Birlik İlmi
  BEDEN İNSAN 3, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM
 

14.ARALIK.2016 TARİHLİ “BEDEN İNSAN 3”

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ – 1 AKIŞ – 2.BÖLÜM

İyi anlayın ki “yaran beren varsa gel” dedim. “Yarayı kapatırım, iyileştiririm beze varsa bezeyi dürümlerim dillerim de kodlarım”, korurum dedim.

Öfke, öfke, öfke, hep öfke vardı. Yağan yağmurun kelam ilmiyle yağdığını anlamayanların, hakkın kapısını açıp da yalın olma imkanları yoktu.

Çoktular. Çoktular, çoktular da sonsuzlukta kontrolden çıktılar. “Barış” dediler… Aşkta ilim olur, barış yoktur.. “Sevgi” dediler... Erdiğiniz en yüce kapıdır sevgi ama İslahi kalemde KAHA yoksa sevgiyi saygıyı anlayan olmaz.. Olamaz.

Daha da özel bir bilgi vereyim… Yürümekten yorulan geldi dedi ki “ben yok oldum.”.. “Geç yüreğime” dedim. “Öldüm “dedi. “Okun” dedim. “Kontrol kuramam” dedi.. “Tohum ol” dedim.. “Ellerini tut” dedi. “Topraktan toplantıya kaynak yap, beni” dedi. Dedim ki “topraktaki toplantı, bedenimde yok.”…

Öyle çok öyle çok sınırlandı ki dünya hepsi buydu aslında. Toprak sınırıydı, hepsinde olan. Yaşamın sınırıydı, toprak sınırı.

Ölülerin, alemlere ilm-i KA olup, kodlama ya da koklama yapma imkanları yoktu. Sevgiyle onları kucakladım. “Görün, görün insanı, alın, olun diriliklerdeki yüreğinizi” dedim.. Dinlendiler, dillendiler, kelamda ilme KAHA oldular.

Şansları, şansları yoğundu ama kutsal topraklara tohum olduklarında dinleştiler ve dediler ki “burası kare, küre, küp değil insanlık…. Biz yokuz ki burada.”

Çayın hepimizin olduğunu göremediler. Diriliğin hepimizin olduğunu bilemediler. Ak tahtın, insana ait olduğunu gözleri görmeden, yollarında kuran okunamazdı.

Savaşım yok insanla ama iyi anlayın ki burada yaprak, yaprak okuttuğum tüm bilgiler, hasat içindir. Her bir dünyalının hakk’a varışı, tınıyı hak edişi toprakta tohum oluşu, hak kapılarının açılışı içindir.

“Beş günlük çalışma” dedim. Beş diriliği kodladım. Eşya kapılarının tümünde kara ışık oldum. Yaşam oldum. Tel, tel ayırdım zamanın ışıklarını…. Yağan rahmana, rahmi KA oldum. Ve dedim ki “ölüyü dirilttim”.

“Çobanlık” dediler. “Çoban yok dünya da artık” dedim. “Ak kapıları, hak kapıları” dediler. Allah’ın tahtı, insan soyudur. Allah’ın tinselliğinde, teninde kelam olanın kaleminde beden olmadıkça kulluk yapılmaz.

Bunları anlattım da değer biçmediler yüreklerinde bilgiye.. Sordular, sonladılar bilgileri, kontrolden çıktılar.

Çarık giydim, insana girdim, dedim ki “ben sende çarıklıyım”. “Benim çarıklarım, levhi kapı da insanlık.”..” Beni dinleme.”.. “O çarıkları dinle” dedim... Dediler ki “sen yoksan çarığın nesiller kodlamasında ilmi mi olur?”

“Al dedim bilgiyi”, ben yok oldum. Sende olmaya değil insan olmaya geldiğimden, sende yok oldum…. Ve dedim ki “o kendini tohumlasın ve hakk’a, KAHA olsun.”

“Soyun, sopun” dediler. Öfkem yoktu…Aktın, aktın, aktın da tınıların Tanrılık kapısında, aşkın sırrında, kendi yüreğinde kelama mı vardın da soyumu araştıracaksın? Bunun içindir ki ocakları yoktu.

Öyle çok öyle çok kontrolden çıktılar ki azıp, görevden kaçtılar. Bence, ence, öpülesice kapılar vardı… Hepsini kapattık... Kapattık ya KAHA. Çünkü rüya boyutlarıyla ilgiliydi onlar. Henüz hakiki insanlığa varamamıştılar.

Beşer kapılarda aşk, kontrol dışıydı. Yoktu yüreklerinde İsrafil. İçleri dışları yoğunlukta kutsuzdu. . Çözmek gerekliydi insanlığı… Çalı çırpı olan insan soyunu çözmek gerekliydi.

“Ben” dedim…” İnsanım” dedim. “Eşyayım” dedim. “Ha ben, kırık bir yaşamım” dedim. “İnsan sırrının en aşağısındayım” dedim. “Benim ilmimi anlayacaksınız, gelin” dedim... Söz, söz, söz sessiz zamanların dürümlerindeki söz, yokluktu, yokluktaydım.

Tanrı kapısını kapattılar, sordular… “O, yok” dediler. “Öyleyse kontrol dışıymış” dediler.” Aha” dediler. “Kaynaktan çıkmış” dediler. Dedim ki “bedeninizim ben”… Aha, bu yoğunluktayım. Görevim insanlığa hizmettir.

Sizinle çatışmaya değil çanta, çanta kontrol kurup, yolu açmaya geldim. Her bir çanta beden… Her bir çanta ilim… “Her bir çanta bilişse ben onda oyum” dedim.

Korkmadılar, dediler ki “yoksun ki sen”. Yoksun. Öfkem yoktur. Dedim ki “yokum ben”. “Hiç olmadım zaten.”.. Siz, sizin yüreğinizi hak edin de yarınlaşın ki hatayı affedin. Yok olan sizde sevgi diye bir ilim öğretmeye çalışmış… “Affedin, onu” dedim. Dediler ki “yo yo yo”…”Af yok”.. Aha canlılar, işte bu!

Ve bugün dünyanın öfkesi yok çünkü ruhi kapıların hepsini açtık, geçtik. Yaradan, tınıyı duyar. Yarattığını dürümler, diller… Kültlerin en güçlüsünde kürzi kapıda, İsrafil’in gücü olur, akar, geçer.

Başka devre yok ki. Diriliğin el verdiği en yüce akıl, insan soyu. Başka yaşam yok ki. Seyredin zaman kapılarındakileri, insanlığı anlayın. Yaradan, Tanrıdır. Yaşamdır ama aklın kapısını açmadıkça Tanrılık tahtında değildir, o.

Ölüler diyarındadır ama ölülerin öldüklerini ocaklarında dürümlediklerinde en ötelerin, en ötesinde kuran olur, toplum için kutsal tınıyı teknik tahditle kaynağa indirir… O tahditte, insan sırrı vardır. Ve o sırrı anlamayan, yolu bulamaz.

Eminim ki bu dünya, mutlu, huzurlu bir dünya olacak. Eminim ki bu dünya mutlak kalem olacak. Eminim, dürümlerde insanlık olacak. Varlığın tınısı, insanlığın teninde kodlanacak, eminimim. Et kemik olan yaşam mutlak kapı açacak ve çorba tuzlanacak, eminim.

Öyle dünyaları kurduk ki bilseniz. Her dünya da yer, göktük. Aha, kök geçişler oldu oralarda da ve murat ettiklerimizin tümünü hak ettik ve başardık...

Bugün bu dünyadayız. Bu dünyanın ruhu olarak... Bu dünyanın yoğunluğunda nefsi KA ilminden öte bir insan ilmi olarak….. Ve bu dünyanın resmi çalışmacısı olarak.

Benim adım, neslimin adıdır. Sessizleştim… Vermeyeceğim adımı çünkü benim insana, insanlığa, yer gök olup indirdiğim tükenen dürümlerdeki İsrafil ilmim, her şeyin gücüdür.

“Karanlık” dediler. Yo, yo apaydınlıktır yaşam. “Yoksun” dediler. Ölüler diyarında olmaya niyetim vardı. Oldum… Ama ölü olarak, oldum.

“Kaçma dünyadan insan, kaçma” dediler. Aşk kapısını açında geçin, ben sistem olup size inerim... “Ayrılık yok mu” dediler?...RA KAHA olan sayfalarında asla ayrılık yoktur.

“Öfkemiz yok” dediler. Öfkeniz olmadığını kedi köpek bile bilir ya KAHA… Artık aşıp geçtiniz siz öfkeyi, bilmez miyim?...Canlarım, bilmez miyim?

Toprak toplum ölüyü diriltirken mutlak kapıdır. Özel dürümlerde Esmadır. Yeşilin torbasında mor olur muktedir olur, insan sırrında, aşk kalemi olur.

Yar, ben dünyayım. Öyle çok çabaladım ki ölüleri diriltmek için. Yaşadım, yaşandım, eşyada Mikail’in gözünde, kör dürümlerde, kelam ilmi olmadan da sevgiyle kayıtladım dünyayı, yarınladım… Ama bilin ki muradım dünyaydı benim.

Kaçmaya niyetim vardı. Kaçmam mı?.. Kaçtım. Her anda tınıyı tohumlayanda kodlandım, aktım çıldırdılar. “Yok” dediler. Yolum, Allah yoludur ama aklımdan öte bir aklımda KAHA olduğumda Allah, yolum olur. Ben o yol olurum, bütün olurum…Ondan örtüler örtmeden Kürzi kapı olurum.

Kaçmayın dünyalılar. İnsandan kaçmayın. Sevgiyi, saygıyı bilin, aklı hak edin, anlayın. Kaçmayın, kaçmayın. Neden kaçıyorsunuz ki? Yolcu, ben dünyayım… Neden kaçıyorsun ki? Burası tükenen dünyaların en yüce aşkı… Ben sevgiyim, anlayın.

Siyahın en güçlü yoğunluğundan öte olan, hakk’ın kapısını açan, vaktim geldiğinde hakim olanda, bitişik türevlerin, tükenen yarınlarında ekmek yapandan ötede…. Evrenlerin görevini hologram ışıktan öteye taşıyanım ben.

Kaçmayın ya KAHA, kaçmayın. Asırladır doğanın gücünü türevleriyle tohumladığımı, bilin.

Bugün dünya, insanlık… Bugün ben, sizim anlayın. Atlantalıyım ben. Otak kurdum, dürümlere. Aha bu!

Doğanın gücü olarak, bilişi kodladım. Sevgililer, sizim ben. Sizim.

Aha!.. Şimdi!... Ve şimdi!... İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 410 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol