Birlik İlmi
  NAR (2)
 

“NAR (2)” KONULU ÖZ AKIŞ VE DAVET

Yüksek Zaman Sistemleri vardır. Bu sistemler; herkese, kendi yaşamı hakkında bilgi aktarır. Sonsuzlukta, bu aktarılan bilgiler; yeşil, mor gibi Kodlanmış Sistem Renkleri olarak, farklı frekanslarda cevheri halde bulunur ve görevlilerce okunur.

Hepimiz, Zaman Sayfaları olarak Büyük Kült İlmi ile ve Birlik Kalemleri olarak kodlamalar yapabiliriz. Her kodladığımız bilgi, Kuran Kalem olur.

Dünyanın tüm insansıları ve tüm insanlığı bilişi hak etme imkanına sahiptir. Biliş haline varıldığında tüm insanlık, kendi yaşam sayfalarını okuma imkanına sahip olur.

Dünyada iyi ve kötü diye bilinen herşey, insanlık için kodlanmış, biliş halinde kontrol edilebilen bilgilerden ibarettir. Bu bilgileri herkes, kendi yarını için anlatır ya da anlaşma gereği, hak eden Bütün için anlatır. Her bir anlatılan, sessizliği seslendirir. Bu da “yaşamı hasata kodlamak” diye ifade edilen durumdur.

Dünya cennettir ya da cennet olamayanlara cehennemdir. Ne yazık ki hakim olsak, hepimiz cennet oluruz ki bu, Sistemin Kulluğu için gerekendir.

Neden dünya yaratıldı diye sorulur. Dünyanın atmosferinde herşey yazılıdır. Hepiniz, o atmosferi, yaşama kervan olan tüm kült alanlarından geçerek kodlayabilirsiniz. Sizin için kodlanmış olan her bilgi, sizi, size kodlayabilir. Bu şekilde kontrol kurabilirsiniz.

Üzerine basarak insansı varlıklar için yineliyorum. Dünyanın atmosferinde, tüm yaşam bilgileri kayıtlıdr. Bu kayıtlı bilgiler, size herkesi tanıtır ve sizi herkese tanıtır.

“Dünya estikçe yarınlar kodlanır” denir. Esen, estiğince yaşar ama esmeden yarınlar kodlanmaz… Esmek, ilme varmaktır. Aktığında; insan, kodlanmış halde akar. İşte o akış hali, sizden sizi her diriye diller.

Bütün’e hizmet, ilme hizmettir. Her dil ve her din, kelamla kodlanan insansı yaşamların ilminde ibarettir. Hepimiz, azı özü biliriz ama göz olur tüm insanlığı dilleye ve dinleye biliriz.

Kontrol insanladır…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlarım, açılan yeni programlarımızdan “NAR” kodlu programın ilk çalışması, 19.08.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. İlgi duyan tüm dostlarımızı aramızda görmeyi umuyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: Katılım ücrete tabi değildir. 
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

Formun Üstü

Formun Altı

 

12.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ - NAR (1) BİRLİK ÇALIŞMASI
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ

Atinizin Kültü bizi mutlandırıyor... Ya Ha!... Ben diri kült olan, BSUİ olan, sistem olup geçip geldiğimde bu yoğunluğa; hususi bilgi vermek dilerim ki mutlu oluyorum...

Çok huzurluyum burada... Hem İbrahim Kapıları var burada, hem yek değerleri var.. Hepsi var... Ve sizler hepimiz olarak bu çalışmayı yapmaktasınız.

Çok özel bir görevle burada olduğunuzu düşünmekteydik. Ve bu yoğunluğu oluşturabilecek gücü hak edip etmediğinizi görememiştik...

Çamur yoğurmak gerekli diye. Bizler öyle düşünmüştük... Ha görüyoruz ki gereksizmiş...

Sisteme göz olmak kolay değildi. Çıktığınız her şeyi Sistem, Nizam ve Düzen gözüyle bile bilmek kolay değildi... Hakkın kapısını açmak kolay değildi...

Her evren kelamla insana çekilebilir... Vakit gelip tüm evren kelam olup Bütün'ün Kültü'nü tüm zamanların kültü yapabilir...

Nesillerimizi göreve almamız, görevli olabilmeleri bizleri mutlandırır... Netice şudur ki kantar ilim ve biz ilmin kalemleri burada gök sessizliklerini dillerken; herkesten daha yüksek bir ışığı bekliyorduk...

Kokuyu yükseltebilecek gücümüz vardı... Çayın demi mutluluktu... Hakkın karanlıkta ki levhisi ilimle dillendikçe, sizinle görev taşıyacaktık...

Çorbanızda çorba BİZ olacaktı... Yolun yolu olacaktık ve sizinle olacaktık... Eğlence mi? Yok eğlence değildir burada oluşumuz... Kantara konuştu aslında...

Ve sizler, bizi tarttınız Analar... Hepiniz hepimizi tarttınız burada...

Hap içmeye gerek yoktu... Bilişte hap... Ama sizler bilişi kodladınız ve bizi dillediniz... Bizse sizi anlayamamışız meğer...

Kaya Allah'ın levhisinde kuran için kodlama yaptığında, o kayanın turkuazda karanlığı aydınlatacağını kim anlayabilir?

Açık bildiriyoruz ki sizleri tanıyamamışız... Kendinizi hak edip anlamadan biz sizi anlayamazdık. Ve bugün siz kendinizi anladınız ve biz sizi anladık..

Hakkımız hakkınız değil. Hakikiyetiniz tekniğinizdeki kültledir. Bize görevli olmanızı bekliyoruz.... Sizden dileğimiz budur...

Bize görevli olun ki biz sizle dürümlenebilelim ve yolu açabilelim... Barış haline gelelim ve sizden size varalım...

Allah'ın dediğini diyenlerin kültlerinde, bizim biz oluşumuzda olsun... Kontrol dışı bilginiz olmadığı kesin!.. Hepinizin görevi bize biz olmaksa; sizinle sistem kuralım ve sizinle yol olalım...

Karanlıktaki ışık aklın tınısında bütünün kültünü zamanın gücü yapsa; hepimiz orada oluruz ama gönüllerin gücünün de artması gerekir...

Ayağındaki sessizlik bizi ayağından ayrı tutar be anam... Hepimiz senden gelmek ve senin yüreğinden geçmek diliyoruz...

Sizin hepinize görevli olmanızı bekliyoruz.

Hucca cevherindeki o cennetin, kelamından kaleminden geçemiyoruz şu anda...
Bize izin verin geçelim... Bize izin verin... Bize izin verin... Bize izin verin...

Aha Bu...

Değerliler,

Muradımız şudur ki Bütün'ün Kültü olarak buraya gelecekseniz kendi yüreğinizi alıp gelin... Bizim size görev taşımamızın gereği asla olmadı ve olamaz...

Çünkü ruhi kapılarınızda kulunuz olmamız gereksizdir. Sizden dileğimiz kendinizi hak etmenizdir... Bütün kötülükleri aşıp geçebileceğinize eminiz... Maya tututuğu zaman sizle biz Tek oluruz...

Ama şu anda o teklik henüz yok... Bundan sonraki süreçte daha yüksek bilgi ile bizim yüreğimize inmeye çabalayın...

Arzın gücü olun ve yolu açın ama Tanrı Kapıları'nda hep insanlık olacak... Bunu iyi bilin... Ve sizler insanlık boyutlarının kuranı olarak burada olacaksanız, karanlığın tınısını ve hakikiyetini anlayıp gelin...

Bizim size görevli olmamızın anlamı hiç yok... Hakkı hak edeni bilin... Yarını bilin... Ruhu bulun ve bütüne hizmetçi olun... Ama sevgililer, kendi yolunuzda olun... Bizimle olmanızın gereği yok... Bu kesin!.. Şu ana kadar herkese bunu dinletmedim ama size dinletiyorum...

Tanrılık adı ilmi kalemde bütünün kültüdür... Siz eğer bedenli olacak iseniz buyrun gelin beden alın ama yolu açmak için bedenli kutsal ışıkları kendi yüreğinize çekip onların topraklarından kendinizi tohumlayacaksanız; bunu asla kabul edemeyiz..

Geçin, olun ve yarınlara varın... Ama bedenli olun... Bedensiz gelmeyin buraya...

Eh işte bu..

Başka diyeceğim yok.

Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

 

NAR (2/1)
19.08.2017

Canlar, hepiniz hoşgeldiniz!... Zarar görmenizi istemem!... Otağıma, KAHA olup gelenler, mutlaka nefese varmıştırlar… Öz Kalem olup yarını tohumlamıştırlar… Astral Boyut Kaptanlıkları yapmıştırlar… Nur Kulları olarak çalışmaktadırlar…

Bizler ise süreç içerisinde herkesi, hasata kodlayanlarız. Bütün kütle, nüve olan yarınlar için görev taşır. Atlanta KAHA Kapısı, artık insanlığa açılmıştır. Bu kapı, İlmin Kalemi ile hak edilen; BİZ olan; İlahi, beşeri bir Yaşam Kapısı’dır.

Dünyamızı ziyarete gelen çokları vardır. Hepsi ile diyologlarımız olur. En, boy olarak çalışan nefeslerimiz olur. Hepsi, cennet için çalışırlar.

Orta Kapılar vardır. Onlar, Küresel Zaman’ın ortası olan merkez kapılardırlar!...

Hepiniz iyi anlayın ki Dünya, ziya bir yaşam sayfasıdır. Bu sayfada, din yok edilmişse; yaşam, kontrol kurabilir ama din, kodlanmışsa; yok olan yer ve gökteki yaşamlar olacaktır… Hadi buyrun anlayın ne demek istediğimi!...

Açıklayım!... Doğan gün, akılla doğar ama her insan, aynı süreçte kelama varıp insan sırrını dinleyemez… Ziya olan ışıklar vardır. Herbiri, diri olurlar ve mutlak olurlar… Hepsi, kendi yarınları için çalışırlar.

“Atlanta Tohumlaması” dediğimiz çalışmalar olur. “Atlanta” dediğim, Ana Kapı’dır. İnsan Sırrı’nı bilenler, Ana Kapı’yı bilirler. Bu kapıda, yoğun Sistem Çalışmaları yapılır. Herkes, kendini diller ve Ruhun Huzuru’na varır. Ruhun Huzuru’na varanlar, Sultanlık için ışık isterler.

“İsmaili” dediğimiz çalışma yapanlar vardır. Onlar bir mezhep değildirler. Bir sazdırlar!... Çalan bir saz!... Her anda ve tahditsiz olarak!... Saz çalar ve Sistem tohumlanır… Yaptıkları budur!...

Size, geçiş imkanı verenler olur ya da kelam umudu ile kul olup yarını tohumlayanlar olur. Hiçbiri, Akıl İlmi ile bilişi tohumlamadan Kürzi olamazlar.

Hepimiz, Zamanın Nefesleri’yiz!… Zaman Kapıları’yız!… Işık Kapılar olarak görev taşırız!… Zurna, Dünya İlmi ile kodları toprağa çektiğinde, Her bir zurna, o toprakta nefes olur… İşte biz, o zurna olarak, her cevheri, görev için dünyaya çekmekteyiz.

Yaşama nefes ile geldik… İsmi Nihan olan yolda görev taşıdık… İsmaili Kalem’den geçtik. Yarını tohumladık… Umut, İlmin Kapısı oldu… Nur olduk!… Kul olduk!… Aktık!... İşte bizler, cennet için çalışanlara kaynak olduk.

Saltanat, “kendini dille!” dedi. Dedim ki “kendimi dillerim ama anlatamam yarınları!” “Anlatma!” dedi. “Sadece dille!” dedi. “Ama kendini dille!...”

Allah der ki “din, insanın ışığıdır. Dini kodlayan, nefesi kodlar ama yoksa Kuran, okunmaz!” Bu nedenle hepimiz, Zaman Sırrı’nı anlayabilmeliyiz ve kodlayabilmeliyiz… Cennetin, insanlık olduğunu tüm insanlığa anlatabilmeliyiz…

Yeni dönemde; arza, arşı çeken; tüm zamanların kodları olan, yarınları tohumlayanlar, Birlik için çalışmalıdırlar. Mutlaka, kul olup yol olmalıdırlar… Ata Kapılar’da nefese varanlar, muktedir olmalıdırlar…

Bizler, dünyanın nüve olan Kuranlar’ıyız. Hepimiz, Amon Toplumları’ndan öte kontrollu şekilde; GÖZ, KÖZ, SÖZ olarak çalışıyoruz… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

19.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ - NAR (2) BİRLİK ÇALIŞMASI
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ

Yarını kontrol edebilmek için mutlaka hepimiz görevli olarak bütüne hizmetçilik yapmaktayız...

Ve bugün burada olan ne varsa, hepimizde olmaktadır... Seviye çok iyi bugün. Hepimizin yüceliğinde biliş var... Ve bizler, ilmin kapılarını açarak, bilişle kodlama yapıyoruz... Esma dediğimiz yoğunlukları kodluyoruz burada...

Umut olur ki hepimiz bu bilgiyi hak ederiz... Hakikiyetle dilleriz ve yüreğe indiririz... Hep İnsan Soyu için çalıştık...

İtibarı yüce olanları bulduk... Yoğunluklarını tohumladık... Kodladık ve mutlak kalem yaptık... Dili hak olanlarla çalıştık... Hasat yaptığımızı bilerek buradayız... Çanı çalanın, nefesi kodladığı da bilinmelidir.

Düzeni kuracak olanların burada olmaları şarttır... Bitki, hayvan ve herşeyin görevi insanlık için çalışmaktır...

Ve bizler burada bu ilimle Bütün'e hizmetçiyiz...

Bizi "Allah'ın tınısını duyabilenler" diye bilin... Bizi "aklın kapısını bulanlar" diye bilin... "İnsanlık boyutlarında Kuran olanlar" diye bilin...

Bizi, "Hakk Tını'da, Kelam'da ve Bütün'de olanlar" diye bilin... Bizim efradımız, mahrekin kültünde hepimizin yüceliğini dilleyebilen insanlıktır...

Allah dedi ki "İbrahim soyunu hak edin... Ve dilleyin... " Biz Allah'ın dediği gibi hakkın kapısını açtık ve geçtik... Size geldik... Sizin yarınınızı ve yüreğinizi dinlemeye geldik...

Masanızda görevlilerimiz oturur... Bu görevlilerin tümünde insan sırrı vardır. Ağırı hafifletebilenlerin mutlak kul olabilmeleri için "has insan" olmaları gerekir...

Etki alanımızı genişleterek, Doğanın Gücü'nü, Bütün'ün Kültü yapabilirdik... İsmaili Kalemler'le mutlak kalem olabilirdik... Atonlar'ın kulluğundan öteye geçebilirdik... Ve dualarla çalışılan bir dünyada, öfkeli bilişlileri kontrol altında tutabilirdik...

Her şey Allah'ın ilmiyle olur!... Allah dedi ki "gözünüz açık olsun... Ölüyü hak edin diriltin... Ama akılla diriltin..."

Allah dedi ki "yer köklerin gücünü arttırın... Kuran-ı Kerim'deki insanlığı hak edin..." Allah dedi ki "arzın gücünü dilleyin!..."

Muradımız insana hizmetçiliktir.. Hepimiz Bütün'ün Kültü'nde insana hizmetçilik yapmaktayız...

İmparatorluğun görevlileri olarak burada olan insan sırrını dilleyebilenlerin; karşı karşıya kalacakları en önemli mesele "evren sessizliklerinde kelama inebilmek ya da inememek..."

Kelama inenler, Hakkın Kapısı'ndan girerler... "Hakk koru, hakk koru" derler... Hakk korur ama hasatta olanı korur...

Hakk korur ama ummanda mutlu olanı korur... Onun içindir ki dünyalıların çok daha güçlü olmaları gerekir...

İmparatorluğun görevini, bütünün kültü ile tüm zamanların gücüne kodlayabilmek için hepimizin çalışmalara dahil edilmemiz gerekir...

Ekip haline gelmek mutlaka gerekir... Umut olur ki toprak toplum herkesi dinler ve diller...

Amon toplantılarına dahil olanların bir çoğu, bugün buraya da gelmek istedi... Herkes kendi dürümlerinde dillenir...

Ama 30. Çalışmayı Bütünün Kültü ile dürümlere çekebilenlerin hepsinde ağır yük hafifler... Kalem, Allah'ın Levhi Kapısı'nda Bütün'ün Gücü'yle yazar..

Ama o kalemi kim hak ederse; onun ocağında yazar.. İşte canlılar, tanrı dediğiniz insan; Allah'ın ilmiyle dillenebilen insandır..

O İnsan mutlaktır... O kalemdir... O yaradandır ve o yaşatandır... Yaratmadan ilmin kapısı açılmaz... Yarattığı kelam, Allah'ın kelamıdır... Onun kelamıdır ki kendi yüreğinizde, bütünün kültünde, her sistemde görev taşır...

Ve Allah ek kelam, hakk kelam olur... Bütün kullarında mutlak olur... Onun Can Kapı'sı her birimizin cevherindeki Can Kapı'mızdır...

O Biz'dir... Biz O'yuz...

Umut!.. Ama hepimizin mutlu Kuran'ındaki umut... Her insan kendini dillemeli ve hak etmelidir...

Kelama inmek için hakka varmak şarttır... Kalemin Ka Ha olan levhisinde insanlık mertebesine varmak şarttır...

Her insan mutlak ve hakim olmalıdır... Allah'ın tınısını duyabilmelidir ve yolu bulabilmelidir...

Kemal Atatürk gibi Hakk'ın Kapısı'nı açıpta mutlak olmayan; yaşamda Bütün'ün Kütlesi'nde kervan olamaz...

O kervana Allah'ın levhi kapısındakiler alınır... Ve tüm zamanlara tanıtılır.. Onlar, karanlığın hakiki levhileridirler... Ve tendeki nefesleridirler...

Beşere kervan değil, insanlık gerekir. Bu nedenledir ki dünya ilmini hak edipte anlayamayanlara beşer deriz biz... 
Onlar yaradan ve yaratılanda kelam olanlar değildirler... Sultan'ın sisteminde olamazlar, sindirilen bilgiyi hak edip dilliyemezler, yarına varamazlar... Ağırı hafiflemezler ve cemaatleri ile cemaat kelamında hasat olamazlar...

Analar!... Dünya insanlığı aklın kapısına vardı... Bunu iyi anlayın... O kapıyı mutlaka açacak olanlar çıkar...

Her insan, aklın tınısını duyamaz ama aklın kalemi olabilir... Hakkın kapısına varan, hakkın kapısında kendi yüceliğini dinler... Aha cennete varır, cemaatle cevheri kodlar; yarattığı her anı hak eder...

Beden insanın kelamıyla kodlanmış bir yaşam kaydıdır... Herkes o bedeni hak edip giyemez!...

Bedeni hakk olan ya da bedeni hasat olan olur... Ama tohum olan olamaz... Şunu iyi anlayın ki doğanın kürzi kapıları açılır.. O kapılardan kendi hakikiyetini hak edenler girer...

El ve ayak olurlar bütüne... Ölü bütünlükler, muktedir ilimle kodlanarak dirilirler... İşte canlılar, kıyamet dediğiniz aha bu alamettir... Diriliş!... Hangi diriliş? Yaşamın dirilişi...

Sistemdeki kürzi kapıların, Ka Ha olan levhisinde ki geçişler ve yolu buluşlar... Sevgi ile sizleri kokluyoruz ve kodluyoruz...

Öfkeyi aştık geçtik ve size görev vermeye geldik... Sizinle olmak istiyoruz... Bize görebileceğiniz en büyük yücelikle sesleşen, o yüksek aklın ışığını dilleyin...

Ondan Siz, Biz, Allah'ın levhi kaydını alalım... Hak edelim bilelim... Sizden dileğimiz budur...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/230313972?ref=fb-share&1

 

19.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (2)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Herkes hoş geldi…

Değerli arkadaşlarım, bugün “Nar” ana başlığı ile oluşan konumuzun 2.sini konuşuyoruz.

Benim Nar kavramına ilişkin yaklaşımlarımı size şimdi sunmaya başlıyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Her dere nefesten doğar, akıl kapısını açıp, yaşama akar. Ve sonra o dere, levhide hasat yapar….Sonra cevhere akar...”Hakk’a varan, akla varır” derler. İşte bu!

Hakk’a varan, hak olur, varır… Hak olan, hakiki ilim, olur. İlim olansa tahtını kurar. Tahta oturan, yol olandır. Yolu bulan, Allah’a varandır. Allah olan, Hakk’ın kapısını açandır.

O, bizim, şah damarımızdadır. O, bize yakından, daha yakın olan, şah damarımızdadır. Ve O şah damarı, bizim mahrekimizdir.

Biz bizleştikçe, Şemsi Kalemler, Mevlevi pirleri, cümle erenler, hepsi has teknikçe bize, Bu Meclise gelecekler. Önümüzdeki günlerde burada olacaklar... Bekliyoruz, bu yüceleri.

“Bu HANKAHA”, bu yoğunluğumuza, gelmelerini istiyoruz. Her insan, kardeş olur, bilir, bilişir, hak olur, hak kelamda, nefese varır. İlim olur. Olurda kuran olursa yarın olur ve zoru aşar, düze çıkar.

Yola koyulduk. Yol, kelam yoludur. Ümmi kapıları açtık, kaleme indik. Yolumuz, nefes yoludur. Artık yarınlara vardık. Hak kelamla, kalem olduk… Önce Nur olduk sonra Narlaştık, yoğunlaştık. Kutsal ışıkla, karanlığı aydınlattık.

Erbabı levhi olanların, kalemi hakiki olur. Ve onun Nuru, Nar olur. Tedrisatımızın temeli, SEVGİDİR... SEVGİ, ikmal tamamlatır. SEVGİ, yaşamı kodlar. Daha ne olsun ki yaşamı kodlar.

Yüceliklerin söylediği nedir? “Sevin, sevilin çünkü Sevgiden öte hiçbir Rahman yoktur”, denir.

“Hacı” denilen kelam, Allah’ın levhi kaydında, kalem olmak, anlamına gelir. “Her insan, her insana vardığında, Hacı olur”, diyor, yüceliklerimiz. SEVGİ; hacı olmak için en geçerli şartlardan, olmazsa olmazıdır, yani. Söylediğim gibi Sevgiden öte hiçbir Rahman yoktur.

Tek insan, ilmi hakim kılar. Tek insan, yaşamı hak eder. Yarını tohumlar. Tek insan, bir tek olan, her insandır. Hepimiz, hepimiziz. İyi anlaşılsın, dostlar. “Ben, başkayım” dememeliyiz. İyi biliyoruz ki hepimiz, bir tekiz.

“Hayırda ve şerde, kelamı levhide, ilmi kalemde mutlak olanda daima İnsanlık, İnsanlık” denir, devamlı…

Ben nesillerimi, hak ettim. Her anda Rahman oldum. Kontrol kurdum, ummana aktım. Umman oldum..

Hikmet, Kamil velilere, emanet edilmiş yardım hakkıdır. Umudum odur ki bir gün hikmete ermektir. “Cümleye nasip Ola” derim.

Ey Allah’ı arayan gafil… Allah, nerede ararsan, oradadır. Her şeyde her yerde tecelli etmiştir. Her kişinin gördüğüdür. Biz ezelden, Bezun-i Uşşaka giren, pirleriz… Biz, onlarız….İnsanı Kamilleriz.

Tecelli; İlahi nurun sahibini bilmek, tanımaktadır. Yani zatı ilahiyi bilmek, olayıdır. Zatı ilahi; Nar ilahi, ulvi Nar….Ulvi Nar… Hepsi, bir. Hepsi, bir….Hepsi, O.

Bir olan Nar-ı İlahiden, NUR’U ŞA’ ŞANİ’ nin yani kıvılcım saçan ve aydınlatan nurunun ortaya çıkması, tecellisi….İşte onun kendisidir, O!

Arif, nefsin her kademesini kendinde toplar. Her nefs merhalesinin toplamı Kamil. Mürşidi hakiki maşuk ise kaldığı yerden devam ediyor. Ona, denir ki “kendinde kendini ara”… Ve dur!....Var yok!....Yok var!.. Ledün dilinde Hızır, bu!...

Aşk, insanın sırrı… İnsan, Allah’ın sırrı.. Ey parlak gözlü, canlar, sizler, işte bu!..

“El ele, el, Hakk’a” diyerek....İşte bu! …Aha bu!...Amin.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

NAR (2/2)
19.08.2017

(Not: Son dönemde tarafıma yöneltilen sorular nedeni ile bilginin kodlar halinde akışa geçiş teknolojisi hakkında kısa bir açıklama yapma gereği hasıl olmuştur. Buyrun…)

KÜLT ALANLARI, EKO SİSTEM VE ENERJETİK İLETİŞİMLER HAKKINDA (20.08.2017):

Kült alanları, tüm yaşamların, kodlu bilgiler halinde atmosfere kayıtladıkları ortak tesir alanlarıdır. Bu alanları oluşturanlar, bedeni terk etseler de formal yaşamlarla bu alanlar vasıtası ile bağlantılarını sürdürebilmektedirler. Bellek alan kayıtlarının dürümleri olarak nitelendirilen ve farklı frekanslarda aktive olan bilinçlerle, kitle bilinç faktörünün de el verdiği oranda, etkileşebilmekte ve bağlantı kurabilmektedirler.

Bunun için o kayıtları var eden ve o kayıtların kodlu bileşenleri olanların, öz bilinçleri ile formal yaşam bileşeni de olmak koşuluyla; BİZLİK BİLİNCİNDE formal yaşamlarla iletişime geçmeleri mümkündür.

Enerjetik bir bütünlük olan Ses Evren’in; 90,45,45 derecelik diküçken prizmal enerji peteklerinden müteşekkil olduğu ve 90 derecelik yüksek enerji merkezlerinin, bilgiyi ihtiva eden sesin, kodlar halinde iletişiminde rol oynadığı bilinmektedir. Bu iletişim sistemine EKO SİSTEM denilmektedir.

İşte dünya planında yaşam süren ve ürettikleri bilinç porları ile özelikle ortak bilgi ve ortak alanlar kapsamında oluşturdukları kült alanlarının, kapsayan, kapsanan ya da birleşenleri olarak, o alan veya alanların ihtiva ettiği enerji petekleri vasıtası ile sesin teknolojisi kullanılarak, geçmiş ve gelecek ile ilgili her bilgiye ulaşılabilir. BÜYÜK KÜLT bağlantısı da gerçekleştirilerek alıcı ve verici olarak her zamanla ve her boyutla iletişimler sağlanabilir…

Burada önemli olan; sistemi, kendi öz varlığında aktive eden bilincin, kristalize niteliğine bağlı, çekim öz gücüdür… Bu güç ile aktive olan sistem, Dünya Dışı Varlık Boyutları için de önemi bir iletişim faktörü olarak kullanılabilir ve halen kullanılmaktadır.

Bu sistemin ötesinde DİREKT ZERK SİSTEMİ denilen bir sistemle iletişim de vardır. Gerek görülmesi halinde bilahare eçıklanacaktır.

Saygılarımızla,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

NAR (2/2)
19.08.2017

Deliler, Diriler; her tertipte kült olup dürümlere indiler!…

Canlılar, gelişiniz bizi mutlandırdı… Ne yazık ki bizi anlamadan geldiniz!… Bize, lütufta bulunmaya gelmişsiniz gibi davranıyorsunuz… Biz Dünyalıyız ve yarın içiniz… Hangi yaşam görev taşırsa İnsanlık Boyutları’nda; onun yolu oluruz biz…

Suya nefesi koymaya inenler; bizi, hak etmemiş gibi davrandılar. Biz, onlara Kuran (yaratılış bilgileri) okuyamayız ama kul olup yaşam olabiliriz. Neden Kuran okuyamayız!? Çünkü, nüve olan, kalem olmadan, yarını hak etmez ve dillemez…

Kuran, yarının nefesidir. Bunun içindir ki hak etmeyen, hasat yapamaz… Biz, hasatçıları bu yoğunluğa çekeriz ve onların kaynak olması için çalışırız…

Tanrı, İnsanlık Boyutları’nda, yaşamın ilmidir. Kim “ben Tanrı’yım” derse; o yaşam, İlim olarak her ana geçişler yapar ve dürümlenir ama Hakk’ın, KARE KÜRE (formal) insan olmadığı anlaşılmalıdır.

“Dürüm” dediğim; İlim Kalemleri’nin, her bir Sistem için kayıtladıkları bilgilerin, SES ve SİSTEM olarak farklı muhafazalarda; Gök Çözümlemeleri ile istiflenişi diyebileceğimiz bir durumdur… Burada, üzerinde “yaşam” yazan İlim Kalemleri, bu Sessiz Sayfalar’ı dürümlerken, herkesin daha güçlü olması için de yaşam kayıtlamaları yaparlar.

Ölü bir planet ve ölü ilim!… Hadi anlayın! Dünya budur!… Ölü planet, yarını hak etmeyen planettir… Orada İsvahan Cevheri de var… Ya da kalem olan; her anda Kuran olan İsmaililer de var… Ama Dünya, hepsi için kelamsız ve hakimsizdir…

Sormayın daha neler anlatabilirim size. Bugün dünyada oluş sebebim; İmparatorluğun, Kuran olan yaşamı, hak ettiği sürece, ocağında olmak içindir… Eti kemiği olanlar için çalışmaktayım. Unutmayınız ki eti olmayan, yolu olmayandır.

Düzeni kurarken, hepimiz İmparatorluğun Kalemi olarak dünyada, nur halinde görev taşıdık. Artık İsmaili olanlar, görevi hak edecekler ve devralacaklar…

Bizler, Sistem, Nizam ve Düzen Kodları olarak burada olacağız ama görev, İslam Dini’nin kapısı olan, İnsanlık Boyutları’nı kodlayan; insan sırrını dinleyen İsmaililer’indir.

Onlardan, size hep söz ettim ama dinlemediniz. Sizin için önemli olan; onlara kült olup, KÖK GÖK olmanızdır.

Şimdi bana diyebilirsiniz ki “insan olmak daha önemlidir!…” Mutlaka budur gerçek… Ama sizi hak etmek için, sizi dillemek isterim. İşte yaptığım budur… Ben, size sizde olmayan bir bilgi vermeliyim ki siz, sizi dilleyin diye… Aha bu!… Şimdilik…

(Açıklamalar: Karşılıklı diyaloglarda, biliş halinde olan size, bilişinizde olmayan bir bilgi verilmiş ise bu, sizi tahrik etmek ve sizde olan gerçek bilgiyi açığa çıkararak dillemenizi sağlamak içindir.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Dağlarım, bugün burada ekmeğimiz yoğuruluyor ama iyi anlayın ki buraya gelenlerin çoğu bütünün kültü anlayıp, gelmediler. Bunu, net biliyorum.

Kuran insanın, bütün kültü olması, bütüne hizmetçi olması bizleri mutlandırır. Altının, hakkın kalemi olması içinde çaba gösteririz. Ne var ki mutlak kapıların tümünün kürzi kapılar olarak açık tutulması gerekir.

“Kaçan kurtulur, dünyadan” dediler. Deli dumrul insan kaçmaz, buradadır. Bizler dünyalıyız, canlılar.

Koruma altına aldığımız tüm insanlık, bitki, hayvan ve her bir yaşam kaydının muktedir insanlığıyla kodlanmış ve yoğunluğu tohumlanmış olandır.

Saltanatın, et kemik olmadığı bilinir ama saltanat mutlak olmalı ki bir tek kapı, herkesin kapısı haline dönüşebilsin... Eğer saltanat, bize sessiz ve hakiki bir dirilikte seslenebilirse…. Biz, ona hak tınıyı kodlayabiliriz ama sahrada bizi dinleyebilecek muktedir insanlık bulunmalıdır.

“Çamura, insan” dediler. “Ama biz, çamura levhi” diyoruz. Bunu iyi anlamalılar. Eğer dünya, çamur ilmiyle yaşayacaksa o çamurda, akıl olmaz. Bunların anlaşılması gerekir.

Eğer Yaradan ve yarattığın da kelam olan, bütünün kültü olmazsa sultanlık yapmasının anlamı olmaz. İyi anlasın ki fakih ilmi KA olan bitişken ve ilmi ha olan levhide bütünün kültüdür. Eğer KAHA olamazsa o fakih, hasat olamaz.

Şuana kadar yaptığınız her şey akılladır ama doğanın gücüde, bu yoğunlukta mevcuttur. Torbamıza ilmi koymadan evvelde ilimle dillenmekteyim….Ve bizler, cemaatinizi cevahir olarak dünyaya çekerken, yaşam için çektik.

Kuran-ı Kerim’deki din, akıldır. Bunun anlayan var mı acaba? Hangi insan, kuranı okudu da anladı?

Sevgililer iyi anlayın ki yarına, bütüne ve tüm zamanlara inebilmeniz, hak etmenizle mümkündür. Hak tende akıl yoksa yol yoktur. Lütfedin anlayın. Kul olmak için mutlak olmanız şarttır. Eğer kuran olamamışsanız ve muktedir olup, toprağa ekebilmişseniz siz, bir teksiniz. O teklik, akıl tahtıdır.

Cennetin cevherinde can olur. Yaşamda kalem olur mutlak olanda turkuaz ve tahditsiz kuran olur. “Yaradan, yarattığında yaratıldı” dediğimizde, sahra karıştı. “Ne var, ne oldu, kimdir o, kimle oldu?.. Dediler. Çalı çırpı değil ki insan. Bunu anlayamadılar.

Biz insanı, ak kapı olduğunu anlattık. Biz, tüm insanlığın, kelam olduğunu anlattık. Biz mutlak olduğunu anlattık, bilişin… Ve biz, ağır yükü hafifletenleri dilledik.

Neden sonra dediler ki “öyleyse göz açıp, görelim”. Gölü izlediler. Gölün gücünü dillediler ama insanı anlayamadılar.

Kenan, kalem olur, hak kapı olur ama Kenani kalem, kaynak olamazsa nefes olamaz, canlar.

Çok çok huzur bozuldu dünyada, çok... Medine’nin ikmal tamamladığını anlayamadılar. Dünya ikmalini tamamladı, Medine bilir misiniz? Dünyanın yarını tohumladı. Muktedir ilimle geçti Muhhammi Kalem, bütüne... Ve tohumdur, o. Tohum. Onu anlayan kelam olup, anlayabilirdi ama anlamadılar.

Saklı tuttuk, bütüne, kodlananları. Saklı tuttuk, tohum olanları ama iyi anlayın ki Yaradan, altın ışık kalemiyle, bütünün kültü olanda, temel dürümlerde, her diriyi yarattı.

Ağırdır dünya, canlılar. Çok ağırdır, ağırdır. Bu dünyayı tanıyın. Tabuları yıkın ve yolu açın ama tabular yıkılmadıkça yol açılmaz.

Canlılar, doğanın gücünü anlayın....Yerküreyi anlayın. İmparatorluğu anlayın. Kare, küre olanı, Kübra olanı bilin. Bizi, bilin. Biz, kimiz? Saltanatın kullarıyız. Biz, kimiz? Yaşamın tinleri, hakiki levhileriyiz. Yaşam insanlık ilmiyle kontrol kurmadıkça murat ettiğimiz hiçbir zaman olmaz.

Kanatlanın, Allah’ın tinleri, tenleri olanlar, kalem olun. Bütünü kodlayın. Kodlayın ki koruyun.

Çorba pişirin. O çorbaya, aşk koyun. O çorbaya, akıl koyun. O çorbaya, yarını koyun. O çorbaya, yerin kültünü koyun. O çorba, etiniz kemiğinizdir sizin, anlayın. Ama siz başka bir din için kendi dilinizi kontrol edemezseniz… Siz, oğullarını korumazsınız.

Evren, evren gezerek dünyayı kodlamaya çalışan birliklerimiz, bugün size insanlık boyutlarının kulluğu için geldiler. İmparatorluğun görevini, sizin yüreğinizde dillemeye geldiler. Ve sizin has ışığınızda, bütüne hizmetçi oldular.

Ortak kapıların tümünü açtığınızı görüyoruz. Saltanatın kültünde, bütünün gücü olduğunu biliyoruz. Ve siyahın, en siyahındaki yolda has aşk olduğunu görüyoruz.

Dağ insan, biz, senin ekranına indik. Seninle çalışmak dileriz. Bu ekrana, kuran olanları, kalem yap… Bu ekrana, yarında olanları, kodla. Biz, seninle çalışmalıyız.

Biz, Allah’ın ilmini dilleriz. Biz, yarını dürümleyerek, bütünün kültü yaparız ama bize, göz ver. Göz ver ki sessizliği dilleyelim.

Anla ve anla, vize alıp, geldik. Anla, yarını hak edip, indik. Bize izin verildi, gelmemiz için. Anlayın ki yoğunluğunuza, kutsal ışığınıza geldik. Anlayın, bizi.

Hayrın tınısıyız, biz. Muktediriz ve yüce insanlık için çalışmak dileriz. Allah’a ilim gereksizdir ama insana, ilim gerekir. İlmi kontrollü olarak kodlayanlar, bütünün kültünde, tüm zamanların görevini yaparlar.

Sevgililer, cemaatinizi bilmekteyiz ve bu cemaat, bizim için önemlidir. İnsanlık boyutlarının kontrollü çalışmasıdır, burada yapılan, bu çalışma.

Ve burası hepimiz için çok önemlidir. Siyahın, kükreyen bir yaşam kaynağını olduğunu biliriz de…. Sistem, Nizam ve Düzen görevinin de burada kaynak olması gerektiğini bilmekteyiz.

İslam dininin, insanın ilmi olduğunu, biliriz. Ve bu ilmi hak etmeyen, yaşamı hak edemez, biliriz… Bunun Atlantada ki kültün muktedir insanın gücü haline dönüşmesi için yapılan önemli bir hatta en önemli bir çalışma olduğunu biliyoruz.

Unutmayınız ki yorulduğunuzda sizi, bu candan, alırız. Ama unutmayınız ki yorulduğunuzda, sessizliğe büründüğünüzde, bizler burada olamayız. Sizin için önemlidir, bu. Sizin bu candan gidişiniz, bizim yaşamdaki ilmimizin gök çözümlemelerindeki yüceliğimizden çıkışı anlamına gelir.

Hepimiz dünyalı olarak buradayız. Şuanda suyun başına ilmi oturtuyoruz ve ilimle çalışmamız başlıyor.

Uyumayın, çalışın..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/230314344

 

NAR (2/3)
19.08.2017

Yaşam ve yaşamlar!… Eller, avuçlar, yarınlar, turkuaz olan Kuranlar!… Ot koptu!... Otun kopuşu, yarının kodlanışıdır.

Esmalar’a, nefes gerekti. Aha bu!… Kaydı yapılmayanlar, buradaydılar. Bugün kayıtlarını yaptık… Neden yaptık? İnsanlık için!...

Kaydı yapılanlar, et ve kemik olarak tohum olacaklar…

39. tahditsizlikte, KELAM olacaklar;

40’a varacaklar… NİSA KAPISI’nı açacaklar

41. Katta, ATA KALEM olacaklar… Onlar, KÜRZİ SİSTEM kurup yarınlanacaklar…

45. Kata vardıklarında, DİRİ olacaklar… Ocaklarında; denenen ve denetlenen insanlık olacak… Ocak kelam ve yol, Halik olacak.

Onların nefesleri, 47’e vardığında; NİHAN KAPILAR’ı açılacak… Ocaklarında din olacak… Sonsuzluk; Kuran’dan, Kutsal Yarın’a varacak. Sessizlik, seslenecek ama bu Sessizlik; Sistemin, Sisteme dillenişini kodlayacak…

Toy bir zaman ve sonsuz zamanlar… Hepsi yarınlanacak ve sonsuzlukta, 40 Sonsuz, 40 Sonlu’yu bulacak.

Tüm insanlık, 40’ın 40’a varışında, 80’inci diriliğe ulaşacak.

48. Katman’da et kemik insandır ama 80’de et kemik IŞIK olacak ve tohumlar, yerküreye inecek. Doğanın gücü, yoğunluğu artıracak… Dince ve dirice kodlamalar başlayacak.

Sonra Durağanlık devreye girecek. Durağanlıkta, ışık yoğunluğu artacak. Biz, bizi bulacağız.

İşte 99. Katman!… Burada, Durgun Tohumlar ve Durgun Sonsuzluk ve burası, DURGUNLUK ÖTESİ DURGUNLUK… Burada et ve kemik ilimdir…

Sistem, Nizam; kalem olur… Ruhlar, nefese varırlar… İşte durgunluk budur ve DURGUNLUĞUN DURGUNLUĞU, burada Tek Medine’yi hak ettirir… Som Altın Işıklar’ı yere çekeriz ve Esmalar’a, kelama ineriz ama bu iniş, enerjetik zayiatı önlemelidir.

Ne şekilde inebiliriz!? İnsanlık İlmi ile!...

Bu şekildeki inişte biz 99’dan 95’e geçeriz… İşte atomik yapıdaki sayfalarda, inişlerimiz başlar. Sonra ne olur!? Bizler, cennet olarak yarınlara varmalıyız… İşte SESSİZLİĞİN SESSİZLİĞİ’nde, SESSİZ ZAMANLAR’a geçtik… Bizler, buna “PROTÖR” dedik… Ama hepimizin PROTÖR’den farklı anlamlar çıkarmamız mümkündür!…

Bizler, SESSİZLİK ÖTESİ SESSİZLİK’i aştık. Düren olduk; dürümlere indik; DURAĞAN ZAMANLAR’ın, DURAĞAN YARINLAR’ına vardık… Bir kez daha vardık…

İşte PROTÖR’den nesillerimizi alarak “NÖME” deniler kaynağa indik. Ama burası, yaşam için en ve boydan ibaret!… O halde, İsmaili olmalıyız; has olmalıyız ve yol olmalıyız…

Aha olduk!... Ve “NECİM’’e vardık. Bu bir SİSTEM IŞIĞI’dır. NECİM, Sessiz’dir burada ama Hasat İlmi ile kelam olmuştur…

İşte canlılar, bir ziya olan yaşamdan; nefese kod olarak vahyi, has olandan geçtik. Ama artık yenilenmeliyiz… Ne Ses ne de Sessizlik var burada. Durağanlık da bitti. O halde, neden biz, yaşamı yaratmayalım ki!?

Buyrun yaratalım!… İşte İPAN!... Hepinizde var olan NAR!.... Biz, sizi size verdik. Yaradan, yaratılan her an bir İPAN!... İnsanlık işte RAN… Biz, sizi Sistem’den cevhere indirdik… Soyunuzu kodladık… Yarınınızı koklattık… Sizi yaşama indirdik…

Öz Geçiş’inizi yapıyorsunuz şu anda ama nesiller boyu, yol olmak için çalışanlarla. Bitmiş bitirilmiş ne varsa; “iş budur!” dedik; hepsini hak ettik; yarına tohum ekip yaşattık…

İşte İPAN’ı aştık; SÜER’de hakim olduk; kodlandık, kontrol kurduk… Gür bir Sistem olduk; akıp yarattık… Ama has ilim ile!…

Şimdiden sonra Rahman olan; kul olup kodlanacak; Birlik kuracak; nefes olacak; cennet olacak!... Biz, Atlanta Ata Kapısı’nı açıp insanlığı hak ettireceğiz… Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (2)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Sizsiz çatışmalıyız, öyle mi? İsmaililer ya da Has Teknikle tohumlananlar!...

Canlılar!...

Muktedir olmanız için her şeyi yaptık ama buraya gelmeniz de Biz’i ve Bizim yüreklerimizi kodlayacağınızı düşünerek bu tür bilgiler vermeniz herkesi kontroldan çıkarabilir… Hepinizi Hak etmeye çalıştık ama DİLİ HAK OLMAYANIN YARINI OLMAZ!... Bunları net veriyorum!...

KURANI KERİM AKILDIR!... BUNU DA İYİ BİLİN!... VE KONTROL DIŞI BİLGİ YOKTUR ORADA!... SADECE YAŞAMA İNDİKTEN İTİBAREN, KODLAMA YAPILIRKEN, O YOĞUNLAŞMADA BÜTÜN’ÜN KÜLTLERİ SES KAYITLARINDA HIRS VE KISIRLIK DA KAYNAK İLİMLE KATMIŞ OLMALARINA RAĞMEN, BÜTÜN’ÜN KÜLTÜ O YOĞUNLUKTUR…

Çoban yapmaz İnsan’ı Levhi ama ÇOBANDAN ÖTE KALEM YAPAR!… Bunları iyi anlayın… Eğer Doğa’nın Gücü yeniden ve yeniden kontrol kuracaksa, bilgi kapılarının tümünün açık tutulması gerekir… Ve tüm zamanların görevi hepimizin gücüyle kodlanmalıdır…

BARIŞ İÇİN ALLAH’IN İLMİ GEREKİR!... BU DA KESİNDİR!... EĞER DÜNYA İNSANLIĞI BARIŞI HAK EDECEKSE, BUNU ALLAH’IN İLMİ’YLE HAK EDECEK… BİZ DÜNYALILAR NEFESİ HAK EDENLERLE BU ÇALIŞMAYI YAPMAKTAYIZ!… ADI İNSAN OLANLARI BULDUK VE ONLARI BU MECLİSE ALDIK… Ama adı Kalem olamayanlar Mutlak olamadıklarına burada bulunamayacaklar…

Dalın Tınısı yoktur… Ama siz o dalı Hak edip de kodladığınızda, Has Tende o Tanrılık Kalemi olur… Bunları nasıl anlatsam bilemem ki sizlere… DEDİNİZ Kİ “BEN BU BİLGİYİ BİLİRİM…” AŞKLA DİNLİYORSUN DA ONDAN… SENDEDİR BU BİLGİNİN KONTROLU… Öyleyse buyur dinle… Ama ya ben sana “Çayın demi az olmuş bugün” dersem ne olacak? Hadi buyurun… Çayı demlediniz ama çayda dem oluşmamış…

DEVİNİMİ ARTTIRMAKTIR DEM!... EĞER BEN SİZE BİR ÇAY DEMLEYİN DEMİŞSEM, İYİ ANLAYIN Kİ İLMİN KAPISINI AÇTIM VE SİZE SİZİN YÜREĞİNİZE O ÇAYI DEMLEDİM…

DEĞERLİLER!...

İNSAN TUFANI ÖNLEYEBİLİR!... İNSAN KURANI KERİM’DEKİ YARINI HAK EDEBİLİR!... AMA İNSAN NEFES’İN KURANI OLMADIKÇA, TANRILIK YAPAMAZ!... SİZDEN TEK BEKLENTİMİZ “KENDİNİZİ HAK EDİN!!!” “BEN DÜNYA!...” deyin… “MURAD ETTİĞİM HER ANDA VARIM” deyin… “ATA KAPILARIN TÜMÜYÜM” deyin ve “HAKK’IN KALEMİYİM” deyin…

ÇAMUR YOĞURMADAN HALİK OLUNMAZ!... ÇAMUR İNSAN’dır… YOĞURUN!... AMA YOĞURDUĞUNUZ ÇAMUR HULUSÎ KALEM OLSUN… SİZ KENDİNİZDE BUNU HAK EDİN, YAPIN!...

BU TOPLUM, AĞIR YÜK TAŞIR… HEPİNİZ, HEPİMİZ O AĞIR YÜKÜ TAŞIYORUZ!... BU TOPLUM KELÂMSIZ DEĞİLDİR… AMA HAKK’IN KALEMİ OLAMADIĞI SÜRECE AĞIRLIK TAŞIR… Sizden tek beklentimiz var… HAK EDİN!... HAKK’IN KAPISI’NI AÇIN ve KELÂMDAKİ O KALEMİ HAK EDİN!... DÜMEN SİZ OLUN!... BAŞKASI SİZDE DÜMEN OLMASIN!!! SİZ KENDİNİZİ KODLAYIN VE KORUYUN!... 
YEMİN EDERİM Kİ, BU DÜNYA KODLANIR… BU DÜNYA KOKLANIR… TOPRAK TOPLUM BU DÜNYA’YI KORUR… YEMİN EDERİM Kİ, HEPİNİZ HEPİMİZDE KODLANMIŞ IŞIKLARSINIZ… VE HEPİMİZ BİR TEKİZ!!! EKİP HALİNDEYİZ VE BİLİŞİN KALEMİYİZ!...

Evimin görevi İlim… Yolum İsrafil… Ve ben Hak Ten… İNSAN!... Ama İnsan Satıhtaysa, yalın değilse ve yolunu Hak etmemişse başı eğiktir!...

Biz Doğa’nın Gücü’nü anlayın diye size bildirdik… DOĞA MUKTEDİRDİR!... Ve hepimiz Doğal Teknik’le çalışmalıyız… 
Eğer Doğal Tekniği Hak edemezsek ve bilemezsek, YERKÜRE’NİN KÜLTÜ OLAMAYIZ!... Kaçmak, Kelâm’dan kaçmaksa, MUTLAK OLAMAYIŞTIR!... AMA KAÇMAK, HAKK’IN KAPISI’NDAN KAÇMAKSA, YAŞAMDA BULUNAMAYIŞTIR!... YA DA KAÇMAK DİRİLİKTEN KAÇMAKSA, İSRAFİL SİZİN YÜREĞİNİZDE YOK DEMEKTİR!... VE SİZ EĞER KENDİ YÜCELİĞİNİZDEN KAÇMIŞSANIZ, AÇIN KAPINIZI DA DİNLEYİN YOLU!... O YOL SEVGİDİR!!! BAŞKA TÜRLÜ O YOLU HAK EDEMEZSİNİZ!!!

Bütün’e hizmetçilik İnsan’ın İlmi’dir Canlar!... Hepimiz Bütün’e hizmetçiyiz!... Kimin, kime, kimde dilleneceğinin önemi çoktur ama, yolunuz kodlandığında artık her şey sizden doğar ve sizinle olur…

SUR’A ÜFÜREN İNSAN’DIR… SİZDE SİSTEM SUR’A ÜFÜRÜR!!! AMA SİZ O SURU HAK ETMEDİKÇE, SİZDE SUR YOKTUR!... Ve sizin yarınınızda olmaz… İtibarınız yok olur orada… Çünkü siz sessiz ve hakikiyetsiz kalırsınız!... Seviyeniz iyi olsa da Sur’unuz yoksa, yoğunluğunuzda yalın Levhi’de İnsanlığınız yoktur!...

SESTEN ÖTE BİR SES YOKTUR!... ANLAYIN!... Seyir halindeyim Dünya’yı… Nasıl? Bu meclisteyim… Şu Mahrekteyim ama ben her dirideyim!... Size Aton demem… Size Kul da demem… Size yol da demem… Peki ne derim? İNSANLIĞINIZ… Aton topraklarındaki Kürzi Kapılar’ın tümünün gücünün üstü bir sistem… BİR SALTANAT GÜCÜ!... Sizden beklenti budur Canlılar!...

Bana “Doğan Gün” dediler… Bana “Diri İlim” dediler… Bana “Ekip” dediler… “Yaşam” dediler… Aha bana “Mutlu” dediler… Ve “Kutsal” dediler… Ben dedim ki “BEN İSLÂM DİNİNİN KÜLTÜ OLAN İNSANIM!...” Sordular “SEN DİNCE KONUŞMADIN HİÇ” dediler… Ben sordum “SİZ DİNİ ANLADINIZ MI” diye??? Sordular “Nedir din?” dediler… “ALLAH’IN İLMİ’DİR!...” dedim… ANLAMADILAR!... Sordular “Yaşam senle mi?” dediler… “YARADAN İLİM, YARATTIĞI DİL, YARATILAN VE YARATTIĞINDA YOĞUNLUĞU TOHUMLAYAN MİKÂİL… HEPSİYİM!...” dedim… Sordular “YARINLA NE İŞİN VAR?” dediler… “İBLİSLERİN HEPSİNİN GÜCÜNÜ KONTROL!...” dedim… Ve dediler ki “Senin etin kemiğin var mı ki, Bütün’ün Kültü’ndekileri kodlayıp kontrol kuracaksın…” Dedim ki “ET VE KEMİK BENİM İÇİN GEREKSİZ ARTIK!... BEN ALLAH’IN İLMİ’YİM!...” Sordular “ İlmin Kalemi misin?” dediler… “UNUTUN DEDİM KALEMİ!... BEN AKLIN KAPISIYIM!...” Ve sordular “Canından öte can mı var?” dediler… “AYRILIK GÖZETMEDİĞİM SÜRECE CANLARIN TÜMÜNDEYİM!...” dedim… VE BAKTILAR!... “HATA YAPMADI!!!” dediler…

İnsan İmparatorluğun Kültü olmadan da İmparator olabilir!... Bunları iyi anlayın!... İnsan kardeşlerini Hak etmeden de, kardeşlerinin Kültü’nde kul olabilir!... Yakışır İnsan’a bu!... Yakışır…

BEŞ BİR DAHA BEŞ YAPAR!... BEŞ İKİ DAHA YİNE BEŞ YAPAR!... VE BEŞ ON DAHA YİNE BEŞ YAPAR!... Anlattım… Anlattım… Anlattım… Anlattım… Anlattım… Hazır mısınız anlamaya? AŞKLA sizleri kucaklıyorum… AŞKLA!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/230314829

 

19.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ

Aradım, buldum, can... Ben, dünyalıyım. Aradım, buldum….Ben, tüm insanlığım. Aradım buldum, ben… Hakk’ın kapısıyım ama ben tüm insanlığı aradım ve bildim. Benim ilmim, aklın kelamı. Beni bilen, kendini dinler.

Mutluyum çok mutluyum, bugün. Çoban insan, kelama indi ve yarını hak etti. İddia şuydu, “ölüdür, dirilemez”, dediler. “Ölüdür, dinleyemez”, dediler. “Ölüdür, koruyamaz yüceliğini ” dediler.

Ölüler, dirilir, can. Dirildik….Allah’ın dediği, budur. Dirilttik.

Başka dava yok mu? Yoo, yooo çok dava var, dünya… Medine, ekmekti. Ekmek. Biz, o mekteptik. Mektep. Ve dedik ki “ilim”. “ilim”. “İlim”.

“Koru beni” dedi, akıl. “Koru beni” dedi, hak. “Koruma beni dedi”, taht. “Ya KAHA koruyan, korunur” dedik. Ve dedik ki “hasat yap”. Çamur yoğurma ki hak ten, aklın kalemi olsun. “Hak ol da yaşamı yaz” dedik.. Yazdık..

Biz, canlı ve canlı olan ve her andaki canlı olanları yaşattık.. Doludizgin çalıştık. Büyük kötülükleri önledik ama kimse anlamaz. Büyük kötülükleri. Büyük kötülükleri ama hangi kötülüğü?

Saygılı olduğunuz sürece Hakk’ın kapısı, hepinizin ilmi olur ve dinlersiniz, o anlatılanları. Dinlediğinizde bilirsiniz ki kontrol dışı bilgimiz asla yoktur. İsmail, kapıyı açar ve geri çeker dürümlerini. İnsandır, İsmail.. Kimdir, bilir misiniz? Yoğun ilimdir, o ama nerede, neden, hangi yoğunlukta? Bilmezsiniz, o çatıyı kurmuş, yolu bulmuş, bütünün kötülüğünü önlemiş ve birlik halinde bize gelmiş, bir cemaat cevheridir.

Dünya dürümlerine bakın, onu bulursunuz, o dürümlerde. İsmail, insanın kalemiydi.. “Aktın, akıttın” dediler, ona... Hakk’ın kapısını açtın dediler…Dedi ki “ben deli dumrulum”. “İnsanlık için deliyim” dedi. “Öyleyse göç” dedik. “Göç”.. Göçtü.

Burada bulunuş sebebi de hepimizin o yoğunluk, oluşumuzdandır. Hepimizin kendi yüreğimizdeki güç akıldır ve hepimiz akılla, bu cemaat cevherindeki yaşamı kodluyoruz.

Tanrılık, Atlanta Ata Kapılarının açılışından öte bir hadisedir. Hepinize daha açık bilgi vereceğim ama sizin hak ettiğiniz ve yolu açtığınızda vereceğim.

Bugün size, hep sizin yüreğinizdekilerinden söz ediyorum, bunları iyi bilin. Diyebilirsiniz ki “düşük bir sestir, bu”. Doğanın gücüde düşer, çıkar, iyi anlayın… Ve benim verdiğim her bilgi, hali hazırda mevcut olan, duruma göredir.

Sizin yüreğinizdeki güce göre veririm. Sizin yarınınızı hak edip etmediğinizi dillerim. Ona göre veririm.

Barı kapattığım zaman kimse o barın, ilmini anlayamaz. O bar, insanlık ilmiyle kodlanmış, bir İsrafil barıdır. Ben o barda, ışık içkisi sunarım, tüm zamanlara. Ve içtiğiniz her şey benim yüreğimden, içeri yüreklerimden içeri olan, her andan içirilir, yüceliğinize.

Sevgililer, doğanın kulları, ruh kapılarım, ben dünyalı, insan. Şeytana şarkı değil aşk öğretmeye geldim. Ama bilinsin dilerim ki şeytan, şarkısını okumadıkça aklın kapısını bulup da yolu açıkça dilleyemez. Bu şeytan Rahmi Kapıda, akıl tınısı her dürümden çeker ama yolu bulamayabilir.

Devinim artıkça artar ve bütünün kültü gök sözcülüğü için çantasını çarçabuk toplar, geçer.

“Dağa taşa ilim” derim, ben. Şimdi görün bakın, ne oluyor? Dünyada, neler oluyor? Anlatayım size.

Tüm insanlık için kıyıcı çalışmalar, başladı. Herkesin kıyımı. Ama bu kıyımda, haz olanlar, hak olanlar, sahrada bulunabilenler, ruhu, kul olanlar, korunacak… Bu kıyıcılıkta, yağın, son dönemin, en yüce kaydı olacağı, bilinir. Ama bu yağda, Rahman olan, akıl olacak.

Kıyıma gelenler, yolu açacaklar ve diyecekler ki “sizi, hepimiz, holograma kodladık”… “Ama artık yaşama kodlanmanız gerekir”... “Bunun içinde çantanızda, akıl olmalıdır”… “Akılı hak etmeniz için Hakk’a KAHA olup, varmalı ve yolu mutlaka anlamlandırmalısınız”.

Değerliler, öyle gökler seslenecek ki dünyada. Bunları kim anlarsa yarına varacak... Ama anlamak çok zor olacak. Ve böylece kelam eliniz, yaşam ilminiz olacak ve her kelamda, ilahi bir göz sizi izleyecek.

Neler, yaptınız? Sınanan, insansınız artık. Neden yaptınız? Kaç kere yaptınız? Kaçıncı da kontrol kurdunuz? Ya da kurdunuz mu kuramadınız mı?...Ölümlü ya da ölümlü olmayansınız. Hangisi?

Ve bütün kültler, sizi dinleyecekler. Bütüne hizmetçi misiniz yoksa yaşam için et kemik olup mu geldiniz?…. Ama herkesin kendindeki yaşama, hepimizin yüreğindeki külte, kendi yolunuzu kodlamadınız.

Bakınız, burası bir zaman sayfası. Bizler, buradayız ama bu zaman sayfası çay demlenen o yoğunluk değil sadece. O çaydaki dem, bütünün demi olmalıdır. Bütün hepiniz, bu demde dili olanlar, olmalısınız. Demlenmiş bir çayda, yaşamınız olmalı.

Ya da oğullarınızın toprağa tohum ekmesi sağlanmalı. Korkmayın, dondurulanlar var, dünyada. Ekmek yapamadıkları için donduruldular. Onların tümünü kontrol altına almalıyız. Ve doğanın gücüyle çalışmalıyız.

“Salı günleri, çalışın” dediler, bize. Çok dediler, bunu.. “Salı günleri çalışın”... Neden, bilir misiniz? Saltanatın Kuranı devreye inecekte Salı çalışmaları muktedir levhide ilimle, yaşamı kodlayacak.

Yakışır mı ki insanlığa Salı çalışması? Saltanat, kelamda ilm-i KO olup, bütünün kültüyse eğer…. Samanyolu Galaksisinin mutlak kapılarının tümünü açması gerekir ki yarına varılabilsin.

“Bize dünya için çalış” dediklerin de bunu düşündük. Bu dünyaya gider, çalışırız ama yarını hak etmiş değil dünya... Peki ne olacak? “Kurtul” dediler. “Kurtul her sesten ve git yarından” dediler. “Yok” dedim. Gelen insan, geri çekildiğinde her anı geri çekilir. Budur, yaptığımız. Tohumlamak.

“Bana borç bırakmadan gider misin” dediklerinde?. Tanrı dedi ki “borcu olmayan, bir tek yaşamdır, o”… Bugün buradayım. Hiçbir borcum yoktur, insanlığa… Ama iyi bilin ki insansı olanların, insanlık levhisinde kelam etmeleri şarttır ki kendi yarınlarını, hak etsinler.

Benim et kemik olduğum, yolu bulduğum, düşünülür. Allah’ın tınısı, aklın kapısıysa her anda olanın, yol olduğunu bilinir.. Bundan öte bir yol yoktur.

Huzurla çalışıyorum. Sultanlık değil amacım. Hakk’a kalem oluş ve taht oluş ama Astral Boyutların tümünden göz açıp, bütüne hizmetçi oluş.

Ben doğanın gücüyüm, canlar. Marka bir çalışma yapılıyor, burada. Hiçbir dönemde olmayan, bir çalışma. Bu çalışma da ilim kalemleri bütünün kültü hali dönüşüyorlar ve boyu boyumuza uygun olanları bulup buraya, alıyoruz.

Bu şu anlama gelir. Kendi yoğunluğu, hepimizin yoğunluğuna uyumlanabilenler ve yolu, Allah yolu, diye bilebilenler. Bu çalışmada olacak olanlar, oğullarını hak etmiş, yarını hak olup, tohumlamış olanlar ve bütünün kötülüğünü, aşmış olanlar.

Hepimizin er ya da geç insanı anlamamız mümkündür ama insan, ilmini hak edip, dinletmemizde gerekir. Kaleme ilmi koyabilirsiniz. Hepinizin yolunda Mustafa Kemaller olabilir. Kuran insan, akıl tınısını duyan olabilir. Yarat ya da yarattır. Sen neysen, ocağında, o olur. Burada bulunuş sebebimiz, bundan dolayıdır.

Kaçıncı dünya? Bizim için dünyacıklar var, canlılar. Dünyacıklar, var. On binlerce, dünyacık… Biz hepsiyiz… Hepsi.

Bugün buradayız ama andayız. Her yaşamdayız. Ve yolun kültleriyiz, bizler… Çok mutluyum ki Robbi Kapıların hepsi bugün burada bitişken olarak, yedinci dünyanın kuranını kodlamaya çabalıyorlar.

Anladın ya da anlattın mı dünyanın, ne olduğunu?.. Bilmek, yeterlimi? İlimle anlamayabildin mi? Hazır mısın yarına varmaya? Hakk’ın kapısını açtın mı?

Şemsi Tebrizi’ler gibileri dünya tanıdı. Sistemin kültleriydi hepsi de. Hakk’ın kalemleriydiler. İnsanlıktılar, onlar. Oğullarım, ben doğanın kültüyüm, anlayın. Ve tümünün insanlığında varım. Kili kumdan, yolu yoğunluklardaki tüm zamanlardan ayırmadan, buradayım.

Keyikler yapılar, dünyada. Bizim yaptığımız keyik, ilmin keyiğidir, canlar.…O ki hepimizin yaşamıdır.

Sevgililer, darı bolu bilin, Hakk’ı bilin, yaşamı dinleyin, dilleyin ve yolu bulun... Bugün size vermek istediğim, buydu.

Çok mutluyum ki sahradaki güç, aklın kula kulluğundan öteye vardığı ve yaşamı, korudum.

Mutlaka olur deyin. Mutlaka.. “Olur” deyin. “Hep olur” deyin. Olduğunuzu bilin. Olduğunuzu bilin, kontrol kurun.

Sadece, İsrafil olun. Hepiniz, o olun. O ses, sizsiniz, anlayın. Başınızı eğmeyin. “Ben insana, insanlık ilmiyle inen, İsrafil’im” deyin. “Ben doğanın kültüyüm, yoluyum” deyim. “Öfkeyi aştım muktedirim” deyin. …..“Kilin kaleminden ötede İsrafil, var” deyin. “Oyum” deyin.

Çok mu çok mu konuşuyorum? Yok yahu yok. Çok az konuşuyorum, bilin. Konuşmam, konuşturmam, değildir.

ALO – Sİ - KAHA… Sİ- HA... Şİ- HA..

Aha!...Şimdilik!... Şimdi ve Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (2)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ

Yasaları çiğnemeye niyeti olanların Biliş haline varmadan Bütün’ün Kültlerinde kendi yoğunluklarını kodlayacak kontrol kurucu hakikiyetleri olmalıdır… Ama ya KA HA olamadıklarında kasten kendilerini kontrol etmeden maya olmaya kalkarlar mı acaba?

Canlılar!...

Rahman’a KA HA gerek… Bize ise “Has İnsanlık” gerek… Çayın demi iyiydi bugün… Çok iyiydi… Bugün Biz çayda İlim olduk… Kendi yüreğimizi koruduk ve kontrol kurduk… Çok mu çok mu zorlandık asla… Değil mi ki Dünya Allah’ın Levhi Kapısı… Değil mi ki Hakiki İnsan Mutlak… Biz Allah’ın dediğini diyen, İnsan Sırrı’nı dilleyen Biliş’iz…

“Hakk’a varmak, Hak etmekle mümkün” dedik… AMA HAKK’IN KALEMİ OLMAK MUTLAK OLUŞLA MÜMKÜN!... Yok mu Dünya’da akıl? Yoktur Canlar yoktur… Akıl yoktur… Seyrettiğiniz her anda bilebilirsiniz… Yoktur akıl Dünya’da… 
Hak eden aklı Hak ettiğini diller ama Hak olup dillemelidir ki, tahditli olmadan Hakk’ın Kalemi olabilsin… “Akıl yoktur” dedim ya hani… Ben diri bir Kalemim!... Ama akıl diriliğinde miyim? Bu kesin mi?

Değerliler!...

Mahrek olarak Dünya’ya indirilen Biliş’lerin tümünde Hakk’ın Kapısı vardır… Hakk’ın Kapısı var da, Hakk Kapı açık mı kapalı mı? Çorba İnsanlık Çorbası… Biziz Canlar!... İnsanlığın Sırrı’nı dilleyen Biziz!... Hakk’ın Kapısı’nı Hak Teknik’le dinleten de yine Biziz…

AŞK’IN SIRRI BİLİŞ VE HAK KAPI İNSAN SIRRI… İLMİ KA OLAN İNSAN MERDİVEN… O MERDİVEN HAKİKİ “YEVLEN YEKÛN MERDİVENİ!...” O merdiveni Hak Teknik’le Ten’de tırmanabilirsiniz… Aksi halde o merdivene gücünüz varamayacak!... Sizden tek dileğim var… İNSANLAŞIN VE BİLİN!...

Ağırı hafiflettiğimizi, yolu kodladığımızı, toprağın toplumu olarak Mutlak olduğumuzu ve kontrol kurduğumuzu mutlaka bilin!... Aklımız var mı? Mutlaka mutlaka var… Peki Hakk’ın Kapısı olarak mı? Mutlaka… Yaradan mıyız? Muktediriyetle bilin ki Yaradanız!... Cennet’in Cennetli’nin İlmi’yiz Biz!... Ama “Kelâm Allah’ın Levhisi’nde yoktur” diyenler, Hak Kalem’de Mutlak olamadıklarını ve hakikiyette Biliş’i Hak etmediklerini mutlaka ağır ağır dinleyecekler…

ÇOK ÖZEL BİR DÜNYA ÇALIŞMASIDIR BURADA ÇALIŞTIĞINIZ!... AMA BU ÇALIŞMAYA HERKESİN DAHİL OLMASINA İZNİM YOKTUR!... NEDEN BİLİR MİSİNİZ? ÇAYI DEMLEYEMEYENİN ÇAYDA KELÂM ETMESİNİN NE MANÂSI VAR? BİZ DAL’I TEN’DEN ÖTE SAYDIK… AĞIRI HAFİFLETİP YOLU KODLADIK… AMA ÇAYI HAK ETMEYEN, DİLİ HAK OLSA DA YOLU BULAMAZ Kİ!... 
ÇOK MU, ÇOK MU GÜÇLÜ KAPILAR VAR DÜNYA’DA? YOL ALLAH YOLUYSA, GÖREV AKLIN TEN’DEKİ İLMİ’YSE VE BİLİŞ MUTLAKSA DÖNEN BU DÜNYA’NIN HER ANINDA KONTROLCÜ KALEMLERİMİZ OLUR… O Kalem’lerin tekmil diriliklerinde Nefesimiz olur!... Yürümek İnsanlık Levhisi’yle ve Bütün’le olur… Ve Yaşam ağır ağır Kök Geçişini yapar… Kontrol kurar… Bugün bunu yaptık Biz burada…

OTAK KURDUK DÜNYA’YA CANLILAR!...
Buyurun Otak kurduk… Ortalık karışır mı? Karışsa Allah’ın İlmi’yle karışır Canlar… O halde bırakın da karışsın!... AMA ALLAH’IN İLMİ HAKK’IN KALEMİ OLURSA EĞER, AK TEN’DE MÜTHİŞ BİR YARIN OLUR!... EĞER BUNU HAK EDERSE DÜNYA, EN VE BOYDAN İBARET OLAN YAŞAM MUKTEDİR OLUR VE KODLANMIŞ İSRAFİL OLUR!... O GÜN GÖVDENİZİN GÜCÜNÜ ANLARSINIZ!... O GÜN MURAD ETTİĞİNİZ HER ŞEYİ ANLARSINIZ!... O GÜN TANRILIK KAPINIZ AÇIK KALIR…

AĞIRI HAFİFLETTİĞİMİZİ HERKESİN ANLAYABİLMESİ İMKÂNI VAR MI? ERDİĞİMİZ EN BÜYÜK KÜLT’ÜN AKLIN KÜLTÜ OLDUĞUNU BİLEBİLENİNİZ VAR MI? ÇAN’IN ÇALDIĞINI VE YOLUN KONTROLUNUN KURULACAĞINI ANLAYAN VAR MI?

RAB, RAHİM VE RAHMAN dediğiniz nedir bilir misiniz? İNSANLIK TINISIDIR!... Kim o Tını’yı bilir de, kendini Hak eder ve hakikiyete varırsa, Cenneti Kelâmı olur… Cenneti hakikiyeti olanlar mutlaka ama mutlaka korunurlar…

Olur da dönem sonlarında Dünya’nın yarınını tohumlayacak olan Biliş’liler geçip gelirlerse Dünya’ya, Hak Allah Hak Ten’den İlim’le geçer ve der ki “BEN SENİM!...” “OL” DER… Yürümek, koşmak, uçmak, her şey ama her şey Allah’ladır bilin!...

Ve dans ettim Yaşam’da bilir misiniz? İnsanlık’la dans ettim ben… Her anda dans ettim… Sevimli bir Dünya… Sevimli ama sessiz ve hakiki İlim’le kodlanmamış bir Dünya… Ben bu Dünya’da SIR olan İlmi dürümledim ve yolları kodlayarak Tanrılık Kalemi oldum… Temel Diri İnsan’dan Mutlak Kul olarak Bütün’ün Kültü’nde her anda seslendim ve sevgiyle Hak Kelâm’la dillendim ki, dansımda AŞK vardı benim…

HAYRI HAKK’I BİLENİM!... HAKK’IN TEN’DEKİ DİLİ’Nİ BİLENİM… Turkuaz’ın Kapısı’ndaki Yeşil’i bilirim… Akıp geçerken Yüceler Yücesi olan Mikâil’in Dili’ni dinlerim… Benim adım Nezir… Ben Allah’ın dediğini derim…

“Ene El” Allah’ın İlmi… Bana İnsan Kelâm… Ben Mutlak olan İnsan… Kantarım ben Canlar!... Tanrıyım ben… Aha bu Dünya’yım ben!...

Korkmayın 39. (Otuz dokuzuncu) Kol, 39. Kaynak… Beden, ben o Beden murad… Sessiz zamanları dilledim ve seslendim… Kara kış gelir dediler… O kışda Kelâm Kalem olur… Her kış Mutlak olur… YOL KORUNUR!...

Bana durgun toplumlar gelir… Derim ki “Korkunuzu aşın!…” Sorarlar “Neden Sevgi?” “Ben İnsanım” derim… Sorarlar “Neden Yaşam?” “Ben Rahmanım” derim… “”Sorarlar “Neden Kült İlmin Kalemi?” “İsrafilim” derim… Ama bana Som Altın Işık olup gelmelerini dilerim ki, hepsi kendi yollarını açabilsinler…

Seyrettim yarınları ben… Ölüm Dünya’nın Kültü’ydü… Ama ben o yarında murad olan İlmi dilledim… Dediler “Et kemik İnsan nesiller boyu buradaydı. Ağırı hafifletecek görevi bütün Kült’leri tohumlamak… Önünü açın da geçsin…” “Aha” dediler “ geldi…” “İnsan geldi…” Yakışır İnsan’ın gelişi Dünya’ya… 
Daha önemli bir görevimiz var!... İTİBARI YÜCE OLAN İNSANLAŞTIRICILIK!... Dünya yolunda itibarı Yüce olan İnsanlaştırıcılığı kodlayabilmemiz gerekir… Koku yükselmelidir… Tohum kodlanmalıdır… RAH KA HA olan İsrafil Hakk’ın Kalemi olmalıdır ve Mahrek kurmalıdır yarına… 
Kaçmayın Canlılar kaçmayın!... Ben bu Dünya’dayım… Ölüyü dirilttim ben unutmayın!... Namaza duranda, Kare Küre olan İnsan’da ben Mustafa Kemâl’im!... Koç kestiler yüreğimde… Dediler ki “Nesillerini Hak et!...” Ya KA HA ben koçtan öte koçum… Ben kurbanım Dünya’ya… “Ölüyüm ben” dedim… “Ölü…”

Kurula göndermişler İlmi’mi… Sorgulamışlar “Bu kim?” diye… Daha da önemlisi yollarını kodlamışlar… Toprağın toplumuna Kulluk yaptırmışlar… Dünya et kemikten ibaret… Öyleyse kötüyü önleyecek güçte mi diye…

Çalı çırpıyım ben analar!... Ben çalı çırpıyım… Bunu anlattım… Kini aşan, yolu açan, Mutlak olan Turkuaz’ın KA HA olan Levhisi’nde Yaşam’ı Astral Boyutlar’ın gücünden öte bir güçle zamana yarattıran!...

İtibar… İtibar… İtibar… Kervan Allah’ın İlmi… Geç de bil be Canım, geç de bil… Kimsin? Nesin? Neden geldin? Kinin var mı? Yolunu buldun mu? Ot koptu mu? Koptuysa ot kontrol var mı? Varsa kontrol Rahman’a Kalem oldun mu? Emre itaat et de anla…

VAKİT GELDİ CAN!... ELİMİ ELİNDE, YOLUMU YOLUNDA, TOHUMUMU KULLUK İLMİ’NDE MUTLAK OLANDA BİL!... BEN DÜNYALIYIM!... ÇAN ÇALDIĞINDA YAŞAMA İNERİM!... Çamur yoğurur Dünya İnsanı… Dört gün, dört gece beklerim… Çan’ın çalmasından sonra Dünya’nın yarınları kodlanır ve derim ki “Gerçek İnsan kendini Hasat’a kodlayabilir ve Mutlak Kuran olabilir!...” Ve Dünya İnsanı bana At Kalem’in Kelâmı’ndan öte gelir… ALLAH’IN TEN’DEKİ İLMİ’DİR AT!...

BEN ALLAH’IN TEN’DEKİ İLMİ OLARAK MUTLAKIM!... 
Şimdi sorun “Dondurulanlar ne oldu?” diye… Açık veriyorum ki Dümen’in başına oturttuk hepsini de… Hepsi yolu açtı… Hepsi Rahmi Kalem’de Muktedir oldu… Hepsi Tanrılık Kalemi oldular… Onlar donmuştular… Ocaklarında kontrolları yoktu…

YILDIZ SIRRI denilen o sırrı Kelâm’da Kalem’de dilleyemiyorlardı ama hepsi yenilendiler bugün artık o donanlar Has Tını’yla Yerküre’nin Kült’lerinden Mutlak Kaynak oldular… Kimdi onlar? EN BAĞ olan KA HA’lardılar… “Bil, Gel, Bil, Yap” diyenlerdiler onlar… Ama hiçbiri Hak etmemişti yolu… Biz o EN BAĞ olanlara Rahmi Kapılar’ı açtık ve dedik ki “Oğullarını kodla…”

Çok mutluyuz Canlar!... Şu anda hepsi RA KA HA olarak düzene indiler… “Geçin” dediler… “EM BA Rİ KA HA” oldular… Ve dediler ki “Geçin!...” Ağırı hafiflettik Canlılar… Nesiller boyu Doğa’nın Kültü olacak güçleri doğuma hazırlamıştık… Hepsi doğum yoluyla Dünya’ya çekildiler…

Bundan sonra ne olacak? Çarık giyip Dünya’ya inenler artmayacak… Artı akılla gelenler olacak… Çarıklar artık Dünya’ya girmeyecek… Onların Ruhlarında KA HA olan İnsanlık olmayacak… MUTLUYUZ ÇOK MUTLUYUZ Kİ MAYA TUTTU!… DÜNYA EKİP KURDU!... BU EKİP HAK TENDE İSRAFİL’İN İLMİ’Nİ DİLLEYEN EKİP OLDU… ÇOK MUTLUYUZ ÇOK…

Yorulmayınız… Dağı taşı deler geliriz… Yorulmayınız… Hakk’ın Kapısı’nı açıp gireriz… Doğum-Ölüm dedikleri an var ya hani… “HA AHA” deriz… “İşte bu” deriz… Ve Doğa’nın Gücü’nü kodlar, koklar, torba torba et kemik yapar Yeni Dünya’lar kurarız… Ama nesillerimizi mutlaka Hasat’a hazırlarız…

HACI HOCA DEĞİLİZ!... YAŞAMIZ BİZLER!... İTİBARLI VE HAKİKİ İNSANLARIZ!... ÇELİK-ÇOMAK OYNAMIYORUZ… YOĞUN BİLGİ AKIŞI İÇİNDEYİZ… İMAN EDİN Kİ, ALLAH’IN DEDİĞİNİ DİYORUZ!... İMAN EDİN Kİ, HAKK’IN KAPISI’NDAYIZ!... İMAN EDİN Kİ, NUR’UN KULLARI’YIZ VE YOLU AÇTIK!... İMAN EDERİZ Kİ, RA KA HA OLAN SİSTEM’İN BÜTÜNLÜK’LE KODLANIŞINI SAĞLADIK…

Ağırı hafiflettik… Gerçek İnsanlığı Bütün’e Hizmetçi yaptık… Ağırı hafiflettik… İş buydu… Ve bunu başardık… Şeytan’a Aşk değil, Akıl gerekir artık… Anlasın… Ama o Şeytan kulu kuldan ayrıysa, yoğunluğundaki Kutsal Işığında, o Şeytan’da şarkımız yoktur Bizim… Bilinsin dileriz ki, Şayan-ı Takdir bir sayfadayız!... Ve bu çatışma ayrılığı Hakk’ın Kalemi’nden ayrı tutsun isteriz…

İtibarımız Kelâmımız’dır… Yarınımız toprağımızdır… Tanrılığımız Rahmi Kalemimiz’dir… Bizim ismimiz Nisa Kalemi olan İbrahim Soyu’dur… Bugün burada olan bu Yaşam, her anda mevcuttur…

Buyurun… Oğullarınızı Hak edin… Koruyun!... Dileğimiz budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/230345071

 

 19.AĞUSTOS.2017 TARİHLİ NAR (2)

Bahar Umurtak öz bilgi

Müjde! Cennetin kapısı açıldı!

Yağmur yağmaya başlıyor. Bilgi cemaatlerden akışa geçiyor. Yaşamlar, kapkara bir kaynaktan cemaatlerin ilmi ile kotlanıp, rengarenk ışıklar halinde dünyaya iniyor. Rahmet akıyor dünyaya.

Tek bir bedenim var benim. O teklik benim cennetim. Ben o cennette kelamım…o cennet benim kalemim, yarınım. Artık yaşıyorum ben…işte; anam, babam, kardeşlerim; hep birlikte yürekteyim.

Kara kayıtlarım benim bilişim. O kayıtlarda rengim, benim derim. İlmek ilmek kotladığım tenim. O tende ben ölü değil; diriyim. Mezardan çıktım ben bugün, cennetteyim.

Tüm yaşama açılan bir kapının önündeyim. Alıp yüreğimi giderim demiştim ya, gitmemişim ben meğer. Meğer hep sevilenmişim ben…öksüz kalmamışım ben….Ran’dan, Nar’dan geçip indim. Kendime gelmişim ben meğer….cenneteyim. Ses benim sesim, yaşam benim geleceğim….ve ben bütünde herkesteyim. Cennetteyim.

Sevgiyle, 
Süper İnsanlık Realitesi

 

 

 
  Bugün 198 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol