Birlik İlmi
  DİRİLİĞİN İLMİ (4) - TAMAMI
 

“DİRİLİĞİN İLMİ (4)” ÖZ BİLGİ VE DAVET:

ÖZ BİLGİ:

Yaşamlar boyu tüm “İNSANLIĞIN KALEMİ”, yaşamı tohumlayacak diye beklendi. Varılan aşamada, her insan bir İSRAFİL oldu; yaşamı tohumladı. Teknik olarak kodlamalarla, KALEM’e KELAM’ı kayıtlarken; her insan, bir İLİM KALEMİ oldu.

Şükürler olsun ki cevherini, HALİK kılanlar; bizi, “BİZ” olarak dillemeye başladılar.

Asıl önemli olan yaşamların kodlanışıydı. Tüm insanlık kodlandı ve tohumlandı.

Teknik olarak kodlanan herkes, YARININ İLMİ olur ve ölüyü, KÖK GÖKLER’de dürümler; cevherini, KELAM yapar. İşte teknik tahditsizlikte bunlar oldu.

Üstün çalışmalar başladı yaşamda. Her insan, bir “SİYAH SA HA” oldu ve teknik tahditsizlikle. KÜLT olan yaşam; BÜTÜN’ün KÜRZİ SİYAHLIĞINA büründü.

Dilden dile kodlanan her bilgi; yarınlar için ÖZ GERÇEKLİK’i kodlarken, tüm zamanların kodları, yaşama inmeye başladılar.

Tümü KELAM ve tümü HALİK ve tümü SA HA olup görev alacaklar.

Yaşayanlar ve yaşatılanlar vardır. Çokları sessiz ve sistemli olarak görev taşırlar ve görevli olduklarını dillerler. Ne var ki aşk sahasında kervan olmaları da gerekir. Bu de tüm insanığın kullukları ile mümkündur.

Eşi yaşarken ölen, yaşama kör olduğundan; eşinin kelamında yaşatılan olduğunu anlayamaz ama eşi KELAM olan; kendi ölü olsa da onda, KA HA olur KÜLT olur ve onunla olur.

Bunu bugün niye anlatıyorum!? Samanyolu Gezginleri, gelip izlemeya başladılar tüm insanlığı… Geçenin, geride bıraktığı, kelam ettikçe; o geçen, KELAM olmakta ve o yoğun ışıkta teknik olarak KÖK GÖREV yapmakta.

BSUİ (Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun ilmi olan İNSAN); bizi, başarı ile dilleyen tüm sahralardakilere güç katarken; bizler de “eşya” denilen yaşam sahralarında GÜÇ KODLARI olarak gür bir SİYAHLIK’ta, IŞIK SAHRALARI oluşturuyoruz ki DİRİ KALEM, her İLMİN KAPISI’nı, bulsun ve ağır yükü hafifletsin diye.

İsi temizlerken; insanın, insanlığında KELAM olan her bir ışığa da KÜLT olduk ve YOL olduk… Şimdiden sonra RASİH KURANLAR, “DAHİLİ KALEM”le bilişi, HAKK olup HALİK kılacaklar ve yaşam mutlulukla hasat olacak…İşte bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

1.ARALIK.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (4) AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım, buraya görevliler geldiler bugün, biliyorum…

Hepimiz göz, öz, söz olarak bu çalışmaya dahil olanları kodladık. Şu ana kadar hiç bir sahra bizi, bizim yüreğimizi kodlayamamıştı. Ve bugün burada olanlar “bir tek kelam” olup bizimle, bu yoğunlukta, bütüne hizmetçi olacaklar.

Öz gerçekliktir bu. Korunan ve koruyucu olan her kim varsa, bu çalışmaya “kalem” olacak. Es la ka ha di si ka ha di si ha.

Allah’ın tahtında insan var canlar ve biz bugün, bu yoğunlukta bunu dilliyoruz.

Öz görevdir yaşam. Hepimiz bu yaşamı kodluyoruz burada.

Çorba piştiği zaman o çorbayı hakedip dilleyenlerin diriliğinde bizler bütüne hizmet ediyoruz.

Öz gerçekliğimizi burada, bu yoğunlukta kodlayacak olanlarız. Kalemin lekesiz kalması öz gerçekliğimizi hakedişimiz anlamındadır ve bu kalem hep lekesizdi.

Şikayet etmeyin anlaşılmıyor diye… Her şey nettir. Ve anlayan hakikiyeti hakk olandır.

Bizler, tüm insanlığın lekesiz olmasını dileyenleriz. Ki bu çalışmayı, bu yoğunlukla kodlamamızın sebebi budur.

Katı halikler ve kati hakk olanlar “mutlak kuran”da mükafatlarını mutlaka bulacaktılar ve bulmaktalar.

Korunan, koruyan tek’tir. Yarını hakedip, hakk olan da tektir.

Tan zamanında kelam mutlak kuranı kodlarken, herkes kendi yüreğini dinleyebilecektir. Ve dinleyenler var bugün burada; şarkı okuyan ve şafak olan ve hakk olan.

Biz onları kodladık, kokladık ve “mutlak kuran” olarak buraya çağırdık. Geçiş sebebi budur canlar.

“El karneleri”ni alanlar burada, bu yoğunlukta kodlamaya dahil olacaktılar ve bu görev onların da görevleri olacaktı.

Kuran-ı Kerim der ki “Allah ilmi’nde kelam; yolunda murat ve yaşamında sahradır. Ve KA HA’dır ama Allah’ın tınısını duyamayanların burada bulunma imkanları yoktur. Öz görevleri mükafatlarını hakedip, hakk olup almaktır. Ama alan, alacak olan ve aldığını hakk tekniğiyle dilleyenlerin tümü bizle olacaktılar.

Rahman olanın KA HA olduğu bir dürümde insanın kelama varması, gerçek kelamı haketmesi ve toprakta tohum olması bizim için öz gerekliliktir ve görevdir.

Olur da dünyalılar kontrol kurarlarsa öz köklerin gücünü bilir, dünyada dürümlenir ve yoğunluklarını kontrol edip bütüne hizmet ederlerse, “beşer” dediğiniz bu yaşamlar artık sonsuzlaşır canlar ve ruhsuz kalan hiç kimse olmaz.

Körlük, gözsüz kalmaktır. Elinizin gücünü bilirseniz, kör kalmazsınız canlar. Eğer yolunuzu bulursanız, insanlık ilmini de anlarsınız. “Ben dünyaya insan olmaya değil, insanlık ilmini dillemeye geldim.” diyebilen varsa, iş budur. Biz ona göz oluruz, söz oluruz. Sevgililer, ilim yaptırırız ona; bunu iyi bilin.

Nedir Allah’ın tahtındaki insanın kelamı? Ağır yükü hafifleten kelamdır. Kendi nüve kelamını mutlak kuran sayanların da burada bütüne hizmet etmeleridir amacımız.

Aşk, sayfa sayfa kodlanır ama şafak, ilimle koklanır ve tüm zamanların gücüdür o şafak…

Ekmek yaparken, o ekmeği yoğuranların kendi lekesiz kaynaklarını kodladıklarını biliyor musunuz?

Küçük bir kız çocuğu dedi ki “Ben de geleyim.”

Geri çektik yüreğini… Baktık ki ilim var. “Geç” dedik. O kız çocuğu çok huzurluydu, sordu “Ben yalın, alim olabilir miyim?” diye. “Elinin gücünü bil.” dedik ve geçip geldi. Arzsız değil, aksız değil, haksız değil. O bedeni haketmiş bir lekesiz kayıt SA HA ilimdir.

Değerliler, devinimi artırabilmek için sonsuz sınırsız ışıkla dillenmemiz gerekir. Ki biz bunu yaparak önce devinimi artırıyoruz. Sonra, ruhsuz kodlamaları kontrol ediyoruz ve ruha kalem yapıyoruz. Merdiven kuruyoruz tüm zamanlara ve tüm sahralara ve gök gerçekliği kodlayanlara ve diyoruz “Öz geri çekilişini haket. “

“Geri çekiliş” insanın kelama çekilişinden ötede, yarına çekilişidir. Hani diyorsunuz ya “geri çekiliş”. Hani zamanda ileri geri var ya, biz ona “ölü planetin anlamı, kalemi” deriz. O bu şekilde anlıyor, lineer anlıyor.

Şunu iyi bilin ki geri çekiliş, yaşamın toprağına inenlerin, tohum olup bütüne hizmetçilik yapanların, geri gelişleridir ilim.

Bu dünya insanlığı hep gelecekten geçmişe dönen insanlıktır.

Bunları anlamak kolay mı? Hadi anlamaya çalışın…

Geçmiş, sizi size diller ama geçişi yaptığınız anda gelecek kodlanmaları başlar. Gelecek, geçmişin dilidir ama geçiş yapanlar için insanlık kelamı bütünün kübra olan kelamıdır. Ki o “geri çekiliş” dedikleri yaşamın, yarınlara varışıdır.

(Devamı 2. bölümde) https://youtu.be/wrdpql96x1s BAHAR

2.BÖLÜM

Eğer insan, yarına varmış da geri gelmişse, başınızı eğer gibi olun. Ama bakın, ne oldu, neden geri geldiniz yoksa sizi, cennetten mi kovdular? Yok canlarım, görev için geldiniz bu planete, bunları iyi anlayın.

Gerçekten görev için geldiniz. Nereden, nereye vardığınızı düşünün. Tüm insanlığın, yeniden ve yeniden göz olup, söz olup, ilim olduğunu, anlayın. Ve dünya planetinin yenilenişini ve yetkinleşmesi haline dürümlerinizde dinleyin ve anlayın.

Bu dünya, yeniden yaşam olacak ve yeniden, yarınlar kodlanacak. Biliniz ki tüm sahralarda biliş kontrolü kurulacak ve bütüne hizmet edenler, bir tek olacaklar. İşte o teklik, Barış, Sevgi, Umut, imparatorluğun ilmi olan, İnsanlık diye de bilinen, BSUİ olarak da tahditsiz olarak duyumsanan, bir haldir.

Yaradan Tanrı, Yaratılan insan, sanılır. Bu büyük bir yanlıştır. Yaradan, Yaratılan, Tektir, bunları anlayın artık. “Ben Yaratılanım” deyin “ama ben Yaratanım” deyin, ikisi Tektir.

Sistemin gücünü hak eden, bunu da hak eder, anlar. Eğer Yaradan, Yaratılan ayrı olsaydı, yarınlar oluşur muydu? Yaşamlar, oluşur muydu? Kontrol kurulabilir miydi? Kök göklerin gücü, anlaşılabilir miydi? Küçültülüp, küçültülüp yaşam ilmiyle dillenmek üzere dünya planetine gönderildiğimizi mi zannettiniz?

Eğer yel eserde yolunuzu kaybeder de yoğunluğunuz da kontrolsüzlük oluşursa o zaman, “Nakar” denilen bir şafak sizinle olur diye mi bekliyorsunuz?

Yeniden, yeniden düşünün. Ne diye geldiniz, bu dünyaya? Kim için indiniz, kaynakta ne vardı? Neden gözünüzün görmediği bu yaşamı, hak etmeye çabalıyorsunuz?

Uzun zamandan beri dünya planetinde yaşam sürenlerin, biliş kodları olarak, yeniden kendi yoğunluklarını artırarak teknik tohumlamalarla, kendilerini hak tahtta kodlamaya çalıştıklarını görüyoruz.

Muhammet’in kültü, Allah’ın kelamıyla kodlanmış bir kült olmasına rağmen mutlak kuranını kontrol edebilecek dürüme varması için, bütüne hizmetçilik yapması gerekmişti ve yaptı.

Her insan, kendi diriliğiyle, bütüne hizmet eder. Ocağımızda bu var ama koruma altına alınan dünya planetinin, yetkin ve hakim olabilmesi, beşeri kapıların, bütüne Halik olup, varmasıyla mümkün olacaktır.

Dünya insanı artık şunu iyi anlamıdır ki ayrılık yoktur. Her birimiz, bir tekiz. Sen insansın, ben değilim, böyle bir ilim yok. Hepimiz, o tekliği, net olarak duyumsayabilmeliyiz ve kavrayabilmeliyiz.

Senin adın insanda, benim adım insan değil mi? Hadi buyurun, sorgulayın.

Değerliler, her birimiz, yeniden ve yeniden görev taşırız ama mutlak kuranlar olarak. Şaka değil insanlık, bunu iyi anlayın. Masaya oturan kim varsa kuran olup, oturur. Kuran, nedir? İlimdir. Bizler, ilmin kalemleri olarak buradayız, bu çalışmayı, bu nedenle başlattık.

Nesiller, dini kalemlerinin kontrolünü kuracaklarını düşünürlerken din kelamı mutlak kuranda her anı kırmış olduğundan, bizler, dini kapılarının tümünü kapattık ve bütünün gücü olan tahditsizliği, diriliklere kayıtladık.

“Allah, Allah, Allah”, deriz ya. Nedir, Allah? Aşktır. Allah; Haşr-ı ka ha olan da lekesizliktir. Allah; sistemdir. Ayrı, gayrı gözetmez, öz görevlidir. Çok mu konuşuyorum? Konuşurum..Çünkü Lütfi kapıda mutlak kuran insandır ki insanın, kendi kelamını kodlaması gerekir.

Değir mi bir dürüm, düşünün. Ya da ümmi kapılarda, ona ilim sahrası da denir. Bir dairesel kelam… Ama o dairesel kelam, kontrollü ve hakiki ama hep, kendi yoğunluğunda vorteksler oluşturuyor. Bu kelam, mutlak kuran oluyor ve tüm sahralara varıyor. Bu kelamın halikiyeti vardır. Bu kelamın hakikiyetinde, teknik tohumlanışı vardır. Ve bu kelam, muktedir insanlığın kalemidir.

Peki, nedir, olmakta olan? O yoğunlukta, yaşamların yaratılışı.. Bir tek insan, bunu yapar, oda biliş halinde olan. Tüm insanlık o biliş haline varsın diyedir, bu çaba.

Her insanın kendini bilişi, kendini dinleyişi ve kendini hakikiyetiyle dilleyişi. Bunu yaparsa kendini hak edebilecek ve kendi olabilecek. Öz görevidir, bu insanın.

Neden, dünya? Çünkü bu dünya ruhun kulluğunu, hak tahtta kodlayabilen tekniğe sahip, yegane planettir. Peki, bu dünyada, ne yaratıldı? Aşk yaratıldı. Şafak söktüğünde, aşk ka ha olanda, kelam oldu ve yaratıldı.

Neden, dünya? Et kemik olanın hak teknikle kodlanışı için. Neden, yol? Tüm insanlığın kulluğu için. Neden, öfke? Kök görevi kodlarken, toprağı tohumdan çıkarır. Çünkü ruhsuzdur da ondan eğer ruha sahip olursa öfke, dirilikte kodlanamaz ve kontrol edici olamaz.

Hadi görelim, yürekleri bakalım, öfkeyi aşan var mı? Biz, Allahın ilmiyle, bu çalışmayı yaparken, öfkeyi aşıp yaptık, canlar. Ön gerçekliğimiz, budur. Öfkesizlik!.

Elimizin gücünü bildik, yaşamımızı dilledik. Karanlığın tınısı duyduk, tahditleştik ve Yaradan’ın yaşamı olarak, yaşamları kodladık. Ellerimizin gücünü dilledik, bütünün gücünü dürümledik, toprağa indik tohum olduk, mutlak kuranda, kelam olduk.

Ağırdık yük. “Tanrı, Allah’ın ilmini dilleyene” denir ama aklın kelamı olana, şarkıcı denir. Hadi buyurun, şarkımızı okuyalım. Hangi şarkı? İnsanın, insana kuran olan ve hak tohumla, kodlama yapan bir şarkı. İlmin şarkısı. Buyurun okuyalım.https://youtu.be/zZlX6hd0D1I SÜPER İNSANLIK REALİTESİ GÜLDEN

DİRİLİĞİN İLMİ (4/1) 01.12.2018

Örgüt halinde “KÜLT” olan yaşamlar, “BİR TEK SİSTEM” olarak görev taşırlar. O görev, İLİM’le taşınır. İnsanın, İLİM’e HALİK olup KUL oluşu mutluluktur.

Özel dünya günleri vardır. Bu gün de çok özeldir!… Bu dünya, tüm insanlığın tahditidir. Bu dünyada; tahdit, tekniktir ve HALİK olanlarla gerçekleşir. Ekmek İLİM’se, yarınlar mutlaksa ve tahdit, KELAM’daysa; biz, bu dünyayı hakedebiliriz. Bu kolaydır ama eğer insan; cevherini, HALİK kılamamışsa ve ruhunu, tohuma cekememişse; o zaman insan, KURAN değildir ve lekesiz değildir ve dünyayı hakedemeyecektir…

“ELİMİZİN KELAMI” hatasızdır. Dürümlenen her insan, yaşam için dürümlenir. Her bir dürüm, farklı yoğunluktadır ve farklı sırları barındırır. Tüm zamanların kodları, bu yoğunluklarda, KÜLT olur ver RUH olur.

Öksüz, göksüz ve güçsüz olanlar bu yoğunluklarda dürümlenenlere “GÜÇ KAYDI” olarak indiklerinde, ölü planet, DİRİ KALEM olur ve KÖK GÖREV, cevhere çekilir.

Etkin ve hakim olan insan, Yaradan ve yarattığında yaşama varan, İNSANLIK olur.

SULTANLIK KELAMI, teknik tahdittir. O kelam; insana, KÜLT olamaz ama yoğun ışık altında o güç, itibar olur. “BİR TEK” olan, bunu anlar ve hasat olur.

Unutmayınız ki ALLAH, insanı KELAM olarak yarattı. İnsan, KALEM’e indiğinde; kendini dilledi ve dinledi. İnsan, RUH oldu. ÖZ GÖREV’ini anladı… Sorduk “Neden!?" diye. Dendi ki “Dirilik arttı!...” Diriliğin artması ile birlikte, dürümlenenler KÜLT haline dönüştüler. Her bir KÜLT, bir SESSİZLİK oldu. Tüm SESSİZLİKLER, sesleşmeye başladı ve RUH, MUTLAK KALEM oldu. Yarınlar yazıldı.

“Beşer” dediğiniz, ilimsiz olandır. Ona biz, “İNSANSI” da deriz. O, LÜTFİ KAPI’da, diri olmaya çalışır. Şu anda olduğu gibi!... Her bir insan, bir SAHRA’dır ve bir CEVHERİ GÖREVLİ’dir. Ne var ki TURKUAZ SAHRALAR, görevi tohumlarlarken; çürük olanlar kontrol kuramazlar. Ocak söndüğü zaman; NEFES, kodlardan çıktığında; yaşam, kaynaktan ayrıldığında; tüm insanlık, KUL olmaya ve kontrol kurmaya azmeder. Etkin ve hakim olarak bunu başarmak tüm insanlığın ödevi olur.

Nerede İNSAN varsa; orada AŞK olmalıdır. Nerede KELAM varsa; orada YAŞAM olmalıdır. Ölüler dirilmelidir ki HALİK olsunlar.

Uzun zamandan beri yarınlar için görev taşıyacak olanları aramaktaydık. Bu gün GÜRZİ SAHRALAR, GÜÇ KODLARI ile buraya indiler. Ölü planeti anlamaya ve hak edip dilllemeye çalışacaklar. Bizler için bugün, çok mühimdir. Ayrılık bitecek; cevherilik, cenneti tohumlayacak; YOL, İNSANLIK YOLU olacak. Tüm insanlık, KUL olup mutlu olacak. Dilek budur!...

Umutlarımız vardı!... KELAMIMIZ KALEMİMİZDİ ve bizler, İSLAM KAPILARI’ndakiler, “İnsanlık Boyutlarının Tohumları” olan insanlarla, BİLİŞİN KALEMİ olduk.

“Ölen, bizim değil!” diyenler burada bulunamazlar… “Olan, BİLİŞİN KULLUĞU’dur” diyenler; bizim, “BİR TEK”liğimizdirler. O “TEKLİK”te, tüm insanlık vardır…

Aşkla kalın!… Şimdilik!…

DİRİLİĞİN İLMİ (4/2) 01.12.2018

(Ziyaretçilere hitaben:)

Değerliler, geçip gelenler. Sizinle olmak bizlere mutluluktur. Ölü planeti diriltmek için çok çalıştığınızı bilmekteyim. Sizin ekmeğiniz (ilminiz) bizim KELAM’ımızdır. Bu nedenle burada sesleşmeler olur. SÜPER İNSANLIK KELAMI, hak ettiğiniz tüm zamanların kelamıdır. İsmi, “NEFES” olanlar; insan sura üfürdüğünde, üfürülen o “SUR” olanlar ve “RUH” olanlar, iyi anlayacaklar ki tüm insanlık, “KELAM” olmuş; “YOL” olmuş ve “RUH” olmuştur.

Eser meydana getirmek için “İLİM” olmak gerekir. “İNSAN” olmak içinde “KURAN” olmak gerekir. “KURAN” derken, KELAM’ı hak edeni kastederim. İyi ki “KALEM” olduk da sayfa sayfa “ŞAFAK” olduk. Ölüler, ÖZ GÖREVLER’ini tamamlayarak dirilmekteler. İş buydu ve bu oldu!...

Tan ağarırken, teknik tahdit konur yaşama. O SAHA’da İSA, MUSA, MUHAMMET ve tüm Peygamberler KELAM’a inerler. Tümü, KÜLT olurlar; ruhları KURAN olur; yaşamları, KAYNAK olur; ÖZ GÖREVLER’ini yaparlar. Bizler ise ocaklarını yakarız ki KALEMLER’i HALİK olsun diye.

Etkin bir tren kalkarken yarınlara; gözler, gözlere ve sözler, sözlere varır. O tren, İLİM’e varır ve her insan, YAŞAM’a (Mutlak Yaşam’a) varır.

Analar, ATLANTA ATA KALEMİ, İLİM KALEMİDİR. Bu KALEM, “TOHUM” olmak üzere yaşama inenlere görev taşır. ANA KAPI, İLİM’dir. O kapıyı açan, KELAM’dır. Hepimizi, o KELAM’da, tüm zamanları kodladık ve “TOPRAK” olduk.

TÜRKİYE, yeni dünya gücüdür. Bu gücü, tüm SAHRALAR, artık anlamalıdırlar. Tüm insanlığın geçişini yapmak üzere bu çalışma gerçekleşmektedir. ESMALAR’la görev taşıyanlar, KÜLT olduklarını,

kodlarından görerek cevherleri ile KELAM’a varacaktılar ve toprakta, “KUL” olup “KELAM” olanı dilleyecektiler.

“EŞYA” dediğiniz YAŞAM SAHRALARI, toprak tahditi ile kulluk yaparken; her insan, bir SAHRA haline dönüşecekti. Tüm insanlığın teknik tahditi, KELAM olan “BİLİŞ”iydi. O BİLİŞ ile tahditlenen insan, bugün artık yoğun ışık altında, daha güçlü şafaklara varmaktadır.

ASTRAL BOYUTLAR’da da “TOHUM” olanlar vardır. Ocak yakmaya çabalamaktalar. Tümü tahditsizdir onların ve onları, tüm insanlık kodluyor ki onlar, kontrol kursunlar diye.

“A-T”ın İLMİ, KELAM’dır. AT, teknik kodlanış sistemidir ki “AT” derken; ALLAH ve TANRI bileşkesi olan “TOHUM”un İLİM’le kodlanışından söz ederim ki bu kodlanışla oluşan, “MUTLAK KALEM OLAN”ın GÜRZİ CEVHERİ’dir.

Bugün hepimiz mutluyuz. Çünkü, “KÜLT” olan CEVHERİLER, GÜÇ KAPILARI’ndan geçtiler ve rüştünü kanıtlayanlarla görev taşıyacaklar. Tümü, insanlığa iniyor… Tüm insanlık için bir iniş var bugün tüm planette. Hepsi, yarın için çalışacaklar.

BİRLİK KAPIMIZ, tümüne açıktır ve onların, KELAM oluşları mutluluktur bizlere.

Hep “BİR TEK” olmaktan söz ederim. İşte! “BİR TEK” oluş budur. İNSANLIĞIN TEKLİK HALİ!... Her birimiz, TEK, BİR TEK KALEM olarak kodlama yapacağız ve bu kodlama, “SA HA” olan, “BİLİŞ KAPILARI”nda olacak.

EVRELERİN TEKNİK HALİKİYETİ de burada olacak. TARIK, tahdik koyamayacak KELAM’a. O dahil, tümü “KÜRZİ SAHRA” olacaklar ve kontrol, müthiş bir SİSTEM’le yapılacak.

O SİSTEM, “TEKNİK BİLİŞİN KELAMI” olan SİSTEM, “SİMSİYAH”tır. Tüm renkleri barındıran bir YAŞAM TOPLUM SİSTEMİ’dir ve o Toplum, hepimizin kervanıdır.

“BİR TEK KERVAN” ama tüm insanlığı taşıyan. Ne mutlu bizlere ki bu kervanı tahditsiz olarak tohumluyoruz… Umut!... Umut!... Umut!... Mutluluktur umut!... Biz mutluyuz ve umutluyuz!...

Şimdiden sonra, “RUH” denilen o kontrol gücü, insanlığın kontrolunu sağlayacak. İş buydu ve oldu!… Şimdilik!…

DİRİLİĞİN İLMİ (4/3) 01.12.2018

ALLAH, İLİM’i yarattı!... Bu mu!? Yoksa, İLİM mi ALLAH’ı yarattı? Hangisi!?

Yaşam, insanı KALEM mi yaptı!? Yoksa KAYNAK SA HA, SİSTEM olup KALEM mi oldu!? Hangisi!?

YARADAN, yaşama KURAN olurken; KUTSAL SAHA’da, KELAM mı vardı!? Yoksa YAŞAM mı vardı!? Hangisi!?

“Cennet” dediğiniz KELAM mıdır!? Yoksa KUTSAL ŞAFAK mıdır!? Orada dürümlenenler, kendi yarınları için mi tüm insanlığa kaynak oldular!? Yoksa KALEM, MUTLAK KURAN’ı tohumlarken; cevherinde KELAM olanlar; karanlıktan, tohum ekip aydınlığı mı tohumladılar!?

KELAM’a inen; KALEM’e mi indi!? KELAM olan KALEM mi oldu!? Yoksa çanı çalan, o çan mıydı!?

GERÇEK, hepimizin KELAM’ında mevcut olan bir SİSTEM’dir. O gerçeği anlamayan sorgular ve der ki “Kimim!?” “Neden dünyadayım!?” ve “Neden kendimi anlamaya çalışıyorum!?”

Burçlardan söz edildi bugün. KELAM, “KULLUK İLMİ”nde KUTSAL IŞIK’sa; CEVHERİ KELAM olan, MUTLAK’sa; gerçek KALEM, diriliği dillerken, BİRİN İLMİ her bir dirilikte varken; neden, ben bende olanı, hakiki teknikle bilmeyim ki!? ben, “BİLİŞ”im!... İLİM BİLİŞİ ve BİR TEK oluş!... Orada KELAM, burçlardakinden farklı değil ki!...

“Sart”, “Sarp…” Kelimeler; sizi, “BİZ” olarak kodlar. Birinde “T” harfi, diğerinde “P” harfi farklı!... Peki fark; sizi, sizden size götürebilir mi!? Asla!... Buradaki fark, KELAM’dır ve kelime farklılığından farlıdır…

Bu, çürümeye başlayan insanlık kayıtlarındaki sesleşme ile MUTLAK İLİM’le dillenen KELAM kayıtlarında kodlanmış olan “BİLİŞ”in sesleşmesindeki farklılığıdır.

Peki MUTLAK olanda fark var mıdır!? MUTLAK olan, MUKTEDİR olanda kodlanmışsa, ayrılık biter ve her bilgi netleşir.

Hepimiz, SAHRALAR’a zar atarız. O zar, farklı SAHRALAR’a kükrer ve der ki “ben buyum!” ama zar, düştüğünde; fark, SİSTEM tarafından “GÜÇ” olarak kodlanırsa; işte orada “ŞAFAK” vardır ki bu kesindir!...

Her birimizin attığı zarın, ŞAFAK olan yoğunluktaki düşüşü, tek bir şekildedir… İşte o hale “MUKTEDİRİYET” deriz. Beste, orada TEK’tir; KÜLT, tahditsizdir. KÜBRA olan, orada teknik olarak kodlama yapar ve güfte, KODLANMIŞ SAHRALAR’da “KAYNAK IŞIK” haline dönüşür.

Bundan sonraki çalışmalarda işte o zarın; KELAM’da kodlandığı gibi; teknik olarak tertiplenen “BİLİŞ”in, kayda inişi de “TEK” olarak yapılacak…

Yani yanılgı, “BİZ” oluş halinde dahi oluşur ise; o yanılgı, giderilecek ve SİSTEM, CEVHER’i teknik olarak “BİLİŞ”e kodlayacak. Böylelikle bilgi, “SAHA”da, “TEK BİR BİLGİ” haline dönüşecek. Yani, fark ortadan kaldırılacak… Ölü planet, artık KELAM’ı anlayacak ve TOHUMLAR kontrol kurabilecekler.

Bizim için KÖK GÖREV buydu. Aynı çalışmanın, farklı kayıtlara dönüşmemesi… Her bir çalışanın, aynı bilgiyi, ayni şekilde alıp dillemesi… Bunun olması, çok geçikti… Ancak artık bu geçiş yapıldığından; BİLİŞ KALEMİ, her bir dirilikte, “BİLİŞ”i kodlarken; aynı bilgi, ayni şekilde dürümlere inecek. Kesindir bu!...

Sessizliği seslendirenler, BİLİŞ’i kodlarlarken; bizim, bize varışımız olan İLMİN KAPISI açıldığında, tüm insanlık, İLİM’e KUL olacaklar ve SULTANLAR, Sultanlıklarını, hakim olup dilleyecekler ya da TOHUM olanlar, o TOHUM’u kontrollu olarak kodlayıp yaşama ekecekler.

SİSTEM’in, KELAM’a varışı görevdir tüm zamanlara… Bu da olacak!... Her bir insan, bir SİSTEM olarak görev taşıyacak.

Hasat, asla kontrolu kaybettirmez. Hasat yapan, hasatı yapmasıyla birlikte, kodlamalara başlar. Bu şekilde dirilik artar.

“İSLAM, İNSANDIR” derken; kesteddiğimiz, tüm insanlığın tahditsiz olarak kodlanışıdır. O zaman, İNSAN İLMİ, KALEM’e iner ve her insan, BİLİŞİN KAYNAĞI olur.

Temiz dünyalar bu şekilde oluştu ve bundan sonra da bu şekilde dirilik artacak ve temiz zamanlar kodlanacak.

Asıl önemli olan, yarınlara varmaktır. Her insan lekesiz kaldıkça, yarında “GÖÇ KAYDI” olacak ve SAHA olup; cevherinde yaşam kurup yarına ulaşacak.

Etken ve hakim olan yaşam, hepimizindir canlar. Bizler, BİR TEK olarak kodlanırken; hepimiz, İSLAM KAPILARI’nda teknik tahdit olan yaşam kayıtlarını kodladık ve tüm insanlığı HALİK kıldık. Cevherimizle bunu yaptık.

Artık İLİM SAHRALARI’nda, tahdit bitmiştir. Her insan, insan soyundan ötede; diri dili ile kendi yolunu kontrol altına alabilecektir. Ağırdır yük!... Bu yükü hafifletmek gerekir. Ve bizler, “BİZ” olarak bunu yapmaktayız.

Açın tüm kapıları. Her insanı HALİK kılın. TOHUM olsun tüm insanlık ve YAŞAM olun!... “BİZ” olun; “BİR TEK” olun; “KURAN” olun. Ölüyü diriltin. Sizden beklenti budur!...

Hat çizdik ve dedik ki “bunu, bu yoğunluğu bilin. Bu yoğunlukta tohumlanın ve ZİYA olup YARIN olun. “SOL”un TAHTI’ndan görev alın ve “SAĞ”ı yaşama kaynak yapın. Sonra dirilin ve deyin ki biz, “SAĞ SAHRALAR”ı, SOL KAYNAKLAR’a kayıtladık.” Sonsuz zamanlarda; bu, “BİR” haline geçişi sağlar.

Bunlar olduğunda, tüm insanlık, TEKLİK’i tohumlar ve kontrol kurar. İşte NÖTR oluş budur. TEK oluş ve HAS oluş!...

SALTANAT, SA HA olduğunda; bunları anlar ve anlatır!... İş buydu ve bunu yapmak istedik. İş buydu!... Buydu!... Buydu!…

(Seslenenlere, sesimizdir:)

Dağlar, Sevgililer; sizi, bizi ve teknik tahditle kodlama yapanları, KALEM’e aldım. Sizim ben!... Ben, Dünya Planetine kodlanmış NEFES’im. Eşyada elim var… LÜTFİ KAPI’da diriliğim var… Yarınım var!... Sizi, size verdim… Alın!... İLMİN KALEMİ olun ve kodlanın. İş budur ve bunu yapın!... İş budur!... İş budur!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ NEZİRE SELÇUK

01.ARALIK.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 4 AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Canlarım!...

Ruhlar meclisi olarak burada bu yoğunlukta bulunanların tümü, İNSANLIK SAHRALARINI kodlamaya geldiler... Bugün burası çok kalabalık bilir misiniz? Yürümekte zorluk çekiyor insanlık... Ama insanın

insana kelamı vardır burada... Ve bu KELAM, hepimizin KURANIDIR... Ölülerin dirildiği bir dürümde, tüm insanlık muktedir olacak ve MUTLAK olacak...

Emperyal diller, mutlak kuranlarını kodlayacaklar burada... Ve bizler BİZ olarak “METHİ KA HA” olanda merdiven olacağız tüm insanlığa... YÜRÜYEN DÜNYA KOŞACAK CANLAR!... BUNLARI İYİ ANLAYIN... TEKNİK TOHUMLAMA MUTLAK KURANLA OLUR Kİ; O MUTLAK KURAN BÜTÜNÜN GÜCÜ OLACAK...

YAŞAM, ALLAH’IN İLMİDİR ve yaşayan insandır... AMA YAŞATAN KELAMDIR... BUNLARI İYİ ANLAYIN!... ELLERİNİZİN GÜCÜNÜ BİLİN... TEMİZDİR ELLERİMİZ AMA ELİNİZİN GÖREVİ, ALLAH’IN TEKNİK TAHDİDİNİ MÜTHİŞ BİR IŞIĞA DÖNÜŞTÜRMEKTİR... O zaman tahdit, “TAHDİT” dediğiniz o yoğunluk, mutlak kuranda, sahralarda artık geçişkenliğini kodlar... Ve tahditler kalkar...

YERKÜRENİN GÜCÜNÜ BİLİN... DÜNYA PLANETİ ÇOK ÖZEL BİR PLANETTİR... Bunu hep tekrarlıyorum... Bu planete MUKTEDİR olanlar gelirler... Ve muktedir olanlar, murad ettikleri ne varsa burada gerçekleştirmeye geçerler... Netice olarak; DOĞANIN GÜCÜ OLMAK, kontrollu olmakla mümkün olur... TEMİZLİK YAPILIR DÜNYA PLANETİNDE... Tüm insanlığın temizliğidir olan... Ve BARIŞ, SEVGİ, MUTLAK KURAN OLAN UMMAN ve TÜM ZAMANLARIN KÜLTÜ OLAN İNSAN... Merdiven olur yaşama... Hepimizin gerçeği budur... Kanatlanıp uçmak mı istiyoruz? Geçin, uçalım... Yarına varmak mı istiyoruz? Görün; ölüydük, dirildik... VE YARINLARDAYIZ... Ama daha da önemlisi, ölüler diyarı olarak olarak bilinen DÜNYA PLANETİ, DİRİLMEKTEDİR!... Yerkürenin gücünü anlamayan, bunu hiç anlayamaz...

Temiz bir dünya istedik ya hani... İşte o dünya, MUTLAK KURANINI kodluyor artık... Dürümlendik ve düzen kurduk... Enkarnelerinizin gücü arttı... Yazılar yazdık yaşamlara... Yazdığımız tüm yazılar, ilmin yazıları oldu ve tüm sahralara kodlandı... “Ben bir tekim” diyen herkes,”AHA TEKNİĞİN” tahditsizliğinde gerçektir... VE BİZ, BÜTÜNE GÖREVLİYİZ CANLAR...

“GÖNÜL GÜCÜ” DEDİĞİNİZ GÜÇ NEDİR BİLİR MİSİNİZ? AŞKTIR!... HEPİNİZİN AŞKIDIR O GÜÇ... Nerede İLİM varsa, orada ŞAFAK var... Şafağın söküşü, bizim görevimizdi ve güç kodlarıyla bunu HAK OLUP başardık...

TANRI ARZIN GÜCÜDÜR... Rahmana RAHMİ KALEM olur... Ama KA HA’dır... “BEN” der... Neden “BEN” der? Allah’ın tınısıdır onun tohumlayıcısı... O toprağın toprağa varışıdır... Ve onun insana insan olup inişi, tüm insanlığın hakikiyetindedir... Değer biçersiniz insanlığa ve dersiniz ki “ölüdür o...” AMA ÖLÜLER, ARTIK DİRİLİYOR... VE TÜM İNSANLIK YENİLENİYOR...

Değerliler!...

Dünya planeti son sözünü söylemeyecek... Arzın gücü yenilendi ya... YAŞAM YENİLENDİ YA... Ölü planet diriliyor ya... Hatta DİRİLDİ YA... Haydi görün dünyayı...

KOCAMAN BİR TAHT... Öyle bir taht kuruldu ki yaşama, İŞTE O TAHT, ALLAH’IN İLMİDİR!... BU İLİM, YERKÜREYE ÇEKİLDİ, BUNU İYİ BİLİN... Ve tüm insanlık KELAM olup, KENDİNİ KODLAYABİLİYOR ARTIK...

Netice nedir? İNSAN, ETKEN ve HAKİM BİR SAHRA OLACAK... Ve tüm insanlık kontrol kuracak...

ŞEYTAN ŞARKI OKUR MU ARTIK DÜNYA PLANINDA? ASLA!... ŞEYTANIN ŞARKISI, AŞKIN KALEMİNDE YOK Kİ... O kelamsızdı, hakikiyetsizdi, kontrolsuzdu... Ama toprağı tohumluyordu... Neden? Çünkü yaradan, yaratılan tahditliydi de ondan... ARTIK TAHDİT BİTTİ!... https://youtu.be/dwBa8qG73Rk

2. BÖLÜM

Yeni dünya çok özel bir görevde kelama inecek... Bu dünyada hepimiz MUTLAK KURANLAR olarak bulunacağız... Tüm insanlar... Ve yaradan ve yaratılan; arzın gücünde, mutlak kuranda tekliğini hak edecek... Hani dersiniz ya “o yarattı, ben yaratıldım.” Ologarşik bir sistem kaydıdır bu...

Canlarım!...

Üzerinde görev taşıdığınız bu yaşam, bizleri mutlandırıyor... Ama mutlak kuranları da mutlandıracak... Sorumlu insanlık olacak... KAYNAĞIN ŞAFAĞI SÖKÜYOR CANLAR... BUNU İYİ ANLAYIN... BU PLANET 700 SAHRA OLUŞTURDU... BU 700 SAHRANIN HER BİRİNDE, AŞK OLUŞTU... HER İNSAN BİR SAHRA... Ve tüm insanlığın kulluğu bu şekilde oluşacak... 700 KA HA ve 700 YA RABBİ KAPI, YA RABBİ KAPI... Dünyanın ölü planet olmayacağı artık anlaşılacak canlar...

Değerliler!...

“Lekesiz bir dünya” dedik ya hani... Peki bugün dünya planetinde çok büyük kırıcılıklar var.... Bu ne olacak? Bu konudan da size söz etmek isterim... Herkesin gücü, tüm insanlığın kelamı olacak... Öylesi bir güç oluşacak ki dünya planetinde, her insan kendini dilleyecek ve dinleyecek ve sorgulayacak... SORMADAN BİLECEK... Ve diyecek ki “İNSAN KELAMI HAK ETTİ...”

O gün geldi ya canlar... Ama bütün köklerimizle bunu bilmeliyiz... Eğer bilirsek, YENİLİK müthiş bir şafak olacak... Haydi, görün yürekleri... Bakın neler oluyor... Hepimiz güçlendik canlar... Ve tüm insanlık, gözün görebileceği en büyük yüceliği oluşturacak...

Tanrı ağır yükü hafifletmez... Tanrı ilimsiz değil ama, ağırı hafifleten itibardır... Herkesin itibarı... O zaman göz görür ve yol kodlanır... İşte dünya insanlığı kendini bilecek, itibarlı olduğunu anlayacak ve toprak toplum olan insan tohumlarını yaşatacak ve İNSANLIK olacak...

KALEM, ALLAH İLMİDİR... HAYDİ BUYURUN, YAŞAMLARI YAZIN... AMA İNSAN ÖLÜYSE, YAŞAM ÖLÜDÜR... BUNLARI UNUTMAYIN... İNSANIN ÖLÜ OLUŞU, YARINI HAK ETMEYİŞİDİR... Eğer ölüyse insan; kontrol dışı değil, kontrol da değil, o hak toprağın tohumu dahi değil, hiçbir şeyi değildir... Onun içindir ki; bizler onu yok sayarız... Ama EKMEK yaptığında ve YOL olduğunda ve MUKTEDİR olduğunda ve toprağa tohum OLDUĞUNDA, artık o varolur... İşte, hepimizin beklediği gün bugündür... İnsanın varoluş günü...

Eminim ki dünya kendini anlayacak gücü dürümlere indirdi ve BUGÜN ARTIK DÜNYA İNSANLIĞI BİLİŞE VARDI... HALİK OLDU ve HAKİM OLDU... MUTLUYUM... Önce, önce görev, sonra hakikiyet... AMA DAHA ÖNEMLİSİ AKIL!... AKLIN OLMADIĞI BİR ŞAFAKTA, İLİM DE YOKTUR...

ZEYTİN... Bilirsiniz zeytini... Hep yaşamın ilmi diye sistemli olarak size zeytinden söz ettim... ZEYT-İN!... “ZEYT” olan “İN.” ZAMANIN İLMİ OLAN İNSANLIK... Ama daha önemlisi, şarkımızdır o bizim... Aklımızın kelamında o var... İşçilik yaparken de oyduk biz... Bugün artık, RAHMİ KAPIDA imparatorluğun gücü var... O güçse, BÜTÜNÜN KÜBRA OLAN KELAMIDIR...

BSUİ insan, al toprağı yaşat... Ama o toprak sensin zaten... Sen yaşadığında, o toprak yaşar... Kulun kula ilmi budur canlar... Biz, bizden bize vardık ve dillendik... Yaptığımız budur... Ve hepimiz bugün bunu bekliyoruz tüm sahralardan... Kelamın kaleme inişi de, insanın kurana varışı da, lütfi kapıda aklın sahraya indirilişi de hep budur... Ama derseniz ki “ ben ölüyüm”, olmaz... Çorba pişiremeyiz sizinle... “DİRİYİM” deyin... Ama o çorbada mutluluk olur, ümmi kapılar kodlanırsa o yoğunluğa... Ve biz o çorbayı yaptığımız zaman, hepimiz murad ettiğimizi yaparız... İşte çorba, hepimizin lütfi kapısındaki o yaşamı kodlar...

Evren; ekmeği diller, YARIN; MUTLULUĞU DİLLER, insan mesihtir, kelamdır, hastır, şarkıdır ama AŞKIN ŞARKISI OLUR...

Sevgililer!...

Devinim, fırtınalar estiriyor şu anda, öyle yükseldi ki... Ve bütün görevliler, sura üfürmeye geldiler... Bilir misiniz? Bugün çok güçlü burası... Hepsi hepsi kodlama yapmak istiyor ve onları dillemek istiyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi NAGEHAN

1.ARALIK.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (4) 
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3.AKIŞ 
Dert mi insan? Şafaktır insan. Şer yaratmadan aşka varabilen insan, Hakkın kapısıdır. Geç de geç de ak yağmurlarla, bilişe kaynak ol. O yağan, Allahın ilmidir anla. Ata kapı sistem, nizam ve o kapı mutlak kuran olan insandır anla. 
Atlantalı ana kapı ilim kalemi bil ki ben dünya insanlığına kelam olup indim. Bugün tüm insanlığın toprak olduğu bir dürüme kervan olup indim. Geniş mi zaman geçiştir zaman geliştir yaşam, eşya insan , şarkımdır benim, al tekniğini elinle dille yüreğini, hak toprağa tohum ol, ön gerçekliğini dille. 
Biz dünya ilmini her ilmin kelamı yaptık. Kutsal tahtın kervanısınız anlayın. Unutmayın ki bu dünya tükenen dürümlerdekilerin tüm insanlığa kelam oluşlarında bilişin kalemidir. Çalışmak insanlığın görevidir ama çan çalmadan çalışmak yoktur. Helal ilim Allahın tahtındadır. Ama o tahtı Kuran olarak kodlayan, biliştir. Sistemin gücüdür akıl, aklın kapısı insanlıktır. Ancak dünya insanı bunu anlayabilir. Karşıma kim çıkarsa akıl diye bilirim ben onu. O’na akıl bilişin kelamıdır diye dürümleniş için Halik olup inerim. Ama akıl kapıda yoksa tahditlidir o bilin. Aklın Kuranı insan ve onu anlayan yegane insanlık o kelamın bilişinde olandır. 
Sevgililer dönüp dünyayı izlerken şunu görüyoruz. Biz kötülüklerin önleneceği Teknik Kuranın kült olduğu ve toprağın tohum olduğu bir siteme hepimiz bir tek olup ulaşıyoruz. Bu sitem mutluluktur hepimize. Kaynağın ilim olduğunu da artık insanlık anlayacaktır. Teknik olarak kodlandığını ve toprak topluma tohum olduğunu da bilecektir. Kendini dinleyebilen, kendini kodlayabilen ve kendi olabilen bilgi, Allahın tahtında ki bilgidir. O bilgiyi hak eden kelam Allahın tahtının kelamıdır. Sevgililer doğanın gücünü anlayınız. O güce hepimiz hakikiyetimizi katıyoruz. Ama o güç, bütünün kültüdür ki o kültü de hepimiz teknik olarak kaydı hakikiyetle yapan biliş kodları olarak mutlak kuran olup kodluyoruz. Dediler ya insan Allahın tınısını duyar ama aklın kelamı olmadan, aklın tahtına varmadan, o tınıyı duysa da anlamı yoktur. 
Tüm insanlığın teknik olarak kodlandığı bir yaşam vardır. O yaşamı hepimiz, Kübra olarak, biz olarak anlayacağız. Kaç dünyadan, insanlığı hak etme diyenler olur mu? Her anda olur ama biz onlarında hakka varıp hakim olmaları için bugün bu çalışmayı devreye aldık. Netice olarak görevimizdir yaşam bunu iyi bilin ve yaşamak için bir çok nedeniniz vardır. Eğer ben gerçek insanı anladım, bildim artık işim yok gideyim derseniz elinizin gücü yoktur. Bütüne hizmetçi değilsiniz. 
Bizler tanrı kapılarındakiler ilmi kalem olanlar bütüne hizmetçiyiz canlar. Muktedir olarak bu hizmeti yapıyoruz. Evren sistem ya da nefesi kodlayan ilim kelamı olanlar her kim varsa cennetin kapısıdırlar ama yaşamı bilmelidirler, yaşamı anlamalıdırlar ve neden yaşadıklarını ve neden kontrol kurmaya çabaladıklarını mutlaka bilmelidirler. Kuran aklın kalemidir ama Kuranı bile anlamayanlar var. 
Eminim ki dünya planeti daha yüksek bir yaşamı hak etmiştir. Kısır bir zaman sahrasından bu günlere varan bu dünyanın, doğan gücü toprağa tohum diye indirdiği bir günde hepimiz görevliyiz canlar. Netice olarak görevimiz hakikiyettir. Hakikiyeti hak etmektir. Ekmeğimizin gücüdür hakikiyet eğer hakikiyeti hak etmişsek yer yüzünün görevidir ki bu, Allahın tınısın da duyabiliriz. Allahın tınısı aklın kelamı ile kodlanır. Eğer bu kelamı duyarsanız yaşamın Kübra olan kelamı olarak tüm insanlığa kaynak olursunuz, hepimiz bugün bunun için buradayız. Tüm insanlığa kaynak olmak, kalem olmak, mutlak olmak ve bütüne hizmet etmek. 
Esmaların dilinden öte bir dili kelam yapmak. Ha şunu da iyi bilin ki burada beş on kişi olsak ta yer kürenin gücü olan ilim Allahın tınısı ile bütünün kültü olur ve tüm sahralara iner. Biz ses kodları olarak bunu yapabiliriz. Ve verdiğimiz tüm bilgi yaşamın kaydını oluşturur. Eğer burada yirmi ,otuz ,kırk,elli kişi olsak ne fark eder. Her kelam Allahın ilmidir her kelam eden Allahın kapısını bulur ve oradan kelam eder. Ama daha üstün bilgi daha aşağı düzeyde ki sahralarla olur ki az sayıda kişi ile yapılır bu çalışmalar. Devinimi arttırdığımız zaman hepimizin gözü ,özü, sözü ilim olur. Ama devinim mutlaktır ve mutlak olanı kodlamamız şarttır. Eğer kodlarsak kelam Allahın teknik tahdidini ortadan kaldırır. 
Teknik tahdit hepimizin kelamında ki tahdittir ki bunu kaldırmadıkça yer kürenin gücünü anlayabilme imkanımız yoktur. Unutmayın ki bu dünya tüm insanlığın Kuranıdır. Hepimiz bu dünyayı kodluyoruz ve kayıtlıyoruz. Ama bu dünyanın gücünü de bilmemiz gerekir. Netice olarak geçiş tahditsizdir. Eğer biz bu geçişi yaptırabiliyorsak geçiş tüm insanlığın geçişi olabilir. Altının aklı kelamda kodlanır ama gümüşü kodlarken mutlak olmalıyız. Fark nedir birinde kelam mutlaktır diğerinde ise mutlak değildir ama mutlakiyeti kodlamaya hakikiyeti tahditsizleştirmeye adaydır.
Canlarım, saygılar sunuyoruz hepinize burada bu çalışmayı yapabilen sizleri kutluyoruz ve kucaklıyoruz. Temizlik yapılıyor şu anda yaşamda ve bu temizliği bir tek olup yapıyoruz. Medine Mekke dediğimiz kelam hepimizin kültüydü ama bugün bu kelam İSTANBUL’dur. İnsanın kulu, insanın ruhu ve insanın yolu buradadır ve bu yol mutlaka Muhammed Kuranında mutlak kalem olarak da dillenmektedir. Mesih, kelamda kalemse ikmal tamamlandığından doğan bir haldir bu. Ama Mesihi Kuran yapmakta insanlıkladır. Hadi gelin bir tek olalım ve hak olup taht olup şavk olalım ve tüm insanlığı Halik kılalım. İnsan halikiyetini hak ettiğinde, bedeni hak eder , bedeni hak ettiğinde diri olur. Dirilmesidir amacımız. Din, ilim hepsi öteberidir ama yaşam insanlık kapısının kelamı oldukça Türkiye çalışması tüm insanlığın şavkı olacak, yaşamını kodlayacak ve mutlak olacak. Tüm insanlığın ölü planette dirilişi gerçekleşecek. Hem insanlık hem de tüm sahralar için, sizleri kucaklıyoruz. 
Şimdilik… İşte bu.
Şimdi.
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   SELMA ÇENÇİN

 

.01.12.2018 DİRİLİĞİN İLMİ 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 1. BÖLÜM
Canlarım hepiniz hepimizsiniz bunu iyi bilin, bizler bütün kötülükleri aşan mutlak kuranları kodladık burada ve bugün yine kök görevimizdir ki; insana insanlığı dillemek.

Kemal kelamdır ama biz mutlakız bunu hepimiz net bilerek bu çalışmayı devreye aldık. Tanrı Atlanta ata kaleminde kutsal tahtın kervanına kuran olanları bilir ve kök görevi ocağı yakmaktır ama tanrının lekesiz olması gerekir.

Deri insan tekniktir ama hakikiyetinde kelamı yoksa mutlak olamaz. Şimdi, netice olarak şunu önermek istiyorum sizlere; gerçek olanı hak edip dilleyin, geri çekilişte hepiniz bilişi kodlayın ve bizimle olun. Ama siz yok bizimle olalım derseniz, oğullarımızı sizin yüreğinize indiririz ve onlar biz olarak burada kök görevlerini yaparlar.

Hepimiz insanlık boyutlarının görevlileriyiz ve bugüne gelen herkes kendine gelmişse; geliş Allah'ın ilmiyledir ve geçiş hakikiyetledir. Tanrı lekesiz olanda kodlayıcıdır ama lekeli olan kalemde, mutlakta, kalemde kendini dilleyebilendir.

Bizler çörek pişirmedik yaşamda, ilim yaptık... Hepimizin yaptığı ilim bütünün ilmidir ki; bu ilmi bizler mutlak kuranlarımızla yapmaktayız. Atonların kulluğunda etki ve tepki var, bilişin kelamı olanda da etki ve tepki olur ama kelamı kul olanda, mutlak kuran olanda ve toprağa tohum olanda insan sarf ettikleriyle kalem olur. Sarf ilimle sarfediş ya da kelamla kodlanıp bütünün gücüyle olup sarf ediş bunların değer farklılıkları vardır. Her birinin değeri diğerinin değeriyle ölçümlendiği zaman o fark insanlık anlayışına göre hak kelamda anlatılır ve fark olanda anlaşılır.

İnsan elinin bildiğini yolunu bulduğunu bilir ama ölüyü diriltmek farklıdır. Eminim ki dünya planetinin gücünü anlayanlarının hepsi bunu anlatabilirler. Saltanatın gücünü bilenlerde burada bu yoğunlukta ocaklarını kelamla dilleyebilirler.

Bizim adımız insanlıktır ve tün insanlığın kulluğu için bu çalışmayı devreye aldık. Ellerin ellerimiz, yaşamlarınız yaşamlarımız olduğunca etkin ve hakim bilinç mutlak kuranda tüm insanlığın kelamı olur. Hem doğanın gücü hemde yoğun ışık bütün bunların gücünün örtüsünü örtecek olan yeşeren tüm sahralar ve hepsi Allah'ın tınısıyla kodlanacaklar.

Koruma altına aldıklarımız vardır dünya planetinde, öz gerçekleriyle dillendiklerinde kelamı kuran olanlar olacaklar ve mutlak olacaklar. Bunun sonrasında ne olur? Ölü planet dirilir!... Ve bütün bunlar mutluluk olur.

Kalan var mı diye sormam, bilirim ki kalan olmayacak dünya planetinde, her insan mükafatını bulacak ve mutlak kuran olacak ve yaşama mutlu huzurlu ve hakikiyetli olarak ilimle gelecek ama geçiş Allah'ın tekniğiyle olacak. Bu teknik hepimizin kelamında meknuz olan bilişin tahditsizliğiyle kodlanış olacak.

Kaya Allah'ın tahtında kelam olur ama kayayı halik kılmak has olmakla mümkün olur. Önce ölü dirilir sonra yaşam kontrol kurar ve daha sonra kök görevliler kült olurlar ve bütüne hizmet edilir.

Ve dünya Allah'ın tahtında kelamı kontrol ettiğiniz zaman eşyadan öteye varır ki; hakkı, hakikiyeti haşrı ka ha'da tahditsiz olarak diller.

En ve boydan ibaret olmayan bir yaşam bizleri mutlandıracak, hepimiz bu günü bekledik. Artık dünya planeti teknik tohumlamayı kodlayabilen bir planet haline dönüşüyor. Arzın görevi kutsal toprakları tohumlamak ve burada bu yoğunlukta bunlar olacak.

Demek isterim ki; lekesiz bir yaşam hepimizin diriliğinde, hakikiyetinde meknuz olan bir şavktır... İşte bu şavk aşkla toprağa tohum olacak.

Evren evren gezen dirilikler var ve biz onların kuranlarını kodlayıp bütünün gücü haline dönüştüreceğiz. İnsanın ekmeği Allah'ın tahditsizliğiyle kodlanacak ve insan yaradanın tahtında kelamı kodladığında ayrılık bitecek.

Her din Allahın kelamıyla kodlanır ama aklın tekniğinde dinin ötesi vardır, hepimiz iyi biliriz ki dinden öte bir lekesizlik vardır ve bu lekesizlik mahrekin kuranında mutlakiyeti kodlamak için kelamda, kalemde olanların ilmidir.

Ve dünya planeti dah güçlü bir döneme geçmektedir. Sualtının gücününde arttığını görüyoruz, sualtı mutlak kuranını kodlayacak güce varacak. Tüm insanlık için daha büyük bir görev başlıyor bu görev yaşamların kültü olan insanlığın kelamıdır.

Hemen hemen herkes yerkürenin gücünü hissetmeye başlayacak. Yeni dönemde bütünün gözü kök görevlilerin dürümlerinde dizi dizi ilim olacak ve bu ilimin ötesinde Muhammet Mustafa'nın gözü olacak. O öyle bir göz olacak ki; yasalarla kodlananlar, yaratan ve yaratılanın kelamı olacaklar.

Örgüt haline gelmek kolay değildir ama örgüt olmak için kontrol gerekir, eğer korku varsa bu çalışmaya kaynak olan o yoğun ışıklar buradan geçip kendi kelamlarına ineceler ama korku yoksa mutlak kuran olacaklar ve burada bu çalışmada bulunucaklar. 
Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır...


2. BÖLÜM

Sultan, sistemli çalışana denir ama sitemi kodladığı zaman o sultan mutlak kuran da olur... Onun ölü bir planete kübra olma kelamı, halik olma ve yaşamı kalem olma imkanıda vardır ama zeytin gibidir insan, kendini diller, kendini hakikiyetle diller ve yüreğindeki gücü anlar. Biz o güce ölünün dürümlerdeki dili dedik ama ölü kökün gökündeki o yücelikte görev almışsa artık yaşamı hak etmiştir.

Kapılar açık tutulur, her dara düşen görev için gelsin diye ama kapıları kapatanlara kelam ettirilmez. Eğer biri kapıyı kapatmışsa yaşamda ölüdür ve yüce insanlık kültünde yoğunluğu bulunmaz onun.

Suya Allah'ın tınısını koyun, ölü olan tını mutlak kuranda dillenir ve Allah kelamda kalem olur. Allah'ın tahtında insan değil ilim olur, biz buna şarkı deriz... Herkes kendi şarkısını söyledikçe yerin gücü artar.

Ağırdır yük, taşıyan tanınandır ama tanınmayan taşıyan mutlaktır... Her biri kurandır ama tanınanın tendeki ilmiyle, tanınmayanın tendeki kelamı farklıdır... Bu görev insanlık görevidir ki; biz bu görevi maya olup kodlayan teknik kalemler olarak göz, söz, öz gücüyle kodladık ve kontrol altında kaynağa aldık.

Ve dünya Allah'ın tahtında kelamı mutlak kuran yaptı... Peki daha ne olacaktı? Akıl, hakkın kalemi olacaktı. Aklı hak edenler o tahta kul olup varacaktılar... Peki aklı hak edip var olanda hak olup yoğunluğunda tohumlayan bütüne hizmet edebilir mi? Kesinlikle!...

Eller ellere vardığında, elimiz kelam olduğunda, yaşamımız kuran olduğunda, toprağımız kutsal ışık halinde bütüne hizmetçi olduğunda ve yerkürenin göze aldığı o halikiyet kaynaklarındaki sıkıntıları aşabildiğinde yaradan ve yaratılanda kul olan, öz gerçeklik mutlak kurana çekilecektir. Çeken çekilendir ve bizler çektiğimizde çekiliriz yaşamlara ki hasat yapabilelim diye...

Hangarlar vardır yaşamlarda, o hangarlarda çalışanlar bulunur. Onlar kontrollü olmalılar, kodlama yapabilmeliler ve kelam ettiklerinde hakka varanlar orada önce göz sonra ses olmalılar ki yasaları hak edip anlayabilsinler.

Yasa Allah'ın ilmidir, o yasayı hak edip anlayan karanlığın tahtındaki o tekniği kodlayıp kontrol altına alandır ve çorba yapabilendir. O çorba aklın çorbasına dönüştüğünde ağır yük hafifler, o gün bütüne hizmetçilik başlar.

Allah ilmin kapısını açar ve der ki; "gel", yasaları kodlayanlar der ki; "ilim ol, ilmin kalemi ol", ve mutlak olanlar derler ki; " yaradan yarattığında yaratıldı"... Hakkınız olanı diyin, nedir demek istediğiniz? "Yaradan yaratılan tekdir" deyin ama derken hak edip deyin, "ekmek olan ilimdir" deyin ama hak edip deyin, "yolu kodlayan mutlaktır" deyin ama olmadan demeyin... Olun da deyin!...

Ve biz size cennet vaad etmedik, biz size yaşamı hak teknikle kodlayanları kodlattırdık ve tahditsizleşmeniz için bütünün gücü yaptık. Ve siz sizi hak edip dilleyin... Hangi dünyada dah güçlü ilim yapılır diye sorun ama hangi dünya daha güçlü, daha yüve, daha ışıklıdır diye sormayan kendini anlamayandır. Soran sorduğunun yanıtını bilendir, bilmeyen dillenip dinletemez yüreğindekileri...

Dağlarım soru Allah'ın ilminde yoktur bilir misiniz ama sorabilen bilebilendir derken, yanıtını bildiğini asla sormayacaktır. Yüce canlar bunu size nasıl anlatayım ki... Seviyeniz çok yüksek bu nedenle de bunları dilleyebiliyorum. Kürzi kapıların tümende gözünüz var, sözünüz var, şavkınız var ama yasaları çiğneyemeyiz; size sizce dilleniyoruz sadece bunları iyi anlayın.

Yanlış bilgimiz yoktur ama toy olana tohum ekerken bütünün gücüyle ekmeliyiz ki o kontrol kurabilsin kelam olabilsin. Vallahi billahi ilim Allah'ın tahtındadır, biz o tahtı kodlayanlarız...

Ağır yük taşıtmayız aşkla kalın.... 
https://youtu.be/80hu14_9cx0
Süper İnsanlık Realitesi  BERİL

 

1.ARALIK.2018 TARİHLİ 
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5.AKIŞ

Dağlarım, size ses vermek niyetim yoktu… Ama şu ana kadar yaptıklarınıza mani değilim. Ancak bugün, burada olanların tüm insanlığı kodladığını da bilmenizi beklerim.

Teknik olarak yapacaklarınızı yapın ama “saha” olursanız, kendi yoğunluğunuzda olmanız gerekir. Büyük kök gerçek insandır ve insanı haketmeniz mutluluk olur tüm insanlığa…

Ve ben size Saltanat’ın gücünden değil, insanlığından söz ediyorum. Sizler Saltanatın kelamı olarak buraya geldiniz. Sizinle olmak niyetimiz vardı ama bu dürümde artık bunun imkanı yok.

Emek, hepimizin emeğidir ama yarınlar için bütünün gücü kodlanmalıdır ve bu güç, bütünün kültüdür. Seviyenizi ölçmeye niyetim yok ama iyi bilin ki kendi lekesiz kaydınızı burada kodlarken “mutlak kuran” olmalıydınız.

Emre itaat etmenizi değil, emri veren olmanızı da değil ama “ekmek” yapmanızı bekliyorum. Eğer ekmek yaparken kontrol kurabilirseniz, kendi cennetinizi hakedebilirdiniz. Bunu “hakk” olarak yapabileceğinize eminim.

Öz gerçekliği bilmeyen Mikail’in kültü olmaz canlar. Emre itaat edenler, kelama “kalem” olanlardır ama Rahmi kapı’da “mutlak” oluş gerekir.

Şu ana kadar “Yaradan ve yaratılan tektir.” dedik hep… Ama “Tahditlidir.” Demedik… Hepsi teknik olarak kalemdir ve bütün kökleriyle Muhammet kuranı’ndan öte kelamdırlar.

“Cennet” dediğiniz da “saha”dır. “Eşya” dediğiniz bu yaşam mutluktur bizlere ama kaynak ışığın bütüne hizmet için kelama inmesi gerekir.

İnsanın insanlığını anlatabilmesi değil, hakk olup tahditsiz olarak kodlayabilmesi gerekir. Emre itaat eden, kendini haketmeyendir… İlmi kelamın kalemidir ama itaat kendini haketmeyende olur.

Biz sizi itaat değil, hakikiyeti hakettirmek için bu çalışmayı yapıyoruz.

Sizler hakikiyeti haketmek yerine, has olup, hakk olup bütüne hizmet etmek, diriliği hakettirmek için çalışmak dürümlerine varmadığınızdan burada, bu yoğunlukta muktedir olma imkanınız olmadı.

Vatikan kapıları’ndan geçmeniz bir şey ifade etmez ama kelam olmanız gerekir.

Hanginiz dürümlere kelam oldunuz? Çörek pişirmek zordur; emin olun zordur… Ama ekmek yapmak sorumluluktur. Bunları net anlamanızı beklerim.

Kısır bir çalışma değil burada yapılan ama insanın kendini haketmeden büyük kötülükleri önlemeye kalkması, müthiş bir “şafak” olmasıyla mümkün olabilir ancak…

“Hasat tamamdır.” dediğim zaman “Hangi hasat?” dediniz. “İlim hasatı.” Dedim. “Hangi ilim? Dediniz. “Şarkımdır ilim…” dedim. Ya dağlarım, insanın kelamıdır şarkısı… Bilin ki bu kelamı bilmeyen, ölüdür.

Ölü olması; köksüz ölü, kök sessizliğindeki ölü değil, kalemsiz ölü olmasıdır.

Ve dünya planetini göreve alacağınızı zannederken, göç kapılarını kapattığınızı da görüyorum.

Kusur aramayın dünyada… Kusur kelamınızdadır. Bu dünya “aklın kelamı”dır ve dünya planetini izlemeniz artık imkansız hale gelecek! Bunları iyi anlayın.

Bu planette görevli olmanız bizleri mutlandırır ama görüş alanınızın daraldığını görüyorum. Bütün kapıları açın da kendinizi hakedin.

Al ya da alma… Ol ya da olma… Köksüz kalma! Budur dileğim.

Barış mı? Ben barışta öteyim can. Ben barış olandan öteyim… Her anım ama barışı kodlayanın kelamı olmalıdır. Ki karanlığı aydınlatabilsin.

Çorba pişmiştir. Öyle, çorba pişti ama yakışır mı o çorbaya kontrolsuz kayıt?! Hadi bakalım, geri çekin yüreklerinizi ve yetkinleşip kelam olun!

Bugün süper sahraların gücü burada… Bu nedenle bugün bunları som altın ışığınıza kodlayacağım ve yeniden “sisteme görev almanız için” kayıt yapacağım ve bu kayıt bugün yapılıyor!

(Normal çalışma programın dışına çıkılarak, onların bütüne hizmet edebilmeleri için ek kayıt çalışması yapıldı.)

https://youtu.be/Gek8U0XIFDc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  BAHAR

 
  Bugün 426 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol