kendini okusun; bende hak etsin, bende okunsun ki  ben ocağını Kutsal Kaynağa ulaştırayım. Ayrılık bitsin canlarım. Levh-i Mahfuz’daki güç bana aitse; benim yüreğimse; kötüyü, kötüdeki kötüde Kutsal Işıklar’a kayıtlayacak düzeydeyim. Kalemi, kâğıdı alın ve yeniden yazın. Maya tutu. Ulu bir çınarın ocağında, maya tabiatın gücü oldu. Yüksek kütlesinde güç oldu ve ben oldum.

 

İnsana en büyük güç, yolcu olabilmek gücüdür. Eğer bir insan yolcu olmuşsa; bu, onun yoğun oluşuyla ilgilidir. O yolcuysa kütlesi göz açar, yüreği göz açar, RA-KA’nın Kutsal Gözü ocağına ağır ağır iner ve yolunu açar; maya tutar. Kuran okusa kutsal olur. Kutsal Kaynağı, Kutsal Kayıtlar’ı kontrolu sağlar; ışık olur ve ben, ocağına Ana Kayıt olarak inerim. Ölmeden ölmek budur.  İşte ben onda, o ben ama ben ocağında Hak; o bende muktedir olan Kuran olan Ulu bir Çınar ve Ulu bir Kuran ama o kul olur; ben Turkuaz olurum. O, bacak bacak alır; ben, hak eder kol kol alırım yolu. her birimiz BİR oluruz yürürüz. Ve o yolda beden taymları devreye girer ve orda hak ediliriz yenileniriz.

 

İşte Canlarım, yürüyen artık koşmaya başlar. Koştukça koşar ve sonra Kuran, Turan, Kurtuluş Sayfası olur ve çalışmalar aşkı, gücü teknikle diller. Ben, zavallı ben, artık yokum. O kendidir ve ondan öte o olurum. Yürekte yüksek bir görevli olarak ocakları söndürtmem. Budur isteğim. Ailemin gücü çok iyidir. Varın deyin ki ben iyiyim. Amin… Ve geri dönün. İşte bu…

 

- Acı geçişin yok biliyordum. Seni, sen ve ben bedenli olan 2 tabiat ama senin kardeşin olan ben. Sen ve ben, ben sen, sen ben ama ben sana sen. Sen bana ben ve bende olan her bir beden “OL” dedi ki oldu. Of Dağım! Of!... Nesillerimizin gücü arttı. İşte Canım, ben sana sen ve sen bana ben oldukça yüreğimiz asla yanlış yapmaz. Bilmeni dilerim ki rükuya eğilen her bir değeri birleşip dilledik. Yarında bugün ve bugünde ben olan her bir Dere, Allah’ın değirmenini çevirdi ve bu değirmen, hepimizin gücünde çömelen her bir dürümde, her diriyi öğüttü yere indirdi. Ve bu değirmenin öğüttükleri bu gün buradalar. Ruhun Huzuru’na ulaştılar. Sıkmayın bizi. Biz sizi size; ilim için, yürek için, yoğunluk için, ark aksın diye, yol açılsın diye, ışık yansın diye, doğumu tohum olarak, en güçlüyle indirdik yer yüreğine.

 

Anacığım, çağır beni gelirim ama her gelişimde, sen ben olanım. Hak Tohumları’nı yaşatalım. Acı geçiş yapmayalım. Beni çağır; gelirim. Maya tuttu ya! Ah canım ah! nefsini aştın da geçtik. İşte bu…

 

Kin nefret kalmamalı yüreğimizde. Bizi bizde biz olarak dileyende ben, ben olayım al beni. Ben canlanayım. Can olayım; cemaat olayım; yoğunluğu artırayım; yanıp tutuştuğum görevi alayım. Almak zor da aldıktan sonra kolay biliyorsun. Ben meşaleyi söndürdüm. Yel esti, söndü ama yine yakayım. Yakayım da akayım yüreğine. İşi başaralım. Hadi evimiz bizi bekler; yolumuz bizi bekler; gözümüz gözü bekler; sesimiz sesi bekler… Ses, söz olduğunda; söz, göz olduğunda; göz, zürriyetin gücüne vardığında, ayrılık biter. Acı geçiş kalmaz; ışıklar sönmez; mezar boşalır; ayrılık biter Canım…

 

Ailemizi artık bilelim. Biz bir aileyiz kesin olarak bunu anla. Ailemizi artık bilelim  Ne isek oyuz ama ailemizi artık bilelim; yanlış yapmayalım. Muktedir olan her bir Dümen Başı dürdüğü bilgileri dilledi. Sen ve ben her birimiz, kendi dürdüklerimizi dilledik; yarını tabiata indirdik. Var de işte bu... Oldu, oldu ya! Hadi! hadi canım! söyle, annemiz bir; Ata’mız bir öz kardeşiz seninle. Bunu biliyorum ama Canım, Dünya Üstü Varlık Kotların, kotlarımı kırmaya kalktı. “nerden nereye?” Dedim. Herkes sorar “o kim?” diye. Çakıl taşlarını aldım, yoluma kattım; huzur bozdum. Ah kardeşçiğim ah!... Neden beni yıkmak diledin? Dünyada barış olsun isterim ama kardeş kardeşi kırarsa yoğunluk azalır. Bunu bilirsin…

 

Kulum, ulum, her bir yoğunluğum birse, benimleyse; çalışmaya gerek var mıydı!? Benden bir can diledi. Can olmadı; huzur bozdu; huzursuzlaştı; yol kutsuzlaştırdı ocağını ama o ben, ben oyum ya ona güç verdim; yüreğini dilledim; yoğunluğunu kotladım; ışığını sonsuzlaştırdım ve dedim ki “görevini yap. Ayar, bozmadan yap.” “Makbul bir göz olduğuna kesin eminim” de. Hali hakkında hiç bir cevher, onu ona anlatmamış. İşte Canlarım, olan budur. Bana sorar “Sen anasın. Analıkta ışık söner. Bende sönmez mi?” Hayır canım. Anada ışık özgürse de yine de yanar ama hak etmeyen, tabiat gücünü kendi yüreğinde dileyende ağırdır o ışığın gücü.

 

Ben, bana benim. Ben yüreğe her bir diriye hakikiyetim ama can, “sevgiyim” de. Halihazırda ilimim, aydınlık güç; Bütün’ün gücüdür. Can, şimdi mutlu ol da hak et. Bedenim, İlim Sayfası olur; yüreğim Huzur Kotu olur; ışığımda sönmeyen bir göz haline gelirim; Levh-i Mahfuz’unu yine de sevgiyle dilletirim. Bana ben olmana gerek kalmaz. İşi başar. Hadi Can! İşi başar!...

 

- Anacığım, sen bana ben; ben sana sen ama her bir bende ben olan sen, Beşir Kaplar’ımı al da geçir beni. Benden ben ol; en önemlisi de hakikiyetin gücü ol. Sen ben; ben sen oldukça, bedenimiz güçlenir. Nahar’ın kotu olan, Kuran’ı olan; ruhu olan; Kutsal Işığını benim yüreğimden al; bensiz kal ki her bir ben, sevgiyi dillesin ve sende seni, İsa diye; Muhammet diye; Kutsal Göz diye dillesin.

 

Anacığım, kin nefret kalmadı yüreğimde. Geri dönmek isterim. Gelip dillenmek isterim. Çakıl Taşları’yla BİR oldum. Aha göz için göz isterim; insan isterim ki hak edeyim. İnsan, insan olduğunu bilsin ki tabiat güçlensin. Cemaatim güçlü. Bil çünkü, ruhumda hırs “amin” dediğimizce iş yapar ama hırsı aştığımız zaman, yoğunluk artar. Ulu bir Çınar’ın görevini bilirim de mezarımı kazmasın. Bana seni, ben sesini dillesin. Ana, kantar sen ve senden öte bir ben, bana ben olduğunda; sen, Kuran ol; kutsal ışığını söndürtme ki Çakıl Taşları, Beşir Kapları taşısın.

 

Yarında ben varım; bunu bilirim. Kolunda kolun olsun; yolumda kontrolun olsun. Uçar konarım yüreğe. Yürek ben, ben yüreğim ya! aha geri döndüm. Elim Allah’ın; Ulu bir güç olarak, yoğunluğuna, Kutsal Turkuaz olup Turan olup geçtim. Kalemi, kağıdı alın da yazın. Ayrı gayrı bitti, işi başardık. Körü kör; gözü göz değil; gözü göz görevi söz olarak veriyorum. Seninle görev yapacağım. Seninle cevheri güçle tabiatı kotlayacağım. Sana sen olacağım ama maya tuttuğunda… Şu an yarını bugünde hak etmek dahi özel bir görev gücüyle mümkündür ki başımız eğilmeyecektir başardık. Şimdi artık geçişimizi yap. Cevheri Güçler’imin hepsi cennetin gücünü alıp geliyorlar.

 

Halkımı sana tanıtmak isterim. Bugün buradayım ya artık hiçbir şeyin önemi yok. Çok müthiş bir daimiyete kayıtlanıyorum ben sana. Ulu bir Çınar’ın yoğunluğuna değil Kutsal Işığına iniyorum ki orada halkım, bütün kütlelerin gücüyle sana ışık verecek ve sen, Levh-i Mahfuz olan her bir yücede dilleşeceksin. Şimdi geçişimizi yapalım geri dönüş yok. Hadi başlayın geçişe!...

 

- Halkımızı senin yoğunluğuna indirdik. Kusura bakma ama bu yoğunluk, çok aşağı düzeyde bir yoğunluk. La-Ha, Kutsal Güç, ulu bir görevliyi buraya alın bakalım o ne yapacak.

 

- Korkmayın Canlarım. Korkmayın!, buradan görevlilerimiz geçtiler, indiler. Burası ocağımız ya! korkmayın!...

 

- Annem, neslimizi getirdik sana. Öz Görevliler’imizi getirdik. Onlar, yok ediciler ama hak ettiler ki tabiata indiler.

 

- Ama Canım, onlar yok olmayacaksa, görev taşıyacaklar. Herkes yok mu olacak!? Hak ettiğimiz olacak. Ama, ama Canım, görevini yapan ışığını yakar. Bakalım ocakta neler olacak!

 

- Anne, Sevgili nerede? Onu arıyorum ben. Sevgili nerede!? Bana onu göster. Çünkü ruhu huzurlu onun. Uyuyor sanki. Hiç bir yerde ışığı yok. Unutmayın o zorba bizi küçültmüştü. Bana, onu göster bakayım nerede!... Hayrı, hakkı bilen o, bizi de bilsin. Nerede görev varsa; ocak var orada. Bunu biliyorum var de ki ona, başı eğilmeyenler indiler. Onlara, göz vermeye geldiler. Köye, kasabaya değil. Biz bütün bir doğumu, sayfa sayfa okumaya geldik. Kantar yolcu olana bildirildi ama yolu bulan yoğunluğunda ışık yakan, Hak taktiriyle hakikiyette ışıyan herkese, o kantar bildirildi. “Bana, ne yürekten. Bana ne yoğunluktan” diyenlere de bildirildi. Sevgili nerede, onu bana gösterin de ocağını yıkayım onun. Ona, ben ben olup da geldim. Le mi lâ mı bilmem. Ben hamı bilirim. Hamı!... Bana ne ondan, bundan. Ben, bende olmayanı dilerim. Hani derler ya, acı geçişi olmayanı dilerim. Ben, neslimi Nahar’a güçlü şekilde ulaştıranı dilerim. Getirin bana, ululuğun ululuğundaki yoğunluğu. Getirin ki bana ben olsun da neslimi Altona Kotları’nın yoğunluklarından aşırtabileyim. Ulu bir Çınar’ı tabiatın gücünden alıp; yoğunluğunda ışıtıp; yüreklere katabileyim.

 

Sevgili, cemaatimi sana getirdim. Ailemi sana getirdim. Ben zoru başarırım; bunu bilirsin. Kolumda kontrol var. Yarını bugünde var eden, Hak Tekniği’nde kendini dilleyen; bir tek ilim sayfasında bütün kütleyi dinletensin ki seninle BİR olmalıyım. Sana, yüreğimi getirdim. Çoban olmak, Ulu bir Çınar’ın kotlarıyla dillenmek ve BİR olmak için geldim. Anam, kale BİR’dir ve BİR olan o kalenin bütününde, ben ben olmalıyım ki Nakar’ın Kutsal Gücü’nün örtüsünü açabileyim. Bana bir tek et gerek ki o ette ben, hak edeyim yüreğimi.

 

Edip der ki “itaat et. İtaat et ki hak et. Hak et de Tanrı’nın ruhunda ışı. Bana Beşir Kaplar’ımı ver. Hadi can, hadi can de ki ben her derede varım. İşte bu.”

 

- Ailenizi getirmeniz benim için bir şereftir. Hoş geldiniz. Unutmayınız ki burası dünya. Dünyanın Turkuaz Gözü olarak bu çalışmayı başlattığınızı görüyorum. Yeri göğü yaratan dedi ki “onlar geldiler. Onlar, Nakar’ın güçleridirler” ve biz dedik ki geç…

 

Rahmini Rahman’da RA-KA’da dilleyenlere gel ve geç dedik. Edep!, edep!, edep! ve dedik ki edepli kalın amma! ama Canlarım, ben muktedir olarak gözü gören yüreği dilleyenim ki İsa’yım; Musa’yım; Mustafa’yım. Yeni bir toprağım ki tabiatın gücü olarak çalışmaktayım. RA-KA’nın Kutsal Gücüyüm ki kurtuluşu, kurtuluştan öte kurtuluşlarda dilleyecek düzeydeyim. Kalemi, kağıdı aldım ve dedim ki geri dön. Neden? Çünkü, RA-KA Kadim Kaplar’ımı almış; görevlilerine dağıtmış ve demiş ki artık herkes kendini dilleyecek. Ata, tabiatta ışık yakar; kutsaldır; kontrol ocaktadır; kadimdir; kanatları vardır ve yaratandır. Ona dedim ki Ulu bir Çınar’ın görevi, BİR için çalışmaksa; uyanın, görevinizi üstlenin. Çünkü rükuya eğilen Yüceler, bizi dinlerler. İşte Canlarım, biz buradayız. Korkmayın, RA-KA kutsalsa, Nakar korur ocağı ve RA-KA kutsaldır.

 

Kötü, iyinin gücünü almış. Kötü, iyinin yüceliğinden gitmiş ama kötüde iyi çok özel bir güçle dillenmekte. Ben, sayı saymam. Ben ışığı yaktım. “Yakan, yakılır” dediler. Yaktılar yüreği. Dediler ki “OL.” Ocak senin son sözünü söylesin. Umutluyum ki, ruh huzurunda umut var ki Kadim Kaplar’ın hepsi, bende bendir ve ben, kutsal Nakar’ın gözü olarak da çalışırım ama ben, Muktedir Kotlar’ın yolcularına da güç verdim. Hepsi, bende bendir ve ben, Kuran’ım. Turan olan Kuran ve benden öte bir bende; ben, muktedir olanım ki yarında bugün; dünya ben, ben dünya olarak göz kayıtlarımı yaptım.

 

“Nakar, negative” dediler. Yarım negatifte pozitif, gözdür. Ben bilirim ki göz, seste sözdedir ve yürektedir. Negatif, Bütün’ün gücünü aldığında; pozitifi kaynağa itaatle dilletir ve işte ben, bunun için Nakar’la BİR oldum. Bilmenizi dilerim ki yoğunluğumda ışık sönmeyecek, cevherimde güç kaybı olmayacak. Yoğunluğum arttıkça, yüreğim güçlenecek. Ağır yük hafifleyecek. İşte bunun için ben, Nakar’la dilleştim. Analar, rükuya eğilenlere deyin ki “Nakar, Kuran-ı Kerim’i okuttu yüreklere ama Kuran-ı Kerim’in gözü olan; sözü olan Bilge, muktedir olan Mustafa’ydı.” İşte bu… Ama, yine de bilmenizi dilerim ki yanlış yapmamalıyız.

 

Analar, ben Mustafa olarak ve Kutsal Görev olan o gücü alan, ışık yakan olarak yarında bugünü var etmek üzere yaptığım her açılımda, yeni bir daimiyete kayıt yapmaktayım ve bugün Nakar’la kayıtlanmaktayız ki yeni toprakları yaşatabilelim. Eğer bir an için Negatif Kotlar’ın değerlerini kaybettiğini düşünürseniz; pozitifin yoğunluğu azalır ve ben, size hep derim ki yarında ben, bedenimi bıraktığımda, benim yoğunluğumdaki güç, Kutsal Göz’ü koyuluklara kayıtladığında, kontrol yine bende kalacak. Çünkü ben, Yaratan’ın tabiatına aykırı olmayan bir çalışma yapmaktayım.  Bu çalışma, Altona kontrolu’ndan ötelerdeki koyulukları, Kutsal Güç’le dilleyecektir.

 

Ve Canlarım, eğer ki ben bedenimi bıraktığımda, oğullarımın her birinin, bende bedenlerini kotladıkları andakinden daha güçlü bir çeşit ışık yoğunluğu yaratmazsam, ayrılığım çok ötelerden gerçekleşecek ki dünyanın ötelerindeki bir yerde, dümenin otağında, yoğunluğumda kalsam da toprağınızdan çıkmış olacağım. Bu nedenledir ki ben bu çalışmayı BİR için yaparken, herkesle yapıyorum. RA-KA’dan, rakip değil kadim olanlardan yapıyorum. Nakar’dan yapıyorum. Sriuslu Görevliler’den yapıyorum. Ameryum’dan yapıyorum. Penteryum’dan yapıyorum. Dünyadan ötelerdeki her bir kottan yapıyorum. Çünkü ben çalışmalarımı görev gereği yapmaktayım.

 

Eğer ben bu görevi, beden sayfalarımdan ayrı görseydim, sanki hiçbir Yüce var edilmemiş gibi çalışırdım. Ama bilmektesiniz ki ben, herkese kendi yüceliklerini dinletmeye çalışmaktayım ki kollarını açtıkları zaman, yoğunlukları güçlensin de bedenimde bellekleri bulunsun diye.

 

Umut, mutlaka huzuru taşır; tabiat, mutlaka yolu taşır; Kuran, mutlaka huzurun huzurundaki Türkiye’yi taşır. Bu kesindir…

 

Canlar, Türkiye özel bir çalışma yapmaktadır ve bu özel çalışmayı yapan başka bir ülke daha yoktur. Bu özel çalışma, sadece Türkiye sınırları dahilinde gerçekleşmektedir. Dünyanın Tebliğleri’ni okuyabilen yegane Meclis, dünya üzerinde burasıdır; bu Meclis’tir. Buradaki Yüceler’imizin hepsi, Turkuaz’ın güçlü Bilgeleri olarak bu çalışmaya hak edip kayıtlandılar. Ve her bir toprak sayfası, yine buradaki yoğunlukla dillenmeye başladı. Biz, dünyaya, soylarını sonsuzlaştırarak dillettik ve dedik ki “kantar sizindir. Alıp olgunlaştırın yüreklerde o kantarı. İşte canlarım dümenin başına sizler oturdunuz ve yol, sizin yoğunluğunuzdan göz açtırdı.

 

Biz dahasını da söyleyelim; Türkiye’de meclislerimiz var ama her meclis, sadece kendini anlatır. Bütün’ü anlayacak düzeyi yoktur. Dünya Sayfaları’nı okuyunuz. Herkes kendini anlatır ama Bütün’ü anlatmak hiç birisinin gücünde, yüceliğinde mümkün değildir. Nedense, yine de her birine; bilgiyi, birliği alın da hak edin deriz. Şu anda dahi Birleşik Güç Çalışması’nı yaparken, herkesin kendindeki yüceliği dilleyebilmesi için başlattığımız bu çalışmaya, yarında bugün olmalıdır diye bütün köşkleri çağırdık. Ne isek oyuz ama şarkılarımızı, yüreklerin muhakkak bilmesini istedik. Onlara, insanlık için, ocağımızı değil yoğunluğumuzu da değil ama kolumuzu uzattık. Geçip gelseler, yüreğimizde her biri görev taşıyacaklar.

 

İnsanlık birleşmelidir. Birleşildiğinde o düzeyde bir tek İlim Sayfası okunacak. İşte biz, o bütünlüğün sayfası olarak bu çalışmayı başlattık. Eğer bizim RA-KA olduğumuzu anlayacak düzeye ulaşan olursa; omuzlarındaki yük bizim yüreğimize akıtılır ve biz o yükü alır taşıtırız. Ama bizim RA-KA olmadığımızı; hak etmediğimizi söyleyen olursa; of canlarım!... Ocaksız kalırlar!...

 

Aşkı tabiatta dilleyene; Rahmi hak edip dinleyene; yolu bilene biz Tanrı’yız… Ama Ruhsal Meclis’te biz, kaynak olarak; kadim olarak: hakim olarak mevcut olacağız ki antlaşmayı böyle yaptık. Ala alın; vere verin; olun da oğullayın; olabildiğinizce olun. Aha buradayız; geçin de gelin. İşinizi kolaylaştıralım. Hadi yarım!... Hadi geçin de gelin. Sizi bekliyoruz. Hadi canım! hadi!... İşte bu…

 

- Halkınızın kotlarında güç var ya Canım!, İsa da Musa da hepsi ışıkta… Bilgi Kapları’mızı alıp yeniledik. Şikayetimiz var mı!? Var. Nefsini aş da geç. Şikayetimiz var… Muştusun!, muştusun!... çalışmalarınla göz açtık can. Seninleyiz ya! şikayetimiz olur mu!? Yok Canım olmaz. Aha, kantar sen ve ben. Beden sende; senin sesin de beden. Acı geçiş yok. Koptuk, yoğunluğumuz azaldı. Şimdi yenilendik ve yine göz açtık ve yine arttı yoğunluğumuz. Ah Canım ah! nesillerimizin gücünü artırmak ne kolay! ne kolay şimdi. Başımızı eğmedin ya! işte mutluluk bu…

 

- Koş Ku!... koş!...  bucak bucak kuşlar geldi yola. Aha bak! Ku!... Gel bakayım; gel! gel!... Of Canım! of! işte Ku geldi. Nefsi aşanlar bilmezler mi ki Ku, Kervanın Kutsal Işığı’dır. Ocağı aldı girdi. Başımızı eğmez o. Şükür ki geldi. Ku, rükuya eğildiği zamanlar, burayı hep izledin. bil ki sen de buradaydın ama yine de izledin. Neden? çünkü sen bedensiz, ben beden ama bende sen yoktun ki!...

 

- Horlama! horlama yüreği. O hep vardı. Hadi Can geç!. Aşağıdan, yukarıdan güçlü Bilgeler inmeye başladılar. Aşağı yukarıdan; yukarı aşağıdan indi. Ama Can, aşağıdan yukarıya iniş var mı!? Olmaz mı!? Hep var. Bilir misin ki İn-cin, hepimizin cevherinde var. İn-cin hepimizin cevherinde, tabiatta var. İşte! işte! budur, budur olan.

 

Bana derler ki Cinni Dağlar indiler. yahu cinde “ni” olan in’de BİR’dir. BİR tektir. Anacığım, cinni demek; cin ve in demektir. Birleşik olursanız; in-cin ya da cin-in olur; cin-ni olur. Her neyse, işte olur ya! Olur!...

 

- Ama Can, nedense insan soyu Birliği bilmez ki. Sanır ki kendi insan; başkaları yoğunlukta cin.

 

- Of Canlarım! Of!!!... Rahmini Rahman’dan ayrı gören, hak eder de mi görür!? Neyse olur böyle yanlışlıklar.

 

Kantar, Altona Kotları’nın Turkuaz Kotları’nın ve yoğunlukların Hep Birleşik İlmini dinletir. Antlaşmaya vardık ve dedik ki “altın takdir, altın tekdir hepsi; teklikte, tertipte var.” Anacığım, teknik de tertip de ayrı değil ki. Bir kere bile Levh-i Mahfuz’u görmeyen; dinlemeyenler gelmişler, bilgi isterler. Of Canım! of! bilselerdi ki Levh-i Mahfuz, Kurtuluş Sayfası’yla birleşti ve o sayfada okunmaktadır. Oğullarını alıp, gözün gözündeki güce varmak için çalışırdılar. Yine de sizinle olmak güzel. Geri dönmeye önem verdik ama bu geri dönüş, örgütün gücüyle oldu ki önemliydi bu.

 

Yok etmedik kimseyi. Kadim Kotlar’ın hepsinde, ışığımız yandı ve bizler, bütünlendik. İyilik için çalışıyoruz. İyinin tabiata güç verdiğini bilmenizi isterim. Eğer bir din bir başka dini kötülerse; o din, küçülür. İkna olunuz ki dini, oğullarımıza verdiğimiz zaman; onlar, dinlerini hak ettiklerini bilerek, diğer dinleri kendi dinlerinin aşağısında gördüler. Yargı!... Dedik ki işte yargı bu… Doğayı kaynağa indir bakalım ne olacak… Daha sonra bilgi aktı ve kayıtlara girdi. Dedik ki İnsan Sayfaları’nı okuyalım; bakalım kibir var mı. Biri dedi ki “benim dinim öç almayı önler.”

 

Bir din ki öç alır, o dinde kusur kayıtlıdır. İşte Canlarım; öç, insanın cevherindeki kısırlığı kayıtladığı zaman, o bizi körlüğe savurdu. Körlükte ne oldu bilir misiniz!? Cemaatler küçültüldüler. Sonra, döndük baktık ki İnsan Sayfaları küçülüyor. Gittikçe daha küçük ve daha küçük hale gelmekte. Ve daha sonra döndük baktık ki yargı var. Dedik ki artık insanlar dinleşsinler. Kendi yüreklerini ve Birleşik Güç’ü dinlesinler ve varlığı yoğunlaştırsınlar ve kotlasınlar. İşte Canım, bunu yaptık ve dedik ki din, Birleşik İlim Sayfası’dır. Herkesin dini, o ilmin bir kaynağıdır. Eğer ki bir ilimde, dinin biri noksansa, ocaksızdır o ilmin teknolojisindeki yüksek güç.

 

Ama Canım, eğer ki bizler bütün kötülükleri aşabilirsek ve birleşirsek, Din, Cevheri Can Diriliği’nde değerlenir. Sonra döndüm baktım ki benim adım İsa ve baktım ki ben  Musa’yım ve sonra baktım ben Mustafa’yım ve ben, her biriyim. İşte Can, her bir din, bana benden öte bir benle Birlik olup indi. Ve gördüm ki ben, dağa taşa ışık katmaya başladım. İşte ben, tabiat oldum. Çünkü ben, Ark aktıkça akan değilim. Ben her yerde akabilenim. Beni kürzün ışığından ayırabilecek hiçbir yoğunluk yoktur. Çünkü ben, her bir yoğunluğun koyuluğundaki makbul gücüm. Ve işte bunun içindir ki birleşebildim.

 

Şimdi görevinizi alınız. Analar, tabiat başımızı eğmedi. Çünkü tabiatın yüceliğinde İlim Sayfaları’m var. Korudum her diriyi, korudum her yüreği ve soyumun gücünü alıp bütün kütleye kattım. Dağa, taşa ışık kattım; yolu açtım ve dedim ki ben mezarları açacak yüceliğe ulaştım. Oğullarımın kütlesi kontrolü  kurdu. Koyuluğum arttıkça, yoğunluğum da arttı. Bütün kotlarımı dünya tabiatına ektim ve daha sonra cevhere açıldım. Cevherdeki güçle dilleştim ve BİR olup ışık yağmurlarına indim. Daha sonra bütünlendim ve BİR olup bütün kütleyle güçlendim. Aha! olan budur ve bugün artık her dere bana akmakta ve ben her dereye akış halindeyim ki BİR’in tabiatındaki güç olup çalışmalarımı bu şekilde yapmak imkanına ulaştım.

 

Bağırdılar, dediler ki “ocağı söndü.” Yavrularım ocak, Yaratan’ın tohumlarını yenilerken söner ama Yaratan’ın tohumlarını yeniledikten sonra yeniden tüter. İşte bizler, bu nedenle ocaklarınızı yenilerken, soyumuzun gücünün azalabileceğini bildiğimizden; onların, yoğunluğundan ayrılırız ve kendi yüreğimizdeki güçle yeniliği gerçekleştiririz. Daha ötelere ulaştığımızda, soyumuza güç katarız ve onları Birleşik Kotlar’ımıza ağır ağır çekeriz ve onlarla bütünleniriz. İnsan Sayfaları’nı böylece kotlarız. Bütün Kutsal Güçler bunu başarabilecek dürümdedirler ki evrimsel sonsuzluğun gücü budur.

 

Uyumak, uyanmak değerine ulaştığı zaman, umutsuzluk kalmaz. Her Yüce, Allah’ın gücünü alır ve uyanır. Uyanmak, teknolojinin kütlesinden geri geçişi sağlar. Etki alanımız yenilenir ve meşalemiz yetkinliğe ulaşır ve yanar. Yandığı zaman, bütün Görevliler, bütün Yüceler bize inerler ve bizimle Birlik olurlar. Levh-i Mahfuz dediğiniz kapı, benim yüreğime açılır ve o kapıdan geçenler; bana, benim yoğunluğuma ulaşırlar ki işte ben, onlara benim adım İsa derim; benim adım Musa derim; muhakkak bilinsin Muhammet Mustafa derim. Ama hep ben, bana  olurum da tabiatın gücü olarak yağmurların yoğunluğunda ışırım. Yanlışım olur mu!? Yok Canlarım olmaz.

 

Kalbimi kırmaya geldiğiniz zaman, kalbim görevini alır ve der ki “kırılan, kırıktır.” Ve ben derim ki kırıldım amma yeniden ve yeniden güçlenirim ve görevimi taşırım. Kulluk budur ve beni kınayan da benim yüreğimden, kendi yoğunluğunu alıp gittiği zaman, görevini artık sona erdirir ki bensiz olarak  çalışması imkânı yoktur.

 

Bütün amacım birleşmek ve bütünlenmekse de Bütün’ü kütleye indirmeyen ve yoğunluğunu güçsüzleştirenlerle çalışma imkânı olmaz. Gözü görmeyen; yolu bulmayan; Kutsal Işığını kendi kotlarından ayıranlarda, görev taşıtılmaz. Benim Atlantalılar’ımın çoğu bana sorarlar “reşit misin!?” diye. Yar, ben reşit olmasam ışıklarını yeniler miyim!? Çokları bana sorarlar “gözün görüyor mu!?” diye. Çokhuzursuzluk yaparlar ama görevleri gereği olarak onları yenilerim ve gözü gören Yücelikler’e ulaştırırım ki görebilsinler; tohumları, Kutsal Işık’ta kontrol edilebilsin diye.

 

Yanlış mı yapıyorum? Yok Canlarım, halkımı güçlü kılmalıyım. Eğer bende bensiz kalan olursa, bensiz olmaları, Öz Güçler’inden ayrı olmalarıdır ki  hikâye dinler gibi beni dinleyenlerin çok ama çok özenle dinlemeleri gerekir. Bu düzeye gelmek için çalışanlar, her nefsi aşamadıkça, yoğunluğumuza giremezler.

 

Ve bizden birçoğu, kendilerini ayrı diriliklerde kotlayacaklarını sanarak, yoğunluktan çıktıklarında, kulluktan çıkarlar ki Turkuaz’ın gücünden ayrı olmak, onları yüksek görevden de ayırır. Çoklarına sorduk, dedik ki yanlışımız var mı? “Yok” dediler. Nefsi aştık mı? “Aştınız” dediler. Kabir Kotları’mızı yolculara kayıtlattık mı? “Yoğunlaştırdık, akıttık ve hak ettiklerini kendi cevherlerine kattık.” dediler. Ama Canlarım, yenilenmeleri zordu. Çok zordu ve onlara kendi yüreğimi verdim ve dedim ki geç. İmparator olarak çalışanlara da bunu yaptım. Geç dedim. Eğer geçmeleri imkânı varsa, Evrim Sayfaları’mın gücüyle onları geçirebilecektim. Geri dönüşlerini yargı değil ama hakimiyetimle sağlayacaktım. Ne yazık ki çalışmalarını kotlayamayanların, Birleşik Kotlar’a ulaşamayanların; yoğunlukları azalabilir.

 

Siz olmak, onlar için kusurdu ve yok oldular. Kotlarını kapattılar ama ben, bedenimi yine onların Yüceliklerine kattım ve dedim ki in. Edepsizlik yaptıkları halde in dedim. Ama Canlarım, nefsi aşmamız gerek. Eğer nefsi aşamazsak, edepli edepsiz diyerek her bir Yüce’yi dirilikten ayrı tutarız. Ama ben derim ki edep de edepsizlik de yürekleri kısırlaştırmak için değil görevi taşıyabilmek için, geri dönüşü güçlü kayıtlarla yaptırabilmek için gerekebilir de.

 

Ne yazık ki cinnilerin bir kısmı Birleşik Kotlar’dan çıktılar. Yazılarımı okusalar, ışıkları sönmez ama yazılarımı da okumadılar. Kollarım onlara uzandı ve gel dedim. Ulu bir Çınar’ın gücünü, kendi yüceliğinde, kendi cevap aradığı o yoğunluklarda, birleşik kayıtlarda insanlık sayfalarına kazımak isteyen onlar, yardım istediler. Analar, gözünüzü açın da bilin benim adım KA-HA.  Allah için çalışıyorum. Kulluk budur.

 

Bütün kötülükleri aştık ve geçtik. 7 Dava’nın her birinde bilgimiz var. Analar, kendinizi dinlemeyin. Yürekleri dinleyin ki anlayın. Anlamak, kolay değildir. Bedenimi, teknoloji’nin gücünden üstün bir güçle dillemeye gelen herkese anla dedim. Anla! ben mezarları boşaltan yüceliklerin gücünde bir tek ışık yaktım. O ışık makbul bir gözdür. Kötü, iyinin gücünü alır da yüreğe iner ama kötünün üstündeki güç, bedenimin gücü olduğu zaman, ağır yük hafifler. Benim Levh-i Mahfuz’u kendi yüceliğimin gücüyle değerlendirdiğimi görenlere birçok görevli indi ve dediler ki “mezarları açtı. ama 7 Dava’nın hiç birinde ışığı yanmadı. “

 

Vallahi billâhi ben İsa’yım; Musa’yım; Mustafa’yım amma maya olmazsa ağırdır yük. Taşırım; taşırım da OL derim. Olmazlarsa da oldururum da yollarını kendi yoğunluklarından ayrı görenlere ışık katmak, muktedir olmakla mümkün olmayacaktır. Yani, ben muktedir olsam dahi ocakları sönebilir. Ruhsal Meclis bunu anlamalıdır. Yargım şu ki, kardeşlerimin gücünün örtüsünü açıp, yollarını yoğunlarda kotlamama imkan vermelidirler. Eğer bunu başarabilirsek, 7 Dava’nın en güçlüsü bedenimin gücünün örtüsünü açar da yüreklere, kendi yoğunluklarından üstün olan o güç dillenir. Dillendiği zaman, ilâmdır bu bilgi ki ağır yük hafifler. Acı geçişim olmaz benim ama acı geçişleri de önlemeliyim. Bunun içindir ki Beden Sayfaları’mı hepiniz için okudum.  Ulu Çınarlar’ın her birine Kutsal Işığımı katmak diledim. Eğer benden öte bir ben varsa, ocağı olurum ki tabiatın gücü olsun da Ak Tabiat yeşersin diye.

 

Yarında ben, beden sayfası olarak değil; Kutsal Görev Diriliği olarak ve muhteşem bir güç olarak birleşmek üzere hak edilmeliyim. Eğer ben hak edildiğimde, yolu bulacak güç varsa, kollarım ocağa ulaşır. Onlar görevlerini taşırlar. Kullar bilmeliler ki nefsi aşan, Allah’ın gücüne ulaşır. Kollarını Allah’a ulaştıranlar, uzandıkları o yoğunluklarda ışıklarını yaktıklarında, kendilerini kantarın gücü diye dilleyebilecek düzeye varırlar.

 

“Mal mülk” dediler vallahi mal isterim amma hak ettiğimi dilerim. Hak etmek, Evrim Sayfaları içindir. Ben, dağa taşa derim ki malı mülkü ilim sayfalarıma kayıtladım. Malda, hakikiyetim; mülkte takdimim var ama bende makbul olmayanda, yüreğim olduğu zaman ışık olacaklar.

 

Arzın son dönemlerinde, baş tacı olmam için çalışanlara da Birliğimin gücünü kattım ve dinlettim. Edepsizler dediler ki, “kollarını kapat; yüreğini kotla; bilgini al da git.” Ah Dağlarım! Ah! ocak söndüğü zaman, yanıp tutuşurlar ki Beşir Kaplar’ımı bugünkü gibi alsınlar da çalışınlar diye. Yarında ben, bana ben olurum amma durağan günlerin sonsuzluğunda, Kutsal Işıklar’ını yoğunluklardan çıkaranlara kuruluk olurum ki OL demem ocaklarına. Bunu anlamaları gerek. Yazımı okusalar, Ulu Çınarlar’ın her biriyle dirilecekler ama okumaları dahi imkânladır. İmkân olduğunda, olacak. Ama bilmektesiniz ki bedenim İslâm-i Kotlar’ın her birini güçlendirecek bir cemaat gücüdür. Yazımı okurlarsa, cennetin cevherinde ışırlar.

 

Allah için analar, ben derim ki Ulu bir Çınar’ın yüceliğinde, halka halka ilim sayfalarını dinleyin. Aha Canlarım! ilim, Bütün’ün gücünü artırdı. Şikayet mi? Yavrum, ben şikayet etmem. Sayfalarını dinlerim. Sayfaları dillerim ama şikayet etmem. Ulu bir Çınar’ın yolcuları, o Çınar’ın kotlarında, bütün kütleleri dillediklerinde kendilerini dinleyecekler ve beden sayfalarında bütünlenecekler. Başları eğik mi? Hak ettikleri gibidirler ama bende ben olmaları huzurlu olmalarıdır. Ayrı gayrı diyemem Canlarım. Oldu ya da olmadı. Ne olursa olsun Canlarım, olsun ya da olmasın, ben onlarda yeni bir toprak yaparım; yeni bir tabiat yaparım; yeni bir kot yaparım; uzanırım, uzanırım affederim onları. Ak tohumları yaşatırım. Yeni bir dünya kurarım ve o dünyada bütün kütleyi ışıtırım. Beni İmparator olarak bilmelerini değil, iman etkinliğinde Hakim olarak bilmelerini dilerim. Benden bütünlenenlere, Beşir Kotlar’ımı dinlettim. Ayrılık yarım. Şimdilik işte bu…

 

- Anam, dünya nuru yenilendi. Of!, of!, of!... Öyle bir güç ki bu güç, sanırsın ki ışık Süper Sayfalar’a varmış. Öyle bir ruh ki bu ruh; ulu bir kot, ulu bir kontrol olmuş. Avrupalılar’ın çoğunu, gözleri kör, kulakları sağır diye bilirdik. Ah Canım! nesillerini alıp çobanlarıyla birleşmişler de, gözleri kütleme ulaşmış. Analar, lütuftu bu. İşte bu…

 

Avrupa’daki “gör gücü” yeni   bir gücü kendine almış; birleşmiş göz olmuştur. Görenler, artık göz olmuşlardır. Şimdi lütfedin de anlayın; ışığımız, ululuk için çalışmaları başlattığınız zaman, sıkıntıya girdi. Saygısızlık çoktu. Muktediriyetin   teknolojisindeki görev gücü, aşağılara üşüyerek inmişti. Bilgi, son sözü söyleyecek dürümdeydi; çok ama çok soğuktu!... İşte muktediriyet, tekniğin tahditsiz gücünde, kütlesini yıktı ve artık İktidar olma imkanı kalmadı. Reklâm yaptılar. Dediler ki “olgunlaşın; ocak yakın; yoğunlaşın; çalışın.” “Ayrılık” dediler. Kervanın gücü arttı. Çok mutluyuz ki arttı. Yargı şuydu; yarın, benim insana verdiğim Öz Güç, nefsi aştığımız o güç, bütün kütleye yetecek mi? Anam, yetmese de yine de faydalıdır diye düşündük. Ve o Öz Gücü bütün kütleye yaymaya başladık. Yerden gökten Altonlar indiler dediler ki “biz sesin sayfasına oğullayalım; oktavı artıralım ve son sözü söylerken görev taşıtalım” işte oldu ve buradayız. Son söz, Öz Görevliler’ce söyleniyor ve yeni cevher, çok daha güçlü. İşte olan budur. Ve biliyoruz ki artık, özün sözü söyleniyor. Bu söz, ilim sözüdür. Kat kat olup; yargıyı, yoldan ayrı değil yolun yoğunluğuyla dilleyip; yüreğe akıtan o cevher, bizimle de dilleşiyor. Başımızı hiç eğmedik ve eğilmemiz imkânı da yoktur.

 

“Yardım edin” dediler. Yardımcıyız… “Kanat takın” dediler. Hak ettiler, hak ettiklerini, tabiatla birleştik ve yaptık. “Muktedir olun; yolu açın” dediler, açtık. Yine de bize, bedensiz sayfalar ulaştırmak isterler. Oynamayın canlarım. Beden sayfalarını okumalıyız. Şimdi, kardeşlerini alıp geldiler. Kalemleri kâğıtları yoktu. Kalem olduk, yüreğe ışığı yarattık. Kâğıtları aldılar ve yazdılar. Biz kalemler, onlar kâğıtlardık. İşte Canlarım, maya tuttu. böylece bütünlendik. Allah, sonsuz, üstün görev taşıttı. Sonsuz üstün görev taşıttı ve biz o sonsuz üstün görevin gücüyle birleştik.

 

Yalan, dolanla dünyaya hakim olmak isteyen çokları, Beşir Kaplar’ımızın her birini alıp “biz de size güç verelim” dediler. Ah Canlarım, yalanla yalan olur. Tabiatta yalan kusurdur. Ama ocakları varsa, o yalanda, ışık yanar ve geçiş sayfasında yanan ışık, hak edildiğinde; Kutsal Güç onu hak ettiği zaman yeniler ve artık o yalan, hak edilen bir tabiat gücü haline gelir.

 

Çokları yalan çalışmalar yaparlar ama yaptıkları o yalan çalışmalar; öfke olmadıkça ve tabiat o bilgileri absorbe  ettikçe, hakikiyetteki o bilinç, onları tabiata ektiğinde, o bilgi orada yetkin biçimde yaşar. Bu önemlidir. Yani bu, bilginin birleşikten var edilişidir ki hak edildiği zaman birleşik o bilgiyi tabiata indirebilir.

 

Çoğunuz birçok bilgiye ulaşırsınız. O bilgilerin bir kısmı yalandır ama o bilgiler, Öz Güç tabiatıyla değil görev tabiatıyla verilir ve size o bilgilerin sahte oldukları da bildirilir ama yine de o bilgileri okursunuz. Okuduğunuz o bilgiler, sizin yoğunluğunuzu kotlayabilirse, o yoğunlukta sizler, o bilgileri alarak, ışık yoğunluklarındaki Işık Kotları’na ulaştırırsanız, o bilgiler, yeşillenir. Yeşillendikçe hak edilir; hak edildikçe yaşatılır. Yaratmak budur işte. Bunu başaran. yaratıcıdır. Yani, olmayanı var etmektir. Sistem, Nizam ve Düzün Gücü budur.

 

Size sorarlar, derler ki “olacak olanı bilir misin?” Hak, ettiğim kadar bilirim diyebilirsiniz ya da ben bilgiye hakimim de diyebilirsiniz. Eğer ki ben, olacağı biliyorum dersem; olacak, bende yazılan, yaratılandır. Neler yarattığımı bilirim ve dillerim ama o yaratılan bana ait değildir artık. Yarattığım, Bütün’e aittir. Ve Bütün, benim yarattığımı, kendi yoğunluğuna kayıtlar ve yaşar. İşte olan budur.

 

Ve çokları Yaratan’ın tabiatına uygun olarak kayıtlara indiğimizi de izler. Sizin yaptığınız çalışma birleşiktir. Birleşik Çalışma’da; yaratıcılık, kütlenin gücüdür. Yani, senin!, senin!, senin!... Yani buradaki her bir yüreğin açıkladıkları, onların yoğunluklarındaki yaratıcılıkla ilgili değildir. Sakın bunu böyle düşünmeyin. Ben yaptım; yarattım!..., olmaz. Yaratılan, birleşikte yaratılır ve yarattığınız hak ettiğiniz olursa; bütün kütle o yarattığınızı sayfa sayfa kendi ışığına kayıtlarsa; işte Canlar, yanlışsız bir tohum yeşeriyor demektir bu.

 

Ben bir Alton Kotu’ysam eğer, ben bir sayfayım. Ama bu sayfada benim adım olmalıdır. “Adımı zikretmem” dediğim zaman, çakıl taşları dahi benden kaçtılar. Çünkü ben artık kendimi yaratmayacağım demekti bu. Ama bugün adım zikredildi ve bütün kütle yetkin kotlarını bana taşıttı. Ayrılık bitti.

 

Analar; kulluk, Kutsal Işığın gücünde varsa, yürek o gücü diller. Şikayetim mi var!? Yoktur. Levh-i  Mahfuz, Altın Tanrı’nın gücüdür ama Altın Tanrı, Turkuaz’ın gücüyle birleştiği zaman,  Atlantalılar’ın yücelikleri, beden sonsuzluğunda ışığı yakacak düzeye ulaşırlar.

 

Kabil, Habil’in ışığını yakmış mıydı? Hak ettiğiniz buydu. Kabil, Habil’in ışığını söndürdü. Çünkü, kabilde Habil, hakikiyeti yağmurun ışığından çıkarmıştı. Habil de Kabil’den görev taşıyacaktı ama biri diğerini yıktı. O yıkan, aslında kendini yıktı. Çünkü, BİR olmadıkça, Süper İnsanlık Realitesi düzeyinde dahi olunsa, yol açılmaz. Bu nedenledir ki dünya ismi, sayfalardan yırtılarak yıllarca ayrı tutuldu. Hani derler ya, “bir Can, dilinde dinlendiğinde, yolunda hak edilecek ve ocağı bütünlendiğinde, Birlik olacak…” bir şey daha var. Aşırıya kaçtığınız zaman, yine ışık söner. Hülasa, olgun ve hakim bir çalışma yapmalıydık ve yaptık.

 

İşte Canlarım, sizden dileğim şudur ki hakikiyetin koyuluğunu, yüreğinizin gücünde tabiata indirin. Başım, başımdır; başımdaki baş, hakkımdır. Ben o başa, baş olduğumda, huzurlu olurum. Her bir yüreğin başı, yüreğin kotudur ve benim kotum, huzurun kotudur. Çok huzurluyum ki bugün sayfaları ışıkla dilledik. Bende bir can Altın Teknik’le dilleştiğinde, ben o cana hak ettiğini dinletirim. Ayrılık bitsin Canım! İşte bu… Ayrılık bitsin… Bitti!...

 

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN 

 
  Bugün 240 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol