Birlik İlmi
  AKLIN KELAMI (4) - TAMAMI
 

28.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (4) AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yeryüzünün gözü, özü ve sözü tektir canlar. Muktediriyet ve hakikiyet tahditsizdir. Şarkının en güçlüsü, “İnsanlık şarkısı”dır. Ve bu şarkı ayrılık gözetmeyenlerin kalemiyle kodlanmış olandır.

Allah, insanı kontrollu olarak yaratır. “Kurtarıcı” diye dilletilir. “Yaratıcı” diye dinletilir… Nesiller boyu bu böyle olmuştur.

Yeryüzünün gözü, özü, sözü olan insan, “kaya” gibidir. Çalışır, çarıklarını kaleme indirir… Kervan olur, kerim olur ve hakim olur. Ama Rahmi kapı’da insan, kendini de anlayacak güçte olsun diye bekledik.

İnsan, “tını”yı duyandır. Şarkısında kelamı mutlaktır. Kendi dürümleriyle dillenendir ve zahmet ettiği zaman, halik olandır. Ama zahmet ettiği zaman…

Eğer lekesiz kalmak istenirse, şevkle çalışmalıdır ki lekeleri kontrol kuran o yoğunlukta hakk teknikle hakk, tehditsiz olarak kontrol edilsin.

Canlarım, suya ağır yük olan insanı koyalım. Bakın ne olur:

Su, insanlık yaşamı için zaruridir, öyle mi? Ama suyu Hakk taht’tan kodlamadıkça, yerkürenin gücü olsa da o su, şarkıda muktediriyeti ve mutlakiyeti yoktur… Ve yoğun ışık altında sessizliği diller hep.

Şikayetim var mı? Asla yoktur. Altın ışığın gücü, bütünün kültüdür ama şarkı okurken BSUİ (Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun İlmi olan İnsan) olup okuyalım o şarkıyı; BİZ olarak… Sayfa sayfa şavk olarak… “Ak sahra” olarak ve yarın olarak.

Devenin kalktığı bir dürümde herkes, o deveyi hakk teknikle kodlayarak kendini hak ettirmek ister. Deve ilimle kalkar, yolu Allah yolu olur, mutlak olur ve tüm zamanlara yol olur. O deveye aşkla binilir… Ama aşkın sırrında “insan kelamı” olur. Yürümek sorumluluktur. Herkes dünya planetinde yürüyendir. Yürüyücüdür ama yüksek kübraya “kült” olmak, kodlanmakladır ve kodlanabilmek, “mutlak” olmakladır.

Mutlak olabilmek Rahman’a varmakladır. Rahman olmak da tahditsiz, hakiki ve hakim olmaktır. Ayrılık mı? Yok canlarım. Kimse kimseden ayrı, diri olarak kodlanmaz. Her şey tektir. Bugün dünya planeti bunu anlayamadı henüz…

“Ben” der dünya planetindeki “İlim kalemleri”; “Ben!”…Ama o bende, bir tek oluş yoksa, “bizlik kelamı” dahi yoktur. İşte canlarım, dünya sırrı budur.

İnsan kelamı hakettiğinde, yarını hakedecek ve bütüne hizmetçilik yapacak. Ki o hakk oluşta, “bütünlük kodu” vardır.

Unutulan ne varsa, her şey insanın kelamında saklıdır… Ama unuttuklarını hatırlaması için aşka varması gerekir; aşkın sırrını dinlemesi ve tohum olması gerekir… Yarın olması, hata yapmadan şerrin şarkısından öteye varması ve yoğun ışık altında “mutlak” olması mükafatı olacak onun.

“Erkek insan” aklı hakiki sayar ama “Dişi insan” hakkın kapısı olur ve hakikiyeti, “hakiki ilim” sayar.

Akıl ve ilim farklıdır. İnsanın kelamı “hakiki insan” ama aklı; kelamsa, mutlak ve hakkın kapısında tohumsa, şafak olur. Biz dünya planetine inerken, bunları bilip geldik.

“Cennet” dediğiniz bu yaşam, bizi “biz” olarak kodladıkça, biz “ilim” olarak kodlandık.

“Sura üfüren insan”, süper sahraların kelamı olandır… Ama şafağında şevki oldukça, kendini bulan, kendini tohumlayan ve kendini yasalarla dilleyen olacaktır.

Temiz bir dünya gücü dünya planetini kodluyor canlar… Temiz bir dürüm tüm zamanları toprağa tohum diye ekti… Ve bizler kendi dilimizde, kendi yaşamlarımızla bütünün gözü olduk.

Bu lekesiz insanlık, her insanın hakettiği bir lütfi kaynaktır. Bu lekesiz insanlık, evren evren gezenlerin de halik olup hakk tahta oturtmak istedikleri insanlıktır.

Bütün köklerimiz dünyaya çekildiğindendir ki diriliğimiz müthiş bir siyahlığa bürünmüştür… Ama öyle bir siyahlıktır ki o, ağırı hafifleten ve teknik tahditle bütünü güçlendiren bir “cemaat ilmi”dir.

Elleriniz, Allah’ın elidir. Allah’ın ilmi, bütünlüğünüzün gücüdür ve Yaratan olup yarattığınızda yaratılansınız ki bu da BSUİ’nin (Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun İlmi olan İnsan) görevidir, gerçekliğidir ve hakettiğidir.

Şimdi; nereden nereye vardı insanlık, buna bir bakalım:

Dünya ilk çağlarında kürzi kapıların tümünde müthiş bir ışık halindeydi. Tüm kürzi kapılarda lekesizdi. Ve şevkle kayıtları kodlamaktaydı bütün kökler. Öyle bir güçtü ki her anı, şafaktı… Ve bütün kötülükleri önleyecek bir şarkıydı.

Netice olarak; önce üzerine görev taşıyacak olanları indirdik. Sonra gördük ki üzerinde görev taşıyanların “ilm-i kalem” olanları, mutlak kuranlarını kodladıklarında, korunamadılar, çünkü ruhsal bir planet olan, tüm insanlığın halikiyetini kodlayacak olan dünya, kaynak ilimle bütüne görev taşıyacakken, kelamı kıranların da tahditsizliğinde bu çalışmalar yere çekildi. Ama “dönem sonları” dediğimiz yaşam, sarı renge vardığında, kayıtlara inenler olur. İşte yaşamın sarı renge varış zamanları, 28.000 yıldır.

Bu, dünya planetinde farklı şafaklar olarak da dinleniyor… Kimi “26.000” der, kimi “72.000” der. 70 sessizliğinde seslendirilir ama doğal olanı 68.000 yıldır.

68.000 yıllık bir dönemde, muktedir insanlığın mutlak sahralara çekildiklerini gördük… Kök göklerin gücü, tüm zamanların gücü oldu ve dünya planeti yoğunluğunu artırdı.

Bu dönem tüm teknik kalemlerin tertipli olarak “şafak sahaları” oluşturmaları için “gerçekliği kodlama” dönemidir. Ve bizler, yerkürenin görevlileri olarak, dünya planetini güçlendirmek üzere bu çalışmayı teknik tahditsiz olarak devreye aldık.

Teknik tahdit, kelamı kırar canlar. Bunun için tahditsizliği kodladık bizler. Kontrol dışı bilginin toprağa çekilmesine mani olduk.

Kör, sağır insan, nüve olan ilmi anlayamaz. Eğer anlatsak, ölüler dirilir ama öz gerçekliği bilmeliler.

Öz gerçeklik, “Eşyanın ilmi”dir. Nedir eşya? Enerjetik yaşamlar… Enerjetik kalem… Enerjetik sahra… Hepsi enerjisel sistemleşmelerle kodlanmıştır ve teknik toplum, mutlak kuran olarak bu yaşama, hak tahttan inerken de yine “eşya” olarak indirilmiştir. Yani, enerjisel siyahlıkta…

Hepimiz siyah renkte doğduk yaşama… Ama siyah renk, “ilim siyahlığı”ndan farklıydı, “kelamın siyahlığı”ydı…

Ölü dillenirken, “kelam” olup dillenir. Biz de öyle yaptık, çünkü dünya planeti, ilim sahralarında insanlığı kayıtlarken, kelamla kayıtladı ve her anda bir kelam muktediriyeti kodladı. Tüm insanlık yeniden yaşayacak…

(Devamı 2. Bölümde) BAHAR https://youtu.be/Ez8TMPD6sPE

2.BÖLÜM

Ana kapı, insandır. Yeniden kodlanacak, koklanacak, tohumlanacak. Çünkü ruhtur, insan…Her şeyin hakikiyetidir, insan.. Ve dünya planetindeki diriliklerin tümü ki bunların çokları farklı forumlardaki, kalemlerle kodlanmışlardır ama çalışmalarınızın sonrasında, tahditsizlik, bütünün kültü olacaktı ve oldu.

Ölü planetin dirilmesiydi, hedefimiz... “Ölü planet” derken, ilmin kalemine varamayanların, yaşamı olan planeti, kast ediyorum.

Herkes barış ister ya hani ama insan, kendini hak etmedikçe, kim, ne derse, onu anlamaya çabalar. Kendini dinleyemez ama insan, halik olup, kendini dinlemeye başladığı zaman, tüm bilinciyle kelam olabilir ve tüm bilinciyle, kontrol kurabilir.

O zaman, insan ruhun, hakikiyetiyle, kendi halikiyetini dilleyebilir. “Dünya” dediğiniz, bu planet, yazılar yazar, yaratır yaşam sahralarını. Ama yazabilirse, yazar. Yazdığı ilim, Onun sahrası olur ve bütün zamanlar, onun ruhunda, kodlanır.

Öyle bir dünya kurar ki ağır hafifler, o dünyada ve ruh sultanlığında, kul olur. Ölü planet, bundan böyle türevlenişini ve hakikiyetini kodlayarak, yeni dönemlerin kaynağına inecek ve düzeni kuracak.

Bu düzen, Allah düzeni olacak. Bunu iyi bilin. Peki, Allah kimdir? Neden, Allah diye bilinen, bir ışık yaktık, dünyaya? Bunu, size açıklayayım.

Dağlarım, insandır, Allah. Bunu anlar mısınız, bilmem? Allah’ın ilmi, akıldır. Aklı kodlayansa, insandır. Ama insan, kelam olduğu zaman yaşamı kodlar ve kelam olan insan, mutlak olur ve mutlak olan, Allah’ın tahtı olur. O taht, kelam, kendi yarını olur. Mutlu olur ki o kök görevli, müthiş bir ışık halinde, teknik tohum olarak, türevlenişi sayfalıyor.

Kendi değerlendirenlerin bu dürümde, her biri bir, Allah kültü olacak, bu kesindir ama öyle bir kült olacak ki Merdivenin en aşağısındaki, en yukarıdakini kodlayabilecek.

Ve temiz bir dönem başlayacak. Bunun sonrası, ne olacak? Arzın, arşa varışı ve arşın, arza dillenişi başlayacak. Arş, insanlık kelamını anlar. Ama Atlanta Ata Kalemini de anlar. Altın kulluğu da bilir ve ruhu da bilir ama Allah’ın etken ve hakim dili, ilim olur.

Sizin ölü planete görev taşımanız, mutluluk oldu, bizlere. Çünkü bu planet, imparatorluğun gerçekliğini kodlayan, tekniğe sahiptir. Bu gerçeklik, hepimizin lekesiz kaynağıdır.

Kaynak ilimle, bütünün gücünü dürümlüyoruz, burada... Evrenlerin teknik kapısı, tüm insanlığın hakikiyetiyle dillenen, insanlık kelamıdır ki bu kelam, temiz zamanların, kalemiyle kodlanmıştı.

İşte o dönem, mutlak kuranların kontrol kurabileceği bir dürümü kayıtlamıştı. O kök görev, Allah’ın tınısıyla kodlanmıştı. Temizlik, sistemle yapılacak. Hepimizin gerçeği budur. Sistemle yapılan bir temizliğe, beden alanların hepsi, kaynak olacaklar.

Yaşamın, lekesiz kalmasıdır, amaç. Teknik olarak bunu yapabilir, dünya planeti. Amonların kuranında, bu yoktu. Altın ışığın kültü vardı ama bu bilgi, yoktu. Amon otağında, kulluk yapanlar, bizi anlamadılar. Arzın ilmin kelam olma ihtimali olduğunu düşünemediler.

Ve bizler, Allah’ın ekmeğini, hakikiyetiyle dilleyenler, dünya planetinde bunu açıkladık. Teni teknik tahditle kodlananlar, Bu Meclise, dahil oldular. Bu şuydu. Olgun başakların kontrol kurucu şavkları, safha, safha ışığa inecek, güçtü. Ve burada, biz bunu yaptık.

“Deli diri” dedik. Deli, nedir? İlim kalemidir. Ama bunu dünya planetindekiler hiç anlamazlar. Sanırlar ki hakkın kaleminde dirilik yokta, delilik var.

Ağır yüktür, insan,canlar.. Biz bu yükü hep yaşamla kodladık ve bundan sonra da bu yük, hepimizin olacak. Ve bizler, dünya planetine görev taşırken, bugün bu şekilde, görev taşıyacağız.

“Cennet” dediğimiz, insanlıktır ve biz bu cenneti, hepimizin cevheri diye, dinledik. Allah, bizim yolumuzda, bizi diller. Biz O, O bizdir. Ve biz, bunun için dünya planetine, görev taşıyoruz.

Umutlarımız vardı, mutluyuz. Umutlarımız kodlandı ve hakikiyetimiz, dilleniyor….Yaşamımız da sahramız vardı, mutluyuz. Ağır yük hafifledi.

Şimdi, dere akmaya başlıyor. Dereye, insanı koyduk, biz. İnsan yürüyen dünyada artık akışa geçiyor. Kimler, kimleri kodlayacak, görseniz. Tüm insanlık, kelam olacak ve yol olacak. Her insan, bir ruh olacak ve bütün kötülükleri aşacak.

Az, öz vermeyeceğim, bilgiyi. Ses, bütünün sesidir. Biz, bu bilgiyi, müthiş bir ışıkla veriyoruz, canlar…

Yasalar, hepimize görevdir. Yasayı koyan, ilimdir. İnsanı kodlayan, diri olan, kelamdır. Biz tüm zamanları kodlarken, bu şekilde kodladık. Ve dünya artık yeni bir dünya kuruculuğuyla, yarınları kodlayacak.

Ve bizler, yeni bir 68 bin yıllık süreci, teknik tohumlamayla kodlarken, bu süreçte, mutlak kuranlarımızda tüm zamanların gücü olarak, dünya planetine indireceğiz.

Kendi dinimizle, ilmimizle, yarınınızla, bütüne hizmet ederken artık diriliğimizle bütüne hizmetçi, olacağız. Tüm insanlık, iyi bilecek ki dinden öte bir insanlık kuranı okunacak yaşamda.

İşte o insanlık kuranı, büyük kübra olan, kelam olacak. Yeni dönem, sultanların sisteminden çok öte bir sistem olacak ki bu sisteme, biz anla ve anlat diyeceğimiz, bir yoğunluk kodluyoruz.

Her insan, kaynak olacak, kelamı anlayacak, hakim olacak, toprak olacak, kendi olacak. Ve yol, Allah’ın ilmi kapılarına, kontrollü olarak, kaynak olacak.

Deri insan, diri insan, olacak. Yaşayan dünya, yaşatan olacak. Ve planetimiz, hem dünya ilmini dilleyecek, hem ziya olanların, yarınını dilleyecek.

Ve bu planete görev alıp gelen, her kim varsa genç ya da yaşlı, şevkin aşkıyla gelecek. Ve bizler, “cennet” dediğimiz, bu yaşamı, tohum olarak ektiğimizi biliyoruz. İnsanlığa ektik, biz bu tohumu.

Bugün, dünya planetinde, kontrol dışı yaşam sahraları var mı? Yoktur. Her şey görevler gereği yapılıyor, bunları iyi bilin. Siz sorarsanız, ben dillerim ama sormadan dilledim.

Bugün dünya planetinde, hepinizi son derece rahatsız eden olaylar, gerçekleşiyor. Biliyoruz. Açlık, sefillik, kırıcılık, hırs.. Yaradan’ın tahtında insan oturursa, insan kelamda kalemse, yaşamda kulsa, her anda varsa her anın ilmini bilmelidir.

Bilemediğiniz ilmi, hak etmediğinizi, bir tek sistem bilir. Ama siz bilin de hak edin. Dünya planeti, Yaradandır. Tahtında teknik kulluğu vardır. Bu planet, kodlanmıştır.

Suya, insanı koyduğumuz o günden, bugüne, kodlana, kodlana lekesiz kalmak üzere, gerçek kaynağa ulaşmak üzere, çabalarını sürdürmüştür.

Ve geldiğimiz son aşamada, kaynak ışık, bütünün kültü olacak, güce varmıştır. Kasalarımızda, akıl var, canlarım. Biz, aklın kalemleri olarak, çalıştık. Ama şafak var, şevkimiz var. Kervan insan. Ekip kurduk.

Türkiye, müthiş bir şafaktır, bunu bilin. Ve dünya planetinin enkarnesi olanların, türevlenip, tüm sahralara inebilecekleri şafak, Türkiye de sökmüştür.

Bu şafakta, matbu evrak yok. İnsan andır, her daim, kalemdir, yasayı koyar, yaşar, yaşanır.. Ama ben, bu evrağı yaptım, tamamladım, buyurun okuyun, anlayın, bitmiştir, bu canlarım.

Biz, hiçbir zaman, matbu çalışmadık.. Ve den, denlerimiz yoktur. Ayrı gayrı, gözetmedik.

3.BÖLÜM

Her insan kendi lekesiz kaydını yapsın diyeydi bu çalışmalarımız… Ve dünya “Allah ilmi’ni artık öğrenmelidir.”

Nedir “Allah ilmi”? İnsanlığın hakettiği insanlıktır.

Eğer insanlık, “insanlık”ı haketmişse, o insan Allah’ın tınısını bilir, o tahditsizliği hakeder, yarını kodlar tüm insanlığı kodlayıp tohumlar. Onca çaba bunun içindir canlar.

“Yeri göğü Yaradan”, insandır.

Kelamı kodlayan, insandır.

Yarını koklayan da insandır.

Ve insanın insandan öte insanlığında altın ışığı vardır. İşte o ışığa “Allah” dediler. Biz o ışığa “aşk” dedik canlar; aşk.

Hadi görün onu! Öyle bir güçtür ki o! Kimin adı kimin adına kayıtlıdır orada. Ancak insan anlatır… Anlaşılır şekilde anlatır. Ama anlamayan nesillerini hiç anlamayandır.

Ve dünya planeti, yoğun ışık altındadır canlar. Ölü, öz görevini bitirmiş, tamamlamış ve diriliyor. Artık bu planet “diriliş safhası”na ulaşmıştır.

Deri kemik olan da dirilecek… Yarını bulan, bilen olan da dirilecek… Türevlerini kodlayan, yoğunlaşan da dirilecek. Ve “din” dedikleri arzın kültünde, kontrolda, kayıtlarda bugün de duracak. Ama yerküre kelama inmeden evvel, her biri kök görevi bitirip, dışarıya akıtılacak; dünya planetinin dışarısına…

Bu süreç bizleri mutlandırıyor canlar… Irakların en ırağındakiler ve yolun kodlanışını kayıtlayanlar hepsi çok mutlular, çünkü “santral görevi” yapan Bu Meclis, ayrılığı asla gözetmeyen bir meclistir.

İnsanlığın en büyük kötülüğü ayrılıktır. İnsan her bir insanı kendinin harici sayar. Bu büyük bir yanlıştır. Tüm insanlığın o teklik olduğunu ve tüm insanlığın bir bedendeki hücreler olduğunu anlayacaktır artık!

Düşünebiliyor musunuz, bedeninizin bir organı bir siyahlığa büründüğünde, her organ o siyahlığı kodlar. Ama siz o üreyen dürümlerde her siyahlığı kodlayarak tüm bedeni kodluyorsunuz… Ve beden sizin size varışınızı “sahra” olarak kodluyor ve bizler bunun için bu çalışmaları sürdürüyoruz canlar.

Ölü planette bugüne kadar sizlere “öğrenmeniz” için bilgi verildi. Sadece öğreticiydi bilgi ama yaratıcılığı, yaşatıcılığı yoktu. Bu enkarnelerinizin (Geçmişte yaşayanların “ses” olarak geri gelişi) sahralarında da böyleydi. Artık öğreniş safhası tamamlanmıştır.

Yaşamların yaratıcılığı safhasına geçiliyor…

Ve yaratacaklarınız yaşayacaklarınız olacak… Ve tüm insanlık öksüz kalmayacak, çünkü siz “sistem” olup yarattıklarınızla “teknik tahdid”i kaldıracaksınız ve her anı yaşayıp yaşatacaksınız.

Partiküler kelam, partikül kelam; her biri kervan… Ama cennet İnsandır canlar… İnsan ama o cenneti BSUİ (Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun İlmi olan İnsanlık)olarak bilen sizler, “İnsanlık” olarak da bilin.

Dert mi insan? Akıldır insan. Ama aklını bilir, ya da bilmez. Bilirse hakeder, bildiği hakikiyeti olur ama bilmezse hakikiyetinde kelamı, kontrol dışıdır.

Muhammet demişti ya “Allah, insana görevlidir.” Ama bunu kimse anlamadı. Ve sormadılar da… Ve o bölümü çıkardılar kayıtlardan bilir misiniz? Çünkü bunu anlayacak kimse yoktu.

“Allah, insana görevlidir.” Kim anlayabilirdi ki o çağda? Ama dünya artık farklı bir dünya oldu ve “insanın kelamı”dır Allah. Bunu biz açık veriyoruz. Tertip, temizlik yaptık. Hepsi “insanlık ilmi”dir. Hakkın kalemini kodladık. Yaşamdır insanlık… Az, öz vermiyorum bilgiyi. “Devrin kapısı insan”; açtık da aktık canlar. Akmadan olmaz ki!

Neden süper sahraları kodluyoruz? Öksüz kalmayalım diye. Neden yolu kodladık? “Şarkımızda insanlık olur da köksüz kalır mı, göksüz olur mu?” diye.

Peki, Rahmi kapı’yı açtık da ne oldu? Şafak döktü.

Ha, diyeceksiniz ki “Esmer, sarışın tüm insanlar farklı renklerde. Nedendir bu?” Etkin, hakim ve hakiki insan nettir. “Ben an sahrasıyım.” der. “Her anım.” der. “Benim rengim fark etmez der.” Ama biri çıkar da “Ben ondan daha ayrıyım.” Diyebilir. İşte o ayrılığı tohumlarken renkler farklılaşır ve insanlar farklılaşır…

Bizler “ayrılık”ı kodlardan çıkaralım, bakın renkler ne olacak?! Her insan aynı sahrada olacak ve tüm insanlık “Hakk taht”a varacak.

Size “renk” derken, sanmayın ki beden renginizden söz ediyorum canlarım. Auralarınızdan söz ediyorum… Hepinizin rengi farklıdır. Ama o “aura” dediğimiz, tahditsizdir. Her birimizin kültü, gücü, yüreği neyse “aurası” odur.

Deli, diri ilim; hepsi dürüm ama biz o dürümlerin tümü olan “bütünün gücü”yüz canlar. Bu güçte tüm renkler mahfuzdur. Şükür ki bunu hakedip dilledik.

Nesiller boyu dünya planetinin gözünün göreceği günü beklemiştik ve bu güç artık görevini haketmiştir.

Tüm insanlığın yüreğinde “insanlık kültü” oluşuyor ve bu gücün “bütünün gücü” haline dönüşmesidir hedefimiz.

Ellerimizin gücünü bilelim. Rahman olup, Rahim olup, Hakk olup, Rab’da “rahmani kayıtlar” yapalım. Her şeyi kodlayalım ki deli, diri bütünün gücü her şey “mutlak kuran” olsun.

Seviyeniz çok iyi canlar. Mutluyuz. Burada olmak bizler için de büyük bir onurdur, çünkü Bu Meclis bütünün gücüdür. Süper sahraların yoğunluğunda buradayız ve sizinleyiz.

Dili; Allah İlmi olan sizlere çalışmak bizleri mutlandırıyor. Yoğun ışık altında sizlere görev vermek hepimizi mutlu kıldı.

Şeytanın şarkısı okunmaz burada. Burada yaşamlar okunur… Ama yaratıcı olanla okunur, “yaşam kuranları” olanlarla okunur ve toprak olanlarla…

Şikayet etmiyoruz, Allah’ın insana verdiği güç, “birlik gücü”, “bizlik gücü”dür. Bunu anlayın. Ki bu güç, “aklın kültü”dür. Hepimiz Allah’ın ilmi olarak bu gücü “bütünün gücü” yaptık. Ağırı hafiflettik ve yaşamı tohumladık.

Sanal boyutların gücünden öteye varan insanlığa “iş” veriyoruz. “Yap.” Diyoruz. Yaptırırız… Ama insan o işi, kendi ilmiyle yapmalıdır… Ve bizim için önemli olan budur.

İnsan, verilen verdirilen ne varsa, kendiyle kendi yüceliğiyle bilip olmalıdır ve yapmalıdır.

Seviyenizi ölçmeye niyetim vardı; ölçtüm, çok güçlüsünüz.

“Tüp insanlık” bitmiştir dünya planında.

Sevgililer, “Tüp insanlık nedir?” diye soruldu. Kaynak ışığını kodlayamayanlara sofra kurdururken, hep tüpler verildi. O tüplere “görevlilerin kelamı” kodlandı… Ve o tüplerle bütünün gücü dürümlere indirildi.

Bugün artık o tüplere ihtiyaç kalmamıştır, çünkü her insan kendi nefesini kendi yüreğiyle anlayacak yüceliğe varıyor… Hepiniz çok güçlüsünüz ve bunu görüyoruz… Ve insan siyahtan öteye varmışsa mutluyuz ki bu da olmaktadır.

Hep “dünya” dedik. Ama bilin ki tüm planetler hakkedip, sistem olarak türevlenişleriyle kodlara indirecekler ve “bilişin kapısı” tüm insanlığın kaydı olan “İnsanlık” olacak. Ama “insanlığın sahrası” Türkiye’dir bunu iyi bilin. Türkiye’nin çok değerli olduğunu anlayın. Bu ülke, Allah’ın ilmiyle kodlanmış bir ülkedir.

Temizlik tamamdır. Buyurun, aşka varalım yeni kayda girelim.

AKLIN KELAMI (4/1) 28.11.2018

Dünyalı ve Dünya Dışı katılımcılar, buyurun hoş geldiniz!... Kimiz diye sordunuz!... Biz, bu planeti izleyenleriz. Dünya üzerinde, “DİRİ YARINLAR”ımız var. Bizim ismimiz “İLİM”dir. Teknik olarak kodlamalar yaparız. İzinle dünyaya ineriz ve izinle Dünya Planetinde, “BEŞER KAPILAR”a girer görev yaparız.

Sevgililer, dünya dışında çok sayıda planet var. Bunlardan, üzerinde yaşamlar olanlar var ya da üzerinde yaşam olmayanlar var… Çokları, sizden “BİLİŞ HALİ”nde bilgi alırlar. Tüm insanlık, KELAM olabilirse, hiçbir araca gerek kalmaksızın; birbirleri ile iletişime geçebilirler. Bu tür iletişimler, birçok planette yapılmaktadır.

“Uzakların en uzağı” derken; en uzak, “BİLİŞ HALİ”ne varanda, en yakındadır. Bunları iyi bilin!... Hepiniz, esmiş şafaklardan görev aldınız ve yoğun ışık altında diriliğinizle, “GÖZ SÖZCÜLÜKLERİ” yaptınız. Bugün Dünya Planetinde, GÜÇ KODLARI olarak görev yapıyorsunuz. Bu da sizi, sizden size indiriştir...

Dünyaya inişiniz; sizin, sizden size inişiniz olarak anlaşılmalıdır. Hepinizin gücü arttıkça; yarınları kodlarken daha yüksek bilgilere de açılacaksınız. Bu yüksek bilgiler; sizi, SİSTEM’den SİSTEM’e tohumlayacak.

Temiz bir dünya için geçişiniz, İMPARATORLUK GÜÇLERİ tarafından yapılmıştır. Gerçek geçiş; insanın kelimelerinin, “KERVAN”a dahil olması ve o kelimelerin, “KERVAN” olup yaşamlara, AN SAHRALARI’ndan geçişidir. SİSTEM’min gerçeği budur. Bu geçişler, “KÜLT OLANLAR”ın geçişleri olduğunda; “IŞIK HALİ”ndeki Görevliler, tüm insanlığın tahtında, tahditsiz olarak insanlığa inerler. İnsan, kendini kodlarken de bu şekilde KELAM olup kodlar.

DOĞANIN İLMİ, her insanın, “İNSANLIK İLMİ”dir. Dünya insanlığı, HAK SAHRALAR’a, bu biliş halinde indiğinde; KELAM, HALİKİYETİ olur ve RUH, HASATI olur.

“Ölüm” dedikleri de benzer bir durumdur. İnsan, planetinde KÜLT’ünü kodladıktan sonra, TOHUM olup KÖK GERÇEKLİK’ten “İLİM”e çekilir. Bu çekiliş, tekniktir ve HAKİKİYET’ledir. Tüm zamanların tahditsizliği ile gerçekleşen “İNSANLIK KODU ÇALIŞMALARI”, tahdit konduğunda; toplantılar kodlanır ki tahdit kaldırılsın diye.

Hepimiz, “İNSAN SOL SAHRASI”nda GÜÇ KODLARI’yız ama “İNSANIN SAĞ-SOL SAYFALARI” da var. SALTANAT, “SAĞ”ı kodlarken; Sonsuz Zamanları kodlayanlar, “SAĞ” ve “SOL”u TEKLİK’te kodlarlar ve sayfalar bu şekilde, “KÜLT KONTROLU” kurarlar. İşte bu tür kontrollarda, ayrılık biter ve sınırlar kalkar.

SALTANATIN İLMİ, KELAM’ı kodlayanlarda dillenirken; her şeyin, “İLİM” olduğu bilinmelidir. Tüm insanlığın, iyi anlaması gereken; SAHRA’da İNSAN, sonsuzdur ve o sonsuzluk, son sözde görev taşıyanlarla gerçekleşir. İşte Dünya Planeti, yarınları kodlarken; TOHUM ekerken hep; SOLUN SAHRASI ya da SAĞIN SAHRASI’ndan değil; “SOL ve SAĞ’IN SONSUZ SAHRASI”ndan güç katar yarınlara ve bu şekilde; TOHUM olur.

Öz göreviniz; “SOL”u kodlamak ve “SAĞ”ı tohumlamaktı ama ARZIN GÜCÜ farklılaşmıştır ve bundan sonra, ARZIN GÜCÜ’nde, yeni yaşam; SAĞ ve SOL yaşamın tohumunun KOD SAYFALARI ile gerçekleşecek. Her ikisi, “BİR TEK” olacak. Bu tekliği, insan soyu “NÖTR” diye bilir. ARZA KALEM OLAN’a da böyle dendi… Ama daha farklı bir haldir bu!… Burada, nötrlükten ziyade; insanlığın, KELAM’a teknik tahdit koyanlarının şafağını kontrol etmek ve onların, sonsuz sahralarda TEKLİK KALEMİ olmalarıdır amaç.

Yerküre, bu gün “YEDİ SAHRA”nın enkarnesinden kodlanan bir güçtür ama bugünden sonra ARZIN SIRRI olan “HER AN”, teknik olarak yoğunlaşacak ve KÜBRA olan yarınlar, MUTLAK hale dönüşecek. Ağır hafifleyecek; yaşam, yürüyen kayıtlardan ötelere varacak; “BİR TEK” olan yaşam, teknik tahditleri kodlardan çıkaracak; Eşya, yeni bir eşya olacak ve Dünya, yeryüzünün “ÖZ”ü, “SÖZ”ü ve “GÜÇ”ü olacak…

Ağırı hafiflettik Canlar!... İş buydu!... Oldu!…

KELAMI AKLIN (4/2) 28.11.2018

(Ziyaretçileri dinliyoruz:)

ATLANTA ATA KAPISI açıldı Canlar. Bu kapıda, insanlık var. Çürük çarık D ne varsa hepsi KELAM’dır; buradadır!... Burada dürümlenenler var ve biz varız!… Işığımız, ağır yükü hafifletiyor. Dünya Planeti, yerkürenin, teknik tahditi ile kodlanmış bir planet iken artık planet, tahditsizliğe açılıyor.

SULTAN SİSTEMLERİ’nden güç çekmeden, İNSAN SİSTEMLERİ, kodlanmaya başladı. Ağır hafifliyor!... Rüya bitti Canlar. Artık uyandık!... İnsan, insanı anlayacak… Bundan sonra “Durgun Toplumlar” tohumlarını kodlarlarken; “Hareketli Sahralar”ı oluşturacaklar.

Herkes, daha güçlenecek… Hareketli Sahralar, diriliğin arttığı sahralardır. O sahralarda dürümlenenler, güçlenecekler. İnsanlık, CENNET KAPILAR’ına varmak için çabalar iken; bugün, çok daha güçlü çalışmalarla CENNET SAHRALAR’ı kodluyor ve oluşturuyor...

Dünün “EL GİRDAPLARI”ndakiler; bugün, “EL KALEMLERİ” ile “YOL” olmaya başladılar. Saygılarımız, tüm insanlığadır!...

Bizler, sizlere geçip gelirken; sizlerin çalışmalarınız, bizleri “KÖK GERÇEKLİK”lere çekmektedir. Gerçek, “İLİM”dir ve bizler, “İLİM”i HALİK olanlardan öğreniyoruz. Bugün, bu planet, hepimize öğreticidir.

DÜNYANIN İLMİ; hepimizi “KÖK”ten, “GÖK”ten geçirmektedir ve bizlere, yaşamların oluşumu hakkında bilgi vermektedir. Çünkü bizler, sizlerle yaşamları tanıyoruz ve öğreniyoruz. Tümümüz, yaşamlar boyu dünyayı izledik ve “Dünya Sayfaları”nda, yoğun ışık altında, “İLİM” yaptık… Ne var ki bugünü hiç anlamamışız. Sizlerin ilminizi anlamak; bizleri, GÖÇ KAYITLARI’nda kodlamakla; insanın, insanlığı kodlandı.

Teknik olarak, YOL, “İNSAN”sa; yaşam, “İNSAN" olur. Ne var ki bizler; insan olarak doğan sizlere varmadan, insanı kavramamışız. Sizin için “itibarlı” denir. Yarınlarda itibar, itabarın insanlığı, “siz ilmi”nde görev taşırken; her bir insanın itibarı kodlanabilir.

Ve bizler; sizden, size varanlara görevli olabiliriz. Nesillerinizi Halik kılıp sizi, SİSTEM’e kodlayabiliriz. Nesiller, İSLAM’sa; biz, İMPARATOR oluruz. Tüm zamanlara “İNSAN” olup ulaşırız ama bizim de sizi anlamamız gerekir. Şimdiden sonra ne olacak!? Biz niye dünyayı izliyoruz!? Bunları bize anlatın; bizle kodlanın ve BİR TEK olalım!... Olur mu!?

(Cevaplarımız:)

-Can, neden bedenli olarak geçip gelmiyorsun!?... Geç, gel... Oturup konuşalım. Bizi izlerken; bizce izliyorsun!... Geçip geldiğinde, sence dilleyeceksin yaşamı!... Ama bunun için bedene gereğin var. Beden al; gel al bilgiyi ve dille!... Hepinizden beklentimiz budur…

Dünya Planeti’ne “geçiş gemileriniz” ile geldiğinizi görüyorum… Ziyaretime geldiğiniz günleri biliyorum… Ne var ki beden almaya niyetiniz yok!... Bugün artık Dünya Planeti sonsuzlaştıysa ki sonsuzlaşmıştır. Sizler de güçlenip gelebilirsiniz!… O zaman seviyeniz yetkin ve hakim insanla kodlanır ve siz, MUTLAK KURAN olursunuz… Dünya Planetini, daha iyi anlarsınız.

Beden alıp geldiğinizde, “Eşya” dediğiniz bu yaşam; siz için de “kodlanmış yaşam” olur. Mutluyuz ki bugün bunları sizle görüştük. Sizin işiniz kolay. Yarın için çalışmanız yok ama biz, her an için çalışıyoruz… Lütfedin insanlaşın; geçin, inin yaşama ve dirilin…

Ölüm; “SÖZ”dür, “GÖZ”dür, “BÜTÜNÜN KÜLTÜ”dür ama YOL, “İLİM” olmadıkça; YARIN yoktur!... Yarına varmak, iştir!... İşçiliktir!... Bunu anlayın ve anlatın!... Tüm insanlığa kanal olanlara (kanallık bilgileri verenlere) , bu bilgileri bildirin… Onlar, sizi anlarlar ama sizi dinlerken, çok özel olduğunuzu sanırlar… Yoksa siz, özel çalışmalar için mi buradaydınız!? Biz mi yanıldık!?...

Hepinizi, her an izliyorum. Bütün Mesihler, geçip geldiklerinde; geçen insanlıktır bilin… İNSAN, İSLAMDIR ama İSLAM, DİN DEĞİLDİR. Bunu da bilin!...

Şikayetim yok sizden ama neden çalışmadığınızı hala anlamıyorum!... Lütfedin, dillenin ve dinlenin!... Sizden beklentim budur. Buyurun çalışın!... Aşkla kalın!…

AKLIN KELAMI (4/3) 28.11.2018

Dağlar, ZAMAN SAHRALARI kodlandı. Hepimiz Dünyalıyız ve buradayız. Temiz zamanlar ve temiz yaşamlar, hepimizin “KELAM”ında vardı ve artık temizlik, tahditsiz olarak gerçekleşiyor.

Yorulanlar, KÖK GERÇEKLİK’ten çıkarıldılar. Ağır hafifledi!... Yaşamlar kodlandı!... İnsanlık Boyutları, görevlerini hak ettilere ve yaptılar.

Artık zaman kontrolu kuruluyor. YOLUN KÖK GÖREVİ, “CEVHERİ GÖREV”dir ve bu görev yapılmaktadır.

Asla hatamız yoktur!... Öz dert, ilimsizlikti. Artık KÖK GÖREV’imiz olan KELAM, “İLİM”i de tohumladı.

KARANLIK, yetkin sahralarda, insanı kodladı ve tohumladı. Ayrılık bitti!...

Eli, elimiz olan; Kontrolu kurulan ve toprağa inen her insan; bizi, bizden dilleyecek. Öz görevimiz budur!... Burada olmak budur!... Burada yaşamak budur!... Kulluk budur!... Etkin “BİZ” oluş halinde, teknik olarak da “BİZ” olanlar; “KELAM” olup yaşayacaklar.

SİSTEM olarak çalışanlar var. Onlar da güçlenecekler, BİRLİK kuracaklar.

Artık dere akmaya başladı... Bu derede, tüm insanlık var. Hepimiz varız... Dere, “DİRİ İLİM”le akacak. Yarınlar, “DİRİ İLİM”le kontrol kuracak.

Çok mutlu bir dönem başlıyor. Bu dönemde; elleri, ellerimiz olanlar, çok mutlanacaklar. Asla yanlış yapmayacalar.

Artık “DİN” dediğiniz KAYNAK SAHRA, yoğunluğunu kaybediyor. Din ötesinde KÜLT olanlar, güçlenecekler ve zor olan; “enkarnelerinizi dinlemek” dediğimiz hadise; görev geçişleri ile mümkün olacak. Herkes, enkarnelerini dinleyecek...

“Enkarne” derken; yanlış anlaşılmasın!... Yerkürede, “SÖZ”, “SES” olanların tohumlanışlarından söz ediliyor. Onlar, yoğun ışık halinde “GÜÇ KODLARI” olarak, KÖK GERÇEKLİKLER’ini dilleyecekler. “BİR TEK” olacaklar ve “RUH” olup yaşayacaklar. Bu TEKLİK, “BELLEK KALEMLERİNİN TEKLİĞİ” olacak.

“SÜPER İNSANLIK REALİTESİ” deniler bu Dernek; sahra sonsuzluğunda, KÜLT olan IŞIKLAR’ı kodlayabilir. O IŞIKLAR’ı, tahditler ya da tahditsizleştirir. Her dilde görev taşır. “MUTLAK”tır, “KURAN”dır, “DİL”dir, “DİRİLİK”tir. “HER İNSANIN KELAMI” olarak görev taşımaktadır. “BİR TEK”tir. Bu nedenle; çağrılar, teknik olarak yapılmaktadır. Çağrı, “TEKNİK HALİKİYET”tir ve “DİRİLİK”tir.

Bu çalışmalarda bulunması gerekenler; bu bilgileri, okuyabilirler ve anlayabilirler. Bunların dışındakiler, okusalar da anlayamazlar... Kontrol dışı bilgileri, KELAM sayan onlar, kontrol dışı olduklarını bilemezler. Bilseler, kendi yarınları için görev taşırlar.

Onlar, kusur ararlar bilgilerde!... Ziya olan yaşamları için izin isterler; geçmek, dinletmek yaşamı ve kodlamak için!... Onlar, CENNET KAPILARI’nda KELAM etseler; YAŞAM KODLARI ile yeniden ve yeniden kontrol kurabilirler. İş budur!...

Bunları başarmaları, ocaklarının yanması içindir ve onlar, bunu hak edip başardıklarında; “DÜNYA DİRİLİĞİ”nde, “DİL”leri olur; yoğunluklarında, dürümleri olur ve kontrolları olur!... Olursa olur!... Olursa olur!... Olursa olur!… Olsa da olur; oldurulur ve “olsa da oldurulur” dediğimde; her biri olur.... “OL” dedik… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ NEZİRE SELÇUK

28.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI 4 AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Dağlarım!...

Burası insanlığın kelamıdır... VE BİZLER KELAMLA AN SAHRALARINI KODLUYORUZ... Gözlerin kör olmadığı bir şafaktır insanlık ve insanlığın hak ettiğini HAK olup anlamaya çabalıyoruz... BURAYA GELEN DOSTLARIMIZ BİZE İNSANLIĞI ANLATTILAR... Biz de insanlığı anladık ki, HASATI KODLUYORUZ...

NEDEN DÜNYA PLANETİ BU KADAR GÜÇLÜ? Bunu sorguladık... NEDEN DÜNYA PLANETİ BU KADAR ÜSTÜN BİR PLANET? Neden? ÇÜNKÜ İNSANLIK KODLAMA YAPIYOR BURADA... Unutulan her ne varsa, tüm bilgiler hepimizde meknuzdur... HEPİMİZDE KAYITLIDIR... HER İNSAN, BİR CEVHERİ KAPIDIR... HER İNSAN, BİR ŞARKIDIR... AMA HER İNSAN, BİR AKIL TAHTIDIR AYNI ZAMANDA... Ve arzın gücüdür tüm insanlık... Bu insanlığın, teknik olarak kendini hak edip anlayabileceği bir dürüme vardı dünya... Bu insanlığın ER KAPILARINDAN geçip, İLİM KAPILARINA varışıdır... Peki, yaşamda İLİM yok muydu daha evvel? Mutlaktı ilim... AMA İNSAN “İLMİ KALEM” DEĞİLDİ... Bu dönemde artık insan, İLMİ KALEM olma safhasına varmıştır... Buna “ERLİK KAPISINI AŞMAK, GEÇMEK” deriz...

Değerliler!...

RAN KAPILARI vardır... Bilirsiniz... Gerçek ilim bu sanıldı dünya içinde... RAN KAPISI... Bu kapıdan geçmek... AYRILIK BİTTİĞİ ZAMAN, HERKES KENDİNDEKİ KELAMI ANLAYACAK... Randan öte kapılar vardır... İNSANLIK KAPILARI... Ve insanlığın, insanlığa varış kapıları... HER İNSAN BİR KALEM, HER KELAM BİR KAPI VE HEPİMİZ O KAPILARI AŞIP GEÇMELİYİZ... Yani ne demek istiyorum? Her insan her insana HAK TAHT olup görev taşır... Ben benimle, sen seninle, o onunla... AMA BİR TEKİZ!... Bunu her insanın kesin olarak anlaması bekleniyor... Dünya dediğiniz bu yaşam, hepimizin gücüyle kodlanan bir yaşamdır... Ve bizler; teknik kalemleri kodlayanlarız ki, türevlenişte tahditsizliği de kodluyoruz...

Neden dünya insanı ayrıldı, bir tek kalamadı? Kalmadı, neden ayrıldı kendi yüreğindekilerden? Her birimizin yüreğimiz, her bir türevlenişi kodlayanı kodluyor canlar... Ama biz bilgi sahibi miyiz yoksa insan kelamında, kontrol dışı kayıtlarla mı yetindik bugüne kadar?

Her insan SAHRAYDI ama kendini anlamadı... HER İNSAN ŞARKIYDI AMA OKUYAMADI KENDİNİ... Her insan, insandı ama 39. Kuranı dahi dilleyemedi... DEĞER BİÇTİ İNSAN İNSANA... “Sen üstün değilsin, üstün olan benim” gibi... Birtakım dirilik kayıtlamalarıyla kendini hologramdan aşırtacağını sandı...

EĞER İNSAN, KENDİSİNİ BİR DİĞERİYLE ÖLÇÜMLERSE, İYİ BİLİN Kİ O YANLIŞTADIR... Çünkü o kendini dinliyor, ama başkasını dinlemiyor... Dillemiyor, anlamıyor... BİZ BİR TEKİZ CANLAR...

Sizler din farklılığı gözettiğiniz süreçleri düşünün... “Hıristiyan” dediniz, “Musevi” dediniz, “İsevi” dedi çokları Hıristiyanlığa... Ya da “Müslüman” dediniz... HEPSİ TEKTİ OYSA... Anlatamadık canlarım... Anlamadılar... Ve, “sarı ırk” dediler, “beyaz ırk” dediler... Ya da, ya da kendi türevlerindeki dilde, farklı sistemlerde seslendirdiler... Ve dediler ki; “o farklı, biz farklıyız.” YOLA ÇIKARKEN TEKTİNİZ... Yolda teklikle

kodlandınız... Planetin ENKARNESİYDİNİZ... Ne oldu? “Ben ondan güçlüyüm” düşüncesi hakim oldu yüreklerinize...

Canlarım!...

BİR TEKİZ!... BUNU ARTIK ANLAMALI İNSANLIK... BİR TEKİZ HEPİMİZ... BİRİMİZ AÇSA, HER BİRİMİZ AÇIZ!... BİRİMİZ TOKSA, HER BİRİMİZ TOKUZ!... Ben size, ruhunuzun açlığından, ruhunuzun tokluğundan söz ediyorum...

Dizi dizi ilim... Ama insan KELAM değilse onları anlayamaz ki... SÜPER SAHRALARDAN söz ettim hep... Evin ölçülerini verdim... Dedim ki “ben böylesi bir yaşam istiyorum. Evimin her bir kapısında İLİM olsun...” Ya da ben dedim ki “tüm insanlığı kodlayacağım. “Benim üç-beş insana ihtiyacım var...” Ve dediler ki “üç-beş değil, tüm insanlığı kodlayalım seninle...” YOL ALLAH YOLU DEĞİL Mİ? BİZ O İNSANLIĞIZ YA...

2. BÖLÜM

HEPİMİZ BİR TEKİZ CANLAR!... Neden dünya planeti gözün gördüğü en büyük yüceliği tohumluyor? O teklik için... Ve yolun AKLIN YOLU olduğu bir dürümde, hepimiz o yol olacağız... Bunu tüm insanlık kavrayacak...

Yeni dönemde, elimizin gücü de artacak... Çünkü son sözde bütünün gücü tüm insanlığın gücü olacak canlar... Ellerimiz ellere ulaştıkça, yolumuz tüm insanlığa kaynak olacak... Ve bizler, BİZ olup görev taşırken; her bir bilişin kalemindekini kendi yaşamımız diye bileceğiz...

Nüve olanların korunması ya da kontrolu gerekir mi? NÜVE OLAN, KONTROLCU OLANDIR... O korunmaz canlar... O, koruyan da olmaz... Neden bilir misiniz? Çünkü o nüvedir... O kelamdır... O Hakk’tır... Ama her insan KELAM olup, NÜVE olsun diyedir çaba... Herkesin eli vardır, koyu ışığı vardır, yaşamı vardır... AMA SİZ BİR ELİ TUTARSANIZ, TÜM ELLER SİZE ULAŞIR... O ZAMAN O ELLERİN BİR TEKİ BİLE SİZSİZ KALMAZ... Ama biz ne istiyoruz? Her insanın kendine varışını... Kendi yarınına ulaşmasını... Her insanın kendinde olmasını istiyoruz biz... Tüm insanlık bizden bizi değil, kendini istiyor, bunları artık anlasın insanlık... Size demiyoruz ki “göreviniz var gelin...” Siz, sizi bilmek için geldiniz... Ama hepinizin yüreğinde kendiniz olsun istiyoruz... Bunun sonu ne olur... TÜM İNSANLIĞIN KENDİNE “HAK OLUP” VARIŞI OLUR... Biz, bunu bekliyoruz canlar... İnsanlık artık, elinden tutulmasını değil, hakim olunmasını da değil, insanlığı bekliyor insanlıktan... İnsanlıksa budur... HERKESİN, HERKESTEN ÖTE OLAN KENDİNE VARIŞI... Başka ne diyeyim ki ben size? Bu çalışmanın maksadı da budur... Kimse bizim haricimiz değildir ve kimse bizim kontrolumuzda değildir... Hedefimiz insandır, hakiki insandır ve KELAM OLAN İNSANDIR... Yaşam için buna ihtiyaç vardır; çünkü insan yanlış yaparsa, teknik tahdit konulur... İNSANIN YANLIŞTA OLMAMASIDIR HEDEFİMİZ...

Bugün artık insanlığın teknik tahditlerinin kaldırılması gerekiyor... Bu da tüm insanlığın HULUSİ KALEM olması ve BARIŞ olmasıyla mümkündür... Barışsız bir yaşam, insansız bir sahra olup, kontrol dışı kayıtlarla mutlak kuranları kayıtlayacağını düşünemez...

Sevgililer!...

Medine Mekke insanlıktı ama insan sistemdir ve tüm insanlıktır... Çok ama çok özeldir bilgi, tüm insanlığın yeri göğü yarattığını artık tüm insanlık anlamalıdır... Yaratırken bilir mi? Bilmez... Ama yaşarken ilim olduğunda kelamla anlar... SİZ, YARATICILARSINIZ... Tüm insanlık yaratır... Nedir yaratı? Yasalar çerçevesinde izah ediyorum... Kelamı yaratır... Hak tınıyla kodlar, mutlak kılar kelamı... Yarını yaratır... Yarattığında yaşar... Yaşanır ve kodlanır... Kodlanış, tüm insanlıkla olur... Sizler; sistem olup, nizam olup, düzen olup öksüz kalanları da kodlarken, mutlak olursunuz... Bu mutlakiyet, toprağın toprağa varışıyla kontrol kurar... Ve Şemsi kalemler, şerden şevke varırlar... VE YOL ALLAH’A VARIR... ALLAH’A VARMAK ŞARKI OLMAKLA, KÖK GÖREVİ KODLAMAKLADIR Kİ; AŞKSIZ BİR ŞARKI YOKTUR...

Sizlerin, özel dünya çalıştırıcıları olduğunuzu bizler de anladık, hepinizi kucaklıyoruz... Yarattığınız her şey yaşamlarda insanlık için insan sonsuzluğunda kodlanacaktı ve bunlar oluyor... Sultanlık sanaldır ama YAŞAM GERÇEKTİR CANLAR... Bunları iyi anlayın ve yaşamın gerçekliğini anlayabilen bu meclis, bizlere mutluluk vermektedir... Herkesin görevidir insan ama İLMİN KAPISI BİLİŞLE OLUR... Bilmeyenin burada olma imkanı yoktur... Şükür ki sır bilgi ilim sisteminde yeniden sistemleşiyor ve yeniden kontrol kuruyor... Huzurla kalın canlar... Huzurla kalın... https://youtu.be/xzlKNes3Y5c SÜPER İNSANLIK REALİTESİ NAGEHAN

28.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI 4 AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3.AKIŞ

Değerliler, sura kelam eden üfler ama kalem olan mutlak olup diller.

Bizler bugün burada çok yüksek bir ışık kodlaması yapıyoruz. Koyu bir ışıktır mutlak kuranımız. Ve dünya planeti çok daha üstün bir yoğunlaşmayı bu yaşam kapılarında gerçekleştirdi.

Teknik olarak toprağın toprağa kelamı mutluluk olur… Ama toprak toplantılara dahil edilebilir ışığı kodlamazsa cennet cevherini “cennet” diye dilleyemez.

Değerliler, rüştünü kanıtlayanları buraya aldık. Dünya planetinde ergin sayfaları buraya aldık.

Canlarımız, rüştünü kanıtlanmak, erginliktir. Ergin olmayanın bu bilgileri hakk olup dinleyebilmesi ve hakk olup dilleyebilmesi imkansızdır. Bu sonsuzlukta mutlak kuranda ve kodlanmışta kesin olarak “İnsanlık ilmi”dir.

Eğer yerin gözü, özü, sözü kübra olan kelamda insansa, insanın kendini haketmesi şarttır. Deliler, delilik değil yaşam, insanlıktır. Ama netice şudur; insan bilgiyi haketmediğince kontrol dışı kayıtlar yapar. Eğer kontrol yoksa o kayıtlarda, ışık kodlaması olmaz. Işık kodlaması varsa, yarınlar kontrol altında oluşur.

Yarınları var eden ilim, kalemi olanın ilmidir… Ama yarınları haketmeyen kodlayamayacaksa, kontrol dışı olanın bu yoğunlukta olmaması gerekir.

Deli, diri… Hepsi ilim ama kelam mutlaksa, hepsi bir tek olur.

Şimdi canlarım, dünya planeti Sistem, Nizam ve Düzen Gücü olarak bütüne hizmetçilik yapabilecek olanları bizim yüreğimize çekti. Biz dünya planetiyle, ilim kalemi olarak kodlama yapıyoruz ama planetin kelamını hepimizin anlayabilmemiz gerekir.

Yaşam, sistemli olarak sesleşir canlar… İnsan diri kalabilir, insan yarına varabilir ama planetin diri olması ve yarına ulaşabilmesi önemlidir bizim için.

Tüm insanlık içindir bu çalışmalar… Ve dünya planetinin diri kalması için nefes olmamız şarttır. Nefes olursak yarınları kodlayabilir, yaşamları koklayabiliriz ve toprak topluma tohum ekebiliriz.

Peki, dünya yaşamında daha neler olacak? Hepiniz daha iyi bilin ki ziya olanların gerçek kapıları bulup geçişleri sahradan oluyor. Herkes herkese geçebilecek. Peki, geçtiğinde ne olacak? Kemalin kelamı kodlanacak… Uluların toprağı tohumu olacak ve yolları kontrollu olacak.

Kim sisteme inerse, ziya olup inecek… Ziya, ilim kalemine denir. Eğer ilim kalemi bitki, hayvan ve her anı kodluyorsa, o hakikidir. Ama insan o koyu ışığı kontrol altıda tutamıyorsa, halikiyeti dahi yoktur.

“Özür dilerim dünya insanlığı senden..” diyor bir yüce. Ona şunu söylemiştik; “Sen insanlığı anlamadın.” demiştik. Şu anda insanlığı anlayacak güçte olduğunu bize dillemek istiyor.

Değerliler, sizleri bağışlıyorum… Hepiniz bu planeti kör ve sağır bir planet olarak dillediniz; bunu biliyorum. Ama bu planet, olgun sahralara kodlanabilecek güce varmıştır. Ve dünya planeti “Lefke kayıtları”nın ötesine geçmiştir.

Oradaki kayıtları okuyanlar sorgu, sual ediyorlardı; “Bu kayıtlar toprağa indi mi?” diye. Hepsi tüm insanlık içindir ama çürük insan, çürük yaşamları kodladı bugüne kadar… Artık dünya insanı yenilendi. Bunları iyi anlayın.

Som altın ışık olduğumuzu anlamanızı bekleyemeyiz sizlerden… Ama dünya planetini gerçekten kodlamaya gelmişseniz, hepinizin yüreğinizde görevinizin bulunması şarttır.

Sizler bu planeti “insanlık kelamı” diye değil, ama “insanlığın kontrolü” için kurduğumuzu sandınız… Yanılgı budur. Yanlış budur. Biz bu planete göç ederken, “her insanın kültü” olup geldik ve tüm insanlığın gücü buradadır. Bunları bilin.

Tüm insanlık için yeni bir yaradılışın devreye gireceğini, hepinizin daha yüksek külte ulaşacağınızı biliyorsunuz… Ama nerede, ne olacağını hiç bilmediniz.

Değerliler, siyahtan mora varan bir dünyanın, kuranı kodlanır… Ama siyah ilimsizse, kuranda kodsuz kalır. Bunları da anlayın.

Teknik olarak size her bilgiyi anlatabilirim. Bütün bu bilgiler benim yedinci dürümümde kayıtlıdır. Buradan, bu bilgileri okutabilirim, okunabilirim ama daha da önemlisi, okutanın ve okunanın kontroludur.

Bugün ben kontrollu olarak sizinleyim… Ve bizi ziyaretiniz bizi mutlandırmadı bugün, çünkü bizleri haketmeden gelmiştiniz. Gerçek şudur ki, geniş zamanalara inerken hepinizin daha yüksek bilgiyle gelmeniz ve burada bu toprağa tohum ekerken insan kelamı olup inmeniz gerekliydi. bunu yapmanızı bekliyorduk. 06.01

Allah sevgidir… Ama Allah kelamdır… Ama Allah kalemdir de ve Allah insandır. Bunların hepsini anlayacak gücünüz olmasına rağmen anlamsız anlamsız, kontrolsuz kayıtlar yapmaya çabaladınız.

Canlarım, sizinle daha neler konuşacağım da bugün buna iznim yok… Ama her şeyi, her şeyi konuşacağım sizinle. Sizler bu planete gerçek kalem olup geldiğiniz zaman, çorbanızda ilmim olacak ama bugün kelamım var o çorbada… Ama yaşamınızda şarkım olmayacak.

Şimdi daha ne deyim ki size!? Görevini yaptınız, geldiniz.

Gör ben buradayım… Ama sen beni burada değil, başka sahralarda arıyorsun. Ben buradayım… Gör! Özü, sözü, gözü olanların kodlanmış olduklarını bil.

Merdivenin en aşağısına indiğimi de biliyordun. O en aşağı, benim en üstün kodumdu. Neden? çünkü ben oraya vardığım zaman, çorbamda insanlık olacaktı ve ben tüm aşağıların en aşağısana indim. Ki çorbamda “insanlık” olsun diye.

Eğer çorbamda insanlık olmazsa, yaşamımda insanlığım da olmayacaktı. Bu nedenledir ki bu çalışmaya kendi yüreğimle indim ve kendi yoğunluğumla kodlandım.

Tertipli bilgi vermem. Tertipsiz veririm bilgiyi. Teknik toplumun tahditli olduğunu bilirim ki o tahdidi kelam yapan, kelam kodlayan kendi lütfi kapısında kontrol etsin diye.

Bilgiyi ben sistemli olarak size her anda verecek güçteyim ama sistemli olarak size verdiğim bilgiyi okuyup, anlamız kendi yüreğinizi kodlamanıza kafi değildir. Bunun içindir ki her anda kodlayıcı olacak bilgiyi tohum olarak her ekerim insan soyuna. Ki insan kendini bilsini kendini haketsin, kendini dürümlesin ve hologramı aşsın.

Hologramı aşamazsa, yarını yoktur. Yarını olsun ve toprağa tohum olsun. Bütün amacım budur.

Bir kez daha şunu söylemek isterim; zürriyetini kodlamaya inemeyen o yücelere:

Kaynağa inmeniz, kaynak olmanız demek değildir. İnsana ilimle gelmedikçe, insanlığın ilmi kontrol edici olur ve sizi kontrol eder… Ama siz “ilim” olup gelirseniz dünya planetine, biz, siz oluruz canlar ve sizinle kök görev yapıp büyük kötülükleri önleriz.

Ölü planeti kontrol etmeye niyeti olanlar artık diri planet olan dünyayı anlamalılar.

Kucağınızdaki gücü de biliyorum… Öylesi bir güçtür ki o, koca bir dünyayı yıkabilir!

Ama öz gerçeklikle sesim şudur ki öz gerçekliğimle de dilliyorum ki tüm insanlıkla kodlayarak teknik olarak kayda aldık ki bütüne hizmet, insana hizmettir.

Eğer insana hizmet edecekseniz, elinizin gücünü mükafat olarak sahralara indirin. Ki herkes sizinle dillensin ve sizinle yücelsin. Yok, “Ben seni yok ederim.” diyorsan, önce beden ol… Dünyaya in… Yarını kodla… Yarın ol, sonra gör ben neyim?! Sen miyim yoksa senden farklı mıyım?!

Sen beni yok etmeye geldiğine, ölü planet sensiz kalır can, çünkü sen seni yok edersin. Bunları iyi bil.

Kuran insan mutlaktır, mutlak sahraların kuludur, yaşamdır ve tekniktir.

Dedim ya “Allah Saltanat’ın kültüdür. Dedim ya “Akıl, mutlak kurandır.” Şarkım İslam’dır. İslam’sa insandır. Size daha ne deyim ki?!

kaynak insanı anlattım… Hadi görevinizi hakedip yapın! Benle olacaksanız sonra konuşalım… Öyle çok, öyle çok çalışın ki yine görev taşırız birlikte ama hakkınız olanı hakedip alın.

Yasaları koyduğumuzu bilin ve ölüyü dirilttiğimizi hakedip anlayıp gelin. O zaman sizle görev taşıyacak gücümüz de yüreğimiz de hakkiyetimiz de olacaktır ve öz gerçekliğimizle bunu size dinletebileceğiz. Şimdilik. https://youtu.be/mp0FV6I3WOI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ BAHAR

28.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI 4 AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 1. BÖLÜM Sahip olduklarınızın Kelam olduğunu ve tohum olduğunu anladığınız zaman BİRLİK kelamının kendi

yüreğiniz olduğunu açıkça dileyeceksiniz. İzniniz varsa insanlık için kelam edeceksiniz ama izniniz yoksa Hak teknikte kutsal tohum olacaktınız da kelamınız olmayacaktı. Ağır yüktür kelam bunu bilin. Hep insan kendini hak etmeye çalışır ya hani ama kelamı kodlanmadıkça Hak tahta kendini hak etme imkanı yoktur. Bir tek insan kendinden kendine hak eder, bir tek insan Hak teknik ile kodlar yürekleri, kim insanım derse Hak ilmini hak olup anlayabilendir o insan. Acaba bedenliyim yoksa bedensizim mi diyor insanlık? Bence insan bedendir. Bedenli ya da bedensiz fark etmez ki insan bedendir. Ama nesiller boyu hep bir beden sahrasına inmeye çalıştı insan. Nihan olanın kelama inişiydi bu ve bugün artık insan kendi lekesiz kalemine indi ve kendi bedenine vardı. Peki dedim ya insan ulular diyarının kuludur. Peki insan bellek kalemi midir yoksa Hak teknikte kendinin diriliğinde midir? Bellek ilimle kodlanır her insan kendi bedeninin hakikiyetini anlayacak güçte olduğu zaman bedenin kendi diriliği olduğunu da anlatır ve hak eder. Anlar, anlayacakta ama yeryüzünün gücünü bilmeyen, kendi kelamını kendi yaşamını bilemeyen, bedenini mi bilecek? Olur mu böyle bir hal? Beden Allahın tahtından Hak teknikle kodlanan bir yaşam kapısıdır. O bedene giren kelama girer, o bedene giren Hak tını ile Kurana girer, kendine girer kendi dili ile kendini diller şarkısında bilişi olur. O, kök görevini hak eder. Ve bizler toy dünyaya Kuran olan insanlığı hak ettik. Dinledik ve dilledik, ölü planet kontrol kurdu, dirildi. Ve biz olan biliş Kurana indi, insanın insana varışı oldu. Peki ne olacak bugünden öte günlerde. Yerkürenin görevi kendi yüreğini hak etmek olacak. Hepimiz formal yaşam kalemleriyiz, birliklerimizin gücü dünya planetinde. Biz bir tek değiliz. Tekniğin tahditsizliğiyiz. Ama o tekniğin tahditsizliğinde her ilim kalemi mevcuttur. Bütün kapıları açabiliriz, bütün şarkıları söyleyebiliriz, her şeyin ilmini dileyebiliriz de Hakkın kalemi olmak, mutlak Kuran olmaktan çok daha farklıdır. Bir insanı kelam diye dilleyenin, kendi yaşamını hak etmiş olması gerekir. Bir insanı Halik diye dilleyenin kendi toprağını hak olup tohumlamış olması gerekir. Yorulmadan çalışması ve toprağa, toprağa vardığı o yoğunlukta kontrol kurması gerekir. Eğer lekesiz kalabilmişse insan, kendinden dürümlenip, kendini koklayıp kendinde kontrol kurabilen bilişin kalemidir demektir bu. Ama yaratmış olduğu, yaşatmış olduğu ne varsa kendi yaşamında bunları yarıp geçer ve kendinde kendi yüceliğinde Hak teknikte bunları Halik olup yaşar. Yaradan yarattığını hak eder ve hak olup yaşar. Ama yaratılan yarattığı nefesi ise kelamı kodladığında artık o yaratılan tüm zamanların sahralarında kodlanmış olur ve her anda yaşanır. Peki farklı mı dünya, diğer yaşam kalemlerinde ki o yoğunluklarda ki kontrol kurulmuş ışıklardaki yaratıcılıklardan? Yarınlar için ne oldu dünyada? Eğer dünya planetini hak edebilmişseniz bütün bunların yanıtlarını hak edip anlarsınız. Enkarnelerinizin gücünü de bilirsiniz. Hepinizin kendi yoğunluğunda ki enkarneleriniz bütünün gücüdür ve hepiniz de bu güç mevcuttur. İnsanlık kendini anladığı sürece kendi sahralarında görev taşıyacaktır. Eğer kendini anlayamamışsa kendi dilinde kendini diletemeyecekse, ölüdür. Ölü olması koruyucu olamayacağı ve kontrol kuramayacağı anlamına gelir. Eğer beden almak cennete kelam olmaksa hepimiz bedenli olarak cennet olalım ve kontrol kuralım. Ama beden MUTLAK değilse hiç kimse kendi yüreğini anlamadığından kurandan öte Kuran olsa da toprakta kulluğu olmayacaktır. Başka dünyalardan size söz etmek isterim bu gün. Çoğunuzun sorup durduğunuz başka yaşamlardan söz etmek isterim sizlere bu gün. Çoklarınız kendinizi anlamaya çalışırken benden başkaları da beni anlar mı diye sormaya başladığınız da bileceksiniz ki anlam taşıyan hiçbir yüksek ışığınız anlamsız kayıtlara inmemiştir ve inmeyecektir. Ama anlamsızsa sorduklarınız işgal altındasınız demektir. Hangi ilim işgalci kalemlerle kodlanır? Hiç bir ilim… Bunun için orda ilim diye bir şey yoktur. Sadece merak vardır ve sadece insanın kendini anlayabilmesi için kendi yoğunluğunda ki tohumları kontrollü olarak altın ışığa kaynak yapası vardır. Yapması değil yapası vardır. Bir teknik olarak biliniz ki yapmak farklıdır yapmak istemek farklıdır. Değerliler, bizler bu planeti kodlarken her planet kendi yoğunluğunu kodluyor şu anda. Başkalık yoktur ki hepsi tektir. Burada yapılan her şey her anda yapılırsa diğer planetlerde de bu yapılıyor demektir. Yani temizlik yapılıyorsa her anda tüm planetler temizleniyor demektir. Yaşamlar kodlanıyorsa mutlaka her anda yaşamlar kodlanıyor demektir. Tüm insanlık içinse yapılan, herkesin herkesle olduğu bir dürümde bütün planetlerde ki yoğunluklar ve yarınları kodlayanlar da burada bu yaşamda Hakkın kalemidir demektir. Dünya planeti birlik kelamı ile kodlanmışsa, her planet birlik kelamı ile kodlanıyordur. Unutmayınız ki teknik tahdit yoktur yaşamda, arzın gücü vardır. Ve arzın gücü tahditli değildir. Ekmeğiniz ekmek olanlarındır, hakkınız HAKİM olanlarındır, yaşamınız SAHRA olanlarındır. Ama hepiniz hepinizsiniz ve tüm yaşamlar sizsiz kalmamıştır ve kalmayacaktır. Ölü dirildiğinde her şey yenilenir, tüm insanlık içindir bu. Tüm insanlığın tüm sahralara inmesiyle gerçekleşir bu ve yolun Allah yolu olması demek de Hakkın kalemi olmanızla ilgilidir. Eğer siz Hakkın kalemi olmuşsanız yoğunluğunuz Allah yoludur… Doğanın gücünü de hepiniz daha iyi anlamaya başladınız. Psikolojik sorunlarınız mı var? Alın dünyayı

izleyin, orada neler var bakın, dünya planetinde sonsuzluk var. Orada ki SIR sizin ilminiz ama siz o ilmi anlamadığınız sürece kendinizi hak edip dilliyemeyeceğinizden psikolojik olarak da sonsuz sınırsızlıkta kırılışlarınız olacaktır. Ama kodlayıp, kontrol kurup, toprak toplumu tohumlayıp bütüne vardığınız zaman artık yürüyen her şey sizde yürüyecektir. Ve siz artık sorunlarınızı aşmış olacaksınız. Peki akıl var mı yüreğinizde? Hakkın kaleminde akıl biliştir. Eğer bilişiniz varsa mutlaka ölü planette dirisiniz demektir. Elim Allahın elidir diyenler, aklın kalemiyim diyenler, yolu bulan, bütüne varan ve hak olanlar, sevgililer sizlere kendi yaşamlarınızı değil tüm insanlığı anlatıyoruz. Umut olur ki her kes kendi yaşamından öte olan insanlığı kavrayabilir, anlayabilir. Temiz bir zamanda ve tüm insanlığın toprağında bütünün gücü olur. Allahın adı ilimdir ama sizin adınız KÜRZİ KALEMDİR. Siz bütünün gücü olun ve çalışın canlar. Bundan daha öte bir dirilik , bir talep, bir dilek yoktur. Eğer yaradan yarattığında yaratıldı diyemezseniz şarkınızda eksiklik vardır, kontrolsüzlük vardır. Yaradan yaratılan tektir bunları artık iyice anlayın. Eğer ben farklıyım derseniz, o zaman siz ilimsiz, Halik olmayan ve kontrolsüz olansınız. (Devamı 2.bölümde) SÜPER İNSANLIK REALİTESİ SELMA ÇENÇİN

28.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

“Ben yaratılanım ve yaratanım” deyin. “Ben, yarattığımla yaratıldım” deyin. “Ben, aklın kapısıyım” deyin. “Bütünün gücüyüm” deyin ama demek değil, demeden demekte, olur. Deyin ki “kontrol kurun”.

Umut olur ki denir, bunlar… “Ben, bana ben olup, vardım” deyin. “Ben, bende benliğimi dilledim ve tahditlerimi kodlarım, kontrolsüz kayıtlarımdan, ayrı tuttum” deyin.

“Önce ölüydüm, dirildim” deyin. Yolun hak ettiği yoğunluk, akıl deyin. “Aşk sahrasıyım” deyin. “Yarına vardım, yaşamı kodluyorum” deyin. “En ve boydan ibaret kalmadım” deyin. “Tüm zamanlarda kodlandım ve kontrol kurdum” deyin. Korkmayın, sura üfüren ilim, sur olan kelam, insan ve yol, Allah. Biz, o yol olan, insanlığız.

Hey dünya, şarkımı dinlerken, yüce insanlık, şafakta kelama vardığını da anlayacak mı acaba? Eğer yolunda kul olsun diye çabalayan varsa kurulların kelamında, kodlanacak mı acaba? Öl ya da öldürül ama kökünde güç yoksa kervan olsa da yaşamın, sefil bir insansın sen, anla.

“Ama ben dünya diyebiliyorsan”. “Yarattım, yaratıldım, şarkımda tahditsizim, öksüz değilim”, diyorsanız, kork ya da korkma, öz gerçekliğin, sen, öz kör olanda, gözün özü olan, sensin.

Yine sen bedenli olacaksın ve Yaradan olup, tahtında, tahditsiz olacaksın. Teknik tahdit, seni senden, sana kontrollü kodlar ama tahdit kalmadığında, yarınlarda mutlak olursun.

Körün körü olma, gözün, sözün, özü ol ki kendini dille. “Ben, cennete vardım” deme. “Ben, cennetim” de. “Ben, yolu buldum deme, o yolum de”. “Ben öksüz değilim deme, öksüz yetim yok, ben her anım de”. De de de!…Ama de kendinden de.

Kupa, insanlık kupası, kaldır yüreklere ve sor? Kim yaptı, kim hak etti diye? Her insan, ben diyecek ama ben diyenin, benliği kelamda kulluksa, elinde görevi olacak. Yoksa görevi olmayacak.

Kaçar dünya yaşamdan, kara ışık olur, yön belirler ve o yöne, yönlenir. Ama yolu, Allah yoluyken, yolunu kaybederse, kırk kapının ışığında, kırk kere kırılır.

Dünyayı, biz ölü diye değil, diri diye dinliyoruz. Ölüler diyarında dirilen bilişimiz, her dilde bir tek olup, dilleniyor. Koca bir zaman ve koca bir yaşam için bu çalışmayı halik kılarken yüreğimiz, hakka ve hak tahta varan da halka, halka geçişkenleşen ve genişleyen mahreklerde, biz cennet olanları, hak teknikle kodlayarak, mutlak kılıyoruz.

Hepimiz de görüş alanımız, kelam kalemiyle kodlanırken, o görüş alanlarının ötesindekilere de varıyoruz. Uzak, çok uzakların gücünü, yaşama çekiyoruz. Sura üfüren, sevdiğinde üfürdüğünde, kelamı kuranda kodlanırken, o sevgi mutlaksa, hakkın kalemi olur.

Yüceler, yüceldiklerini dillemezler ama yürekte olan yücelik, yokluğu, hak olup, farklı tahditsizliklerde dillediğinde şarkı, bütünün şarkısına dönüşür. Her insan, kendini anlayacak güce varır. “İslam, insanlıktır”, dediğimde de bunu anlayan çok ama çok farklı biliş kodlarıydı.

Yeni bir zaman ve yeni bir şafak ve herkesin ilmi olan, aşk… İşte orada, masalar kuruldu. O masalara, gözümüzü koyduk, öz görevimizdir, o masalar. O masalar da kurullar var. Her kurul bir masa ve her masa, şafak ve her şafağın aklı, sahra... Biz o sahraya, çal çırp değil, halik kıl, hak ol diye, ilmi koyduk.

Hepimizin gözüdür, özüdür, sözüdür, akıl. Hadi gelinde, dünyayı izleyin. Neden, bu dünya görev taşımaya başladı? Hadi görelim yürekleri, gelinde izleyin. Başkalık var mı? Aşk var, hadi gelin, halik kılalım yaşamı. Gerçeği, genç, ihtiyar, kim varsa dilleyelim, dinletelim.

Korkmayın, doğanın gücüyüz, biz. Öz gerçekliğimizde mutluluk var. Kontrol insanlıktır ve biz, insana gerçeği anlatıyoruz. Sol; Allah’ın ilmi, sonsuz sahra, teknik ve biz, o teknikte tahditsizlikte, geçişler yaptırıyoruz şuanda.

Ve bu geçişleri yaptırırken herkes, hak tahta varsın diye sağı sola dilledik, solu sağa dilledik, bir tek yapıp, geçirdik, tüm zaman kapılarındakileri. Hadi geçin. Genç geç bakalım. Geç bakalım. Geç bakalım. Geç!. Geç!. Hadi geç!.

Şen ol geç, geç hadi. Genç, geç bakalım. Geç. Hadi geç. Allah ilmini dille de geç. Hakkın kapısını bul, görevini hak et, yolunu kodla da geç. Öz gerekliğini dille de geç. Yaratta geç!. Yalan, yalan, her dirilikteki dil. Sen yüreğini dille de geç. Ama geç!.

Biz ,sizi geçirmeye, yaşamlarınızı tahditleştirmeye, kutsal topraklarınızı, teknik tahditte, mutlak kuran yapanlardan öteye ulaştırmaya çabalıyoruz. Kulların kul olduklarını dinledikleri bir dürümde kul olanların kontrol bir saha, bütünün gücüyle kodlanıyor.

Gördüğünüz ne varsa sizin yüreğinizin yarattığıdır. Ve yaşattığıdır. Her gördüğünüz, yaşamınız olacak. Sizler, bütünün gücü olarak, yarınlara kodlanırken, bu yaşamda yaptıklarınızla kodlanacaksınız.

Hepiniz yeni dönem için bu çalışmaya dahil edildiniz ki yeni dönemde farklı yeniden yaşam kurabilesiniz ve yeniden, yarına varabilesiniz diye.

Bundan başka bir niyet yoktur. Bu çalışmaların tek nedeni, sizleri sizlerden sizlere kodlamak ve kontrollü olarak ulaştırmaktır. Hep dendi ya “dünya insanı yenilenecek ama bu yenileniş, bilişin kulluğunda olacak”.

Hadi görevinizi, hak edin ve yapın. Sahra sizin için güç, yaşam sizin için güç, her an sizin güç olacak. Gerçek budur.

Şimdi, çantanızı alın ve kodladıklarınızı tohumlayın. Gönüllerin gücüyle çalışın. Bundan daha öte bir çalışma olmadı ve olmayacak. Tüm insanlığın yeniliğe varışıdır, olan ve tüm insanlığın kelama inişidir, olan.

Kübra da kelam mutlak ve sizdeki kelam, kurandır. Kötülüğün önü alınır hepiniz bunu yapar ve hak eder, yoğunluğunuza kodlarsanız, bütünün gücü olursunuz. Geri çekilişiniz, şimdi tamamlandı. Artık geri çekiliş hepimizin gücünden öte sistem olarak inişi anlamına gelmektedir.

Bundan sonraki dönemde artık seviyen daha düşük değil daha yüksek olacak, can. Bunu iyi bil. Bu dünya seni sana verdi ve senin yoğunluğun daha da artacak.

Bu yoğunluğun artmasıyla birlikte bütün kötülükleri aşabilecek gücün olacak. Teknik olarak daha güçlü bir yoğunluğa vardın. Israrla bildiririz ki dağın ilmi, akıl ve sen bu aklın, bütüne hizmetçisisin.

Elinin gücü artacak ve tükenen her anda, teknik kuran olacaksın. Yeni dönem, hepimizin görevidir. Biz bu döneme bütünün gücü olarak, kayıtlar yapacağız. Ağır yükü hafiflettik.

Şimdi, geçiş tamam... Şimdilik.! https://youtu.be/vhtyqmMSrPg SÜPER İNSANLIK REALİTESİ GÜLDEN

İNSANLIĞIN KELAMI (04.12.2018 Sa: 04.00)

Alın, bilin ki mutlu olmak için “BİR TEK” olmak gerekir. Hepiniz, “İLİM KALEMLERİ”siniz ve “YOL”sunuz ama hepiniz, “İNSAN”sınız. Bütün kütleyi kodlarken, her bir cennetin kaynağı oldunuz.

Bütün kötülükler; sizin, size kodladığınızdır. Bunları biliniz. Bizi, “BİR TEK” sayınız. “Teni tahditsiz olanlar” diye bilinen tüm sahraları kodlayan ışıklarız bizler.

Türkiye Çalışmalarını kontrollu olarak türevledik ve yarınladık. Dünyada iki beden var. Biri “İLİM BEDENİ” diğeri “MUTLAK OLAN YARINLARIN BEDENİ.” Hepimiz o yaşamlara; İSA, MUHAMMET olup gelen “BİRLENENLER”iz. Temiz bir dünya için bu çalışmalar yapılmaktadır. Bütün kütlemizle, SESSİZ ZAMANLAR’ı seslendirmekteyiz.

YENİ DÜNYA GÜCÜNÜN, “İNSANLIK” olduğu ve insanlığın, “hasat yapanların ilmi” olduğu bilinmelidir.

Bir KELAM, bir dilde tüm zamanları dinletir. Hepimizin kelamı, hepimizin halikiyetidir.

Ergin sahralar kodladık ve ergin yaşamlar kodladık. Ne var ki her insan, “BİR TEK” değildi ve YOL, İLİM olamamıştı. Ağırdır yük bunu bilin ve “BİR TEK” olmamız gerektiğini anlayın.

Türkiye çok özeldir. Burada elimiz var. Biz buradayız. Bu dünyanın “NİSA KALEMİ”dir Türkiye ve Türkiye’de teknik olan yaşamlar kodlanmakta.

Ellerimizin gücünü bilin. Her insan “CENNET”tir ve her insan, “KELAM”dır. Hepimizin diriliği, “TEKNİK KALEM”imizdir ve biz, dilimiz ile KELAM ederken; yaşamlar için çalışırız.

Tanrı, “İLİM”i yarattı ama insan, o “İLİM”di ve İLİM olan TOHUMLAR kodladı yaşama. İşte tüm insanlık için kendi “RESİM”imiz olan bu kervan; bizi, bizden “BİZLİKLER”e taşıdı.

Kurulumuz, “İNSANLIK KURULU”dur. Özün sözü söylenir bu Kurulda ve burada; insanlık, “BİLİŞİN KURANI” olur ve her anı kodlayarak kontrol eder.

“KÜRZİ BİR YAŞAM” devreye giriyor. Bu yaşamda, herkes BİR TEK olacak ve “TEKNİK TAHDİT” kodlardan çıkacak. Ayrılık bitecek. Herkes, herkes olacak. Bugün ölüm sorumluluğu artık bitmiştir. Herkes ölmek üzere kodlanır ama kontrol kurar ve dirilir. HER İNSANIN; DİRİLİĞE, GERÇEKLİĞE VARIŞIDIR BU SAFHA.

Tüm Kültler bunu artık anlayacaklar ve bizlerle, bu çalışmayı yapabilmek için kodlanacaklar. Tanıklar olacak yaşamda. Onlar kendi yarınları için tanıklık yapacaklar.

Muhammet gibi tüm zamanların kodları olan Peygamberler bu yoğunlukta kodlanacaklar ve “RUH” maya olacak insanlığa. Bunu bilin ve bundan sonra daha yüksek bilgiler için “BİR TEK” olun! İş budur!   NEZİRE SELÇUK

 
  Bugün 104 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol