Birlik İlmi
  NATÜREL FESTİVALİ 2011 - 1. BÖLÜM
 

NATUREL 2011 (1. BÖLÜM)<br />

<br />

Beden, Zihin ve Ruh Sağlığı Festivali<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nin 26.11.2011 Cumartesi Günü Düzenlediği Workshop’da Yapılan Konuşma Metnidir:<br />

<br />

Arkadaşlar ruhsal yolculuğumuz, kendimizi keşif yolculuğudur. Dünya planında %5 kapasite ile çalışan, muhteşem bir sistem olan insanın tüm potansiyelini aktive etme yolculuğudur. Bu yolculuğa çıkarken önce tüm negatif duygu ve düşünceleri aşmalıyız. “Kinlenme, hırslanma, kendini hor görme” diyoruz. Kendimize inancımız, öz güvenimiz olmalı. Herşeyden once kendimiz olmalıyız.<br />

<br />

İkinci aşamada Bilinç üreten bilgi transformasyonu önemlidir. Bize birileri “Bilgi budur. Alın öğrenin.” dediği zaman; bu bilgi bana uyuyor mu? Bilgi gerçekten bu mudur? Bu bilgi benim bilgim midir? Diye sorgulamalıyız. Ezber bilgi ve tabulaştırılmış bilginin ötesinde; bu konuda bizde; bizim kayıtlarımızda ne var? Bizim genetik zincirimizin bize bahşetmiş olduğu değerlerde DNA kayıtlarımızda dünden bugüne neler taşınmıştır? Bunları bilmeliyiz.<br />

<br />

Her birimiz, bir genetik mirasla doğuyoruz. Bizi biz yapan bütün geçmişimiz esasında bizde kayıtlıdır. Tüm bu kayıtlar, giyindiğimiz bu bedende mevcuttur. Ve yine biz bir sosyal ortama doğuyoruz ve bu sosyal ortam bize bir şeyler katıyor. İçindi bulunduğumuz iklim dahi kişiliğimizi ve kabullerimizi etkiliyor. Bizi biçimlendiriyor.&nbsp; Doğduğumuz ülke, Eğitim düzeyimiz, dahilinde bulunduğumuz kült değerler… Netice olarak oluşan bir kitle bilinç ile örtülü olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Koşulların şartlandırdığı insan bilince birileri kalkıp da “bilgi budur. Alın öğrenin.” Dediğinde, % 5 kapasiteyi zorlayarak belki bizler de kendi varlık değerlerimizin analiz ve sentezini yaparak, kendi sahip olduğumuz ve idrakine vardığımız bilgileri kendi öz değerlerimiz olarak paylaşabilmek&nbsp; imkanına sahip olabiliriz. Hatta kitle bilincini ve sahip olduğumuz tüm bilgi ve birikimlerimizi aşarak, daha yüksek bir kapasiteyi&nbsp; öz varlığımızda aktive edebiliriz. <br />

<br />

Bugün gelinen aşamada insanın, Tanrısal özelliklerini artık kazanması gerektiğini düşünüyorum. İnsan, %95 kapasitesini aktive ettiği zaman Tanrısal özelliklerini elde edebilecektir.<br />

<br />

Bu süreç hakkında, olan ve olmakta olan hakkında daha açık olarak şunları söyleyebiliriz:<br />

<br />

Bu güne kadar dünya insanlığı 3. Evrim Boyutu’ndaydı. 1997 yılında 5. Evrim Boyutuna geçildi. Ve şu anda dünya ve üzerinde yaşam süren insan, süratle mavi titreşim düzeyine geçmektedir. Ki insanlığın %70’inin geçişlerinin tamamlandığı konusunda&nbsp; Öz Bilişler var…<br />

<br />

Öz Biliş nedir? Bunu da izah etmek istiyorum. Her birimiz, kendi özümüzü dinlemeyi başardığımız zaman;&nbsp; Öz’ün bize bir şeyler söylemeye çalıştığını duyumsayabiliriz. Deneyin lütfen. Yüreğimizi dinleyelim, yüreğimiz bize mutlaka ses verecektir.<br />

<br />

Peki, yüreğimizi dinleyebilmek için ne yapmalıyız? Öncelikler arı olmalıyız; hırslanmamalıyız; kinlenmemeliyiz; ön yargılı olmamalıyız, pozitif olmalıyız, eleştirmemeliyiz, birleştirici olmalıyız.<br />

<br />

Bilgi konusunda olumlu ya da olumsuz yönde önyargılı olmamalıyız. Bilgiyi tabulaştırma ne kadar bilinci kısıtlayıcı ise bilgiye bilinci kapatış da ayni düzeyde bilgiye karşı bilinci kısıtlayıştır. Özümüzün sesini duyabilmenin en önemli faktörlerinden birisi, bellek alanımızı genişletmektir. Bunun için de daha fazla bilgi özümseyip bu bilginin duygusunu bellek alanımıza kaydetmemiz gerekmektedir. Önyargıları aşıp da daha fazla bilgiyi transforme edebildiğimiz zaman bilinç üretim kapasitemiz de genişleyecektir.<br />

<br />

Kıyam dönemi denilen bu yeni dönemde, dünya insanlığı olarak bilgi transformasyonları ile bilinç aktivasyon kapasitemizi %5’lerden %90’lara çıkarma imkanına ulaşacağız&nbsp; ki o sürece giriyoruz…<br />

<br />

Her birimiz dünya planına gelirken bilincimizin her Hak Katman’da ufalana ufalana sınırlandırılması ile dünya titreşim vasatına girdiğimiz bildirilir. Kimi bilgilerimizde ise bölüne bölüne bu kaba vibrasyonel yapıya indiğimiz söylenir. Bu da yüksek bilince sahip olan bizlerin, dünya bedenine girerken, ki dünya bedeni,&nbsp; kimimiz için “kil beden” kimimiz için ise “kum beden” olarak ifade edilen bedenlerimizdir. Bu bedenlere girerken, bu bedenlerin kaba madde bilincine gireriz. Girdiğimiz bu bedenin kaba madde bilinci bizi sınırlandırır.<br />

<br />

Dünya planı için sınırlanan biz, bu bedenden ibaret değiliz. Bedenimiz, dünya bilinç örtümüzdür. Ve bu örtü, kitle bilinci ile bir kat daha örtülüdür. Kitle bilinci kapsamında bizleri sınırlandıran sosyal, kültürel, dini ve ekonomik birçok faktor vardır. Bunun bilincinde olarak kendimizi keşfetme yolunda daha fazla çaba içinde olmalıyız.<br />

<br />

Özümüzü dinleyebilmekten söz etmiştim. Özümüzü dinleyebilmek, kendimizi keşfetme yolunda önemli bir adımdır. Öz, asla yalan söylemez; öz, varlığın bildiğini diller. Dillenen, bilişin hakikiyetidir. Orada asla yanlış bilgi olmaz. <br />

<br />

Dikkat edin ben kanal olmaktan söz etmiyorum. Kanal bilgiler, kanal olanın beklediği umduğu bilgilerdir. Bu nedenle her zaman yanıltıcı olma olasılığı yüksektir.<br />

<br />

Kendisinde asla yanlış bilgi almayacağınız öz, kendi genetik kotlarınızda ve bellek alanlarımızda ışık sayfaları olarak kayıtlı olan ve elan da kayıtlanmakta olan&nbsp; bilgi kati tohumlarını,&nbsp; formal varlığın, hak edip biliş ve matematiksel bir sistem içinde, ses terminolojisinin teknolojisi ile dilleyiş halinde&nbsp; akışa geçirilmektedir. Beden forumda bilişin dillenişi, bilinç kotlarının açılışında en büyük faktördür.<br />

<br />

Elbette ki bilinç kotlarını açabilmek, öncelikle istemekle, niyetle olur. Yol bilindiğinde geriye efor sarfetmek kalır.<br />

<br />

Dünya planında bilinçler örtülüdür ve yapmış olduğumuz bilgi transformasyonu ile bilinç kotlarını açabiliriz. Bilinç kotlarını açıp DNA arşivlerine girerek kendimizi okuyarak, bilinç üretkenliği dahil olmak üzere birçok bilmediğimiz bedensel yetilerimizi aktive edebiliriz.<br />

<br />

DNA kotlarımızda, sınırlandırıcı kayıtlar vardır. DNA kotları bu toprağın, bu bedenin kotlarıdır. Bu beden ise bizi sınırlandırmaktadır. DNA kotlarını açıp DNA arşivlerine girdiğiniz zaman okuyamayacağınız hiçbir bilgi yoktur.<br />

<br />

Bilinç üretimi, beden sistemde bilgi transformasyonu ile gerçekleşir. Üretkenlik, bilinçin aktivasyon yoğunluğuna ve koyuluğuna paralel olarak Hak Teknik’le Hak Katları’nda tohumlama yapar<br />

<br />

Bazıları bilinç kotlarını açıp bilgiye ulaşanların seçilmişliklerinden söz ederler, bazıları özel olduklarından söz ederler, hayır böyle bir şey yoktur. Hepimiz eşitiz. Bende, sizde ne varsa herkeste o vardır. Aradaki fark sadece ilgi, okuma, araştırma, bilgiyi hak etme, hakim olma seviyelerindeki farklılıklardır.<br />

<br />

Okuyun! Kuran’ı okuyun, İncil’i, Tevrat’ı, Sadıklar Planı’nı okuyun, okuyun!... Bu bilgiler, belli birikime, yoğunluğa ve koyuluğa ulaştığı zaman taşmaya başlayacak ve sizden dillenmeye başlayacak. Dilleniş, aldığınız bilgiyi absorbe edip doygunluğa ulaştığınız zaman mümkün olacak.<br />

<br />

Tekrar hatırlatmak gerekirse birinci aşamadaki adımlar; arı olmak, önyargılı olmamak, hırslanmamak, kinlenmemek, pozitif olmak ondan sonra okumak, bol bol okumak. Ama okuyacağınızı da iyi seçmek. Yani özellikle kanal bilgileri bir noktaya kadar katkı sunabilir. Ama ben daha ziyade Sadıklar’ı okumanızı öneririm. Ben daha ziyade Kuran-ı Kerim’i anlamaya çalışmanızı öneririm. Bu tür kitaplar, Bilinç Kotlarını açan kitaplardır. Bu kitaplar, hikaye kitaplar değildir arkadaşlar. Anlatabiliyor muyum?<br />

<br />

“İNSANIN TAHDİTSİZ POTANSİYENİNİN AKTİVE OLABİLMESİNİN YOLLARI”&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; İnsan, Yaşam Sayfalarına bilinç bölünmeleri yoluyla inmektedir. Adeta Bütünsel bilincinle, bilişin; ufalana, ufalana en küçük farkındalık bilince ve bilişe inişidir dünyaya iniş.<br />

<br />

Varlığın doğal yaşam formu olarak giyindiği insan formu, dünya yaşam formları içinde Tanrı’nın yarattığı en mütekamil form olarak kabul edildiğinde bu formun bilinmeyen, henüz keşfedilmemiş ve aktive edilmemiş yetilerinin haricinde doğal sistem kapsamında otomatizmaya bağlı olarak bedenin yaşama aktive olmasıyla işlevselleşen fonksiyonları da vardır.<br />

<br />

Elin kolun kullanılması gözün görmesi, kulağın duyması gibi fonksiyonlardan söz etmiyoruz. Sözünü ettiğim, insan varlığın kil, kum bedende doğum yoluyla faaliyete geçen ancak dünya bilincin, idrakine varamadığı bedensel sistemlerin aktivasyonudur.<br />

<br />

Bedenimizde binlerce yüksek enerji merkezi vardır. Bu enerji merkezlerinin yüzlerce dairesel, oval, çapraz,&nbsp; prizmal, pramitsel, devinim, akış ve yansıma&nbsp; sistemleri var. Ve bu sistemlerin aktive olmaları halinde bizlere sağlayacakları bir takım teknolojik neticeleri var. Ve bugün dünya insanlığı keşfettiği tüm teknolojik bulgular, aslında hepsi bizim bedenimizde de aktive olabilecek teknolojik sistemlerdir. Ama ne yazık ki biz bedendeki bu sistemleri henüz aktive edebilmek için hiçbir çaba içinde değiliz.<br />

<br />

Biliyoruz Akapunktur tedavilerinde bu yüksek enerji noktaları kullanılıyor ama bu kadar!... Sadece tedavide kullanılıyor. Bu noktaların aktive olması halinde bu beden sistemi çok daha ileri aşamalar kaydedebilecektir.<br />

<br />

Evet, dünya beden, yaratılış yoluyla aktive olmuş tüm yaratılış formları üzerinde aksiyon icra edebilecek ve yaşamları, Hak Teknik ile yasalar çerçevesinde tohumlayabilecek bir mekanizmadır. Ancak dünya varlık, beden daimiyetinde bulunduğu Formal Has Tertibin Hakikiyetindedir ve kapsamı belirlenebilir bir kaynaktır. Evet, bu beden, yaratılış yoluyla aktive olmuş bir bedendir. Ama bu bedenin tüm diğer yaratılış formlarıyla, etkileyen ve etkilenen biçimde görünmez bağlantıları vardır.<br />

<br />

Buna örnek olarak; yüz maymun deneyimini gösterebiliriz. Bu deney, suptil düzeyde gerçekleşen bir bilinç halinin keşfidir.&nbsp; Ancak örtülü olan insan bilincin dahi kaba vibrasyonel düzeyde diğer formlarla etkileşimi mevcuttur.<br />

<br />

Yüz Maymun Deneyi’ni anımsıyalım;<br />

<br />

Yüz tane aynı cins maymuna tatlı patatesi yıkayarak yemeyi öğretiyorlar ve dünyanın bir başka bölgesinde aynı cins maymunlar tatlı patatesleri yıkayarak yemeye başlıyorlar. Bu da şunu gösteriyor. Tüm yaşam formları arasında özellikle daha güçlü olarak aynı cins formlar arasında bir iletişim vardır. Bu iletişim insanda da vardır ancak insan mevcut olan bu özelliğinin bilişinde değildir. İnsan formlu varlık, bu suptil özellikleri örterek, idrakli bir şuur ile kendisini keşfederken,&nbsp; suptil boyut varlıklarında olmayan daha yüksek fonksiyonlarını da&nbsp; “BİLİŞ-BULUŞ-OLUŞ” sürecinde keşfederek işlevselleştirme yolundadır.&nbsp; OLUŞ’la birlikte yaratkanlığını bilinçli olarak harekete geçirebilme süreci olan yaşam süreci, Tanrısallığını keşfetme ve aktive etme yolculuğundan başka birşey değildir.<br />

<br />

Yaratımın tümünü kapsayan Kürz Sistemi’ni, bir küre olarak düşünelim. Bu küre Kırk Hak Katı’ndan oluşan bir Hak Bütünlüğü’dür. Her bir Hak Katı Bir Hak bilinç yoğunluk katmanıdır.&nbsp; Tasavvufi öğretilerde “Kırklar”dan söz edilir. Ya da “Kırklar Meclisi”nden söz edilir. Kastedilen, iç içe yer alan Hak Katları’nın her birini kendi bilgi tohumlarının yoğunluğu ve koyuluğu ile temsil eden Yücelerin tüm kürz kürenin bütünsel bilincini hak edip aktive etmek üzere TEK BİR&nbsp; olarak ve MUKTEDİR&nbsp;&nbsp; olarak birleşmeleridir.<br />

<br />

Bu birlik çalışmasında&nbsp; şunu bilmek gerekir ki her hak katman bilinç ayrı bir yoğunluk ve koyulukta ayrı bir titreşim vasatındadır. En kaba titreşim vasatından en seyyal titreşim vasatına uzanan&nbsp; bu katmanlarda her katman kendi tohumları ile kendi dahilinde bulunan diğer katmanların tohumlarını da kapsayan ve hak edendir. <br />

<br />

Bu Kırk Hak Katı dahilinde bulunan&nbsp; insan yaşam formları, suptil düzeyde otomatik duyum yetisini kaybetmiş olduğundan, kapalı bilinç olarak ancak EKO SİSTEM dediğimiz sistemle duyumsama yetisini kullanmaktadırlar. EKO SİSTEM’de bilgi, enerjisel vasatların her alanını kuşatan üçgen prizmal enerji peteklerin doksan derecelik açı ortaylarından, ki bu açı ortayları yüksek enerji merkezleri olarak Kabul edilmelidir. Bu merkezlerden akarak Bütün’e yayınlanır.&nbsp; Eğer bilinç kotlarımızı açabilmişsek; eğer KRİSTALİZE&nbsp; hale gelebilmiş isek bu yayınları&nbsp; çok net olarak&nbsp; algılayabiliriz.<br />

<br />

EKO SİSTEM, bilgi akış sistemidir. Bu sistemde herkes bilgiyi kapasitesi, arılığı nisbetinde algılayabilmektedir. Ancak,&nbsp; varlık bilinç, geçirmiş olduğu bilinç aşamaları ile 40 Hak Katı’nı aşarak Kürz’ün ötelerine ulaştığında ve 43. Hak Katı’na vardığımızda, artık Eko Sistem dediğimiz bu sistemin ötesine ulaşır.<br />

<br />

Erginleşen dünya insanlığı ilk kez 1997 yılında Kürz Bilinci aşarak 40 Hak Katı’nın ötelerine ulaşmıştır. Kürzün aşılması ile birlikte artık Eko Sistem de aşılmış ve Erginleşen&nbsp; dünya insanlığı artık “BİLGİYİ DİREK ZERK ETME” aşamasına gelmiştir. Tıpkı 100 maymun örneğinde olduğu gibi. Ancak burada insan suptil boyut varlıklardan farklı olarak&nbsp; sadece insan topluluğuna değil tüm yaratılmışa bilgiyi direkt zerk edebilmektedir.<br />

<br />

Suptil boyut varlıkları, ortak ışıma ile ortak biliş ve aktive oluş halini yaşarlarken insan, bireysel olarak hareket etmesine rağmen,&nbsp; 43 hak kat bilince ulaştığı andan itibaren, suptil boyut varlıklarından daha etkin şekilde anda bütüne bilgiyi direkt zerk edebilecek seviyeye gelir.<br />

<br />

İnsan varlığın bilgiyi Bütün’e direkt zerk edebilecek düzeye gelebilmesi ancak Ruhsal gücü kendisinde tezahhür ettirebilmesi ile mümkündür. Ki ruh tekdir ve insan formu ile bireysel harekete ve yaşama doğan insan, 30 derecelik şuur açısı ile dünya yolculuğuna koyulur. Şuur açısını 360 dereceye ulaştırabildiği zaman Ruhsal Güç’ün hakimi olur.<br />

<br />

Unutmayın ki ayrı ayrı ruhlarımız yoktur. Ruh tektir. Her birimiz, bilinç açılımları ve aktivasyonları ile&nbsp; bu ruhsal hakimiyet gücünü elde ederek bütün olup bütünü kendimizde idrak edip,&nbsp; Bütün’e hizmet etmeyi amaçlarız. <br />

<br />

Ruh tek olduğu gibi insan ve tüm yaşam da tektir. Bütünlük bilinci bunu söyler. 43 Hak Katı’nı aşarak bilgiyi Bütün’e direkt zerk eden insan artık Bütün olmuş insandır.&nbsp; Onun attığı her adım, Bütün’ün adımı haline gelmiştir. Bu düzeydeki idrak halinde hiçkimse bireysel evrimden söz edemez.<br />

<br />

“Direk Zerk” bilinç aşamasında bu böyledir. Anda açılan Bilinç Kapıları Bütün’e açılır.&nbsp; O kapıları siz açabilirsiniz, ben açabilirim, bir başkası açabilir… Ve bilgi her birimize ve her bir zerreye ANDA ZERK OLUR. Herbirimizin her bir zerresine zerk olan o bilgi, hak ettiğimizde açılır, okunur ve dillenir.&nbsp; Dillenmesi aksiyoner hale gelmesidir ve yataydan Logaritmal Sistemle türevlerini yaratmasıdır.<br />

<br />

Siz, benim zerk ettiğim bilgileri ya da ben sizin zerk ettiğiniz bilgileri kendi bilinç kotlarımız ile bedenimizde transforme ederek dillendirmeye başlayabiliriz. İşte zerk edilen bilginin yatayda logoritmal sistemle türevlerini yaratması bu şekilde gerçekleşir. Ne kadar hak eden ve bilgiyi okuyan varsa o kadar bilginin türevlerini yaratan vardır. Türevlerin yaratılışının hızlanması, kabamaddenin evrimini hızlandıracak ve buna bağlı olarak beşer bilincin insanlaşması hızlanacaktır.&nbsp; <br />

<br />

Bu süreçte, biliş halinde, bilginin dillenişi,&nbsp; yüreğin dinlenişi ile mümkündür.&nbsp; “Dinleyin yüreğinizi, O size her şeyin en doğrusunu bildirecektir.”<br />

<br />

Bilinç kotlarını açarak kendi öz yaşam sayfalarına ulaşmaya çalışan hiç kimseye, “alın bilgi budur.” Denilmemelidir. “Alın bilgi budur.” diyen kişi sizi kendisine mahkum eden; sizin bilincinizi örten kişidir. Bilginin kaynağı sizsiniz. Yüreğinizi dinleyebildiğinizde, yüreğiniz size en doğru bilgiyi dinletecektir.&nbsp; <br />

<br />

İlahi prensipler, kozmik yasalar vardır. Bu yasaların oluşumunda bile insan bilinç porlarının oluşturduğu, kitle bilincin rolü vardır.<br />

<br />

Yeterince arındığınızda ve bilinç kotlarınızı açıp bilgi torbanızı doldurduğunuzda, Özünüz size sizden konuşmaya başlayacaktır. Bu; eşyanın, eşya bedende dillenmesidir.<br />

<br />

İnanıyorum ki her birimiz özümüzü dinlediğimiz zaman; dünyanın bir-iki yüz yıllık geleceğinde, artık insanlık yürekleri ile konuşacaklar.&nbsp; Sözsüz dillenecekler. Bu çok önelidir. Ve o zaman dünyaya barış gelecek.&nbsp; Bugün her birimiz sadece bilincimizde kurguladıklarımızı kabul ediyoruz. Çelişkiler ve sıkıntılar, farklı kurgulardan ve kabullerden kaynaklanmaktadır. O gün geldiğnide Öz, bu kurguların çok ötesinde, Hakikiyeti anlatacak…<br />

<br />

Şu anda bile eminim ki birçoklarımız iç seslerimizi duyuyoruz ve iç seslerimizi dinleyerek doğrular konusunda seçimlerimizi rahatlıkla yapabiliyoruz. Böyle kişilerin çok olduğuna inanıyorum. Ancak yaşananlar ve algılardaki açılımlar net ve açık olmadığı için kimse dile getirmeye cesaret edemiyor belki de…<br />

<br />

Dahilinde bulunduğumuz Gürz; Rab, Rahman ve Rahim’den oluşan bir yaratım sistemidir. Rahim Boyut; eşya yaratının yani enerjisel vasatların bulunduğu sistemdir ve bu sistem, bizlerin ses olarak ve enerji olarak kaba madde formları içinde bulunduğumuz sistemdir. Yukarıda da belirtildiği üzere Rahim Boyut dahilinde, yaşam süren beden, bilinci sınırlandırmaktadır. Dünya planında gerçekleşen bilgi transformasyonları neticesinde bilinç açılımlarıyla, “Rabbi Sayfalar” dediğimiz, Rab Boyut Bilince ulaşabiliriz. Daha ileri aşamada Rahman Boyut Bilince ulaşabiliriz ki bu aşama “Öz” dediğimiz bilinç aşamasıdır. Ayni zamanda 20. Hak Katı dediğimiz sistemdir.<br />

<br />

20. Hak Katı’na ulaşan her bilinç Tanrısal potansiyelini aktive eden bilinçtir. Ve oraya sadece ve sadece BİRLEŞEREK ulaşılır. “Ben oraya vardım, Rahman’a vardım, o halde Ben Tanrı’yım.” diyemezsiniz. Ama bir araya gelerek Tanrısal Potansiyeli aktive edebilirsiniz.<br />

<br />

Ufalana ufalana dünyaya gelen her bir varlık bütünlene bütünlene Rahman’a varır. Dünya bedeninde bilinç kotları kapanan insan, bu beden değildir.<br />

<br />

Peki, neden bu bedene girme ihtiyacı içindeyiz? Çünkü bu beden, bir bilgi transformatörü. Çünkü bu beden, Bilinç Üreteci ve YARATININ HAM MADDESİ BİLİNÇ… Dünya planı ve Gürz dahilinde bulunan tüm sistemleri kapsayan RAHİM BOYUT, “BİLİNÇ ÜRETİM RAHMİ” olarak ifade edilir.<br />

<br />

“Dünyaya evrim yapmaya geldik.” inancını çok doğru bulmuyorum. Dünya evrimi, kaba maddenin evrimi olabilir ama bilincin evrimi değildir. Eğer dünyada kaba madde evrimi yapıyorsak, öz bilincimizi dünyaya indirerek dünyayı aşılamak ve mayalamakla sorumluyuz. Ve daha once de belirttiğim gibi sadece dünyayı mayalamakla kalmıyoruz, ürettiğimiz düşünce porlarıyla, enerji replikleriyle, hiç farkında olmadan bu bedenle&nbsp; yaratım yapıyoruz.<br />

<br />

Diyorlar ki “Evrim için dünyaya gelinir.”&nbsp; Oysa siz muhteşem bir bilinçtiniz ve bu bedene girdiniz. Bunu sorgulayan yok. O halde dünyada çok daha önemli bir işimiz olmalı…<br />

<br />

Öz bilgilerimizi, dünyada beden alan her bir formu, “İŞÇİ” olarak nitelendirir. “İşçiler!... Dünya İşçileri” biz hepimiz Dünya İşçileriyiz… Allah’a görev yapıyoruz… Bütün’e görev yapıyoruz… İşçilik yapıyoruz aslında…<br />

<br />

Evet, bunları anlamak çok zor… Aslında Zamanı yaratıyoruz. Zamanı, lineer zaman olarak düşünmeyin. Lineer zamandan söz etmiyorum. Ve biz Yarınları tohumluyoruz. Yarınları kotlayıp tohumluyoruz. Ve “HASAT” dedikleri, Kıyam Döneminde, olan ve olmakta olan, aslında bizim tohumlarımızı geleceğe ekişimizden başka bir şey değildir.<br />

<br />

Hasat adına hiç kimse uçan gemiler beklemesin.&nbsp; Uçan gemiler gelecekler, sizi seçecekler; alıp götürecekler bir yerlere diye beklemeyin. Bu tarz düşüncelerin hepsi sadece hasatı anlamaya çalışan bilinçlerin, kendi değerlendirmeleridir. Kendi kurgularıdır ya da umduklarıdır.<br />

<br />

Av. Nezire SELÇUK

 
  Bugün 180 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol