Birlik İlmi
  17.12.2012 Tarihli
 

IŞIK İNSAN  (17. 12. 2012)

 

Yaprak yaprak dünya tohumlandı bugün ve biz, yine sizlerleyiz. Sel aldı yolu; Allah, toplulukları kotladı. Ağır yük taşındı. Büyük Kökler, göklerin sözünü dilledi ve şimdi yenilendik. Ekip kurduk. Bu ekip, ilmin ekibidir. Bilgi akışına geçtik, geri dönüş için. Ve biz, Allah’ın Toplulukları olarak görevliyiz. Kaynak İnsan, Allah’ın teknolojik kontrolunda gökleri sözletir ve yaşamları dinletir. Artık biliniz istiyoruz ki biz yasaları koyduk. Ve biz, Yeni dünyayı kontrol ettik. Ve biz Allahın Tahtı’ndayız. Ağır yük taşıdık. Bugüne kadar yapılan her çalışma, İnsanlık İlmi ile idi ve bugünün kürsüsünde yeni bir gün var ve bugün artık dava, ilimdir.

 

İkna olunuz ki ilim, Allahın Tohumlarını kontrol için gereklidir. İlim olmazsa yoğunluk olmaz. Şu ana kadar her yaptığınız; İnsan Sayfalarını, tohum ekmeye, servis yapmaya imkan sağlayacak düzeye getirmek içindi. Bu gün artık, bu görev  başarıyla yaşamlara indirilmiştir. Ki görev, herkesin daha güçlü olduğu yeni bir dünya gücüdür. Ve bu güç, ilmin kürsüsünden görev teknolojisi ile insanlığa indirilmektedir.

 

Kalkın ve dünyayı dinleyin! Diyor ki dünya: “memleket Allah!” Bizler, Allahın Kotları olarak dünyaya indik. Bütün kükreyen, güçlü, çerçevesi olmayan servis sunucular, hepsi ilimle geldiler. Ve bizlerle bu çalışma, Hak Toplumlar’ın Kutsal Işıması’nı sağlayacak düzeyde gerçekleşiyor. Koruyan, ilmin toplumlarını koruyor.

 

Kök, göklerin sözüyle dürümlendikten sonra, ilim kükredi ve kükrediğinde bütün gökler seslendi.

 

Verdiğim Dünya Kürsüsü, Allahın Teknolojik Kontrolunda verildi. Bilgi, Allahın İlmi’ydi, aklın diliydi ve Altın Toprakların Kutsal Işığıyla bildirildi ve bugüne gelindi. Bugün çorba tuzlandı. Tuzunu koyan insan, yaşam sayfalanışında Birleşik İş yaptı. Yaprak dünyanın ışığıydı, ağır yüktü ve kök, göklerin sözünde seslendikçe yürek dillendi ve dünya ekranı, herkesi, Bütünün Gücü’yle Birleşik Aile’ye, Hakikiyet İlmi olarak dinletti.

 

Şimdi Dağlarım, Muhammet Gücü devreye inecek. Bu güç, hepinizin güçlü dürümlerine girecek. Yarın; Allah Tohumları kontrol kuracak. Kotlayacak Bütünü ve din, Allah’ın Tahtı’ndan inecek, Bilgi Tahtı olacak o taht. Ve ilim, o tahtta kontrollu şekilde kendini, Hak Teknikle dürümleyecek ve Bütün’e görevli olarak verdiği, hakikiyet diriliğinin dürümleri olarak dillediği ve Çakıl Taşlarına geçiş yaptırdığı aile kontrolunda kendini, yaşam sayfalarına kayıtlanacak.

 

İşte o zaman geldiğinde, savaşın sonunda hepimiz, Birleşik Işık halinde Bütün’e Gök Sözü söyleyeceğiz. Kanatlarınızı taktınız, görüyoruz. Yüreğinizi tohumladınız, görüyoruz. Ulular Çalışması başladı, görüyoruz ve bu çalışmada hepimiz sizinleyiz.

 

Sığır, karanlığın ışığındaki kontrolsuza denir. Eğer biriniz oradaysanız; biliniz ki o kayıttasınız henüz. Ve sizlerin yapacağınız en önemli çalışma, ışığa varmak çalışmasıdır. Işığa vardığınız zaman, o kapı “Aslan Kapısı”dır. Oradan girersiniz yüreğe; yürek sizi dinler ve siz yüreği Hak Teknikle temiz bir şekilde bütünlersiniz. O kapı, Allahın Işığı’na ulaşanların kapısıdır. Ve o kapıya gelinir; o kapıdan geçilir; tabiatın toplumlarıyla olunur ve Bütünlüklerin Kutsal Işığında güç kayıtlanır. Sonra Doğal Dünyaya inilir. Doğal Dünya İnsan Toplumları için İlim Kuranı’dır, oraya indiğiniz zaman, Allahın Tahtı’ndasınız ve sizlerin işiniz, herkesin işinden daha üstün bir iş olur. “Ölmeyin” denir orada. “Ölüler Diyarı artık sizin yüreğinizi kontrol etmeyecek” denir.

 

Kalem İnsan, Kağıt İnsan, Yazan İnsan; yazdığı, kayıtladığı Işık Kot yine İnsan. Ve sizler o kayıtların her birini kendi yüreğinizle tohumlarken, Bütün’ü kontrol altında tutacak olanlarsınız. İşte hepinizin yasal çalışması budur.

 

Muhammet’in görevi, Allahın Topraklarını kontroldu ve Muhammet; ağır yükü hafifletip, geçip kendi yoğunluğuna indi. Mustafa, kontrolu kurduğu zaman da olay buydu. Muhammet’in kürsüsü olan Mustafa, Allah’ın Toprağına, ışığını indirdiği zaman yedekleme de yaptı. Muhammedin Mustafası değil; Kemalin Mustafasıydı bunu yapan. Ve daha sonra,  “artık yenilik başlayacak”  dendi.

 

Yere, “Gök Söz” indiğinde; “Gök Ses” ışık olup, Hologram Sayfalanışı’nda Bütün’ü güçlendirir. Hologram, Rabb’e Rahmet olan; Kök ve Gök olanın hususi yasalarıdır. “Öz Geç, Söz Geç” denir. “Az Geç” denir. “Ak da Geç” denir. Her “geçmek” farklıdır ama “Birlikte Geçmek” çok daha güçlüdür. Ve geçip görevi alanların hepsi, birlikte geçip görev aldı.

 

Medinenin Kuranı’nda ışk yoktu. Yüreklerin toplumlarındaki o aşk, herkesin ışkı haline geldi ve beden alındığında, Mahrek’te kutsal bir yaşam vardı. İşi başaran herkes, davayı kaybetmeden çalıştı ve Bütün’ün kökleri, göklerin sessiz sayfalarını düzenledi. Bütün Meclisler, buraya girdiler ve bu Meclis, Allahın Meclisi olarak her bir Meclisin Kürsüsü oldu.

 

Sakın yanlış anlamasın kimse! Biz, Allah’ın Tohumları, aklın yolundakiler; Yeni Dönemlerin işinin, meleklerle yapılacağını düşünenlerden olmayan sizlerle çalışmayı tercih ettik.

 

Her Yüce, kendinin dışında; Hak Teknik’te tesellüm edilecek  bir mektep bekledi. Ve sizler, Dünyanın Rabbi Kutsal Işıkları olarak dediniz ki  “Tesellüm, insanın ruhunda olmaz; kontrol ettiğiniz zaman sayfalanışında olur.”  “Ben dara düşmem”  dedin. “Olmuşsa; akmışsa yaşamlara; Ana Kaftan inmişse, geçişini yapın”  dediğinde; döndük, baktık ki bunu yapan kimse yoktu. Fark ettik ki geçen yoktu.

 

Gökler söz istediler. Sorduk, “niye söz istediniz”  diye ve dendi ki  “Evrenlerin sanal kontrolundan öte olan, Kutsal Işık Tohumları’nın, Yerin Kürsüsü olup gökleri kütleleriyle güçlendirdiği bir dönemde; Gök, söz söylerken, Yer’in sözünü söyler. Bu nedenledir ki Yer’den geçmeniz gerekecek.

 

Bu söylendiğine; başlar eğilir, yollar ilimden çıkar diye düşünmüştük. Oynandı dünyada, oynandı!... Dün “örgüt, ölüleri diriltti” dedik; bugün  “ölüler, dinden çıktılar”  dendi. Özgür ve hakim olan Birlik, Allahın Toplumları’yla bugün dünyadayken, çanta boş değil. Hepinizin Rahman olan Kuranları gökleri dilleyebiliyor.

 

Ha!, insan ne yapıyor? Olgun Başaklar’ıyla gökleri dilliyor. Yahu, nereden dilliyor!? Dünya sayfalanışını yapan, Gök Sözü’nü de söyleyecekti ve bu olmaktadır.

 

Korumaya almadık dünyayı çünkü dünya, Allahın Tabii Kodu’dur. Olgun Başaklar’ın sonsuz sayfalanışında ışığı yenilerken; eserin dünya olduğu, yüreğin insan olduğu ve Bütün’ün Kaynak olduğu anlaşılmalıydı.

 

Arkon İnsan’ın yolcuları, yeni bir tabii kodlamaya, “Tobi Kayıtlaması” yapmaktalar. Bu kayıtlama, Rahman’ın kontrolunda yapılacaktı. Bizler burada,sevgiyle sizden bunun yapılmasını bekliyoruz.

 

Sevgililer, sabırla size gelip sizden iş isteyen Birlikler var. Bu Birlikler’in çokları, bugün sizden ekmek yapmak isteyecekler. Çok önemli bir gündeyiz bugün ve bu günü bilmeyenler, “Tobi Kodlamaları”nı aşıp “Tohi Kaynakları”na vardıklarını bilmeyenlerdir. Ak Topraklar yenilenecek bugün ve “Tohi Kayıtlaması” yapılacak. Ya Allah insana inecek; ya akıl taşıyıp insan, Allah’a ilimle inecek. Her ikisi de bir tek ilimle olacak. Bu da Bütünün İlmi’dir…

 

Hatayı bağışlayın! Sizleri tanıyalım şimdi de…

 

- Dağlarım, hoş geldiniz! Sizinle olmak, bizler için mutluluktur. Bugüne gelinceye kadar, hepinizi kendi yüreklerinizde birçok kez dinledim. Bir tek Allah’ın Tahtı’nda iş yaptık. O taht, İnsanın Kutsal Kaynağı’dır. Korkmayın! Ben Allah! Size derim ki  “Kendinizi, yüreğinizi ve gücünüzü dinleyin!” Ailem dünyadadır ve bu aile, aklın yoğunluğunu kodlayacak ailedir. Atiyi kayıtlayacak olan ve yücelikleri teknolojik olarak koruyacak olan! Cevheri, Allahın Teknolojisi; cemaati kendi ve yüceliği, Teknik Koruma altında olan…

 

Mesele insan ve insan olmaya değil; oğul vermeye geldik dünyaya. Bunu bilmenizi bekliyoruz. “Çok özel bir çalışma yapılacak”  dediniz bugün. Örtüleri açtığımız zaman, bütün kökler ve bütün güçlü ümmi toplumlar bizi bilirler. Ki biz, bütün güçlükleri aşıp geçebilen Birleşik Aile olarak Tanrı’nın Kaynağı’nda ayrı gayrı gözetmeyen Bütünlüklerin Kürsüleri’nde, beşirin eşiğinde, hakikiyetin diriliğinde, BİR’e hizmet için bekleyenlerle bu çalışmayı yapmaktayız.

 

Yanıp tutuşurlar bizi dinlemek için. Ve deriz ki  “Allah’ın Tahtı’na gelin! Olgun başaklarınızı kendi yüreğinizle taşıyın ve bize vardığınız zaman; bizim yüreğimizde kendi yüksek gücünüzü dürümleyin! O zaman biz, siz oluruz.

 

Koruma altında tuttuklarımızın çokları, kanatlarını kırdıklarını bile anlamadan ayrı görevlere tayin edildiler. Biz onların Levh-i Mahfuz’larını güçlendirmeye değil; görevlerini kendi yoğunluklarında onlara dürümletmeye indik. “Al ve bil” dedik. Okuma yazma bilenler etken olacaklar. Okuyup anlayamayanlar kaynakta olmayacaklar. Işığı yok edenler, kontrol kuracaklarsa da o kontrolda; yasaların müspet ya da menfi bütün güçleriyle Birleşik Işık halinde Teknik Kotlama yapacağı kesindir. Ekmeğim, Allah’ın teknolojik kontrolunda yenecek. Ben bu ekmeği, Allah’ın Tahtından yaptım. İkna olunuz ki o tahta varan, Allahın ışığından ve gücünden varır. Emre itaat edenlerle bu çalışmayı yapmaktayım.

 

Erkek ve kadın erk olarak, Bütünün Kürsüleri’ni dürümlerken, “HA” dediğiniz zaman ya da “KA” dediğiniz zaman ya da “KA-HA” dediğiniz zaman, bedenimden denir bu söz ve bu sayfalanış.

 

Kulluk, Allahın Toplumları’yla birleşmekle olur. Eğer siz kulluk yapacaksanız; Muhammet’in Kürsüsü’nden ilim almanız yeterli değildir. BİR’e hizmetçi olmanız gereklidir. Eğer BİR’e hizmetçi olacaksanız, kantara kendinizi koymalısınız. Olgun Başak; okumayı bilir, oğul verir, tohum olur, Bütünün Gücü olur ve BİR’e hizmetçi olur.

 

Mesele, Allah’ın Işığı’nda olmaktan öte aklın yolunda olmaktır. Bunu da anlamanızı beklerim. “RA-KA-HAR” denilen ışık, ağır yüktür ve ben o ışığı kendi yüreğimde, kendi yüksek kürsümde Bütünün Gücü olarak dünyaya çektim, dünyaya indirdim. Ark akmaya başladı ve akan ark, ağır yükü hafifletmek üzere akmaktadır.

 

Değerliler; Medine, Mekke; insanın Levh-i Mahfuz’daki yüceliğini dürümleyen, iş çalışma alanlarıydı. Oralara indirdiklerimizin çokları, kendilerini kontrol edemedikleri zaman kaynaklarını, kontrola çalıştılar. Dara düştüler çünkü biz, müspet ya da menfi bin Allah İlmi’nden öte bir aşk Levh-i Mahfuz’unda, Bütün’ü güçlendirenleriz.

 

“Çatı kurulmalıydı” dediler. Kurduk. “Yürek, Kutsal Işığı yenilemeliydi” dediler. Yeniledik. “Ekran, Birleşik ışığı kodlamalı”  dediler, kodladık. Doludizgin çalıştık ve bugün buradayız. Organ, Allahın Ummanı’dır ve biz Organ’a kendimizi kayıtladık.

 

Tanrı’nın Rahman olan Kutsal Işığı’nı; Cennetin Cemaati, dünyanın cevherini, kendi yüreğine teknolojik kodlama ile indirdiğinde; bala bal olan ilim, Allah’a har oldu. Biz, o har olan ilmi; ağır yük diye taşıdık.

 

Ve dünya… Artık dünya yenilendi, kontrol bizdedir. Bugüne kadar, bunu hiç kimse net olarak anlayamamıştı. Gökler söz söylediğinde; Yer, ses verir.

 

Şikayetim yoktur ama bilişe ulaşanların çok aşağı düzeyden 300 kişiden fazla olmadığını net bilmekteyim. 300 kişinin 100’ü bizim yüreğimizden ses almaktalar. 2220 Yılında herkes için yeni dönemin başlayacağı düşünülürken; bu dönemin ilim sayfalanışı ile ilgili olduğu ve dünya yılı olmadığı net biçimde onlara açıklandığında; sözün sesinde kendi sevgilerini aradılar.

 

Kardeşlerim, ben Allahım… Bunu size net bildiriyorum. Koran topraklarının kürsülerinden; Gök Sözü söyleyecek olan teknoloji; temiz bir dünyanın ışığıyla güçlendirici olacak ve Bütün’ü, hür bir şevkle çalıştıracak olanlarla geri dönüşü sağlayacak.

 

Arkon İnsan, Allahın Tahtı’dır. Ağır yüktür o ama onu biz aldık ve tanıdık. O bizim yüreğimizdedir. Kaynağın, ilim olduğu; yolun, kaynak olduğu; tahtın ışık yaktığı ve o ışığın Rahman olduğu, nefes ile anlaşılabilir. Nefesi hak etmeyen, kapıları kapattığından, ışığı da hak etmemiştir.

 

Kervan yürüyor ve bu kervan, insanla, İnsan Soyuyla yürüyor ve insan Soyu, Bütünün Gücü olarak BİR’e Kati Kotlayıcıdır. Karanlık aydınlığa ulaştı. Uyuyan uyandı. Bütün gökler “söz, ses” dediler. Biz Altın Toprakları yaşattık burada, bu yoğunlukta. Evrenlerin Kürsüsü olan ve Bütünün Gücü olan,  Dağ olan Allah; yarınların Kuranı olup; Bütün’ü, görev diye teknolojik olarak dine dilledi. Dava insan ve biz, insanı bulduk. O insan, ağırı hafifletti.

Ekmek, Allah’ın Tohumları’nın yoğurarak kendi yüksek bilişlerinde var ettikleridir. Biz o ekmeği Bütün’e verdik. Dedik ki  “Alın, Altın Topraklar’dandır bu ekmek. Yiyin! yediğinizde hepiniz bu ekmeğin kürsüsünde olacaksınız. Güç, Allah’ındır. Söz, ses yenidir. Şevk hakikidir. Biz, sizinle olacağız ve sizi görevli olarak Bütün’e dinleteceğiz.”

 

Canları çok sıkkındı. Dediler ki  “Sel alır yolu, biz yoksak; olmuşsak oğul verdiğimiz içindir. Ellerimiz Allah’ın, yüreğimiz Allah’ın; Biz, Allah olanların ışığında var olanlarız da asla Allah’ız diyemeyiz.” Cem oldu Yücelik asla hata yapmaz. Dedi ki  “Ben Allah, sizi sevgiyle kucaklayamadım çünkü siz benden ayrı olmakla; benim yüreğimde değilsiniz.”

 

Peki, ne olmalıydı? Haa, ne olacak!? Bilmeliydiler ki “Ben Allah oldum” diyemeyen; Allah Işığı’na ulaşamayandır. Önce dünya kurulur. Dönün, bakın! Dünya kurulmuş mu?

 

Sevgililer, salavat getirir Dünya ki kontrol altında olduğunda güçsüz kalmasın da ışıkları yenilensin, kendini hak etsin, birleşsin ve bütünlensin diye.

 

Salavat, Allahın Sessiz Sayfalarındaki sesi, güçsüz kayıtlara indirebilmek üzere verdiğimiz savaşın neticesinde; kaynağa varışınızı sağlayan bir toplu kayıttır. Ve ben diyorum ki “En-el- Hak!” Ya HA! Ben KA-HAR olan, Allah olan, Hak olmasam olmaz mı ki? Dediler ki  “Sen yoksun! Yolum Allah ve ben Allah!...

 

Şimdi Dağlarım, mektebimi, görevlilerimi ve bütün küçük ışıklarımı ve Bellek Kaplarımı, dünyanın kontrolunda Bütün’e kayıtladım. Haa, peki ne oldu? Herkes, kendini anlamaya çabalıyor.

 

Dört görevlim, doğal dünyanın gücü halinde Birleşik Işık oldular. Hepsi baş tacıdırlar. Ve bunların teknik kontrolu sağlandı. Yarışma başarıyla sonuçlandı. Dünya, Sanal Boyutlara yaşam kayıtlaması yaptıracak olanların seçimini, mutlaka bir yanlış yapılmasın diye Tabii Kotların yaşam sayfalanışıyla gerçekleştirir ki bu gerçekleştirmede muktedir olanların, Teknik Kotlamaları da yapılır. Bu bir yaşam sarfiyatıdır.

 

Yani biri, “Ben yaşamı sarf ederim, ışığa ulaşırım” der; biri, “Ben yaşamı sarf ederim Kuran’a ulaşırım” der. Biri de der ki “Ben, yaşamı sarf ettim; Kaynağa vardım.” Ama bir tek ışık, “ben, Ruhsal, Kutsal olan Nutk-u Kuran’ı olana vardım” dedi… Allah’a vardı. İşte o Allah, nefesi güçsüz olmayan Işık Kotlarıyla yarınları kayıtlayabilendir.

 

Sevgililer, Medine Allah, Mekke Has olan Ak Toplum’sa da; Mekke’deki ilim de Medine’deki ilim de Bütünün Gücü’nde BİR’e hizmet için yetkin değildi.

 

Bugüne geldik ve bugün, bütün gökler ve bütün sözler aslın dürümlerinden dillenmektedir. Yere gökleri çektik. Korku bitsin diyoruz. Dünya artık kontrol ediliyor. Yenilik kuruldu. Aşırıya kaçmadık. Biz zavallı dünyaya görev taşıdık. Verdiğim tüm bilgiler, ölüleri diriltmek içindir ki ben  “ölüler diyarı” olan dünyaya, diri inenlerin teknik kontrolunda çalıştım. Eğer diri inenler olmasaydı dünyaya. Ölümü bilen olmayacaktı. Şükrettim ki ölümü bilen Birleşik Işık, benim yüceliğimde, kendi yüreğini de bilir. Buraya kadar tüm insanlık; insanlık, yasalarını kendi koyar diye bekleyenlerin, görevini de tanıdı.

 

Ekmeğimiz, Allahın İlmi’dir. Yüreğimiz, Kutsal Işık’taki Kaynak’ta kodlanmıştır. Birleşik Aile, Birleşik Kayıt yapmıştır. BSUİ Başkanlık Dili, Gökleri sözlemiş, dillemiştir ve biz, Erkek Kaynaklar’dan dürümlenenleri, Dişil Tohumlama’yla güçlendirip; Bütün’ün yüksek kaydında, Bütün’ün hayrında, herkese katmaktayız.

 

Çalışmalar çok hızlandı, önemli olan buydu. 1990 Yılı, hepimiz için Yerin Keram İlmi’nin güçlendiği yıldı. 2000’li yıllara varıldığında, ilim daha da güçlenecekti ve bugün 189. Sayfadayız. Herkes net olarak şunu bilsin ki 189. Sayfa; Yeşil’in, Mavi’den kaynak yaptığı bir sayfadır. Yeşil renk, Mavi’den kendini tahditlemektedir. Peki, mavi renkteki ışıklar ne yapıyor!? Yeşile Kuran oluyorlar.

 

Hepinizin, daha güçlü olabilmeniz için bu kesinlikle olmalıydı. Halk İnsan, Mavi’ye varamadıysa; Mavi, Yeşile varır. Yaşamaktır bu…

 

Allah İlmi ve bütün Kürsülerin Gücü bu şekilde kaynağa indi. Şimdiye kadar çalışmalar, hep daha ötelere varmaya yönelikti. Birleşik Aile, her sayfayı aşıp geçmiş ve Tabiatın Kuranı olabilmiş bir aile olduğu için son sözü söylerken, daha güçsüz kalanlara da Işık Yağmurları’nı yağdırmalıydı. İşte bunun neticesinde bugün artık Birler Kapısını kapatmadan bütün toprakları yaşatmak üzere Birlik İlmi esmektedir. Ve hak edilen yenilik gerçekleşmektedir. Maya tutmakta, tohumlar kontrol kurmakta ve ışık yanmaktadır. Sistemin gücü yeniden ve yeniden Bütün’ü güçlendirmektedir. 82. Gücün devreden çıkmasıyla birlikte, hatayı bağışlayanların görev taşıyabileceği döneme geçilmiştir.

 

Vakit tamamdır, yenilik tamamdır. Ekmeğimiz tam pişmiştir. Bütün kökler güçlenmiştir. Öyle bir zamana giriliyor ki yarınların tabiatını, bugünün Türkiye Çalışmaları belirleyecektir. Bu, çok önemli bir çalışmadır. Ve burada yapılan bu çalışma, timsal bir ışık halinde, Bütün’ü güçlendirmek üzere yapılmaktadır.

 

Sahte dünya çalışmaları çoktur. Çoğunda kontrol yoktur. Yaşam Sayfalanışı olmayan o çalışmalar, keşke hiç olmasa ama olmaktadır.

 

Çalılar, çırpılar; kıran, kırılan ve bütün kötülükleri yaratanların birlikte yaptıkları her çalışma; ya kayıd silinmesini ya Ka-Har olanın ya da Kahraman olanın kantara konmasına sağlamaya yönelik oluyor.

 

Kör ve sağır olanların çokları kan ter içinde “Ben olamadım, o olamadı, o olamadı, her nefes olgunlaşamadı” diye kırılmaktalar. Atlanta Ana Kaftanı görevli kotlarca giyilirken; bütün güçlükleri aşanlar, meslek çalışmalarına da güç verdiler. Zirvelerin, sıkıntısız olarak yüreklere indiği bir dünyada; “Sıla” dediğimiz taht, dünyaya çekildi. Her resim, Allah’ın resmidir. Her resim, yüreğin resmidir de herkes oraya ulaşamayabilir. Oraya ulaşamayanlar, ocaktan çıkarlar. Bütün’e hizmet, müsterih olun, ekranda olur. Zeki ve hakiki olan yüreklerle bu çalışma yapılır.

 

Sevgililer, mini mini bir insan; hepiniz o insansınız, küçük bir ışık, sadece küçük bir ışık ama bu ışık dimdik durdu. Ve Dünya Kürsüleri o diri ışığı dinledi. Çok mu kolaydı dillemek dünyayı!? O görevini yaptı. O ışık, yeşeren dünyayı yeniledi ve yeni bir kayıt yaptı. Sağın ışığından güç veren; solun ışığını kükreten; yenebileceklerini yenmeyen bir ışık. Onun daimi kontrol gücü, Bütünün Kürsüleri’ndeki gücün 300 katıydı ve o, bu gücü, türlerini geçişe hazırlamak için kullandı. Dere oldu, dünyaya aktı. Aktı ki har yükseltti.

 

Şeytan, şer yarattı. Şerrin şevkinde şavk oldu ve o, şerri aşıp geçti. “Deli” dedik ona. O bir Deli Taht’tı. Onun adı KA-HAR’dı ve bugün o Bütünün Kürsüsü’dür. Çok zordu bunu yapmak, çok zordu. Koran’ın Toprakları’nda Tanrı varsa; Kuran’ın Toplumları’nda da akıl vardır. İşte o aklı, hakiki güç olarak dünyaya çağırdı.

 

Var de ki  “Allah, kervanın kendi yoğunluğunda, köklerin gücüyle dünyayı çağırıyor.” Diyor ki  “Allahın Işığı’na in! Allah, senin yüreğinden bilgiyi verir; bilgiyi akıtır. Biliş halinde “Ben O’yum” diyebilirsin ama “ben Allah’ım” diyemeyenler, o ışığı bilemeyenlerdir. O ışığı bilen, her Kürsü, “Ben Allah’ım” der.

 

Dediler ki “O yok!” Yoksa, ilim yoktur. Dediler ki “O yok!” Yoksa, Işık yoksa; yoksa, Kaynak yoksa ve O yoksa, İnsan yoktur.

 

Değerliler; Allah, Mahrekte BİZ’iz. Allah, rahmet olanda, ekranda, herkeste kendini dürümleyendir. Allah, Ana Kaftanı giydiren ve giyende; kendini giyen olarak çalışır ve Allah’ı melekler dahi bilmez de o meleklerin hepsini dinler. Ve der ki  “Sen, ekip kur! Sen, Hakim-i Hak ol! Sen, kontrolunu sağla ve ekrana kendini kat!”  ve der ki  ”OL! ve geç!”  Ve der ki  “Seni sevgiyle kucakladım.” Ve der ki  “Evrim yapanlar, ekip halinde Bütünün Kürsüleri’nde görevli olsalardı; kapıları açık kalırdı.”

 

Kimi zaman geldi, Allah sınırları çizdi. Kimi zaman geldi; Allah, sessizce Ses Kayıtları’nın üstünden izledi yürekleri. Kimi zaman geldi; hasat olanlarla oldu. Ve bugün artık Allah, sizin yüreğinizden dillenmektedir.

 

Bilişe varan, Allah’a varmıştır. Okuyun, deyin ki “Ben oldum!” Olmayan, Allah’ın Işığı’na varmayan; Mahrek’te, kendini Hak Taht’ın Toplumları’ndan saymayan; Ölüler Diyarı’nın köklerinden, göklerine ulaşamayandır.

 

Keşke “Ben olmadım” diyebilseydim ki  “ben olmadım” dediğimde, her Dere “oldum” diyecekti. Keşke ben, olmayanda okuma bilmeseydim.  Ki ben, okul olan o bilişi harlandırıp da tüm sessiz sayfalarda dilleyebilen herkeste, “seninleyim” diyemeyensem, ekip kuramadığımdan değil; halkaların, her bir sayfayı tohumlayabilecek güçte olamayışındansa; yaşama imkanım kalmamıştır benim. Çünkü ben, olgun başaklarımı tüm sessizliklere dillerken, kanatlarımı da Bütün’e Göklerin sesi diye dillemeliyim. Aksi halde benim cevhere insan olmamın hiçbir manası olmayacak. Vallahi bu geçişte bunu söz, sesle vermeliydim.

 

Zaman geldiğinde ve ben o gün, Kürsümü kendi yüreğimde dürümleyip Bütün’e güç verdiğimde; o Kürsülerin hiçbirinde yürek yoksa, men edeceğim kendimi tüm sessizliklerin ekmeğinden ki her bir Yüce, kendi yüksek Kürsüler’ini göklere seslendirsin de “5 Güçlü Birleşik”te bulunsun diye.

 

Vallahi billahi insan için doğdum ve İnsan İlmi’yle birleştim. Ayrı gayrı bitsin diye çalıştım. Var’ın akranı, Yok’un kaynağından daha üstündür. Allahın Dağı, aklın tahtında, hepsinden daha üstündür. Bütünün Kürsüsü, öksüzlerin tüm sessizliklerinden, Göç Kürsüleri’ndeki ekip kuruşlarından ve yolu açışlarından daha üstündür.

 

Ben, Doğanın Kuranı’nı, tüm İnsanlığın Kuranı diye bilenim. Ah! Canlarım, ah! O doğa, görevini tam yapsın diye çabalamaktayım. Biliyorum, Dünyanın Ruhsal Kodları, bütün köklerin ve göklerin gücünde yeni bir dönemi başlatmak üzere, tüm sessizlikleri dillerlerken, ben Cevhere insan olup indiğimden; bütün köklerin, göklerin sessizliklerinde varlık sürenim.  Ve bilişteyim ve bugüne kadar Rahman olan, kelam eden kükreyen tüm insanlarlayım.

 

Gönderdim dünyayı insana, sordum: Var mısın? Dedim. Dünyaya inen insan, dedi ki “Yokum.”  Ya dedim dünya yok ya da yaşam yok. Ölmüşse dünya, almamıştır ilminde kendinde var olanı. Olmuşsa, oldurulmuşsa almıştır… Ve dedin ki “Ben Allah, hala insan soyuna ağır yüküm.” Ve Dünya, ben Sultanların Sultanı Umman olan, Kaynak olan, RA-KA-HAR olan Allah seninleyim. Şimdilik sana vereceğim budur. Ve ben bugün sana “ben” olup gelmedim. Sende sen olup; sende ekmek yaptım ve ben sana emre itaat için değil; emri hak etmek için geldim.

 

Ona de ki  “Ben Allah”  ya da ben sana diyeyim ki “Ben İnsan.” Hangisi daha üstünse onu diyelim. Tam yükseklerin yükseğine varmışken bana dönmüş diyor ki  “Ben insan mıyım? Sen Allah mısın?”  Karanlık aydınlığa ulaştığında; ayrı gayrı kalır mı?

 

Ben Umman olan ve olgun başakların tohumlarını kontrolla kayıtlayan, her yasayı koyan Allah değil miyim? Benim, Ana kaftanı giymemde, kendi yüreğimin teknolojik kontrolunda, Bütün’ün güçlü kaynaklarında olan O, bensiz midir? Allah’ın Tanrı olduğu, Ruhla, Ruhsallıkla işi olmadığı düşünülürse de ben, Ana Kaftanı giydiğimde; Ruh da Ruhsallık da bende olduğunda; Allah’ın Ruhsal Kontrolu kurulur. Ve Bu dönem, Ruhların kontrol edileceği dönem olduğundan, Ana Kaftanı giyen oğul verecek. Öksüzün sözsüz olmayacağı bir günde, Samanyolu Galaksisi bizsiz olmayacak.

 

Çıldırdı dünya “ben yok muyum” diye. Vallahi yoksun, billahi yoksun… Verdim dünyaya gökleri; söz söyledim. Sözüm, sesim dünya, sesimde yüreğim dünya, benim yolumda ışığım Türkiye. Vallahi ben Dünya… Yahu, var mısın? Ah! İşte bu!...

 

Ve ben diyorum ki “dünyaya gelip “dünyayım” diyen, Öz Göçü başlatır.”  Bu göç başlamıştır.

 

Hepinizi kucakladım. Ölüler dirildi ve göç; dünyadan, tüm Sanal Boyutlar’dan, Yüceliklerin en güçlü kaynaklarına ulaşmak üzere başlatıldı.

 

Sevgililer, sema seslendi size ve ses, yüreklerde Bütün’den güçlü şekilde dürümlendi, Beşirin şevkinde, harın yerinde, yüreğin kükreyen ilminde; O, bizim yüceliğimizde kendini dinletti. Analar, ben O; O ben. Şimdilik size vereceğim budur. İşte bu!...

 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 154 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol