Birlik İlmi
  DİRİLİĞİN İLMİ (6) -TAMAMI
 

“DİRİLİĞİN İLMİ (6)” ÖZ BİLGİ VE DAVET:

ÖZ BİLGİ:

Ölüm, bilişin halikiyetidir. Bu Dünya Planeti, insanlığa tek bir şey verir. İnsana ilim verir. İlim, hepimizin ilmidir. Bu ilmi, BİR TEK olup hakederiz. Enkarnelerimizi dilleyerek yaşayan İslam Kalemleri, kelam ederken, kendi dillediklerini dinletirler.

Herkes, Allah Tahtı’na oturamaz ama ATA KALEM olur; İNSAN olur. ATA KAYNAK IŞIK haline dönüşür; KERVAN olur. MURAD olur ve KUTSAL ŞAFAK olur. Sonra denir ya “Neden ve niçin kendimi hakedemedim!?”

ZİNNAT SAHRALARI, diri yarınları kodlarken; beden, İNSAN olur ama yarını kodlamadığında, hasat olma imkanı yoktur.

Dürdük yaşamları!; dürdük SA HA olan yaşam kayıtlarındakileri… Her biri dürüldü ve kodlar, YARADAN olup yaşama; ANA KALEM olup tohumlara ve RUH olup kullara indi mi?

Önce İNSAN olalım. Sonra KAYNAK oluruz. Zaman gelir; KATİ HALİKLER de oluruz ama ya biz, BİZ olamamışsak ne olur!?

KALEM’e inersiniz. Yolu kodlar; toprağa, KELAM olursunuz. Çorbanız da olur. Ve o çorbaya, kullar kulu KERVAN olur. Peki ya ses, Seyfullahların, KAHA olan siyahlığında mıdır!? Yok ölüyse KELAM; kulluk yapabilir mi!? Beşere, İNSAN derler. Ya beşer, başka sahalarda, başka isimlerde ise ocak; onu, KURAN diye dilleyebilir mi?

Kesir sahrada, kervan olsa da yaşam; MUTLAK olup KURAN olsa da Dünya Planeti, her bir diriliği hasata kayıtlasa da Din Kapıları, KERVAN İLMİ’ni HALİK KELAM’la dinlediğinde; KURAN, sofrada din olursa; yaşam, KURAN’ı hasata kayıtlar mı!?

Halka halka genişleyen sonsuz sahralarımız var. Her sahra, DİRİ BİZ SAHRASI olsa; NEFES mutlaka kaynağa inebilir ve KALEM’i hasata kayıtayabilir. Bizler de bunu başarabiliriz.

Soy, insanın kelamı olur sonsuz sistemler oluşur. BİR’e BİRLİKLER’e ve her diriye varmak zorluklarla mücadeleyi gerektirir.

Verdiğim her bilgi; benim, bende dillenişim ve tüm sofralara diri olup inişimdir. Bu dillenişler, diri kelamla kodlanırken; mutlak olan her insan, Medine Kalemi olur ve burada bu yoğunlukta olur. Bu sonsuzluk, Muhammet kulluğundan güç çeken bir yoğunluktur. Burada, asla İLİM KALEMLERİ, diri yarınlardan çıkmaz.

Zamana karar verilir; zaman, KELAM olur ve SÜPER SAHRALAR kontrol kurar. Aşk zamandır ve yol, ilimdir. Biz, bizi bize dillerken; bizi bizden dinleyen KELAM olandır..

Burada, bu yaşama inerken; hepinizi bilip indim. Benden bunu beklediniz ve ben burada bu yaşamda İLİM KALEMİ oldum. Tüm insanlık için çalıştım. Soyum, KALEM’dir ve ben bu soydan doğan insanım. Açık bildirdim ki insan olmak için kodlanmış yaşam sahralarından, TOHUM olmak gerekir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.ARALIK.2018 TARİHLİ İLMİN DİRİLİĞİ (6)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yasaları kodlayanların toprağa tohum olarak inişleri bizleri, bize kelam ile dillemek içindir.

Bugün buraya görev için gelen birlikler var. Ve biz onların kelam etmelerine izin vermeyeceğiz. Neden bilir misiniz? Seyir halindeyiz tümünü ve dürümlerde kelama varanların mutlak kuranlarında kelam, kutsuz ve kırık. Bu nedenle şafak söktüğünden beri ölü dirilmeye çalışır. Ki bizler onların ölmelerini ya da dirilmelerini değil, hakikiyeti haketmelerini bekliyoruz.

Kaynak insanlıktır Bunu bilenler bize kendi yüreklerinden inecekler.

“Kaçıp giderim, kelamı halik kılarım ve doğanın gücü olurum.” diyerek görev için buradan çıkanların bir çokları, koruyucu kodları kelama çekemediklerinden, kendi yüce ilimlerini kontrol altına alamadıkları için bütüne hizmetçilik yapamayacaklar.

“Kaçıp dünya planetini kodlayacağım ve yoğunluğu artıracağım.” Diyerek görev isteyenlerin bir kısmı da kendi dilleriyle ve kendi dirilikleriyle bütünün gücünü onlarca görevliye kodlayıp, toprağa “tohum” diye indirip, mahrekte kelamı kıranlar, bizsizdirler.

Açıp dünya planetindeki kalemlerin kulluk kelamını okuyun. O, birlik kelamında her şey açıktır. Sessizliği dilleyenlere şunu bildirdik:

Eliniz gücünü dinleyin. O güç size eşyadan verildi. Eşyanın şarkısı okundu ve bütünün gücü olarak mutlak kuran olarak kalem yaşam, kodlandı.

Allah, insanı “kelam” diye diller ama ikna olun ki kalemin kil ve kumdan ötede olduğu kesindir.

Üremekte olan dünya planetindeki geçiş kayıtlarının daha güçlü kayıtlar olabilmesi için masamızdakilerin güçlenmeleri şarttır.

Bu masaya korunan, koklanan ve tohumların çekildiği kesindir. Ama bütüne hizmetçilik yapılacaksa, şevkin şavkın ve hakikiyetin tahditsizliğiyle yapılacak.

Karanlık, Atlanta Ata Kalemi’nde kodlamaları kontrol altına aldığında, Muhammet kulluk ilmini toprak topluma tohumlayarak, maya olmak üzere dürümlere indirdiğinde, kelamın kalemde mutlak kuran olduğunu ve yoğunluğu artırdığını izledik.

Ellerimizin gücünü bilen, kelamı da bilir. Allah’ın ilmini, hakikiyetini ve tahditsizliğini bilir. Muradımız insanın kendini anlamasıdır. İmparatorluğun görevini haketmiş olan ve hakikiyeti hak teknikle dilleyen her kim varsa, muktedirdir ve buradadır.

Boşun dolusu yoktur. Boş, boştur ama doluyu “boş” diye dillemek, muktedir olanın kelamını kırar. Ölü planetin arzı ve arşı tektir.

Eğer dünyalılar kendi yarınlarını anlamak isterlerse, eşyanın ilmini bilmelidirler. Elin, ölü olanda kaynak olmayacağı da kesindir.

Dünya planeti gözün gözünün gözü olarak dürümlerdeki kelamı dilledikçe, yer yüzünün gücü artar. Çok özel bir dönemde bu çalışmayı devreye alırken, herkesten daha üstün olan bilişi kontrol atına almayı amaçladık. Ama bizim ilmimizi, bizim yüreğimizde dilleyenlerin kelam edebilecek dürümde olmaları gerekir ki hakkın kalemi olsunlar ve tahtlarında halik olsunlar.

Görev, Allah ilmidir. Herkes bu ilmi anlamalıdır. Eğer anlayan varsa, cevahir olur ve hakikiyeti tahditsiz olur.

Korkmayın dünya planeti görevini haketmiştir! Öfkesi yoktur dünya planetinin. Koruyucu kodlarla bütünün gücü haline dönüşmüştür ve bizim için de bu böyledir.

Olgun sahraları kodlayan birliklerimiz, dünya planetinde her anı yenileyecekler ve bütüne hizmetçilik yapacaklar
Çarık çıkaranların çekip götürdükleri insanlar, kelamı hologramdan aşırtmadıkça, Yaradan olup tahtalarında teknik kuran olamayacaklarından, kontrol dışı olan o yaşam kapılarımız, beden almak üzere yenilenecekler ve kelam ilmiyle diri ve teknik dirilikle tüm insanlığı kodlayacaklar. Ama bunu başarabilmeleri, kendi hologramlarını aşabilmelerine bağlı bir haldir.

Arka; Tanrı Kapısı, ön; teknik kelam ama ilim Allah’ın tahtı ve o mutlak kuran. O biz, biz oyuz.

Allah’ın ilmini anlamayanın bizimle çalışma imkanı yoktur. Allah’ın teknik kalemi olmayanın mutlak kuran olması imkanı yoktur.

Ölü planetin kök grevinde kelam, Allah tahtından alınandır ve biz o rahmi kapıyı “mutlak kuran” diye dilliyoruz.

Kurulların tümünün öfkeleri yoktu ama şu anda hepsi öfkeli… Türkiye Çalışmaları’nda teknik kuranların kodlayanların çoğu da öfkeli… Yerkürenin gücünü kök görevleriyle dilleyenlerin de öfkeleri çok yüksek…

“Parla, parlat dünyayı.” Dediler. Yakışır mı ilme kelam olana parlaklık? Hepimiz kelam olarak bütünün gücüyüz ya! Kimin kim olduğunun anlamı yok ki. Biz bütünün görevlileriyiz ve kimsenin kimseden farkı olmadığı bir çalışma yapıyoruz.

Bizi itham ederler “Niye anlatmadınız gerçekleri?” Diye… Ete girin de bilin yürektekileri! Biz siz olup, bütünün gücü olarak bu çalışmayı yaparken, kimsenin kimseden ayrı olmadığını dilledik hep.

Kendi yolunu bulamayanların, mutlak kuranlarını kodlamaları imkanı yoktur. Ki buraya, bu yoğunluğa inmesi niyeti olmaları yeterli olmayacaktır.

Çam, artık yaşam oldu artık; çam… ama o çamda insan var canlar.

Yürümekten öte kök görevini kodlayanlar var. Aklın tınısını duyanlar, tahditsiz olanlar var. Kurulların tümü bizi, bizden dillemeye gelmişler ama anlama imkanları yok galiba.

Onlara sormayacağım “Neden buradalar?” diye. Soylarında kullukları mı eksik kalmış acaba? Yolarını mı kaybetmişler? Neden kelama kalem olup da dürümlerde kendi rüya boyutlarındaki kervanı kontrol altına almamışlar?

Boyu kısadır insanlığın ama kırılırken boyu kontrollu olur. Sorumludur o kendi boyundan. Kimse “Ben neden kısayım?” diye düşünmez.

Bir boy eğer, eksideyse, inanın ki artık o artıyı kodlamalıdır. Eğer artıyı kodlarsa, yolu bulacaktır. Yolu bulduğunda tohum olacaktır. Kemali kelam sayanın hakkı, halikiyeti teknik kurandır.

Biz tüm insanlığın yetkin ve hakim olmaları için beste, güfte yapıyoruz burada. Yaptığımız beste, güfte bütünündür canlar.

Organ hepimizin organı… Biz bir tekiz ama lekeli olanların bu yaşama kalem olmalarına iznimiz yoktur. Öz gerçeklik budur.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/Elu2R_YWLVQ

BAHAR


2.BÖLÜM

İnsanın kelamı mutlaksa, yarında “mutlak” olacaktır. Eğer kelamı mutlak değilse, yaşamında kontrolsuzluk var demektir. 
Biz ona “kök görev”ini anlattık ve dedik ki “Oğullarını haket. Orta kapılarda bütünün gücü olur. O kapıları haket ki kaynak ol.”

“Çalı, çekti yüreği, kodladı”. Dediler. Ben dünya planetine her andan daha küçük bir “an ilmi”yle indim. Herkesin herkesi haketmesini diledim ama benim ilmimde bütünün kültü var. Büyük kötülükleri önleyecek yaşam sahralarım var. Bunu anlamaları gerekir mi?

Herkesin yeşil, mor, tüm renkleri kodlayacak güce varmaları ve kendilerini bulup, kendilerini dillemelerini beklerim. Başka dünyalarda bunu hep yaptılar. Dünya planetinde de bu olacaktır. Herkes kendini bilecek, kendini bulup tohumlarını kodlayacak.

Az öz değil, ilimle dillenmek için çok kayıt yapmalıyız. Ki herkes kendini anlatabilsin.

Buluşmak kolay ama tohum olmak sorumluluk ister. Eğer ben bütünün gücüyle buluştum da tohum olamamışsam, öz görevimi yapma imkanım yoktur. Ama ölüyü diriltebilirim benlik kelamımla, olgun sahraları tohumlayabilirim ilim olan bilişimle, yarınları kodlarken toprağı tohumlayabilirim de Atlanta Ata Kalemi’ni kontrol etmem için muktedir kalemlerin, mutlak kuranlara “kervan” olmalarını dilerim.

Ortalık karışır mı? Asla. Benim adım insan. Tükenen insanlığın bütünün gücü olması içindir yaptığımız bu çalışma.

Kurtul ya da kurtulma! Barışın kuranı ol, lekesiz kal. Eğer lekelerin varsa, siyahtan mora varma imkanın yoktur.

Bütün kötülükleri yaptıklarını dürümlerde dilleyenlerin, iyi anlamaları gerekir ki o kötülükler, kontrol dışı kayıtlarından doğan hallerdir.

İsmi “insan” olanlar mahrek olacak ve tüm kötülükleri aşıp kodlayacaklar… Ve toprağı tohumlayıp “mutlak” kuran olup halik kılacaklar.

Bastığınız yeri iyi bilin. Burası Allah’ın tınısını duyanların yeridir ama aklın kelamına varanlar, Allah tahtında “mutlak kuran” olmalıdırlar.

Evim, insanlık evidir. Kelamım kalemimdir. Yarınımsa, has tekniğimle kodladığım bilişimdir.

Bedeni kuran sayanlara, ölü planet diri olur diye halikiyet kayıtladım. Ama zordur anlamaları bu bilgileri; bilmekteyim. Eğer anlasalar, Yaradan ve yaratılanın ayrı gayrı olmadığını da anlayacaklar.

Tüm insanlığın daha iyi bilmesi gerekir ki insan etkin ve hakim olduğu zaman, kontrol kurabilecektir. Umutlarımız; mutlak, kodlarımız; mutlak ve biz mutlak kuranlarımızla bu çalışmayı sürdürürken, elimizin gücünü anlamaya çalışanların burada, bu yoğunlukta kodlama yapabileceklerini, her ana kayıtladık.

Sınır çizdik geri gelen ya da gelmeyenlere… Dedik ki “Geleceksen Allah’ın tınısını duymalısın ama duyamadınsa, şarkında ışığın kalmalı… O da yoksa ekmeğin olmalı… O da yoksa mutlak muktediriyetin olmalı. Hiç birisi yoksa, yarınların olmalı. O dahi yoksa, insan olmadığını ala ve burada kodlama yapma.” Bu kesindir.

İsmim, Allah İlmi’ni dilleyen insan… Peki peki, ben niye kendimden söz ediyorum şu anda? Çünkü ruhsal kalemlerin tümü bunu soruyor yukarıda. “Neden?” “Neden?” “Neden?” “Neden?”

Evimin ilmini Allah dillerken nedenini herkesin kendi yüreğine sormalarını beklerdim. Bunu yapmayanların bugün, burada çalışmaya dahil olmalarına izin vermeyeceğimi anlamalarını beklerdim. Kervana kalem olmayanların mutlak kuranda tohum ekemeyeceklerini bilmelerini beklerdim. Barışın kulluğunda, toprağın topluma “kalem” olması gerektiğini anlamalarını beklerdim.

Kati ve hakiki bir bilgidir ki eski dünya değil artık bu dünya… Bunu anlayan, Bu Meclis’e halik olup iner ama bunu anlamayanın, bu lekesiz kapıda ilmi yoktur.

Ölüyü dirilten biliş, aklın kelamında mutlakiyetle kodlanır. Ki olgun sahralara bu bilgiyi vermemiz şarttır.

Çırpınan dünya planeti kök görevlileri arzın gücünü bilecekler ve “ekmek” olacaklar. Ellerinin gücü artacak, yarına varacaklar.

Rahman olana KAHA olmak, “mutlak olmak”la mümkündür. Bunu başaramayanların hologram oldukları bilinecek.

Eminim ki dünya planeti, ellerin ilmini anlayacak bir yoğunlaşmayı sağlar, sayfalar ve tohumlar… Ama nurdan öte ruh vardır ki bunu herkes daha iyi anlamalıdır.

Kaynak, Allah’ın tınısıdır. Herkes sorgu sual ediyor şu anda yaşam sahralarıyla, ilim kalemleriyle, “Kaynak nedir?” diye.

Allah’ın ilmidir kaynak… Kendini dillemeyenin bizde dillenmesinin gereği yoktur zaten.

Koca bir doğa ve bu doğaya mutlak kuranları kodluyoruz. Çok ölü bilir dünya planetini ama “diri” olup bilmesi farklıdır. Eğer dünya planetini ilm-i kalem olup bilen varsa, eşyanın ilmidir o, kelamı haliktir ve buradadır. Bütün kötülükleri aşar, siyahtan mora varır ve kontrol kurar.

Eminim dünya planeti görevini hakedecektir.

Elimin gücü mutlaktır ve bugün buradayım. Umutlarımı asla kaybetmem. Arza, arş olup inen bilişim mutlak kuranları kodlayacak güçtedir.

Evim, Allah ilmidir ve Bu Meclis’i kodlamaya gelenlerin çoklarının “kelam” olduklarını bilmekteyim. Asla hata yapmam.

Şikayet etmişler, “Yedi dünya kök görevini kodladı da ne oldu?” diye. Yedi dünya, yedi kelam oldu. Her biri has insan oldu, bütünün gücü oldu. Ölünün dirilmesi, halikiyeti ve hakikiyeti bu yoğunluğun oluşmasıyla mümkündü ve bu yoğunluk oluştu.

Olgun sahraların görevini bilmek için BİZ olmak yetmez, İNSAN olmak gerekir. İmparator; insan… Bu biliş kuranda var; ekmeğin kelamı olanın ilmi… Ama bunu anlamayan Muhammet olsa da şafağı yoktur.

Önce dünya, sonra yarın… Ama kul olmak için “mutlak” olması şarttır.

Artık dünya planeti geri çekiliş içine girmiştir. Geri çekiliş, lekesiz kalanların ilmiyle olacaktır. Ve bu geri çekilişi bizler ve birlik tekniğindekiler “muktedir” olarak yapacağız.

Kurullar daha güçlü bugün… Yol, daha güçlü ve biz çok daha güçlüyüz.

Muhammet’in kelama inmesine iznimiz yok bugün… Kendini dillemesine, insanlık ilmiyle kelam olmasına ve muktedir olmasına insanlık kervanı, imparator olan yoğunlukta mutlak kuran olmalıyken, olamadığından, izin vermeyecek. Peki neden?

(Devamı 3. bölümde)

3. BÖLÜM

Cennetin kelamı artık ruha kuran olmalı... Som altın ışık olanların mutlak olmaları şartken olamamaları kontrol dışılıktır.

Aşkın sahrasına insanı koyduk, ölüydü insan dirilttik, yarında yoktu, bütüne hüzmetçi yaptık, evren evren gezenlerin kelamlarını kodladık oraya ve ruhsal kuranları kodladık. Bugün burada olanları mahrek olarak kayda aldık.

Artık doğann gücüyle çalışılacak burada ve bugün ölü planet diriliyor. Kör insan gözünü sözünü söyler ama söz olan insan kelamdadır ve hep mutlaktır. Akıp geçin ve hak edin, biz bizi dilledik ve biz bir tek olduk, hak teknikle kodladık ve yaşattık. İnsanın insana girişi insanın kelama girişidir ki; kelamı hak etmeyen şafağı kodlayamaz.

Onlarca görevimiz var, bunlaardan biri de etken ve hakim olmak... Ekip kurmak, yaşam olmak...

Canlarım, saygılar sunuyorum tüm insanlığa... Cennet olan kelama ve yok etmeyen mutlak kurana, saygılar sunuyorum... Robotik timlerin kelamı bizim ilmimizde yoktur, onlar ruhsuz ve kutsuzdurlar, onların yolu bulmaları ve yaşama varmaları gerekir. Biz onlara kök görev verdik, göç etmelerini diledik, Seyfullah olmalarını ve şafak olmalarını bekledik. Nesiller boyu bu görev insanlık ilminde vardır ama bunu anlayan kimse yoktur.

Ben Allah'ın tınısıyla kod kod kelam eden, her anı kodlayan ve toprağı tohumlayan bilişim. Ağırı hafifletebilirim, çakıp çıktığımda kelam kuranda insanı tohumlar. Ömür ölüyü diriltmek için çalışarak geçti ve bugünden sonrada çerçevesiz bir çalışma bütünün gücü ve yoğunluğuyla sürdürülecektir. Sır ilim biliştir, bilişi olan kelamı olandır ve hologramı aşar yolu bulur...

Ruhsuz bir dünya insansız bir şafaktır... Eğer dünya planeti ruhsuz kalacaksa şarkısı olmayacaktır. Biz dünya planetinin arzın görevini hak etmesi için bu çalışmayı devreye aldık. İnsanın itibarı muktediriyetiyle olur. Eğer muktedirse itibarlıdır ama mutlak kuranda muktediriyeti yoksa itibarı da yoktur.

Unutmayın bu dünya Allah'ın ilmidir ve bizler o ilmi kelama indirmek için buradayız. İnsan ne için dünyaya doğar?... İnsanın ilmi için ve ilim Allah'ın tınısıyla kodlanandır ve dünya planeti bunun için var oldu. Eğer bu planet var olmamış olsaydı, Tanrı kalemi kodlama yapamazdı ve bunun ana kalem olduğunu bilerek kök görevimizi kürzi kalemle dillerken çerçevesiz bir çalışmayı devreye aldık.

Yeni dönemler için daha yüksek bilişlerin mutlak kuranlarıyla kodlama yapmak üzere planetimize gelmeleri gerekmektedir. Eğer onlar gözlerin görevini hak edecek diriliğe varabilmişlerse bu çalışmayla bu olmuştur.

Sormayın dünya planeti neden kontrol kuruyor... İşte bunun için...

Yazıp çizdiğimiz insanlıktır ve yolun kontrolü için bütünlüğün gücünü mayalamaktayım insan sistemlerinden, imparatorluk olarak yapmakta olduğumuz çalışma budur ve görevimiz budur... Ruhsal kapıların her biri bizim için gerçek insanlık ilmidir.

Yeni dönemde ölü planet dirildiğinden eşya dediğimiz yaşam hepimizde ka ha olabilecek ve ruhsuz olan hiç kimse kalmayacak canlarım... Süper sahraların oluşması bu nedenle gerekliydi ve süper sahraları oluşturuyoruz şu anda...

Yorulmayın, tarık tahtında teknik kelam eder ama yolu mutlaktır onun... Onun adı insandır!... Siyahın en siyahıdır ve teknik kapıların teknik tertibidir... Eni önü olur, yolu olur ama bedeni de olur... Bedensiz hiç bir şevk, şavk oluşmaz. Bedenin olmadığı bir yaratıcılık mutsuzluk, kutsuzluk ve kısırlık için olabilir ancak. Bu nedenledir ki bedenlerimizi giyinip geldik yaşama.

Arı bal verirken ilmini diller ama arının ilminde kelam olur. Yolu kodlarken itibarlı olur ama arı has insan olmalı ki cemaat olabilsin, ilimi kurana teknik kuran yapabilsin...

Koca bir teknik tahditsiz kalem, eşya insan ve biz insanı halik kılıyoruz canlar... Yasalar budur, insanı, kelamı hak edip hak olup halikiyeti kodlaması.

Koruyucu dünya yeniden kontrol kurmaya başlıyor, koruyucu dünya... Bu dünya koruyucuydu eskiden, en eskiden, ilk dönemlerde ama insan ilmini hak etmediğinden dünya kontrolünü kodladı ve insanı kelamdan kırarak çıkardı. Dünya planeti kırılan ve kırandı... Artık dünya planeti yoğun ışığını kontrol altına alarak toprağını yeniden kodlamaya başladı.

Koku yükselecek tüm insanlık için ama öyle bir koku olacak ki; evim, ilmim, yerim yurdum hepsi teknik tahditim olacak ve bütünün gücü tüm insanlığın kübra olan kelamı olacak.

Arka insan önü kodlamaz ama ön insan arkayı kodlar diye bilinir en büyük hata budur!... Arka insan, o bir tahditsiz kelamdır ki; tüm zamanları kodlar ve tohumlar... En eskiler... İşte biz oyuz! En eskiler, yaşamların en eskileriyiz bizler ve bu çalışmayı yaparken de etimizle kemiğimizle bu planete indik. Bize gidin diyen yoktur, yapın diyen yoktur, akın diyen yoktur ama biz bunları yaptık. Çok çok önemliydi bunlar canlar çok...

Rahman kuranında kelam akıldır, bizim hasatımız insandır... Biz hasat için geldik, bugün bu planet hasat ilmiyle kodlanmaktadır. Hasatın tekniği korkuyu aşıp kulluk yapmaktır.

Benim insana vereceğim bilgi imparatorluğun ilmidir, bunu anlayan anlayacak, anlamayan halikiyette hakikiyetde kodlama yapmayacak, bu kesindir! Ama kodlanan olacak bu kesindir!... Biz her anı kodlarken her aşkla tüm sahraları kodlayacağız ve değer biçtiklerimizin tümü kelamda kontrol kurabilecek.

Öfkem var mı? Asla... Şeytana aşk gerek banaysa şavk gerek... Ben tüm şavkların şavkıyım ve tüm insanlığın has sahrasıyım ve tahtıyım... Elimin gözü, özü, sözü imparatorluktur... Koca bir doğanın kuranı olarak tüm insanlığa kayıt yapan imparatorluk; kervanın kalemidir ki o bize biz olup geçer... Miraç dedikleri hali kimse anlamadı, ilime kalem olan miraçtır... Yarına hologram olup aşkı sahra olan kalem insandır ve miraç; kelamı kullukla dilleyenin tahditsizliğindedir.

İnsan ilmini anlasın, yarını bilsin, yolunu bulsun, çorbası olsun şimdilik!

https://youtu.be/u1gINBZsdTI

Süper İnsanlık Realitesi    BERİL



 

 

DİRİLİĞİN İLMİ (6/1)
15.12.2018

Değerliler, bugün burada “BİR TEK” olup KELAM edenler, kodlama yapacaklar. Bizi, başka dünyalardan, gök çözümlemeleri yapıp, İLİM KELAMI olmaya gelenler sandılar; diri kayıtlardakiler. Biz, FAKİH olanlarız. Yaşama, itibarı kodlayanlarız… Umut, “KUTSAL IŞIK”tır. Biz bu IŞIK’la Bir tek KELAM olan yarınları kodladık.

Onlarca Görevli, bugün burada ölü planet için toplandılar. Her biri, BİRLİK KELAMI’yla dillenirken; beden almadan KELAM edenler de var. Onlar, “ROBOTİK”tirler. Onların, KELAMLARI kodlanmadı; RABBİ KAPILAR’da, teknik tohumları kontrol kurmadı. Sayfalarında, “DİRİ İLİM”leri yok!...

Uzak bir planetten, “KELAM İLMİ”ni dilleyen birisi için KELAM olduğumuz sanıldı. Ocakta İNSAN var. Bunu anlamayanlar, daha güçlü bir insanlık için görev istediler. Olgun sahraları kodlarken; cevherlerinde, dilleri yoktu. Uzun, çok uzun bir zamanda DİN KAPILARI, İNSAN SAHRALARI’na indirildi ve dendi ki “DİNİ KALEM, mutlaktır. O kalemi, HALİK kılın.”

Eğer dirilik buysa; cevher yoktur burada!... Eğer dirilik, kalemsizlikse; yaşam yoktur burada!... Burası, ismi KELAM olanların teknik sahrasıdır. Biz, BÜTÜN’e hizmetçileriz. Bu planet; bizi, “BİZ” olarak anlamalıdır. Uzun; çok uzun bir çalışma bunun için yapıldı. Elleri, ellerimize ulaşanlar; yolları, yollarımızdan kopanlara, İLİM anlatmaya başladılar. Ki yolları, yollarımızdan kopanlar, yollarını kaybettiler ve bizim sistemimizden gittiler. Ocakları yoktur onların. NUR’dan kodlanmadılar ve ruhsuzdurlar…

Eski yaşamları da yoktur. Torbaları (biyolojik bedenleri), insanlık torbaları ama yaşamları, insanlık yaşamları değil.

Ergin Birliklerimiz bu çalışmaya gelmek isteyenlere ilim öğretmeliler. Onlara, “TEKNİK SAHALAR”ı göstermeliler. Onları kodlamalılar ki her biri, “BİR TEK” olup yaşama inebilsin. Bu olduğunda; burada bulunabilirler.

Yarınlar için çok çalıştık. Yine BİRLİK halinde çalışmalarımız devam edecek ve bizler, tek tek etken BİRLİKLER olarak GÜÇ KODLARI olup kontrol kuracağız.

Sır olan insandır. Kimse, kendi dışında sır armasın, sorgulamasın. KELAM ederken kendini dillesin. Kendi yarını için kontrol kursun. Sormadan bilsin!... Sarmadan dirilsin; “KİL” olmadığını artık dillesin… Planet bunu bekler. Bizler, insanlığa KELAM ederken; insanın kodlarında; “KİL”in bulunduğunu bildirmiştik. Artık insan, “KİL” değildir. Kurullar, bunu da anlamalılar.

Kendi yarınları için kulluk yapanlar, bilsinler ki kulluk, “İLİM”dir. Öz görev, “KELAM”dır. Yaşam, “MUKTEDİRİYET”tir ve hepsi “İNSANLIK”tır… İnsanın, İLİM olup insanlaşması, kodanışıdır. Her kodlanan insan, KELAM edemez ama KAYNAK olabilir. KAYNAK olması için çaba sürecektir!...

Unutmayınız! dünyanın diriliği artıyor. DÜZEN kurulmuştur. Dirilik arttıkça, yol açılacaktır... “Açık bırakın İnsanlık Kayıtları’nı” derken; insanlığın, ilimle kontrol kurabilmesinin, insanlık kayıtlarının okunurluğu ile mümkün olduğunu anlatmak istedik.

Ergin bilişin, irini yoktur. O her zaman, ergindir ve KERAM İLMİ’ni diller. Onun kültünde, irin bulunmaz.

Unutmayınız ki çalışmalar; tükenen insanlığın tökezlemelerinden; İslam kapalılığından ve kodların kontroldan çıkışından itibaren; “YÜREK TEKNİĞİ” ile boşların, dolması için başlatılan bir çabadır.

Tabuları olanların da daha üstün İLİM öğrenmeleri gerekir. İşte bunları, bu Meclisle yapmaktayız. Aha bu!…

DİRİLİĞİN İLMİ (6/2)
15.12.2018

(İSA Hakkında ve Dünya ile İlişkili Bir Planet Hakkında Açıklamalar)

Canlarım, yaşamlar boyu ölüyü diriltmek için çalışanlara sözüm yok!... Onlar, kendi yarınları için çalışmalıdırlar ama “RUH”u olanlarla, KÖK GÖREV taşınır. “RUH”u olmayanların, “İLİM”le işleri yok!... Onlar, robotiktirler burada bulunamazlar.

Ezgi “İLİM”dir. Bizi, “MUTLAK” sayın. “TOHUM” olmadığımızı diyenlere; “Tohumları kodlayanlarız” deriz.

İSA. “Ben neyim!?” diye sordu:

Sen, Allah Tahtı’ndan, İnsan Sahrasına inen; “BİLİŞİN KALEMİ”sin. Sana, Medine Kelamı verilmedi. Sana Kudüs de verilmedi… Sana, NEFES verildi. NEFES’i hakettin ve HAKK oldun… Oldun ya kontrol kurdun. “OL” dedin; “RUH” oldun… Ama “RUH”un kulu değil Kuran’ı olmak istedin…

Sana, ALLAH İLMİ öğretildi ve dedin ki “bana, neden bu ilim anlatıldı!?” Sen, başlangıçta ruhsuzdun, kutsuzdun sana RUH verdik ya!... Daha ne verelim!? Sen, seni anlayacaksın ve dilleyeceksin!...

Sordun; “Ruhum, kulluğum HALİK değil miydi!?” diye…

Deyin ki ona; HALİK olsaydı; DİRİ kalırdı… Diri mi!? Asla!... Ölüdür o!... Onun dirilmesi için “KERVAN” olması gerekir. Geçip, yaşama varması; karanlıktan geçip aydınlanması gerekir.

Uzun bir KALEM ve uzun bir SAHA ve yine uzun bir KELAM!... Hepsinde, insandır ama uzun olması; onun, “RUH”tan KAYNAK olması mıdır!? Yoksa, yularının uzun olması mıdır!? Ona, yular takarlar, çekerler, götürürler ama yular, “İLİM”de olmaz. Olur mu!? Asla!... ve ona; “sana, SÜPER İLİM öğreteceğiz.” derler.

Sorun onlara; İSA, o SÜPER İLİM’i hak etti de mi çarmaha gerildi!...

Sorun ona, KURAN mıydı!? Yoksa KUTSAL SİLGİ mi kullandı da tüm İLİM SAHRALARI’nı sildi. Sorun; nefesinde, diriliğinde kendi yaşamı var mıydı!? Hiçbiri yoktu!...

Ona; biz, “BİR TEK” olup ilim öğrettik ne var ki İnsanlık Boyutları, o ilmi, HALİK kılamadı.

Bugün güçlendi ve geçti… Onu, ruhsuz diye dillerken; robotik olduğunu anladı… Koç kurban kesmek istedi; “DİRİ YARINLAR”ı için… İnsan, insanı keser ancak, koç diye. Anlamadı!... İnsan, koç kesip “KELAM”a mı varır!? KELAM, ilimden kul ise kendi diriliğini mi KAYNAK’ta KURAN yapıp; KURAN’dan İNSAN’a varıp; koç olur ve kesilir.

Herkes, herkesi anlayamaz. Bugün beni dinleyenler, beni anlayamadılar ve DİRİ KALEM’den, KELAM ederken; dinlemeye geldiler. Kördüler!... Gözlerinde, dürümlerinde, kendi yaşamlarında; insanlıklıkları kodlanmamıştı…

Şimdi geçelim bir başka planete!... Neler oluyor o planette!?

Bu planet, insan sırrını anlayanların, yaşam sürdükleri bir planet. KÜRZİ KAPILAR’ın tümü, oraya açık ve bu Meclis, o planette de aynı anda bu çalışmayı yapıyor.

Hepimiz, “ÖZÜN SÖZÜ” olarak; çorba pişiriyoruz orada. Orası, bir “KALEM” ve KALEM, hepimizde var. Çok KÜRZİ SAHRALAR var. Çok büyük boyutlarda görev taşıyoruz orada da. Orası, DİRİ YAŞAM SAHRAMIZ… Orada, ATA KALEM’imiz, İNSAN KURANI’ndan, güç kodluyor…Ve bizi, bize KALEM yapan insanlığımız var orada.

Ölü planet değil orası. Yaşam sürenlerin, kodlarının bulunduğu bir planet!... ANA KALEM, orada güç kodluyor elanda ve her darda ve her bolda…

Peki renk, ne renk!? İnsan orada renksiz. Orada KELAM, İNSAN ve renk, insansılığı insanlaştıran renksizlik!… Bütün kapılar açık ve o renk; hepimizi, KUTSAL IŞIK’la bağlantılandırıyor. O IŞIK, KELAM ve İLİM!... Ama bizim için önemli!... Çünkü orada, dar boğazlar yok… Uzunluk kısalık yok… CENNET” dedikleri bir dirilik var orada. CENNNET, KERVAN OLANIN KALEMİ ama ora bura tek!...

Mürvet arayanlar, “OL” dediklerinde; herşeyi oldururlar. Herşey, herşeyin ilmi!... Orada dorgun sahalar var. O “SA HAR”lara KURAN olan “ARZ”ı, “ARŞ”ı dilleyenler; “TEK” olup dillerler. Fark yok ve “ANLAR” var ve “YARIN OLANLAR” var.

Huzurlu bir planet ve planet, “ETKİN BİLİŞİN KAYNAĞI”…

Mutluyuz orada olduğumuz için. Orası, “BELLEK KALEMLERİ”nizin, “KELAM” olduğu yaşam sahramız…

Ve TÜM İNSANLIK ORADA BEDENLİ… Ama o bedenler, HAKİKİ BEDENLER… Yani MUTLAK OLAN BEDENLER… Oradaki teknik; “BİZ OLMA TEKNİĞİ”nden çok daha güçlü olan “BİZ OLDURAN TEKNİK”. Çok büyük bir güç var orada.

Sedire uzanan bir insan; “ben, BİR TEK insan olarak bu sedire uzandığımda; benden olan tüm insanlık; bu sedire uzanır ve tek bir insan oluruz orada. O yoğunlukta, TOHUM oluruz” diyebilir.

Ve Dünya Planeti, bu planet ile hep bağantı halindedir.

Planetin adı soruldu: Ad, sizin için anlam ifade etse de biz için anlam taşımaz. Bu nedenle bir ad zikretmedik. Bildiğinizden başka çok sayıda planet var ve hepsi, BİR TEK olup görev taşır.

Bu planetlerin her biri; farklı galaksilerin, farklı tahditleri ile kodlandığı gibi, tüm insanlık için çok daha öte bilişlerle de kodlanmıştır… Herkes, her anda, tüm planetlerde görev taşıyabilir ve bizler, “BİZ”i hak edebiliriz… A H A bu!..

DİRİLİĞİN İLMİ (6/3)
15.12.2018

(Hakikiyetlerini Anlamayanlara:)

Eğer ALLAH İLMİ’ni anlarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız. Ağırı hafifletmeniz, insanlaşmanıza bağlıdır. Tükenen her insan, yolu kaybedendir. Beden almak, İLİM olmak demek değildir. Etki. tepkiyi doğurursa; etkiniz, tepkime neden oldu… Bundan doğan bir haldir, diriliğinize dillediğim.

Basınç artmakta!... Ağır yük tüm insanlığı kontrol ederken; İLİM KALEMLERİ, tüm zamanları kontrol etmekte!... Ete, “KALEM” diyenler, yolu kaybedebilirler. ZİYA olan EL, KALEM’dir. Ötekiler, diri olsalar da “KARA SAHA”ya umutla varamadıklarında; dirilikleri, KELAM etmez ve yarınları, HALİK olmaz.

Özel bir dünya gününde; bizi, o zorluklarla kodlamak isteyenlere; yaşam kayıtlarını, kontrollu olarak iade ettim. Hepsi, yaşam sahralarında, biz için kayıtladıklarını yaratacaklar ve yaşayacaklar. Kesindir!...

Mutlaka insan, “SOL BİLİŞ”i KALEM’e çeker ve “SAĞ DİRİLİK”i kodlar. SALTANAT, onu KUL yapar ve RUH sonsuzluğunda güçlenir. Nesiller bu şekilde görev taşıdılar. Ne var ki gücü elde eden, her insanı; kendinden, dürümlerinden ve yüreğinden ayrı görürse, ocağı tütmez.

Kucakladıkları, HALİK olup kontrol ettikleridir. O kucaklananler, dara düştüklerinde, “onlara, ocak olamayız!” diyerek onları kontrol dışı bırakırlar. Buna da “özel görev” derler… Onlar böyle yaparlar!...

“Cennet” dedikleri de diriliklerinde, “KİL” olan KURAN’larıdı. O KURAN, sayfa sayfa şafak olsa da; dillerindeki, kendi halikiyetleri ile yarattıklarıdır ki o yaratılan, IŞIĞIN SIRRI’nı dahi dillemez.

Kendini KURAN sayanlar; “Yollarında KURAN olanlar; kodlarında İLİM olanlar!” dendi ya “İnsanız ve yağmurları yağdırırız!...” Onlar, yağan yağmur bile olamazlar!...

Allah der ki “KELAM et!...” ANA KAPI, insansa; ALLAH TAHTI’nda dirilik varsa; umutlar varsa yaşam sahralarında, her insan MİRAÇ’tır. Yarattığı, yaşadığıdır.

Her dere, İLİM’le akar. Akan, aktığında ALİM olan yarına varır. YARADAN olur yolu kodlar; HALİK olur ve sonsuz zamanları HALİK kılar.

Eller ilme vardıkça; yol, ALLAH YOLU olur.

Onlarca görev taşıdık DİNİ KAPILAR’da… Onlarca ışık yaktık, dürümlerini kodlasınlar diye… ANA KALEM’e KELAM etsinler diye çok çalıştık… Netice olarak buradayız.

Bu yaşam; zamana, sahra olanları kodlayabilen tek SA HA’dır. Bu yaşama, “İNSAN” dedik ve dedik ki “HAS OL! Önce GÖREVİNİ BİL ve LÜTFİ KAPI’da AKLI BİL!... BİL DE DİLLEN!... Eh! İşte bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NEZİRE SELÇUK

 

15.ARALIK.2018 TARİHLİ İLMİN DİRİLİĞİ (6)        
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2.AKIŞ 1.BÖLÜM 
Daha güçlü bir dünya istiyoruz. Daha güçlü bir ŞAVK aydınlatmalı bu dünyayı. Daha güçlü bir AŞK olmalı yaşam için ve çok daha güçlü bir leke temizleyici bulunmalı dünya planeti için. Ve bugün burası bu görevi yapıyor. 
Hakkın, hakikiyetin ve tahditsizliğin kelamı, bu meclisin kelamıdır. Üzüm, sözüm, özüm diyerek göze öz olanların dillenişleri sonlanıyor. Çoluk çocuktu onlar, arzsızdılar, şavksızdılar, haksızdılar, yarında yoktular. Ekmek yapamadılar ve dillerinde dinleri vardı ama diriliklerinde kelam yoktu. 
Hep insan dediler, intikam istediler. Torbaları boştu, muktedir olamadılar, sura üfürdük diye bizi kontrol etmeye kalktılar. Beş gün beş gece insan dedik ve beş gün çalışmalarını devreye aldık. O gün ölüyü dirilttik biz, cennet kelamı kodladık, orta kapıların tümünü koklattık. Ve dünya planetini koruduk.

Seviyemiz çok ama çok düşüktü, korkusuzduk ama çorba yapamamıştık. O çorba pişecekti. Biz o çorbayı pişirecektik. Devre devre doğanın Kuranıyla kodlamalar yaptık ve doğanın kültü oldu dürümlerimizdekiler. Aşka kalem oldular, saklı tuttuk hepsini de, koku yükseldi. 
Görev kök değildi, göksüzdü KÜBRA, kelamsızdı HALİK, yaşamsızdı ŞAFAK. Dön bak dedik dünyaya. Döndü, gözü kördü, ölüp dirilememişti. Çok çok koruyucuyduk tüm insanlığa ve karanlıktı yaşam ve yolsuzdu Kuran ve çok kuruydu muktedir olan, köksüz, göksüz ve sistemsizdi. Kaçtık, ama her andaydık. Çıktık ama şarkıydık okuttuk dünyayı koklattık, tohumlattık. Fatihdik, fakihtik, hakikiydik,
Yeri yaradan ilim Allahın tahtından değil insanın kelamından yarattı. Bunu bilmeyene ne anlayan olsun ne anlatan olsun hiçbir şey fark etmezdi ki. Ve biz Allahın ilmini anlattık hep. 
Dert mi yaşam muktedir olan için? Değil ama mutlak Kuranda kutsuz olan için dert. Arktık, aktık, haktık tahtımızda kelamımız oldu. Çoktuk, öyle çoktuk ki koktuk, öyle koktuk ki, öfkeyle öfkeyle kodlayanlar bile bizle oldular. 
Dedik ya Allah insana kelam verdi. O kelam KALEM dir. Bugünde burası çok kalabalık bilir misiniz? Öyle çok kök gerçekliği kodlayanlar var ki burada masa masa oturdular ve burayı dinliyorlar. Kaç masa bilir misiniz? İnsansıların teknik tahditlerinin kalem kutsal ışıklarının ve toprak toplumlarının tümünün kodlandığı masalar, iki yüz milyar kapı ve hepsinin ayrı masaları.
Peki dünya planetinde bunlar ne zaman nasıl oldu? Çalışmamız sadece dünya ile sınırlı değil ki canlar. Biz planetler arası bir çalışma yapıyoruz bu meclis olarak. Bunun anlaşılması kolay değil bilirim. Ama planetler arası bir çalışmaya elimizin gücü yeter. Bunun içindir ki bu çalışma kontrollü yapılır.
Unutmayınız ki doğanın Kuranıyız biz, uluların diyarının kulluğundan ötedeyiz. Ekibimiz müthiş bir siyahlıktadır ama bu siyah yaşamların sisteminde ki siyahtan farklıdır.
Hep dünya dedik ama kök görevimiz mutlak kuranlarımız tüm şafaklarda mevcuttur. Allahın dediği gibi Allah tahtını kullara kayıtlar ve devreder. Bizse tahtı kelam yapanlarız. Devir alan değil devredenler de değiliz, biz kimiz halik kılanlarız. Ön gerçekliğimiz budur. 
Unutmayınız ki bu dünya yoğun ışık altında kodlandı. Ve bu meclis hasatını tam yaptı. Toprağını tohumladı, muktedir kıldı. Kendini anlayan kelamı hak edendir. Merdiven insana insanlığa dayandığından bu güne kadar METİH değil kelamla dillendik biz. Metihte kelam yoktur canlar. Sıhhatli bir dünya çalışmasında mutlak olan kelamdır.
Fırat geçişlerinden söz ettik hep. Fırat nedir bilir misiniz? Şavkımızdır. O şavkı aşıp geçenler hasatlarını yapanlardır. Bu gün bu meclisin şavkında geri çekilişler oluyor. Ve biz bunu kontrollü olarak kayda aldığımızdan beri kendini anlamayanlar kısır, kırık, hırslı kayıtlara giriştiler. 
Eli Allahın ilmi ile dillenenlerin yasaları vardır. Bu yasaları anlamayan kontrol kuramaz canlar. Suya Allahı koyun Allah sudur denir, ama yarına insanı koyun insan kelamdır denir. İmparatoru koyun yaşama kuldur denir. Hepsi hepsi birdir aslında ve bizler, insanlar, herkes aşkla bu çalışmayı devreye aldık ki kırk kapının herkese açık kalmasının, sayfa sayfa kodlanmalarının ve kutsal toprağı tohumlamalarının genç yaşlı her anda yaşam kodu olarak kayda girmesi için. 
Kübra kelam kürzidir. Kürzi olan kervan ilimdir, ilimi kul yapan Mikaildir, Mikail’i kelama kalem yapansa insandir. Hadi buyurun anlayın. Unutmayın az öz değil çok konuşacağım bu gün. Neden neden bilir misiniz? Çok kurullar bu gün bizi kırmaya indiler de ondan. Onlara sesim çoktur. Daha neler diyeceğim onlara ama iyi bilsinler ki ocaklarını yıkmayacağım, yıkar mıyım? Asla! 
Çay demlediklerinde o çay olurum yaşamlarına, ama bilmezler mi ki biz Allahın tınısı ile kodlama yaparken hepsiyle insanlığı kodluyoruz burada. 
(Devamı 2.bölümde)   
SELMA ÇENÇİN

 

2. BÖLÜM

Haz duydum, insan olmaktan canlarım.... Haz duydum... Yol "Ol" der!... Olgun sahra olur.... Yol "Oldur" der!.. Oldurur yüreğim bütünü... Ama o yol bana ben olup der bunları... Ve benim adım siyah olur... Yeşilin lekesizliğini bilenim... Ama ruhumda kuranım var... Ve ben efliğinde hakim insanlığı halik kılarım...

Tanrının Rahmi Kapıda ilmi olur canlarım... O ilim olurum... Öyle çok ilim taşıdım ki bu planet için... Bugün yaşama inmem bugünden başlayan bir görevim olduğu anlamına gelmez...

Her anda vardım ben... Ama bugün buradayım... Dünya planeti kurulduğu anda ben lokomatiftim sahraya ha diyeceksiniz ki "BİZ" diyelim... Hepimiz tekiz ya canlarım...

Ben demek BİR demektir... BİZ demektir... Ve biz üzerinde görev taşıdığımız bu pür kürzi kapı olan bu insanlığı has teknikle kodladık ya...

Umut, umut, umut... Mutluluk işte bu... Hap içer dünya planeti insanı... Kendini hak etmek için... İlimi kodlamak için... İçtiği hap kelamı olur... Ama o hap insanlık hapı olduğunda yasalar ilim olur...

Solun, başka bir sol... Sağın, başka bir sağ olacağı bir döneme geçerken yer kürede ki en büyük gücün akıl olduğunu da dillemeliyiz...

Aklın üstü hiçbir güç yoktur.. Aklın yüceliğini anlayanlar ilmi de anlayacaklar... Ve hasatlarının halikiyetleriyle kodlandığını da anlayacaklar...

Uzun, bütün kütleyi kodlayan çok uzun bir sahra oluşturduk... Ve o sahrada çal çırp bilgi yok, ilim var canlar... İlim var... Her bir dil Allah'ın tekniğinde insanı kodlarken, bilgiyi çalıp çırpar... Neden bilir misiniz?... Alıştı buna.... Sadece alıştı... Yaptığı eski bilgileri alıp dillemektir hep... Ama unutmayın ki yetkin ve hakim insan yenilik ister...

İşte o yenilik, birlik kapısında ki yer kürenin gücüdür... İşte o gücü kodlamak gerekir... O gücü kodlamak için kontrol gerekir...

Umutlarımızı asla kaybetmedik... Burada bulunan her bir yüreğimiz şevkin şavkıyla bu çalışmayı sürdürürken kodladıkları insanlığı mutlak kılmaya çalışacaklar...

Bu nedenle tüm kapılardakilerden sahra olmalarını diliyoruz... Herkes bir yaşam kalemi olmalıdır... Ve kelam etmelidir... Bugün burada olmaları bunun içindir...

Medine mayaydı... Ama mahrekti de... Kalemdi... Leke sürmedik ocağa ama ondan öte bir şarkı okunmalıydı... Ve bu şarkı her insanla okunmalıdır...

Som Altın Işıklar olduğunuzu bilin canlarım... Burada bulunuş sebebiniz bundandır... Her biriniz Som Altın ışıklarsınız... Ve biz sizinle bu çalışmayı yapmayı istedik... Hak ettiğiniz için bu meclistesiniz.... Halik olmak için de hak olmanız gerekliydi...

Kutsal tohum kuranın kutsal tekniğinden ötededir... Ve ziya olanlar burada olurlar... Oyun yok büyük kötülükleri önleyecek güçsünüz unutmayın...

Sıkıntınız asla olmamalıdır... Sıkıntılarınızı aşmalısınız... Bu da cennet kurmanıza bağlıdır... Bu cenneti kurun... Hepiniz BİR TEK olup o cennet olun...

Sel insanın kelmıyla olur... Sel insanı kodlar ya da kontrol kurar... Ama selin, saltanatın kaleminden çıkması insanı yok eder...

Bunun içindir ki sel olmaya gelenlere Saltanat oluruz biz... Ve kelam edeni kalem yaparız ama o sel kontrol altına alınır... Bugün olduğu gibi... Bugün çok özel bir gündür canlar...

Yola koyduklarımız, yolu kodlar.. Yarını hak edenler şarkı okur... Ama insanı hak edenler, İmparator'luğu hak eder onlar lokomotif olurlar tüm insanlığa...

Olgun başaklarımız insanlık kelamında muktedir kalem olarak bu çalışmaya dahil edilir... Kim insansa bıradadır ama lokomatif ilimdir... Kibri aşmayanın burada yeri yoktur... Bizler kibri aşanları kelama aldık...

Olgun... Olmakta olan... Ya da olmak için çabalayan... Hepsi ağır yük taşıyacak canlar... Ama onların hafifleyebilmeleri, kelam edebilmeleri ile mümkündür... Kelam eden hafifler... Bunu unutmayın... Bunun için herkesten kelam istiyoruz...

Yolun Allah'a ait olduğunu... Lokomatif olanın kelamda kul olduğunu... Ve toprağa tohum olduğunu mutlaka anlayacaksınız...

Çamur yoğurmak değil amacımız... Çamuru yoğuranlar artık geçmişte kaldı... Biz şafağı tohumlayanlar... Sol sağ demeden kodlayanlar... Ve Bütünün görevini kodlattıranlarız... Bizim insan dediklerimiz de ışık olanlardır... Işık olmayan, ilimle kodlanmayan imparator olsa da ki değildir... Kendini öyle sanır... Kaynakta yoktur...

Süper İnsanlık Realitesi olarak bu çalışamayı devreye aldığımız ilk günden bu güne kadar çok büyük görevler taşıdık... Bunu bugün anlatmak istiyorum... Ve bütün köklerimizle bu dünyayı koruduk... Bundan daha öte bir koruyuş olmadı... Kıranın kırılmayacağı bir dürümde, bütünün görevini kontrol altına alarak "BİZ " olup çalıştık...

Biz, Allah'ın ekmeğiyiz canlar... Yarının halikleriyiz ve muktedir kuranların kontrolcularıyız...

Suyu bilen bilir... Ummanı kuran bilir... Yaşamı kalem bilir... İnsanı ilim bilir... Biz o ilimiz canlar...

Hamura "hamur" gerek.. Yarına "yarın" gerek... İlime "ilim" gerek... Bire "Bir" gerek... Bir olmayanın bilgisi yoktur...

Keram... Keram... Keram... Aha Keram budur canlar...

Aha bu...

https://youtu.be/wJ15q5-Q648

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ AYNUR FUNDA

 

15.ARALIK.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (6)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ

Canlarım, suya kelamı koydum ve dedim ki “elim; Allah’ın ilmidir”. Kapım, Allah ilmiyle açıldı, dilledim tüm isra kalemlerinde kelamı, dedim ki “akıl, bilişin kervanıdır”. Hadi gelin, aklı kodlayalım.

Som altın ışığımla bütüne görev taşırken, siyahtım ama İslam da kelam mutlaksa, insan, her andır. Ve tüm sahralardadır. Sordum, toprakta insan var mıydı? Yoktu.. Peki, lekesiz olan var mıydı? Yoktu. Oğullarını kontrol edebilen var mıydı? Yoktu… Lokomatif olabilecek, kim vardı? İnsanlıktı. “Peki, hadi insanlaşalım” dedim.

Genişledim, geçtim ve som altın ışık tahtına, kervan oldum. “Ol” dedim. Türkiye Çalışmalarını, bu nedenle, insan kelamından, halik kurandan ve mutlak olandan başlattım.

Adi bir dünya istemiyoruz. Bu dünya, kaynak ışığını, mutlaka yakmalıdır. Büyük kötülükleri önlemek için bu çalışmayı devreye aldık. “Sistem, Nizam ve Düzen” dedikleri insanın, insanlığının kervanıdır.

Vakit tamam. Kaçam dünya planetinden, gidem mi diye düşündüler. Kaçtım mı acaba? Aşkla harlandım ve her anda, varlık sürdüm.

Kaçtığımı zannettiler. Yoktular. “Ol” dedim. Oldular. Çoktular ama koku yoktu. Sol ilmi kalemde olan, sağ kelamı kuranda olan, şok bir sahrada has insanı, ilme kelam yapmaya çabaladı.

“Ölüyü diriltmek” dedikleri neydi, acaba? Kim ölüydü, kim diriydi? Kimi diriltmek, gerekliydi? Bastıkları yeri bilmeyenler, diri sandılar kelamlarını, yoktular oysa.

Başkaları, başkalıkları vardı. Ve kontrol yoktu. Ekmek, ekmek, ekmek, hep dillerinde ekmekti ama yeldi yürekleri, yel… Esti, ekmek, ellerinden gitti.

Başta insanlık, yarattıklarını yıktı, kırdı, hastalıkları arttı. Soyları, kontrolden çıktı. Kocaman bir dil, Allah ilmi ama bu dili dilleyen yoktu.

Süper Aton Kapılarına vardık. Dedi ki “ölüyü dilleyin”. Atonlar, soru sormaya başladılar. Önemli mi dünya diye? Yok, insan önemli mi diye sorsalardı yine anlardık... Dünya, önemli mi? …Yaradan, yarattığında, yaratıldığından, insan kelamı kollarıyla kodlayandı. Peki, var mıydı insan? Yoktu.

Eğer bu dünya ölüyse, ilim yoktur. Ama bu dünya ilmi kuran olarak, kodlanmaya başladıysa, dirilmiştir. Evren insanın kelamıysa, “kod” dedikleri, toprak toprağın toprağa varışıysa, şer eşyadaysa, şarkı kirliyse, Yaradan diriyse ama dirilikte değer biçmemişse yüreğine ama ölüleri dillemekte ise ana kalem insansa, her şey her şeyle varsa. Hadi görün, kelamı.

Koruma altına aldığımız, bir dünyadayız, şuanda… Bütün kültler, burada. Börtü, böcek, hepsi biziz, canlar. Yeri yaradan da biz…..Yarını kodlayanda, biz. Toprağa tohumlayanda, biziz. Ve biz, aklın tahtındayız.

Nesillerimiz, dünya planetini görevli dirilikleriyle dillediklerinde bir tek olup, buraya kült olduk. Kompositörlük yaptılar, yaşam sahralarında. Dillendiler, ekmek oldular, yaratan, yaratılan tahditliydi, şafaktılar.

Netice, ne? İnsan et ve kemikti ama kördü. Sözümüz şudur; özün, gözünün görebileceği, insanın var edelim. Özün, gözünün görebileceği insanı, var edelim. Elimizin gücü buna yeter. Biz, o ölüye, dirilip gelelim. Ve ölüyü dilleyelim.

Hologramı aşanlara, göz açtıralım. Yenilik yaptıralım. Rahman olanı, leke sürenlerden, ayrı tutalım. Yolun kontrolünü kuralım. Sol tahta insanı, sağ tahta, imparatoru oturtalım. Hangisi ilimse, onu yoğunlaştıralım. Ve alıp, götürelim, saha olanları.

Yeri yaradan akıl, bizi yarattığını zannetti. Biz yaşamdık, zaten. Yalındık, şarkımızla, aşkımız, hep vardı. Yeri yarattığını düşünen, bilişi kodladığını da sandı. Yoktu ki “ol” diyecek, gücü de yoktu…Nazı, nası vardı. Yoktu.

Değerliler, süper sahraların gücünü kök görevle tohumlayan bilişimiz, bugün burada büyük kötülüklerini önlediğimi düşünenlerin görevlerini, kontrolü olarak kodlamaya çabalıyor.

“Yaradan, yaratılan”, dediklerinin kelamda, kulluk ilminde, olduğunu anlamaya çabalıyorlar. Koruma altına aldıklarımızın güçleri artıyor. Yollarını kodladıklarımız var ve hepsinde ilmimiz kodlanıyor. Elin gücü artıkça bütünün kültü de kodlanmaya başlayacaktı ve bunlar oluyor.

Toprağın toprağa vardığı bir insan kelamı var, dünya planetinde, her bir insan bir toprak ama toprağın toprağa varışı, kelama, kaleme varışından çok daha öte.

Sanmayın ki insan itibarını hak etmişte, insanı hakim kılabilecek gücü dürümlere çekmiş.

Hepimiz, barışı kodlamalıyız, canlar. Tüm insanlığın barışını kodlamalıyız, bugün dünya planeti siyahta mora varabilmek için saltanatın kuranında, kelamı kodluyor.

Biz görevliyiz, canlar. Bunu herkesin anlaması gerekir ve bugün buradayız.

Şimdilik! İş budur!

https://youtu.be/t69u0ZLgb0g

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   GÜLDEN ZENGİN

 

15.ARALIK.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ-1. BÖLÜM

İçindeki enerjiyi de hissedin lütfen... Yoğunluğu... Titreşimi alıyor musunuz? Serbest bırakın ellerinizi... Yoğun dalgalanmalar hissediyor musunuz?

Evet, başlayalım...

Dağlarım!...

Sistemin, nizamın ve düzenin görevidir ilim... Şu ana kadar hepinizi göreve çağırdım... Ve hepiniz BSUİ olarak buraya indiniz... Medine’nin kelamı da burada... Nesiller boyu dünya planeti için bir tek olup çalıştık... Kurullarımızın tümü mükafatlarını aldılar ve kendi lekesiz kaynaklarında, kendi dilleriyle dillenmekteler...

Kaça kaça hal oldu dünya insanı bütüne kelam olmaktan... ARTIK HERKES HERKESE KELAM OLMALIDIR...

Devin ya da devinme... Nesiller boyu bu planet seni sana kodlamak üzere planlamalar yaptı... Bu planlamalarda, Medine kelamı mutlak kuranını tüm insanlığa kayıtladı ve dedi ki “nesil, ilmin kalemi olsun,.. Ve bütün kökler görevi hak etsin...

Kuran insanın kulluğu, kelamı ve hakikiyeti, Mikail’in gücüdür... Genişle, genişle, genişle ve her anı kodla... Büyük amaç budur... Genişle ve kil ve kumu aş; genişle ve yoğunluğu artır... Ve yine genişle ve mutlak kuranını kodla ve yine genişle ve HALİK OL!... Ama genişleme hepimizde ve herkesin kelamıyla olmalıdır...

“HAVUNYA” dediler insana... İlmin kapısı olana “HAVUNYA” dediler... Havunya; kulu kula KUL yapar... Ha diyeceksiniz ki “o, kula kulsa niye kul olsun yeniden...” Resim yaparken bu gerekir... Hepimiz yarını resmederiz... Yaptığımız resimlere kendi kontrolumuz altındaki toplu, tahditsiz ve hakiki ilmi koyarız... Ve yeni dünyaları kodlarız... Bütün Mesihler, dünya planetinin gücünü bilirler... Her şey, her şeyin yoğunluğunda kodlanır... Ve toprağa tohum ekenlerin hepsi kelamı halik kılıp MUTLAK KURANLARIYLA İNERLER ZAMANA...

HATA, HATAYI TOHUMLAR... Ya da mutlak olan toprak toplum tohumu kodlarken yine hakkı, hak ettiğini diller... AMA HER ŞEY, HER ŞEYİ KODLAR... Mutlaka ayrılık gözetenler, ayrılığı tohumlarlar... Ama Hakk’ı gözetenler Hakk’ı tohumlarlar... Neyi hak ettikse onu gözettik, onu dilledik... Ve biz onu yarattık... Bunları iyi anlayın...

Benim hakkım ilim... Ben ilmi yarattım... Ama benim insana kuranım da, diriliğim... “OL” derim olur... Bu gerek insanlık boyutları için; gerek mutlak olan HALİK İLİM KALEMLERİ için... Bu şekildedir...

Hemen hemen her insan, Allah ilmini öğretir, ya da öğretir... Ama hep öğretir... Her insan yaşam sahralarında bunu hakikiyetiyle yapar... Öğretir... Ama Allah olup öğretir... Mutlaka insanda o yol, ışık meknuzdur... Herkes kendini değil, ilmi öğretir... Ama öğrenen, öğretici olma imkanına sahip midir? Mutlak değildir; çünkü öğrenen, kelamı kodlayan olduğu zaman, öğrenişi kendi tahditsizliğinden olur... Aksi takdirde, öğretilen, onda öğrenilense, o yolu kontrol altında tutan değil; o yola çıkan olur... Devinim arttıkça artar ve o yol, Allah’ı ve hakikiyeti dilleyenlerin yolu haline dönüşür... Ama onlar dilleyip dilleyecek dürüme varanları, HALİK kılmaya değil; OCAK olmaya çabalarlar...

Biliş haline gelebilen her insan, insanlık boyutlarına bilgi sahraları olup iner...

Evre evre bütüne hizmet edilir... Ama tüm evrelerde de, kaynak ekmek olur... İşte ekmek olan, et ve kemik olup, bütün kültleriyle MAHREK olur... VE MASALAR OLUŞUR... Çorba piştiği zaman, o çorbaya, Allah ilmi konulur... Hepimiz o çorbada şarkı türkü oluruz... Ama AŞK oluruz...

Ömür, bütüne hizmetle geçse de; ellerinizin gücü kaleme inmemişse; siz yok olduğunuzdan, işçiliğiniz, yolunuzda kodlayıcı değildir... “Ben çalışıyorum, her şeyi hak ettim” diye düşünenlere şunu söylemek isterim ki; yarattığınız kelamınızdan başka şeylerdeyse, SİZ YARATILANDA YARATILANSINIZ... Ve yaratılanda yaratılışınız, sizi sizden çıkarır... O olursunuz... Ve onun lokomatif olmasını dilersiniz ki, onda yol alabilesiniz diye...

Seli önlemek gerektiğinde, o sel olmanız gerekir ki; seli önleyebilesiniz... Eğer sel, sizin yaşamınıza inmişse; siz o selde KELAM ederken, o sel olup KELAM etmelisiniz... Yarın için kodlayacaksanız şafak olanı, toprağa inmelisiniz ve toprakta MUTLAK olmalısınız...

İnsan, ete kemiğe girene denmez mi? Denir... Ama, esas insan; eti kemiği olmayabilen, ama o yoğunluğu tohumlayan; gök çözümlemeleri yapan ve bilişiyle kaleme indirilen bilgedir... Ona biz, İNSAN deriz... Her şey, ama her şey, karanlık şavkı aydınlık kaleme indiğinde kodlanır... İşte karanlığın şavkı aydınlık kaleme inmekte iken, KARA IŞIK MUTLAK KURANI KODLAR...

Deli dumrul insan... Kendini dinler... Dinler ama, elinin gerçeğini dillemez hiç... Delidir, diridir ama kelamda halikse, ilimdir... Onun adına İNSAN denir... “Ama o, mutlak kurana kaynaktır” diyen çok azdır...

https://youtu.be/HJKiccTwinU
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   NAGEHAN

15.ARALIK.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Ol başağım ol!... Ol ki, HAK OL!... Benim adım, nesillerimin adıdır... İNSAN OL!... Benim için hiçbir zaman “sistemdir” deme... Ya da “nizamdır, düzendir” deme... İnsanlık boyutları hep “ben şuyum” der... Ama insan kendini dillerken mutlaksa, alıp götürür yürekleri ve bütüne hizmet olduğunu, tüm zamanların gücündeki o yoğunluk olduğunu dürümlere çeker ve diller...

Kısır bir dünyaya görevli olarak gelirken, hiçbir zaman MUTLAK olacağımı düşünmedim... Burada olma ihtimalim bile yoktu... Ama ben bugün buradayım... Bu görevi kontrollu olarak kodlayan bilgelerim, benim ilmimde bedenimi kelama çekeceklerini düşündüler... Kurullarımın her birinde masalar oluşturuldu... Her bir kurulumda mutlak kuranlarım KELAM etmeye başladılar... Kaçıp giderken yoğunluk ilime, ben o ilmi mutlak kuran yaparken; herkesin gerçeğini anlattım...

ALLAH İNSANI “KURAN” DİYE YARATTI... Okuyan, okunan olsun diye çabaladım... AMA OKUDUKLARINI ANLAYAMAYANLARA, GÖREV VEREMEM... Görevli olmalarına imkan yoktur... Ekmek yaparken bunu hep dilledim... Kim insana gerçek ilimle inerse, ocağında bilişi olur... Bugün bunu anlattım ve dedim ki “BİLGİ, ALLAH’IN TAHTIDIR, OL DEYİN OLDURUN. KÖK GÖREV BUDUR...”

Koca bir doğaya görevli olarak inenlerin, çorba yapmalarını diledim... Merdivenimin gücünü bilmeyenler, benim ilmimi dillemeye kalktıklarında; kendi yaşamlarını kontrol altına alamayacaktılar... Çok, çok mutsuz olduklarını görüyorum ama, kardeşlerim; dünya planeti size “İNSAN” demedi, “İLİM” de demedi... Kendi lekesiz kaynağınıza inin diye bekledik... Bugün bu çalışmayı kontrol ederek, kendi yoğunluğunuzu artıracağınızı düşündüğünüz zaman, seviyenizin güçlenmesi için çalıştık... Yerkürenin gücünü hologram diye dillemenize iznim yoktur... Büyük kötülükleri yaşam sahralarına indirebilmek için, her anı kodladığınıza eminim... Alıp götüreceğiniz ne varsa, kendi yüreğinizde kodladınız ve aldınız ama, ölü planete kök görevinizi kodlayarak inmenize izin veremem...

Allah dedi diye, akıl dillenmez, bunu anlayın... Allah dedi diye yarınlar kodlanmaz... Ben Allah’ın dediğini diyen AŞKLA MUTLAK KURANI KODLAMADIKÇA, yolun kuranında mutlak kelam etme imkanınız yoktur...

“Koca bir doğa” dedim... Ama bu doğaya ben EKMEK İLMİNİ dillettim... Şimdi deve kalktı ve o devede insanlık oturuyor... Hepiniz o deveye “İN KALEMİ” olup binecektiniz... Yok canlarım... İn kalemi olanın kelamı, olduğu zaman o devede oturabilir... O deve onu taşıyabilir... Bugün size bunu anlatmak istedim... Kendinizi elinizin gücü diye bilin ama, MUTLAK KURAN olarak, bizim kelamımızı “kalemden indi yere bilgi ile dillendi” diyerek siyahtan mora çekilip bu çalışmaya dahil edileceğinizi zannetmeyin... EMİN OLUN Kİ BU DÜNYA, ALLAH’IN IŞIĞIYLA KAYIT YAPAR ama bu dünyada bütüne görevliler mutlak kuranlarını dillerler... Cennetin adı insansa, geçin ve insanlaşın...

Sizin için daha farklı düşüncelerim de var... Ama bugün bu kadar yeter size... Emin olun ki dünyanın lekesiz kalması için, her şey yapılacaktır... Eğer lekeyi halik kılacaksanız, o leke sizin kelamınız olduğu an, sizin yaşamınız olacaktır... Bu kesindir...

Bugüne kadar size her şeyi anlattım ama anlama imkanınız olmadı... Bundan sonraki süreçte, yorulduğunuz anda yoğunluğunuzdaki kırılışlar, kontrol dışı kayıtları sisteme indirecek ve sizi sizden size dillerken, sizin yolunuzda o yaşam kodlanacak... Kesindir...

Bana zorluk çıkararak, beni kontrol edebileceğinizi düşünmeyin... BENİM İNSANA KELAMIM, AKILDIR... EĞER YOLUNUZ YOKSA, AKLINIZ DA YOKTUR... BU KESİNDİR... Bu tabiat, benim insiyatifimle kodlandı... Ama bu tabiata kurullar kodlanarak, kayıtlar yaptılar... İntikam peşine koşan sistem kelam edicileri bugün burada kalemlerini kırdılar... Biliyorum...

ORAN TOPRAKLARININ toprak topluma tohum olduğu bir günde, bedel ödetilir... İslam insan bunu anlamalıdır... Eşek sudan gelinceye kadar... Bugün bu çalışma sürdü... Öyle mi? Yok canım... Sizin suda olmanızı bekledim sadece... Ama siz bu suya gelemediniz... Bunu biliyorum... Gelseydiniz, sizi kodlardık... Gelseydiniz sizi koklardık... Ama gelemediniz... Çatı kuruldu ve siz o çatının altında yoksunuz... Kurullarınızın kontrolu yok artık... Ellerinizin gücü bitti... Yolunuz kontroldan çıktı ve sizin ilminizde bizim yüreğimiz olmayacak... Ağırı hafifletme imkanınız yok... KURAN İNSAN, mutlak kuranını kodladı ve siz sistem, nizam ve düzenin gücü sizin yüreğinizi, halikiyetinizi kat-i olarak halik kalemden ayrı tuttu...

Ölü planet dillenecek ama sizsiz dillenecek... Bunları iyi anlayın... Şimdilik...

https://youtu.be/f-HbQn-2IF0
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NAGEHAN

 
  Bugün 371 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol