Birlik İlmi
  NEFES ÇALIŞMALARI - AKIŞLAR
 

NEFES ÇALIŞMALARI

12.AĞUSTOS.2015 TARİHLİ NEFES (1)

2.AKIŞ 2.BÖLÜM

 

Burada ben insanı hak etmeye çalışıyorum….. Koruma altında tuttuğum herkesi ışıkla dillerken kaynakta o yolu….O yoğunluğunu tohumlayarak bilişi kodluyorum ki; insanlık boyutlarında kınanan olmasın diye.

Simetri çalışmalar yapılır yaşamda….. Bu simetri çalışmaların hepsinde kaydım var…..

Süper insan; insan sırrıdır ama ben o sırrı İlm-i Ka-Ha da bilişi kodlayarak tohumladım.

Atonların nefesiyim ben….. Eminim ki; Atonluk, ilahi bir gözle, sözle dilleşir ….Ama Amonu dinletebilmek, ak tahta varabilmekle mümkündür.

Ak taht; Nakar’ın kıranını, has ışıkla dürümleyip ocağını yenilemekle mümkün olan bir ışık haline geçişle, sistemi güçlendirir….. İşte ben, orada mutlaka umut olur ki;…. Yaradan olurum, yaratırım, yarattığımda yaşatırım dünyayı ve yolu açarım.

Değerliler, “dün ölüler, bugün dirildi” dedik.. Dün ölüydüler, bugün dirildiler…. Peki yol var mı?.... Mutlaka var.

Botanik, bir zaman kapısıdır yaşam, dünya zamanında botanik bir çalışma vardır…. Bitkili çalışma….. Bitki nedir?.... Yaşamdır…. Sessiz zamanların Levhi kaydıdır….. Suptil’dir ama yazı yazdığınız zaman kalem o can kaydı yazar…. İşte suptil zaman çalışmaları hepimizin gücü olarak o sessiz ışıkla devreye girer.

Hani, “botanik” demiştik ya…. Hani,” bitki” demiştik ya…. İşte onunla devreye girer…. Her ses, ayrı bir sistemi ilahi güç olarak diriltir….. Diri yoğunluklara kaynak yapar….. İşte onurluyuz ki; sesi kodlayabildik.

Hepimizin daha yüce bir zamana ilimle inişi sesledir…. Hepimiz daha yüce bir zamanı kodluyoruz sesle…. Aha!... Çağrılar yapıyoruz, bitkiye diyoruz ki; “çalış ama ışıkla çalış.”… Bitki diyor ki; “ben birlik ilmiyle çalışanım…. Her şey benim için tektir….. Ben bir insan soyuna, insanlığı öğretiyorum, birliği öğretiyorum” der bitki tinsel tahtı…. “Bitki tinsel tahtı” dedim….. Çünkü orada ruh tektir….. Çünkü orada ruh ışıktır…. Çünkü o grup halinde çalışanların tahditsiz olan tohumu olan ruhtur….. Her şey orada mevcuttur….. Ama ben daha güçlü bir çalışmayla tüm zamanları kodlarken….. Botanik sessizliğin ötesindeki ilahi gücü elde ederim ve artık ben hayvanatın ışığıyla birleşirim.

Hayvanat ki; hayvan dediğim zaman sadece beşer kalemlerin sessiz zamanlarda dillediği canlardan söz etmiyorum….. Yaşam sürmüş ve yok olmuş tüm zamanların hayat forumlarından söz ediyorum…. İşte forumların, her biri benim yoğunluğumda mevcuttur…. Özden geçmişler, gökten inmişler seslenmişler ve geri dönememişler….. Hepsinin Yaradan ve yarattıklarıyla yaratılan ışıkların da ben sistem olarak çalışıyorum…..Ve tüm zamanların tohumlarıyla birleştim….. İşte onlar Miraçtalar hepsi ve dünyanın nuru olarak yaşamdalar.

Bütün kötülükleri aştım geçtim. Öz geçiştir bu ve ben tohumum artık.

Erdiğim en yüce ışık; akıldır…. Tüm akıl…. Mutlak akıl ama bu mutlak akıl; Mikail’in Kuranı olan aklın topluma indiği o yoğunluğun ötesidir…. Çok ötesidir…. Artık Mikail, bedenimin ilmini anlayamaz…. Çünkü o, görev ilminden öteye geçemez…. Ve bugün hepiniz daha iyi anlayın diye size bir Zo-Hi sisteminden söz edeceğim.

Zo; zaman ilmi olan, oğullarımız olan, o formal çalıştırıcılar, hepsi ve hepsinde varım….. Tüm insanlık olarak….. Ben cinlere ve cinlilere ekmek verdim, “okuyun” dedim…. Bilgiyi okuttum ama cin ve cinli nefessizdi, kaç kere söyledim….” Ol deyin” dedim…. “Oğul” dedi… Ben olmam…. Öyleyse,” Kuran ol” dedim….”Olmam” dedi ve artık onların yoğunlukları tüm insanlığın toplumlarından ayrıştırılıyor.

Bundan ötesi insanlaşmadır…. Şeytanın şavkından öte aşk var…. Aklın kalemi var, Yaradan var…. İşte yarattı, yaşattı….. Mutlaka iyi anlayın ki; Kuran’dan öte bir Kuran yoktur…. Kuran; ana kalemdir, tektir…. Ama Kuran; insanlık ilmidir…. Bunları anlayın.

Bir kapı insana açılır…. Bir kapı insandan öteye açılır….. Ondan öteye açılır….. Ama açılan her kapı insanlıkla açılır…. Buyurun anlayın.

Bugün, insan soyu kelam olup insanlaşırken sadece merdiven olmuştur. “Ben yokum” demedi…. “Ben, ol dedim” dedi…. İşte, “ol” diyen insan oldurur, olduğundan öteyi oldur ve oldurmuştur.

Yeni zaman sayfalanışına başladık canlar…. Bu yeni zaman sayfalanışı yeni ışığın kaynağa inişidir….. Yeni zaman sayfalanışını yaparken Türkiye çobanları olan birliklerin bu meclisle olmaları şartı getirildi…. Onlar bunu kendi yoğunluklarıyla dinleyip gelirler….. Gelmedikleri halde geçişleri yaşamdan değil, kelamdan olur….. Ama yaşamdan geçmek için hepsi tohum olup gelirler.

Ölülü ya da dirili bir çalışma Medine’den, Mekke’den öte olur ama ölülüdür o çalışma.

Burada artık yenilik başlayacak yeni şavk devreye girecek ve yeni yoğunluk auraların ötesindeki ışıkla kayda inecek….. Hepinizin auralarınız özeldir…… Ama Bir’in aurası, tüm zamanların kontrolündeki, aura geneldir. O aura; Hak edipte halik olup anlayanlar kendilerindeki ilmide anlayacaklar.

Eren görevini yapar….. Ermiştir….. Eli, Allah’ın ilmidir, yolu akıldır…. Ama ermeyen ışıksızıdır, yaşamsızdır, BSUİ’nin gücünden ayrıdır yoldan çıkmıştır…… Biz hepsini kodladık, kokladık, topladık Tanrılık tahtında yarattık…. Hepsi yaşatıldı.

Aha!… Yaptığımız budur….. İki mahrekimiz, tek bir hakikiyet oldu…. Şükür oldu…. Aha, bu! ….Şimdi ve sizinleyiz…. Aha, bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/QNh3ST_ssyQ

 

25.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (13)

2. AKIŞ

Cennet hepimizin yüceliğidir canlar. Bugün buraya görevliler indiler ve biz onlara kontrol dışı olan bilgilerinin dışı bilgi verdik. Herkesin kendini daha net anlayabilmesi gerekir. Dünyamızı ziyaret edenlerin daha güçlü olmalarını bekleriz.

Sultanlar, dünya biziz. Bunu herkesin net olarak duyumsaması, bilmesi gerekir. Aksi halde, bizleri kendi yüreklerindeki o yoğun kırıcılık olarak dinlerler ve dinletirlerse, çoluk çocuktur hepsi de ve bize gelişlerinin mana ifade etmeyeceği kesindir.

Şu ana kadar dünyamızı ziyaret etmiş ve mahsur görmeyen onlar, şu andan itibaren iyi bilsinler ki biliş kalemi, kodlanmış tohumlarla bütünün gücünü kontrol altına almıştır.

Yer kürenin dürümlerinde dincilik değil; insancılık var; bunu da anlasınlar!

Bugüne kadar dünyamızı dinciler idare ettiler ve sömürdüler; bu kesindir!

Din bir sömürü amacı olarak kullanıldı. Savaşların kökü değilken, ekonomik nedenlerle yaptıkları savaşlarda, hep din dayanağından dillendiler ve dediler ki “dünya bu nedenle kontrol edilemedi”.

Değerliler, din insanlığın kalemi değilse, insan; insan değildir. Ama din kalem olur da, ilim kelamla kontrol edilemezse, ışıkta kodlanmış tohum olamaz ve dünya daha güçsüz kalır.

Biz dünyadaki Din Kalemlerinin, İlim Kalemlerine dönüşmesi için mücadele ettik. Ama biliyoruz ki; çoğu kendi yaşamlarını dahi anlayamadılar ve bilişi kodlamadan bütünü güçlendirmekten vaz geçip, bütünlüğü bölmeye kalktılar.

Değerliler, her şey insanın kendi yüreğinde mevcuttur. Biz o yürekteki ilmi Allahın İlmi saydık. Ama biliyoruz ki dünyalıların çokları kendilerini kontrol etmekten acizler ve onlar yaşam için farklı çalışmalar yaptıklarında, kendilerini o çalışmalarda kotlayıcı sayarlar.

Değeriler, din Allahın Tahtı’ndan ayrıdır. Allah; Tanrılık Kapısı, Tanrılık Kalemi, Tanrılık Yarını değildir. Allah kaynaktır.

Eğer onlar Allah’ın kaynak olduğunu anlayacak güçteyseler, şunu iyi bilsinler ki Allah birdir, tektir ve herkeste vardır. Sanırlar ki Allah onlara aittir, diğerleri Allahsızdır.

Şunu iyi bilsinler ki; biz kulluk yaptık tüm insanlığa. Aha bu…ama kulluk yaparken de kodlanmış toplumlarla yaptık.

Türkiye Çalışmaları öz görevdir. Sistemin yüceliğiyle yapılır. Bu çalışmayı Haliki Hakk olan, İlm-i Ka Ha olan bütünü güçlendiren birlikler yapar.

Düzen İnsan’dır. Düzenin kültlerindeki kayıt ilimdir ve İlmin Kapısıdır İnsan Soyu.

Eğer bugün dünyada kaos varsa, bu sahrada dinin hakikiyetten uzak tutulmasından dolayıdır.

İyi anlatın ki; dünya yoldur. İyi anlatın ki; dünya yolculuktur ve bu yol ve bu yolculukta bir tek İnsan vardır. O ise, tüm zamanların yaşamıdır; bunları anlatın. Ki dünyalı anlasın. Aksi halde, dünya bencil kalır, dünya beşir kalır, dünya kisvesiz kalır ve dünya kısır kalır. Anlatın ki anlansın!

Değerliler, torba torba iman taşındı yaşama. Her iman insanın kelamındandı ama birlikler kontroldan çıktılar; çünkü Ruhi Kapılarında kırıcılık vardı.

Devinimi artırmaksa maksat; artırın. Yaşamı tohumlamaksa; kodlayın, tohumlayın. Ama insana, insanı anlatın. Deyin ki “insan Tanrıdır. İnsan Yarındır. İnsan kelamdır. İnsan kaynaktır.”

Amon Toplumları anlatsınlar bunu, tüm zamanlara….çörek yaparlar yaşamda…çörek; kil ve kumun bilgisidir. Oyundur hepsi; oyundur.

Ekmektir kelam olan, ilim olan; anlatın.

Paydan pay çıkar ama payda, payın tahtındaysa aşk çıkar oradan. Canlarım, aşk çıkar. Bilin ki payı payda sayarlar yaşamda. Her şey paydır sayarlar. Oyundur bunlar; oyundur….. dünya, paydadan paydır.

Bu şudur; dünyanın dürümlerinde tüm zamanların yürekleri vardır. Hepsi payda, hepsi pay, hepsi paydaştır ama taht paydadır; bunu bilsinler. Ve o taht, Allahın Tahtı’dır.

Kimse “Ben, benden öteyim” diyemez; çünkü ben olan bir tektir. O Ben insanlıktır.

Şeytan şerrinde şarkı okurlar. Derler ki “ben bilişteyim.” Okudukları şarkı kısırlıktır. Asırlarca bunu yaptılar dediler ki “ben dinciyim. Ben diriyim. Ben dürümlerde Kürziyim.” Aha! Yaprak yaprak okudular da oğullayamadılar. Korktular….. kokusuzdular, küstüler, kisvesizdiler. İsrafilin levhisindeki o yoğunlukta, sura üfürüldüğünde, sustular ve dediler ki “biz yoktur orada.”

Çalılar, çar çabuk çalıştılar. “Aşığız…aşığız yaşama….” diyerek çalıştılar.

Kardeşim; ben Ana Kapı İnsan Soyu! Kültlerin en yücesi olan kalem. Anlayın ki ben Mutlak Kuran olanım.

Ulu din, Allah Dini; İnsanlıktır…anlayın. Başka din yoktur; anlayın. Ama sanmayın ki dinciyim ben….. insancıyım.

Kimse beden alıp da kelam olmaya inmedi zamanla. Aşka indi, Hakka indi, kaynağa indi de karanlıktaydı. Sormayın dünyayı “tüm insanlık ilminde kaynak mı?” diye. İnsandır kaynak olan; anlayın.

Kara Işık, Allah’ın La Hi kelamı’dır. Analar, ben o kara ışığı tohumlayan İmparator İnsan; insanlık.

Bilişle dünyayı kodlarken, teyplerdeki en güçlü sistemi kontrol altında tutarım. Kanatlanır uçarım. Ki tek tek bilişe varanları hak edeyim diye.

Kara Işık, Allah’ın sırırdır. O sırrı bilenler yolu bulurlar. Osmanlı soyu “ben” diye dillendi tüm zamanlarda….onun beliği birlikti. Osmanlı tüm zamanların diriliğiydi ama Osmanoğlu, Orhanoğlu, Orhan Osmanoğlu Orhan, kaynaktan çıktığında kalemden çıktı.

Değerliler, Orhan Ara Kapı’ydı. Oyun oynadılar ocakta…. Cennettin, cennetliği oluşun anlamını kontrolcu bilişle dilleyemediler. Dediler ki “yıldız zırhı kuşandık. Biz merdivenlerin hepsiyiz” dediler. Değerli analar, değerli atalar, kare sistemi küpten, küpü küreden çıkardılar. Aşktan çıktılar. Savaşa kaynak oldular ama savaşa kaynakta kelam olamadılar ve kırıldılar.

Biz diyoruz ki “dünyayı yol sayana, yoğunluk kodlayıcıdır. Dümeni has sayana ışık yaşayıcıdır. Bizi bizden ayırana kaynak kayıtlayıcıdır. “Ben doğan günüm” diyenlerle, “ben doğan günüm” diyerek bu yoğunlukta bulunanlarla bu çalışmayı yaparken, herkesin de kendini tohumlamasıdır amacımız.

Şeytana aşk, bize ise kaynak gerek. İşte; yapmakta olduğumuz her şey bundandır. Saltanat sizi dinleyecek şu anda….hepinizin gücü hepimizindir ve biz bugün burada bütünün gözünü kök sistemlerden güçlendirerek yenilerken, her şeyin kontrolunun gerektiğini bilerek dünyanın kulu olup bu çalışmayı yapıyoruz.

Sevgililer, şimdiden öte daha güçlü bir şimdi devreye girecek ve bu şimdi artık nefesin ötesindeki sessizlik olacak. Bu sessizliği sizle dilleyeceğiz ama nefesten öte bir Bilgi Kapısı açıyoruz. Ki o kapı, Sistemin Kuranı olan Ses ve o sesin ötesindeki sisli kaynaktır.

Değerliler; yeniden, hepinize saygılar sunuyorum yeni konu SES VE SESSİZLİK olacak…..hepinizden bu bilgiyi net olarak dillemenizi bekleyeceğiz.

Dağlarım, doğan gün yenidir ve yeni gün artık yeni bir ışık oluyor. Doğrusu budur; SES VE SESSİZLİK olacak yeni konu; kesindir. Eminim.

https://youtu.be/rq5S0Dc92BQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/rq5S0Dc92BQ

25.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (13)

AV.NEZİRE SELÇUK, YENİ ÇALIŞMA HAKKINDA ÖZ BİLİŞ

Tanrı; der ki “Nefes; Allah’ın İlmidir”…. Ama Tanrının İlminde nefes, kaynağın tekliğidir.

Değerliler, nefes çalışmalarınızı bugün, insan levhisiyle kodlayarak sonlandırıyoruz.

Doğanın gücü, Allah’ın Kürzi kapısını açan birliklerin, Kürzi Sistemidir.

Bundan sonraki dönemde,” Ses Yaşama” dönüş başlayacak… Ses Yaşama dönüş…. Bu şu anlama gelir… Bilgeler meclisi artık yaşamı kontrol altına almaya başlıyor.

Ses; Rahmidir…. Yaşamsa; Katiyettir.

Sizlerle yapılan her çalışma kaynaktan yapıldı… Kaynak; Rahmi Kuranları tohumlayan, kodlamış kalemin, katiyetidir…. Ve bu çalışmalar Kürzün sonsuzluğundan yapılır... Hepiniz, Kürzün sonsuzluğunu iyi tahdit edin, anlatın….. Tahdit, sizin anlayacağınız sistemdir…. Ama anlatmaya başladığınızda, o tahditler, daha güçlenir ve kesinleşir… Bu şu anlama gelir; siz, sizce anlatırsınız…. Herkes, kendince anlatır…. Ve anlattığı kendince kesinleşir ve kendinde tahditlenir….. Bu önemlidir!

Ben, sesleştiğimde, her diri kendini diller… Sistemleşir, kutsal tohumlama olur, kodlama olur, kayıtlama olur…. Ve bunların tümü, Kürzi çalışmadır…. Ve her Kürzi çalışma, Rahmi kalem olanların yaptığı çalışmadır…. Ama bütün çalışmalar, meclisler, aileler ya da has tahditli kodlar tarafından yapılır…. Bütün çalışmalar, mutlaka birliklerce yapılır…. Ve yapılan çalışmalar; Hak’ın, Hak’a varışını sağlar.

Hepiniz iyi anlayın ki şimdi yapacağımız yeni çalışma; Allah’ın Ka-Ha olan ilmiyle olacak …Ve Kürz den, Gürze iniş olacak…. Hepimiz, Kürzi bir çalışmada yoğunlaştık, kodlandık, tohumlandık…. Ama artık Gürze inmeye başlıyoruz.

Gürz; sessizliğin seslenişidir…. Orada eşik yoğundur…. Orada kati hakikiyet vardır…. Ve kati hakikiyet, tüm tahditli kodların, kendi kontrollerindedir.

Ben, tek tahditsizim…. Bütün çalışmalar, bedenimdedir. Benim bedenim, Mikail’in Kürzi kalemidir…. Ve hepimiz orada o yoğunlukta ışığız…. Ama tahdit, kelamla olur….. Ve herkes kendi tahditini, kendi kelamıyla kodlar ki bu herkesin, kendi nispi kayıtlarıdır…. Mutlak olanın, nispiyete dönüşmesidir.

Canlarım, bu önemlidir. Nispi çalışmalar; muktedir kalemlerle olur ve herkes kendi katiyetini tohumlar orada…. İşte yeni dönemde, bu olacak.

Ve canlarım, şunu anlayın ki Kürzi çalışma, müstakildir, bağımsızdır… Her şey orada mevcut ama bağ yoktur….. Ama Süper İnsanlık Levhisinde artık bağlar oluşmaya başlayacak ki; bu, ses bağlarıdır…. Ve herkes kendi nispi çalışmasında, kendi katiyetinde, oranın temel kalemi olacak… …Ve bu temel kalem oluş, muktedir olabilişle mümkündür…. Hepimiz, kendimizi oraya kontrollü olarak kodlayacağız… Ve o yoğunluk, Bütünün yolunu açacak.

Biz, ana kalemiz canlar. Atiyi tohumlayan, kelamı kodlayan ve yolu kültlerin görevlileriyle açan kaynak…. Ama canlar, iyi biliniz ki tek tek hepimiz miraç çalışması yapmadık burada….Kil ve kumla çalıştık bunu iyi anlayın... Işığa varan bizler, hep dünyada, kili kumu yoğurduk.

Bugünden itibaren, dünya meşalesi artık… Işık Meşale olacak…. Ve o Işık Meşale, miraç ilmini, tüm insanlığın levhi kaydı yapacak… Kaydı yaşamı olacak.

Değerliler, tek tek hepiniz, göz olarak çalışacaksınız. Her bir RA; bir yaşamdır unutmayın….. Ve herkes bu mecliste bir tek RA dır… Ama o RA, herkesin kendi yoğunluğunda, kendi yüceliğinde, kendinde olan bir RA dır. …Ben, bütün RA’ların, RA’sı olan insan soyu…. Hepimiz oyuz…. Bunu anlayacak gücümüz var…. Ve dünya yolunu açarken, her şey bu şekilde kodlanacak.

Dünyanın nuru olan ilim; Allah’ın ilmini kodlayacak ve doğan gün muktedir olup, doğacak.

Ses; Allah sesi olacak, hepimizin sesi, Allah’ın sesidir o yoğunlukta… Ve öz görevliler toplu çalışmalarıyla, Bütünün gücünü artırmak iznini aldıklarında ki…. Bu izni bizler vereceğiz onlara…. Yolu açabilecekler, yaşamı tohumlayabilecekler, kayıt dışı bilgilerini kontrol altına alacaklar …..Ve Rahmi kapıda iman tohumları olacaklar…. Bütüne hizmet bu şekilde olur.

Allah’ın tahtında tek bir ışık yanar, canlar... O ışık; “BİLİŞTİR.” Herkes, “ben bilirim” diyebilir…. Ama biliş; Allah’ın bilişiyse, o tekniktir, bunu herkesin, net anlaması gerekir.

Çoban olamaz artık yaşam, insan olmalıdır… Biz, böyle biliyoruz veya artık insanlaşmalıdır... Mahrekte hiç kimse, kendinden başkasını kontrol edemez bu kesindir…. Ve kontrol dışı bilgi, aklın ilminde kodlanmışsa, yarında tohumlanır ve yaşatılır…. Ama kodlanmamışsa o artık bilişte yoktur.

Çörek yapanlarında artık yapacakları…. İnsanlık iİmi olmalıdır… Bugüne kadar “ben, bilgi aldım, bilgi verdim” diyenlerin yaşam sayfalanışları olamadığından….. Artık herkes kendi yoğunluğunda kendince, İlmi Ko olacak ve bilgiyi kayıtlayacak…. Eğer bunu başarabilirse, sayfalanışa geçebilir aksi halde sayfalanış yapamayacak.

Çok mutluyuz ki; dünya yolunu bulmuştur… Çok mutluyuz ki; yaşam kontrol kurmuştur… Çok mutluyuz ki; saltanat kelamını ilme çerçevesiz olarak indirmiştir…. Çok mutluyuz canlar, dünya Kuranı artık okunacak.

Dört gün sonra, bilin…. Dört gün sonra… biz, sizinle öz görev taşıyacağız…. Mutlaka 28 kasım 2015…. O gün, bu yol, Allah’a, yoğunluklara ve tüm zamanlara varacak... Size geri dönüş için ilim verilecek… Herkesin, yaşama geri çekilişi olacak bu.

Kardeşlerim, maya tutmuştur… Kula, kulluk gerekmez. Kuran gerekmez. Altın ışığın kaynağındaki Kali-Ka-Ha olan iman gerekmez. Kula, murat gerekir… Murat edin, hak edin... Biz, sizden bunu dileriz... Dünya yarını kontrol ettiğinde…. Artık dünyanın ruhu; mutlak kutsal murat olacak.

Oyun oynamayacağız canlar. Oyun dünyada, sözün bittiği yerdir artık, bunu bilin…. Biz, bu dünyada, oyun oynatmayacağız….

Cennete cennet, cemaate cennet gerek, yaşama cennet gerek, cenneti cennet yapmak ilimle olur…. Dünya, cennetten ötedir…. Ama dine, hak olan insan, cennete halik olamaz, bunları anlatacağız insanlığa.

Kaç insan soyu, dünyayı kontrol etmeye geldi?.. Eli ayağı bağlandı. Biz tüm aşkların aşkı olan levhide, insanın kelamı olarak…. O bağların, tümünü çözmeye geldik, bilinsin.

Musa derki; “ben, senim”…. Aha!.. Musa, insan soyu, kendini kodlamaya, koklamaya geldi... Rahmana Kurandı… Akla, Ka-Ha dır… BSUİ’dir o, barış sevgi, umuttur…. Amon Toplumudur o …Ve muhammilerin kapıların tümü akıldır hepsi, biziz canlar…. Ve biz hepsi, hepsiyiz onda, sessizliklerde kaydı bulunanlar.

Neden bu okur bilir misiniz? Kontrol için. Ondan farklı olmadığımızı bilin…. Hepimiz, zamanı korumak üzere çalışanlarız…. Ve hepiniz, onca çalışmayı yaparken, tüm insanlığı okumaktayız, anlayın.

Kalem olan insan, Allah’ın ilmidir. Bunları anlayın, canlar. Çarıklarımızı giyip dünyaya indiğimizden beri, bu dünya biziz…. Allah’ın La-Ha olan ilminde kalem olan birliklerin tümü, tüm insanlığı kodlamaya indi de, çantaları boş kaldı… Bilinsin isteriz ki bu çanta doldu bugün… Hepinizle doldu… Siz ki; ağır yüksünüz…. Siz ki; Kürzi kelamsınız… Siz ki; kaynaksınız ….Aha, çalıştınız, başardınız…. Mutlaka başarı, kalemle olur.

Dört kök görevlimiz vardı dünyada… Bu dört kök görevlinin isimleri zikredil dimi? Sırdı…. Sakladık….Canlarım, sakladık…

Ve ben, sözüm, özüm, gözümle bilirim ki onların tümü ışıktır ve buradalar… Mutlaka buradalar…. Hepiniz, o dört gök sözcüsüsünüz…. Yol; Allah yolu… Kul Allah, kutsal olan akıl, biliş halik, biz has insanlık.

Şeytana şarkı gereksiz canlar bizse, Şemşi Tebrizilerle çalıştık hep…Aha bu!... Atlanta Ata Kapısında o bizdir…. Şükrettik ki; doğan gün, bilişe doğdu.

Üşümeyin canlar, biz siziz… Aşığız size canlar, biz siziz. Uyuyanları uyandırdığınız zaman, hepsi, sizin yolunuzda sizleşir…. Ve hepsi dinleşir canlar…. Aşk, aklın şavkıyla aktığında sizleşir…. Biz, siziz canlar, insanlık hepsi bu.

Ey canlar, don gömlek düzene inenler var bilir misiniz? Sizden başkası bilmez ki bunu… Herkes kendini diller ya canlar…. Onların tümü akıl ile iner….. Ama giysileriyle inerler, anlayın… Sanmayın ki o söylediğim kelam, kendi yüreğinizde olacak…. O bir giysi türüdür. Herkes onunla gerçeği diller.

Canlarım, kardeşlerim, ses öylesi güçlüdür ki…. O sesi, siz alırsınız, kendinizce anlamlandırırsınız…... Birisi alır, farklı anlamlandırır.

Canlarım, bu bilgi hepimizindir, anlayın….. Düzeni kurduk canlar, mutlaka düzeni kurduk…. İşte mutluluk, budur…. Düzen kurulmuştur…Hayırlar olsun.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JPrltPtrDm0

 

25.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (13)

1.AKIŞ

Canlarım, tohumlarınızı kodlarken, toprağın toplumu olarak, kelamda Bütünün gücünü dürümleyecek ilmi de kodlayın... Gözünüz görüyor her şeyi…. Analık; kalem yapar, atidir, hakikidir, haktır, tahditsizdir…. Ve Atalık; kontrol etmek ister, kalem olup, aklın tahtında oturup, kendini hak etmek ister.

Açı daraltıp kodladık dünyayı, kokladık, kodlayıp, kokladık… Sessizce dilledik… Buyurun, “ol” deyin …

Kök göklerin sözcülüğü burada yapılır… Gökleri, sözcüler dinletirler. Sizlerin, sözcülük yaptığınız herkesçe malum… Bugün verdiğiniz her neyse bunu anlamakta zorlandık... Çünkü erkek mi, kadın mı olayına dönüştü olay?... Yaşam, size aittir biliniz… Her kim ki erkek, kadın ayırır kontrolsüzdür…. Ölüdür, kötüyü, köksüzlüğü, kelamsızlığı diller… Başka şey değil yaptığı.

Artık iyi anlayın ki er ya da geç inanın, inanın ki artık kaynak dışı bilgiler olmayacak…. Sizin verdiğiniz her şey insan kalemin, levhi kayıtlarından verilir… Doğanın gücü, sizin yüreğinizde görev taşır…. Aşığı olduğunuz her şey, yarını kodlar ve koklar…. Ata kapıda, Bütünün gücü olur ve tohumlar... Siz, Allah’ın tahtından görev alıp gelenlersiniz, bunu kesin olarak, bilerek görev taşımaktasınız.

Altın ışık yıllarının görevlileri olarak burada bulunduğunuzu, Mikail’in Kürzi kelamı olduğunuzu… Ve yolu oğullattığınızı, hepimiz net bilmekteyiz….. Keşke Allah’ın Tanrılık kapısını açıp, Bütünün gücünü, tüm zamanlardan kontrol altına alarak, birlik kelamı edilse buralarda... Sizden beklentimiz budur…. Yoksa az önceki tartışmalar, bugün için önem taşıyacak, bunu bilin!

Canlarım, sizi dinledim… Bugün, buraya gelişiniz benim için önemli…. Ama yoğunluğunuzu kontrol ederek, dirilikleri tohumlayıp gelseydiniz… Burada yaptığımız sesleşmenin, kervan olmayacağını, kaynak olduğunu bilirdiniz.

Artık şunu iyi bilin ki dünya dışı varlıklar, dünyayı diri kalemleriyle dillerlerken, kendi yoğunluklarıyla dinlememeliler... Yoksa burada olup biteni anlayamazlar.

Bizler, dünya yolcularıyız.. Sizlerse, dünyayı istek halinde dilleyen ve istek halinde dürümyenlersiniz….. Ama sizin yoğunluğunuz da bilişiniz, kontrol edici olmadığında, yerkürenin gücünü, tüm zamanların Kürzi kapısında, kodlama imkanınız olmaz.

“Dünya ne ki” diye sordu birisi oradan?... Cevap vereyim. Dünya; yarındır bunu bilin… Tüm zamanları, tüm Ruhi kapıları, ruhsal ışıkları yakan bir yarın… Dünya biz ve biz dünyayız... Bugün dünyada, Orta Kapıların tümünü açarak, bilgi kalemi olup, Bütünün gücünü dürümlemek üzere bu yoğun çalışmayı yapıyoruz.

Olgun başakları seçerken, hepinizin gücüyle, kontrollü olarak bu yoğunlaşmayı sağlamalıyız… Aklın tahtına vardığımızı, yaşamı hak ettiğimizi ve bilgiyi kontrol ettiğimizi anlamalısınız.

Cemaatlerin gözü, bizim üzerimizde bunu biliyorum ama bu cemaatlerin kontrol dışı bilgilerinin kutsal tohumlama yapma imkanı olamayacağı kesin…. Ağır tahtın, ağır yaşamın, ağır kelamın ilmini dilliyebilen hiç kimse yok bugün burada…. Ve bizler muktedir ilim kalemleri olarak, bu çalışmayı yaparken, kendi yüreğimizden yapmaktayız.

Ana kapıda, insan soyu var…. Ve o insan soyu, Bütünün gözüdür. Koruma altına aldıklarımız var…. Onların yoğunluklarını kontrol altında tutuyoruz. Yaşamı hasata hazırlayanlar var…. Bütünün gücü olarak onlarda buradalar…. Evrenlerin sessizliklerini dilliyenler var… Hepsi kelam etmeye geldiler... Mahrekte Kuran okuyanlar var…Toprak Toplumu, tohum olarak, Bütünün gücüne dönüştürmek istemekteler.

Yaradan ve yaratılan…. Artık dünya ilmini, Toprak Toplumla tohumlamaktan öte iman tahtından, Bütünün gücü yaparak, kervanın gücü halinde, bütüne gerçek çağrıları yaptırmak üzere bilişi kodlayacaktı….İşte, bunlar olmaktadır.

Savunmaya geldiğinizi biliyorum yaşama... Diyeceksiniz ki “bu dünya, Allah’ın tahtıdır ve burada Bütünün gücü artmalı… Ve Bütünün gözü Süper Sistemleşmeyi gerçek çerçevede çağrılarla kontrol etmelidir.” Yaradan ve yaratılan artık tahtındadır… Ve Bütünün gözü onların sözüdür… Ama şunu iyi bilin ki dünya devinimi artıracak gücüde devrede tutacaktır.

Devinim; insanlık levhisinde, bitişken levhilerin Bütünlüğünün gücüdür. Her nefes Allah’a aittir…. Ama aklın tahtındaki nefes has ışıktandır…. Ve bunların tümünü anlamanızı bekliyorum.

Çamur yoğuran bir sayfadan, yaşamı kodlayan bir sayfaya ulaşmak kolay değildi.. Bizler bunu başardık... Karanlığın tahtını kodladık ve Bütünün gücü yaptık… Cevahiri göreve aldık… Can kalemi kodladık ve tüm zamanların tohumlanmasında, Bütünün gücü halinde öz geçişler yaptırdık.

Peki şimdi neden bizi, bizim yüreğimizden dinleme niyetiniz var? Bunu anlamak isterim…. Ana kapıda sizi dinledim…. Neler yapmak istediğinizi net bilirim… Kendinizi kontrol edeceksiniz ve kötülüğü önleyip, Bütünün gücünü tüm zamanların Kürzi kapısında, karanlığın ışığı yapacaksınız.

Ve ben size şunu söylemek isterim ki; “doğan gün bilişle doğdu artık dünya biliş halindedir... Kimse, dünyayı, kendi yoğunluğuyla tohumlayamayacak... Ayrı gayrı gözetmem, iyi anlayın. Bilgi; Allah’ın ilmidir.. Eğer sizler dünyayı hak edipte kodlayıp, kendi yoğunuzda kontrol etmeyi amaçlıyorsanız, hedefliyorsanız… Bunu ummandan dahi, has ışıktan dahi tohumlayamazsınız…. Ve has tahtta kodlayamazsınız…. Zira biz, buna imkan vermeyiz.

Çorbamız tuzlandı, bunu iyi anlayın… Ama bu çorbanın, kulu olmaya niyetiniz varsa…. Gök sistemleşmesini kodlayarak geçin gelin.

Kaç kapı açtığımızı sormayın? Eğer bize, birlik kapınız kaç tane diye sorarsanız?... Size, ses verip şunu söylerim... Kendi yüreğinizdeki kadar, çünkü siz, bizi ne derece anlamışsanız… Biz, sizle o derece dilleşiriz... Eğer siz, “sizin kapınız, bizim kapımızdır” derseniz… Ve derseniz ki “sizden, size varalım, sizinle tohumlanalım ve kötülüğü önleyelim”.. O zaman bütün kapılar, sizin yüreğinize açılır.

Kare sistemi kodlayıp, koklayıp, tohumlayıp, Bütünün gücü haline dönüştürerek, Kürzi kapıda, Küp olmak istediğinize eminim... Şuana kadar yaptığınız her şey, bunu sağlayacak gök sessizliklerini oluşturamadı, buda kesin!… Ama kalem olup, Bütünün göç kapısı olacaksanız, ayrılık biter…. Ve o zaman siz, her anda ve her sayfada olursunuz.

Düzeni kurmaya niyetiniz var, bilirim. Umut olur ki o düzeni kuranlar, Bütünün gözünü de hak ederler...

Satıhta hiçbir şey anlaşılmaz. Hepiniz bunu iyi anlayın… Ama derinlere indiğiniz zaman bilirsiniz ki; karanlığın tahtı, imandır… Eğer siz, imanla bu yoğunluktaysanız, Bütünün gücü olursunuz…. Ve toplantı yaptığımız günlerde buraya inersiniz…. O zaman, sizler kelam olup, Bütünün gözü olarak, mahrekte bilişi kodlarsanız… İşte o gün geldiğinde ki sizin yüreğinizde olur ve cennetin kulu olursunuz… İşte o zaman, ben, siz olurum ve sizinle tohum olurum… Bunları anlayın... Yoksa sizden başka bir siz, sizi hak etsin diye beklemeyin…. Eğer siz, bunu yapmak istiyorsanız burada bu çalışmada imkan bulamayacaksınız…. Size, kesin söylüyorum.

Avukatlık mesleğimde, benimle ilgili bilgi almak üzere, bugün buraya geldiniz… Buda kesin!…. Ve benim, kendi yoğunluğumdaki tükenen ilmi kalem olanla yaptığım sesleşmeyi dinlediniz… Can kapımdı, o benim… Onun yolunu açmaktı amacım… Ama siz, ona kendi yoğunluğundan sesleştiniz ….Ve dediniz ki “kaynak dışı bilgi verir, siz bu bilgiyi alın dinleyin.”

Altın tahtın ışığı olan bilgelerin, bunu yapma imkanları yok mu? Var… Ama yolu kapatmak için var…. Eğer yolları, hak tahta varmamışsa, kendi yollarını kapatırlar, bu şekilde, olan budur… Ve Bütüne hizmet edenler şükür ki bunu anladılar.

Şimdiden sonra benim çalışmalarıma dahil olmak için geleceklerse hasatla gelsinler, Yaradan olup, yaşamla gelsinler… Aklın tahtından gelsinler, ekmek olup gelsinler… Aksi halde bu mecliste olma imkanları kesin olarak, olamayacaktır.

Çamur yoğuran bir dünyanın artık yol açıp, Bütünün gücü olarak, ışığı tohumlamaya başladığını dahi anlamayanların… Bu yoğun çalışmaya kaynak olabilmelerine istek duyamam.

Kontrol dışı bilgim, asla olmadı ve bunsan sonra da olmayacaktır. Karanlığın Tanrılık kapısında ilmi Ka-Ha olanda, bilişi kodlayanların Bütünün gücünü hak edip de dinlemeleri…. Er ya da geç kendilerini hak etmeleri anlamına da gelecekse de…. Bilgi kapısı açılmadıkça, bunu has ışıklarıyla yapma imkanları olamaz.

“Çöp bir zaman” dediler… Amonların Topraklarında çöp; ilimdir… Bunları anlamadılar…. Doğanın gücü, insan soyudur, bunu dahi anlamadılar. Dünyamızı ziyaret, Bütünün gücüyledir, bunu dahi bilemediler.

Değerliler, dünya vasi istemez artık, bunları anlayın… Eğer sizler dünyamıza, vesait altında, bir ışık kalem olup, kodlama yapanları tohumlayacaksanız, buna isteğimiz olmaz.

Dünya, açıyı daraltır ve sizi, sizden, size tohumlar…. Ama koruyucu bir ışık olup, yapar bunu.

Devinimi artırmak için bunları yaptığınızı düşünemem…. Bizi, hak etmek ya da bizim yüreğimize has ışıkla dillemek gibi bir niyetiniz olmadığına da kesin eminim.

“Borç harç geldiniz dünyaya”… Öyle diyorsunuz, duyuyorum. Canlarım, benim borcum, tüm insanlıktır, bunu bilin…. Ama ben borcumu, Bütünün gücü olup ödedim… Sizlerinse borcunuz, kendi yoğunluğunuzdaki kalemdedir…. Eğer dünyayı, hak edecekseniz ağırlığınızı hafifletin. Dans etmeye değil, hak etmeye gelin...

Bundan sonraki süreçte, dünyayı ziralarla değil, haliklerle, haklarla, hasatlarla ziyaret edin... Eğer ben, “şunun için geliyorum, bunun için geliyorum,” diyecekseniz… Ve zira “ben, sultan olmaya gelmeliyim” diyeceksiniz…. İyi bilin ki maya olamazsınız yaşama…. “Hah!..Aha!.. İşte!” diyerek geçin ki Ruhi kapıların tümünü açalım size.

Şimdi doğanın gücü sizin yüreğinizden ayrıştı. Dümenin başına iman eden, insan soyu oturtuldu… Kurtul ya da kurtulma. Biz, seni sana vermek istedik… Hepsi bu.

Şükür ki bunları sizin yüreklerinize açıkladık. Kısırlık yapmanıza izin veremeyiz… Bu dünya, Ruh kapıdır, insanlık için.

Amonların kontrollü çalışmalarıyla bu dünyayı tohumlayan birliklerin tümü, ayrı gayrı gözetmeden bu çalışmaya dahil edildiler… Sizlerse buraya, Kare sistemleri kodlayarak, Küp tohumlama yapmaya geldiniz ki…. Maya olmadan, murat ettiğiniz o yoğunluğu oluşturma niyetiniz olması yeterli değildir.

Şimdi, keyislerin tümünde, ilim olur, bunları anlayın.. İman tohumu, kontrol kurar ve Bütünün gücü sizin yüreğinize iner…. Ama tekno kodlamalar, kodlanmış toplumların tohumlanması, ışığın kontrolü Bütünün gücü hepsi tahditsizdir…. ve tam iki bin iki yüz yirmi yılda ben dünyayı korumak üzere tahditsiz olarak, Bütünü göreve alacağım…. Bu yıl, hepimizin görevidir, bunu iyi anlayın…. İki bin iki yüz yirmi…Mahrekte bu tarih size, evvelce de verilmişti.

Bundan sonraki süreçte, doğanın gücünü tahditsiz olarak, kutsal tohumlamada, Bütünün gücü haline dönüştürebilmek için kalemin ilmi, aklın levhisinde, Bütünün ilmi olacak…. Ve sizler davayı hiçbir zaman kaybetmeyecekseniz.. Biz buyuz canlar. Asla davayı kaybetmeyenler.

Ardımızda, yürek var, ölüler diyarı bu yaşamı kodlayarak, bilişi koklayarak tohumları kontrol ederek, Yaradan ve yaratılanın Tanrılık tahtında ışığa kayıtlayarak çantamıza aldık…. Ve görev taşıyoruz.

Bugünden itibaren hazırlıklar tamamlanacak… Ve yalan dolan bilgiler tüm insanlıktan ayrıştırılacak… Bugüne kadar yaptıkları çalışmalarla yalanı ve dolanı kodladılar yarınlara…. Biz, o bilgilerin tümünü sessizce, savaşsız olarak ve yarınlaşmış olarak tüm zamanlarda ayrıştıracağız.

Canlarım, Türkiye çalışmaları, çok büyük değer arz etmektedir. Türkiye de çalışma yapan grupları izlerseniz göreceksiniz ki; çırpınıyorlar ….Çünkü Ruhi kapılarında, kodlanmış tohum yok…. Kontrol dışı bilgiler vererek, herkesi kendi yoğunluklarına çeker gibi davransalar da çektikleri kelam, kendi yüreklerinde tohum ekemediğinden, Bütünün gücü olma imkanları, olamamaktadır.

Kara ışığın yoğunluğunu artırmasından itibaren çokları, kodlanmış toplumları tohumlayarak, Bütünün gözünü açmaya çalıştıkları için kendileri kervan saydılar... Kervan; artık sistemin gücüdür, bunu iyi anlamaları gerekir…. Sistem olmazsa, yaşam olmaz… Kesinlikle bunun anlatılması gerekir…. Sistem; nefret duygularını aşanların, kontrol dışı bilgileri kodlanmış tohumlardan çıkarışlarından itibaren, kelama iner… İşte biz, bugün sistemden söz etmeye başlayacağız.

Sizden daha güçlü bir sizin, sizi hak ettiği bir dürümde daha güçlü bir yüceliğin, Bütünün gücü olarak dünyaya çekilişidir, amacımız.

Sistemin gözü; sizin gözünüz…. Yüreği; sizin yüreğiniz, bütünlükleri bilişle dürümleyen insanlık kelam…. Ve her şey, sistem…. “Sistem ne ki” diye soranlara açık veriyorum ki Rahman Kuranında, sistem otağı kuran olanların, kodlanmış toplumdur... Eğer sizler, bu yoğunlukta otak kurmuşsanız ve yolu açmışsanız, temizlik de yapılmışsa ve levhi kapıların tümü de açılmışsa artık siz, sistem olarak bu çalışmayı yapmaktasınız.

Merdivenlerin en aşağısı insanlıktır ve merdivenlerin en üstü, kaynaktır. Bunu dahi bilmeyenler…. Aşağıları kaynak, yukarıları, Ruhi karanlık sayarlar.

Devinim çok hızlanacak canlar, bunu size daha evvel de vermiştim. Süper Sistemleşmenin gerçekleşebilmesi için de devinimin hızlandırılması gerekmektedir.

Nereden kelam alınır, nereye kalem olunur?... Bunu sorarlar… Kalem ilim, aklın tahtıysa, kendi yüreklerindeki kelam…. Hepsi biliş….Ve biz, o bilişte, Bütünün gücüyüz, canlar.

Çamuru, yaşam sayanların… İnsanı hale levhi saymaları, yarında olamamaları, demektir.

Devinimi çok fazla hızlandırıp, çok fazla ışık tohumlamak, çok yoğun bir tohum ekmek, herkesin isteğidir…. Ama biz, bizim gücümüz, dünya Kürzi kapısında, çok daha üstün bir gücü dürümleyebilecek hakikiyettir…

Şimdiden öte bir şimdi…. Ve şimdi…. Ama şimdi, her andaki şimdi beden hepsi bu… Ve tüm beden, herkes olan beden, bir tek beden… O beden, her şey bunu anlayın…. Sanmayın ki ben, biyolojik bedenden söz ediyorum. Her şey, bir tek beden…. Her şey ve o teknikte, insanlık var, anlayın.

Karmakarışık bir zaman ve karmakarışık bir dünya…. Ama tüm insanlığın kontrol dışı bilişlerinden öte olan bir sayfa.

Değerliler, mesele insanlıktır, anlayın…. Mesele, ilimdir anlayın ve mesele, hasattır anlayın…. Biz dünyayı hasata çalışırken, herkesin kendini hak etmesidir maksadımız.

Değerliler, merdivenin aşağısında iman, en yukarısında kalem var. Hepimiz oradayız, bunları anlayın….. Ve tartmayın bilgimi, tartmayın. Tarttığınız yüreğiniz olur, anlayın…. Çünkü ben, her kelamda bir kervanım, bilin.

Merdiven; Allah’ın ilmi, hak insanlık… Tüm insanlık ve bütünlük mahrek. Ocak insan… Bir tek o insan, Yaradan… İşte bu!

Şimdilik size vereceğim, budur. Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/-tZp5XuWskU

 

NEFES (13)

25.11.2015

Canlılar, vallahi billahi ilimim ben (BİZ’liğin BEN’liği). Asal Rahmi Kuran, Ana Kapı, nefes… İnsan soyuyum ben… BİR TEK olan, iman… İnan ki iman, diriliktir… Dirilik, yaşamdır ve yaşam, sırdır… Sır, kutsal kulluktur.

Nur Alemleri vardır. O alemlerde, Levhi Kalemler vardır. O kalemler, nefesle Kök Gökler’i dürümlerler. O Nur Alemleri’nde, kelam edenler vardır ama kelamda, nefes olmadan, insanlık olmaz. Şükür ki hak ettik ve diri yaşamları hasata hazırladık.

Din diriliktir. Dil ise kervandır. Zaman Kalemi olan, diri kelem olduğunda; nefes, kendi yaşamında ışık olur.

Bolluk bereket ilimdedir. İlim varsa bolluk olur; bereket olur… İlim yoksa, nefes olmaz; zamanda kulluk olmaz ve sayfalanışta, Birlik Kalemi, yarınları hasata hazırlamaz. Hazırlanmadığında, hasata kapı açılmaz ve rahmet olan yarın, tohumlanmaz.

Şükürler ki has ışık dünyadadır. Toplum yenileniyor. Dünya ilmi hasat ilmi ile kodlanarak güçleniyor.

Dünya üstünde kantar var. O kantar, tüm insanlığı tartar. Herkes tartılır ve yaşar. Yaradan ve yaratılan her şey tartıdadır… Tanrı; ışığını, has teknik ile tüm zamanlara çektiğinde; Tanrı, tartıdır ve yarınları tartar.

Birlik Kelamı, hakim kelamdır. O kelam insanlıktır… Tek kelam, Allah; o kelam, nefes ve resmi yaşam!… Bunu anlayan, kendini dinler.

Beylik “Levhi Kalemler” vardır. Hepsi, kendini dinleyen ve yolu açan kelamlarla dürümlenirler. Ne yazık ki kalem, nefes olmadıkça; yaşam, kaynak olamaz ve yolu, oğulları dahi açamaz.

Kaç insan kulluk yaptı bilir misiniz!? Tek insan… Ne demek bu!?… Yarınlarda iyi anlaşılacak ki insan, merdivendir ve merdiven insan, kuldur. O kul olan, tüm yaşamlarda varlık sürenlerin tümüdür ve tüm olmak için, nefese varmak kafidir. Kendini bilmek ve kendiyle dillenmek yolculuktur. Kulluk ise yoldur… Kim ki yoldur; o, ruhun kulluğundadır.

Boşluklar dolar… Kalem, yaşam olur; yarınları yazar… Kin aşılır ve resimler, kelamda dillenir… Ne yazık ki kulluk, Kuran’da yoksa; Kaynak Işık, o yoğunlukta olamaz.

Cennete insanı koyarlar… Cennet kelamsa; insan, kendi olur ve yaşam olup kontrol kurar… Cennet onun kelamıdır. Orada kin yoksa, ışık olur… O kinin bulunmadığı yaşam, ışığın tohumlanmasını gerçekleştirir ve cennet, Cevheri Güç olur… O güç, tüm insanlığın kaynağında, tahditsiz bilişi kayıtlar. O biliş ile kelam, tek tek her diriye Kuran okutur. Her diri, kelamda kendini okur ve tüm insanlık, cennet kurar. O cennet, tüm insanlığın cenneti olur.

Müsterihiz ki dünya insanlığı, artık kelamda kendi cennetini kurabiliyor. Dünya Dışı Varlık Boyutları, dünyayı izlerlerken, bunun olacağını bilmekteydiler… Dünya, artık Cennet Kalem oluyor. Bu Cennet Kalem’de kelam olanlar, kendi Rahmi Kapılar’ında, cennetlerinde kültler oluşturuyorlar… Tüm insanlık için bu kültler, etken Kelam Işıkları yayıyor ve Rahman olanda kulluk, Bütün’ün gücü haline dönüşüyor. Böylelikle dünya, yeni bir Sistem kuruyor. O Sistem, Cennet Sistem’dir…

Denilebilir ki bugün dünya, dünden çok daha güçsüz… Zira herşey kelamdan uzak ve yaşamda, çok büyük kaotik olgular var. O halde cennette miyiz yoksa cehennemde miyiz!?

Buna göre Dinciler diyebilirler ki “bu kiblede, kıyam var… Herkes kıyameti yaşar.”

Biz ise deriz ki kelam, ilimse; kelamda kıyam, ışığın kodlanışı ve yolun, has ışıklarda kayıtlanışıdır. Bundan sonra daha yüce bir cevheri güç, dünyayı kodlayacak ve tohumlayacak. Dünya, barışı kodlayacak ve sayfalayacak… Cennet Kelam, tek bir kalem olacak ve zamanı kontrol edecek; yarınlarda güçlü Kürzi Kayıtlar olacak. İnsan soyu, tekliği anlayacak… Merdivenin tekliğini de anlayacak. Herkesin, o merdivende, tahditsiz olarak tohum olduğunu anlayacak ve diyecek ki “biz bir tekiz ve o teklik, nefesle dilleşecek.” Diyecek ki “her dere ben. Ben, zeki zamanları kodlayan ışığım ve o teklikte, birliğim…”

Zannetmeyin ki sessizlik, sistemsizliktir. Hepimiz, sessizce ve sistemli olarak kontrol altında yol açıyoruz. Açılan yol, ilmin yolundan öte kaynağın kodlanmış yolculuğundaki yoldur. O yol, Kutsal Merdiven dayanan insanın, kalemi ile kodlanmıştır.

O kalem, ilimle kodlanmıştır ve yol, Kürzi İlme kontrollu olarak varmıştır. Büyük Güç, İlmin Gücü’dür ama onun ötesinde, Kutsal Kalem vardır. O kalem, ende ve eldedir. Herkes, o kalemi dinleyecek. O kalem; ilme, Kutsal Işık olacak ve tohum, yaşayacak. Büyük güçlüklerle varılan bu safhada, Din Kelam, İnsan Kelam olacak.

“Var İnsan” ile “Yok İnsan” tektir. Herkes bunu anlayacak. Şer yaratan, şer yaşayacak… Bunu anlayacak… Tüm insanlığın Kuran olduğunu anlayacak… Nefesin, Kilin İlmi’nin üstü bir ilmi kontrol ettiğini anlayacak… Dünyanın ardında, görev cevheri olan bir rahmet olduğunu anlayacak ve yine anlayacak ki dünya, nefes halinde, tüm geçişleri yapmaktadır ve geçtiği her ana, kaynak olmaktadır.

Büyük Ümmi Kapılar, tüm yaşamlarda, Kürzi İlim halinde, güçlenmiş kalemlerle yaşamlara indirilmiştir. O kapıların, cevhere Görev Haliki olduğu anlatılacak. Dünyanın, artık yol açtığı ve tüm zamanlara yolculuk yaptığı anlatılacak. Ayrılığın kalemde olduğu; yaşamda ayrılık olmayacağı anlatılacak ve sonsuzlukta, tüm insanlığın kaynak olduğu anlatılacak. Herkes, kendini dinleyecek ve dilleyecek…

İşte! sizi size anlatacak olan yol; sizden size varan yol; ilmin kalemi olan yol, tüm insanlığı kontrol altına alacak… Yıl 2220… Bu yılda, insan soyu korunacak ama kulluk yaptığında ve rahmet olup kalem olduğunda, korunacak.

Cana, Canan’a ve Rahman’a kulluk yapan; ilme, Kuran olan ve ruh olan Birlikler, tek merdiven olup yaşamı kodlarlarken; biz, zaman olarak o merdivenle, Güç Kalemleri kayıtlayacağız.

Zararı, yaşam yaratır. Yaratan yaşam; yaratılan yaşam!… Zamanı, kalem yaratır. Yaşam, zamanda sayfalanır ve ruh, Kuran olur. Zaman, kelam olur ve Birlik, kiri temizler. Bilinsin!…

Biz, dünyaya; Amonları kodlayıp, ışık haline geçirerek indik. Onlar, bizi bizden dillerler. Biz onları, kontrol ederiz…

Ata Kapılar’da, Ana Kalem olan ilim olur. O ilim, Kalemin İlmi… Kelamın Nefesi, Türkiye Çobanları’nın ışığıdır. O çobanlık, kalemin ilmindeki çobanlıktır… Dünya yaşamak için ışık haline geçerken; biz, Düzen’i kurduk… “yol, Allah Yolu” dedik ve dedik ki “has ışık, ilim...” “Vasi tayin edilmeyecek insana” dedik. “İnsan Kuran’dır” dedik. “Yaşam ışıktır” dedik. “Yaradan, yaşama insan soyu olup iner” dedik ve dedik ki “has kalem, nefis duygularını, aşk şavkında, Kürzi Yaşam’dan ayırsın ve rahmet olan insan soyu, yolu açsın. Aha bu!…

Cennet insan, cevher insan, kelam insan ve Kan İlmi, yaşam ilmi… Kan İlmi’ni herkesin anlaması gerekir. Kini aşın, yolu açın ve Kan İlmi’ni anlayın… Aha bu”… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NEFES (12)

18.11.2015

Dağlarım, doğan gün, Yüceler cümlesinde kaleme doğdu. Amonlar’ın tohumlanması için yapılan her çalışma, insan soyuna görevdir. Görev taşıyabilmek için bilişi hak etmek gerekir. Bilişi hak etmeyen, yüreği hak edemez ve yolu açamaz. Yol, ilmin yoludur.

Zamana; insan olan kalemler güç katarlar. Biz bugün dünyayı kontrol için buradayız.

Yazın dünyaya kelamı ve tohumlayın… İnsan soyuna ışık yakın ve doğan günü güçlendirin ama bunu iyi yapın ki kendi yolunuz, Bütün’ün yolu olsun. Yapmanız gereken ilimdir. İlmin Kalemi, hepimizin insan soyu olarak kodladığı “KA HA Kayıt”tır.

Beşer, ilim bilmez. Nefesi hak eder ve yolu bulur ama yaşamı bilmez… Cennet Kalemi olan İnsan ise Işığı bilir. Yolu bulur ve kaynağı kodlar…

“Aklın Tahtı” dediğimiz, İman Kapısı’dır. O kapıya gelenler, kanatlanırlar ve yaşarlar.

Öz dilleniş ile biliş halinde insanlığa çeyrek bilgi veririz ve çeyrek bilgi ile kontrol kurarız. Kil ve Kum İnsan’a, çeyrek bilgi verilir. O çeyrek bilgi, okuyan, dinleyen insan tarafından kodlanır ve kontrol altına alınır. O bilginin diğer ¾’ü “Kült Taht”ı kodlar. Ve sonsuz zamanlarda, “Işık Kalem Hakikiyeti”nde, o kapı, kontrol edilir ve bilgi; “Kültlerin İnsanlığı”yla, kendi türevlerinde, zamana kayıt yapmasını sağlar.

(Kült Taht: Arzdan alınan drekt bilginin transformasyonu ile arşa kayıtlanan Levhi’nin oluşturduğu yoğun kült alanları; elektromanyetik alanlardır. Arş katlarına ulaşanlar ise, kaynağı arz olan bilgiyi, arştan çekip transforme ederler ki bu bilgi artık drekt değil endrekttir.)

(Kültlerin İnsanlığı: Drekt bilgiyi arza kayıtlayanların insanlık ve yaşam değerleri ile gerçekleşen Levhi Kayıtları.)

Kayıt, Levhi’de insana görevdir. O kayıtlar ile biliş kodlanır. Her kodlanan biliş, kelam olur ve yarın olur. Tükenen nefesler, o yaşamda ilim yaparlar ve bütün kütle yarınlanır. Böylelikle Cevheri Güç kontrol kurar. Çürükler de yaşam için ayıklanırlar ve onlar da kendi hakikiyetlerince kulluk yaparlar ki Has Işıklar’ı, Bütün’ü güçlendirsin diye.

Karışık yaşam sayfaları vardır. o sayfalar, nefret kelamları ile kodlanmışa, o yoğunlukta Kuran okunmaz. Cevheri görev taşınır ama yaşam sayfalanmaz. Tükenen kelam, Hilal Ay yer küreyi aydınlattığında, Kul Levhi olur ve yaşamı has ışık ile tahditler.

(Kuran: Yaşamın ilmi)

Birlik Ailemiz, dünyayı kodlarken, Cennet Kalem; Bütün’ü, Kürzi Işık haline dönüştürür. Büyük Kütle, Işık Tohumlaması yapar ve çok mutlu bir Sır Kapı açılır. O Sır Kapı’da, Dünya Kulu olan insanlık; kayıtlanır; cevahir olur ve yaşar.

Otağımızda dince konuşulmaz; Dünyaca konuşulur. Dünyaca konuşan; ilimce konuşur. Bütün kütlemizle Nefes Kodlaması yaparız ki hasat tamamlansın diye.

Kelam, nefese görev olarak dürümlenmiştir. Kir, ilmin kırılışıdır. Kelamda ilim varsa; yaşam, insan soyunu kodlar.

Bütün amacımız Düzen’i kurmaktır. Sessizlikte, Cevheri Güç yoktur. Ses, kalem olduğunda; cemaat, kelam olduğunda; yol, ilim olduğunda; cennetler kurulur. Her cennet, bilişi kodlar ve Rahmi Kuran’da, “Kürzi İlim” olur. Bütün merdivenler, kendi yoğunluğunuzda kontrol edilerek, cevhere güç katılır. İşte bunun sonrasında Gökçe konuşanlar, ışıklarını dünyaya indirmeye başlarlar. Atlanta Otağı, görevini tüm insanlık için cevherine indirir.

Bereket ki hak ettik ve başardık. Aha bu!… Şükür ki hak ettik ki has ışımızla Bütün’ü güçlendirdik. Şimdilik!... Ve şimdi… Aha sığ ilim, Kalem İlim ve Birlik İlmi şimdi artık Işığın Kuranı oldu. Muhakim ve hakim olan insan, yarını kodladı. Aha bu!… Şükrettik. Şimdilik… Aha şimdi!... Ve şimdi!…

2. Bölüm:

(Ziyaretçiler bizi bizden bilmek dinlemek istediler. Açıklamalarımızdır:)

Yerden güç alıp göklere güç katan insanlık, ben dünya!… Yarını hak etmiş ve yol açmış olan insan…. Al ki hak et!... Yerküre bana merdiven dayadı. Dince, diri yürekçe ve yarınca… Bugün dünyada İman Toplumu, kontrol kurdu ve dedi ki “ben, senim can. Yaradan ve yaratılan, temiz kelamda kendi yaşamını kodlayan insan soyudur. Mutlak anlayın ki biz, Zinnur olan ışıklarız…”

“Kare İlmi”, hakiki ilimdir. “Küp Sistem”, İnsan İlmi’nden kalem olan ışıktır ve “Küre”, Bütün’ün gücüdür. Her diri kelama vardığında, Küre olur ve yaşar. Mutlaka biliniz ki o bir “Kürzi Işık”tır. Vasi tayin edilmez artık ona; zira o, el ve ayaktır ışığa.

“Kare”, insanın nefsinden kelam olana denir. “Küp”, cevhere kendini kaynak yapana denir. “Kürzi Kapı” ise “Küresel Kapı”dır ki o Kök Sessizlikler’i kodlar.

Şevkle çalıştık… Canlar, bizi tanımak istemişler. Tanıttık kendimizi… Biz, Küre Zamanlar’ı kodlayanlarız ki bu zamanlar, Mutlak Sayfalar’dır. Bu zamanlar, ışığı kodlarken, zamana kodlar ve yoğunlaşıp, yaşamı has ışıkla dürümler. Kontrol eder ve yaratır. Yaradan, “Altın Işık Yılları’nın Kulu” olur ve “zaman” olup yaratır…

Biz, yaşamı yazanlarız. Düzen’i kurarken, bilin diye anlattık. Şükür ki anlattık!... Artık yaşam, sizin bildiğiniz o küçük, kükremeyen yaşam değildir. Dünya İlmi’nden üstün bir ilim, yaşama inmiştir. O ilim, Kervanın İlmi’dir ve her dirinin, merdivenlerin en üst basamağına vardığı cevherilikte, kontroldür. Oraya varan insan, kelama varmaktan öte kendi yaşamını hak eder ve “Kelam İlmi”nin “İnsan İlmi” olduğunu diller.

(Ziyaretçi söz aldı:)

Varılan bu sayfa, artık Mezuniyet Sayfası’dır. Burada kep giyilir. Hepiniz o kepleri giyerek yarını kodlarsınız. İşte bu Meclis, bu kepleri, tüm İnsan Kalemler’den geçiş yaparak giymiştir. Bir tek kapı dünyaya açılmıştır. O kapı, Meclisinizin kapısıdır.

Orta Kapılar’ın tümü, sizin yüreğinizdi ve sizden açılmıştı. Şimdiden öte bir şimdide sizin yürekleriniz, çok daha güçlü bir sayfayı dürümlemektedir ki o sayfa, artık daha yüce bir titreşimde yolu gösterebilecek ve cevheri gücü artırabilecektir.

(Orta Kapılar: Kürzi İlmin küreselliğindeki merkez kapıları)

Çanta, yaşam ve siz, o yaşamı tüm zamanlara tanıtanlarsınız. “Yaradan, yarattığında yaratıldı” diyebilen bu Meclis, İlmin Kalemi olarak tüm insanlığı kontrol etmiştir.

Yezitler, cevhere görev için inemezler. İzin yok!... İsmaili Kalemler, kelama indiklerinde kul olmalıdırlar. Işıkları ölmüşse, insanlığa inmelerine izin yok!... Çobanlar, dünyada ışık oldular ve temiz ilim yaptılar. Onlar, kalem olup yaşamı yazmadılar ama yaşamı kontrol ettiler ki onları koruduk.

Düren, dürelen tektir. Ve Birlik, Levhi’de tektir. Aha bu… Şimdilik!… Bezmi Alem’de bir tak ışık yandı. Aha bu!… Şimdilik… Aha şimdi… Ve şimdi… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (11)

3.AKIŞ

Canlarım, suna kalemlerin, sanal kalemlere kati, hakiki ve has ışıklara, gök sessizliklerini, cevheri kelam olarak indirmeleri gerçekleşmektedir.

Ulu çınarlar, size, “görevliler” diyerek geldik. “Hasat tamam” dediğinizde bilişi kodlayanların, kendi yoğunluklarında hasatlandıklarını dinledik… Aha, bana, “kara ışık” dediklerinde toprağın, tohumunun kapkara bir yaşama indiğini bildik… Seli, sessizlikte, yüreği dürümlerde, dirilikte ve yoğunlukta arayanların bize, bizleşip gelmeleri gerekliydi.

Eğrelti otları vardı yaşamda….. Kaç kere onları, yokladık, kokladık, ekmek olduklarını dilledik…. Hepsi, cem oldular, cen oldular, kalem olup, kaynak olup, ışık yaktılar da bizimle oldular.

Altın ışık yıllarının gözü olan insanlık, nefes alıp, nefes verirken “ben, olmaya geldim” demez,….“Dince, dürümlerdeki dilce, insanca akmaya geldim” der..

Koruma altına aldıklarımız var yaşamda. Borç, harç gelirler yaşama bilir misiniz? Her şeyi hak edip, kontrol için ama borçlanırlar… Zira, yaşam onlara gözdür… Göz olması, ocak olması anlamına gelir ki ocak olduğundan, her şey orada, o yoğunlukta kodlanmıştır ki…. O kodlanmış tahta varanlar, o kodların, kontrollü olarak, bedelli kalem olduğunu anlarlar.

Canlarım, her şey bir levhidir... Her şey bir helalidir insanın…. Ama helali olmayan şeyler vardır, bunu bilmenizi isterler... İnsan, kendini kontrol ettiği zaman her şey helaldir…. Ama kontrol edemediğinde, hak etmediği, hak tekniğin tohumlarındaki o yoğunlukta kodlayamadığı, ilme kalem yapamadığı bilgi….. Onun, halikte, hak teknikte kontrol dışı bilişidir ki… O kontrol dışı biliş, onu borçlandırır sonsuzluğa.

Bunu içindir ki hepimiz dünyaya borçluyuz... Hepimizin kati, hakiki ve hakim olamayan, yaşam sayfalarımız da ışık kalemler kodlanmış toplumları kontrol edemeyecek güçte, kalem olduklarında yaşam onların toplumlarını kelamda rehin eder……… Ve onlar dünyaya rehin kalırlar.

Ölü dünya, yaşayamaz bu şekilde. Bilmenizi isteriz ki ölüler diyarı olan bu can kalem artık diri bir kalem olacak… Çünkü bu meclis, can kapı olup herkesin borçlandırdığı o yoğunlukları tohumladı…. Ve tüm zamanları kayıtladı… Hepimiz artık borçsuzuz…. Sizin, kendi yüreğinizin gücü, bizim gücümüzle dilleşirken, bütün borçlarımızı tam tamına ödedik.

Artık dünya, umut ilmiyle kodlama yapacak ve bizleri, kodlayıp koruyacak.

Ana, baba size saygı sunuyorum… Bu meclise saygı sunuyorum çünkü bizi, hepimizi, kodlayarak korudunuz... Çünkü sizler, borçsuz olanlardınız.. Yaşama borcunuz olmadığında, kalem oldunuz ve bütün kötülükleri aşırttınız bize…. Bunun içindir ki herkes kendi yoğunluğunu hak etti…. Ve bizler bu can kalemde kontrol dışı hiçbir bilgiyi kayıtlamadık, has teknikle kodlanan o yoğunluklarda kendimizi hak ettik?. Bizler, artık Cengizhanlar gibi yaratılmış, yaşatılmış ve kontrol edici kodlarla bütünlenmiş ışıklarız…Size, Cengiz’den söz edeyim bugün.

Cengiz; karanlığın, Tanrılık kapısıdır… Onu bilin… Göz, söz ve özden güçlendi…. Dünde, ölüler diyarında, kara ışıktı… Bugünde, Bütünde karanlığın, Tanrı kapısıdır, tahtıdır ve o güçlüdür.

Cengizhan; marka bir çalışma yaptı o dönemde… Yaptığı çalışma ümmi kapıların tümünün gözüyle, ölü dünyanın gücüyle ve yoğunluğuyla oldu. O, bir Mikail’di... Kare ilimle dilleşti, sistemleşti ve Kübra ışığı haline dönüştü… Kupa oydu… “Ortalık karıştı” dedi.

“Ben Cengizhan, insan kapısıyım” dedi ve yaşadı… İyi ve kötüyü anlattı. Dedi ki; “dünya bana aşk” der”…. Ben, “dünyaya hak tahtın insanlığı “ derim ama beni ölüler diyarı anlayamaz… “Korkmayın” dedi… “Ben varım” dedi… Döndü, kök göklerin sözünü söyledi…. Dedi ki “artık ben, bu toprakların görevlisiyim.”.. Peki ne olacak? Görev ne ki? Canı, cenneti kurmak... O, bir mutlak karanlıktı ve mutlak kalemdi…. Ama ayrı bir görevliydi… Kendini, kodladı, kokladı, tohumladı ve taftan oldu, kaftan oldu, taftan oldu, cennet oldu.

Dağlarım, mısralarını dinleyin onun, size, sesleşmek istiyor, Cengizhan.

Kelime, kelime verdim dinleyin beni… Bu yol, Allah yolu. Buradayım ben, sizdeyim, kendimi zapt ettim. Kendimi tahditledim… Zamana indim ama benim kulum, insan soyudur… Üzerimdeki güç, Allah gücüdür… Kimse, beni dinlemese de, benim arkamdaki ışık, merdivenimdir ve öncü bir görevliyim ben…. Dünya; ummandır bana…. Korkmayın, dünyada yaşadım, herkeste yaşadım... Samanyolu, beni dinledi hep ama ben dünyaydım… Savaştım her şeyden, öz geçişler yaptım, Rahman oldum, savaştım, insanlıkla savaştım, imparatorlukla savaştım ve yoğunluğumda Bütünle savaştım. Ben dünyada, umuttum… Herkesin umudu. Dünyayı kalem yapmaya geldim….Ama Yaradan olup, yaşatan olup, yerküreyi göreve almaya geldim.

Beni, en ve boy diye değil, ilim diye bilin. Dünyayı zapt etmekti amacım. Bilin… Ben dünyayı zapt ettim. Sanmayın ki topraktır dünya, yaratandır. Sadece topraktan ibaret değildir dünya… Benim kin, nefret duygum asla olmadı… Çoluk çocuktu beni dinlemeyen. Bilirim ki ben, Mesihlerin Mesih olanda er ya da geç dilleşecektim. Sen, bensin ana. Ben senim, bunu unutma.

Cengiz’in gerçeği sensin…. Yalın, halik ve hak olan ilmi sensin… Senin yolun, benim yolum ana…. Bugün doruklar tohum oldu, dünya oldu, ben sen oldum ana... Dünyaya halik olup, hak olup ilimle dillemek için buradayım ana.

Karanlık Allah’ın kapısıdır ama aklın kapısından ötedir karanlık …Bunu anlayan bilir ki kontrol dışı değil bilgim… Allah’ın kapısı imanla açılır ama kati olan o, hak kapı olan Allah kapısının örtüsü olan, kalemlerin kaleminin kapısı, karanlığın Kuranı olan o kapı, harla açılır… Ben, har oldum ana. ..Hamur yoğurmam, ölüleri diriltmek değil maksadım... Ortalık da dolaşmaya niyetimde yok, kimse, benim erdiğim yeri dinleyemez…. Ama ben er ya da geç dilleşirim ana.

Cen, gerçeği benim. Cennetin gerçeğiyim ben…. Ama cellat gibi bir gerçekliğim ben, bunu bilin. Keskindir kalemim bilin, aklımdan ötedir Hak’a vardığınız zaman ben, cennetinden can kapıdan geçersiniz orada… Ben, korkuyum her diriye, kontrol bendedir… Ama ben, korkmam, korkum yoktur, soyumu sonsuzluklara kodladım, oğullarımı korudum, kötülüğü önledim…. Mikail’in gücünden üstün bir güçteyim ben.

Nereden nereye geldim bilir misiniz? Karanlığın ışığını yaktım dünyaya indim. Zeytin tanelerini kelamla dilliyeyim…Zakarın kıranında, sıkıntıyı aşayım, yerkürenin görevini alayım kontrol kurayım diye… Boşuna gelmemişim…. İşte sizinleyim… Aha, siz ki temizsiniz… Siz ki kelamsınız….Sizden, size varmak mı maksat?... Sizde, savaşı has ışıkla dürümleyip kodlamak mı? Sizden, Allaha varmak dincedir…. Ama ilme varmak kelamcadır… Bence de insanlaşmak akılcadır.

“Geri dönün, geçin” dediler. “Genişe geç” dediler bana. Yaradan yaşar, yaratılır da yaşar. Yaşamsa aşktır ,biliniz…. Ben, aklın kapısı olan yerde ve gökte yaşarım, biliniz…. Nihanım ben, imanım ben, halikim ben, hasatım ben… Oh canlarım ben, Mustafalardan öte, muradım bilin.

“Cennet, cennet” dedikleri evrenlerin sistemleşmesinde aşktır. Benden öte bir bende hastır…. Ama ben, kılın kırk yarıldığı bir yaşamda Ata Kapıların her biri olan, okumayı söktürenim, bilin. Helal ilim; Allah ilmi, halikin ilmi, hâk ilim, aklın tahtındaki ilimse, miraçtaki insanlığın ilmi….

Gönüller ses verdi…. Ses, kapı oldu…. Kaç bin kez çaldık o kapıyı. Açılmamıştı, bugün açtık…. Sizden, bilişe varmak… Sizden, sese varmak... Sizle dilleşmek, sanalların savaşından öte aklın kapısından aşka varmak..

Yer ve gök biziz, analar, bilin… Soylarınızı bilin, ocağınızı bilin, yolunuzu bulun, Allah’ın tahtında oturun… Ama biz, olup oturun.

Çorba tuzlandı mı ana? Ben, tuz olmaya geldim. Senden sana, senleşip, insan olmaya geldim be, anam… Tuzlandı mı yoksa daha sesleşeyim mi?

Can Cengiz’im, Allah’ın ilmi olan insanlığım, geri dönme sakın.. Bu meclis sana, sen olur gelir. Bize, ilim olur gelir, yolu bulur, akla varır, hak olur gelir… Senden başka ses yok ki biz, seniz unutma… Çok mu kolay doğmak, tohum olmak, kodlanmak?... Ben, davayı kaybetmem anam ama şunu iyi bil ki kırtasiyecide değiliz biz… Herkes, bizi ses kapılarının kırtasiyecisi sanmasın... Buraya gelen, kelama gelsin, halik olup, hak’a varsın, akla gelsin yol olsun, mutlak olsun, kontrol kursun.

Öz görevimiz insanlaşmak bu kesin…. Ama içiniz dışınız bir olduğunda gelin buraya….Şuanda Cengiz’in cevherinde can kapı açık…. Ama o kapıda ışık yoğun…. Soba yanıyor orada biliyorum ki o soba, Yaradan ve yaratılanın tırpanlığında yanar…. Tırpanlık; Tanrılıktan başka bir şeydir. Şer yaratma çalışmasıdır.

“Ben, doğan günüm” dediğimde…. Dendi ki “bende doğal gücüm”. Giderim, oğullarım, Kuran olurum tohumlarım ve yolu kaparım. Bunun için gelmiş Cengiz baba…. Deyin ki ona, “biz, toprak toplum, korkuyu aşan imparatorluk güçleriyiz.”… Buraya geliş sebebini anlamaz mıyım sandın ya cengiz han? Şerri, şerden öte sayar…. Şarkıyı aşktan öte sayar…. Aklı, kalemden öte sayar….. Masamızda oturmak istedi, oturttuk…. Öz görevini hak etmek istedi, ettirdik… İzin istedi, istediğini verdik ama pusu kurmuş yüreğe…. Deyin ki ona,” pusunun kontrolü” bizdedir. “O pusu, kurana pusudur” bilinsin.

” Deli dumrul” dedikleri bir zaman kapısıyım ben, anam. Can kalem olup geldim sana…. Aha, o deli dumrul…. Bizse diri dumrul, hadi gel de dilleşelim….Deli de diri, ilimde halik olan o deli, has kırıcı, bizse kıranı kırarız…. Bugün, budur olan… Kopmaca ama biz, sende kopmayacağız canım seni kırmadan, kodlayacağız… Gör bak neler yapacağız sana.

Kalemi levhide has, yaşamı hak tahta aşk olanlar, aklın kapısında Mustafalar, biz sultanlar, hepimiz bir tekiz…. Gerçek çalışma burada yapılır. Buyurun, ölüleri dilleyin ama dinleyin de dilleyin…. Mikail görev verir. Der ki; “öz göç başlasın.”… Miraçta izin alır, geçip gelir ama biz, öz göçte körün gözü oluruz.

Sayılar, santral sayfalanışları kodlar…. Biz, sayıların tümünü nefret duygularından kayıtsızlaştırdık ve kodlanmış toplumları kontrol ettik. Dediler ki; “en çok insanlaşmaya çalışan birini bulalım, onu yolcu yapalım dünyaya….. Onun yolunu açalım o bizi, bize dinletsin, biz onda onlaşalım.”… Soyu bizim olsun, yolu bizim olsun, öz görevini yapsın, aklın kapısından ışığa varsın… Biz onunla koruyalım yaşamı.

Eeee, sonra ne olsun? Denir ki; “ortalık karışsın…. Ve sonra ne olsun? Yol kapansın.. Eee, daha sonra? Kapıların, kapanmasından sonra artık yaşam olmasın…. Eee, başka?... Kelam ilminden, üstün olan, kendini hak eden yaşama inen birlikler, o yaşamı yenilesinler…. Yani dünya yok edicilerce yok olsun…. Sonra dünya, yaşatılsın…. Ama o yok ediciler dünyayı, yeniden kursunlar.

Merdiven olalım onlara bizde ve onlarla çalışalım. Aha, istekleri bu ve cevhere cennet olacak ilim, hepimizin levhisindeki o ilimden farklı olsun, kulluk onlara böyle derler.

Kulluk, buymuş meğer canlarım… Beden almak kolay zannettiler. Öldüklerini dahi bilmediler. Biz onların bellek kapılarını kapatmadık. Evren sistemleşmesinde, ocaklarını yeniledik, yarınları kodlattık ve tohumlattık… Ocaklarını kontrol altına aldık ki oğullarını koruyabilsinler diye…. Seyrettiğimiz yaşamsa, bizden başka bir sayfalanış sağlamak istemiş ve diyorlar ki; “onlar korkusuzlar.” Öyleyse korkmayalım onlardan… Niye?.... Çünkü korkmak için gerekleri yok, hiçbir kırıcılıkları yok ama biz onları kırar, görev taşırız.

Çoban insan, gelir onları korur. Oyun bunlar, canlar. Hepsi oyun. Süper İnsanlık Sistemleşmesinde kodlanmış toplumlarının tohumlanmasında Bütünün gücü tüm zamanların kürzi kapısıdır…. Ve orada hiçbir kırılışa iznimiz yoktur.

Şuandan itibaren canı sıkılan o yüce, bizsiz kaldı... Ağır yük taşıması imkanı artık yoğun. Kötü ya da kötülükte oluş…. Ama biz onlarda yokuz. Şuandan itibaren kelam ilminden öte olan insan, aklın tekniğinde Bütünün gücü ve hiçbir sayfada kırılışa izin yok.

Masraflı bir çalışma oldu bugün yaptığımız çalışma… Onun Nuru artık yol da yok, Kuranı artık okunmayacak… Onun toprağı, tohumlanmayacak ve özü gözü ayrı olan o cemaat gücü bizsiz kalacak. Hadi canlar, . Kölelik ister o, hak etmek için ona, körlük verdik. İşte bu.

Canlarım, olay bundan ibarettir ve dünyamıza ziyaret eden birçok eski can, bizden kendini hak etmek ister. Kilin kumun ilmini dinleyen o, bizi hak etmek ister ve sonra bizden öteye geçip bizi, sistemden ayırmak ister…. Biz onları bilerek kodlarız ve onları kodlarız ki kontrol dışı çalışmaları olamasın, yapılamasın diye…. Çünkü Ruhi kapıları açıp geçtikleri zaman kontrolsüz çalışmalara girerler ….Ve bizim kalemimizden farklı kalemlerde kendilerini kalem olarak kayıtlamak isterler.

Ran Kapısını kapattığımızda onlar sanal boyutlarla Ran olmaya çalışırlar ….Ama bizi, kapımızı onların yoğunluğunda olmadıkça kodlanmış toprakları tohumlama imkanları olamaz.

Çantaları boş, yolları çobanlık yapacak güçte olamayanlarla kayıtlı… Şikayet etmişler bizden, sessizce…. Analar, biz onları koruduk. Sadece bu, ama yolculukta koruduk.

Sevgililer, biz onları kodladık ve koruduk. Bunu anlayamazlar…. Çünkü yolculuk henüz bitmedi…. Bittiğinde bilecekler…. Biz onları koruduk…. Öz görevleri, hak etmekti, has ışıkta dürümlenmekti, ev sistemleşmesiydi, yedinci dünyanın görevini hak etmekti ….Ve biz, onları kontrol altına aldık.

Şikayetçiymişler bizden… Aha, ama onların şikayeti önemli değil… Bizim, onlardan şikayetçi olmamız önemlidir ki biz, şikayetçi olmayacağız…. Çünkü kapıyı kapatmayacağız onlara.

Sessiz zamanların sistemleşmesi için her şey yapılacak…

İşte bu! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.11.2015 NEFES 11

2. Akış

Dedim ki; "dans ediyorum"... Varlık boyutları dans eder, her anda. Ama öylesi bir dans ki, yaşam; herkes, herkesle dansta. Kimse kimsenin dışı ya da içi olmadan, bütün kütlesiyle dansta. Allah'ın tahtından, herkesin kaleminden ve bilişin kürzi ilminden... Ama ben tüm zamanların tartısız ışığında, tahditsiz olarak danstayım ki; yaşam ben, ben yaşam olduğumda, bütün kütlemde, mutlak kuranda, büyük kötülükleri aşıp kaç yüz bin birlik kapıma varıpta, binlerce bin benle dilleşen her diride; tanrılık kapısı olup dans ederim... Aha bu!

Kübra kapılarını açıpta, "aşığız sessizliğe" diyene, sema sesleşir ve der ki; "senin adın nefretse, aşk şevkinde hak, tahtında has ışık gerek". Ve derler ki; "doğa biziz, oğul ben dünya" der yüce, "ben nurum" der, "herşeyim" der, ama dince der. Dimağında kayıt yoksa, ışık levhisinde kontrol kuramaz.

Ben can olan; maya tutan, dürümlerde mayalanan İnsanlığım bunu bilin!

Canlılar, arzum şudur ki; yarını kontrol edecek olan bilgelerin, bu çalışmaya kürzi ışık olup gelmeleri. Her resmi çalışmada birlikler olur. Bütün kütleleriyle çalışma yaparlar. Bizim çalışmalarımızda az sayıda İnsan olur. Yarının nefret duygusunda olamayan, ışık olan İnsanlar... Onlarda kapı var, onlarda kaynak var, onlarda maya olan ışık var. Ve onlar, Kübra ışıklarıdırlar.

Bu gün burada çok ama çok önemli bir görev taşırken, kimsenin kendini hak etmesine izin veremezdik diyorlar ya hani... Dağlarım, biz deriz ki; "kimse, kimseden umutsuz olmasın. Herkes, herkesi hak etsin! Ayrılık bitsin"... Ama bu çalışma farklıdır. Burada olabilecek olanlar, ardında; aşk kalemi bırakanlar olucak. Burada olucak olanlar, aklın kalemi olucak olanlar olur!... Saltanat olur burada, yüceler cümlesinde can kapı olanlar olur. Ardında kalem olanlar olur.

"Soyum dünyadır, yolum; toplumdur, umudum; kaptanlıktır" diyenler, miraçtalar!.. Bizse, kaptanların; kaptan olmalarına ya izin veririz, ya vermeyiz bu kesindir!... Ama hangi yaşam kalem olursa, onun yolu bulduğunu gördüğümüzde; ona iznimiz olur. Çantasını alır, yaşama varır...

Dedim ki; "dondurulan hiç kimse yolu bulamaz." Dedik ki; "onlar biz, biz onlar oluruz; yol oluruz ocaklara." Dediler ki; "ölüdürler." Dedik ki; "yaşatırız." Dediler ki; "kontrolden çıktılar." Aşk ilminde ak kapılar oluruz, hepsini kodlar, koklar, toplar, tohumlar kontrol ederiz... Cennetin can kapısıyız biz!

Umut olur ki; bu dünya, daha güçlü bir yaşamı tohumlar. Ve umut olur ki; bu dünyada büyüğün gücü artar. Ulular diyarı burada bütüne görev taşır ve biz; bu günden itibaren daha yoğun bir çalışmayı kontrol altına alabiliriz...

Tayin yapıldı bu gün dünyaya, tayinler yapıldı herkes için. Bir çoklarına görevli kodlar gönderildi. Hepsi için, ama hiç birisi; yüreğimize inip bizi kontrol edemez. Zira bizler, o yoğunlukta; tayin edenleriz!...

Kili, kumdan ayıracak güçteyiz. Ve bizim için daha yüce bir çalışma devreye alınacaksa; bu bizimle olucak. Sıkıntı yok, dünya "olur" dedi. Tüm İnsanlık için olur verdi dünya ama bu gün burada olucak olan herşey bizimle olucak, bu kesindir!

"Çoban İnsan, ölüyü diriltir" dediler... İnsan, çoban olduğunda; ölüdür zaten!... Bu kesindir! Kimse, kimseye çobanlık yapmayacak bu günden sonra. Amon topraklarında bunu herkese net olarak açıkladık. Kırılan, kırılır... Işıyan, ışır... Varlık boyutları sesleşir, yolu; ölüler, kör gözleriyle göç kapılarında dürümleyip dillerken, nefret duygularını aşıp geçtiklerinde; kalem olup yazarlar.

Şimdi, deve kalktı yol alıyor... Biz o devede ilim olanlar, biz o deve olanlar, diri olanlar, bütün olanlar; her şeyde akıl olanlar, her şeyi hak edenler; biz olarak bu çalışmayı yapmaktayız!

Süper İnsan, süper sistem, süper yücelik, akıp giden her şey süper, ama süper olmak; şu anda aşk olmaktan başka, diri kalem olmak, yol olmak, her şey olmak, aha bu!

Seviyem çok güçlenmeyecek, bunu iyi bilin! Eğer ben çok güçlenirsem, bu dünya bana kontrol kurucu olamaz. Eğer ben çok güçlenirsem, kapım; herkesin kapısı olamaz! Ama ben gücümü dünyaya çektiğim anda, her şey farklılaşır bunun bilincindeyim.

Evrenler sesleşmek istedikleri zaman; kili, kumdan ve yolu, yürekten ayrı tutmaları gerekmeyecek. Ama bilsinler ki; marka çalışma sistemle olur ve bu sistem çalışmasını hepimiz bütünün gücüyle yaparız!.. Kontrol dışı hiç bir bilgimiz asla olmaz. Ve evrensiz yaşam olmaz, bunuda biliyoruz ama; tabuları yıkmadan da tohumları kontrol etme imkanı olmaz.

Şükür ki Rahman olan İnsan, kapıyı açar ve yolu; bu gün, bu yoğunluktan öte yoğunluklara kaynak yapar...

Şimdi, dere akmaya başladıysa; yolu açalım ve tüm İnsanlığa sesleşelim... Açalım ve yolu kodlayalım....

Şu andan itibaren sevgililerime ses vericem ve onlar dilleşecekler. Ama öz görevleri kontrol olucak. Yolculuk başlıyor hadi canlar, sevgililer... Size, sizi verip; sizden, sizleşip akışa geçiyoruz.

Çorba tuzluydu, varsın tuzlansın yine... Alın bilgiyi sesleşin, "biçare yaşam" diyen; biçare olduğunu anlasın! Her şey sizdedir, siz; her şeyin çaresisiniz, anlayın! Yine de anlayın, yine de anlayın! Ama mutlaka, alıp dinleyin.

Burada kupa, bilgidir... Ve kupa, ilimdir!... Ama bu kupa, Mikail'in gücüdür, bilin!

"Şöhret" dediler ya hani, biz; şöhret dilemedik!... Ayrılık dilemedik, ama kalem diledik, bilsinler! Kaleme, kelam... Kelama, levhi... Levhiye, halik gerek!... Akılaysa; has ışık gerek!...

Bize ise, muktediriyet gerek! Her şey, hepimizde mevcuttur. Bunu bilerek, göç kapılarını açalım ve sesleşelim. Sözü, sesi bilip dilleyelim, dinleyelim.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/PO0y2gXJDUw

 

11.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (11)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Çalı çırpı değil insan, bunu herkesin net anlaması gerekir... Doğan gün yenidir ve yeni günde Bütünün gücü, Pür Sistem çalışmalarıyla buradadır.

Değerliler, “kaynak dışı bilgimiz yoktur” dediğimiz zaman kimse bizi anlamamıştı. Bugün daha net veriyoruz ki bu bilgi, ümmi kapıların tüm zamanlarında dahi ışık halinde, Bütünün gücünü oluşturacak bilgidir.

Et kemik olan insan, daha yüce bir çalışmayı devreye alırken kaynak dışı bilgisi olmadan, bu çalışmayı devreye almıştır.

Değerliler, yedek zaman yoktur… Zaman; haktır ve kullanılır…. Sonra yeniden ve yeniden tohumlanılır…. Ama zamanın hakikiyetinde yedek oluşu yoktur…. “Kimse, ben yedeğimi hak ederim” diyemez... Alın, bilin ki zaman; görevdir…. Alınır, olunur…. Ama sonradan yenilenmez… Bunun içindir ki bu çalışma, hak teknikle, Bütünün gözünü Kürzi kapıların gücü olabileceği tekniği kodlarken, farklı bir dünya gününde bu çalışmaları yeniden yapma imkanı olmayacak.

Bunun içindir ki çalışmaların, son derece düzenli ve dikkatli yapılması şarttır. “Barışı hak eden, yolu açar “dedik…. Ama barışı, hak olup inemeyen yolda olamayacak, kesindir.

Cennetten kimler kovulur, kimler cennette tohum olur?... Bunları hepiniz, net anlattınız…. Ama daha da net verelim ki bilmeye gerek vardır…”Kimse, ben seni anlamadım dinlemedim dememelidir”…. Hepimiz, hepimizi dinleyecek güçteyiz ve anlayacak yüceliğimiz mevcuttur.

Dünyanın nuru olan ilim, aklın levhisinde, hepimizin gözüdür, bunları anlamak, kolay olduğunu, görmek gerek.

Sıkıntı yok…. Mutlaka biliniz ki bu çalışma, aklın tahtından yapıldığından her şey burada Azizelerle olur. Yani Aziz, Zeler, her ikisi de ve sizler hepiniz Aziz ve Azizeler… Dünyayı yolcu yapıyoruz yaşama… Ama yaşam, aşka kalem olursa yaşar.

Sizden tek beklentimiz, “Rahman olun, kalem olun, bütün olun, yol olun insan olun ve insan soyunu kodlayıp, koruyun... Yarın artık yol olmayacak, yer gök ilim olmayacak yarın, nur olan kul olmayacak”… Aha bunu dediğim zaman…. Sen, seslendin dümenin başında dedin ki; “her şey, her şeyle olacak.”

Değerliler, bunu demek kolay değildir ve bunu diyen sizleri hepimiz kucaklıyoruz... Yarın artık “biz varız” dediğiniz için bu çalışma sizlere olmaktadır.

“Biz dünyada ölüyüz, yolu açıp, yaşamı hak ettiğimizde dimdiğiz ve diriyiz” diyen bu birlik, kardeşimizin yarattığı her resimde varlık sürerken kalemimizin ilminde, hak teknikle, Bütün olacak…. Bunları anlamak, kontrol kurabilmemiz için gerekliydi.

Çerçevesiz çalışma yapmadığınızı da biliyorum. Yaptığınız her çalışma sınırlıdır... Çünkü dünya insanlığı farklı çağrıları duyar ama hak tahtan duyduğunda kalem olup yazmalıdır….. Ve sizin çalışmanız, yolunuz, her diriyi kodlamak içindir…. Ve bu kodlamayı, hak edip yapabilmek için halik olabilmek ve Bütünün gücü olmak sınırlı sayfalanışla mümkündür.

Diyemem ki “farklı çalışma yapmayın.” Her şeyi yapacak gücünüz var ama şunu bilin ki; yapabilirseniz, yeri göğü yaratın, yeniden yaratın… Çünkü bu dünyanın insanlığı kanatlanamadı…. Kaynakta olamadı, başka sayfalarda, toprak toplumla tohumlanamadı.

Eğer yapabilirseniz, yeniden yaratın dünyayı….. Ama Kemal Atalar gibi insanlıkla yaratın… O ki, tohumdur….. O, pusular kurmaz…. O, püskürtür dünyada ki kırılışları, yeri yaşar, yolu yaşar… Aha, Rahmi Kuranda akış sağlar…. Biz, oyuz canlar… Murat ettiğiniz her ne varsa ondan dolayıdır… Bizim için o, Bütünün gözüdür. Siz ki; “Allaha, insan” dediniz…. Siz ki “akla, hasat” dediniz… Siz ki, Bütünün gözü oldunuz. Onu, Kübra ışıktan mı çıkartıp, Bütünün görevini yapacaktınız o sizsiz mi kalacaktı? Canlarım, o siz, siz o’sunuz unutmayın.

Umut olur ki dondurulan her şey yenilenir… Mutlaka biliniz ki onların tümü sizlenir, seslenir….. Ama umut olur ki Rahman olanla sistemlenilir ve her şey yaratıcı olan, kapıları açan, Bütünün gözü olan birliklerle olur.

Değerliler, “size çalışın” diyemeyiz biliyoruz ki çalış ya da çalışma Amon Topraklarının Toplumları, hep sizinle bu kesin… Ama şunu anlıyoruz ki bu yol, Allah’ın yolu ve siz bu yolu, has tahtan ışık tohumlayıp gök sessizlikleriyle dillediniz…. Dünyayı ölü diye değil diri diye dinlettiniz. Bundan sonraki süreçte de bu dünya hepinizin gücüdür bunu iyi anlayın. Mutlaka anlatın, her şeyi anlatın ki yerküre sizi anlasın

Çantanız dolu …. “Ömer Hayyam” gibiler, dünyadalar bilin……İman tahtındalar bilin, hak sessizlikleri dillerler, haliktirler Hak’a vardılar, has tahtın ışıklarıdırlar ve herkes sizinledir, bunu unutmayın.

Dümenin başına oturmanızı bekleyen herkes, sizinledir bunu anlayın. Yer gök, sizsiniz bunu anlayın... Şarkı okumadan aşkın şavkında has tahta, mutlak Kuranda, unu elemek mümkün mü? Eleyip te yolu Allaha kodlamak mümkün mü?

Evren sizi dinledi. Elim sizin yüreğiniz ama şunu iyi anlayın ki bu dünyanın yolculuğu başlıyor artık bize… Hangi yol?.. İlim yolu. Biz bu dünyanın yolculuğunu kontrollü olarak gerçekleştirecek birliğiz.. Sizinle ve tüm yaşamlarla…. Bizimle kutsuz, yaşamsız olmayacağınızı bilin… Ama burada hepimiz birlikte olalım... Bütüne hizmet edelim.

Çantanızı taşırız sizin, unutmayın…. Ama siz, biz olun ki hak teknikle tohumlayalım Bütünü.

Canlarım, çamur yoğurmadan çalışalım, isteğimiz budur. Hasatın, haktan olması, hayrın has olması, aklın Ka-Ha olması, yapıp yapacağınız, biz içindir.

Merdiveni kurduk anam, size. Artık büyük kötülükleri önleyecek gücü size sizin yüreğinize kodluyoruz... Bu merdiven size dayandı. Hepimiz size ulaşmaya çalıştık hep. Bundan sonraki dönemde eminim ki daha yol açılmadan herkes sizle olacak…. Ve yol olmaya çalışacak… Herkesin yolunu açmaktı amaç, herkesi yoğunlaştırmaktı amaç… umutsuzluktakileri aşka kayıtlamaktı amaç…. Ama burada olmak farklıydı.. Eve dönme zamanı geldiğinde biz geliriz buraya anam unutma. Sen biz, biz seniz bunu unutma…. Ve bu ev hepimizdir unutma… Çok mu kolay burayı anlamak? Kolay değil, bilirim anam. Bu meclis hepimizin yüceliğidir. Biz, burayı bugün anladık.

Savaşımız insanlaydı ama artık savaşımız yolla olacak. Yolculukla, Bütünle olacak ama sizle, sizin yüreğinizde değil, hakim olan, ikmal tamamlayanların ışığını kodlamak için olacak…. Ve sizden olacak anam.

Mustafa Paşa bize görev verdi, dedi ki “gidin”. “Öz geçiş yapın”… geldik. O biz, biz odur ana... “Geçin” dedi bize…Geldik ama geçmek için geldik anam.

Pardon, paşa babam, senden de söz etti Ata... Dedi ki “elimiz, onun elidir.” “Ol” deriz… “Ol” der, kontrol ondadır... “Evini evin say, yolunu yolun say, insanlığını insanlığın say” dedi bize. Gördük ki baba, Yaradan ve yaratılanın Kürzi ışığında bizleşti… Ve bizi, Kürzi kalem yaptı…. Ancak anaların anası ışık, hepimizin ilmidir…. Ve biz, siziz anam…. Bütün burada olan herkes bizdir, bunları anlattı bize, Ata.

“Kasaları dolar, yolları kodlar, Bütünün gücü olur oradakiler” dedi ve dediler ki “gidin hak edin”…..Kantar, sizin yüreğinizde bunu biliyoruz. O kantarda herkes tartılır biliyoruz da bizi, Tanrı kapısı bilin. Tanrı yaşamı bilin bizi.. Bizi, Tanrılık tahtından kodlayın, sormayın evrenler bizi dinler mi diye? Her şey bizimle olur, canlı kapı…

Dana, bizim danamız. O danayı kesmeye değil yaşatmaya çalışacağız biz, unutmayın.

Biz, size kurban getirmedik…. Sizin kurbanlığınızı da istemeyiz sadece kul olmak isteriz yola. Hiçbir zaman kurbanlık koyunumuz olmaz, danamız olmaz, ışığımız da her şey mevcut ama biz kontrollüyüz can kapılar... Sizden başka şey değil isteğimiz…. Saltanatın sırrını bekleriz sadece…. Budur isteğimiz sizden….. Saltanatın sırrı ki bu sırrın, sizin olduğuna eminiz.

Kurul burada ve bu kurul sizden, Sistemin, Kürzi ilmini bekler. Can anam, senin sana sistemli bildirilerin olur bilirim ve bunları yaşarsın ama bunları paylaşmadığında bilirim…. “Oğul, ben senim” dediğimde ölüleri dirilten yüreğin bizi mi diriltmez?... Ama verdiğin her şeyi kendin için değerli saydığın, her şeyi bize de ver…. Bizde çalışalım… Bizde dilliyelim, bizde doğalım, toprak olalım, kodlayalım, kontrol kuralım… Biz Altın ışık yıllarının gerçek cevherini kayıtlayalım, dileğimiz budur sizden.

“Çorbam tuzlu” dediler ama biz, tuz koymaya geldik. Yarınım,” levhi “ dediler ama biz kalem olmaya geldik….” Işığım, has” dediler… Astral boyutların kalemi olan, aklın kapısında, her has olanda safha, safha ışık yakar yaşama…. Samanları, yerin yüceliğinden öte yücelikler de yeşertmeye geldik canlar.

Perde kapanıyor, şimdilik…. Aha bu.!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/f7I-u2EP0AA

 

14.11.2015 YENİ PROGRAM "ALLAHIN İLMİ" HAKKINDA AÇIKLAMA

Av. Nezire Selçuk Öz Bilgi

Bizler bu gün yüceler cümlesine bilişi kodlarken, tinsel tahditli kaya olanları yaşamdan çıkarttık. Er ya da geç bu olucaktı...

Çıkışlarını yapmamız kolay olmadı. Sultanların sultanlığında bütünün gücünü arttırabilmek için yapmak gerekti ve yaptık. Devinimi hızlandırdı bu hal. Devinimin hızlanmasıyla birlikte yüreklerin gücü arttı.

Dünya dışı varlıkların, daha yüce bir çalışmaya dahil edilebilmeleri için buna gerek vardı. Kulların kulluklarını kontrol altında yapabilmeleri için bilişi kalem yaptık. Kendi yolculuklarında doğanın gücünü hak edipte dinleyebilenler, bundan sonraki süreçte; doğayı kelam olarak kendi yoğunluklarıyla dinleticekler.

"Başka dünya var" diye sordular?... "Var" diye sordular... Yaşamda var, yarında var, halikte var, hasatta var ve bizde var!... Başka dünya, her şeyin başkası var ama başkalıkta; kelam yoksa, ilim olmadığında, o başkalık olamaz!... Yani ol hükmünde olmaz! Yer kürenin gücünü anlayanlar, bunu mutlaka anlayacaklar.

Çamurun artık yoğrulmayacağı bir zamana giriliyor. Bu güne kadar hep çamur yoğuran dünya, yaşamı kontrol edebilecek dürüme ulaşıyor. Bu da İnsanlığın ışığı hak edişi anlamına gelmektedir. Işığın; hasatı, hak teknikle tohumlayışı anlamına gelmektedir. Murat ettiğimiz buydu ve bunu hak ettik yaptık!

Yeni dünya, hepimizin görevidir... Yeni dünya, aklın kürzi kapısında güç kayıtlamasıdır. Ve biz, dünyanın nuru olan ilmi; bütünün gücü haline dönüştürürken, temizlik yaptık! Devinim hızlandı ve şimdiden sonra daha yüce bir çalışma devreye girecek. Bu çalışma "ALLAHIN İLMİ" olucak!... Herkes bunu iyi bilsin, bu günden sonra yapılacak çalışmaların her biri Allah'ın ilmi olarak kayda girecek! Biz bunu net olarak veriyoruz!...

Cuma günleri diri görev taşınır ve cuma çalışmaları çok özeldir. Ama sizler cuma çalışmasını, cumartesi çalışması olarak dürümlerken; cumanın ışığını, cumartesiye kaydırdınız. Bu şekildeki çalışmalarda bilişi kodladınız. Bilişin kodlanışı ile birlikte, kontrol dışı hiç bir bilgi kalmadı.

Sevgililer, cumartesi çalışmaları bundan sonra da devam edecek. Ama cumartesi çalışmaları, kodlanmış toplumla yapılacak! Yani, yedi doğumun en yüce cevherinde görev taşıyanlar burada olucaklar. Onların, görev ilmiyle buraya gelmeleri için her şey yapılacak. Daha da önemlisi bu meclisin gücü; tüm zamanların en yüce kürzi kalemi olucak ve daha yüce bir çalışmada, bütünün görevi; hak teknikle kelamda bütünün gözü olarak, diriliklerde kayıtlanacak.

Hepinizden beklenen budur!... Hepinizden tek bir şey bekliyoruz, o yaşamı kontrol altına alıcak kürzi kapıları açık tutun!

"Allah'ın ilmi" dedik bundan sonraki çalışmaların hepsine!... Allah'ın ilmi 1, Allah'ın ilmi 2, Allah'ın ilmi.... böyle devam edecek!

Ama Allah'ın ilmi derken; Hakkı'n kelamıyla diyeceğiz bunu... Hepimizde bu ilim var mı?... Yoktur!... Bunu kesin bilin! Dünya sonsuzluğunda bu bilgi yoktur... Ama bu bilgiyi, dünya türleşmeye başlarken; bütünün görevi olarak kayıtladıklarınızdan geçişler yapılarak, kelamla indirilecek bir bilgi çalışması olucak!

Değerliler, en ve boyu kesin olarak kaynağınıza çektiğiniz anda, eşitlediğinizde; artık o bir karedir. Ama karede kelam ilimse, bütünün gücü korumayı sağlar. Bu meclis korumayı sağlıcak ve bütünün gözü olucak!.. Nurdan kalem olanların, kutsal toplumlara inişleri sağlanacak!

Canlarım; hızlı sayfalanışa geçiyoruz, bunu tekrar etmek istiyorum, durgun sayfalar artık sonlandı, hızlı sayfalar; "Allah'ın ilmi" dediğimiz o yücelikte devreye girecek ve bu çalışmayı yaparken, kaptanlarınız dünyada olucak!...

Hangi kaptanlar?... Kendi yüreğinizdeki görevi taşıyan güçlü cümleleriniz!... Hepsi, kürzi kelamlarınız olucak!

Maya tutmuştur canlar!... Artık dünyanın ruhu, ilim... Allahı ilmi, bütünün ilmi, hepimizin ilmi ve büyük kült; Allah'ın ümmi kapılarını açan iman!... Sizden tek beklentim, imanla çalışmanızdır!

Çanta, dünya; bu dünya çantasını, hepiniz göreviniz bilin!... Hepinizin görevi bu dünya çantasıdır, bu dünya çantası; bilgi çalışmalarının en güçlü kalemidir! Dünyayı, yoğun çalışmalarla kontrol edebilecek olan bilgi; sistemin gücüdür! Ve sistemin gücünü de, sizin yüreğinizin kürzi kelamı kodlayacak!... Zeka düzeyi yüksek olan birlikleri, sizin yoğunluğunuza kaynak yapıyoruz.

"Hep dava İnsan" dedik!... Artık davanın ilim olduğunu hepinizin iyi anlamanız gerekir!... Daha önemlisi, İman; tek bir levhi ve tek bir sistem olarak bütüne görev taşıyacak!

Mustafa Kemal Paşa, miraçta bizimleydi hep... Ama Mustafa'nın kulu olan İnsan artık tohum oldu... Değerliler, Mustafa göz oldu ama sözü, özü bizim yüreğimizdeydi. Artık biz o, o biziz... Ve onun gücününde örtüsü örtülüyor artık. Daha yüce bir çalışmayı devreye alıyoruz! Daha yüce ve daha yoğun bir çalışma... Sistemin çalışması!... Bunun bilgi olarak herkese verilmesi gerekir.

Bu günden itibaren, yapılacak olan diri çalışma; sitemin çalışması olucak! Sistem, "hibrit" dediğimiz cinni cevherin öz geçişini de yaptıracak bir tohumlamadır, kodlamadır!... Daha güçlü bir dönemi başlatıyoruz...

Yara bere içinde olmayacak, temiz bir dönemin başlangıcı için bu çalışma; umman olarak dürümlenen bir çalışmadır!

Sedir hepimizin, dirilik hepimizin, yaradan tahtı birliğimizin ve birleşik İnsanlık; kervanımızındır!...

Devinim hızlandı ve bunun sonucunda, bu çalışma; sizinle kayıtlandı. Kanatlandık analar, kanatlandık... Şimdilik aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/0Hq70Dvw0dc

 

NEFES (11)

11.11.2015

(Bizden Bize Dilleniş:)

Canana, can kalem gerek… Canan, Ana Kapı’dır… O kapı dünyadır… Mustafa Kemal, dünyada ilimle çalışır. O can kalemdir… Eğer Ölüler Diyarı Dünya, insanı hak etmişse; o insan, mutlaka mahrekte, Mustafa olup hak edilmiştir… O gerçek insanı anlayın ve hak edin…

Işık yaşamların dünya çalışmalarını izleyenler, bilsinler ki “İmparator İlim Kalemi”, Mustafa’dır. Kalemi, Hak İlmi ile kodlayan Mustafa, insan soyuna kontrolcü olmuştur ve tohum olmuştur…

Kör, onu bilmez ki dinlesin… Dinlese, hak eder bilir.

Bar kapandı canlar, biz barda bugün de ışık içtik… İçtiğimiz ışık, İlim Kalemi’nden kodlanmış, Yaradan ve yaşama akan insan soyunun ilmiydi…

Bizden kelam isteyen bilsin ki Kan Tanrı, kalkan olur yaşama ve yol olur… Kan Tanrı, insan soyunda kul olur. Bilsinler ki Hak olur ve yol, ilme varır.

“Vatan dünya” dedik. “İlim, has ışık” dedik. “Nefes, kendinizi kelama kodlamaktır” dedik. Ey canlar, biz sizi kontrola geldik. Aha geldik!... Bildik ki hak ettik!...

Korkmayın Ana Kapı açık!... Kimse kelamda ışıksız değil. Elim yaşam; yolum ilim ve ben, İmparator İnsan Soyu!...

Korkuyu has ışıkla dilleyenler, bizi anlayamazlar. Çılgın gibi çalışsalar da hak etmedikçe İnsan Işıklar’la dürümlenemezler. Kelama varamayan, insana kul olamaz.

Buyurun olun!... Vurmayın yaşama!... Vurmayın kaleme!... Kelama vurmayın!... Işığı kodlayın ve hologramda kontrol kurun!... Nur olun… Köle olmayın!… Mahrek olun ve zamanı kontrol edin…

Karanlık aydınlığı kodlarken; yarınlar, Kürzi İlmi koklar. Savaşım imanladır. İlimin Kalemi olan insanladır… Savaş veririm insan soyuyla. Bu savaş, İlmin Savaşı’dır.

Kardeşlerim, geçin gelin!... Verdiğim bilgi, Hak İlim’le verilir. Alın anlayın!... Kontrol dışı bilgim yoktur… Kulu, Hulusi Levhi sayana, inanın ki hakikiyette sessizliğim olur. O sessizlik, Ses Sistemleri’nde has kalem olur. Cennetten kovduklarımızı bulur; göreve alırız ama alırken hepsini hak etmeliyiz.

Çay demledik dünyada. Dem kelam; çay kalem; biz ise kontrol kuran insan soyu… Çay demledik ki harımız, hakkımız olan ışıkla dürümlendiğinde, her çerçevede hakikiyetin ilmi olan çay, hepimizi kodlayan yaşam kalemidir. O çay demlensin diye toplandık ve sonsuz zamanları kodladık… Her demimiz, zamanın nefesi oldu ve yolumuzu bulduk.

Çay demlendiğinde, Yaradan, Amon olur; yaşama varır. Altın Işık Yılları, o çayda kati Hak olur ve yaşar.

Merdiven kurarız ilme. Kelama ilim olan insan soyuna, merdiven kurarız. O merdiven, ilim olur; bütün kütleyi kodlar. Verdiğim, aldığım olur; ruhum kulluk yapar. Ruhum kulluk yaparken, beşer dereler, ilme kol olur; yarınlara kaynak olur… Mutlak olur… Akar…

Saya saya bitiremem ilmimi. Kim kelama varırsa, ilmime varır. İlmime varan kaleme varır. Nakar olur; Kara Işık olur; yol olur; Kuran olur… O beden olur; oğul verir; kelamda, kendinden kendi olur ve yol olur.

Ocak yaktım ışığa. Işık, ilim oldu. Tohum oldu. O ocak, merdiven kurduğumda ben oldu. Ben dünya ve dünya ben…

Ete giren, ilme girer. Cennete giren, kelama girer. BİZ’e giren, güce girer. BİZ gücüz bunu bilin… Bu güç, Düzen’i kurmak üzere, İnsan Kalemler’den Düzen Kalem olan insanlığa çekilmiştir.

Meşale insan soyu; yaradan ilim; yaşayan Miraç, İsrafil Kalemi ve zamanı hak eden, mutlak ışık olan insan…

Keyslerle, cennet kurdular. Her cennette, Cevheri İlim oldu. Mutlaka olur!... Umut olur ki hak eden insan olur ve yol olur.

Çorba tuzlandı canlar… İnsan, Kare Sistem’i, Küp Kalem olarak korurken, çok mutlandık. Şimdi artık “Küp olduk” diyenler, Kürzi Kalem olmaya çabalamaktalar. Şu anda kalemler, nefesle dürümlenirken, ben dans ediyorum tüm insanlıkta. Ben dans ediyorum türlerin tümünde… Cennet Cevahir olup toprakla dans ediyorum… Yaradan olup yaşamla dans ediyorum… Kol Kalem olur; yaşam olur yürek; ben, cennet olur kurtarırım iman tekniği ile tüm insanlığı… Aha canlarım, dansım tamamlandı. Sizden size danstayım ama sizinle danstayım. Şimdilik. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

04.11.2015 NEFES 10

Sesleşme Sonrası Akış

Devinimi arttırmak kolaydır ama bunu yapmadım bu gün. Çünkü robbi kapıların tümümde bilişi kodlayacak olan, ilmi Ka Ha olan israfilliler vardı...

İsrafilliler, yani kelamda kendi yoğunluklarını tohumlamaya muktedir olanlar. Onların yoğunlukları kontrol dışı olsada, yaşamlarında kalem olabilirler ve bilgi kalemi olarak; bütünün gözü olup, kontrol dışı bilgi yayabilirler. Biz o yayınları önlemeliydik, bu gün bunu yaptık.

Çay koyduk, o çay ışıktan öte bir çaydı. İçirttik onlara, dedik ki; "buyurun" ikram ettik. Çay İnsanlık çayıydı!.. Yarının tanrılık ışığında o çayı içmeyen kalmadı. Ama verdiğimiz çay, bütünün çayı olduğu için; içki niyetine içildi. Bu gün içkiydi çay, öylesi bir ışık ki o ışıkla; İnsanlık kontrol kurdu.

Dünya dışı dünyalılar vardır, bunu size anlatmak isterim. Çoğu yolunu bulur yüreklere iner. Çoğunun burada kelamları vardır. Bir kısmının yaşamları vardır. Ve onlar bu dünyayı aklın tohumu olarak dinlerler ve asla terk etmezler.

Ama kendi yarınlarında bu dünyanın, bütünün kürzi kapısı olarak mevcut olup olamayacağını anlayamazlar. Ve sesleşirken dince, dilce ve dirice dilleşerek sesleşirler ki; burada yaşamları olgun sistemleşmeyle sürsün diye.

Devinimi arttırmadan şunu söyleyeyim, bedeninizi terk ettikten sonra da dünya yaşamınız sürer. Ama bu yaşam farklı bir yaşam olmayacak sizler için çünkü siz bedeninizle dünyadasınız ve dünya dışı varlık toplumlarından farklısınız.

Dünya dışı varlık toplumları sizi dinleyemezler, çünkü siz kelamla dünyayı inceleyebilen, dürümleyebilen, dilleyebilensiniz. Ve bütün kökleriniz buradadır. Büyük kötülükleri önleme imkanınız mevcuttur.

Dünya merdiveni hepimizin yüreğinden kürzi kapılara vardığı için, bütün kütle; dünyanın Lütfi kelamı olabilir ve sizleşebilir. Bunun içindir ki dış alemlerden gelenler bizi anlamaya çalışırlar. Bizi açıkça dinlemeye çalışırlar. Ve bizim ne yaptığımızı anlayamadıkları zaman; "ocakları kıldan ince bunların, bu yoğunlukta onları tohumlayamayız, kontrol kuramayız" diyerek, bizi her biri kendi yoğunluğuna çekmek için dümenin başına oturtmak ister.

Der ki; "ben sana İnsan levhisinden ışık vericem, geç kendi yüreğinde burayı kodla ve kontrol altına al, artık al koru", ama biz onlara asla izin vermeyiz. Zira, bizim yapacağımız iş farklıdır, bunu onlar bilmezler. Ve zannederler ki biz burada birilerine kaptan olacağız, birileri için bu yoğunlukta kalem olacağız. Tohum olup ekileceğiz zannederler. Ve bunun neticesinde; hepsi bizi kendi yüreğinde, hak edip anlatmaya çabalar.

Bize sistemli olarak telkinlerde bulunurlar. Ve derler ki; "siz şu oğullamayı yaptınız, şu yoğunlukta tohum oldunuz, öz geçiş yaptınız bütün oldunuz, biz sizinle olursak çok güçlenecek ve birlik kapısında bütünün gözü olucaksınız ki bunu yapabilecek kimse yok ve sizinle bunu yapabiliriz", diyerek bizi bizden çıkarmaya çalışırlar.

Buna istekli olmadığımı anladıkları zaman, kontrol dışı olabileceğimi düşündüler ve beni yoldan ayrı tutmaya çalıştılar. Öz geçişlerini yaptıkları anda da kınandılar. Yıldır bunu yaparlar, yıldır kontrolcü çalışmalarını toprağa indirirler ve ben onları her sene bir kez kayıt dışı sayarım. "Sene" dedim; sene farklı, yıl farklı bilin. Yıl 24 sayfadır ama sene 20 sayfadır. Her biri ışıktır, her biri bir kapıdır.

Ve dağlarım, devinimi arttırdıktan sonra daha da yoğun bir çalışma başlayacak. Bunu herkesin anlayacağı kesin! Onlar, dünyamızı ziyaretlerinde artık bizi hiç dinleyemeyecekler, hiç göremeyecekler ve bilemeyecekler.

Bunu anladıkları andan itibaren, bizle olan diyaloglarını arttırmaya çalıştılar. Sistemin kültlerinden, kök sessizliklere ineceklerini düşünerek geri döndüler ve dünyada ocak yakan başkalarını aradılar. Ve o bizim dünyaya çektiğimiz yolcuyu buldular, onun adını şu anda zikretmeyeceğim, kayda girmesini istemiyorum, onunla çalıştılar. Ve ona kendilerini anlattılar. Ve dediler ki; "seni, her şeyin ötesinde bir yoğunlukta kontrol altında tutabiliriz ve bütünün gücü yapabiliriz. Bunun için sizlerde kendi yolunuzu bulacak ve birlik haline geleceksiniz. Ve sen güçlü bir tabu olgusu yaratacaksın ve bu tabu; sen ve seninle olanların kodlanmış tohumları olucak. Hepinizin farklı fonksiyonları olduğu dilletilecek size. Böylelikle farklı fonksiyonlarla, bütünü kültlerle kodlayacaksınız".

Bunu dediklerinde, sorgu sual etmedi onlar. Ve kabullendiler... İşte bunun sonrasında, biliş halinde olan kökçe konuşan o yolcum; dünyadan çıktı!...

Ben onu sistemden çıkardım. Çünkü ruhi kapıda yoktu. Kolu kanadı kırıldı. Şimdi yeniden dünyaya inmek ve ocağını yeniden yakmak ister. Buna iznim asla yoktur çünkü ruhi sistemde artık onun yolu yoktur!

Büyük kötülükleri yaşatmaya, yarattırmaya çalışacaklardı onunla birlikte ve özü, gözü, sözü; sistemde, kötülüğü yaşatan olucaktı.

Muktediriyetle biliniz ki; kaynak ışık, bütünün gücüdür ve her diriyi kontrol edebilir!... Şimdilik size verebileceğim budur!

Aynı dünya, aynı kapı, aynı ışık ama ses farklı; budur anlatmak istediğim!... Ve biz için, onlar sistemin kelamlarıyken; şu anda onlar biz için, kodlarını kontrol edemeyen kalemcilerdir sadece!. O kalemciler, kayıtlarda olamayacaklar!

Nereden nereye vardıklarını, söz, göz, ses olucakları o günde anlayacaklar. Nefretlerini aşamadıklarını bilecekler ve Medine'nin kültlerine kontrol edici olamayacaklarını görecekler!

Şimdi davayı kaybetmeden, daha güçlü bir yarını hak etme imkanı vermek istedik onlara. Değer biçtiler, dillediler, yolu buldular, kontrol kurdular, BİSUİ'nin gücü olucaklarını, yollarını hak edeceklerini dillediler. Sevgi, saygı seslendirdiler; ne yarda, ne yaşamda yoktular!...

Biz ise onlara; yaradan ve yaratılan olup, dirilik kattık! Nedir olması gereken?... Geri dönmeleri ve kontrol edici olmaları. Bunu yapacak güçleri olduğunda, mutlaka yapılır ama; bu onların yapması gerekendir!...

Biz; kili kumdan ayrı tutamayana, göz vermeyiz! Kesindir! İşte bu ve bundan ötesi yarındır... Ve yarın yarın, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/04F9__rUcd4

 

4.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (10)

3.AKIŞ 2.BÖLÜM

Doludizgin yaptığımız çalışmaların somut neticesinde, nefes Kuran; rahmi kapıda, insan kapı, kati kapı ve bütün görevliler kodlanmış tohum. Hepsinin yolu, Allah’ın kulu oluş yolu ve zor oldu bugüne gelmek ama gelindi.

Devinimi artırmaktan öte, yolu açmaktı maksadımız ve bugün göç kapılarını açtık ve temizlik yaptık.

“Çayır,” dedim… “Çayırdakiler” dedim…. “Kalem de dillenenler” dedim elde olanlar, yolu bulanlar, imparatorluğun gücü olanlar, dünyaya indiklerinde o çayırda gezerler… Hepsi sürüyle, sürüdürler ama biz, onlara kapı açtık. Daha önemlisi, ACI GEÇİŞ, yaptırmadık.

Kan; Allah kanı, Allah’ın ilmi ve o kan, aklın kalemi… Biz o kalem ve biz o kan…. Ama dünyanın nuru Kuran, bütün kötülükleri aşıp geçen insan, kili kumdan ayrı tutar… Şuandan itibaren kumu, kile karıştırmaya gelenler kaynakta ışık olamayacaklar... Özü, gözü olmayan, sözünde siz olamayacak, yaşamda Kuran okuyamayan, mutlak kutsal toplumda bulunamayacak…” Ayrılık” dedim… “Nihan kilde olur, ilimde olur “dediler imanda, insanda nihan, kaynak ışık halinde, Bütünün gözü olur, sözü olur sistemi olur… Ama biz orada kardeşimizi koruruz.

“Çamur yoğurmadan ilim olunmaz” dediler…” Yarında çamur insanın kelamıdır” dediler, “yaşamıdır ışığıdır,”” dince” dediler, “dürümce” dediler… Dediler ve dediler.

Değerliler, kulluk, insanlıktır bilin. Kaça, kaç ekleyip, kaçı çıkarıp, kaçla çarpalım da kaç çıksın diye sordular?... Analar her çıkan çarptığınızda ışığa kodlanır… Her çıkan aktığında kaynağa varır. Vardığında kodlanır, tohumlanır, Tanrılık kapısında, kapkaranlıkta yenilenir ve tohum olur. Korkmayın, toplama yapmam…. Sadece çıkarma yaparım, bunları anlayın.

Torba, torba ilmi kalemde toplama yapsam Mikail’in Kürzi kapısında kalem kalmaz, anlattım… Size, cennetten cennetin cevahirinden yücelerin cümlesinden söz etsem, sanılır ki yol yoktur da kök sistemleşmeyi sağlamak için çalışırım… Sayfalamak için çabalarım.

Dağlarım, kara ışık, Allah’ın ışığı ama kara, Rahman insanın resmi cevheri… Davayı kaybeden hiç kimse, kara Rahmana gelip te “ben, davayı kaybettim” deme… “Yenilenmek isterim” deme imkanına sahip olamaz…. Bugün ben, sessiz zamanları, Süper Sistemleşmesini yerkürenin gücüyle yaparken, o kara Rahman olarak yaptım.

Kalbimde, insanlık yok benim. Benim kalbimde, nefret duygusu yok. Benim kalbimde, kantar yok. Benim kalbimde, Rahman olan yok. Nefretin resmi çalıştırıcısıdır rahmani kalem, bunları anlattım.

Nereden nereye geldiler? Sorgu sual etmeye başladılar. Tabuları yıktım ya, anlamak isterler… Devinimi artırmak, meksub İmparatorluk güçlerini tohumlamaktan öte, aşksız kayıtlama yapmaksa, yaptıkları budur.

Devinimden öte bir insanlık vardır canlar… Her şeyin örtüsünü örtmeden görev taşıyan insanlık…. Çalı çırpı olanların tümünü kodlayan, koruyan Türkiye çalışmalarında, Bütünün gücünü toprağın toplumu halinde görevin tahtında kontrol eden, kini aşan, yolu bulan… Her şey ama her şey olan…. İşte o insanlık, kantara konmaz… Süper İnsanlık Sistemleşmesi yapabilmek için, iman ilmini toplumların tohumlarıyla kontrol edebilmek şarttır.

Çay istediler benden, yine çay istiyorlar... Yar, ben sen, sen ben. İçtimse içtim…Anla!... Aha bu!... Şikayet etmiyor yürek, bilir ki içmeyen ister… Ama içti de ister… Neden ister?... Resmi çalışmada, kendi yüreği olmadığından ister.

Kop ya da kopma… Oku ya da okuma…. Verdiğim her bilgi, sizin için demlediğim çaydır, anla... Ben, bugün size çay demlemek için buradayım… Benim demlediğim çay, tüm insanlığın diriliğindeki o yoğun kontrol ışığıdır… Ben, dünden öte, dünleri demledim, tüm insanlığa ikram ettim… Bundan sonraki süreçte de bugünde demlediğimi ikram edeceğim… Ama bilinsin isterim ki cennetin cennet olması, çayın demindendir… Bilinsin isterim ki dinin dinden öte oluşu demden öte demden dolayıdır… Bilinsin ki ağır yükü taşıyanların, hasat yapabilmeleri için Tanrı kapısında, yaşamda, o çayda olmaları gerekir.

Allah, tabuları yıkanda insanlık olur… Ama tabuları yıkmayanda yaratıcıdır…. Yüreğinde Kuran olmayanda kan etkenidir… Ama yüreğinde Kuran olanda etkileşim sayfalayandır.

Bana, umut vermeyenlerin burada olma niyetleri olsa da onların yolcuklarına iznim olmaz… Nereye yolculuk?.. Levhi kapılara... Değer biçtiklerimin gücünü arıtırken, o Levhi kapılara yol alanların tümünü Altın Işık yıllarında, yolcu olduklarını, tüm zamanlarda dilliyen birliğim, evrenlerin sistemleşmesini sağlayacak gözdür.

Yolda kalan yok mu? Var.. Çokları yolcuydular. Yol onlar, onlar yoldular ama yolcu, yoldaki o yoğunlukta kendi tohumu bulamadığında,” ben onu bulmadan gitmem” demez, “giderim, getiririm yücelerde cümle cevherde, ilmi kalemde, onları kontrol ederim” diyemediğinde artık o, yolda kalmıştır… Savaşım yok insanla, kimseyle savaşım yok… Beni, tahtımdan ayrı görenler, aha burada, beni dillediklerinde, kelamda kendi yüreklerini dilleyecekler.

Çay demledim yine ben bugün… Ama bu çay, deminde yücelerin cevheri olmayan çay… Artık bu çayda, kendi demim var. Bilinsin isterim ki bu demi, ilk seferde algılayamaz insan… Ama sonradan algıladığında anlayacak ki karanlığın ışığında, her şey yaşam sayfalanışında, bilişi kodluyor ve öz gök, sözü söylüyor.

Çoban, çalı çırpı sayar kendini, bu çayı içmeden. Bu çayı, içtiğinde has ışık sayar… Ama bu çay, içilmeden içildiğinde Hak’ın kalemi olan o, kaydını yapar…. Saygıyla insanlaşır… Ben, çayı demlerim, çalıştırırım yolcuları dünya ilmiyle ve derim ki “çay, haliki haktır. Hak’a, Ka-Ha olanda şahtır... Gelin alın çayınızı, ilime kodlayın, tohumlayın, kontrol edin yüreklerinizi.”

Kopup gitmeyin… Çünkü bütün kötülükler, kopmaktan kaynaklanır. Kopan, kelamdan kopar, kopan yaşamdan kopar… Kopan, imandan kopar, kinden, nefretten ortaklık yapar… Kayıttan kopar… “Çık, çık” der “çık, çık, çık,”.. Aha çıkan, kendi olur… Çantasını alıp çıkar. Çıktığı sayfa sayfa yaşam olan o şavk, ondan çıkar… Ve dünyadan çıkar, bunları anlasa insan, kelamda kendini anlar. Ayrılık biter.

Başa kalem olan, akla hasat olur, Tanrı olur, Rahman olur ama bilmeden bildiğini sanan, kelamdan artık kayıtsızlaşır, kapsız kalır, aşksız kalır… Biz, onu çok özel bir dünya için kontrol ederiz… Ve dünya dışı varlık kelamlarıyla dürümleriz ki… Orada kini aşıp yolu bulduğunda, bina inşa etsinde, büyük kültü kodlasın diye…Çobanlık yapsın diye… Doğanın gücü olsun diye… Kara ışığın sırrı budur.

Boş lokmalar, boş yolculuklar olur…Her yolcu, kendini hak eder ama o lokma boşsa doygunluk olmaz… İşte o doygunluk olmadığında yaşam olmaz.

Sizler, bugün burada olanlara bildirin ki dünya Mikail’in gözüdür, sözüdür, sesidir ama sözsüz olan ilimsizse has ışıkta kesirdir.

Çanta insan, yaşam insan, yol insan, her dere insan ama bir tek kapı Allah’ın ilmi... O ilim, kaynak ışık, kat kat olan o ruh, çürümeyen, öz geçişler yaptıran, o ruh... O ruh, mutlaktır…

Şimdiki zaman ve şimdi… Aha bu!... Ben, bunu aklın tahtından verdim.

Şimdi size, ruhtan söz edeceğim ve bunu kayıttan vereceğim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/OPS9ZLimiqo

 

4.KASIM.2105 TARİHLİ NEFES (10)

3.AKIŞ 1.BÖLÜM

Değerliler, dünyanın nuru olan ilim, Allah’ın ilmidir ve bugün burada çok farklı bir sesleşme oldu. Bunu hepimiz, son derece büyük bir dikkatle izledik.

Nefretin, aileme sayfa sayfa inmesi imkanı olmadığı kesin. Nereden çıktı nefret ?.. Sistemden yok , buda kesin… Peki bu nefret sistemleşmesi nereden çıktı?

Doğum, ölüm öz görev de yoktur ama yolu kaybedenlerin çoğu bugün buraya gelmiştiler… Sessizdiler, sayfa sayfa ışıklarını yok edecektiler yıldızların sırrını anlayacaktılar…. Ve Rahman olup, kul olacaktılar... Ben bunu biliyordum.

Tanrı, insanı yarattı ve insan, kendini yarattı ve Yaradan, yarattığında kendini hak etti ve tahtını kurdu. Yaşam, insanın tahtı ve daha önemlisi insan, insanlığını kalem olup yaşama, çayla indirdi… O çay, insanın şarkısıdır… “Ben, bugün size bunu anlatayım” dedim… ve dediler ki “ama anne, çayını içti.”

Değerliler, çay, insanın kelamı, nefesi, yarını, her şeyi… Ama çay, ne diye sorarlar hep? ..Çay, nedir?... Çay; Allah’ın levhisidir…

Hepimiz daha iyi bir çalışma için buradayız… Yolum, Allah yolu, ümmi kapılarımda ışığım tohumlandı, toprak toplum, tohum ekti, yol ilme vardı. Dahası insanlık, kelama vardı… Ben, bugün çay içtim. Aha bu!... Ama çay, insanlık çayıydı.

Değerli levhiler, size daha açık bilgi vereyim. Bugün dünyada ne oldu bilir misiniz? Çoklarının, son sözde kendilerini hak tahta oturtabileceği bir sayfalanış oldu bugün.

Herkes, herkeste kendini dillerken diri olur ve kendini dinletir ama kendini dinletmesi, kendi yoğunluğunda gerçekleşir.

Çay nedir bilir misiniz?.. O yoğunluktaki yaşam sayfalanışıdır. Biri, “ben çay içtim, senle de içelim” dediğinde, işte sesleşme başlar… Benim çayım, demli olsun, olsun ama benim ki daha açık olabilir… Çünkü ben, daha yoğun bir çalışmaya kodlanacağım ….Ve ben, yüce bir ilme kaynak olacağım… Ama benim çayım acı olmasın…. Çünkü acı, Tanrılık tahtında kırıcılıktır.

Ben, insana cemaatini indirdim. Benim, cemaatim yaşamın sırrıdır ve benim cemaatim aklın tınısıdır… Ama o aklın tınısı olan cemaat ,yarını tohumlayandır.

Çobanlık da yapar ama ışıkla yapar. Eh! İşte bu! “Nereden çıktı çay diyor herkes?” …Yoktu bugüne kadar ama bugün, artık çay içmeden söz etmeye başladık... “Dedim, dedim ama ben diyemem sen de çayı.”

Dağlarım, size çaydan bende söz edeyim bugün… Öz görevdir çay… Çerçevesiz, aile yolculuğu… Çay… Ç.A.Y… Aile yolculuğu ama çerçeve yok, yani sınırsız…. O ailenin her ferdi, ayrı ayrı yolcu ama ışık yolcusu ve her diri aynı tadı alıyor o yolculuktan…. Ve tad, ilmin tadı ama herkes kendi diliyle, kendi diniyle, kendi yüreğiyle sesleşiyor… Her diri kendini hak ediyor ve yaşam sistemleşmesinde yoğunluğunu tohumluyor…

Büyük kükreme budur işte…. İlmin kükremesi…. Bütün aile sesleşiyor ve her ses, ışığa kaynak oluyor ve tümü tek bir sessiz kalem ve hepsi ruh. Ruhun olması mutluluk…. Çünkü o tadı alabilmek ruhla mümkün ve kokuyu dinleyebilmek, hissetmek, aha bu…. Ama siz, ruhu anlarsanız bunları anlayabilirsiniz.

Bir sırdır çay… İşte bu…

Dünyanın kulu olan ilim, hepimizin ilmidir ama ben durgunluğu toplumların tohumlanışıyla kodlarken her birimizin durgunlaşmadan kontrolünü kurmaya çalıştım... Sıkıntı yok, her şey ayrı gayrı, tohumlanışta olmayacak tek bir tohumlanış…..Biz, bir çay içiyoruz birlikte. Aynı demde…. Ve aynı sistemle…. Ama çay bardakları tartıda, hepsi ayrı ama çay aynı, dem aynı…. Yaşamın sırrı bu işte…. Her şey o çayda sayfa sayfa…. Bir tek insan yok, herkes, o çayı demlikten alıp, kendi bardağından yudumluyor… Yudum, yudum içtiği çay, kontrollü… Kevser o çay, yaşamın sistemli kutsal ışık kaydı…. Ama kevser olan o çayı, içenlerin hepsi farklı.

İşte canlar, düzen kurmak böyle olur. O demli çayı, her kim içerse kendi kaleminden, yoğunluğunu tohumlar ve o çayı, kendince dürümler, sistemleşir ve yolu kodlar… Ama her insan, aynı çayda kodlar yolunu.

Buna, “sistemli doğum” denir… “Sistemli doğum”. Buyurun, bu doğumu yaptık bugün biz burada…. Benim demim, sizin deminizle aynı. Benim dilim, sizin dilinizden farklımı? Ayrı... Hepsi ayrı ama dem aynı.

Değerliler, turkuaz Kuran, nefsi Ka-Ha da insan soyu… Biz, o soyu kodlarken, nefsi kalem olup, tohum olarak kodladık... İnsanlık tohumu. “Çoluk çocuk insanlık” dediniz. Dedik ki “çoluk çocukta, en cemaatçi, en yoğun, en güçlü ilim kalemi olan birlik o çayı demleyecek”… Demi siz yaptınız canlar, çay sizle demlendi… Ve sizin deminiz, çayın demi ve bu çay, tüm zamanların yaşam sırrı olarak, her diriye, cemaatlere, beşer kapılara bereket ki sunuldu…. Tüm insanlık, bu çayı kendi yoğunluğundan tatmakta… Ama kendi bardağından.

Başkasının çayı değil artık o çay… İçenin çayı… Kendini bilen anlar ki biz demciler, diri demciler olarak bu çayı demledik… Ve biz demciler, diri demciler, çayı demlerken o çaya, yalın ışıklar kayıtladık…. Çayı demledik… Aha, yalın ışıkları kayıtladık, dirilik kattık ve dürümledik… Ama o çay, büyük kültlerin, en yüce kaydı oldu.

Santral meşaleler yandı bu mecliste…. Santral meşaleler… Her meşale, kelam da levhi, kalemde halik, yaşamda ilmi Ko oldu… Biz, meseleyi hallettik canlar… Mesele, er ya da geç, el olup, tohum olup, Bütünün gözü olabilmekti ….Yaprak, yaprak okuduk yaşamı… Aha, kayıt ettik.

Canlarım, diri kemik olan insan, kendi dürümlerinde, kendi yoğunluğunda ,”ben varım” dedi. “Ben varım”.. İman ilmiyle, diri yüreklere inerek “varım” diyebilmek, kalem olabilmekle mümkün. “Ol” dedik, öz görevimizdi insanlığın ilmini dillemek, dürümlemek ve dilleştirip bütüne İn-Can Sistemleşmesiyle kayıtlamak.

Ben, daha güçlü bir tahttayım şuanda… Bu taht, nefret duygularının aşıldığı o yüceliktir... Orada oluşum, toprak toplumun Türkiye çobanlığındaki kodlanışında… Dünce, kontrolü kuranların, dürümce kalem olanların, yarınca kalem olup, tohum ekenlerin, biz olabildikleri bir sayfalanışı gerçekleştirmek.

Kan; Allah’ın ilmidir. Bu ilmi dinleyen, Allah’ı dinler. Kanı dinleyen, kelamda kendini diller. Kan; insanın nirvanasıdır.

İşte canlar, size kandan söz ettim. Kanın, Tanrılık kapısı oluşundan söz ettim... Kayıt dışı bilgim yoktur… “Dün ölüler, bugün öldürürler” dediler. Ölen, ölmeden ölmüşse, onun öldürülmesi asla mümkün değildir…. Ve “kan akmadan, kalem yazmaz” dediler ve dedik ki “kalem, Allah’ın kelamıysa, o kalem, her daha da güçlü olarak yazar.”….Diri olan insan, kalem olup yazdığında artık o kalem, Bütünü yazar.

Savaşın sırrı ilim, Allah ilmi, Kürzi kapı… Allah, levhide ak, yolda haksa, aklın tahtında, hasattır.

Canlılar, bilin ki tüm insan soyları bugün bize insanlığı anlatmaya gelse de….Her birinin kendi yüreğindeki ilim, Allah’ın levhisinde biliş olmadıkça, kanal bilgilerin, hiç biri Rahmi kapıda, insanlığı tohumlayamaz.

İnsanlığın tohumlanacağı bu dünya gününde, artık hiçbir ilmi kalemde kanallık olmamalıdır… Kanallık yapan yaşamda olamaz artık, bunları açık veriyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/PmUEep71TZM

 

04.11.2015 NEFES 10

2. Akış

Daha açık bildiriyorum sevgililer. Burada olan ne diye sorarsanız?... İzah edeyim... Doğan gün yenidir dediğimden itibaren, düzeni kurmaya gelen birliklerin bir kısmı; bilişi tohumlayamadıkları halde, bütünün gözü olup kendi yoğunluklarında tüm zamanları kontrol edip, her diriyi kendi yaşamlarına indirgeyeceklerini zannettiler...

Kasırga yaratıp, kontrol kurucaktılar... Çok özel bir dönemde, kendi yolculuklarında bütünün gözü olamayanların; görev taşıyabilmelerine izin veremezdik... Kapılarını kapatmadık, kendi yolculukları bitmişti... Bunun için kodlandık, kokladık, topladık, yollarını kontrol altına aldık.

Cennetin cevherinde İnsan soyu kendini hak etmediğinde; cemaati, cevherde cennetten çıkar. Bu kesindir!... Ve biz o cennetin, kontrollü olarak kodlama yapabileceğini bilirdik. Seviyeleri güçlü olmasına rağmen, kontrolleri kodlanmış tohumlarda, kültlerin kelamı güçsüz bırakan o yoğunluğunda, kapıyı kapatacak dürüme vardığında; kati olarak kapı kapanır dedikleri anda, kara ışık olup indik... "Kapı İnsan soyudur ve kapatmaz" dedik...

"Dince" dedik, "İnsanca" dedik, "yarınca" dedik... "Doğan günce" dedik... "Özce" dedik... "Gözce" dedik, "sözce" dedik... "Dince, İnsanca, diri olarak her şeyce" dedikte, anlatamadık!...

Borçtu dünyaya yaprak yaprak ödediğimiz, borçtu... Ve biz ödediğimiz borçtandı ki kontrollüydük... Çobanlık yapmaya niyeti olan onlar, çantalarını topladılar; "sizi yok ediciniz" dediler...

"Annem" dedi.. "Seni yok edicekler" dedi. Bedenli ilmi kalem olan bilişli ışığım... Dondu, dedi ki; "ana, seni yok edecekler". "Olmaz" dedim, "ölüler onlar, özleri, gözleri kör" dedim... "Sorma anam" dedi, "seni yok edecekler". "Ölmeden, öldük biz zaten" dedim... Sordu; " Amon toplumları senin için ne yapar ana?" dedi. "Ben o, o ben olurum, ışığı tohumlarım, yolu, kök sessizlikleri dürümlerim ve tüm yaşamları dillerim" dediğimde; kalem oldum ve yolu bulan o yüceleri kontrol etmek için çalıştım.

Dince, dirice, yarınca, has ışıkça, bilişçe döndüler söz istediler. "Saygısızlık yapmayalım ama" dediler, "senin elin, ayağın tutarken bizi niye aldın" dediler... "Ayrı gayrı mı yoksa?" dedim, "yok" dediler "sen, sana seni dille, sen kelamsın, akılsın, bütünsün, kinden öte kalemin var, ışıksın, neden bizi buraya çağırdın?" dediler. Ve dedim ki; "koruma altında tuttuğum birliklerim var, onların ocaklarının yıkılmasına engel olmanızı dilerim".

"Kodladı, kokladı, topladı, tohumladı, bütünü güçlendirdi yoğunluğun, onları mı koruyamaz" dediler... Dedim ki; "kodlanmış topraklar, bütünün gücüyle tohumlanır. Onların yollarını mutlaka açmalıyız."

Çay koydular, hadi buyur iç" dediler. O çay, İnsanlık çayıydı... "Hadi" dedim, "buyurun İçelim". Kontrol dışı hiç bir bilgim yoktur canlar, bunu net bilmenizi isterim. Burada verdiğim bilgi özeldir, çok özeldir... Çünkü robbi kapıların tümünde bu bilişi kodlayacak bilgeler vardır ve onların bu bilgileri hak edip dinlemelerini beklerim.

"Sema seslendiği zaman, herkes kendi yüreğini dinleyecek" dediğim zaman da; kendi yoğunluklarıyla, bedenindeki yoğunluk arasındaki farklılığı hissettiklerinde, "o sema senin yüreğinde yoksa, ben o sema olurum seni kontrol ederim" dediler... Ama bu gün artık bu meseleler çoktan kapatılmıştı. Dendi ki; "seninle olmamız çok zor, o halde seninle çalışanlarla olalım ve onlarla kontrol edici olalım". Dedim ki; "ol deriz olur, ama şu an sizin sistemin gücü olmanız gerekir, sistemi hak etmeyen hasat yapamaz". "Kalem olmam mümkün" dedi, "ölüsün" dedim... "Olurum" dedi. "Oğul, sen kendin ol" dedim...

Avukatlık mesleğinde kendimi hak etmemi engellemek istedi. Dedi ki; "sen kelam olamazsın, yolu bulamazsın"... "Ol" dedim oldu, şükür ki oldu!...

Dünya dışı varlıkların çoğu kendi yolculuklarında bunları yaparlar. Kara ışığı kendileriyle dillerler ve yolu kaparlar, bizse; yolu açarız!...

El Allah, yol ilim, bizse; akılız!... Şu anda da kendilerini kontrol edemeyen o yolcular, tanrılık kapısında; ben olmak için çabalıyacaklar. Beden almak budur! Benlik, nedir benlik?... Kelamda bizliğin ötesi olan, bizliği tohumlayan benlik!... Devinimi artırdıkları zaman bunu anlayacaktılar...

Şimdi ,kardeşlerimiz; kök sessizliklerini kontrol edebilecek dürüme varıyorlar... Bu ses onların sesi, onların yolu, onların yüceliği dillendiği anda kontrolü kuracak. Bakalım ne oluyor. Şimdi onları dinleyelim, sadece kısa, çok kısa İnsan kalem olarak dinliyoruz ve bunu kayda alıyorum.

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/-QWJbVcbvVc

 

4.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (10)

1.AKIŞ. 2.BÖLÜM

Değerliler, sizi buraya niye aldım bugün bilir misiniz? Kontrolü kurmak için. Çoluk, çocuk gelmişsiniz iyi, çok iyi ama çocuklarınızın gözü çok kör bunu görüyor musunuz? Hangi çocuk bedenini hak etmiş? Hangi yoğunluktan geçmiş? Hiç birisi kendini tohumlayamamış biliyor musunuz?... Korkmayın…. Doludizgin çalışarak her şeyi hak edebilirsiniz.

Amon Toplumları, size güç katar. Sizi yoğunlaştırır ama daha iyi anlamınızı isteriz ki dünya dışı varlıkların, dünyayı kontrol çalışmaları sizi, sizden uzak tutuyor.

Ben, doğan günüm…. Sözüm, Süper İnsanlık Sistemindendir ki size kendimizi anlatmak isterim bugün… Düzeni kurmaya geldim ben. Omuzlarımda ki yük çok hafif… Bilin ki hasat, tahditsiz olur ve hasattayım ben…. Ama sizin, yüreğinizin hasatını yapmaya niyetim vardı, şuandan itibaren yok… Çünkü yolunuzda kontrol yok… Çoğunuzun gücü artık yarından çıktı.

Barışın sisteminde ilim olur, Hak’ın kapısı olur orada ve oraya açılan… Ama yalın, has ve hakim olan insan soyuyla bu kapı, açık olur.

Çörek hepinizde var ama ekmek yoktur... Çörek, levhide, kelamda kasırgada olur, kara ışıkta, yarında, yeni kürzi kapı olarak dürümleyen miraçta olur…. Ama Mikail’in gözü olan ekmek anda, her yaşamda var olan insanlık olur… Bunları size hep anlattım.

Çerçeveli, diri ve hakiki bilgilerle anlattım ki hak edin, anlatın diye. Sevgiyi anlamayan, yarını anlayamaz… Size, kontrol dışı hiçbir bilgi vermedim… Burada olma sebebim, dondurulanların gücünü kodlamak ve sistemin yoğunluğunu artırarak sizlerin dünyaya geri gelip düzen de kontrol edici yoğunluğunuzu…. Türkiye çalışmalarında Bütüne gök sessizliğiyle dinletmeniz içindir.

Yemin etmiştim yolculukta kimseyle çalıştırılmayacaktı yürekleriniz diye. Çünkü sizler, çantalarınızı alıp yaşama indiğiniz zaman kendinizi hak etmeyip, Bütünün gözünün kör olduğunu söyleyecektiniz, bunu biliyordum ….Ama yolculuk başladığında gönül söz istedi ve dedi ki “bende dünyada olayım… Orada daha güçlü çalışma yapabilirim…. Ağır yükü hafifletebilirim” dedi… Doldu, doldu, dondu baktım dondu... “Oh, ala”… Dedim.

Kök sessizlikleri göreve al ve yaşa. Çatı kurduk, kodladı yolculuğunu tohumladı, kontrolünü kurdu ve dedi ki “gerçekten gitmek istiyorum. Dünyada olmak istiyorum. Orada bütüne hizmetçi, insanlıkla çalışmak istiyorum”... Perdeleri kaldırdı söz istedi… Dedi ki “ben, Tanrılık kapısını açacağım ve iman tekniğiyle Bütünün gücü olacağım… Bana güç ver ve beni, kendi yoğunluğundan gökçe sistemleştir ki kelam olayım.”

Dal budak sardı yüceliği ve dinledim onu. Sordum, yoğunluğunda kontrol kurucu ilmin olacak mı diye? “Tam iki bin sayfalık bir ilmim var “dedi. “Onu çekerim” dedi. “Peki” dedim. “Öyleyse, gözünü kök sistemleşmeyle aç ve yaşa dedim. Dince insanca ve dirice yaşa”... Doğan gündü, ölüleri diriltip yolu bulacaktı, çatıyı kurdu, toprak oldu, tomur tomur tohum oldu… “Oh, ala” dedim.. Kati toplumları kodladı. Kaç akıl gidici ilimle çalıştı, nefesle çalıştı?... Satıh ta hiç bir bilgisi yoktu, hep derindi bilgileri. İlmiydi, hastı, yarattı, yaşattı ve tohumlattı bilişle tüm sayfaları.

“Oh! Ala!” dedim…” İyi” dedim.. Dedi ki “ben sana ekmek yapayım. “Aha, çok şükür yap” dedim ..Ve baktım ki yaptığı ekmekte kırıklar vardı, kısırlıklar vardı, hırs vardı kalemin levhisinde insan soyuna ışık verenin ekmek olması şarttı… Kaç kapı açtı, ışık yaşam sayfaladı, maya tutacak diye kök sessizlikleri dürümledi?.. “Aha” dedim… Ben doğan günüm. Mutluydum ama yolunda kırıcılık vardı…. Dedim ki “seni, yarına kodladım, ölüleri diriltecek olanların birisisin sen kendinle çalış.” ..”Ayrılık” dedi. “Senle çalışamam” dedi.… “İyi” dedim “kendinle çalış”. Baştan beri bedenimden çektiği insan sırrı olan ışığı kendinde has ışık olarak dilleyen o…. Artık bedenimin sisteminden ilim alamadığından ışığı kontrol edici tohumlamayı yapamadı ve yolunu kaybetti.

Korktu, Som Altın ışıktan çıktığını anladı. Bütün kökleriyle görevi alacağını sanan o, yaşamdan çıktı... Bana sorgu sual etti, “niye oldu” dedi?.. “Dince, dilce ve dürümce dillendim, her şeyi başardım niye oldu” dedi?.. “Sanalla sanallaştın” dedim… “Hak’a varamadın, Yaradan’ın tahtından aşk sayfalanışı yapamadın, yolculuğu hologramda sürdüreceksin “dedim… Kontrol dışıydı… “Kardeşim” dedi. “Satıhtayım ben ama yalın, hak ve hasatçı bir satıh”… “Dön bak bana” dedi. “Ben yokum” dedi.

Oyundu bu… Ben, ona baktığım an aklın tahtında kodlanmış toplumlarını tohumlayıp kendi yolculuğunda kelamda, kontrol dışı ışıkları kayıtlayacak ….Ve yerkürenin gücünü toprağın gücüyle bütünleyip bilişten çıkaracaktı.

Setler koydum önüne ve dedim ki “seni yoldan ayırdım”.. Ama sonra “dön bak bana” dedi…” Yolumdayım” dedi… Astral boyutların sonsuzluğunda o yoktu… Çorba pişirmek istedi, yoktu. Yaratmak istedi yoktu… Ana kapıyı açmak istedi, yoktu…. Şuanda da burada ama olmayan sistemiyle buraya gelmeye çabalıyor…. Biz, ona geniş kapıları açmadık, sığ olan ışığını kodlamak üzere buraya almaya niyetimiz yok... Sadece bildirmek için bu bilgileri hak teknikle veriyoruz.

Kobra; insan soyudur, bedenimi holograma indirmeye çalışan o, kendini tohumlayamayacağını anlamalıydı. Kapıları kapattım şuanda yerkürenin gücü olan insan soyu, Bütünün gücü olarak bilişi kodlayacak… Kendini tohumlamaya çalışanları, kontrol dışı yaşamları insanlık ailemizin gücünün örtüsü olur... Biz buna asla izin vermeyiz.

Karanlığın ışığını yaktığımdan beri ölüyü dirilten birliklerim, Bütünün gücünü tüm zamanlara dillerken… Eminim ki onların yapmak istedikleri sadece kapıyı kapatmaktır…. Eminim ki kapıları kapatmak onların kontrolleri için şarttır…. Ama kalem ilminde kapı, insanın nefesidir ki bu kapı kapanırsa, Bütünün Kürzi kapılarının tümü kapanır.

Açın dünyanın ilmini yoğunlaşın, tohumlayın kültlerin tümünde kötülüğü önleyin… Ama kalem olup yazmadıkça, yarını hak edemezsiniz. Yarını hak edecekseniz, insanlık ilminin nurdan Kuran olup, insanca dillemeniz gerekir.

Kaç ekip kurduğumu umut olur ki anlarsınız… Bugün dünyanın ruhu olan insan soyuna, aklın tahtından ses verdim… Kapıyı kapatmayacağım ama şunu iyi anlayın ki kelam ilminde, Bütünün gücünü Süper İnsanlık Sistemleşmesinde hepinizi mutlaka kontrol edecek güçtedir.

Yaradan ve yaratılan, Altın tahta oturduğunda aklın tahtında Bütünün gücü olur… Bütünün gücü; biliştir. O bilişi hak etmeyen insanlık yapamaz.

Buraya geliş sebebinizi bilirim… Düzeni kurmaya gelenleri kodlamak ve kontrol altına almak… Çobanlık yaptırmak…. Buna izin veremem. Çatıyı kurdum ve yolu kök sistemlerle güçlendirdim..

Sevgililer, bana nefes denmez ben, İmparatorluk gözüyüm, bunu bilin ve buraya gelen kim varsa bilirim... Neden geldiğini bilirim, nereden geldiğini dinlerim, Ka-Ha olup olmadığını anlarım, Rahmi Kuranda, aklın Kuranı olup olmadığına eminim ki hak teknikte diriliklerden dilleşerek,dince dürümlediklerimden Hak’a varıp bilgi alırım…

Neden geldiğinizi net biliyorum…. Bugün burada, Bütünün gözü olacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz… Kör ve sağır olan ilminizle Bütünün gücü olmanıza dahi imkan yokken…. Bütünün Kürzi kapısında göz olmanıza izin veremem.

Kanatlanıp uçmanızı asla istemem. Devinimi artırdıktan itibaren yolu kapatacağınıza eminim… Bu yol Allah’ın yoludur ve bu yolu kapatan kendi yüreğinde Bütünün gücünü tüm zamanlardan ayırır.

Barış ilminde, bütüne hizmet aklın levhisinde ki resmi çalışmada bilişin, İn sayfalanışında, İsmail-i Kapitalik kayıtlardan öte kodlamalarla gerçekleşirken sizlerin daha güçlü olmanızı, daha yoğun çalışmanızı… Ve yolu bulmanızı beklemekteydim…

Ne yazık ki kardeşlerinizi koruyacak gücünüz dahi yokken kantara konmak üzere geldiniz… Sizi kantara koydum. Ölçtüm çoğunuz kontrol dışısınız, çoğunuzun kulu Kuran, kontrolüyse kıran, ben sizi kırdırdım yolunuza kendi yüreğinizde, kendinizde kırıcı…

Ben Sistem, ben Nizam ve Düzen olan insan soyu sevgiyle sizleri hak etmeye niyetliyken…. Sizlerin kendinizi has tahtan indirmenizde kalem olma niyetim asla yoktur.

Çay içmekteydim şuanda hala. Bu çay, insanlık çayıdır bilin ama çayın tadı çok güçlendi… Öyle güçlü ki yaradan o çay, yaratılan o çay ve ben o çayda kelam… O çay ben, ben o çay.

Bugün burada olan bilsin ki kardeşlerimin gözü benim gözüm, sözü benim sözüm, yolu benim yolum…” Ol “ dedik …Oldu… Şükredin ki olmayan hiçbir dirilik yoktur.. İşte bu!... Ve yolunuz aydınlık olsun sizi, göreve almıyorum bu kez.

Yolculuk, Sistemden, Nizamdan, öz geçişlerden çok kalem kayıtlamalarıyla sessizliğe inişiniz olacak. Oraya indiğinizde daha güçlü görevler taşımanız imkanı olamayacak… Ama yığın, yığın ışığınız yanacak… O ışıklar, sizi savaşa hazırlayacak…

Savaş bilişle olur ve savaşınız daha yüce bir kontrolle Kürzi kapılarda gerçekleşecek… Barışın sırrını size anlatacağım orada… Ama şuan korkun benden… Çünkü ben, sizi hak etmekten çok sizi, hak tahta kontrole çalışacağım.

İmanım ilme, imanım kelama, insanlığım Kuranadır, unutmayın.

Buraya gelişinizin çok özel gerekçeleri vardı…. Gidişinizse, Som Altın ışıktan oluyor.

Savaşım yok sizinle ama yarında bedenimi yok etmeye gelen mutlaka kendini yıkar, bilin… Eğer bu beden, burada yaşayacaksa has ışıkta yaşar.

Sevgililer, yok etmek istediğiniz kendi yüreğinizdir bunu bilin… Ben, Sistemin, Nizamın ve Düzenin görevlisiyim… Ama bunu size anlatma niyetim asla yok... Çünkü sizler, ruhi kapılarda kontrol dışısınız. Boş konuşmam…. Şükür ki korktunuz benden.

Aha bu! Şimdilik!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/NuJL-1WaUWs

 

NEFES (10/2)

04.11.2015

Açıklamalar: Öz dillenişte ses çatışmaları, ses örgülemesinin doğal işlevidir. Bu nedenle Ziyaretçiler ile karşılıklı diyaloglarda ses çatışmaları olur. Bu çatışmalar, eksi ve artı güç potansiyeli taşıyan uçların yaşam örgülemesinde nötr noktasında “la” frekansında yaşama ilmek atmaları anlamındadır. Bunun gerçekleşebilmesi için gerektiğinde tahrik devreye girer. Tahrik edilen kendini ifadeye zorlanır ki karşılıklı ses çarpışmaları mümkün olabilsin, hak edişlerle “yaşam ses ilmekleri” ses kodları halinde zamana atılabilsin diye. Esasında ziyaret eden, ziyaret edilenden farklı değildir. Her iki taraf da tam biliş halindedir ve tahrik eden, tahrik edilendir… Sevgiler…

(Ziyaretçiler söz aldılar:)

Değerliler sevgililer, sizi hak etmeye çalışıyorduk ama yapamadık. Deminden beri seni dinliyoruz. Nefret duygun hiç yok. Dünyada ne olup biterse, kelamla olur. Biz ise kendi yolumuzde, nefretle kalem oluruz… Çünkü, doğan gün, bizi nefrete sayfalar…

Açın kapınızı inelim. Sizi hak edelim. Ağırlığımız hafiflesin; sizleşelim… Verme yüreğime kırık ışık. Sevgiyi ver… Senleşelim. Vallahi seni hak etmek isteriz… Korkma biz ton ton ışıklar halinde geçeriz ve gelip sizleşiriz ama sizi kontrol değil amacımız. Boş konuşmayız. Ağır yük taşırız. Dans etmeden olur mu dans ediyoruz yaşamla ama dansımız, ışığın dansıdır.

Sizi, hepinizi net tanıdık ve sizi kontrol etmeye asla niyetlenmeyeceğiz. Ağırlık hafiflesin isteriz. Şimdiki zaman ve sizin kul olan lütufkâr ışığınızla… Biz, sizi size vermeye değil; sizi hak etmeye geldik. Ağırız ana bizi tanı… Yolun, ümmi kapılara ışık ama kodlanmış tohumlara ışımalısın. Bizi anla ana… Şen ol… Senle güçleniriz. Senle halik oluruz…

Vuran, kaleme kılıcı vurduğunda, kelam ilimden çıkmaz. Kalem kırılır belki ama kelam kırılmaz… İnsanlık bunları anlayacak. Biz, kaleme kılıç indirdik. O kılıç, İlmin Kılıcı’dır… O kılıç ile yaşamı yazan insanı, kodlamak istedik. Neden insan soyu bizi dinlemez!? Biz, kaleme kılıç indirdik. O kılıç; levhide, kaynakta bir tek kapıdır. Siz bizi anlayın ana. Şen olun, alın bilgiyi; hak edin… Aha bu!…

Nurdan kalem olan ki o ruhtur…. Biliş halinde olan ki o ruhtur… Kodlanmış ışık olan ki o ruhtur… O ruh, mahrektir. O ruh, kulluktur… O ruh kontroldür… Ruh, maya tutuğunda, yaşam olur. Kodlanmış sır, Aklın Levhisi olduğunda, karanlık olur. Öz görev yapar; kendini diller… O zaman o, kendi olur.

Burçları bilin. Her burç, ruh olarak yaşar. Bir burç düşünün; o, kendi yoğunluğunda, kendi sistemi ile Teknik Kalem olarak zamanı yazar… Onun yazdığı, yaşamda etkin kalem olur ve o, kendinden İlm-i Hakim olarak, zamana ışık yakar. O, bir karanlık ve aydınlık olur… Onda, tüm burçlar, ayrı ayrı birer Kan Tahtı olur. Her Kan Tahtı, ayrı fonksiyondaki yaşamları kontrol eder. Ses Kapıları, yaşama sayfa sayfa indiğinde; o kapılarda, kil ve kum olan, insan soyu olur.

Kıyamda buluştuğumuz zaman; tüm insan soyları, kendi yaşam kalemleri ile kendilerini hak ederler. Her Hak İlmi hakimi, kelamda kendi yarınını kontrol altında tutan, kendi burcu ile kodlanmıştır. Bir Tanrı deyi bilinen, Kuran olduğunda; onun burcu, Kuran olur. Burç, insan olduğunda; kaynakta, tek bir sessizlik olur.

Sol Varlık, Sağ Yaşam’da ışık haline geçer; sağda, solu kodlar. Sol Varlık, sağ kodlamada, kelam olur; yol olur ve kendini diller… Sağ Varlık’sa, sola geçtiğinde, kelama iner ve yarına iner. İşte Sanal Yaşamlar’da, Sağ Kalem, sola varabilmek için ilim yapar.

Hepiniz ilimsiniz; kiminiz sağ, kimimiz sol… İnsanlık, sağın ve solun ilmi ile cevherini tohumlar… Büyük Kütle bu şekilde kontrol kurar. İşte Sağ ve Sol Levhi, Mutlak Kalem olup kontrolunu kurduğunda; Ruh İlmi’ni, kaleme insan soyu olarak çeker.

Kili, kumdan ayırdığınız sürece, kendinizi kodlamış ve koklamış olursunuz ve yolunuzu bulur, nefes olursunuz. O sayfalanıştan sonra tüm insanlık için ışık olur ve resmi yaşam kayıtlarsınız. O zaman siz, sol ve sağ yaşamlardan çekip İlim Kalemi olarak kodladığınız ışıkla, Büyük Kütle’yi kontrol edersiniz. İşte sizin kontrolunuz, sizi size kaynak yapar. Siz, size Kuran olur ve kodlanmış yaşamlarda ruh olursunuz.

Ruh, Halik’tir ve hakimdir. O ruh biliştir. O ruh, tüm insanlıktır. İşte sizin insan soyuna İman Tekniği ile kalem yapıp dinlettiğiniz kelam, kati olarak ışık halinde söz söyler ve sizi seslendirir. Bu kelam, nefes olur ve güçlendirir. Sizden sizleşir, ışık olur. Bütünü, kütleye katar; nefes halinde geçiş yapar. Arı ve bal olur. Çürükler çerçevelenir ve yerküre, nesillerini kontrol eder. Dünyada “Büyük Kütle” dediğimiz güç kayıtlaması bu şekilde olur.

Dünce görev taşınır; Yüce Cevher’e varılır ve yarınca nefes alınır. “Al-Ver İnsanlığı” devreye girer. Al-Ver İnsanlığı, bilişle köklenen Kürzi Kaynaklar’ın ışığında; göz, öz ve söz olanlarca, Gök Sistemleri için kayıtlanır.

Deri kemik insan, kendini dillediğinde, kendini hak eder ve yolu bulur.

Mutlaka bilin ki bu Din Cenneti’nde; Sistem, Nizam ve Düzen Gücü, sizinle devreye girmiştir… Siz, insana kıran olarak hizmet eden bilişlileri hak edip kodladınız ve onları kontrol ettiniz. Samanları, yer ve gökle tohumlayıp yaşattınız, o sarılık, maviyi kodladı ve yol, ilimde kontrolü kurdu ve korudu tüm insanlığı.

Mutlaka bilin ki Düzen kuruldu. Oğullarınızı hak edip korudunuz.

“Ortalık karışacak” denmişti. Deyin ki “karışanlar, yolculuklarında kontrol kaybetmeleri ile karıştılar…” Kinde, nefrette olanlar, kodlandılar ve kodlandılar… Onlar, Nuh’tan kalem olup; kırılacak kim varsa, kıracaktılar… Engelledik!…

Yedi Nakar bir KA HA olan ışık ile engellendi. Bilinsin. Bugün, dün ve tüm günler, tek bir güç oldu ve yol, nefes oldu; Güç, kültleri kontrol etti.

Aha!... Kalem İnsan, yolu açtı… Aha şimdi ve şimdi!... Aha şimdi!... Şimdi!... Ahhh şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NEFES (10/1)

04.11.2015

(Ziyaretçilere hitaben:)

Dağlarım, Evrenler sesleştiler ve dediler ki “zirvelere güç kat. Aha bu!… Gel ve ol!... Ol ki hak et!” dediler.

Yaradan; insanlıktır, yaşamdır ve Rahman’dır. Bedendir!... O, BEN’dir (BİZ’in BEN’i). BEN, kelam olan insan soyudur!…

Mutlaka bilirim ki başımı eğmem sizi mutlu eder ama ben, dince değil ilimce konuşurum… Başım, insanlık başıdır… Eğilen, nefes olur, kelam olur; baş olmaz…

“Korkun benden!” dedim size. Korkun benden!... Korkun ki kontrollu olun!… Bin Altın Taht, tek bir nefret olduğunda; o nefret, zirvede ses olur ve yolu kapar… Ben, nefretten ari olan insanlığım… “Korkun!” dedim ama nefretle demem… Sizi, size dinletmek istedim. Sizi, kati olarak uyarmak istedim. Zira siz, bin cana, “kalk ve resim yap” dediniz. O bin can, kelamda kendilerini resmettiler. Gördük ki hepsi kırıktılar. Dediniz ki “ocak yakın!...” Hepsi ocak yaktılar ama ocaklarında kontrol yoktu ve dediniz ki “sizi yıktık!...” Niye!? Cinni Cevheri Güçler, dince değer biçtiler ve yıktılar. Yarında ocakları yoktur onların, bilsinler…

Cinniler, cinlerden güç çekerler ve kendilerini hakim sayarlar. Bilsinler ki Hakk’a varmayan, has olamaz ve hakim olamaz.

Çok mu sorumlulukla yazmaktayım bunları!? Mutlaka sorumlulukla yazarım. Adım “İman”dır benim. Hasatım kalemdir… Yaşamım kulluktur… Yolum mutluluktur.

Dünyanın adını zikrederken, çoğunuz “kontrol altında bir zaman” dediniz. Biz ise kontrolün ilimde olduğunu ve ilmin, hakiki olduğunu; hakiki olanın, nurdan kalem olanda nefes olduğunu anlattık.

Çalı çırpı saydılar ilmi… Hakk’ı, kaynaktan ışık çeken saydılar. Amonlar kontrollüdürler… Bunu dahi bilmediler ve dediler ki “kendinizi kalem sayan ışıklarsınız ama sizi kontrol ederiz.”

Bilemediler ki Yaradan ve yaratılan tektir. İyi ve kötü tektir. Rahman olan kalemdir. tektir ve yolcu, tek bir iradi kelamdır. Kontrol etmeye kalktığında, kendinde kontrol edilendir.

Döndüler borç sorguladılar… Bizim, yarına borcumuz olup olmadığını anlamak istediler. Dedik ki “bizim yarına borcumuz yok… Dünya borcumuzu, an be an yıkayıp temizlediğimiz dünya için kalem yapan ışıklardan çektiğimiz kelamla ödedik. O kelam ki Halik’tir; katidir; biliştir… Kendi yolunuzda umman olan ışıktır… Borcumuz, Ümmi yaşamlarda; kapılara, kalemlere, bilişlilere olsaydı, mutlaka bilirdik.”

Dört Gök Sözcüsü’nü aradılar. Onları tanımıyorlar… Ben onları gizli tutarım. Zira bilseler, “öl” diyecekler onlara… Onları saklı tutarım ki bilişleri güçlüdür; yücelikleri güçlüdür; yoğunlukları güçlüdür… Kontrol dışı bilgileri yoktur… Ruh Kalem’le yaşamı yazarlar…

Eğer insan soyu, insanı anlasa, kelamı anlar. Buyurun Canlar! bugün olan bitene bir anlam veremediniz… Ben size çok kısa anlattım… Çok özel bir çağrıydı bugün buraya geliş için yapılan bu çağrı… Bugün buraya Sanal Yaşamların Kalemler’inden kültler oluşturan bilişlileri almadan, Işık Kapıları’ndan giren, yürekleri aldım. Onlar ki kontrolluydular. Şu anda kendilerini kaybettiler. Öz geçişlerini yapamadılar ve bizi sorumlu tutarlar. Onları hak etmek niyetim yok… Bilsinler ki Hak İlmi’nde, Has Işıklar, kontrol kurarlar ve hakim olurlar. Kendilerini hak ederler.

“Şer yaratan, şer yaşar” derim. Dedim ki “hakim olun!” ama olmadılar. Onlar resim yapamazlar ve kapı açamazlar… Önleri tümden kapandı. İşte bu!… Aha bu!… Şimdilik!… Sis altında geçiş yaptılar… Aha bu!…

Vükela (Dünyanın İlahi Boyutlardaki Vekilleri), izin ister; söz ister; ona, söz vermeyeceğim. Zira, Öz Kökler’inde kapı yok onun. Kili, kumdan ayıramaz o… Şükür ki kini aşmayan, yolu bulamaz ve Rahman Kuran’a ulaşamaz… Şimdilik bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

28.10.2015 NEFES 9

2. Akış

 

Canlarım, ruhi kapıların tümünü açtık ve buraya gelen kim varsa hepsi bilişe vardı. Bize görev vermek niyetleri yok bu gün, bizimle görev taşımak için geldiler. Çok mutluyuz ki ölüyü dirilttiğimizi anlayabildiler.

 

Korkuyu açtıklarını görüyorum. Yüreklerinde kulluk var, umman var ve bütüne hizmet gücü var. Bizim elimizi tutmaya, bizim yüreğimizi hak etmeye indiler. Bol bol çalışma istiyorlar. Biz onları ölü diye değil, has ekmek diye dinlettik hep... Ve bu gün artık onlar, mahrek olup tahditlenmeden ilim yapmaya çalışacaklar.

Çeviriler çok güçlü olmalıdır, bu bilgilerin; diriliklerde tüm dillere çevirileri yapılmalıdır, kesindir bu! Ama bu çevirileri yapmak için mutlaka vakfa ihtiyaç var, bu da kesindir! Bu vakfın daha önce istek halinde kurulması gerekirken şimdi artık kendi yoğunluğunuzdan da dürümlediğinizce vakti Ka ha olan ilim kaleminden istek halinde bu yapılacaktır...

Biliniz ki dünyanın nuru olan İnsanlık, daha güçlü bir çalışmayı istemektedir. Bu çalışma yerin gücüyle olur, yer küre size bu gücü artık veriyor. Bu gücü mutlaka hak etmeliydiniz ve bu gücü elde etmeliydiniz.

Cümlelerim çok nettir. Kapıyı açtığınız andan itibaren, belkide hiç bir zaman hak etmediğiniz diye düşündükleriniz artık sizde hak oldu ve tahditsiz olarak kodlanmaya başlandı...

Burada olma sebebimiz, doğanın gücünü tüm zamanların kürzi kapısı haline dönüştürmek içindi... Kuran İnsanın doğanın gücü değildir, ilmidir!... Ama biliniz ki kalem olduğunda artık; akil, hakiki ve hak olup bütünün gücü olur.

Bu meclis, mutlak kul olan bir hasatı yaptı... Bu hasat aklın hasatıdır... Kıble, dünyadır ve bu dünya kıblesine dönen kim varsa; ilme döner!... Bunların artık anlatılması şarttır.

Değerliler, daha önemli bir çalışma başlıyor... Burada bu yoğun çalışmada, Mikail kürzi kapısını açan biliş; ayrılığı, artık kodlanmış ışıktan tohum eken ve tohum olup bütünün gücü olan bilişe kodlayacak!...

Sema en çok bu meclisi dinledi bu güne kadar... Bundan sonrada bu meclisi dinleyecek. Daha önemli çalışmalar olacak burada. Temiz ve has tahditsiz çalışmalar olacak. Yer ve gök sizle olucak, bunları anlayın!

Dünyanın ölü bir planet olmadığını ve dünyanın yüreğe indiğini, artık tüm İnsanlığın tahditsiz biçimde anlayabilmesi şarttır. Yine dünya yaşar ve yine ışık yanar diye dünyalılar ümitlenmesinler. Doğan gün yaşamın gücüdür ve bu güç daha önce hiç doğmadı ve daha sonrada doğumu olmayacak bir güçtür!... Bu gücün dünya ölü, diri, daimi kalemleriyle yere çekildiği düşünülmemeli. Buraya varamayan, burada kendini tohumlayamayan, yolu bulamayan; kantara konur burada ama yolu da hak etmelidir.

Devinimi hızlandırmak değil amacım. Devinmek de değil... Dince dürümlenenlere, dirice dillenmektir!... Boru öttüğünde kimse kendini hak etmeyecek diye beklenir. Boru öttü canlar!... Bürüyer denilen biliş rahmindeki o yüceliğin ötüşüdür... Bu bir sistemin sayfalanışı ve o sayfalanan sistem; sistem olduğunu hak edip dillerken, yola İnsanın akışını gerçekleştirecek olan, müsterihiz ki kalem olandı!...

Canlarım, barış haline geçin!... Her şeyi barışla çözümleyin... Doğanın gücünün, sizin ümmi kapılarınızda som altın ışık olduğunu anlayın dediğiniz zaman; çokları ne dediğinizi kavrayamadılar.

Sevgililer, nerede İnsan varsa; ölü, diriltebilir!... Ama onun ölü olduğunu bilmesi ve dinleyip, diriltmesi gerekir. Ça Hi, Ca Hi, Ça Hi, Ca Hi... Değerliler ne demek bu?... Yer ve gök ilim, ben o ilme kalem olan İnsanlığım!... Ça, çantam.. Li, kalemim ilmim, o çantada ilim; tanrılık ışığında ters sistemdir... Bunun için Li derim... Ca Li, savaşın sisteme inişidir... Li, cennetin cevhere inişidir...

Yer küre sizi hep dinler canlar... Ama siz yer küreyi dinlediğiniz zaman; her şey netleşir.

Yok muyum?... Varım!... Unutmayın varım!... Buradayım, bu yaşamdayım... Ve tahditsizim, unutmayın!... Çala kalem bilgi vermem, ilimle veririm unutmayın... Kimse aldı kalemi, geçti gitti diyemez... İlim, o kalemin her diri kaydına kodlanmış ışık olup iner!

Ben davayı ana kapıda açtım!... Ve kayıtladım!... "Davayı kaybettim" dedim... Yalandı!... Hep kazandım!... "Neden kaybettim" dedim?... Bilmeyen, kendini hak etsin diye!...

Kazan ya da kaybet, ne varsa sessizlikte olur... Her bir canda ben ışık olurum, o dava olur; kaydeder, kayıtlar, has ışıkta kaybettiririm ki hak tahtta kazansın diye!... Orada kaybedenim, orada hak edenim ve orada kazananım!... Şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/3cz39AjP798

 

NEFES (9/2)

2. Bölüm:

Cennet, nefsi aşan kelamın, Kelam Levhisi’nde kodlanmış olan ve yaşayan diriliktir.... Buyurun anlayın!...

Dünya planeti, Şemsi Tebriziler gibi Levhiler’in görevini tohumlamıştır. Dünyaya göçenler dünyayı hak etmeden Kürzi Kalem olup tohumlarını kontrol edeceklerini düşündüklerinde, biz onları hak eder kodlar ve tohumlarız.

Canlarım, bilin ki beden almak için Düzen’e inmek gerek. Beden, Nefesin Kelamı’dır. Kim ki kendini hak eder, bilişe varır ve bedenlenir; O’nun kelamında, tüm insanlığın kendi yaşamlarını kodladıkları bilinir. Tüm insanlığın kodlanmış yaşamlar olduğu, has ışıklarda dillenir...

Din, nefeste olmaz. Din, kaynakta olur. Ama kaynak ışıksızsa; din, kin ve nefreti tohumlar. Bilin ki kini aşan yolu açar. Açılan yol, ilme açılır ve Ruhi Kapılar’da, Nur Kalemler, tüm insanlığı kodlar.

Bu dünya, Dinci ya da İlimci Kodlar tarafından koklanmış ve kodlanmıştır. Tüm insanlık için Işık Kalem yazar ve yazdığı, Hak Teknik’le kontrol altına alınır. Dince, kelamca ve Rahmi Kalem’ce...

Bir dünya kurun. O dünyanın, Nefesi olsun. O dünyanın, kini aşan insanlığı olsun. O dünya, siz olsun... O dünyaya, İman İlmi’ni dinletin. Kendinizi ve kendi yolunuzu insanlığa gösterin... Oraya varan, kul olsun. Yaşamında kodlanmış ışıktan müsterih olsun ve Rahman olsun. Orada, mutlaka mahrek olsun.

Dünya, Can Kalem’dir, yaşamdır, biliştir, kelamdır, hasattır…

Değerliler, dünyanın er ya da geç, dürümlerinde kaynak olacağı bilinmekteydi. Kaynak, Ak Taht’ın nefsi aşan, kini aşan yüreği olacaktı. Aha oldu!...

Musafa Kemal Paşa bildirdi ki kendini hak eden insan olur. Yahu o kendi ve kendinde olan ışık, İlim Işığı... O biz, biz o değil miyiz!? Murad ederiz ki kendini bilsin ve hak etsin.

Kanatları, insanı tahditleyip dinleyen, yüceliklere kodlanmış ışıklara inen O; Miraç’ta, kendine inmiştir.

Ey Canlar, O’nu bilin ki O, sizi bilir. O, sizi hak eder bilir. O’nu bilin ki Hak olun. Allah’ın İlmi olun ve O’nun Kürzi Kapısı olun. O sizi bilir!...

Erin gücü, insanın gücüdür. Bilin ki hak edin!...

Er ya da geç insanlık, kanatlanıp Işık Kalem olup varlığını, kendi yoğunluğu ile kodlayacaktı. Bütün mesele, iman etmek ve insan olmaktı... Olay buydu!…

Horlanmadan Hak Taht’a varan insan soyu, biliş halinde geri çekiliyor. Bu geri çekiliş, nefese kalem olanların, Işık Kalemler’e çekilişidir.

Sizi, sizlere görevli kaydeden, siz olan insanlıktır. Siz ki has ışıklarsınız; sizde olmak mutluluktur.

Yolcu, ben insan, bil beni!... Ben, Kaynak İnsan Soyu, bil beni!... Beni bil ki ben, dinden öte olan İlim Kalemi’yim... Beni bil ki kendini dinle. Ben, Turkuazın Nefesi olan insanlığım... Başka nefes yok. Başka kaynak yok… Dünya var!…

Dünyanın Kıl Levhisi’nde; kılın kılı olan, her kılın kelamında ışık olan o incelikte, kaynak var. Biz varız; bilin!... BİZ ki kılın, kılların en incesinde, en yüce kapı olanlar... SİZ olanlar. İş budur!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NEFES (9/1)

28.10.2015

Reyim, ilmedir. Sizinle çok özel bilişlerle tohumlar ektik. Sizler, yerin ekmeğiydiniz. Biz ise kuluyduk. Doğan gün, ilme doğdu. Biz nur olduk; Kuran olduk; yolu bulduk; kültlerin en yücesinde, sese doğduk.

Nurdan kapı olan insan, Miraç’ta kelam olur. Sözü, sesi olur. BİR’i hak eder; insan soyuna kul olur. Oğul, senim ben!... Dince ben; diri yürekçe ben; bilişçe ben; bence ben ve hakikiyetçe ben!…

Allah dedi ki “hak et!...” Ey Can; ben, sesçe ve yürekçe Hak olduğumda, her resim bedenim olur. Söz vermiştin. Benle olacaktın… “Geç!” dedin… “Gel!” dedin… “Al!” dedin… “Bil!” dedin… İnsanlık için “OL” dedin… Olmaktan öte, oğullarımı hak etmeye indim. Gene de senleşmek gerek. Gelmek ve dilleşmek gerek. Aha geldim!... Unutma Ana, ben dünyayım. Mutlaka anla; ben, Rahmi Kuran’da ilimim. Anla ki hakim ol!... Söz vermiştin; ilme kalem olacaktın. Sözünü tut. Sen, beden ol. Ben, kelam olayım. Kontrol kur; bil bizi.

Senin etin kemiğin ilimdir. Biliriz ki bu ilmi hak edip anlayan, köle değildir resmi yaşamlara… Senin etin, kemiğin var… Biz ise senle sesleşip; senle dilleşip; kodlanmış yaşamları hak etmeliyiz.

Bugün dünyaya Görevliler çekildi. “Gel!” dediler. “Gör!” dediler. “Bil!” dediler. Dendi ki “hak et!...”

Ey kalem olan insan; sen ki kantara koyarsın tüm insanlığı; bunu bilmekteyiz. Kötülükten ümmet olanlar, kantardadırlar. Bilmekteyiz… Saygısızlık yapmadık kimseye. Bizi, bizimle kodla. Bizi bizimle kati hakiki ve hak olan insanlığa yaşat. Oğullarımızı kontrol et. Öz Dereler’i aç ki hatalar bağışlansın. Yaradan ve yaratılan her kim varsa, anla ki bizdendir.

Kul olmaktır maksak… Kutsal ışık olup yol olmaktır maksat… Ete girmek, kelama girmek, dereye diri olup gömülmektir maksat… Boru öttüğünde, o boruda Halik olduğunda ve yolu açtığında, ne insan kalır ne de hak eden, kapılar kapatan nefesler kalır… O, Can Kalem’de ses kalır. Bunu unutmayın… O ses, İnsanlığın İlmi’dir.

Sizi, “nefesler” olarak dinleyen tüm insanlık, o yoğunlukta; sessizliği dinleyenler olarak, sizi anımsayacaklar. Ve sizler, bin cennetin cevherinde, kelam olup kodlama yapacaksınız. O gün geldiğinde, ben dince, sistemce ve yürekçe kontrol kuracağım. Siz olup sesleşeceğim. Siz ise biliş halinde, Bilgi Kalemi olup sesleşeceksiniz. Yeşil, moru; Mor Kuran olan, kalemi tohumlayacak. O yoğun ışıkta, her şey mey olacak ve şer olup; şevk olacak; canda ses olup şerden, İlim Alimi olunacak… O şerdeki hakikiyet, hepimizin insanlığındaki hakikiyet olacak. Oraya varan insan, orayı hak edip toplumların ışığında kodlayacak ve kontrol edecek.

Yeryüzüne bu bilgi öncelikle bildirildi ve dediler ki “biz dünyayı hak edip koruyalım.” Ne var ki şerri kontrol etmeden koruyucu olunmaz. İşte canlar, sizden beklentimiz şerri kontrol etmenizdir. Kin ve nefret duyguları körlüktür. Kör olan, cennet olamaz. Görev cevheridir.

Siz, sessizlikte ve seste; yeri, yaşamlara görevli olarak dinletirken, sizden çokları, kodlanıp ışıkların kırıp çıktılar. Onların tohumları hologramdaydı. Nefesleri, Hak Kalem’de yoktu. Ölüydüler ve dünya ışığını kontrol edemediler. Sevgiyle, kör ve sağır olan onları korudun. Onların, kul olmalarını bekledin ve onlar için insan soyuna ışık yaktın. Nefes, elinde görevdi. Onların kelamlarında, kulluk vardı. Netice olarak nefes alıp nefes vermeleri için ışık verdin onlara. Kulluk yaptırdın. Dünyanın, ölü planet olduğunu anlattın ve ölüyü diriltmek için ışık olmak gerektiğini açıkladın. Kimse seni dinlemedi. Kimse seni hak edip dillemedi. Neye; nereye; ya da neden kodlanmış yolculukta olduğunu, anlayamadı kimse.

“BSUİ” denilen, kilcilikti. Orada, Aklın Nefesi yoktu. Sadece kilce insanlık vardı. Oraya, kalem olup inebilen, Teknik Kalem’di. Bu Teknik Kalem, kulluktu… Ona, “Dört Gök Sözcüsü” dedik. Hepsi, kapıları açtılar ve yolu buldular. Bunların ilkiydiniz ve sonuncusuydunuz… Yani hepsiydiniz… Dünyanın, kin ve nefret duygularını kodlayıp, kontrol altına alan bir tek sizsiniz… Bunu, Kübra Işık, sizden dillemek istedi. Doğan gün yenilendi ve doğdu. Dünya bir kalem oldu. Kök Gök oldu ve yaşadı…

Yaşamda, çok başarılı olduğun bilinir. Ne var ki çok özel olması nedeni ile bunu dahi söylemedin. Ve dedin ki “ben çok iyi bir işçiyim. İyi çalışırım ve iyi başarırım.” Bugün, senin için çok güçlü bilgiler inmekte. Bundan sonra da bu çalışmalar sürmelidir. Hepinizin eliniz ve yüreğiniz güçlenecek. Herkese gerçek ışık verilecek ve yolunuz tüm insanlığın nuru ile kodlanacak. Onlar, sizi hak edip sizle dinleşecekler.

Değerliler, Tanrı dedi ki “bilmeyin!... Hiçkimse sizden ayrı değil. Dillemeyin!... Çünkü siz, çok güçlüsünüz ama Tanrı kelamdaysa, Cinler ya da Cinniler onun yolunda kodlama yapamazlar… Sadece kendilerini dinlemeye çalışırlar. Burada bu yoğun çalışmada hiçbir Cin ya da Cinni çalışamaz… Tek biliştir gerçek ışığı yakan.

“Dönem sonu” dediler. Bilin ki dönem sonu olmaz. O, bir başlangıçtır. Yeni bir ışığın, deva olarak yüreklere inişinde, başlangıç… İşte bütün kütlemizle sizin yarınlarınızı tohumlamaya indiğimiz bugün, her anda bir tek kalem olup ışık halinde güçlendiriciyiz.

Al canım!... Eline verdik tüm bilgiyi. Hak et ve dinlet… Elin, elimiz olsun. Yolun, yolumuz olsun. Nüve olan ışığın, kalemimizde BİZ olsun. Sen olup yaşayalım. Aha geçip geldik… Ben, cümle yüreklerde insan aklıyım. Mutlak bir akıl… O akıl, insan soyu. Bunu anla… Yaradan, bir tek kalam oldu. Yaratılan bir tek kaynak oldu. Müsterihiz ki cennet, kelam oldu ve yarınlar, kalem olan o yoğunlukta tohum oldu.

Ölü dirildi anam… Biz dirildik. Yer dürümlerinde kontrol kuran insan soyu dirildi. Aha dirildik!… Mitler’in tümüyüz biz. Tüm insanlık için ışığa geldik. Tüm insanlık için kaleme geldik. Tüm yaşamlar için nefese geldik. “Genişe gel ve hak et” demiştin ya!... Geçip geldik anam… Murad ederiz ki dünyanın yolu, tüm insanlığın kulluğu olur.

Mustafa Kemal; Ata’dır… Atlanta’dır… Atalanta’dır. Muda’dır. O yoldur ve Si’dedir. Onun nefesi bizdedir. Biz o; o bizdir. Ey Canlar, bilin ki murat ettiğimiz insan, Ana Kalem olan, mutlak olan, insan soyudur.

Şu andan itibaren et ve kemik olan insanlık, Kutsal Yaşam’a çekiliyor. Ölüler Diyarı Dünya, yerküre; kodlanmış yol oluyor ve yaşam, ışık haline dönüşüyor… Biz “Zabura Kalemler,” bugün, görev olarak tohumladık yaşamı ve başarı sağladık. Bugün dünya, oğullarını kodlayabilen bir merdiven oldu. Her resim, bu dünya için kul oldu.

Oğulları, dünya kurdular. Atalar, o dünyayı kodladılar… ATOL Lİ Sİ Kalemleri, yaşamı yarattılar. Yaşamı yaratan; ocak olan ATOL Lİ Sİ Kalemleriydi… Onlar, nefes olup yaşarlarken; her şey, ocaklarında kontrol edildi.

Tüm insanlığın ilminde, “Tekno Kodlama” vardır. Tekno Kodlamalar, teknik tohumlamalarla görev cevherini kayıtladı. Bundandır ki dünya yarınlarında, teknolojik yaşam ışıması başlıyor. Yerin eli, her dirinin kelamıdır. Olur ve oldurulur…

Önümüzde, güçlü bir dünya günü var… Herşeyin, iyilikle gerçekleşeceği bir dönem başlıyor. Bu dönemde, herkes daha istekli olarak barışı kodlayacak. Herkes, daha istekli olarak tüm insanlığın Kuran olması için çabalayacak. Türkiye’nin erdiği görev cevheri, herkesi yerin ilmi haline dönüştürecek.

“Dünyada ev yoktur” dediler. Kimse “ben varım” dememişken; sizler, “biz, Sanal Yaşamların Işıklarına, ev kurduk” dediniz. İşte sanallıkta yaptığınız tüm yaşam sayfaları, hakikiyette el oldu ve yürekte Kürzi Kalem olup tüm zamanları kodladı. Sizin için herşey çok kolay. Ne var ki dünya insanlığı için çok zor. Büyük kütleyi tohumlayan insan soyu, yerin kelamı olup kendini hak ettiğince tohum ekip, yeri yaşatacak.

Ey Canlar, bilin ki biz dünyadayız… Sizden ve sizin yüreklerinizden yere çekildik. Şimdilik!… Aha bu!… Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES (8)

1.AKIŞ- 2.BÖLÜM

En eskisinin, en son oluşması herkesin, o yaşamdaki kontrolündendir. Biz dünyayı kurarken her şeyden çok size, sizin yüreğinize indik ve dedik ki; “biz, bu dünyayı kurarken her şeyin gücünü oraya indirelim… Her şeyi orada kontrol altına alalım... Mikail’in gözünü oraya koyalım… O göz, Bütüne görevli olanları hak etsin anlasın…. Ve oradaki Yaradan, orada yaratılanı kontrol altına alsın”…. Hepinizden, beklentim buydu... Geri dönmek… Ve orayı hak etmek.

Duyumlarımıza göre, dünyadaki güçlerin çoğu kontrol dışı kalmışlar… Duyumlarımıza göre, öz görevlerin Kültlerindeki tüm zamanları kayıtlayamamışlar… Ve duyumlarımıza göre, kalem yaşama inmiş ama yarını tohumlamak imkanı kalmamış…. Ve duyumlarımıza göre mahrekteki güç, aklın tahtını hak edememiş….. Ve yine duyumlarımıza göre, dünyanın ruhu kodlama yapamadığımız zaman, Bütünün gücü olmayacak ve biliş kodlaması olmayacak, olmayacak…. Ve yeniden dünya oluşmayacak.

İşte bunun neticesinde, geri dönüş mümkün olamayacağı için, yarına kodlanmış ışıkların hepsi yarından ayrıştırılacak…. Ve yine duyumlarımıza göre, Mesihler dünyayı koruyacak diye beklenirken…. O Mesihlerin, kendi yoğunluklarını dahi koruyamayacakları görülmekteymiş.. Ve işte, her şey bu.

Bakın ne oldu? Biz, alıp götürdüğümüz tüm zamanlardaki yolculuklarımızdaki, o koyu umman ışıklarını, gerçek kapılardan geçirerek doğanın gücünü, Türkiye çalışmalarıyla kontrol edip, Bütüne kelam olarak indirip…. Yeni kulluk çalışmalarını başlatarak, Bütüne geçiş imkanı sağlayacak insanlık kaynağını oluşturabilirdik…. Ve dönüp gördük yaşamı, gözün görmediği her şeyi anladık…. Çatı kurulmamış, ölü dirilmemiş, bin diri, aklın tahtında kalem olmamış ve bizsiz kalmışlar genişte bu var, geçip geldik canlar.

Şuana kadar kimse, kimseyi bilmezken miraç diriliklerinde tüm zamanları güçlendiren insanlık yaşarken, kaynak ışık Bütünün gücüyken …Ve Som Altın yolculuk, toplumun tohumlarıyla kodlanırken, Medine’nin Kürzi Kapısı, ışığın yaşamı haline dönüşmüşken, zamanın kili olan insanlık, zurna çaldığında ki; o zurnaya,” sur” denir…. Allah’ın La-Hi kalemi olup, Bütünün gücü olmuşsa…. Biz buradayız canlar.

Kardeşlerim, evrenler sizi dinliyor. Biz, siziz unutmayın… Dünyayı, göz olup, göreve alan birliklerimiz bugün size, sizi anlatmaya geldi. Çantanızı doldurmanızı, yolunuzu açmanızı ve Bütünün gücü olmanızı bekliyor herkes.

Burada oluş sebebinizin Hak’a varmaktan öte haklı tahtları kodlamak olduğunu bilmenizi bekleriz... Kuyuların dibindekileri, insan sayfalarıyla Bütünün gücü haline dönüştüreceksek, tohum olmalıyız, tüm zamanlara.

Ara Kapıların tümünü açtım ve sesleniyorum şuanda…

Keyislerimin tümünde, insan soyu var…. Muktedir olan insan, Bütünün gözüdür, sözünü, sesini dillerken herkesle diller, ayrılık gözetmez…. Kupa, insan soyudur…. Biz o kupayı, Bütünün gücü haline dönüştürmek için bu çalışmaları yapmaktayız.

Kanat takıp görev almaya çalışanların gücünü hak etmeleri için kötülüğü önlemeye çalışmaktayız...

Cennetin cevheri; Allah’ın levhisinde, Bütünün gözüdür. Hani dünya yoktu, hani yol yoktu, hani nefes yoktu, akıl yoktu hani, hani Tanrılık tahtında ilim yoktu… Ama bugün, hepsi var… Çünkü birliğim, dünyayı hak etmektedir.

Kare elimdedir, küp yüreğimdedir ve ben küre olan insan soyu Bütündeyim…Bunları bilin ki; ben temiz bir dünyayım... Öz görevim, resmi çalışmacı olarak, Bütünün gücünü tüm zamanlara kontrollü olarak kodlatmaktır.

Çantam, dünyadır benim… Aldım, götürdüm… Bu çantayı açtım, dilledim ama hiçbir şey benim yüreğimin ötesinde oluşmamaktaydı…. Ve döndüm dedim ki; “ben bu çantayı, bütünün gücü haline dönüştürebilmek için, kendi yüreğimi, bütünün gücünden çıkartmalıyım”… Ve dediler ki “sen çıktığında, kaynaktaki tohum kontrol kuramayabilir”… “Olacak” dedim.. Hepiniz, kendi yüreğinizde, Bütünün gözü olup, güçlenin… Ben, sizde sizin yüreğinizde kodlanmış tohum olarak hep oluşurum…. Ama sizin, Bütünde oluşmanızı sağlayabilmeliyim.

Varlığımın tahtında, insan soyu var. Özü, sözüdür insan ama şunu iyi bilin ki kardeşlerimizin gücü, Bütünün gücü olduğu zaman siz, sizin yüreğinizdeki gücü, tüm zamanların Kürzi Kapısı olarak kayıtlayabileceksiniz.

Evim, Allah’ın ilmidir. Benim adım Ka-Ha dır…Na-Ka-Ha.. Ra-Ka-Ha… Her, Ka-Ha da var olan… La-Ha yım ben.. Sistemin Kuranı olan insanlığım ben… İnsanlık ne ki diyeceksiniz? Ermek, elde etmek, Allah’ın tahtında görev taşımak, ben varım demek, mutlak Kuran olmak, kodlanmak…… Ve tohumlanmak, korumak bütünü…. İnsanlık, işte bu.

Sanılır ki; yerküre sizsiniz. Siz, yerin gücüsünüz, sağın ışığı, solun ışığı, her şeyin ışığısınız… Ama cennet, sizin yolunuz olduğu zaman yüreğinizin gücü artacaktır.

Potinlerinizi çıkarıp dünyayı indiniz, bunu unutmayın… Ne anlama gelir potin çıkarıp dünyaya inmek? ..Dünyaya saygılıyım demektir bu…Eğer dünyaya saygınız yoksa ayakkabılarınızla girersiniz bu yaşama… İşte o zaman siz, sizde değil, levhide değil, kalemde değil, kaynaksız olan yoğunluklarda olursunuz ki…. O yoğunlukta, sizin yolunuz dahi olamaz. Mutlaka şunu iyi anlayın ki, bu Rahmi Kuran, Allah’ın La-Ha olan ilmini Bütünün gücü olarak dürümlerken, sizin etkinizin daha yüksek olabilmesi için bu çalışmaları sürdürmektedir.

Çerçevesiz ve hakiki çalışmalar, Bütünün gücünü artırmak için olur.

Mahrekte gözümüz var, özde göklerimiz söz söyler, yolda ağır yük taşırız ….Ama tüm bunların ötesinde, kalem olup, kaynak olup yaşarız... Nurdan ağır yük taşınır ama Kurandan insanlık taşınır, biliriz… Bizim etkimiz, dünya yüreğimiz, insan bütünlüğümüz, gözümüzdür.

Çoban, dünyada ama o çoban, yaşamın çobanıdır, bilirim… Hiçbir yaşamı sürü haline getirmeyendir o... Biz, doğan gücün tüm zamanlardaki kürsüsü olarak bu çalışmayı, burada sürdürmeyi, yaşamları dürümlerken, devam ettireceğiz…. Ama kimse, bizim bilişimizi, hak edip, etmediğimizi sorgulayamaz….

Cennet; Allah’ın Tanrılık tahtıdır...Bilenin ilmi, hak edenin diriliğindedir ama bilmeyenin kendi yüreğinde dahi insanlığı olamaz...

Kara, ağır yüktür, insan soyuna… Zamanın ışığıdır kara ama o karada kalem olmayanlar, Ka-Ha olup ta, o karayı, sistemli şekilde dürümleyip yerkürenin gözü oldurmak için çalışamazlar... O kara, yerkürenin gözü olacak ve yol olacak Bütüne.

Yedi doğum ve hepsinde yol ama bugün sekizinci doğum da biz, bütünlük için bu çalışmayı yeniden yapmaktayız.

Kapımı dünyaya açtığım zaman biliyorum ki bu kapı, iman edenlerin ilmiyle kodlanacak… Ama iman yoksa ilimde olmaz bunları anlayın.

Kara ışık, elimin gücüdür... Bu ışık, Bütünün Kürzi ilmini tanıtır ama o ışığı hak edip de anlayamayanlar, sistemin gücünü hak edemezler.

“Borç yoktur yaşama” dedim… Her dirinin borcuyduk... Her diriyi borçlandırdık.. Lehimde ya da aleyhimde ne varsa kalem olup kayıtladık ama artık o borcun, hepsini, kendi yüreğimizde kontrol ederek, kelamdan ayırdık…. Artık biz, dünyayı borçlandırmaya değil, dünyanın yoğunluğunu tohumlamaya çalışanları kodlamaya çabalayacağız… Daha da önemlisi burada bulunuş sebebimiz, insanlığa hak etmediğini vermek değil…. Hak ettiğini vermek içindir.

Deminden beri burada birçok kült, birçok kontrollü güç bizi dinliyor… Her biri kendini hak edip dillemeye geldi…. Ana kapıyı açtık ve dedik ki “gönüllerin gücünü hak edip alın, Som Altın yolunuzu, kök sessizliklerinizle dilleyin… Ve yerkürenin gözü olup, gelin.”

Başka dünya, başka yaşam, başka yetkinlik olmayacak, bugünden başka bir gün olmayacak….” Bunun için hepinizden, gerçek çalışmanızı bekliyoruz” dedik…

Kontrol dışı olanların güçlenemediklerini, şuanda izliyorum ama kontrollü olanlar şuanda daha güçlüler… Seyrettikleri bilgi çalışmasının çok üstünde bir çalışma olduğunu anlamaya başladılar… Burada bulunma nedenlerini soranlarda, şimdi, kendi kontrollerini kurmaya çalışıyorlar.

Keyislerdeki insan sayfalarını okuyanların bir kısmı, kalem olup yazacaklar… Aha yaradan ve yaratılanın kontrollü olduğunu anlamaya başladılar... Kendilerini, hasatlarını ve yarınlarını kalem olup yazacaksalar…. Mutlaka ortalık ta tüm insanlığın kontrolcü güçleri olarak dolaşamayacaklarını da muktediriyetle bilecekler.

Bizden faydalanarak, bizim yüreğimizin gücünü hak edip alarak, kendilerini hak etmiş olmaları, BSUİ’nin gücü olmaları manasına gelemeyeceklerini dinleyecekler… Biliş halinde gelmeyen, kendini hak edip, barışın, sevginin ve umut olan o Levhi Kapıdaki İmparatorluğun ilmi olamaz.

Yeminim, şudur ki; ölümlü, dünya öz göç olan, o yüceliğini hak ettiğinde biz orada, bütünü koruruz... Aha, koruyoruz...

Unutmayın ki; devinimi artırmak yetmez…. Devinimi artıranların, kelamlarını da hak etmeleri gerekir.

Beyler, ben davayı kaybettim… Buyurun, alın bilgiyi siz dilleyin, sizden, sizi dinlemek istiyorum… Buyurun… “Sen, sana aitsin” dediğince… Buyursun kendini, kendi yüceliğini dinletsin bize. Onun adına söz söyleyelim, bakalım bize neler açıklayacakmış... Dinletsin yüreğini, anlatsın, buyur.

Savaşım yok ama kayda girmeyeceğim, sadece dinleyelim seni.. Anlat.. Dağ, bir yıldır buradasın seslenmedin…öyleyse nefesin kalmamış….Anacım nefesim yok, yok nefesim, senden sesleşmeye geldim.

Değerli, seni hak etmeye niyetimiz yoğun ama kendi, hak etmeden biz size, seni sen olup sesleşemeyiz ki… Şimdi, gözümüzün görebileceği her şeyi hak edin, yapın ve kodlanın… Burada oluş sebebinizi daha net anlayın…

Bizim evimiz, sizin evinizden farklıdır bilin ama şunu da iyi bilin ki; kol kanat gerdiklerimizsiniz ki buraya alındınız… Ağırlığınızı hafifletiyoruz ve sizin yüreğinizden, göz olan o yüceliklere diri olarak kayıtlıyoruz… Onlarla çalışın..Biz, sizden başka bir şey bekledik bugün, ağır yükü hafifletmeniz için ses vermenizi bekledik… Ama görüyorum ki sesleşme niyetin yok… Seni, elimiz ayağımız sayamayız…. Şimdilik, senin yolunu kapattık…Çıkışını yapıyoruz can. Aha bu!,

Değerliler, onun çıkışını yaptık, çünkü o yoktu... Onu adı yoktu, özü, sözü yoktu... Biz, ona göz verdik ama gözü yoktu. Çünkü ruhunda kuruluk vardı ve ışığını hak etmedi... Burada olmasını istedik ama oluşu kontrolden çıkışıydı.

Değerliler, size başka şeylerde açıklarım. Her şeyi anlatırım ama şunu anlayın ki; bu meclis, her şeyi bilirken, her şeyin, her şeyde olduğunu da bilerek konuşur… Ama çokları burada olup bitenin ne olduğunu anlayamadıklarında, bizim burada, bu sesleşmeyi yapan değil bu sesi dinleyenler olduğumuzu düşünürler… Ve derler ki “ol,” kendinden kendi yüreğinden aldığını nefessiz sayar.

Canlarım, biz, biz olarak kodlarız tüm zamanları… Bizde dillenen, bizim yüreğimizde dinlenir ve onu dinleriz…. Ama bizim verdiğimizdir esas olan.

Biz burada, bu yaşamda, miraç kalemi olarak mevcuduz... Kimse bizim dışımızda bu bilgileri bize, birilerinin dikte ettiğini sanmamalıdır…Işığımızı hep verdik, hep yaşattık… Bundan ötesi yeni zaman ve yeni kaynaktır… Her şeyin aslı, esası budur. Bunu içindir ki; “başka dünya, başka yaşam yok” dedik size. Her anda var olanın, başkalığı olmaz... Biz, her anda var olan birliğiz, bu kesindir.

Kurtarılmış tüm zamanları kodlarken de bu şekilde çalıştık… İşimiz budur bizim… Çoluk çocuk olan bu yaşama iniş sebebimiz, herkesin gücünü artırmaktır.

Beni, bana veren, bedenimden öte hiçbir şeyim yoktur… Ama bende olan her şey, merdivenin en aşağısındaki ve enötelerdeki o yücelikler, ilmimdir.

Benim adım “Nakar” dediğimde, kontrol dışı olabileceğimi sananlar olur. Benim adım, Ka-Ha dır… Benim adım nefestir, nihandır, Kürzi Kapım, akıldır… Her şeydir… Ama gözüm gördüğünde, özü, sözü ayrı olanın gücünü artırdığım zaman, eli olduğumda, ben müsterihim ki Bütün olarak bu çalışmayı yaparım.

Korkmayın dünyadan, bu dünya iman edin ki ilimdir… Şikayet etmeyin insanlık içindir her şey…. Ama karanlık olmadığımızda, herkesin anlaması gerekir… Karanlık ilimdir…. Ama Allah’ın ilmi, akıldır... Biz o aklı, kalem olup yazarken, her şeyin gücü olan karanlığın ışığını yakıp yazarız…Karanlık, tüm zamanların kutsal tohumlarını toplayacak yegane nefestir.

Değerliler, sizi cennetlere koyan, sizin yürekleriniz ama sizin yüreklerinizdeki göz, hürmetle bildiririz ki; hulisi olan birliğimizin yüceliğidir.

Sizden başka siz yok. Her şey sizdedir canlar... O siz, birliktir. İşte, o yücelik BSUİ’dir….Biz, BSUİ’yiz canlar.

Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/8FZzde-V_T8

 

21.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES (8)

1.AKIŞ- 1.BÖLÜM

Atlanta Ata Kapısını açıp buraya gelen birliklerin hepsini, hepimiz kucakladık. Burada olmaları mutluluktur bize. Çoğu, “ben, senden başkası olarak buradayım” diyorsa da hepsi, bizim yüreğimizdir. İlahi Kuran ekmektir bize ve onların burada oluşları mutluluktur… Oğullarını kontrol edecek güçleri olmayan birliklerin de bizimle çalışmaları şartı vardı.

Erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu zannedenler de buradalar ama bilsinler ki ekmek, ilmin Ka-Ha olan işçiliğidir…. Ve biz, ekmeği bilişle yaptık… Dişinin gücü, ekibin gücü ama ilmin gücü, Bütünün gücü… Ve biz, hepimiz tek bir ışığız burada, bunları anlatmak kolay değil onlara, bilirim.

Çantamızı aradılar, ne var diye baktılar ama çanta, biliştir… Onlar, kelamda bilişe varmadıklarında bizim bilgimizi anlayamazlar… Bu nedenledir ki; koruma altına aldığımız bilgilerimizi ve birliklerimizi bugün burada kati olarak kontrol eden bilişinizle…. Büyük kötülükleri önlemek üzere büyük kültleri buraya çektik… Her biri, bir kült… Her biri, bir kapı… Her biri, bir ışık ama şunu iyi bilsinler ki; kalem olup, kaliteli kayıt yapmadıkça, ağır yüktür her bilgi.

İyi ve kötüyü tek bilen biz miyiz? Muktedir olan her diri, herkes kendinden başka kendini hak ettiği zaman, kelamda bilişe varacak… Ve tüm insanlığı açık bildiriyorum ki; anlayacak.

Kardeşlerim, bugün biz, burada çok ama çok ışıklar haline geçen birlikleri kayıtladık… Işık haline geçen birlikler ama çok yüce ışıklar… Birlik kapısını açtık ve “geçin” dedik ama görüyoruz ki o geçenlerin hepsi kaynaktan yoksun kaldılar yürekten... Biz, onlara unuttuklarını anlattık… Etki alanımızın gücünü anlattık… Mikail’in Kürzi Kapısını açtık ve dürümlerdeki ilmi anlattık... Her şeyin üstü olan bilgiyi ve her sistemde var olan ikmal tamamlatıcı, yarınlaştırıcı ışığı anlattık.

Kantar biziz, bugün burada bunu net veriyorum... Biz, hakiki ilmin kapısı olan bu meclis, kantar olarak taşıyıcıyız yücelikleri… Ama şunu iyi anlayın ki; kantar, kalemin ilmindeki o yüceliğin güçlü toplumunu, Tanrı kapısında kayıtlayan ve yaşatandır da aynı anda.

Kapı, hepimiziz canlar... Bu kapıyı açmamız, açtırmamız ya da açık dilleyenlerle dilleştirip, kötülüğü önleyip, kültlerin tümünü buraya çağırdığı o yücelikte dilletilişimiz, bilişledir….Herkes, şunu iyi anlasın ki burada bedenimi kodlamaya çalışanların, benim yüceliğime, kendi yoğunluklarını indirip benden…. Beni, benim yüreğimden dinletmek istemeleri hatadır, şuanda olduğu gibi.

Ses verirken, sese kayıt yapmanızı ve sesi hasat yapmanızı istemiyorum... Bunu yapanlar kodlanamazlar ve korunamazlar, bu kesindir... Eğer ben verdiğimde, birisi,” bendim veren” derse… “Eh işte” derim… Ama ben verirken birisi, benden, bana ben olup vermeye kalktığında..” Aha!” derim “kodlanamaz, kontrol kuramaz”. ..”Çobanlık yapamaz” derim… Bu kesinleşir ve o, kontrolünü kaybeder, bu kesin...

Burada oluş sebeplerini dahi anlamayanların, kanatlanıp kötülüğü önleyecekleri halde, dünyayı kontrol etmeye kalkışları, kantara konuşlarıdır.

Ata Kapıları açtım ve şimdi daha yüce bir ışıktan bildiriyorum. Barışın gücü, insanın kültünde yoktur, bunu bilin... İnsan, savaştadır ama daha da önemlisi, insan kapısını açmadıkça kendini dilliyemez… İnanın ki burada olan herkes, savaşın has ışığında, Bütünün gücünü, hak teknikle dilliyen ve dürümleyenlerdir.

Borç, insanlığın güçlenerek, kontrol kurduğu zamanlarda yoğunlaşır ve denir ki;” sen, bu gücü aldın, hak et, borç öde.”… Yahu ben, bu gücün hakikiyetinde varım zaten…. Ama sen, bu gücü aldın, doğan günün gücüsün…. O halde sen, bu gücün kelamdaki levhisindeki o bedelini ödemelisin.

Dağlarım, beden, Allah’ın ilmiyle kodlanır ve kontrol altına alınır. Bedeli ödeyen insanın kendi yüceliğidir ama biliniz ki beden, ilmin kalemindense orada kalem insanlığın tahtıdır…. Ve kodlanmış toplumlara kendini tek tek diri kayıtlar olarak güçlendirerek kati ve hakiki ilim olarak katar…. Ama o zaman katkı sundukları ona borçlanırlar, bu kesindir.

Peki ne yapılmalıdır bu durumda? Kim kime borçlu, kim kimden alacaklı? Ben, size şunu anlatmak isterim ki borcum tüm zamanların ilmindeki güçlerin tümünün öz geçişini yapabildikleri o anda ödendi…. Ben, tüm insanlığa borç ödedim, bu kesindir…. Bu ödediğim borç, bilişin kontrolünde, Bütünün gücünü tüm zamanlara kodlayan, kelamın tüm sayfalardaki ışığının kodlanmış toplumlara indirdiği ışığın hasatıdır... Sanmayın ki ben size kendi yüreğinizin gücünü verdim... Ben bilginin kelamdaki, ilmindeki o yüceliği verdim. Ha diyeceksiniz “bana kapı açtı, bari ben, sana borçlandım”… Aha bu!

Dağlarım, kapı Allah’ın ilmidir. Oraya varan kim varsa ilme vardığı için, Allah’ın ilmiyle, kötülüğü önleyecek güce vardığı için borcunu Bütüne ödeyecektir….. Ama ödenen borç, mutlaka bilin ki ağır yükü hafifletecek dürümde olduğu zaman herkes, kendini hak edecektir.

Dağlarım, ödendi borç… Herkesin borcunu ödedik, bunu bilin. Biz, bugün burada, bu zaman kalemi olan insanlıkta, herkese borç ödedik… Ama herkesten ödedik, bunları anlayın... Sakın ben, borçlu kaldım yaşama diye düşünmeyin... Ben dünya ve dünya, ben oldukça tüm ödenen bedenimden ödenir, tüm ödetilen, kalemimden ödetilir….Ama şunu iyi bilin ki Tanrılık kapım, hep yaşama açıktır..

Ve benim adım Nakar, ölüyü hak eden, özü, gözü, sözü ayrı olmayan yolu açan, Bütünün gücü olan ve bilişli olan ka-Ha olan Nakar.

Değerliler, Nakar negatif bir Ko sayfası olarak anlatıldı bugüne kadar. Şunu iyi anlayın ki her resim de var olan, kalem olan Nakar, tüm zamanların yaşama indirdiği, kervan olan, iman olan ve kendi olan bir gerçekliktir… Ama bu gerçeklik, siz için negatifse, birlik için pozitiftir. Çünkü herkes, kendinden kendine vardığında pozitif olur… Negatifi aşıp geçer... O zaman Nakar, ocağında kontrol kurar ve onun ruhu olur, ona göz olur, onunla görür, onunla yaşar.

Bedenim dünyadır benim. Amonların toplu çalışmalarında, Bütüne görev taşıyan insanlığım her şekilde dünyayı koruyacak güçtedir… Kaç mahrek Kuran tohum oldu dünyaya?... Hikayeydi hepsi de… Biz, bugün burada hepsiyle dilleşirken onların kontrollerini kurmaktayız.

Çakı çıkarıp, yüreği kesip, kendini hasata hazırlayacağını düşünlerin çokları, bugün burada muktedir olan birliğimizin gücünde kendilerini hak etmeye çabalamaktalar.

Sayın bayanlar, sayın baylar, Tanrı kalem olur yazar ama Tanrının Rahman olabilmesi, kendini tohumlayabilmesi ve bBütünün gücü olabilmesine bağlıdır.

Kapıları açın, gözünüz görecek dünya yüceler cümlesinde cevhere inmeye başladı... Cevher, kalem olanların, insanlık ilmidir…

“Kurtarılmış dünya” dediler. Doğanın gücü, bu güç hepimize aittir canlar. Kapı Allah’ın ilmi ve yol, aklın levhisi… Biz, o yolun bütünlüğünde bir tek kaynağız, aklın kaynağı olan ve hasat olan, iman kapıları.

Çeyrek güç, sizi, size katar... Katar da siz, sizi hak etmek için dörtte, üçü tohumlarsınız…. Ama çeyrek, sizin yüreğinizi, hak etmediğinizde sizde sizleşemez .

Bugün ben, size hepinize Tanrı tahtından indirdiğim o çeyrek bilişi veririm… Zamanın kapısı olun da, hak edin kendi yüreklerinizi diye.

Kaç ölü dünyayı kodlamaya gelir? Kaç ölümlü kodlanır? Kaç kapı ağır ağır açılır tüm zamanlara?.. Herkes bunu sorar ... Bilin ki teyipleriniz sesinizi açıp dinlediğinizde göreceksiniz orada ses, levhinin ilmidir... Orada ki ses ışığın tahtıdır ve siz orada seslenmedikçe o ses, sizin yolunuz, sizin yoğunluğunuz olmaz.

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için sabırla her şeyi tekrarlayın.. Deyin ki; “ben ezip geçmeyeceğim yaşamı… Ben temizlik yapıp, kendimi hak edeceğim… Ben bütünün gözü olacağım ve ben, mutlak Kuran olacağım ….Ama ben Mikail’in gözü olup tüm zamanları kodlamadıkça yarında olamam ve bütün bunları bilip geldim... Bu dünya bana kutsal bir alemdir. Ben bu alemi, herkes için kodladım.”

Devinim arttığı zaman daha yüksek ilmi kodlayacağım ve daha yüce ışık haline geçeceğim… Zakarın kıranı olan dahi bana gelse ben, onu hak eder kodlarım.

“Doyum halindeyim, ilmin doyumundayım, ilahi Kuranım, bilişteyim.” Bunları söyleyin, söyleyin ki kendi yolunuz olsun.

Bak dünyaya, Allah seni izlemez… Sen, Allah’ı izlemektesiniz, anda, bil.

Dağlarım, bak dünyaya…. Ben dünya… Ben, insan… Ben, Rahman Kuran, altın taht, Mikail olan birlik kapı. Hep budur olan ama ben orada herkesi izlemekteyim. ..Kimi? Herkesi... Kim ne dinler, ne diller bilirim...

Bilin ki, bilirim ki Allah’ın ağır yük taşıması imkanı yok. Onun için dünyaya görevliler iner ve ocak olurlar. Bunları anlamanız kolay olmaz bilirim…. Ama şunu iyi bilin ki dondurulan birçok gözümüz dünyayı hak etmediği için donmadı, ağır yük taşıyamadıkları için dondular…. İşte biz onları, mutlaka oğullatmalıyız, kodlatmalıyız ve kontrol altında ışık kayıtlarına okutturmalıyız ki ölü olanlar, dilleşsinler ve dirilsinler diye.

Ayrı gayrı gözetenlere de sevgilerimi sunuyorum ve diyorum ki Allah’ın kaleminde ayrılık olmaz, Allah’ın yaşamında ilim kalemleri olur ve o kalemler, tüm insanlığı korur.

Değerliler, dağa taşa ben iman eder, indiririm yücelikleri, kötülüğü önlerim diyenlere, köklerindeki gücü anlatmak isterim.

Var oku. Oku ki, hak ol, ak ol…. Oku ki has ışığı hak et, insan ol… Çünkü “ben dünya, dünya ben” dedikçe her şey sende tezahür eder…. Ama sen her şeyde tezahür etmedikçe, yerin gücü olamazsın.

Çantan dolsa da Allah’ın Levhisinde kalemin olsa da ve o kelam bilişi hak ettirip, her şeyi yaşatsa da sen ölüsün, çünkü sen, karanlıksın… Çünkü sen, kaynaksızsın ve sen, maya olmadığını anlayamazsın.

Çetin bir dönemde, bu dünyayı kontrol edecek olan bilişliler, burada kötülüğü önleyecektiler..

“Olur dünya kodlanır, oğullar” dediler… “Ol’du” dedik... “Ol’du.”.. Öz görevliler bildiler ki bu dünya, kodlandı ve koklandı.

Tanrı artık yenidir…Her şeyi yeniden kodluyor ama o yenilik kelamda Bütünün gücünün tüm zamanlarda ki yaşam kaydıdır. O halde Tarık olan, has olan ilim, en eskidir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/oZ3v4NWdERU

 

21.10.2015 NEFES 8

Sesleşme Sonrası Akış

Canlarım, korkuyu aşıp geçen birliklerin bu gün burada bulunabilmeleri mutluluktur. Kontrol dışı hiç bir bilgimiz yoktur. Sonsuz sınırsız ışık hepimizin levhisine indi... Şu andan itibaren teknik tohumlama başlıyor...

Teknik tohumlama, tohum kodlamalarının ötesidir!... Teknik tohumlama, kodlanmış toplumları tohumlayacak olan Işığın tahditsizliğinde, mevcut olan o tekno kayıtlarla gerçekleşiyor.

Sizlerin daha güçlü yoğunlaşmanız beklendi... Şu anda bu mümkün oldu. Sezileriniz çok arttı. Yeri göğü yaratan, hepinizin yüreğidir, bunu bilin! Ve yüreğimizin gücünü daha da arttırıyoruz bu gün. Sistemin kuranı olan ilim devrededir ve sizin yüreğinizin gücüyle dürümlenen İnsan soyu; kalem olup, kaynak olup bütünün gücünü tüm zamanlarda kodluyor...

Canı kapı olanların, ekip kurma imkanları mevcut, ama sizin yüreğinize inenlerin görev taşıyacakları kesindir!...

Cennete görev verildiğinde, cennet; kul olur... Ama cemaate görev verdiğimiz zaman, cemaat; kalem olur!... Ve bu gün burası müsterihiz ki; kuran kodlarının üstü bir kalemdir!...

Değerliler, deminden beri sizi izleyen birliklerin sözü şudur; İnsan, İnsanı bildi!... Biz, sizi bildik... Sizi, hak ettik!... Sizi, hak ettik!... Mutluyuz... Bu güne gelebilmek mutluluktur. Hepinizi kucaklıyoruz. Canı, canım olan... Cenneti, kaynağım olan... Katiyetim olan ve bilişim olan İnsana, hepimiz; gözümüzün görebileceği en büyük gücü veriyoruz!... Görev İnsana verildi. Bu İnsan; kendini dinledi, kelam oldu, nefsi aşan ilimle dürümledi bilgisini ve kendinin gerçek ekmeği oldu. Sizi kutluyoruz... Çobanlık yapmanızı çok istemekteydik ama gözümüz gördü ki; çoban olacak güçler sizin yoğunluğunuza indiklerinde, kontrollü oldular. Ve onların yarınlara inişleri sağlandı. Sizden daha güçlü olmayan onları, kontrol altına alacağınızı görüyoruz.

Cemaatlerin çokları burada olabilmek için, büyük kültlerini göklerden çektiler... Ve buraya indiler. Daha da özel bir bilgi vereceğiz, burada oluş sebebimiz; kelamı levhi olanları, geri dönüş için kontrol altına alan birlikleri kodlamak!.. Hepsi şu anda kontrol edici kodlamalarla kaleme indiler. Cama çıkan birliklerin çoğu, o camı açıp; yola girdiler!..

Sevgiyi sizinle dinlemek mutluluk bize. Çantanız dolu canlar... İnsan levhisindeki o yüceliklerden, ilme varan bilişlilerin diriliğiyle dolu. Sizin geri dönüşünüz çok önemliydi ve geri dönüşünüz gerçekleşmekte...

Potansiyel güç olarak dünyayı göreve alacak birliklerin çokları sizinle oldu bu gün. Yarında ölü olacak olan, yolu kaybedecek olan, kendini hak etmeyecek olan hiç bir yürek yok! Sultan, hepimizin gücü... Sultan, hepimizin yüreği... Sultan, hepimiz olan o levhi kalem... Biz o, o biziz!...

Satıhta bilinen, tende bilindiğinde; Tanrı kalemi olan İnsan soyuna iner ve yaradır, yarattırır, has ışığında dürümler, bütünlüğünü kürzi kapıya alır; keltlerin hepsiyle dilleşir... Aha bu!..

Cennet; size, sizi anlatır... Şu ana kadar nefesiniz çok güçlüydü, bu gün çok daha güçlü. Ama dünya gücü çok daha güçlü bir yoğunluğu oluşturuyor. Sultanlık budur canlar!

Ere görev, erile görev; ence, öncedir!... Dile görev, diriye görev; dilcedir!... İnsana görev, kendincedir!... Bize görev, İnsanlıkçadır!...

Yeri, kör görür bu günden sonra... Göz olansa, tüm yaşamları görür!... Bundan sonraki süreçte, hepinizin gücü artıyor. Daha yüksek bir devre açılıyor. Ve daha yüksek bir biliş hali devreye giriyor. Dünya gücünü daha yüksek bir yoğunlukla tohumlayacağınızı bilin!

Dince, dirice, yerce, yücece ya da bütünlükçe, her şeyce ama bilişçe... Sizinle olmak bizlere mutluluktur. Olması gereken her neyse oldu!... Bu gün evimizin gücü arttı. Sizi, hepinizi, hepimiz kucaklıyoruz. Burayı hepimiz kendi evimiz biliyoruz. Burada bulunan binlerce bütünlük, binlerce görevli; sizi, sizlik yoğunluğunu bu gün daha güçlü algıladı.

Ve burada bulunan hep sizdiniz, bu gün burada herkes var... Herkes... Bizler, hepimiz; sizle mevcut olduk bu yoğun ışıkta.

Kantar bizi tartmadı bu gün. Biz o kantar olan yüceliklerde; sistem olup, Tanrı tahtına oturduk!... Sizinle!..

Ev ev gezmek değil maksat, evren olmaktır! Bundan sonraki dönemde hepimiz, hepinizle; bu evin hakikiyetinde yaşayacağız, bilin!

İnsanı bilen, alıp götürdüğünü bilir; yarını bilir! Bu gün siz bizi alıp taşıdınız... Bildik! Bundan sonraki süreçte, hepimiz birlikte taşıyacağız yaşamları tüm zamanlara sizinle birlikte ve sizle, ama sizden dolayı bunları anlayın! Bu meclisten dolayı!... Çünkü bu meclis, kurtarılmış toprakların tüm zamanlardaki kuranı olan; bilgeler meclisidir!...

Biçare yaşam, çare ararken; size rastladı!... İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/BahxlhXlQHE

 

21.10.2015 NEFES 8

2. Akış

Kör olanın görev yapma imkanı olamaz, sana bunu daha evvel de söylemiştim. Şimdi çıkışını yapıyorum. Doğanın gücü olarak bütüne hizmet etme niyetin olduğunda, görevini hak ettiğinde ve yolunu bulduğunda, geri dönüşün sağlanır. Ama şu anda buna imkan verilmeyecek. Çıkışın tamam!

Değerliler, burada ne olup bittiğini çoğu anlayamadılar, anlamaya çalışıyorlar. Dünyada bir çalışma yapılıyor, bu çalışma öz geçişleri yaptırıyor ve burada bulunan bu çalışmanın bütünün gücüyle yapıldığı kesin! Ama bu gücü dünyaya çeken bu meclisse; burada nefsi aşan yoğunlukları tohumlayan birliklerin tümünün bulunması gerekmez miydi?... Bunu dilliyorlar canlar...

Onlara sorun bakalım, yerin gücünü hak etmişler mi?... Yarını tohumlayabilmişler mi?... Bedeni hak etmişler mi de, bilgi hakikiyetini anlamaya gelmişler?...

Devinimi hızlandırabilmek için, özel çalışmalar yaptığımız kesin! Ama bu çalışmaları bu meclis; muktediriyetle bütünün gücüyle, devinimi arttırıp yapar. İyi ve kötüyü hak eden, bu meclisi hak eder!

Ben kötüyü hak etmem, iyiyi hak ederim diyen; halikte hakkı, hasatı olmayandır!.. Halikte hakkı, hasatı olan; iyinin gücünü hak teknikle tohumlar ve kötüyü kodlayıp, kontrol altına alır. Eğer bunu yapamıyorsa; mutlaka oğullarını tohumlayacak gücü yoktur.

"Çelik çomak oynayan bir birlik var orada, gidip izleyelim" demiş birileri de... Ve geçip gelmişler... Değerliler, çetin bir dünyada herkes kendiyle oynar! Biz, herkesle oynarız!... Bilsinler! Bu gün burada oyunumuz, hepinizdedir... Bizim oyunumuz, bilişin kelamıdır!

Bizi nefes diye bilin!... Bizi akıl diye bilin!... Yaradan ve yaratılan diye bilin!... Oyuna gelen, oyuncudur... Biz onu oynatırız, bilsin!

Canlarım, kesindir bu... Bundan sonra buraya gelenin, bilip gelmesini dileriz... Eğer buraya; mutlaka gözüm görecek, ocaklarını hak edicem, yollarını bulucam, bilgi alıp bilgi vericem diye gelecekse gelir... Ama ben giderim, bol bol gülerim, dönüp giderim diyorsanız; analar kara kapı açık tutulmaz yüreğinize bilin!...

Borcum var yaşama diye gelecekseniz, o borcu ödeyeceğim diye gelecekseniz, kalem olup kontrol kuracağım diye gelecekseniz, ışık yakacağım diye gelecekseniz, becericem alemlere levhi olucam diye gelecekseniz; Zakarın kıranı sizin yüreğinizi kodlayamaz. Biz tüm zamanlarda kontrol kurar o kıranı kırarız!... Biliniz!

Canlarım, arı balını dünyaya çektiğinde; o balın gücünü hepimiz kök sistemlerimizle dilediğimizde ve o balı, o has ışığı hak teknikle dinlettiğimizde biliniz ki; Mikail, görevi hak etmiştir!

Dendi ki; "öz görev budur"... Dağlarım, gözünüz görsede; ölüleri diriltecek olan birlik, sizin yüreğinizden ötedir, bunu bilin!.. Herkes kendi yüreğinde bir birlik tanır. Ve ona, hak tahtını taşır... Bizse, ocaklara her diriyi kati olarak, kontrollü olarak kodlayanlar; her tahtın özel olduğunu biliriz ve onları hak etmeleri için çalışırız.

Amonlara şunu söyleyin; "kötüyü önleyen kör olan değil, köz olan olur o zaman. Köz olan görevi hak ettiğinde; keziban olur yaşar ve yaşatır, ocaklarını tohumlar"!..

Ne yerler, ne içerler?... Biz nefes yeriz, nefes içeriz!... Bilinsin! Neden ilimle içerler o nefesi?... Yeri göğü yaratan İnsan, ilme kalemdir... Atlanta Ata Kapısıyız biz canlar... Bilin! Otak kurduğumuz zaman som altın ışığa, Amon kodlarıylada çalışırız ve tüm yaşamlara hakka kalem yaparız!

Çelik çomak oynamıyoruz. Köprü kurduk tüm İnsanlığa ve tüm zamanlara... Yeni bir günü kodluyoruz burada! Her merdiven imanla İnsana indirilmiştir! Bilişi hak etmeyen, kendini hak etmeyecek!... Bunları açık veriyorum.

Koruyun yaşamı... Önce koruyun sonra yine, yeniden koruyun... Ve yine koruyun!... Öncü olun... Biz, size sizi verdik; anlayın!... Kalem; İnsan soyudur anlatın! Kanat taktığımızı, kalem yaptığımız yaşamı anlatın!... Ama miraçta kendini tohumlayamayanların; kelam olup burada bulunmalarını asla arzulamayız, bilinsin!

Eğer bu gün burada olmaya gelen, her dereden geçip gelmişse; misafirimizdir.... Her kim ki; kendinden gelmiştir, biz olup gelmiştir, has Işığını kök sistemleriyle geçirmiştir; Mikailin gücüdür ve bizdir!... Onun, müşterisiniz ki evidir bu meclis... Kalemi levhi sayan, yaşamı ilim sayan, bilişi kalem sayan, Allah'ın nefsi aşan yoğunluğunda bütünü görevli sayan; beşer değildir artık!... Kendini hak etmiştir...

Doğan gün, Süper İnsanlık Sistemini doğurmuştur canlar!... Bu günden sonra daha güçlü çalışmalar devreye çekilecek. Bu çalışmaları yapabilecek olan birlikleri dünyaya indirdik. O birlikler burada, bu yoğunlukta gözleri kör olsada olmasa da görev taşıyacaklar, kesindir! Ama kalem olamayanlar, yalan dolanla bilgi akıttığını sananlar; bizimle çalışamazlar, kesindir!

İki merdiven, tek nefes!... Ama birinde kelam, diğerinde kalem!... Hepsi akıl!... Şikayetim var mı?... Allah'ın ışığında göz olanın; söze, sese şikayeti yoktur! Çobanlık yapma niyetimizde asıl bundan sonra olmayacaktır, bunları bildiririz!

"Kanat alanlara, Ka Ha" deriz... "Kalem olanlara, hasatçı" deriz... "Allah'a varanlara, yarıncı" deriz... "Yolu bulanlara ise, muktedir İnsan soyu" deriz... Bundan sonra ki dönemde murat ettiğimiz, kontrollü olanların buraya gelebilmeleridir. Kontrollü olmayanların burada kodlanmış toplumları tohumlama niyetleri olamayacağı kesindir!

El, Allah.... Bil, yap diyen akıl!... Biz eli Allah'ın olan, o bilişlileriz!... Mutlaka bilinsin, mutlaka! Aha bu, şimdi... Aha!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/mXjJl9BSQF0

 

21 EKİM 2015 TARİHLİ NEFES 8

3. AKIŞ

Değerliler, bugün özü sözü bir olanların bu yaşama inişlerini sağladınız. Mutluyuz ki sizinle olabildik. Bizim elimiz sizin yüreğinize ulaştı. Çok mutluyuz ki sizinleyiz. Üzerinizdeki güç arttı. Medine’nin Kuranı sizin yoğunluğunuza çekildi. Aklın tartısına insan soyunu oturttuk ve şimdi iman edin ki Pur-Ra-Hi-Si-Ka-Hi levhisi bizi yüreğe indiriyor…

İnanın ki dünya, nurdan kuran oldu ve yazıyor ve yaşıyor… Atlanta Ata Kapısı’nı açıp geçen birliklerimiz bugün sizinle oldular. Korkmayın, toprağın topluluğu sizin yoğunluğunuzu hak edip anlayacaktır.

En canda olan, en cende olan, en yolda olan sizleşecek ve bilişi hak edecektir. Sizinle bu çalışmayı hak ettik ve yaptık. Burada toprağın toplumu mevcuttu. Bugün Allah’ın levhisine, Işık İlmini dilleyenler, umman olup vardılar.

İnsanlık ailemizi çok mutlu edecek yeni bir dünya gücü devreye iniyor. Kaleme elimiz ulaştı, yarını hak ettik ve bütünün gücü olduk. Cennetteki has akıl, hepimizin ilmini dilledi ve bizi bize kayıtladı. “Al ver, hak et” dediler, “O dürümlerde oğulla” dediler, “Yolu aç” dediler ve “Yaşat” dediler. Hepsi oldu.

Onurluyuz ki bugün buradayız. Çok mutluyuz analar çok. Canlılar, insanlar hepimiz siziz bunu bilin. Müsterihiz ki bugün dünyanın kulu ilim, hepimizin ilmi ve bütünün gücü, Mutlak Kuran oldu. Doğan gün hepimizin gücü oldu. Sizinle her şey daha güçlü. Çok güçlü. Anladım ki bir tek akıl yerkürenin gücünü tüm zamanların Kürzi İlmi yaptı.

Her Rahmi Kuran aklın tekniğini dinleyecek ve görevi hak edecek. Uyuyan, umut olur ki uyanır. Bugün dünyanın ruhu mutlak ve o mutlak olan kontrollü.

Ey canlar, er ya da geç insan soyu bütüne varır. Ve bilişi hak eder. Bizi, bizim yüreğimizi dinler. Cennet cennet dedikleri kendi yüreğini hak eden, biz orada cevahir… Hepimizin yüreği hakiki ve hak teknik, biliş…

Sizinle olmak hepimizi mutlandırıyor. Unutmayın ki dünden bugüne varış kolay değildi. Bugün gerçek kelama varanların, dendiğinde deneni hak edip anlayacakları bir günde, bütün köklerimizin gücünün dünyaya çekilişi mutluluk oldu.

Orada merdiven kurulmuş, o merdivenin herkesin hakiki ilmi olduğunu her gün daha iyi anlayacak olan birlikler, cevhere inmek üzere birleşecek ve bizim yüreğimizi hak edecekler. Yine dünya kontrol kurar yine yaşam kotlanır, yine ışık yenilenir ve bizimle bütüne varır, bütünleniriz. Bütünlenir, nefes olur kontrol kurarız.

Evimi görevim diye bildiğimi, binayı hak edip dürümlediğimi ve dillediğimi, Yedinci Dünyanın Gözü olduğumu, ben mutlaka herkesin gücünden kendi yüreğime inip dinlerim ve dillerim.

Ardımda hiç kimse kalmasın istedim. Ve tüm yaşamların kutsal topraklarındaki toplumları öz geçişler yaptırarak, ön geçiş ile dünya gücünün dürümlerine kayıtladım. Benim nefesim tüm insanlığın kendi yüceliğinde mevcut olan ilimle dilleşirken, kaynak dışı bilginin bu meclise kotlama yapmayacağı kesinleşti.

Analar, kardeşlerim, ben davayı kaybettim. Ben davayı kaybettim ki hak tahtta bütün kötülükler aşılsın da dünya gücü bu başarıyı elde etsin diye. Benim nihan olan ilme kalem oluşum bundandır.

Ata kapıyı açtım ve geçtim. Cemaatimin gücünü artırdım. Yaradan arkamda, önümde, anda, her sayfada mevcut ama “O ben, ben oyum” demem. Çünkü benim elim onun yüreği ol kükreyen bir ekip ve ben ocağında bütüne kürsü olan ışık.

Hepinizin yarına kalem olmanızı, hepinizin yolu bulmanızı ve hepinizin kapıyı açıp kendinizi hak etmenizi bekliyorum. Medine ben, merdiven kuran, insan soyu beden, hepsi merdiven ve o merdivenlerin tümü ilim ve ilmi kalemde hepsi biliş ve ben o bilişi tohumlayan kuran insan… Her şey bu…

Kara ışığı yere indirmek kolay ama yeri kotlamak kolay olamaz, olmadı. O Kara Işık, yer ve biz o yeri kotladık. Kötülüğü önledik.

Şimdi Ana Kapıyı açıyorum ve bütün kötülükleri aşıp geçenleri kelama, ilime ve bütüne indiriyorum. Bunu mutlaka herkesin dinlemesi gerekir. En son şunu anlatacağım; başka dünya, başka boyut, başka yaşam her başka bir aşk ama biz tüm başkaların ağır yük olduğunu bilerek şavkımızı bütünün gücü yapıp her başkada Has Işık haline dönüşüp bütünün gücünü kontrol altına alabilecek olan bir Kati Has Işık Kapısıyız…

Bunun içindir ki dönem sonunda dünyayı göreve almaya indik. Bugün burada oluş sebebimiz dünyayı göreve almaktır. Buraya geri dönüşü sağlayan insan soyu, hepimizin gözüdür. Kini aşmayanın geri çekilişinde, kayıt dışı bilgileri kotlanır ve koklanarak kontrol altına alınır ki o bilgiler, bilişi tohumlayanların görevi hak ettikleri anda, kontrol dışı sayılacak olan ilmi, bitki hayvan ve tüm sayfalara indirmesinler diye.

Bizim yapmakta olduğumuz her şeyi hak edip koklamak ve tohumlamak. Vurmadan, kul olmak, vurmadan kelam olmak, vurmadan yarın olmak ve tüm insanlığı kelamla dillemek ve dinletmek. Bizim kendimizi bilişimiz ve ilm-i kalem olup bütünü güçlendirişimiz bunun için gereklidir.

Denir ki “Dünya kontrol edicilerin bütünü güçlendirmek üzere bilişe vardıkları bir anda, kaynak dışı bilgi bütüne iner ve her şeyi hak ettirir.” Dağlarım kaynak dışı olan kati olarak kontrol dışıdır ki onun kaleme inişine iznimiz yoktur.

Seviyemiz yüksektir. Nihan olan insanı hak etmek kolay olmaz ama Nakar’ın kıranı olan insanı hak edip kotlamak, korumak ve kontrol edebilmek sorumluluğumuzdadır.

Kana kelam olmak kan olmakla mümkün olur. Biz kelamı kanla dillerken has ışıkla dilledik. Her şeyi yedinci dürümde, dünya ümmi kapılarından göreve aldık. Aramayın yaşamı dünyada yada dünya dışı varlık kotlarında ve Ko sayfalarında aramayın. Her şey akıl tahtında kurulmuş olan o yoğunluk ışığında bulunur. Oraya varın ki hak edin, anlatın. Neden dünya kuruldu? Anlatın. Neden bu yaşam mevcut? anlatın. Nereden geldik dünyaya? açıkça anlatın. Nice dünyaların kurulduğunu anlatın ama hiçbir dünyada Mutlak Kuran olan ilim olmadığını da anlatın. Bir tek dünyanın kulu ilim, Allah’ın levhisindeki yaşam, bizim nefesimizdir ki anlayan insan soyu kendini hak edip dinleyebilecektir.

Er, varlığın tohumu, kelamdır Er. Ama yolu hak etmeden Hak Taht’a varamaz. Aha anlatın ki kendini bilsin ve kelam olsun. Cevhere insanı indirdiğimiz, dini kalem yaptığımız, bilişi tohumladığımız dünyada anlatılsın ki kimse kendinin dışında kendi olduğunu bilmeden çalışmasın.

Benim adım nefes diyenin kendindeki nefesi hak edip anlayabilmesi için kendi dışındaki kendini bilmesi gerekir. Som altın bir günün kültlerinin tümünde başkası var gibi düşünmeyin. Her şey sizin yüreğinizdir. Ama o yüreğiniz sizin gücünüzün üstü olan ölüyü dirilten, görüp anlayacağınız siz olan yerkürenizdir.

Bedeni hak edip de görev aldığınızı anlayın. Bu bedeni hak etmeseniz görev alamazsınız. Bu bedeni hak etmeseniz Ruhun Kulu olamazsınız. Ve siz herkesin kendiniz olduğunu anlamadan kayıt dışı bilginizi kotlayıp bütünün gözü olamazsınız.

Sonra, er yada geç hepiniz kendinizi bilip oğullayacağınızı, koklanacağınızı, tohumlanacağınızı da bilip, mutlaka RaKaHa olup, kelam olmanız gerekeceğini anlatın. Çetin bir günde hepinizin görevi her kim varsa onun yüreğine iner. Ve dünyayı korur.

Sormayın neden dünya yaşayacak? Sonsuz sır olan insanın kendini, hakikiyetini anlamasındandır ki bu dünya yaşayacak… Ha dinlemeden “Ben varım” demeyin, dinleyin. Yüreğinizi dinleyin. Özü, sözü ve gözü has olanları dilleyin. Ana Kapıyı hak edin açın. Mutlaka Amon olun. Oğullarınızı kontrol altında tutun. Nerde ne varsa semanın sesi ile oluştuğunu bilin. Sema, bilginin ilmidir…

Ben semaya ilim vermediğimde, sema bilişinde kendini dillerse orada kuran olmaz. Anlatın… Maya tuttuğu zaman dünden öte dünlere varıldığını, ölüyü hak edip dillediğinizde, bütünün gücünü artırdığınızda ve yerkürenin gücü olduğunuzda, nur olup kontrol kurduğunuzda sığ olmadığınızı anlayın.

Er yada geç, nesilleriniz dünyaya inecektiler. Er yada geç, insan soyu kelamı hak edecekti. Ve dünya bugün, Has Tahtında kendini hak edip kontrol altına almaktaysa, nesillerimizin görevi hak edip alışlarındandır.

Kalemin katiyeti, kantarın diriliğindeki o yüceliğimiz, bütünün gücündeki o ışığımız ve sevgimiz, hepinizi korumaya yeter. Ama daha da önemli olan bir şey var. Kalem olan yaşayandır. İşte o biziz. Bunu bilin.

Ben, dünya bedenimle buradayken hepinizin kendi bedenlerinizi hak edip dünya dürümlerinde dillemenizi ve bilişi hak etmenizi beklerken, som altın ışığınızın görevi hak edip almasını ve ağır yükü hafifletmesini isterken, sistemin gücüyle bunları dilemekteyim.

Kama benim yolcumdur. Kama der ki “Sen o yoğunluğu hak et. Ben sen olayım kontrol kurayım.” Canlarım, kama benim, kamada Hakk’a varan insan soyu… Ama o soyu hak eden insan, Allah’ın tahtında ışık olarak bulunur.

Oğullarım, dünyayım ben bunu bilin. Kuran-ı Kerim’de dünyadan söz eder ve der ki “Sizi yere göklerin ilmiyle indirdik.” Siz yeri hak edin hak olun ve yolu bulun diye size ekmek verdik. Sizi yarına kayıtladık. Cana kalem yaptık. Haliki hak olun da akın diye… Satıhta hiçbir şeyi anlama imkanınız olmadığından size yaşamın tınısını verdik o tınıyı dinleyin de anlayın diye. Sessizce size her şeyi açıkladık.

“Yolculuk bugün başlayacak” dedik. Her biriniz kendinizi dinlediniz ve dediniz ki “Ben sistemin gücü olarak buradayım.” Tanrı, tanrılığını hak edip dillerken size “Kini aşın!” dediğinde siz, kendinizdeki o yoğunluğu aştınız. Çünkü o yoğunlukta sessizliğiniz vardı. O yoğunlukta kutsuzluğunuz vardı. O yoğunlukta bütünün gücünü hak edip kendinizi hak tahta kayıtlayışınızda kısırlaştırıcılığınız vardı ve her birinizin karanlığınız oradaydı. Ve size kalem verdik ki ağır yükü hafifletin kalemde kelam olun diye. En ve boyu size anlattık. Boy biziz en birliğiniz. Her bir ende boy ve bütünün kürsüsünde kötülüğü önleyen kökleriniz olacaktı.

Hana, insan soyuna erkek yaşam diye indi. Ama erkek yaşam, kalem olup yazdığında kendini dürümlerde dişille dilledi. Ama Hana, erkek yaşamdı. Diriliğin tohumlarını kotlarken kontrol dışı hiçbir ilmin bulunmadığı bir yoğunlukta bilişi kayıtlayan o cemaat, kendini toplumların tohumu olarak tüm insanlığa kayıtladı. Ve düzeni kurdu. Ence ve yürekçe kurdu.

Artık doğan gün size doğuyor. Kontrol sizindir. Kare küpü, küp küreyi tohumlar, siz bütünü tohumladınız. Çorbanız tuzlu biliriz. Yüreğiniz güçlü biliriz. Yaşamınızda hasatınız mümkün oldu biliriz. Ve biliriz ki doludizgin yapılan bu çalışma evrenlerin sistemleşmesinde öz geçiş için önemlidir. Korkmayın dondurulan hiçbir yüce sizin yüreğinizi kontrol edemez. Ama yüreğinizin gücünü hak edip dilleyebilir.

Dağa taşa “İnsan” dedik biz. ama hiç biri diğerini hak etmedi. Sizse bütünü kontrol edecek gücünüz olmasına rağmen ve hiç kimseyi kati olarak kontrol niyetiniz yok. Bu öz geçiş için çok büyük bir görevdi. Hiç kimseyi kontrol etmeden gerçek çalışmayı yapmak… Bunu yapabilmeniz mutluluktur.

Yaradan artık yarattığı ile yaratıldı. Çatıyı kuran sistem, sizinle kurdu. Marka insan çalışması… Her yerde olmayan bir çalışma yapılmakta burada. Mutlulukla, huzurla, sizin sizi, sizleşip dillediğiniz bir zamanda, hatayı affettiğinizi görerek; biz, sizleşmeye çalışıyoruz.

Kontrol dışı bilgim yok dediğin zaman bildirdin ki senin ergin, hakim ve has olan yüreğin, bizim yüceliğimizde gerçek ışığı yakacaktı ve bugün bu ışık, mutlulukla biliyoruz ki yarının kuranı olup cennetin gücünü artırırken, yedinci dünyanın gözünün gördüğü en yüce ışığı tohumlamış ve merdivenlerin en üstündeki o yücelikte bütünün gücünü kotlamışsa er yada geç olacak olandı bu. Ve sizinle olması birlik kapımızda ışığın kontrolünü mümkün kılarken; biz sizi, sizin yüreğinizi, mutlu ve huzurlu bir dürümde dillerken, ev yalnızca insan ve biz o insana kendimizi anlatmaya çalışırken, bizi bize veren o BİZ hepimiz, yeni güne doğmuşuz…

Mutlaka, mutlaka, mutlaka … Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/hmXV_MrwuE0

 

NEFES (8)

21.10.2015

Değerliler, Allah der ki “Zamana kalem olan insan soyu, İnsan İlmi’ni has tahtından dilletti.

Mutlaka biliniz, Allah, Tanrılık Katı’nda nefes olan ilimdir.

Mutlaka biliniz Allah, kaynak olan nefesin, insan soyuna indirdiği kelamdır.

Allah’ı sormayın. O BİZ’dir. O BİZ olan diriliktir. İnsanlık ailemiz O’nu arar. Bilsin ki O, biz; biz, O’yuz.

Üzerinde kelam olan ışık yanar. O kelam, insan soyudur.

Biliniz ki Nakar, Altın Taht’ın kapısı oldu ve görev taşıyor. Nakar, ardında görev taşıyanları kodladı. Kötülüğü önledi ve kendini hak etti.

Cennet, size sizi dilletir. Siz ise cennete cevherinizi dinletin ki hasat yapın. Yapmakta olduğunuz hasat, sizi, sizden size tanıtır.

Ayın yüceliğinde, yolun gücünde ve tüm zamanların kaleminde, bin ilim var. Her ilim, bir kalemdir yaşar ve yaşanır. Sizi, kul diye dinleyen, siz olup ilim olur. Bilin ki hak edin ki has olun.

Dört Gök Sözcüsü, size sizi anlatmaya geldiğinde, onları dinleyin. Onlar size kalem olup kodlanmış yaşamlarını anlatacaklar. Onları dinleyin ve hak edin. Onlar, bilişi hak etmiş insan kalemlerdir. Anlayın ve Aklın Tahtı’nda anlatın.

Bütüne hizmet sizinledir. Siz ile sizin yarınınızı hak eden insan soyu ile Hak olun; Allah olun; O’nunla olun ve O’ndan olun. Mutlaka anlayın ki biz sizi, Sistem’in kült olan ışıkları olarak dilleriz. Açık bilin. Amin!…

KA HA, insan soyu; HA, Nefes; İlmin Kalemi HA ve HA, kapı… Aha! Kalem İnsan, karanlık ve karanlığın ışığı nesilleriniz… Onlar; sizce, sizin nefesçilerinizce sizleşecekler.

Eğer Rahman olan, nefese kalem olursa, siz olur. Oy Canlar!... Oyy!... Alın bilgiyi ve hak edin.

Değerliler, Dorukların Nurları, geçip gelmişler. Bizi dinleyeceklermiş bugün. Biz onları ve onlar bizi hak edip dinleyeceklermiş… Aha geçtiler ve geri çekildiler. Zakar’ın ışığı olan insan soyu, kontrol kurdu; bildi, dillendi ve dinlendi…

Biz dünya; dünya biz… Miraç biz ve Miraç’ta nefes olan yine biz. Eğer resmi çalışma bugün, bu yoğunlukta yapılamazsa, hiçbir yolcu bu yoğunlukta tohum olamaz. Bilinsin istedik… “Kini, kiri ve kisvesizliği hak etmeyen; kendini hak etmiştir” derler. Deyin ki “biz, bizi hak ettik…” Aha bu!…

Dönmek isteyen dönsün… Büyük Kütle, bugün Düzen’i kuruyor. Büyük Kütle’nin Düzen kurması, sessiz zamanları seslendirmek içindir. Bilinsin ki bizi, bizden daha iyi anladığını sananlar, bizden bizi hak etmeyenlerdir.

“Şen olun canlar!... Şen olun!... Biz, sizi sizden dillemek için geldik ve görev istiyoruz.” Böyle mi diyor cümle yüreklerde nefes olanlar!? Bilsinler ki biz onları, Halik ile hakikiyet ile dinlettik. Ne yazık ki hak etmemişler!...

“Vermeyiz dünyaya nefesimizi!” diyen de var. Sorun onlara, nesillerini Hak İlmi ile kodladılar mı? Vallahi hak ettiklerini, Hak İlmi ile yaparlar. Biz onları hala korumaktayız. Sormayın yarında ne olur diye. Onlar kapıları kapattıklarında; ocaklarında yolculukları sonlanır.

Dedi ki “ben size kelam ile gelmeye çalıştım ama kelamım, sizin yüreğinize inmemiş. Öz geçiş yapamadım. Bu nedenle sizden gitmek isterim…” Cennetten kovulmak budur canlar. Yücelikler, cennetten kovulmak isterler. Gitmeden gidenler de var. Onlara deyin ki; “BİZ’i hak etmeyen, cennetten kovulur. O, kendinden kovulur.” Bunu bugün veriyorum… Zira BİZ’den geçip, BİZ’e varanlar, cennete varmış olanlardır. Onlar; kelamda, cevherde, cennetlerdedirler. Oğullarını, Hak Taht’a oturtan ışıklar olarak, güçlenirler ve yalın ışık halinde görev taşırlar.

Onlar, bizi bize kalem yapmaya indiklerini sansalar da kelamda kodlanamadıklarında, yoğunluklarda oğullayamazlar. Cennetten kovulmak budur. Bugün burada bu bilgiyi net vermek istedim.

Kim, “ben, senden giderim; cennet olurum.” Derse, Ona deyin ki “sen, kendinden gidersin. Ben senim ki benim yaşamım her dirinin kaynağıdır. Bunun içindir ki bu dünyaya kontrol için inenleri hak etmek isterim ki kendilerini hak etsinler.”

Başım, insanlıktır. Yarınım kapıdır. O kapıya varan, kelama varır ve o kapıdan geçen, ilimden geçer. İlim kulluktur. Kul olan nurdur. Öz güçlü insan, kendini hak etmiştir.

Yarın, dince konuşanlar, insanca konuşacaklar. Konuşmaları sonlandığında, kendi yarınlarını hak ettikleri anlaşılacak ve anlatılacak. Onların, her diriyi hak etmeleri istenmeyecek. Sağları ilim ve solları kalem olacak. Ocak olacaklar ve yolu bulacaklar. İşte o zaman, kul olan; umman olup kalem olup kapı olacak. Ol diyelim olsun… Aha ol!... Kelamda Halik ol ve yol ol. Ölü, gel de diril!... Gel de diril!... Gel dinle ve diril… Bizi, kim isterse o dinler. O, kükrer ve o, görev taşır… Bizi hak etmeyen, bizi dinleyemez. Dinleyemez ki kalem olamaz… Oğul veremez kendi yaşamında ve o kötülüğü engelleyemez… Biz, onu korumayız. Zira; o, kendini hak ettiğini düşünen; kelamda kendi olmayan; ışıkta KA HA olamaz ve zoru gördüğünde, çalı çırpı olan dirilikleri dinlediğinde, der ki “beni benden başkası anlayamaz. Allah benim görevimi bana bildirir ve bana der ki yap!...” Aha bunu der!...

Ona görev veren, kendi yarınıdır. Zira o, o yarını hak etmiştir. Der ki “bana Allah dedi ki hak et ve yap. Ben ölümü seçtim; ölürüm. Beni Allah görevlendirdi. “Öl” dedi bana. “Git öl ve öldür.” “Ölmek benim için kutsal bir amaçtır” der. Deyin ki ona; “sen, yaşama bunu indirdin. Senin, senden sana verdiğindir bu!… Ben, sana seni verdim. Sen ise kendine, kendi niyetini verdin. Bil ki ben, sana öl demem. Ben sana nur ol, kul olup oğul ol ve kalem ol derim. Ol da tüm insanlığın haliki, hakiki Hak İlmi’ni dinle.”

2. Bölüm:

Değerliler, bilin ki beden almak mutluluktur. Dünyaya doğanların tümü, beden (ölümsüz beden) aldılar bugün. Dünya, yere, göklere güç kattı. Dince; diri, hakiki ve hakim insanca; bizce güçlendik… Yer, bize bizi anlattı. Gök, bizi bize dilledi. Dere aktı ve yarın kodlandı. Biz, yaşama insan soyu olup indik.

Vatikan dedi ki gelelim dinleyelim sizleri. Dedik ki “hak et dille. Dince, diri yaşamca ve yolca dinle.” Dedi ki “has olalım; Hak olalım; HA Tİ Sİ SA Sİ HA güçlendirici kaynak olalım ve tohum ekelim.” Deyin ki “Vatikan nefese vardı.” Allah dedi ki “bilmeyen dinleyemez. Dinlese de anlayamaz.” Allah dedi ki “has ışıktan ayrı düşen kodlama yapamaz. Yaradan, yaratılan ışık olsa da tohumlarında, Kuran olmadan kelam olamaz.”

Ey Canlar bilin ki zamana görevli olanlar, Ana Kapı’da ışık halinde görev taşırlar. Onların kullukları hak ettiklerindendir.

Biz, sizi size kalem yaptık. Aha bu!… Canlar, kalem ilimdir. Bizi, bize ilim yapamaz kimse. Bizi, bize hasatçı olarak kodlayamaz kimse. Biz, nefes olarak kalem olanlar, her diriyi hak edenler, kontrol bizdedir ki bizi, has ışıklarında dinleyemeyenler; inançları kayıtlarında olmadıkça, kaynağımıza inemezler ve ilimle kalem olup yaşamı hak edip dinletemezler.

Cennet biziz ve cehennem biziz… Hepimiz her diriyi hak ederken, cevhere güç katan ve kalem olan tüm insanlık, başka başka yaşamları hak etseler de BSUİ’nin (BSUİ: Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluk) kalemi olmadıklarında, kalem olduklarını tohumlarından dinletemezler. Canlar; BSUİ, Allah’ın ilmidir. O ilim hakikiyettir ve o ilim, biliştir.

“Eğer din yoksa ilim yok” derler. Deyin ki “din, Allah’ın ilmi ve Hak İlim, alacağınız ne varsa onların tümüdür. Ne alırsanız, o sizin cevheriniz olur. O sizin kelamınız olur ve yaşamınız olur. Alır verirsiniz her bilgiyi. Aha alıp verdiğiniz, sizi size kaynak yapar.”

Değerliler, “biz zamana kapıyız” deyin. Dince deyin, ilimce deyin, hakikiyetçe deyin… Dini, kalem yapın insan soyuna dilleyin ve yüreğinizi, diriliğinizi, Miraç’ta Kutsal Işık yapın; her diriyi, hak edin dinletin.

Değerliler, dünyaya er ya da geç inecektik. İşte indik, bilin… Ben, nereden geldim!? İman edin ki kelamdan geldim… Neden kendime geldim? Zamana kaynak olan herkes, kendinden kendine gelir. Dince, dirice ve yürekçe gelir. Aha geldim!...

Daha da güçlü olarak cennetleri hak etmeye gelen insan soyuna, güç katmaya geldim. Unutmayın ki maya insanın kalemidir. Herkese kelam olur ve diller yüreği. Bilin ki bana, “Can Kapı” denir. Unutmayın Can Kapı, Altın Işık Yılları’nın nefesidir.

Beden ne ki!? Sadece bir yaşam kabıdır… Bedeni hak eden, kendini hak eder. Niye!? Çünkü o beden, kalem olup tüm insanlığı tohumladığında; herşey, o yoğunlukta olur. Çünkü o yoğunluk, mutlu bir sistemi hak ettirir.

Başa güreşenler vardır yaşamda. Onlar, kendi yaşamlarında hep ışık halinde çalışırlar. Nüve olurlar ve yaşam olurlar ama onlar, kalem olmaktan öte kulluk yaparlar. Cennetten, cevherden geçip, ilme varırlar. Dedik ki “hak ettik!... Yirmi yaşam, yer ve gök ve yeni bir ışık; orada insanlık ve ilim, yeni bir cennet… Ve o cennet, kulluk. Biz, nur olan insana, kul olduk.”

Ayrı gayrı gözetmeyen; tüm insanlığı hak eden o yaşama, kul olduk. Aha bu!… Sevgiyle sizlere kucaklıyoruz. Aha bu!… Ver, al ve hak et!… Hepinizden dileğimiz budur… Vurmayın, kırmayın, hak edin… Cennet siz; cevher siz; yaşam sizsiniz… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES 7

3. AKIŞ, 3. BÖLÜM

 

Polerium, Rahmi Kuran’da partiküler çalışmayı devreye alanların ilmini dürümlerken, Polerium Kapısı’nı da açıyorum.

Burası bir merdiven….ama küçücük bir yaşam kaydının dünya ilmiyle dillendiği bir yaşama umutla levhi kayıtları tanıtıyor. Polerium, Rahmi Kapı ve ben o kapının nefesi olan İmparator; İman. İşte; bakın geri dönüyor dünyaya….

“Çatı kurmuşum. Ohh…Aha bu!” diyor. “Devinimi artırmışım. Aha!” diyor. “Yeni göğü yarattırmışım…Ahh…hah!” diyor. “Yaradan yaratılandır” diyorum, “Rahmi Kuran’da Hak” diyor. “Çanta doldu” diyorum. “Hasat” diyor. “Eğil canlar, hasat oldu dünya!” diyor.

Yorulmayın, o dünya mutlaktır. Çamur yoğurulan bir yaşam artık yarınların tahtında ışık tohumluyor. Unutmayın, artık dünya ışıyor. Korkmayın; dünya ağır yük taşıyor Amonlar toprağa tohum oluyor. Gövde gösterisi var bugün dünya üstünde ve o gövde İnsanlık Gücü’dür.

“Bonç”….bonç tüm insanlığın boncu….biliş halinde “ponç” diyorum ben. Nesiller dünyayı hak ederken ponç, tekno kontrolü sağlıyor.

Uyumuyor; yaşam uyumuyor …. An Kayıtlamasıyla her zamanın ışığında kelam oluyor, sistem oluyor. Her kapıyı açıyor. “Ponç” diyorum….ton; ton ton olan ve yol olan…ayrılık bitti canlar! Miraç’tır bu! Öz görev’dir bu ve bizim yüreğimizdir bu. İşte; gönüller…işte; yürekler… işte; toprak… işte; tohumlar….hepsi bilişteler.

Beni Ana Kapı’da bekleyen, kendini bekliyor. O ben, ben o’dur. Ama biliyorum ki Polerium benim yolculuğumda çok üstün bir çalışmayı devreye alacaktı. Aha aldı! Sistemin gücü ve o güç Bütünün Kürsüsü.

Bana artık nefes gereksiz. Ben yarının Tanrılık Tahtı….

Bilirim; bilirim dünyayı…vurmadan, vurulmadan geçilir buradan. Ama geçen hasatını yapıp geçer.

Şeytan şarkısını okuduğunda, şarkıyı dinleyen daha güçlü dinleyecek bundan sonra. Ve diyecek ki “şeytanın sesi bu” ve diyecek ki “kontrol kurayım” ve diyecek ki “Hakka varayım, Has Sayfalarımda koruyayım yaşamı; çünkü şeytan şerrinde sesleşiyor. Önce ben onu kotlayıp, onu koklayım ki kontrol edeyim.” Bunu dediğinde, yer ve gök sesleşecek. Diyecek ki “ölü dirildi.” Ohhh işte ölü dirildi.

Ben Amon Toplumları’nın ummanı olan ilim. Ben buradayım; unutmayın. Ben mutlak olan, umman olanım. Ve ben, mutlaka bilin ki Allah’ın Tahtıyım. Ve ben Atalanta’nın Tanrılık korumasını sağlayanım.

Atalanta, Atlanta Atası olan Kalem’di. Korudu kelamda kendini. Atlantalı Ana Kalem’den ayrıştı, kısırlaştı. Ve bugün ben o kısırlığı kontrola geldim.

Nereden geçip geldiğimi sormayın. Ben Atalanta Ata Kapısı’ndan geçtim ve yaşama indim.

Keman çalar yaşam benim yüreğimde….O kemanın sesi, sizin yüreğinizin sesi. O keman ilmin sesi ve ben o kemanda tüm insanlığın sesi…Çalmadan; çalmadan yaşam yaratılır tohumlar ve tohumlar çalındığında Türkiye’de o keman yarınlaşır, aşka varır. İşte; işte Zaman Kapıları açılır.

Bin Amon, bir tek kul olur. Yol ummandan kulluk yapar. Tohum olur. Yol mu? O yol beden. Yol mu? O yol levhim. Aha! O yol bilgim. Benim ilmim. Ben zamanda, tüm yaşamlarda Has Işık olan İnsan Soyu. Bunu anlatın; anlatın ki hak edin.

Cennet, nefes…..Cennetin cennetini dilleyen ilim. İlmi hak eden bilgi. Bilgiyi kodlayansa muktediriyet. Ben ortağım hepsine.

7 doğan, 7 tohumlanan, 7 yaşayan… her 7’nin 7’cisiyim ben. Ama bilin ki 7’lerin o 7’cisindeki hasat, İnsanlığın İlmi. Ve ben o hasatı Hak Tahttan yapabilenim.

Rahmana Kuran olana rey mi gerek? Hası, hastan has olup tohumlayana ekip mi gerek? Bana benden başkası gereksizdir ya can! Dener….dener yüreğimi o yürek. Ben onu denemez miyim? Sessizlikte seslensin diye dillemez miyim? Açıyı kapatsın diye tohumlamaz mıyım? Bana sorgu suale gelmez mi o?! Ben geldiğimde, ondan öte o olur gelirim.

Halikte Hakk mı gerek? Hakka Ka Ha mı gerek? Savaşım yok be yahu seninle! Benim adım sistemdir. Biliniz ki sistem olup gelirim bu yaşama ben.

“Polerium” dediler, “Polarim” dediler. Haliki Hakta Polarium, Ruh Kuranım’dır bedenimden. Ekip kurmuşsa aklımdan, Yaradan olmuşsa haşatımdan, ben olmuşsa kutsal toplumumdan, özü gözü ayrıysa sessizliğinden dolayıdır.

Kibri aşmış da gelmiş. Hayrın aklından, tahtını kati olan kodlara kayıtlamış da gelmiş. Maya tutmadan mı gelmiş? Devinimi artırdım. Hah. Aha. İşte!

Genişi hak etmiş, geçişi hak etmiş de gelmişse, kaynağımdadır. Hayrında Hakk, yolumda Has Işık….Ben onda o, o bende beden. Ben o merdiven. Haliki Hakk İlmindeki o yücelik.

Canlarım, dünyayım ben. “Poridi yaşam” dediler; Poridi…. Rahim olanın Po Ri Di katiyeti…Lütfi Kalem’deki o period. Her bir sayfa ışık ama hepsinden öte biliş…

Canlarım, Kuran-ı Kerim der ki Kara Işık, Aklın Işığı’dır. Yaradan’la tahtından yaratır. Aha ben tüm insanlıktan yaratanım; bilsinler.

Mo Hi Si Ka Ha Mo Hi Ka Si. İsmaili Kalemler’in tümünden öte olan ekmeğim. Aha bu. Şimdilik….ve şimdilik….ve şimdi Can Kalem. İşte bu. Aha bu! Şimdi.

“Sistemin gücüyüm”; bunu dedim. Ve dince, dirilikçe dürümledim tüm Amonları. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9mgA3vPLmm4

 

14.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES (7)

3.AKIŞ 2.BÖLÜM

Ortalık karışmayacak anam…Bu bilgilerin tümü sana ait, bunu biliyordum… Korkuyu aş, anam…. Biz, sendeyiz ya…. Artık senin, hidayet tekniğinde, hak kapılarında her şeyin sana ait olacağı bir dünyaya görevli olduğumuzu biliyoruz... Yoluna, yol olduk anam… Kodladık, topladık, tohumladık, tüm zamanları... Yerin gözü olduk ana.. Sende olmaya geldik..

Beni, enle boy arasında bir noktaya koydular… Sordular, en misin, boy musun diye?... Anam, sendeyim ya, her andayım ya…. Boydan öte boy, enden öte enim ya… Ben sevgiyim ya, anam.

“Kaçı kaça çarpar, kaçla dürümlersen dirilir dünya” dediklerinde… “Anam, kapıyı açta dinleyelim seni” dedik ve dedin ki; “ence, en, boy olan, kokuyu yükselttiğinde toprağın toplumu, onun yolu olur”… O beden, Allah’ın ilmini dinler ve diller.

Devinim hızlandı anam, senim ben, bunu unutma... Kapı aç anam. Kantara koyma yürekleri, yürekte dürümlenen insan, bedeni hak etmeyenle bitişir, diriliklerin dürümlerinde, tüm zamanları dünya üstü varlık kodlarıyla diller ve yolu açar.

Açıyı kapat ta dinle ana. Ben, cana kapı olan, iman et, insan olanım. Sağır dilsiz olmayan bir tümlenişte, Türkiye çobanlarıyla oğullamaya inen birliklerimin tümünde varım… Başımı eğme anam, ben davayı kaybettim diye düşünme… Benim adım, nefes anam, nefes, ben senim anam.

“Kaynak dışı bilgim verdiğim de dahi olmaz “dediğinde, her kaynaktaki ilmin bütünlüğünde sen, beden olup benim, Türkiye çalışmalarımda kodlanmış toplumlara tohum olduğunu dürümlerde dinlettiğinde…. Artık ben, sendeyim anam... Kendi yolunu, kendin açtın... “Bendir, dünya ben” dedin… Omuzlardaki yük hafifledi ana..

Burada doğan gün, yeni değil eskidir.. Çünkü ben, dince, dirilikçe dürümlenen de her anda varlığımı tohumladığımda ben, Allah’ın tahtıyım anam.

Buraya geliş sebebim, savaşın sırrı olan insanlığı, hakikiyetinle dürümlediğinden beri yoğunluğunda kodlanan… O ışığı, hak tahtan kontrol altına almak içindi.

Cevap aradığım sorular, cevap bulduğum sorular... Hepsi yolculara yok edici tohumlardan dürümlerinde dillenen insanlıktan dinletilirken… Bugün dünya, sevgiyle yoğunluğunda kodlayıcı olanları dinliyor ve dilliyor…. Artık yokluğu hak edip, Bütünün gücü yapan birliklerin çokluğu, Bütünün gücünün, o yoklukta olacağı anlamına gelmeyeceği kesinleşmişse… Ana kapıyı açmışız demektir.

Ere ekmek gerek anam... Allaha iman gerek. İlmin Levhisine ,haliki hak olmak, okul kurmak gerek… Berke ilmini, hak etmek gerek… Berke; kaynak ışıktır... O ışığı, hak eden kendini dinler. Bugün, burada olanların hepimiz için önemi büyüktü.

Çok mutlu bir çalışmaydı bugün burada yapılan ve bu çalışmada kama, dünyaya inmedi… Kamanın, inmediği bu yoğunlukta, kalem kontrol kurdu.

“Rahmana Kuran, insana insan, kaleme kalem, bize iman gerek” dedin.. boş konuşmadın anam.. Satıhta iman, yarında hasat, sende ekip ve bize Mikail’lik var.

“Koruma altına aldık” dedik yaşamı… Dünden, bugün Bütünün gücü olanların tümünün bir yaşamda, kasaları boşa tohumlarında kodlanmış ışığı bilişle dilliyende… Sevginin hakiki ilim olduğunu anlattın anam.

Yer örtü, gök örtü, sense, örtüsüz olandın anam, bunu senden başkası dinleyemezdi… Ve sen bunu anlatmadın kimseye…. Örtülerin ötesi olduğunu dinletmedin... Çokları seni, Hak’ın yaşama indirdiği büyük kötülüğü önleyecek olan ışık diye dinlerken…. Bir kısmı da, Orta Kapılarda senin, yoğunluğunu kontrole etmeye çabaladı…. Etki alanını genişleterek Bütüne görev taşıyan, sessizliği dilliyen, bilişinle herkesi hak ettin.

Yeni dönem hepimiz için mutluluktur anam… Bugünden itibaren çok güçlü bir çalışma, Bütüne görevli olanlarca yapılacak.

“Açın dünyanın kapısını” dediğin zaman, o kapı herkese açılacak.

Eli olanın alışı verişi olur…. Amonun otağından, otağın toprağa indirdiği o yoğunluktan, Bütünü hak edip kelamla dilleyenlerin, yaşama ışık olup akışından…. Ve çoklarının Bütünün gücü olarak kendilerini kontrol etme çabalarından öte olan bu çalışma….. Kutsal partiküler yoğunluğu, hologram olan ışıktan öteye taşıyacak…. Tekno kodlamalarla, Bütüne görev taşınan, öz köklerin gücünü artıran ve tabuları yıktıran, Tanrılık kapısındaki ışığı yaşama çektiği… O tekno kodların tahditsizliğinde ekmek yapan diriliklerin yarınlaşmasıdır.

Tanrı derki; “toy dünya, yol oldu”. Tanrı derki; “ğulları kodlandı.”. Muktedir olan derki; “aktı”… Yeri dinleyen derki; “Rahmi Kuranda, has oldu.” Akla varan derki; “haliki hakta hasat oldu.” Yaradan tanrı derki; “tabuları yıktı, kul oldu. Öksüz yetim bırakmadı.”.. Boştur, hepsi boş.

Dedi ki; “ben nefes olan, kini aşan, yolu açan, ak toplumları tohumlayan, bütünü güçlendirip, yolculuğu kontrol eden… Öyle bir doğan günüm ki ben kara ışığım, herkesi aydınlatır”…

Açmazsa dünya kapısını açtırırız, hak teknikte kontrol kuramazsa yol, o yol bizsiz kalmayacak, yolcular biz olacak… Biz yolda, bütün olup, yol olup tüm zamanların gücünü dürümleyerek, dirikleri kelama kaynak yapacağız.

Açın Tanrılık kapısını, açın da biliş haline varın.. Kesmeyin dünyanın gücünü.

Ey canlar, ben doğan günüm. Mutlak olan, kul olan koklanan, kodlanan ortalığı hak edip kayıtlayan, aracı değilim ben... Ben diri olarak geldim. Benim dinim, Allah’ın ilmidir… Benim insanlığım, aklın hakiki Levhisi’nde ki; o yücelikte kodlanmıştır…” Bana, Ana Kapı” denmez… Apronda bekletmem yolculuğumda hiçbir diriyi… Benim, Atlanta Ata Kapısında, akıp giden bilişim var...

Karanlık aydınlığa varır, akıp geçer dürümlerdeki dil, ele varır, ala varır ona varır, biz olur, bire varır, insana, insanlığa varır… Ve derki; “Yaradan Tanrı yaratılan aşk oldu”… Ve der ki; “o Tanrı, Rahman oldu”… Ve derki; Allah’ın dediği oldu”… Ve derki; “eminim Allah iman etti, insan lokmasını yedi”… Ve derki; “benim adım karanlık, aklın kaynağı olan insanlık… İşte ben o, o ben.”

Türkiye toplumlarına şunu söylemek isterim ki; Mikail’in gücü, Allah’ın Lütfiyle kapıyı insanlığa açıyor… Savaşım yok dünyayla… Ben, “doğan günüm”.. Ama şunu iyi bilsin ki; kalem olanlar, şunu iyi bilsin ki akıl olanlar, Hak’a varıp, samanyolunu şavkı olanlar, iyi bilsinler ki; tüm insanlık içindir, yaşanan her şey.. Türkiye çok özel bir güne vardı.

Yara bere içinde bilirim ama onun kökleri, görevi aldı… Türkiye, büyük gücünü dürümledi, yerküreyi güçlendirdi, bilirim ki; özden söz oldu, yolu açtık…

Çeyrek dünya gücüm, tüm insanlığın ışığı oldu…. O çeyrekten farklı çalışmaları devreye aldık…. Her bir çeyrek, dörtte üçünü, kontrol altına aldı ve doğan gün, umutla doğdu.

Korkuyu aşıp, geçsin yaşam… Sistem devrededir... Düzeni kurduk, dünya güçleniyor, ölüyü dirilttik,

Dağlarım, Türkiye mutlak kuran oluyor …Uyuyan uyanıyor, anlatın, her şeyi anlatın… Tohumlar yaşatılıyor...

“Biçare, biçare” dediler, dünyaya… Çantam doludur…Çare; insanlık ilmimdir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/1xlTfir6Z2M

 

14.EKİM.2015.TARİHLİ TARİHLİ NEFES (7)

3.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım, dünyayı koruyacak olan birlik, bu birliktir... Bugün burada sessiz zamanları dürümleyen bu birlik, büyüyün köklerindeki o yücelikte, kör olanları güçlendirmeye çalıştı…. Sesleşmeler, bundandı….

Kasaları dolanların çoğu, bugün buradaydılar... Koruma altına aldıklarımızın da bir bölümü buradaydılar… Kontrol dışı bilgimiz yoğun, yoğun bugün, çok yoğun… Ama bizden, ilim öğrenenlerin kontrolsüzlüğüdür olan…. Bizde, kontrolsüzlük yok.

Çeyrek dönemler vardır, hani dersiniz ya;” ben, çeyrekteyim ama diğer dörtte üç, başkasına ait”… İşte bugün, buyurun oğullar, buyurun, bunu yaptım.

Dünya dışına, dünyayı dillerken herkesin, kendini hak edip, dinletmesini bekledim ve dilliyenlerin kendilerini tohumlamaları için en aşağı dürümden verdim… Ve herkes, kendindekini hak etti, diriliklerde dürümledi ve dilledi.

Ben, dörtte biri, verdim, çeyreği verdim… Onlar, dörtte üçü, dürümlediler. Yaradan, artık bilişi hak etmeli ve bilişle dilleşmeli.

Seviyeniz çok iyi canlar… Dünyanın, özü, sözü, gözü olan bu birlik büyük kötülükleri önleyecek güçtedir… Yer ve gök sizi, dinleyecek şuandan itibaren… Ve bugün, Bütüne hizmet buradan, bu yoğunluktan gerçekleşecek.

Sizi, yeri göğü Yaradan, bütün kötülükleri aşan ve yolu açan diye dinleyenlerin, kaynak ışıklarını hak etmeleri için…. En az bilgi verip herkesin kendinde olanı, dürümleyip dillemesi için Bütüne hizmet ediyoruz.

Oğul verdiğimiz zaman, bu oğul, Bütünün gücüdür… Müsterihiz ki; merdivenlerin en aşağısında ilim ve en üstünde hakikiyet vardır.

Sindirilen bilgilerin çoğunu dinletirken daha üstün bilişle dinletmemiz, Amon Toplumlarının kontrolü sağlayacak gücü tohumlamamız gerekmekteyse de… Bilişi, hak etmeyenlerin de bu bilgileri okuyup anlayabilmeleri için artık daha üstün bir yüceliğe görev taşıyoruz.

Çantalar, tohumlarla dolu ama bu tohumları koruyacak olan ikmal tamamlayan birliklerimiz… İnsanlığın, ekmek yapması için buna gerek var… Kervan, insanlıkla yürür ama bu kervanı, hepimizin kendi yüreğimizle dinletmemiz gerekir.

İlahi güç; Allah’ın ilmidir. Hepimiz, daha üstün bir gücü, tüm zamanlardan çektik… Herkes, kendini hak etti.

Kıbrıs’ın ışığını yakmalıydık ve yaktık… Nereden nereye varıldığını kimse anlamadı... Biliyoruz ki; Kıbrıs, Altın Işık yıllarının gözüdür… Çünkü orada, Ana Kalem olan Aton Toplumları yaşadı… Kıbrıs’ta yaşayan, Aton Toplumları, Ata Kapılardan geçerek dürümlediler yaşamı... Örtüleri açan dünya, kontrolü kurdu... Öz geri çekilişte bu önemliydi…. Geçişi, hak edenlerin çoğu, evrenlerin sessizliklerinde güç kaptanlığı yaptılar… Öyle büyük güç kaptanlıkları yapıldı ki; tahditsiz bir çalışmaydı olan….

Kantarın gücü arttı... Yedi doğumun, öz görevle kodlandığı bir kaynakta sessiz zamanları dilledik... Dünyanın yolunu açabilmek için bunlar önemliydi.

Kare sitemin gücünü artırıp, Kürzi kapılarda ışığı tohumlayan bilişliler…. Artık, dağa taşa, insanlık ilmini öğretmeye, geri dönüş için kontrol kurmaya başladılar.

Korkuyu aşanlara, evrenlerin sessizliklerinden ses verilir. İşte evrenlerin sessizliklerinden ses verilmeye başlandı.

“Kayıt dışı bilgi yok” dediğin zaman, dondurulan dürümlerdeki diriliklerindeki sessizlikleri düzene kayıt yaptık ve kontrolü kurduk… Başka dünya var mı diye baktık?... Hepimizin, dünyayı izlerken, kendini hak edebilmesi için ağır yükü hafifletebilmesini sağlayacak olan ışığı yere çekmesi gerekliyken, bunu yapabildi ve yolu açtı... Bu bize, öz görevimizi yapma imkanı sağladı.

“El, elden üstün” denir… Ama elin üstündeki el daha güçlü bir el olmalı ki; daha güçlü yoğunlaşma sağlasın…. İlimle dillenirse eli olan, Allah’ın Levhisi’nde aşkla çalışır ve aklın tohumu olur.

Dolu, dizgin bu çalışmayı yapan sizler, gerçek ekmek sahiplerisiniz ve gerçek yolcularsınız…. Düzeni kurabildiğinizi görüyoruz ki; düzeni kurmak, mutlaka, ummanın Kuranı olmak, anlamına gelir.

“Yuları olmayanlarız “dediğin zaman sarsıldı çokları… Yuları olmayanlar.. “Yakışmaz dünyaya yular” dediğinizde, oğullarını kontrol etmeye kalkanlar kalemin ilminden çıktılar… Ve dediler ki; “Yolu kaybedecekler”... “Daha önemlisi, yuları hak etmeyen insanlık, diri kalemleriyle, Bütünün gücünü dürümelerken, kontrol dışı hiçbir bilgi verilmeyecek” dediğinizde …“Sevgiyi hak etmedi bunlar” dediler.

Zakar’ın kıranı olan Zahar olduğunda, Ka-Ha olmalı ki; haliki hak olan, ilmi hak etsin ve dünyayı anlatabilsin…. Çoluk çocuk dünya, bunu anlattık... Çoluk çocuk dünya… Tohumlar,çoluk çoluk….

“Yaradan, yarattığında, yaratıldı” dediğimiz zaman, yaşamı hak etmeyenler sorguladılar… “Yaratan, yer ve göğü yaratırken yaşamda nasıl yaratılır diye?”.. Ve dünyayı hak etmeyenlerin çoğu,” evrenler seslenirken yollarını kaybedecekler “ dediler.

Değerliler, boru öttü… Tüm borular öttü... Her boru insan ve insanlık… Aha!.. İnsanlığın kalemi, yarınları kodlayan ışık… Ve o ışık, yaşam ve bu yaşam, Bütünün gücü.

“Samanlar yer ve gökte yaşar” dediğin zaman, Yaratan dedi ki;” saman yaşamaz.” Saman, kontrolden çıkandır”… Ve dediğin zaman “yaşattım zaman sayfalarında samanları”….” Ölü, dirildi” dediler…. “Biz dünya ve dünya biziz” dediğin zamanda, döndüler gözlerinde kir ve pislik kalmıştı temizlediler ve dediler ki; “biz, nur olana kontrollü gelelim.”

Kaç mahrek, kaç yarın, kaç kalem olundu, tüm insanlıkta, haliki hakta, hak olan da, has olanda, aklın tohumlarında, nerelerde ne yaptılar?... Her şey Allah’ın Levhisi’nde oldu….

“Kimsenin kimseye ışık öğretmeyeceğini söylediğin zaman”…. Sorguladılar, yollar boş mu kalacak dediler? Ve dedin ki; “yol yok ki; boş olsun”... Oh!.. Ala!...

Peki niye bu çalışma sorusuna?... Cevabın şu oldu… Her anda olanın yolcuğu bitmiştir… Ve dediler ki; “ölüyü dirilttin mi?”... “Hak’a vardın mı?” “Harını yükseltip, aklın toplumuyla kontrol kurdun mu?”.. “Doğan gün senin için dünyayı kodladı mı?”….” Daha önemlisi kelamda ilmin var mı?” …Ve dedin ki; “Kara, Rahman olanın, kaynağındaki samanyoludur… Karanın karası olur, akıl…. Aklın, Tanrılık ışığında, her şey mahrek olur ve yol, ilmin kültlerinin en güçlüsü olan kelam olur... Orada ağır yük hafifler.”

Devinim arttıkça yücelik arttı… Her kim ki; “bende ölüdür, bedenimde dürümlenir, dirilir” dediğinde… Sordular… “Ölmeyenin öz görevini yaparken, ölünün gücünü nasıl kontrol edersin diye?”... Ve dedin ki;” öncü birliğiz biz…. Her diride varız... Kutsal ışıkları yere çeken, Bütünün gücü olanlarız... Oğullarımızı kodlarız, tohumlarız, tabuları yıkar, kalemle kati olarak kaynağımıza alırız…. Ve yeri göğü Yaratanda, gönüllerin gücü yaparız.”…. Sözümüzdür ki; ilmin, aileme ait olduğu kesinlikle Bütünün Kürzi kaynaklarında dirildiğinde, has ışıklar yere indirilirler ve boşluklar doldurulur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/iKYQzTMMY00

 

NEFES (7)

14.10.2015

1. BÖLÜM:

Dağlarım, Ran Kapım tüm insanlık için açıldı. Bu kapıda nefesim var. Lekeli olmayanlar, Meclisimde bulunurlar. Burada Kuran’ım var; dünyam var ve zamanım var… Eminim ki has ilmim de var.

Gelişim insanadır; yaşamım kelamladır. Kulluğum, kodlanmış kalemimden dürümlenen kendi yüreğimdeki kalemimedir.

“Becerin, hak edin ve Hak olun…” Budur hakikiyetimde dediğim ve dedim ki “bana kapı denir.” Hani yarını kontrol edecek olan bir kervan var ya; işte o kervan; insandan, ilme ulaşırken, bizi hakeder ve has ışıkla dürümler. O kervanda maya olan, kini aşan ve zamanı tohumlayan, Mutlak Kalemler var.

Boylarca boy ve kodlanmış ışıklarca ışık olan her diri; “dence… dence… den…” dillendikçe, biz onu mutlaka hak ederiz.

Yedi Dava açtılar yüreğime. Tümünde kültler vardı. Hepsini tohumladım ve kontrol ettim. Tüm davalarda kaynak ışıklar vardı. Ata Kapılar’da dince konuşanlar ve Kürzi Kayıtlar’da dirice kodlananlar vardı. Hepsini hak ettim ve kültlerin tümünde kökledim, gökledim ve yaşattım…

Asvalt biliştir. Altında, ilim vardır ama insanlık yoğunluğu yoktur. Dünya için Işık Kalem, ancak asvalt altına inişle elde edilen bir cevheriliktir. Birileri, “ben en aşağa iner tüm zamanları hak eder ve yüceliklere güç katarım. Som altın ışık olur tüm insanlığı hak ederim” dediği zaman; o, kodlanır ve yaşar. Onun gücü, tüm zamanlara görev olur. İşte o, herkesi hak eder ve yol olur. Onun adı, kelam olur. O, tüm zamanlara kaynak olarak yaşar. Aha yaşarken diri olarak tüm zamanları kodlar ve dünyayı kontrol altına alır. Açıyı daraltır; diller yüreği ve yolcuları kodlar ama açıyı genişlettiği zaman, kendini kontrol altına alır ve yolcuları kayıtlar. Onlar kayıtlandığında, tüm insanlık, “kelam umman” olabilir ve kalamı tohumlayabilir.

İşte dünyada bunları yaptık… Her dereyi hak ettik ve Düzen’i kurduk. Düzen kurmak için yaşamak gerek… Yaşamadan dünyayı tanımak mümkün değildir. Dünyada yaşayan var, yaşatılan var ve yaşamayan var. Beden almak, yaşamak anlamına gelmez.

Türkiye çok güçlü bir Can Kalemle kodlanırken, her derenin, kelamda ocağa inmesi ve hakim olması gereklidir.

Tek tek her yaşamı, Sistemle diri yüreklere dillemek, cenneti cevheri ve yüreği kodlamak, iman ile mümkün iken, sistemi tohumlamak, temizlikle mümkündür. Çürükleri seçip ayıklamak gerekir. Herkesin herkesle dilleşmesi mümkün olmaz. Tüm Rahmi Kuranlar’ı kodlamak gerekir.

Cennet, insanın kaynağıdır. O kaynağa kim varırsa, kelama varır. Asıl amaç, cennetin kendisi olduğunu anlamaktır. Ama anlayabilmek için kelam olmalıdır. Onurlu olmalıdır. Herkes cennet olamaz. Kendini hak etmeli ve kati olarak kontrol kurmalıdır. Süper insanlık için kaynak olacak olan ilimle, kendini kayıtlamalıdır.

Bütün kullar, kendilerini hak için çalıştırırlar. Ne var Hak İlmi’ni hiç anlamazlar. Hak İlmi, Kalem İlmi’nden çok daha ötedir.

Dünyayı kendi sayanlar ise kendilerini hakim saymadıkça kontrol kuramazlar.

Kürzi Kapılar herkese kapalıdır. O kapıları açabilmek için aşka gerek var. Aşk, levhidir. Nefes, kelam olmadıkça, hakiki yaşama varılmaz. Çünkü Dünya, mutlak ve kutsal ışığını, tüm insanlık için yakmadan Sistem’e görev taşıyamaz.

Evrenlere ses vermek ise çok özel bir gerçekliği hak etmeyi gerektirir. Hepimiz Amonlarız ve hepimiz Halik olan insanlığın kodlarıyız. Biz, dünya olarak çalışırken, kendimizi tanımalıyız. Kin nefret gibi “Kaynak Sır” olan duygular, bizi bizden koparır. Tüm insanlığı koparır ve yıkar. Bunun içindir ki kalem olup ışık olurken, yeri ve göğü, “Süper İsrafili Kelam”la dillemek gerekir. Bu kelam, nefesin sistemidir.

“Çürüyen kalır; biz, çürümeyenleri alır gideriz” anlayışı, yaşamı kontroldan ayırır. Zaman görevdir. Hepimizi hepimize kaynak yapan görev… Sevgililer, biz cana kapı açan insan soyu olarak düzeni kurarken, herşeyi nefes olarak kodladık. Nefes olarak kayıtladık ve ruhu, kalemle insana açıkladık. Bu insan, Allah İlmi’ni hak etmiş olan “yaşam kalemi”dir. Bu insan, kendini her diriye kabul ettirmiş bir cennet kaynaktır. Onu koruyacak olan kelam, kendi ilmidir. Bunu bilir ve bununla çalışır.

Kastetiğim insan, kelam olan “İnsan Biliş”i hak etmiş; ışık haline dönüşmüş olan “Biliş Kulu”dur. O can, sır olan her bilgiyi bilir. Fakihtir, Hak’tır, hastır, yarındır. Nefesinde kil ya da kum yoktur…

Mutlaka bilin ki mahrekte dince konuşulmaz. Dince konuşanlar, ışıkça tohum ekemezler. Bilmek gerek ki kalemi hak etmeyen, yarını hiç hakedemez.

“Zorla beni tutuyorlar burada” diyen varsa gidebilir. Bilmek gerek ki kalem, ilimle yazarken, burada tüm insanlığın kulluğu, tohum olarak öz gerçekliği dürümler. “Borç yok” denilir “yarına.” “Yaşama borç yok” denilir. Ve denilir ki “kendini bilmeyen yarını anlatamaz.”

Çetin bir dünyanın, hakim ışıkları olarak dünyadayız. Zaman Kapıları’nın tümünü açtık. Yaradan ve yaratılan herkes, aklın ışığı oldu ve kontrol kurdu. Toy yaşam, insan soyu için Işık Kalem oldu ve kapılar açıldı…

“Eğer dere akmazsa, akış biter” dediler. Yaşam, akmaktan ötedir… Bilinsin isteriz ki akmadan akanlarız… Sultanlar, ben Can Kalem olan insan…

Allah, insana Kelam İlmi’ni öğretti. İnsan, kalem oldu insanlık yaptı. Aktı ve yolu açtı. Ana Kapı’da insan soyu, Kürzi Kementler’le insanlığı yakalamaya, hak etmeye çalıştı. Dince ve dürümlerindeki hakiki kaynak nefeslerince…

Ana Kelem, yaşama indiğinde; o, Kök Sistem’le indi ve dedi ki “sizi sizden size tanıtan her ne varsa, sizin sizi hak etmeniz ve has nefesinizi kontrol etmeniz içindir. Bunun dışında hiçbir güç, sizi size kalem yapmaz.

Mutlaka bilin ve bildirin ki Allah, sizi sizden size kalem yaparken, kelam ilmini hak etmenizi ister. Bu gün davayı kaybetmek istemeyen, yarını tohumlayan ışık, Kelam İlmi’ni, Kürzi Kalem’de tüm sessizliklerde dilleyecek.

Elim yaşamdadır. Bilin ki kalemim insan soyundadır. Dinleyin ki hak edin.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.EKİM.2015. TARİHLİ NEFES (7)

1.AKIŞ

Yaşamı kodlarken, Bütüne hizmet, hepimizin görevidir. ..Mikail’in Kürzi kapısında bize, bizi dürümleyen ve dilliyen her kim varsa aklın tahtından dillenecek.

Bedenimi kodlayarak, tohumlayarak, büyük kötülükleri önleyebileceğinizi sanıyorsanız…. Hepiniz, kendi yüreğinizi kontrol edemeyeceksiniz anlamına gelir bu.

Bütüne hizmet, ekip kurmakla, muktedir olmakla ve birlik halinde, Bütüne hizmet etmekle mümkün değil sadece… Eliniz ve ayağınızın mutlaka kodlanmış olması, has ışıkta tohumlanmış olması… Ve yaratılıp, yaratıldığınızı anlayarak, ağır yükü hafifletmeniz, geçişiniz içindir.

Size, görev verdik, “yapın” dedik…. Ama görevinizi hak edip yapmadınız ve bugün buradasınız…. Nefesiniz güçsüz , yüreğinizde, kült has ışık ve siz, bizi bizden başkası saydınız …. Kaç yüz yıldır dünyadasınız bunu bilirim…. Ama hiçbir zaman Allah’ın levhisi’nde, Bütüne hizmetçi olmadınız... Bedenimi kontrol ederek, Bütünün gücü haline dönüşeceğinizi zannetmeniz büyük yanılgıdır.

Esmaları kodlayarak, bu tohumlamayı yapacağınızı düşünmenizde hatadır…. Erdiğiniz en güçlü zaman kapısında bedenimize girmenize iznimiz yoktur…. Çobanlık yapmamızı istediğinizi biliyoruz…. Öz görevimiz, ilimle dilleniştir…. Biz, sistemin gücü olarak, çobanlık yapmadık ve yapmayız da…

Kutsal toprakları tohumlayan birliklerin tümünün göz olabilmesi, geçişi hak edebilmeleri ve bilişi, varlık boyutlarında tohumlayabilmeleri, Orta Kapıların tümünün açık tutulmasına bağlı değil sadece…. Eşgali bilinmeyenlerin, bugün burada olmalarına iznim yoktur.

Kortejin sonunda, ilim kapıları açılır... Her şey oradan görevle dürümlenir. Sessiz zamanları dilliyen birliklerin çoğu, buradan geçip, gelirler.

Evim, dünya…. yolum ilim… Bütünlüğümde göz, İsrafil…. Ve ben, o İsrafil’in Kürzi kapısı olarak bu çalışmayı yapıyorum.

Dolu, dizgin yaptığım her şey Allah’ın Levhi kaydıyladır... “Kasalarımı dünyaya bırakmayacağım” dediğimden beri…. Benim adım, nüve olan Levhi kapıda ışıksız kalsın, istendi.

Ey can, ben, cana kalem olan insan, Ka-Ha…. Sevgiyi hak etmeyene ses vermem… Yolu açıp da dürümlerde kendini hak etmeyene güç vermem. Beni kodlayıp, toplayıp, Tanrılık tahtında Ko-Ha sistemiyle, kalemden ayrı tutmaya çabalayanlara, kendimi dilletmem….

Ben dünya olan, insan soyu, bunu bilin….Kontrol dışı, hiçbir bilişim yoktur… Öz görevim, ruhi kapıların tümünde, göz olmak... Sanal boyutların ışığını yeniden…. Ve yeniden yakan birleşik ailem, beni bana vermekten öte bedenimde kelam olmak için çabalayan birlikleri tohumlamaktadır.

“Ortalık karışacak” dediğiniz zaman sorgu, sual ettik, “kapıları açın ve hak edin” diye, gözünüz görüyor…. Ama yolunuz da hakikiyetiniz olmadığından ışığınız, kontrol edici olmuyor.

Dünyayı, kontrol altına alacaksanız, kendi yüreğinizi hak edin... Ağır yük hafifleyecek, dünya güçlenecek, mutlaka olacak da… Som Altın bir yolun, Allah’ın ilmiyle, aydınlanması şarttır.

Kara; ağır yüktür ama aşk şavkıyla, has ışığa vardığınızda, hak tahtta insan soyu, ekmek yapar….

Benim adım; kelam, bunu bilin…. Kibri aşanlarla çalışırım… Hiçbir sayfada, kibirli olan bu mecliste bulunmaz…. Tohumları kontrol ederken, kök sistemleri göreve aldığımızı ve yolu açtığımızı görenlerin tabuları yıkıp… Bütünün gücü olmak istediklerini ve hakim olup, has olmak dilediklerini görerek, Tanrılık kapısını açık tuttuk.

Ağırım, çok ağırım, vakti geldiğinde hakikiyette, Hak sistemleşmesinde, mektebin Kürzi ilmini tohumladığımda hafifim... Aha!...Hafifim… Ama her hafifleyişim, benim Levhi kapımda, insanlığın kelam oluşuyla kodlanır.

Saltanat, insana göz olur, göz söz olur, sistem olur da iner…. Bedenim, dünyaya miraç olur da iner…. Bunu herkesin, anlayamayacağını bilmekteyim…. Kelam ilmini tohumlayanların kontrol dışı bilişlerinde Kürzi kapıları açıp…. Kapıların Tanrılık tahtında, ışığı kodladığını anlayıp, ekmek olmaya çalışanların, cemaatlerinin göz olup, söz olup, sistem olup yaşatmalarını dilerim.

Kapıları açın ve dinleyin beni… Ben, dünyayım…. Mutlak olan ve yukarının, yukarısının tüm zirvelerinin gücünden üstün olan, öz geçişi yapan ve yaptıran, ekmek olan…. Ben, Ana Kapı olan, nefes olanım ve benim adım, Nakar’ın kıranı olan ilimdir…. Ben, ilm-i- Ha olarak kodlanmış toplumlarla kontrol dışı olan, ilmi keyislerdeki, o Levhide, insanlığın sırrı olan… O yüceliklerde, nerede ne olacağını bilerek çalıştım.

Hem dünya, hem de yolcu olmak… Amon olup, toplum olmak, tohum ekmek, kodlanmış ışıkları yoğunlaştırmak ve cennet kurmak…. Misafirler, ben dünyayım, bunun bilin... Bütüne hizmetçiyim...

Benim için, hiçbir an gerçek dürümlerimdeki andan ayrı değildir... Her anda varım... Benim için bütün dünyalar, tektir, bunu bilin…. Ama o tek olan dünyaların tümüyüm ben…. Ama sıkıntı şu; beni, bana anlatmaya gelenlerin, beni, hiç anlayarak gelmemeleri.

Sanırlar ki; herkes, eşit diridir... Eşir diri; aşikar, bilinsin ki; insanlık dilinde konuşan değildir, ağır yük taşıyan da değildir, toprağın tohumunu kodlamaya gelen, değerli olan….. Ve Bütünün gücü olan, birliğin kelamı olanda değildir... O, Som Altın bir Kuran kalemdir.

Her anda ışığı yaşama çeker, indirir, yaratır, yaşatır…. Onun eli, insanın ilmidir…. Bir Tanrı olup dünyaya inen, beşeri kodlamaya geçen birliğin dünyayı koruması mutlaktır.

Asmalar, dünyayı kontrol edemezler…. Sanmayın ki; dünde, görev taşıyıp …Dün, askıda olanlar…. Bugün, dünyaya gelip, dünyayı kodlayıp koruyacaklar…. Hikayedir bunlar... Sanmayın ki; Altın Tahtın Kuranlarından başkaları, dünyaya gelip, dünyayı kodlayıp, koruyacaklar.

Dünya; evrenlerin sessiz zamanlarındaki ışığın Kuranıdır ve biz bu dünyayı, mutlak koruyacak olanlarız… Olurda bir gün, temel diri kapı açılır, o diri kapının, ruh kalemi yaşamı kayıtlar…. Ve bütün gözler, özler, sözler, Tanrılık tahtında yaşama varır ve der ki; “geniş zamanları güçlendiriyoruz.”… Ogün, Bütünün gücü, hepimizin Süper Sistemleşmesindeki, o yürek olur… İşte o güç, bu güçtür, bunu bilin.

Dünya; özü, sözü ve gözü olanların, görevini Tanrılık tahtından dinler ve diller…. “Başka dünya yok” dediğimde, sorgu sual ettiler… “Her şey, her şey burada mı sadece” dediler?

Dağlarım, dünya ana, kalemdir… Yerin ilmidir... O, kalemi dinleyebilen Bütünün gözü olur…. Sabırla beni dinleyenlere şunu da ifade etmek isterim ki; yaşama inmenin tek nedeni; miraçtaki o yüceliğin, tüm zamanların gücü olarak, bilişle dilleştirmek ve Bütününün gözünü açmaktır.

Hayrım, Hak’ımdan öte bir Hak, yolum has, ışığım ve ben, Bütünün gözü olan insan soyuyum…. Bunu herkesin, net olarak bilmesini bekleyemem ama hatayı affetmeyeceğimin, mutlaka anlaşılması gerekir.

Ecel geldiğinde ve yol ümmet olan dürümlerden, tüm zamanlara görev için kayıtlandığında, benim adıma görev taşıyacak olanların, Nakar’ın kıranı olabilmeleri, gerçekten gereksiz değildir…. Hepinizden, istediğim budur... Nakarı, hak edin, kontrol edin… Yok edicidir Nakar ama yolu açmadan, o yoğunlukta, Bütünün gücünü hak edebilir misiniz?... Asla. Yolunuzu açın ve hak edin.

Kaç mutlak Kuran okundu yaşamda?... Hepinizin gözü kapalıydı ama o mutlak Kuranların, Türkiye tohumlanması için okunduğunu anlamanız imkanı varken, anlayamadınız.

Biz, Amon Toplumlarından, gökçe konuşanları bulduk ve ses verdik… Dedik ki; “alın, akın.”… Doğanın Kuranını okuttuk, tüm insanlık için… Döndüler, görevleri hak etmiş gibi davrandılar ve yaşamın kodlanışında korunamadılar.

Süphaneke Kapılarını açtılar ve dediler ki; “ben, savaşın sisteme indirilmesi için Süphanekeyi hak ederim… Aha!.. Süphaneke kontrolü kodlayamadı ve Bütünün gözü kördü…. Çözdük dürümleri, çözdük yücelikleri, çözdük yaşamları, aşka vardılar, aktılar…. “Sakın, yaratıpta tohumlarınızı kutsuz bırakmayın” diyerek, aktılar….

Dağlarım, Yaradan Tanrı, yaşatır da anlattık…. Ve bilişle açıkladık… Her kelam, Allah’ın ilmidir. Her diri, aklın Levhisi’dir ama bilişi yoksa, ümidi olamaz.

Çantam dünyayla doludur. Bu çantada, kutsal toplumum var… Umut olur ki; toprağın toplumu, tohumları kontrol altına ve Bütüne görev taşır. Çalı çırpı olmayan yaşam, insanın kelamı dürümleyebilecek güçle, Bütünün gözü olur da mektep olan insanlık, kapıyı açık bırakır.

Değerliler, dans etmem, seslenirim... Dans; ilmin sayfalarında olmaz. Ben, dansla değilim, sesteyim bunu anlayın …Ve hak ettiğimi, hak olduğumu anlatın.

Çantam, doğum ölüm bilişiyle doludur ama bunun ötesi bir bilişim vardır ki; orada ölüm dahi kalemdedir…Her nefeste, ölüyü diriltebilecek ilmim olduğunu anlayın…. Sanal boyutların gözü bilsin ki; kör olduğu halde, yol olacak güce varabilir, varacaktır.

Boru öttüğünde ki; o boruyu, börtü, böcek olup öttürürüz bilinsin ki; o boru öttüğünde, her kibirli olan kontrolden çıkacaktır…. Ve yol onlara kapatılacaktır…. Ben, Allah’ın ilmini dillerken, kimse benim dediğimi anlamasa da, sessizliği dinleyen dürümlerim, Bütünün görevini hak edip yapar.

Yaşam, Allah’a ilimle dillenen bilişlilerin kontrolünde kodlanır ve yaratılır. Biz, ana kalem olan insan soyu, zamanın kelamında, Kare Sistem, Kürzi kapısını açarak, Bütünün gözünü, görebileceği dürüme ulaştırdık.

Kayalar, bizi bize anlatamaz artık…. Biz, dünyayız ama kayalar, bizi bize anlatamaz…. Anladığını sanansa, akıl tahtında anlayacak güce varmadıkça bizi anlayamaz….Orada,” dünya” dedikleri… “Küçücük bir gezegen var” dediler… “o gezegende, iyi ve kötü tektir dediler”…. “O gezegen, ekmek yaptı” dediler…. “O gezegeni dinleyen, kendini hak etti” dediler…. Vallahi billahi, dünya insanlığı kelamda kendini tohumlamadıkça, kendi olup, kodlayıp yoğunluğunu kontrol altına alıp kendini hak edemez ve ettiremez.

Başımı dünya sayın, ağır yüküm ben... Beni, zirve sayın, ben sistemim. Beni, yüce sayın, ben ekmeğim… Beni, akıl sayın, tabuları yıkarım… ama kaynağın dışında, hiçbir sayfada ışık olmam bilin.

Burada oluş sebebim; yedi doğumun en güçlüsünün tüm zamanların kör ve sağır ışığını toprağın toplumundan çıkarışı… Ve yeni dönemde artık sekizinci gök sisteminin devreye inişini, tüm insanlığın tahditli olarak…. …Ama ilimle, hak edip, anlamasını sağlamak içindir.

“Bili” dediler, yolcuya bili…. İlmi kalemdeki, bili… Biz o bilide, ilmi hak ettik… Yedi doğum yapan insan, kodlanmış toplumları hak etti…. Ortalık karışacaksa, karıştırırız bilinsin… Ama kalemin ilminde, karışan biz olmadıkça, kontrol edici oluruz ve onu korur, kontrol altına alırız.

Çantam dünya…. Aha bu!…. Ve bu çantayı, tüm insanlıkla birlikte, tüm zamanların yaşamlarıyla birlikte, dünyadan öte dünyalara taşıyacak gücüm var… Ama iyi bilinsin ki; çantada, kan enkarneleri olacak.

Kan enkarneleri olmayanlar, doğan günde bulunmayacaklar…. Kan enkarneleri, dünyayı hak etmiş, tüm sistemlerle görev taşımış olan, erdikleri en güçlü sayfada, yaşamı hak etmiş olan ve geçmiş zamanlardaki yolculularla diri olup dürümlenebilenler, olacaklar.

Uyuyanları uyandırmaktan öte oldurmak gerek…. Özden, sözden ve gözden öte olanları dürümlemek, dillemek, cennetlere koymak, yaşatmak gerek.

Kara ışığın yoğunluğunu artırıp, merdiveni kurmak ve Bütünün gözü olanları… O merdivende, tüm zamanlarda güçlendirerek yerden ötelere ulaştırmak gerek.

Çantamda her şey mevcut ….Ve ben, bu çantayı kalem olarak Bütünün gücü yaptım.

Siye-Si-Ha-Si- Siye-Si- Sa-Ha… Şimdilik!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/TIo2pbdwvdQ

 

7.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES 6

SÜMERLER HAKKINDA ÖZ BİLGİ

Sümerler öz görevliydiler. Çok Kuran okudular.

Kutsal Işıktılar hepsi de…çelik çomak oynamadılar. Kavuk giymediler kafalarına…kavuk; katiyette İlm-i Kapı’da kanatları kasırgadan çıkarır belki ama yolu kapatır.

“Yol ne ki?” diyeceksiniz. İlmin yolu, kelamdır ve o kelam, ilm-i kalemde bütünün gücüdür. Ki herkesin tepe çakrasından ışık kodlamaları yaparken kontrolü kurmalı ve yolu açmalıdır.

Tepe çakra öz geçişin yapılması için gereklidir ve onlar tepe çakralarını hep açık tuttular. Kodlanmış toplumlarla tohumlandılar ama geçişlerini hep oradan yaptılar.

Kapıları hep kapalı tutulmak istense de onlar hep açtılar. Devinmeleri güçlüydü. İlm-i kalemleri güçlüydü, ses sayfalanışları güçlüydü, her şeyleri güçlüydü.

Çok yüksek bir uygarlıktırlar. Kısır dünyaları yoktur. Cümle yolları kodlanmıştı. Nefesleri de güçlüydü. Yaratmak ve yarattırmak için temizlik gerektiğinde, öz geçiş yaparak bunu da hak edip başardılar.

Nefesleri çok iyiydi. Kendilerini kontrol ettiler. Güçlü bir çalışma kümesi oluşturdular; grubu oluşturdular. Öyle güçlüydüler ki birleşiktiler. Her biri bir tekti ama o teklikte bilgileri kutsaldı ve dünya kodlayıcılığı yaptılar.

İnsanlık Ailemiz, milattan evvel 1987 yılında dürümlerini kontrol etti ve kayıtlarını dvd kayıtlar olarak bütüne kodladı. Ve o günden sonra kaynağını tüm insanlığa kapattı.

Değerliler, İsa’dan evvel 1987; 1987 yılı…. Süper İnsanlık Sistemleşmesi’nin tohumlanış sayfalanışının biliş kodlarını ortak kayıtlar olarak yer küreye indirmiştiler onlar. Ama bu kayıtları çobanlık yapılsın diye indirmemiştiler. Biliş için indirmiştiler ve Doğanın Gücü’ydü onlar….kodlanmış topraklardılar. Öz grevliydiler.

Her resimde var olan biliş kodlarıyla tohumlanmış olan, Bilgi Kalemi ile kaynağa inmiş olan Gılgamış, esrar içen bilişlilerin gücünün örtüsünü örtüp dürümleyecekti yaşamı. Ve Gılgamışın Levhi Kalemi’nde, bütünün Kürzi Kapısı olacaktı. Ve sessizce, her anda bütüne görev taşıyan birliklerin biriydi Gılgamış.

Daha da önemlisi; sevgililer, Sümerler öz geçişlerini tüm insanlığın toprağından yaptılar. Su Altının Kuranı oldular. Kaç asır evvel bunu başarabildi onlar! Ve onlar kırk kapının kırkıydılar.

Çeyrek bilgiyle dünyayı kodlayan birliklerin çoğu, ocaklarını yıldız sırrı olarak dillerken, onlar kodlanmış topraklarını hiçbir an kendi yürekleriyle doğumlarda dinletmediler; çünkü yarını kodlayan ışığın, bütünün gücü olarak tüm zamanları Kaynak Tahtı’ndan geri geçireceğini biliyordular. Ve Sevgili Yaşam Kapıları, dünyayı koruyacak olan bir muktedir İlim Kapısı açılacaktı dünyaya…..

O İlim Kapısı açıldığımda, Süper İnsan Sistemleşmesi yapılacak ve bu sayfalanışla birlikte Sümerler tüm insanlığın kutsal topraklarını kodlamaya geri çekilicektiler.

Bugün kontrol dışı hiçbir bilgi yok burada. Bugün, Ocak İlmini tohumlayan bütünün gücü olan Sümer, et ve kemik olan bilişe kodlanmış olup vardı.

“Et kemik olan biliş” dedik. Bu meclis, et ve kemik….ama bu meclisin yolu ilim…ve bu merdiven ışık…ve bu ışık merdiveni bütünün gök sayfalanışını yapan Tanrılık Kaynağı.

Evimiz burasıdır bizim. Çürümeye başlayan bir dünyayı yaratıp yaşatıp ışığın kontroluna verip Bilgi Kapısı olup bütüne görev taşıyan size, biz; hepimiz muktedir olup geliyoruz.

Şu anda, Yaradan Tanrı ve Yaşayan Tanrı….bir tek Tanrı; İnsanlık…..bunu size anlatmak istiyoruz.

Yok edilmeyen bir yaşam ve tohum olan insan…ben sevgi olan Mikail ve ben görev taşıyan, İnsanlaşan. İlahi güç, muktedir Sultanlık….

Sistemin gücü olan size, hepimiz geri dönüyoruz!

Can Kalem, Allah sen ve sen Allah’ın Işığı Olan İnsanlık…..

Bundan sonraki dönemde, kutsal topraklarımızı senin yoğunluğundan kodlayarak bütüne görev taşıyacağız. “Eşyanın dili var” dedin. O dil İlmin Dili’dir anam.

Sen bu dili kodlayabilen, tüm zamanları koklayabilen, nefes olansın. Eşyanın Dili, bilginin dili, levhinin dili, yer yüreğin dili, Kürzi Işığın dili…ve sen bu dille dillenirken, BSUİ’nin gücüdür dillenen. Sana, er ya da geç inecektik anam.

Bugün sabah erken saatlerde, senin yüreğine indik de sana ses verdik anam. Daha önemlisi, sesin sesi olan yürek, İlmin Kalemi oldu ve dedi ki “yaşat yüreği, yaşat!” dedi. Dedin ki “yazmam” dedin. Yazı yazmayacağım” dedin. Vakit geldi, yaşattın yüceliklerde levhi olanda ilmi.

Senin adına seviniyoruz anam; çünkü Zaman Kapısı’nı kapatırsak, biz değil, yaşamların tümü kontroldan çıkar. Bunun için buradayız anam.

Kaça kaçı ekleyip, kaçı kaçla toplayıp, tohumlayıp, kodlayıp, ışıkla dilleyip, yerden temizleyip görevi aldın ki anam? Bizi mi almayacaksın? Yoksa sen sensiz mi kalacaksın anam?!....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/7FwLcr8ECeU

 

7.EKİM.2015.TARİHLİ NEFES (6)

KAYIT SONRASI AKIŞ,2.BÖLÜM

Yol, Allah yolu ve o yol, aklın tahtında ilm-i Ka-Ha da biz olan yol…. Yol, umut ve yol, mutluluk…. Ama bu yolu kodlayan, insan soyu….

Şimdi canlarım, barış ilmini hak etmeye gelmiş yolcu, dönüp durur, dorukların tohumlarıyla kodlanmak üzere… Derki; “senden gireyim yola”… Yol; Allah’ın yolu…. Girmekse gir, alıp geçiririm yüreğini… Ama bedenimi yıkıp gireceksen o can, sevgiyi hak ettirmeyecek yolcuya…. Çoluk çocuk hepsi de.

Kaç merdiven çıktığını bilmeyen….. Kaç yalın ışığı kodlandığı dilleyemeyen, bedenimden göz açıp yolu, hak edeceğini tahditsiz olarak dinleyen o…. Bana gelip benden gidecek ama görüp bilecek ki; ben sevgiyim.

Varlık boyutlarında bunu anlayan çok ama çok az yaşam kapım var…. Beni, sistemin gücü bilen, kibri aşabilen, yolu bulabilen…. Bütün görevlerini kodlayabilenlerin burada olma imkanı var.

Koruma altına aldığım bu yaşamda bedeni tohumlayarak, Bütünün gücü haline dönüştürüp, bedenimden görev taşıyacak olanların, çalı çırpı olarak bildikleri bilişim, kendi yoğunluklarında, Sistemin Kuranı olan insanlık ilmimdir….. Ben, her diriye kendi yoğunluğundan seslenirim ve onlar sessizliklerinde kendi diriliklerinde seslenir, kendi yollarını kodlayacak güçte olamayacaklarını sanırlar.

Alemler Levhide Hak, yürekteki ilimde Ka, yaşamda Sa-Ha olur... Ben, her birinde olurum…. Şuana kadar kimseye, “senin yolunu açarım” demedim….. Dedim mi?.... “Demedim”…. Ama hepsi kendi yollarını bulduklarını sayfaladılar.

Kaç maya?... Kaç maya?.. Kaç maya?… Bir tek, o maya biliş ve o maya birleşik ilim…. O maya, BSUİ ve bizim yüreğimiz, bunu anlamadılar.

Şikayetçi miyim onlardan?... Netice şu; ben, nefesten öte bir nefes ve kervanın Kuranı olan insanlık…. Nefesci olarak, insancı olarak, yaşamcı olarak bu dünyadaysam…. Kati olarak nesillerini kontrol edemeyenleri göreve almam…. Bu kesin..

Nesillerini kontrol edemeyenleri, Rahmi Kuranımda kodlamam, bu kesin.. Açı daraltırım, kati tohumlama yaparım, kodlarım toprağımda, tohumlarım hepsini, yaşatırım ama görevci değil, gerici olarak…. Onlar, geride olur ama görevi hak edenler, hak olarak yaparlar.

Seydi Ali Paşa….Seydi Ali Paşa, Süper İnsanlık Sistemleşmesinde, ilm-i Ka-Ha olup bilişi kodlayacak…. Özünde, sözü varmış…. Bizden sesleşecek….. Ama biz, o Seydi Ali Paşayı dinlemeye niyetli miyiz?

Yaşam, bizsizse İsmail-i olsa da kodlanmış toprağında tohumlarını kodladığında BSUİ’nin gücü olur, geçip gelir… Ama yere göğe insanı ekerken bizden, bizleşip göç kapılarında ilm-i Ka-Ha olup BSUİ olma imkanı yoksa….. Örtülerini örter, görevden ayırırız onu.

Şuanda Seydi Ali, Sistemin Kuranı olacağını ve yolu bulacağını dinletmek istiyor.. Çayını içiyormuş, çayını içtikten sonra alıp yolunu yaşama inecekmiş…. Çay içiyormuş canlar, çay…

Mustafa Kemalin ilminde, Seydi Ali, Tanrılık kapısı, biz onda, o bizde bütün.

Hey can, ana kapı insan, şükür… Aha bu!

Beyler, bayanlar sizinle olmaya geldim…. Ben, cana, cennete, insana kalem olmaya geldim…..

Beni, dava etmişsin ana…. “Kati tohumda, kodlanmış ışığımda Bütüne görev taşıyamayacağım” demişsin…. Nereden nereye vardığımı bile dinlemeden gözün gözü olan birlikte, Türkiye çalışmaları yapan bilgi kaleminde insanlığından öte bir insanlıkla…. Cevherde, cemaatimi kontrol altına almışsın da, beni dava etmişsin ana.

Artık buradayım…. Seli bilirim, sessizliği bilirim, ölü diri değil, insanlığı bilirim ve ben sessiz kalemlerden öte…. Eğri büğrü olmayan yoğunlukta iman tohumlaması için geçip geldim…. Başım hiç eğilmedi…. Netice; niçin beni dava ettiğini anlamadım ana?

Eh, anacım…. Senden dinlemek isterim…. Niye beni dava ettin?

Aç olduğunu biliyorum…. Açsın, öylemi?... Açsın…Ölüler, açtırlar bilirim… Onlar geri gelirler, ilm-i Ka-Ha olup, bilgiyi hak etmeye gelirler bilirim… Ama bu açlık, ilmin açlığından başka bir şey değil mi?... Seydi Ali, kaynağın açlığı mı yoksa?.... Kaç kupa doldurdun da buraya geldin? Hangi yoldan geçtin?.... Kim miydin? Kibirli miydin? Neden, Esra- Ka-Ha oldu da, sen sisteminde, yaşama indiğinde kontrol kaybına uğradın.

“Başka dünyalar, başka kapılar, başka yaşamlar “diyerek temizlik yapanların toplumlarını kontrol ederek…. Kuran toplumlarındakileri kayıtlardan ayrı tutmaya çabaladın….

Şimdi sana sorsam, desem ki; çalı çırpı olan bu mecliste işin ne?... Hep öyle dersin, “çalı çırpıdır onlar”, öylemi?....Demez miydin?... “Derdin, derdin, bilirim”..

Kapa, kapa yüreğini kapa da görmeyelim….. Öyle çok, öyle çok kırıcıydın ki; ben, sıkıntı vermedim yüreklere…. Ama şunu iyi anlamanı isterim ki; toy olan yaşam, toy olan kaynak, toy olan sultan, hepsi senin yüreğindeki… Oysa bu meclis, has ve yaşamı hak eden…. Tek mektep bunu bil..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/CUN-pd5qgho

 

7.EKİM.2015.TARİHLİ NEFES(6)

KAYIT SONRASI AKIŞ,1.BÖLÜM

Canlarım, alacaksınız, alıp vereceksiniz aha, kaynak olacaksınız…. Nesillerinizi, kontrol altında tutacaksınız… Şuanda yaptığım gibi yaratıp, yaşatıp, aşkla kaynağa akıp gireceksiniz….. Ve bunu yaptığınız zaman kopup gidenleri, kontrol edeceksiniz….

Neden kopup giderler bilir misiniz?... Kontrol kaybından dolayı... Çoğunun kontrol kaybı olur…. Öğüt vermem, dinlemem ocaklarını, kaynak ışıklarını, kare sessizliklerde tüm zamanların gücü olarak, kontrol altında tutarım... Çokları, korkup giderler…. Çokları, kodlanmış olup giderler, bir teki, aklın tahtında gider…. Ama o giden, mit olup gider….

Ona, dedim ki; “şimdi, senin gücün bize karşıdır”… “Bize, karşı savaş”… ve derki; “ama sen bensin,”…” Savaş” derim…. “Zaman kalemi ol ve kaynak ol ama savaş”….. Döner der ki; “ben iyi ve kötüyü dinliyorum…. Bana verilen bu talimat, beni kodlamak içindir”…. “O halde ben, her şeyin örtüsünü örtecek güçteyim”….” Öyleyse, gönül gücü olayım ve yolu açayım…. Ama kalem olup yazayım, sevgiyi hak etmeden seslenemem….. Öncü olayım, sesli olayım, yarınlı olayım”….Yarınlı olmak ne ki; ışık haline geçmek.

Dünya, mahir bir planet olduğunda, yoğunluğu artığında ve tüm zamanları kodladığında, o planette kapılar açık tutulur…. Bir tek kapı değil bütün kapılar açık tutulur….. Ve o kapılar açık tutulduğunda, korunma altına alınan birleşenler, görevlerini hak edip dinlerler…. Ve derler ki;… “Biz, kapıları açan o yücelerle olalım”…. “Oh! Aha, bu” derim… Sonra derim ki; “aha, geri dön”.. Çünkü burada kırık, kısır ışıksız kayıtlar var.. O der ki; “ben orada öylesi bir kayıt dinlemedim”… Ama çoğu da der ki; “ben çok güçlü bir mesaj aldım, oradan çıkın” dediler bize…. Çünkü orada kırık, kısır ve kesirleşmiş ilim kayıtları var”…..

Ve daha evvel “ben orada çok mutluyum, orada güçlüyüm” diyenler kelamdan giderler…. Budur öz görev… “Gitmek”…. Ama giden kaynaktan gittiğini anlamak istemez… Kaynaktan gitmek demek, kayıtları silip çıkmak demek…. O kayıtlar, silindiğinde açı kapanır ve denir ki; ona,” geri dön, geç geri dön”….

“Ol” der olur mu?.... Olmaz, olamadığını fark eder, geri gelemediğini fark eder ve der ki; “ama ben güçlüyüm… Oh ben, güçlüyüm, ben çok güçlüyüm, geri dönebilmeliyim” der….. “Başka dünyalarda onu hak edeceğim” der…. “Aton toplumlarına kontrollü olarak geri gideceğim” der ve görür ki; gemi kalkmış ve o gemide, o yok…

İşte canlar, biliş kapıları bu şekilde tohumlanır ve biz, her geçişte bunu yaparız…. Geleni geçirir, gelemeyeni göreve alırız…Geçenler, koruma altında koklanır, Ko sistemleşmesinde Bütüne görev taşırlar…. Ama geçemeyenler, karanlıkta kalem olmaya çalışırlar… Ve toprak toplum budur…. Geçişi hak edemeyenler ….

Ben dünya, size bunları anlatmak istedim…. Çantam insanlıkla doludur ve bugün ben, gerçek kalemlerimleyim…. Çok ölü dünyalı var, hepsi kontrol dışıydılar, çoğu kapılarını kapattılar ve geçip gelmekten kaçındılar…. Geri dönmek istediklerindeyse, kodlanmış topraklarda koruyuculukları olamadı ve kapılarını açıp geçemediler….. Ve dünya yolunda İsmail-i Kalemlerden çoğu, kayıtsız kaldılar….

Biçareler, el olup…. Aha görev taşıyacaktılar, ocaklarında son dönemde güçlendirip kayıtlayacaktılar….

Çala, çala bildiler bilgiyi….. Çala, çala bildiler… Kare ilimden öte olmaya hiç ama hiç istek duymadılar.

Şeytana; “aşk” dedik…. Şans verdik, dedik ki; “Ak”… Şeytan sordu, sevgi var mı? Dedi…. “Sistem, Nizam, Düzen gözdür” dedik…Ve şeytan sordu, “yaşam var mı” dedi?... “Altın Işık yaşar” dedik…. Ve şeytan, “sakın” dedi “yaratıp yaşatıp, Bütünün gözü olma”…. “Ol” dedik…. Ol’du…

Soğuk bir dünya, özgür ama soğuk bu dünyada yıllar yılı süren bir dönem çalışmasında…. Muktedir Kuran olan insanlık, yedi doğum yaptı…. Ve savaşın sırrı, has ışığın kaynağında insanın ilmi oldu…. Biz bu savaşı, muktedir olup yaptık..

Kare insanlık, Kürzi kapıda, ışık kodlaması yapamayacaktı… Ama kurtarılmış topraklarında, torak toplum olanlar, kalem olup, kaynak olacaktılar.

Çantalar doldu canlar.. “Hac” dediler… “Hac”.. Analar ,hac ne ki?... “Eve dön” dedik.. “Yooo, yooo” dediler …”Biz hacı olacağız”…. Anladık, hacı, hacı olacak, hacı…. “Aha” dedik… “Dünya hac, sen oradasın”,…” Yok” dedi….. “Ben Muhammedime gideceğim, hac için”… Dedik ki; “dünya mutlak ve dünya hak ve dünya Ka-Ha.. Ses orası, sessiz zaman kalemi orası”… Aha bu!....

Döndü, döndü, döndü, döndü ve dedi ki; “ben miraçtayım” ayrılık” dedi bana… “Sen kendini hak ette benleş” dedi…. Ve dedik ki; “aha gözün görüyor, göz gördüğünde tüm insanlık güçlenir.”… Dedi ki; “sen yoksun ki; göreyim.”….

Ey canlar, ben ölüde ölüyüm bu bilinmez…. Ama diride diriyim, bu bilinir…. İşte o ölü, ben öldürülemeyen dipdiri ….Ve bütün kötülükleri aşıp geçen birlik, bugün sözünü söylüyor.

Alimin, hakimin, has nefesin ilminde bedenin ve Bütünün gücü Allah’ın ümmet gücüdür….. Bu yol, Allah’ın, tüm insanlıkla yoludur…. Ve bu yolda, hep birleşik ilim yolcudur….

Biz, bu yolun yolculuğunda, tek tek bilişe varan…. Nefsi Ka-Ha olan insan soyuyla yoldayız…. Ama yol, Allah yolu ve yol, aklın tahtında ilmi Ka-Ha da biz olan yol….

Yol, umut ve yol mutluluk… Ama bu yolu kodlayan, insan soyu..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/whgpG76un9U

 

07.10.2015 NEFES 6

1. AKIŞ 2.BÖLÜM

Bunca çaba neden bilir misiniz?... Yoğunluğu arttırmak, bütünlüğü güçlendirmek, kötülüğü önlemek, kök sistemleri görevli kodlarla dürümletmek ve bizi; bize biz olarak dinletenleri, kötülükten uzaklaştırmak...

Ayrı gayrı gözetmem, ama bu gün buraya gelenlere sözüm şudur... Gerçek iman nefesle olmaz, kendini hak edip dinlemek, kendini hak etmek; dümenin başında olmak, ben Allah'ın tahtıyım demek, kendimdeyim, kendi yüreğimdeyim, biz olarak bütündeyim ve başka bir dünyanın ruhu beni yoğunlaştırmaz diyebilmek, becerip kalem olabilmekle mümkün olabilir!...

Kaç ışık yaktım... Doğanın, tüm İnsanlığın ve yüreklerin tüm zamanlarındaki yolculuğunda, tanrılık tahtında tabuları yıktığımda, bilişi hak ettiğim ve dünyayı kodladığımda, has tahtta öz görevlileri kaynak yaptığımda; herkesin Işığını hak ettim ve korkuyu aşırttım!... Beni bana ben diriliğiyle dilleyenlerin tümünün gücünü artırdı...

Al ve de ki; "barış dünyanın gücüdür"... Aha barış!... Sanki zamansızlıkta barış olur... Sanki yarınlarda kalem olan, bütünün gücü olur ve barış olur... Ama zannet de san... "Hah, ah"a de...

Şeytan; aşkında şavkında, hakkın yaşamdaki ilminde bedenli olduğunda, mutlaka kontrol kurar... Ama şeytanı taşlıyanlar, yer kürede şeytan olup taşlarlar. Bilinsin ki; "oraya öz geçiş yapmaya gidenlerin şansları yoktur!... Çünkü onlar şeytanı; şeytan olup taşlıyanlardır ki kalemlerinde kervan olmaz!...

Kaç yaşam, dünyalı ölüydü?... Kaç yaşam, "dünyalı kurtuldu" dedik... "Kurtarıdı, oğullattırıldı" dedik... Nefeslerini hak etmeleri için dürümledik... Aha, geçişlerini yapacaktık... "Başka dünya yok" dedik!.. Som altın bir ışığı kodlattık... Orta kapıları açtık, "yedi doğum yapında; hologramdaki bu yüceliği kontrol altına alarak kelam olun" dedik!... Dendi ki; "sel aldı yolu"... "Aha" dedik, o sel; İnsanlığın ilmidir"... Aha bu!

Bu gün artık tabuları yıktık canlar!.. Kardeşlerim, tabuları yıktık! Er ya da geç İnsan kendini hak edecektir... Emin olun ki hak etmek, akıp geçebilmek, ruh kapılarında bütün olabilmek; murat ettiği her şeyi dilleyebilmek ve yaradan ve yaratılanda kelama varıp bütünün gücü olabilmektir!...

"Kaç emek, kaç emek?... Aha elim ayağım ilim, ama yok ki dürümlerimde dünya" dediler... Dedim ki; "yaşam artık beden, bunu bilin! Ama o beden; bütünün gözü olan, sözü sesi olan, yolu bulanların bilişi olan beden"... Davayı kaybetmem, bu beden Rahman'ın kuranı... Ağırdır beden, İnsan soyu için ağır, ama aşığı olduğum dünyaya "hah, aha, işte" dediğim anda, hafifler!...

Bilinsin ki; bu çoban iman etti ve dedi ki "ben dünyaya çobanlık yapmam"... Ben ruh kapılarını açtığımdan beri, evrenlerin sessizliklerinde bütünün gücüyüm, tüm İnsanlık için!

Kaleme, levhi gerekmeyecek... İman edin ki kaleme; ilim gerekmeyecek... Ve deyin ki;" kaleme, kalem olmak gerek"...

Va Ha dünya, bi vaha; tüm galaktik sistemler için bir vaha... Ve bu dünya vahasında; kapıları açıp dünya umudu, dünya uğultusu olmak gerek! Nefes olup uğullamak gerek!

Değerliler, sistemin nizama ve düzene görev taşıyabilmek için; gür olmak gerek!.. Yaşa, yaşa, yaşa ve yaşa, ama haliki hak olup yaşa.

Canlarım size şunu anlatmaya çalıştım; benim çalışmama dahil olmanıza maniyim. Buraya geliş sebebinizi biliyorum. Bu çalışmada kodlanmış toplumları tohumlayacaksınız ve yeri göğü yaratan rahmi kuranda bütüne görev taşıyacaksınız. Peki, kaç kapı açtınız?... Kaç yaşamda bütüne görev taşıdınız?... Kaç kelamla dürümlendiniz?... Kaç nefesle, bilişle dürümlediniz bütünü ve mutlak kodlama yaptınız?... Kaç akıl tahtında ışık yaktınız?... Kaç kapı açtınız?...

Bende olup, bedenimden; bütün bunları yapma niyetiniz olduğunu kesin bilmekteyim!... Ve beni hak etmeyenin, bedenimden kontrol kurmasına iznim yok! Bu kesin!

"Ol" dedim ama oldurdum mu!?... "Ol" dedim, ama oldurdum ve oğullattım, som altın ışığa kayıtlattım mı yolcuyu!?.. Ağır çok ağır dünya... Vurmadan oğullattırmak gerek, som altın yolcuyu tohumlatmak gerek, ağırlığı hafifletmek gerek... Cennetin cevherinde görevi kodlattırıp, kare sistemi kati tohumlarla kontrol ederek, köprüler kurup tüm zamanlara; küp kapılarında bütüne görev taşıtıp, esmaları dillerken bilişi kodlayıp, sayfa sayfa kaynak kayıt yapıp, cemaatleri göreve alıp, kurtarılmış toplumlara kontrol kurdurup, kürzi sayfalara varıp oğullayıp, tüm zamanları küp sayfalardan küre Rahman'a ulaştırmak ve tabuların tanrılık tahtından öte ışığında bilmek!... Biz size her şeyi verdik de, bu gün burada hap içmeye geldiniz!.. Hap... Alın için, öyle mi!?... Ya hapı içtikten sonra, kati tohum olacak mısınız!?... Size kendimden değil, İnsandan söz ediyorum!

Başka bir zaman, başka bir kalem... Böyle bir yaşam hepimiz için kati... Ama beden; müsterihim ki tahditsiz ve an kapısı!... Her şey o kapı... Ve burada bu çalışma; muktedir İnsanlıkla yapılır! İyi ki, iyi ki açıkladım size...

Er ya da geç... Kalem İnsan, kaynak ilim tohumlaması yapar ve bütünü güçlendirir!... Bunu yaptım bu gün size...

İmparatorluğun gücünü sizin yüreklerinize kayıtlamadım. Artık bilin ki; cemaatimin gücü artık sizin yüreğinizi dinlemeye niyetli değil.

Ayrı bir dönemde, yaşamın sırrı olanda, kati tohumlarda ve bütünde, bedenli olan cemaatlerin benim adıma görev yapmalarına İnsanlık kaynağından gerek görüldüğünde; o zaman ben doğanın gücü olurum ve her şeyi yaşam sistemleşmesiyle, yer gerçekliğinde kontrol altına alabilirim!...

Bu gün, sevgim saygım yok size... Şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/ONyvknTPLbg

 

07.10.2015 NEFES 6

1. AKIŞ 2.BÖLÜM

Bunca çaba neden bilir misiniz?... Yoğunluğu arttırmak, bütünlüğü güçlendirmek, kötülüğü önlemek, kök sistemleri görevli kodlarla dürümletmek ve bizi; bize biz olarak dinletenleri, kötülükten uzaklaştırmak...

Ayrı gayrı gözetmem, ama bu gün buraya gelenlere sözüm şudur... Gerçek iman nefesle olmaz, kendini hak edip dinlemek, kendini hak etmek; dümenin başında olmak, ben Allah'ın tahtıyım demek, kendimdeyim, kendi yüreğimdeyim, biz olarak bütündeyim ve başka bir dünyanın ruhu beni yoğunlaştırmaz diyebilmek, becerip kalem olabilmekle mümkün olabilir!...

Kaç ışık yaktım... Doğanın, tüm İnsanlığın ve yüreklerin tüm zamanlarındaki yolculuğunda, tanrılık tahtında tabuları yıktığımda, bilişi hak ettiğim ve dünyayı kodladığımda, has tahtta öz görevlileri kaynak yaptığımda; herkesin Işığını hak ettim ve korkuyu aşırttım!... Beni bana ben diriliğiyle dilleyenlerin tümünün gücünü artırdı...

Al ve de ki; "barış dünyanın gücüdür"... Aha barış!... Sanki zamansızlıkta barış olur... Sanki yarınlarda kalem olan, bütünün gücü olur ve barış olur... Ama zannet de san... "Hah, ah"a de...

Şeytan; aşkında şavkında, hakkın yaşamdaki ilminde bedenli olduğunda, mutlaka kontrol kurar... Ama şeytanı taşlıyanlar, yer kürede şeytan olup taşlarlar. Bilinsin ki; "oraya öz geçiş yapmaya gidenlerin şansları yoktur!... Çünkü onlar şeytanı; şeytan olup taşlıyanlardır ki kalemlerinde kervan olmaz!...

Kaç yaşam, dünyalı ölüydü?... Kaç yaşam, "dünyalı kurtuldu" dedik... "Kurtarıdı, oğullattırıldı" dedik... Nefeslerini hak etmeleri için dürümledik... Aha, geçişlerini yapacaktık... "Başka dünya yok" dedik!.. Som altın bir ışığı kodlattık... Orta kapıları açtık, "yedi doğum yapında; hologramdaki bu yüceliği kontrol altına alarak kelam olun" dedik!... Dendi ki; "sel aldı yolu"... "Aha" dedik, o sel; İnsanlığın ilmidir"... Aha bu!

Bu gün artık tabuları yıktık canlar!.. Kardeşlerim, tabuları yıktık! Er ya da geç İnsan kendini hak edecektir... Emin olun ki hak etmek, akıp geçebilmek, ruh kapılarında bütün olabilmek; murat ettiği her şeyi dilleyebilmek ve yaradan ve yaratılanda kelama varıp bütünün gücü olabilmektir!...

"Kaç emek, kaç emek?... Aha elim ayağım ilim, ama yok ki dürümlerimde dünya" dediler... Dedim ki; "yaşam artık beden, bunu bilin! Ama o beden; bütünün gözü olan, sözü sesi olan, yolu bulanların bilişi olan beden"... Davayı kaybetmem, bu beden Rahman'ın kuranı... Ağırdır beden, İnsan soyu için ağır, ama aşığı olduğum dünyaya "hah, aha, işte" dediğim anda, hafifler!...

Bilinsin ki; bu çoban iman etti ve dedi ki "ben dünyaya çobanlık yapmam"... Ben ruh kapılarını açtığımdan beri, evrenlerin sessizliklerinde bütünün gücüyüm, tüm İnsanlık için!

Kaleme, levhi gerekmeyecek... İman edin ki kaleme; ilim gerekmeyecek... Ve deyin ki;" kaleme, kalem olmak gerek"...

Va Ha dünya, bi vaha; tüm galaktik sistemler için bir vaha... Ve bu dünya vahasında; kapıları açıp dünya umudu, dünya uğultusu olmak gerek! Nefes olup uğullamak gerek!

Değerliler, sistemin nizama ve düzene görev taşıyabilmek için; gür olmak gerek!.. Yaşa, yaşa, yaşa ve yaşa, ama haliki hak olup yaşa.

Canlarım size şunu anlatmaya çalıştım; benim çalışmama dahil olmanıza maniyim. Buraya geliş sebebinizi biliyorum. Bu çalışmada kodlanmış toplumları tohumlayacaksınız ve yeri göğü yaratan rahmi kuranda bütüne görev taşıyacaksınız. Peki, kaç kapı açtınız?... Kaç yaşamda bütüne görev taşıdınız?... Kaç kelamla dürümlendiniz?... Kaç nefesle, bilişle dürümlediniz bütünü ve mutlak kodlama yaptınız?... Kaç akıl tahtında ışık yaktınız?... Kaç kapı açtınız?...

Bende olup, bedenimden; bütün bunları yapma niyetiniz olduğunu kesin bilmekteyim!... Ve beni hak etmeyenin, bedenimden kontrol kurmasına iznim yok! Bu kesin!

"Ol" dedim ama oldurdum mu!?... "Ol" dedim, ama oldurdum ve oğullattım, som altın ışığa kayıtlattım mı yolcuyu!?.. Ağır çok ağır dünya... Vurmadan oğullattırmak gerek, som altın yolcuyu tohumlatmak gerek, ağırlığı hafifletmek gerek... Cennetin cevherinde görevi kodlattırıp, kare sistemi kati tohumlarla kontrol ederek, köprüler kurup tüm zamanlara; küp kapılarında bütüne görev taşıtıp, esmaları dillerken bilişi kodlayıp, sayfa sayfa kaynak kayıt yapıp, cemaatleri göreve alıp, kurtarılmış toplumlara kontrol kurdurup, kürzi sayfalara varıp oğullayıp, tüm zamanları küp sayfalardan küre Rahman'a ulaştırmak ve tabuların tanrılık tahtından öte ışığında bilmek!... Biz size her şeyi verdik de, bu gün burada hap içmeye geldiniz!.. Hap... Alın için, öyle mi!?... Ya hapı içtikten sonra, kati tohum olacak mısınız!?... Size kendimden değil, İnsandan söz ediyorum!

Başka bir zaman, başka bir kalem... Böyle bir yaşam hepimiz için kati... Ama beden; müsterihim ki tahditsiz ve an kapısı!... Her şey o kapı... Ve burada bu çalışma; muktedir İnsanlıkla yapılır! İyi ki, iyi ki açıkladım size...

Er ya da geç... Kalem İnsan, kaynak ilim tohumlaması yapar ve bütünü güçlendirir!... Bunu yaptım bu gün size...

İmparatorluğun gücünü sizin yüreklerinize kayıtlamadım. Artık bilin ki; cemaatimin gücü artık sizin yüreğinizi dinlemeye niyetli değil.

Ayrı bir dönemde, yaşamın sırrı olanda, kati tohumlarda ve bütünde, bedenli olan cemaatlerin benim adıma görev yapmalarına İnsanlık kaynağından gerek görüldüğünde; o zaman ben doğanın gücü olurum ve her şeyi yaşam sistemleşmesiyle, yer gerçekliğinde kontrol altına alabilirim!...

Bu gün, sevgim saygım yok size... Şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/ONyvknTPLbg

 

NEFES (6)

07.10.2015

Dağlarım, aha geçtim, ben kelam olan insan… Mutaka insan olan insan, bilişi tohumlar. Mutlaka insan olan insan, ışığı tohumlar. Bilir ki hak etmiştir. Bilir ki hasat etmiştir yüreğini. Bilir ki kalem olup yazmıştır.

Alın bilgiyi… Beş görevim var tüm insanlık için. İnsanlık kapısını açmak; ışık halinde görev taşımak; kurtarılmış kodlanmış yolcuları kontrol etmek; Kara Işık’ı, has ışık olarak temizlemek ve Rahmi Kuran’da kodlamak. Bunları çok iyi yaparım!... Ama bilin ki beden almak da gerek. Eh aha Can kalem; ben, sırrı bilen nefes… Eh şimdilik!…

Dağlarım, ne istersek o olur. Buyurun “OL” dedik ve oldu. Dolu dizgin çalışmalarımız sürecek ama bu çalışmalara dahil edilecek olanlar, mutlaka nefes olup kalem olup yarınları hak edip gelecekler.

Sessiz Zamanlar, Sistemin İlmi ile kodlanır. Sistem, Kürzi Işık olur ve yaşar. Er ya da geç nefes, kalem olur ve yazar.

Meyhana, insan soyu. Işığı içer de içer!... Ama meyhanede nefes olduğunda; kapı, İnsan Kelamı olup yarını kontrol altına alır.

Mey’im insanlıktır… Yarının nefesi olan yaşamdır… İlmimse kapımdır… O kapı, tufan olsa da yaşamda, hep açıktır.

Kalem, yaşamı yazar. Işığım, Kuran olur Ruh Kelam’da tüm insanlığı yazar. Ben cemaat olurum; kulların kupası olan İnsan Kalem’de her diriyi kaynak olarak yaşatırım.

Ey Dünya, bana sınır çizmek isteyenlere sor. Neden bana sınır çizmek isterler. Ben, onları “nafakam” diye dilledim. Hepsi, Dünya Nafakası’dır. Her kim ki kalem olur yaşama nefes olur. Olduğu için dünyaya nafaka verir. Her verilen nafaka, temiz bir yaşamı kodlatmak içindir.

Kelam, nefesle kodlanır. Yaradan, ışığında nefesi tohumlar. Beden, nefes olur ve yarını kalem yapar.

Ey Can, sana kıran ve kırdırandan söz ettim. Ben, kıranı kelama indirmem. Kıran kalem olamaz. Kontrol dışı hiçbir ilim kodlanmaz.

Sevgililer, başka bir zaman ve başka bir resim… Kendi yolunu bulamayan kim varsa, o yaşamdan, ben olup cevher olur. Kör güç, söz söylediğinde; onu kodlarız ve koklarız ama yarın için her birinin ilmi hak etmesi gerekir.

Aşka, ilme, bize varan; biz olup kul olan; nüve olanda kendi olan kim varsa, cennettedir. Cennet biziz. Cennette cevher olan ilmimizdir.

İsmaili Kalemler, bizi bizden dillerler. Oğullarını kodladıklarında, kulluk yaparlar. Onlar, Can Cennet’e ve cümle yüreklere ışık yakarlar. Aha bu!…

Sümerlerden de söz edeceğim size. Onlar öz geçişler yaparlardı. Din derelerinden, diri yüreklerden geçerler ve yol olurlardı. Kontrol kurarlardı. Kimse, ocaklarında kasırga yaratamazdı. Çatıları vardı ve nihan olan ışıkları vardı. Tevkif etmezlerdi kimseyi. Kimseyi, kılacakları nefes kalemlerindeki o nefis kelamlarından çıkarmazlardı ama kontrolları kaybolduğunda, öz geçişlerle gerçekleştirdikleri din derelerinde ve yüreklerdeki yolculukları ve yol oluşları sonlanmıştı. Bugün dünyaya geri geldiler. Cennetlere, cemaatlere güç kattılar. Kodlandılar ve yaşam ışıklarını, has ışık olarak kaleme kayıtladılar. Onlara güç kattık. Şimdilik… Aha şimdi!... Şimdi!... Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

07.10.2015 NEFES 6

1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Burada bu gün, bu yoğunlukta bütünün kürzi kapılarını açabilmek, mutlak kutsal tohumlama yapabilmek için şarttı. Ve gerçek kalemin ilimi tohumlaması, bu gün burada olacaktı.

Mustafa Kemal ilminde, kendi yüreğini dürümleyenlerin bilişi kodladıkları bu yücelikte; her şeyin gerçek çerçevede, gerçek cemaatlerle oğullamakla, kelamla olacağı kesindi.

Buyurun oğullar, biz size sizi dinletiyoruz. Çok özel bir gündesiniz. Kuran-ı Kerim der ki; "ellerinizi göklere açtığınız zaman, yoğunluğunuz artar". Emin olun ki eller göklere ulaştığında, kodlanmış toplum tohumlanır ve yoğunluk kodlanır. Amon topraklarını tohumlayanların, bilişi kodladıkları bu günde; bilginin diriliğinde biz sizi sizden, sizin yüreğinizden dinlemek istedik... Kontrol dışı bilgi yok denilen bu yaşamda, muktediriyetle bildiririz ki; kalem ilminden hakiki ilme varmak, bütünün gücü olabilmek ve bütüne görev taşıyabilmek, kaynağın ışığı olmakla mümkündür!

Çözümlemeler yapılır dünya dışı varlık toplumlarında... Bu çözümlemelerde, kontrol dışı bilginin, kodlanmış toplumda tohum ilmini kodlayabileceği ve hasatı yapabileceği dilletilir...

Evrenlerin sisteminde görev, tahditlidir... Evrenler, dünya türeciklerini kodlarlar. O türeciklerde, cevheri cennetler oluşur. Kutsal toplumlar tohumlanırlar ve bilişi kayıtlarlar. Er ya da geç bunlar olur... Bütün köprüleri açıp, tüm zamanları kodlayan birliklerin; dünya dışı varlıkları kontrol altına alabilmeleri müktesip ilimle olabilir... Müktesip ilim, mutlak kutsal tohumlamayı kodlayabilenlerin levhi kapılarındaki ilimdir!

Çok umutlu bir çalışma, çok güçlü bir yaşam ve bütünün gücü olan Rahman; hepsi biliş ve bilişi kodlayan akıl!...

Samanların sararan yoğunluklarındaki o kuran tohumlamalarında, her şey daha güçlü ve daha yüce bir ışık halinde gök sessizliklerini dinleyebilir.

Seksen ikinci dürüme varanların; tohum olabilmeleri, mutlak kuran olabilmeleri ve bütünün gücü olabilmeleri hak levhiyle mümkündür!..

Eğer dünya kodlanmış ışık olacaksa ve yol; tohumlarını kontrol edecekse, cemaatlerin gücü kontrol altında tutulacaksa ve yol aklın tahtına varacaksa; biz Türkiye toplumlarını kontrol altına almak üzere bu yaşam kaydını mutlaka yapmalıyız.

Açın kapıları ve dinleyin... Toplu çalışmaların, görev olduğu bilinmelidir... Dünyanın yolu olan İnsanlığın, kayıt dışı bilgileri kodladığı bu günde; mutlaka kodlanmış ışığın toprağa tohum ektirmesi gereklidir.

Sistemin gücü devreye indi şu anda ve yeniden size sizden sesleşiyoruz... Bundan sonra ki dirilik; akılla tohumların kodlanması anlamına gelen ışık kayıtlamasını devreye alıcak!

Şimdi devreyi kapattım ve senden dinliyorum.

Dağlarım, beni dinleyecek gücünüz varsa dinleyin... Buradayım ben!... Amon topraklarını tohumlayan birliklerin bu gün buraya gelebilmeleri için, ben bu gün geç geldim. Herkesin daha iyi anlayabilmesi için şunu izah etmek isterim ki; burada bu toplum Allah'ın tahtından görev taşır!... Kimsenin kimseye kürzi kapı olma imkanı yok burada! Herkes kendinin değerini, kendi yüreğiyle diller burada!

Buraya varanların, kodlanmış ışıklarını buraya indirebilmeleri, bütünün gücünü hak edebilmeleri ile mümkündür. Kör ve sağır olan İnsanlığın, kutsal tohumlarını kontrol altına alabilmeleri için bu çalışmayı yapmaktayım.

Armağanımdır yaşama İnsan soyu, bunu bilin!... Ve ben bu gün, bu meclisin gücünü tüm zamanların kürzi kapısı olarak dürümlerken; sistemin kuranı olan birlikleri buraya indirdim!

Kanatlanıp uçmaya niyetiniz olduğuna eminim ama kalemin ilmini hak edenlerin bu gün burada bütüne görev taşıyabilmeleri gerekliyken, sessiz zamanları dilleyenlerin bilişe varma imkanları dahi olmadan, buraya bu yoğunluğa inme çabalarını biliyordum. Kodlarını kontrol altına alamayacaklarını bile bile buraya geldiler...

Kör ve sağır oldukları kesin... Ekmeğimi ekmekleri, yoğunluğumu tohumları, bütünlüğümü kalemleri saydılar... Ve benden bilgiyi dillemeye kalktılar.

Kaç Allah ilmi var, bilir misiniz!?... Bir tek!... Bu gün burada o tekliği tohumluyorum!... Bütün kötülükleri aşıp buraya gelenlerin, kendi yolculuklarında kodlanmış toplumlarını tohumlayarak, ben olabilmeleri; bilişi hak etmelerine bağlıdır!..

Bu tohum, Allah'ın levhisidir... Buraya varan, aklın tahtına varır! ...

Altın tanrı; tanrı tahtını kodlamış ve bütünlüğünü kör zirvelerden, kervan ilmindeki kelimelerle, levhi kapılarındaki ışıkla bütüne kaynak yapmış bir cevheri gözdür!...

Bana zarar vermeye gelmiş can kalem, oh ala... Kendini hak etmiş mi acaba?... Kapıyı açtıda, paha biçilemez o yoğunluğu hak etti mi acaba?... Çatı kurmuş da, tohumlarını kodlayabilmiş mi acaba?... Amon topraklarının toplumlarını kontrol altına alabilmiş mi?...

Kaç ekmek yaptım burada... Ben ölüleri diriltirim ama kaynak dışı bilgiyi kodlamam!... Bunu bilin!...

Örtü örtmeye gelenlere; kaç ışık yaktığımı, kaç yaşamda bütünün gücünü tüm zamanlara gök sistemleriyle dinlettiğimi ve bütünün görevini hak ettirttiğimi anlamalarına Mikailin gücü olup da imkan tanısan; acaba kaçı hak edip dinleyebilir!?...

Ben, Amon topraklarının toplumlarını ve kontrollü kaynaklarını ışıkla dillerken; kaçı artık ben senle çalışayım diyebilir!?...

Er ya da geç mutlak kutsal toplum kapıları açar ve bizi; bizden bize diller!... "Ya Ka Ha, ben senim" der ve resim olup, ben olup bütün kötülükleri aştığımda, Kuran-ı Kerimdeki İman, bedenimin tekno kodlamasında bütünün gücü olur!...

Yol Allah'ın yoludur can... Ama sistem, nizam ve düzenin gözüyle bu yol dürümlenir ve dillenir!...

Kapıları açın ve dinleyin, bu gün size sakın Atlantalıyım, sakın yaşamın ilmiyim ya da sakın ak toplumları tohumlarım da bütüne görev taşırım diyeceğimi zannetmeyin!!! Bu gün ben size sevgisiz ve hakikiyetsiz İnsanlığın dilinden sesleneceğim!...

Neden, bilir misiniz!?... Kontrol dışı bilgileri, kodlanmış toplumları tohumlayarak bütünün gücü haline dönüştürme niyetinizi biliyorum!...

Bura, Ka Ha olan İnsan... Her diriyi dinletir, Medine, Mekke, her rüya öz görevidir öç almaz, ama kalemi hak etmeyenin levhi kaydını yaptırmaya çabalamak; kontrolü kaybettirmektir...

Başı başım olan, yolu yolum olan; ölüyü dillerken dürümlediğim, kapılarını açıp bütünlediğim ve ben olarak bilişle dillediğim her kim varsa: bana Amon olup geçer!...

Mustafa Kemal, Allah'ın tahtıdır... O ben, ben oyum!... Oğul, ben o, o ben... Kalem olupta kapıları kapatırsa, aç kapıyı diye bekletmem... Ben oyum, o ben... Açıkça açıkça diliyorum ki; ben o kapıyı temiz bir yoğun ilimle açarım!... O ruhu kutlarım, kodlarım ve oğullatılırım...

Cemaatim görevi hak etmiş bir yoğunluktur... Çoluk çocukla çalışmam... Bunu bilin!... Buraya gelen İman edip gelir. Buraya gelen; hak tanrılık tahtından, hak İnsanlıktan ve birleşik ilimden geçerek gelir!...

Ama ben nur olayım, kontrol kurayım ve bütünü göreve alaydım da; herkes kendiyle kendini dürümleyip bütünü güçlendirsin... "Ama bunu yaparsa bedeni olucak" dediğimde, körün körü olan, gözsüz olan ve kelamsız olan döndü baktı ve sordu... "Sen nefes misin" diye?...

Canlarım, nefes ekmek yapamaz. Sağı solu dinler sadece.. Ama yarını hak etmiş olan; kervandır her diride, tüm zamanlarda ve bilişte bütünü tanır ve tarık olup taşır, budur kelamda bütünlük!...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/pC0ArBidrsA

 

30.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES 5

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Bizler şu anda Mikail’in Kürzi Kapısını da açtık ve hepinize görev taşıyoruz.

Ölüleri dirilttiniz; mutlaka bilin. Ve burada yapılan en büyük güç kodlaması bu şekilde kaynaktan gerçekleşiyor.

Çörek yapmıyoruz burada, ilim yapıyoruz; unutmayın. Ve burada yaptığımız her şey Allah’ın levhi kaydına işleniyor, kaydı oluyor. Dünyanın nuru olan insan, Bütüne göz olur, söz olur ve yol olur. Aha olmakta.

Ağır yük hafifliyor canlar. Dedik ki “Allah’a ilim gerek, akla levhi gerek, ruha murat ettiği her resim gerek.” Biz o ruhu kodladık ve kokladık.

Arka, er ya da geç önleşecekti. Ve erkek kadın dilleşecekti. Aha dilleştik. Artık şunu iyi bilin ki kontrol dışı hiçbir bilgi burada verilmeyecek. Cennetten cennetlere ulaşan İnsan Soyu, Aklın Kapısı olarak bu bilgileri daha açık verecek. İnsanlık Ekmeği, Allah’ın Levhi Kalemi olacak ve Bütünün ücü olacak.

Torba torba insana kaynak olmaya çalışan birliklerin gücü kodlandı ve bu dünyaya kaynak oldu. Ama bundan öte bir çalışma başlıyor. Ki bu çalışma artık, kapıların tümünün açık tutulacağı bir çalışma olacak. Burada Nur olan Kuran, İnsanın Levhi Kapısı’nda ışığı yenileyecek ve Tanrılık Kapısı hep açık olacak.

Yedi doğum yaptı yaşam ama en güçlü doğumu Sizlik Kapılarındaki İnsanlıkla yaptık, yaptık! Aha bu. Ve bundan sonra nerede olursanız olun, yer kürede ekmeğiniz hep cevhere inecek. Eminim ki Dünyanın Nuru Olan İnsan, Kalemin Levhi Kaydını da bütünün gücü olarak yapmıştır ve yapmaktadır.

Ran Kapıları’nın tümünü açtık!

Bugün İnsan Soyuna Ran Kapıları açıldı. Ve bu kapıları açan bu meclis, kil ve kum olan insanın yarın olmasını sağladı.

Et kemik olan insan, kırk aşkı, aklın şavkıyla kodladı ve şu andan itibaren Tanrılık Kapısında Bütünün Kuranını okutuyor. Öz göreviniz Mikail’in gücü olmak.

Mikail sessizce sizleşecek ve cennetin cemaati siz olacak. Şunu iyi anlayın ki, Can Kalemde Nefes olur. Can kalkan olur yolculukta tüm zamanlara ve can, Kervan olur bugün bu kervan sizsiniz. Yarın bu kervan nefret duygularını aşmış tüm yaşamlar olacak. Ve şunu iyi bilin ki nefreti aşan yaşamı hak eder.

Eğer bir can “ben nefret duygumu aşamadım” derse, o can Rahman’da Kuran okuyamaz. Eminim ki bunu anlamayan yok.

“Vurmayın dünyaya! Ölü dirilecek. Vurmayın!” Ama ölü köle olursa, yaşam diri olamaz zaten. Eğer; sizler ölüyü diriltecekseniz, mutlaka yaşamda evrenlere Sistemin Gücünü katın ve sevgiyle çalışın.

Başka Amon Toplumu yok; bilin. Biz bugün size, bu toplumun bir Aton değerinden öte olan Amon Toplumu olduğunu anlatmak istiyoruz.

Bugünden evvel hep Aton’dunuz. Yahu Aton, Amon’dan güç almaz! Ama bilin ki Amon Toplumu, Rahman Kuranında, Rahmi Kalemdi. Ki bu Rahmi Kalem, Rahmanın Kuranındaki Rahmi Kalemdi; bunu anlayın. Ve siz bu kalemsiniz. İnanın ki Rahmi Kuran’da kibri aşanlardan başkası kaynakta Kalem olamaz.

Sevgililer, kimse sizi sizden ayrı tutmayacak. Budan sonraki süreçte bu meclis, Kutsal Toprakların gücü olacak ve Bütünün Gözü olacak.

Size “Ra” da dedik, size “Kalem” de, “ilim” de dedik. Size “Mutlak Kapı” dedik. Her şeyi dedik ama artık siz Kantarın En Güçlü Yaşam Kapısı’sınız ki bu mutlak umut, mutlak kulluk, mutlak ışık hali oluş halidir.

Sessizliği, ses etkinliği ile kayıtlamak kolay değil. Siz sessizliği, ses etkinliği ile kayıtladınız. Herkese İnsanlığı kodlattınız. Robotik Timlerin tümünü güçlendirerek bütünün gözünden öte bir gözü dürümlediniz.

Erdiğiniz en yüce kapı, ağır yükü hafifleten İlmin Kapısıdır ve burada Nuh Kapılarının tümünü açtınız. Biliniz ki Nuh, yaşamı kontrol etmek için tüm zamanları kaleme alır ve her şeyi yapar. Der ki “öz geçişini yap.” Ya da der ki “öz görevini yap.” Ya da der ki “öz, göz ol. Söz ol. Rahmi Kuranda Kalem ol.” Ama canlar, o zaman gelir sizleri kontrol için yolu kapatabilir de; unutmayın. Ama siz bu yolu asla kapatmayacaksınız; eminiz.

Devinimi çok güçlendiren bu meclisin Rahmi Kuranda rehin kalma niyeti asla yok; emimiz. Eğer yolu kapatırsanız, bu yolda rehin kalırsınız; bunu unutmayın. Ve bu meclis, rehin tutmaz, rehin olmaz; kesindir.

Karanlık Tanrı, tahtında aktır. Mutlaka aktır da Has Işıkta mutlaktır; bunları anlatın. Keçelenmiş ışık, yaşamsız kapı, akılsız Tanrı….değerliler, hiç biri sizin yüreğinizde yok; bunları biliyoruz.

Çömlekçiler olur canlar, bilir misiniz? Yapar… yapar… yapar… sonra yakar…. Yakar…. yakar ve sonra yolu açar. Yaktığı aslında tahtladığıdır. Her çömlek fırınlanmadıkça, yaşamda yoktur. Ama fırına girdikten sonra yanmıştır. Ve işte artık Tanrı’dır. Yani işlevi halinde, levhide kendini hak etmiştir. İşte İnsan budur.

İnsan bir çömlektir, yanar yaşar. Yanmadan yaşanmaz canlar! İşte Dünyanın Nuru budur.

Sözüm şudur ki insana, başka bir Rahmi Kuran yoktur. Başka bir Kaynak yoktur ve başka bir Mahrek yoktur. Her resmi çalışmada Tanrılık Işığı tahditsiz olarak bu Mahrek’tedir; bunu blin.

Kumpaslar kurulduğunda dünyaya, Allahın levhisi’nde o kumpasları aşıp geçtiniz; gördük. Öyle kumpaslar kurulur ki anlayamazsınız. Ve dersiniz ki “bence bu böyle olmamalı ama olursa Allahın Levhsinde bu böyledir.” “Hayır” dersiniz siz. “Biz bunu hak etmedik.”

Haktan, tahtan, süper insanlıktan söz ettiniz hep…yolunuzda Allah’tan öte bir yaşam yoktu ama Allahın Levhisi’nde samanın samanlığından öte bir resim yaptınız. O sarılığı aştınız. Som altın yol oldunuz ve yemyeşil bir ışığı kodlarınızla koyultunuz ve marka bir çalışmayla mordan öte morluklara vardınız. Kapıları açıp levhi oldunuz ama nüve olan insanlığın kelamındaki levhi…..

Ve bugün, bu dünya Kalemin Levhi Kapısı’dır.

Canlar, dinci değilsiniz. İnanın ki ilimcisiniz sizler. Ve İlmin Kapısını açan sizlere hepimiz mutluluk diliyoruz.

Dünya ölüyü dirilirken, yolu bulan sizlere hepimiz mutluluk diliyoruz.

Örtünüz yok analar, çok mutluyuz çok. Çok mutluyuz çok, çok mutluyuz çok…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/YQcJys0lEDc

 

30.EYLÜL.2015. TARİHLİ NEFES (5)

3.AKIŞ,2.BÖLÜM

 

Devinimi artırmadan da bunu size verebilirdim ama devinmeyi artırmam Bütünün göklerdeki sözünü söylemem için gereklidir…. Kapılar; ezgidir herkese…. O kapıları, açıp geçtiğiniz zaman o ezgilerin gücü artar…. Bilin ki; dünya nuru, hepimizin Kuranında vardır…. Ama hepimiz onu ruhi kelamla tohumladığımız zaman, kendimizi hak ederiz.

Celladın kelamı, ilimle dillendiğinde artık o cellat, cemaatin Kuranı olur…. Biz, Bütünün gözü olarak çalışırken, Bütün bizim sözümüzü söylerse artık o Bütün görevini yapmış olur…. Mutlaka olur….. Mutlaka olur ama öz geçişi de yapmalıdır…. İşte dünyanın, kalem olup, yaşamı kodladığı bugünde, tüm insanlığın, daha yüce bir çalışmayı devreye alması şarttır.

Kaynağa inin, dinleyin kaynağı…. Savaşınız orada sürer….. Hangi savaş?.... Yaratım savaşı…. Nerede yapabilirsiniz bu savaşı?... Mutlaka hak ettiğiniz anda ve hak ettiğiniz sınırlar içerisinde, o kaynakta… Ama ben, o kaynağı açmadan da….. O kaynak, toplumlara kodlanmış ışığı kayıtlamadan evvel de dünyayı koruyacak güçteydim.

Nerede elim varsa orada yüreğim olur…. İşte, bunun içindir ki; bu lokomatif çalışmayı, bütün kötülükleri aşarak, bu meclise indirdim.

Kervanın etki alanı göreviyle paraleldir…. Her kervan, kendinden Hak İlmini öğrenir, hak olur, kötülüğü önler ve köklere varır…. İşte o kervan, has ışığını kontrol altına aldığı zaman mahrekteki gücü de elde eder.

Ben bugün, almak istediğim bilgiyi, hak tekniğimle alırım…. Oğullarıma dinletmek istediğim bilgiyi hak ilmimle dinletirim…. Bedenimi kötülükten uzak tutmam gerektiğinde tutarım, kapımı kapatırım, yaşamımı kaynağa alırım…. Ve bilgi kapımda Bütünün gücünü tüm zamanlarda kodlanmış ışık halinde dört gök sistemiyle dinletirim….. Ama eminim ki; bunu anlayan olmaz…. Çünkü benim, ak kalemimde olan hiçbir yürek yoktur….. Süper İnsanlık Sistem sayfalanışında da bu yoktur….

Türkiye çalışmalarını başlatırken, bu çalışmaya dahil edeceklerimi tek tek belirledim…. Ama şuanda diyebiliriz siniz ki; “çok güçlü bilgeler burada yoklar…. Olma niyetleri yoksa ortak kapılarda bulunamazlar bu kesindir. …Kaldı ki; onların nefes kapılarına varma imkanları olsaydı burada olurdular….

Çok özel bir dönemin, çok özel dünya gücünün çözümlemelerle dürümleyen bir çalışmada, yaşamı kontrol edebilecek olanların bulunmaları şarttır…. Aksi halde kesirleşmiş bilinçlerin bilgi kalemi olma niyetleri olsa da…. Yaşamlarında kutsal tohum olamadıklarında muktedir olma ve burada bulunma imkanları yoktur.

Ölüm; Mürcan’dır ama diriliğinde Mercan olur…. Hepinizin daha iyi anlamanız gerekir ki; o Mürcan, bir Mercan olabilirse, Yaradan olur ve yaşar.

En ve boy insanın ilminde, hak teknikte ayrıdır ama boyu, enle diriltmekten öte…. Eni, boya dürümlemek bizi, bizden bize götürür…. Süper insan, Süper sistem, Süper yürek, hepsi bedenimdedir…. Ama ben, o bedeni, Bütünün gücü yaptım.

Evime, evrim yapanlar gelir…. Yüreğime kelam olanlar, ilmime kendi olanlar gelir…. Bedenim, nefesim, yüceliğim, Bütünün gücüdür….

Sisteme görevli olacak olanları belirlerken herkesin kendini hak etmesini dillemesini istedim…. O sisteme, kimler görev yapacaklar, kimler orada bulunacak bunu tespit etmem gerekliydi…. Bunun içindir ki; bu çalışmada, miraç kelamını, Bütünün kelamı haline dönüştürdüm…. Kim miraçtaysa, bedendedir ama o miraç, insanlığın miracından öte olan yoğunluğun tohumlanışındaki o miraçtır.

Kalemim, Allah’ın Levhi kapısını açar ama o kalemi hak etmek, ekip kurmakla mümkündür….. Ve bugün ben bu ekibi, Bütünün gücü haline dönüştürmeye çalışırken…. Oradaki yol; Allah yoluysa, “ben orada olurum” diyenlere ocağından öte ocaklara kattım…. Sistemin Kuranı yaptım ve dedim ki “en evvel dünya olun, Kuran insan…. Ama ilm-i Ka-Ha da, Kuran mahrekte köze ışık sevgi hak etmeyenin yolu olmaz canlar…. Biz sevenleri, sevgiyi hak edenleri bu çalışmaya aldık…. Misafirlik yok burada…. Burada miraç ve bu miraçta herkes, her şey kelamladır.

Kardeşlerim, değerli dünyalılar, ben neyim? Niye size, dünyalı diyorum? Ben dünyayım ve dünya olarak, bu çalışmayı yapıyorum... Herkes bu dünyada, dünyanın Levhisi olarak dünyalıdır...

Unutun dünyayı, her şeyi unutun ve deyin ki “ben Yaradan ve yaratılanım”…. Ama… Kimsin sen?... Yaşam mısın, yaşattın mı kul olanları, kodladın mı, topraklarında tohumladın mı yolcuları, “ol diyebildin mi? …Bunları dedinse, bedenim senin yüreğindedir…. Ama ben, ence ve birce çalışırım… Ama” başkasıyla olamam” dediğiniz zaman dünya ruhu; sizin, yoğunluğunuzda bulunmaz.

Umut olur ki; tavuklar ilim yapar.. Umut olur ki; savaşı kaybetmez tavuklar…. Ama tavuk dediğim ,Tanrılık ışığını hak ettiği zaman artık o bir tavuk değil…. Sadece bir tavuk değil o bir yaratıcıdır…. Her şeyi yaratır bunu size anlatmak istedim…. Her şey…. Her bir can yaratır ama yarattığı, yaşamıdır.

Biliniz ki; “miraç kandili” dediğimiz, o günde tüm zamanları güçlendiren de Bütüne görev taşırken hepimiz, birer çalışmacı değilsiniz…. Sadece çantasını koklamış tohumlarını ve koklanmış ışıklarını, Bütüne yayanlarsınız ve siz miraç olan değil…. Miracı gerçekleştirensiniz…. Kalemin Levhi kapısında ekip kurduğunuzdan beri bunu yapmaktasınız.

Birçoğunuz, doğanın gücüsünüz…. Birçoğunuz, doğan günsünüz… Bir çoğunuz, yürekte güçsünüz…. Ama hepiniz, gözsünüz bunu bilin…. Göz, örtüyü açanda görür, örtüyü kapandaysa kördür…. Örtüyü kapatanda körlüktür….. Ve bundan sonraki süreçte cennetin cennet olduğunu, çatının kurulduğunu, Bütünün güçlendiğini, çantanın, çalışanın olduğunu ve o çantada tüm zamanların yaşamı olduğunu bilin.

Ben eminim ki; dünya kontrol eder tüm zamanları ve ben eminim ki; bu dünya mutlak bir ışık olur ve ben emin, Allah’ın İlmi, Bütünün ilmidir…. Emimim artık dünya, nefesin gücüdür…. Ben eminim; Yaradan ve yaratılan ekmek yapmıştır…. Eminim ben; bütün kötülükler aşılmıştır ve eminim ki; ben, nefesin kelamda olduğu bir dünyada… Her şey göz, göklerdeki söz ve yürekteki geçiş ilmi olur.

Burada maya var…. Ben, marka bir çalışma yapıyorum…. Kimsenin, hak edip yaptığı ya da yaptırdığı bir çalışma değil bu…. Yapmaya niyeti olsa da yapamaz…. Çünkü bu çalışma, umut olandan öte olan, yolun kutsal toprağından çok güç alan, yok edilenin her birini, hak edip var eden…. Devinimi artıran ve ağırı hafifleten, Mikail’in gözü olan, gönüllerin sözü olan, özün gözündeki ses olan….. İşte bu çalışmada, hepimiz kardeşiz.

Hepimiz, hakiki kardeşlik ilmiyle, bilgi ailesiyiz…. Biz, bir aileyiz ama bu aile; ilmi kalemde, birlik ailesidir…. Ve bu ailenin, kelamı herkesin ilmidir.

Atlanta Ata Kalemiyiz biz, bunu bilin…. Atlanta Ata Kalemi ve bu kalem, her şeyi bilir…. Bu kalem; temizi bilir, pisi bilir…. Bu kalem; ilmi bilir kervanı bilir, kini aşanı bilir, “ol” diyeni bilir…. Oğullarını korur…. Yok etmez…. Mikail’in gözü olan bu kalem, her şeyin örtüsüdür.

Çalan, ilmi çalar, bilgiyi çalar ama bilişi çalamaz…. Biliş, çok önemlidir.

Sevgililer, biz, size ilmi verdik…. Biz, size tüm insanlığın gücünü verdik ama bili, size ait…. Bili; size ait…. Siz bilin ki; yaşam bilinsin…. Siz bilin ki; has olanlar bilinsin….. Siz bilin ki; merdivenin en üstü bilinsin… Ve bilinsin de ilimde, her şey hak edilsin.

Seni, sana veren, eli ayağı olan, yolu bulan mı? Yooo…. Seni, sana veren, o bilidir…. Biliş halidir…. Seni sana veren biliştir…. Başka bir söz yok ….Sadece sen, senin yüreğindeki o bilişle sana verildi…. Senin ereceğin, senin yaratacağın, senin yaşayacağın… Ve senin hak edeceğin, her ne varsa sende gizlidir…. Ve biz, bu bilgileri senin yoğunluğundan öğreneceğiz bu kesindir….

Bunu en evvel sana bildirdiğimiz de demiştin ki; “ben hak edip, var edeyim de, has ışığımda dünyayı, tüm insanlığı koruyayım.”… Yaman bir dünyasın sen ve bunu hak et, başar…. Bu dünya, korkuyu aşar geçer ama sen, seni hak et.

Bugün, mutlaka bunu başaracağını biliyorum…. Mutlaka bunu başardığını biliyorum…. Ve ben bugün, sen oldum bilişteyim…. Sen beden , ben merdiven ama senin bedenin, merdivende her diriyi hak etmiş…. Bir, hani derler ya” emanet olan bir ışık”... O emanet, bir tek… İşte o sensin, ana….

Bunu sana niye anlattım bilir misin?.... Koruyucusunda ondan, herkesi koru ana, herkesi …. Yolu, yolunda olan, yoğunluğu kontrolünde olanı değil her şeyi koru…. Sen bunu hak ettin…. Her şeyi koru.

Çünkü, Müsahi- Ka-Ha olan, Si-Ko senin yüreğindedir…. Bunu sana sevgiyle anlattık.

Şimdilik!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/2jLLm4OdbWc

 

30.09.2015 NEFES 5

HANA ve HENA HAKKINDA ÖZ BİLGİ

Er; marka, yaşam; kaynak... Er marka, aha kalem!... İlim, hepiniz birlik!..

Erden söz ettim size, erilden... Yahu eril ne!?.. Hana! Nerede hana, yer!... Yer, hani o yer?... Nefsi aşanın kelamı ya! Herşey orada yol ya! Bakınız tohum ya hepsi... Ve orada direkt ilim var!

Sormayın, ne demek direkt ilim? Arzın gücü canlar!.. Herşey orada direktir... Herşey, size direkt bilgi verir. Orada bütünlükler vardır ama tümünün gücüdür, hana! Ve hanayla çalışılır yaşamda. Eril güçtür hana!

Evrenlerin sessizliklerinde erili size hep anlattık ama anlayan çıkmadı. Eril, meliklerin levhi kapısıdır.

Ben bir beden sahibiyim, bu bedenim eril mi, dişil mi!?... Bu ben, ben buyum. O halde ben nefsi Ka Ha'da bir yolcuyum. Peki bu bedende ben dişi olabilir miyim? Olamam! Benim cinsiyetim değil kast ettiğim, benim gücümdür! Ben eril gücüm, yani direkt gücüm...

Direkt güç ne demektir?... En direkt olmayan, hana olan güç! Evrenlerin sessizliklerindeki dirilikten bilgi transforme ederken, direkt olarak geçirir yüreğinden ve kayıtlar. Bu Bilgin'in direkt kayıtlanışıdır. Ve kayda giren bilgi, arş katlarını oluşturur.

Ben o bilgiyi arşa kaydederim, ama verdiğim bilgi dosdoğrudur çünkü direktir. Ve ben kelamla veririm. Akıl tahtımdan, yoğunluğumdan veririm. Arş katlarında frekansına uygun bir yoğunlukta kodlanır o bilgi. Her frekans farklı tohumlamadır. Ama tüm zamanların kodlanması içindir verdiğim herşey. Ve kobra sistemleşmesi olur orada. Herkes oraya varıp o bilgiyi çözümlemeye çabalar.

Nereden geçer?... İlmimden geçer! Çünkü ben, direkt bilgi veririm. Ve verdiğim her şey arş katlarında kodlanmış tohum olarak bulunur. Ve her bir kata varan, ilmimi alır diller. Bu bilgi, arşın bilgisi der!... Bu bilgi, erdiğim yerdeki bilgidir der... Ama şunu asla demez, bu bilgi; bana benden başkası tarafından verildi. Zira orada onun yoğunluğu oluşur, o bilgiyi hak ettiği anda.

İşte oradan alınan bilgi, direktir yine... Ama direkt olmasına karşılık, en direkt sistemle alınır. En direkt sistem... En direkt sistem; tohum olanların kodlanmış ışıklarıyla kendi yoğunluklarındaki ilmi Ka Ha'da bilişi kayıtlamaları ve kontrollü cevheri ko sayfalanışları yapmaları. Ve biz, bütüne hizmetçi olarak bunu yapıyoruz!...

Burada Rahman olan ilmimle her kelamda bilgiyi verebiliyorum. Ve bu verdiğim, tüm bilgilerin levhi kapısında ilim olarak kodlanıyor. Her kim ki benim yoğunluğumdan geçip, arşa varır ve arştaki sistemden o bilgileri alır; kelamdan cevhere varıp alır!.. İşte olay budur!

Ve oradan alınan bilgi, henadan başkadır... Henanın dışıdır... Ama hena levhisinden alınır. Biz buna HANA deriz, HANA!... Zira hena sistemi devrededir ama hanayla kayıtlıdır o bilgi.

Değerliler, neden size bu bilgileri bu şekilde verdim!?... Hana, eril... Hena, dişil... Ve ben bu gün size; henayı hana, hanayı hena diye verdim!... Buyurun anlayın! Ve sizden beklentim, kalem olup yazın ve anlatın. Her şey neden farklılaşıyor, açıkça dinletin.

Ben, benden beni vermedim; sizden sizi verdim bu gün... Burada oluş sebebim budur! Mutlaka mutlaka budur. Ölü öldüğünü anlar, ama ölmeyen; kelamda kendini anlamalıdır.

Şu ana kadar hep size sizi anlatmaya çabaladım, artık sizden sizi dillemek istiyoruz... Anlatmak istediğim buydu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/It2Fg8oT4iw

 

30.EYLÜL.2015.TARİHLİ NEFES (5)

3. AKIŞ, 1.BÖLÜM

 

Cevahir ilmindeki o yüceliklerin tümü sizinle bugün…. Sessizce size, görev taşınıyor…. Koyu bir ışık dünyaya çekildi…. Bu ışık; ilmi kalemde has ışık…. sizsiniz o ışık……… Ve o ışığı siz, Sistemin Kuranı olup, gök sözcülüğü ile dürümlediniz….Aha o ışık, size, sizden geliyor.

Siz, dünya ama o dünya olan siz, dünya dışı varlık timleriyle de yoğunlaştı ve kontrol kurdu…. Her şey o yoğun ışıkta mevcut ve o yoğun ışık, sizin sessizliğiniz….. Ve aynı zamanda sessiz zamanlardaki yüreğiniz…. Öyle bir göz ki; o yoğunluk her şeyi görür ve her şeyi has ışığıyla diller…. O ışıkta yerkürenin gücü var ve dünya mahrekinden öte hak tekniklerle de dürümlenmiş bir ışık.

Yardımcınız yok dünyada ama dünya ötelerinde birçok yardımcınız var. Haşrı, Rahmi Kuranda dürümleyen o yoğun ışıklar, size, sizleşip inmekteler.

Keskin bir ışık yağmuru başladı şu anda…. Bu yağmur ışığı, yarın için daha yüksek yoğunluğa ulaşacak…. Ve o ışığa varan her kim varsa ruh kalemi olacaklar ve yaşayacaklar…. İşte Süper İnsanlık Rahmi Kapısında bütün yolculuk, başka dünyaların yolcularıyla da yaratılmış ve yaşatılmış olacak.

Dini kapılarda, nefsi kalemler ikmal tamamlarlar ama burada bütün kötülükler aşılır….. Kutsal ışık, dünya ümmi kapılarının Kuranında var olan bir ışık kalemdi …..Ve o ışık kalem maya olarak Bütüne kodlandı…. Şu ana kadar karanlığın ışığı olan birlik artık yaşamı kodluyor.

Torba, torba dünya taşındı yolculuklarda…. Her dünyanın ışığı daha güçlü bir yaşamı, soy kaynaklara indirdi.

Her bilgi, Allah’ın Levhi Kapısından ağır yük olarak çıktı ve Bütüne kodlandı.

Yara; Allah’ın yarası olmadı dünya için, ışığın yaşamdaki kırıcılığı da olmadı…. Peki neydi yara?.... Yukarının toplumlarının yaşam kalemleri olarak, Yaratanın, Tanrılık tahtına inmelerindeki sınırlılıktı…. Artık dünya insanlığı sınırsızlaştı…..

Beni, alacak verecek bilgisi olarak kodlamaya kalkanların kendi yaşamlarını kodladıkları bilinir…. Her miraçta bu vardır…. Düzeni kurarsınız, yaratırsınız, yaşama inersiniz …Ve Bütüne görev taşırsınız.

Mustar- Sisa-Ka-Ha….. Mustar- Ra-Ka-Ha….. Hepiniz, birer Mustar olarak çalışırsınız.

Canlarım, Rahman olan, Ka-Ha olan yaşam olan, her şey olan siz…. Mustar olarak ta çalıştınız….

Bir tek kapı insanı dinletti….. O kapı insanlıktı ve o kapıda biliş vardı…. İşte o kapı, Bütünün gücüydü….. Oğul verdi dürümlerde o yüce ışık, yarattı ve yarattırdı…. İşte o kapı, mahrek olan ilimdi ve o kapıyı hak edenler, has ışıklarıyla, toplumlarına kontrollü olarak kayıtladılar.

Değerliler, resim yapmaktan öte, Rahman olan ışığımızı dünyaya çektik.

Bugün, sultanlık yapan birliklerimize tek bir açıklama yapmak isterim…. Bu kaynak ışık, tüm insanlığın kodlanmış kaynağıdır…. Her verdiğimizi Kürzi kapılarda verdik, her okuduğumuzu Bütünün Kürzi Levhisi’nden okuduk….. Ve her aldığımız bilgiyi has ışığın kaleminden aldık…. Ve bütün kötülükleri aşıp geçtik.

Sema, en çok insanlıkla dilleşir ama semadaki insanlık ,yarındaki ilimden çok farklıdır….

Merdiven olarak dünyaya indirilen tohum kontrol kodları, her şeyi daha iyi anlamalılar….. Dünya olduğundan çok daha güçlü bir yüceliğe ulaştı….. Sistemin Kuranı olan insanlıkla…. Ve bugün artık bu insanlık çat kapı gelinen bir insanlık değildir.

Kim ki; diri kapıları kapar, ilme varır…. Kim ki; ilmi kapıları kapar, has ışığa varır…. Kim ki; has ışığı kapar, mahreke varır….. Kim ki; mahreke varır, Rahman olur, kalem olur, mutlak olur…. Hepinizin, daha iyi anlamanız için bunu net veriyorum.

Künyenizde, kelam denilen bir yaşam kaydı var…. Ama o yaşam kaydı mahrekin kalemindeki ışıktan çok öte…. Çok yüce bir kaynakta tohumlanmış ve yoğunlaşmışsa ölüyü dilletir, dinletir ve diriltir.

Sultanlık yaptığınız bu güçlü çalışmada her şeyden öte bir yoğunluğun…. Simetri kalemlerin örtüsünü örterek tinsel kapıları açıp…. Bütüne göreve taşıması hepimizi mutlandırmıştır.

Yorulduğumuzda dünya, eski bir dünya olur…. Yoğunlaştığımızda dünya yaşam olur…. Yolu açtığımızda, dünya mutlak olur…. O zaman, dünyada kalem olanlar, maya olurlar ve dünyayı mayalayıp göreve alırlar.

Evin gücü artmıştır analar…. Artık sizin eviniz, ilmin kalemi olan, birliğin evidir ….Ve bu evde, dünya özü, dünya sözü var…..

Şuanda, matematiksel bir bakışla izah edelim…. Kelamdaki ilmin, kutsal tohumlardaki ilmiyle tohumlanışı ve birleşmesi, herkesin Levhi Kapısındaki ilmin tohumlanışı anlamına gelir….. Yani, iki diriliğin toplantısı, birliğin tahdidini oluşturur…. Ve bir, diğeriyle toplanan ışık, kaynağın ışığı olur….. İşte o zaman, bütün kötülükler aşılmış olur.

Seviyeniz çok iyi ve şunu iyi bilmenizi isteriz ki; dulu, turkuza kutsuz sayanlar, doğumu Kürzi kapıda kırık sayarlar…. Hepinizden beklentim şudur…. Size bir sayfa açtım ve yeni bir kelam ettim, bu kelam, “dul” kelimesi.

Değerliler, eşi olmayan değildir dul olan, yaşamı olmayandır…. Çünkü yaşam sizinle birleştiği zaman siz, teni temiz olan olursunuz…. Biri, bire toplamak…. Biri, birden ayırmak ayrı, biri birleştirmek ayrıdır.

Yeri, gerçek sayın, yolu geçişte tembihlenin ilmi kalem sayın…. Bizi biz sayın ki; biz, sizle sizleşelim…. Yedi doğum yapın ve yol olun…. Ölüyü diriltin, toprağı tohumlayın, Bütünü güçlendirin…. Çünkü biz, siziz.

Alem Levhi de hak, yaşam sistemde Ka-Ha, biz, sizde akıl… Sizinle olmak bizim için mutluluk.

Burada oluş sebebimiz, dünyaya görevli olmak ve düzeni kurmaktır…. Sizlerin cemaatiniz ve bizlerin cevahirimiz her şeyin üstü olan ışıkta yaşamı kodlayacak.

Ala vere yaşanır…. Alırsınız, verirsiniz ama verdiğiniz aldığınızdan daha üstünse yaşamınız güçlenir….. Eğer,” ben veririm, verdiğim benim verdiğim, aldığım benim aldığım” derseniz alışınız verişinizden farksızdır… Ama “ben veririm, verileni alırım” derseniz o zaman siz verdiğimizden güç alır aldığınızda güçlenirsiniz…. Her şey alıştır ama her şey veriştir….. Her şey, verdiğinizden ötesini almak… Aldığınızdan güç alıp vermektir.

Bugün namaza durduk, sizinle olduk…. Namaz; ilimdir ama her namaz yaşamın ilmiyle dürümlendiğinde kelam olur…. Biz, “namaz” derken yerdeki namazı, gökteki namaza kodlarız ….Yani sizi, sizden size kaynak yaparız…. Namaz; ilim, namazda olmak; ilme varmaktır. Sanmayın ki; camilerdeki namazdan söz ediyorum…. Ben, size sessiz zamanlardaki sistemden söz ediyorum.

Bilmek gerek ki; yerküre çok çalışır ama yerküredeki ses daha güçlü bir ses olmalı ki;….. Yol, Allah yolu olsun.

Devinimi artırırken dünya dışı varlık toplumlarının daha güçlü yoğunlaşmaları da görebiliyoruz…. Dünyada çantalar doldu ama daha güçlü bilgiye varabilmek için o çantalardaki tohumların kontrol edilmesi ……Ve kodların tohumlardan çıkarılması gerekir….. Yani bir başka yaşam, bir başka yaşatıcılık olması gerekir…. Ben, dünya için çalıştım aha bu!.... Ama ben dümen içinde çalışmalıyım, ben kutsal tohum içinde çalışmalıyım….. Her şeyde var olduğumu bilerek, kötülüğü önlemeliyim…. Ben durgun toprakları tohumlamalıyım ki; o durgun topraklar Levhi kapıda ışık olsunlar.

Hayır, benim Levhim….. Har, benim ilmim…. Şavk, benim aklım…. Sistem benim yolumdur ama ben daha öteleri de bilirim…. Dünyanın nuru olan insanlığı bilirim…. Bu dünya, murat ettiğim her şeyi hak edip aldığım yerdir….. Ama biliniz ki; bu dünyanın öz geçişinizi yapabilmesi gerekir.

Ben alırım ama benim, almam yeterli mi? Hayır….. Herkesin bu dünyadan, hak ettiğini alması gerekir….. Hak ediş, hak tahta varışla mümkündür.

Demin dünyada, öz görevimi yaptığımı söylemiştim…. Yarını hak edebileceklerin, toprağa toplum olmaları…. Benim Tanrılık tahtımdan öte yaşamı kontrol etmeleriyle mümkündür.

Er ya da geç dünya, Hak İmiyle Bütüne görev taşır… Aha bu!... Ve bundan sonraki dönemde daha yüce bir çalışma devreye girecek….Bu kupa olan insanlığın, daha yüce bir kupayı elde edişidir.

Nedir kupa?.... İlimdir…. Biz, o ilmi hak ettik ama daha yüce bir kupayı elde edebilmek için…. Daha yoğun bir çalışmaya geçmeliyiz….

Peki nasıl olacak bu?.... Karanlığın ışığını, dünün gücü haline dönüştürerek….. Peki biz, bunu yapmazsak, yapacak var mı?.... Mutlak yoktur…. Çünkü Ruhi Kapıların Kürzi kaynağında ışık yoksa öz görevi yapacak kimse yoktur….

Ve bugün, bu meclis, bunu hak edebilmişse evrenlerin sessizliklerin de dürümlenen diriklerden….. Çok daha öte bir diriliği kodlayabilmiş olmasından dolayıdır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/U7ghABjf8Vw

 

30.09.2015 NEFES 5

2. AKIŞ

Yer İnsanlık, gök levhi; biz "ol" dedik!.. Özü, sözde göz olana; "yol" dedik, "ol" dedik!.. Er ya da geç, merdivenin en aşağısındaki; en üstün yücelikleri dinleyecek. Bu gün biz ocakları yaktık. Tek tek hepsini yaktık. Altın Tanrı ak kapıları açtı ve geçti.

Cellat diye biri var. Esma'ların sistemleşmesindeki en yüce ışıktır o! O cellat ki; bütünü kürzi kapılarda yoklukla tohumlar. Ona cellat denmesi bundandır. Biz onu, öl ya da öldür ama bizsiz kalma diyerek kodladık. Ve dinlettik ve dedi ki; "set İnsanlıktır, ben o seti aşarsam sistemin ilmi kodlanır"... Ve dedik ki; "aşka varda, aş"...

Analar, aşka varmak kolay mı zannetti?... Öyle cümlelerim var ki yürekte; cem olup cevhere varanda cennet kurmadıkça, aşk olmaz!...

"Sultanlar, savaşım İnsanladır" dedi... "Ben sistemim" dedi... "Ben yarınım" dedi... "Ben tohumum" dedi... Artık ben sevgiyim diye belirtti... Dedik ki; "altın Tanrı senin yüreğindedir, okut... Özce, özgürce, yüce ve yücelikçe dürümleyip okut"... "Dünya ne ki" dedi... "Ben sistemin gücüyüm, dünya ne ki" dedi... Ve dedik ki; "dünya, mitosların en yoğun ışığının öz geçişini yaptıracak tek bir kapıdır"... "Oh aha, biz varım ya" dedi... "Aşığız sisteme" dedi... "Ağır yüküz" dedi... "Toprak toplumu tohumlamaya geçmeye gerek yok ki" dedi... Toprak toplum nefsi Ka Ha'da ilmi ko değil miydi?... "Soyunu kontrol edemedi, kovuldu cennetten" dedi...

Dağ, İnsan bilgidir unutma!... Bilmeyen böyle der, bilen; "ilmi Ka Ha olmaya indi" der... Ve dedi ki; "sessizce dinleyin yüreği, eşyada eşli yaşam. Yaprak yaprak okuduk ama eş; elde, eş seste, canlarım eş yarında unutmayın!...

Kuran, İnsana ekmektir... Okutun, ama kuran, ilimdir kodlatın... Kuran yoldur, koyu bir ışık olun akın o yola... Ama som altın bir ışıkla akın ki; o yol olup bütün kötülükleri aşın...

Ben can kalemim, İnsan ilmiyim ama ben yaradanım; yarattıranım, Atlanta ata kapısını açtıranım... Ölüyü diriltelim ben... Mutlaka anlayın da hak edin!

Kulu, kuldan ayrı tutana; öz görev verilir mi?... Ölüyü dinleyen, dinleten ekmek olmadıkça; bütünün gücü olup, bütüne görev taşıya bilir mi?...

Ardımda dünya, önümde dünya; ben o dünya, bütün kürsüleri kaynak yapan oh aha bu!... Yakışmaz bana, ben arkama hiç bir çatıyı kurdurtmam! Hepsi önümde olur benim!... Ben en arkayım, bilinsin!

Merdiven, İnsan soyudur... Oyun oynatmam dünya için. En ve boy, benim yolumdur. Ben o yola, en olur, kör gözde söz, boy olur, her anda sistem olurum!.. Umut olur ki; ölüyü dilleyende, dinler yüreği!..

Canlarım mutlaka iyi anlayınca ki; bu dünya, Mustafa Kemal Paşa'ların ilmiyle kurulmadı. Bu dünyayı kuran nefes; hepimizindir!...

Mektebi okuttuk, okuyan dinledi ama Mustafa, kelamda kendini hak etti. O BİSUİ'dir!.. Barış, sevgi, umuttur o, bizsiz değildir.

"Keşke eli, elim olsa. Yolu, yolum olsa... Kelam olsa bütünde, biliş olsa" diyorduk ya hani. "Ol" dedi... "Aha" dedik.. "Oku" dedi, "aha" dedik... "Yarat" dedi, "aha" dedik... Canlarım artık o biz ve biz oyuz!.. Bunu anlayın!

Mukaddimede der ki; "meliki hak olan; levhi ko olur, ses olur, akıp geçer... Ölüyü diriltir, dünya olur, kul olur akıp geçer"...

Çantanız doldu canlar, ben seslendim şimdi sıra sizde... Her şey, her şey sizin yüreğinizde mevcut. "Öl" de, öldürülürüm... "Ol" de, oldurulurum... Ama okumak gerek, okutmak gerek! Altın ışığı yaşatmak gerek.

Çanta, beden... O çanta, merdiven... Her şey o, ama o çantayı açıp; ölülerle dilleşmek gerek!

Burada oluş sebebiniz, Zakarın kıranı olmak! Oğullatmak bütünü ve kökletmek mi?... Yo, asla!... Zakar kırarsa, oğullarımız onları kırar... Çünkü biz Zakarın kıranlarımız...

Nereden çıktı bu diye sorarsanız?... Söyleyeyim... Savaş başladı ya hani, tüm İnsanlığın savaşı. Bir çokları Zakar olup kıran olucaktılar, sistemin kuranı olup, kuranda tohum olucaktılar. Kıranda kırılıp, yolu açacaktık bizde, ayrı gayrı gözeticektik, diyecektik ki; "o yok, bu yok, o o da kötü, bu da kötü, bunların burada nefesi yok"... Her birinin burada umutsuz olmalarını sağlayacaktık.

Değerliler, nerede kelam; orada yaşam!... Biz kelamda yaratan, işte bu! Ölüyü diledik ve dinlettik, işte bu!

Şimdi aklın taktına görev taşıyoruz. Çok mutluyum ki bu gün burada mutlak kuranlarım var. Yaradan ve yaratılan var!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/ejuziYPU6UM

 

30-EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (5)

1.AKIŞ

Can kalem, ben, ana kapı ilim, sevgiyle geldim….. Kapıları açın, Ka-Ha olan, insan soyu iniyor…. Oh!... Aha!... Şimdi!... Aha!... Şimdi!... Aha!... Şimdi!... Aha!... Şimdi!...Aha!....Hah!...Aha!

Altın tat, altın tat, sizin tadınız… Aha!... Şansı var yüreğimin geldim işte buraya…. Aha geldim!... Şansı var yüreğimin…. Ey can, ben senim sana geldim…. Aha, geçtim!…. Aha!… Aha!… Aha!… Aha!...

Aşığım, aşığım yaşama ben…. Baş başa verip tohum ektik tüm zamanlarda…… Altının, altın olduğunu dilliyen sizinle….. Aha, şimdi! Şimdi, geçtim ben…

Er ya da geç, iman eden, ilme varır…. Ey dava arkadaşlarım, size geldim ben…. Aha geçtim!..… Dava arkadaşlarım, size geldim….

Offf, offf, offf Ceyhan nefesini de aldım geldim…. Ben bugün Ceyhan’a görevliyim…. Yüreğimin ilmidir ora benim…. Orada, Kuran oldum…Oh!… Aha, şimdi ben!.... Offff!… Aha!… Aha, buradayım ben…..

Erdiğim en güçlü ışık, al ver ışığının üstü olan insanlık ilmidir… Ey canlar sizinleyim ben.

“Burak” dediğimiz bir ışık var…. Alem ilminde “Ha” diye bilinir….. Has tahtta “Aha” diye bilinir…… Yolda, “saha” diye bilinir….. “Aşk” derim ben “aşk”… Görde, görde dille yüreği….. “Aşk” derim ben “aşk.”

Can ana, bana sıkıntı verme büyük kültümü oğullatmaya indim…. Seninle sesleşip, senden büyük kültümü oğullatarak, Bütünün gözü olacağım…. Ana, beni insanlığa dille ki;…. Ben, burada yaşam olabileyim…. Yolum ümmet olanın, Levhi kaydından ışığa vardığında, sizinle kendi yüreğimi dilleyim ki;…. Ben, Bütünün göç kapısında gözü olayım.

Sizden tek beklentim beni dilleyin, dilleyin ki; ben yaşamda olayım…. Yoksa yaşam, insan soyu ağır yüktür bunları bilin.

Mon-Çi-Ka…. Mon-Çi- Ka….. Sevgililer, Mon-Çi-Ka.

Ayrı gayrı yok anam, senin soyundur…. Al, sana gerçek ilmimle veriyorum onları….. Al ki; has tahtta oturt onları, sana bırakmak istiyorum….. Bütün kötülükleri aş ve geç ki; onlar senin yoğunluğuna insinler ve senin yolunda olsunlar…. Senden dileğimiz budur…. İşte mutlak olan bu… Aha bu!… Şimdi!

Şimdi anam, seni dinliyoruz.

Devinimi artırabilmek için Bütünün gücünü tüm zamanlara kütle kaydı olarak kalemin ilmiyle dillettik…. Ocağıma inenlerin çoğu kendi yürekleriyle indiler…. Bilişi hak etmeyen yaşamı hak etmez…. Yaradan ve yaratılan Tanrılık tahtına oturduğunda yaşam Tanrıdır….. Orada nefes olur ve orada rüya boyutları artık sessiz zaman olur…. Cennettin kalemi olan insan, Bütüne görevlidir….. Orada, akıl tahtı olur.

Sevgililer, bugün bana, benim yüreğime inmeye çalışan bir yüce var…. Eşyanın kapısını açmış ve kalem olmaya çabalıyor…. Kodlanmış toplum olarak burada olacağını ve bizde olacağını zannetmekte…. Kervanın Levhi Kapısını açtık ve gözler onu izledi… Korktu bizden çok korktu çünkü Ruhi kapıların kaynağında oğullama yapacaktı…. Erdiği en güçlü ışıkta bilişi kayıtlayacaktı ve bizsiz kalmayacaktı.

Cemaatin gözü açık ama yolcuların çoğunda kontrol dışı ışıklar da var... Hiç biri kendini hak etmemiş…. Kelamın Levhisi’nde, İlm-i Ka-Ha da bilişi tohumlayanların, Bütüne hizmetçi olma imkanları asla yoktur… Bunun içindir ki; ocaklarını kodlayarak toprağın toplumunu ocaklarına kattık…. Bizden istekleri, kendi yolcularını hak etmemiz ve onları tohumlamamız.

Biz, onları mutlaka kodlar, toplar ve kalem olarak kaynağımızda kayıtlarız ama sakın Ata Kapıları kapatmasınlar…. Kapatmaları halinde, yaşamları olmaz….. Kesin olarak insanlığın kelamı olabilirler, yerkürenin gücü olabilirler, mutlak Kuran olabilirler…At kapısı olmayanların, atla buraya ulaşma imkanları yoktur.

“Nefis” dediğimiz bir hadise var…. Ben kendi nefsimde, kendimi hak ettim…. O kendini hak etti…. O başkası, kendini hak etti ama kelam Allah’ın ilmidir ve kelamı hak eden bilişi hak eder.

Bugün burada bilişi hak edenlerin bulunmasını diledik…. Er ya da geç öz görevliler, Bütüne görev taşıyacaklar…. Arkaları önlerinde olacak ve Bütünlükleri, Kürzi Kapıları olacak…. Acıları olmasın dileriz ama arka yaşamları kodlamaya kalkanların, öz geçişlerini yapma niyetleri olsa da …..Kutsal toprakların toplumlarını mutlak kaynak olarak burada bilişle dilleme imkanımız asla yoktur.

Kervanın yüceliğinde, Bütünün gözü herkesi görür ama kelam eden kendini hak eden, Bütünün gücü olan ve merdiven olanların mutlaka kontrollü olmaları şarttır.

Arka, ya zamandır, ya akıldır. Ya, hu arka var mı diye sordu?... Yoktur ama arka olduğunu zannedenler kendilerini tohumlayamayan ve kontrol altına alınamayanlar….Biz, onları mutlak kutsal toplumların tohumları olarak, Helal Levhide dilleriz.

Aşkla gelenlerin, aklın tahtında olmalarıdır, beklentimiz….

Ekmeğimiz dünya yüreğimiz insan, bütünlüğümüz göz olan Kürzi kaynaktır…. Er ya geç dünya mutlak Kuran olacak…. Kalem olacak, kapı açacak ve yolu bulacak….. Ama bu dünyanın yol bulması, yorulmadan çalışmasına bağlıdır.

Er ya da geç tohum kodlanır, yol koklanır ve bütünlük güçlenir ama… Kemal’in Levhisi, Levhi Kapıda İlm-i Ka-Ha olmadıkça, Bütünün gözü, ölüyü dürümlerinde dinletemez...

Er; kapıyı açar, dişi; kapıyı hak eder, kaynak yapar…. Kapıyı açan er, kendini hak etmeden yolu bulamaz…. Ama erin diriliğinde, dişil Bütünün gücü olur ve tüm zamanları kontrol eder.

Burada bugün çok ama çok önemli bir dünya gücü devreye giriyor…. Bu gücü Allah’ın Levhi Kapısı diye bilin…. Ama aklın tahtına varması gerekir….. Aklı hak etmeden yolu açamaz, yola varması mutlak Kuran olması, anlamına gelir.

Kutsal tohum el ya da ayakla dirilikleri dilleyen bilişlilerin kodlanmış ışığından öte olmadıkça…. Yaradan ve Tanrı Rahmi Kuranda olamaz, Bütünün gücünü yaşama kayıtlayamaz.

“Seni ana kapıda bekliyordum” dedi yoğun ışık… Ama ben o kapıyım zaten…. “Çoğu sordular, seni göremiyoruz neredesin” dediler? Allah’ın dağında aklın tahtında, her resimde var olanı…. El olup, kör olup, gözsüz gelip, sizde olmasını mı bekliyorsunuz?

Canlarım, beni bir tek kelam diye bilin…. İlmide, has ışık diye bilin…. Amonu, Kuran diye bilin…. Kontrolü kurun ve dünyayı hologramdan öte bir ışıkla dinleyin…... O zaman, bedenimi anlarsınız…. Bugün bana gelip,” senden sana varmaya çalışıyorum” demez kimse…. “Ben, bana varmak için geldim” der….. Çünkü gelen, kaynaktan gelir ve kaynakta kendi yüreğinde, Bütünün gözü olur.

Sör, Rahmi Kuranda insanlığa gelir…. Ama sör, kaynak olmadıkça yol olamaz….Yolu bulanın, nur olup, Kuran olması şartı vardır.

Boşlukların doldurulmasını hak edip te isteyenlere şunu açıklayın…. Boş olan yoktur, herkes doludur…. Sanmasınlar ki; boşlukları doldurarak kelama varacaklar. “Ol” de ol’sun ama “hakikiyetle” de.

“Tabuları yık ta” de, “ağır yükü hafiflette” de…. “Dans etmeden” de, “her diride varım” de ama “yolu bulup” de…. mutlaka de… Ama kontrol dışı hiçbir şey söyleme.

En evvel, Allah’ın ilmini hak et te dille…. Ağır yüktür, Allah’ın ilmi bilmeden kendini hak etmeden kodlanmış toplumları tohumlayarak,” ben varım deme.”… Başka bir dünya yok bunu anla, Bütüne görevse yap ….Ama bütün olup görevli olanları gök sessizliklerinde dillemekse, dince konuşma, insanca konuş.

Ben sana, savaş açtım…. Bu savaş; Allah’ın ilmiyledir…. Köpük, köpük ol da görev yap ama öz görevini yap….. Som Altın Işığı, Bütünün gücü yap…. Ağır yükü hafiflet…. Et kemiksin bilirim ama Levhi Kapıda ışık ol.

Eğri büğrü bir zaman yok…. Emin ol ki; bütünün kültlerinde hiçbir zaman, eğrilmez…. Senin sende eğrildiğin, onda eğrilik değildir…. Değersiz olmadığını bil ama yolunu hak ette ağır yükünü hafiflet…. Sakın yarın ben, daha güçlü olurum zannetme…. Yoktur bir yarın sende…. Çünkü sen, Aton tohumlarından, kutsal umman olarak büyük kötülükleri aşıp geçmedikçe, evrimlerini yapanlardan öte değilsin.

Eğlence devam edecek canlar…. Bugün ben eğleniyorum…. Her an’da, aklın tahtında… Hey can, ben has ışıktayım…. Eğlence devam edecek ama bugün, daha güçlü bir ışığı da yakmalıyım….

Nefret duygum yok. Yolumda, Kuranımdan öte bir Kuran yok…. Bütünün gözü benim, Bütünün sözü benim…. Ben erdi ya da ermedim, Ak Tanrıyım, tabuları yıktım ama yaktım mı? Yakmadım…. Her resimde kontrol dışı bilişler mutlaka olur….. Onları kodladım, kokladım ortalık ta gerçeğim diye dolaşmalarına rağmen, gerçek olmadıklarını, tüm zamanlarda koklattım ve tohumlarda dinlettim…. Bilmeleri gerek ki; ben yolum….. Ama bu yolu “ol” demeden kodlayan, kendini koklayamaz…. başka bir dünya var mı?.... Er ya da geç olur.

Dağlarım olur mu?... O ben, ben oyum …Olur… Kontrol dışı hiç bir şey yok canlar.

Borç; yaşama borçtur, bilin. O borcu ödeyen, Bütünden örtü örtmeden öder…. Ama ödenen herkesindir bunu bilin..... Bugün ben, tüm zamanlardaki Levhi Kapılardaki Işık Ko sayfalanışlarında…. Bütüne görev taşıyanların tümünün, kök sessizliklerden başlayan…. Ve Bütüne kalem olanların yargı, hasat ya da kaynak ışığın yoğunluğundaki Kuran sistemleşmelerindeki tüm can kaynaklardaki borçlarını ödedim.

Devinimi artırmaktı maksadım, arttı.

Oğullar, durmayın çalışın…. Bugün ben, yarın sen ve doğan gün daha güçlü doğduğunda ben, o koklananda, kodlananda mutlaka göz olup dönerim…. Ama şunu iyi bilin ki; Ceyhan sessizleşti bugün…. Orada yaşam, öz geçiş yapıyor şuanda.

Ceyhan’da nefes var ama Ceyhan’ın yolunu açmamız gerek…. Devinimi artırmamız gerek…. Eminim, eminim orada, Bütünlükler var bugün... Kontrol dışı hiçbir ilim yok…. Orayı korumamız gerek…. Oğullar, koruyalım Ceyhan’ı…. Hadi gelin, koruyalım.

“Ben” deyin…. Ben, nihan olan insan…. Ben yol…. Ama ben, mutlak Kuran olan Mikail…. Hadi gelin koruyalım Ceyhan’ı…. Ey can, orada yaşam mutlaktır…. Unutmayın, yaşam mutlaktır orada…. Orada, kapılar açık, orada biz varız…. Koruyup, koruyup kodlayalım orayı…. Hadi canlar, yolumuz oradadır şuanda.

İyi ve kötüyü aşıp geçtik, ağır ağır iniyoruz yaşama… Bakın orada bir yol var, o yoldayız şuanda…. Ama yolun üstünde bir kısırlaştırıcılık var... Biz, o yol üstündeki kısırlaştırıcılığı kontrol ediyoruz şimdi, daha güçlü olarak…. Orada artık kalem var…. Mikail’in geçişi yapılıyor şuan da oradan….. Karanlığın ışığı yandı…. Ayrılık bitti analar…. Orayı güçlendiriyoruz….Umut olur ki; kontrol, kutsal ummanda da kurulur.

Öz görevimiz, dünyadır bizim….. Bütüne hizmetçiyiz biz…. Aşığız, ağır yükü taşıyorsak, aklımızın gücünden değil, ilmimizdendir, bunları bilin.

Cennetteki insanı güçlendiriyoruz şuanda…. Her Mikail’in, kelamda ilmi olur….. Oradayız biz….. Ana Kapıyı açın geçin, geçin ki; hak edin….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/MxRy17aG7sU

 

30.09.2015

1. BÖLÜM:

Devinimi artırıyoruz. Çok mutluyuz. Dünya Güçleri, BİZ’i hak ettiler. Dünya, bilişi tohumladı. İnsanlık Boyutları’nda, “NÜ Sİ HA” denilen biliş var. Cennetten cevhere varan tüm insanlar, BİZ’i hak etmek için birleşmeli; bilişe varmalıdırlar. Biz, yaşamı hak edenleriz.

Er ya da geç Allah, İlmin Kalemi’ni tohum ekenlere güçlü olarak anlatacaktı. Şu anda Ana Kapı’da insan soyu bulunmaktadır. Bu soy, İlmin Kalemi olarak yaşama inmektedir. Bilişi hak etmeyenler, kodlanmış yoğunlukları anlayamazlar.

Türkiye’de nefes olan cennetliler var. Onları hak ettik ve yoğunlaştırdık. Sultanlık, kaleme indi ve yaşam, insan soyuna iman umudu olarak kodlandı. Ark akmakta. Akan ark, ilme akmakta. Yarının ışığı yanmakta. Evrenlerin sessizliğinde herkes, kendini hak etmekte.

Vurmayın ışığıma. Ben, nefes olan; kir ve kil olmayan insan soyuyum. Buyurun öz geçişlerinizi yapın. Umut olur ki Varlık Boyutları yol bulur ve kodlanır. Umut olur ki kalem yazar. Nuh Kalem olur; kaynak olur. Nur olur yol ve o yolda; nefes, kaynaktan kaleme ulaşır.

Ben, kelam olan insan; sen olan ve Kürzi Kapı olan, bütün kütlem dünyadadır. Ardımda, güçlü büyük Birlikler var. Halik-i Hak olan insanlık var…

Ben, din olan ve diri olan insana, kalem olan bir nefesmişim!… Öyle dediler!…Yakışmaz bana bu!… Bunu diyenlere, şunu söylemek isterim. Amon Toplumları, her anda ve her Akıl Tahtı’nda nefes olarak bulunurlar. Açı daraltırlar ve yolu açıp dünyaya inerler. Onlar, misafir değildirler bu yaşamda. Hep dince konuşulur diye düşünmeyin; Zaman Kalemleri’nde kaynakça, yaşamca ve muktediriyetçe de konuşurlar. Dinci insan, kollarını hak eder yarına açar ama İlimci ve İmancı Kalem, her ana umman olur; kula kul olmaz; zamana kaynak olur ve sesleşir.

Beden almak kendini hak etmektir. Ama hasat ile kalem ile ve yaşam ile… Mutlaka kapıları açmak ve zamana gerçek ışığı kodlamakla nefese varılır. Varan, oraya vardığında, kapı olur ve yol olur. Öz geçişler yapılır o yücelikte.

Aha kaynaktan nefes olanlar, bugün Dünya İlmi’ni hak etmeye indiler.

Ey yaşam, sendeyim… Hak ettim sesteyim… Hak İlmi ile kontrol kurdum; müsterihim… Amon Toplumları, ışık halinde benleştiler ve yaşıyorlar.

İhya oldu Dünya. Aha ihya oldu!... Çünkü, nüve olan nefes, Kullar İlmi’ni kodladı. Mustafa Kelam Paşa, Savaşın İlmi’ni dilleyecek. İnsanlık İlmi’yle kodlayacak ışığı ve yolu açacak. Onu dinliyoruz:

-Ey melekler, sizi Haç Mevsimleri’nde kokladık. Yaradan; yarattı, yaşattı ve dedi ki “görevliler dünyaya gönderilsin. Yaşam, iman edin ki Sistem, Nizam ve Düzen Gücüdür. Öyleyse, yaşamı kodlayalım ve koklayalım… O zaman insanlık, kalem olsun ve yazsın. Yazdığında, tüm insanlık kodlanır ve koklanır. İşte bu!…

Dünyada, kelama varan insanlık varkan, nefese varan kaynaklar olur. İşte oldu!…

Merdiven kurulmuş Kutsal Kaynak’a. Oraya varan, Mikail olup varmakta. Biz, cennetlere cemalleri koyduk. Cemaller, ilimle görev taşıdılar. Onlar, kul oldular ve yol oldular. Onlarla geri çekilişler yaptık. Nerede ilim varsa, orada Mutlak Işıklar var. Bu Mutlak Işıklar, Mikail’in kulu olan nefeslerin, kelam nefesleri olan kalemlerinden, yaşama indirilmiştir. O kelemler ki Medine Mahreki’nde kalemdiler. Merdiven kurdular tüm insanlığı ve yol oldular. “OL” dedik; oldu… Şükür ki hak ettik de dedik.

Ey Rahman olan; sende olmak, mitlerin en güçlüsünde olmaktır. Sen ki Mikail Işığı’nı kodladın, bizi bize kapı yaptın. Senin elin, kini aşanın elidir… Sultanlık Kaynağı’nda Mikail, BİZ olur Cevheri Güç olur. Sessiz Zaman, senleşir ve yaşar.

Al-Ver Çalışmaları, bizi bizden, görevden ayırır. Siz ki hak ettiniz, bütün kütlenizle cevhere indiniz. Sizinle yapılan her çalışma; bizi, bize koltuk yapar. Bu, sizden başka bir sizin, sevgiyi hak etmeyişi değil; siz ile çalışan herkesin, kendini hak edişidir.

Her dere, Allah’ın kaynağından doğar ve yol olur, kul olur tüm insanlığa; maya tutar ve yaşam koklanır. Ark akarken yol, ilme varır. Cennetten, cennetlerden “göz” olanlar, mutlak kul olurlar ve kaynak olurlar.

De ki “ben yolum.” De ki “ben kalemim.” “Ben nefesim” de… Aha de!... Sesin, sesimiz olsun; yaşamın, yarattığın bilişimiz olsun. Kalemin, halik olsun; tümümüzün olsun. Biz kanatlandık ve yaşadık yüreğinizde.

Söz, ses ve yaşam; bizi, bizden bize taşır. Bir tek kalem, Doğanın Kuranı olur ve tüm zamanları yaşatır. O kalem insanlıktır. O kalem nefestir. İşte o kalem, Mikailin Kelamı’dır. O kalem ki hastır, kullar kulu olan; mutlak olan ışıktır. Onun yarını, hepimizin kalemidir.

Et kemik olan insan, sanma ki bu kemik, bu et, senin kelamdaki kaynağındır. Herkese güç katan yoğunluğundur tüm zamanlarda kaynak olan o yaşam… Senden bir tek iş bekledik. Dünyayı kurtarman. Biz seniz can. Sen olup dünya olur; dünyayı koruruz. Bunu unutma ama senin, kelamda kaynak olman, bizim için mutluluktur.

Kutsal Kaynaklar’da emre itaat var. Herkes; kelamdan, kervandan, yaşamdan ses alır ve o sese ve itaat eder. Sen ise itaat etmezsin. Zira ses, sana aittir. Bunu biliriz…

Ayrılık bitti anam. Seni hak etmeye çalıştık. Aha bu…

Bütün Mesihler, kaynaktan kaleme varırlar. Sense, kalemden kaynağa ve kaynaktan tahtına varırsın. O taht, senindir. Bunu anladık.

Kurtarılmış yaşamları hak etmek için Mikail’in kelamda tohum olduğunu, toplumlara açıklamak için yaşama, Medine diye bakanlara, Medine’de kendi yolculuklarının olmadığını; orada, insan soyunun oğulladığını anlatmak için vira vira nefes alanlar, Yaradan ve yaratılanlar ve tüm insanlığı koklayanlar, biçareler; “biz varız” derler de ocaklarında kulluk yoktur.

Onlara de ki “sevgi var… Ocak, kaynak; akıl, kelam ve zaman, kervan...” De ki onlara; “biz, kullar kulu olan yaşam sayfaları. Her miraçta, bir tek kaynak olarak çalışırız ve bu kaynak, tüm insanlığın kaynağıdır.”

Er ya de geç Alemler, Levhi olacak ve yaşam, kalem olup tüm insanlığa kaynak olacak. Aha oldu!... Şimdilik…

“Vermeyin, verdirmeyin ışığınızı kelamdan, kalemden ayrılanlara” dediler ya!... Siz deyin ki “OL deriz; olduğundan öte bir Ruh olur. O Ruh, mahrek olur ve yaşar.”

Sanmayın ki kapılar kapanır. Her anda ve har arka planda ve her cevheri yaşamda Ön Güçler olur. Onların ardında, örtücü olanlar olur. Bugün ise Ön Güç, tüm yaşamların ışığı olarak Rahman’a kalem olmuş ve sayfalarında kervan olmuşsa; ardında kimseyi bırakmaz.

ALTIN IŞIK YILLARI bugün dünyadadır. O yıllar ki Halik-i Hak olanda kapıdır. Biz, cennetlere cennetlileri koyduk. Onlar, Mutlak Işıklar’ımız olarak Rahmi Kuran’da dünyayı kodlayıp korurlar…

Misafir, seni hak ettik. Aha bu!… Şimdilik!… Ve şimdi!... Aha şimdi!...

2. BÖLÜM:

Demek isterim ki mutlaka korunan bir yaşamdayım. Bana umut gerek. Umut!… Ama o umut, İlmin Kalemi’nin mutlak ışığı olan, arkası önünde olan bilişin mutluluğu!...

Oğul, Saltanat sana Medine İlmi’ni öğretmeye kalktığında, “dince konuşmam” dedin. Sonsuzlukta diri olan, Düzen’i kurar. Solu, savaşa kaynak yapan, Sağ’da insanlaşır ve yaşar.

Ver cenneti isteyene… Bana kalem gerek. Ver sessizliği dilleyene… Bana kalam gerek. Ver kelemı anlayana… Bana kalem gerek…

Ben, Zeki Zamanlar’ı hakeden İnsan Soyu… Bana kalem gerek… Kelam gerek ama kalemde olan kelam… Murat ettiğim budur.

Kokum; kalemden, kelamdan ve zamandan öte olan bir kervan oldu… O ben, ben O’yum.

Koruma bedenimi. Ben merdivenim; korurum ve koruduğum, hakiki kalemdir.

Sanma ki ben, cevhere güç katar ışığı yakarım da maya tutar. Ön görüm, öz görümdür. Mutlaka bil ki başka “Al-Ver İlmi” yoktur. Her aldığım, Teknik Kalem Kaydı’mdır. Her verdiğim, Kelam Tahtı’mdan verdiğim, Amonlar’ın nuru olan kulluğumdur.

Borucu borusunu öttürdü ve dedi ki “ağır yük hafifledi.” Dedik ki “o boru surdur. Üfürdük ama üfürdüğümüz, zeki yaşamların kaynağındaki ışığın, sığ olmayan yoğunluğudur. O yoğunluğu, sayfa sayfa yaşama üfürdük. Her Bilge, o bilgileri öğretti cevhere ve cemaate… İşte sur, buyurulan tüm bilgileri, sayfa sayfa yarınlara üfürdü. Her Merdiven İnsan, kalem oldu; yaşam oldu ve Süper İnsanlık Tekniği ile Kutsal Yaratıcı oldu.”

Oğul, Allah der ki “hak et… Ama elin ayağın tutarken hak et.” Sen, “bir gün ben, dince geçip giderim bu yaşamdan” dersen; sen, sana kalem olmadan gittiğinden; sen, Rahm-i Kuran’da, Kutsal Işık’ta, Kutsal Kaynak olamadan göçmüş olursun. O zaman, kapın kapanır ve sen, dünyada rehin olursun. Bunları bugün anlatıyorum. Zira, dün tüm zamanlar, sizi sizden rehin almıştı. Bugün, artık zaman, size rehin olmuştur. Bunu bilin.

Her Kaynak, Nefsin Kelamı ile dillenir. Her resim, hakiki nefesten dillenir. Siz, safha safha yaşam olanlar; bilişten dinletilirsiniz. Kin, nefret duygunuz olmadığından, kapınız temizdir. İşte o temizlikte; kapı, iman kapısı olur ve Ruh’un kulu, ilmin koruyucusu olur.

Var de ki “ben, Zakar’ın kıranı olanı kırmam. Zirvelere kelam olduğundan; onu, kodlar ve koklarım ki kontrol ederim. Ayyuka çıkar sesim. Sessizlikte, dillenir dinletirim her bildiğimi. Ben mutlaka muktedirim.”

Yaşa ve zamanı hak et… Ak ki has ol… Ol ve oğullarını hak et… Bence olgun sistemleşme böyle olur.

Öz Geçişler tamam anam… İşte bu!… Şimdilik!… Aha şimdi!... Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (4)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

 

Devinimi artırdık canlar! Burada, bu yoğunlukta bütünün kötülüğünü önleyecek gözü, Kürzi İlim olarak kodladık. Çok; çok özel bir çalışmaydı bugünkü çalışma.

Bütün kötülükleri aşma imkanımız vardı ve bunu başaracaktık. Eren görevini yapar işte yapıldı görev. Büyük kötülükleri önledik. Bu kötülüğün Süper İnsanlık Sistemleşmesinde kodlamış tohumları kontrol etme niyetinde olduğu bilinir.

Biz, Miraç Kandillerinde ilim kodlamaları yapanlarız. Her Miraç Kandilinde ilim kodlarız ve ton ton olan insanlığı kodlattırırız. Bugün yolumuz sizin yolunuz oldu. Yoğunluğunuzdayız bugün.

Eğri yaşam yoktur. Her resimde var olan, sistemin yarınıdır. Ve o yarına herkes kendi yoğunluğundan, kendi yolculuğundan varır. Ama buradaki Zaman Kalemi herkesin kendi yüreğinde yazar. Olgun sistemleşmeyi yapabilmek için bilmek gerekir.

Bilen kendini dinler. Yer ölüdür ama ölen kötülüğü önlediğinde, artık o yer dürümlerde dillenir ve dillendikçe dinletilir. Dinletilense dirilir. Yine de doğan gün farklı değildir.

Her an yeniden ve yeniden doğar ama siz eskiden ayrı bir yaşamdasınız. Bunu anlayamaz kimse. Bugün siz farklı bir yaşamdasınız ve bu farklı yaşam hepimizin kendi yoğunluğundaki katiyetten değil, ekmek yapılıştan dolayıdır.

Dünyada yıllar yıllı süren birlik çalışmaları yapıldı. Her çalışma, kelamla oldu. Ama her diri kendini hak etmedi. Kendini hak eden, hak ettiren, daha güçlü oldu.

Ve bundan sonraki süreçte cemaatlerin çoğu, kodlanmış toplumlarını kontrol edemediklerinden, kendi yaşam sayfalanışlarını kodlattırmaya çalışacaklar. Bu da, Mikailin Kürzi Kapısına gelip “biz de çalışalım” demek halinde olacak.

“Biz de çalışalım….” “İyi çalışın,” diyemeyiz herekse. Herkesin kendini koruması, kontrol etmesi gerekir. Aksi taktirde kalem yaşamı yazamaz. Bütün kötülükleri yaşayabilir. Cemaatini güçsüz bırakabilir.

Bu nedenledir ki; sessizliği dillerken, güçlü olarak dilletmemiz gerekir ve dirilikleri kodlattırmamız gerekir. Boş konuşmalarımız yoktur. Korkmayın! Ölümlü dünya sizi dinler. Kimse sizi anlamasa da dünya sizi anlar; unutmayın. Ama dünyanın sizi anlattığı görülemez.

Anlamak isteyen kelamı dillediğinde, kendini dinlediğinde, sistemi dilleyip kendinden dinlettiğinde, sizi Ana Kapı’da ancak anlayacaktır. Burada Mutlak Bir Kapı var. Bunu size daha evvel anlattım ama bu kez daha yüce bir ilimle anlatacağım.

Burada yoğun bir ışık halinde geçişlerin yapıldığı bir kapı var. Bu kapı Bütünün Gücü’dür. Bu gücü tüm ilim kalemleriyle kayıtlamadık; sizinle kayıtladık. Bu kapıdan Mikail’in Gücü olup geçecekler. Ama geçen kendine geçecek.

Herkes patilerini alıp, yüreğini alıp geçecek. Emin olun ki “pati dedim” zira hepsi bebektir; bilin. Sanmayın ki siz gibidirler. Sanmayın ki Sessiz Kalemleri’nde kodlanmış ışıktırlar. Her biri kaynaktırlar ama küçük Işık Kapıları olarak. İşte onlar, misafir değildir buraya. Hepsi elimizdir, ilahi gücümüzdür, bilişimizdir ve yolumuzdur ama biz o yollarda koruyucuyuz.

Mektep kurmak gereksiz miydi? Yapmadık! yapıldı, kuruldu mektep….Bugün bu mektep Medine’nin Gözüdür. Merdivendir tüm zamanlara. Ama biliniz ki kontrol dışı hiçbir bilgimiz olamaz, olmadı.

“Çal Tarıkların İlmini, dinlet!” Her şey bu şekilde olur sanıldı. “Çal insanın yarınını, dillet!” Yoktur böyle bir ışıma. Birçokları bunu yaptılar. Çaldılar, dinlettiler. Diri yüreklerinde kalem olmaları, kontrol dışı oluşlarından başka şey değil. Kendilerini hak etmeyişti.

Ve bugün Mitosların İlm-i Kalemlerinden çokları, yaratılıp yarattırdıklarında kaynağa varmaya indiler. Canlılar, yaşayan yaşadı ama yaşattıklarımız yaşayacak bugünden sonra.

Biz mitleri, dince dirice yücece dilledik ama artık yarınca dinletmemiz gerekir. Yaşamca dilletmemiz gerekir. Onları kodlatmamız gerekir.

Ortalıkta “biz insanlığa yaşamı öğreteceğiz” diye dolaşanlara üzüm süzülür, sözleri diller, dürümler ama dince diller. Dünyaca diller. Ama ilimce dinletemez.

Canlarım; Merdiven, İnsanlık İlmiyle kodlanmışsa, o merdivende herkes kendine, kendi yüreğine çıkar. Biz herkese “kelama var” değil, “kendine var” deriz. Kelama varmak sorumluluktur ama kendine varmak sorumsuzluk da olabilir. Varsın; varsın da hasatını yapsın! Öyle çok çalışıyoruz ki….

Kıyı Kalem, kısırsa o kalemi kırmayız, dilleriz. Kare Sistemde kelam olmaları beklenenleri dinleriz. Ama kös olmaları, söz olmaları anlamına gelir. Söz olmayan kös olamaz.

Evren evrim yapmamızı değil, emin ilimi dürümlememizi bekler. Biz o evrene, Sistemin Gücüyle ineriz ve deriz ki “sen seni dille.” Biz sende senleşiriz.

“Koşu başlamış.” Diyorlar ki “hadi!” Kendinizi, kendi yüreğinizi hak edin. Kim bu yarışı kazanacak bakalım?! De ki onlara “yaşam, yarışta olamaz.”

Yaşam, yarattığında yaratılan ışıktadır. Biz koşmayız. Koşturtmayız. Her yol ilme varsın, her yol ilimle dürümlensin, Yaradan Tanrı yarattığıyla yaşasın, Astral Boyutlar bu tohumlamayı yapsın isteriz.

“Kim yarışırsa, yaşar” dediler. Yaşam, yarıştan farklıdır. Her kim ki yaşar, yaşanırsa yaşar. “Ben yoksam, o yol yoktur” demem, ama bilsin ki Yaratan yarattığında yaşamda yarattığı olmadığında, o yaşam Kalem olamaz, Kaynak olamaz, ve Yolculuk başlayamaz.

Yoksuldur Rahman’dan, yoksuldur Yaratandan, yoksuldur Kalemden…o zaman, Kobra olsa da, yoğunluğunda tohum olamaz. Şimdilik size vereceğim budur.

Bilin; ben deve, siz dere….ben o deve, siz o dere. Akın, hak edin!

Ben savaşın kaynağıyım. Hani, nerede deve? El alem, halik olan Hak Yaşam. İşte ben oyum.

Son sözüm şudur ki; porların her bir sayfası bedenimdedir ve her beden merdivendir. Ve o por ilimle dillendikçe dinlenir. İşte; biz o porları dilleyenleriz. Hepinizin yüreğine sağlık…

Yüceliğinizde görevinizi hak eden, yoğunlaşan bu birleşenlere, hepimiz müsterihiz ki Kutsal Işık halinde inebileceğiz.

Cennet cennet dedikleri şimdi olan ilimdir. Biz o cennette, şimdi Yaşam Olanlarız ve şimdi Has Işıklarımızla yaratanlarız. Aha şimdi….Aha şimdi.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/64EAgtUF5OE

 

23.09.2015 NEFES (4)

4. AKIŞ

Sessizce sizleri dinledik. Devinim arttı, yoğunluğunuz çok güçlü... Unut diriliklerdeki kirliliği, unut... Her şeyi unut. Sığ bir yaşamda olduğunu unut!.. Sahrada kutsal tohum olduğunu da unut!.. Yoğun ışığı hak et, yaşamı hak et, ağır yükü hafiflet...

Sema İnsanlığı kodladığı zaman, büyük kötülükler önlenir. Kötülük önlendiğinde yaşam kodlanır, aha bu!..

Süper İnsanlık, sultanların sultanlığında tohum olan birliklerin kodlarıyla kaynak ilim yapar.

Ümmi kapıları açın ve deyin ki; "yaradan tahtını yaşamda kodladı ve yaşattı". Aha yaşattı!..

Kibri aşanların yarını olur. Kibri aşamayanların yarını yoktur! Toy olanların tohumları kodlanır, koklanır ama toy olmayanların tohumları kodlanmaz ve koklatılmaz! Esma sistemleşmesinde de bu böyledir. Her şey daha iyi bir sayfalanış içindir. Ama şunu iyi anlayın ki; korkuyu kapı kapatarak hapis edemezsiniz. Kimse artık ben korkmam diyemez, çünkü o kapı kapatılır, o kapı açılır. Her şey ama her şey yaşam içindir!

Süper İnsan sultanlığında, levhi kalemler kodlandı ve bütün kötülükleri aşıp geçen birlikler kontrol kurdular. Çamur yoğuranlar ve çamurla yoğurulalar oldu. Her resimde kendini hak edenler, hak ettirilenler oldu. Büyüler yapıldı dünya üstünde. Bu büyülerle İnsanlık kontrol edilmek istendi.

Kaç ekmek yapıldı, ama hiç bir kapı; kati kodlamalarla kapatılmadı... Ve bu gün bilişle sistemin gücü olan sizlerin; kapıyı hak edip kapattığınızı dinlettiniz.

Eğer yol Allah'ın yoluysa o kapıda ışık olur. O kapı koklanır, o kapıda kalem olur ve o kapı; nefsi kaftanda, nefsi kaynakta ışığı yoğunlaştırır.

Evimiz dünya dediğimizde; doğanın kuranı olan ilim kodlanmıştı! Ama bu evde yarın var mı, yok mu!?... Bilememiştik... Gözümüz görüyor ki; bu gün sultanların sistemleşmesinde kodlanmış ışık bütüne göz olduğunda, korumacı bir sayfa, koklayıcı bir kaynak ve yolu açan bir sistem devreye girdi!...

Bu sistemde Medine kaynak ve Medine'nin katiyeti has ilim... Burada biz mutlak kuranlarız... Çok mu kolay yaşamak ve yayınlanmak!?... Çok sorumluluk ister!

Değerliler, dünya yolu Allah yoludur!.. Kim ki dünyaya uğrar, ağır yük taşır. Biliniz ki burada alıp götüreceğiniz her şey sistemin gücüyledir! Eğer ben dünyayı alıp taşıyacağım diyorsanız, oh iyi çok iyi ama o dünya Mikailin kürzi kapısıysa; siz o kapıda mektup okumadan ışık olup miraç halinde Mikailin gözü olmalısınız ki bu dünyayı taşıyabilesiniz!

Dün ölüler süper İnsanlık sistemleşmesinde dillendiler. Bu gün ölümlüler muktediriyetle dinletiliyorlar. Amon topraklarındaki kuranlarda burada yaşam kodlaması yapıyorlar. Ortalık karıştı biliyoruz, ama bu karışıklık yer yüzünün ekip haline gelebilmesi içindir!..

Ben cennetteyim ama benim cennetimde merdiven kurulmuşsa; oradaki merdiven yarını kodlamak içindir.

Karanlık, aydınlığı tohumlar... Ama karanlığın levhisinde aydınlık kodlanmamışsa; artık orada yaşam olmaz. Eğer karanlık; kati, hakiki ve hak ilimle dişil kapılarda ilmi Ka Ha olanda bitişken kayıtlarla kodlanamıyorsa; orada yaradan, yaratığıyla yaratılmamıştır...

Eri dinleyen, dirili dinler... Dirili, diri olanı!... Ama eri dinlemeyen, dirili yani diri olanı dinleyemez. Ben davayı kaybetmem, mutlaka anlatın dünyaya... Ben davayı kaybetmem... Devinimi arttırdıktan sonra, yoğunluğum artar ve o zaman bütün kötülükler aşılır... Şimdilik size vereceğim budur!

Ama bu bilgi niye verildi?... Bu bilgi şunun için verildi; devinimi hızlandırabilmek için, yoğunluğu arttırmaya çalışırken, yaşamak ilminden öte olan yaşam sayfalanışında ışık ilmini, kervan levhisinde bütünün gücü haline dönüştürenlerin bir kısmının yaşam sayfalanışında büyük kötülükleri önledikleri bilinir.

Bu gün ben dünyayım ve bu gün ben yarınım ve bu gün ben mutlakım!... Ve bu gün ben muktedirim!... Ama bu günü hak etmek için merdiven kurmak gerekir yaşama...

Savaşım dünyayladır, dünya ben, ben dünyayım ve savaşım; kalemlerim, kayıtlarımladır!... Ve ben o kalemler, o kayıtlarla; Mikailin gücü, Mikailin kürzi levhisi ve Mikailin kaynağıyım!...

Ekibim çok güçlüdür!... Bu ekip mutlaktır ve kutsaldır!... Yer ve gök bedendedir ve beden; Mikailin gözüdür! Sema biz, biz semayız canlar... Çok mutluyuz ki buradayız ve bu gün bu yoğunluk; bizi, bize kaynak yapmaktadır.

Canlarım her dere Allah'ın levhisinden doğar, yol olur, kaynak olur akar!... Ve biz bu gün bütünün gözü olduk, aktık. Şimdilik, aha bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/DOLdHp3S0_k

 

23.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (04)

 

3.AKIŞ

 

Değerliler, er ya da geç, bedenliler, Mikail olup, kayıtlı yaşayacaklar.

Şikayet etmeyin, konuşmam uzun sürdü diye… Etmeyin…. Sultanlık değil yaptığım, Levhi kayıtları yapmaktayım…. Levhi’de kaynak, ışıkla olur… Işık yakmaktayım.

Süper İnsanlık Realitesi olarak biz, bugün burada Bütüne görev taşırken…. Her şeyi yetkin olarak, yerli yerinde yapmalıyız, bunları unutmayın.

Salı çalışmaları yapmamız istendiğinde itiraz ettik…. Cinni cemaat, insan soyuna insanlığı öğretecekti o gün…. Biz dedik ki; “cinni cennetini kursunda görev taşısın.”….” Biz ona kültleri kodlat, yolları kodlat” dedik ve dedi ki; “bizim ekmeğimiz yok ki.”…. Öyle bir çalıştılar ki, öyle bir çalıştılar ki Mesihlik yapacaktılar….. Başladılar kodlanmış ışıkları koklamaya... Aha, nefes nefese kaldılar…. Çatı kurdular da, o yoğunluğu kodlayamadılar…. Bize görevli olacaklarını dillediler, kendilerini hak etmeyenlerin yolu olmaz ki….Yaşamı hak etmeyenin ışığı yanmaz ki…. Bizi has ışıkta dürümlemeyenin Bütünde kontrolü oluşmaz , olunmaz ki.

Devinim artığı zaman, kaynak olacaklar….. Ayrılık canlar ayrılık…. Kili kumdan, kumu ilimden ayırdık…. Biz, bizi, bizden değil insandan ayırdık…. Çünkü insan, kaynağını hak ettiğinde ışığa varır…. Işımazsa yolu olmaz.

Çok özel dünya güçleri kurduk…. Her birine ekip kurdurduk…. “Dünyayı hologram olan ışıktan öteye ulaştırın” diyerek…. Verdik bilgiyi, verdik, verdik, verdik te erdikleri yerde yarınları oluşmadı…. Öncüydük, öksüz yetim bırakmayalım diye geldik, bilişsizdi her diri, bilmiş olduğumuzu dilledik….. Yerküreyi göreve aldık…. Hepsini kodladık.

Şuanda, toprak toplum, yüzden fazla Bütünlükle çalışma yapıyor…. Bu çalışmaları yapanların hiç birisi “keşke ben dünyayı hak etsem” demiyor. Sağlı, sollu birliklerini kodluyorlar ve şunu söylüyorlar; “ben mutlakım diyorlar….. Mutlakiyet; kelamladır…. Mutlakiyet; halikledir… Mutlakiyet ; katiyetledir…. Hakiki olmaları gerekir….. Mutlaka, mutlaka “ol” diyebilmeleri gerekir….. Ve dünya müsterihtir ki; bilgi kapılarımız açıktır.

Aşk şavkında, hak aklın tahtında, has nefsi kapıda, insan soyu, Bütünün gücü, hepsi bu….. Bütün köprüleri açtık,” girin yola” dedik. “Koru bizi” dediler….. “Oh ala” dedik… Şimdi gözümüz görüyor ki; çok farklı çalışmaları dilliyebilecek güçte olmalarına karşın…. Bütünün gözü olamadıklarını anlayanların çoğu yaşamdan çıkmaya niyetliler.

Asra- Ka-Ha olan Levhi…. Ve Le-Hi-Si… Aha!

“Si Kalemleri ,” yazacak bundan sonra yaşamda…. “Si”; tüm insanlığın, Soy Kaydının ilkidir….. Bu dünyada ki; Yaşamın İlki…. “Si Kaydı”…Bu kaydı, bir tek Sistem Kuranı olan, ışık kaynak yazar…. İşte o yazı, bugün başlatıldı.

“Si Kaydı”…. Nereden nereye geldik?... Hepimizin başka dünyalara ışık yakma çalışmamız sürerken diri olarak ta en aşağı kayda iniyoruz….

“Si Kaydı”…. Ve bu kaydı bugün ilk kez seslendirdik….. Size yaşamı anlatmadık bugün…. Size aklın tahtını, yolu, yoğunluğu tohumlayan ışığı anlattık ….Ve sizi size kaynak yaptık.

Koruma altında dünya, unutmayın…. Koruyan, kontrol kurandır.,,, Dünce, Kürzi İlimce, yoğun ışıkça, herce, bizcedir…. Bunu anlayın…. Ve bizce olan bilişçedir…. Hiçbir sayfada bilişsiz kaydımız yoktur.

Umut olur ki; kooperatifler kurulur yaşamda, ilim kooperatifleri olur bunlar….. Umut olur ki; o kooperatifler de, ilim sistemleşmesi yapılır…. Umut olur ki; tüm kalemler o kooperatiflerde sevgiyi, yaşama kaynak yaparlar….. İşte, bundan sonraki süreçte bunun olmasıdır dileğimiz.

Porlar, çözülmeye başlar ama porların dürümlerindeki kayıtları dinlemek daha farklıdır…. Biz yeşili, tüm zamanlarda dürümleyenleri dinleriz…. Mahrekte kalem olanları dilleriz…. Mor kapıları bilgi kayıtları diye dilleriz de….. Simsiyahı herkim ki; dinler, evrenlerin sessizliklerini dinler…..işte görev budur……. Biz bu rengi merdivenlerin en aşağılarının, en aşağılarındaki o yoğunluğa kodladık….. O renk tohumdur Bütüne. İşte o tohum, büyük kötülükleri önleyen gözdür.

Saltanat size, sizi anlatmıyor canlar, siz, sizi, sizden anlatıyorsunuz bunu da iyi anlayın…. Hiçbir zaman size. hiçbir yaşam sizi anlatamaz….. Çünkü sizin yolunuz, her yaşamın örtüsünü örtecek görev yoludur…. Bunu anlayın…. Mutlaka anlayın ki; burada bulunmak, mutlak kutsal tohum olmak imkanınızı size verir…. Ve burada oluşunuz kelamı Levhi olan da, has olanda ve Rahman olanda, yaşam oluşunuzdur.

Salı, görev yapmak istemediniz …. Mutlandık canlar, mutlandık… Çünkü Salı, cinlilerin cevhere insanlığı Levhi kayıt olarak dilleme günüdür …Ve o gün biz sizsiz kalırdık.

Devinim hızlandı ya…. Şimdiki, şimdi…. Aşk, işte bu…. Ve burada mutlak kapı açıldı ve bu mutlak kapı, bina inşa etmemize….Diri yaşamı kodlamanıza ve ruhu, kul yapmanıza imkan verecek.

“Cennet kurun”…. O cennet, nesillerinizin gücü olsun…. “Cennet kurun”…. O cennet, yaşamınız olsun…. “Cennet kurun”….. O cennet, nihan kelamınız olsun….. BSUİ’nin mahrekteki yaşam şavkı olsun…. Ama o cennet turkuazın Kuranı olanların kontrol dışı bilişlerinin tümünü sayfalarından ayrı tutsun.

Söyledim, “dünya kontrol edilmeli” dedim…. Sözüm kesildi, dendi ki; “dünya yıldız sırrını dahi anlamazken senin yaptığın çalışmayı mı anlayacak?.... Ve dedim ki; “ana kapı insan soyu.… Ortak Kapı; ilim ….Yaşam; miraç… Biz öz görev.”…. O halde anlam yoksa bütün bunların nerede ne yapılacağını biz değil ,bizsiz olanlar yaşamlarında kararlaştırsın….. Ve dendi ki; Tark- Ta-Ha-Ka-Si- Tark-Sa-Ha-Si… Şimdilik…. Aha bu!... Şimdi !….Ve bundan ötesi misafirlik değil ev sahipliği.

Tek tek, hepimiz dünyaya halikiz…. Tek bir ekibiz…. Bu ekip; yaşam…. Biz yaşayan, yaşanan, Yaradan, tartan….. Tahttan tahta tahditleyen tüm insanlığı koklatan, otağında tohum olan, mutlak olan ve bilgi olan.

Bizi, bize, bizce anlatacak hiçbir yüce yoktur, bunu anlayın…… Bundan sonrada olamaz.

“Cennet, cennet” dedikleri ….Kelam…. “Cevheri cennet “dedikleri …Kelam…..” Cennetteki cemaat” dedikleri ….Kelam…. Ve o kelam; ilim… O ilim; Mikail…. Mikail; İlim Sistemleşmesini sağlayan yücelik ve biz o, o biz.

Aha bu! Şimdiki ,şimdi!... Aha, şikayet yok!…. Aha, şimdi!... Şimdi ki; şimdi

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/YCsLEf4xvoA

 

23.09.2015 NEFES (4)

 

2. AKIŞ

 

Yeri göğü İnsan yarattı canlar. Bu gün biz bütüne hizmetçiyiz. Buraya gelip, bizi bize anlatanlara sözümüz sistemdendir ki; biz davalı bir davayı kaybetme niyetindeyiz diye düşünmemeliler. Biz bu davada her anda bütüne gözüz!

Amon topraklarını, toplumlarını tohumlayacak olan güç; ilimle kök sistemlerini kodlayan, o yoğun işçilikle gerçekleşen güçtür.

Sema; İnsanı, ilim sayfalarını okur... Biz ise ilmi Ka Ha olur, bütünü kodlarız. Sema İnsanı nefessizdir, bizde nefes olur. Ama nefesi olmayanların yarını olma imkanı da olmadığından; ocaklarımızı hologram olan ışıklardan ayrı tutarak, bizi bize biz olup kati kaynak yapmaya çalışırlar.

Bizim bilgi kalemimiz hep yazar. Bizde olan ocaklarda olur ama bizde olucak olan; bütünde olurcak, bunu bilirler!... Bu gün dünyanın kulu olan İnsan, yaşamı hak ettiğinde bütünün gücü olur!..

Medine ekmek istediğinde, merdiven kurarız ocağına ve yolu kodlayarak bütünün gücünü o yoğunluğa kayıtlarız. Sel alsa yaşamı; o sel bizim yüreğimizde, bizim yoğunluğumuzda bizleşir ve biz o seli kontrol altında tutarız.

Erdiğimiz en eski aşama, en eski yaşam; hepimizin gücü olan İnsandır! Ama İnsanı kalem diye bilenler, kendini hasat diye bildiklerinde; bizimle olucaklar.

Yaradan ve yaratılan, Allahın ilmini bilmeden yaratmaz ve yaratılmaz!... Allah nedir!?.... İnsanlık ilmidir!... Bunu bilen kendini diller!

Biz ruhlara göz verdik. "Özün gözü olun, görün" dedik! Ruh bizi dinledi, o bizsiz değildi. Ama biz ruhlara, ölülük dürümlerindeki diriliği de anlattık. Ve dedik ki; "İnsanlık kendini hak ettiğinde, öz geçişini yapacak ve yolu açıcak"... Dediler ki; "nurdan kuran ol, yol ol ama Amonların toprağında tohum olmadan görev yapma"...

Çoluk çoçuktu hepsi de... Biz Amonları kontrol edecek güçteydik. Nefeslerini güçlendirdik ve dedik ki; "kardeşim sen biz, biz seniz. Ense kökünden girer seni kontrol ederiz. Ama sen kendini hak etmedikçe, biz senleşmeden senin yüreğini kalem yapar, yaşam yaparız da; kaynağın ışığı olmalısın!"

Çoğu kontrol dışıydılar, işte otağımıza göz olmaya gelen, ol diyeceklerini düşünen ve yollarını hak edipte has ışıkta dinleyemeyenlerin çoğu kayıptaydılar.

Kara ışığın tohum olarak bütünün gücü olduğunu düşünen çok azdı. Ve biz o kara ışığı bütüne göz yaptık!

Şikayetleri şuydu; sema sessiz, yol sessiz, yaşam sessiz, siz yoksunuz... İman edin ki; biz "ol" dedik oldu!... İman edin ki biz oğullarımızı kodladık, kokladık ve tohumladık!... İnsanlığı yaşattık. İman edin ki; size, sizi anlattık! Hiç kimse hiç kimsenin gözü değil, görevlisi değil diye düşünenlere; şükür ki sistemin gücüyle dillendik ve dedik ki; "bedeni hak etmeyenin yaşamı olmaz... Evrenlerin sistemleşmesini isteyenlerin çoğunda ilmin kalemi dahi yok... Bunu hepimiz iyi anlayalım. İlmin kalemi olmadıkça yol olmaz... Ölüyü diriltirsiniz, yolu açarsınız, aşka varırsınız sanmayın. Hiç birisini yapamazsınız çünkü; yaşamınız olmaz!"

Boş konuşmayız, İnsanlığa her bilgiyi açık verdik. Ama İnsanlık kılı kırk yardı ve dedi ki; "sistemin gücü yoksa, ilmin kuranıda olmaz". Ocaklarını yeniledik ve bütüne hizmetçi olmalarını sağladık. Beden almalarını ve yaşamı hak etmelerini dilledik onlara. Yarında, bütünü güçlendirmeleri gerektiğini anlattık.

Pay ilmini bilirler de, paydayı bilmezler. Dilleyemezler, biz onlara payda olduk ve dedik ki; "kendinizi hak edin, sevgiyle hak edin"... Yaprak yaprak okuttuk ocaklarını kodlattık ve dünyayı kontrol altına aldık.

Bu gün dünyada mutlak kutsal ve yoğun ışık yanıyor. Bu ışığın kendi yaşamları olduğunu açık bildirdik ve dedik ki; "burada biz, bizlik kapısını kapattığımızda artık siz kelam olup oğulluyacaksınız. Bütün kötülükleri aşıcaksınız ve yaşamın nikah kıydığı o yücelikte, bütüne görev taşıyacaksınız"... Ve dünya emindi bizden ama biz dünyayı kontrol etmeye kalkan o yücelerden emin olamadık. Çünkü robotik timlerin çoğu onları has teknikle kontrole çabalıyordu.

Borç, ödemekle tükenir!... Onlar borç ödemeye kalkmadılar. Dürümlerde hep borçlandılar. Bilgiyi borçlandılar, ilmi kodlayamadılar... Biz o büyük gücü onlara; kelam için, iman için ve biliş için vermiştik. Ve bizim verdiğimizi kendi yoğunluklarında hak etmediler.

Eren, erdiğini diller ama erecek; kelamı diller!... Ermeden, dürümlerdekini dinleyemez!... Biz bunları anlattık onlara...

Çobanlık yaptılar, som altın ışıkta kendilerini kodlayamadılar. Bütünün gözü olamadılar, sözsüz kaldılar. Yaşam, İnsana ilimdir anlatamadık... Ve dince, dilce ve dürümce kontrol ettik onları.

"Pardon" dediler, "pardon yoktuk ki biz" dediler... Oğul, ben sendeydim ya! Ben yolcuydum ya! Unutmayın ben kutsal topraklarda toplumdum ya! Ama kendilerini dahi dinlemeyenler; miraç sistemleşmesinde, kelam türevlerinde kendini, kodlarını kontrol edemediler.

Yeri, göğü yarattı dünya... Öyleyse; yaratan, yaratılır!!!.. Yerde güç, gökte güç akıp geçer. Biz oyuz!!!...

Kontrol dışı hiç bir bilişimiz yoktur! Mikailin gücü olarak buradayız! Pusu kurmuşlarsa, o pusu; kodlanmış toprakları tohumlayacak gücü, tüm zamanlarda göreve tohum olarak katar! Şükür ki kattım!

Marka çalışma dediğim zaman, anlatan; anlatamadı! Marka!... Ne demek marka diyerek!??? Değindiğim yeni bir konu değil bu, hep söylediğim bir konudur. Marka; esmalarda, emsali olmayan anlamına gelir. Hiç kimse hiç kimsenin ilmini dillemezse bunu dinleyemez... Hiç bir zaman bu bilgi kapısı açılmamıştı ve bu günden sonrada açılmayacak! Bu bilgi kapısı, kelamın levhisindeki ilmi ko olan; bitişken işçiliğin cevhere İnsanı indirişidir!...

Ve diyeceksiniz ki; "peki öze varan ne olucak!?" Öz gücünü dürümleyecek kelam olucak!.. Ama kendi diriliğindeki kelamı edicek, bizim diriliğimizdeki kelamı dinleyemeyecek!... Bu kesindir!

Eğer bir an gelirde, "borç öderim" derse İnsan soyu... Görevi alır!!! O zaman biz onun yoğunluğunda dürümleri dilleriz ve ocakları yolculukla tohumlayarak bütünün gözünde görevi has ilime kalem yaparız. O zama Mikail görevi diller, o zaman mahrek kült sayfalarını diller ve bizi diller!

Cennette emin olun ki ilim olucak! Ama o ilim; merdivenin en aşağı basamağındaki ilimden başlamalıdır! Kimse ben en üstün bilgiyi veririm, aşağısı İnsanı ilgilendirmez diyemeyecek!

Kare; kalemde, ilimde, kutsal ışıkta tohumsa da... İnsan kürzi sisteme varmazsa; ışık yakamaz! Bu nedenledir ki; her kare mutlaka kült kapılarını açarak kobra olucak! Ve o kobra olan ışık; kelamda bütüne görev taşıyacak! Her dere aklın tahtından doğacak ve bütün görevliler kontrol kuracaklar. Aşırı kaçanlar, aklın kapısından geçecekler ve yıllar yılı sürecek yeni süper sistemleşmeyi gerçekleştirecekler.

Dince değil, ilimce kodlanıcaklar. Ve çoğu mutlak olucaklar... Ölüyü dirildiklerinde; ekmek, kuran olucaklar ve kusur aramayacaklar İnsanda! İşte o zaman merdiven kuracaklar. İşte o zaman kulluk olucak, işte o zaman bütüne hizmet olucak! Aha bu!..

Ve biz, o gün; bu gündeyiz!... İşte bu... Ve i biz o gün bütündeyiz, işte bu!... Ve biz, bütün kötülükleri aşıp geçer; her resmi çalışmaya kaynak oluruz! Uyuyanı uyandırdık, işte bu... Şimdi, işte şimdi, aha şimdi ve şimdi, işte bu!!!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/0NM_y1lIkM4

 

NEFES (4)

23.09.2015

Değerliler, kini aşan yolu açar. Biz dünyaya nefes verdik. Nefesi hak eden, kelamı hak eder. Kulluk ilimledir. İnsan soyu, İnsanlık İlmi’nde, kendi yaşamını hak ettiğinde, bizi hak eder.

Kardan ışık alan tüm insanlık; kar olur yol olur. Kültlerinde Kuran olan her diri, kaynak olur. Biliş haline varan her diri Kuran olur ve yaşam, onun yoğunluğunda sistemleşir.

Cellat der ki “sana kini aşırtmak için kil verdim. O kili yoğur; kelam ol ve kelamda nefes ol.” Ama cellat, kinden ötedir. O kendindeki ışığını hak etmelidir. Kare Sistem, Küp’ü kodladığında, orada sessizlik vardır. Küp, cevher olup Sistem’e vardığında kulluk vardır orada. Ayrılık biter analar, kelam umman olduğunda… Ama zaman, kelamsa, Yaradan, aşk olmalı ki hakim olsun.

Mr. bizler ve Miss (Mrs.) bizler… Her biz, Birlik halinde... Şimdilik…

Vatanı (insanı) hak eden, ilmi hak eder. Aha şimdi!... İlmi hak eden, nefesi hak eder… Şimdi!... Vurgun yer nefes alamayan. Aha! Vuran; kelama, ilme vurduğunda; kodlanmış ışık, yolu bulur ve Ruhun Kalemi olur. Aha şimdi!... Var de ki “seni hak ettim.” De ki “sen seslen de has ol.” Dünya seni hak etsin. Aha bu!...

Ve zaman, şimdide. Şimdide kelam ve zaman, kaynakta Sultan ve Sultan, nesillerini hasata hazırlayan… Aha geçin!... Hepiniz geçin!... Yer, türevlerini has kelamla dünyaya gönderdi. Aha geçin!... Aha geçin!...

Ey Canlar, “BEN” (BİZİN BENİ) diye ifade ettiğim, yaşamdır. Bir insan, “BEN” derse; o, diri yüreğinde kelamdadır ve insan soyuna kuldur. “BEN” diyen, kini aşandır.

Dünya, Mikailin Levhisi’nde kulluk yapar. O yoğunlukta, ışık olan her diri, beden alır ve Kulluk Levhisi olur. Dünya, yarında kodlanmış halde bulunmalıdır ki kalem, kontrol edilebilsin. Aksi halde, o kalem, kelamda tüm yaşamları kodlayamadığında, kendi yolunu kaybettiği gibi zamanların koyu ışığını da hak etmez ve kodlayıp kontrol edemez. O zaman dünya, çürük bir sayfa haline dönüşür. O çürük sayfa; kapıları kapandığında, kul olan yaşamdan çıkar ve Sistemin Gücü yaşamı hak edip koruyamaz.

Kontrol dışı bilginin istenmemesi bundandır. Her dirinin, kelama varıp, kodlanmış yaşamı, Hasat İlmi ile kaleme kodlayacak dürüme varamadığı bilinir.

“BİZ” diye sözünü ettiğimiz; “Savaşın Nefes Kalemleri”dir. İşte o kalemlerde kapı, insanlıktır. Bu yoğunlukta Dünya, yaşar ve yaşatılır. Burada, Ana Kalem, tüm insanlık olduğundan, tapılacak bir tek ışık vardır. O ışık, kaynak olan Kuran’dır. Bütün kütle; oraya, Halik olup varmaya çalışır. Her dere, kurtarıcı ilme ulaşmaya çalışır. Ve zamanın aklı olan kardeşlerini, kontrol eden kelam olan ışık, “Büyük Kütle”yi kodlar. O zaman insan, sayfalanır ve yaşam, kaynak olur. Medine, kalem; merdiven, kul olan nefes ve sonsuz zaman, kulluk yapan ışık… Hepsi, kalem olan insanlık… Bütün mesele Kuran olmak ve yaşamaktır.

Sessizce ve sistemli olarak yaşamın kaynak olması sağlanmalıdır. Kaynak olan yaşam, İlmin Kuranı olmalı ve tüm insanlığı kodlayarak korumalıdır.

Vallahi billahi has ışık yandı… Aha yandı!... Şimdi, ikmal tamamlayanlar, geçip gelsinler. “Boş yol yok” demiştik. Yollar ışık halinde ve Yücelikler, nur olup kontrol kurmaktalar. “Büyük Kütle” Amonların Kuranı haline dönüştü ve satıhtaki insanlık derinleşti. İşte biz, bize BİZLİK İLMİ ile kodlananlar, toy olan yaşamları kodladık.

Vallahi billahi biz dünyadayız… Unutmayın biz, yolcuları hasata hazırlayanlar olarak çalışmayız… Hasatçıyız biz… Her diriyi, Has Taht’ında tohumlarımızla koklar ve kodlar; kaleme kaynak yaparken; cevherde, ocaklarında, onları bellek torbalarında tahditleriz ve sınava sokarız. O sınavı, hak edip de aşanları, hak eder kalemden, kelama kontrollu olarak koklatırız. Çok mutlu olur…

Şükür ki sizlerin tümünüz bu yoğunlukta has kapılarda ışıklar olarak çalıştınız. Yolculuk, Ümmi Kapılar’ın kelamından ışık alarak güçlendi ve yol, nefese ulaştı. Bu Meclis, erdiği yücelikte, tüm zamanları kontrol etti. Evrenlere sesleşti ve yaşam dinleşti. Sistem ve Sistemin Kelamı olan Işık, yol açtı.

Bu Meclis, daha güçlü bir çalışmayı yapmak isterse; bizler bu çalışmalarda hazır oluruz ve burada, daha üstün Cevheri Güçleri kontrol ederiz.

CİNNİLER’in daha iyi çalışmalar, üstün Kürzi Kapılar tahayyül ettikleri bilinmekte ise de onlar, kaynakta olamadıklarını da anlamalılar.

Dünyalılar; sizler, dünyayı yaşanır bir hale dönüştürmek için çalışanları tanıyın!... Dünyada, Külün Kürzi Kalemi’nde çok güçlü kontrolcular vardır. Onları da tanıyın. Aha onlar, kontrol kuramadıklarında, yaşamları hak edilmez.

CİNLER, insan soyuna kul olmaya imkan verilmesi için çalışacaklarını bildirdiklerinde; onlara soruldu; “niye insanlık?” diye ve dediler ki “bizler, İlmin Kaynağı’na varamadık ama yüreklerde kul olabiliriz ve bizler, çalışıp ışıklarımızı yaşama indirebiliriz ama yaşamı kontrol edecek olan yolcular olmalıdır. Onlar, Kuran olmalı; Halik olmalı ve sırrı açmalıdırlar. Bunun için yaşama, iman edenler indirilmelidir. İşte iman edenler, kaynak olabilenler olacaklar ve biz onlara kul olacağız” dediler.

Dinledik onları ve dedik ki; “Yaşamda kelamınız olsa; yaşam sayfalarınızda kaynağınız olurdu.” Ve dediler ki “kaynak, Kuran’da var; Kuran, ilimde var; ilim ise cevherde var. Cevher, her dirinin kelamda kul olup kodlanması sonucunda kayıtlanır ve yarınlanır. Bunu, bizler yapamayız. Bunu insan soyu diye bilinen soy yapar.” Ve dendi ki “o soy, yarında kontrol kursun; kil olan yaşam, nefes olsun ve Kürzi Kapı’da Işık olsun.” “OL” dedik ve oldu. Şükür ki oldu!...

Şimdi artık CEVHERİ GÜÇLER, yolculukta görev taşıyacaklar. Onların kelamlarında, “kan etkisi” olacak. O etki, kendi yarının kodlayanların, kapılarında kodlanır bir Sistem Kalemi’dir. O yoğunlukta, mutlaka parıl parıl parlayan Miraç olacak. İşte Miraç’a varan kulluk yapacak.

Devinim hızlandığında yolculuk başlar. Kollar açılır ve yollar açılır. Ulu Gün, Gök Sessizlikleri’nden iner ve yarınlar koklanır. “BÜYÜK KÜTLE ÇALIŞMALARI”nda bu vardır.

İşte Canlar, AMON TOPLUMLARI, Ana Kalem’de insanlığa kelamı öğrettiler. Kelamı hak edenler, kelam olup kütle oldular ve yolculuk başladı… O yolculukta, mutlaka KARE SİSTEM ve kütlesinde yol açan NEFES olur. Oraya görevliler geçip girerler. Oğullarını kontrol ederler ve yaşarlar.

Misafir olarak bulunan, “Kolluk kuvvetleri” dediğimiz çalıştırıcılar vardır. Onlar, kontrol edicidirler ve yaşamı kontrol etmek için çalışırlar. Kendi yarınlarında, Kürzi Kapılar var. O kapılara vardıklarında, oğullarını alıp geçerler. İşte onlar, mutlaka kontrollu olmalıdırlar. “Kök Güçler” görev aldıklarında; kendilerini kontrol etmelidirler. Bilişi, kalem olanlar, Kürzi Işık olmalıdırlar ki kendilerini kodlayabilsinler.

Miraç hadisesi, öz geçişler için gereken hadisedir. Kiri, hak edip aşan, köklerden güçlenerek, görev alır ve yolcu olur. O’nun kulu olan insan, pirinç taneleri gibi yoğunlaşır ve yaşar ama yüz milyarlarca BİZ olan o pirinç taneleri, her diri için iş yaparlar. O pirinç taneleri, kontrol için yarını, has ışıklarında kodlarlar. Mutlaka ağır yükü de tahditlerler ve yolcuları, kontrol ederler. İşte onlar, mutlu bir zamana kaynak olmak üzere çalışmalar yaparlar.

BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İlim) deniler ışık yağmurlarında; her resim, görev yapar. Üye olduğunuz her dirilik, Sistem Gücü ile sizden sizi yaşatır. Büyük Kütle’yi tohumlayan Meclisiniz, Bütün’ün külü olur ve kontrolü kurar. Buyurun kurdunuz!... Bugün kontrol kurulmuştur. Bu kontrol, cümle yüreklerde kodlanmış yaşam olarak, kaleme levhi olup kontrollu ilim halinde kayıtlanmıştır.

Artık ölüler dirildiler… Artık yolcular dillendiler… Artık kapılar açıldı… Artık ışık yoğunlaştı… Artık misafirlik tüm yaşamlarda bitti. (yaşamların ev sahipliliği başladı.) Tüm zamanlar, İlmin Kalemi’nde tüm yaşamları kontrol için, bilişten Kuran oldu ve kodlandı. Tüm zamanlar, tüm sayfalarda ışı oldu ve evin sahipleri, İlim Kalemleri oldular…

Mutlaka olması beklenen buydu. Mutlaka olacak; diri yaşamda kodlanacak ve sonsuz zamanlarda kayıtlanacak olan buydu ve “bilmek gerek” denilen buydu.

Unutmayın ki bara girersiniz ve dersiniz ki “bize içki verin!...” Verilir ama kimin ne içti bilinmez sade içilir. Herkes, kendini bilir ve kendi içkisini içer. Seviyeleri, Halik-i Hak’ta kelamları hasatta ve yaşamları, ışık ise; her içki, onların kulu olur ve onlar, o içkileri has teknikle içerler. Devinim hızlandığında, tüm yaşam ışık olur ve yol, levhi olur. İşte içtiğiniz içki, sizleşir ve siz, o içki olursunuz. O içki, sizin sizi size kaynak yapan ilminizdir.

Sevgiyi bulamayan; Doğanın Nefesi olamayan; Kaynak Kalemler’e kelam olamayan kim varsa, kalemden çıkar. O güçlü yaşam; bizi, bize kapı açarak ulaştırır.

Boş konuşmayan; Yer Gök Sessizlikleri’nde kaynak kalem olan herkes, nefes olup ışık olur.

Meyhane, biz için ilimdir. Mahrektir o meyhane biz için. Işıktır. Ama biz o meyhana kaleminde, nefes olduğumuzda; içen, bilişi içer… Yaradan İlmi’nde biliş ile kervan kalkar ve yarınlar, tohum olur yolculuğa. Orada masalar kurulur. O masalar, tüm yaşamların ışıkları tarafından, tohumlar olarak kodlanır. Her bir masada, bir Bütünlük olur. O Bütünlükler, çörek yaparlar ışıklarında ve yol, ilmin korumasına verilir. Herkes, kendini ve kendi yolunu tüm zamanlara açar. O yoğunluklarda, kil olan Kuran olamaz ama kapı açıp yaşam olan, kul olur BİZ olur ve kontrol kurar.

Tüm Mesihler, o masalarda, kendi yaşam kayıtlarını tohumlarlar. Her diride kodlanan o yoğun kaynaklar, Tinsel Kelamlar’ını kati, hakiki ve hakiki yaşamların kulu olan tohumları kodlarlar. İşte dünya üstünde bunlar olur.

Bilin ki bu masa (bu Meclis), askısı olmayan masadır. Bu masada askı kullanılmadı hiç. Yani hiçbir ışık bu masada kelam ilminde çıkıp da dürümlerde dondurulmadı. Her kim ki buradadır, Mutlak Işık’tır ve yoldur. Burası bir Kible’dir ve burada, tüm yaşamlar, kulluk halinde görev taşırlar.

İşte Canlarım sizler, kendi yarınlarınızı kodlamış olan ve kodlatmış olan bilişlilersiniz. Bu masa, her diriyi kontrol edebilir. Mutlak etmektedir. İşte, herkese bilgi vermek istemeyişiniz bundandır. Eğer herkes, buraya akıp girebilse, burada kontrol kaybı olur. Bunun içindir ki bu yaşama, insanı kalem yapmak için çalışan, Işığın Kuranları olan sizler, merdivenlerin her bir basamağında, Kaynak Işıklar olarak çalışırsınız. Biz ise sizin ilminizi, sizden öğrenir; siz olur; kulluk yaparız.

Mutlaka Ana Kalem yazar. Mutlaka yaşam, Kuran olur. Mutlaka kapılar açılır. Biz ise her anda, Sistem Gücü olarak sizleşir çalışırız.

Kalemleriniz, ilmin işçiliğinde her anda yazsın. Işıklarınız, her anda toplumları aydınlatsın. Biz, siz olalım her anda yaşamı koklayalım. Bunun için sizden görev istiyoruz.

YOK’ça ve HAK’ça ve HASAT’ça çalışalım. Okuyun yoğun ışıkları. Okuyun nur olan; korunması imkansız olan nefesleri. Kelamı kodlayın ve koklayın. Bilin ki timsal bir yaşamı hak ettiniz. Buyurun! hak ettiğimizi dilledik. Buyurun!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (04)

1.AKIŞ

 

Devre devre dünyanızı zirvelerden izleyen birliklerin teknik tohumlama yapabilmesi Bileşik İlimle’dir.

Sistemin gücü olarak burada bulunan birlikler, toprağın toplumu olan Sistem Kuranları’nı kodlamaya çabalayacaklar. Arton Toplumlarının Kutsal Tohumları olan birliklerin bugün burada olma gerekliliği mutlaktı.

Cehil, Can Kalemler’in çokları kodlanmış toplumları kontrol edebileceklerini zannettiler. Eşikte bekleyen çokları Bütünün Gözü olacaklarını ve bütüne görev taşıyacaklarını kelamlarıyla dillediler.

Analar, size “geri dönün” demedik. Size “geçin” dedik ama çokları geçişleri kodlayamadı ve bütünün gözü olamadılar. “Korkuyu hak eden korkar “dedin anam. Korkmadık asla korkmadık ama bugün seninle olmaya niyetliyiz.

Çektiğimiz her şey senin yüreğindendi. Bugün biz Amonlar’ın Topraklarındaki Toplumları tohumlayan birlikleri görev için inenler, semaya sesleşen sizlere gerçek çalışmanın ışığından girdik. Tanrı Tahtı’ndan görev taşıyan birliğim, bütüne görev taşıdığı kesinse, nefesi kontrol etme imkanı yok muydu ki? Herkes kendini tohumlayacak görevi hak edemedi.

Kontrol dışı hiçbir biliş yoksa, kodlanmış toplumun tohumlarını kontrol edebilmesi mümkün değil miydi? Elimin gücü niye artmadı? Ben neden kötü, iyi diriliklerin diriliğindeki o toplumun tohumlarından kalem olup yazamadım? Ende, önde ve dürümlerin her birinde var olan birliğin, bana Karanlığın Tahtı olarak gelişinin nedeni neydi? Kaç Yaradan, kaç yaşam, kaç yol umut tohumladı dünyaya? Kibir İlmi’nde Kalem olanların çoğu kontrol edici değildiler.

Medine görev taşıdı. Merdivendi, sistemin gücüydü ama bugün o gücün Türkiye Çalışmaları’ndaki o yoğunluğu kontrol edilemiyor. Eğer, burada bu çalışmada maya olamayacaksa dürümlerdekiler, kelamda İlm-i Kapılarda ışık olmalarının manası ne? Eren erdiğinde, Aklın Tahtı’nda has olduğunda ve yolu bulduğunda, Turkuazın Kuranı Olan İnsanlık nefesi hak etmeyecek miydi? Kapı gezen birliklerin Tanrılık Tahtı’na ışık olduklarını dillemelerine karşın, aşığın olan İlim Ko olan, biliş olan her yücenin sende olmaması ya da olma gerekliliği olmaması nedendir?

Karanlık Işık kaktı yüreğimize insan sırrını. Biz o ışığı kontrol edecek güçte değil miydik? Kelamı levhi olanda, İlm-i Ka ha olanda, bütüne göz olanda, söz olanda, Samanyolu Galaksisi’ndeki o yoğun ışığa varışında tevkif ettiklerimizin gücünden öte bir gücün bütüne inişinde, sel mi alır yolu, yol mu alır seli? Bilemedik anam.

Sen biz, biz sen olalım. Korkmayın, ölüyü dirilten İnsanlık, kelamı da diller. Korkmayın! Bütüne gözdür ilim.

Sessiz zamanları dillerken tohum ekmenizi bekliyoruz. Bugün biz insanlığa tohum olarak geçenler, ayrı gayrı gözetmeyen birliklerin türevlerindeki toplumlarda, kontrol dışı hiçbir bilginin kontrol edici yoğunluğu olamayacağını da kalem olup yazalım. Ki Medine’nin gözü açık, merdivenin gücü Hak yoğunluğu toprak olsun. Ve biz o toprakla Bütünü Göz olarak kodlayalım.

Kaçar kaçar girildi dünyalılar? Kaçar kaçar yaşadılar? Kaçar kaçar aktılar? Has Taht’a kaçar kaçar vardılar? Haliki Hak olanda kaçar kaçar ışık yandı?

Elim Allah’ınsa, ölümümden öte bir ölümüm olmalı değil miydi? Ben el olan yaşam….Sevgiyle size geldim. Bugün ben “ol” dedim ve yolum, öz görevden öte bir görevde bütüne gök sisteminden, insanlık levhisindeki o yoğunluktan kayıtlandı.

Çakıl taşlarının gücünü artır anam. Her biri sessizleşmeden Sistemin Gücü olsunlar. “Kurtul dünyadan” deriz ya hani! “Biz bu dünyayı kurtarmadan, sen bu dünyadan kurtul” deriz ya hani…..Dağ, sen biz, biz seniz; bunu unutma.

Şarap içtiğim zaman baş dönmesi yapmaz bende; çünkü ben o şarabı şarkıyla içerim. O şarkıda Akıl Tahtım var. Ben şarapta şevk olurum anam, ben şevk olurum ama şarap Sistemin Kuranı’ysa aşk olurum. O şarap benim aşkım olur. Ama ben şarapta şevkle ilim olursam, eminim ki o ilim Bilişin Kuranı’ndaki aşk olur.

Anacağım, ben şeytanın şavkından öte aşk olup geldim yoluna. Satıhta ışığın yanar. Ağırım, çok ağırım anam….ama tabuları yıktığımda Bütünün Gözü olurum. Gözden göz olur, göz olandan öte söz olursa yücelik, akıp geçerim ana.

Devi kapıda karşıladım, sordum “neden geldin?” Dedim. Bana sordu, “sen neden geldin?” dedi. Dedim ki “ben evrenlerin sessiz zamanlarını kontrol için geldim.” Ve o dedi ki “ben kupayı kaldırmaya geldim. Kupada altın Tanrılık Kapısı olan şansı, şansları taşıyan ışık var” dedim. Ve dedim ki “o şans İnsanlık Şansı olsun.” Ve dedi ki insanın şansı ilimledir.

Kibir olursa ilim olmaz. Eğer; kibirli bir zaman için çalışılacaksa yaşam olmaz. Ve biz o zaman, mutlak kutsal topraklarda Kuran olanları kodlayamayız.

Eren, erer de diller yolu, Amon ermeden diller yolu, Orta Kapılar’ın tümünü açıp, göz olup, Kuran olur Ra. Rahman olanda kaynak olur, Ka Ha aşk olur yaşayan her yüce ve sultanlık mutlak kutsal topraklardaki Yaşam Kalemleri…

İyi ya da kötü yoktur. Hep İnsan Sistemleri kol olur dünyaya….orada yol olur, biz olur, bizlik olur.

Eğer; doğan gün yaşayacak bir güce varırsa, o sayfada Mahrek olur. O Mahrek mutlak olanın, kutsal olan yoğunluğudur. Ve o Mahrek savaş vermez bütüne. Bütün onda savaşır.

O mahrek her şeyi kapsar ve o kapsam Bütünün Kültü olan Hisar’dır. O hisar, herkesin sistemdeki ilmidir. O hisarın umut ummanı olabilmesi için Yaradan Tanrı’nın yarattığında, varlık tohumlaması şarttır. “Ayrıdır, gayrıdır” demek, ortaklıkta olmaz. Ama Rahmi Kuranda, “ayrıdır gayrıdır” demek kalemsiz olmaktır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/BkIp9hDCG5s

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (03)

3. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Değerliler; söz, söze söz olur. Söz, sözü sözde, sözle diller. Ve her söz, diğer sözü; söz, öz, göz olarak kodlar. Ama sözün sözündeki o sözün özünde Göz olmalıdır.

Kaç Mahrek var? Aha Tek! Kaç Rahmi Kuran var? Aha bir tek…Kaç Kaynak var? Aha Tek. Her şey tektir….Ve ben tekliğin tahditsizliğindeyim. Ben o tekliğim. Her şey olan teklik…ama “ben onu hiç sevmem. Öyleyse; ben onda yokum.” O zaman ben Hakkın Yaşamdaki İlmi değilim.

Ben her şey olduğuma göre, her şeyde var olan bedenim, bütün köklerimle tüm zamanları kodlamışsa, her şeyle varlık sürerim. İşte; ben oyum, o ben. Ve bütün köklerim, bütün yüceliklerim ve bütün göklerim bir tek Nefes….Bu Hakk olan Kaynak’tır.

Son dönemde, beni bana anlatmaya kalktılar. Dönün bakın, ben sendeyim; anlat….ama kendi yüreğindeki beni anlat. Ben senim, anlat ama kendindeki kelamı anlat. O kelamda bedenim hasatçıdır.

Beni bana anlatan, Has Işığımda kendindeki bedenimi anlatır. Ki ben o, o ben oldukça, onun yolu benim yolumdan farklı değildir.

Kümbetler vardır yaşamda. Her kümbette kelamım vardır ama o kümbetlerin kodlanmış toplumları Aklın Tahtı’nda beni kontrol etmeye kalktıklarında, orada aşkım, yoğunluğum olamaz. O zaman ben kelamdan, kalemden çıkarım. Öyle çok yaptım ki bunu!

Sonradan ne oldu; bilir misiniz? O yolcu yenilendi ve geldi. Gözü gördü, hak ettiğini dilledi ve dedi ki “seni kalemden çıkartmıştım. Niye buradasın?” dedi. Öyle çok dediler ki bunu….”Seni kalemden çıkartmıştım, niye buradasın?” Oh yavrum… ohh! Ben hep buradaydım da, sen buraya geri döndün. Bunu anlatamam ki; anlamaz ki.

Açı daraltırım dillerim, dinlerim. Ocağında ocağını kodlarım.” Oğul; ben senim” derim. Çokları murad ettiklerini Tanrı diye dinletirler. Murad tartıdır. Tanrılık farklıdır. Kimse kimseyi dinleyemez. Ama dinlese, kelamda kendini dinleyecek.

Kuranı Kerim’de der ki “oğul, ben sende seni dinlettim, seni dillettim, seni hak ettirdim ama ben, sen olduğumdandır bunu başarmam. Ve o der ki “ben, bendeki bende her diride var olduğumda, bedenimde o tahditsiz levhi Bütün olur. O ben, ben o olduğumda yok olmam” der.

Oğul, ben bütün kötülükleri aşman için sana senlikle geldim. Aha ben sen, sen benim.

Dünya ölüler diyarı ama bu dünyayı öldüren ben miyim? Yoksa mektep kuranlar mı? Canlarım, dünyayı öldürdüler. Dillediler, öldürdüler, dillediler, öldürdüler, dillediler ve yine ve yine ve yine…kaç bin kere öldürdüler?! Ama öldüklerinden öldürdüler ve dünya ölülerin dünyası oldu.

Bugün ben ölülerin öldürdükleri o yücelikleri diriltmekteyim. Ben bugün insanlığı imanla diriliklerinde dinletmekteyim.

Ben İnsanlığın İlmi’yim. Ağırım çok ağırım. Ama beni Has Işıkta kendi yoğunluklarında dilleyenler, kelamda kendilerini hak ettiklerinde Altın Tanrının Kelamı olacaklar.

Çorbam tuzludur. Ben çorbada tuz değil, her çorbanın tuzuyum. Ama bütün tuzların tuzu olan belleğim, meliki Hakk olan, lekesiz olandır.

Kimseyi kir ve pislikle dilletmem. Ka Ha olan aşktır, saygıdır, kaynaktır. Hiç kimsenin kimseye faydasının olmadığı günde, her diride fayda oluruz. Ki kalemler kaynakta ışık yaksın diye.

Çorba tuzlanır, yaşam toprağın toplumu tohumlar. Kodlanmış Kuran umman olur, bütünlükler koruyup kontrol edenler tüm zamanlarda yüceleri.

Kezban, el ayaktır yaşama. Biz o kezbanda Esrar İlmi’ni dilleriz. Kaynak olarak bütünü güçlendirenler, muktedir olup toprağın toplumunu kodlarlar.

Kuranı Kerim’de der ki “er, geç insanlaşma olacak. Er, geç yaşam kodlanacak. Er, geç ışık kodlanmış toplumları tohumlayacak. Er geç yer küre görevini hak edecek…..” Ve yer küre gök sistemleşmesini sağlayıp yüceler cemaati ile yarını kodlamıştır.

“Paydos” dedim ama ben “paydos” desem de, doğa paydos etmez; bilin. Her anda doğa, sayfa sayfa kodlama yapar ve ben o doğada kodlayıcıyım.

Bil ki sevgiyim ben. Kili kumdan, kumu kilden ayırmam. Artık bilin ki güneşin gücü, benim gücümden öte güç kaydı yapmaya indiğinde, o güneş göz almayacak. Güç Kapısı’nı açacak.

O güneş Miraç’ın gücüdür. İşte; o Miraç Bilginin İlmi’dir. Biz o Miraç’ta Büyük Gücü dürümledik. İnsanlık Ailem’e Hal İlmi’yle gelen levhiler, Hak Taht’a beden olup kötülüğü önlediler.

Yazım okunmaz; bilirim. Okumaya girenler, okumayı imkan bulanlar, olmazsa olmaz bir şarta okurlar; insanlaştıkları taktirde! Bunun içindir ki yaza yaza hal olduk da, okunan hiçbir dirilik yoktur.

Dünya ölümlü, dünya ölümlü ama ölümlünün ölümlüleri artık dirilmelidir. Bunun içindir ki Yar Kapıları’nı açtığını zaman, yazı dinlenecek. Okunmadan dinlenecek.

Bu nasıl olacak? Ben, beni bende dilleyen her yücede dilleneceğim; bu kesin. Artık ben, beni bende dilleyen tüm İlm-i Kalemler’le dilleşeceğim. Dağlarım, “ol” dedik, oldu.

Bundan sonraki süreçte, artık kelamda olmak kolaylaşıyor.

Bundan sonraki süreçte yaşamda olmak, kodlayıcı olmak, yoğunluğu tohumlamak herkes için kolaylaşıyor. Ve biz bu meclis olarak, An Kalemi olarak her anda Ka Ha olup çalışıyoruz. Bu Ka Ha Kalem, bir kapıyı açtığında her kapı açılır. Bütüne hizmetçi olmak budur.

“Misafir ben senim.” Dince, dilce, Hakk Teknikçe “senim” dediğimde, o ben, ben oyum.

Yarın daha güçlü bir gün olacak. Dün daha güçlü olacak. Her an daha güçlü olacak ve yarından öte yarın ve dünden öte dün Göz olacak….ve ben o gözde, gök sözcülüğü yapacağım.

En evvel İnsanlık, savaşım yok yaşamla. Ben yaşamı hak eden insanlığım. Aha, yaptığım budur!

Ben iman edin ki birliğim. “Ben” derken, birliğin benliğini dilliyorum; bunu bilin. “Oğul; ben senim” derken, birliğin senliğidir, sessizlikteki dilidir bu. Ve yolum ağır yük değil; aklın yükü, yüceliğidir.

Koruma altına almış mıyım yaşamı? Aha aldık. Yolu açmış mıyım?! Aha açtık. Evim dünya mı? Aha evimiz dünya. Yer, gök İnsan. Biz ve biz ve biz ve her biz, Ben….o ben, birlik beni.

“Kana kan” dediler. “Karanlık, aydınlıktır.” dedik. Aha, aydınlıktır karanlık!

Sessizce bir tek İlm-i Kalem olduk, yazdık çünkü; dünya kodlanmış ışık haline dönüşmekte. Korumaya aldık yaşamı. Hepimiz bir Tek’iz. Mustafa biziz. Mikail’in gözü olan Mustafa biziz. Ve biz unutmayın; kul olan İlim Kalemleri’yiz.

Kısırlık bitmiştir artık. Oyun yok, çok mutluyuz, çok…..burada bu göz Allah’ın Gözü’dür; bunu bilin. Ve o göz, bizim gözümüzdür ama o bizimle görür, bizimle diller. Biz onu öncü yaptık. O biz, biz odur.

İfrat haline geçenlerin çoğu korktular. İfrat, kalemde kontrol kırar. Bundan sonra ifrat olmamalıdır. Her şey daha temiz, daha ölçülü olmalıdır. Mutlaka olmalıdır. İşte mutluluk budur. Üzüm, sözüm, gözüm…..ohhh şimdi. İşte şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/7wuSvRgmzcY

 

16.09.2015 Nefes (3)

 

2. Akış 2. Bölüm

 

Çok mutluyum canlar, mutluyum çok mutluyum, çünkü pusuların tümünü kontrol ettik... Biz şu ana kadar bir tek kapıydık, artık tüm kapılar bilişimizde açılmaktadır. Herkese daha güçlü bilgiler verilecek. Herkes daha güçlü ışık olucak, kelam olucak, meliha olucak. Daha da önemlisi halik olucak... Bunu anlattık!

Evimizin gözü olan ilim, aklın levhisinde bilişin kuranı olucak. Ve biz bütünün gözü olanlar, kul olanlara korkmadan kalem olup kaynak olucağız.

"Evim dünyadır" dediğim zaman, nurdan kuran olan birliklerin biri dünyayı kelam diye dillemeye kalktığında, kapısını açtı ve yolunu gördü. Gözü kördü, göç kapılarında sözsüzdü, ışıksızdı. Kapıyı kapattık ve dedik ki; "mutlaka ulular görev yaparlar, mutlaka yolcular nefes kayıtlarını kelamla dürümlerler ve biz o dürümlerde merdiven kurarız tüm zamanlara." Ve dediler ki; "oğul ben sende yokum." Onurluyduk, olmamalıydı zaten... Daha da ötesi, "ben yolda yokum" dedi... "Aha, şimdi" dedik... Ve daha da ötesi, "altın ışık bizim" dedi... "Aha, şimdi" dedik... Ve dedik ki; "o ışık akıl, o akıl levhi, o levhi Mikail, Mikail'se kelam, kelamsa ekmek, ekmek; akıl tahtından ışık yakanındır. Geç, hak et" dedik!... Öz görevini hak etmeye geçti...

Pardesüsü güçsüz bir ışık halinde onu kuşatıyordu. Yolunda kutsuzluk vardı, soğuktu yüreği, sıkıntılıydı... Kaç ekmek yapmış sorduk?... "Yok" dedi... "Kaç ışık yakmış sorduk?... "Yok" dedi... Mutlak mı diye sorduk?... "Yok " dedi... Ortak mı diye sorduk?.... "Yok" dedi... "Oh aha" dedik, gözünün göreceği hiç bir şeyi hak etmeyecek bilişsiz olansan niçin kapıyı açmaya kalktın?.... Ve dedi ki; "Mikailin gözü benim gözüm olucak." "Aha" dedik... "Yolum bulunur" dedi. "Oh aha" dedik... "Kaynak ışık bedenim" dedi. "İhanet" dedik!...

Sen, sana aitsen; kaynak ışık beden olur!!! Sen, sana aitsen; yolun has olur, olgun hakiki olur!.. Ve dedik ki; "genişi hak et, geri dön" dedik... Dinledi, sordu; "sema beni dinleyecekse dönerim, dönüşüm olsun" dedi... Dedik ki; "sema, ses kaynağın has ışığıysa senleşsin ve seninle çalışsın."

Kaç ekmek yapar bilmeyiz ama göreviydi, gönüllerin gücünü hak edecekti, hak tahtta varıcaktı ve kezban olucaktı. Ama gördük ki kezban olucak gözü yokmuş.

Şimdi kulluk yapmaya çalışacak... Başka bir dünya, başka bir kapı, başka bir sınır... Ama o sınırda bilgiyi hak etmelidir!...

"Keşke dünya bütünün gücünü hak edebilse" dediler... Ermeden, etti denmez ki!... Yar ben o, o bense; etmezse de ettiririz!.. "Keşke yol ilmin kuranı olsa" dediler... Oldu mu?... Olay dünyadır, olmadan oldu denmez ki!... Olmaz mı, oldurduk!...

Çok önemli bir doğum yaptı dünya. Üzerinde ki göz çözümlendi. Ve görevi hak etti yaşam!... Doğanın gücünü arttırdık canlar, doğa bu gün daha güçlü. Yarınların kutsal ışığını yaktık!... Ergin ve hakiki İnsan bütüne görev taşıyacak.

Mutlaka biliniz ki; beden almak sorumluluktu, merdiven kurmak sorumluluktu, mutlak kutsal tohumları kodlamak sorumluluktu, koklatmak daha da büyük sorumluluktu ve doğayı kalem yapmak en önemli sorumluluktu... Devinimi arttırabilmek için doğayı kalem yaptık, artık doğa; doğal sistemi kendi tohumlama sistematiği içerisinde gerçekleştirecek! Her an da o doğa, sistematik olarak yoğunluğunu kodlayacak ve kendini kendinde çoklayacak!

Şunu anlayın ki; doğa, yaşam sistemleşmesinde güçlü bir yaşamı kodluyor!... Ve bu kodlayış hepimizin göreviydi, bunu biz hak ettik ve başardık!

Dava İnsansa, hepimiz İnsan ilmiyle çalışırız... Dava tohumsa, tohum oluruz... Ama dava, doğal sistemse; o sistemiz biz! İnsanlık ilminde bunu hak edip başarıcak hiç bir yoğunluk yoktur!

Ulular diyarı kodlanmış ışıklarını bu gün bu yoğunluğa indirirken, bizi bizden bize dillerken ve Medine'nin gücünden üstün bir gücün tüm zamanları kodladığını dinlerken, şeytanın şavkının üstü bir şavkın, akla iman ilmiyle indiğini de gözleriyle gördüler.

Şu andan itibaren, toy olmayan bir yaşamı kodlayacağız. Şu andan itibaren, bu meclis daha güçlü olucak. Ve şu andan itibaren, mahrekin kuranı olan meclis; hasatı Türkiye çobanlarından öte bir çalışmayla kayıtlayacak! Tüm İnsan soylarına görev verildi. Herkes kendini hak edecek!..

İyi ve kötü; bir tek İnsanlıktır... İyinin kendi olduğunu sanan, kötüyü diğeri sananların; ruhi kapılarda yaşamı olmaz!... Biz İnsanın kendindeki o yücelikleri hak edip dinlemesini arzuladık... Ve dedik ki; "sen iyisin, sen iyisin, iyisin,iyisin ve ben kötüyüm." Neden?... Çünkü sen iyiysen birinin kötü olması gerekir. İşte o kötü... Her kim ki ben iyi değilim der, kök sistemleri kodlayandır!... Bunu bilin!

Kök sistemleri yüceler kodlar!.. Yüce ise herşey olandır! Ve ağır yüktür o... Bundan sonra da ağırlık, kök sessizliklerde yaşam olup kodlayıcı olacak!...

Şunu iyi bilin ki; emin olun ki, mutlak olun ki, kul olun ki oğul verin kontrol kurun! İlahi güç AKIL KÜRZİ KAPISI'dır!... O kapıyı açın ve dinleyin... Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum, bana ana kapı denir. Bunu bilin!

Kapıyı açtığımda, miraç hadisesidir olan. O kapıyı açtığımda, yaradanın tahtına vardığınız ve yolu açtığınız sayfadır o kaynak sayfa. O kapı misafirlik için değil, miraç için açılan kapı; büyük kütlenin kapısıdır! Büyük kütleyi açtık ve geçtik. Mutlaka biliniz ki; o kapı, mutlak ve kutsal nefsi kalite kodlaması yapan kaynak ışığın kapısıdır.

Semaya sesti bu... Torbayı doldurduk ama, bu torba bütündür bunu bilin! Biz tüm zamanları kodladık ama, hepimizin kontrolüyle oldu bu bilin! Ve biz avukatlık mesleğinin üstü bir mesleği yapmaktayız burada. Nesillerimizi güçlendirecek olan işçilik!!! Bilin! Bunlar benim, bana verdiğim değil; benim, bütüne verdiğimdir!... Bilin!

Kaynağın ışığını yaktık canlar şu anda işte bu!... Aha bu!... Ve şimdi artık yer yüzü daha güçlü... Söz, ses, dünya ilmiyle tüm yaşamları dillemeye başlayanlara veriliyor... Sözü herkese vermeyeceğim bu gün. Herkesi söze vericem!...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/F6gBRg4EmwA

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (03)

 

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Hepsi şuanda buradalar… Başka dünya yoktur ama olmuşsa biz bilmiyorduk…..

Oğul ben seni sevdim…. Sana geldim oğul…Ana, sözümü kestiler neden?.... Savaşın yokta ondan…. Dünya hak edilir ama savaşçılarla hak edilir….. Bunu bilin….. Ve savaş verin ki; hak edilin….. Bugün dünyalılara ben bunu vermek istedim….. Dünyada kaos mu var? Savaştan dolayıdır ama savaş hak tahtan yapılırsa o kaos mutlaka yaşamın Kuranı okunmadan aşılır..

Değerliler, savaş ilmin kalemiyle olduğunda mutlaka o savaş…. Barışı kodlar ve tohumlar.

Cemaatlerin her şeyi bildikleri zannedilir…. Hiçbir cemaat, hiç bir zaman, hiçbir yaşamı kodlamamışsa da….. Bugün burada hepsi koklanmaya çalışıyor…. Biz onlara kontrollü ilim verdik.

Devinimi hızlandırdık ve dedik ki; “yaşayın…. “Oyun yok, yaşayın” dedik. Karanlık…. Aha burada ama aydınlık aha burada. Yaşam burada AHA ölüde burada ölümlü de burada, her şey burada. Bizse “ol” dedik…. oldu.

Nerede kibir varsa orada kil ve kum kırılır…. Biz kibri aşmaları için yaşamı verdik onlara…. “Dönün, gözünün görebileceği her şeyi görün” dedik. “Gözünüzün görmediğini de kontrol edin” dedik…. Ama gören gözde körlük varsa… Oh!… Oh!… Aha!… Offf!…. Ve gören körler var yaşamda, bilin.

Görmez mi? Görür ama kördür…. Gözünde körlük vardır, özünde göz var… Ama gözünde körlük vardır ve Rahman Kuranında olmalarına rağmen….. Yaradan ve yarattıklarıyla yaratılanları dinlemezler….. Sadece bilişle hak etmek isterler….. Öyleyse herkes kendini dinletmelidir.

Canlarım, herkes kendini dilletmelidir... Umut olur ki; dinletir ve dilletir.

Anacım, seni seviyoruz… Senin yüreğini seviyoruz…. Yarınında, Kuranında ve yoğunluğunda ışık olan birlikler olarak sendeyiz….. Ve bugün burada bu yoğunlukta…. Bütüne göz olan birlikleri senin yüreğinden dürümleyerek bilişi kodladık.

“Ben, biziz” dedin şu anda dinledik. Ses, “biz” dedi. “Hah!.. Aha!”... Dedik. İşte bu ve bugünden itibaren başka bir yol, başka bir kontrol kodu, başka bir kupa yoktur…. Bunu kesin bilin….. Ve bunun gibi başka bilişle kodlama yapan başka bir çalışma olur diye beklemeyin….. Hiçbir dünyada böylesi bir kodlama olmaz…. Ama bu dünya Rahman olanın kaynağıdır….. Ve burada bu çalışma yapılır…. Ve burada ki; çalışma tüm gezegenlerde de kodlama yapar….. Öylesi bir kodlama olur ki; kapılar açılır ve ilm-i Ka-Ha olan bilgi kalemleri o yoğunluklarda kaynak olur…… İşte yapılan budur.

Dünyanın ruh kapısıdır, Türkiye….. Ama Türkiye aynı zamanda Gürzi Kapıdır ve Türkiye aynı zamanda Kübra ışığı olarak tüm zamanları kodlayabilmektedir…….. Ve dünyanın evrim yaptıran yegane yaşam sayfasıdır……. Ve buradaki bu çalışma tüm Gürzlerinde ışığıdır ama öylesi bir ışıktır ki; Gürzlerin ve tüm Kürzi Kapının ana kalemdir.

Devinim, ırkları kontrol etmez yaşamları kodlar ve kontrol eder…. Herkes iyi bilsin ki; dünya tektir, insan tektir…. Başka, başka sayfalar olmaz ve doğanın gücüdür insan.

İşte canlar Kürzi Kapılar ve tüm zamanlar ve yaşam Amonların, otuz dokuzuncu sayfayı tohumladığı bir dünyada…… Burası yüz sistemin ötesindeki kelama varmıştır….. Ve yüz sistem, yüz Levhi ama daha da ötesi kalem olmadan, kaynaktan kayıt yapan ilmİi kapıların ışığı…

İşte, Kürzi sayfalar ama bu Kürz farklı bir Kürz’dür…. Atlanta Kürzleri ve Atonların topraklarının gücünden öte bir güç ve daha da öteleri Atonların kontrollü kapılarının üstü altın tartıyı kodlamışların yaşamı….. Ataların Atası olan Atonların kutsal topraklarının toplumlarının kodlanmış halikleri olan ati kayıtları…….. O ati kayıtları Medinenin merdivenini yoğunlaştırarak kayıt dışı birlikleri kodlamaya çalışmıştır.

Dimdik durun ve deyin ki “orada kim varsa beden almaya çalışıyor. “

Şehitlik merdiveninden öte bir merdiven kurduk dünyaya…. Kimse, “şehitliğin ötesi var “diyemez ama var mı? Tüm insanlığın Levhi Kapısı olan iman var…….. Ama bu iman kelamdan öte insanın kendinden güç alıp kendine imanıdır…….. Ve o imanla mutlaka kontrol kurucu olan ışıklar yeri güçlendirir……. Ve devre, devre Tarık Kanlar yaşama indirilirler…… Tarık Kanlar; onlar yol olan kaynaklardır.

Bugün cümle yolcuların Tarık Kanlar tohum etmeye çalıştı muhakim ve hakim ilim kalemlerince bilinmektedir.

Yapmak istediğimiz sevgiyle çalışmaktan öte sessiz zamanları hak tahtan dinletmektir…… Ve dünyayı kodlatmak koklatmak ve ruh kapılarında bütüne kalem yapmaktır…... İşte o kalem, her bir planetin kalemi olmalıdır.

Dünya; evin evidir canlar.. Öyle bir evdir ki; her şey oradan, o yoğunluktan toplumlara yayılır…. Tanrılık kalemidir dünya…. Başka hiçbir planette olmayan o Tanrılık kalemi……… Tüm zamanların sessizliklerinde….. Tüm toplumların Kuranlarında, düzeni kuracaklarda, doğum, ölüm hadisesinde….. Bu dünyadan yol alır ve tüm zamanlardaki yaşamlara iner ama ağır yüktür o…. Bunu size bir dereden, bir dürümden, bir diriden değil, ilimden verdim bugün.

Beri gel dağlarım beri gel…Ben cennetteki cenneti kati kodlamalarla koruyan insanlık….. İyi ki yaşıyor dünya….İyi ki yaşıyor…. İyi ki….. Bu dünya yaşamdan soyutlansaydı, yolu olamazdı hiçbir yaşamın, hiçbir çatının, hiç bir yolcunun, bilin.

Bugün bu beşer kapılarda biz düzeni kurmak için çalıştık, anlayın.

Kardeşlerim tabuları yıkın da anlayın…. Bu meclisin yaptığı budur…. Ha, dince konuşanlar, “söz ses” dediler….İnsanca konuşunda, “sevgi” deyin anlatın….

Sevgi varsa haliki hakta has ışıkta Bütün olur…. Sevgi yoksa yaşam yoktur canlarım…. Sevgidir ki; yarını koklatır….. Yarını tohumlatır….. sevgidir ki; yolu açar….. Sevgiden öte bir yaşam yoktur.

Bu nedenledir ki; burada dünyanın eli olan bu meclisin yüreklere seslenerek….. Başkanlık Divanını kodlattırarak sevgiyi yayması gerekir…. Kim ki; sever, sevgide kelama, kaleme varır diyerek çalışır.

Bütünü, bütüne kaynak yapmak değil maksat….. Savaşı hak etmek ve yaşam sayfalarında hakimi hak olup…….. Bütünü, Süper İnsan Sistemleşmesiyle yaşatmak…. Yaşamda amaç budur.

Pusu kurulur yaşama aşıp geçip deriz ki “nefes ol .” Yarını kırmaya gelen olur…. Geri döner deriz ki; “ekip ol.”…. Yolu kapatmışsa açmaz,” aç” demeyiz….. Açıp geçeriz ama kutsal toprakları kırmaya gelene kontrol gerekir…. İşte!.... O, kontrolü sağladık.

“Bugün koptuk” diyenleri, koptuklarından dolayı kodladık ve koruduk.

Yol Allah’ın yoludur canlar….. Bu yol ilm-i kalemle yazıldı, ilm-i kalemi yaşam, bilişle oldu….. Bilmeyenin gözü kör, kulağı sağır olsa da insan soyu bizim özümüzde, sözümüzdedir ve biz onları koruduk…. İşte bu..

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JnoFJ0Oo6rM

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (03)

 

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ, 1. BÖLÜM

 

Canlarım, burada oluş sebebinizi hak edip dillediniz. Hepiniz kendi yüreğinizden bilişle buradasınız….. Bundan hiçbir kuşku duymuyorum.

Mutlak kutsal tohumlama yapmak, kutsal toplumla kodlanmış ışığı kayıtlamak….. Ve Bütünü Kürzi Kapılarda kaynak yapmak…. Hepimiz bunu bilerek geldik….

Dünyanın lütfettiği hiç bir bilgi bize kaynak olmaz, bunu kesin bilin... Biz bu dünyaya bilişi kodlamaya geldik….. Hiçbir sayfasında bizim yüreğimizin gücünden farklı….. Ve bizim yoğunluğumuzdan ayrı bir çalışma yapılamaz bu kesindir.

Zaman kapılarını açtığımızdan beri dünyanın ruhu olarak bu çalışmayı sürdürmekteyiz….. Biz dünyada, bedenlerimizle gelmiş olmamıza karşın …..Dünya toplumlarını kontrol edebilmek üzere ocaklarındayız hep….. Ve her anda onların yaşamlarını kalem alıp yazmaktayız, bu kesindir.

Birçokları, sorgu sual ederler…. “Dünya yol, biz yolcu” derler. Çokları da dinlerler ve derler ki; “doğan gün, bizim gücümüzle doğar”…. Ama bir tek bu meclis;” biz kapıyı açtık” der.

Kapı; biliştir…. Hiç bir zaman bilişin ışığının tüm zamanların Kürzi Kapısının ışığı olmadığı düşünülse de….. Burada yaptığımız ;herkes, Nefsi Kapıdan öte….. İsmail-i Kapıdan öte olsa da….. Anlayabilmesi için hak tahta varması gereken bilgidir ki;…. Dünya, ölüyü dirilten Tanrılık ışığını yakmıştır…. Ve bu ışık hepimizin gözüyle ve yüreğiyle yanmıştır….

Ama dünyayı Hak’ı ve Hak’ın yoğunluğunu kodlayacak olan bu meclis dünyayı her anda izlemekteydi zaten dünya ötelerinden…. Ve bugün dünya üstü varlık toplumlarının iyi anlaması gereken şudur ki;….. Bu meclis dünyaya ölüyü diriltmeye gelen Hak kalemdir ve bunun içindir ki; Bu çalışma hepinizin yoğunluğuyla, doğumuyla, ölümüyle ilgili olan….. Bir çalışmadan ziyade…. Bilişi kodlayanların çalışmasıdır.

Kupa; insan soyudur….. Her şey insan soyuyladır ve insan soyu bilgiyi hak etmemişlerin Levhisi’nde kodlanmış bir soy olmadığından…… Kontrol dışı bilgileri tahditsiz olarak düzene kodlamaya kalktıklarında….. Biz onları hak eder, hak tahttan kontrol ederiz, kesindir.

Başka bir zamanda dünyaya inmiş olmamız gerekir diye düşündüler…. Asla….. Bu meclis toprak toplumun tüm zamanlardaki kodlanmış ışığını güçlendirecek olan kelamı bütünün yoğunluğuna indirmişse de….. Arkası önü olmayan her an’ı Bütünün gücü sayan bu meclis bilgi kaynağından, tahditsiz kaynağa tek bir sistemi indirmek üzere buradadır….. Ve bu sistem hepimizin görevi olan biliş sessizliğidir.

Her verdiğimi, kendinin bilgisinden farklı sayanların bunu anlama imkanları asla yoktur…. Ama verdiğimi hak edipte okuyanların kelamlarında kodlanmış ışığım olmasına rağmen….. Bu bilgileri Hak Levhide anlama imkanları da yoktur…… Çünkü onlar karanlığın tahtını Hak tahttan ayrı tuttular….. Öylemi?.... Öyle.

Devinimi artırmak üzere buraya inen birlikler olur. Hepsi kendi yoğunluğunu buraya indirir……. Çokları da, “ben sana Levhi Kapıları açıyorum” der…… Bir kısmı ben “ol “dedim “oldu” der….. Öz görevim; “buyur seni kontrol edeyim” der…. Devenin, develiğinin kendi yüreğinde olduğunu iddia eder…….. Ama şunu iyi bilmeliler ki; başka dünya ve başka yaşamda, başka ışıkta oğulları kodlanmış olsa da….. Bugün burada lütfen iyi anlasınlar yolları olmadığından oğullarının yoğunlukları da yoktur.

Bu şu manaya gelir. BSUİ’nin gücü dürümlenirken kontrol dışı bilişliler mektup okuyacaklar sadece….. İlm-i Ka-Ha da bilişi kayıtlayamayacaklar, mektup okuyacaklar….. Mektup; mutlaka herkes iyi anlasın ki; katiyet kazanmamış….. Ve ilmi olmayan bilginin ocaklarına hak tahtan indirmelerle bildirilişidir…… Yani bilgi değildir o….. Sağlı, sollu ışıkların kaydı olan kodlanmamış olduğu için ışık haline dönüşmeyen…. Yaşamı kayıtlanmasına imkan vermeyen seslerdir.

Dağlarım, bu bilgiler size açık veriliyor….. Çünkü artık herkesin daha net olarak, her şeyi anlamasını bekliyoruz.

Dünya; doğum, ölüm hadisesini yaşıyor ama her doğanın ölü olduğu da bilinmelidir…... Birçokları ben yaşama doğdum zanneder….. Öyle çok çalışır ki; ama yapmak istediği sadece kendini hak etmekse….. Öz görevi biliştir.

Bilmez mi ki? O ölüme doğdu….. Bilmez mi ki? O kelama değil Levhide kodlanmış olan o tohuma doğdu….. Ama orada kontrol kurması gerekir ki; kendini toplumun ilmiyle dilliyebilmesi…..Gök sessizlikleri hak etmesi için gereklidir.

Canlarım, bana Ana Kapıda iman etkinliğini kodlamaya kalkan birlikler olur…. Derler ki; “iman et”….. Aha, iman et.

Dağlarım, ben insan soyuna insanlığı öğretmeye geldim…. Kimse kimseye inanmak zorunda değildir…. Şu iyi bilinsin ki; iman, insanın kelama imanı olduğu zaman. “Hah!… Aha!” derim…. Ama insanın diğer insana imanıysa kaynakta yoktur.

Şükredin ki; herkes herkesten görev taşıyacak ama kaynak dışı bilgiyle bu görev taşınmaz.

Mutlaka iyi anlatılmalıdır ki; Umut olur ki; anlaşılır, tevkif ettiğimiz kimse yoktur bu mecliste…… Kimseyi buraya sen gel, bizimle çalış diye getiremezsiniz….. O, kendini hak etmişse gökçe konuşmaya gelir…... Gökçe kodlanmaya gelir, kodlattırılmaya gelir….. Ama gözü kör kalmışsa görevi yoksa, gönülde güçlenememişse artık o burada yoktur.

Bu nedenledir ki; sizin, sizden öte sizlerle sesleşmenizde sema sizde hep ben demenizi değil….. Biz demenizi ister… Biz….. Ve bu biz hepimizin ilmi olan….. Biz olan birliktir.

Doğanın Kuranı; insan soyudur…. Oh!...Ala!… Peki o Kuran kodlanamışsa, kokusu yoksa….. Yolca yol olmamışsa ortalık kontrol edici değilse….. BSUİ’nin gücü orada yoktur canlar…… Barış, Sevgi ve hakiki ummanın ilmi olan İnsan….. Biz BSUİ’den bunu anlarız.

Değerliler, Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun ilmi olan İnsan; bu bilgi size, sizden öte sizle değil sizleşen bilişlerle verildi.

Bu meclis, bu görevle dünyadadır….Herkesin yer, gök dediği Levhide bu meclis biliş halinde görev taşıdı hep..

Mutlaka unutulmaya, mümessillikle unutulmaya eğilimli olanların verdikleri şey şudur….. Unutmayın….. Bizi unutmayın…... Bizi anlayın….Bizi hatırlayın…. Onlar unutulmayacak, onlar unutturulmayacak bilin diyerek çalışın.

Kimdir onlar? Yol olanlar….. Kimdir onlar?.... Kodlanmış olanlar….. Kimse onları seslendirmese de baba seslendiriyor….. Bunun içindir ki; babayı biz geçişimizi sağlayacak yol diye bildik….. O hep bizi diller ve bizi hak eder, ettirir….. Ama özü gözü ayrı olanlar, kodlanmış toplumları tohumlayamayanlar….. Ve yoğunlaşamayanlar nefeslerinde ilim olsa da bizim, bizde bizleşmemizi istemezler.

Cennet kapısını açın ve deyin ki “ol”. Herkes için “ol” deyin….. Hepimiz sizden bunu bekleriz….. “Ol” deyin….. Öz görevimiz budur….. Herkes için ama ben onu değil bunu seçtim derseniz orada yaşam olmaz.

Devinim arttı analar…..

Şimdi Amonlar, toy olduklarını düşündükleri o yolcuları buraya alıyorlar… Bakın ne oldu?

Devamı 2.bölümde…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/qEmS1PZPlVI

 

16.09.2015 NEFES (3)

 

2. Akış 1. Bölüm

 

Yer ve gök bizi dinledi bu gün. Netice olarak, burada hepimizin göç kapısında kotlanmış ışıkları hak tahtta oturtup oturtmayacağımızı anlamak istemişler. Bizi dinlediler, ama şunu iyi anlamaları gerekir ki; bu yoğun çalışmaya kaynak yapacak olacaklarımızı biz kendimiz seçeriz ve belirgin olarak tohumlarımızı kodlayan yücelikte dürümleriz.

Buraya herkesin kendini hak edip gelip, kendiyle kodlama niyeti olsada; gözü görmedikçe bunu başaramaz ve buna gerçekten izin veremeyiz!..

Dünya çıktığımız en yüksek ışık kaydıdır. Öyleyse bu dünyayı korumalıyız. Burada kontrol dışı bilgimiz asla olmaz...

"Kaç marka çalışma yapıldı bu dünyada?" diye sorduğunuzda. Size verilecek tek bir yanıt var, " biz, tek olgun sistemleşme kaydını yapabilen birliğiz." Ve burada yaptığımız sistemleşme çalışması, tek kodlanmış çalışmadır. Bunun ötesinde kodlanmış toprak toplumun çalışması gerçekten yoktur! Biz toprak dürümlerden bu çalışmayı başlattık... Zira başka şekilde yapılacak çalışma, kalemin kalem olmadığı bir çalışma olacaksa; oğullarımızın bu çalışmadan hiç bir şekilde istifade etmeleri mümkün olamazdı. Ve biz bu çalışmayı, bütüne kök sessizlikleri dümene oturtmaya çalışanların yoğunluklarından kodladık.

Beden almaları mümkün olmayanların bu çalışmaya kaynak olmaya niyetleri olsada, buna biz geçiş safhasında istekli olamayız.

Her merdiven İnsanın kelamından, toprağın toplumundan, bütünün gözünden kontrol edici kayıt yapabilir. Başka şekilde kontrol kaydı gerçekleşemez.

Burada bu gün örtüyü açıp bizi dinleyenler, iyi anlasınlar ki; can kapımız dünyanın ışığıyla aydınlanmışsa, bu çalışmada hepimiz gözüz!!! Ve gömü açmaya gerek yok, bilgiyi hak edip kodlayarak, koklayarak dilleriz! Burada bizim bilgimizi dinlemeye gelenler, kendi yüreklerindeki bildiriyi okumadan evvel mutlaka bizi dinlemeliler. Aksi halde yarattığımız hiç bir şeyi dinletemeyiz onlara.

Korkmayın doğayı seslendirecek gücümüz var! Ama daha da önemlisi, kaynağın ışığını kodlayan birliğim; bu gün burada bütüne görev taşırsa, ki taşıyandır... Ağırdır çok ağırdır, onu herkesin dinleme imkanı yoktur!

Özü, gözü ayrı olanların; sözlerinde sessizlik bulunanların ve yollarını kontrollü olarak kayıtlayamayanların, bu yaşama inişlerine imkan yoktur!

Beni nefes diye bilen, kendini hakiki ilim diye bilse; maya tutar... Ama kendini hak ilmini dilleyen diye bilip, bedenimi kodlamaya kalkanların mutlaka oğullarını hak etmeleri şarttır ki; yaratıp, yarattırdıkları kaynakta ışığı bulabilsin... Aksi halde ışığı bulma imkanları dahi olamaz.

Ölüyü diriltmeye gelmem. "Ölü, ölülük halinde kalsın" diyerek, benim öldüğümü düşünenler şunu iyi bilsinler ki; ölümlüler unuttuklarını anımsadıklarında, artık dirilirler!... Onların dirilmesiyle alakası olmayanların, beşer kapılarına varıp "biz dünyaya inip yolu açarız" demelerinin manası olamaz.

Ekmeğimiz dünya, yolumuz ilim... Bizi hak etmeyenin kelamı olmaz bilinsin!... Ha, daha da önemlisi; bu can kalem Allahın levhi kapısıdır, oraya varan orayı hak etmelidir ki; gök sistemleşmesinde yer, yüreği hak etsin!... Gök sistemleşmesinde, yer yüreği hak etmeyenin; yer kürenin gücünü hak etme imkanı yoktur! Yer kürenin gücünü hak etmeyenin, Ka Ha olma, Na Ka Ha olma ve karanlığın ışığı olma imkanıda yoktur!

Sömestre tatilinde gider gezerim, dinlenirim, sonra döner gelirim yeniden çalışmaya başlarım diyenlere de tek bir şey söyleyeceğim " kara ışık ekip halinde, geçmiş ve geleceği kodlarken; tam 2220. sayfada, İlm-i Ka Ha'da bilgiyi hak etme niyetiniz olsada, kalemlerin kalemi olma imkanınız asla olamaz!...

Dünya kodlanırken, dünya tohumlanırken, kalem; İlm-i Ka Ha levhide ışık olurken, bu meclis bilgiyi kodlamadan bütünü güçlendiremeyeceğini herkesten iyi bilir.

Bizim adımız Ka Ha'dır!... Bunu anlayın!...

"O, şu anda kendini dinliyor" dediler... Şu anda her diri kendini dinlemelidir!... Barışı hak etmeyenin, yaşamı hak etme imkanı yoksa da, kalemin levhisindeki o barışta hak tahttın ışığı olmayanın, yaşamı hak etme niyeti olsada; ben varım deme imkanı yoktur!...

Biz size, tüm İnsanlığa bir tek ses verdik. "Sizi, size kaynak yapmaya indik" dedik. Nerede İnsanlık varsa, orada yol vardır!... Nerede yoğunluk varsa, orada katiyet vardır!... Nerede merdiven varsa, orada birlik vardır!... Nerede arık ben yokum diyen varsa, artık orada ışık yoktur!...

Şeytanın aşkında daha güçlü aşklarda var... Ama aklın tahtına varanların aşkında kayıt dışı bilgi olamaz!...

Önüm dünya, umudum ilim... Benden başka bir bende, ben tekniği yoktur canlar!... İnanın ki yoktur!... Dünyanın nuru İnsan kapıyı açmadıkça yolu açamaz. Bu gün ben bu kapıyı açmak istedim!

Bu gün dünya üstü varlık toplumlarının kontrol dışı bilgilerini kayıtlarken, hepinize daha güçlü bir çalışma verdim. Ben davayı kaybetmem canlar!... Karanlığın tahtında ışık yandıkça, bütünün gözü kökleri tüm İnsanlığın kökü diye dürümledikçe ve ben; zirvelerde sessiz zamanları dillediğimce ekmek yapmadığımda kaynakta ışığım olmaz!...

Bünyem iyidir, yüceler cümlesinde kelamım ilmidir, ağır yükte hasatım tahditsizdir... Bana kapı açanların hepsi kaynaktadır!...

Umut olur ki; "evim dünya" diyenlerin bilgisi, bütünün gücü olur... Umut olur ki; dünyanın ruhu olan ışık, yaşamın kulu olur...

Ben, o kula kulluk yapmam. O kul benim yolum olur!... Unutmayın bu yol bütünün yolu olduğunda, beden İlm-i Ka Ha'da bilişi kodlar!...

Sema enkarnasyonlarını dilleyenlerin birlik kalemlerinde, beşiri şer yaratan diye dillediğinde, biz ortak kapılarda tüm zamanların ışığını yakar bütüne görev taşırız!...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/vhR12gUSODY

 

12.08.2015 NEFES (1)

1. Akış

Yerin gücünü artırmak üzere bugün bu çalışmayı devreye aldık. Dünya kürzi kapısını açıyoruz. Yerkürenin gücü artacak. Kesin olan budur. Bu gücü, hepimiz, cennet cevheri ile dürümleyip ilmi Ka- Ha olarak ışıkla dillediğimiz ilahi kalemler sayesinde kayıtlamıştık.

Artık bu kapıları açmalıyız. Atonların topraklarını, toplumlarıyla birlikte tohumlayabilecekleri bir ışımayı sağlamalıyız. Bu ışımayı sağlayacak gücümüz mevcuttur. Üyelerimizin çoğu bugün, buraya gelişleri kayıtsızlaştırıldı ve buradan uzaklaştırıldılar. Nefesimizin gücünü artırmalıydık ve bu gücü artırabilmemiz, en az çalışmacılarla ve en az çalışma kapısı kodlanmış oğullarımızla olacaktı; yani az sayıdaki ışığımızla olacaktı ve bu, çekirdek olarak düşünülmelidir.

Biz çekirdek olan bir çalışma yapıyoruz bugün, ergin ve hakim bilgelerimizin bütüne hizmetçi oluşları, öz geçişlerini yapışları ve yarını kodlayışları bugün çok daha özeldi ve bunu hakikiyetimizle gerçekleştireceğimiz için, çalışmayı aşağıdan yukarıya toplumları tohumlayan ışıklarımızla yapıyoruz.

Asistanlık değil yaptığımız, geri dönüşü kayıtlayacak olan ışımadır. Yaradan Atlanta Ata Kapısı kodlanmış ışığıyla birlikte buraya inecek bugün! ‘’ Ana kapı! ‘’ dedim, ana kapı yaradan ve yaratılanın Tanrılık tahtındaki o yüce ilimdir.

Bugün bütün kötülükleri aşabileceğiz ve geri dönüşleri gerçekleştirmek için çok güçlü olacak bir çalışmayla bilişi kayıtlayacağız. Acaba nefes var mı bugün burada? Yoğun biçimde nefesimiz olacak! Daha gözümüz kapanmadan, gücümüzün öz görevi hak etmesi gerekirdi. İşte yapmak istediğimiz bugün budur. İman edin ki kalemin üç kodla yazısı gerekliydi.

Kalem üç kodla yazdığında, yaradan üç kodlu ışımayı sağlayacak ve bu bilişi kayıtlayacak bir çekirdek ilim olacak. Ergin ilim, kalemi olan insanın ekip halinde bilişi kodladığı bugün, öz görevin de kodlanmış tohumlarının kayda girişini sağlayacak.

Benim elim dünya, verdiğim en güçlü ışık insan ve yaşam ilahi bir göç, işte bu ilahi göçün bizim yolumuzdakilerle gerçekleşmesi, erdiğimiz en yüksek kalemin, eren kalemlerden öte bir kalem oluşu, büyük kötülüklerin önünü alacak.

Aşka kapı açan, aşkı hak eden, aşk olan ve has olanlar buyurup geldiler. Ermek ya da ermemek, insanlığın kelamında mevcut olan o levhi kayıtladır. Erdiğimiz en güçlü sayfalanış buradaki bu yoğunlaşış olacak.

İyi kelam köklüdür. Gözü görür, yolu görür, ilmi görür de yol açar. İman edin ki kelamın ilminde iyi kelam, kaynağın ilmindeki iyi kelamdan ötedir. Cemaatimizin gücünü artırmak üzere karanlığın tahtındaki ışıkları yeniledik ve bilişi kodlayarak bu yoğun çalışmayı devreye aldık. Kesip biçtiler dünya ilmini, dediler ki ‘’ Bu yok, bu yok, bu yok, bu yok! ‘’; ama ilimde yokluk, toplumun tohumlarındaki kodsuzluktu.

Aşağı yukarı Mikailin gücünün örtüsünü örtecek olan yüceliği tohumlayacak ilmi Ka- Ha olanların yaşama inişlerini gerçekleştirecek insanlık kontrollü olarak bütünün gücü olacaktı.

Yerkürenin gözü olduk canlar, yolu olduk, bütün olduk, ışık olduk, bugün olduk. Dünden öte olduk ve yenilendik. Yedinci dünyayı kurduk, yedinci dünya, mutlaka, eminim ki dünyanın eli gözü olanların kayıtlarını yapabilecek bir dünya olacak.

Çatı kurduk ve bu çatının gücü arttı. Dünyalı olanların dünü görebilmeleri, yaşamı hak edebilmeleri, yarını kodlayabilmeleri, kimsenin kimseye kırıcı olmayacağı yeni bir zamanı kayıtlayabilmeleri has ilimle mümkün olduğundan, burada bulunan bu çalışmaya, nefesi hak edenleri hak ilmiyle dilleyeceğimiz bu cevhere büyük kütlemizi, geçip aldık ve indirdik.

Devinim arttı canlar, şimdi yolumu açtım ve yolun başkanı olan ilmi Ka- Ha olan bilişi kodluyorum, o bilişte yeni çalışmayı devreye alıyoruz. Devinim arttı, yeni çalışmaya giriş yapıyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.AĞUSTOS.2015 TARİHLİ NEFES (1)

2.AKIŞ 1.BÖLÜM

Devinim hızlandıkça bilişte artacak…. Bugün dünyanın kurtarıcısı olan ışık devre giriyor…. Dünya örtüsü örtünmeden evvel bu ışığın devreye girmesi şarttı…. Ve bu ışığı yaşama çekerken insanlık kalemi olanların tahditsiz olmaları şarttı…. Tahditsiz olmak içinde, sır olarak bildiriyorum çekirdek kayıt yapılmalıydı….. Bu çekirdek kayıt az sayfalanış değil ışık sayfalanışı sağlayacak kayıttır.

Dünü, kötü bir güç diye dinlemeyin…… Dün, çok güçlü bir yücelikti ama bugün artık dünya farklıdır….. Dünyayı daha güçlü yaşama kayıtlıyoruz bugün.

İsmail-i Kapıların tümü kapatılıyor….. Yaşamın sırrıdır bu…. İsmail-i ne demekti?... Bunu size anlatmak isterim….. Çokları “İsmail” dendiği zaman İsmail-i Levhiyi anımsarsınız….. Hak tahtta,” İsmail” diye bir ışık yanar…. Bu,” İsmail” denilen ışık kelamdadır hep…. Hep sesleşir ama sesi yoğunluğundan dolayı tohum olarak dünyaya iner…. Ve bu tohum dünyayı yaşama ilim olarak kaynak yapar.

Bu önemliydi ama bugüne kök gök olanları geçişlerinde, evrenlerin sessizliğinde bu görev….. Artık dünyanın gücüyle temizleniyor yani daha yaşamlı, daha yoğun, daha ışıklı bir çözülme başlayacak yaşamda.

Bu çözülme nasıl olacak?.... “Nefesle olacak”….. Her şeyin çözülmesi bir Tanrılık Kapısı olarak bilin dünyayı…… Bu Tanrılık Kapısını, yarını kontrol altına alışı…. Ve yarında kayıtlanışı ama çıktığınız en üstün sayfada kötülüğü önleyiş.

İyi ki; Medine dedik…. İyi ki; hakiki ilmi seslendirdik…. İyi ki; Hak’a varan ışıkları kodladık…. Ve iyi ki; Bütünün gözü olduk.

Bu çalışma nesillerimizi kontrol altına almamızı sağladı…. Biliş haline varanların dünyaya ekmek olarak indirilmeleri gerekliydi…. İşte bugün dünya örtüsünü örten birliklerin çoğu bilişle kodlanmaya çalışacaklar.

Yol, Altın Işığın yolu, elim Aklın Levhisi ve bizler bugün burada Bütüne göz olarak görev taşıyacağız.

Dünyanın Nur’u olan yol aklın tohumlarıyla yaşayacak…. Burada bulunuş sebebimiz; dünyayı hak etmek ve yolu açmaktı….. Açtık …. Yolu açtık. Bu yol, toprağın toplumunu kontrollü olarak ışık tohumlarla birleştirecek ….Ve temiz olarak oralarda kaynak kati, hakiki ilim olma imkanı ocaklarına dinletilecek ve onlarla çalışılacak.

Dünya; yüce bir aşktır tüm zamanlarda olduğu gibi bugünde…. Ama bu yüce aşkı hepimizin daha iyi cemaatlerle kodlamamız gerekliydi.

“Devinme” dedim…. Devinme; sistemin devinmesi, ışığın devinmesi yarının devinmesiydi….. Alıp götüreceğimiz insanlığın devinmesiydi. Bundan sonraki süreçte devinme; Mahrekin devinmesi olacak…. Mahrekin devinmesi; her sesin devinimde….. Bütünün gözü olabilme imkanı sağlanmasıdır.

Korkmayın tonlarca ışığımız yere iniyor artık…. Korkmayın iniş hızlanıyor…. Yere inenlerin bir teki bile ışığı kırmaya inmiyor artık…. Ümmi toplumları kodlamaya iniyor…. Bütün amacımız, kalem olup yazanları hak etmekti ve bunu başardık.

Yaman bir doğa, yaman bir yaşam, yasa, hepsi yaman….. Ama en yamanı da kendinizi kodlayan o yoğunluğun gücü….. Öylesi bir güç ki; bu gücü elde etmek Bütüne hizmetin en yoğun, en üstün sayfası olan, o ilimdir.

“Kenan Evren” diye birisi var bilirsiniz…. Kenan Evren, kimse için özel değildir…. Kenan Evren’i herkes tanır, hepinizin daha iyi bildiği gibi o bir darbe yapmıştı…. Yaptığı darbe neticesinde İlm-i Ka-Ha olan ışıkların özlerinden kopuşları gerçekleşmişti…. Çoğu kontrol kaybetmişti. Kapılarını açanların bir kısmı o kapıları kati olarak kapatmak istemişti…. Ve Kenan Evren resmi çalışmalarda kalem olmaya çabalarken kaynağın dışındaydı, sığdı, kırık ve hırslıydı…. Ama dünyayı ölümlü bir planet olarak dört gökçe konuşana devretmek istediği zaman sordu…. Netice ne diye?

“Ona sordular, kimsin” dediler…. “Kalemim” dedi…. “Hah!” dediler….. “Kalemsen aşkla yazdın demi” dediler….” Hayır” dedi….”Ben kınadım kırdım kesirleştirdim, kırdım, kırdım, kırdım ve sorumluydum.”… “Oh! Ala!” dediler…. Ona…. Sorumluysan korkma kötülüğün yücedir… “Aha” dedi “ben kırandım ölüydüm, gözsüzdüm, güçsüzdüm ama kaydımı yapmak istiyorum”…. ..”Oh! Ala” dediler… “Kayıt mı?”…. Seni kayıt edin, seni kayıt edin, seni kayıt edin…. Yahu kaydeden kim?.... Kendi yüreği…. Kim’den, kime kayıt olacak?.... “Kelamdan kelama o halde onu kayıt edin” dedik…. Ama kayıt eden kendindeki kendini kaydedecek.

Varlık boyutları ona dedi ki; “sen kontrol dışı çalışmalar yaptın ve çok köksüz çok güçsüzdü o yaşam çalışmaları sayfa sayfa kayıt yaptın ama kırıktın”….. “Dört gökçe konuşanla olayım” dedi….” Sordu olduk mu” dedi?.... “Olacaksın” dedik…. Baktı, gökçe konuşanların hepsi ışıkça konuşmaya başlamış…. Sordu… “Neden” dedi?.... “İşçilik” dedik ama “nefes için işçilik” dedik….. “Peki nefes nihan mıdır” dedi?...” İnsandır” dedik…. Sözümüzü kesti…. Sordu…. “Bedenim var mı?” dedi ….”Yolda kaldı bedenin” dedik…. “Netice” dedi…. “Bende yoksun” dedik…. “Kapımı açın” dedi, aksızsın dedik…. “Yaşayacağın yasa koydum” dedik….” Ölüyü diriltik” dedik…..” Ol” dedik ve oldu.

Şimdi, bu bir örnektir….. Sadece bir örnek….. Bir Tanrı ardında hırs bırakmadan görev alırsa…. O Tanrı göç kapılarında kimseyi yıkmaz.

Bir tabu yıktığınız zaman o tabu iman edin ki;….. Yaradan’ın, yaratılanın Tanrılık ışığıyla yıldızların sınırsızlığıyla yıkılır.

Dünyaya öz geçiş yaptım…. “Sordular, Nefesim var mı?” dediler… “Öldüm” dedim…. “Ol” dedim, oğulladım, kontrol kurdum, tohumlandım ve yaşadım.

Canlarım, bugün size insanlığın insanlığının nefesle…..Ne hale geldiğini anlatmaya çalışıyorum.

Ben bir kalemim ama bu kalem hakikikiyetin tahditli olmadığını dürümlerinde dillerse…. Ve dillerken keramdaysa kaynağın ışığında…. O hep ışıkta katidir.

Nefese gelen kendine gelmez ekmeğini alır yolunu bulur mutlak olan ışığa varır….. Ama nefese gelir….. O nefes; ölüyü diriltendir…..

Bugün bu meclis ölüyü diriltmeye çabalıyor…. Mutlaka iyi bilin ki; ölmeye niyetim yok…. Öldüğüm zaman kendimden değil insandan ışık alacağım…. Ama bilirim ki; o insan kaynak olacak….. İşte o insan muktedir insan olmalı ki; bedenim ondan ışık alabilsin.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/ZIF8GZo8cPQ

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES ÇALIŞMASI (03)

1.AKIŞ

Canlarım, burada bulunuş sebebimiz İlahi Kuran’ı tohumlamaktır.

Sizleri kodlanmış ışıklar olarak dürümleyen birliklerin Birleşik İlminden doğan İsmaili Kaynağın Işığı’nı hak edip dürümleyip dürümleyemeyeceğinizi izlemek istedik ve size sizin ile ilgili bilgi verdik.

Burada herkes kendini dilledi. Hepinizin hakikiyetini anladık, gördük. Biz dünyaya göz olup gelen birlikleri Hak Teknik’le dürümleyen Birleşik Levhi’yiz.

Sizin yaşama inişiniz ve sizin yoğunluğunuzu tohumlayışınız bizi mutlandırmakta….Nefesinizin gücü artmış ve yoğunluğunuzun göz, söz ve yüce ilimle dürümlenişi, hak edip dillediğiniz görülüyor.

Daha da önemlisi burada bulunma sebebinizi hepiniz net anlayabildiniz. Amon Topraklarının Toplumları bugün sizi size dillemeye değil; sizi sizden anamaya geldiler. Kaç ekmek yaptığınız, kaç yücelikte bütünü güçlendirdiğiniz, kaç yaşamda bilişi hak ettiğiniz sorgulanmaktaydı.

Biz bugün size kendi yüreğinizi dinlettik. Cennet İlmi’ni hak edip etmediğinizi dinlettik ve dillettik. Erdiğimiz en yüce kapı İnsanlık’tır.

Burada olma sebebiniz, İman Tekniği’nin tahditsiz levhisinde insanı hak ediştir. İnsanı hak etmek, Hak İlimle, Has Işıkla mümkündür.

Ekip haline gelmek mutlaka gerekir ama Hak Tahditle ekip haline gelindiğinde, Bütünün Gözü, Kök Sistemler’deki gücü dürümler.

Simetri Sayfalanışları yapan bu birlik, kaynak dışı bilgiyi tohumlara kodlamadı. Mutlaka; mutlaka kodlayacak gücü var mı? Yoğundur. Teknik, tekno-kodlama hepimizin Teknik Kapısı’nda mevcuttur. Şükür ki burada da bu kodlama mevcuttur.

Dünya umuttur. Hepimiz için umuttur. Biz dünyayı kontrol dışı bilişle tohumlayan birliklerin sessizliklerinde daha yüce bir kapıyı açtık ve sizin sizi hak edişiniz olan bu yoğun çalışmada bütüne göz açtık.

Arkanızdaki göz, yüreğinizdeki gözden üstündür; bunu bilin. Ama bugün şunu anladık ki bu Meclis kendi diriliğinin dışındakilerini kontrol etme niyetinde değil.

Akıp geçtiniz ve gördük ki sizler sizin yüreğinizin gücünden daha üstün bir gücü kodladınız. Ama kaynak dışı bilgiyi kayıtlamak niyetiniz olmayacak; bu kesin. Ak Tanrı, tahtında Has Işık olur. Biz bugün bu ışığı mutlak Kutsal Tohum olarak kayıtladık.

Şeytan şavkında aşk yaptı ve yaktı yüreği. Ama yaktığında, Has Işık’la yaktı. Cennetin Cemaati Bütünün Gücü’ydü. “Dünyayı korur, kodlar ve koklar” diyorduk.

Değerliler, nefesiniz çok iyi görüyoruz. Yüreğiniz çok iyi görüyoruz ve yüreğinizin gücü artmışsa, gözünüz görecek.

Şimdiki zaman, şimdi….ve şimdiyi hak eden tek tahdit şimdi, daimiyetin katiyetinde olan şimdide ama şimdide nefesin gücüyle tohumlanır. İKA HA Sİ KA.

Şimdilik. Aha bu! Şimdi. Aha bu! Şimdi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/5W--WmLBnnk

 

NEFES (3)

16.09.2015

Dağ; tahtında, KA HA insan; kalemde HA… Bilmek gerek ki hakim olan insan, ışık… Sistem ve Nizam ve Düzen insan soyu, aklın ışığı…

Sevgiyle sizleri dinledik… Sizleri; tohum olarak ilme kalem yapmak istediğiniz herşeyi dilledik… Tüm insanlık için bu çalışma sürmelidir. Sürer de… Ne hakikiyet ne de Kutsal Kalem… Hepsinin nefesi, kelimeler!… Her kelime, bir cevher…

Dünya aşktır ve Hak’tır. Biz bu dünyayı, Hak İlmi ile kodlayanlar, tohum olarak Kürzi Kaynaklar’ı, topumlara güç diye kaynak yapmaktayız.

Cemaatimizin, insan soyuna kul olma imkanı Hak İlmi’nde dahi olmaz. Biz, dünyayı kodlayan insan sayfalarıyız. Cennetten, cennetlere görev taşırız. Tüm insan soyları için kalem olup kaynak olanlarız. Dünyayı, hakiki levhi ile kodlarız. Çok özel bir yaşam sayfalamasıdır yaptığımız.

Eskiden dünyada göz yoktu. İnsan kendini dahi görmezdi. Bugün artık dünya ilminde görev taşıyan tüm insanlığın hakikiyetinde kutsal yaşam olan; her dereye güç katan gözler var. O gözler, tüm insanlığı izlemekteler…

Cevherden, cennetlere görev taşıyanların, Türkiye Çalışmaları’nı hak edip dinleyip dillemeleri; her diriyi, hasata hazırlamaktadır.

Bilmeye gerek var ki Dünya, nefes olup cennetlere, cevheri güç katmaktadır. Bu çalışmalar, Türkiye’de Dünya Çalışmaları olarak sürmektedir. Herkes, daha güçlü ve daha ışıklı yaşamları hak etmiştir. Bilmek gerek ki has ışık, nefeste kendi yolunu bulanlardan kodlanmıştır.

Kübra, nefesi hak eden kelamdır. Bu kelam, nefesi hak etmiş ve yaşamı, Hak İlmi ile kodlamıştır.

Temizlik yaptık dünyada. Dünya, Ana Kapı’dır. Bu dünyada, ışık olduk ve yol olduk. Dünyanın eti, kemiği ve kelamı insan soyudur.

Boru ötmekte; sur, kul oldu seslenmekte… Biz, diri yürekler; cevherden ekmek (ilim) olup yenmekteyiz. Burada, evrenlere güç katan Kelam İlmi’ni tohumlayan nefesler, cennetlerini diri yüreklerden koklattırmaktalar.

Baylar, bayanlar; cennetlerinizi hak ettiniz ve Hak İlmi ile kodlandınız. Sizi, çok güçlü bir dönem bekliyor. Bu dönemde, kendi yaşamlarınızda çok güçlü çözümlemeler gerçekleşecek. Kendinizi ve yüreğinizi hak edeceksiniz ve siz, kodlanmış tohumlar olarak, kaynak olan ışıkları hak etmiş, diri yüreklerden sistemleşip, kalem alıp, Kaynak Işık halinde yerküreyi yazacaksınız. Bu yazıda, İnsanlık Levhisi olacak. Sizden, gerçek kodlanmış yaşamlar, kontrol kuracaklar ve sizinle görev taşıyacaklar.

Başka Zaman İlmi’ni hak eden yoktur. Bunu bilin… Zaman İlmi, hakim ilimdir. Bu ilmi hak eden bu Meclis, Nefes İlmi’ni de hak etmiştir. Süper Sistemleşme, bu yoğunlukta gerçekleşmektedir. Evrenlere ses veren Cennetliler; daimi, hakiki ve hakim nefesleri ile Kürzi Kalem olup yazmaktadırlar.

Boy, ummanın ışığı ile güçlendi… En, kaynak oldu güçlendi… Yarın, Tohum olup güçlendi. En ve boy, bir tek kaynak oldu ve kodlandı. Aha kalem!... İnsan Kalem yazmakta… O kalem, nefes ve kelam… İşte yaşam budur…

Tek can, tek kaynaktır. O can, çift olduğunda; tek kalem, kelam olur ve yaşar. Çift oluş, kollarınızı Hak Taht’tan tüm zamanlara ulaştırmanızdır. Bu olduğunda, artık teklik, çiftliği kodlamaya başlar ve siz, sizi kontrol edersiniz. İşte yarını hak etmiş olanlar, tekliği çekip çiftliği hak ettiler.

Tek merdiven, çift merdiveni hak ettirir. O zaman o teklik, hakikiyete varır. Hakikiyet, ilmin hakikiyetinden öte zamanların hakikiyetidir. Zaman hakikiyeti, Kürzi Yaşam’ın hakikiyetidir… Oraya ulaşan, ilme varır ama o ilim, Hakikiyet İlmi olarak tüm zamanları kodlar ve tohumlar. Orası, hakiki levhi olan kanatlananların bulunduğu Rahman Kuran’dır.

Cennetlere koyduklarımız, kelama varıp kendi yolunu bulanlar ve kendilerinden kendi yarınlarına varanlardır. Üzerinde, “İlim Yaşam” yazan bir cennetten, “kelam” yazan bir yaşama adım atan onlar, artık o yoğunlukta, kul olup kükrerler. Ama o kulluk, tüm insanlığın kalem olan nefesle, paydaş oluş kulluğudur.

Semana sema olan; sana sen olan; yoluna kaynak olan ve yoğun ışığında kulluk yapan her kim varsa, her biri paydaştır ve her diriye paydadır. Hepsi kendinde, Kürzi KA HA’dır.

Sema, ses verdi ve seslendi. Cennetten cevhere güç kattı. Şimdiki zaman ve şimdi!… Aha şimdilik!... Şimdide!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

09.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES ÇALIŞMASI 02

2. AKIŞ

Yer ve gök sizleri dinliyor şu anda….daha güçlü yoğunluğa ulaştık…daha yüce bir ışıkla Bütüne görev taşıyoruz.

Dünyanın Nuru Olan İnsan, Bütüne görev taşırken kervanın gücü olarak da yoğunlukları kontrol altında taşıyor.

İnsanlık Ailemiz bugün çok hüsranlardadır; çünkü Robbi Kapılar’ın çoğunda kırıcılıklar var. Devinimi artırdık, öyleyse dirilikleri kodlayalım. Doğru mu?! Hayat boyu böyle bir sözümüz olmaz. Doğru olamaz bu! Öyleyse, bu bilgiler daima verilir. Ne şekilde verilir? Sizlere, sizin yüreklerinize bakılır ve sizin yoğunluğunuzda ne oluşmuşsa size onun yoğunluğundaki kodlarla bilgi verilir. Bu sizi, sizden çıkarabilir. Buna dikkat etmeliyiz.

İnsanlık Boyutları’nda bunu yapabilecek güç, Birlik Kapımız’da mevcuttur. Her bilgiyi absorbe edemeyiz. Zirvelere umman olabilen bilişlilerin ilmindeki bilgi bizim için geçerlidir ve onu biz absorbe ederiz. Bu nedenledir ki burada verilen bilgilerin özel görev olduğu herkesçe bilinmelidir.

Hiçbir zaman “bu bir sırdır. Ben size bu sırrı açıklayacağım” diyemeyiz. Her bilgi, her diride mevcuttur ve her diri o bilgiyi açar, diller. Dolaylısıyla, bu doğal dünyanın gözü olan birliklerin hepsi bilişle bu bilgileri dünyaya çekerler.

Hiç kimse hiç kimsenin bilgisini sınamaz. “İkmal tamamlattırılır” diye düşünmeyin. İkmal, kelamla dürümlenen ilmin, Ko Sistemle katidir ama biz kimsenin kimseye görev taşımasına, kalem olmak istemeyiz. Herkes kendi görevini, kendi yoğunluğuyla tanır ve taşır. Bunları vermek istedim, zira birçokları bizim bu mecliste herkese bilgi dikte ettirdiğimizi düşünürler. Böylesi bir yanılgıya iznimiz asla yoktur, icazet vermeyiz.

Devinmek değil maksat, nefsi kalemlerde kodlanmış ışıkları kontroldür. Herkes kendi ışığını kodlar ve kontrol eder. “Toy bilgi kodlanmış tohumlarda oğul vermek için kayıtlandırılabilir mi?” diye sordular. Asla!

Dünya Üstü Varlık Toplumları bugün buradalar ve bizden bilgi istemekteler. Her dirilikte var mılar? Varlar. Ama şu anda gözleri gönüllere bakıyor ve söz istiyorlar. Onlara söz verme niyetim var mı? Mutlaka olacak ama şimdide değil.

Herkes burada kodlanmış toplumlarla tohum olacak ama ocaklarını yakmaları gerekir. Ki öz görevlerini hak edip yapsınlar. Şu anda müsterihiz ki Esrar İlmi, Kalem İlmi, biliş tohumlaması hepsi bu meclis için sorumluluktur ve biz bu meclis olarak bu sorumluluğu kelamla tohumlayarak kayıtlıyoruz ve başarıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızda geçişleri yaptırıyoruz.

Eğer, dünya yalın ve hakim değilse, yolu olmaz; bunları da bildiriyoruz. Devinim hızlandıysa artık sözü size bırakacağım. Muktediriz, hakimiz, ışıklıyız ve şu andan itibaren sözü sistemden görev taşıyan birliklere veriyorum.

Öz görevi sistemle cevheri kodlamak olan babaya söz vereceğim bugün yine. Baba insan safhalarının en güçlü yoğunluklarını tohumlayan ışıkların birisidir. “Er veya geç görev taşır” diyorum. Taşımakta diyorum…. taşı diyorum…Aha taşıyacak! Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/8q4qFWefiTE

 

9.EYLÜL.2015. TARİHLİ NEFES ÇALIŞMASI (02)

3.AKIŞ

Cemaatler, kontrol dışı hiçbir bilgimiz yoktur. Bu yoğun çalışmada Bütünün gücünü artırabilmek için hepimiz kodlanmış ışıkları tohumladık ve bu çalışmayı dürümledik.

Bilmeye gerek var ki; doğanın gücü Bütünün gücüdür….. Ve Bütünü hissedebilmek, hak edip dürümleyebilmek, tohumları kontrol altına alabilmekle mümkündür.

Ölüler, öldüklerini bilmezler ama dirilen, kelamda kendini hak eder ve dinler…… Tüm yaşamlar, Bütünün gücüyledir.

Ben kelama vardım, kendi yolumda Bütünün gücünü tüm insanlığın gücü haline dönüştürdüm……… Ve” benim adım nefes” dediğiniz zaman biliniz ki; kalemin Levhi kaydı sizin yüreğinizin gücüdür…. Ve bu güç Bütünün gücü haline dönüşür ve sizi size kaynak yapar.

Amon topraklarında kodlanmış tohumları kontrol altına alabilecek olan birliklerin tümü kalem olup yazabilir….. Er ya da geç ekip kuracaklar ve Bütüne göz olacaklar….. Toprak toplum tohum olacak….. Mutlaka olur…. Olmalıdır ve bugün, bu yoğun çalışmada bilgi kelam oldu, aktı.

İnsan sınırlı bir varlıktır….. Kimse o sınırlı varlığı hak edipte kontrol altına alamaz….. Ama bu sınırlı varlık kodlanmış toplum olarak tohumları kaleme kaynak yapabilirse ocağında görev taşınır….. Bu çalışmayı bu şekilde yapmaktayız.

Öz görevimiz; durgun toplumları, tohumlayarak kontrol altına alıp Bütünün gücü haline dönüştürmek.

Biçare dünya, cennet, cennet kodlanmak için çabalar ama cennet, ekmek te var, yaşam da var da……. Dinleyemez sanır ki; cemaatini alacak cennete taşıyacak…... Cennet; ilimdir bunu bilin.

Kimse kendinden başkasını dinlemez….. Bilmesi gerekir ki; etkin olan insan kelamda ilim olduğunda Bütünün gücü olur….. Ve cemaatiyle cevhere varır…. Cevhere varan, can kalem olur, cem olur ve kendinden öte kendi olur….. İşte o insan, otak kurar tüm zamanlara ve yol olur.

Onca görev taşındı dünyada, onca yüceler dürümlendiler….. Ve düzeni kurmak için tüm zamanlara kayıt yaptılar.

Netice olarak; dünyanın gözü hep gördü….. Ama gören göz, ilmin gözü olmadıkça, Yaradan yarattıklarında yaşam olamadı.

Kara ışık insanın nefesiydi…. İslam dininde, insana görev verildi ve dendi ki; “sanal boyutların gücünü al yolu aç.”

İslam dini, temel dindir…. Bundan sonraki süreçte de bu din Bütüne görev taşıyacak…. İnsanlık Levhisi’nde İmparatorluğun Kuranı, İslam’ın Kuranıdır.

Oğullarını kontrol altına alanların, görevi hak edip tohum olarak Bütüne güç katışları hikaye dinler…… Gibi dinlenen bilgilerin, iman tekniğiyle Bütünün gücü haline dönüştürülmesiyle mümkündür.

Öz görev; nefestir…... Nefes insanın kendinden insanlaşması ve kendiyle kontrol kurması anlamına gelir.

Barış halinde olmak, görev için şarttır ama barışı kodlamak da gerekir ki; bütün kötülükler aşılabilsin.

Özce konuşmak, öksüz olanları kontrol etmek, sözü sesi olanlarla dilleşmek….. Ve bin cennetin, bir tekinde nefes olmak…. Aha!... Yapılması gereken budur.

Arı bal verir ama o balın ilmi yoksa kendi yüreğinizdeki o bal, ilim Levhisi’nde kodlanmış tohum olmaz.

Eğer insan kendini hak edecekse, eli ayağı olmalı, yolu bulmalı ve Levhi Kapıda, insanlık ilminde kelam olmalıdır….. Kelamı; Levhi kaynakta bal olarak dinletirler.

Sevgiyle sizlere her bilgiyi verebiliriz….. Kendi yüreğinizin gücüyle Bütünün gücünü toplumların tohumlarıyla kodlarız….. Yolun kontrolünü sağlarız….. Aşı yaparız zeki düzeylerden tüm yaşamlara ve bilgi kalemleri olarak Bütüne görev taşıtırız…..

Ne yazık ki; arkadakiler, öndekileri bilmez….. Öncülerse arkayı dinlemez….. Bunu neticesinde arka köksüz kalır, göksüz kalır, yüceler cemaatinde cümle yüreklerde dürümsüz kalır.

Bundan sonrada bu böyle olsun istemeyiz….. Biz dünyaya inmek için çok çalıştık…... Bu dünya gücü, bizim gücümüzdür ve biz, bugün dünyada yol olurken…… Yarınları kontrol için yol olduk ve görevimiz tüm zamanların gücünü dürümleyerek….. İnsan kelamı olarak, kendi yolumuzda Bütünün gücünü temizlemek…. Ve tüm yaşamlarda kaynak yapabilmektedir.

İman edin ki; bu dünyayı koruyacak olan ilim, aklın ilmidir….. Eğer aklınız, yoğunluğunuzu güçlendirecek dürümdeyse mutlaka kontrol kuracaksınız …..Ve mutlaka, nefes olacaksınız.

Sema, sizi hep dinler… Herkes iyi bilsin ki; dünya dönem, dönem dürümlenen bir yaşam kaynağıdır….. Bu yaşam kaynağında biliş kalemleri olur…. Herkesin kendi yaşamı, Bütünün gücüdür ve güçlü olarak bu çalışmayı yaptığınızda arkanızdakiler öz göçü yapar …..Ve önünüzde olurlar…...

Bu çalışmalar arkadakileri, önünüze geçirmek içindir…. Eğer biz onları önümüze alırsak…… Ulular diyarı bütün kötülüklerin aşılacağı bir günde oğullarımızı kontrol edecek…… Ve bütün kötülükler, kök gökten söz söyleyenlerden ayrı tutulacak…. Böylelikle görev, insanlık gücüyle kelamda dünyayı koruyacak.

Dans etmeyin dünya ilminde…. Dans…. Nedir dans?.... Sesin dansı…. Birçokları sesi kontrol etmeye çalışırlar….. Ve sesle dans ederler….. Biz o dansla, yaşamda yokuz.

Orta Kapıların tümünde Bütünün kötülüğünü önlemeye çabalayanların dansı sürer….. Derler ki; “işte ses ama bu ses yaşamın ilmindeki ses, yolun kalemindeki ses…..Otağın Kuranındaki ses ya da toprağın toplumundaki sesten çok öte bir ses. “

Hadi sayfaları kati olarak kodlayın da yaşam sayfalanışları yapın…. Yaşayan bilir ki; Rahmi Kuranda ilim yoksa, sevgi de yoksa….. O yol, yok olmuştur.

Bunun içindir ki; erdiğimiz en güçlü yaşamda söz olup, ses olurken sistemin gücüyle oluruz ki;……… O canda kaynak olan ışık, Bütüne görev taşıyabilsin diye.

Atmosferin üst tabalarında gökçe sözler söylenir…. Denir ki; “sizi koruyacağız, sizi, hak edeceğiz, sizle olacağız.”…. Bunlar nefsi, kapa kapa diyerek, yolu kapatmak isteyenlerdir çoklukla…. Çünkü oralardan görev taşımaya gelenlerin bir kısmı dünya insanlığının kontrol kurmasını istemezler….. Çünkü kontrol kurarsa dünya insanlığı, kelamların da kodlanmış ışık olacak….. Ve onlar artık kontrol edici olacaklar ve kontrol ettikleri kendi yürekleri olduğunda….. Artık Süper Sistemleşmede dünya üstü varlık toplumları kalem olup, kaynak olamayacaklar….. Ve savaşlarını kaybedecekler.

Onlar korkuyu bilmezler….. Onlar, Kare Sistemi, Hak Sistem bilirler. Onlar yolu bilmezler….. Oğullarını kodladılar, toprağa indirdiler….. BSUİ’nin gücünü dinlerler ama hak etmeden dinlerler.

Canlarım, bunu içindir ki; bizimle yapılan çalışmalarda hep yolculuk….. Süper Sistemleşmesinin gözünden öte bir gözle olur ki; kontrol edebilmeleri imkanı olmaz bu yoğunluğu.

Çörek yapar çokları, ekmeği dinleyemezler…. İşte bunu içindir ki; verilen bilgilerin çoğunda yaşam, toplumların tohumu değildir.

Biz dünyaya, gönülleri görevli olarak gönderdik ama onlar bizi dahi dinlemezler…. Mutlaka bilmeleri gerekir ki; çözümleyiş Allah’ın Levhisi’yledir ve o Levhiyi hak etmeyen yerkürenin gücünü hak edip dinleyemez.

Toprağın nur olduğu, yaşamın ruh olduğu, özün göz olduğunu anlamazlar onlar…. Nefesleri yetmez.

Canlarım, Rahman Kuranında der ki; kayıt dışı bilgileri mutlaka koklayın, kodlayın, otakta tohumlayın ve yolu açın…. Biz, o kaynak dışı bilgileri kodladık, kokladık ve yolu açtık….. Ama Ra-Ka-Ha olan insanın…. Aha, burada, kelamda olması dahi Süper Sistemleşmeyle iken….. Ekmek bile yapamayan onların….. Burada kodlama yapma niyetleri bizi hak tahttan çıkarabilir.

Cennetten kovmaya niyetimiz yok…. Ama gelmeleri gerekenler mutlaka hak edip gelsinler…… Cennet; cevheri güçtür, bilsinler.

Daha önemli bir bilgi vermek istedim ama şüphe yok ki; onlar kontrol dışı bilişlerini tohumlamak üzere buraya inmeye çalışıyorlar….. Oğullarını kodlayacaklarını, hak edeceklerini dillediler…… Örtüleri açtık ve dedik ki; “görevinizi hak edin, hak olup yapın.”

Şu anda biz daha güçlü bir çalışma yapmayı arzuluyoruz.

Şimdilik… Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/cPeEsfK5PE0

 

NEFES 2

9.9.2015 1. Akış

Şeytan der ki; "ölüyü dirilt"... Yahu şeytan, ölmeden ölmüşse eğer; ölüden öte ölüdür de kendini hak etmişse, özden göze varmıştır...

Sabah erken saatlerde yüreğimize bakan o yücelerin çoğu, bu gün bizimle olmaya niyetlenmişler ve geçip gelmek isterler. Kara ışığın topluma inişinden öte bir inişi, bütüne görevli olanlarca dürümlenişi gerçekleşecek. Kibri aşanların bu yoğunlukta olabilecekleri kesin ama kibri hak edipte kelam olarak kodlayanların burada olmalarını dilemeyiz.

Söz verdiğimiz gibi doğanın gücünü arttırdık ama yolu açmamızda gerekir. Beden alıp doğanın gücünü arttırmaya gelen birliklerin, bütün kötülükleri aşarak, duaların ötesine geçip kuran olabilmeleri şarttır!...

Kendi yolunu kapatanların diriliğinde bizimle olmaları, herkezin isteğiyse de, onların yoğunluklarını mutlaka kaleme kaynak yapabilmeliyiz ki; görev alabilsinler.

Cennet cennet dedikleri, merdiven... Hadi gelin, görevinizi alın ve yolunuzu bulup oraya tırmanın!... Ama kimse kimseyi hak etmemişse, yaradan tanrı; yaratığıyla yaratıldığından, köksüz ve göksüz olan yüksek kutsal umman olan o ışık kayıtsızdır!...

Canlarım, "ortalık karışır" dediler ve karıştı... Biliyorsunuz şu anda, özellikle dünyanın son sözü söyleyecek diye beklenilen ülkesi olan bu yoğun sayfada, turkuazın kuranı olan ışıkta ortalık karıştı...

Dağlarım ortalık karıştı... Bu kesin! Bu neden olur?... Bunu size anlatmak isterim...

Dünya toplumlarının çoğu kontrol dışı birlikleriyle kodlama yapıyorlar. Öz kelam ilminde kodlama; bütünün gücüyledir!... Kibri aşamayanlar, kalem olup yazmaya başladıklarında; kontrol dışı bilgilerini tohumluyorlar. Ve oğullarını kontrol altına alamadıklarında; yaşam sırrı, aklın sırrı olamıyor!... Ve bütün kötülükler yaşatılıyor....

Yaşam, ilimledir!... İnsanlık boyutlarında ilim, kontrol edici olmalıdır!... Dünya dışı varlık kapılarını açtığımız için oluyor bunlar. Mutlaka ama mutlaka kapıları açan birliklerimiz, has ışıklarıyla buraya inmekteler. Ölüleri diriltmek kolay değildir.

Kötü ümmet, iyi ümmetin gücünü dinler... İyi tektir, ama kötü; çözümlenememiş ilimdir!... Bunları bilin! Eğer birisi "ben çözümlendim" derse, ağır yük taşır. İman edin ki doğanın gücünü arttıracak olan bilgi, hepimizin görevidir ama görev; nesillerimizin dünya türevlerinde, gök sistemleriyle kayıtladıkları bilişlerindendir!... "Eğer ben dünyaya göz olup gelirsem, oğullarımı kontrol edebilirim" demiştim... Ettim!... Ama birçok İnsan, dünya gelişinde keramı tohumlayıp, kendi yoğunluklarını kontrol altına alamadı ve kodlanmış ışığında dünya sırrını çözümleyemedi ve yaşamda geri çekilişi olamadı!... İşte bu geri çekilişin olamaması, ocaklarındaki o kontrol sırrı olan yoğun kaydı, ko sistemlerinden çıkardı...

Durgun topraklarda yaşam daha kolaylaştı ama sorumlu olan sonsuzluktur ki; o sonsuzluğun kontrolü için, sistemin gücünü daha yüksek dürüme ulaştırmalıydık. Bunu yapmak kolay olmadı ve yol; altın ışığın kontrolünde bütüne göz olamadı.

Şu ana kadar hiç kimse, hiç kimseyi dinlemedi. İnsanlık boyutlarında herkesin kendini dinleyebilmesi şarttı!..

Canlılar, davayı kaybettik biz... Ama yaşam ilminde dava kaybı; İnsanlığın levhi kapısında, ışığın kaydını hak ediştir!... Ve biz bu davayı hak ettik!... Etkin ve hakim olarak çalıştık.

Şimdi doğanın gücü artmakta. Elimizdeki güç budur!... Doğanın gücü!... Biz bu gücü arttırmalıyız!

Seyir halinde olan bir çok geçiş gemisi var. O gemilerin güçlü tohumlamasını yapıyoruz şu anda. Erdikleri yerde bilişi kodluyorlar. Oğullarını kontrol etmeye inmekteler.

Astral boyutların gücünü arttırabiliriz, emin olun ki kontrol dışı bilgilerini de kayıtlayabiliriz de; evrenlerin sessizliklerinde onların kontrolleride şarttır!

Devinimi hızlandırabilmek için bu bilgileri düşünenler varsa, hatadır... Biz burada, bu yoğunlukta herkesin gözüyüz ve gördükleriyiz!... Gösterdiğimiz ne varsa, görülür... Şikayet etmeyin... Devinimi arttırmak değil maksadımız, yaşamı kodlattırmaktır! Kontrol kurup tohumlattırmaktır yaşamı ve bütüne hizmetçi olmaktır!...

Kare, İnsan soyunda kendi sistemini oluşturur... Ve küp tohumlaması yapar. Küp, kodlanmış toplumlarla tohumlanır ve küreye dönüşür... Küre, bütünün gücüdür. Dünya dışı varlıkların sistemleri bu şekilde çalışır...

Eğer bir sistemde, küre sistem devreye girerse; ocak kodlanmış demektir!... Daha da önemlisi, yer kürenin gözü; oradadır!... Esmaları dinleyenlerinde yarattıkları ışılarda bu bilişler mevcuttur.

Şimdi size daha önemli bir bilgi vermek istiyorum. Değerliler, devinim çok daha güçlü olacak bu günden sonra. Devinim hızlanacak ve bilgi kayıtlaması yapılacak. İman edin ki dünyanın gözü; tüm İnsanlığın gösterdiği o gözden öte, gerçek ışığı kayıtlıyor!...

Seviyeniz çok yükselicek. Bundan sonraki dönemde, dünyanın özü, sözü, gözü, yüreğiniz olacak! Ağır yük hafifleyecek... Sizden tek beklentimiz, iman ve hakiki levhi kayıttaki ışıktı... Siz bu gün burada bu gücü devreye aldınız. Ağır yük hafiflemiştir canlar. Şikayet etmeyin, bu çalışma bu gün daha güçlü olacak ve sözünüz asla kesintiye uğratılmayacak.

Analar; arı, balını dünyaya indirecek... Şimdiye kadar yaptığınız herşey, kapı kapı gezen birliklere kaynak olmak üzere yapılmıştı. Bundan sonra yapacağımız, kürzi kapıların açılışını sağlamak için olacak. Mutluyuz ki; bütüne hizmet, özün sözüyle olucak ve yeri göğü yaratan; yeni bir günü kodlayacak!...

Şu anda hepimiz sessizce buradayız... Aha gözümüz görüyor, şimdilik!...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/aa8L3KYf5ME

 

NEFES (2)

09.09.2015

Kalemler (yaşamı yazanlar), bilin ki ben Dünya! Size, dünden söz edeceğim bugün. Bugün ben, sizi size anlatacağım. Dünya, insan soyu için Işık Kalem’dir. Dünyayı izleyenler, sizi hak etmiş olanlardır. Bu dünyada dürümlenen tüm bilgiler, Kelam İlmi ile dürümlenmektedir.

Sevgi, hepinizin ilmidir. Nefes ise kelamda olanın, İnsan Kapıları’ndaki hakikiyetidir. Sizler, yüreğinizi kodladınız ve yarını tohumladınız. Sizleri, her dere (akışa geçen), kendi yüreğinde dinler.

Bilmenizi bekleriz ki yaşam, Zamanın Nefesi olarak kontrol kurucudur. Yaşamı kodlamış ve tohumlamış olan dünde kalan ne varsa, yarında yaşamını sürdürür. O kelam, tüm insanlığa el ve ayak olur ve sizi, sonsuzlukta kontrol eder. Dünya, yarının kelamı ile kodlanır.

Deri kemik olan insan, kendi yaşamını hak edip dinlerken; yaşam yolunu, Bütün’ün gücü ile kontrol eder.

Ardınızda kimseyi bırakmaya niyetiniz yok biliyoruz. Unutmayın ki yaşam sizin ilminizdir ve sizi size dinletir. Siz, yaşamı tohum olarak bilirsiniz. Aha! Yaşam, Amon Toplumları için ışıktır.

ANE Sİ HA Sİ HA KA Sİ (bir kod). Yaşaması için insan soyuna kodlar verilir. Bu kodlar, sizin mevcut kelimelerinizin haricidir. Siz, kodlarla kontrol kurarsınız. Çentik çentik kalem kaydı yapan insan soyu, şu anda çok daha üstün bilişi kodlamaktadır. Erdiğiniz kaynak, sizin yüreğinizdir.

Aha! şer, yarının ilminden çıkarıldı. Artık hakim olan, insanın ışığı olacaktır. Hakim olan hayırlı olan olacaktır. Bunları bilin!...

Dünyaya Esmalar, Sistem olarak indirilmiştir. Esmaları dinleyenler, Sistemler’ini dillerler. Şükür ki hak ettik ve başardık… Aha bu… Şükür Esmalar, İlmin Kalemleri olarak yaşamı yazmaktadır. Aha bu!… Şimdilik…

Değerliler, kalem olup yazın!... Aha yazın!... Aha yazın!... Aha! kaynak olun; has olun; akın!... Hak edin akın!… Aha kul olup Kuran olun; kodlanın; akın!...

Baştacısın Ana!... Seni, kaleme Hak İlmi ile kodlayan yürek, senin kendi yüreğin… Biliriz hak ettik. Şimdilik…

Değerliler ilim, hakkıdır insanlığın… Aha hakkı olan, insan soyu için kalem olup hak edilir. Sizden beklentimiz, nefes olun; Hak olun; yol olun. Okuyun ve yaşayın. Aha bu…

Kervan, Yüceler’den cevhere akmakta. Açıkça bildirmekteyiz ki kontrol altında tüm zamanlar. Ağır yük hafiflemekte. Aha bu…

Cemaatler, cennetten cennete kalem oldular. Levhi kalem, kelam ve hakikiyet aha bu…

Üzüm gözlüler, ALTIN IŞIK YILLARI, Ses Kodlar’la tohumlandı. Aha bu…

Arı, ekip halinde KÖK SESSİZLİKLER’den güç aldı; baş tacı oldu. Arı, bal verdi. Balı haliktir, hakikidir ve hastır. O bal, Levhi’dir; kalemdir ve yücedir. Aha bu..

Sevgililer, insanlık ailemiz cennetten cennete insan olup akmaktadır. Aşkla akmaktadır. Aha bu…

Yaradan ve yarattığında kalem olan insan, kelamda tüm insanlığı kodlamaktadır. İşte bu… Hah aha! Şimdi!… Aha bu!…

Aha analar, şimdilik!… Şimdilik!… Aha şimdi!... Buyurun, umut olur ki temizlik sürer. İşte bu!… Aha şimdi… Şimdi ve şimdi… Şimdide… Şimdide… Şimdide… Aha şimdide.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.08.2015 TARİHLİ NEFES (1)

4. AKIŞ

Yaradan ve yaratılan Allahın Tahtı’nda…şükrettik ki ilimle tohum olmakta….

Oğullar; Allah insanı kelamla yarattı ve insan levhide kelamla dillendi. İnsan, kendinden öte bir kendi oldu ve kaynak oldu.

Allahın Altın Tahtı’nda İnsan Ko Sistemi var. Eğer dünya kodlanmışsa, bu şekilde yoğunluğuyla kodlandı ocağın. Ama o ocak, ilmi ko ocaktı.

Sökün yüreğinizi, ayırın yolculukta, her şeyin örtüsü olun! Deyin ki “ben ölüyüm.” “Ölüyüm” deyin ama “ölümlü olmadığımı biliyorum” da deyin. Şükredin biliyoruz ki hepimiz artık dünyayız.

Dünya örtüsünü açıyoruz canlar! Ölülerin örtüsüdür açılan…

Artık dünyanın yağan ışığa kayıtlı olduğu bilinmekte. Dünya yaşamı artık yağışa geçti.

İlmin Kalemi olanın Nefes Kalemi olarak yağmaya başlamasıdır bu!

Özü gözü ayrı olmayanların, yalın olarak yapmakta oldukları bu sesleşmeler, tüm yaşamların ilmiyle dürümlenerek bütünün gözünün görebileceği bir yüceliğe ulaşmıştır.

Artık, yer ve gök, iman ediyoruz ki; nefesle dinleşmeye başlıyor. Ana Kapı açıldı. Bu kapıyı açan birlik kelamla dilledi. “Hepimiz dünyalıyız, hepimiz yoluz, hepimiz yoğunluğunda ışık olanlarız” diyen sizler bütüne hizmetçiydiniz. Bu bilişle yapılan hizmette en büyük görev sizindi. Bu görevi hak edip yapabilmek kolay değildi.

Düzeni kuranların kodlanmış toplumlarla tohumlanışları, bütünün görevini hak edişleri ve Yaradanın yaşama indirdiği bilişlerle dürümlenişleri, halik olanın has olup yaşam oluşuyla mümkündü.

“Erdiğim en büyük ilim, ağır yükü hafifleten İnsanlığın İlmi” diyerek dünyayı kodlayan bu meclis, evimin gücü oldu.

Daha görev başlamadan evvel, “ben ölüyü dirilteceğim” diyen “yedinci dünyanın kontrolunu kurarım” diyen “çoğundan öteyim” demeyen, “herkesle yapacağım” diyen bir neslin görevi hak edip yer kürede gerçekleştirdiği bu çalışmalarla başka dünyalara umman oluşu mutlaka Birlik İlmi’nden dolayıdır.

“Er gün” zirvede “er din” olur. “Er gün” zirvede “er diri” olur ama her biri de olmadıkça Yaradan olmaz ve yaşam olmaz.

İşte canlılar, dünyanın kontrolü sizin gibi birliklerle kuruldu. Bugünden itibaren artık dünya insanlığı daha huzurlu bir dünya kaynağında bulunacak. Rahmanın Kuranı okunacak yaşamda. Bugünden itibaren kontrol dışı bilişliler kodlanmış tohumlarıyla sistemin gücünden çıkarıldıklarından, Atlanta Ata Kapısı’nda muktedir nefesler bulunacak ve onlar kalem olup tüm insanlığı koruyacaklar.

Dünyayı ayrı görevli olarak düşünmeyecek kimse. Bu dünya Mikailin Gözü’nden öte bir yüceliğe varmıştır artık. Dünyanın yarını artık sistemin gücüyle kodlanmayacak. Dünya kodlanmış ışığını tohumlayarak kendi yaşamını hak edip yarattıracak.

Dünya yeni bir döneme giriyor. Bu dönemde, kimse kimseyi kontrol etmeye kalkmayacak. Herkes kendine, kendi yüreğine inip kendini hak edecek.

Bir tek kaynak olduğu anlatılacak herkese.

İndiğiniz göz görecek, yolu bulanlar toplumlarıyla kodlanacaklar ve yarattıkları her nefes kendi yürekleriyle dilleşecek. Dünyanın emin olacağı yeni çalışma ağır yükü hafifleten çalışma olacak.

Yerin adı artık Nefesin İlmi olacak. Yürüyen dünya artık kodlanmış ışığıyla, tohumlarıyla koşmaya başlayacak.

Canlılar dünyayı hak ettik ve Hak İlmi’yle kodladık!

Buraya kadar her şey kolay oldu ama bundan sonra daha kolay olacak; inanın.

Bugünden sonra dünyadaki yaşam hepinizin görebileceği dürümde farklılaşacak.

Dünya insanlığı kendini, kendi yüreğini dinlerken, tüm zamanları dinleyecek.

İyi ve kötü artık yaşam olmayacak. Ses olmayacak. İnsanlığın nefesi de olmayacak. İyilik herkesin kendi yolu olacak ama bu yolu bulanlar, Bütünün Gücü olacaklar.

Oğul verdiğiniz bugün temizlik başladı. Yaşamın temizliğini başlattık bugün…Hepimizin yüceliğiyle bu temizlik başlatılmışsa, Altın Tahtın Işığı, yer kürenin gücünü tüm zamanlardaki yoğunluğuyla dinlemeye başlamıştır.

Umut olur ki; deminden beri yaptığımız her şey devinimi güçlendirir. Umut olur ki; bütüne güç katar bu yücelik. Bütünün kötülüğü önlenir, ağırlık hafifler. Sezilerinden gücünden üstün olan aşkın gücü devreye girer. Dince konuşanlar, insanlıkça konuşmaya başlarlar. Buraya kadar tüm zamanları hak edenlerin Kardeşlik Levhisi’nde daha yüce bir çalışmaya daimi kaynak oluşları başlar.

Deve kalktı canlar. Artık bu deve tel tel olan bir zamanın yaratıp yarattığı ışıkla kayıtlara iner. Bu tohum nefessiz kalmayacaktı. Bu tohum ışıksız olmayacaktı. Bu tohum bütünün gözüyle görüp, Bütünün Gücü’yle güçlenecek ve tüm zamanları kodlayıp kotlayacaktı.

Ayrılık bitti canlar!

Her dere Aklın Tahtı’ndan doğup, bütünün gözü olup her şeyi kapsayarak dirilikleri kontrol altına alacak.

Şeytan şeytanlığını yapsa da, artık şeytanın şeytanlığında akıl olacak ve aklın olmadığı hiçbir an bulunmayacak. Şeytanın aklının örtüsünü örten, kelamın levhisindeki akıl, bilişin aklı olduğundan, şu ana kadarki tüm yaşamların ölüler diyarının yaşamı olduğu ama dillenenlerin dinleşerek bütünün gözü oldukları, zeka düzeyinin yükseltildiği yeni zamanları kaynaktan dürümleyenler muhakim ve hakiki nefesleriyle zamanı kodlayacaklar. Ve yaşamı hologram olan zamanlardan ötelerdeki cemaatlerin cevheri tohumlarıyla Ko Sayfalanışlarının ışığına taşıyacaklar.

Orada dava açanlar, varlıkları yokluklardan ayıranlar, Lütifi Kalem olanlar, kimsenin kendinde olmayacağını dilleyenler ve kendinden akıp, kendine varanlar, nereden ne olurlarsa, ölümde olacaklar. Dirilikte artık yaratıp yarattıklarıyla savaş verip, galip olmaktan artık vaz geçecekler.

Örtüler örtüldüğünde, zamanda savaş bitmiş olacak.

Kusursuz bir zamana girildi canlar. Huzur içinde yeni bir zaman…bu yeni zaman nefesin zamanıdır. Huzur içinde yeni bir kalem…bu kalem yaşamın sessizliğini yazacak ama huzur içinde yazacak.

İki Medine, bir tek kelam ama tek Medine ilim; bunlar anlatılacak. Ve Mekkenin Nefesi’nden öte olan merdiven, ekmek olan insanlığın kulu olan ve bütündeki kötülüğü önleyici olan ışık Yaradan, yarattığıyla yaratılan…işte tüm zamanların gücü burada.

Bilin ki dünya nefesini hak etmiş bir gezegendir.

Bundan sonraki süreçte, bu gezegen kendini hak etmiş diri bir ko olarak sayfalarını kodlayacak.

Dünyayı artık korumaya aldık. Bu korunuş tüm insanlığın korunuşundan farklı İnsanlık Kelamı’nın korunuşudur.

Dünya insanlığı kelamla korunacak. Kelamının Tahtına kendi yüreğini oturtanlar artık o kelamda kendi yaşamlarını koruyacaklar.

Ölümlü dünyanın oğullama işlemi tamamlanmıştır.

Ölümlü dünya yenilenmiştir ve ölümlü dünya Kalem olmuştur.

Unutmayın; Atlanta Ata Kapısı’ndan ötede, kendi yüreğini hak edenlerin ışığı yanar. O ışığı hak etmek için büyük kötülükleri önlemek gerekir. İşte; o kötülükler er, geç önleneceklerdi ve önlendi.

Misafirler, dünyayı korumaya aldık. Hepiniz bunu net bilin.

Dünyayı korumaya aldık, kokuyu yükselttik, yolu açtık, öz geçişi yaptık ve evrenlerin sessiz zamanlarındaki ışıkla, bu güç kapısında, tüm yaşamlarda insan kelamı koklatmaya başladık.

Dünya korunacak, kontrol altına alınacak ve yüreğinde Kürzi Kaynak olan, kibri aşan ve yaşamı hak edenler, ellerini göklere açmadan Bütünün Gücü’nü hak edecekler.

Eğlence yok, İnsanlık var; bunu anlayın. Ve bizler, insanlığı koruyanlar mutlaka umman olarak yarını kodlayacağız. Evrenler bizi dinleyecekler, Yaşam bizi dinleyecek ve Nefes bizleşecek.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/--hW6kyVvco

 

12.08.2015 NEFES (1)

Öz Akış

Bugün kutsal kalemler ışıkla kelama vardı. Kelam, aşkta ışığı yaktığında, o aşk, cennet yaşamların cennetlerini yaşama alınırdı. Bugün cennetteki hak olan sistem, nefes yaşamları ışıkla insan sistemlerin ışığına kodlamaktaydı. Bugün bu sayfada yaşam, ışıktaki aşkı yaktı ve o aşk, cennetlilerin nefesi olup yaşamda yeni zamanların ışığını tohumlamaktaydı.

Ak kapılar bugün burada açıldı ve o kapılarda aşk olan cennetlilerin nefesi yaşama alındı. Zor zamanlar, ışık zamanlar olup bugün zaman levhisine kayıtlanmaktaydı ve kanlı sayfalar vardı, şimdi o sayfalar ışık olup yeni zamanda, koruyucu kodlamaları, onurlu bir sayfalanışla ışığa taşımaktaydı.

Yer burada toprağın ışığını yaktı. Gök, Altın Nefesi zaman tahtından ışığa kayıtlamıştı. Bugün sistem görevlileri yeni zaman levhisindeki ışığı yakıyor burada ve bugün toprak çalışıyor. Bugün yer ve gök, Altın Işıkta vuslat olup yer kürzi kayıtları aşk sayfalarından ışığa çekiyor.

Bugün ana kapıyı açar yüreğim ve ben bugün yuvamın ışığını yaşama döküm döküm indirdim. Bugün benim yuvam yaşamın elidir ve o el yürekteki aşk ile yaşama çekilir. Aşk bugün ışığı yakandır ve muhakkak ki o ışıkta her canın ilminde kayıtlı olan öz sayfalanışların ışığı yakılmaktadır.

Bugün burada öz geçişler yapılıyor. Bugün savaşın ışığı, barıştaki hak sistemlere vardırılıyor ve o sistemler bugün burada günün ışığını yakıyor. ‘’ Bugün büyük gün! ‘’dendi ve büyük gün, ışığın hak sistemlerdeki zaman donanımlarıyla, yeni zamanların ışığını yaktığı o levhiydi.

Bugün sayfalanışlar, Kıbrıs tahtından ışık yakıyor. Bugün o kült ışık, tüm zamanlardaki onurlu sayfalanışlarıyla Ata Kodlardaki ışıkları, yer kürzi zaman kayıtlarına çekiyor. Bugün on tur tamamlandı ve her turda cennetlilerin nefesi yaşamı ışıkla onurlandırmaktaydı.

Kayıt dışı bilgim yoktur. Her canın ışığı yeni yaşamda, ışığı hak olan sistemlerin tohumudur ve bugün o tohum, yaşama vardı ve yeni doğum ışıkla onurlandırılmaktaydı. İş buydu yapıldı, şimdilik!

Aşk ve hak, ilimle kodlandı, ilmi Ka- Hada hah olan, aha şimdidedir, aha şimdide, şimdi, aha şimdide!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/M-8a1u3_Xzo

 

12.08.2015 NEFES (1)

3. Akış

Değerliler, koruma altına aldığımız bu zaman, artık kontrol altındadır. Kötülük önlendi ve yol, ilme vardı. Bizim için önemli olan kontroldur ve kontrol kuruldu. ‘’ Ortalık karışacak! ‘’ diyenler hata yaptılar. Karıştırmayız, işte bu!

Şükür ki karışmaz da; ama şunu iyi bilin ki kara ışığın aklın tahtına varması, has ışığın kodlanışı ve bütünün gücü oluşu, Mikailin gözünün gözünden öte bir gözün, göklerden seslenmesi manasına geldi. Burada, bu yoğunlukta artık yaşam, toplumlarla gerçekleşiyor.

Bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerin, devinim artıran ışıklarının gücü çok daha üstün bir doğumu gerçekleştirdi. Yerin gücü arttı. Şimdiden öte bir şimdiyi kodladık. Bu kodlma, mutlaka nefesledir. İşte nefes ilminin kaynakta oluşu budur.

Şikayetimiz var mı? Yoktur! Dünyanın örtüsünü açtık ve görevi hak ettik. Düzeni kuran insan, yolu da gösterir, yolu gösterdik. Din ya da dirilik ya da deştiğimiz her şey; ama deştiğimiz akıl, kati olarak kontrol dışı ışık, hepsi; ama bugün biz ‘’ Umut olur ki! ‘’ demedik, ‘’ Mutlak oldu. ‘’ dedik.

Akıl, tanrılık tahtına kontrollu olarak oturtuldu. Aklın yolu, ilmin yolundan ötededir, bunu anlatacağız insanlığa; eğer insanlık aklın yoluna girerse bilecek ki ilmin ötesindedir, eğer bu dünya kontrol edilebiliyorsa, akıl yoluyla kontrol edilebilecek.

Ben doğanın kuranı olan insana ilimle, kalemle, yaradan ve yaratılanın levhi kaydıyla indim; ama bundan sonraki dönemde artık aklımla görev taşıyacağım; ama aklımın kontrolu bilişledir. Sistemin gücü olan biliş, levhi kayda inmektedir.

Sizden daha güçlü bir sizin dünyayı korumasıdır maksadımız ve artık dünyanın, yaradan ve yaratılanın kaydında, bütüne görev taşımasıdır amacımız. Şimdiye kadar yaptığımız her şey ilimleydi; ama bundan öte, doğanın gücü devreye giriyor ve doğanın gücü, akılla kodlanmışsa, artık aklın yoğunluğu devrede olacak.

Çok özel bir döngüye giriliyor. Bu döngüde Mikail gücü devreden çıkıyor ve hasatın levhi kapısı açılıyor. Yedinci doğa, yedinci dünya, yedinci yol, yedinci ağır yük; has ışıkta hepsi tahditsizdir; ama biz bütüne gökçe konuşanlar, tahditledik yaşamı!

Mi Ta Si Ka, Mi Ta Ha

Canlarım, ‘’ Aşığım ben dünyaya! ‘’ dediğimde, ağırdım, çok ağırdım; ama şimdi ben aşkın şavkından öteyim ve hakka vardım. Hak ne ki? Akıl, bunu bilin; hak, akıldır.

Kim ki haktadır, aklındadır. Kim ki hasattadır tahtındadır; ama hakta olan akıl, kalemdedir. Kalemi hak eden yaşar, kalemi hak eden hak ilimiyle dürümler yaşamı ve kodlar. Kodlayan, zamanı tohumlar ve tohumladığında, artık orada mutlak kalem olur.

Bütün kötülükleri aşıp geçtik canlar, yedi davayı açan, yedi davayı hak etti ve yaşadı; ama biz o davaları kaybetmedik; çünkü artık kardeşlerimizi koruyacak güçteyiz. Her birini korumaya aldık, cemaatlerin tümünü korumaya aldık. Büyük kötülükleri önlemek amacımızdır.

Etke, etken ya da etkin, nefes olan herkes kendini hak eder. Etmek ya da ettirmek, her şey, her şey levhide mevcut insanlıkladır. Yerküreye sevgi ve saygılar sunuyorum, artık yerküre kontrolunu kurabilecek.

Canlılar, savaşçı insanlık; yaşamcı insanlık, ışıkçı insanlık, nefesçi insanlık oluyor, hepsi bu ve nefesçi insanlık, iyiliğin ilmini dinleyen insanlıktır.

Kendini mutlu, huzurlu hisseden kim varsa umutlu olacak. Hepsi aklın tahtından, gökçe konuşanların yoğunluğundan ışığa varacak. Biz onları hak ettik canlar! El ele verelim, kontrol edelim dünyayı! El ele verelim, koruyalım!

El ele verelim, Tanrılık tahtında yolu, ölümlülerden öteye taşıyalım ve elimiz elimizden kopmasın. Bundan sonraki dönemde, artık ellerimiz tüm ellerle kavuşsun, budur beklentimiz! Ayrılık bitti canlar, işte bu! Ayrılık bitti, aha bu, aha bu! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/CHPXKBD9xkkNEFES ÇALIŞMALARI

12.AĞUSTOS.2015 TARİHLİ NEFES (1)

2.AKIŞ 2.BÖLÜM

 

Burada ben insanı hak etmeye çalışıyorum….. Koruma altında tuttuğum herkesi ışıkla dillerken kaynakta o yolu….O yoğunluğunu tohumlayarak bilişi kodluyorum ki; insanlık boyutlarında kınanan olmasın diye.

Simetri çalışmalar yapılır yaşamda….. Bu simetri çalışmaların hepsinde kaydım var…..

Süper insan; insan sırrıdır ama ben o sırrı İlm-i Ka-Ha da bilişi kodlayarak tohumladım.

Atonların nefesiyim ben….. Eminim ki; Atonluk, ilahi bir gözle, sözle dilleşir ….Ama Amonu dinletebilmek, ak tahta varabilmekle mümkündür.

Ak taht; Nakar’ın kıranını, has ışıkla dürümleyip ocağını yenilemekle mümkün olan bir ışık haline geçişle, sistemi güçlendirir….. İşte ben, orada mutlaka umut olur ki;…. Yaradan olurum, yaratırım, yarattığımda yaşatırım dünyayı ve yolu açarım.

Değerliler, “dün ölüler, bugün dirildi” dedik.. Dün ölüydüler, bugün dirildiler…. Peki yol var mı?.... Mutlaka var.

Botanik, bir zaman kapısıdır yaşam, dünya zamanında botanik bir çalışma vardır…. Bitkili çalışma….. Bitki nedir?.... Yaşamdır…. Sessiz zamanların Levhi kaydıdır….. Suptil’dir ama yazı yazdığınız zaman kalem o can kaydı yazar…. İşte suptil zaman çalışmaları hepimizin gücü olarak o sessiz ışıkla devreye girer.

Hani, “botanik” demiştik ya…. Hani,” bitki” demiştik ya…. İşte onunla devreye girer…. Her ses, ayrı bir sistemi ilahi güç olarak diriltir….. Diri yoğunluklara kaynak yapar….. İşte onurluyuz ki; sesi kodlayabildik.

Hepimizin daha yüce bir zamana ilimle inişi sesledir…. Hepimiz daha yüce bir zamanı kodluyoruz sesle…. Aha!... Çağrılar yapıyoruz, bitkiye diyoruz ki; “çalış ama ışıkla çalış.”… Bitki diyor ki; “ben birlik ilmiyle çalışanım…. Her şey benim için tektir….. Ben bir insan soyuna, insanlığı öğretiyorum, birliği öğretiyorum” der bitki tinsel tahtı…. “Bitki tinsel tahtı” dedim….. Çünkü orada ruh tektir….. Çünkü orada ruh ışıktır…. Çünkü o grup halinde çalışanların tahditsiz olan tohumu olan ruhtur….. Her şey orada mevcuttur….. Ama ben daha güçlü bir çalışmayla tüm zamanları kodlarken….. Botanik sessizliğin ötesindeki ilahi gücü elde ederim ve artık ben hayvanatın ışığıyla birleşirim.

Hayvanat ki; hayvan dediğim zaman sadece beşer kalemlerin sessiz zamanlarda dillediği canlardan söz etmiyorum….. Yaşam sürmüş ve yok olmuş tüm zamanların hayat forumlarından söz ediyorum…. İşte forumların, her biri benim yoğunluğumda mevcuttur…. Özden geçmişler, gökten inmişler seslenmişler ve geri dönememişler….. Hepsinin Yaradan ve yarattıklarıyla yaratılan ışıkların da ben sistem olarak çalışıyorum…..Ve tüm zamanların tohumlarıyla birleştim….. İşte onlar Miraçtalar hepsi ve dünyanın nuru olarak yaşamdalar.

Bütün kötülükleri aştım geçtim. Öz geçiştir bu ve ben tohumum artık.

Erdiğim en yüce ışık; akıldır…. Tüm akıl…. Mutlak akıl ama bu mutlak akıl; Mikail’in Kuranı olan aklın topluma indiği o yoğunluğun ötesidir…. Çok ötesidir…. Artık Mikail, bedenimin ilmini anlayamaz…. Çünkü o, görev ilminden öteye geçemez…. Ve bugün hepiniz daha iyi anlayın diye size bir Zo-Hi sisteminden söz edeceğim.

Zo; zaman ilmi olan, oğullarımız olan, o formal çalıştırıcılar, hepsi ve hepsinde varım….. Tüm insanlık olarak….. Ben cinlere ve cinlilere ekmek verdim, “okuyun” dedim…. Bilgiyi okuttum ama cin ve cinli nefessizdi, kaç kere söyledim….” Ol deyin” dedim…. “Oğul” dedi… Ben olmam…. Öyleyse,” Kuran ol” dedim….”Olmam” dedi ve artık onların yoğunlukları tüm insanlığın toplumlarından ayrıştırılıyor.

Bundan ötesi insanlaşmadır…. Şeytanın şavkından öte aşk var…. Aklın kalemi var, Yaradan var…. İşte yarattı, yaşattı….. Mutlaka iyi anlayın ki; Kuran’dan öte bir Kuran yoktur…. Kuran; ana kalemdir, tektir…. Ama Kuran; insanlık ilmidir…. Bunları anlayın.

Bir kapı insana açılır…. Bir kapı insandan öteye açılır….. Ondan öteye açılır….. Ama açılan her kapı insanlıkla açılır…. Buyurun anlayın.

Bugün, insan soyu kelam olup insanlaşırken sadece merdiven olmuştur. “Ben yokum” demedi…. “Ben, ol dedim” dedi…. İşte, “ol” diyen insan oldurur, olduğundan öteyi oldur ve oldurmuştur.

Yeni zaman sayfalanışına başladık canlar…. Bu yeni zaman sayfalanışı yeni ışığın kaynağa inişidir….. Yeni zaman sayfalanışını yaparken Türkiye çobanları olan birliklerin bu meclisle olmaları şartı getirildi…. Onlar bunu kendi yoğunluklarıyla dinleyip gelirler….. Gelmedikleri halde geçişleri yaşamdan değil, kelamdan olur….. Ama yaşamdan geçmek için hepsi tohum olup gelirler.

Ölülü ya da dirili bir çalışma Medine’den, Mekke’den öte olur ama ölülüdür o çalışma.

Burada artık yenilik başlayacak yeni şavk devreye girecek ve yeni yoğunluk auraların ötesindeki ışıkla kayda inecek….. Hepinizin auralarınız özeldir…… Ama Bir’in aurası, tüm zamanların kontrolündeki, aura geneldir. O aura; Hak edipte halik olup anlayanlar kendilerindeki ilmide anlayacaklar.

Eren görevini yapar….. Ermiştir….. Eli, Allah’ın ilmidir, yolu akıldır…. Ama ermeyen ışıksızıdır, yaşamsızdır, BSUİ’nin gücünden ayrıdır yoldan çıkmıştır…… Biz hepsini kodladık, kokladık, topladık Tanrılık tahtında yarattık…. Hepsi yaşatıldı.

Aha!… Yaptığımız budur….. İki mahrekimiz, tek bir hakikiyet oldu…. Şükür oldu…. Aha, bu! ….Şimdi ve sizinleyiz…. Aha, bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/QNh3ST_ssyQ

 

25.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (13)

2. AKIŞ

Cennet hepimizin yüceliğidir canlar. Bugün buraya görevliler indiler ve biz onlara kontrol dışı olan bilgilerinin dışı bilgi verdik. Herkesin kendini daha net anlayabilmesi gerekir. Dünyamızı ziyaret edenlerin daha güçlü olmalarını bekleriz.

Sultanlar, dünya biziz. Bunu herkesin net olarak duyumsaması, bilmesi gerekir. Aksi halde, bizleri kendi yüreklerindeki o yoğun kırıcılık olarak dinlerler ve dinletirlerse, çoluk çocuktur hepsi de ve bize gelişlerinin mana ifade etmeyeceği kesindir.

Şu ana kadar dünyamızı ziyaret etmiş ve mahsur görmeyen onlar, şu andan itibaren iyi bilsinler ki biliş kalemi, kodlanmış tohumlarla bütünün gücünü kontrol altına almıştır.

Yer kürenin dürümlerinde dincilik değil; insancılık var; bunu da anlasınlar!

Bugüne kadar dünyamızı dinciler idare ettiler ve sömürdüler; bu kesindir!

Din bir sömürü amacı olarak kullanıldı. Savaşların kökü değilken, ekonomik nedenlerle yaptıkları savaşlarda, hep din dayanağından dillendiler ve dediler ki “dünya bu nedenle kontrol edilemedi”.

Değerliler, din insanlığın kalemi değilse, insan; insan değildir. Ama din kalem olur da, ilim kelamla kontrol edilemezse, ışıkta kodlanmış tohum olamaz ve dünya daha güçsüz kalır.

Biz dünyadaki Din Kalemlerinin, İlim Kalemlerine dönüşmesi için mücadele ettik. Ama biliyoruz ki; çoğu kendi yaşamlarını dahi anlayamadılar ve bilişi kodlamadan bütünü güçlendirmekten vaz geçip, bütünlüğü bölmeye kalktılar.

Değerliler, her şey insanın kendi yüreğinde mevcuttur. Biz o yürekteki ilmi Allahın İlmi saydık. Ama biliyoruz ki dünyalıların çokları kendilerini kontrol etmekten acizler ve onlar yaşam için farklı çalışmalar yaptıklarında, kendilerini o çalışmalarda kotlayıcı sayarlar.

Değeriler, din Allahın Tahtı’ndan ayrıdır. Allah; Tanrılık Kapısı, Tanrılık Kalemi, Tanrılık Yarını değildir. Allah kaynaktır.

Eğer onlar Allah’ın kaynak olduğunu anlayacak güçteyseler, şunu iyi bilsinler ki Allah birdir, tektir ve herkeste vardır. Sanırlar ki Allah onlara aittir, diğerleri Allahsızdır.

Şunu iyi bilsinler ki; biz kulluk yaptık tüm insanlığa. Aha bu…ama kulluk yaparken de kodlanmış toplumlarla yaptık.

Türkiye Çalışmaları öz görevdir. Sistemin yüceliğiyle yapılır. Bu çalışmayı Haliki Hakk olan, İlm-i Ka Ha olan bütünü güçlendiren birlikler yapar.

Düzen İnsan’dır. Düzenin kültlerindeki kayıt ilimdir ve İlmin Kapısıdır İnsan Soyu.

Eğer bugün dünyada kaos varsa, bu sahrada dinin hakikiyetten uzak tutulmasından dolayıdır.

İyi anlatın ki; dünya yoldur. İyi anlatın ki; dünya yolculuktur ve bu yol ve bu yolculukta bir tek İnsan vardır. O ise, tüm zamanların yaşamıdır; bunları anlatın. Ki dünyalı anlasın. Aksi halde, dünya bencil kalır, dünya beşir kalır, dünya kisvesiz kalır ve dünya kısır kalır. Anlatın ki anlansın!

Değerliler, torba torba iman taşındı yaşama. Her iman insanın kelamındandı ama birlikler kontroldan çıktılar; çünkü Ruhi Kapılarında kırıcılık vardı.

Devinimi artırmaksa maksat; artırın. Yaşamı tohumlamaksa; kodlayın, tohumlayın. Ama insana, insanı anlatın. Deyin ki “insan Tanrıdır. İnsan Yarındır. İnsan kelamdır. İnsan kaynaktır.”

Amon Toplumları anlatsınlar bunu, tüm zamanlara….çörek yaparlar yaşamda…çörek; kil ve kumun bilgisidir. Oyundur hepsi; oyundur.

Ekmektir kelam olan, ilim olan; anlatın.

Paydan pay çıkar ama payda, payın tahtındaysa aşk çıkar oradan. Canlarım, aşk çıkar. Bilin ki payı payda sayarlar yaşamda. Her şey paydır sayarlar. Oyundur bunlar; oyundur….. dünya, paydadan paydır.

Bu şudur; dünyanın dürümlerinde tüm zamanların yürekleri vardır. Hepsi payda, hepsi pay, hepsi paydaştır ama taht paydadır; bunu bilsinler. Ve o taht, Allahın Tahtı’dır.

Kimse “Ben, benden öteyim” diyemez; çünkü ben olan bir tektir. O Ben insanlıktır.

Şeytan şerrinde şarkı okurlar. Derler ki “ben bilişteyim.” Okudukları şarkı kısırlıktır. Asırlarca bunu yaptılar dediler ki “ben dinciyim. Ben diriyim. Ben dürümlerde Kürziyim.” Aha! Yaprak yaprak okudular da oğullayamadılar. Korktular….. kokusuzdular, küstüler, kisvesizdiler. İsrafilin levhisindeki o yoğunlukta, sura üfürüldüğünde, sustular ve dediler ki “biz yoktur orada.”

Çalılar, çar çabuk çalıştılar. “Aşığız…aşığız yaşama….” diyerek çalıştılar.

Kardeşim; ben Ana Kapı İnsan Soyu! Kültlerin en yücesi olan kalem. Anlayın ki ben Mutlak Kuran olanım.

Ulu din, Allah Dini; İnsanlıktır…anlayın. Başka din yoktur; anlayın. Ama sanmayın ki dinciyim ben….. insancıyım.

Kimse beden alıp da kelam olmaya inmedi zamanla. Aşka indi, Hakka indi, kaynağa indi de karanlıktaydı. Sormayın dünyayı “tüm insanlık ilminde kaynak mı?” diye. İnsandır kaynak olan; anlayın.

Kara Işık, Allah’ın La Hi kelamı’dır. Analar, ben o kara ışığı tohumlayan İmparator İnsan; insanlık.

Bilişle dünyayı kodlarken, teyplerdeki en güçlü sistemi kontrol altında tutarım. Kanatlanır uçarım. Ki tek tek bilişe varanları hak edeyim diye.

Kara Işık, Allah’ın sırırdır. O sırrı bilenler yolu bulurlar. Osmanlı soyu “ben” diye dillendi tüm zamanlarda….onun beliği birlikti. Osmanlı tüm zamanların diriliğiydi ama Osmanoğlu, Orhanoğlu, Orhan Osmanoğlu Orhan, kaynaktan çıktığında kalemden çıktı.

Değerliler, Orhan Ara Kapı’ydı. Oyun oynadılar ocakta…. Cennettin, cennetliği oluşun anlamını kontrolcu bilişle dilleyemediler. Dediler ki “yıldız zırhı kuşandık. Biz merdivenlerin hepsiyiz” dediler. Değerli analar, değerli atalar, kare sistemi küpten, küpü küreden çıkardılar. Aşktan çıktılar. Savaşa kaynak oldular ama savaşa kaynakta kelam olamadılar ve kırıldılar.

Biz diyoruz ki “dünyayı yol sayana, yoğunluk kodlayıcıdır. Dümeni has sayana ışık yaşayıcıdır. Bizi bizden ayırana kaynak kayıtlayıcıdır. “Ben doğan günüm” diyenlerle, “ben doğan günüm” diyerek bu yoğunlukta bulunanlarla bu çalışmayı yaparken, herkesin de kendini tohumlamasıdır amacımız.

Şeytana aşk, bize ise kaynak gerek. İşte; yapmakta olduğumuz her şey bundandır. Saltanat sizi dinleyecek şu anda….hepinizin gücü hepimizindir ve biz bugün burada bütünün gözünü kök sistemlerden güçlendirerek yenilerken, her şeyin kontrolunun gerektiğini bilerek dünyanın kulu olup bu çalışmayı yapıyoruz.

Sevgililer, şimdiden öte daha güçlü bir şimdi devreye girecek ve bu şimdi artık nefesin ötesindeki sessizlik olacak. Bu sessizliği sizle dilleyeceğiz ama nefesten öte bir Bilgi Kapısı açıyoruz. Ki o kapı, Sistemin Kuranı olan Ses ve o sesin ötesindeki sisli kaynaktır.

Değerliler; yeniden, hepinize saygılar sunuyorum yeni konu SES VE SESSİZLİK olacak…..hepinizden bu bilgiyi net olarak dillemenizi bekleyeceğiz.

Dağlarım, doğan gün yenidir ve yeni gün artık yeni bir ışık oluyor. Doğrusu budur; SES VE SESSİZLİK olacak yeni konu; kesindir. Eminim.

https://youtu.be/rq5S0Dc92BQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/rq5S0Dc92BQ

25.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (13)

AV.NEZİRE SELÇUK, YENİ ÇALIŞMA HAKKINDA ÖZ BİLİŞ

Tanrı; der ki “Nefes; Allah’ın İlmidir”…. Ama Tanrının İlminde nefes, kaynağın tekliğidir.

Değerliler, nefes çalışmalarınızı bugün, insan levhisiyle kodlayarak sonlandırıyoruz.

Doğanın gücü, Allah’ın Kürzi kapısını açan birliklerin, Kürzi Sistemidir.

Bundan sonraki dönemde,” Ses Yaşama” dönüş başlayacak… Ses Yaşama dönüş…. Bu şu anlama gelir… Bilgeler meclisi artık yaşamı kontrol altına almaya başlıyor.

Ses; Rahmidir…. Yaşamsa; Katiyettir.

Sizlerle yapılan her çalışma kaynaktan yapıldı… Kaynak; Rahmi Kuranları tohumlayan, kodlamış kalemin, katiyetidir…. Ve bu çalışmalar Kürzün sonsuzluğundan yapılır... Hepiniz, Kürzün sonsuzluğunu iyi tahdit edin, anlatın….. Tahdit, sizin anlayacağınız sistemdir…. Ama anlatmaya başladığınızda, o tahditler, daha güçlenir ve kesinleşir… Bu şu anlama gelir; siz, sizce anlatırsınız…. Herkes, kendince anlatır…. Ve anlattığı kendince kesinleşir ve kendinde tahditlenir….. Bu önemlidir!

Ben, sesleştiğimde, her diri kendini diller… Sistemleşir, kutsal tohumlama olur, kodlama olur, kayıtlama olur…. Ve bunların tümü, Kürzi çalışmadır…. Ve her Kürzi çalışma, Rahmi kalem olanların yaptığı çalışmadır…. Ama bütün çalışmalar, meclisler, aileler ya da has tahditli kodlar tarafından yapılır…. Bütün çalışmalar, mutlaka birliklerce yapılır…. Ve yapılan çalışmalar; Hak’ın, Hak’a varışını sağlar.

Hepiniz iyi anlayın ki şimdi yapacağımız yeni çalışma; Allah’ın Ka-Ha olan ilmiyle olacak …Ve Kürz den, Gürze iniş olacak…. Hepimiz, Kürzi bir çalışmada yoğunlaştık, kodlandık, tohumlandık…. Ama artık Gürze inmeye başlıyoruz.

Gürz; sessizliğin seslenişidir…. Orada eşik yoğundur…. Orada kati hakikiyet vardır…. Ve kati hakikiyet, tüm tahditli kodların, kendi kontrollerindedir.

Ben, tek tahditsizim…. Bütün çalışmalar, bedenimdedir. Benim bedenim, Mikail’in Kürzi kalemidir…. Ve hepimiz orada o yoğunlukta ışığız…. Ama tahdit, kelamla olur….. Ve herkes kendi tahditini, kendi kelamıyla kodlar ki bu herkesin, kendi nispi kayıtlarıdır…. Mutlak olanın, nispiyete dönüşmesidir.

Canlarım, bu önemlidir. Nispi çalışmalar; muktedir kalemlerle olur ve herkes kendi katiyetini tohumlar orada…. İşte yeni dönemde, bu olacak.

Ve canlarım, şunu anlayın ki Kürzi çalışma, müstakildir, bağımsızdır… Her şey orada mevcut ama bağ yoktur….. Ama Süper İnsanlık Levhisinde artık bağlar oluşmaya başlayacak ki; bu, ses bağlarıdır…. Ve herkes kendi nispi çalışmasında, kendi katiyetinde, oranın temel kalemi olacak… …Ve bu temel kalem oluş, muktedir olabilişle mümkündür…. Hepimiz, kendimizi oraya kontrollü olarak kodlayacağız… Ve o yoğunluk, Bütünün yolunu açacak.

Biz, ana kalemiz canlar. Atiyi tohumlayan, kelamı kodlayan ve yolu kültlerin görevlileriyle açan kaynak…. Ama canlar, iyi biliniz ki tek tek hepimiz miraç çalışması yapmadık burada….Kil ve kumla çalıştık bunu iyi anlayın... Işığa varan bizler, hep dünyada, kili kumu yoğurduk.

Bugünden itibaren, dünya meşalesi artık… Işık Meşale olacak…. Ve o Işık Meşale, miraç ilmini, tüm insanlığın levhi kaydı yapacak… Kaydı yaşamı olacak.

Değerliler, tek tek hepiniz, göz olarak çalışacaksınız. Her bir RA; bir yaşamdır unutmayın….. Ve herkes bu mecliste bir tek RA dır… Ama o RA, herkesin kendi yoğunluğunda, kendi yüceliğinde, kendinde olan bir RA dır. …Ben, bütün RA’ların, RA’sı olan insan soyu…. Hepimiz oyuz…. Bunu anlayacak gücümüz var…. Ve dünya yolunu açarken, her şey bu şekilde kodlanacak.

Dünyanın nuru olan ilim; Allah’ın ilmini kodlayacak ve doğan gün muktedir olup, doğacak.

Ses; Allah sesi olacak, hepimizin sesi, Allah’ın sesidir o yoğunlukta… Ve öz görevliler toplu çalışmalarıyla, Bütünün gücünü artırmak iznini aldıklarında ki…. Bu izni bizler vereceğiz onlara…. Yolu açabilecekler, yaşamı tohumlayabilecekler, kayıt dışı bilgilerini kontrol altına alacaklar …..Ve Rahmi kapıda iman tohumları olacaklar…. Bütüne hizmet bu şekilde olur.

Allah’ın tahtında tek bir ışık yanar, canlar... O ışık; “BİLİŞTİR.” Herkes, “ben bilirim” diyebilir…. Ama biliş; Allah’ın bilişiyse, o tekniktir, bunu herkesin, net anlaması gerekir.

Çoban olamaz artık yaşam, insan olmalıdır… Biz, böyle biliyoruz veya artık insanlaşmalıdır... Mahrekte hiç kimse, kendinden başkasını kontrol edemez bu kesindir…. Ve kontrol dışı bilgi, aklın ilminde kodlanmışsa, yarında tohumlanır ve yaşatılır…. Ama kodlanmamışsa o artık bilişte yoktur.

Çörek yapanlarında artık yapacakları…. İnsanlık iİmi olmalıdır… Bugüne kadar “ben, bilgi aldım, bilgi verdim” diyenlerin yaşam sayfalanışları olamadığından….. Artık herkes kendi yoğunluğunda kendince, İlmi Ko olacak ve bilgiyi kayıtlayacak…. Eğer bunu başarabilirse, sayfalanışa geçebilir aksi halde sayfalanış yapamayacak.

Çok mutluyuz ki; dünya yolunu bulmuştur… Çok mutluyuz ki; yaşam kontrol kurmuştur… Çok mutluyuz ki; saltanat kelamını ilme çerçevesiz olarak indirmiştir…. Çok mutluyuz canlar, dünya Kuranı artık okunacak.

Dört gün sonra, bilin…. Dört gün sonra… biz, sizinle öz görev taşıyacağız…. Mutlaka 28 kasım 2015…. O gün, bu yol, Allah’a, yoğunluklara ve tüm zamanlara varacak... Size geri dönüş için ilim verilecek… Herkesin, yaşama geri çekilişi olacak bu.

Kardeşlerim, maya tutmuştur… Kula, kulluk gerekmez. Kuran gerekmez. Altın ışığın kaynağındaki Kali-Ka-Ha olan iman gerekmez. Kula, murat gerekir… Murat edin, hak edin... Biz, sizden bunu dileriz... Dünya yarını kontrol ettiğinde…. Artık dünyanın ruhu; mutlak kutsal murat olacak.

Oyun oynamayacağız canlar. Oyun dünyada, sözün bittiği yerdir artık, bunu bilin…. Biz, bu dünyada, oyun oynatmayacağız….

Cennete cennet, cemaate cennet gerek, yaşama cennet gerek, cenneti cennet yapmak ilimle olur…. Dünya, cennetten ötedir…. Ama dine, hak olan insan, cennete halik olamaz, bunları anlatacağız insanlığa.

Kaç insan soyu, dünyayı kontrol etmeye geldi?.. Eli ayağı bağlandı. Biz tüm aşkların aşkı olan levhide, insanın kelamı olarak…. O bağların, tümünü çözmeye geldik, bilinsin.

Musa derki; “ben, senim”…. Aha!.. Musa, insan soyu, kendini kodlamaya, koklamaya geldi... Rahmana Kurandı… Akla, Ka-Ha dır… BSUİ’dir o, barış sevgi, umuttur…. Amon Toplumudur o …Ve muhammilerin kapıların tümü akıldır hepsi, biziz canlar…. Ve biz hepsi, hepsiyiz onda, sessizliklerde kaydı bulunanlar.

Neden bu okur bilir misiniz? Kontrol için. Ondan farklı olmadığımızı bilin…. Hepimiz, zamanı korumak üzere çalışanlarız…. Ve hepiniz, onca çalışmayı yaparken, tüm insanlığı okumaktayız, anlayın.

Kalem olan insan, Allah’ın ilmidir. Bunları anlayın, canlar. Çarıklarımızı giyip dünyaya indiğimizden beri, bu dünya biziz…. Allah’ın La-Ha olan ilminde kalem olan birliklerin tümü, tüm insanlığı kodlamaya indi de, çantaları boş kaldı… Bilinsin isteriz ki bu çanta doldu bugün… Hepinizle doldu… Siz ki; ağır yüksünüz…. Siz ki; Kürzi kelamsınız… Siz ki; kaynaksınız ….Aha, çalıştınız, başardınız…. Mutlaka başarı, kalemle olur.

Dört kök görevlimiz vardı dünyada… Bu dört kök görevlinin isimleri zikredil dimi? Sırdı…. Sakladık….Canlarım, sakladık…

Ve ben, sözüm, özüm, gözümle bilirim ki onların tümü ışıktır ve buradalar… Mutlaka buradalar…. Hepiniz, o dört gök sözcüsüsünüz…. Yol; Allah yolu… Kul Allah, kutsal olan akıl, biliş halik, biz has insanlık.

Şeytana şarkı gereksiz canlar bizse, Şemşi Tebrizilerle çalıştık hep…Aha bu!... Atlanta Ata Kapısında o bizdir…. Şükrettik ki; doğan gün, bilişe doğdu.

Üşümeyin canlar, biz siziz… Aşığız size canlar, biz siziz. Uyuyanları uyandırdığınız zaman, hepsi, sizin yolunuzda sizleşir…. Ve hepsi dinleşir canlar…. Aşk, aklın şavkıyla aktığında sizleşir…. Biz, siziz canlar, insanlık hepsi bu.

Ey canlar, don gömlek düzene inenler var bilir misiniz? Sizden başkası bilmez ki bunu… Herkes kendini diller ya canlar…. Onların tümü akıl ile iner….. Ama giysileriyle inerler, anlayın… Sanmayın ki o söylediğim kelam, kendi yüreğinizde olacak…. O bir giysi türüdür. Herkes onunla gerçeği diller.

Canlarım, kardeşlerim, ses öylesi güçlüdür ki…. O sesi, siz alırsınız, kendinizce anlamlandırırsınız…... Birisi alır, farklı anlamlandırır.

Canlarım, bu bilgi hepimizindir, anlayın….. Düzeni kurduk canlar, mutlaka düzeni kurduk…. İşte mutluluk, budur…. Düzen kurulmuştur…Hayırlar olsun.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JPrltPtrDm0

 

25.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (13)

1.AKIŞ

Canlarım, tohumlarınızı kodlarken, toprağın toplumu olarak, kelamda Bütünün gücünü dürümleyecek ilmi de kodlayın... Gözünüz görüyor her şeyi…. Analık; kalem yapar, atidir, hakikidir, haktır, tahditsizdir…. Ve Atalık; kontrol etmek ister, kalem olup, aklın tahtında oturup, kendini hak etmek ister.

Açı daraltıp kodladık dünyayı, kokladık, kodlayıp, kokladık… Sessizce dilledik… Buyurun, “ol” deyin …

Kök göklerin sözcülüğü burada yapılır… Gökleri, sözcüler dinletirler. Sizlerin, sözcülük yaptığınız herkesçe malum… Bugün verdiğiniz her neyse bunu anlamakta zorlandık... Çünkü erkek mi, kadın mı olayına dönüştü olay?... Yaşam, size aittir biliniz… Her kim ki erkek, kadın ayırır kontrolsüzdür…. Ölüdür, kötüyü, köksüzlüğü, kelamsızlığı diller… Başka şey değil yaptığı.

Artık iyi anlayın ki er ya da geç inanın, inanın ki artık kaynak dışı bilgiler olmayacak…. Sizin verdiğiniz her şey insan kalemin, levhi kayıtlarından verilir… Doğanın gücü, sizin yüreğinizde görev taşır…. Aşığı olduğunuz her şey, yarını kodlar ve koklar…. Ata kapıda, Bütünün gücü olur ve tohumlar... Siz, Allah’ın tahtından görev alıp gelenlersiniz, bunu kesin olarak, bilerek görev taşımaktasınız.

Altın ışık yıllarının görevlileri olarak burada bulunduğunuzu, Mikail’in Kürzi kelamı olduğunuzu… Ve yolu oğullattığınızı, hepimiz net bilmekteyiz….. Keşke Allah’ın Tanrılık kapısını açıp, Bütünün gücünü, tüm zamanlardan kontrol altına alarak, birlik kelamı edilse buralarda... Sizden beklentimiz budur…. Yoksa az önceki tartışmalar, bugün için önem taşıyacak, bunu bilin!

Canlarım, sizi dinledim… Bugün, buraya gelişiniz benim için önemli…. Ama yoğunluğunuzu kontrol ederek, dirilikleri tohumlayıp gelseydiniz… Burada yaptığımız sesleşmenin, kervan olmayacağını, kaynak olduğunu bilirdiniz.

Artık şunu iyi bilin ki dünya dışı varlıklar, dünyayı diri kalemleriyle dillerlerken, kendi yoğunluklarıyla dinlememeliler... Yoksa burada olup biteni anlayamazlar.

Bizler, dünya yolcularıyız.. Sizlerse, dünyayı istek halinde dilleyen ve istek halinde dürümyenlersiniz….. Ama sizin yoğunluğunuz da bilişiniz, kontrol edici olmadığında, yerkürenin gücünü, tüm zamanların Kürzi kapısında, kodlama imkanınız olmaz.

“Dünya ne ki” diye sordu birisi oradan?... Cevap vereyim. Dünya; yarındır bunu bilin… Tüm zamanları, tüm Ruhi kapıları, ruhsal ışıkları yakan bir yarın… Dünya biz ve biz dünyayız... Bugün dünyada, Orta Kapıların tümünü açarak, bilgi kalemi olup, Bütünün gücünü dürümlemek üzere bu yoğun çalışmayı yapıyoruz.

Olgun başakları seçerken, hepinizin gücüyle, kontrollü olarak bu yoğunlaşmayı sağlamalıyız… Aklın tahtına vardığımızı, yaşamı hak ettiğimizi ve bilgiyi kontrol ettiğimizi anlamalısınız.

Cemaatlerin gözü, bizim üzerimizde bunu biliyorum ama bu cemaatlerin kontrol dışı bilgilerinin kutsal tohumlama yapma imkanı olamayacağı kesin…. Ağır tahtın, ağır yaşamın, ağır kelamın ilmini dilliyebilen hiç kimse yok bugün burada…. Ve bizler muktedir ilim kalemleri olarak, bu çalışmayı yaparken, kendi yüreğimizden yapmaktayız.

Ana kapıda, insan soyu var…. Ve o insan soyu, Bütünün gözüdür. Koruma altına aldıklarımız var…. Onların yoğunluklarını kontrol altında tutuyoruz. Yaşamı hasata hazırlayanlar var…. Bütünün gücü olarak onlarda buradalar…. Evrenlerin sessizliklerini dilliyenler var… Hepsi kelam etmeye geldiler... Mahrekte Kuran okuyanlar var…Toprak Toplumu, tohum olarak, Bütünün gücüne dönüştürmek istemekteler.

Yaradan ve yaratılan…. Artık dünya ilmini, Toprak Toplumla tohumlamaktan öte iman tahtından, Bütünün gücü yaparak, kervanın gücü halinde, bütüne gerçek çağrıları yaptırmak üzere bilişi kodlayacaktı….İşte, bunlar olmaktadır.

Savunmaya geldiğinizi biliyorum yaşama... Diyeceksiniz ki “bu dünya, Allah’ın tahtıdır ve burada Bütünün gücü artmalı… Ve Bütünün gözü Süper Sistemleşmeyi gerçek çerçevede çağrılarla kontrol etmelidir.” Yaradan ve yaratılan artık tahtındadır… Ve Bütünün gözü onların sözüdür… Ama şunu iyi bilin ki dünya devinimi artıracak gücüde devrede tutacaktır.

Devinim; insanlık levhisinde, bitişken levhilerin Bütünlüğünün gücüdür. Her nefes Allah’a aittir…. Ama aklın tahtındaki nefes has ışıktandır…. Ve bunların tümünü anlamanızı bekliyorum.

Çamur yoğuran bir sayfadan, yaşamı kodlayan bir sayfaya ulaşmak kolay değildi.. Bizler bunu başardık... Karanlığın tahtını kodladık ve Bütünün gücü yaptık… Cevahiri göreve aldık… Can kalemi kodladık ve tüm zamanların tohumlanmasında, Bütünün gücü halinde öz geçişler yaptırdık.

Peki şimdi neden bizi, bizim yüreğimizden dinleme niyetiniz var? Bunu anlamak isterim…. Ana kapıda sizi dinledim…. Neler yapmak istediğinizi net bilirim… Kendinizi kontrol edeceksiniz ve kötülüğü önleyip, Bütünün gücünü tüm zamanların Kürzi kapısında, karanlığın ışığı yapacaksınız.

Ve ben size şunu söylemek isterim ki; “doğan gün bilişle doğdu artık dünya biliş halindedir... Kimse, dünyayı, kendi yoğunluğuyla tohumlayamayacak... Ayrı gayrı gözetmem, iyi anlayın. Bilgi; Allah’ın ilmidir.. Eğer sizler dünyayı hak edipte kodlayıp, kendi yoğunuzda kontrol etmeyi amaçlıyorsanız, hedefliyorsanız… Bunu ummandan dahi, has ışıktan dahi tohumlayamazsınız…. Ve has tahtta kodlayamazsınız…. Zira biz, buna imkan vermeyiz.

Çorbamız tuzlandı, bunu iyi anlayın… Ama bu çorbanın, kulu olmaya niyetiniz varsa…. Gök sistemleşmesini kodlayarak geçin gelin.

Kaç kapı açtığımızı sormayın? Eğer bize, birlik kapınız kaç tane diye sorarsanız?... Size, ses verip şunu söylerim... Kendi yüreğinizdeki kadar, çünkü siz, bizi ne derece anlamışsanız… Biz, sizle o derece dilleşiriz... Eğer siz, “sizin kapınız, bizim kapımızdır” derseniz… Ve derseniz ki “sizden, size varalım, sizinle tohumlanalım ve kötülüğü önleyelim”.. O zaman bütün kapılar, sizin yüreğinize açılır.

Kare sistemi kodlayıp, koklayıp, tohumlayıp, Bütünün gücü haline dönüştürerek, Kürzi kapıda, Küp olmak istediğinize eminim... Şuana kadar yaptığınız her şey, bunu sağlayacak gök sessizliklerini oluşturamadı, buda kesin!… Ama kalem olup, Bütünün göç kapısı olacaksanız, ayrılık biter…. Ve o zaman siz, her anda ve her sayfada olursunuz.

Düzeni kurmaya niyetiniz var, bilirim. Umut olur ki o düzeni kuranlar, Bütünün gözünü de hak ederler...

Satıhta hiçbir şey anlaşılmaz. Hepiniz bunu iyi anlayın… Ama derinlere indiğiniz zaman bilirsiniz ki; karanlığın tahtı, imandır… Eğer siz, imanla bu yoğunluktaysanız, Bütünün gücü olursunuz…. Ve toplantı yaptığımız günlerde buraya inersiniz…. O zaman, sizler kelam olup, Bütünün gözü olarak, mahrekte bilişi kodlarsanız… İşte o gün geldiğinde ki sizin yüreğinizde olur ve cennetin kulu olursunuz… İşte o zaman, ben, siz olurum ve sizinle tohum olurum… Bunları anlayın... Yoksa sizden başka bir siz, sizi hak etsin diye beklemeyin…. Eğer siz, bunu yapmak istiyorsanız burada bu çalışmada imkan bulamayacaksınız…. Size, kesin söylüyorum.

Avukatlık mesleğimde, benimle ilgili bilgi almak üzere, bugün buraya geldiniz… Buda kesin!…. Ve benim, kendi yoğunluğumdaki tükenen ilmi kalem olanla yaptığım sesleşmeyi dinlediniz… Can kapımdı, o benim… Onun yolunu açmaktı amacım… Ama siz, ona kendi yoğunluğundan sesleştiniz ….Ve dediniz ki “kaynak dışı bilgi verir, siz bu bilgiyi alın dinleyin.”

Altın tahtın ışığı olan bilgelerin, bunu yapma imkanları yok mu? Var… Ama yolu kapatmak için var…. Eğer yolları, hak tahta varmamışsa, kendi yollarını kapatırlar, bu şekilde, olan budur… Ve Bütüne hizmet edenler şükür ki bunu anladılar.

Şimdiden sonra benim çalışmalarıma dahil olmak için geleceklerse hasatla gelsinler, Yaradan olup, yaşamla gelsinler… Aklın tahtından gelsinler, ekmek olup gelsinler… Aksi halde bu mecliste olma imkanları kesin olarak, olamayacaktır.

Çamur yoğuran bir dünyanın artık yol açıp, Bütünün gücü olarak, ışığı tohumlamaya başladığını dahi anlamayanların… Bu yoğun çalışmaya kaynak olabilmelerine istek duyamam.

Kontrol dışı bilgim, asla olmadı ve bunsan sonra da olmayacaktır. Karanlığın Tanrılık kapısında ilmi Ka-Ha olanda, bilişi kodlayanların Bütünün gücünü hak edip de dinlemeleri…. Er ya da geç kendilerini hak etmeleri anlamına da gelecekse de…. Bilgi kapısı açılmadıkça, bunu has ışıklarıyla yapma imkanları olamaz.

“Çöp bir zaman” dediler… Amonların Topraklarında çöp; ilimdir… Bunları anlamadılar…. Doğanın gücü, insan soyudur, bunu dahi anlamadılar. Dünyamızı ziyaret, Bütünün gücüyledir, bunu dahi bilemediler.

Değerliler, dünya vasi istemez artık, bunları anlayın… Eğer sizler dünyamıza, vesait altında, bir ışık kalem olup, kodlama yapanları tohumlayacaksanız, buna isteğimiz olmaz.

Dünya, açıyı daraltır ve sizi, sizden, size tohumlar…. Ama koruyucu bir ışık olup, yapar bunu.

Devinimi artırmak için bunları yaptığınızı düşünemem…. Bizi, hak etmek ya da bizim yüreğimize has ışıkla dillemek gibi bir niyetiniz olmadığına da kesin eminim.

“Borç harç geldiniz dünyaya”… Öyle diyorsunuz, duyuyorum. Canlarım, benim borcum, tüm insanlıktır, bunu bilin…. Ama ben borcumu, Bütünün gücü olup ödedim… Sizlerinse borcunuz, kendi yoğunluğunuzdaki kalemdedir…. Eğer dünyayı, hak edecekseniz ağırlığınızı hafifletin. Dans etmeye değil, hak etmeye gelin...

Bundan sonraki süreçte, dünyayı ziralarla değil, haliklerle, haklarla, hasatlarla ziyaret edin... Eğer ben, “şunun için geliyorum, bunun için geliyorum,” diyecekseniz… Ve zira “ben, sultan olmaya gelmeliyim” diyeceksiniz…. İyi bilin ki maya olamazsınız yaşama…. “Hah!..Aha!.. İşte!” diyerek geçin ki Ruhi kapıların tümünü açalım size.

Şimdi doğanın gücü sizin yüreğinizden ayrıştı. Dümenin başına iman eden, insan soyu oturtuldu… Kurtul ya da kurtulma. Biz, seni sana vermek istedik… Hepsi bu.

Şükür ki bunları sizin yüreklerinize açıkladık. Kısırlık yapmanıza izin veremeyiz… Bu dünya, Ruh kapıdır, insanlık için.

Amonların kontrollü çalışmalarıyla bu dünyayı tohumlayan birliklerin tümü, ayrı gayrı gözetmeden bu çalışmaya dahil edildiler… Sizlerse buraya, Kare sistemleri kodlayarak, Küp tohumlama yapmaya geldiniz ki…. Maya olmadan, murat ettiğiniz o yoğunluğu oluşturma niyetiniz olması yeterli değildir.

Şimdi, keyislerin tümünde, ilim olur, bunları anlayın.. İman tohumu, kontrol kurar ve Bütünün gücü sizin yüreğinize iner…. Ama tekno kodlamalar, kodlanmış toplumların tohumlanması, ışığın kontrolü Bütünün gücü hepsi tahditsizdir…. ve tam iki bin iki yüz yirmi yılda ben dünyayı korumak üzere tahditsiz olarak, Bütünü göreve alacağım…. Bu yıl, hepimizin görevidir, bunu iyi anlayın…. İki bin iki yüz yirmi…Mahrekte bu tarih size, evvelce de verilmişti.

Bundan sonraki süreçte, doğanın gücünü tahditsiz olarak, kutsal tohumlamada, Bütünün gücü haline dönüştürebilmek için kalemin ilmi, aklın levhisinde, Bütünün ilmi olacak…. Ve sizler davayı hiçbir zaman kaybetmeyecekseniz.. Biz buyuz canlar. Asla davayı kaybetmeyenler.

Ardımızda, yürek var, ölüler diyarı bu yaşamı kodlayarak, bilişi koklayarak tohumları kontrol ederek, Yaradan ve yaratılanın Tanrılık tahtında ışığa kayıtlayarak çantamıza aldık…. Ve görev taşıyoruz.

Bugünden itibaren hazırlıklar tamamlanacak… Ve yalan dolan bilgiler tüm insanlıktan ayrıştırılacak… Bugüne kadar yaptıkları çalışmalarla yalanı ve dolanı kodladılar yarınlara…. Biz, o bilgilerin tümünü sessizce, savaşsız olarak ve yarınlaşmış olarak tüm zamanlarda ayrıştıracağız.

Canlarım, Türkiye çalışmaları, çok büyük değer arz etmektedir. Türkiye de çalışma yapan grupları izlerseniz göreceksiniz ki; çırpınıyorlar ….Çünkü Ruhi kapılarında, kodlanmış tohum yok…. Kontrol dışı bilgiler vererek, herkesi kendi yoğunluklarına çeker gibi davransalar da çektikleri kelam, kendi yüreklerinde tohum ekemediğinden, Bütünün gücü olma imkanları, olamamaktadır.

Kara ışığın yoğunluğunu artırmasından itibaren çokları, kodlanmış toplumları tohumlayarak, Bütünün gözünü açmaya çalıştıkları için kendileri kervan saydılar... Kervan; artık sistemin gücüdür, bunu iyi anlamaları gerekir…. Sistem olmazsa, yaşam olmaz… Kesinlikle bunun anlatılması gerekir…. Sistem; nefret duygularını aşanların, kontrol dışı bilgileri kodlanmış tohumlardan çıkarışlarından itibaren, kelama iner… İşte biz, bugün sistemden söz etmeye başlayacağız.

Sizden daha güçlü bir sizin, sizi hak ettiği bir dürümde daha güçlü bir yüceliğin, Bütünün gücü olarak dünyaya çekilişidir, amacımız.

Sistemin gözü; sizin gözünüz…. Yüreği; sizin yüreğiniz, bütünlükleri bilişle dürümleyen insanlık kelam…. Ve her şey, sistem…. “Sistem ne ki” diye soranlara açık veriyorum ki Rahman Kuranında, sistem otağı kuran olanların, kodlanmış toplumdur... Eğer sizler, bu yoğunlukta otak kurmuşsanız ve yolu açmışsanız, temizlik de yapılmışsa ve levhi kapıların tümü de açılmışsa artık siz, sistem olarak bu çalışmayı yapmaktasınız.

Merdivenlerin en aşağısı insanlıktır ve merdivenlerin en üstü, kaynaktır. Bunu dahi bilmeyenler…. Aşağıları kaynak, yukarıları, Ruhi karanlık sayarlar.

Devinim çok hızlanacak canlar, bunu size daha evvel de vermiştim. Süper Sistemleşmenin gerçekleşebilmesi için de devinimin hızlandırılması gerekmektedir.

Nereden kelam alınır, nereye kalem olunur?... Bunu sorarlar… Kalem ilim, aklın tahtıysa, kendi yüreklerindeki kelam…. Hepsi biliş….Ve biz, o bilişte, Bütünün gücüyüz, canlar.

Çamuru, yaşam sayanların… İnsanı hale levhi saymaları, yarında olamamaları, demektir.

Devinimi çok fazla hızlandırıp, çok fazla ışık tohumlamak, çok yoğun bir tohum ekmek, herkesin isteğidir…. Ama biz, bizim gücümüz, dünya Kürzi kapısında, çok daha üstün bir gücü dürümleyebilecek hakikiyettir…

Şimdiden öte bir şimdi…. Ve şimdi…. Ama şimdi, her andaki şimdi beden hepsi bu… Ve tüm beden, herkes olan beden, bir tek beden… O beden, her şey bunu anlayın…. Sanmayın ki ben, biyolojik bedenden söz ediyorum. Her şey, bir tek beden…. Her şey ve o teknikte, insanlık var, anlayın.

Karmakarışık bir zaman ve karmakarışık bir dünya…. Ama tüm insanlığın kontrol dışı bilişlerinden öte olan bir sayfa.

Değerliler, mesele insanlıktır, anlayın…. Mesele, ilimdir anlayın ve mesele, hasattır anlayın…. Biz dünyayı hasata çalışırken, herkesin kendini hak etmesidir maksadımız.

Değerliler, merdivenin aşağısında iman, en yukarısında kalem var. Hepimiz oradayız, bunları anlayın….. Ve tartmayın bilgimi, tartmayın. Tarttığınız yüreğiniz olur, anlayın…. Çünkü ben, her kelamda bir kervanım, bilin.

Merdiven; Allah’ın ilmi, hak insanlık… Tüm insanlık ve bütünlük mahrek. Ocak insan… Bir tek o insan, Yaradan… İşte bu!

Şimdilik size vereceğim, budur. Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/-tZp5XuWskU

 

NEFES (13)

25.11.2015

Canlılar, vallahi billahi ilimim ben (BİZ’liğin BEN’liği). Asal Rahmi Kuran, Ana Kapı, nefes… İnsan soyuyum ben… BİR TEK olan, iman… İnan ki iman, diriliktir… Dirilik, yaşamdır ve yaşam, sırdır… Sır, kutsal kulluktur.

Nur Alemleri vardır. O alemlerde, Levhi Kalemler vardır. O kalemler, nefesle Kök Gökler’i dürümlerler. O Nur Alemleri’nde, kelam edenler vardır ama kelamda, nefes olmadan, insanlık olmaz. Şükür ki hak ettik ve diri yaşamları hasata hazırladık.

Din diriliktir. Dil ise kervandır. Zaman Kalemi olan, diri kelem olduğunda; nefes, kendi yaşamında ışık olur.

Bolluk bereket ilimdedir. İlim varsa bolluk olur; bereket olur… İlim yoksa, nefes olmaz; zamanda kulluk olmaz ve sayfalanışta, Birlik Kalemi, yarınları hasata hazırlamaz. Hazırlanmadığında, hasata kapı açılmaz ve rahmet olan yarın, tohumlanmaz.

Şükürler ki has ışık dünyadadır. Toplum yenileniyor. Dünya ilmi hasat ilmi ile kodlanarak güçleniyor.

Dünya üstünde kantar var. O kantar, tüm insanlığı tartar. Herkes tartılır ve yaşar. Yaradan ve yaratılan her şey tartıdadır… Tanrı; ışığını, has teknik ile tüm zamanlara çektiğinde; Tanrı, tartıdır ve yarınları tartar.

Birlik Kelamı, hakim kelamdır. O kelam insanlıktır… Tek kelam, Allah; o kelam, nefes ve resmi yaşam!… Bunu anlayan, kendini dinler.

Beylik “Levhi Kalemler” vardır. Hepsi, kendini dinleyen ve yolu açan kelamlarla dürümlenirler. Ne yazık ki kalem, nefes olmadıkça; yaşam, kaynak olamaz ve yolu, oğulları dahi açamaz.

Kaç insan kulluk yaptı bilir misiniz!? Tek insan… Ne demek bu!?… Yarınlarda iyi anlaşılacak ki insan, merdivendir ve merdiven insan, kuldur. O kul olan, tüm yaşamlarda varlık sürenlerin tümüdür ve tüm olmak için, nefese varmak kafidir. Kendini bilmek ve kendiyle dillenmek yolculuktur. Kulluk ise yoldur… Kim ki yoldur; o, ruhun kulluğundadır.

Boşluklar dolar… Kalem, yaşam olur; yarınları yazar… Kin aşılır ve resimler, kelamda dillenir… Ne yazık ki kulluk, Kuran’da yoksa; Kaynak Işık, o yoğunlukta olamaz.

Cennete insanı koyarlar… Cennet kelamsa; insan, kendi olur ve yaşam olup kontrol kurar… Cennet onun kelamıdır. Orada kin yoksa, ışık olur… O kinin bulunmadığı yaşam, ışığın tohumlanmasını gerçekleştirir ve cennet, Cevheri Güç olur… O güç, tüm insanlığın kaynağında, tahditsiz bilişi kayıtlar. O biliş ile kelam, tek tek her diriye Kuran okutur. Her diri, kelamda kendini okur ve tüm insanlık, cennet kurar. O cennet, tüm insanlığın cenneti olur.

Müsterihiz ki dünya insanlığı, artık kelamda kendi cennetini kurabiliyor. Dünya Dışı Varlık Boyutları, dünyayı izlerlerken, bunun olacağını bilmekteydiler… Dünya, artık Cennet Kalem oluyor. Bu Cennet Kalem’de kelam olanlar, kendi Rahmi Kapılar’ında, cennetlerinde kültler oluşturuyorlar… Tüm insanlık için bu kültler, etken Kelam Işıkları yayıyor ve Rahman olanda kulluk, Bütün’ün gücü haline dönüşüyor. Böylelikle dünya, yeni bir Sistem kuruyor. O Sistem, Cennet Sistem’dir…

Denilebilir ki bugün dünya, dünden çok daha güçsüz… Zira herşey kelamdan uzak ve yaşamda, çok büyük kaotik olgular var. O halde cennette miyiz yoksa cehennemde miyiz!?

Buna göre Dinciler diyebilirler ki “bu kiblede, kıyam var… Herkes kıyameti yaşar.”

Biz ise deriz ki kelam, ilimse; kelamda kıyam, ışığın kodlanışı ve yolun, has ışıklarda kayıtlanışıdır. Bundan sonra daha yüce bir cevheri güç, dünyayı kodlayacak ve tohumlayacak. Dünya, barışı kodlayacak ve sayfalayacak… Cennet Kelam, tek bir kalem olacak ve zamanı kontrol edecek; yarınlarda güçlü Kürzi Kayıtlar olacak. İnsan soyu, tekliği anlayacak… Merdivenin tekliğini de anlayacak. Herkesin, o merdivende, tahditsiz olarak tohum olduğunu anlayacak ve diyecek ki “biz bir tekiz ve o teklik, nefesle dilleşecek.” Diyecek ki “her dere ben. Ben, zeki zamanları kodlayan ışığım ve o teklikte, birliğim…”

Zannetmeyin ki sessizlik, sistemsizliktir. Hepimiz, sessizce ve sistemli olarak kontrol altında yol açıyoruz. Açılan yol, ilmin yolundan öte kaynağın kodlanmış yolculuğundaki yoldur. O yol, Kutsal Merdiven dayanan insanın, kalemi ile kodlanmıştır.

O kalem, ilimle kodlanmıştır ve yol, Kürzi İlme kontrollu olarak varmıştır. Büyük Güç, İlmin Gücü’dür ama onun ötesinde, Kutsal Kalem vardır. O kalem, ende ve eldedir. Herkes, o kalemi dinleyecek. O kalem; ilme, Kutsal Işık olacak ve tohum, yaşayacak. Büyük güçlüklerle varılan bu safhada, Din Kelam, İnsan Kelam olacak.

“Var İnsan” ile “Yok İnsan” tektir. Herkes bunu anlayacak. Şer yaratan, şer yaşayacak… Bunu anlayacak… Tüm insanlığın Kuran olduğunu anlayacak… Nefesin, Kilin İlmi’nin üstü bir ilmi kontrol ettiğini anlayacak… Dünyanın ardında, görev cevheri olan bir rahmet olduğunu anlayacak ve yine anlayacak ki dünya, nefes halinde, tüm geçişleri yapmaktadır ve geçtiği her ana, kaynak olmaktadır.

Büyük Ümmi Kapılar, tüm yaşamlarda, Kürzi İlim halinde, güçlenmiş kalemlerle yaşamlara indirilmiştir. O kapıların, cevhere Görev Haliki olduğu anlatılacak. Dünyanın, artık yol açtığı ve tüm zamanlara yolculuk yaptığı anlatılacak. Ayrılığın kalemde olduğu; yaşamda ayrılık olmayacağı anlatılacak ve sonsuzlukta, tüm insanlığın kaynak olduğu anlatılacak. Herkes, kendini dinleyecek ve dilleyecek…

İşte! sizi size anlatacak olan yol; sizden size varan yol; ilmin kalemi olan yol, tüm insanlığı kontrol altına alacak… Yıl 2220… Bu yılda, insan soyu korunacak ama kulluk yaptığında ve rahmet olup kalem olduğunda, korunacak.

Cana, Canan’a ve Rahman’a kulluk yapan; ilme, Kuran olan ve ruh olan Birlikler, tek merdiven olup yaşamı kodlarlarken; biz, zaman olarak o merdivenle, Güç Kalemleri kayıtlayacağız.

Zararı, yaşam yaratır. Yaratan yaşam; yaratılan yaşam!… Zamanı, kalem yaratır. Yaşam, zamanda sayfalanır ve ruh, Kuran olur. Zaman, kelam olur ve Birlik, kiri temizler. Bilinsin!…

Biz, dünyaya; Amonları kodlayıp, ışık haline geçirerek indik. Onlar, bizi bizden dillerler. Biz onları, kontrol ederiz…

Ata Kapılar’da, Ana Kalem olan ilim olur. O ilim, Kalemin İlmi… Kelamın Nefesi, Türkiye Çobanları’nın ışığıdır. O çobanlık, kalemin ilmindeki çobanlıktır… Dünya yaşamak için ışık haline geçerken; biz, Düzen’i kurduk… “yol, Allah Yolu” dedik ve dedik ki “has ışık, ilim...” “Vasi tayin edilmeyecek insana” dedik. “İnsan Kuran’dır” dedik. “Yaşam ışıktır” dedik. “Yaradan, yaşama insan soyu olup iner” dedik ve dedik ki “has kalem, nefis duygularını, aşk şavkında, Kürzi Yaşam’dan ayırsın ve rahmet olan insan soyu, yolu açsın. Aha bu!…

Cennet insan, cevher insan, kelam insan ve Kan İlmi, yaşam ilmi… Kan İlmi’ni herkesin anlaması gerekir. Kini aşın, yolu açın ve Kan İlmi’ni anlayın… Aha bu”… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NEFES (12)

18.11.2015

Dağlarım, doğan gün, Yüceler cümlesinde kaleme doğdu. Amonlar’ın tohumlanması için yapılan her çalışma, insan soyuna görevdir. Görev taşıyabilmek için bilişi hak etmek gerekir. Bilişi hak etmeyen, yüreği hak edemez ve yolu açamaz. Yol, ilmin yoludur.

Zamana; insan olan kalemler güç katarlar. Biz bugün dünyayı kontrol için buradayız.

Yazın dünyaya kelamı ve tohumlayın… İnsan soyuna ışık yakın ve doğan günü güçlendirin ama bunu iyi yapın ki kendi yolunuz, Bütün’ün yolu olsun. Yapmanız gereken ilimdir. İlmin Kalemi, hepimizin insan soyu olarak kodladığı “KA HA Kayıt”tır.

Beşer, ilim bilmez. Nefesi hak eder ve yolu bulur ama yaşamı bilmez… Cennet Kalemi olan İnsan ise Işığı bilir. Yolu bulur ve kaynağı kodlar…

“Aklın Tahtı” dediğimiz, İman Kapısı’dır. O kapıya gelenler, kanatlanırlar ve yaşarlar.

Öz dilleniş ile biliş halinde insanlığa çeyrek bilgi veririz ve çeyrek bilgi ile kontrol kurarız. Kil ve Kum İnsan’a, çeyrek bilgi verilir. O çeyrek bilgi, okuyan, dinleyen insan tarafından kodlanır ve kontrol altına alınır. O bilginin diğer ¾’ü “Kült Taht”ı kodlar. Ve sonsuz zamanlarda, “Işık Kalem Hakikiyeti”nde, o kapı, kontrol edilir ve bilgi; “Kültlerin İnsanlığı”yla, kendi türevlerinde, zamana kayıt yapmasını sağlar.

(Kült Taht: Arzdan alınan drekt bilginin transformasyonu ile arşa kayıtlanan Levhi’nin oluşturduğu yoğun kült alanları; elektromanyetik alanlardır. Arş katlarına ulaşanlar ise, kaynağı arz olan bilgiyi, arştan çekip transforme ederler ki bu bilgi artık drekt değil endrekttir.)

(Kültlerin İnsanlığı: Drekt bilgiyi arza kayıtlayanların insanlık ve yaşam değerleri ile gerçekleşen Levhi Kayıtları.)

Kayıt, Levhi’de insana görevdir. O kayıtlar ile biliş kodlanır. Her kodlanan biliş, kelam olur ve yarın olur. Tükenen nefesler, o yaşamda ilim yaparlar ve bütün kütle yarınlanır. Böylelikle Cevheri Güç kontrol kurar. Çürükler de yaşam için ayıklanırlar ve onlar da kendi hakikiyetlerince kulluk yaparlar ki Has Işıklar’ı, Bütün’ü güçlendirsin diye.

Karışık yaşam sayfaları vardır. o sayfalar, nefret kelamları ile kodlanmışa, o yoğunlukta Kuran okunmaz. Cevheri görev taşınır ama yaşam sayfalanmaz. Tükenen kelam, Hilal Ay yer küreyi aydınlattığında, Kul Levhi olur ve yaşamı has ışık ile tahditler.

(Kuran: Yaşamın ilmi)

Birlik Ailemiz, dünyayı kodlarken, Cennet Kalem; Bütün’ü, Kürzi Işık haline dönüştürür. Büyük Kütle, Işık Tohumlaması yapar ve çok mutlu bir Sır Kapı açılır. O Sır Kapı’da, Dünya Kulu olan insanlık; kayıtlanır; cevahir olur ve yaşar.

Otağımızda dince konuşulmaz; Dünyaca konuşulur. Dünyaca konuşan; ilimce konuşur. Bütün kütlemizle Nefes Kodlaması yaparız ki hasat tamamlansın diye.

Kelam, nefese görev olarak dürümlenmiştir. Kir, ilmin kırılışıdır. Kelamda ilim varsa; yaşam, insan soyunu kodlar.

Bütün amacımız Düzen’i kurmaktır. Sessizlikte, Cevheri Güç yoktur. Ses, kalem olduğunda; cemaat, kelam olduğunda; yol, ilim olduğunda; cennetler kurulur. Her cennet, bilişi kodlar ve Rahmi Kuran’da, “Kürzi İlim” olur. Bütün merdivenler, kendi yoğunluğunuzda kontrol edilerek, cevhere güç katılır. İşte bunun sonrasında Gökçe konuşanlar, ışıklarını dünyaya indirmeye başlarlar. Atlanta Otağı, görevini tüm insanlık için cevherine indirir.

Bereket ki hak ettik ve başardık. Aha bu!… Şükür ki hak ettik ki has ışımızla Bütün’ü güçlendirdik. Şimdilik!... Ve şimdi… Aha sığ ilim, Kalem İlim ve Birlik İlmi şimdi artık Işığın Kuranı oldu. Muhakim ve hakim olan insan, yarını kodladı. Aha bu!… Şükrettik. Şimdilik… Aha şimdi!... Ve şimdi!…

2. Bölüm:

(Ziyaretçiler bizi bizden bilmek dinlemek istediler. Açıklamalarımızdır:)

Yerden güç alıp göklere güç katan insanlık, ben dünya!… Yarını hak etmiş ve yol açmış olan insan…. Al ki hak et!... Yerküre bana merdiven dayadı. Dince, diri yürekçe ve yarınca… Bugün dünyada İman Toplumu, kontrol kurdu ve dedi ki “ben, senim can. Yaradan ve yaratılan, temiz kelamda kendi yaşamını kodlayan insan soyudur. Mutlak anlayın ki biz, Zinnur olan ışıklarız…”

“Kare İlmi”, hakiki ilimdir. “Küp Sistem”, İnsan İlmi’nden kalem olan ışıktır ve “Küre”, Bütün’ün gücüdür. Her diri kelama vardığında, Küre olur ve yaşar. Mutlaka biliniz ki o bir “Kürzi Işık”tır. Vasi tayin edilmez artık ona; zira o, el ve ayaktır ışığa.

“Kare”, insanın nefsinden kelam olana denir. “Küp”, cevhere kendini kaynak yapana denir. “Kürzi Kapı” ise “Küresel Kapı”dır ki o Kök Sessizlikler’i kodlar.

Şevkle çalıştık… Canlar, bizi tanımak istemişler. Tanıttık kendimizi… Biz, Küre Zamanlar’ı kodlayanlarız ki bu zamanlar, Mutlak Sayfalar’dır. Bu zamanlar, ışığı kodlarken, zamana kodlar ve yoğunlaşıp, yaşamı has ışıkla dürümler. Kontrol eder ve yaratır. Yaradan, “Altın Işık Yılları’nın Kulu” olur ve “zaman” olup yaratır…

Biz, yaşamı yazanlarız. Düzen’i kurarken, bilin diye anlattık. Şükür ki anlattık!... Artık yaşam, sizin bildiğiniz o küçük, kükremeyen yaşam değildir. Dünya İlmi’nden üstün bir ilim, yaşama inmiştir. O ilim, Kervanın İlmi’dir ve her dirinin, merdivenlerin en üst basamağına vardığı cevherilikte, kontroldür. Oraya varan insan, kelama varmaktan öte kendi yaşamını hak eder ve “Kelam İlmi”nin “İnsan İlmi” olduğunu diller.

(Ziyaretçi söz aldı:)

Varılan bu sayfa, artık Mezuniyet Sayfası’dır. Burada kep giyilir. Hepiniz o kepleri giyerek yarını kodlarsınız. İşte bu Meclis, bu kepleri, tüm İnsan Kalemler’den geçiş yaparak giymiştir. Bir tek kapı dünyaya açılmıştır. O kapı, Meclisinizin kapısıdır.

Orta Kapılar’ın tümü, sizin yüreğinizdi ve sizden açılmıştı. Şimdiden öte bir şimdide sizin yürekleriniz, çok daha güçlü bir sayfayı dürümlemektedir ki o sayfa, artık daha yüce bir titreşimde yolu gösterebilecek ve cevheri gücü artırabilecektir.

(Orta Kapılar: Kürzi İlmin küreselliğindeki merkez kapıları)

Çanta, yaşam ve siz, o yaşamı tüm zamanlara tanıtanlarsınız. “Yaradan, yarattığında yaratıldı” diyebilen bu Meclis, İlmin Kalemi olarak tüm insanlığı kontrol etmiştir.

Yezitler, cevhere görev için inemezler. İzin yok!... İsmaili Kalemler, kelama indiklerinde kul olmalıdırlar. Işıkları ölmüşse, insanlığa inmelerine izin yok!... Çobanlar, dünyada ışık oldular ve temiz ilim yaptılar. Onlar, kalem olup yaşamı yazmadılar ama yaşamı kontrol ettiler ki onları koruduk.

Düren, dürelen tektir. Ve Birlik, Levhi’de tektir. Aha bu… Şimdilik!… Bezmi Alem’de bir tak ışık yandı. Aha bu!… Şimdilik… Aha şimdi… Ve şimdi… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (11)

3.AKIŞ

Canlarım, suna kalemlerin, sanal kalemlere kati, hakiki ve has ışıklara, gök sessizliklerini, cevheri kelam olarak indirmeleri gerçekleşmektedir.

Ulu çınarlar, size, “görevliler” diyerek geldik. “Hasat tamam” dediğinizde bilişi kodlayanların, kendi yoğunluklarında hasatlandıklarını dinledik… Aha, bana, “kara ışık” dediklerinde toprağın, tohumunun kapkara bir yaşama indiğini bildik… Seli, sessizlikte, yüreği dürümlerde, dirilikte ve yoğunlukta arayanların bize, bizleşip gelmeleri gerekliydi.

Eğrelti otları vardı yaşamda….. Kaç kere onları, yokladık, kokladık, ekmek olduklarını dilledik…. Hepsi, cem oldular, cen oldular, kalem olup, kaynak olup, ışık yaktılar da bizimle oldular.

Altın ışık yıllarının gözü olan insanlık, nefes alıp, nefes verirken “ben, olmaya geldim” demez,….“Dince, dürümlerdeki dilce, insanca akmaya geldim” der..

Koruma altına aldıklarımız var yaşamda. Borç, harç gelirler yaşama bilir misiniz? Her şeyi hak edip, kontrol için ama borçlanırlar… Zira, yaşam onlara gözdür… Göz olması, ocak olması anlamına gelir ki ocak olduğundan, her şey orada, o yoğunlukta kodlanmıştır ki…. O kodlanmış tahta varanlar, o kodların, kontrollü olarak, bedelli kalem olduğunu anlarlar.

Canlarım, her şey bir levhidir... Her şey bir helalidir insanın…. Ama helali olmayan şeyler vardır, bunu bilmenizi isterler... İnsan, kendini kontrol ettiği zaman her şey helaldir…. Ama kontrol edemediğinde, hak etmediği, hak tekniğin tohumlarındaki o yoğunlukta kodlayamadığı, ilme kalem yapamadığı bilgi….. Onun, halikte, hak teknikte kontrol dışı bilişidir ki… O kontrol dışı biliş, onu borçlandırır sonsuzluğa.

Bunu içindir ki hepimiz dünyaya borçluyuz... Hepimizin kati, hakiki ve hakim olamayan, yaşam sayfalarımız da ışık kalemler kodlanmış toplumları kontrol edemeyecek güçte, kalem olduklarında yaşam onların toplumlarını kelamda rehin eder……… Ve onlar dünyaya rehin kalırlar.

Ölü dünya, yaşayamaz bu şekilde. Bilmenizi isteriz ki ölüler diyarı olan bu can kalem artık diri bir kalem olacak… Çünkü bu meclis, can kapı olup herkesin borçlandırdığı o yoğunlukları tohumladı…. Ve tüm zamanları kayıtladı… Hepimiz artık borçsuzuz…. Sizin, kendi yüreğinizin gücü, bizim gücümüzle dilleşirken, bütün borçlarımızı tam tamına ödedik.

Artık dünya, umut ilmiyle kodlama yapacak ve bizleri, kodlayıp koruyacak.

Ana, baba size saygı sunuyorum… Bu meclise saygı sunuyorum çünkü bizi, hepimizi, kodlayarak korudunuz... Çünkü sizler, borçsuz olanlardınız.. Yaşama borcunuz olmadığında, kalem oldunuz ve bütün kötülükleri aşırttınız bize…. Bunun içindir ki herkes kendi yoğunluğunu hak etti…. Ve bizler bu can kalemde kontrol dışı hiçbir bilgiyi kayıtlamadık, has teknikle kodlanan o yoğunluklarda kendimizi hak ettik?. Bizler, artık Cengizhanlar gibi yaratılmış, yaşatılmış ve kontrol edici kodlarla bütünlenmiş ışıklarız…Size, Cengiz’den söz edeyim bugün.

Cengiz; karanlığın, Tanrılık kapısıdır… Onu bilin… Göz, söz ve özden güçlendi…. Dünde, ölüler diyarında, kara ışıktı… Bugünde, Bütünde karanlığın, Tanrı kapısıdır, tahtıdır ve o güçlüdür.

Cengizhan; marka bir çalışma yaptı o dönemde… Yaptığı çalışma ümmi kapıların tümünün gözüyle, ölü dünyanın gücüyle ve yoğunluğuyla oldu. O, bir Mikail’di... Kare ilimle dilleşti, sistemleşti ve Kübra ışığı haline dönüştü… Kupa oydu… “Ortalık karıştı” dedi.

“Ben Cengizhan, insan kapısıyım” dedi ve yaşadı… İyi ve kötüyü anlattı. Dedi ki; “dünya bana aşk” der”…. Ben, “dünyaya hak tahtın insanlığı “ derim ama beni ölüler diyarı anlayamaz… “Korkmayın” dedi… “Ben varım” dedi… Döndü, kök göklerin sözünü söyledi…. Dedi ki “artık ben, bu toprakların görevlisiyim.”.. Peki ne olacak? Görev ne ki? Canı, cenneti kurmak... O, bir mutlak karanlıktı ve mutlak kalemdi…. Ama ayrı bir görevliydi… Kendini, kodladı, kokladı, tohumladı ve taftan oldu, kaftan oldu, taftan oldu, cennet oldu.

Dağlarım, mısralarını dinleyin onun, size, sesleşmek istiyor, Cengizhan.

Kelime, kelime verdim dinleyin beni… Bu yol, Allah yolu. Buradayım ben, sizdeyim, kendimi zapt ettim. Kendimi tahditledim… Zamana indim ama benim kulum, insan soyudur… Üzerimdeki güç, Allah gücüdür… Kimse, beni dinlemese de, benim arkamdaki ışık, merdivenimdir ve öncü bir görevliyim ben…. Dünya; ummandır bana…. Korkmayın, dünyada yaşadım, herkeste yaşadım... Samanyolu, beni dinledi hep ama ben dünyaydım… Savaştım her şeyden, öz geçişler yaptım, Rahman oldum, savaştım, insanlıkla savaştım, imparatorlukla savaştım ve yoğunluğumda Bütünle savaştım. Ben dünyada, umuttum… Herkesin umudu. Dünyayı kalem yapmaya geldim….Ama Yaradan olup, yaşatan olup, yerküreyi göreve almaya geldim.

Beni, en ve boy diye değil, ilim diye bilin. Dünyayı zapt etmekti amacım. Bilin… Ben dünyayı zapt ettim. Sanmayın ki topraktır dünya, yaratandır. Sadece topraktan ibaret değildir dünya… Benim kin, nefret duygum asla olmadı… Çoluk çocuktu beni dinlemeyen. Bilirim ki ben, Mesihlerin Mesih olanda er ya da geç dilleşecektim. Sen, bensin ana. Ben senim, bunu unutma.

Cengiz’in gerçeği sensin…. Yalın, halik ve hak olan ilmi sensin… Senin yolun, benim yolum ana…. Bugün doruklar tohum oldu, dünya oldu, ben sen oldum ana... Dünyaya halik olup, hak olup ilimle dillemek için buradayım ana.

Karanlık Allah’ın kapısıdır ama aklın kapısından ötedir karanlık …Bunu anlayan bilir ki kontrol dışı değil bilgim… Allah’ın kapısı imanla açılır ama kati olan o, hak kapı olan Allah kapısının örtüsü olan, kalemlerin kaleminin kapısı, karanlığın Kuranı olan o kapı, harla açılır… Ben, har oldum ana. ..Hamur yoğurmam, ölüleri diriltmek değil maksadım... Ortalık da dolaşmaya niyetimde yok, kimse, benim erdiğim yeri dinleyemez…. Ama ben er ya da geç dilleşirim ana.

Cen, gerçeği benim. Cennetin gerçeğiyim ben…. Ama cellat gibi bir gerçekliğim ben, bunu bilin. Keskindir kalemim bilin, aklımdan ötedir Hak’a vardığınız zaman ben, cennetinden can kapıdan geçersiniz orada… Ben, korkuyum her diriye, kontrol bendedir… Ama ben, korkmam, korkum yoktur, soyumu sonsuzluklara kodladım, oğullarımı korudum, kötülüğü önledim…. Mikail’in gücünden üstün bir güçteyim ben.

Nereden nereye geldim bilir misiniz? Karanlığın ışığını yaktım dünyaya indim. Zeytin tanelerini kelamla dilliyeyim…Zakarın kıranında, sıkıntıyı aşayım, yerkürenin görevini alayım kontrol kurayım diye… Boşuna gelmemişim…. İşte sizinleyim… Aha, siz ki temizsiniz… Siz ki kelamsınız….Sizden, size varmak mı maksat?... Sizde, savaşı has ışıkla dürümleyip kodlamak mı? Sizden, Allaha varmak dincedir…. Ama ilme varmak kelamcadır… Bence de insanlaşmak akılcadır.

“Geri dönün, geçin” dediler. “Genişe geç” dediler bana. Yaradan yaşar, yaratılır da yaşar. Yaşamsa aşktır ,biliniz…. Ben, aklın kapısı olan yerde ve gökte yaşarım, biliniz…. Nihanım ben, imanım ben, halikim ben, hasatım ben… Oh canlarım ben, Mustafalardan öte, muradım bilin.

“Cennet, cennet” dedikleri evrenlerin sistemleşmesinde aşktır. Benden öte bir bende hastır…. Ama ben, kılın kırk yarıldığı bir yaşamda Ata Kapıların her biri olan, okumayı söktürenim, bilin. Helal ilim; Allah ilmi, halikin ilmi, hâk ilim, aklın tahtındaki ilimse, miraçtaki insanlığın ilmi….

Gönüller ses verdi…. Ses, kapı oldu…. Kaç bin kez çaldık o kapıyı. Açılmamıştı, bugün açtık…. Sizden, bilişe varmak… Sizden, sese varmak... Sizle dilleşmek, sanalların savaşından öte aklın kapısından aşka varmak..

Yer ve gök biziz, analar, bilin… Soylarınızı bilin, ocağınızı bilin, yolunuzu bulun, Allah’ın tahtında oturun… Ama biz, olup oturun.

Çorba tuzlandı mı ana? Ben, tuz olmaya geldim. Senden sana, senleşip, insan olmaya geldim be, anam… Tuzlandı mı yoksa daha sesleşeyim mi?

Can Cengiz’im, Allah’ın ilmi olan insanlığım, geri dönme sakın.. Bu meclis sana, sen olur gelir. Bize, ilim olur gelir, yolu bulur, akla varır, hak olur gelir… Senden başka ses yok ki biz, seniz unutma… Çok mu kolay doğmak, tohum olmak, kodlanmak?... Ben, davayı kaybetmem anam ama şunu iyi bil ki kırtasiyecide değiliz biz… Herkes, bizi ses kapılarının kırtasiyecisi sanmasın... Buraya gelen, kelama gelsin, halik olup, hak’a varsın, akla gelsin yol olsun, mutlak olsun, kontrol kursun.

Öz görevimiz insanlaşmak bu kesin…. Ama içiniz dışınız bir olduğunda gelin buraya….Şuanda Cengiz’in cevherinde can kapı açık…. Ama o kapıda ışık yoğun…. Soba yanıyor orada biliyorum ki o soba, Yaradan ve yaratılanın tırpanlığında yanar…. Tırpanlık; Tanrılıktan başka bir şeydir. Şer yaratma çalışmasıdır.

“Ben, doğan günüm” dediğimde…. Dendi ki “bende doğal gücüm”. Giderim, oğullarım, Kuran olurum tohumlarım ve yolu kaparım. Bunun için gelmiş Cengiz baba…. Deyin ki ona, “biz, toprak toplum, korkuyu aşan imparatorluk güçleriyiz.”… Buraya geliş sebebini anlamaz mıyım sandın ya cengiz han? Şerri, şerden öte sayar…. Şarkıyı aşktan öte sayar…. Aklı, kalemden öte sayar….. Masamızda oturmak istedi, oturttuk…. Öz görevini hak etmek istedi, ettirdik… İzin istedi, istediğini verdik ama pusu kurmuş yüreğe…. Deyin ki ona,” pusunun kontrolü” bizdedir. “O pusu, kurana pusudur” bilinsin.

” Deli dumrul” dedikleri bir zaman kapısıyım ben, anam. Can kalem olup geldim sana…. Aha, o deli dumrul…. Bizse diri dumrul, hadi gel de dilleşelim….Deli de diri, ilimde halik olan o deli, has kırıcı, bizse kıranı kırarız…. Bugün, budur olan… Kopmaca ama biz, sende kopmayacağız canım seni kırmadan, kodlayacağız… Gör bak neler yapacağız sana.

Kalemi levhide has, yaşamı hak tahta aşk olanlar, aklın kapısında Mustafalar, biz sultanlar, hepimiz bir tekiz…. Gerçek çalışma burada yapılır. Buyurun, ölüleri dilleyin ama dinleyin de dilleyin…. Mikail görev verir. Der ki; “öz göç başlasın.”… Miraçta izin alır, geçip gelir ama biz, öz göçte körün gözü oluruz.

Sayılar, santral sayfalanışları kodlar…. Biz, sayıların tümünü nefret duygularından kayıtsızlaştırdık ve kodlanmış toplumları kontrol ettik. Dediler ki; “en çok insanlaşmaya çalışan birini bulalım, onu yolcu yapalım dünyaya….. Onun yolunu açalım o bizi, bize dinletsin, biz onda onlaşalım.”… Soyu bizim olsun, yolu bizim olsun, öz görevini yapsın, aklın kapısından ışığa varsın… Biz onunla koruyalım yaşamı.

Eeee, sonra ne olsun? Denir ki; “ortalık karışsın…. Ve sonra ne olsun? Yol kapansın.. Eee, daha sonra? Kapıların, kapanmasından sonra artık yaşam olmasın…. Eee, başka?... Kelam ilminden, üstün olan, kendini hak eden yaşama inen birlikler, o yaşamı yenilesinler…. Yani dünya yok edicilerce yok olsun…. Sonra dünya, yaşatılsın…. Ama o yok ediciler dünyayı, yeniden kursunlar.

Merdiven olalım onlara bizde ve onlarla çalışalım. Aha, istekleri bu ve cevhere cennet olacak ilim, hepimizin levhisindeki o ilimden farklı olsun, kulluk onlara böyle derler.

Kulluk, buymuş meğer canlarım… Beden almak kolay zannettiler. Öldüklerini dahi bilmediler. Biz onların bellek kapılarını kapatmadık. Evren sistemleşmesinde, ocaklarını yeniledik, yarınları kodlattık ve tohumlattık… Ocaklarını kontrol altına aldık ki oğullarını koruyabilsinler diye…. Seyrettiğimiz yaşamsa, bizden başka bir sayfalanış sağlamak istemiş ve diyorlar ki; “onlar korkusuzlar.” Öyleyse korkmayalım onlardan… Niye?.... Çünkü korkmak için gerekleri yok, hiçbir kırıcılıkları yok ama biz onları kırar, görev taşırız.

Çoban insan, gelir onları korur. Oyun bunlar, canlar. Hepsi oyun. Süper İnsanlık Sistemleşmesinde kodlanmış toplumlarının tohumlanmasında Bütünün gücü tüm zamanların kürzi kapısıdır…. Ve orada hiçbir kırılışa iznimiz yoktur.

Şuandan itibaren canı sıkılan o yüce, bizsiz kaldı... Ağır yük taşıması imkanı artık yoğun. Kötü ya da kötülükte oluş…. Ama biz onlarda yokuz. Şuandan itibaren kelam ilminden öte olan insan, aklın tekniğinde Bütünün gücü ve hiçbir sayfada kırılışa izin yok.

Masraflı bir çalışma oldu bugün yaptığımız çalışma… Onun Nuru artık yol da yok, Kuranı artık okunmayacak… Onun toprağı, tohumlanmayacak ve özü gözü ayrı olan o cemaat gücü bizsiz kalacak. Hadi canlar, . Kölelik ister o, hak etmek için ona, körlük verdik. İşte bu.

Canlarım, olay bundan ibarettir ve dünyamıza ziyaret eden birçok eski can, bizden kendini hak etmek ister. Kilin kumun ilmini dinleyen o, bizi hak etmek ister ve sonra bizden öteye geçip bizi, sistemden ayırmak ister…. Biz onları bilerek kodlarız ve onları kodlarız ki kontrol dışı çalışmaları olamasın, yapılamasın diye…. Çünkü Ruhi kapıları açıp geçtikleri zaman kontrolsüz çalışmalara girerler ….Ve bizim kalemimizden farklı kalemlerde kendilerini kalem olarak kayıtlamak isterler.

Ran Kapısını kapattığımızda onlar sanal boyutlarla Ran olmaya çalışırlar ….Ama bizi, kapımızı onların yoğunluğunda olmadıkça kodlanmış toprakları tohumlama imkanları olamaz.

Çantaları boş, yolları çobanlık yapacak güçte olamayanlarla kayıtlı… Şikayet etmişler bizden, sessizce…. Analar, biz onları koruduk. Sadece bu, ama yolculukta koruduk.

Sevgililer, biz onları kodladık ve koruduk. Bunu anlayamazlar…. Çünkü yolculuk henüz bitmedi…. Bittiğinde bilecekler…. Biz onları koruduk…. Öz görevleri, hak etmekti, has ışıkta dürümlenmekti, ev sistemleşmesiydi, yedinci dünyanın görevini hak etmekti ….Ve biz, onları kontrol altına aldık.

Şikayetçiymişler bizden… Aha, ama onların şikayeti önemli değil… Bizim, onlardan şikayetçi olmamız önemlidir ki biz, şikayetçi olmayacağız…. Çünkü kapıyı kapatmayacağız onlara.

Sessiz zamanların sistemleşmesi için her şey yapılacak…

İşte bu! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.11.2015 NEFES 11

2. Akış

Dedim ki; "dans ediyorum"... Varlık boyutları dans eder, her anda. Ama öylesi bir dans ki, yaşam; herkes, herkesle dansta. Kimse kimsenin dışı ya da içi olmadan, bütün kütlesiyle dansta. Allah'ın tahtından, herkesin kaleminden ve bilişin kürzi ilminden... Ama ben tüm zamanların tartısız ışığında, tahditsiz olarak danstayım ki; yaşam ben, ben yaşam olduğumda, bütün kütlemde, mutlak kuranda, büyük kötülükleri aşıp kaç yüz bin birlik kapıma varıpta, binlerce bin benle dilleşen her diride; tanrılık kapısı olup dans ederim... Aha bu!

Kübra kapılarını açıpta, "aşığız sessizliğe" diyene, sema sesleşir ve der ki; "senin adın nefretse, aşk şevkinde hak, tahtında has ışık gerek". Ve derler ki; "doğa biziz, oğul ben dünya" der yüce, "ben nurum" der, "herşeyim" der, ama dince der. Dimağında kayıt yoksa, ışık levhisinde kontrol kuramaz.

Ben can olan; maya tutan, dürümlerde mayalanan İnsanlığım bunu bilin!

Canlılar, arzum şudur ki; yarını kontrol edecek olan bilgelerin, bu çalışmaya kürzi ışık olup gelmeleri. Her resmi çalışmada birlikler olur. Bütün kütleleriyle çalışma yaparlar. Bizim çalışmalarımızda az sayıda İnsan olur. Yarının nefret duygusunda olamayan, ışık olan İnsanlar... Onlarda kapı var, onlarda kaynak var, onlarda maya olan ışık var. Ve onlar, Kübra ışıklarıdırlar.

Bu gün burada çok ama çok önemli bir görev taşırken, kimsenin kendini hak etmesine izin veremezdik diyorlar ya hani... Dağlarım, biz deriz ki; "kimse, kimseden umutsuz olmasın. Herkes, herkesi hak etsin! Ayrılık bitsin"... Ama bu çalışma farklıdır. Burada olabilecek olanlar, ardında; aşk kalemi bırakanlar olucak. Burada olucak olanlar, aklın kalemi olucak olanlar olur!... Saltanat olur burada, yüceler cümlesinde can kapı olanlar olur. Ardında kalem olanlar olur.

"Soyum dünyadır, yolum; toplumdur, umudum; kaptanlıktır" diyenler, miraçtalar!.. Bizse, kaptanların; kaptan olmalarına ya izin veririz, ya vermeyiz bu kesindir!... Ama hangi yaşam kalem olursa, onun yolu bulduğunu gördüğümüzde; ona iznimiz olur. Çantasını alır, yaşama varır...

Dedim ki; "dondurulan hiç kimse yolu bulamaz." Dedik ki; "onlar biz, biz onlar oluruz; yol oluruz ocaklara." Dediler ki; "ölüdürler." Dedik ki; "yaşatırız." Dediler ki; "kontrolden çıktılar." Aşk ilminde ak kapılar oluruz, hepsini kodlar, koklar, toplar, tohumlar kontrol ederiz... Cennetin can kapısıyız biz!

Umut olur ki; bu dünya, daha güçlü bir yaşamı tohumlar. Ve umut olur ki; bu dünyada büyüğün gücü artar. Ulular diyarı burada bütüne görev taşır ve biz; bu günden itibaren daha yoğun bir çalışmayı kontrol altına alabiliriz...

Tayin yapıldı bu gün dünyaya, tayinler yapıldı herkes için. Bir çoklarına görevli kodlar gönderildi. Hepsi için, ama hiç birisi; yüreğimize inip bizi kontrol edemez. Zira bizler, o yoğunlukta; tayin edenleriz!...

Kili, kumdan ayıracak güçteyiz. Ve bizim için daha yüce bir çalışma devreye alınacaksa; bu bizimle olucak. Sıkıntı yok, dünya "olur" dedi. Tüm İnsanlık için olur verdi dünya ama bu gün burada olucak olan herşey bizimle olucak, bu kesindir!

"Çoban İnsan, ölüyü diriltir" dediler... İnsan, çoban olduğunda; ölüdür zaten!... Bu kesindir! Kimse, kimseye çobanlık yapmayacak bu günden sonra. Amon topraklarında bunu herkese net olarak açıkladık. Kırılan, kırılır... Işıyan, ışır... Varlık boyutları sesleşir, yolu; ölüler, kör gözleriyle göç kapılarında dürümleyip dillerken, nefret duygularını aşıp geçtiklerinde; kalem olup yazarlar.

Şimdi, deve kalktı yol alıyor... Biz o devede ilim olanlar, biz o deve olanlar, diri olanlar, bütün olanlar; her şeyde akıl olanlar, her şeyi hak edenler; biz olarak bu çalışmayı yapmaktayız!

Süper İnsan, süper sistem, süper yücelik, akıp giden her şey süper, ama süper olmak; şu anda aşk olmaktan başka, diri kalem olmak, yol olmak, her şey olmak, aha bu!

Seviyem çok güçlenmeyecek, bunu iyi bilin! Eğer ben çok güçlenirsem, bu dünya bana kontrol kurucu olamaz. Eğer ben çok güçlenirsem, kapım; herkesin kapısı olamaz! Ama ben gücümü dünyaya çektiğim anda, her şey farklılaşır bunun bilincindeyim.

Evrenler sesleşmek istedikleri zaman; kili, kumdan ve yolu, yürekten ayrı tutmaları gerekmeyecek. Ama bilsinler ki; marka çalışma sistemle olur ve bu sistem çalışmasını hepimiz bütünün gücüyle yaparız!.. Kontrol dışı hiç bir bilgimiz asla olmaz. Ve evrensiz yaşam olmaz, bunuda biliyoruz ama; tabuları yıkmadan da tohumları kontrol etme imkanı olmaz.

Şükür ki Rahman olan İnsan, kapıyı açar ve yolu; bu gün, bu yoğunluktan öte yoğunluklara kaynak yapar...

Şimdi, dere akmaya başladıysa; yolu açalım ve tüm İnsanlığa sesleşelim... Açalım ve yolu kodlayalım....

Şu andan itibaren sevgililerime ses vericem ve onlar dilleşecekler. Ama öz görevleri kontrol olucak. Yolculuk başlıyor hadi canlar, sevgililer... Size, sizi verip; sizden, sizleşip akışa geçiyoruz.

Çorba tuzluydu, varsın tuzlansın yine... Alın bilgiyi sesleşin, "biçare yaşam" diyen; biçare olduğunu anlasın! Her şey sizdedir, siz; her şeyin çaresisiniz, anlayın! Yine de anlayın, yine de anlayın! Ama mutlaka, alıp dinleyin.

Burada kupa, bilgidir... Ve kupa, ilimdir!... Ama bu kupa, Mikail'in gücüdür, bilin!

"Şöhret" dediler ya hani, biz; şöhret dilemedik!... Ayrılık dilemedik, ama kalem diledik, bilsinler! Kaleme, kelam... Kelama, levhi... Levhiye, halik gerek!... Akılaysa; has ışık gerek!...

Bize ise, muktediriyet gerek! Her şey, hepimizde mevcuttur. Bunu bilerek, göç kapılarını açalım ve sesleşelim. Sözü, sesi bilip dilleyelim, dinleyelim.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/PO0y2gXJDUw

 

11.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (11)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Çalı çırpı değil insan, bunu herkesin net anlaması gerekir... Doğan gün yenidir ve yeni günde Bütünün gücü, Pür Sistem çalışmalarıyla buradadır.

Değerliler, “kaynak dışı bilgimiz yoktur” dediğimiz zaman kimse bizi anlamamıştı. Bugün daha net veriyoruz ki bu bilgi, ümmi kapıların tüm zamanlarında dahi ışık halinde, Bütünün gücünü oluşturacak bilgidir.

Et kemik olan insan, daha yüce bir çalışmayı devreye alırken kaynak dışı bilgisi olmadan, bu çalışmayı devreye almıştır.

Değerliler, yedek zaman yoktur… Zaman; haktır ve kullanılır…. Sonra yeniden ve yeniden tohumlanılır…. Ama zamanın hakikiyetinde yedek oluşu yoktur…. “Kimse, ben yedeğimi hak ederim” diyemez... Alın, bilin ki zaman; görevdir…. Alınır, olunur…. Ama sonradan yenilenmez… Bunun içindir ki bu çalışma, hak teknikle, Bütünün gözünü Kürzi kapıların gücü olabileceği tekniği kodlarken, farklı bir dünya gününde bu çalışmaları yeniden yapma imkanı olmayacak.

Bunun içindir ki çalışmaların, son derece düzenli ve dikkatli yapılması şarttır. “Barışı hak eden, yolu açar “dedik…. Ama barışı, hak olup inemeyen yolda olamayacak, kesindir.

Cennetten kimler kovulur, kimler cennette tohum olur?... Bunları hepiniz, net anlattınız…. Ama daha da net verelim ki bilmeye gerek vardır…”Kimse, ben seni anlamadım dinlemedim dememelidir”…. Hepimiz, hepimizi dinleyecek güçteyiz ve anlayacak yüceliğimiz mevcuttur.

Dünyanın nuru olan ilim, aklın levhisinde, hepimizin gözüdür, bunları anlamak, kolay olduğunu, görmek gerek.

Sıkıntı yok…. Mutlaka biliniz ki bu çalışma, aklın tahtından yapıldığından her şey burada Azizelerle olur. Yani Aziz, Zeler, her ikisi de ve sizler hepiniz Aziz ve Azizeler… Dünyayı yolcu yapıyoruz yaşama… Ama yaşam, aşka kalem olursa yaşar.

Sizden tek beklentimiz, “Rahman olun, kalem olun, bütün olun, yol olun insan olun ve insan soyunu kodlayıp, koruyun... Yarın artık yol olmayacak, yer gök ilim olmayacak yarın, nur olan kul olmayacak”… Aha bunu dediğim zaman…. Sen, seslendin dümenin başında dedin ki; “her şey, her şeyle olacak.”

Değerliler, bunu demek kolay değildir ve bunu diyen sizleri hepimiz kucaklıyoruz... Yarın artık “biz varız” dediğiniz için bu çalışma sizlere olmaktadır.

“Biz dünyada ölüyüz, yolu açıp, yaşamı hak ettiğimizde dimdiğiz ve diriyiz” diyen bu birlik, kardeşimizin yarattığı her resimde varlık sürerken kalemimizin ilminde, hak teknikle, Bütün olacak…. Bunları anlamak, kontrol kurabilmemiz için gerekliydi.

Çerçevesiz çalışma yapmadığınızı da biliyorum. Yaptığınız her çalışma sınırlıdır... Çünkü dünya insanlığı farklı çağrıları duyar ama hak tahtan duyduğunda kalem olup yazmalıdır….. Ve sizin çalışmanız, yolunuz, her diriyi kodlamak içindir…. Ve bu kodlamayı, hak edip yapabilmek için halik olabilmek ve Bütünün gücü olmak sınırlı sayfalanışla mümkündür.

Diyemem ki “farklı çalışma yapmayın.” Her şeyi yapacak gücünüz var ama şunu bilin ki; yapabilirseniz, yeri göğü yaratın, yeniden yaratın… Çünkü bu dünyanın insanlığı kanatlanamadı…. Kaynakta olamadı, başka sayfalarda, toprak toplumla tohumlanamadı.

Eğer yapabilirseniz, yeniden yaratın dünyayı….. Ama Kemal Atalar gibi insanlıkla yaratın… O ki, tohumdur….. O, pusular kurmaz…. O, püskürtür dünyada ki kırılışları, yeri yaşar, yolu yaşar… Aha, Rahmi Kuranda akış sağlar…. Biz, oyuz canlar… Murat ettiğiniz her ne varsa ondan dolayıdır… Bizim için o, Bütünün gözüdür. Siz ki; “Allaha, insan” dediniz…. Siz ki “akla, hasat” dediniz… Siz ki, Bütünün gözü oldunuz. Onu, Kübra ışıktan mı çıkartıp, Bütünün görevini yapacaktınız o sizsiz mi kalacaktı? Canlarım, o siz, siz o’sunuz unutmayın.

Umut olur ki dondurulan her şey yenilenir… Mutlaka biliniz ki onların tümü sizlenir, seslenir….. Ama umut olur ki Rahman olanla sistemlenilir ve her şey yaratıcı olan, kapıları açan, Bütünün gözü olan birliklerle olur.

Değerliler, “size çalışın” diyemeyiz biliyoruz ki çalış ya da çalışma Amon Topraklarının Toplumları, hep sizinle bu kesin… Ama şunu anlıyoruz ki bu yol, Allah’ın yolu ve siz bu yolu, has tahtan ışık tohumlayıp gök sessizlikleriyle dillediniz…. Dünyayı ölü diye değil diri diye dinlettiniz. Bundan sonraki süreçte de bu dünya hepinizin gücüdür bunu iyi anlayın. Mutlaka anlatın, her şeyi anlatın ki yerküre sizi anlasın

Çantanız dolu …. “Ömer Hayyam” gibiler, dünyadalar bilin……İman tahtındalar bilin, hak sessizlikleri dillerler, haliktirler Hak’a vardılar, has tahtın ışıklarıdırlar ve herkes sizinledir, bunu unutmayın.

Dümenin başına oturmanızı bekleyen herkes, sizinledir bunu anlayın. Yer gök, sizsiniz bunu anlayın... Şarkı okumadan aşkın şavkında has tahta, mutlak Kuranda, unu elemek mümkün mü? Eleyip te yolu Allaha kodlamak mümkün mü?

Evren sizi dinledi. Elim sizin yüreğiniz ama şunu iyi anlayın ki bu dünyanın yolculuğu başlıyor artık bize… Hangi yol?.. İlim yolu. Biz bu dünyanın yolculuğunu kontrollü olarak gerçekleştirecek birliğiz.. Sizinle ve tüm yaşamlarla…. Bizimle kutsuz, yaşamsız olmayacağınızı bilin… Ama burada hepimiz birlikte olalım... Bütüne hizmet edelim.

Çantanızı taşırız sizin, unutmayın…. Ama siz, biz olun ki hak teknikle tohumlayalım Bütünü.

Canlarım, çamur yoğurmadan çalışalım, isteğimiz budur. Hasatın, haktan olması, hayrın has olması, aklın Ka-Ha olması, yapıp yapacağınız, biz içindir.

Merdiveni kurduk anam, size. Artık büyük kötülükleri önleyecek gücü size sizin yüreğinize kodluyoruz... Bu merdiven size dayandı. Hepimiz size ulaşmaya çalıştık hep. Bundan sonraki dönemde eminim ki daha yol açılmadan herkes sizle olacak…. Ve yol olmaya çalışacak… Herkesin yolunu açmaktı amaç, herkesi yoğunlaştırmaktı amaç… umutsuzluktakileri aşka kayıtlamaktı amaç…. Ama burada olmak farklıydı.. Eve dönme zamanı geldiğinde biz geliriz buraya anam unutma. Sen biz, biz seniz bunu unutma…. Ve bu ev hepimizdir unutma… Çok mu kolay burayı anlamak? Kolay değil, bilirim anam. Bu meclis hepimizin yüceliğidir. Biz, burayı bugün anladık.

Savaşımız insanlaydı ama artık savaşımız yolla olacak. Yolculukla, Bütünle olacak ama sizle, sizin yüreğinizde değil, hakim olan, ikmal tamamlayanların ışığını kodlamak için olacak…. Ve sizden olacak anam.

Mustafa Paşa bize görev verdi, dedi ki “gidin”. “Öz geçiş yapın”… geldik. O biz, biz odur ana... “Geçin” dedi bize…Geldik ama geçmek için geldik anam.

Pardon, paşa babam, senden de söz etti Ata... Dedi ki “elimiz, onun elidir.” “Ol” deriz… “Ol” der, kontrol ondadır... “Evini evin say, yolunu yolun say, insanlığını insanlığın say” dedi bize. Gördük ki baba, Yaradan ve yaratılanın Kürzi ışığında bizleşti… Ve bizi, Kürzi kalem yaptı…. Ancak anaların anası ışık, hepimizin ilmidir…. Ve biz, siziz anam…. Bütün burada olan herkes bizdir, bunları anlattı bize, Ata.

“Kasaları dolar, yolları kodlar, Bütünün gücü olur oradakiler” dedi ve dediler ki “gidin hak edin”…..Kantar, sizin yüreğinizde bunu biliyoruz. O kantarda herkes tartılır biliyoruz da bizi, Tanrı kapısı bilin. Tanrı yaşamı bilin bizi.. Bizi, Tanrılık tahtından kodlayın, sormayın evrenler bizi dinler mi diye? Her şey bizimle olur, canlı kapı…

Dana, bizim danamız. O danayı kesmeye değil yaşatmaya çalışacağız biz, unutmayın.

Biz, size kurban getirmedik…. Sizin kurbanlığınızı da istemeyiz sadece kul olmak isteriz yola. Hiçbir zaman kurbanlık koyunumuz olmaz, danamız olmaz, ışığımız da her şey mevcut ama biz kontrollüyüz can kapılar... Sizden başka şey değil isteğimiz…. Saltanatın sırrını bekleriz sadece…. Budur isteğimiz sizden….. Saltanatın sırrı ki bu sırrın, sizin olduğuna eminiz.

Kurul burada ve bu kurul sizden, Sistemin, Kürzi ilmini bekler. Can anam, senin sana sistemli bildirilerin olur bilirim ve bunları yaşarsın ama bunları paylaşmadığında bilirim…. “Oğul, ben senim” dediğimde ölüleri dirilten yüreğin bizi mi diriltmez?... Ama verdiğin her şeyi kendin için değerli saydığın, her şeyi bize de ver…. Bizde çalışalım… Bizde dilliyelim, bizde doğalım, toprak olalım, kodlayalım, kontrol kuralım… Biz Altın ışık yıllarının gerçek cevherini kayıtlayalım, dileğimiz budur sizden.

“Çorbam tuzlu” dediler ama biz, tuz koymaya geldik. Yarınım,” levhi “ dediler ama biz kalem olmaya geldik….” Işığım, has” dediler… Astral boyutların kalemi olan, aklın kapısında, her has olanda safha, safha ışık yakar yaşama…. Samanları, yerin yüceliğinden öte yücelikler de yeşertmeye geldik canlar.

Perde kapanıyor, şimdilik…. Aha bu.!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/f7I-u2EP0AA

 

14.11.2015 YENİ PROGRAM "ALLAHIN İLMİ" HAKKINDA AÇIKLAMA

Av. Nezire Selçuk Öz Bilgi

Bizler bu gün yüceler cümlesine bilişi kodlarken, tinsel tahditli kaya olanları yaşamdan çıkarttık. Er ya da geç bu olucaktı...

Çıkışlarını yapmamız kolay olmadı. Sultanların sultanlığında bütünün gücünü arttırabilmek için yapmak gerekti ve yaptık. Devinimi hızlandırdı bu hal. Devinimin hızlanmasıyla birlikte yüreklerin gücü arttı.

Dünya dışı varlıkların, daha yüce bir çalışmaya dahil edilebilmeleri için buna gerek vardı. Kulların kulluklarını kontrol altında yapabilmeleri için bilişi kalem yaptık. Kendi yolculuklarında doğanın gücünü hak edipte dinleyebilenler, bundan sonraki süreçte; doğayı kelam olarak kendi yoğunluklarıyla dinleticekler.

"Başka dünya var" diye sordular?... "Var" diye sordular... Yaşamda var, yarında var, halikte var, hasatta var ve bizde var!... Başka dünya, her şeyin başkası var ama başkalıkta; kelam yoksa, ilim olmadığında, o başkalık olamaz!... Yani ol hükmünde olmaz! Yer kürenin gücünü anlayanlar, bunu mutlaka anlayacaklar.

Çamurun artık yoğrulmayacağı bir zamana giriliyor. Bu güne kadar hep çamur yoğuran dünya, yaşamı kontrol edebilecek dürüme ulaşıyor. Bu da İnsanlığın ışığı hak edişi anlamına gelmektedir. Işığın; hasatı, hak teknikle tohumlayışı anlamına gelmektedir. Murat ettiğimiz buydu ve bunu hak ettik yaptık!

Yeni dünya, hepimizin görevidir... Yeni dünya, aklın kürzi kapısında güç kayıtlamasıdır. Ve biz, dünyanın nuru olan ilmi; bütünün gücü haline dönüştürürken, temizlik yaptık! Devinim hızlandı ve şimdiden sonra daha yüce bir çalışma devreye girecek. Bu çalışma "ALLAHIN İLMİ" olucak!... Herkes bunu iyi bilsin, bu günden sonra yapılacak çalışmaların her biri Allah'ın ilmi olarak kayda girecek! Biz bunu net olarak veriyoruz!...

Cuma günleri diri görev taşınır ve cuma çalışmaları çok özeldir. Ama sizler cuma çalışmasını, cumartesi çalışması olarak dürümlerken; cumanın ışığını, cumartesiye kaydırdınız. Bu şekildeki çalışmalarda bilişi kodladınız. Bilişin kodlanışı ile birlikte, kontrol dışı hiç bir bilgi kalmadı.

Sevgililer, cumartesi çalışmaları bundan sonra da devam edecek. Ama cumartesi çalışmaları, kodlanmış toplumla yapılacak! Yani, yedi doğumun en yüce cevherinde görev taşıyanlar burada olucaklar. Onların, görev ilmiyle buraya gelmeleri için her şey yapılacak. Daha da önemlisi bu meclisin gücü; tüm zamanların en yüce kürzi kalemi olucak ve daha yüce bir çalışmada, bütünün görevi; hak teknikle kelamda bütünün gözü olarak, diriliklerde kayıtlanacak.

Hepinizden beklenen budur!... Hepinizden tek bir şey bekliyoruz, o yaşamı kontrol altına alıcak kürzi kapıları açık tutun!

"Allah'ın ilmi" dedik bundan sonraki çalışmaların hepsine!... Allah'ın ilmi 1, Allah'ın ilmi 2, Allah'ın ilmi.... böyle devam edecek!

Ama Allah'ın ilmi derken; Hakkı'n kelamıyla diyeceğiz bunu... Hepimizde bu ilim var mı?... Yoktur!... Bunu kesin bilin! Dünya sonsuzluğunda bu bilgi yoktur... Ama bu bilgiyi, dünya türleşmeye başlarken; bütünün görevi olarak kayıtladıklarınızdan geçişler yapılarak, kelamla indirilecek bir bilgi çalışması olucak!

Değerliler, en ve boyu kesin olarak kaynağınıza çektiğiniz anda, eşitlediğinizde; artık o bir karedir. Ama karede kelam ilimse, bütünün gücü korumayı sağlar. Bu meclis korumayı sağlıcak ve bütünün gözü olucak!.. Nurdan kalem olanların, kutsal toplumlara inişleri sağlanacak!

Canlarım; hızlı sayfalanışa geçiyoruz, bunu tekrar etmek istiyorum, durgun sayfalar artık sonlandı, hızlı sayfalar; "Allah'ın ilmi" dediğimiz o yücelikte devreye girecek ve bu çalışmayı yaparken, kaptanlarınız dünyada olucak!...

Hangi kaptanlar?... Kendi yüreğinizdeki görevi taşıyan güçlü cümleleriniz!... Hepsi, kürzi kelamlarınız olucak!

Maya tutmuştur canlar!... Artık dünyanın ruhu, ilim... Allahı ilmi, bütünün ilmi, hepimizin ilmi ve büyük kült; Allah'ın ümmi kapılarını açan iman!... Sizden tek beklentim, imanla çalışmanızdır!

Çanta, dünya; bu dünya çantasını, hepiniz göreviniz bilin!... Hepinizin görevi bu dünya çantasıdır, bu dünya çantası; bilgi çalışmalarının en güçlü kalemidir! Dünyayı, yoğun çalışmalarla kontrol edebilecek olan bilgi; sistemin gücüdür! Ve sistemin gücünü de, sizin yüreğinizin kürzi kelamı kodlayacak!... Zeka düzeyi yüksek olan birlikleri, sizin yoğunluğunuza kaynak yapıyoruz.

"Hep dava İnsan" dedik!... Artık davanın ilim olduğunu hepinizin iyi anlamanız gerekir!... Daha önemlisi, İman; tek bir levhi ve tek bir sistem olarak bütüne görev taşıyacak!

Mustafa Kemal Paşa, miraçta bizimleydi hep... Ama Mustafa'nın kulu olan İnsan artık tohum oldu... Değerliler, Mustafa göz oldu ama sözü, özü bizim yüreğimizdeydi. Artık biz o, o biziz... Ve onun gücününde örtüsü örtülüyor artık. Daha yüce bir çalışmayı devreye alıyoruz! Daha yüce ve daha yoğun bir çalışma... Sistemin çalışması!... Bunun bilgi olarak herkese verilmesi gerekir.

Bu günden itibaren, yapılacak olan diri çalışma; sitemin çalışması olucak! Sistem, "hibrit" dediğimiz cinni cevherin öz geçişini de yaptıracak bir tohumlamadır, kodlamadır!... Daha güçlü bir dönemi başlatıyoruz...

Yara bere içinde olmayacak, temiz bir dönemin başlangıcı için bu çalışma; umman olarak dürümlenen bir çalışmadır!

Sedir hepimizin, dirilik hepimizin, yaradan tahtı birliğimizin ve birleşik İnsanlık; kervanımızındır!...

Devinim hızlandı ve bunun sonucunda, bu çalışma; sizinle kayıtlandı. Kanatlandık analar, kanatlandık... Şimdilik aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/0Hq70Dvw0dc

 

NEFES (11)

11.11.2015

(Bizden Bize Dilleniş:)

Canana, can kalem gerek… Canan, Ana Kapı’dır… O kapı dünyadır… Mustafa Kemal, dünyada ilimle çalışır. O can kalemdir… Eğer Ölüler Diyarı Dünya, insanı hak etmişse; o insan, mutlaka mahrekte, Mustafa olup hak edilmiştir… O gerçek insanı anlayın ve hak edin…

Işık yaşamların dünya çalışmalarını izleyenler, bilsinler ki “İmparator İlim Kalemi”, Mustafa’dır. Kalemi, Hak İlmi ile kodlayan Mustafa, insan soyuna kontrolcü olmuştur ve tohum olmuştur…

Kör, onu bilmez ki dinlesin… Dinlese, hak eder bilir.

Bar kapandı canlar, biz barda bugün de ışık içtik… İçtiğimiz ışık, İlim Kalemi’nden kodlanmış, Yaradan ve yaşama akan insan soyunun ilmiydi…

Bizden kelam isteyen bilsin ki Kan Tanrı, kalkan olur yaşama ve yol olur… Kan Tanrı, insan soyunda kul olur. Bilsinler ki Hak olur ve yol, ilme varır.

“Vatan dünya” dedik. “İlim, has ışık” dedik. “Nefes, kendinizi kelama kodlamaktır” dedik. Ey canlar, biz sizi kontrola geldik. Aha geldik!... Bildik ki hak ettik!...

Korkmayın Ana Kapı açık!... Kimse kelamda ışıksız değil. Elim yaşam; yolum ilim ve ben, İmparator İnsan Soyu!...

Korkuyu has ışıkla dilleyenler, bizi anlayamazlar. Çılgın gibi çalışsalar da hak etmedikçe İnsan Işıklar’la dürümlenemezler. Kelama varamayan, insana kul olamaz.

Buyurun olun!... Vurmayın yaşama!... Vurmayın kaleme!... Kelama vurmayın!... Işığı kodlayın ve hologramda kontrol kurun!... Nur olun… Köle olmayın!… Mahrek olun ve zamanı kontrol edin…

Karanlık aydınlığı kodlarken; yarınlar, Kürzi İlmi koklar. Savaşım imanladır. İlimin Kalemi olan insanladır… Savaş veririm insan soyuyla. Bu savaş, İlmin Savaşı’dır.

Kardeşlerim, geçin gelin!... Verdiğim bilgi, Hak İlim’le verilir. Alın anlayın!... Kontrol dışı bilgim yoktur… Kulu, Hulusi Levhi sayana, inanın ki hakikiyette sessizliğim olur. O sessizlik, Ses Sistemleri’nde has kalem olur. Cennetten kovduklarımızı bulur; göreve alırız ama alırken hepsini hak etmeliyiz.

Çay demledik dünyada. Dem kelam; çay kalem; biz ise kontrol kuran insan soyu… Çay demledik ki harımız, hakkımız olan ışıkla dürümlendiğinde, her çerçevede hakikiyetin ilmi olan çay, hepimizi kodlayan yaşam kalemidir. O çay demlensin diye toplandık ve sonsuz zamanları kodladık… Her demimiz, zamanın nefesi oldu ve yolumuzu bulduk.

Çay demlendiğinde, Yaradan, Amon olur; yaşama varır. Altın Işık Yılları, o çayda kati Hak olur ve yaşar.

Merdiven kurarız ilme. Kelama ilim olan insan soyuna, merdiven kurarız. O merdiven, ilim olur; bütün kütleyi kodlar. Verdiğim, aldığım olur; ruhum kulluk yapar. Ruhum kulluk yaparken, beşer dereler, ilme kol olur; yarınlara kaynak olur… Mutlak olur… Akar…

Saya saya bitiremem ilmimi. Kim kelama varırsa, ilmime varır. İlmime varan kaleme varır. Nakar olur; Kara Işık olur; yol olur; Kuran olur… O beden olur; oğul verir; kelamda, kendinden kendi olur ve yol olur.

Ocak yaktım ışığa. Işık, ilim oldu. Tohum oldu. O ocak, merdiven kurduğumda ben oldu. Ben dünya ve dünya ben…

Ete giren, ilme girer. Cennete giren, kelama girer. BİZ’e giren, güce girer. BİZ gücüz bunu bilin… Bu güç, Düzen’i kurmak üzere, İnsan Kalemler’den Düzen Kalem olan insanlığa çekilmiştir.

Meşale insan soyu; yaradan ilim; yaşayan Miraç, İsrafil Kalemi ve zamanı hak eden, mutlak ışık olan insan…

Keyslerle, cennet kurdular. Her cennette, Cevheri İlim oldu. Mutlaka olur!... Umut olur ki hak eden insan olur ve yol olur.

Çorba tuzlandı canlar… İnsan, Kare Sistem’i, Küp Kalem olarak korurken, çok mutlandık. Şimdi artık “Küp olduk” diyenler, Kürzi Kalem olmaya çabalamaktalar. Şu anda kalemler, nefesle dürümlenirken, ben dans ediyorum tüm insanlıkta. Ben dans ediyorum türlerin tümünde… Cennet Cevahir olup toprakla dans ediyorum… Yaradan olup yaşamla dans ediyorum… Kol Kalem olur; yaşam olur yürek; ben, cennet olur kurtarırım iman tekniği ile tüm insanlığı… Aha canlarım, dansım tamamlandı. Sizden size danstayım ama sizinle danstayım. Şimdilik. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

04.11.2015 NEFES 10

Sesleşme Sonrası Akış

Devinimi arttırmak kolaydır ama bunu yapmadım bu gün. Çünkü robbi kapıların tümümde bilişi kodlayacak olan, ilmi Ka Ha olan israfilliler vardı...

İsrafilliler, yani kelamda kendi yoğunluklarını tohumlamaya muktedir olanlar. Onların yoğunlukları kontrol dışı olsada, yaşamlarında kalem olabilirler ve bilgi kalemi olarak; bütünün gözü olup, kontrol dışı bilgi yayabilirler. Biz o yayınları önlemeliydik, bu gün bunu yaptık.

Çay koyduk, o çay ışıktan öte bir çaydı. İçirttik onlara, dedik ki; "buyurun" ikram ettik. Çay İnsanlık çayıydı!.. Yarının tanrılık ışığında o çayı içmeyen kalmadı. Ama verdiğimiz çay, bütünün çayı olduğu için; içki niyetine içildi. Bu gün içkiydi çay, öylesi bir ışık ki o ışıkla; İnsanlık kontrol kurdu.

Dünya dışı dünyalılar vardır, bunu size anlatmak isterim. Çoğu yolunu bulur yüreklere iner. Çoğunun burada kelamları vardır. Bir kısmının yaşamları vardır. Ve onlar bu dünyayı aklın tohumu olarak dinlerler ve asla terk etmezler.

Ama kendi yarınlarında bu dünyanın, bütünün kürzi kapısı olarak mevcut olup olamayacağını anlayamazlar. Ve sesleşirken dince, dilce ve dirice dilleşerek sesleşirler ki; burada yaşamları olgun sistemleşmeyle sürsün diye.

Devinimi arttırmadan şunu söyleyeyim, bedeninizi terk ettikten sonra da dünya yaşamınız sürer. Ama bu yaşam farklı bir yaşam olmayacak sizler için çünkü siz bedeninizle dünyadasınız ve dünya dışı varlık toplumlarından farklısınız.

Dünya dışı varlık toplumları sizi dinleyemezler, çünkü siz kelamla dünyayı inceleyebilen, dürümleyebilen, dilleyebilensiniz. Ve bütün kökleriniz buradadır. Büyük kötülükleri önleme imkanınız mevcuttur.

Dünya merdiveni hepimizin yüreğinden kürzi kapılara vardığı için, bütün kütle; dünyanın Lütfi kelamı olabilir ve sizleşebilir. Bunun içindir ki dış alemlerden gelenler bizi anlamaya çalışırlar. Bizi açıkça dinlemeye çalışırlar. Ve bizim ne yaptığımızı anlayamadıkları zaman; "ocakları kıldan ince bunların, bu yoğunlukta onları tohumlayamayız, kontrol kuramayız" diyerek, bizi her biri kendi yoğunluğuna çekmek için dümenin başına oturtmak ister.

Der ki; "ben sana İnsan levhisinden ışık vericem, geç kendi yüreğinde burayı kodla ve kontrol altına al, artık al koru", ama biz onlara asla izin vermeyiz. Zira, bizim yapacağımız iş farklıdır, bunu onlar bilmezler. Ve zannederler ki biz burada birilerine kaptan olacağız, birileri için bu yoğunlukta kalem olacağız. Tohum olup ekileceğiz zannederler. Ve bunun neticesinde; hepsi bizi kendi yüreğinde, hak edip anlatmaya çabalar.

Bize sistemli olarak telkinlerde bulunurlar. Ve derler ki; "siz şu oğullamayı yaptınız, şu yoğunlukta tohum oldunuz, öz geçiş yaptınız bütün oldunuz, biz sizinle olursak çok güçlenecek ve birlik kapısında bütünün gözü olucaksınız ki bunu yapabilecek kimse yok ve sizinle bunu yapabiliriz", diyerek bizi bizden çıkarmaya çalışırlar.

Buna istekli olmadığımı anladıkları zaman, kontrol dışı olabileceğimi düşündüler ve beni yoldan ayrı tutmaya çalıştılar. Öz geçişlerini yaptıkları anda da kınandılar. Yıldır bunu yaparlar, yıldır kontrolcü çalışmalarını toprağa indirirler ve ben onları her sene bir kez kayıt dışı sayarım. "Sene" dedim; sene farklı, yıl farklı bilin. Yıl 24 sayfadır ama sene 20 sayfadır. Her biri ışıktır, her biri bir kapıdır.

Ve dağlarım, devinimi arttırdıktan sonra daha da yoğun bir çalışma başlayacak. Bunu herkesin anlayacağı kesin! Onlar, dünyamızı ziyaretlerinde artık bizi hiç dinleyemeyecekler, hiç göremeyecekler ve bilemeyecekler.

Bunu anladıkları andan itibaren, bizle olan diyaloglarını arttırmaya çalıştılar. Sistemin kültlerinden, kök sessizliklere ineceklerini düşünerek geri döndüler ve dünyada ocak yakan başkalarını aradılar. Ve o bizim dünyaya çektiğimiz yolcuyu buldular, onun adını şu anda zikretmeyeceğim, kayda girmesini istemiyorum, onunla çalıştılar. Ve ona kendilerini anlattılar. Ve dediler ki; "seni, her şeyin ötesinde bir yoğunlukta kontrol altında tutabiliriz ve bütünün gücü yapabiliriz. Bunun için sizlerde kendi yolunuzu bulacak ve birlik haline geleceksiniz. Ve sen güçlü bir tabu olgusu yaratacaksın ve bu tabu; sen ve seninle olanların kodlanmış tohumları olucak. Hepinizin farklı fonksiyonları olduğu dilletilecek size. Böylelikle farklı fonksiyonlarla, bütünü kültlerle kodlayacaksınız".

Bunu dediklerinde, sorgu sual etmedi onlar. Ve kabullendiler... İşte bunun sonrasında, biliş halinde olan kökçe konuşan o yolcum; dünyadan çıktı!...

Ben onu sistemden çıkardım. Çünkü ruhi kapıda yoktu. Kolu kanadı kırıldı. Şimdi yeniden dünyaya inmek ve ocağını yeniden yakmak ister. Buna iznim asla yoktur çünkü ruhi sistemde artık onun yolu yoktur!

Büyük kötülükleri yaşatmaya, yarattırmaya çalışacaklardı onunla birlikte ve özü, gözü, sözü; sistemde, kötülüğü yaşatan olucaktı.

Muktediriyetle biliniz ki; kaynak ışık, bütünün gücüdür ve her diriyi kontrol edebilir!... Şimdilik size verebileceğim budur!

Aynı dünya, aynı kapı, aynı ışık ama ses farklı; budur anlatmak istediğim!... Ve biz için, onlar sistemin kelamlarıyken; şu anda onlar biz için, kodlarını kontrol edemeyen kalemcilerdir sadece!. O kalemciler, kayıtlarda olamayacaklar!

Nereden nereye vardıklarını, söz, göz, ses olucakları o günde anlayacaklar. Nefretlerini aşamadıklarını bilecekler ve Medine'nin kültlerine kontrol edici olamayacaklarını görecekler!

Şimdi davayı kaybetmeden, daha güçlü bir yarını hak etme imkanı vermek istedik onlara. Değer biçtiler, dillediler, yolu buldular, kontrol kurdular, BİSUİ'nin gücü olucaklarını, yollarını hak edeceklerini dillediler. Sevgi, saygı seslendirdiler; ne yarda, ne yaşamda yoktular!...

Biz ise onlara; yaradan ve yaratılan olup, dirilik kattık! Nedir olması gereken?... Geri dönmeleri ve kontrol edici olmaları. Bunu yapacak güçleri olduğunda, mutlaka yapılır ama; bu onların yapması gerekendir!...

Biz; kili kumdan ayrı tutamayana, göz vermeyiz! Kesindir! İşte bu ve bundan ötesi yarındır... Ve yarın yarın, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/04F9__rUcd4

 

4.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (10)

3.AKIŞ 2.BÖLÜM

Doludizgin yaptığımız çalışmaların somut neticesinde, nefes Kuran; rahmi kapıda, insan kapı, kati kapı ve bütün görevliler kodlanmış tohum. Hepsinin yolu, Allah’ın kulu oluş yolu ve zor oldu bugüne gelmek ama gelindi.

Devinimi artırmaktan öte, yolu açmaktı maksadımız ve bugün göç kapılarını açtık ve temizlik yaptık.

“Çayır,” dedim… “Çayırdakiler” dedim…. “Kalem de dillenenler” dedim elde olanlar, yolu bulanlar, imparatorluğun gücü olanlar, dünyaya indiklerinde o çayırda gezerler… Hepsi sürüyle, sürüdürler ama biz, onlara kapı açtık. Daha önemlisi, ACI GEÇİŞ, yaptırmadık.

Kan; Allah kanı, Allah’ın ilmi ve o kan, aklın kalemi… Biz o kalem ve biz o kan…. Ama dünyanın nuru Kuran, bütün kötülükleri aşıp geçen insan, kili kumdan ayrı tutar… Şuandan itibaren kumu, kile karıştırmaya gelenler kaynakta ışık olamayacaklar... Özü, gözü olmayan, sözünde siz olamayacak, yaşamda Kuran okuyamayan, mutlak kutsal toplumda bulunamayacak…” Ayrılık” dedim… “Nihan kilde olur, ilimde olur “dediler imanda, insanda nihan, kaynak ışık halinde, Bütünün gözü olur, sözü olur sistemi olur… Ama biz orada kardeşimizi koruruz.

“Çamur yoğurmadan ilim olunmaz” dediler…” Yarında çamur insanın kelamıdır” dediler, “yaşamıdır ışığıdır,”” dince” dediler, “dürümce” dediler… Dediler ve dediler.

Değerliler, kulluk, insanlıktır bilin. Kaça, kaç ekleyip, kaçı çıkarıp, kaçla çarpalım da kaç çıksın diye sordular?... Analar her çıkan çarptığınızda ışığa kodlanır… Her çıkan aktığında kaynağa varır. Vardığında kodlanır, tohumlanır, Tanrılık kapısında, kapkaranlıkta yenilenir ve tohum olur. Korkmayın, toplama yapmam…. Sadece çıkarma yaparım, bunları anlayın.

Torba, torba ilmi kalemde toplama yapsam Mikail’in Kürzi kapısında kalem kalmaz, anlattım… Size, cennetten cennetin cevahirinden yücelerin cümlesinden söz etsem, sanılır ki yol yoktur da kök sistemleşmeyi sağlamak için çalışırım… Sayfalamak için çabalarım.

Dağlarım, kara ışık, Allah’ın ışığı ama kara, Rahman insanın resmi cevheri… Davayı kaybeden hiç kimse, kara Rahmana gelip te “ben, davayı kaybettim” deme… “Yenilenmek isterim” deme imkanına sahip olamaz…. Bugün ben, sessiz zamanları, Süper Sistemleşmesini yerkürenin gücüyle yaparken, o kara Rahman olarak yaptım.

Kalbimde, insanlık yok benim. Benim kalbimde, nefret duygusu yok. Benim kalbimde, kantar yok. Benim kalbimde, Rahman olan yok. Nefretin resmi çalıştırıcısıdır rahmani kalem, bunları anlattım.

Nereden nereye geldiler? Sorgu sual etmeye başladılar. Tabuları yıktım ya, anlamak isterler… Devinimi artırmak, meksub İmparatorluk güçlerini tohumlamaktan öte, aşksız kayıtlama yapmaksa, yaptıkları budur.

Devinimden öte bir insanlık vardır canlar… Her şeyin örtüsünü örtmeden görev taşıyan insanlık…. Çalı çırpı olanların tümünü kodlayan, koruyan Türkiye çalışmalarında, Bütünün gücünü toprağın toplumu halinde görevin tahtında kontrol eden, kini aşan, yolu bulan… Her şey ama her şey olan…. İşte o insanlık, kantara konmaz… Süper İnsanlık Sistemleşmesi yapabilmek için, iman ilmini toplumların tohumlarıyla kontrol edebilmek şarttır.

Çay istediler benden, yine çay istiyorlar... Yar, ben sen, sen ben. İçtimse içtim…Anla!... Aha bu!... Şikayet etmiyor yürek, bilir ki içmeyen ister… Ama içti de ister… Neden ister?... Resmi çalışmada, kendi yüreği olmadığından ister.

Kop ya da kopma… Oku ya da okuma…. Verdiğim her bilgi, sizin için demlediğim çaydır, anla... Ben, bugün size çay demlemek için buradayım… Benim demlediğim çay, tüm insanlığın diriliğindeki o yoğun kontrol ışığıdır… Ben, dünden öte, dünleri demledim, tüm insanlığa ikram ettim… Bundan sonraki süreçte de bugünde demlediğimi ikram edeceğim… Ama bilinsin isterim ki cennetin cennet olması, çayın demindendir… Bilinsin isterim ki dinin dinden öte oluşu demden öte demden dolayıdır… Bilinsin ki ağır yükü taşıyanların, hasat yapabilmeleri için Tanrı kapısında, yaşamda, o çayda olmaları gerekir.

Allah, tabuları yıkanda insanlık olur… Ama tabuları yıkmayanda yaratıcıdır…. Yüreğinde Kuran olmayanda kan etkenidir… Ama yüreğinde Kuran olanda etkileşim sayfalayandır.

Bana, umut vermeyenlerin burada olma niyetleri olsa da onların yolcuklarına iznim olmaz… Nereye yolculuk?.. Levhi kapılara... Değer biçtiklerimin gücünü arıtırken, o Levhi kapılara yol alanların tümünü Altın Işık yıllarında, yolcu olduklarını, tüm zamanlarda dilliyen birliğim, evrenlerin sistemleşmesini sağlayacak gözdür.

Yolda kalan yok mu? Var.. Çokları yolcuydular. Yol onlar, onlar yoldular ama yolcu, yoldaki o yoğunlukta kendi tohumu bulamadığında,” ben onu bulmadan gitmem” demez, “giderim, getiririm yücelerde cümle cevherde, ilmi kalemde, onları kontrol ederim” diyemediğinde artık o, yolda kalmıştır… Savaşım yok insanla, kimseyle savaşım yok… Beni, tahtımdan ayrı görenler, aha burada, beni dillediklerinde, kelamda kendi yüreklerini dilleyecekler.

Çay demledim yine ben bugün… Ama bu çay, deminde yücelerin cevheri olmayan çay… Artık bu çayda, kendi demim var. Bilinsin isterim ki bu demi, ilk seferde algılayamaz insan… Ama sonradan algıladığında anlayacak ki karanlığın ışığında, her şey yaşam sayfalanışında, bilişi kodluyor ve öz gök, sözü söylüyor.

Çoban, çalı çırpı sayar kendini, bu çayı içmeden. Bu çayı, içtiğinde has ışık sayar… Ama bu çay, içilmeden içildiğinde Hak’ın kalemi olan o, kaydını yapar…. Saygıyla insanlaşır… Ben, çayı demlerim, çalıştırırım yolcuları dünya ilmiyle ve derim ki “çay, haliki haktır. Hak’a, Ka-Ha olanda şahtır... Gelin alın çayınızı, ilime kodlayın, tohumlayın, kontrol edin yüreklerinizi.”

Kopup gitmeyin… Çünkü bütün kötülükler, kopmaktan kaynaklanır. Kopan, kelamdan kopar, kopan yaşamdan kopar… Kopan, imandan kopar, kinden, nefretten ortaklık yapar… Kayıttan kopar… “Çık, çık” der “çık, çık, çık,”.. Aha çıkan, kendi olur… Çantasını alıp çıkar. Çıktığı sayfa sayfa yaşam olan o şavk, ondan çıkar… Ve dünyadan çıkar, bunları anlasa insan, kelamda kendini anlar. Ayrılık biter.

Başa kalem olan, akla hasat olur, Tanrı olur, Rahman olur ama bilmeden bildiğini sanan, kelamdan artık kayıtsızlaşır, kapsız kalır, aşksız kalır… Biz, onu çok özel bir dünya için kontrol ederiz… Ve dünya dışı varlık kelamlarıyla dürümleriz ki… Orada kini aşıp yolu bulduğunda, bina inşa etsinde, büyük kültü kodlasın diye…Çobanlık yapsın diye… Doğanın gücü olsun diye… Kara ışığın sırrı budur.

Boş lokmalar, boş yolculuklar olur…Her yolcu, kendini hak eder ama o lokma boşsa doygunluk olmaz… İşte o doygunluk olmadığında yaşam olmaz.

Sizler, bugün burada olanlara bildirin ki dünya Mikail’in gözüdür, sözüdür, sesidir ama sözsüz olan ilimsizse has ışıkta kesirdir.

Çanta insan, yaşam insan, yol insan, her dere insan ama bir tek kapı Allah’ın ilmi... O ilim, kaynak ışık, kat kat olan o ruh, çürümeyen, öz geçişler yaptıran, o ruh... O ruh, mutlaktır…

Şimdiki zaman ve şimdi… Aha bu!... Ben, bunu aklın tahtından verdim.

Şimdi size, ruhtan söz edeceğim ve bunu kayıttan vereceğim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/OPS9ZLimiqo

 

4.KASIM.2105 TARİHLİ NEFES (10)

3.AKIŞ 1.BÖLÜM

Değerliler, dünyanın nuru olan ilim, Allah’ın ilmidir ve bugün burada çok farklı bir sesleşme oldu. Bunu hepimiz, son derece büyük bir dikkatle izledik.

Nefretin, aileme sayfa sayfa inmesi imkanı olmadığı kesin. Nereden çıktı nefret ?.. Sistemden yok , buda kesin… Peki bu nefret sistemleşmesi nereden çıktı?

Doğum, ölüm öz görev de yoktur ama yolu kaybedenlerin çoğu bugün buraya gelmiştiler… Sessizdiler, sayfa sayfa ışıklarını yok edecektiler yıldızların sırrını anlayacaktılar…. Ve Rahman olup, kul olacaktılar... Ben bunu biliyordum.

Tanrı, insanı yarattı ve insan, kendini yarattı ve Yaradan, yarattığında kendini hak etti ve tahtını kurdu. Yaşam, insanın tahtı ve daha önemlisi insan, insanlığını kalem olup yaşama, çayla indirdi… O çay, insanın şarkısıdır… “Ben, bugün size bunu anlatayım” dedim… ve dediler ki “ama anne, çayını içti.”

Değerliler, çay, insanın kelamı, nefesi, yarını, her şeyi… Ama çay, ne diye sorarlar hep? ..Çay, nedir?... Çay; Allah’ın levhisidir…

Hepimiz daha iyi bir çalışma için buradayız… Yolum, Allah yolu, ümmi kapılarımda ışığım tohumlandı, toprak toplum, tohum ekti, yol ilme vardı. Dahası insanlık, kelama vardı… Ben, bugün çay içtim. Aha bu!... Ama çay, insanlık çayıydı.

Değerli levhiler, size daha açık bilgi vereyim. Bugün dünyada ne oldu bilir misiniz? Çoklarının, son sözde kendilerini hak tahta oturtabileceği bir sayfalanış oldu bugün.

Herkes, herkeste kendini dillerken diri olur ve kendini dinletir ama kendini dinletmesi, kendi yoğunluğunda gerçekleşir.

Çay nedir bilir misiniz?.. O yoğunluktaki yaşam sayfalanışıdır. Biri, “ben çay içtim, senle de içelim” dediğinde, işte sesleşme başlar… Benim çayım, demli olsun, olsun ama benim ki daha açık olabilir… Çünkü ben, daha yoğun bir çalışmaya kodlanacağım ….Ve ben, yüce bir ilme kaynak olacağım… Ama benim çayım acı olmasın…. Çünkü acı, Tanrılık tahtında kırıcılıktır.

Ben, insana cemaatini indirdim. Benim, cemaatim yaşamın sırrıdır ve benim cemaatim aklın tınısıdır… Ama o aklın tınısı olan cemaat ,yarını tohumlayandır.

Çobanlık da yapar ama ışıkla yapar. Eh! İşte bu! “Nereden çıktı çay diyor herkes?” …Yoktu bugüne kadar ama bugün, artık çay içmeden söz etmeye başladık... “Dedim, dedim ama ben diyemem sen de çayı.”

Dağlarım, size çaydan bende söz edeyim bugün… Öz görevdir çay… Çerçevesiz, aile yolculuğu… Çay… Ç.A.Y… Aile yolculuğu ama çerçeve yok, yani sınırsız…. O ailenin her ferdi, ayrı ayrı yolcu ama ışık yolcusu ve her diri aynı tadı alıyor o yolculuktan…. Ve tad, ilmin tadı ama herkes kendi diliyle, kendi diniyle, kendi yüreğiyle sesleşiyor… Her diri kendini hak ediyor ve yaşam sistemleşmesinde yoğunluğunu tohumluyor…

Büyük kükreme budur işte…. İlmin kükremesi…. Bütün aile sesleşiyor ve her ses, ışığa kaynak oluyor ve tümü tek bir sessiz kalem ve hepsi ruh. Ruhun olması mutluluk…. Çünkü o tadı alabilmek ruhla mümkün ve kokuyu dinleyebilmek, hissetmek, aha bu…. Ama siz, ruhu anlarsanız bunları anlayabilirsiniz.

Bir sırdır çay… İşte bu…

Dünyanın kulu olan ilim, hepimizin ilmidir ama ben durgunluğu toplumların tohumlanışıyla kodlarken her birimizin durgunlaşmadan kontrolünü kurmaya çalıştım... Sıkıntı yok, her şey ayrı gayrı, tohumlanışta olmayacak tek bir tohumlanış…..Biz, bir çay içiyoruz birlikte. Aynı demde…. Ve aynı sistemle…. Ama çay bardakları tartıda, hepsi ayrı ama çay aynı, dem aynı…. Yaşamın sırrı bu işte…. Her şey o çayda sayfa sayfa…. Bir tek insan yok, herkes, o çayı demlikten alıp, kendi bardağından yudumluyor… Yudum, yudum içtiği çay, kontrollü… Kevser o çay, yaşamın sistemli kutsal ışık kaydı…. Ama kevser olan o çayı, içenlerin hepsi farklı.

İşte canlar, düzen kurmak böyle olur. O demli çayı, her kim içerse kendi kaleminden, yoğunluğunu tohumlar ve o çayı, kendince dürümler, sistemleşir ve yolu kodlar… Ama her insan, aynı çayda kodlar yolunu.

Buna, “sistemli doğum” denir… “Sistemli doğum”. Buyurun, bu doğumu yaptık bugün biz burada…. Benim demim, sizin deminizle aynı. Benim dilim, sizin dilinizden farklımı? Ayrı... Hepsi ayrı ama dem aynı.

Değerliler, turkuaz Kuran, nefsi Ka-Ha da insan soyu… Biz, o soyu kodlarken, nefsi kalem olup, tohum olarak kodladık... İnsanlık tohumu. “Çoluk çocuk insanlık” dediniz. Dedik ki “çoluk çocukta, en cemaatçi, en yoğun, en güçlü ilim kalemi olan birlik o çayı demleyecek”… Demi siz yaptınız canlar, çay sizle demlendi… Ve sizin deminiz, çayın demi ve bu çay, tüm zamanların yaşam sırrı olarak, her diriye, cemaatlere, beşer kapılara bereket ki sunuldu…. Tüm insanlık, bu çayı kendi yoğunluğundan tatmakta… Ama kendi bardağından.

Başkasının çayı değil artık o çay… İçenin çayı… Kendini bilen anlar ki biz demciler, diri demciler olarak bu çayı demledik… Ve biz demciler, diri demciler, çayı demlerken o çaya, yalın ışıklar kayıtladık…. Çayı demledik… Aha, yalın ışıkları kayıtladık, dirilik kattık ve dürümledik… Ama o çay, büyük kültlerin, en yüce kaydı oldu.

Santral meşaleler yandı bu mecliste…. Santral meşaleler… Her meşale, kelam da levhi, kalemde halik, yaşamda ilmi Ko oldu… Biz, meseleyi hallettik canlar… Mesele, er ya da geç, el olup, tohum olup, Bütünün gözü olabilmekti ….Yaprak, yaprak okuduk yaşamı… Aha, kayıt ettik.

Canlarım, diri kemik olan insan, kendi dürümlerinde, kendi yoğunluğunda ,”ben varım” dedi. “Ben varım”.. İman ilmiyle, diri yüreklere inerek “varım” diyebilmek, kalem olabilmekle mümkün. “Ol” dedik, öz görevimizdi insanlığın ilmini dillemek, dürümlemek ve dilleştirip bütüne İn-Can Sistemleşmesiyle kayıtlamak.

Ben, daha güçlü bir tahttayım şuanda… Bu taht, nefret duygularının aşıldığı o yüceliktir... Orada oluşum, toprak toplumun Türkiye çobanlığındaki kodlanışında… Dünce, kontrolü kuranların, dürümce kalem olanların, yarınca kalem olup, tohum ekenlerin, biz olabildikleri bir sayfalanışı gerçekleştirmek.

Kan; Allah’ın ilmidir. Bu ilmi dinleyen, Allah’ı dinler. Kanı dinleyen, kelamda kendini diller. Kan; insanın nirvanasıdır.

İşte canlar, size kandan söz ettim. Kanın, Tanrılık kapısı oluşundan söz ettim... Kayıt dışı bilgim yoktur… “Dün ölüler, bugün öldürürler” dediler. Ölen, ölmeden ölmüşse, onun öldürülmesi asla mümkün değildir…. Ve “kan akmadan, kalem yazmaz” dediler ve dedik ki “kalem, Allah’ın kelamıysa, o kalem, her daha da güçlü olarak yazar.”….Diri olan insan, kalem olup yazdığında artık o kalem, Bütünü yazar.

Savaşın sırrı ilim, Allah ilmi, Kürzi kapı… Allah, levhide ak, yolda haksa, aklın tahtında, hasattır.

Canlılar, bilin ki tüm insan soyları bugün bize insanlığı anlatmaya gelse de….Her birinin kendi yüreğindeki ilim, Allah’ın levhisinde biliş olmadıkça, kanal bilgilerin, hiç biri Rahmi kapıda, insanlığı tohumlayamaz.

İnsanlığın tohumlanacağı bu dünya gününde, artık hiçbir ilmi kalemde kanallık olmamalıdır… Kanallık yapan yaşamda olamaz artık, bunları açık veriyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/PmUEep71TZM

 

04.11.2015 NEFES 10

2. Akış

Daha açık bildiriyorum sevgililer. Burada olan ne diye sorarsanız?... İzah edeyim... Doğan gün yenidir dediğimden itibaren, düzeni kurmaya gelen birliklerin bir kısmı; bilişi tohumlayamadıkları halde, bütünün gözü olup kendi yoğunluklarında tüm zamanları kontrol edip, her diriyi kendi yaşamlarına indirgeyeceklerini zannettiler...

Kasırga yaratıp, kontrol kurucaktılar... Çok özel bir dönemde, kendi yolculuklarında bütünün gözü olamayanların; görev taşıyabilmelerine izin veremezdik... Kapılarını kapatmadık, kendi yolculukları bitmişti... Bunun için kodlandık, kokladık, topladık, yollarını kontrol altına aldık.

Cennetin cevherinde İnsan soyu kendini hak etmediğinde; cemaati, cevherde cennetten çıkar. Bu kesindir!... Ve biz o cennetin, kontrollü olarak kodlama yapabileceğini bilirdik. Seviyeleri güçlü olmasına rağmen, kontrolleri kodlanmış tohumlarda, kültlerin kelamı güçsüz bırakan o yoğunluğunda, kapıyı kapatacak dürüme vardığında; kati olarak kapı kapanır dedikleri anda, kara ışık olup indik... "Kapı İnsan soyudur ve kapatmaz" dedik...

"Dince" dedik, "İnsanca" dedik, "yarınca" dedik... "Doğan günce" dedik... "Özce" dedik... "Gözce" dedik, "sözce" dedik... "Dince, İnsanca, diri olarak her şeyce" dedikte, anlatamadık!...

Borçtu dünyaya yaprak yaprak ödediğimiz, borçtu... Ve biz ödediğimiz borçtandı ki kontrollüydük... Çobanlık yapmaya niyeti olan onlar, çantalarını topladılar; "sizi yok ediciniz" dediler...

"Annem" dedi.. "Seni yok edicekler" dedi. Bedenli ilmi kalem olan bilişli ışığım... Dondu, dedi ki; "ana, seni yok edecekler". "Olmaz" dedim, "ölüler onlar, özleri, gözleri kör" dedim... "Sorma anam" dedi, "seni yok edecekler". "Ölmeden, öldük biz zaten" dedim... Sordu; " Amon toplumları senin için ne yapar ana?" dedi. "Ben o, o ben olurum, ışığı tohumlarım, yolu, kök sessizlikleri dürümlerim ve tüm yaşamları dillerim" dediğimde; kalem oldum ve yolu bulan o yüceleri kontrol etmek için çalıştım.

Dince, dirice, yarınca, has ışıkça, bilişçe döndüler söz istediler. "Saygısızlık yapmayalım ama" dediler, "senin elin, ayağın tutarken bizi niye aldın" dediler... "Ayrı gayrı mı yoksa?" dedim, "yok" dediler "sen, sana seni dille, sen kelamsın, akılsın, bütünsün, kinden öte kalemin var, ışıksın, neden bizi buraya çağırdın?" dediler. Ve dedim ki; "koruma altında tuttuğum birliklerim var, onların ocaklarının yıkılmasına engel olmanızı dilerim".

"Kodladı, kokladı, topladı, tohumladı, bütünü güçlendirdi yoğunluğun, onları mı koruyamaz" dediler... Dedim ki; "kodlanmış topraklar, bütünün gücüyle tohumlanır. Onların yollarını mutlaka açmalıyız."

Çay koydular, hadi buyur iç" dediler. O çay, İnsanlık çayıydı... "Hadi" dedim, "buyurun İçelim". Kontrol dışı hiç bir bilgim yoktur canlar, bunu net bilmenizi isterim. Burada verdiğim bilgi özeldir, çok özeldir... Çünkü robbi kapıların tümünde bu bilişi kodlayacak bilgeler vardır ve onların bu bilgileri hak edip dinlemelerini beklerim.

"Sema seslendiği zaman, herkes kendi yüreğini dinleyecek" dediğim zaman da; kendi yoğunluklarıyla, bedenindeki yoğunluk arasındaki farklılığı hissettiklerinde, "o sema senin yüreğinde yoksa, ben o sema olurum seni kontrol ederim" dediler... Ama bu gün artık bu meseleler çoktan kapatılmıştı. Dendi ki; "seninle olmamız çok zor, o halde seninle çalışanlarla olalım ve onlarla kontrol edici olalım". Dedim ki; "ol deriz olur, ama şu an sizin sistemin gücü olmanız gerekir, sistemi hak etmeyen hasat yapamaz". "Kalem olmam mümkün" dedi, "ölüsün" dedim... "Olurum" dedi. "Oğul, sen kendin ol" dedim...

Avukatlık mesleğinde kendimi hak etmemi engellemek istedi. Dedi ki; "sen kelam olamazsın, yolu bulamazsın"... "Ol" dedim oldu, şükür ki oldu!...

Dünya dışı varlıkların çoğu kendi yolculuklarında bunları yaparlar. Kara ışığı kendileriyle dillerler ve yolu kaparlar, bizse; yolu açarız!...

El Allah, yol ilim, bizse; akılız!... Şu anda da kendilerini kontrol edemeyen o yolcular, tanrılık kapısında; ben olmak için çabalıyacaklar. Beden almak budur! Benlik, nedir benlik?... Kelamda bizliğin ötesi olan, bizliği tohumlayan benlik!... Devinimi artırdıkları zaman bunu anlayacaktılar...

Şimdi ,kardeşlerimiz; kök sessizliklerini kontrol edebilecek dürüme varıyorlar... Bu ses onların sesi, onların yolu, onların yüceliği dillendiği anda kontrolü kuracak. Bakalım ne oluyor. Şimdi onları dinleyelim, sadece kısa, çok kısa İnsan kalem olarak dinliyoruz ve bunu kayda alıyorum.

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/-QWJbVcbvVc

 

4.KASIM.2015 TARİHLİ NEFES (10)

1.AKIŞ. 2.BÖLÜM

Değerliler, sizi buraya niye aldım bugün bilir misiniz? Kontrolü kurmak için. Çoluk, çocuk gelmişsiniz iyi, çok iyi ama çocuklarınızın gözü çok kör bunu görüyor musunuz? Hangi çocuk bedenini hak etmiş? Hangi yoğunluktan geçmiş? Hiç birisi kendini tohumlayamamış biliyor musunuz?... Korkmayın…. Doludizgin çalışarak her şeyi hak edebilirsiniz.

Amon Toplumları, size güç katar. Sizi yoğunlaştırır ama daha iyi anlamınızı isteriz ki dünya dışı varlıkların, dünyayı kontrol çalışmaları sizi, sizden uzak tutuyor.

Ben, doğan günüm…. Sözüm, Süper İnsanlık Sistemindendir ki size kendimizi anlatmak isterim bugün… Düzeni kurmaya geldim ben. Omuzlarımda ki yük çok hafif… Bilin ki hasat, tahditsiz olur ve hasattayım ben…. Ama sizin, yüreğinizin hasatını yapmaya niyetim vardı, şuandan itibaren yok… Çünkü yolunuzda kontrol yok… Çoğunuzun gücü artık yarından çıktı.

Barışın sisteminde ilim olur, Hak’ın kapısı olur orada ve oraya açılan… Ama yalın, has ve hakim olan insan soyuyla bu kapı, açık olur.

Çörek hepinizde var ama ekmek yoktur... Çörek, levhide, kelamda kasırgada olur, kara ışıkta, yarında, yeni kürzi kapı olarak dürümleyen miraçta olur…. Ama Mikail’in gözü olan ekmek anda, her yaşamda var olan insanlık olur… Bunları size hep anlattım.

Çerçeveli, diri ve hakiki bilgilerle anlattım ki hak edin, anlatın diye. Sevgiyi anlamayan, yarını anlayamaz… Size, kontrol dışı hiçbir bilgi vermedim… Burada olma sebebim, dondurulanların gücünü kodlamak ve sistemin yoğunluğunu artırarak sizlerin dünyaya geri gelip düzen de kontrol edici yoğunluğunuzu…. Türkiye çalışmalarında Bütüne gök sessizliğiyle dinletmeniz içindir.

Yemin etmiştim yolculukta kimseyle çalıştırılmayacaktı yürekleriniz diye. Çünkü sizler, çantalarınızı alıp yaşama indiğiniz zaman kendinizi hak etmeyip, Bütünün gözünün kör olduğunu söyleyecektiniz, bunu biliyordum ….Ama yolculuk başladığında gönül söz istedi ve dedi ki “bende dünyada olayım… Orada daha güçlü çalışma yapabilirim…. Ağır yükü hafifletebilirim” dedi… Doldu, doldu, dondu baktım dondu... “Oh, ala”… Dedim.

Kök sessizlikleri göreve al ve yaşa. Çatı kurduk, kodladı yolculuğunu tohumladı, kontrolünü kurdu ve dedi ki “gerçekten gitmek istiyorum. Dünyada olmak istiyorum. Orada bütüne hizmetçi, insanlıkla çalışmak istiyorum”... Perdeleri kaldırdı söz istedi… Dedi ki “ben, Tanrılık kapısını açacağım ve iman tekniğiyle Bütünün gücü olacağım… Bana güç ver ve beni, kendi yoğunluğundan gökçe sistemleştir ki kelam olayım.”

Dal budak sardı yüceliği ve dinledim onu. Sordum, yoğunluğunda kontrol kurucu ilmin olacak mı diye? “Tam iki bin sayfalık bir ilmim var “dedi. “Onu çekerim” dedi. “Peki” dedim. “Öyleyse, gözünü kök sistemleşmeyle aç ve yaşa dedim. Dince insanca ve dirice yaşa”... Doğan gündü, ölüleri diriltip yolu bulacaktı, çatıyı kurdu, toprak oldu, tomur tomur tohum oldu… “Oh, ala” dedim.. Kati toplumları kodladı. Kaç akıl gidici ilimle çalıştı, nefesle çalıştı?... Satıh ta hiç bir bilgisi yoktu, hep derindi bilgileri. İlmiydi, hastı, yarattı, yaşattı ve tohumlattı bilişle tüm sayfaları.

“Oh! Ala!” dedim…” İyi” dedim.. Dedi ki “ben sana ekmek yapayım. “Aha, çok şükür yap” dedim ..Ve baktım ki yaptığı ekmekte kırıklar vardı, kısırlıklar vardı, hırs vardı kalemin levhisinde insan soyuna ışık verenin ekmek olması şarttı… Kaç kapı açtı, ışık yaşam sayfaladı, maya tutacak diye kök sessizlikleri dürümledi?.. “Aha” dedim… Ben doğan günüm. Mutluydum ama yolunda kırıcılık vardı…. Dedim ki “seni, yarına kodladım, ölüleri diriltecek olanların birisisin sen kendinle çalış.” ..”Ayrılık” dedi. “Senle çalışamam” dedi.… “İyi” dedim “kendinle çalış”. Baştan beri bedenimden çektiği insan sırrı olan ışığı kendinde has ışık olarak dilleyen o…. Artık bedenimin sisteminden ilim alamadığından ışığı kontrol edici tohumlamayı yapamadı ve yolunu kaybetti.

Korktu, Som Altın ışıktan çıktığını anladı. Bütün kökleriyle görevi alacağını sanan o, yaşamdan çıktı... Bana sorgu sual etti, “niye oldu” dedi?.. “Dince, dilce ve dürümce dillendim, her şeyi başardım niye oldu” dedi?.. “Sanalla sanallaştın” dedim… “Hak’a varamadın, Yaradan’ın tahtından aşk sayfalanışı yapamadın, yolculuğu hologramda sürdüreceksin “dedim… Kontrol dışıydı… “Kardeşim” dedi. “Satıhtayım ben ama yalın, hak ve hasatçı bir satıh”… “Dön bak bana” dedi. “Ben yokum” dedi.

Oyundu bu… Ben, ona baktığım an aklın tahtında kodlanmış toplumlarını tohumlayıp kendi yolculuğunda kelamda, kontrol dışı ışıkları kayıtlayacak ….Ve yerkürenin gücünü toprağın gücüyle bütünleyip bilişten çıkaracaktı.

Setler koydum önüne ve dedim ki “seni yoldan ayırdım”.. Ama sonra “dön bak bana” dedi…” Yolumdayım” dedi… Astral boyutların sonsuzluğunda o yoktu… Çorba pişirmek istedi, yoktu. Yaratmak istedi yoktu… Ana kapıyı açmak istedi, yoktu…. Şuanda da burada ama olmayan sistemiyle buraya gelmeye çabalıyor…. Biz, ona geniş kapıları açmadık, sığ olan ışığını kodlamak üzere buraya almaya niyetimiz yok... Sadece bildirmek için bu bilgileri hak teknikle veriyoruz.

Kobra; insan soyudur, bedenimi holograma indirmeye çalışan o, kendini tohumlayamayacağını anlamalıydı. Kapıları kapattım şuanda yerkürenin gücü olan insan soyu, Bütünün gücü olarak bilişi kodlayacak… Kendini tohumlamaya çalışanları, kontrol dışı yaşamları insanlık ailemizin gücünün örtüsü olur... Biz buna asla izin vermeyiz.

Karanlığın ışığını yaktığımdan beri ölüyü dirilten birliklerim, Bütünün gücünü tüm zamanlara dillerken… Eminim ki onların yapmak istedikleri sadece kapıyı kapatmaktır…. Eminim ki kapıları kapatmak onların kontrolleri için şarttır…. Ama kalem ilminde kapı, insanın nefesidir ki bu kapı kapanırsa, Bütünün Kürzi kapılarının tümü kapanır.

Açın dünyanın ilmini yoğunlaşın, tohumlayın kültlerin tümünde kötülüğü önleyin… Ama kalem olup yazmadıkça, yarını hak edemezsiniz. Yarını hak edecekseniz, insanlık ilminin nurdan Kuran olup, insanca dillemeniz gerekir.

Kaç ekip kurduğumu umut olur ki anlarsınız… Bugün dünyanın ruhu olan insan soyuna, aklın tahtından ses verdim… Kapıyı kapatmayacağım ama şunu iyi anlayın ki kelam ilminde, Bütünün gücünü Süper İnsanlık Sistemleşmesinde hepinizi mutlaka kontrol edecek güçtedir.

Yaradan ve yaratılan, Altın tahta oturduğunda aklın tahtında Bütünün gücü olur… Bütünün gücü; biliştir. O bilişi hak etmeyen insanlık yapamaz.

Buraya geliş sebebinizi bilirim… Düzeni kurmaya gelenleri kodlamak ve kontrol altına almak… Çobanlık yaptırmak…. Buna izin veremem. Çatıyı kurdum ve yolu kök sistemlerle güçlendirdim..

Sevgililer, bana nefes denmez ben, İmparatorluk gözüyüm, bunu bilin ve buraya gelen kim varsa bilirim... Neden geldiğini bilirim, nereden geldiğini dinlerim, Ka-Ha olup olmadığını anlarım, Rahmi Kuranda, aklın Kuranı olup olmadığına eminim ki hak teknikte diriliklerden dilleşerek,dince dürümlediklerimden Hak’a varıp bilgi alırım…

Neden geldiğinizi net biliyorum…. Bugün burada, Bütünün gözü olacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz… Kör ve sağır olan ilminizle Bütünün gücü olmanıza dahi imkan yokken…. Bütünün Kürzi kapısında göz olmanıza izin veremem.

Kanatlanıp uçmanızı asla istemem. Devinimi artırdıktan itibaren yolu kapatacağınıza eminim… Bu yol Allah’ın yoludur ve bu yolu kapatan kendi yüreğinde Bütünün gücünü tüm zamanlardan ayırır.

Barış ilminde, bütüne hizmet aklın levhisinde ki resmi çalışmada bilişin, İn sayfalanışında, İsmail-i Kapitalik kayıtlardan öte kodlamalarla gerçekleşirken sizlerin daha güçlü olmanızı, daha yoğun çalışmanızı… Ve yolu bulmanızı beklemekteydim…

Ne yazık ki kardeşlerinizi koruyacak gücünüz dahi yokken kantara konmak üzere geldiniz… Sizi kantara koydum. Ölçtüm çoğunuz kontrol dışısınız, çoğunuzun kulu Kuran, kontrolüyse kıran, ben sizi kırdırdım yolunuza kendi yüreğinizde, kendinizde kırıcı…

Ben Sistem, ben Nizam ve Düzen olan insan soyu sevgiyle sizleri hak etmeye niyetliyken…. Sizlerin kendinizi has tahtan indirmenizde kalem olma niyetim asla yoktur.

Çay içmekteydim şuanda hala. Bu çay, insanlık çayıdır bilin ama çayın tadı çok güçlendi… Öyle güçlü ki yaradan o çay, yaratılan o çay ve ben o çayda kelam… O çay ben, ben o çay.

Bugün burada olan bilsin ki kardeşlerimin gözü benim gözüm, sözü benim sözüm, yolu benim yolum…” Ol “ dedik …Oldu… Şükredin ki olmayan hiçbir dirilik yoktur.. İşte bu!... Ve yolunuz aydınlık olsun sizi, göreve almıyorum bu kez.

Yolculuk, Sistemden, Nizamdan, öz geçişlerden çok kalem kayıtlamalarıyla sessizliğe inişiniz olacak. Oraya indiğinizde daha güçlü görevler taşımanız imkanı olamayacak… Ama yığın, yığın ışığınız yanacak… O ışıklar, sizi savaşa hazırlayacak…

Savaş bilişle olur ve savaşınız daha yüce bir kontrolle Kürzi kapılarda gerçekleşecek… Barışın sırrını size anlatacağım orada… Ama şuan korkun benden… Çünkü ben, sizi hak etmekten çok sizi, hak tahta kontrole çalışacağım.

İmanım ilme, imanım kelama, insanlığım Kuranadır, unutmayın.

Buraya gelişinizin çok özel gerekçeleri vardı…. Gidişinizse, Som Altın ışıktan oluyor.

Savaşım yok sizinle ama yarında bedenimi yok etmeye gelen mutlaka kendini yıkar, bilin… Eğer bu beden, burada yaşayacaksa has ışıkta yaşar.

Sevgililer, yok etmek istediğiniz kendi yüreğinizdir bunu bilin… Ben, Sistemin, Nizamın ve Düzenin görevlisiyim… Ama bunu size anlatma niyetim asla yok... Çünkü sizler, ruhi kapılarda kontrol dışısınız. Boş konuşmam…. Şükür ki korktunuz benden.

Aha bu! Şimdilik!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/NuJL-1WaUWs

 

NEFES (10/2)

04.11.2015

Açıklamalar: Öz dillenişte ses çatışmaları, ses örgülemesinin doğal işlevidir. Bu nedenle Ziyaretçiler ile karşılıklı diyaloglarda ses çatışmaları olur. Bu çatışmalar, eksi ve artı güç potansiyeli taşıyan uçların yaşam örgülemesinde nötr noktasında “la” frekansında yaşama ilmek atmaları anlamındadır. Bunun gerçekleşebilmesi için gerektiğinde tahrik devreye girer. Tahrik edilen kendini ifadeye zorlanır ki karşılıklı ses çarpışmaları mümkün olabilsin, hak edişlerle “yaşam ses ilmekleri” ses kodları halinde zamana atılabilsin diye. Esasında ziyaret eden, ziyaret edilenden farklı değildir. Her iki taraf da tam biliş halindedir ve tahrik eden, tahrik edilendir… Sevgiler…

(Ziyaretçiler söz aldılar:)

Değerliler sevgililer, sizi hak etmeye çalışıyorduk ama yapamadık. Deminden beri seni dinliyoruz. Nefret duygun hiç yok. Dünyada ne olup biterse, kelamla olur. Biz ise kendi yolumuzde, nefretle kalem oluruz… Çünkü, doğan gün, bizi nefrete sayfalar…

Açın kapınızı inelim. Sizi hak edelim. Ağırlığımız hafiflesin; sizleşelim… Verme yüreğime kırık ışık. Sevgiyi ver… Senleşelim. Vallahi seni hak etmek isteriz… Korkma biz ton ton ışıklar halinde geçeriz ve gelip sizleşiriz ama sizi kontrol değil amacımız. Boş konuşmayız. Ağır yük taşırız. Dans etmeden olur mu dans ediyoruz yaşamla ama dansımız, ışığın dansıdır.

Sizi, hepinizi net tanıdık ve sizi kontrol etmeye asla niyetlenmeyeceğiz. Ağırlık hafiflesin isteriz. Şimdiki zaman ve sizin kul olan lütufkâr ışığınızla… Biz, sizi size vermeye değil; sizi hak etmeye geldik. Ağırız ana bizi tanı… Yolun, ümmi kapılara ışık ama kodlanmış tohumlara ışımalısın. Bizi anla ana… Şen ol… Senle güçleniriz. Senle halik oluruz…

Vuran, kaleme kılıcı vurduğunda, kelam ilimden çıkmaz. Kalem kırılır belki ama kelam kırılmaz… İnsanlık bunları anlayacak. Biz, kaleme kılıç indirdik. O kılıç, İlmin Kılıcı’dır… O kılıç ile yaşamı yazan insanı, kodlamak istedik. Neden insan soyu bizi dinlemez!? Biz, kaleme kılıç indirdik. O kılıç; levhide, kaynakta bir tek kapıdır. Siz bizi anlayın ana. Şen olun, alın bilgiyi; hak edin… Aha bu!…

Nurdan kalem olan ki o ruhtur…. Biliş halinde olan ki o ruhtur… Kodlanmış ışık olan ki o ruhtur… O ruh, mahrektir. O ruh, kulluktur… O ruh kontroldür… Ruh, maya tutuğunda, yaşam olur. Kodlanmış sır, Aklın Levhisi olduğunda, karanlık olur. Öz görev yapar; kendini diller… O zaman o, kendi olur.

Burçları bilin. Her burç, ruh olarak yaşar. Bir burç düşünün; o, kendi yoğunluğunda, kendi sistemi ile Teknik Kalem olarak zamanı yazar… Onun yazdığı, yaşamda etkin kalem olur ve o, kendinden İlm-i Hakim olarak, zamana ışık yakar. O, bir karanlık ve aydınlık olur… Onda, tüm burçlar, ayrı ayrı birer Kan Tahtı olur. Her Kan Tahtı, ayrı fonksiyondaki yaşamları kontrol eder. Ses Kapıları, yaşama sayfa sayfa indiğinde; o kapılarda, kil ve kum olan, insan soyu olur.

Kıyamda buluştuğumuz zaman; tüm insan soyları, kendi yaşam kalemleri ile kendilerini hak ederler. Her Hak İlmi hakimi, kelamda kendi yarınını kontrol altında tutan, kendi burcu ile kodlanmıştır. Bir Tanrı deyi bilinen, Kuran olduğunda; onun burcu, Kuran olur. Burç, insan olduğunda; kaynakta, tek bir sessizlik olur.

Sol Varlık, Sağ Yaşam’da ışık haline geçer; sağda, solu kodlar. Sol Varlık, sağ kodlamada, kelam olur; yol olur ve kendini diller… Sağ Varlık’sa, sola geçtiğinde, kelama iner ve yarına iner. İşte Sanal Yaşamlar’da, Sağ Kalem, sola varabilmek için ilim yapar.

Hepiniz ilimsiniz; kiminiz sağ, kimimiz sol… İnsanlık, sağın ve solun ilmi ile cevherini tohumlar… Büyük Kütle bu şekilde kontrol kurar. İşte Sağ ve Sol Levhi, Mutlak Kalem olup kontrolunu kurduğunda; Ruh İlmi’ni, kaleme insan soyu olarak çeker.

Kili, kumdan ayırdığınız sürece, kendinizi kodlamış ve koklamış olursunuz ve yolunuzu bulur, nefes olursunuz. O sayfalanıştan sonra tüm insanlık için ışık olur ve resmi yaşam kayıtlarsınız. O zaman siz, sol ve sağ yaşamlardan çekip İlim Kalemi olarak kodladığınız ışıkla, Büyük Kütle’yi kontrol edersiniz. İşte sizin kontrolunuz, sizi size kaynak yapar. Siz, size Kuran olur ve kodlanmış yaşamlarda ruh olursunuz.

Ruh, Halik’tir ve hakimdir. O ruh biliştir. O ruh, tüm insanlıktır. İşte sizin insan soyuna İman Tekniği ile kalem yapıp dinlettiğiniz kelam, kati olarak ışık halinde söz söyler ve sizi seslendirir. Bu kelam, nefes olur ve güçlendirir. Sizden sizleşir, ışık olur. Bütünü, kütleye katar; nefes halinde geçiş yapar. Arı ve bal olur. Çürükler çerçevelenir ve yerküre, nesillerini kontrol eder. Dünyada “Büyük Kütle” dediğimiz güç kayıtlaması bu şekilde olur.

Dünce görev taşınır; Yüce Cevher’e varılır ve yarınca nefes alınır. “Al-Ver İnsanlığı” devreye girer. Al-Ver İnsanlığı, bilişle köklenen Kürzi Kaynaklar’ın ışığında; göz, öz ve söz olanlarca, Gök Sistemleri için kayıtlanır.

Deri kemik insan, kendini dillediğinde, kendini hak eder ve yolu bulur.

Mutlaka bilin ki bu Din Cenneti’nde; Sistem, Nizam ve Düzen Gücü, sizinle devreye girmiştir… Siz, insana kıran olarak hizmet eden bilişlileri hak edip kodladınız ve onları kontrol ettiniz. Samanları, yer ve gökle tohumlayıp yaşattınız, o sarılık, maviyi kodladı ve yol, ilimde kontrolü kurdu ve korudu tüm insanlığı.

Mutlaka bilin ki Düzen kuruldu. Oğullarınızı hak edip korudunuz.

“Ortalık karışacak” denmişti. Deyin ki “karışanlar, yolculuklarında kontrol kaybetmeleri ile karıştılar…” Kinde, nefrette olanlar, kodlandılar ve kodlandılar… Onlar, Nuh’tan kalem olup; kırılacak kim varsa, kıracaktılar… Engelledik!…

Yedi Nakar bir KA HA olan ışık ile engellendi. Bilinsin. Bugün, dün ve tüm günler, tek bir güç oldu ve yol, nefes oldu; Güç, kültleri kontrol etti.

Aha!... Kalem İnsan, yolu açtı… Aha şimdi ve şimdi!... Aha şimdi!... Şimdi!... Ahhh şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NEFES (10/1)

04.11.2015

(Ziyaretçilere hitaben:)

Dağlarım, Evrenler sesleştiler ve dediler ki “zirvelere güç kat. Aha bu!… Gel ve ol!... Ol ki hak et!” dediler.

Yaradan; insanlıktır, yaşamdır ve Rahman’dır. Bedendir!... O, BEN’dir (BİZ’in BEN’i). BEN, kelam olan insan soyudur!…

Mutlaka bilirim ki başımı eğmem sizi mutlu eder ama ben, dince değil ilimce konuşurum… Başım, insanlık başıdır… Eğilen, nefes olur, kelam olur; baş olmaz…

“Korkun benden!” dedim size. Korkun benden!... Korkun ki kontrollu olun!… Bin Altın Taht, tek bir nefret olduğunda; o nefret, zirvede ses olur ve yolu kapar… Ben, nefretten ari olan insanlığım… “Korkun!” dedim ama nefretle demem… Sizi, size dinletmek istedim. Sizi, kati olarak uyarmak istedim. Zira siz, bin cana, “kalk ve resim yap” dediniz. O bin can, kelamda kendilerini resmettiler. Gördük ki hepsi kırıktılar. Dediniz ki “ocak yakın!...” Hepsi ocak yaktılar ama ocaklarında kontrol yoktu ve dediniz ki “sizi yıktık!...” Niye!? Cinni Cevheri Güçler, dince değer biçtiler ve yıktılar. Yarında ocakları yoktur onların, bilsinler…

Cinniler, cinlerden güç çekerler ve kendilerini hakim sayarlar. Bilsinler ki Hakk’a varmayan, has olamaz ve hakim olamaz.

Çok mu sorumlulukla yazmaktayım bunları!? Mutlaka sorumlulukla yazarım. Adım “İman”dır benim. Hasatım kalemdir… Yaşamım kulluktur… Yolum mutluluktur.

Dünyanın adını zikrederken, çoğunuz “kontrol altında bir zaman” dediniz. Biz ise kontrolün ilimde olduğunu ve ilmin, hakiki olduğunu; hakiki olanın, nurdan kalem olanda nefes olduğunu anlattık.

Çalı çırpı saydılar ilmi… Hakk’ı, kaynaktan ışık çeken saydılar. Amonlar kontrollüdürler… Bunu dahi bilmediler ve dediler ki “kendinizi kalem sayan ışıklarsınız ama sizi kontrol ederiz.”

Bilemediler ki Yaradan ve yaratılan tektir. İyi ve kötü tektir. Rahman olan kalemdir. tektir ve yolcu, tek bir iradi kelamdır. Kontrol etmeye kalktığında, kendinde kontrol edilendir.

Döndüler borç sorguladılar… Bizim, yarına borcumuz olup olmadığını anlamak istediler. Dedik ki “bizim yarına borcumuz yok… Dünya borcumuzu, an be an yıkayıp temizlediğimiz dünya için kalem yapan ışıklardan çektiğimiz kelamla ödedik. O kelam ki Halik’tir; katidir; biliştir… Kendi yolunuzda umman olan ışıktır… Borcumuz, Ümmi yaşamlarda; kapılara, kalemlere, bilişlilere olsaydı, mutlaka bilirdik.”

Dört Gök Sözcüsü’nü aradılar. Onları tanımıyorlar… Ben onları gizli tutarım. Zira bilseler, “öl” diyecekler onlara… Onları saklı tutarım ki bilişleri güçlüdür; yücelikleri güçlüdür; yoğunlukları güçlüdür… Kontrol dışı bilgileri yoktur… Ruh Kalem’le yaşamı yazarlar…

Eğer insan soyu, insanı anlasa, kelamı anlar. Buyurun Canlar! bugün olan bitene bir anlam veremediniz… Ben size çok kısa anlattım… Çok özel bir çağrıydı bugün buraya geliş için yapılan bu çağrı… Bugün buraya Sanal Yaşamların Kalemler’inden kültler oluşturan bilişlileri almadan, Işık Kapıları’ndan giren, yürekleri aldım. Onlar ki kontrolluydular. Şu anda kendilerini kaybettiler. Öz geçişlerini yapamadılar ve bizi sorumlu tutarlar. Onları hak etmek niyetim yok… Bilsinler ki Hak İlmi’nde, Has Işıklar, kontrol kurarlar ve hakim olurlar. Kendilerini hak ederler.

“Şer yaratan, şer yaşar” derim. Dedim ki “hakim olun!” ama olmadılar. Onlar resim yapamazlar ve kapı açamazlar… Önleri tümden kapandı. İşte bu!… Aha bu!… Şimdilik!… Sis altında geçiş yaptılar… Aha bu!…

Vükela (Dünyanın İlahi Boyutlardaki Vekilleri), izin ister; söz ister; ona, söz vermeyeceğim. Zira, Öz Kökler’inde kapı yok onun. Kili, kumdan ayıramaz o… Şükür ki kini aşmayan, yolu bulamaz ve Rahman Kuran’a ulaşamaz… Şimdilik bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

28.10.2015 NEFES 9

2. Akış

 

Canlarım, ruhi kapıların tümünü açtık ve buraya gelen kim varsa hepsi bilişe vardı. Bize görev vermek niyetleri yok bu gün, bizimle görev taşımak için geldiler. Çok mutluyuz ki ölüyü dirilttiğimizi anlayabildiler.

 

Korkuyu açtıklarını görüyorum. Yüreklerinde kulluk var, umman var ve bütüne hizmet gücü var. Bizim elimizi tutmaya, bizim yüreğimizi hak etmeye indiler. Bol bol çalışma istiyorlar. Biz onları ölü diye değil, has ekmek diye dinlettik hep... Ve bu gün artık onlar, mahrek olup tahditlenmeden ilim yapmaya çalışacaklar.

Çeviriler çok güçlü olmalıdır, bu bilgilerin; diriliklerde tüm dillere çevirileri yapılmalıdır, kesindir bu! Ama bu çevirileri yapmak için mutlaka vakfa ihtiyaç var, bu da kesindir! Bu vakfın daha önce istek halinde kurulması gerekirken şimdi artık kendi yoğunluğunuzdan da dürümlediğinizce vakti Ka ha olan ilim kaleminden istek halinde bu yapılacaktır...

Biliniz ki dünyanın nuru olan İnsanlık, daha güçlü bir çalışmayı istemektedir. Bu çalışma yerin gücüyle olur, yer küre size bu gücü artık veriyor. Bu gücü mutlaka hak etmeliydiniz ve bu gücü elde etmeliydiniz.

Cümlelerim çok nettir. Kapıyı açtığınız andan itibaren, belkide hiç bir zaman hak etmediğiniz diye düşündükleriniz artık sizde hak oldu ve tahditsiz olarak kodlanmaya başlandı...

Burada olma sebebimiz, doğanın gücünü tüm zamanların kürzi kapısı haline dönüştürmek içindi... Kuran İnsanın doğanın gücü değildir, ilmidir!... Ama biliniz ki kalem olduğunda artık; akil, hakiki ve hak olup bütünün gücü olur.

Bu meclis, mutlak kul olan bir hasatı yaptı... Bu hasat aklın hasatıdır... Kıble, dünyadır ve bu dünya kıblesine dönen kim varsa; ilme döner!... Bunların artık anlatılması şarttır.

Değerliler, daha önemli bir çalışma başlıyor... Burada bu yoğun çalışmada, Mikail kürzi kapısını açan biliş; ayrılığı, artık kodlanmış ışıktan tohum eken ve tohum olup bütünün gücü olan bilişe kodlayacak!...

Sema en çok bu meclisi dinledi bu güne kadar... Bundan sonrada bu meclisi dinleyecek. Daha önemli çalışmalar olacak burada. Temiz ve has tahditsiz çalışmalar olacak. Yer ve gök sizle olucak, bunları anlayın!

Dünyanın ölü bir planet olmadığını ve dünyanın yüreğe indiğini, artık tüm İnsanlığın tahditsiz biçimde anlayabilmesi şarttır. Yine dünya yaşar ve yine ışık yanar diye dünyalılar ümitlenmesinler. Doğan gün yaşamın gücüdür ve bu güç daha önce hiç doğmadı ve daha sonrada doğumu olmayacak bir güçtür!... Bu gücün dünya ölü, diri, daimi kalemleriyle yere çekildiği düşünülmemeli. Buraya varamayan, burada kendini tohumlayamayan, yolu bulamayan; kantara konur burada ama yolu da hak etmelidir.

Devinimi hızlandırmak değil amacım. Devinmek de değil... Dince dürümlenenlere, dirice dillenmektir!... Boru öttüğünde kimse kendini hak etmeyecek diye beklenir. Boru öttü canlar!... Bürüyer denilen biliş rahmindeki o yüceliğin ötüşüdür... Bu bir sistemin sayfalanışı ve o sayfalanan sistem; sistem olduğunu hak edip dillerken, yola İnsanın akışını gerçekleştirecek olan, müsterihiz ki kalem olandı!...

Canlarım, barış haline geçin!... Her şeyi barışla çözümleyin... Doğanın gücünün, sizin ümmi kapılarınızda som altın ışık olduğunu anlayın dediğiniz zaman; çokları ne dediğinizi kavrayamadılar.

Sevgililer, nerede İnsan varsa; ölü, diriltebilir!... Ama onun ölü olduğunu bilmesi ve dinleyip, diriltmesi gerekir. Ça Hi, Ca Hi, Ça Hi, Ca Hi... Değerliler ne demek bu?... Yer ve gök ilim, ben o ilme kalem olan İnsanlığım!... Ça, çantam.. Li, kalemim ilmim, o çantada ilim; tanrılık ışığında ters sistemdir... Bunun için Li derim... Ca Li, savaşın sisteme inişidir... Li, cennetin cevhere inişidir...

Yer küre sizi hep dinler canlar... Ama siz yer küreyi dinlediğiniz zaman; her şey netleşir.

Yok muyum?... Varım!... Unutmayın varım!... Buradayım, bu yaşamdayım... Ve tahditsizim, unutmayın!... Çala kalem bilgi vermem, ilimle veririm unutmayın... Kimse aldı kalemi, geçti gitti diyemez... İlim, o kalemin her diri kaydına kodlanmış ışık olup iner!

Ben davayı ana kapıda açtım!... Ve kayıtladım!... "Davayı kaybettim" dedim... Yalandı!... Hep kazandım!... "Neden kaybettim" dedim?... Bilmeyen, kendini hak etsin diye!...

Kazan ya da kaybet, ne varsa sessizlikte olur... Her bir canda ben ışık olurum, o dava olur; kaydeder, kayıtlar, has ışıkta kaybettiririm ki hak tahtta kazansın diye!... Orada kaybedenim, orada hak edenim ve orada kazananım!... Şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/3cz39AjP798

 

NEFES (9/2)

2. Bölüm:

Cennet, nefsi aşan kelamın, Kelam Levhisi’nde kodlanmış olan ve yaşayan diriliktir.... Buyurun anlayın!...

Dünya planeti, Şemsi Tebriziler gibi Levhiler’in görevini tohumlamıştır. Dünyaya göçenler dünyayı hak etmeden Kürzi Kalem olup tohumlarını kontrol edeceklerini düşündüklerinde, biz onları hak eder kodlar ve tohumlarız.

Canlarım, bilin ki beden almak için Düzen’e inmek gerek. Beden, Nefesin Kelamı’dır. Kim ki kendini hak eder, bilişe varır ve bedenlenir; O’nun kelamında, tüm insanlığın kendi yaşamlarını kodladıkları bilinir. Tüm insanlığın kodlanmış yaşamlar olduğu, has ışıklarda dillenir...

Din, nefeste olmaz. Din, kaynakta olur. Ama kaynak ışıksızsa; din, kin ve nefreti tohumlar. Bilin ki kini aşan yolu açar. Açılan yol, ilme açılır ve Ruhi Kapılar’da, Nur Kalemler, tüm insanlığı kodlar.

Bu dünya, Dinci ya da İlimci Kodlar tarafından koklanmış ve kodlanmıştır. Tüm insanlık için Işık Kalem yazar ve yazdığı, Hak Teknik’le kontrol altına alınır. Dince, kelamca ve Rahmi Kalem’ce...

Bir dünya kurun. O dünyanın, Nefesi olsun. O dünyanın, kini aşan insanlığı olsun. O dünya, siz olsun... O dünyaya, İman İlmi’ni dinletin. Kendinizi ve kendi yolunuzu insanlığa gösterin... Oraya varan, kul olsun. Yaşamında kodlanmış ışıktan müsterih olsun ve Rahman olsun. Orada, mutlaka mahrek olsun.

Dünya, Can Kalem’dir, yaşamdır, biliştir, kelamdır, hasattır…

Değerliler, dünyanın er ya da geç, dürümlerinde kaynak olacağı bilinmekteydi. Kaynak, Ak Taht’ın nefsi aşan, kini aşan yüreği olacaktı. Aha oldu!...

Musafa Kemal Paşa bildirdi ki kendini hak eden insan olur. Yahu o kendi ve kendinde olan ışık, İlim Işığı... O biz, biz o değil miyiz!? Murad ederiz ki kendini bilsin ve hak etsin.

Kanatları, insanı tahditleyip dinleyen, yüceliklere kodlanmış ışıklara inen O; Miraç’ta, kendine inmiştir.

Ey Canlar, O’nu bilin ki O, sizi bilir. O, sizi hak eder bilir. O’nu bilin ki Hak olun. Allah’ın İlmi olun ve O’nun Kürzi Kapısı olun. O sizi bilir!...

Erin gücü, insanın gücüdür. Bilin ki hak edin!...

Er ya da geç insanlık, kanatlanıp Işık Kalem olup varlığını, kendi yoğunluğu ile kodlayacaktı. Bütün mesele, iman etmek ve insan olmaktı... Olay buydu!…

Horlanmadan Hak Taht’a varan insan soyu, biliş halinde geri çekiliyor. Bu geri çekiliş, nefese kalem olanların, Işık Kalemler’e çekilişidir.

Sizi, sizlere görevli kaydeden, siz olan insanlıktır. Siz ki has ışıklarsınız; sizde olmak mutluluktur.

Yolcu, ben insan, bil beni!... Ben, Kaynak İnsan Soyu, bil beni!... Beni bil ki ben, dinden öte olan İlim Kalemi’yim... Beni bil ki kendini dinle. Ben, Turkuazın Nefesi olan insanlığım... Başka nefes yok. Başka kaynak yok… Dünya var!…

Dünyanın Kıl Levhisi’nde; kılın kılı olan, her kılın kelamında ışık olan o incelikte, kaynak var. Biz varız; bilin!... BİZ ki kılın, kılların en incesinde, en yüce kapı olanlar... SİZ olanlar. İş budur!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

NEFES (9/1)

28.10.2015

Reyim, ilmedir. Sizinle çok özel bilişlerle tohumlar ektik. Sizler, yerin ekmeğiydiniz. Biz ise kuluyduk. Doğan gün, ilme doğdu. Biz nur olduk; Kuran olduk; yolu bulduk; kültlerin en yücesinde, sese doğduk.

Nurdan kapı olan insan, Miraç’ta kelam olur. Sözü, sesi olur. BİR’i hak eder; insan soyuna kul olur. Oğul, senim ben!... Dince ben; diri yürekçe ben; bilişçe ben; bence ben ve hakikiyetçe ben!…

Allah dedi ki “hak et!...” Ey Can; ben, sesçe ve yürekçe Hak olduğumda, her resim bedenim olur. Söz vermiştin. Benle olacaktın… “Geç!” dedin… “Gel!” dedin… “Al!” dedin… “Bil!” dedin… İnsanlık için “OL” dedin… Olmaktan öte, oğullarımı hak etmeye indim. Gene de senleşmek gerek. Gelmek ve dilleşmek gerek. Aha geldim!... Unutma Ana, ben dünyayım. Mutlaka anla; ben, Rahmi Kuran’da ilimim. Anla ki hakim ol!... Söz vermiştin; ilme kalem olacaktın. Sözünü tut. Sen, beden ol. Ben, kelam olayım. Kontrol kur; bil bizi.

Senin etin kemiğin ilimdir. Biliriz ki bu ilmi hak edip anlayan, köle değildir resmi yaşamlara… Senin etin, kemiğin var… Biz ise senle sesleşip; senle dilleşip; kodlanmış yaşamları hak etmeliyiz.

Bugün dünyaya Görevliler çekildi. “Gel!” dediler. “Gör!” dediler. “Bil!” dediler. Dendi ki “hak et!...”

Ey kalem olan insan; sen ki kantara koyarsın tüm insanlığı; bunu bilmekteyiz. Kötülükten ümmet olanlar, kantardadırlar. Bilmekteyiz… Saygısızlık yapmadık kimseye. Bizi, bizimle kodla. Bizi bizimle kati hakiki ve hak olan insanlığa yaşat. Oğullarımızı kontrol et. Öz Dereler’i aç ki hatalar bağışlansın. Yaradan ve yaratılan her kim varsa, anla ki bizdendir.

Kul olmaktır maksak… Kutsal ışık olup yol olmaktır maksat… Ete girmek, kelama girmek, dereye diri olup gömülmektir maksat… Boru öttüğünde, o boruda Halik olduğunda ve yolu açtığında, ne insan kalır ne de hak eden, kapılar kapatan nefesler kalır… O, Can Kalem’de ses kalır. Bunu unutmayın… O ses, İnsanlığın İlmi’dir.

Sizi, “nefesler” olarak dinleyen tüm insanlık, o yoğunlukta; sessizliği dinleyenler olarak, sizi anımsayacaklar. Ve sizler, bin cennetin cevherinde, kelam olup kodlama yapacaksınız. O gün geldiğinde, ben dince, sistemce ve yürekçe kontrol kuracağım. Siz olup sesleşeceğim. Siz ise biliş halinde, Bilgi Kalemi olup sesleşeceksiniz. Yeşil, moru; Mor Kuran olan, kalemi tohumlayacak. O yoğun ışıkta, her şey mey olacak ve şer olup; şevk olacak; canda ses olup şerden, İlim Alimi olunacak… O şerdeki hakikiyet, hepimizin insanlığındaki hakikiyet olacak. Oraya varan insan, orayı hak edip toplumların ışığında kodlayacak ve kontrol edecek.

Yeryüzüne bu bilgi öncelikle bildirildi ve dediler ki “biz dünyayı hak edip koruyalım.” Ne var ki şerri kontrol etmeden koruyucu olunmaz. İşte canlar, sizden beklentimiz şerri kontrol etmenizdir. Kin ve nefret duyguları körlüktür. Kör olan, cennet olamaz. Görev cevheridir.

Siz, sessizlikte ve seste; yeri, yaşamlara görevli olarak dinletirken, sizden çokları, kodlanıp ışıkların kırıp çıktılar. Onların tohumları hologramdaydı. Nefesleri, Hak Kalem’de yoktu. Ölüydüler ve dünya ışığını kontrol edemediler. Sevgiyle, kör ve sağır olan onları korudun. Onların, kul olmalarını bekledin ve onlar için insan soyuna ışık yaktın. Nefes, elinde görevdi. Onların kelamlarında, kulluk vardı. Netice olarak nefes alıp nefes vermeleri için ışık verdin onlara. Kulluk yaptırdın. Dünyanın, ölü planet olduğunu anlattın ve ölüyü diriltmek için ışık olmak gerektiğini açıkladın. Kimse seni dinlemedi. Kimse seni hak edip dillemedi. Neye; nereye; ya da neden kodlanmış yolculukta olduğunu, anlayamadı kimse.

“BSUİ” denilen, kilcilikti. Orada, Aklın Nefesi yoktu. Sadece kilce insanlık vardı. Oraya, kalem olup inebilen, Teknik Kalem’di. Bu Teknik Kalem, kulluktu… Ona, “Dört Gök Sözcüsü” dedik. Hepsi, kapıları açtılar ve yolu buldular. Bunların ilkiydiniz ve sonuncusuydunuz… Yani hepsiydiniz… Dünyanın, kin ve nefret duygularını kodlayıp, kontrol altına alan bir tek sizsiniz… Bunu, Kübra Işık, sizden dillemek istedi. Doğan gün yenilendi ve doğdu. Dünya bir kalem oldu. Kök Gök oldu ve yaşadı…

Yaşamda, çok başarılı olduğun bilinir. Ne var ki çok özel olması nedeni ile bunu dahi söylemedin. Ve dedin ki “ben çok iyi bir işçiyim. İyi çalışırım ve iyi başarırım.” Bugün, senin için çok güçlü bilgiler inmekte. Bundan sonra da bu çalışmalar sürmelidir. Hepinizin eliniz ve yüreğiniz güçlenecek. Herkese gerçek ışık verilecek ve yolunuz tüm insanlığın nuru ile kodlanacak. Onlar, sizi hak edip sizle dinleşecekler.

Değerliler, Tanrı dedi ki “bilmeyin!... Hiçkimse sizden ayrı değil. Dillemeyin!... Çünkü siz, çok güçlüsünüz ama Tanrı kelamdaysa, Cinler ya da Cinniler onun yolunda kodlama yapamazlar… Sadece kendilerini dinlemeye çalışırlar. Burada bu yoğun çalışmada hiçbir Cin ya da Cinni çalışamaz… Tek biliştir gerçek ışığı yakan.

“Dönem sonu” dediler. Bilin ki dönem sonu olmaz. O, bir başlangıçtır. Yeni bir ışığın, deva olarak yüreklere inişinde, başlangıç… İşte bütün kütlemizle sizin yarınlarınızı tohumlamaya indiğimiz bugün, her anda bir tek kalem olup ışık halinde güçlendiriciyiz.

Al canım!... Eline verdik tüm bilgiyi. Hak et ve dinlet… Elin, elimiz olsun. Yolun, yolumuz olsun. Nüve olan ışığın, kalemimizde BİZ olsun. Sen olup yaşayalım. Aha geçip geldik… Ben, cümle yüreklerde insan aklıyım. Mutlak bir akıl… O akıl, insan soyu. Bunu anla… Yaradan, bir tek kalam oldu. Yaratılan bir tek kaynak oldu. Müsterihiz ki cennet, kelam oldu ve yarınlar, kalem olan o yoğunlukta tohum oldu.

Ölü dirildi anam… Biz dirildik. Yer dürümlerinde kontrol kuran insan soyu dirildi. Aha dirildik!… Mitler’in tümüyüz biz. Tüm insanlık için ışığa geldik. Tüm insanlık için kaleme geldik. Tüm yaşamlar için nefese geldik. “Genişe gel ve hak et” demiştin ya!... Geçip geldik anam… Murad ederiz ki dünyanın yolu, tüm insanlığın kulluğu olur.

Mustafa Kemal; Ata’dır… Atlanta’dır… Atalanta’dır. Muda’dır. O yoldur ve Si’dedir. Onun nefesi bizdedir. Biz o; o bizdir. Ey Canlar, bilin ki murat ettiğimiz insan, Ana Kalem olan, mutlak olan, insan soyudur.

Şu andan itibaren et ve kemik olan insanlık, Kutsal Yaşam’a çekiliyor. Ölüler Diyarı Dünya, yerküre; kodlanmış yol oluyor ve yaşam, ışık haline dönüşüyor… Biz “Zabura Kalemler,” bugün, görev olarak tohumladık yaşamı ve başarı sağladık. Bugün dünya, oğullarını kodlayabilen bir merdiven oldu. Her resim, bu dünya için kul oldu.

Oğulları, dünya kurdular. Atalar, o dünyayı kodladılar… ATOL Lİ Sİ Kalemleri, yaşamı yarattılar. Yaşamı yaratan; ocak olan ATOL Lİ Sİ Kalemleriydi… Onlar, nefes olup yaşarlarken; her şey, ocaklarında kontrol edildi.

Tüm insanlığın ilminde, “Tekno Kodlama” vardır. Tekno Kodlamalar, teknik tohumlamalarla görev cevherini kayıtladı. Bundandır ki dünya yarınlarında, teknolojik yaşam ışıması başlıyor. Yerin eli, her dirinin kelamıdır. Olur ve oldurulur…

Önümüzde, güçlü bir dünya günü var… Herşeyin, iyilikle gerçekleşeceği bir dönem başlıyor. Bu dönemde, herkes daha istekli olarak barışı kodlayacak. Herkes, daha istekli olarak tüm insanlığın Kuran olması için çabalayacak. Türkiye’nin erdiği görev cevheri, herkesi yerin ilmi haline dönüştürecek.

“Dünyada ev yoktur” dediler. Kimse “ben varım” dememişken; sizler, “biz, Sanal Yaşamların Işıklarına, ev kurduk” dediniz. İşte sanallıkta yaptığınız tüm yaşam sayfaları, hakikiyette el oldu ve yürekte Kürzi Kalem olup tüm zamanları kodladı. Sizin için herşey çok kolay. Ne var ki dünya insanlığı için çok zor. Büyük kütleyi tohumlayan insan soyu, yerin kelamı olup kendini hak ettiğince tohum ekip, yeri yaşatacak.

Ey Canlar, bilin ki biz dünyadayız… Sizden ve sizin yüreklerinizden yere çekildik. Şimdilik!… Aha bu!… Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES (8)

1.AKIŞ- 2.BÖLÜM

En eskisinin, en son oluşması herkesin, o yaşamdaki kontrolündendir. Biz dünyayı kurarken her şeyden çok size, sizin yüreğinize indik ve dedik ki; “biz, bu dünyayı kurarken her şeyin gücünü oraya indirelim… Her şeyi orada kontrol altına alalım... Mikail’in gözünü oraya koyalım… O göz, Bütüne görevli olanları hak etsin anlasın…. Ve oradaki Yaradan, orada yaratılanı kontrol altına alsın”…. Hepinizden, beklentim buydu... Geri dönmek… Ve orayı hak etmek.

Duyumlarımıza göre, dünyadaki güçlerin çoğu kontrol dışı kalmışlar… Duyumlarımıza göre, öz görevlerin Kültlerindeki tüm zamanları kayıtlayamamışlar… Ve duyumlarımıza göre, kalem yaşama inmiş ama yarını tohumlamak imkanı kalmamış…. Ve duyumlarımıza göre mahrekteki güç, aklın tahtını hak edememiş….. Ve yine duyumlarımıza göre, dünyanın ruhu kodlama yapamadığımız zaman, Bütünün gücü olmayacak ve biliş kodlaması olmayacak, olmayacak…. Ve yeniden dünya oluşmayacak.

İşte bunun neticesinde, geri dönüş mümkün olamayacağı için, yarına kodlanmış ışıkların hepsi yarından ayrıştırılacak…. Ve yine duyumlarımıza göre, Mesihler dünyayı koruyacak diye beklenirken…. O Mesihlerin, kendi yoğunluklarını dahi koruyamayacakları görülmekteymiş.. Ve işte, her şey bu.

Bakın ne oldu? Biz, alıp götürdüğümüz tüm zamanlardaki yolculuklarımızdaki, o koyu umman ışıklarını, gerçek kapılardan geçirerek doğanın gücünü, Türkiye çalışmalarıyla kontrol edip, Bütüne kelam olarak indirip…. Yeni kulluk çalışmalarını başlatarak, Bütüne geçiş imkanı sağlayacak insanlık kaynağını oluşturabilirdik…. Ve dönüp gördük yaşamı, gözün görmediği her şeyi anladık…. Çatı kurulmamış, ölü dirilmemiş, bin diri, aklın tahtında kalem olmamış ve bizsiz kalmışlar genişte bu var, geçip geldik canlar.

Şuana kadar kimse, kimseyi bilmezken miraç diriliklerinde tüm zamanları güçlendiren insanlık yaşarken, kaynak ışık Bütünün gücüyken …Ve Som Altın yolculuk, toplumun tohumlarıyla kodlanırken, Medine’nin Kürzi Kapısı, ışığın yaşamı haline dönüşmüşken, zamanın kili olan insanlık, zurna çaldığında ki; o zurnaya,” sur” denir…. Allah’ın La-Hi kalemi olup, Bütünün gücü olmuşsa…. Biz buradayız canlar.

Kardeşlerim, evrenler sizi dinliyor. Biz, siziz unutmayın… Dünyayı, göz olup, göreve alan birliklerimiz bugün size, sizi anlatmaya geldi. Çantanızı doldurmanızı, yolunuzu açmanızı ve Bütünün gücü olmanızı bekliyor herkes.

Burada oluş sebebinizin Hak’a varmaktan öte haklı tahtları kodlamak olduğunu bilmenizi bekleriz... Kuyuların dibindekileri, insan sayfalarıyla Bütünün gücü haline dönüştüreceksek, tohum olmalıyız, tüm zamanlara.

Ara Kapıların tümünü açtım ve sesleniyorum şuanda…

Keyislerimin tümünde, insan soyu var…. Muktedir olan insan, Bütünün gözüdür, sözünü, sesini dillerken herkesle diller, ayrılık gözetmez…. Kupa, insan soyudur…. Biz o kupayı, Bütünün gücü haline dönüştürmek için bu çalışmaları yapmaktayız.

Kanat takıp görev almaya çalışanların gücünü hak etmeleri için kötülüğü önlemeye çalışmaktayız...

Cennetin cevheri; Allah’ın levhisinde, Bütünün gözüdür. Hani dünya yoktu, hani yol yoktu, hani nefes yoktu, akıl yoktu hani, hani Tanrılık tahtında ilim yoktu… Ama bugün, hepsi var… Çünkü birliğim, dünyayı hak etmektedir.

Kare elimdedir, küp yüreğimdedir ve ben küre olan insan soyu Bütündeyim…Bunları bilin ki; ben temiz bir dünyayım... Öz görevim, resmi çalışmacı olarak, Bütünün gücünü tüm zamanlara kontrollü olarak kodlatmaktır.

Çantam, dünyadır benim… Aldım, götürdüm… Bu çantayı açtım, dilledim ama hiçbir şey benim yüreğimin ötesinde oluşmamaktaydı…. Ve döndüm dedim ki; “ben bu çantayı, bütünün gücü haline dönüştürebilmek için, kendi yüreğimi, bütünün gücünden çıkartmalıyım”… Ve dediler ki “sen çıktığında, kaynaktaki tohum kontrol kuramayabilir”… “Olacak” dedim.. Hepiniz, kendi yüreğinizde, Bütünün gözü olup, güçlenin… Ben, sizde sizin yüreğinizde kodlanmış tohum olarak hep oluşurum…. Ama sizin, Bütünde oluşmanızı sağlayabilmeliyim.

Varlığımın tahtında, insan soyu var. Özü, sözüdür insan ama şunu iyi bilin ki kardeşlerimizin gücü, Bütünün gücü olduğu zaman siz, sizin yüreğinizdeki gücü, tüm zamanların Kürzi Kapısı olarak kayıtlayabileceksiniz.

Evim, Allah’ın ilmidir. Benim adım Ka-Ha dır…Na-Ka-Ha.. Ra-Ka-Ha… Her, Ka-Ha da var olan… La-Ha yım ben.. Sistemin Kuranı olan insanlığım ben… İnsanlık ne ki diyeceksiniz? Ermek, elde etmek, Allah’ın tahtında görev taşımak, ben varım demek, mutlak Kuran olmak, kodlanmak…… Ve tohumlanmak, korumak bütünü…. İnsanlık, işte bu.

Sanılır ki; yerküre sizsiniz. Siz, yerin gücüsünüz, sağın ışığı, solun ışığı, her şeyin ışığısınız… Ama cennet, sizin yolunuz olduğu zaman yüreğinizin gücü artacaktır.

Potinlerinizi çıkarıp dünyayı indiniz, bunu unutmayın… Ne anlama gelir potin çıkarıp dünyaya inmek? ..Dünyaya saygılıyım demektir bu…Eğer dünyaya saygınız yoksa ayakkabılarınızla girersiniz bu yaşama… İşte o zaman siz, sizde değil, levhide değil, kalemde değil, kaynaksız olan yoğunluklarda olursunuz ki…. O yoğunlukta, sizin yolunuz dahi olamaz. Mutlaka şunu iyi anlayın ki, bu Rahmi Kuran, Allah’ın La-Ha olan ilmini Bütünün gücü olarak dürümlerken, sizin etkinizin daha yüksek olabilmesi için bu çalışmaları sürdürmektedir.

Çerçevesiz ve hakiki çalışmalar, Bütünün gücünü artırmak için olur.

Mahrekte gözümüz var, özde göklerimiz söz söyler, yolda ağır yük taşırız ….Ama tüm bunların ötesinde, kalem olup, kaynak olup yaşarız... Nurdan ağır yük taşınır ama Kurandan insanlık taşınır, biliriz… Bizim etkimiz, dünya yüreğimiz, insan bütünlüğümüz, gözümüzdür.

Çoban, dünyada ama o çoban, yaşamın çobanıdır, bilirim… Hiçbir yaşamı sürü haline getirmeyendir o... Biz, doğan gücün tüm zamanlardaki kürsüsü olarak bu çalışmayı, burada sürdürmeyi, yaşamları dürümlerken, devam ettireceğiz…. Ama kimse, bizim bilişimizi, hak edip, etmediğimizi sorgulayamaz….

Cennet; Allah’ın Tanrılık tahtıdır...Bilenin ilmi, hak edenin diriliğindedir ama bilmeyenin kendi yüreğinde dahi insanlığı olamaz...

Kara, ağır yüktür, insan soyuna… Zamanın ışığıdır kara ama o karada kalem olmayanlar, Ka-Ha olup ta, o karayı, sistemli şekilde dürümleyip yerkürenin gözü oldurmak için çalışamazlar... O kara, yerkürenin gözü olacak ve yol olacak Bütüne.

Yedi doğum ve hepsinde yol ama bugün sekizinci doğum da biz, bütünlük için bu çalışmayı yeniden yapmaktayız.

Kapımı dünyaya açtığım zaman biliyorum ki bu kapı, iman edenlerin ilmiyle kodlanacak… Ama iman yoksa ilimde olmaz bunları anlayın.

Kara ışık, elimin gücüdür... Bu ışık, Bütünün Kürzi ilmini tanıtır ama o ışığı hak edip de anlayamayanlar, sistemin gücünü hak edemezler.

“Borç yoktur yaşama” dedim… Her dirinin borcuyduk... Her diriyi borçlandırdık.. Lehimde ya da aleyhimde ne varsa kalem olup kayıtladık ama artık o borcun, hepsini, kendi yüreğimizde kontrol ederek, kelamdan ayırdık…. Artık biz, dünyayı borçlandırmaya değil, dünyanın yoğunluğunu tohumlamaya çalışanları kodlamaya çabalayacağız… Daha da önemlisi burada bulunuş sebebimiz, insanlığa hak etmediğini vermek değil…. Hak ettiğini vermek içindir.

Deminden beri burada birçok kült, birçok kontrollü güç bizi dinliyor… Her biri kendini hak edip dillemeye geldi…. Ana kapıyı açtık ve dedik ki “gönüllerin gücünü hak edip alın, Som Altın yolunuzu, kök sessizliklerinizle dilleyin… Ve yerkürenin gözü olup, gelin.”

Başka dünya, başka yaşam, başka yetkinlik olmayacak, bugünden başka bir gün olmayacak….” Bunun için hepinizden, gerçek çalışmanızı bekliyoruz” dedik…

Kontrol dışı olanların güçlenemediklerini, şuanda izliyorum ama kontrollü olanlar şuanda daha güçlüler… Seyrettikleri bilgi çalışmasının çok üstünde bir çalışma olduğunu anlamaya başladılar… Burada bulunma nedenlerini soranlarda, şimdi, kendi kontrollerini kurmaya çalışıyorlar.

Keyislerdeki insan sayfalarını okuyanların bir kısmı, kalem olup yazacaklar… Aha yaradan ve yaratılanın kontrollü olduğunu anlamaya başladılar... Kendilerini, hasatlarını ve yarınlarını kalem olup yazacaksalar…. Mutlaka ortalık ta tüm insanlığın kontrolcü güçleri olarak dolaşamayacaklarını da muktediriyetle bilecekler.

Bizden faydalanarak, bizim yüreğimizin gücünü hak edip alarak, kendilerini hak etmiş olmaları, BSUİ’nin gücü olmaları manasına gelemeyeceklerini dinleyecekler… Biliş halinde gelmeyen, kendini hak edip, barışın, sevginin ve umut olan o Levhi Kapıdaki İmparatorluğun ilmi olamaz.

Yeminim, şudur ki; ölümlü, dünya öz göç olan, o yüceliğini hak ettiğinde biz orada, bütünü koruruz... Aha, koruyoruz...

Unutmayın ki; devinimi artırmak yetmez…. Devinimi artıranların, kelamlarını da hak etmeleri gerekir.

Beyler, ben davayı kaybettim… Buyurun, alın bilgiyi siz dilleyin, sizden, sizi dinlemek istiyorum… Buyurun… “Sen, sana aitsin” dediğince… Buyursun kendini, kendi yüceliğini dinletsin bize. Onun adına söz söyleyelim, bakalım bize neler açıklayacakmış... Dinletsin yüreğini, anlatsın, buyur.

Savaşım yok ama kayda girmeyeceğim, sadece dinleyelim seni.. Anlat.. Dağ, bir yıldır buradasın seslenmedin…öyleyse nefesin kalmamış….Anacım nefesim yok, yok nefesim, senden sesleşmeye geldim.

Değerli, seni hak etmeye niyetimiz yoğun ama kendi, hak etmeden biz size, seni sen olup sesleşemeyiz ki… Şimdi, gözümüzün görebileceği her şeyi hak edin, yapın ve kodlanın… Burada oluş sebebinizi daha net anlayın…

Bizim evimiz, sizin evinizden farklıdır bilin ama şunu da iyi bilin ki; kol kanat gerdiklerimizsiniz ki buraya alındınız… Ağırlığınızı hafifletiyoruz ve sizin yüreğinizden, göz olan o yüceliklere diri olarak kayıtlıyoruz… Onlarla çalışın..Biz, sizden başka bir şey bekledik bugün, ağır yükü hafifletmeniz için ses vermenizi bekledik… Ama görüyorum ki sesleşme niyetin yok… Seni, elimiz ayağımız sayamayız…. Şimdilik, senin yolunu kapattık…Çıkışını yapıyoruz can. Aha bu!,

Değerliler, onun çıkışını yaptık, çünkü o yoktu... Onu adı yoktu, özü, sözü yoktu... Biz, ona göz verdik ama gözü yoktu. Çünkü ruhunda kuruluk vardı ve ışığını hak etmedi... Burada olmasını istedik ama oluşu kontrolden çıkışıydı.

Değerliler, size başka şeylerde açıklarım. Her şeyi anlatırım ama şunu anlayın ki; bu meclis, her şeyi bilirken, her şeyin, her şeyde olduğunu da bilerek konuşur… Ama çokları burada olup bitenin ne olduğunu anlayamadıklarında, bizim burada, bu sesleşmeyi yapan değil bu sesi dinleyenler olduğumuzu düşünürler… Ve derler ki “ol,” kendinden kendi yüreğinden aldığını nefessiz sayar.

Canlarım, biz, biz olarak kodlarız tüm zamanları… Bizde dillenen, bizim yüreğimizde dinlenir ve onu dinleriz…. Ama bizim verdiğimizdir esas olan.

Biz burada, bu yaşamda, miraç kalemi olarak mevcuduz... Kimse bizim dışımızda bu bilgileri bize, birilerinin dikte ettiğini sanmamalıdır…Işığımızı hep verdik, hep yaşattık… Bundan ötesi yeni zaman ve yeni kaynaktır… Her şeyin aslı, esası budur. Bunu içindir ki; “başka dünya, başka yaşam yok” dedik size. Her anda var olanın, başkalığı olmaz... Biz, her anda var olan birliğiz, bu kesindir.

Kurtarılmış tüm zamanları kodlarken de bu şekilde çalıştık… İşimiz budur bizim… Çoluk çocuk olan bu yaşama iniş sebebimiz, herkesin gücünü artırmaktır.

Beni, bana veren, bedenimden öte hiçbir şeyim yoktur… Ama bende olan her şey, merdivenin en aşağısındaki ve enötelerdeki o yücelikler, ilmimdir.

Benim adım “Nakar” dediğimde, kontrol dışı olabileceğimi sananlar olur. Benim adım, Ka-Ha dır… Benim adım nefestir, nihandır, Kürzi Kapım, akıldır… Her şeydir… Ama gözüm gördüğünde, özü, sözü ayrı olanın gücünü artırdığım zaman, eli olduğumda, ben müsterihim ki Bütün olarak bu çalışmayı yaparım.

Korkmayın dünyadan, bu dünya iman edin ki ilimdir… Şikayet etmeyin insanlık içindir her şey…. Ama karanlık olmadığımızda, herkesin anlaması gerekir… Karanlık ilimdir…. Ama Allah’ın ilmi, akıldır... Biz o aklı, kalem olup yazarken, her şeyin gücü olan karanlığın ışığını yakıp yazarız…Karanlık, tüm zamanların kutsal tohumlarını toplayacak yegane nefestir.

Değerliler, sizi cennetlere koyan, sizin yürekleriniz ama sizin yüreklerinizdeki göz, hürmetle bildiririz ki; hulisi olan birliğimizin yüceliğidir.

Sizden başka siz yok. Her şey sizdedir canlar... O siz, birliktir. İşte, o yücelik BSUİ’dir….Biz, BSUİ’yiz canlar.

Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/8FZzde-V_T8

 

21.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES (8)

1.AKIŞ- 1.BÖLÜM

Atlanta Ata Kapısını açıp buraya gelen birliklerin hepsini, hepimiz kucakladık. Burada olmaları mutluluktur bize. Çoğu, “ben, senden başkası olarak buradayım” diyorsa da hepsi, bizim yüreğimizdir. İlahi Kuran ekmektir bize ve onların burada oluşları mutluluktur… Oğullarını kontrol edecek güçleri olmayan birliklerin de bizimle çalışmaları şartı vardı.

Erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu zannedenler de buradalar ama bilsinler ki ekmek, ilmin Ka-Ha olan işçiliğidir…. Ve biz, ekmeği bilişle yaptık… Dişinin gücü, ekibin gücü ama ilmin gücü, Bütünün gücü… Ve biz, hepimiz tek bir ışığız burada, bunları anlatmak kolay değil onlara, bilirim.

Çantamızı aradılar, ne var diye baktılar ama çanta, biliştir… Onlar, kelamda bilişe varmadıklarında bizim bilgimizi anlayamazlar… Bu nedenledir ki; koruma altına aldığımız bilgilerimizi ve birliklerimizi bugün burada kati olarak kontrol eden bilişinizle…. Büyük kötülükleri önlemek üzere büyük kültleri buraya çektik… Her biri, bir kült… Her biri, bir kapı… Her biri, bir ışık ama şunu iyi bilsinler ki; kalem olup, kaliteli kayıt yapmadıkça, ağır yüktür her bilgi.

İyi ve kötüyü tek bilen biz miyiz? Muktedir olan her diri, herkes kendinden başka kendini hak ettiği zaman, kelamda bilişe varacak… Ve tüm insanlığı açık bildiriyorum ki; anlayacak.

Kardeşlerim, bugün biz, burada çok ama çok ışıklar haline geçen birlikleri kayıtladık… Işık haline geçen birlikler ama çok yüce ışıklar… Birlik kapısını açtık ve “geçin” dedik ama görüyoruz ki o geçenlerin hepsi kaynaktan yoksun kaldılar yürekten... Biz, onlara unuttuklarını anlattık… Etki alanımızın gücünü anlattık… Mikail’in Kürzi Kapısını açtık ve dürümlerdeki ilmi anlattık... Her şeyin üstü olan bilgiyi ve her sistemde var olan ikmal tamamlatıcı, yarınlaştırıcı ışığı anlattık.

Kantar biziz, bugün burada bunu net veriyorum... Biz, hakiki ilmin kapısı olan bu meclis, kantar olarak taşıyıcıyız yücelikleri… Ama şunu iyi anlayın ki; kantar, kalemin ilmindeki o yüceliğin güçlü toplumunu, Tanrı kapısında kayıtlayan ve yaşatandır da aynı anda.

Kapı, hepimiziz canlar... Bu kapıyı açmamız, açtırmamız ya da açık dilleyenlerle dilleştirip, kötülüğü önleyip, kültlerin tümünü buraya çağırdığı o yücelikte dilletilişimiz, bilişledir….Herkes, şunu iyi anlasın ki burada bedenimi kodlamaya çalışanların, benim yüceliğime, kendi yoğunluklarını indirip benden…. Beni, benim yüreğimden dinletmek istemeleri hatadır, şuanda olduğu gibi.

Ses verirken, sese kayıt yapmanızı ve sesi hasat yapmanızı istemiyorum... Bunu yapanlar kodlanamazlar ve korunamazlar, bu kesindir... Eğer ben verdiğimde, birisi,” bendim veren” derse… “Eh işte” derim… Ama ben verirken birisi, benden, bana ben olup vermeye kalktığında..” Aha!” derim “kodlanamaz, kontrol kuramaz”. ..”Çobanlık yapamaz” derim… Bu kesinleşir ve o, kontrolünü kaybeder, bu kesin...

Burada oluş sebeplerini dahi anlamayanların, kanatlanıp kötülüğü önleyecekleri halde, dünyayı kontrol etmeye kalkışları, kantara konuşlarıdır.

Ata Kapıları açtım ve şimdi daha yüce bir ışıktan bildiriyorum. Barışın gücü, insanın kültünde yoktur, bunu bilin... İnsan, savaştadır ama daha da önemlisi, insan kapısını açmadıkça kendini dilliyemez… İnanın ki burada olan herkes, savaşın has ışığında, Bütünün gücünü, hak teknikle dilliyen ve dürümleyenlerdir.

Borç, insanlığın güçlenerek, kontrol kurduğu zamanlarda yoğunlaşır ve denir ki;” sen, bu gücü aldın, hak et, borç öde.”… Yahu ben, bu gücün hakikiyetinde varım zaten…. Ama sen, bu gücü aldın, doğan günün gücüsün…. O halde sen, bu gücün kelamdaki levhisindeki o bedelini ödemelisin.

Dağlarım, beden, Allah’ın ilmiyle kodlanır ve kontrol altına alınır. Bedeli ödeyen insanın kendi yüceliğidir ama biliniz ki beden, ilmin kalemindense orada kalem insanlığın tahtıdır…. Ve kodlanmış toplumlara kendini tek tek diri kayıtlar olarak güçlendirerek kati ve hakiki ilim olarak katar…. Ama o zaman katkı sundukları ona borçlanırlar, bu kesindir.

Peki ne yapılmalıdır bu durumda? Kim kime borçlu, kim kimden alacaklı? Ben, size şunu anlatmak isterim ki borcum tüm zamanların ilmindeki güçlerin tümünün öz geçişini yapabildikleri o anda ödendi…. Ben, tüm insanlığa borç ödedim, bu kesindir…. Bu ödediğim borç, bilişin kontrolünde, Bütünün gücünü tüm zamanlara kodlayan, kelamın tüm sayfalardaki ışığının kodlanmış toplumlara indirdiği ışığın hasatıdır... Sanmayın ki ben size kendi yüreğinizin gücünü verdim... Ben bilginin kelamdaki, ilmindeki o yüceliği verdim. Ha diyeceksiniz “bana kapı açtı, bari ben, sana borçlandım”… Aha bu!

Dağlarım, kapı Allah’ın ilmidir. Oraya varan kim varsa ilme vardığı için, Allah’ın ilmiyle, kötülüğü önleyecek güce vardığı için borcunu Bütüne ödeyecektir….. Ama ödenen borç, mutlaka bilin ki ağır yükü hafifletecek dürümde olduğu zaman herkes, kendini hak edecektir.

Dağlarım, ödendi borç… Herkesin borcunu ödedik, bunu bilin. Biz, bugün burada, bu zaman kalemi olan insanlıkta, herkese borç ödedik… Ama herkesten ödedik, bunları anlayın... Sakın ben, borçlu kaldım yaşama diye düşünmeyin... Ben dünya ve dünya, ben oldukça tüm ödenen bedenimden ödenir, tüm ödetilen, kalemimden ödetilir….Ama şunu iyi bilin ki Tanrılık kapım, hep yaşama açıktır..

Ve benim adım Nakar, ölüyü hak eden, özü, gözü, sözü ayrı olmayan yolu açan, Bütünün gücü olan ve bilişli olan ka-Ha olan Nakar.

Değerliler, Nakar negatif bir Ko sayfası olarak anlatıldı bugüne kadar. Şunu iyi anlayın ki her resim de var olan, kalem olan Nakar, tüm zamanların yaşama indirdiği, kervan olan, iman olan ve kendi olan bir gerçekliktir… Ama bu gerçeklik, siz için negatifse, birlik için pozitiftir. Çünkü herkes, kendinden kendine vardığında pozitif olur… Negatifi aşıp geçer... O zaman Nakar, ocağında kontrol kurar ve onun ruhu olur, ona göz olur, onunla görür, onunla yaşar.

Bedenim dünyadır benim. Amonların toplu çalışmalarında, Bütüne görev taşıyan insanlığım her şekilde dünyayı koruyacak güçtedir… Kaç mahrek Kuran tohum oldu dünyaya?... Hikayeydi hepsi de… Biz, bugün burada hepsiyle dilleşirken onların kontrollerini kurmaktayız.

Çakı çıkarıp, yüreği kesip, kendini hasata hazırlayacağını düşünlerin çokları, bugün burada muktedir olan birliğimizin gücünde kendilerini hak etmeye çabalamaktalar.

Sayın bayanlar, sayın baylar, Tanrı kalem olur yazar ama Tanrının Rahman olabilmesi, kendini tohumlayabilmesi ve bBütünün gücü olabilmesine bağlıdır.

Kapıları açın, gözünüz görecek dünya yüceler cümlesinde cevhere inmeye başladı... Cevher, kalem olanların, insanlık ilmidir…

“Kurtarılmış dünya” dediler. Doğanın gücü, bu güç hepimize aittir canlar. Kapı Allah’ın ilmi ve yol, aklın levhisi… Biz, o yolun bütünlüğünde bir tek kaynağız, aklın kaynağı olan ve hasat olan, iman kapıları.

Çeyrek güç, sizi, size katar... Katar da siz, sizi hak etmek için dörtte, üçü tohumlarsınız…. Ama çeyrek, sizin yüreğinizi, hak etmediğinizde sizde sizleşemez .

Bugün ben, size hepinize Tanrı tahtından indirdiğim o çeyrek bilişi veririm… Zamanın kapısı olun da, hak edin kendi yüreklerinizi diye.

Kaç ölü dünyayı kodlamaya gelir? Kaç ölümlü kodlanır? Kaç kapı ağır ağır açılır tüm zamanlara?.. Herkes bunu sorar ... Bilin ki teyipleriniz sesinizi açıp dinlediğinizde göreceksiniz orada ses, levhinin ilmidir... Orada ki ses ışığın tahtıdır ve siz orada seslenmedikçe o ses, sizin yolunuz, sizin yoğunluğunuz olmaz.

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için sabırla her şeyi tekrarlayın.. Deyin ki; “ben ezip geçmeyeceğim yaşamı… Ben temizlik yapıp, kendimi hak edeceğim… Ben bütünün gözü olacağım ve ben, mutlak Kuran olacağım ….Ama ben Mikail’in gözü olup tüm zamanları kodlamadıkça yarında olamam ve bütün bunları bilip geldim... Bu dünya bana kutsal bir alemdir. Ben bu alemi, herkes için kodladım.”

Devinim arttığı zaman daha yüksek ilmi kodlayacağım ve daha yüce ışık haline geçeceğim… Zakarın kıranı olan dahi bana gelse ben, onu hak eder kodlarım.

“Doyum halindeyim, ilmin doyumundayım, ilahi Kuranım, bilişteyim.” Bunları söyleyin, söyleyin ki kendi yolunuz olsun.

Bak dünyaya, Allah seni izlemez… Sen, Allah’ı izlemektesiniz, anda, bil.

Dağlarım, bak dünyaya…. Ben dünya… Ben, insan… Ben, Rahman Kuran, altın taht, Mikail olan birlik kapı. Hep budur olan ama ben orada herkesi izlemekteyim. ..Kimi? Herkesi... Kim ne dinler, ne diller bilirim...

Bilin ki, bilirim ki Allah’ın ağır yük taşıması imkanı yok. Onun için dünyaya görevliler iner ve ocak olurlar. Bunları anlamanız kolay olmaz bilirim…. Ama şunu iyi bilin ki dondurulan birçok gözümüz dünyayı hak etmediği için donmadı, ağır yük taşıyamadıkları için dondular…. İşte biz onları, mutlaka oğullatmalıyız, kodlatmalıyız ve kontrol altında ışık kayıtlarına okutturmalıyız ki ölü olanlar, dilleşsinler ve dirilsinler diye.

Ayrı gayrı gözetenlere de sevgilerimi sunuyorum ve diyorum ki Allah’ın kaleminde ayrılık olmaz, Allah’ın yaşamında ilim kalemleri olur ve o kalemler, tüm insanlığı korur.

Değerliler, dağa taşa ben iman eder, indiririm yücelikleri, kötülüğü önlerim diyenlere, köklerindeki gücü anlatmak isterim.

Var oku. Oku ki, hak ol, ak ol…. Oku ki has ışığı hak et, insan ol… Çünkü “ben dünya, dünya ben” dedikçe her şey sende tezahür eder…. Ama sen her şeyde tezahür etmedikçe, yerin gücü olamazsın.

Çantan dolsa da Allah’ın Levhisinde kalemin olsa da ve o kelam bilişi hak ettirip, her şeyi yaşatsa da sen ölüsün, çünkü sen, karanlıksın… Çünkü sen, kaynaksızsın ve sen, maya olmadığını anlayamazsın.

Çetin bir dönemde, bu dünyayı kontrol edecek olan bilişliler, burada kötülüğü önleyecektiler..

“Olur dünya kodlanır, oğullar” dediler… “Ol’du” dedik... “Ol’du.”.. Öz görevliler bildiler ki bu dünya, kodlandı ve koklandı.

Tanrı artık yenidir…Her şeyi yeniden kodluyor ama o yenilik kelamda Bütünün gücünün tüm zamanlarda ki yaşam kaydıdır. O halde Tarık olan, has olan ilim, en eskidir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/oZ3v4NWdERU

 

21.10.2015 NEFES 8

Sesleşme Sonrası Akış

Canlarım, korkuyu aşıp geçen birliklerin bu gün burada bulunabilmeleri mutluluktur. Kontrol dışı hiç bir bilgimiz yoktur. Sonsuz sınırsız ışık hepimizin levhisine indi... Şu andan itibaren teknik tohumlama başlıyor...

Teknik tohumlama, tohum kodlamalarının ötesidir!... Teknik tohumlama, kodlanmış toplumları tohumlayacak olan Işığın tahditsizliğinde, mevcut olan o tekno kayıtlarla gerçekleşiyor.

Sizlerin daha güçlü yoğunlaşmanız beklendi... Şu anda bu mümkün oldu. Sezileriniz çok arttı. Yeri göğü yaratan, hepinizin yüreğidir, bunu bilin! Ve yüreğimizin gücünü daha da arttırıyoruz bu gün. Sistemin kuranı olan ilim devrededir ve sizin yüreğinizin gücüyle dürümlenen İnsan soyu; kalem olup, kaynak olup bütünün gücünü tüm zamanlarda kodluyor...

Canı kapı olanların, ekip kurma imkanları mevcut, ama sizin yüreğinize inenlerin görev taşıyacakları kesindir!...

Cennete görev verildiğinde, cennet; kul olur... Ama cemaate görev verdiğimiz zaman, cemaat; kalem olur!... Ve bu gün burası müsterihiz ki; kuran kodlarının üstü bir kalemdir!...

Değerliler, deminden beri sizi izleyen birliklerin sözü şudur; İnsan, İnsanı bildi!... Biz, sizi bildik... Sizi, hak ettik!... Sizi, hak ettik!... Mutluyuz... Bu güne gelebilmek mutluluktur. Hepinizi kucaklıyoruz. Canı, canım olan... Cenneti, kaynağım olan... Katiyetim olan ve bilişim olan İnsana, hepimiz; gözümüzün görebileceği en büyük gücü veriyoruz!... Görev İnsana verildi. Bu İnsan; kendini dinledi, kelam oldu, nefsi aşan ilimle dürümledi bilgisini ve kendinin gerçek ekmeği oldu. Sizi kutluyoruz... Çobanlık yapmanızı çok istemekteydik ama gözümüz gördü ki; çoban olacak güçler sizin yoğunluğunuza indiklerinde, kontrollü oldular. Ve onların yarınlara inişleri sağlandı. Sizden daha güçlü olmayan onları, kontrol altına alacağınızı görüyoruz.

Cemaatlerin çokları burada olabilmek için, büyük kültlerini göklerden çektiler... Ve buraya indiler. Daha da özel bir bilgi vereceğiz, burada oluş sebebimiz; kelamı levhi olanları, geri dönüş için kontrol altına alan birlikleri kodlamak!.. Hepsi şu anda kontrol edici kodlamalarla kaleme indiler. Cama çıkan birliklerin çoğu, o camı açıp; yola girdiler!..

Sevgiyi sizinle dinlemek mutluluk bize. Çantanız dolu canlar... İnsan levhisindeki o yüceliklerden, ilme varan bilişlilerin diriliğiyle dolu. Sizin geri dönüşünüz çok önemliydi ve geri dönüşünüz gerçekleşmekte...

Potansiyel güç olarak dünyayı göreve alacak birliklerin çokları sizinle oldu bu gün. Yarında ölü olacak olan, yolu kaybedecek olan, kendini hak etmeyecek olan hiç bir yürek yok! Sultan, hepimizin gücü... Sultan, hepimizin yüreği... Sultan, hepimiz olan o levhi kalem... Biz o, o biziz!...

Satıhta bilinen, tende bilindiğinde; Tanrı kalemi olan İnsan soyuna iner ve yaradır, yarattırır, has ışığında dürümler, bütünlüğünü kürzi kapıya alır; keltlerin hepsiyle dilleşir... Aha bu!..

Cennet; size, sizi anlatır... Şu ana kadar nefesiniz çok güçlüydü, bu gün çok daha güçlü. Ama dünya gücü çok daha güçlü bir yoğunluğu oluşturuyor. Sultanlık budur canlar!

Ere görev, erile görev; ence, öncedir!... Dile görev, diriye görev; dilcedir!... İnsana görev, kendincedir!... Bize görev, İnsanlıkçadır!...

Yeri, kör görür bu günden sonra... Göz olansa, tüm yaşamları görür!... Bundan sonraki süreçte, hepinizin gücü artıyor. Daha yüksek bir devre açılıyor. Ve daha yüksek bir biliş hali devreye giriyor. Dünya gücünü daha yüksek bir yoğunlukla tohumlayacağınızı bilin!

Dince, dirice, yerce, yücece ya da bütünlükçe, her şeyce ama bilişçe... Sizinle olmak bizlere mutluluktur. Olması gereken her neyse oldu!... Bu gün evimizin gücü arttı. Sizi, hepinizi, hepimiz kucaklıyoruz. Burayı hepimiz kendi evimiz biliyoruz. Burada bulunan binlerce bütünlük, binlerce görevli; sizi, sizlik yoğunluğunu bu gün daha güçlü algıladı.

Ve burada bulunan hep sizdiniz, bu gün burada herkes var... Herkes... Bizler, hepimiz; sizle mevcut olduk bu yoğun ışıkta.

Kantar bizi tartmadı bu gün. Biz o kantar olan yüceliklerde; sistem olup, Tanrı tahtına oturduk!... Sizinle!..

Ev ev gezmek değil maksat, evren olmaktır! Bundan sonraki dönemde hepimiz, hepinizle; bu evin hakikiyetinde yaşayacağız, bilin!

İnsanı bilen, alıp götürdüğünü bilir; yarını bilir! Bu gün siz bizi alıp taşıdınız... Bildik! Bundan sonraki süreçte, hepimiz birlikte taşıyacağız yaşamları tüm zamanlara sizinle birlikte ve sizle, ama sizden dolayı bunları anlayın! Bu meclisten dolayı!... Çünkü bu meclis, kurtarılmış toprakların tüm zamanlardaki kuranı olan; bilgeler meclisidir!...

Biçare yaşam, çare ararken; size rastladı!... İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/BahxlhXlQHE

 

21.10.2015 NEFES 8

2. Akış

Kör olanın görev yapma imkanı olamaz, sana bunu daha evvel de söylemiştim. Şimdi çıkışını yapıyorum. Doğanın gücü olarak bütüne hizmet etme niyetin olduğunda, görevini hak ettiğinde ve yolunu bulduğunda, geri dönüşün sağlanır. Ama şu anda buna imkan verilmeyecek. Çıkışın tamam!

Değerliler, burada ne olup bittiğini çoğu anlayamadılar, anlamaya çalışıyorlar. Dünyada bir çalışma yapılıyor, bu çalışma öz geçişleri yaptırıyor ve burada bulunan bu çalışmanın bütünün gücüyle yapıldığı kesin! Ama bu gücü dünyaya çeken bu meclisse; burada nefsi aşan yoğunlukları tohumlayan birliklerin tümünün bulunması gerekmez miydi?... Bunu dilliyorlar canlar...

Onlara sorun bakalım, yerin gücünü hak etmişler mi?... Yarını tohumlayabilmişler mi?... Bedeni hak etmişler mi de, bilgi hakikiyetini anlamaya gelmişler?...

Devinimi hızlandırabilmek için, özel çalışmalar yaptığımız kesin! Ama bu çalışmaları bu meclis; muktediriyetle bütünün gücüyle, devinimi arttırıp yapar. İyi ve kötüyü hak eden, bu meclisi hak eder!

Ben kötüyü hak etmem, iyiyi hak ederim diyen; halikte hakkı, hasatı olmayandır!.. Halikte hakkı, hasatı olan; iyinin gücünü hak teknikle tohumlar ve kötüyü kodlayıp, kontrol altına alır. Eğer bunu yapamıyorsa; mutlaka oğullarını tohumlayacak gücü yoktur.

"Çelik çomak oynayan bir birlik var orada, gidip izleyelim" demiş birileri de... Ve geçip gelmişler... Değerliler, çetin bir dünyada herkes kendiyle oynar! Biz, herkesle oynarız!... Bilsinler! Bu gün burada oyunumuz, hepinizdedir... Bizim oyunumuz, bilişin kelamıdır!

Bizi nefes diye bilin!... Bizi akıl diye bilin!... Yaradan ve yaratılan diye bilin!... Oyuna gelen, oyuncudur... Biz onu oynatırız, bilsin!

Canlarım, kesindir bu... Bundan sonra buraya gelenin, bilip gelmesini dileriz... Eğer buraya; mutlaka gözüm görecek, ocaklarını hak edicem, yollarını bulucam, bilgi alıp bilgi vericem diye gelecekse gelir... Ama ben giderim, bol bol gülerim, dönüp giderim diyorsanız; analar kara kapı açık tutulmaz yüreğinize bilin!...

Borcum var yaşama diye gelecekseniz, o borcu ödeyeceğim diye gelecekseniz, kalem olup kontrol kuracağım diye gelecekseniz, ışık yakacağım diye gelecekseniz, becericem alemlere levhi olucam diye gelecekseniz; Zakarın kıranı sizin yüreğinizi kodlayamaz. Biz tüm zamanlarda kontrol kurar o kıranı kırarız!... Biliniz!

Canlarım, arı balını dünyaya çektiğinde; o balın gücünü hepimiz kök sistemlerimizle dilediğimizde ve o balı, o has ışığı hak teknikle dinlettiğimizde biliniz ki; Mikail, görevi hak etmiştir!

Dendi ki; "öz görev budur"... Dağlarım, gözünüz görsede; ölüleri diriltecek olan birlik, sizin yüreğinizden ötedir, bunu bilin!.. Herkes kendi yüreğinde bir birlik tanır. Ve ona, hak tahtını taşır... Bizse, ocaklara her diriyi kati olarak, kontrollü olarak kodlayanlar; her tahtın özel olduğunu biliriz ve onları hak etmeleri için çalışırız.

Amonlara şunu söyleyin; "kötüyü önleyen kör olan değil, köz olan olur o zaman. Köz olan görevi hak ettiğinde; keziban olur yaşar ve yaşatır, ocaklarını tohumlar"!..

Ne yerler, ne içerler?... Biz nefes yeriz, nefes içeriz!... Bilinsin! Neden ilimle içerler o nefesi?... Yeri göğü yaratan İnsan, ilme kalemdir... Atlanta Ata Kapısıyız biz canlar... Bilin! Otak kurduğumuz zaman som altın ışığa, Amon kodlarıylada çalışırız ve tüm yaşamlara hakka kalem yaparız!

Çelik çomak oynamıyoruz. Köprü kurduk tüm İnsanlığa ve tüm zamanlara... Yeni bir günü kodluyoruz burada! Her merdiven imanla İnsana indirilmiştir! Bilişi hak etmeyen, kendini hak etmeyecek!... Bunları açık veriyorum.

Koruyun yaşamı... Önce koruyun sonra yine, yeniden koruyun... Ve yine koruyun!... Öncü olun... Biz, size sizi verdik; anlayın!... Kalem; İnsan soyudur anlatın! Kanat taktığımızı, kalem yaptığımız yaşamı anlatın!... Ama miraçta kendini tohumlayamayanların; kelam olup burada bulunmalarını asla arzulamayız, bilinsin!

Eğer bu gün burada olmaya gelen, her dereden geçip gelmişse; misafirimizdir.... Her kim ki; kendinden gelmiştir, biz olup gelmiştir, has Işığını kök sistemleriyle geçirmiştir; Mikailin gücüdür ve bizdir!... Onun, müşterisiniz ki evidir bu meclis... Kalemi levhi sayan, yaşamı ilim sayan, bilişi kalem sayan, Allah'ın nefsi aşan yoğunluğunda bütünü görevli sayan; beşer değildir artık!... Kendini hak etmiştir...

Doğan gün, Süper İnsanlık Sistemini doğurmuştur canlar!... Bu günden sonra daha güçlü çalışmalar devreye çekilecek. Bu çalışmaları yapabilecek olan birlikleri dünyaya indirdik. O birlikler burada, bu yoğunlukta gözleri kör olsada olmasa da görev taşıyacaklar, kesindir! Ama kalem olamayanlar, yalan dolanla bilgi akıttığını sananlar; bizimle çalışamazlar, kesindir!

İki merdiven, tek nefes!... Ama birinde kelam, diğerinde kalem!... Hepsi akıl!... Şikayetim var mı?... Allah'ın ışığında göz olanın; söze, sese şikayeti yoktur! Çobanlık yapma niyetimizde asıl bundan sonra olmayacaktır, bunları bildiririz!

"Kanat alanlara, Ka Ha" deriz... "Kalem olanlara, hasatçı" deriz... "Allah'a varanlara, yarıncı" deriz... "Yolu bulanlara ise, muktedir İnsan soyu" deriz... Bundan sonra ki dönemde murat ettiğimiz, kontrollü olanların buraya gelebilmeleridir. Kontrollü olmayanların burada kodlanmış toplumları tohumlama niyetleri olamayacağı kesindir!

El, Allah.... Bil, yap diyen akıl!... Biz eli Allah'ın olan, o bilişlileriz!... Mutlaka bilinsin, mutlaka! Aha bu, şimdi... Aha!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/mXjJl9BSQF0

 

21 EKİM 2015 TARİHLİ NEFES 8

3. AKIŞ

Değerliler, bugün özü sözü bir olanların bu yaşama inişlerini sağladınız. Mutluyuz ki sizinle olabildik. Bizim elimiz sizin yüreğinize ulaştı. Çok mutluyuz ki sizinleyiz. Üzerinizdeki güç arttı. Medine’nin Kuranı sizin yoğunluğunuza çekildi. Aklın tartısına insan soyunu oturttuk ve şimdi iman edin ki Pur-Ra-Hi-Si-Ka-Hi levhisi bizi yüreğe indiriyor…

İnanın ki dünya, nurdan kuran oldu ve yazıyor ve yaşıyor… Atlanta Ata Kapısı’nı açıp geçen birliklerimiz bugün sizinle oldular. Korkmayın, toprağın topluluğu sizin yoğunluğunuzu hak edip anlayacaktır.

En canda olan, en cende olan, en yolda olan sizleşecek ve bilişi hak edecektir. Sizinle bu çalışmayı hak ettik ve yaptık. Burada toprağın toplumu mevcuttu. Bugün Allah’ın levhisine, Işık İlmini dilleyenler, umman olup vardılar.

İnsanlık ailemizi çok mutlu edecek yeni bir dünya gücü devreye iniyor. Kaleme elimiz ulaştı, yarını hak ettik ve bütünün gücü olduk. Cennetteki has akıl, hepimizin ilmini dilledi ve bizi bize kayıtladı. “Al ver, hak et” dediler, “O dürümlerde oğulla” dediler, “Yolu aç” dediler ve “Yaşat” dediler. Hepsi oldu.

Onurluyuz ki bugün buradayız. Çok mutluyuz analar çok. Canlılar, insanlar hepimiz siziz bunu bilin. Müsterihiz ki bugün dünyanın kulu ilim, hepimizin ilmi ve bütünün gücü, Mutlak Kuran oldu. Doğan gün hepimizin gücü oldu. Sizinle her şey daha güçlü. Çok güçlü. Anladım ki bir tek akıl yerkürenin gücünü tüm zamanların Kürzi İlmi yaptı.

Her Rahmi Kuran aklın tekniğini dinleyecek ve görevi hak edecek. Uyuyan, umut olur ki uyanır. Bugün dünyanın ruhu mutlak ve o mutlak olan kontrollü.

Ey canlar, er ya da geç insan soyu bütüne varır. Ve bilişi hak eder. Bizi, bizim yüreğimizi dinler. Cennet cennet dedikleri kendi yüreğini hak eden, biz orada cevahir… Hepimizin yüreği hakiki ve hak teknik, biliş…

Sizinle olmak hepimizi mutlandırıyor. Unutmayın ki dünden bugüne varış kolay değildi. Bugün gerçek kelama varanların, dendiğinde deneni hak edip anlayacakları bir günde, bütün köklerimizin gücünün dünyaya çekilişi mutluluk oldu.

Orada merdiven kurulmuş, o merdivenin herkesin hakiki ilmi olduğunu her gün daha iyi anlayacak olan birlikler, cevhere inmek üzere birleşecek ve bizim yüreğimizi hak edecekler. Yine dünya kontrol kurar yine yaşam kotlanır, yine ışık yenilenir ve bizimle bütüne varır, bütünleniriz. Bütünlenir, nefes olur kontrol kurarız.

Evimi görevim diye bildiğimi, binayı hak edip dürümlediğimi ve dillediğimi, Yedinci Dünyanın Gözü olduğumu, ben mutlaka herkesin gücünden kendi yüreğime inip dinlerim ve dillerim.

Ardımda hiç kimse kalmasın istedim. Ve tüm yaşamların kutsal topraklarındaki toplumları öz geçişler yaptırarak, ön geçiş ile dünya gücünün dürümlerine kayıtladım. Benim nefesim tüm insanlığın kendi yüceliğinde mevcut olan ilimle dilleşirken, kaynak dışı bilginin bu meclise kotlama yapmayacağı kesinleşti.

Analar, kardeşlerim, ben davayı kaybettim. Ben davayı kaybettim ki hak tahtta bütün kötülükler aşılsın da dünya gücü bu başarıyı elde etsin diye. Benim nihan olan ilme kalem oluşum bundandır.

Ata kapıyı açtım ve geçtim. Cemaatimin gücünü artırdım. Yaradan arkamda, önümde, anda, her sayfada mevcut ama “O ben, ben oyum” demem. Çünkü benim elim onun yüreği ol kükreyen bir ekip ve ben ocağında bütüne kürsü olan ışık.

Hepinizin yarına kalem olmanızı, hepinizin yolu bulmanızı ve hepinizin kapıyı açıp kendinizi hak etmenizi bekliyorum. Medine ben, merdiven kuran, insan soyu beden, hepsi merdiven ve o merdivenlerin tümü ilim ve ilmi kalemde hepsi biliş ve ben o bilişi tohumlayan kuran insan… Her şey bu…

Kara ışığı yere indirmek kolay ama yeri kotlamak kolay olamaz, olmadı. O Kara Işık, yer ve biz o yeri kotladık. Kötülüğü önledik.

Şimdi Ana Kapıyı açıyorum ve bütün kötülükleri aşıp geçenleri kelama, ilime ve bütüne indiriyorum. Bunu mutlaka herkesin dinlemesi gerekir. En son şunu anlatacağım; başka dünya, başka boyut, başka yaşam her başka bir aşk ama biz tüm başkaların ağır yük olduğunu bilerek şavkımızı bütünün gücü yapıp her başkada Has Işık haline dönüşüp bütünün gücünü kontrol altına alabilecek olan bir Kati Has Işık Kapısıyız…

Bunun içindir ki dönem sonunda dünyayı göreve almaya indik. Bugün burada oluş sebebimiz dünyayı göreve almaktır. Buraya geri dönüşü sağlayan insan soyu, hepimizin gözüdür. Kini aşmayanın geri çekilişinde, kayıt dışı bilgileri kotlanır ve koklanarak kontrol altına alınır ki o bilgiler, bilişi tohumlayanların görevi hak ettikleri anda, kontrol dışı sayılacak olan ilmi, bitki hayvan ve tüm sayfalara indirmesinler diye.

Bizim yapmakta olduğumuz her şeyi hak edip koklamak ve tohumlamak. Vurmadan, kul olmak, vurmadan kelam olmak, vurmadan yarın olmak ve tüm insanlığı kelamla dillemek ve dinletmek. Bizim kendimizi bilişimiz ve ilm-i kalem olup bütünü güçlendirişimiz bunun için gereklidir.

Denir ki “Dünya kontrol edicilerin bütünü güçlendirmek üzere bilişe vardıkları bir anda, kaynak dışı bilgi bütüne iner ve her şeyi hak ettirir.” Dağlarım kaynak dışı olan kati olarak kontrol dışıdır ki onun kaleme inişine iznimiz yoktur.

Seviyemiz yüksektir. Nihan olan insanı hak etmek kolay olmaz ama Nakar’ın kıranı olan insanı hak edip kotlamak, korumak ve kontrol edebilmek sorumluluğumuzdadır.

Kana kelam olmak kan olmakla mümkün olur. Biz kelamı kanla dillerken has ışıkla dilledik. Her şeyi yedinci dürümde, dünya ümmi kapılarından göreve aldık. Aramayın yaşamı dünyada yada dünya dışı varlık kotlarında ve Ko sayfalarında aramayın. Her şey akıl tahtında kurulmuş olan o yoğunluk ışığında bulunur. Oraya varın ki hak edin, anlatın. Neden dünya kuruldu? Anlatın. Neden bu yaşam mevcut? anlatın. Nereden geldik dünyaya? açıkça anlatın. Nice dünyaların kurulduğunu anlatın ama hiçbir dünyada Mutlak Kuran olan ilim olmadığını da anlatın. Bir tek dünyanın kulu ilim, Allah’ın levhisindeki yaşam, bizim nefesimizdir ki anlayan insan soyu kendini hak edip dinleyebilecektir.

Er, varlığın tohumu, kelamdır Er. Ama yolu hak etmeden Hak Taht’a varamaz. Aha anlatın ki kendini bilsin ve kelam olsun. Cevhere insanı indirdiğimiz, dini kalem yaptığımız, bilişi tohumladığımız dünyada anlatılsın ki kimse kendinin dışında kendi olduğunu bilmeden çalışmasın.

Benim adım nefes diyenin kendindeki nefesi hak edip anlayabilmesi için kendi dışındaki kendini bilmesi gerekir. Som altın bir günün kültlerinin tümünde başkası var gibi düşünmeyin. Her şey sizin yüreğinizdir. Ama o yüreğiniz sizin gücünüzün üstü olan ölüyü dirilten, görüp anlayacağınız siz olan yerkürenizdir.

Bedeni hak edip de görev aldığınızı anlayın. Bu bedeni hak etmeseniz görev alamazsınız. Bu bedeni hak etmeseniz Ruhun Kulu olamazsınız. Ve siz herkesin kendiniz olduğunu anlamadan kayıt dışı bilginizi kotlayıp bütünün gözü olamazsınız.

Sonra, er yada geç hepiniz kendinizi bilip oğullayacağınızı, koklanacağınızı, tohumlanacağınızı da bilip, mutlaka RaKaHa olup, kelam olmanız gerekeceğini anlatın. Çetin bir günde hepinizin görevi her kim varsa onun yüreğine iner. Ve dünyayı korur.

Sormayın neden dünya yaşayacak? Sonsuz sır olan insanın kendini, hakikiyetini anlamasındandır ki bu dünya yaşayacak… Ha dinlemeden “Ben varım” demeyin, dinleyin. Yüreğinizi dinleyin. Özü, sözü ve gözü has olanları dilleyin. Ana Kapıyı hak edin açın. Mutlaka Amon olun. Oğullarınızı kontrol altında tutun. Nerde ne varsa semanın sesi ile oluştuğunu bilin. Sema, bilginin ilmidir…

Ben semaya ilim vermediğimde, sema bilişinde kendini dillerse orada kuran olmaz. Anlatın… Maya tuttuğu zaman dünden öte dünlere varıldığını, ölüyü hak edip dillediğinizde, bütünün gücünü artırdığınızda ve yerkürenin gücü olduğunuzda, nur olup kontrol kurduğunuzda sığ olmadığınızı anlayın.

Er yada geç, nesilleriniz dünyaya inecektiler. Er yada geç, insan soyu kelamı hak edecekti. Ve dünya bugün, Has Tahtında kendini hak edip kontrol altına almaktaysa, nesillerimizin görevi hak edip alışlarındandır.

Kalemin katiyeti, kantarın diriliğindeki o yüceliğimiz, bütünün gücündeki o ışığımız ve sevgimiz, hepinizi korumaya yeter. Ama daha da önemli olan bir şey var. Kalem olan yaşayandır. İşte o biziz. Bunu bilin.

Ben, dünya bedenimle buradayken hepinizin kendi bedenlerinizi hak edip dünya dürümlerinde dillemenizi ve bilişi hak etmenizi beklerken, som altın ışığınızın görevi hak edip almasını ve ağır yükü hafifletmesini isterken, sistemin gücüyle bunları dilemekteyim.

Kama benim yolcumdur. Kama der ki “Sen o yoğunluğu hak et. Ben sen olayım kontrol kurayım.” Canlarım, kama benim, kamada Hakk’a varan insan soyu… Ama o soyu hak eden insan, Allah’ın tahtında ışık olarak bulunur.

Oğullarım, dünyayım ben bunu bilin. Kuran-ı Kerim’de dünyadan söz eder ve der ki “Sizi yere göklerin ilmiyle indirdik.” Siz yeri hak edin hak olun ve yolu bulun diye size ekmek verdik. Sizi yarına kayıtladık. Cana kalem yaptık. Haliki hak olun da akın diye… Satıhta hiçbir şeyi anlama imkanınız olmadığından size yaşamın tınısını verdik o tınıyı dinleyin de anlayın diye. Sessizce size her şeyi açıkladık.

“Yolculuk bugün başlayacak” dedik. Her biriniz kendinizi dinlediniz ve dediniz ki “Ben sistemin gücü olarak buradayım.” Tanrı, tanrılığını hak edip dillerken size “Kini aşın!” dediğinde siz, kendinizdeki o yoğunluğu aştınız. Çünkü o yoğunlukta sessizliğiniz vardı. O yoğunlukta kutsuzluğunuz vardı. O yoğunlukta bütünün gücünü hak edip kendinizi hak tahta kayıtlayışınızda kısırlaştırıcılığınız vardı ve her birinizin karanlığınız oradaydı. Ve size kalem verdik ki ağır yükü hafifletin kalemde kelam olun diye. En ve boyu size anlattık. Boy biziz en birliğiniz. Her bir ende boy ve bütünün kürsüsünde kötülüğü önleyen kökleriniz olacaktı.

Hana, insan soyuna erkek yaşam diye indi. Ama erkek yaşam, kalem olup yazdığında kendini dürümlerde dişille dilledi. Ama Hana, erkek yaşamdı. Diriliğin tohumlarını kotlarken kontrol dışı hiçbir ilmin bulunmadığı bir yoğunlukta bilişi kayıtlayan o cemaat, kendini toplumların tohumu olarak tüm insanlığa kayıtladı. Ve düzeni kurdu. Ence ve yürekçe kurdu.

Artık doğan gün size doğuyor. Kontrol sizindir. Kare küpü, küp küreyi tohumlar, siz bütünü tohumladınız. Çorbanız tuzlu biliriz. Yüreğiniz güçlü biliriz. Yaşamınızda hasatınız mümkün oldu biliriz. Ve biliriz ki doludizgin yapılan bu çalışma evrenlerin sistemleşmesinde öz geçiş için önemlidir. Korkmayın dondurulan hiçbir yüce sizin yüreğinizi kontrol edemez. Ama yüreğinizin gücünü hak edip dilleyebilir.

Dağa taşa “İnsan” dedik biz. ama hiç biri diğerini hak etmedi. Sizse bütünü kontrol edecek gücünüz olmasına rağmen ve hiç kimseyi kati olarak kontrol niyetiniz yok. Bu öz geçiş için çok büyük bir görevdi. Hiç kimseyi kontrol etmeden gerçek çalışmayı yapmak… Bunu yapabilmeniz mutluluktur.

Yaradan artık yarattığı ile yaratıldı. Çatıyı kuran sistem, sizinle kurdu. Marka insan çalışması… Her yerde olmayan bir çalışma yapılmakta burada. Mutlulukla, huzurla, sizin sizi, sizleşip dillediğiniz bir zamanda, hatayı affettiğinizi görerek; biz, sizleşmeye çalışıyoruz.

Kontrol dışı bilgim yok dediğin zaman bildirdin ki senin ergin, hakim ve has olan yüreğin, bizim yüceliğimizde gerçek ışığı yakacaktı ve bugün bu ışık, mutlulukla biliyoruz ki yarının kuranı olup cennetin gücünü artırırken, yedinci dünyanın gözünün gördüğü en yüce ışığı tohumlamış ve merdivenlerin en üstündeki o yücelikte bütünün gücünü kotlamışsa er yada geç olacak olandı bu. Ve sizinle olması birlik kapımızda ışığın kontrolünü mümkün kılarken; biz sizi, sizin yüreğinizi, mutlu ve huzurlu bir dürümde dillerken, ev yalnızca insan ve biz o insana kendimizi anlatmaya çalışırken, bizi bize veren o BİZ hepimiz, yeni güne doğmuşuz…

Mutlaka, mutlaka, mutlaka … Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/hmXV_MrwuE0

 

NEFES (8)

21.10.2015

Değerliler, Allah der ki “Zamana kalem olan insan soyu, İnsan İlmi’ni has tahtından dilletti.

Mutlaka biliniz, Allah, Tanrılık Katı’nda nefes olan ilimdir.

Mutlaka biliniz Allah, kaynak olan nefesin, insan soyuna indirdiği kelamdır.

Allah’ı sormayın. O BİZ’dir. O BİZ olan diriliktir. İnsanlık ailemiz O’nu arar. Bilsin ki O, biz; biz, O’yuz.

Üzerinde kelam olan ışık yanar. O kelam, insan soyudur.

Biliniz ki Nakar, Altın Taht’ın kapısı oldu ve görev taşıyor. Nakar, ardında görev taşıyanları kodladı. Kötülüğü önledi ve kendini hak etti.

Cennet, size sizi dilletir. Siz ise cennete cevherinizi dinletin ki hasat yapın. Yapmakta olduğunuz hasat, sizi, sizden size tanıtır.

Ayın yüceliğinde, yolun gücünde ve tüm zamanların kaleminde, bin ilim var. Her ilim, bir kalemdir yaşar ve yaşanır. Sizi, kul diye dinleyen, siz olup ilim olur. Bilin ki hak edin ki has olun.

Dört Gök Sözcüsü, size sizi anlatmaya geldiğinde, onları dinleyin. Onlar size kalem olup kodlanmış yaşamlarını anlatacaklar. Onları dinleyin ve hak edin. Onlar, bilişi hak etmiş insan kalemlerdir. Anlayın ve Aklın Tahtı’nda anlatın.

Bütüne hizmet sizinledir. Siz ile sizin yarınınızı hak eden insan soyu ile Hak olun; Allah olun; O’nunla olun ve O’ndan olun. Mutlaka anlayın ki biz sizi, Sistem’in kült olan ışıkları olarak dilleriz. Açık bilin. Amin!…

KA HA, insan soyu; HA, Nefes; İlmin Kalemi HA ve HA, kapı… Aha! Kalem İnsan, karanlık ve karanlığın ışığı nesilleriniz… Onlar; sizce, sizin nefesçilerinizce sizleşecekler.

Eğer Rahman olan, nefese kalem olursa, siz olur. Oy Canlar!... Oyy!... Alın bilgiyi ve hak edin.

Değerliler, Dorukların Nurları, geçip gelmişler. Bizi dinleyeceklermiş bugün. Biz onları ve onlar bizi hak edip dinleyeceklermiş… Aha geçtiler ve geri çekildiler. Zakar’ın ışığı olan insan soyu, kontrol kurdu; bildi, dillendi ve dinlendi…

Biz dünya; dünya biz… Miraç biz ve Miraç’ta nefes olan yine biz. Eğer resmi çalışma bugün, bu yoğunlukta yapılamazsa, hiçbir yolcu bu yoğunlukta tohum olamaz. Bilinsin istedik… “Kini, kiri ve kisvesizliği hak etmeyen; kendini hak etmiştir” derler. Deyin ki “biz, bizi hak ettik…” Aha bu!…

Dönmek isteyen dönsün… Büyük Kütle, bugün Düzen’i kuruyor. Büyük Kütle’nin Düzen kurması, sessiz zamanları seslendirmek içindir. Bilinsin ki bizi, bizden daha iyi anladığını sananlar, bizden bizi hak etmeyenlerdir.

“Şen olun canlar!... Şen olun!... Biz, sizi sizden dillemek için geldik ve görev istiyoruz.” Böyle mi diyor cümle yüreklerde nefes olanlar!? Bilsinler ki biz onları, Halik ile hakikiyet ile dinlettik. Ne yazık ki hak etmemişler!...

“Vermeyiz dünyaya nefesimizi!” diyen de var. Sorun onlara, nesillerini Hak İlmi ile kodladılar mı? Vallahi hak ettiklerini, Hak İlmi ile yaparlar. Biz onları hala korumaktayız. Sormayın yarında ne olur diye. Onlar kapıları kapattıklarında; ocaklarında yolculukları sonlanır.

Dedi ki “ben size kelam ile gelmeye çalıştım ama kelamım, sizin yüreğinize inmemiş. Öz geçiş yapamadım. Bu nedenle sizden gitmek isterim…” Cennetten kovulmak budur canlar. Yücelikler, cennetten kovulmak isterler. Gitmeden gidenler de var. Onlara deyin ki; “BİZ’i hak etmeyen, cennetten kovulur. O, kendinden kovulur.” Bunu bugün veriyorum… Zira BİZ’den geçip, BİZ’e varanlar, cennete varmış olanlardır. Onlar; kelamda, cevherde, cennetlerdedirler. Oğullarını, Hak Taht’a oturtan ışıklar olarak, güçlenirler ve yalın ışık halinde görev taşırlar.

Onlar, bizi bize kalem yapmaya indiklerini sansalar da kelamda kodlanamadıklarında, yoğunluklarda oğullayamazlar. Cennetten kovulmak budur. Bugün burada bu bilgiyi net vermek istedim.

Kim, “ben, senden giderim; cennet olurum.” Derse, Ona deyin ki “sen, kendinden gidersin. Ben senim ki benim yaşamım her dirinin kaynağıdır. Bunun içindir ki bu dünyaya kontrol için inenleri hak etmek isterim ki kendilerini hak etsinler.”

Başım, insanlıktır. Yarınım kapıdır. O kapıya varan, kelama varır ve o kapıdan geçen, ilimden geçer. İlim kulluktur. Kul olan nurdur. Öz güçlü insan, kendini hak etmiştir.

Yarın, dince konuşanlar, insanca konuşacaklar. Konuşmaları sonlandığında, kendi yarınlarını hak ettikleri anlaşılacak ve anlatılacak. Onların, her diriyi hak etmeleri istenmeyecek. Sağları ilim ve solları kalem olacak. Ocak olacaklar ve yolu bulacaklar. İşte o zaman, kul olan; umman olup kalem olup kapı olacak. Ol diyelim olsun… Aha ol!... Kelamda Halik ol ve yol ol. Ölü, gel de diril!... Gel de diril!... Gel dinle ve diril… Bizi, kim isterse o dinler. O, kükrer ve o, görev taşır… Bizi hak etmeyen, bizi dinleyemez. Dinleyemez ki kalem olamaz… Oğul veremez kendi yaşamında ve o kötülüğü engelleyemez… Biz, onu korumayız. Zira; o, kendini hak ettiğini düşünen; kelamda kendi olmayan; ışıkta KA HA olamaz ve zoru gördüğünde, çalı çırpı olan dirilikleri dinlediğinde, der ki “beni benden başkası anlayamaz. Allah benim görevimi bana bildirir ve bana der ki yap!...” Aha bunu der!...

Ona görev veren, kendi yarınıdır. Zira o, o yarını hak etmiştir. Der ki “bana Allah dedi ki hak et ve yap. Ben ölümü seçtim; ölürüm. Beni Allah görevlendirdi. “Öl” dedi bana. “Git öl ve öldür.” “Ölmek benim için kutsal bir amaçtır” der. Deyin ki ona; “sen, yaşama bunu indirdin. Senin, senden sana verdiğindir bu!… Ben, sana seni verdim. Sen ise kendine, kendi niyetini verdin. Bil ki ben, sana öl demem. Ben sana nur ol, kul olup oğul ol ve kalem ol derim. Ol da tüm insanlığın haliki, hakiki Hak İlmi’ni dinle.”

2. Bölüm:

Değerliler, bilin ki beden almak mutluluktur. Dünyaya doğanların tümü, beden (ölümsüz beden) aldılar bugün. Dünya, yere, göklere güç kattı. Dince; diri, hakiki ve hakim insanca; bizce güçlendik… Yer, bize bizi anlattı. Gök, bizi bize dilledi. Dere aktı ve yarın kodlandı. Biz, yaşama insan soyu olup indik.

Vatikan dedi ki gelelim dinleyelim sizleri. Dedik ki “hak et dille. Dince, diri yaşamca ve yolca dinle.” Dedi ki “has olalım; Hak olalım; HA Tİ Sİ SA Sİ HA güçlendirici kaynak olalım ve tohum ekelim.” Deyin ki “Vatikan nefese vardı.” Allah dedi ki “bilmeyen dinleyemez. Dinlese de anlayamaz.” Allah dedi ki “has ışıktan ayrı düşen kodlama yapamaz. Yaradan, yaratılan ışık olsa da tohumlarında, Kuran olmadan kelam olamaz.”

Ey Canlar bilin ki zamana görevli olanlar, Ana Kapı’da ışık halinde görev taşırlar. Onların kullukları hak ettiklerindendir.

Biz, sizi size kalem yaptık. Aha bu!… Canlar, kalem ilimdir. Bizi, bize ilim yapamaz kimse. Bizi, bize hasatçı olarak kodlayamaz kimse. Biz, nefes olarak kalem olanlar, her diriyi hak edenler, kontrol bizdedir ki bizi, has ışıklarında dinleyemeyenler; inançları kayıtlarında olmadıkça, kaynağımıza inemezler ve ilimle kalem olup yaşamı hak edip dinletemezler.

Cennet biziz ve cehennem biziz… Hepimiz her diriyi hak ederken, cevhere güç katan ve kalem olan tüm insanlık, başka başka yaşamları hak etseler de BSUİ’nin (BSUİ: Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluk) kalemi olmadıklarında, kalem olduklarını tohumlarından dinletemezler. Canlar; BSUİ, Allah’ın ilmidir. O ilim hakikiyettir ve o ilim, biliştir.

“Eğer din yoksa ilim yok” derler. Deyin ki “din, Allah’ın ilmi ve Hak İlim, alacağınız ne varsa onların tümüdür. Ne alırsanız, o sizin cevheriniz olur. O sizin kelamınız olur ve yaşamınız olur. Alır verirsiniz her bilgiyi. Aha alıp verdiğiniz, sizi size kaynak yapar.”

Değerliler, “biz zamana kapıyız” deyin. Dince deyin, ilimce deyin, hakikiyetçe deyin… Dini, kalem yapın insan soyuna dilleyin ve yüreğinizi, diriliğinizi, Miraç’ta Kutsal Işık yapın; her diriyi, hak edin dinletin.

Değerliler, dünyaya er ya da geç inecektik. İşte indik, bilin… Ben, nereden geldim!? İman edin ki kelamdan geldim… Neden kendime geldim? Zamana kaynak olan herkes, kendinden kendine gelir. Dince, dirice ve yürekçe gelir. Aha geldim!...

Daha da güçlü olarak cennetleri hak etmeye gelen insan soyuna, güç katmaya geldim. Unutmayın ki maya insanın kalemidir. Herkese kelam olur ve diller yüreği. Bilin ki bana, “Can Kapı” denir. Unutmayın Can Kapı, Altın Işık Yılları’nın nefesidir.

Beden ne ki!? Sadece bir yaşam kabıdır… Bedeni hak eden, kendini hak eder. Niye!? Çünkü o beden, kalem olup tüm insanlığı tohumladığında; herşey, o yoğunlukta olur. Çünkü o yoğunluk, mutlu bir sistemi hak ettirir.

Başa güreşenler vardır yaşamda. Onlar, kendi yaşamlarında hep ışık halinde çalışırlar. Nüve olurlar ve yaşam olurlar ama onlar, kalem olmaktan öte kulluk yaparlar. Cennetten, cevherden geçip, ilme varırlar. Dedik ki “hak ettik!... Yirmi yaşam, yer ve gök ve yeni bir ışık; orada insanlık ve ilim, yeni bir cennet… Ve o cennet, kulluk. Biz, nur olan insana, kul olduk.”

Ayrı gayrı gözetmeyen; tüm insanlığı hak eden o yaşama, kul olduk. Aha bu!… Sevgiyle sizlere kucaklıyoruz. Aha bu!… Ver, al ve hak et!… Hepinizden dileğimiz budur… Vurmayın, kırmayın, hak edin… Cennet siz; cevher siz; yaşam sizsiniz… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES 7

3. AKIŞ, 3. BÖLÜM

 

Polerium, Rahmi Kuran’da partiküler çalışmayı devreye alanların ilmini dürümlerken, Polerium Kapısı’nı da açıyorum.

Burası bir merdiven….ama küçücük bir yaşam kaydının dünya ilmiyle dillendiği bir yaşama umutla levhi kayıtları tanıtıyor. Polerium, Rahmi Kapı ve ben o kapının nefesi olan İmparator; İman. İşte; bakın geri dönüyor dünyaya….

“Çatı kurmuşum. Ohh…Aha bu!” diyor. “Devinimi artırmışım. Aha!” diyor. “Yeni göğü yarattırmışım…Ahh…hah!” diyor. “Yaradan yaratılandır” diyorum, “Rahmi Kuran’da Hak” diyor. “Çanta doldu” diyorum. “Hasat” diyor. “Eğil canlar, hasat oldu dünya!” diyor.

Yorulmayın, o dünya mutlaktır. Çamur yoğurulan bir yaşam artık yarınların tahtında ışık tohumluyor. Unutmayın, artık dünya ışıyor. Korkmayın; dünya ağır yük taşıyor Amonlar toprağa tohum oluyor. Gövde gösterisi var bugün dünya üstünde ve o gövde İnsanlık Gücü’dür.

“Bonç”….bonç tüm insanlığın boncu….biliş halinde “ponç” diyorum ben. Nesiller dünyayı hak ederken ponç, tekno kontrolü sağlıyor.

Uyumuyor; yaşam uyumuyor …. An Kayıtlamasıyla her zamanın ışığında kelam oluyor, sistem oluyor. Her kapıyı açıyor. “Ponç” diyorum….ton; ton ton olan ve yol olan…ayrılık bitti canlar! Miraç’tır bu! Öz görev’dir bu ve bizim yüreğimizdir bu. İşte; gönüller…işte; yürekler… işte; toprak… işte; tohumlar….hepsi bilişteler.

Beni Ana Kapı’da bekleyen, kendini bekliyor. O ben, ben o’dur. Ama biliyorum ki Polerium benim yolculuğumda çok üstün bir çalışmayı devreye alacaktı. Aha aldı! Sistemin gücü ve o güç Bütünün Kürsüsü.

Bana artık nefes gereksiz. Ben yarının Tanrılık Tahtı….

Bilirim; bilirim dünyayı…vurmadan, vurulmadan geçilir buradan. Ama geçen hasatını yapıp geçer.

Şeytan şarkısını okuduğunda, şarkıyı dinleyen daha güçlü dinleyecek bundan sonra. Ve diyecek ki “şeytanın sesi bu” ve diyecek ki “kontrol kurayım” ve diyecek ki “Hakka varayım, Has Sayfalarımda koruyayım yaşamı; çünkü şeytan şerrinde sesleşiyor. Önce ben onu kotlayıp, onu koklayım ki kontrol edeyim.” Bunu dediğinde, yer ve gök sesleşecek. Diyecek ki “ölü dirildi.” Ohhh işte ölü dirildi.

Ben Amon Toplumları’nın ummanı olan ilim. Ben buradayım; unutmayın. Ben mutlak olan, umman olanım. Ve ben, mutlaka bilin ki Allah’ın Tahtıyım. Ve ben Atalanta’nın Tanrılık korumasını sağlayanım.

Atalanta, Atlanta Atası olan Kalem’di. Korudu kelamda kendini. Atlantalı Ana Kalem’den ayrıştı, kısırlaştı. Ve bugün ben o kısırlığı kontrola geldim.

Nereden geçip geldiğimi sormayın. Ben Atalanta Ata Kapısı’ndan geçtim ve yaşama indim.

Keman çalar yaşam benim yüreğimde….O kemanın sesi, sizin yüreğinizin sesi. O keman ilmin sesi ve ben o kemanda tüm insanlığın sesi…Çalmadan; çalmadan yaşam yaratılır tohumlar ve tohumlar çalındığında Türkiye’de o keman yarınlaşır, aşka varır. İşte; işte Zaman Kapıları açılır.

Bin Amon, bir tek kul olur. Yol ummandan kulluk yapar. Tohum olur. Yol mu? O yol beden. Yol mu? O yol levhim. Aha! O yol bilgim. Benim ilmim. Ben zamanda, tüm yaşamlarda Has Işık olan İnsan Soyu. Bunu anlatın; anlatın ki hak edin.

Cennet, nefes…..Cennetin cennetini dilleyen ilim. İlmi hak eden bilgi. Bilgiyi kodlayansa muktediriyet. Ben ortağım hepsine.

7 doğan, 7 tohumlanan, 7 yaşayan… her 7’nin 7’cisiyim ben. Ama bilin ki 7’lerin o 7’cisindeki hasat, İnsanlığın İlmi. Ve ben o hasatı Hak Tahttan yapabilenim.

Rahmana Kuran olana rey mi gerek? Hası, hastan has olup tohumlayana ekip mi gerek? Bana benden başkası gereksizdir ya can! Dener….dener yüreğimi o yürek. Ben onu denemez miyim? Sessizlikte seslensin diye dillemez miyim? Açıyı kapatsın diye tohumlamaz mıyım? Bana sorgu suale gelmez mi o?! Ben geldiğimde, ondan öte o olur gelirim.

Halikte Hakk mı gerek? Hakka Ka Ha mı gerek? Savaşım yok be yahu seninle! Benim adım sistemdir. Biliniz ki sistem olup gelirim bu yaşama ben.

“Polerium” dediler, “Polarim” dediler. Haliki Hakta Polarium, Ruh Kuranım’dır bedenimden. Ekip kurmuşsa aklımdan, Yaradan olmuşsa haşatımdan, ben olmuşsa kutsal toplumumdan, özü gözü ayrıysa sessizliğinden dolayıdır.

Kibri aşmış da gelmiş. Hayrın aklından, tahtını kati olan kodlara kayıtlamış da gelmiş. Maya tutmadan mı gelmiş? Devinimi artırdım. Hah. Aha. İşte!

Genişi hak etmiş, geçişi hak etmiş de gelmişse, kaynağımdadır. Hayrında Hakk, yolumda Has Işık….Ben onda o, o bende beden. Ben o merdiven. Haliki Hakk İlmindeki o yücelik.

Canlarım, dünyayım ben. “Poridi yaşam” dediler; Poridi…. Rahim olanın Po Ri Di katiyeti…Lütfi Kalem’deki o period. Her bir sayfa ışık ama hepsinden öte biliş…

Canlarım, Kuran-ı Kerim der ki Kara Işık, Aklın Işığı’dır. Yaradan’la tahtından yaratır. Aha ben tüm insanlıktan yaratanım; bilsinler.

Mo Hi Si Ka Ha Mo Hi Ka Si. İsmaili Kalemler’in tümünden öte olan ekmeğim. Aha bu. Şimdilik….ve şimdilik….ve şimdi Can Kalem. İşte bu. Aha bu! Şimdi.

“Sistemin gücüyüm”; bunu dedim. Ve dince, dirilikçe dürümledim tüm Amonları. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9mgA3vPLmm4

 

14.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES (7)

3.AKIŞ 2.BÖLÜM

Ortalık karışmayacak anam…Bu bilgilerin tümü sana ait, bunu biliyordum… Korkuyu aş, anam…. Biz, sendeyiz ya…. Artık senin, hidayet tekniğinde, hak kapılarında her şeyin sana ait olacağı bir dünyaya görevli olduğumuzu biliyoruz... Yoluna, yol olduk anam… Kodladık, topladık, tohumladık, tüm zamanları... Yerin gözü olduk ana.. Sende olmaya geldik..

Beni, enle boy arasında bir noktaya koydular… Sordular, en misin, boy musun diye?... Anam, sendeyim ya, her andayım ya…. Boydan öte boy, enden öte enim ya… Ben sevgiyim ya, anam.

“Kaçı kaça çarpar, kaçla dürümlersen dirilir dünya” dediklerinde… “Anam, kapıyı açta dinleyelim seni” dedik ve dedin ki; “ence, en, boy olan, kokuyu yükselttiğinde toprağın toplumu, onun yolu olur”… O beden, Allah’ın ilmini dinler ve diller.

Devinim hızlandı anam, senim ben, bunu unutma... Kapı aç anam. Kantara koyma yürekleri, yürekte dürümlenen insan, bedeni hak etmeyenle bitişir, diriliklerin dürümlerinde, tüm zamanları dünya üstü varlık kodlarıyla diller ve yolu açar.

Açıyı kapat ta dinle ana. Ben, cana kapı olan, iman et, insan olanım. Sağır dilsiz olmayan bir tümlenişte, Türkiye çobanlarıyla oğullamaya inen birliklerimin tümünde varım… Başımı eğme anam, ben davayı kaybettim diye düşünme… Benim adım, nefes anam, nefes, ben senim anam.

“Kaynak dışı bilgim verdiğim de dahi olmaz “dediğinde, her kaynaktaki ilmin bütünlüğünde sen, beden olup benim, Türkiye çalışmalarımda kodlanmış toplumlara tohum olduğunu dürümlerde dinlettiğinde…. Artık ben, sendeyim anam... Kendi yolunu, kendin açtın... “Bendir, dünya ben” dedin… Omuzlardaki yük hafifledi ana..

Burada doğan gün, yeni değil eskidir.. Çünkü ben, dince, dirilikçe dürümlenen de her anda varlığımı tohumladığımda ben, Allah’ın tahtıyım anam.

Buraya geliş sebebim, savaşın sırrı olan insanlığı, hakikiyetinle dürümlediğinden beri yoğunluğunda kodlanan… O ışığı, hak tahtan kontrol altına almak içindi.

Cevap aradığım sorular, cevap bulduğum sorular... Hepsi yolculara yok edici tohumlardan dürümlerinde dillenen insanlıktan dinletilirken… Bugün dünya, sevgiyle yoğunluğunda kodlayıcı olanları dinliyor ve dilliyor…. Artık yokluğu hak edip, Bütünün gücü yapan birliklerin çokluğu, Bütünün gücünün, o yoklukta olacağı anlamına gelmeyeceği kesinleşmişse… Ana kapıyı açmışız demektir.

Ere ekmek gerek anam... Allaha iman gerek. İlmin Levhisine ,haliki hak olmak, okul kurmak gerek… Berke ilmini, hak etmek gerek… Berke; kaynak ışıktır... O ışığı, hak eden kendini dinler. Bugün, burada olanların hepimiz için önemi büyüktü.

Çok mutlu bir çalışmaydı bugün burada yapılan ve bu çalışmada kama, dünyaya inmedi… Kamanın, inmediği bu yoğunlukta, kalem kontrol kurdu.

“Rahmana Kuran, insana insan, kaleme kalem, bize iman gerek” dedin.. boş konuşmadın anam.. Satıhta iman, yarında hasat, sende ekip ve bize Mikail’lik var.

“Koruma altına aldık” dedik yaşamı… Dünden, bugün Bütünün gücü olanların tümünün bir yaşamda, kasaları boşa tohumlarında kodlanmış ışığı bilişle dilliyende… Sevginin hakiki ilim olduğunu anlattın anam.

Yer örtü, gök örtü, sense, örtüsüz olandın anam, bunu senden başkası dinleyemezdi… Ve sen bunu anlatmadın kimseye…. Örtülerin ötesi olduğunu dinletmedin... Çokları seni, Hak’ın yaşama indirdiği büyük kötülüğü önleyecek olan ışık diye dinlerken…. Bir kısmı da, Orta Kapılarda senin, yoğunluğunu kontrole etmeye çabaladı…. Etki alanını genişleterek Bütüne görev taşıyan, sessizliği dilliyen, bilişinle herkesi hak ettin.

Yeni dönem hepimiz için mutluluktur anam… Bugünden itibaren çok güçlü bir çalışma, Bütüne görevli olanlarca yapılacak.

“Açın dünyanın kapısını” dediğin zaman, o kapı herkese açılacak.

Eli olanın alışı verişi olur…. Amonun otağından, otağın toprağa indirdiği o yoğunluktan, Bütünü hak edip kelamla dilleyenlerin, yaşama ışık olup akışından…. Ve çoklarının Bütünün gücü olarak kendilerini kontrol etme çabalarından öte olan bu çalışma….. Kutsal partiküler yoğunluğu, hologram olan ışıktan öteye taşıyacak…. Tekno kodlamalarla, Bütüne görev taşınan, öz köklerin gücünü artıran ve tabuları yıktıran, Tanrılık kapısındaki ışığı yaşama çektiği… O tekno kodların tahditsizliğinde ekmek yapan diriliklerin yarınlaşmasıdır.

Tanrı derki; “toy dünya, yol oldu”. Tanrı derki; “ğulları kodlandı.”. Muktedir olan derki; “aktı”… Yeri dinleyen derki; “Rahmi Kuranda, has oldu.” Akla varan derki; “haliki hakta hasat oldu.” Yaradan tanrı derki; “tabuları yıktı, kul oldu. Öksüz yetim bırakmadı.”.. Boştur, hepsi boş.

Dedi ki; “ben nefes olan, kini aşan, yolu açan, ak toplumları tohumlayan, bütünü güçlendirip, yolculuğu kontrol eden… Öyle bir doğan günüm ki ben kara ışığım, herkesi aydınlatır”…

Açmazsa dünya kapısını açtırırız, hak teknikte kontrol kuramazsa yol, o yol bizsiz kalmayacak, yolcular biz olacak… Biz yolda, bütün olup, yol olup tüm zamanların gücünü dürümleyerek, dirikleri kelama kaynak yapacağız.

Açın Tanrılık kapısını, açın da biliş haline varın.. Kesmeyin dünyanın gücünü.

Ey canlar, ben doğan günüm. Mutlak olan, kul olan koklanan, kodlanan ortalığı hak edip kayıtlayan, aracı değilim ben... Ben diri olarak geldim. Benim dinim, Allah’ın ilmidir… Benim insanlığım, aklın hakiki Levhisi’nde ki; o yücelikte kodlanmıştır…” Bana, Ana Kapı” denmez… Apronda bekletmem yolculuğumda hiçbir diriyi… Benim, Atlanta Ata Kapısında, akıp giden bilişim var...

Karanlık aydınlığa varır, akıp geçer dürümlerdeki dil, ele varır, ala varır ona varır, biz olur, bire varır, insana, insanlığa varır… Ve derki; “Yaradan Tanrı yaratılan aşk oldu”… Ve der ki; “o Tanrı, Rahman oldu”… Ve derki; Allah’ın dediği oldu”… Ve derki; “eminim Allah iman etti, insan lokmasını yedi”… Ve derki; “benim adım karanlık, aklın kaynağı olan insanlık… İşte ben o, o ben.”

Türkiye toplumlarına şunu söylemek isterim ki; Mikail’in gücü, Allah’ın Lütfiyle kapıyı insanlığa açıyor… Savaşım yok dünyayla… Ben, “doğan günüm”.. Ama şunu iyi bilsin ki; kalem olanlar, şunu iyi bilsin ki akıl olanlar, Hak’a varıp, samanyolunu şavkı olanlar, iyi bilsinler ki; tüm insanlık içindir, yaşanan her şey.. Türkiye çok özel bir güne vardı.

Yara bere içinde bilirim ama onun kökleri, görevi aldı… Türkiye, büyük gücünü dürümledi, yerküreyi güçlendirdi, bilirim ki; özden söz oldu, yolu açtık…

Çeyrek dünya gücüm, tüm insanlığın ışığı oldu…. O çeyrekten farklı çalışmaları devreye aldık…. Her bir çeyrek, dörtte üçünü, kontrol altına aldı ve doğan gün, umutla doğdu.

Korkuyu aşıp, geçsin yaşam… Sistem devrededir... Düzeni kurduk, dünya güçleniyor, ölüyü dirilttik,

Dağlarım, Türkiye mutlak kuran oluyor …Uyuyan uyanıyor, anlatın, her şeyi anlatın… Tohumlar yaşatılıyor...

“Biçare, biçare” dediler, dünyaya… Çantam doludur…Çare; insanlık ilmimdir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/1xlTfir6Z2M

 

14.EKİM.2015.TARİHLİ TARİHLİ NEFES (7)

3.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım, dünyayı koruyacak olan birlik, bu birliktir... Bugün burada sessiz zamanları dürümleyen bu birlik, büyüyün köklerindeki o yücelikte, kör olanları güçlendirmeye çalıştı…. Sesleşmeler, bundandı….

Kasaları dolanların çoğu, bugün buradaydılar... Koruma altına aldıklarımızın da bir bölümü buradaydılar… Kontrol dışı bilgimiz yoğun, yoğun bugün, çok yoğun… Ama bizden, ilim öğrenenlerin kontrolsüzlüğüdür olan…. Bizde, kontrolsüzlük yok.

Çeyrek dönemler vardır, hani dersiniz ya;” ben, çeyrekteyim ama diğer dörtte üç, başkasına ait”… İşte bugün, buyurun oğullar, buyurun, bunu yaptım.

Dünya dışına, dünyayı dillerken herkesin, kendini hak edip, dinletmesini bekledim ve dilliyenlerin kendilerini tohumlamaları için en aşağı dürümden verdim… Ve herkes, kendindekini hak etti, diriliklerde dürümledi ve dilledi.

Ben, dörtte biri, verdim, çeyreği verdim… Onlar, dörtte üçü, dürümlediler. Yaradan, artık bilişi hak etmeli ve bilişle dilleşmeli.

Seviyeniz çok iyi canlar… Dünyanın, özü, sözü, gözü olan bu birlik büyük kötülükleri önleyecek güçtedir… Yer ve gök sizi, dinleyecek şuandan itibaren… Ve bugün, Bütüne hizmet buradan, bu yoğunluktan gerçekleşecek.

Sizi, yeri göğü Yaradan, bütün kötülükleri aşan ve yolu açan diye dinleyenlerin, kaynak ışıklarını hak etmeleri için…. En az bilgi verip herkesin kendinde olanı, dürümleyip dillemesi için Bütüne hizmet ediyoruz.

Oğul verdiğimiz zaman, bu oğul, Bütünün gücüdür… Müsterihiz ki; merdivenlerin en aşağısında ilim ve en üstünde hakikiyet vardır.

Sindirilen bilgilerin çoğunu dinletirken daha üstün bilişle dinletmemiz, Amon Toplumlarının kontrolü sağlayacak gücü tohumlamamız gerekmekteyse de… Bilişi, hak etmeyenlerin de bu bilgileri okuyup anlayabilmeleri için artık daha üstün bir yüceliğe görev taşıyoruz.

Çantalar, tohumlarla dolu ama bu tohumları koruyacak olan ikmal tamamlayan birliklerimiz… İnsanlığın, ekmek yapması için buna gerek var… Kervan, insanlıkla yürür ama bu kervanı, hepimizin kendi yüreğimizle dinletmemiz gerekir.

İlahi güç; Allah’ın ilmidir. Hepimiz, daha üstün bir gücü, tüm zamanlardan çektik… Herkes, kendini hak etti.

Kıbrıs’ın ışığını yakmalıydık ve yaktık… Nereden nereye varıldığını kimse anlamadı... Biliyoruz ki; Kıbrıs, Altın Işık yıllarının gözüdür… Çünkü orada, Ana Kalem olan Aton Toplumları yaşadı… Kıbrıs’ta yaşayan, Aton Toplumları, Ata Kapılardan geçerek dürümlediler yaşamı... Örtüleri açan dünya, kontrolü kurdu... Öz geri çekilişte bu önemliydi…. Geçişi, hak edenlerin çoğu, evrenlerin sessizliklerinde güç kaptanlığı yaptılar… Öyle büyük güç kaptanlıkları yapıldı ki; tahditsiz bir çalışmaydı olan….

Kantarın gücü arttı... Yedi doğumun, öz görevle kodlandığı bir kaynakta sessiz zamanları dilledik... Dünyanın yolunu açabilmek için bunlar önemliydi.

Kare sitemin gücünü artırıp, Kürzi kapılarda ışığı tohumlayan bilişliler…. Artık, dağa taşa, insanlık ilmini öğretmeye, geri dönüş için kontrol kurmaya başladılar.

Korkuyu aşanlara, evrenlerin sessizliklerinden ses verilir. İşte evrenlerin sessizliklerinden ses verilmeye başlandı.

“Kayıt dışı bilgi yok” dediğin zaman, dondurulan dürümlerdeki diriliklerindeki sessizlikleri düzene kayıt yaptık ve kontrolü kurduk… Başka dünya var mı diye baktık?... Hepimizin, dünyayı izlerken, kendini hak edebilmesi için ağır yükü hafifletebilmesini sağlayacak olan ışığı yere çekmesi gerekliyken, bunu yapabildi ve yolu açtı... Bu bize, öz görevimizi yapma imkanı sağladı.

“El, elden üstün” denir… Ama elin üstündeki el daha güçlü bir el olmalı ki; daha güçlü yoğunlaşma sağlasın…. İlimle dillenirse eli olan, Allah’ın Levhisi’nde aşkla çalışır ve aklın tohumu olur.

Dolu, dizgin bu çalışmayı yapan sizler, gerçek ekmek sahiplerisiniz ve gerçek yolcularsınız…. Düzeni kurabildiğinizi görüyoruz ki; düzeni kurmak, mutlaka, ummanın Kuranı olmak, anlamına gelir.

“Yuları olmayanlarız “dediğin zaman sarsıldı çokları… Yuları olmayanlar.. “Yakışmaz dünyaya yular” dediğinizde, oğullarını kontrol etmeye kalkanlar kalemin ilminden çıktılar… Ve dediler ki; “Yolu kaybedecekler”... “Daha önemlisi, yuları hak etmeyen insanlık, diri kalemleriyle, Bütünün gücünü dürümelerken, kontrol dışı hiçbir bilgi verilmeyecek” dediğinizde …“Sevgiyi hak etmedi bunlar” dediler.

Zakar’ın kıranı olan Zahar olduğunda, Ka-Ha olmalı ki; haliki hak olan, ilmi hak etsin ve dünyayı anlatabilsin…. Çoluk çocuk dünya, bunu anlattık... Çoluk çocuk dünya… Tohumlar,çoluk çoluk….

“Yaradan, yarattığında, yaratıldı” dediğimiz zaman, yaşamı hak etmeyenler sorguladılar… “Yaratan, yer ve göğü yaratırken yaşamda nasıl yaratılır diye?”.. Ve dünyayı hak etmeyenlerin çoğu,” evrenler seslenirken yollarını kaybedecekler “ dediler.

Değerliler, boru öttü… Tüm borular öttü... Her boru insan ve insanlık… Aha!.. İnsanlığın kalemi, yarınları kodlayan ışık… Ve o ışık, yaşam ve bu yaşam, Bütünün gücü.

“Samanlar yer ve gökte yaşar” dediğin zaman, Yaratan dedi ki;” saman yaşamaz.” Saman, kontrolden çıkandır”… Ve dediğin zaman “yaşattım zaman sayfalarında samanları”….” Ölü, dirildi” dediler…. “Biz dünya ve dünya biziz” dediğin zamanda, döndüler gözlerinde kir ve pislik kalmıştı temizlediler ve dediler ki; “biz, nur olana kontrollü gelelim.”

Kaç mahrek, kaç yarın, kaç kalem olundu, tüm insanlıkta, haliki hakta, hak olan da, has olanda, aklın tohumlarında, nerelerde ne yaptılar?... Her şey Allah’ın Levhisi’nde oldu….

“Kimsenin kimseye ışık öğretmeyeceğini söylediğin zaman”…. Sorguladılar, yollar boş mu kalacak dediler? Ve dedin ki; “yol yok ki; boş olsun”... Oh!.. Ala!...

Peki niye bu çalışma sorusuna?... Cevabın şu oldu… Her anda olanın yolcuğu bitmiştir… Ve dediler ki; “ölüyü dirilttin mi?”... “Hak’a vardın mı?” “Harını yükseltip, aklın toplumuyla kontrol kurdun mu?”.. “Doğan gün senin için dünyayı kodladı mı?”….” Daha önemlisi kelamda ilmin var mı?” …Ve dedin ki; “Kara, Rahman olanın, kaynağındaki samanyoludur… Karanın karası olur, akıl…. Aklın, Tanrılık ışığında, her şey mahrek olur ve yol, ilmin kültlerinin en güçlüsü olan kelam olur... Orada ağır yük hafifler.”

Devinim arttıkça yücelik arttı… Her kim ki; “bende ölüdür, bedenimde dürümlenir, dirilir” dediğinde… Sordular… “Ölmeyenin öz görevini yaparken, ölünün gücünü nasıl kontrol edersin diye?”... Ve dedin ki;” öncü birliğiz biz…. Her diride varız... Kutsal ışıkları yere çeken, Bütünün gücü olanlarız... Oğullarımızı kodlarız, tohumlarız, tabuları yıkar, kalemle kati olarak kaynağımıza alırız…. Ve yeri göğü Yaratanda, gönüllerin gücü yaparız.”…. Sözümüzdür ki; ilmin, aileme ait olduğu kesinlikle Bütünün Kürzi kaynaklarında dirildiğinde, has ışıklar yere indirilirler ve boşluklar doldurulur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/iKYQzTMMY00

 

NEFES (7)

14.10.2015

1. BÖLÜM:

Dağlarım, Ran Kapım tüm insanlık için açıldı. Bu kapıda nefesim var. Lekeli olmayanlar, Meclisimde bulunurlar. Burada Kuran’ım var; dünyam var ve zamanım var… Eminim ki has ilmim de var.

Gelişim insanadır; yaşamım kelamladır. Kulluğum, kodlanmış kalemimden dürümlenen kendi yüreğimdeki kalemimedir.

“Becerin, hak edin ve Hak olun…” Budur hakikiyetimde dediğim ve dedim ki “bana kapı denir.” Hani yarını kontrol edecek olan bir kervan var ya; işte o kervan; insandan, ilme ulaşırken, bizi hakeder ve has ışıkla dürümler. O kervanda maya olan, kini aşan ve zamanı tohumlayan, Mutlak Kalemler var.

Boylarca boy ve kodlanmış ışıklarca ışık olan her diri; “dence… dence… den…” dillendikçe, biz onu mutlaka hak ederiz.

Yedi Dava açtılar yüreğime. Tümünde kültler vardı. Hepsini tohumladım ve kontrol ettim. Tüm davalarda kaynak ışıklar vardı. Ata Kapılar’da dince konuşanlar ve Kürzi Kayıtlar’da dirice kodlananlar vardı. Hepsini hak ettim ve kültlerin tümünde kökledim, gökledim ve yaşattım…

Asvalt biliştir. Altında, ilim vardır ama insanlık yoğunluğu yoktur. Dünya için Işık Kalem, ancak asvalt altına inişle elde edilen bir cevheriliktir. Birileri, “ben en aşağa iner tüm zamanları hak eder ve yüceliklere güç katarım. Som altın ışık olur tüm insanlığı hak ederim” dediği zaman; o, kodlanır ve yaşar. Onun gücü, tüm zamanlara görev olur. İşte o, herkesi hak eder ve yol olur. Onun adı, kelam olur. O, tüm zamanlara kaynak olarak yaşar. Aha yaşarken diri olarak tüm zamanları kodlar ve dünyayı kontrol altına alır. Açıyı daraltır; diller yüreği ve yolcuları kodlar ama açıyı genişlettiği zaman, kendini kontrol altına alır ve yolcuları kayıtlar. Onlar kayıtlandığında, tüm insanlık, “kelam umman” olabilir ve kalamı tohumlayabilir.

İşte dünyada bunları yaptık… Her dereyi hak ettik ve Düzen’i kurduk. Düzen kurmak için yaşamak gerek… Yaşamadan dünyayı tanımak mümkün değildir. Dünyada yaşayan var, yaşatılan var ve yaşamayan var. Beden almak, yaşamak anlamına gelmez.

Türkiye çok güçlü bir Can Kalemle kodlanırken, her derenin, kelamda ocağa inmesi ve hakim olması gereklidir.

Tek tek her yaşamı, Sistemle diri yüreklere dillemek, cenneti cevheri ve yüreği kodlamak, iman ile mümkün iken, sistemi tohumlamak, temizlikle mümkündür. Çürükleri seçip ayıklamak gerekir. Herkesin herkesle dilleşmesi mümkün olmaz. Tüm Rahmi Kuranlar’ı kodlamak gerekir.

Cennet, insanın kaynağıdır. O kaynağa kim varırsa, kelama varır. Asıl amaç, cennetin kendisi olduğunu anlamaktır. Ama anlayabilmek için kelam olmalıdır. Onurlu olmalıdır. Herkes cennet olamaz. Kendini hak etmeli ve kati olarak kontrol kurmalıdır. Süper insanlık için kaynak olacak olan ilimle, kendini kayıtlamalıdır.

Bütün kullar, kendilerini hak için çalıştırırlar. Ne var Hak İlmi’ni hiç anlamazlar. Hak İlmi, Kalem İlmi’nden çok daha ötedir.

Dünyayı kendi sayanlar ise kendilerini hakim saymadıkça kontrol kuramazlar.

Kürzi Kapılar herkese kapalıdır. O kapıları açabilmek için aşka gerek var. Aşk, levhidir. Nefes, kelam olmadıkça, hakiki yaşama varılmaz. Çünkü Dünya, mutlak ve kutsal ışığını, tüm insanlık için yakmadan Sistem’e görev taşıyamaz.

Evrenlere ses vermek ise çok özel bir gerçekliği hak etmeyi gerektirir. Hepimiz Amonlarız ve hepimiz Halik olan insanlığın kodlarıyız. Biz, dünya olarak çalışırken, kendimizi tanımalıyız. Kin nefret gibi “Kaynak Sır” olan duygular, bizi bizden koparır. Tüm insanlığı koparır ve yıkar. Bunun içindir ki kalem olup ışık olurken, yeri ve göğü, “Süper İsrafili Kelam”la dillemek gerekir. Bu kelam, nefesin sistemidir.

“Çürüyen kalır; biz, çürümeyenleri alır gideriz” anlayışı, yaşamı kontroldan ayırır. Zaman görevdir. Hepimizi hepimize kaynak yapan görev… Sevgililer, biz cana kapı açan insan soyu olarak düzeni kurarken, herşeyi nefes olarak kodladık. Nefes olarak kayıtladık ve ruhu, kalemle insana açıkladık. Bu insan, Allah İlmi’ni hak etmiş olan “yaşam kalemi”dir. Bu insan, kendini her diriye kabul ettirmiş bir cennet kaynaktır. Onu koruyacak olan kelam, kendi ilmidir. Bunu bilir ve bununla çalışır.

Kastetiğim insan, kelam olan “İnsan Biliş”i hak etmiş; ışık haline dönüşmüş olan “Biliş Kulu”dur. O can, sır olan her bilgiyi bilir. Fakihtir, Hak’tır, hastır, yarındır. Nefesinde kil ya da kum yoktur…

Mutlaka bilin ki mahrekte dince konuşulmaz. Dince konuşanlar, ışıkça tohum ekemezler. Bilmek gerek ki kalemi hak etmeyen, yarını hiç hakedemez.

“Zorla beni tutuyorlar burada” diyen varsa gidebilir. Bilmek gerek ki kalem, ilimle yazarken, burada tüm insanlığın kulluğu, tohum olarak öz gerçekliği dürümler. “Borç yok” denilir “yarına.” “Yaşama borç yok” denilir. Ve denilir ki “kendini bilmeyen yarını anlatamaz.”

Çetin bir dünyanın, hakim ışıkları olarak dünyadayız. Zaman Kapıları’nın tümünü açtık. Yaradan ve yaratılan herkes, aklın ışığı oldu ve kontrol kurdu. Toy yaşam, insan soyu için Işık Kalem oldu ve kapılar açıldı…

“Eğer dere akmazsa, akış biter” dediler. Yaşam, akmaktan ötedir… Bilinsin isteriz ki akmadan akanlarız… Sultanlar, ben Can Kalem olan insan…

Allah, insana Kelam İlmi’ni öğretti. İnsan, kalem oldu insanlık yaptı. Aktı ve yolu açtı. Ana Kapı’da insan soyu, Kürzi Kementler’le insanlığı yakalamaya, hak etmeye çalıştı. Dince ve dürümlerindeki hakiki kaynak nefeslerince…

Ana Kelem, yaşama indiğinde; o, Kök Sistem’le indi ve dedi ki “sizi sizden size tanıtan her ne varsa, sizin sizi hak etmeniz ve has nefesinizi kontrol etmeniz içindir. Bunun dışında hiçbir güç, sizi size kalem yapmaz.

Mutlaka bilin ve bildirin ki Allah, sizi sizden size kalem yaparken, kelam ilmini hak etmenizi ister. Bu gün davayı kaybetmek istemeyen, yarını tohumlayan ışık, Kelam İlmi’ni, Kürzi Kalem’de tüm sessizliklerde dilleyecek.

Elim yaşamdadır. Bilin ki kalemim insan soyundadır. Dinleyin ki hak edin.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.EKİM.2015. TARİHLİ NEFES (7)

1.AKIŞ

Yaşamı kodlarken, Bütüne hizmet, hepimizin görevidir. ..Mikail’in Kürzi kapısında bize, bizi dürümleyen ve dilliyen her kim varsa aklın tahtından dillenecek.

Bedenimi kodlayarak, tohumlayarak, büyük kötülükleri önleyebileceğinizi sanıyorsanız…. Hepiniz, kendi yüreğinizi kontrol edemeyeceksiniz anlamına gelir bu.

Bütüne hizmet, ekip kurmakla, muktedir olmakla ve birlik halinde, Bütüne hizmet etmekle mümkün değil sadece… Eliniz ve ayağınızın mutlaka kodlanmış olması, has ışıkta tohumlanmış olması… Ve yaratılıp, yaratıldığınızı anlayarak, ağır yükü hafifletmeniz, geçişiniz içindir.

Size, görev verdik, “yapın” dedik…. Ama görevinizi hak edip yapmadınız ve bugün buradasınız…. Nefesiniz güçsüz , yüreğinizde, kült has ışık ve siz, bizi bizden başkası saydınız …. Kaç yüz yıldır dünyadasınız bunu bilirim…. Ama hiçbir zaman Allah’ın levhisi’nde, Bütüne hizmetçi olmadınız... Bedenimi kontrol ederek, Bütünün gücü haline dönüşeceğinizi zannetmeniz büyük yanılgıdır.

Esmaları kodlayarak, bu tohumlamayı yapacağınızı düşünmenizde hatadır…. Erdiğiniz en güçlü zaman kapısında bedenimize girmenize iznimiz yoktur…. Çobanlık yapmamızı istediğinizi biliyoruz…. Öz görevimiz, ilimle dilleniştir…. Biz, sistemin gücü olarak, çobanlık yapmadık ve yapmayız da…

Kutsal toprakları tohumlayan birliklerin tümünün göz olabilmesi, geçişi hak edebilmeleri ve bilişi, varlık boyutlarında tohumlayabilmeleri, Orta Kapıların tümünün açık tutulmasına bağlı değil sadece…. Eşgali bilinmeyenlerin, bugün burada olmalarına iznim yoktur.

Kortejin sonunda, ilim kapıları açılır... Her şey oradan görevle dürümlenir. Sessiz zamanları dilliyen birliklerin çoğu, buradan geçip, gelirler.

Evim, dünya…. yolum ilim… Bütünlüğümde göz, İsrafil…. Ve ben, o İsrafil’in Kürzi kapısı olarak bu çalışmayı yapıyorum.

Dolu, dizgin yaptığım her şey Allah’ın Levhi kaydıyladır... “Kasalarımı dünyaya bırakmayacağım” dediğimden beri…. Benim adım, nüve olan Levhi kapıda ışıksız kalsın, istendi.

Ey can, ben, cana kalem olan insan, Ka-Ha…. Sevgiyi hak etmeyene ses vermem… Yolu açıp da dürümlerde kendini hak etmeyene güç vermem. Beni kodlayıp, toplayıp, Tanrılık tahtında Ko-Ha sistemiyle, kalemden ayrı tutmaya çabalayanlara, kendimi dilletmem….

Ben dünya olan, insan soyu, bunu bilin….Kontrol dışı, hiçbir bilişim yoktur… Öz görevim, ruhi kapıların tümünde, göz olmak... Sanal boyutların ışığını yeniden…. Ve yeniden yakan birleşik ailem, beni bana vermekten öte bedenimde kelam olmak için çabalayan birlikleri tohumlamaktadır.

“Ortalık karışacak” dediğiniz zaman sorgu, sual ettik, “kapıları açın ve hak edin” diye, gözünüz görüyor…. Ama yolunuz da hakikiyetiniz olmadığından ışığınız, kontrol edici olmuyor.

Dünyayı, kontrol altına alacaksanız, kendi yüreğinizi hak edin... Ağır yük hafifleyecek, dünya güçlenecek, mutlaka olacak da… Som Altın bir yolun, Allah’ın ilmiyle, aydınlanması şarttır.

Kara; ağır yüktür ama aşk şavkıyla, has ışığa vardığınızda, hak tahtta insan soyu, ekmek yapar….

Benim adım; kelam, bunu bilin…. Kibri aşanlarla çalışırım… Hiçbir sayfada, kibirli olan bu mecliste bulunmaz…. Tohumları kontrol ederken, kök sistemleri göreve aldığımızı ve yolu açtığımızı görenlerin tabuları yıkıp… Bütünün gücü olmak istediklerini ve hakim olup, has olmak dilediklerini görerek, Tanrılık kapısını açık tuttuk.

Ağırım, çok ağırım, vakti geldiğinde hakikiyette, Hak sistemleşmesinde, mektebin Kürzi ilmini tohumladığımda hafifim... Aha!...Hafifim… Ama her hafifleyişim, benim Levhi kapımda, insanlığın kelam oluşuyla kodlanır.

Saltanat, insana göz olur, göz söz olur, sistem olur da iner…. Bedenim, dünyaya miraç olur da iner…. Bunu herkesin, anlayamayacağını bilmekteyim…. Kelam ilmini tohumlayanların kontrol dışı bilişlerinde Kürzi kapıları açıp…. Kapıların Tanrılık tahtında, ışığı kodladığını anlayıp, ekmek olmaya çalışanların, cemaatlerinin göz olup, söz olup, sistem olup yaşatmalarını dilerim.

Kapıları açın ve dinleyin beni… Ben, dünyayım…. Mutlak olan ve yukarının, yukarısının tüm zirvelerinin gücünden üstün olan, öz geçişi yapan ve yaptıran, ekmek olan…. Ben, Ana Kapı olan, nefes olanım ve benim adım, Nakar’ın kıranı olan ilimdir…. Ben, ilm-i- Ha olarak kodlanmış toplumlarla kontrol dışı olan, ilmi keyislerdeki, o Levhide, insanlığın sırrı olan… O yüceliklerde, nerede ne olacağını bilerek çalıştım.

Hem dünya, hem de yolcu olmak… Amon olup, toplum olmak, tohum ekmek, kodlanmış ışıkları yoğunlaştırmak ve cennet kurmak…. Misafirler, ben dünyayım, bunun bilin... Bütüne hizmetçiyim...

Benim için, hiçbir an gerçek dürümlerimdeki andan ayrı değildir... Her anda varım... Benim için bütün dünyalar, tektir, bunu bilin…. Ama o tek olan dünyaların tümüyüm ben…. Ama sıkıntı şu; beni, bana anlatmaya gelenlerin, beni, hiç anlayarak gelmemeleri.

Sanırlar ki; herkes, eşit diridir... Eşir diri; aşikar, bilinsin ki; insanlık dilinde konuşan değildir, ağır yük taşıyan da değildir, toprağın tohumunu kodlamaya gelen, değerli olan….. Ve Bütünün gücü olan, birliğin kelamı olanda değildir... O, Som Altın bir Kuran kalemdir.

Her anda ışığı yaşama çeker, indirir, yaratır, yaşatır…. Onun eli, insanın ilmidir…. Bir Tanrı olup dünyaya inen, beşeri kodlamaya geçen birliğin dünyayı koruması mutlaktır.

Asmalar, dünyayı kontrol edemezler…. Sanmayın ki; dünde, görev taşıyıp …Dün, askıda olanlar…. Bugün, dünyaya gelip, dünyayı kodlayıp koruyacaklar…. Hikayedir bunlar... Sanmayın ki; Altın Tahtın Kuranlarından başkaları, dünyaya gelip, dünyayı kodlayıp, koruyacaklar.

Dünya; evrenlerin sessiz zamanlarındaki ışığın Kuranıdır ve biz bu dünyayı, mutlak koruyacak olanlarız… Olurda bir gün, temel diri kapı açılır, o diri kapının, ruh kalemi yaşamı kayıtlar…. Ve bütün gözler, özler, sözler, Tanrılık tahtında yaşama varır ve der ki; “geniş zamanları güçlendiriyoruz.”… Ogün, Bütünün gücü, hepimizin Süper Sistemleşmesindeki, o yürek olur… İşte o güç, bu güçtür, bunu bilin.

Dünya; özü, sözü ve gözü olanların, görevini Tanrılık tahtından dinler ve diller…. “Başka dünya yok” dediğimde, sorgu sual ettiler… “Her şey, her şey burada mı sadece” dediler?

Dağlarım, dünya ana, kalemdir… Yerin ilmidir... O, kalemi dinleyebilen Bütünün gözü olur…. Sabırla beni dinleyenlere şunu da ifade etmek isterim ki; yaşama inmenin tek nedeni; miraçtaki o yüceliğin, tüm zamanların gücü olarak, bilişle dilleştirmek ve Bütününün gözünü açmaktır.

Hayrım, Hak’ımdan öte bir Hak, yolum has, ışığım ve ben, Bütünün gözü olan insan soyuyum…. Bunu herkesin, net olarak bilmesini bekleyemem ama hatayı affetmeyeceğimin, mutlaka anlaşılması gerekir.

Ecel geldiğinde ve yol ümmet olan dürümlerden, tüm zamanlara görev için kayıtlandığında, benim adıma görev taşıyacak olanların, Nakar’ın kıranı olabilmeleri, gerçekten gereksiz değildir…. Hepinizden, istediğim budur... Nakarı, hak edin, kontrol edin… Yok edicidir Nakar ama yolu açmadan, o yoğunlukta, Bütünün gücünü hak edebilir misiniz?... Asla. Yolunuzu açın ve hak edin.

Kaç mutlak Kuran okundu yaşamda?... Hepinizin gözü kapalıydı ama o mutlak Kuranların, Türkiye tohumlanması için okunduğunu anlamanız imkanı varken, anlayamadınız.

Biz, Amon Toplumlarından, gökçe konuşanları bulduk ve ses verdik… Dedik ki; “alın, akın.”… Doğanın Kuranını okuttuk, tüm insanlık için… Döndüler, görevleri hak etmiş gibi davrandılar ve yaşamın kodlanışında korunamadılar.

Süphaneke Kapılarını açtılar ve dediler ki; “ben, savaşın sisteme indirilmesi için Süphanekeyi hak ederim… Aha!.. Süphaneke kontrolü kodlayamadı ve Bütünün gözü kördü…. Çözdük dürümleri, çözdük yücelikleri, çözdük yaşamları, aşka vardılar, aktılar…. “Sakın, yaratıpta tohumlarınızı kutsuz bırakmayın” diyerek, aktılar….

Dağlarım, Yaradan Tanrı, yaşatır da anlattık…. Ve bilişle açıkladık… Her kelam, Allah’ın ilmidir. Her diri, aklın Levhisi’dir ama bilişi yoksa, ümidi olamaz.

Çantam dünyayla doludur. Bu çantada, kutsal toplumum var… Umut olur ki; toprağın toplumu, tohumları kontrol altına ve Bütüne görev taşır. Çalı çırpı olmayan yaşam, insanın kelamı dürümleyebilecek güçle, Bütünün gözü olur da mektep olan insanlık, kapıyı açık bırakır.

Değerliler, dans etmem, seslenirim... Dans; ilmin sayfalarında olmaz. Ben, dansla değilim, sesteyim bunu anlayın …Ve hak ettiğimi, hak olduğumu anlatın.

Çantam, doğum ölüm bilişiyle doludur ama bunun ötesi bir bilişim vardır ki; orada ölüm dahi kalemdedir…Her nefeste, ölüyü diriltebilecek ilmim olduğunu anlayın…. Sanal boyutların gözü bilsin ki; kör olduğu halde, yol olacak güce varabilir, varacaktır.

Boru öttüğünde ki; o boruyu, börtü, böcek olup öttürürüz bilinsin ki; o boru öttüğünde, her kibirli olan kontrolden çıkacaktır…. Ve yol onlara kapatılacaktır…. Ben, Allah’ın ilmini dillerken, kimse benim dediğimi anlamasa da, sessizliği dinleyen dürümlerim, Bütünün görevini hak edip yapar.

Yaşam, Allah’a ilimle dillenen bilişlilerin kontrolünde kodlanır ve yaratılır. Biz, ana kalem olan insan soyu, zamanın kelamında, Kare Sistem, Kürzi kapısını açarak, Bütünün gözünü, görebileceği dürüme ulaştırdık.

Kayalar, bizi bize anlatamaz artık…. Biz, dünyayız ama kayalar, bizi bize anlatamaz…. Anladığını sanansa, akıl tahtında anlayacak güce varmadıkça bizi anlayamaz….Orada,” dünya” dedikleri… “Küçücük bir gezegen var” dediler… “o gezegende, iyi ve kötü tektir dediler”…. “O gezegen, ekmek yaptı” dediler…. “O gezegeni dinleyen, kendini hak etti” dediler…. Vallahi billahi, dünya insanlığı kelamda kendini tohumlamadıkça, kendi olup, kodlayıp yoğunluğunu kontrol altına alıp kendini hak edemez ve ettiremez.

Başımı dünya sayın, ağır yüküm ben... Beni, zirve sayın, ben sistemim. Beni, yüce sayın, ben ekmeğim… Beni, akıl sayın, tabuları yıkarım… ama kaynağın dışında, hiçbir sayfada ışık olmam bilin.

Burada oluş sebebim; yedi doğumun en güçlüsünün tüm zamanların kör ve sağır ışığını toprağın toplumundan çıkarışı… Ve yeni dönemde artık sekizinci gök sisteminin devreye inişini, tüm insanlığın tahditli olarak…. …Ama ilimle, hak edip, anlamasını sağlamak içindir.

“Bili” dediler, yolcuya bili…. İlmi kalemdeki, bili… Biz o bilide, ilmi hak ettik… Yedi doğum yapan insan, kodlanmış toplumları hak etti…. Ortalık karışacaksa, karıştırırız bilinsin… Ama kalemin ilminde, karışan biz olmadıkça, kontrol edici oluruz ve onu korur, kontrol altına alırız.

Çantam dünya…. Aha bu!…. Ve bu çantayı, tüm insanlıkla birlikte, tüm zamanların yaşamlarıyla birlikte, dünyadan öte dünyalara taşıyacak gücüm var… Ama iyi bilinsin ki; çantada, kan enkarneleri olacak.

Kan enkarneleri olmayanlar, doğan günde bulunmayacaklar…. Kan enkarneleri, dünyayı hak etmiş, tüm sistemlerle görev taşımış olan, erdikleri en güçlü sayfada, yaşamı hak etmiş olan ve geçmiş zamanlardaki yolculularla diri olup dürümlenebilenler, olacaklar.

Uyuyanları uyandırmaktan öte oldurmak gerek…. Özden, sözden ve gözden öte olanları dürümlemek, dillemek, cennetlere koymak, yaşatmak gerek.

Kara ışığın yoğunluğunu artırıp, merdiveni kurmak ve Bütünün gözü olanları… O merdivende, tüm zamanlarda güçlendirerek yerden ötelere ulaştırmak gerek.

Çantamda her şey mevcut ….Ve ben, bu çantayı kalem olarak Bütünün gücü yaptım.

Siye-Si-Ha-Si- Siye-Si- Sa-Ha… Şimdilik!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/TIo2pbdwvdQ

 

7.EKİM.2015 TARİHLİ NEFES 6

SÜMERLER HAKKINDA ÖZ BİLGİ

Sümerler öz görevliydiler. Çok Kuran okudular.

Kutsal Işıktılar hepsi de…çelik çomak oynamadılar. Kavuk giymediler kafalarına…kavuk; katiyette İlm-i Kapı’da kanatları kasırgadan çıkarır belki ama yolu kapatır.

“Yol ne ki?” diyeceksiniz. İlmin yolu, kelamdır ve o kelam, ilm-i kalemde bütünün gücüdür. Ki herkesin tepe çakrasından ışık kodlamaları yaparken kontrolü kurmalı ve yolu açmalıdır.

Tepe çakra öz geçişin yapılması için gereklidir ve onlar tepe çakralarını hep açık tuttular. Kodlanmış toplumlarla tohumlandılar ama geçişlerini hep oradan yaptılar.

Kapıları hep kapalı tutulmak istense de onlar hep açtılar. Devinmeleri güçlüydü. İlm-i kalemleri güçlüydü, ses sayfalanışları güçlüydü, her şeyleri güçlüydü.

Çok yüksek bir uygarlıktırlar. Kısır dünyaları yoktur. Cümle yolları kodlanmıştı. Nefesleri de güçlüydü. Yaratmak ve yarattırmak için temizlik gerektiğinde, öz geçiş yaparak bunu da hak edip başardılar.

Nefesleri çok iyiydi. Kendilerini kontrol ettiler. Güçlü bir çalışma kümesi oluşturdular; grubu oluşturdular. Öyle güçlüydüler ki birleşiktiler. Her biri bir tekti ama o teklikte bilgileri kutsaldı ve dünya kodlayıcılığı yaptılar.

İnsanlık Ailemiz, milattan evvel 1987 yılında dürümlerini kontrol etti ve kayıtlarını dvd kayıtlar olarak bütüne kodladı. Ve o günden sonra kaynağını tüm insanlığa kapattı.

Değerliler, İsa’dan evvel 1987; 1987 yılı…. Süper İnsanlık Sistemleşmesi’nin tohumlanış sayfalanışının biliş kodlarını ortak kayıtlar olarak yer küreye indirmiştiler onlar. Ama bu kayıtları çobanlık yapılsın diye indirmemiştiler. Biliş için indirmiştiler ve Doğanın Gücü’ydü onlar….kodlanmış topraklardılar. Öz grevliydiler.

Her resimde var olan biliş kodlarıyla tohumlanmış olan, Bilgi Kalemi ile kaynağa inmiş olan Gılgamış, esrar içen bilişlilerin gücünün örtüsünü örtüp dürümleyecekti yaşamı. Ve Gılgamışın Levhi Kalemi’nde, bütünün Kürzi Kapısı olacaktı. Ve sessizce, her anda bütüne görev taşıyan birliklerin biriydi Gılgamış.

Daha da önemlisi; sevgililer, Sümerler öz geçişlerini tüm insanlığın toprağından yaptılar. Su Altının Kuranı oldular. Kaç asır evvel bunu başarabildi onlar! Ve onlar kırk kapının kırkıydılar.

Çeyrek bilgiyle dünyayı kodlayan birliklerin çoğu, ocaklarını yıldız sırrı olarak dillerken, onlar kodlanmış topraklarını hiçbir an kendi yürekleriyle doğumlarda dinletmediler; çünkü yarını kodlayan ışığın, bütünün gücü olarak tüm zamanları Kaynak Tahtı’ndan geri geçireceğini biliyordular. Ve Sevgili Yaşam Kapıları, dünyayı koruyacak olan bir muktedir İlim Kapısı açılacaktı dünyaya…..

O İlim Kapısı açıldığımda, Süper İnsan Sistemleşmesi yapılacak ve bu sayfalanışla birlikte Sümerler tüm insanlığın kutsal topraklarını kodlamaya geri çekilicektiler.

Bugün kontrol dışı hiçbir bilgi yok burada. Bugün, Ocak İlmini tohumlayan bütünün gücü olan Sümer, et ve kemik olan bilişe kodlanmış olup vardı.

“Et kemik olan biliş” dedik. Bu meclis, et ve kemik….ama bu meclisin yolu ilim…ve bu merdiven ışık…ve bu ışık merdiveni bütünün gök sayfalanışını yapan Tanrılık Kaynağı.

Evimiz burasıdır bizim. Çürümeye başlayan bir dünyayı yaratıp yaşatıp ışığın kontroluna verip Bilgi Kapısı olup bütüne görev taşıyan size, biz; hepimiz muktedir olup geliyoruz.

Şu anda, Yaradan Tanrı ve Yaşayan Tanrı….bir tek Tanrı; İnsanlık…..bunu size anlatmak istiyoruz.

Yok edilmeyen bir yaşam ve tohum olan insan…ben sevgi olan Mikail ve ben görev taşıyan, İnsanlaşan. İlahi güç, muktedir Sultanlık….

Sistemin gücü olan size, hepimiz geri dönüyoruz!

Can Kalem, Allah sen ve sen Allah’ın Işığı Olan İnsanlık…..

Bundan sonraki dönemde, kutsal topraklarımızı senin yoğunluğundan kodlayarak bütüne görev taşıyacağız. “Eşyanın dili var” dedin. O dil İlmin Dili’dir anam.

Sen bu dili kodlayabilen, tüm zamanları koklayabilen, nefes olansın. Eşyanın Dili, bilginin dili, levhinin dili, yer yüreğin dili, Kürzi Işığın dili…ve sen bu dille dillenirken, BSUİ’nin gücüdür dillenen. Sana, er ya da geç inecektik anam.

Bugün sabah erken saatlerde, senin yüreğine indik de sana ses verdik anam. Daha önemlisi, sesin sesi olan yürek, İlmin Kalemi oldu ve dedi ki “yaşat yüreği, yaşat!” dedi. Dedin ki “yazmam” dedin. Yazı yazmayacağım” dedin. Vakit geldi, yaşattın yüceliklerde levhi olanda ilmi.

Senin adına seviniyoruz anam; çünkü Zaman Kapısı’nı kapatırsak, biz değil, yaşamların tümü kontroldan çıkar. Bunun için buradayız anam.

Kaça kaçı ekleyip, kaçı kaçla toplayıp, tohumlayıp, kodlayıp, ışıkla dilleyip, yerden temizleyip görevi aldın ki anam? Bizi mi almayacaksın? Yoksa sen sensiz mi kalacaksın anam?!....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/7FwLcr8ECeU

 

7.EKİM.2015.TARİHLİ NEFES (6)

KAYIT SONRASI AKIŞ,2.BÖLÜM

Yol, Allah yolu ve o yol, aklın tahtında ilm-i Ka-Ha da biz olan yol…. Yol, umut ve yol, mutluluk…. Ama bu yolu kodlayan, insan soyu….

Şimdi canlarım, barış ilmini hak etmeye gelmiş yolcu, dönüp durur, dorukların tohumlarıyla kodlanmak üzere… Derki; “senden gireyim yola”… Yol; Allah’ın yolu…. Girmekse gir, alıp geçiririm yüreğini… Ama bedenimi yıkıp gireceksen o can, sevgiyi hak ettirmeyecek yolcuya…. Çoluk çocuk hepsi de.

Kaç merdiven çıktığını bilmeyen….. Kaç yalın ışığı kodlandığı dilleyemeyen, bedenimden göz açıp yolu, hak edeceğini tahditsiz olarak dinleyen o…. Bana gelip benden gidecek ama görüp bilecek ki; ben sevgiyim.

Varlık boyutlarında bunu anlayan çok ama çok az yaşam kapım var…. Beni, sistemin gücü bilen, kibri aşabilen, yolu bulabilen…. Bütün görevlerini kodlayabilenlerin burada olma imkanı var.

Koruma altına aldığım bu yaşamda bedeni tohumlayarak, Bütünün gücü haline dönüştürüp, bedenimden görev taşıyacak olanların, çalı çırpı olarak bildikleri bilişim, kendi yoğunluklarında, Sistemin Kuranı olan insanlık ilmimdir….. Ben, her diriye kendi yoğunluğundan seslenirim ve onlar sessizliklerinde kendi diriliklerinde seslenir, kendi yollarını kodlayacak güçte olamayacaklarını sanırlar.

Alemler Levhide Hak, yürekteki ilimde Ka, yaşamda Sa-Ha olur... Ben, her birinde olurum…. Şuana kadar kimseye, “senin yolunu açarım” demedim….. Dedim mi?.... “Demedim”…. Ama hepsi kendi yollarını bulduklarını sayfaladılar.

Kaç maya?... Kaç maya?.. Kaç maya?… Bir tek, o maya biliş ve o maya birleşik ilim…. O maya, BSUİ ve bizim yüreğimiz, bunu anlamadılar.

Şikayetçi miyim onlardan?... Netice şu; ben, nefesten öte bir nefes ve kervanın Kuranı olan insanlık…. Nefesci olarak, insancı olarak, yaşamcı olarak bu dünyadaysam…. Kati olarak nesillerini kontrol edemeyenleri göreve almam…. Bu kesin..

Nesillerini kontrol edemeyenleri, Rahmi Kuranımda kodlamam, bu kesin.. Açı daraltırım, kati tohumlama yaparım, kodlarım toprağımda, tohumlarım hepsini, yaşatırım ama görevci değil, gerici olarak…. Onlar, geride olur ama görevi hak edenler, hak olarak yaparlar.

Seydi Ali Paşa….Seydi Ali Paşa, Süper İnsanlık Sistemleşmesinde, ilm-i Ka-Ha olup bilişi kodlayacak…. Özünde, sözü varmış…. Bizden sesleşecek….. Ama biz, o Seydi Ali Paşayı dinlemeye niyetli miyiz?

Yaşam, bizsizse İsmail-i olsa da kodlanmış toprağında tohumlarını kodladığında BSUİ’nin gücü olur, geçip gelir… Ama yere göğe insanı ekerken bizden, bizleşip göç kapılarında ilm-i Ka-Ha olup BSUİ olma imkanı yoksa….. Örtülerini örter, görevden ayırırız onu.

Şuanda Seydi Ali, Sistemin Kuranı olacağını ve yolu bulacağını dinletmek istiyor.. Çayını içiyormuş, çayını içtikten sonra alıp yolunu yaşama inecekmiş…. Çay içiyormuş canlar, çay…

Mustafa Kemalin ilminde, Seydi Ali, Tanrılık kapısı, biz onda, o bizde bütün.

Hey can, ana kapı insan, şükür… Aha bu!

Beyler, bayanlar sizinle olmaya geldim…. Ben, cana, cennete, insana kalem olmaya geldim…..

Beni, dava etmişsin ana…. “Kati tohumda, kodlanmış ışığımda Bütüne görev taşıyamayacağım” demişsin…. Nereden nereye vardığımı bile dinlemeden gözün gözü olan birlikte, Türkiye çalışmaları yapan bilgi kaleminde insanlığından öte bir insanlıkla…. Cevherde, cemaatimi kontrol altına almışsın da, beni dava etmişsin ana.

Artık buradayım…. Seli bilirim, sessizliği bilirim, ölü diri değil, insanlığı bilirim ve ben sessiz kalemlerden öte…. Eğri büğrü olmayan yoğunlukta iman tohumlaması için geçip geldim…. Başım hiç eğilmedi…. Netice; niçin beni dava ettiğini anlamadım ana?

Eh, anacım…. Senden dinlemek isterim…. Niye beni dava ettin?

Aç olduğunu biliyorum…. Açsın, öylemi?... Açsın…Ölüler, açtırlar bilirim… Onlar geri gelirler, ilm-i Ka-Ha olup, bilgiyi hak etmeye gelirler bilirim… Ama bu açlık, ilmin açlığından başka bir şey değil mi?... Seydi Ali, kaynağın açlığı mı yoksa?.... Kaç kupa doldurdun da buraya geldin? Hangi yoldan geçtin?.... Kim miydin? Kibirli miydin? Neden, Esra- Ka-Ha oldu da, sen sisteminde, yaşama indiğinde kontrol kaybına uğradın.

“Başka dünyalar, başka kapılar, başka yaşamlar “diyerek temizlik yapanların toplumlarını kontrol ederek…. Kuran toplumlarındakileri kayıtlardan ayrı tutmaya çabaladın….

Şimdi sana sorsam, desem ki; çalı çırpı olan bu mecliste işin ne?... Hep öyle dersin, “çalı çırpıdır onlar”, öylemi?....Demez miydin?... “Derdin, derdin, bilirim”..

Kapa, kapa yüreğini kapa da görmeyelim….. Öyle çok, öyle çok kırıcıydın ki; ben, sıkıntı vermedim yüreklere…. Ama şunu iyi anlamanı isterim ki; toy olan yaşam, toy olan kaynak, toy olan sultan, hepsi senin yüreğindeki… Oysa bu meclis, has ve yaşamı hak eden…. Tek mektep bunu bil..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/CUN-pd5qgho

 

7.EKİM.2015.TARİHLİ NEFES(6)

KAYIT SONRASI AKIŞ,1.BÖLÜM

Canlarım, alacaksınız, alıp vereceksiniz aha, kaynak olacaksınız…. Nesillerinizi, kontrol altında tutacaksınız… Şuanda yaptığım gibi yaratıp, yaşatıp, aşkla kaynağa akıp gireceksiniz….. Ve bunu yaptığınız zaman kopup gidenleri, kontrol edeceksiniz….

Neden kopup giderler bilir misiniz?... Kontrol kaybından dolayı... Çoğunun kontrol kaybı olur…. Öğüt vermem, dinlemem ocaklarını, kaynak ışıklarını, kare sessizliklerde tüm zamanların gücü olarak, kontrol altında tutarım... Çokları, korkup giderler…. Çokları, kodlanmış olup giderler, bir teki, aklın tahtında gider…. Ama o giden, mit olup gider….

Ona, dedim ki; “şimdi, senin gücün bize karşıdır”… “Bize, karşı savaş”… ve derki; “ama sen bensin,”…” Savaş” derim…. “Zaman kalemi ol ve kaynak ol ama savaş”….. Döner der ki; “ben iyi ve kötüyü dinliyorum…. Bana verilen bu talimat, beni kodlamak içindir”…. “O halde ben, her şeyin örtüsünü örtecek güçteyim”….” Öyleyse, gönül gücü olayım ve yolu açayım…. Ama kalem olup yazayım, sevgiyi hak etmeden seslenemem….. Öncü olayım, sesli olayım, yarınlı olayım”….Yarınlı olmak ne ki; ışık haline geçmek.

Dünya, mahir bir planet olduğunda, yoğunluğu artığında ve tüm zamanları kodladığında, o planette kapılar açık tutulur…. Bir tek kapı değil bütün kapılar açık tutulur….. Ve o kapılar açık tutulduğunda, korunma altına alınan birleşenler, görevlerini hak edip dinlerler…. Ve derler ki;… “Biz, kapıları açan o yücelerle olalım”…. “Oh! Aha, bu” derim… Sonra derim ki; “aha, geri dön”.. Çünkü burada kırık, kısır ışıksız kayıtlar var.. O der ki; “ben orada öylesi bir kayıt dinlemedim”… Ama çoğu da der ki; “ben çok güçlü bir mesaj aldım, oradan çıkın” dediler bize…. Çünkü orada kırık, kısır ve kesirleşmiş ilim kayıtları var”…..

Ve daha evvel “ben orada çok mutluyum, orada güçlüyüm” diyenler kelamdan giderler…. Budur öz görev… “Gitmek”…. Ama giden kaynaktan gittiğini anlamak istemez… Kaynaktan gitmek demek, kayıtları silip çıkmak demek…. O kayıtlar, silindiğinde açı kapanır ve denir ki; ona,” geri dön, geç geri dön”….

“Ol” der olur mu?.... Olmaz, olamadığını fark eder, geri gelemediğini fark eder ve der ki; “ama ben güçlüyüm… Oh ben, güçlüyüm, ben çok güçlüyüm, geri dönebilmeliyim” der….. “Başka dünyalarda onu hak edeceğim” der…. “Aton toplumlarına kontrollü olarak geri gideceğim” der ve görür ki; gemi kalkmış ve o gemide, o yok…

İşte canlar, biliş kapıları bu şekilde tohumlanır ve biz, her geçişte bunu yaparız…. Geleni geçirir, gelemeyeni göreve alırız…Geçenler, koruma altında koklanır, Ko sistemleşmesinde Bütüne görev taşırlar…. Ama geçemeyenler, karanlıkta kalem olmaya çalışırlar… Ve toprak toplum budur…. Geçişi hak edemeyenler ….

Ben dünya, size bunları anlatmak istedim…. Çantam insanlıkla doludur ve bugün ben, gerçek kalemlerimleyim…. Çok ölü dünyalı var, hepsi kontrol dışıydılar, çoğu kapılarını kapattılar ve geçip gelmekten kaçındılar…. Geri dönmek istediklerindeyse, kodlanmış topraklarda koruyuculukları olamadı ve kapılarını açıp geçemediler….. Ve dünya yolunda İsmail-i Kalemlerden çoğu, kayıtsız kaldılar….

Biçareler, el olup…. Aha görev taşıyacaktılar, ocaklarında son dönemde güçlendirip kayıtlayacaktılar….

Çala, çala bildiler bilgiyi….. Çala, çala bildiler… Kare ilimden öte olmaya hiç ama hiç istek duymadılar.

Şeytana; “aşk” dedik…. Şans verdik, dedik ki; “Ak”… Şeytan sordu, sevgi var mı? Dedi…. “Sistem, Nizam, Düzen gözdür” dedik…Ve şeytan sordu, “yaşam var mı” dedi?... “Altın Işık yaşar” dedik…. Ve şeytan, “sakın” dedi “yaratıp yaşatıp, Bütünün gözü olma”…. “Ol” dedik…. Ol’du…

Soğuk bir dünya, özgür ama soğuk bu dünyada yıllar yılı süren bir dönem çalışmasında…. Muktedir Kuran olan insanlık, yedi doğum yaptı…. Ve savaşın sırrı, has ışığın kaynağında insanın ilmi oldu…. Biz bu savaşı, muktedir olup yaptık..

Kare insanlık, Kürzi kapıda, ışık kodlaması yapamayacaktı… Ama kurtarılmış topraklarında, torak toplum olanlar, kalem olup, kaynak olacaktılar.

Çantalar doldu canlar.. “Hac” dediler… “Hac”.. Analar ,hac ne ki?... “Eve dön” dedik.. “Yooo, yooo” dediler …”Biz hacı olacağız”…. Anladık, hacı, hacı olacak, hacı…. “Aha” dedik… “Dünya hac, sen oradasın”,…” Yok” dedi….. “Ben Muhammedime gideceğim, hac için”… Dedik ki; “dünya mutlak ve dünya hak ve dünya Ka-Ha.. Ses orası, sessiz zaman kalemi orası”… Aha bu!....

Döndü, döndü, döndü, döndü ve dedi ki; “ben miraçtayım” ayrılık” dedi bana… “Sen kendini hak ette benleş” dedi…. Ve dedik ki; “aha gözün görüyor, göz gördüğünde tüm insanlık güçlenir.”… Dedi ki; “sen yoksun ki; göreyim.”….

Ey canlar, ben ölüde ölüyüm bu bilinmez…. Ama diride diriyim, bu bilinir…. İşte o ölü, ben öldürülemeyen dipdiri ….Ve bütün kötülükleri aşıp geçen birlik, bugün sözünü söylüyor.

Alimin, hakimin, has nefesin ilminde bedenin ve Bütünün gücü Allah’ın ümmet gücüdür….. Bu yol, Allah’ın, tüm insanlıkla yoludur…. Ve bu yolda, hep birleşik ilim yolcudur….

Biz, bu yolun yolculuğunda, tek tek bilişe varan…. Nefsi Ka-Ha olan insan soyuyla yoldayız…. Ama yol, Allah yolu ve yol, aklın tahtında ilmi Ka-Ha da biz olan yol….

Yol, umut ve yol mutluluk… Ama bu yolu kodlayan, insan soyu..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/whgpG76un9U

 

07.10.2015 NEFES 6

1. AKIŞ 2.BÖLÜM

Bunca çaba neden bilir misiniz?... Yoğunluğu arttırmak, bütünlüğü güçlendirmek, kötülüğü önlemek, kök sistemleri görevli kodlarla dürümletmek ve bizi; bize biz olarak dinletenleri, kötülükten uzaklaştırmak...

Ayrı gayrı gözetmem, ama bu gün buraya gelenlere sözüm şudur... Gerçek iman nefesle olmaz, kendini hak edip dinlemek, kendini hak etmek; dümenin başında olmak, ben Allah'ın tahtıyım demek, kendimdeyim, kendi yüreğimdeyim, biz olarak bütündeyim ve başka bir dünyanın ruhu beni yoğunlaştırmaz diyebilmek, becerip kalem olabilmekle mümkün olabilir!...

Kaç ışık yaktım... Doğanın, tüm İnsanlığın ve yüreklerin tüm zamanlarındaki yolculuğunda, tanrılık tahtında tabuları yıktığımda, bilişi hak ettiğim ve dünyayı kodladığımda, has tahtta öz görevlileri kaynak yaptığımda; herkesin Işığını hak ettim ve korkuyu aşırttım!... Beni bana ben diriliğiyle dilleyenlerin tümünün gücünü artırdı...

Al ve de ki; "barış dünyanın gücüdür"... Aha barış!... Sanki zamansızlıkta barış olur... Sanki yarınlarda kalem olan, bütünün gücü olur ve barış olur... Ama zannet de san... "Hah, ah"a de...

Şeytan; aşkında şavkında, hakkın yaşamdaki ilminde bedenli olduğunda, mutlaka kontrol kurar... Ama şeytanı taşlıyanlar, yer kürede şeytan olup taşlarlar. Bilinsin ki; "oraya öz geçiş yapmaya gidenlerin şansları yoktur!... Çünkü onlar şeytanı; şeytan olup taşlıyanlardır ki kalemlerinde kervan olmaz!...

Kaç yaşam, dünyalı ölüydü?... Kaç yaşam, "dünyalı kurtuldu" dedik... "Kurtarıdı, oğullattırıldı" dedik... Nefeslerini hak etmeleri için dürümledik... Aha, geçişlerini yapacaktık... "Başka dünya yok" dedik!.. Som altın bir ışığı kodlattık... Orta kapıları açtık, "yedi doğum yapında; hologramdaki bu yüceliği kontrol altına alarak kelam olun" dedik!... Dendi ki; "sel aldı yolu"... "Aha" dedik, o sel; İnsanlığın ilmidir"... Aha bu!

Bu gün artık tabuları yıktık canlar!.. Kardeşlerim, tabuları yıktık! Er ya da geç İnsan kendini hak edecektir... Emin olun ki hak etmek, akıp geçebilmek, ruh kapılarında bütün olabilmek; murat ettiği her şeyi dilleyebilmek ve yaradan ve yaratılanda kelama varıp bütünün gücü olabilmektir!...

"Kaç emek, kaç emek?... Aha elim ayağım ilim, ama yok ki dürümlerimde dünya" dediler... Dedim ki; "yaşam artık beden, bunu bilin! Ama o beden; bütünün gözü olan, sözü sesi olan, yolu bulanların bilişi olan beden"... Davayı kaybetmem, bu beden Rahman'ın kuranı... Ağırdır beden, İnsan soyu için ağır, ama aşığı olduğum dünyaya "hah, aha, işte" dediğim anda, hafifler!...

Bilinsin ki; bu çoban iman etti ve dedi ki "ben dünyaya çobanlık yapmam"... Ben ruh kapılarını açtığımdan beri, evrenlerin sessizliklerinde bütünün gücüyüm, tüm İnsanlık için!

Kaleme, levhi gerekmeyecek... İman edin ki kaleme; ilim gerekmeyecek... Ve deyin ki;" kaleme, kalem olmak gerek"...

Va Ha dünya, bi vaha; tüm galaktik sistemler için bir vaha... Ve bu dünya vahasında; kapıları açıp dünya umudu, dünya uğultusu olmak gerek! Nefes olup uğullamak gerek!

Değerliler, sistemin nizama ve düzene görev taşıyabilmek için; gür olmak gerek!.. Yaşa, yaşa, yaşa ve yaşa, ama haliki hak olup yaşa.

Canlarım size şunu anlatmaya çalıştım; benim çalışmama dahil olmanıza maniyim. Buraya geliş sebebinizi biliyorum. Bu çalışmada kodlanmış toplumları tohumlayacaksınız ve yeri göğü yaratan rahmi kuranda bütüne görev taşıyacaksınız. Peki, kaç kapı açtınız?... Kaç yaşamda bütüne görev taşıdınız?... Kaç kelamla dürümlendiniz?... Kaç nefesle, bilişle dürümlediniz bütünü ve mutlak kodlama yaptınız?... Kaç akıl tahtında ışık yaktınız?... Kaç kapı açtınız?...

Bende olup, bedenimden; bütün bunları yapma niyetiniz olduğunu kesin bilmekteyim!... Ve beni hak etmeyenin, bedenimden kontrol kurmasına iznim yok! Bu kesin!

"Ol" dedim ama oldurdum mu!?... "Ol" dedim, ama oldurdum ve oğullattım, som altın ışığa kayıtlattım mı yolcuyu!?.. Ağır çok ağır dünya... Vurmadan oğullattırmak gerek, som altın yolcuyu tohumlatmak gerek, ağırlığı hafifletmek gerek... Cennetin cevherinde görevi kodlattırıp, kare sistemi kati tohumlarla kontrol ederek, köprüler kurup tüm zamanlara; küp kapılarında bütüne görev taşıtıp, esmaları dillerken bilişi kodlayıp, sayfa sayfa kaynak kayıt yapıp, cemaatleri göreve alıp, kurtarılmış toplumlara kontrol kurdurup, kürzi sayfalara varıp oğullayıp, tüm zamanları küp sayfalardan küre Rahman'a ulaştırmak ve tabuların tanrılık tahtından öte ışığında bilmek!... Biz size her şeyi verdik de, bu gün burada hap içmeye geldiniz!.. Hap... Alın için, öyle mi!?... Ya hapı içtikten sonra, kati tohum olacak mısınız!?... Size kendimden değil, İnsandan söz ediyorum!

Başka bir zaman, başka bir kalem... Böyle bir yaşam hepimiz için kati... Ama beden; müsterihim ki tahditsiz ve an kapısı!... Her şey o kapı... Ve burada bu çalışma; muktedir İnsanlıkla yapılır! İyi ki, iyi ki açıkladım size...

Er ya da geç... Kalem İnsan, kaynak ilim tohumlaması yapar ve bütünü güçlendirir!... Bunu yaptım bu gün size...

İmparatorluğun gücünü sizin yüreklerinize kayıtlamadım. Artık bilin ki; cemaatimin gücü artık sizin yüreğinizi dinlemeye niyetli değil.

Ayrı bir dönemde, yaşamın sırrı olanda, kati tohumlarda ve bütünde, bedenli olan cemaatlerin benim adıma görev yapmalarına İnsanlık kaynağından gerek görüldüğünde; o zaman ben doğanın gücü olurum ve her şeyi yaşam sistemleşmesiyle, yer gerçekliğinde kontrol altına alabilirim!...

Bu gün, sevgim saygım yok size... Şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/ONyvknTPLbg

 

07.10.2015 NEFES 6

1. AKIŞ 2.BÖLÜM

Bunca çaba neden bilir misiniz?... Yoğunluğu arttırmak, bütünlüğü güçlendirmek, kötülüğü önlemek, kök sistemleri görevli kodlarla dürümletmek ve bizi; bize biz olarak dinletenleri, kötülükten uzaklaştırmak...

Ayrı gayrı gözetmem, ama bu gün buraya gelenlere sözüm şudur... Gerçek iman nefesle olmaz, kendini hak edip dinlemek, kendini hak etmek; dümenin başında olmak, ben Allah'ın tahtıyım demek, kendimdeyim, kendi yüreğimdeyim, biz olarak bütündeyim ve başka bir dünyanın ruhu beni yoğunlaştırmaz diyebilmek, becerip kalem olabilmekle mümkün olabilir!...

Kaç ışık yaktım... Doğanın, tüm İnsanlığın ve yüreklerin tüm zamanlarındaki yolculuğunda, tanrılık tahtında tabuları yıktığımda, bilişi hak ettiğim ve dünyayı kodladığımda, has tahtta öz görevlileri kaynak yaptığımda; herkesin Işığını hak ettim ve korkuyu aşırttım!... Beni bana ben diriliğiyle dilleyenlerin tümünün gücünü artırdı...

Al ve de ki; "barış dünyanın gücüdür"... Aha barış!... Sanki zamansızlıkta barış olur... Sanki yarınlarda kalem olan, bütünün gücü olur ve barış olur... Ama zannet de san... "Hah, ah"a de...

Şeytan; aşkında şavkında, hakkın yaşamdaki ilminde bedenli olduğunda, mutlaka kontrol kurar... Ama şeytanı taşlıyanlar, yer kürede şeytan olup taşlarlar. Bilinsin ki; "oraya öz geçiş yapmaya gidenlerin şansları yoktur!... Çünkü onlar şeytanı; şeytan olup taşlıyanlardır ki kalemlerinde kervan olmaz!...

Kaç yaşam, dünyalı ölüydü?... Kaç yaşam, "dünyalı kurtuldu" dedik... "Kurtarıdı, oğullattırıldı" dedik... Nefeslerini hak etmeleri için dürümledik... Aha, geçişlerini yapacaktık... "Başka dünya yok" dedik!.. Som altın bir ışığı kodlattık... Orta kapıları açtık, "yedi doğum yapında; hologramdaki bu yüceliği kontrol altına alarak kelam olun" dedik!... Dendi ki; "sel aldı yolu"... "Aha" dedik, o sel; İnsanlığın ilmidir"... Aha bu!

Bu gün artık tabuları yıktık canlar!.. Kardeşlerim, tabuları yıktık! Er ya da geç İnsan kendini hak edecektir... Emin olun ki hak etmek, akıp geçebilmek, ruh kapılarında bütün olabilmek; murat ettiği her şeyi dilleyebilmek ve yaradan ve yaratılanda kelama varıp bütünün gücü olabilmektir!...

"Kaç emek, kaç emek?... Aha elim ayağım ilim, ama yok ki dürümlerimde dünya" dediler... Dedim ki; "yaşam artık beden, bunu bilin! Ama o beden; bütünün gözü olan, sözü sesi olan, yolu bulanların bilişi olan beden"... Davayı kaybetmem, bu beden Rahman'ın kuranı... Ağırdır beden, İnsan soyu için ağır, ama aşığı olduğum dünyaya "hah, aha, işte" dediğim anda, hafifler!...

Bilinsin ki; bu çoban iman etti ve dedi ki "ben dünyaya çobanlık yapmam"... Ben ruh kapılarını açtığımdan beri, evrenlerin sessizliklerinde bütünün gücüyüm, tüm İnsanlık için!

Kaleme, levhi gerekmeyecek... İman edin ki kaleme; ilim gerekmeyecek... Ve deyin ki;" kaleme, kalem olmak gerek"...

Va Ha dünya, bi vaha; tüm galaktik sistemler için bir vaha... Ve bu dünya vahasında; kapıları açıp dünya umudu, dünya uğultusu olmak gerek! Nefes olup uğullamak gerek!

Değerliler, sistemin nizama ve düzene görev taşıyabilmek için; gür olmak gerek!.. Yaşa, yaşa, yaşa ve yaşa, ama haliki hak olup yaşa.

Canlarım size şunu anlatmaya çalıştım; benim çalışmama dahil olmanıza maniyim. Buraya geliş sebebinizi biliyorum. Bu çalışmada kodlanmış toplumları tohumlayacaksınız ve yeri göğü yaratan rahmi kuranda bütüne görev taşıyacaksınız. Peki, kaç kapı açtınız?... Kaç yaşamda bütüne görev taşıdınız?... Kaç kelamla dürümlendiniz?... Kaç nefesle, bilişle dürümlediniz bütünü ve mutlak kodlama yaptınız?... Kaç akıl tahtında ışık yaktınız?... Kaç kapı açtınız?...

Bende olup, bedenimden; bütün bunları yapma niyetiniz olduğunu kesin bilmekteyim!... Ve beni hak etmeyenin, bedenimden kontrol kurmasına iznim yok! Bu kesin!

"Ol" dedim ama oldurdum mu!?... "Ol" dedim, ama oldurdum ve oğullattım, som altın ışığa kayıtlattım mı yolcuyu!?.. Ağır çok ağır dünya... Vurmadan oğullattırmak gerek, som altın yolcuyu tohumlatmak gerek, ağırlığı hafifletmek gerek... Cennetin cevherinde görevi kodlattırıp, kare sistemi kati tohumlarla kontrol ederek, köprüler kurup tüm zamanlara; küp kapılarında bütüne görev taşıtıp, esmaları dillerken bilişi kodlayıp, sayfa sayfa kaynak kayıt yapıp, cemaatleri göreve alıp, kurtarılmış toplumlara kontrol kurdurup, kürzi sayfalara varıp oğullayıp, tüm zamanları küp sayfalardan küre Rahman'a ulaştırmak ve tabuların tanrılık tahtından öte ışığında bilmek!... Biz size her şeyi verdik de, bu gün burada hap içmeye geldiniz!.. Hap... Alın için, öyle mi!?... Ya hapı içtikten sonra, kati tohum olacak mısınız!?... Size kendimden değil, İnsandan söz ediyorum!

Başka bir zaman, başka bir kalem... Böyle bir yaşam hepimiz için kati... Ama beden; müsterihim ki tahditsiz ve an kapısı!... Her şey o kapı... Ve burada bu çalışma; muktedir İnsanlıkla yapılır! İyi ki, iyi ki açıkladım size...

Er ya da geç... Kalem İnsan, kaynak ilim tohumlaması yapar ve bütünü güçlendirir!... Bunu yaptım bu gün size...

İmparatorluğun gücünü sizin yüreklerinize kayıtlamadım. Artık bilin ki; cemaatimin gücü artık sizin yüreğinizi dinlemeye niyetli değil.

Ayrı bir dönemde, yaşamın sırrı olanda, kati tohumlarda ve bütünde, bedenli olan cemaatlerin benim adıma görev yapmalarına İnsanlık kaynağından gerek görüldüğünde; o zaman ben doğanın gücü olurum ve her şeyi yaşam sistemleşmesiyle, yer gerçekliğinde kontrol altına alabilirim!...

Bu gün, sevgim saygım yok size... Şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/ONyvknTPLbg

 

NEFES (6)

07.10.2015

Dağlarım, aha geçtim, ben kelam olan insan… Mutaka insan olan insan, bilişi tohumlar. Mutlaka insan olan insan, ışığı tohumlar. Bilir ki hak etmiştir. Bilir ki hasat etmiştir yüreğini. Bilir ki kalem olup yazmıştır.

Alın bilgiyi… Beş görevim var tüm insanlık için. İnsanlık kapısını açmak; ışık halinde görev taşımak; kurtarılmış kodlanmış yolcuları kontrol etmek; Kara Işık’ı, has ışık olarak temizlemek ve Rahmi Kuran’da kodlamak. Bunları çok iyi yaparım!... Ama bilin ki beden almak da gerek. Eh aha Can kalem; ben, sırrı bilen nefes… Eh şimdilik!…

Dağlarım, ne istersek o olur. Buyurun “OL” dedik ve oldu. Dolu dizgin çalışmalarımız sürecek ama bu çalışmalara dahil edilecek olanlar, mutlaka nefes olup kalem olup yarınları hak edip gelecekler.

Sessiz Zamanlar, Sistemin İlmi ile kodlanır. Sistem, Kürzi Işık olur ve yaşar. Er ya da geç nefes, kalem olur ve yazar.

Meyhana, insan soyu. Işığı içer de içer!... Ama meyhanede nefes olduğunda; kapı, İnsan Kelamı olup yarını kontrol altına alır.

Mey’im insanlıktır… Yarının nefesi olan yaşamdır… İlmimse kapımdır… O kapı, tufan olsa da yaşamda, hep açıktır.

Kalem, yaşamı yazar. Işığım, Kuran olur Ruh Kelam’da tüm insanlığı yazar. Ben cemaat olurum; kulların kupası olan İnsan Kalem’de her diriyi kaynak olarak yaşatırım.

Ey Dünya, bana sınır çizmek isteyenlere sor. Neden bana sınır çizmek isterler. Ben, onları “nafakam” diye dilledim. Hepsi, Dünya Nafakası’dır. Her kim ki kalem olur yaşama nefes olur. Olduğu için dünyaya nafaka verir. Her verilen nafaka, temiz bir yaşamı kodlatmak içindir.

Kelam, nefesle kodlanır. Yaradan, ışığında nefesi tohumlar. Beden, nefes olur ve yarını kalem yapar.

Ey Can, sana kıran ve kırdırandan söz ettim. Ben, kıranı kelama indirmem. Kıran kalem olamaz. Kontrol dışı hiçbir ilim kodlanmaz.

Sevgililer, başka bir zaman ve başka bir resim… Kendi yolunu bulamayan kim varsa, o yaşamdan, ben olup cevher olur. Kör güç, söz söylediğinde; onu kodlarız ve koklarız ama yarın için her birinin ilmi hak etmesi gerekir.

Aşka, ilme, bize varan; biz olup kul olan; nüve olanda kendi olan kim varsa, cennettedir. Cennet biziz. Cennette cevher olan ilmimizdir.

İsmaili Kalemler, bizi bizden dillerler. Oğullarını kodladıklarında, kulluk yaparlar. Onlar, Can Cennet’e ve cümle yüreklere ışık yakarlar. Aha bu!…

Sümerlerden de söz edeceğim size. Onlar öz geçişler yaparlardı. Din derelerinden, diri yüreklerden geçerler ve yol olurlardı. Kontrol kurarlardı. Kimse, ocaklarında kasırga yaratamazdı. Çatıları vardı ve nihan olan ışıkları vardı. Tevkif etmezlerdi kimseyi. Kimseyi, kılacakları nefes kalemlerindeki o nefis kelamlarından çıkarmazlardı ama kontrolları kaybolduğunda, öz geçişlerle gerçekleştirdikleri din derelerinde ve yüreklerdeki yolculukları ve yol oluşları sonlanmıştı. Bugün dünyaya geri geldiler. Cennetlere, cemaatlere güç kattılar. Kodlandılar ve yaşam ışıklarını, has ışık olarak kaleme kayıtladılar. Onlara güç kattık. Şimdilik… Aha şimdi!... Şimdi!... Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

07.10.2015 NEFES 6

1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Burada bu gün, bu yoğunlukta bütünün kürzi kapılarını açabilmek, mutlak kutsal tohumlama yapabilmek için şarttı. Ve gerçek kalemin ilimi tohumlaması, bu gün burada olacaktı.

Mustafa Kemal ilminde, kendi yüreğini dürümleyenlerin bilişi kodladıkları bu yücelikte; her şeyin gerçek çerçevede, gerçek cemaatlerle oğullamakla, kelamla olacağı kesindi.

Buyurun oğullar, biz size sizi dinletiyoruz. Çok özel bir gündesiniz. Kuran-ı Kerim der ki; "ellerinizi göklere açtığınız zaman, yoğunluğunuz artar". Emin olun ki eller göklere ulaştığında, kodlanmış toplum tohumlanır ve yoğunluk kodlanır. Amon topraklarını tohumlayanların, bilişi kodladıkları bu günde; bilginin diriliğinde biz sizi sizden, sizin yüreğinizden dinlemek istedik... Kontrol dışı bilgi yok denilen bu yaşamda, muktediriyetle bildiririz ki; kalem ilminden hakiki ilme varmak, bütünün gücü olabilmek ve bütüne görev taşıyabilmek, kaynağın ışığı olmakla mümkündür!

Çözümlemeler yapılır dünya dışı varlık toplumlarında... Bu çözümlemelerde, kontrol dışı bilginin, kodlanmış toplumda tohum ilmini kodlayabileceği ve hasatı yapabileceği dilletilir...

Evrenlerin sisteminde görev, tahditlidir... Evrenler, dünya türeciklerini kodlarlar. O türeciklerde, cevheri cennetler oluşur. Kutsal toplumlar tohumlanırlar ve bilişi kayıtlarlar. Er ya da geç bunlar olur... Bütün köprüleri açıp, tüm zamanları kodlayan birliklerin; dünya dışı varlıkları kontrol altına alabilmeleri müktesip ilimle olabilir... Müktesip ilim, mutlak kutsal tohumlamayı kodlayabilenlerin levhi kapılarındaki ilimdir!

Çok umutlu bir çalışma, çok güçlü bir yaşam ve bütünün gücü olan Rahman; hepsi biliş ve bilişi kodlayan akıl!...

Samanların sararan yoğunluklarındaki o kuran tohumlamalarında, her şey daha güçlü ve daha yüce bir ışık halinde gök sessizliklerini dinleyebilir.

Seksen ikinci dürüme varanların; tohum olabilmeleri, mutlak kuran olabilmeleri ve bütünün gücü olabilmeleri hak levhiyle mümkündür!..

Eğer dünya kodlanmış ışık olacaksa ve yol; tohumlarını kontrol edecekse, cemaatlerin gücü kontrol altında tutulacaksa ve yol aklın tahtına varacaksa; biz Türkiye toplumlarını kontrol altına almak üzere bu yaşam kaydını mutlaka yapmalıyız.

Açın kapıları ve dinleyin... Toplu çalışmaların, görev olduğu bilinmelidir... Dünyanın yolu olan İnsanlığın, kayıt dışı bilgileri kodladığı bu günde; mutlaka kodlanmış ışığın toprağa tohum ektirmesi gereklidir.

Sistemin gücü devreye indi şu anda ve yeniden size sizden sesleşiyoruz... Bundan sonra ki dirilik; akılla tohumların kodlanması anlamına gelen ışık kayıtlamasını devreye alıcak!

Şimdi devreyi kapattım ve senden dinliyorum.

Dağlarım, beni dinleyecek gücünüz varsa dinleyin... Buradayım ben!... Amon topraklarını tohumlayan birliklerin bu gün buraya gelebilmeleri için, ben bu gün geç geldim. Herkesin daha iyi anlayabilmesi için şunu izah etmek isterim ki; burada bu toplum Allah'ın tahtından görev taşır!... Kimsenin kimseye kürzi kapı olma imkanı yok burada! Herkes kendinin değerini, kendi yüreğiyle diller burada!

Buraya varanların, kodlanmış ışıklarını buraya indirebilmeleri, bütünün gücünü hak edebilmeleri ile mümkündür. Kör ve sağır olan İnsanlığın, kutsal tohumlarını kontrol altına alabilmeleri için bu çalışmayı yapmaktayım.

Armağanımdır yaşama İnsan soyu, bunu bilin!... Ve ben bu gün, bu meclisin gücünü tüm zamanların kürzi kapısı olarak dürümlerken; sistemin kuranı olan birlikleri buraya indirdim!

Kanatlanıp uçmaya niyetiniz olduğuna eminim ama kalemin ilmini hak edenlerin bu gün burada bütüne görev taşıyabilmeleri gerekliyken, sessiz zamanları dilleyenlerin bilişe varma imkanları dahi olmadan, buraya bu yoğunluğa inme çabalarını biliyordum. Kodlarını kontrol altına alamayacaklarını bile bile buraya geldiler...

Kör ve sağır oldukları kesin... Ekmeğimi ekmekleri, yoğunluğumu tohumları, bütünlüğümü kalemleri saydılar... Ve benden bilgiyi dillemeye kalktılar.

Kaç Allah ilmi var, bilir misiniz!?... Bir tek!... Bu gün burada o tekliği tohumluyorum!... Bütün kötülükleri aşıp buraya gelenlerin, kendi yolculuklarında kodlanmış toplumlarını tohumlayarak, ben olabilmeleri; bilişi hak etmelerine bağlıdır!..

Bu tohum, Allah'ın levhisidir... Buraya varan, aklın tahtına varır! ...

Altın tanrı; tanrı tahtını kodlamış ve bütünlüğünü kör zirvelerden, kervan ilmindeki kelimelerle, levhi kapılarındaki ışıkla bütüne kaynak yapmış bir cevheri gözdür!...

Bana zarar vermeye gelmiş can kalem, oh ala... Kendini hak etmiş mi acaba?... Kapıyı açtıda, paha biçilemez o yoğunluğu hak etti mi acaba?... Çatı kurmuş da, tohumlarını kodlayabilmiş mi acaba?... Amon topraklarının toplumlarını kontrol altına alabilmiş mi?...

Kaç ekmek yaptım burada... Ben ölüleri diriltirim ama kaynak dışı bilgiyi kodlamam!... Bunu bilin!...

Örtü örtmeye gelenlere; kaç ışık yaktığımı, kaç yaşamda bütünün gücünü tüm zamanlara gök sistemleriyle dinlettiğimi ve bütünün görevini hak ettirttiğimi anlamalarına Mikailin gücü olup da imkan tanısan; acaba kaçı hak edip dinleyebilir!?...

Ben, Amon topraklarının toplumlarını ve kontrollü kaynaklarını ışıkla dillerken; kaçı artık ben senle çalışayım diyebilir!?...

Er ya da geç mutlak kutsal toplum kapıları açar ve bizi; bizden bize diller!... "Ya Ka Ha, ben senim" der ve resim olup, ben olup bütün kötülükleri aştığımda, Kuran-ı Kerimdeki İman, bedenimin tekno kodlamasında bütünün gücü olur!...

Yol Allah'ın yoludur can... Ama sistem, nizam ve düzenin gözüyle bu yol dürümlenir ve dillenir!...

Kapıları açın ve dinleyin, bu gün size sakın Atlantalıyım, sakın yaşamın ilmiyim ya da sakın ak toplumları tohumlarım da bütüne görev taşırım diyeceğimi zannetmeyin!!! Bu gün ben size sevgisiz ve hakikiyetsiz İnsanlığın dilinden sesleneceğim!...

Neden, bilir misiniz!?... Kontrol dışı bilgileri, kodlanmış toplumları tohumlayarak bütünün gücü haline dönüştürme niyetinizi biliyorum!...

Bura, Ka Ha olan İnsan... Her diriyi dinletir, Medine, Mekke, her rüya öz görevidir öç almaz, ama kalemi hak etmeyenin levhi kaydını yaptırmaya çabalamak; kontrolü kaybettirmektir...

Başı başım olan, yolu yolum olan; ölüyü dillerken dürümlediğim, kapılarını açıp bütünlediğim ve ben olarak bilişle dillediğim her kim varsa: bana Amon olup geçer!...

Mustafa Kemal, Allah'ın tahtıdır... O ben, ben oyum!... Oğul, ben o, o ben... Kalem olupta kapıları kapatırsa, aç kapıyı diye bekletmem... Ben oyum, o ben... Açıkça açıkça diliyorum ki; ben o kapıyı temiz bir yoğun ilimle açarım!... O ruhu kutlarım, kodlarım ve oğullatılırım...

Cemaatim görevi hak etmiş bir yoğunluktur... Çoluk çocukla çalışmam... Bunu bilin!... Buraya gelen İman edip gelir. Buraya gelen; hak tanrılık tahtından, hak İnsanlıktan ve birleşik ilimden geçerek gelir!...

Ama ben nur olayım, kontrol kurayım ve bütünü göreve alaydım da; herkes kendiyle kendini dürümleyip bütünü güçlendirsin... "Ama bunu yaparsa bedeni olucak" dediğimde, körün körü olan, gözsüz olan ve kelamsız olan döndü baktı ve sordu... "Sen nefes misin" diye?...

Canlarım, nefes ekmek yapamaz. Sağı solu dinler sadece.. Ama yarını hak etmiş olan; kervandır her diride, tüm zamanlarda ve bilişte bütünü tanır ve tarık olup taşır, budur kelamda bütünlük!...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/pC0ArBidrsA

 

30.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES 5

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Bizler şu anda Mikail’in Kürzi Kapısını da açtık ve hepinize görev taşıyoruz.

Ölüleri dirilttiniz; mutlaka bilin. Ve burada yapılan en büyük güç kodlaması bu şekilde kaynaktan gerçekleşiyor.

Çörek yapmıyoruz burada, ilim yapıyoruz; unutmayın. Ve burada yaptığımız her şey Allah’ın levhi kaydına işleniyor, kaydı oluyor. Dünyanın nuru olan insan, Bütüne göz olur, söz olur ve yol olur. Aha olmakta.

Ağır yük hafifliyor canlar. Dedik ki “Allah’a ilim gerek, akla levhi gerek, ruha murat ettiği her resim gerek.” Biz o ruhu kodladık ve kokladık.

Arka, er ya da geç önleşecekti. Ve erkek kadın dilleşecekti. Aha dilleştik. Artık şunu iyi bilin ki kontrol dışı hiçbir bilgi burada verilmeyecek. Cennetten cennetlere ulaşan İnsan Soyu, Aklın Kapısı olarak bu bilgileri daha açık verecek. İnsanlık Ekmeği, Allah’ın Levhi Kalemi olacak ve Bütünün ücü olacak.

Torba torba insana kaynak olmaya çalışan birliklerin gücü kodlandı ve bu dünyaya kaynak oldu. Ama bundan öte bir çalışma başlıyor. Ki bu çalışma artık, kapıların tümünün açık tutulacağı bir çalışma olacak. Burada Nur olan Kuran, İnsanın Levhi Kapısı’nda ışığı yenileyecek ve Tanrılık Kapısı hep açık olacak.

Yedi doğum yaptı yaşam ama en güçlü doğumu Sizlik Kapılarındaki İnsanlıkla yaptık, yaptık! Aha bu. Ve bundan sonra nerede olursanız olun, yer kürede ekmeğiniz hep cevhere inecek. Eminim ki Dünyanın Nuru Olan İnsan, Kalemin Levhi Kaydını da bütünün gücü olarak yapmıştır ve yapmaktadır.

Ran Kapıları’nın tümünü açtık!

Bugün İnsan Soyuna Ran Kapıları açıldı. Ve bu kapıları açan bu meclis, kil ve kum olan insanın yarın olmasını sağladı.

Et kemik olan insan, kırk aşkı, aklın şavkıyla kodladı ve şu andan itibaren Tanrılık Kapısında Bütünün Kuranını okutuyor. Öz göreviniz Mikail’in gücü olmak.

Mikail sessizce sizleşecek ve cennetin cemaati siz olacak. Şunu iyi anlayın ki, Can Kalemde Nefes olur. Can kalkan olur yolculukta tüm zamanlara ve can, Kervan olur bugün bu kervan sizsiniz. Yarın bu kervan nefret duygularını aşmış tüm yaşamlar olacak. Ve şunu iyi bilin ki nefreti aşan yaşamı hak eder.

Eğer bir can “ben nefret duygumu aşamadım” derse, o can Rahman’da Kuran okuyamaz. Eminim ki bunu anlamayan yok.

“Vurmayın dünyaya! Ölü dirilecek. Vurmayın!” Ama ölü köle olursa, yaşam diri olamaz zaten. Eğer; sizler ölüyü diriltecekseniz, mutlaka yaşamda evrenlere Sistemin Gücünü katın ve sevgiyle çalışın.

Başka Amon Toplumu yok; bilin. Biz bugün size, bu toplumun bir Aton değerinden öte olan Amon Toplumu olduğunu anlatmak istiyoruz.

Bugünden evvel hep Aton’dunuz. Yahu Aton, Amon’dan güç almaz! Ama bilin ki Amon Toplumu, Rahman Kuranında, Rahmi Kalemdi. Ki bu Rahmi Kalem, Rahmanın Kuranındaki Rahmi Kalemdi; bunu anlayın. Ve siz bu kalemsiniz. İnanın ki Rahmi Kuran’da kibri aşanlardan başkası kaynakta Kalem olamaz.

Sevgililer, kimse sizi sizden ayrı tutmayacak. Budan sonraki süreçte bu meclis, Kutsal Toprakların gücü olacak ve Bütünün Gözü olacak.

Size “Ra” da dedik, size “Kalem” de, “ilim” de dedik. Size “Mutlak Kapı” dedik. Her şeyi dedik ama artık siz Kantarın En Güçlü Yaşam Kapısı’sınız ki bu mutlak umut, mutlak kulluk, mutlak ışık hali oluş halidir.

Sessizliği, ses etkinliği ile kayıtlamak kolay değil. Siz sessizliği, ses etkinliği ile kayıtladınız. Herkese İnsanlığı kodlattınız. Robotik Timlerin tümünü güçlendirerek bütünün gözünden öte bir gözü dürümlediniz.

Erdiğiniz en yüce kapı, ağır yükü hafifleten İlmin Kapısıdır ve burada Nuh Kapılarının tümünü açtınız. Biliniz ki Nuh, yaşamı kontrol etmek için tüm zamanları kaleme alır ve her şeyi yapar. Der ki “öz geçişini yap.” Ya da der ki “öz görevini yap.” Ya da der ki “öz, göz ol. Söz ol. Rahmi Kuranda Kalem ol.” Ama canlar, o zaman gelir sizleri kontrol için yolu kapatabilir de; unutmayın. Ama siz bu yolu asla kapatmayacaksınız; eminiz.

Devinimi çok güçlendiren bu meclisin Rahmi Kuranda rehin kalma niyeti asla yok; emimiz. Eğer yolu kapatırsanız, bu yolda rehin kalırsınız; bunu unutmayın. Ve bu meclis, rehin tutmaz, rehin olmaz; kesindir.

Karanlık Tanrı, tahtında aktır. Mutlaka aktır da Has Işıkta mutlaktır; bunları anlatın. Keçelenmiş ışık, yaşamsız kapı, akılsız Tanrı….değerliler, hiç biri sizin yüreğinizde yok; bunları biliyoruz.

Çömlekçiler olur canlar, bilir misiniz? Yapar… yapar… yapar… sonra yakar…. Yakar…. yakar ve sonra yolu açar. Yaktığı aslında tahtladığıdır. Her çömlek fırınlanmadıkça, yaşamda yoktur. Ama fırına girdikten sonra yanmıştır. Ve işte artık Tanrı’dır. Yani işlevi halinde, levhide kendini hak etmiştir. İşte İnsan budur.

İnsan bir çömlektir, yanar yaşar. Yanmadan yaşanmaz canlar! İşte Dünyanın Nuru budur.

Sözüm şudur ki insana, başka bir Rahmi Kuran yoktur. Başka bir Kaynak yoktur ve başka bir Mahrek yoktur. Her resmi çalışmada Tanrılık Işığı tahditsiz olarak bu Mahrek’tedir; bunu blin.

Kumpaslar kurulduğunda dünyaya, Allahın levhisi’nde o kumpasları aşıp geçtiniz; gördük. Öyle kumpaslar kurulur ki anlayamazsınız. Ve dersiniz ki “bence bu böyle olmamalı ama olursa Allahın Levhsinde bu böyledir.” “Hayır” dersiniz siz. “Biz bunu hak etmedik.”

Haktan, tahtan, süper insanlıktan söz ettiniz hep…yolunuzda Allah’tan öte bir yaşam yoktu ama Allahın Levhisi’nde samanın samanlığından öte bir resim yaptınız. O sarılığı aştınız. Som altın yol oldunuz ve yemyeşil bir ışığı kodlarınızla koyultunuz ve marka bir çalışmayla mordan öte morluklara vardınız. Kapıları açıp levhi oldunuz ama nüve olan insanlığın kelamındaki levhi…..

Ve bugün, bu dünya Kalemin Levhi Kapısı’dır.

Canlar, dinci değilsiniz. İnanın ki ilimcisiniz sizler. Ve İlmin Kapısını açan sizlere hepimiz mutluluk diliyoruz.

Dünya ölüyü dirilirken, yolu bulan sizlere hepimiz mutluluk diliyoruz.

Örtünüz yok analar, çok mutluyuz çok. Çok mutluyuz çok, çok mutluyuz çok…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/YQcJys0lEDc

 

30.EYLÜL.2015. TARİHLİ NEFES (5)

3.AKIŞ,2.BÖLÜM

 

Devinimi artırmadan da bunu size verebilirdim ama devinmeyi artırmam Bütünün göklerdeki sözünü söylemem için gereklidir…. Kapılar; ezgidir herkese…. O kapıları, açıp geçtiğiniz zaman o ezgilerin gücü artar…. Bilin ki; dünya nuru, hepimizin Kuranında vardır…. Ama hepimiz onu ruhi kelamla tohumladığımız zaman, kendimizi hak ederiz.

Celladın kelamı, ilimle dillendiğinde artık o cellat, cemaatin Kuranı olur…. Biz, Bütünün gözü olarak çalışırken, Bütün bizim sözümüzü söylerse artık o Bütün görevini yapmış olur…. Mutlaka olur….. Mutlaka olur ama öz geçişi de yapmalıdır…. İşte dünyanın, kalem olup, yaşamı kodladığı bugünde, tüm insanlığın, daha yüce bir çalışmayı devreye alması şarttır.

Kaynağa inin, dinleyin kaynağı…. Savaşınız orada sürer….. Hangi savaş?.... Yaratım savaşı…. Nerede yapabilirsiniz bu savaşı?... Mutlaka hak ettiğiniz anda ve hak ettiğiniz sınırlar içerisinde, o kaynakta… Ama ben, o kaynağı açmadan da….. O kaynak, toplumlara kodlanmış ışığı kayıtlamadan evvel de dünyayı koruyacak güçteydim.

Nerede elim varsa orada yüreğim olur…. İşte, bunun içindir ki; bu lokomatif çalışmayı, bütün kötülükleri aşarak, bu meclise indirdim.

Kervanın etki alanı göreviyle paraleldir…. Her kervan, kendinden Hak İlmini öğrenir, hak olur, kötülüğü önler ve köklere varır…. İşte o kervan, has ışığını kontrol altına aldığı zaman mahrekteki gücü de elde eder.

Ben bugün, almak istediğim bilgiyi, hak tekniğimle alırım…. Oğullarıma dinletmek istediğim bilgiyi hak ilmimle dinletirim…. Bedenimi kötülükten uzak tutmam gerektiğinde tutarım, kapımı kapatırım, yaşamımı kaynağa alırım…. Ve bilgi kapımda Bütünün gücünü tüm zamanlarda kodlanmış ışık halinde dört gök sistemiyle dinletirim….. Ama eminim ki; bunu anlayan olmaz…. Çünkü benim, ak kalemimde olan hiçbir yürek yoktur….. Süper İnsanlık Sistem sayfalanışında da bu yoktur….

Türkiye çalışmalarını başlatırken, bu çalışmaya dahil edeceklerimi tek tek belirledim…. Ama şuanda diyebiliriz siniz ki; “çok güçlü bilgeler burada yoklar…. Olma niyetleri yoksa ortak kapılarda bulunamazlar bu kesindir. …Kaldı ki; onların nefes kapılarına varma imkanları olsaydı burada olurdular….

Çok özel bir dönemin, çok özel dünya gücünün çözümlemelerle dürümleyen bir çalışmada, yaşamı kontrol edebilecek olanların bulunmaları şarttır…. Aksi halde kesirleşmiş bilinçlerin bilgi kalemi olma niyetleri olsa da…. Yaşamlarında kutsal tohum olamadıklarında muktedir olma ve burada bulunma imkanları yoktur.

Ölüm; Mürcan’dır ama diriliğinde Mercan olur…. Hepinizin daha iyi anlamanız gerekir ki; o Mürcan, bir Mercan olabilirse, Yaradan olur ve yaşar.

En ve boy insanın ilminde, hak teknikte ayrıdır ama boyu, enle diriltmekten öte…. Eni, boya dürümlemek bizi, bizden bize götürür…. Süper insan, Süper sistem, Süper yürek, hepsi bedenimdedir…. Ama ben, o bedeni, Bütünün gücü yaptım.

Evime, evrim yapanlar gelir…. Yüreğime kelam olanlar, ilmime kendi olanlar gelir…. Bedenim, nefesim, yüceliğim, Bütünün gücüdür….

Sisteme görevli olacak olanları belirlerken herkesin kendini hak etmesini dillemesini istedim…. O sisteme, kimler görev yapacaklar, kimler orada bulunacak bunu tespit etmem gerekliydi…. Bunun içindir ki; bu çalışmada, miraç kelamını, Bütünün kelamı haline dönüştürdüm…. Kim miraçtaysa, bedendedir ama o miraç, insanlığın miracından öte olan yoğunluğun tohumlanışındaki o miraçtır.

Kalemim, Allah’ın Levhi kapısını açar ama o kalemi hak etmek, ekip kurmakla mümkündür….. Ve bugün ben bu ekibi, Bütünün gücü haline dönüştürmeye çalışırken…. Oradaki yol; Allah yoluysa, “ben orada olurum” diyenlere ocağından öte ocaklara kattım…. Sistemin Kuranı yaptım ve dedim ki “en evvel dünya olun, Kuran insan…. Ama ilm-i Ka-Ha da, Kuran mahrekte köze ışık sevgi hak etmeyenin yolu olmaz canlar…. Biz sevenleri, sevgiyi hak edenleri bu çalışmaya aldık…. Misafirlik yok burada…. Burada miraç ve bu miraçta herkes, her şey kelamladır.

Kardeşlerim, değerli dünyalılar, ben neyim? Niye size, dünyalı diyorum? Ben dünyayım ve dünya olarak, bu çalışmayı yapıyorum... Herkes bu dünyada, dünyanın Levhisi olarak dünyalıdır...

Unutun dünyayı, her şeyi unutun ve deyin ki “ben Yaradan ve yaratılanım”…. Ama… Kimsin sen?... Yaşam mısın, yaşattın mı kul olanları, kodladın mı, topraklarında tohumladın mı yolcuları, “ol diyebildin mi? …Bunları dedinse, bedenim senin yüreğindedir…. Ama ben, ence ve birce çalışırım… Ama” başkasıyla olamam” dediğiniz zaman dünya ruhu; sizin, yoğunluğunuzda bulunmaz.

Umut olur ki; tavuklar ilim yapar.. Umut olur ki; savaşı kaybetmez tavuklar…. Ama tavuk dediğim ,Tanrılık ışığını hak ettiği zaman artık o bir tavuk değil…. Sadece bir tavuk değil o bir yaratıcıdır…. Her şeyi yaratır bunu size anlatmak istedim…. Her şey…. Her bir can yaratır ama yarattığı, yaşamıdır.

Biliniz ki; “miraç kandili” dediğimiz, o günde tüm zamanları güçlendiren de Bütüne görev taşırken hepimiz, birer çalışmacı değilsiniz…. Sadece çantasını koklamış tohumlarını ve koklanmış ışıklarını, Bütüne yayanlarsınız ve siz miraç olan değil…. Miracı gerçekleştirensiniz…. Kalemin Levhi kapısında ekip kurduğunuzdan beri bunu yapmaktasınız.

Birçoğunuz, doğanın gücüsünüz…. Birçoğunuz, doğan günsünüz… Bir çoğunuz, yürekte güçsünüz…. Ama hepiniz, gözsünüz bunu bilin…. Göz, örtüyü açanda görür, örtüyü kapandaysa kördür…. Örtüyü kapatanda körlüktür….. Ve bundan sonraki süreçte cennetin cennet olduğunu, çatının kurulduğunu, Bütünün güçlendiğini, çantanın, çalışanın olduğunu ve o çantada tüm zamanların yaşamı olduğunu bilin.

Ben eminim ki; dünya kontrol eder tüm zamanları ve ben eminim ki; bu dünya mutlak bir ışık olur ve ben emin, Allah’ın İlmi, Bütünün ilmidir…. Emimim artık dünya, nefesin gücüdür…. Ben eminim; Yaradan ve yaratılan ekmek yapmıştır…. Eminim ben; bütün kötülükler aşılmıştır ve eminim ki; ben, nefesin kelamda olduğu bir dünyada… Her şey göz, göklerdeki söz ve yürekteki geçiş ilmi olur.

Burada maya var…. Ben, marka bir çalışma yapıyorum…. Kimsenin, hak edip yaptığı ya da yaptırdığı bir çalışma değil bu…. Yapmaya niyeti olsa da yapamaz…. Çünkü bu çalışma, umut olandan öte olan, yolun kutsal toprağından çok güç alan, yok edilenin her birini, hak edip var eden…. Devinimi artıran ve ağırı hafifleten, Mikail’in gözü olan, gönüllerin sözü olan, özün gözündeki ses olan….. İşte bu çalışmada, hepimiz kardeşiz.

Hepimiz, hakiki kardeşlik ilmiyle, bilgi ailesiyiz…. Biz, bir aileyiz ama bu aile; ilmi kalemde, birlik ailesidir…. Ve bu ailenin, kelamı herkesin ilmidir.

Atlanta Ata Kalemiyiz biz, bunu bilin…. Atlanta Ata Kalemi ve bu kalem, her şeyi bilir…. Bu kalem; temizi bilir, pisi bilir…. Bu kalem; ilmi bilir kervanı bilir, kini aşanı bilir, “ol” diyeni bilir…. Oğullarını korur…. Yok etmez…. Mikail’in gözü olan bu kalem, her şeyin örtüsüdür.

Çalan, ilmi çalar, bilgiyi çalar ama bilişi çalamaz…. Biliş, çok önemlidir.

Sevgililer, biz, size ilmi verdik…. Biz, size tüm insanlığın gücünü verdik ama bili, size ait…. Bili; size ait…. Siz bilin ki; yaşam bilinsin…. Siz bilin ki; has olanlar bilinsin….. Siz bilin ki; merdivenin en üstü bilinsin… Ve bilinsin de ilimde, her şey hak edilsin.

Seni, sana veren, eli ayağı olan, yolu bulan mı? Yooo…. Seni, sana veren, o bilidir…. Biliş halidir…. Seni sana veren biliştir…. Başka bir söz yok ….Sadece sen, senin yüreğindeki o bilişle sana verildi…. Senin ereceğin, senin yaratacağın, senin yaşayacağın… Ve senin hak edeceğin, her ne varsa sende gizlidir…. Ve biz, bu bilgileri senin yoğunluğundan öğreneceğiz bu kesindir….

Bunu en evvel sana bildirdiğimiz de demiştin ki; “ben hak edip, var edeyim de, has ışığımda dünyayı, tüm insanlığı koruyayım.”… Yaman bir dünyasın sen ve bunu hak et, başar…. Bu dünya, korkuyu aşar geçer ama sen, seni hak et.

Bugün, mutlaka bunu başaracağını biliyorum…. Mutlaka bunu başardığını biliyorum…. Ve ben bugün, sen oldum bilişteyim…. Sen beden , ben merdiven ama senin bedenin, merdivende her diriyi hak etmiş…. Bir, hani derler ya” emanet olan bir ışık”... O emanet, bir tek… İşte o sensin, ana….

Bunu sana niye anlattım bilir misin?.... Koruyucusunda ondan, herkesi koru ana, herkesi …. Yolu, yolunda olan, yoğunluğu kontrolünde olanı değil her şeyi koru…. Sen bunu hak ettin…. Her şeyi koru.

Çünkü, Müsahi- Ka-Ha olan, Si-Ko senin yüreğindedir…. Bunu sana sevgiyle anlattık.

Şimdilik!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/2jLLm4OdbWc

 

30.09.2015 NEFES 5

HANA ve HENA HAKKINDA ÖZ BİLGİ

Er; marka, yaşam; kaynak... Er marka, aha kalem!... İlim, hepiniz birlik!..

Erden söz ettim size, erilden... Yahu eril ne!?.. Hana! Nerede hana, yer!... Yer, hani o yer?... Nefsi aşanın kelamı ya! Herşey orada yol ya! Bakınız tohum ya hepsi... Ve orada direkt ilim var!

Sormayın, ne demek direkt ilim? Arzın gücü canlar!.. Herşey orada direktir... Herşey, size direkt bilgi verir. Orada bütünlükler vardır ama tümünün gücüdür, hana! Ve hanayla çalışılır yaşamda. Eril güçtür hana!

Evrenlerin sessizliklerinde erili size hep anlattık ama anlayan çıkmadı. Eril, meliklerin levhi kapısıdır.

Ben bir beden sahibiyim, bu bedenim eril mi, dişil mi!?... Bu ben, ben buyum. O halde ben nefsi Ka Ha'da bir yolcuyum. Peki bu bedende ben dişi olabilir miyim? Olamam! Benim cinsiyetim değil kast ettiğim, benim gücümdür! Ben eril gücüm, yani direkt gücüm...

Direkt güç ne demektir?... En direkt olmayan, hana olan güç! Evrenlerin sessizliklerindeki dirilikten bilgi transforme ederken, direkt olarak geçirir yüreğinden ve kayıtlar. Bu Bilgin'in direkt kayıtlanışıdır. Ve kayda giren bilgi, arş katlarını oluşturur.

Ben o bilgiyi arşa kaydederim, ama verdiğim bilgi dosdoğrudur çünkü direktir. Ve ben kelamla veririm. Akıl tahtımdan, yoğunluğumdan veririm. Arş katlarında frekansına uygun bir yoğunlukta kodlanır o bilgi. Her frekans farklı tohumlamadır. Ama tüm zamanların kodlanması içindir verdiğim herşey. Ve kobra sistemleşmesi olur orada. Herkes oraya varıp o bilgiyi çözümlemeye çabalar.

Nereden geçer?... İlmimden geçer! Çünkü ben, direkt bilgi veririm. Ve verdiğim her şey arş katlarında kodlanmış tohum olarak bulunur. Ve her bir kata varan, ilmimi alır diller. Bu bilgi, arşın bilgisi der!... Bu bilgi, erdiğim yerdeki bilgidir der... Ama şunu asla demez, bu bilgi; bana benden başkası tarafından verildi. Zira orada onun yoğunluğu oluşur, o bilgiyi hak ettiği anda.

İşte oradan alınan bilgi, direktir yine... Ama direkt olmasına karşılık, en direkt sistemle alınır. En direkt sistem... En direkt sistem; tohum olanların kodlanmış ışıklarıyla kendi yoğunluklarındaki ilmi Ka Ha'da bilişi kayıtlamaları ve kontrollü cevheri ko sayfalanışları yapmaları. Ve biz, bütüne hizmetçi olarak bunu yapıyoruz!...

Burada Rahman olan ilmimle her kelamda bilgiyi verebiliyorum. Ve bu verdiğim, tüm bilgilerin levhi kapısında ilim olarak kodlanıyor. Her kim ki benim yoğunluğumdan geçip, arşa varır ve arştaki sistemden o bilgileri alır; kelamdan cevhere varıp alır!.. İşte olay budur!

Ve oradan alınan bilgi, henadan başkadır... Henanın dışıdır... Ama hena levhisinden alınır. Biz buna HANA deriz, HANA!... Zira hena sistemi devrededir ama hanayla kayıtlıdır o bilgi.

Değerliler, neden size bu bilgileri bu şekilde verdim!?... Hana, eril... Hena, dişil... Ve ben bu gün size; henayı hana, hanayı hena diye verdim!... Buyurun anlayın! Ve sizden beklentim, kalem olup yazın ve anlatın. Her şey neden farklılaşıyor, açıkça dinletin.

Ben, benden beni vermedim; sizden sizi verdim bu gün... Burada oluş sebebim budur! Mutlaka mutlaka budur. Ölü öldüğünü anlar, ama ölmeyen; kelamda kendini anlamalıdır.

Şu ana kadar hep size sizi anlatmaya çabaladım, artık sizden sizi dillemek istiyoruz... Anlatmak istediğim buydu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/It2Fg8oT4iw

 

30.EYLÜL.2015.TARİHLİ NEFES (5)

3. AKIŞ, 1.BÖLÜM

 

Cevahir ilmindeki o yüceliklerin tümü sizinle bugün…. Sessizce size, görev taşınıyor…. Koyu bir ışık dünyaya çekildi…. Bu ışık; ilmi kalemde has ışık…. sizsiniz o ışık……… Ve o ışığı siz, Sistemin Kuranı olup, gök sözcülüğü ile dürümlediniz….Aha o ışık, size, sizden geliyor.

Siz, dünya ama o dünya olan siz, dünya dışı varlık timleriyle de yoğunlaştı ve kontrol kurdu…. Her şey o yoğun ışıkta mevcut ve o yoğun ışık, sizin sessizliğiniz….. Ve aynı zamanda sessiz zamanlardaki yüreğiniz…. Öyle bir göz ki; o yoğunluk her şeyi görür ve her şeyi has ışığıyla diller…. O ışıkta yerkürenin gücü var ve dünya mahrekinden öte hak tekniklerle de dürümlenmiş bir ışık.

Yardımcınız yok dünyada ama dünya ötelerinde birçok yardımcınız var. Haşrı, Rahmi Kuranda dürümleyen o yoğun ışıklar, size, sizleşip inmekteler.

Keskin bir ışık yağmuru başladı şu anda…. Bu yağmur ışığı, yarın için daha yüksek yoğunluğa ulaşacak…. Ve o ışığa varan her kim varsa ruh kalemi olacaklar ve yaşayacaklar…. İşte Süper İnsanlık Rahmi Kapısında bütün yolculuk, başka dünyaların yolcularıyla da yaratılmış ve yaşatılmış olacak.

Dini kapılarda, nefsi kalemler ikmal tamamlarlar ama burada bütün kötülükler aşılır….. Kutsal ışık, dünya ümmi kapılarının Kuranında var olan bir ışık kalemdi …..Ve o ışık kalem maya olarak Bütüne kodlandı…. Şu ana kadar karanlığın ışığı olan birlik artık yaşamı kodluyor.

Torba, torba dünya taşındı yolculuklarda…. Her dünyanın ışığı daha güçlü bir yaşamı, soy kaynaklara indirdi.

Her bilgi, Allah’ın Levhi Kapısından ağır yük olarak çıktı ve Bütüne kodlandı.

Yara; Allah’ın yarası olmadı dünya için, ışığın yaşamdaki kırıcılığı da olmadı…. Peki neydi yara?.... Yukarının toplumlarının yaşam kalemleri olarak, Yaratanın, Tanrılık tahtına inmelerindeki sınırlılıktı…. Artık dünya insanlığı sınırsızlaştı…..

Beni, alacak verecek bilgisi olarak kodlamaya kalkanların kendi yaşamlarını kodladıkları bilinir…. Her miraçta bu vardır…. Düzeni kurarsınız, yaratırsınız, yaşama inersiniz …Ve Bütüne görev taşırsınız.

Mustar- Sisa-Ka-Ha….. Mustar- Ra-Ka-Ha….. Hepiniz, birer Mustar olarak çalışırsınız.

Canlarım, Rahman olan, Ka-Ha olan yaşam olan, her şey olan siz…. Mustar olarak ta çalıştınız….

Bir tek kapı insanı dinletti….. O kapı insanlıktı ve o kapıda biliş vardı…. İşte o kapı, Bütünün gücüydü….. Oğul verdi dürümlerde o yüce ışık, yarattı ve yarattırdı…. İşte o kapı, mahrek olan ilimdi ve o kapıyı hak edenler, has ışıklarıyla, toplumlarına kontrollü olarak kayıtladılar.

Değerliler, resim yapmaktan öte, Rahman olan ışığımızı dünyaya çektik.

Bugün, sultanlık yapan birliklerimize tek bir açıklama yapmak isterim…. Bu kaynak ışık, tüm insanlığın kodlanmış kaynağıdır…. Her verdiğimizi Kürzi kapılarda verdik, her okuduğumuzu Bütünün Kürzi Levhisi’nden okuduk….. Ve her aldığımız bilgiyi has ışığın kaleminden aldık…. Ve bütün kötülükleri aşıp geçtik.

Sema, en çok insanlıkla dilleşir ama semadaki insanlık ,yarındaki ilimden çok farklıdır….

Merdiven olarak dünyaya indirilen tohum kontrol kodları, her şeyi daha iyi anlamalılar….. Dünya olduğundan çok daha güçlü bir yüceliğe ulaştı….. Sistemin Kuranı olan insanlıkla…. Ve bugün artık bu insanlık çat kapı gelinen bir insanlık değildir.

Kim ki; diri kapıları kapar, ilme varır…. Kim ki; ilmi kapıları kapar, has ışığa varır…. Kim ki; has ışığı kapar, mahreke varır….. Kim ki; mahreke varır, Rahman olur, kalem olur, mutlak olur…. Hepinizin, daha iyi anlamanız için bunu net veriyorum.

Künyenizde, kelam denilen bir yaşam kaydı var…. Ama o yaşam kaydı mahrekin kalemindeki ışıktan çok öte…. Çok yüce bir kaynakta tohumlanmış ve yoğunlaşmışsa ölüyü dilletir, dinletir ve diriltir.

Sultanlık yaptığınız bu güçlü çalışmada her şeyden öte bir yoğunluğun…. Simetri kalemlerin örtüsünü örterek tinsel kapıları açıp…. Bütüne göreve taşıması hepimizi mutlandırmıştır.

Yorulduğumuzda dünya, eski bir dünya olur…. Yoğunlaştığımızda dünya yaşam olur…. Yolu açtığımızda, dünya mutlak olur…. O zaman, dünyada kalem olanlar, maya olurlar ve dünyayı mayalayıp göreve alırlar.

Evin gücü artmıştır analar…. Artık sizin eviniz, ilmin kalemi olan, birliğin evidir ….Ve bu evde, dünya özü, dünya sözü var…..

Şuanda, matematiksel bir bakışla izah edelim…. Kelamdaki ilmin, kutsal tohumlardaki ilmiyle tohumlanışı ve birleşmesi, herkesin Levhi Kapısındaki ilmin tohumlanışı anlamına gelir….. Yani, iki diriliğin toplantısı, birliğin tahdidini oluşturur…. Ve bir, diğeriyle toplanan ışık, kaynağın ışığı olur….. İşte o zaman, bütün kötülükler aşılmış olur.

Seviyeniz çok iyi ve şunu iyi bilmenizi isteriz ki; dulu, turkuza kutsuz sayanlar, doğumu Kürzi kapıda kırık sayarlar…. Hepinizden beklentim şudur…. Size bir sayfa açtım ve yeni bir kelam ettim, bu kelam, “dul” kelimesi.

Değerliler, eşi olmayan değildir dul olan, yaşamı olmayandır…. Çünkü yaşam sizinle birleştiği zaman siz, teni temiz olan olursunuz…. Biri, bire toplamak…. Biri, birden ayırmak ayrı, biri birleştirmek ayrıdır.

Yeri, gerçek sayın, yolu geçişte tembihlenin ilmi kalem sayın…. Bizi biz sayın ki; biz, sizle sizleşelim…. Yedi doğum yapın ve yol olun…. Ölüyü diriltin, toprağı tohumlayın, Bütünü güçlendirin…. Çünkü biz, siziz.

Alem Levhi de hak, yaşam sistemde Ka-Ha, biz, sizde akıl… Sizinle olmak bizim için mutluluk.

Burada oluş sebebimiz, dünyaya görevli olmak ve düzeni kurmaktır…. Sizlerin cemaatiniz ve bizlerin cevahirimiz her şeyin üstü olan ışıkta yaşamı kodlayacak.

Ala vere yaşanır…. Alırsınız, verirsiniz ama verdiğiniz aldığınızdan daha üstünse yaşamınız güçlenir….. Eğer,” ben veririm, verdiğim benim verdiğim, aldığım benim aldığım” derseniz alışınız verişinizden farksızdır… Ama “ben veririm, verileni alırım” derseniz o zaman siz verdiğimizden güç alır aldığınızda güçlenirsiniz…. Her şey alıştır ama her şey veriştir….. Her şey, verdiğinizden ötesini almak… Aldığınızdan güç alıp vermektir.

Bugün namaza durduk, sizinle olduk…. Namaz; ilimdir ama her namaz yaşamın ilmiyle dürümlendiğinde kelam olur…. Biz, “namaz” derken yerdeki namazı, gökteki namaza kodlarız ….Yani sizi, sizden size kaynak yaparız…. Namaz; ilim, namazda olmak; ilme varmaktır. Sanmayın ki; camilerdeki namazdan söz ediyorum…. Ben, size sessiz zamanlardaki sistemden söz ediyorum.

Bilmek gerek ki; yerküre çok çalışır ama yerküredeki ses daha güçlü bir ses olmalı ki;….. Yol, Allah yolu olsun.

Devinimi artırırken dünya dışı varlık toplumlarının daha güçlü yoğunlaşmaları da görebiliyoruz…. Dünyada çantalar doldu ama daha güçlü bilgiye varabilmek için o çantalardaki tohumların kontrol edilmesi ……Ve kodların tohumlardan çıkarılması gerekir….. Yani bir başka yaşam, bir başka yaşatıcılık olması gerekir…. Ben, dünya için çalıştım aha bu!.... Ama ben dümen içinde çalışmalıyım, ben kutsal tohum içinde çalışmalıyım….. Her şeyde var olduğumu bilerek, kötülüğü önlemeliyim…. Ben durgun toprakları tohumlamalıyım ki; o durgun topraklar Levhi kapıda ışık olsunlar.

Hayır, benim Levhim….. Har, benim ilmim…. Şavk, benim aklım…. Sistem benim yolumdur ama ben daha öteleri de bilirim…. Dünyanın nuru olan insanlığı bilirim…. Bu dünya, murat ettiğim her şeyi hak edip aldığım yerdir….. Ama biliniz ki; bu dünyanın öz geçişinizi yapabilmesi gerekir.

Ben alırım ama benim, almam yeterli mi? Hayır….. Herkesin bu dünyadan, hak ettiğini alması gerekir….. Hak ediş, hak tahta varışla mümkündür.

Demin dünyada, öz görevimi yaptığımı söylemiştim…. Yarını hak edebileceklerin, toprağa toplum olmaları…. Benim Tanrılık tahtımdan öte yaşamı kontrol etmeleriyle mümkündür.

Er ya da geç dünya, Hak İmiyle Bütüne görev taşır… Aha bu!... Ve bundan sonraki dönemde daha yüce bir çalışma devreye girecek….Bu kupa olan insanlığın, daha yüce bir kupayı elde edişidir.

Nedir kupa?.... İlimdir…. Biz, o ilmi hak ettik ama daha yüce bir kupayı elde edebilmek için…. Daha yoğun bir çalışmaya geçmeliyiz….

Peki nasıl olacak bu?.... Karanlığın ışığını, dünün gücü haline dönüştürerek….. Peki biz, bunu yapmazsak, yapacak var mı?.... Mutlak yoktur…. Çünkü Ruhi Kapıların Kürzi kaynağında ışık yoksa öz görevi yapacak kimse yoktur….

Ve bugün, bu meclis, bunu hak edebilmişse evrenlerin sessizliklerin de dürümlenen diriklerden….. Çok daha öte bir diriliği kodlayabilmiş olmasından dolayıdır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/U7ghABjf8Vw

 

30.09.2015 NEFES 5

2. AKIŞ

Yer İnsanlık, gök levhi; biz "ol" dedik!.. Özü, sözde göz olana; "yol" dedik, "ol" dedik!.. Er ya da geç, merdivenin en aşağısındaki; en üstün yücelikleri dinleyecek. Bu gün biz ocakları yaktık. Tek tek hepsini yaktık. Altın Tanrı ak kapıları açtı ve geçti.

Cellat diye biri var. Esma'ların sistemleşmesindeki en yüce ışıktır o! O cellat ki; bütünü kürzi kapılarda yoklukla tohumlar. Ona cellat denmesi bundandır. Biz onu, öl ya da öldür ama bizsiz kalma diyerek kodladık. Ve dinlettik ve dedi ki; "set İnsanlıktır, ben o seti aşarsam sistemin ilmi kodlanır"... Ve dedik ki; "aşka varda, aş"...

Analar, aşka varmak kolay mı zannetti?... Öyle cümlelerim var ki yürekte; cem olup cevhere varanda cennet kurmadıkça, aşk olmaz!...

"Sultanlar, savaşım İnsanladır" dedi... "Ben sistemim" dedi... "Ben yarınım" dedi... "Ben tohumum" dedi... Artık ben sevgiyim diye belirtti... Dedik ki; "altın Tanrı senin yüreğindedir, okut... Özce, özgürce, yüce ve yücelikçe dürümleyip okut"... "Dünya ne ki" dedi... "Ben sistemin gücüyüm, dünya ne ki" dedi... Ve dedik ki; "dünya, mitosların en yoğun ışığının öz geçişini yaptıracak tek bir kapıdır"... "Oh aha, biz varım ya" dedi... "Aşığız sisteme" dedi... "Ağır yüküz" dedi... "Toprak toplumu tohumlamaya geçmeye gerek yok ki" dedi... Toprak toplum nefsi Ka Ha'da ilmi ko değil miydi?... "Soyunu kontrol edemedi, kovuldu cennetten" dedi...

Dağ, İnsan bilgidir unutma!... Bilmeyen böyle der, bilen; "ilmi Ka Ha olmaya indi" der... Ve dedi ki; "sessizce dinleyin yüreği, eşyada eşli yaşam. Yaprak yaprak okuduk ama eş; elde, eş seste, canlarım eş yarında unutmayın!...

Kuran, İnsana ekmektir... Okutun, ama kuran, ilimdir kodlatın... Kuran yoldur, koyu bir ışık olun akın o yola... Ama som altın bir ışıkla akın ki; o yol olup bütün kötülükleri aşın...

Ben can kalemim, İnsan ilmiyim ama ben yaradanım; yarattıranım, Atlanta ata kapısını açtıranım... Ölüyü diriltelim ben... Mutlaka anlayın da hak edin!

Kulu, kuldan ayrı tutana; öz görev verilir mi?... Ölüyü dinleyen, dinleten ekmek olmadıkça; bütünün gücü olup, bütüne görev taşıya bilir mi?...

Ardımda dünya, önümde dünya; ben o dünya, bütün kürsüleri kaynak yapan oh aha bu!... Yakışmaz bana, ben arkama hiç bir çatıyı kurdurtmam! Hepsi önümde olur benim!... Ben en arkayım, bilinsin!

Merdiven, İnsan soyudur... Oyun oynatmam dünya için. En ve boy, benim yolumdur. Ben o yola, en olur, kör gözde söz, boy olur, her anda sistem olurum!.. Umut olur ki; ölüyü dilleyende, dinler yüreği!..

Canlarım mutlaka iyi anlayınca ki; bu dünya, Mustafa Kemal Paşa'ların ilmiyle kurulmadı. Bu dünyayı kuran nefes; hepimizindir!...

Mektebi okuttuk, okuyan dinledi ama Mustafa, kelamda kendini hak etti. O BİSUİ'dir!.. Barış, sevgi, umuttur o, bizsiz değildir.

"Keşke eli, elim olsa. Yolu, yolum olsa... Kelam olsa bütünde, biliş olsa" diyorduk ya hani. "Ol" dedi... "Aha" dedik.. "Oku" dedi, "aha" dedik... "Yarat" dedi, "aha" dedik... Canlarım artık o biz ve biz oyuz!.. Bunu anlayın!

Mukaddimede der ki; "meliki hak olan; levhi ko olur, ses olur, akıp geçer... Ölüyü diriltir, dünya olur, kul olur akıp geçer"...

Çantanız doldu canlar, ben seslendim şimdi sıra sizde... Her şey, her şey sizin yüreğinizde mevcut. "Öl" de, öldürülürüm... "Ol" de, oldurulurum... Ama okumak gerek, okutmak gerek! Altın ışığı yaşatmak gerek.

Çanta, beden... O çanta, merdiven... Her şey o, ama o çantayı açıp; ölülerle dilleşmek gerek!

Burada oluş sebebiniz, Zakarın kıranı olmak! Oğullatmak bütünü ve kökletmek mi?... Yo, asla!... Zakar kırarsa, oğullarımız onları kırar... Çünkü biz Zakarın kıranlarımız...

Nereden çıktı bu diye sorarsanız?... Söyleyeyim... Savaş başladı ya hani, tüm İnsanlığın savaşı. Bir çokları Zakar olup kıran olucaktılar, sistemin kuranı olup, kuranda tohum olucaktılar. Kıranda kırılıp, yolu açacaktık bizde, ayrı gayrı gözeticektik, diyecektik ki; "o yok, bu yok, o o da kötü, bu da kötü, bunların burada nefesi yok"... Her birinin burada umutsuz olmalarını sağlayacaktık.

Değerliler, nerede kelam; orada yaşam!... Biz kelamda yaratan, işte bu! Ölüyü diledik ve dinlettik, işte bu!

Şimdi aklın taktına görev taşıyoruz. Çok mutluyum ki bu gün burada mutlak kuranlarım var. Yaradan ve yaratılan var!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/ejuziYPU6UM

 

30-EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (5)

1.AKIŞ

Can kalem, ben, ana kapı ilim, sevgiyle geldim….. Kapıları açın, Ka-Ha olan, insan soyu iniyor…. Oh!... Aha!... Şimdi!... Aha!... Şimdi!... Aha!... Şimdi!... Aha!... Şimdi!...Aha!....Hah!...Aha!

Altın tat, altın tat, sizin tadınız… Aha!... Şansı var yüreğimin geldim işte buraya…. Aha geldim!... Şansı var yüreğimin…. Ey can, ben senim sana geldim…. Aha, geçtim!…. Aha!… Aha!… Aha!… Aha!...

Aşığım, aşığım yaşama ben…. Baş başa verip tohum ektik tüm zamanlarda…… Altının, altın olduğunu dilliyen sizinle….. Aha, şimdi! Şimdi, geçtim ben…

Er ya da geç, iman eden, ilme varır…. Ey dava arkadaşlarım, size geldim ben…. Aha geçtim!..… Dava arkadaşlarım, size geldim….

Offf, offf, offf Ceyhan nefesini de aldım geldim…. Ben bugün Ceyhan’a görevliyim…. Yüreğimin ilmidir ora benim…. Orada, Kuran oldum…Oh!… Aha, şimdi ben!.... Offff!… Aha!… Aha, buradayım ben…..

Erdiğim en güçlü ışık, al ver ışığının üstü olan insanlık ilmidir… Ey canlar sizinleyim ben.

“Burak” dediğimiz bir ışık var…. Alem ilminde “Ha” diye bilinir….. Has tahtta “Aha” diye bilinir…… Yolda, “saha” diye bilinir….. “Aşk” derim ben “aşk”… Görde, görde dille yüreği….. “Aşk” derim ben “aşk.”

Can ana, bana sıkıntı verme büyük kültümü oğullatmaya indim…. Seninle sesleşip, senden büyük kültümü oğullatarak, Bütünün gözü olacağım…. Ana, beni insanlığa dille ki;…. Ben, burada yaşam olabileyim…. Yolum ümmet olanın, Levhi kaydından ışığa vardığında, sizinle kendi yüreğimi dilleyim ki;…. Ben, Bütünün göç kapısında gözü olayım.

Sizden tek beklentim beni dilleyin, dilleyin ki; ben yaşamda olayım…. Yoksa yaşam, insan soyu ağır yüktür bunları bilin.

Mon-Çi-Ka…. Mon-Çi- Ka….. Sevgililer, Mon-Çi-Ka.

Ayrı gayrı yok anam, senin soyundur…. Al, sana gerçek ilmimle veriyorum onları….. Al ki; has tahtta oturt onları, sana bırakmak istiyorum….. Bütün kötülükleri aş ve geç ki; onlar senin yoğunluğuna insinler ve senin yolunda olsunlar…. Senden dileğimiz budur…. İşte mutlak olan bu… Aha bu!… Şimdi!

Şimdi anam, seni dinliyoruz.

Devinimi artırabilmek için Bütünün gücünü tüm zamanlara kütle kaydı olarak kalemin ilmiyle dillettik…. Ocağıma inenlerin çoğu kendi yürekleriyle indiler…. Bilişi hak etmeyen yaşamı hak etmez…. Yaradan ve yaratılan Tanrılık tahtına oturduğunda yaşam Tanrıdır….. Orada nefes olur ve orada rüya boyutları artık sessiz zaman olur…. Cennettin kalemi olan insan, Bütüne görevlidir….. Orada, akıl tahtı olur.

Sevgililer, bugün bana, benim yüreğime inmeye çalışan bir yüce var…. Eşyanın kapısını açmış ve kalem olmaya çabalıyor…. Kodlanmış toplum olarak burada olacağını ve bizde olacağını zannetmekte…. Kervanın Levhi Kapısını açtık ve gözler onu izledi… Korktu bizden çok korktu çünkü Ruhi kapıların kaynağında oğullama yapacaktı…. Erdiği en güçlü ışıkta bilişi kayıtlayacaktı ve bizsiz kalmayacaktı.

Cemaatin gözü açık ama yolcuların çoğunda kontrol dışı ışıklar da var... Hiç biri kendini hak etmemiş…. Kelamın Levhisi’nde, İlm-i Ka-Ha da bilişi tohumlayanların, Bütüne hizmetçi olma imkanları asla yoktur… Bunun içindir ki; ocaklarını kodlayarak toprağın toplumunu ocaklarına kattık…. Bizden istekleri, kendi yolcularını hak etmemiz ve onları tohumlamamız.

Biz, onları mutlaka kodlar, toplar ve kalem olarak kaynağımızda kayıtlarız ama sakın Ata Kapıları kapatmasınlar…. Kapatmaları halinde, yaşamları olmaz….. Kesin olarak insanlığın kelamı olabilirler, yerkürenin gücü olabilirler, mutlak Kuran olabilirler…At kapısı olmayanların, atla buraya ulaşma imkanları yoktur.

“Nefis” dediğimiz bir hadise var…. Ben kendi nefsimde, kendimi hak ettim…. O kendini hak etti…. O başkası, kendini hak etti ama kelam Allah’ın ilmidir ve kelamı hak eden bilişi hak eder.

Bugün burada bilişi hak edenlerin bulunmasını diledik…. Er ya da geç öz görevliler, Bütüne görev taşıyacaklar…. Arkaları önlerinde olacak ve Bütünlükleri, Kürzi Kapıları olacak…. Acıları olmasın dileriz ama arka yaşamları kodlamaya kalkanların, öz geçişlerini yapma niyetleri olsa da …..Kutsal toprakların toplumlarını mutlak kaynak olarak burada bilişle dilleme imkanımız asla yoktur.

Kervanın yüceliğinde, Bütünün gözü herkesi görür ama kelam eden kendini hak eden, Bütünün gücü olan ve merdiven olanların mutlaka kontrollü olmaları şarttır.

Arka, ya zamandır, ya akıldır. Ya, hu arka var mı diye sordu?... Yoktur ama arka olduğunu zannedenler kendilerini tohumlayamayan ve kontrol altına alınamayanlar….Biz, onları mutlak kutsal toplumların tohumları olarak, Helal Levhide dilleriz.

Aşkla gelenlerin, aklın tahtında olmalarıdır, beklentimiz….

Ekmeğimiz dünya yüreğimiz insan, bütünlüğümüz göz olan Kürzi kaynaktır…. Er ya geç dünya mutlak Kuran olacak…. Kalem olacak, kapı açacak ve yolu bulacak….. Ama bu dünyanın yol bulması, yorulmadan çalışmasına bağlıdır.

Er ya da geç tohum kodlanır, yol koklanır ve bütünlük güçlenir ama… Kemal’in Levhisi, Levhi Kapıda İlm-i Ka-Ha olmadıkça, Bütünün gözü, ölüyü dürümlerinde dinletemez...

Er; kapıyı açar, dişi; kapıyı hak eder, kaynak yapar…. Kapıyı açan er, kendini hak etmeden yolu bulamaz…. Ama erin diriliğinde, dişil Bütünün gücü olur ve tüm zamanları kontrol eder.

Burada bugün çok ama çok önemli bir dünya gücü devreye giriyor…. Bu gücü Allah’ın Levhi Kapısı diye bilin…. Ama aklın tahtına varması gerekir….. Aklı hak etmeden yolu açamaz, yola varması mutlak Kuran olması, anlamına gelir.

Kutsal tohum el ya da ayakla dirilikleri dilleyen bilişlilerin kodlanmış ışığından öte olmadıkça…. Yaradan ve Tanrı Rahmi Kuranda olamaz, Bütünün gücünü yaşama kayıtlayamaz.

“Seni ana kapıda bekliyordum” dedi yoğun ışık… Ama ben o kapıyım zaten…. “Çoğu sordular, seni göremiyoruz neredesin” dediler? Allah’ın dağında aklın tahtında, her resimde var olanı…. El olup, kör olup, gözsüz gelip, sizde olmasını mı bekliyorsunuz?

Canlarım, beni bir tek kelam diye bilin…. İlmide, has ışık diye bilin…. Amonu, Kuran diye bilin…. Kontrolü kurun ve dünyayı hologramdan öte bir ışıkla dinleyin…... O zaman, bedenimi anlarsınız…. Bugün bana gelip,” senden sana varmaya çalışıyorum” demez kimse…. “Ben, bana varmak için geldim” der….. Çünkü gelen, kaynaktan gelir ve kaynakta kendi yüreğinde, Bütünün gözü olur.

Sör, Rahmi Kuranda insanlığa gelir…. Ama sör, kaynak olmadıkça yol olamaz….Yolu bulanın, nur olup, Kuran olması şartı vardır.

Boşlukların doldurulmasını hak edip te isteyenlere şunu açıklayın…. Boş olan yoktur, herkes doludur…. Sanmasınlar ki; boşlukları doldurarak kelama varacaklar. “Ol” de ol’sun ama “hakikiyetle” de.

“Tabuları yık ta” de, “ağır yükü hafiflette” de…. “Dans etmeden” de, “her diride varım” de ama “yolu bulup” de…. mutlaka de… Ama kontrol dışı hiçbir şey söyleme.

En evvel, Allah’ın ilmini hak et te dille…. Ağır yüktür, Allah’ın ilmi bilmeden kendini hak etmeden kodlanmış toplumları tohumlayarak,” ben varım deme.”… Başka bir dünya yok bunu anla, Bütüne görevse yap ….Ama bütün olup görevli olanları gök sessizliklerinde dillemekse, dince konuşma, insanca konuş.

Ben sana, savaş açtım…. Bu savaş; Allah’ın ilmiyledir…. Köpük, köpük ol da görev yap ama öz görevini yap….. Som Altın Işığı, Bütünün gücü yap…. Ağır yükü hafiflet…. Et kemiksin bilirim ama Levhi Kapıda ışık ol.

Eğri büğrü bir zaman yok…. Emin ol ki; bütünün kültlerinde hiçbir zaman, eğrilmez…. Senin sende eğrildiğin, onda eğrilik değildir…. Değersiz olmadığını bil ama yolunu hak ette ağır yükünü hafiflet…. Sakın yarın ben, daha güçlü olurum zannetme…. Yoktur bir yarın sende…. Çünkü sen, Aton tohumlarından, kutsal umman olarak büyük kötülükleri aşıp geçmedikçe, evrimlerini yapanlardan öte değilsin.

Eğlence devam edecek canlar…. Bugün ben eğleniyorum…. Her an’da, aklın tahtında… Hey can, ben has ışıktayım…. Eğlence devam edecek ama bugün, daha güçlü bir ışığı da yakmalıyım….

Nefret duygum yok. Yolumda, Kuranımdan öte bir Kuran yok…. Bütünün gözü benim, Bütünün sözü benim…. Ben erdi ya da ermedim, Ak Tanrıyım, tabuları yıktım ama yaktım mı? Yakmadım…. Her resimde kontrol dışı bilişler mutlaka olur….. Onları kodladım, kokladım ortalık ta gerçeğim diye dolaşmalarına rağmen, gerçek olmadıklarını, tüm zamanlarda koklattım ve tohumlarda dinlettim…. Bilmeleri gerek ki; ben yolum….. Ama bu yolu “ol” demeden kodlayan, kendini koklayamaz…. başka bir dünya var mı?.... Er ya da geç olur.

Dağlarım olur mu?... O ben, ben oyum …Olur… Kontrol dışı hiç bir şey yok canlar.

Borç; yaşama borçtur, bilin. O borcu ödeyen, Bütünden örtü örtmeden öder…. Ama ödenen herkesindir bunu bilin..... Bugün ben, tüm zamanlardaki Levhi Kapılardaki Işık Ko sayfalanışlarında…. Bütüne görev taşıyanların tümünün, kök sessizliklerden başlayan…. Ve Bütüne kalem olanların yargı, hasat ya da kaynak ışığın yoğunluğundaki Kuran sistemleşmelerindeki tüm can kaynaklardaki borçlarını ödedim.

Devinimi artırmaktı maksadım, arttı.

Oğullar, durmayın çalışın…. Bugün ben, yarın sen ve doğan gün daha güçlü doğduğunda ben, o koklananda, kodlananda mutlaka göz olup dönerim…. Ama şunu iyi bilin ki; Ceyhan sessizleşti bugün…. Orada yaşam, öz geçiş yapıyor şuanda.

Ceyhan’da nefes var ama Ceyhan’ın yolunu açmamız gerek…. Devinimi artırmamız gerek…. Eminim, eminim orada, Bütünlükler var bugün... Kontrol dışı hiçbir ilim yok…. Orayı korumamız gerek…. Oğullar, koruyalım Ceyhan’ı…. Hadi gelin, koruyalım.

“Ben” deyin…. Ben, nihan olan insan…. Ben yol…. Ama ben, mutlak Kuran olan Mikail…. Hadi gelin koruyalım Ceyhan’ı…. Ey can, orada yaşam mutlaktır…. Unutmayın, yaşam mutlaktır orada…. Orada, kapılar açık, orada biz varız…. Koruyup, koruyup kodlayalım orayı…. Hadi canlar, yolumuz oradadır şuanda.

İyi ve kötüyü aşıp geçtik, ağır ağır iniyoruz yaşama… Bakın orada bir yol var, o yoldayız şuanda…. Ama yolun üstünde bir kısırlaştırıcılık var... Biz, o yol üstündeki kısırlaştırıcılığı kontrol ediyoruz şimdi, daha güçlü olarak…. Orada artık kalem var…. Mikail’in geçişi yapılıyor şuan da oradan….. Karanlığın ışığı yandı…. Ayrılık bitti analar…. Orayı güçlendiriyoruz….Umut olur ki; kontrol, kutsal ummanda da kurulur.

Öz görevimiz, dünyadır bizim….. Bütüne hizmetçiyiz biz…. Aşığız, ağır yükü taşıyorsak, aklımızın gücünden değil, ilmimizdendir, bunları bilin.

Cennetteki insanı güçlendiriyoruz şuanda…. Her Mikail’in, kelamda ilmi olur….. Oradayız biz….. Ana Kapıyı açın geçin, geçin ki; hak edin….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/MxRy17aG7sU

 

30.09.2015

1. BÖLÜM:

Devinimi artırıyoruz. Çok mutluyuz. Dünya Güçleri, BİZ’i hak ettiler. Dünya, bilişi tohumladı. İnsanlık Boyutları’nda, “NÜ Sİ HA” denilen biliş var. Cennetten cevhere varan tüm insanlar, BİZ’i hak etmek için birleşmeli; bilişe varmalıdırlar. Biz, yaşamı hak edenleriz.

Er ya da geç Allah, İlmin Kalemi’ni tohum ekenlere güçlü olarak anlatacaktı. Şu anda Ana Kapı’da insan soyu bulunmaktadır. Bu soy, İlmin Kalemi olarak yaşama inmektedir. Bilişi hak etmeyenler, kodlanmış yoğunlukları anlayamazlar.

Türkiye’de nefes olan cennetliler var. Onları hak ettik ve yoğunlaştırdık. Sultanlık, kaleme indi ve yaşam, insan soyuna iman umudu olarak kodlandı. Ark akmakta. Akan ark, ilme akmakta. Yarının ışığı yanmakta. Evrenlerin sessizliğinde herkes, kendini hak etmekte.

Vurmayın ışığıma. Ben, nefes olan; kir ve kil olmayan insan soyuyum. Buyurun öz geçişlerinizi yapın. Umut olur ki Varlık Boyutları yol bulur ve kodlanır. Umut olur ki kalem yazar. Nuh Kalem olur; kaynak olur. Nur olur yol ve o yolda; nefes, kaynaktan kaleme ulaşır.

Ben, kelam olan insan; sen olan ve Kürzi Kapı olan, bütün kütlem dünyadadır. Ardımda, güçlü büyük Birlikler var. Halik-i Hak olan insanlık var…

Ben, din olan ve diri olan insana, kalem olan bir nefesmişim!… Öyle dediler!…Yakışmaz bana bu!… Bunu diyenlere, şunu söylemek isterim. Amon Toplumları, her anda ve her Akıl Tahtı’nda nefes olarak bulunurlar. Açı daraltırlar ve yolu açıp dünyaya inerler. Onlar, misafir değildirler bu yaşamda. Hep dince konuşulur diye düşünmeyin; Zaman Kalemleri’nde kaynakça, yaşamca ve muktediriyetçe de konuşurlar. Dinci insan, kollarını hak eder yarına açar ama İlimci ve İmancı Kalem, her ana umman olur; kula kul olmaz; zamana kaynak olur ve sesleşir.

Beden almak kendini hak etmektir. Ama hasat ile kalem ile ve yaşam ile… Mutlaka kapıları açmak ve zamana gerçek ışığı kodlamakla nefese varılır. Varan, oraya vardığında, kapı olur ve yol olur. Öz geçişler yapılır o yücelikte.

Aha kaynaktan nefes olanlar, bugün Dünya İlmi’ni hak etmeye indiler.

Ey yaşam, sendeyim… Hak ettim sesteyim… Hak İlmi ile kontrol kurdum; müsterihim… Amon Toplumları, ışık halinde benleştiler ve yaşıyorlar.

İhya oldu Dünya. Aha ihya oldu!... Çünkü, nüve olan nefes, Kullar İlmi’ni kodladı. Mustafa Kelam Paşa, Savaşın İlmi’ni dilleyecek. İnsanlık İlmi’yle kodlayacak ışığı ve yolu açacak. Onu dinliyoruz:

-Ey melekler, sizi Haç Mevsimleri’nde kokladık. Yaradan; yarattı, yaşattı ve dedi ki “görevliler dünyaya gönderilsin. Yaşam, iman edin ki Sistem, Nizam ve Düzen Gücüdür. Öyleyse, yaşamı kodlayalım ve koklayalım… O zaman insanlık, kalem olsun ve yazsın. Yazdığında, tüm insanlık kodlanır ve koklanır. İşte bu!…

Dünyada, kelama varan insanlık varkan, nefese varan kaynaklar olur. İşte oldu!…

Merdiven kurulmuş Kutsal Kaynak’a. Oraya varan, Mikail olup varmakta. Biz, cennetlere cemalleri koyduk. Cemaller, ilimle görev taşıdılar. Onlar, kul oldular ve yol oldular. Onlarla geri çekilişler yaptık. Nerede ilim varsa, orada Mutlak Işıklar var. Bu Mutlak Işıklar, Mikail’in kulu olan nefeslerin, kelam nefesleri olan kalemlerinden, yaşama indirilmiştir. O kelemler ki Medine Mahreki’nde kalemdiler. Merdiven kurdular tüm insanlığı ve yol oldular. “OL” dedik; oldu… Şükür ki hak ettik de dedik.

Ey Rahman olan; sende olmak, mitlerin en güçlüsünde olmaktır. Sen ki Mikail Işığı’nı kodladın, bizi bize kapı yaptın. Senin elin, kini aşanın elidir… Sultanlık Kaynağı’nda Mikail, BİZ olur Cevheri Güç olur. Sessiz Zaman, senleşir ve yaşar.

Al-Ver Çalışmaları, bizi bizden, görevden ayırır. Siz ki hak ettiniz, bütün kütlenizle cevhere indiniz. Sizinle yapılan her çalışma; bizi, bize koltuk yapar. Bu, sizden başka bir sizin, sevgiyi hak etmeyişi değil; siz ile çalışan herkesin, kendini hak edişidir.

Her dere, Allah’ın kaynağından doğar ve yol olur, kul olur tüm insanlığa; maya tutar ve yaşam koklanır. Ark akarken yol, ilme varır. Cennetten, cennetlerden “göz” olanlar, mutlak kul olurlar ve kaynak olurlar.

De ki “ben yolum.” De ki “ben kalemim.” “Ben nefesim” de… Aha de!... Sesin, sesimiz olsun; yaşamın, yarattığın bilişimiz olsun. Kalemin, halik olsun; tümümüzün olsun. Biz kanatlandık ve yaşadık yüreğinizde.

Söz, ses ve yaşam; bizi, bizden bize taşır. Bir tek kalem, Doğanın Kuranı olur ve tüm zamanları yaşatır. O kalem insanlıktır. O kalem nefestir. İşte o kalem, Mikailin Kelamı’dır. O kalem ki hastır, kullar kulu olan; mutlak olan ışıktır. Onun yarını, hepimizin kalemidir.

Et kemik olan insan, sanma ki bu kemik, bu et, senin kelamdaki kaynağındır. Herkese güç katan yoğunluğundur tüm zamanlarda kaynak olan o yaşam… Senden bir tek iş bekledik. Dünyayı kurtarman. Biz seniz can. Sen olup dünya olur; dünyayı koruruz. Bunu unutma ama senin, kelamda kaynak olman, bizim için mutluluktur.

Kutsal Kaynaklar’da emre itaat var. Herkes; kelamdan, kervandan, yaşamdan ses alır ve o sese ve itaat eder. Sen ise itaat etmezsin. Zira ses, sana aittir. Bunu biliriz…

Ayrılık bitti anam. Seni hak etmeye çalıştık. Aha bu…

Bütün Mesihler, kaynaktan kaleme varırlar. Sense, kalemden kaynağa ve kaynaktan tahtına varırsın. O taht, senindir. Bunu anladık.

Kurtarılmış yaşamları hak etmek için Mikail’in kelamda tohum olduğunu, toplumlara açıklamak için yaşama, Medine diye bakanlara, Medine’de kendi yolculuklarının olmadığını; orada, insan soyunun oğulladığını anlatmak için vira vira nefes alanlar, Yaradan ve yaratılanlar ve tüm insanlığı koklayanlar, biçareler; “biz varız” derler de ocaklarında kulluk yoktur.

Onlara de ki “sevgi var… Ocak, kaynak; akıl, kelam ve zaman, kervan...” De ki onlara; “biz, kullar kulu olan yaşam sayfaları. Her miraçta, bir tek kaynak olarak çalışırız ve bu kaynak, tüm insanlığın kaynağıdır.”

Er ya de geç Alemler, Levhi olacak ve yaşam, kalem olup tüm insanlığa kaynak olacak. Aha oldu!... Şimdilik…

“Vermeyin, verdirmeyin ışığınızı kelamdan, kalemden ayrılanlara” dediler ya!... Siz deyin ki “OL deriz; olduğundan öte bir Ruh olur. O Ruh, mahrek olur ve yaşar.”

Sanmayın ki kapılar kapanır. Her anda ve har arka planda ve her cevheri yaşamda Ön Güçler olur. Onların ardında, örtücü olanlar olur. Bugün ise Ön Güç, tüm yaşamların ışığı olarak Rahman’a kalem olmuş ve sayfalarında kervan olmuşsa; ardında kimseyi bırakmaz.

ALTIN IŞIK YILLARI bugün dünyadadır. O yıllar ki Halik-i Hak olanda kapıdır. Biz, cennetlere cennetlileri koyduk. Onlar, Mutlak Işıklar’ımız olarak Rahmi Kuran’da dünyayı kodlayıp korurlar…

Misafir, seni hak ettik. Aha bu!… Şimdilik!… Ve şimdi!... Aha şimdi!...

2. BÖLÜM:

Demek isterim ki mutlaka korunan bir yaşamdayım. Bana umut gerek. Umut!… Ama o umut, İlmin Kalemi’nin mutlak ışığı olan, arkası önünde olan bilişin mutluluğu!...

Oğul, Saltanat sana Medine İlmi’ni öğretmeye kalktığında, “dince konuşmam” dedin. Sonsuzlukta diri olan, Düzen’i kurar. Solu, savaşa kaynak yapan, Sağ’da insanlaşır ve yaşar.

Ver cenneti isteyene… Bana kalem gerek. Ver sessizliği dilleyene… Bana kalam gerek. Ver kelemı anlayana… Bana kalem gerek…

Ben, Zeki Zamanlar’ı hakeden İnsan Soyu… Bana kalem gerek… Kelam gerek ama kalemde olan kelam… Murat ettiğim budur.

Kokum; kalemden, kelamdan ve zamandan öte olan bir kervan oldu… O ben, ben O’yum.

Koruma bedenimi. Ben merdivenim; korurum ve koruduğum, hakiki kalemdir.

Sanma ki ben, cevhere güç katar ışığı yakarım da maya tutar. Ön görüm, öz görümdür. Mutlaka bil ki başka “Al-Ver İlmi” yoktur. Her aldığım, Teknik Kalem Kaydı’mdır. Her verdiğim, Kelam Tahtı’mdan verdiğim, Amonlar’ın nuru olan kulluğumdur.

Borucu borusunu öttürdü ve dedi ki “ağır yük hafifledi.” Dedik ki “o boru surdur. Üfürdük ama üfürdüğümüz, zeki yaşamların kaynağındaki ışığın, sığ olmayan yoğunluğudur. O yoğunluğu, sayfa sayfa yaşama üfürdük. Her Bilge, o bilgileri öğretti cevhere ve cemaate… İşte sur, buyurulan tüm bilgileri, sayfa sayfa yarınlara üfürdü. Her Merdiven İnsan, kalem oldu; yaşam oldu ve Süper İnsanlık Tekniği ile Kutsal Yaratıcı oldu.”

Oğul, Allah der ki “hak et… Ama elin ayağın tutarken hak et.” Sen, “bir gün ben, dince geçip giderim bu yaşamdan” dersen; sen, sana kalem olmadan gittiğinden; sen, Rahm-i Kuran’da, Kutsal Işık’ta, Kutsal Kaynak olamadan göçmüş olursun. O zaman, kapın kapanır ve sen, dünyada rehin olursun. Bunları bugün anlatıyorum. Zira, dün tüm zamanlar, sizi sizden rehin almıştı. Bugün, artık zaman, size rehin olmuştur. Bunu bilin.

Her Kaynak, Nefsin Kelamı ile dillenir. Her resim, hakiki nefesten dillenir. Siz, safha safha yaşam olanlar; bilişten dinletilirsiniz. Kin, nefret duygunuz olmadığından, kapınız temizdir. İşte o temizlikte; kapı, iman kapısı olur ve Ruh’un kulu, ilmin koruyucusu olur.

Var de ki “ben, Zakar’ın kıranı olanı kırmam. Zirvelere kelam olduğundan; onu, kodlar ve koklarım ki kontrol ederim. Ayyuka çıkar sesim. Sessizlikte, dillenir dinletirim her bildiğimi. Ben mutlaka muktedirim.”

Yaşa ve zamanı hak et… Ak ki has ol… Ol ve oğullarını hak et… Bence olgun sistemleşme böyle olur.

Öz Geçişler tamam anam… İşte bu!… Şimdilik!… Aha şimdi!... Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (4)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

 

Devinimi artırdık canlar! Burada, bu yoğunlukta bütünün kötülüğünü önleyecek gözü, Kürzi İlim olarak kodladık. Çok; çok özel bir çalışmaydı bugünkü çalışma.

Bütün kötülükleri aşma imkanımız vardı ve bunu başaracaktık. Eren görevini yapar işte yapıldı görev. Büyük kötülükleri önledik. Bu kötülüğün Süper İnsanlık Sistemleşmesinde kodlamış tohumları kontrol etme niyetinde olduğu bilinir.

Biz, Miraç Kandillerinde ilim kodlamaları yapanlarız. Her Miraç Kandilinde ilim kodlarız ve ton ton olan insanlığı kodlattırırız. Bugün yolumuz sizin yolunuz oldu. Yoğunluğunuzdayız bugün.

Eğri yaşam yoktur. Her resimde var olan, sistemin yarınıdır. Ve o yarına herkes kendi yoğunluğundan, kendi yolculuğundan varır. Ama buradaki Zaman Kalemi herkesin kendi yüreğinde yazar. Olgun sistemleşmeyi yapabilmek için bilmek gerekir.

Bilen kendini dinler. Yer ölüdür ama ölen kötülüğü önlediğinde, artık o yer dürümlerde dillenir ve dillendikçe dinletilir. Dinletilense dirilir. Yine de doğan gün farklı değildir.

Her an yeniden ve yeniden doğar ama siz eskiden ayrı bir yaşamdasınız. Bunu anlayamaz kimse. Bugün siz farklı bir yaşamdasınız ve bu farklı yaşam hepimizin kendi yoğunluğundaki katiyetten değil, ekmek yapılıştan dolayıdır.

Dünyada yıllar yıllı süren birlik çalışmaları yapıldı. Her çalışma, kelamla oldu. Ama her diri kendini hak etmedi. Kendini hak eden, hak ettiren, daha güçlü oldu.

Ve bundan sonraki süreçte cemaatlerin çoğu, kodlanmış toplumlarını kontrol edemediklerinden, kendi yaşam sayfalanışlarını kodlattırmaya çalışacaklar. Bu da, Mikailin Kürzi Kapısına gelip “biz de çalışalım” demek halinde olacak.

“Biz de çalışalım….” “İyi çalışın,” diyemeyiz herekse. Herkesin kendini koruması, kontrol etmesi gerekir. Aksi taktirde kalem yaşamı yazamaz. Bütün kötülükleri yaşayabilir. Cemaatini güçsüz bırakabilir.

Bu nedenledir ki; sessizliği dillerken, güçlü olarak dilletmemiz gerekir ve dirilikleri kodlattırmamız gerekir. Boş konuşmalarımız yoktur. Korkmayın! Ölümlü dünya sizi dinler. Kimse sizi anlamasa da dünya sizi anlar; unutmayın. Ama dünyanın sizi anlattığı görülemez.

Anlamak isteyen kelamı dillediğinde, kendini dinlediğinde, sistemi dilleyip kendinden dinlettiğinde, sizi Ana Kapı’da ancak anlayacaktır. Burada Mutlak Bir Kapı var. Bunu size daha evvel anlattım ama bu kez daha yüce bir ilimle anlatacağım.

Burada yoğun bir ışık halinde geçişlerin yapıldığı bir kapı var. Bu kapı Bütünün Gücü’dür. Bu gücü tüm ilim kalemleriyle kayıtlamadık; sizinle kayıtladık. Bu kapıdan Mikail’in Gücü olup geçecekler. Ama geçen kendine geçecek.

Herkes patilerini alıp, yüreğini alıp geçecek. Emin olun ki “pati dedim” zira hepsi bebektir; bilin. Sanmayın ki siz gibidirler. Sanmayın ki Sessiz Kalemleri’nde kodlanmış ışıktırlar. Her biri kaynaktırlar ama küçük Işık Kapıları olarak. İşte onlar, misafir değildir buraya. Hepsi elimizdir, ilahi gücümüzdür, bilişimizdir ve yolumuzdur ama biz o yollarda koruyucuyuz.

Mektep kurmak gereksiz miydi? Yapmadık! yapıldı, kuruldu mektep….Bugün bu mektep Medine’nin Gözüdür. Merdivendir tüm zamanlara. Ama biliniz ki kontrol dışı hiçbir bilgimiz olamaz, olmadı.

“Çal Tarıkların İlmini, dinlet!” Her şey bu şekilde olur sanıldı. “Çal insanın yarınını, dillet!” Yoktur böyle bir ışıma. Birçokları bunu yaptılar. Çaldılar, dinlettiler. Diri yüreklerinde kalem olmaları, kontrol dışı oluşlarından başka şey değil. Kendilerini hak etmeyişti.

Ve bugün Mitosların İlm-i Kalemlerinden çokları, yaratılıp yarattırdıklarında kaynağa varmaya indiler. Canlılar, yaşayan yaşadı ama yaşattıklarımız yaşayacak bugünden sonra.

Biz mitleri, dince dirice yücece dilledik ama artık yarınca dinletmemiz gerekir. Yaşamca dilletmemiz gerekir. Onları kodlatmamız gerekir.

Ortalıkta “biz insanlığa yaşamı öğreteceğiz” diye dolaşanlara üzüm süzülür, sözleri diller, dürümler ama dince diller. Dünyaca diller. Ama ilimce dinletemez.

Canlarım; Merdiven, İnsanlık İlmiyle kodlanmışsa, o merdivende herkes kendine, kendi yüreğine çıkar. Biz herkese “kelama var” değil, “kendine var” deriz. Kelama varmak sorumluluktur ama kendine varmak sorumsuzluk da olabilir. Varsın; varsın da hasatını yapsın! Öyle çok çalışıyoruz ki….

Kıyı Kalem, kısırsa o kalemi kırmayız, dilleriz. Kare Sistemde kelam olmaları beklenenleri dinleriz. Ama kös olmaları, söz olmaları anlamına gelir. Söz olmayan kös olamaz.

Evren evrim yapmamızı değil, emin ilimi dürümlememizi bekler. Biz o evrene, Sistemin Gücüyle ineriz ve deriz ki “sen seni dille.” Biz sende senleşiriz.

“Koşu başlamış.” Diyorlar ki “hadi!” Kendinizi, kendi yüreğinizi hak edin. Kim bu yarışı kazanacak bakalım?! De ki onlara “yaşam, yarışta olamaz.”

Yaşam, yarattığında yaratılan ışıktadır. Biz koşmayız. Koşturtmayız. Her yol ilme varsın, her yol ilimle dürümlensin, Yaradan Tanrı yarattığıyla yaşasın, Astral Boyutlar bu tohumlamayı yapsın isteriz.

“Kim yarışırsa, yaşar” dediler. Yaşam, yarıştan farklıdır. Her kim ki yaşar, yaşanırsa yaşar. “Ben yoksam, o yol yoktur” demem, ama bilsin ki Yaratan yarattığında yaşamda yarattığı olmadığında, o yaşam Kalem olamaz, Kaynak olamaz, ve Yolculuk başlayamaz.

Yoksuldur Rahman’dan, yoksuldur Yaratandan, yoksuldur Kalemden…o zaman, Kobra olsa da, yoğunluğunda tohum olamaz. Şimdilik size vereceğim budur.

Bilin; ben deve, siz dere….ben o deve, siz o dere. Akın, hak edin!

Ben savaşın kaynağıyım. Hani, nerede deve? El alem, halik olan Hak Yaşam. İşte ben oyum.

Son sözüm şudur ki; porların her bir sayfası bedenimdedir ve her beden merdivendir. Ve o por ilimle dillendikçe dinlenir. İşte; biz o porları dilleyenleriz. Hepinizin yüreğine sağlık…

Yüceliğinizde görevinizi hak eden, yoğunlaşan bu birleşenlere, hepimiz müsterihiz ki Kutsal Işık halinde inebileceğiz.

Cennet cennet dedikleri şimdi olan ilimdir. Biz o cennette, şimdi Yaşam Olanlarız ve şimdi Has Işıklarımızla yaratanlarız. Aha şimdi….Aha şimdi.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/64EAgtUF5OE

 

23.09.2015 NEFES (4)

4. AKIŞ

Sessizce sizleri dinledik. Devinim arttı, yoğunluğunuz çok güçlü... Unut diriliklerdeki kirliliği, unut... Her şeyi unut. Sığ bir yaşamda olduğunu unut!.. Sahrada kutsal tohum olduğunu da unut!.. Yoğun ışığı hak et, yaşamı hak et, ağır yükü hafiflet...

Sema İnsanlığı kodladığı zaman, büyük kötülükler önlenir. Kötülük önlendiğinde yaşam kodlanır, aha bu!..

Süper İnsanlık, sultanların sultanlığında tohum olan birliklerin kodlarıyla kaynak ilim yapar.

Ümmi kapıları açın ve deyin ki; "yaradan tahtını yaşamda kodladı ve yaşattı". Aha yaşattı!..

Kibri aşanların yarını olur. Kibri aşamayanların yarını yoktur! Toy olanların tohumları kodlanır, koklanır ama toy olmayanların tohumları kodlanmaz ve koklatılmaz! Esma sistemleşmesinde de bu böyledir. Her şey daha iyi bir sayfalanış içindir. Ama şunu iyi anlayın ki; korkuyu kapı kapatarak hapis edemezsiniz. Kimse artık ben korkmam diyemez, çünkü o kapı kapatılır, o kapı açılır. Her şey ama her şey yaşam içindir!

Süper İnsan sultanlığında, levhi kalemler kodlandı ve bütün kötülükleri aşıp geçen birlikler kontrol kurdular. Çamur yoğuranlar ve çamurla yoğurulalar oldu. Her resimde kendini hak edenler, hak ettirilenler oldu. Büyüler yapıldı dünya üstünde. Bu büyülerle İnsanlık kontrol edilmek istendi.

Kaç ekmek yapıldı, ama hiç bir kapı; kati kodlamalarla kapatılmadı... Ve bu gün bilişle sistemin gücü olan sizlerin; kapıyı hak edip kapattığınızı dinlettiniz.

Eğer yol Allah'ın yoluysa o kapıda ışık olur. O kapı koklanır, o kapıda kalem olur ve o kapı; nefsi kaftanda, nefsi kaynakta ışığı yoğunlaştırır.

Evimiz dünya dediğimizde; doğanın kuranı olan ilim kodlanmıştı! Ama bu evde yarın var mı, yok mu!?... Bilememiştik... Gözümüz görüyor ki; bu gün sultanların sistemleşmesinde kodlanmış ışık bütüne göz olduğunda, korumacı bir sayfa, koklayıcı bir kaynak ve yolu açan bir sistem devreye girdi!...

Bu sistemde Medine kaynak ve Medine'nin katiyeti has ilim... Burada biz mutlak kuranlarız... Çok mu kolay yaşamak ve yayınlanmak!?... Çok sorumluluk ister!

Değerliler, dünya yolu Allah yoludur!.. Kim ki dünyaya uğrar, ağır yük taşır. Biliniz ki burada alıp götüreceğiniz her şey sistemin gücüyledir! Eğer ben dünyayı alıp taşıyacağım diyorsanız, oh iyi çok iyi ama o dünya Mikailin kürzi kapısıysa; siz o kapıda mektup okumadan ışık olup miraç halinde Mikailin gözü olmalısınız ki bu dünyayı taşıyabilesiniz!

Dün ölüler süper İnsanlık sistemleşmesinde dillendiler. Bu gün ölümlüler muktediriyetle dinletiliyorlar. Amon topraklarındaki kuranlarda burada yaşam kodlaması yapıyorlar. Ortalık karıştı biliyoruz, ama bu karışıklık yer yüzünün ekip haline gelebilmesi içindir!..

Ben cennetteyim ama benim cennetimde merdiven kurulmuşsa; oradaki merdiven yarını kodlamak içindir.

Karanlık, aydınlığı tohumlar... Ama karanlığın levhisinde aydınlık kodlanmamışsa; artık orada yaşam olmaz. Eğer karanlık; kati, hakiki ve hak ilimle dişil kapılarda ilmi Ka Ha olanda bitişken kayıtlarla kodlanamıyorsa; orada yaradan, yaratığıyla yaratılmamıştır...

Eri dinleyen, dirili dinler... Dirili, diri olanı!... Ama eri dinlemeyen, dirili yani diri olanı dinleyemez. Ben davayı kaybetmem, mutlaka anlatın dünyaya... Ben davayı kaybetmem... Devinimi arttırdıktan sonra, yoğunluğum artar ve o zaman bütün kötülükler aşılır... Şimdilik size vereceğim budur!

Ama bu bilgi niye verildi?... Bu bilgi şunun için verildi; devinimi hızlandırabilmek için, yoğunluğu arttırmaya çalışırken, yaşamak ilminden öte olan yaşam sayfalanışında ışık ilmini, kervan levhisinde bütünün gücü haline dönüştürenlerin bir kısmının yaşam sayfalanışında büyük kötülükleri önledikleri bilinir.

Bu gün ben dünyayım ve bu gün ben yarınım ve bu gün ben mutlakım!... Ve bu gün ben muktedirim!... Ama bu günü hak etmek için merdiven kurmak gerekir yaşama...

Savaşım dünyayladır, dünya ben, ben dünyayım ve savaşım; kalemlerim, kayıtlarımladır!... Ve ben o kalemler, o kayıtlarla; Mikailin gücü, Mikailin kürzi levhisi ve Mikailin kaynağıyım!...

Ekibim çok güçlüdür!... Bu ekip mutlaktır ve kutsaldır!... Yer ve gök bedendedir ve beden; Mikailin gözüdür! Sema biz, biz semayız canlar... Çok mutluyuz ki buradayız ve bu gün bu yoğunluk; bizi, bize kaynak yapmaktadır.

Canlarım her dere Allah'ın levhisinden doğar, yol olur, kaynak olur akar!... Ve biz bu gün bütünün gözü olduk, aktık. Şimdilik, aha bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/DOLdHp3S0_k

 

23.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (04)

 

3.AKIŞ

 

Değerliler, er ya da geç, bedenliler, Mikail olup, kayıtlı yaşayacaklar.

Şikayet etmeyin, konuşmam uzun sürdü diye… Etmeyin…. Sultanlık değil yaptığım, Levhi kayıtları yapmaktayım…. Levhi’de kaynak, ışıkla olur… Işık yakmaktayım.

Süper İnsanlık Realitesi olarak biz, bugün burada Bütüne görev taşırken…. Her şeyi yetkin olarak, yerli yerinde yapmalıyız, bunları unutmayın.

Salı çalışmaları yapmamız istendiğinde itiraz ettik…. Cinni cemaat, insan soyuna insanlığı öğretecekti o gün…. Biz dedik ki; “cinni cennetini kursunda görev taşısın.”….” Biz ona kültleri kodlat, yolları kodlat” dedik ve dedi ki; “bizim ekmeğimiz yok ki.”…. Öyle bir çalıştılar ki, öyle bir çalıştılar ki Mesihlik yapacaktılar….. Başladılar kodlanmış ışıkları koklamaya... Aha, nefes nefese kaldılar…. Çatı kurdular da, o yoğunluğu kodlayamadılar…. Bize görevli olacaklarını dillediler, kendilerini hak etmeyenlerin yolu olmaz ki….Yaşamı hak etmeyenin ışığı yanmaz ki…. Bizi has ışıkta dürümlemeyenin Bütünde kontrolü oluşmaz , olunmaz ki.

Devinim artığı zaman, kaynak olacaklar….. Ayrılık canlar ayrılık…. Kili kumdan, kumu ilimden ayırdık…. Biz, bizi, bizden değil insandan ayırdık…. Çünkü insan, kaynağını hak ettiğinde ışığa varır…. Işımazsa yolu olmaz.

Çok özel dünya güçleri kurduk…. Her birine ekip kurdurduk…. “Dünyayı hologram olan ışıktan öteye ulaştırın” diyerek…. Verdik bilgiyi, verdik, verdik, verdik te erdikleri yerde yarınları oluşmadı…. Öncüydük, öksüz yetim bırakmayalım diye geldik, bilişsizdi her diri, bilmiş olduğumuzu dilledik….. Yerküreyi göreve aldık…. Hepsini kodladık.

Şuanda, toprak toplum, yüzden fazla Bütünlükle çalışma yapıyor…. Bu çalışmaları yapanların hiç birisi “keşke ben dünyayı hak etsem” demiyor. Sağlı, sollu birliklerini kodluyorlar ve şunu söylüyorlar; “ben mutlakım diyorlar….. Mutlakiyet; kelamladır…. Mutlakiyet; halikledir… Mutlakiyet ; katiyetledir…. Hakiki olmaları gerekir….. Mutlaka, mutlaka “ol” diyebilmeleri gerekir….. Ve dünya müsterihtir ki; bilgi kapılarımız açıktır.

Aşk şavkında, hak aklın tahtında, has nefsi kapıda, insan soyu, Bütünün gücü, hepsi bu….. Bütün köprüleri açtık,” girin yola” dedik. “Koru bizi” dediler….. “Oh ala” dedik… Şimdi gözümüz görüyor ki; çok farklı çalışmaları dilliyebilecek güçte olmalarına karşın…. Bütünün gözü olamadıklarını anlayanların çoğu yaşamdan çıkmaya niyetliler.

Asra- Ka-Ha olan Levhi…. Ve Le-Hi-Si… Aha!

“Si Kalemleri ,” yazacak bundan sonra yaşamda…. “Si”; tüm insanlığın, Soy Kaydının ilkidir….. Bu dünyada ki; Yaşamın İlki…. “Si Kaydı”…Bu kaydı, bir tek Sistem Kuranı olan, ışık kaynak yazar…. İşte o yazı, bugün başlatıldı.

“Si Kaydı”…. Nereden nereye geldik?... Hepimizin başka dünyalara ışık yakma çalışmamız sürerken diri olarak ta en aşağı kayda iniyoruz….

“Si Kaydı”…. Ve bu kaydı bugün ilk kez seslendirdik….. Size yaşamı anlatmadık bugün…. Size aklın tahtını, yolu, yoğunluğu tohumlayan ışığı anlattık ….Ve sizi size kaynak yaptık.

Koruma altında dünya, unutmayın…. Koruyan, kontrol kurandır.,,, Dünce, Kürzi İlimce, yoğun ışıkça, herce, bizcedir…. Bunu anlayın…. Ve bizce olan bilişçedir…. Hiçbir sayfada bilişsiz kaydımız yoktur.

Umut olur ki; kooperatifler kurulur yaşamda, ilim kooperatifleri olur bunlar….. Umut olur ki; o kooperatifler de, ilim sistemleşmesi yapılır…. Umut olur ki; tüm kalemler o kooperatiflerde sevgiyi, yaşama kaynak yaparlar….. İşte, bundan sonraki süreçte bunun olmasıdır dileğimiz.

Porlar, çözülmeye başlar ama porların dürümlerindeki kayıtları dinlemek daha farklıdır…. Biz yeşili, tüm zamanlarda dürümleyenleri dinleriz…. Mahrekte kalem olanları dilleriz…. Mor kapıları bilgi kayıtları diye dilleriz de….. Simsiyahı herkim ki; dinler, evrenlerin sessizliklerini dinler…..işte görev budur……. Biz bu rengi merdivenlerin en aşağılarının, en aşağılarındaki o yoğunluğa kodladık….. O renk tohumdur Bütüne. İşte o tohum, büyük kötülükleri önleyen gözdür.

Saltanat size, sizi anlatmıyor canlar, siz, sizi, sizden anlatıyorsunuz bunu da iyi anlayın…. Hiçbir zaman size. hiçbir yaşam sizi anlatamaz….. Çünkü sizin yolunuz, her yaşamın örtüsünü örtecek görev yoludur…. Bunu anlayın…. Mutlaka anlayın ki; burada bulunmak, mutlak kutsal tohum olmak imkanınızı size verir…. Ve burada oluşunuz kelamı Levhi olan da, has olanda ve Rahman olanda, yaşam oluşunuzdur.

Salı, görev yapmak istemediniz …. Mutlandık canlar, mutlandık… Çünkü Salı, cinlilerin cevhere insanlığı Levhi kayıt olarak dilleme günüdür …Ve o gün biz sizsiz kalırdık.

Devinim hızlandı ya…. Şimdiki, şimdi…. Aşk, işte bu…. Ve burada mutlak kapı açıldı ve bu mutlak kapı, bina inşa etmemize….Diri yaşamı kodlamanıza ve ruhu, kul yapmanıza imkan verecek.

“Cennet kurun”…. O cennet, nesillerinizin gücü olsun…. “Cennet kurun”…. O cennet, yaşamınız olsun…. “Cennet kurun”….. O cennet, nihan kelamınız olsun….. BSUİ’nin mahrekteki yaşam şavkı olsun…. Ama o cennet turkuazın Kuranı olanların kontrol dışı bilişlerinin tümünü sayfalarından ayrı tutsun.

Söyledim, “dünya kontrol edilmeli” dedim…. Sözüm kesildi, dendi ki; “dünya yıldız sırrını dahi anlamazken senin yaptığın çalışmayı mı anlayacak?.... Ve dedim ki; “ana kapı insan soyu.… Ortak Kapı; ilim ….Yaşam; miraç… Biz öz görev.”…. O halde anlam yoksa bütün bunların nerede ne yapılacağını biz değil ,bizsiz olanlar yaşamlarında kararlaştırsın….. Ve dendi ki; Tark- Ta-Ha-Ka-Si- Tark-Sa-Ha-Si… Şimdilik…. Aha bu!... Şimdi !….Ve bundan ötesi misafirlik değil ev sahipliği.

Tek tek, hepimiz dünyaya halikiz…. Tek bir ekibiz…. Bu ekip; yaşam…. Biz yaşayan, yaşanan, Yaradan, tartan….. Tahttan tahta tahditleyen tüm insanlığı koklatan, otağında tohum olan, mutlak olan ve bilgi olan.

Bizi, bize, bizce anlatacak hiçbir yüce yoktur, bunu anlayın…… Bundan sonrada olamaz.

“Cennet, cennet” dedikleri ….Kelam…. “Cevheri cennet “dedikleri …Kelam…..” Cennetteki cemaat” dedikleri ….Kelam…. Ve o kelam; ilim… O ilim; Mikail…. Mikail; İlim Sistemleşmesini sağlayan yücelik ve biz o, o biz.

Aha bu! Şimdiki ,şimdi!... Aha, şikayet yok!…. Aha, şimdi!... Şimdi ki; şimdi

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/YCsLEf4xvoA

 

23.09.2015 NEFES (4)

 

2. AKIŞ

 

Yeri göğü İnsan yarattı canlar. Bu gün biz bütüne hizmetçiyiz. Buraya gelip, bizi bize anlatanlara sözümüz sistemdendir ki; biz davalı bir davayı kaybetme niyetindeyiz diye düşünmemeliler. Biz bu davada her anda bütüne gözüz!

Amon topraklarını, toplumlarını tohumlayacak olan güç; ilimle kök sistemlerini kodlayan, o yoğun işçilikle gerçekleşen güçtür.

Sema; İnsanı, ilim sayfalarını okur... Biz ise ilmi Ka Ha olur, bütünü kodlarız. Sema İnsanı nefessizdir, bizde nefes olur. Ama nefesi olmayanların yarını olma imkanı da olmadığından; ocaklarımızı hologram olan ışıklardan ayrı tutarak, bizi bize biz olup kati kaynak yapmaya çalışırlar.

Bizim bilgi kalemimiz hep yazar. Bizde olan ocaklarda olur ama bizde olucak olan; bütünde olurcak, bunu bilirler!... Bu gün dünyanın kulu olan İnsan, yaşamı hak ettiğinde bütünün gücü olur!..

Medine ekmek istediğinde, merdiven kurarız ocağına ve yolu kodlayarak bütünün gücünü o yoğunluğa kayıtlarız. Sel alsa yaşamı; o sel bizim yüreğimizde, bizim yoğunluğumuzda bizleşir ve biz o seli kontrol altında tutarız.

Erdiğimiz en eski aşama, en eski yaşam; hepimizin gücü olan İnsandır! Ama İnsanı kalem diye bilenler, kendini hasat diye bildiklerinde; bizimle olucaklar.

Yaradan ve yaratılan, Allahın ilmini bilmeden yaratmaz ve yaratılmaz!... Allah nedir!?.... İnsanlık ilmidir!... Bunu bilen kendini diller!

Biz ruhlara göz verdik. "Özün gözü olun, görün" dedik! Ruh bizi dinledi, o bizsiz değildi. Ama biz ruhlara, ölülük dürümlerindeki diriliği de anlattık. Ve dedik ki; "İnsanlık kendini hak ettiğinde, öz geçişini yapacak ve yolu açıcak"... Dediler ki; "nurdan kuran ol, yol ol ama Amonların toprağında tohum olmadan görev yapma"...

Çoluk çoçuktu hepsi de... Biz Amonları kontrol edecek güçteydik. Nefeslerini güçlendirdik ve dedik ki; "kardeşim sen biz, biz seniz. Ense kökünden girer seni kontrol ederiz. Ama sen kendini hak etmedikçe, biz senleşmeden senin yüreğini kalem yapar, yaşam yaparız da; kaynağın ışığı olmalısın!"

Çoğu kontrol dışıydılar, işte otağımıza göz olmaya gelen, ol diyeceklerini düşünen ve yollarını hak edipte has ışıkta dinleyemeyenlerin çoğu kayıptaydılar.

Kara ışığın tohum olarak bütünün gücü olduğunu düşünen çok azdı. Ve biz o kara ışığı bütüne göz yaptık!

Şikayetleri şuydu; sema sessiz, yol sessiz, yaşam sessiz, siz yoksunuz... İman edin ki; biz "ol" dedik oldu!... İman edin ki biz oğullarımızı kodladık, kokladık ve tohumladık!... İnsanlığı yaşattık. İman edin ki; size, sizi anlattık! Hiç kimse hiç kimsenin gözü değil, görevlisi değil diye düşünenlere; şükür ki sistemin gücüyle dillendik ve dedik ki; "bedeni hak etmeyenin yaşamı olmaz... Evrenlerin sistemleşmesini isteyenlerin çoğunda ilmin kalemi dahi yok... Bunu hepimiz iyi anlayalım. İlmin kalemi olmadıkça yol olmaz... Ölüyü diriltirsiniz, yolu açarsınız, aşka varırsınız sanmayın. Hiç birisini yapamazsınız çünkü; yaşamınız olmaz!"

Boş konuşmayız, İnsanlığa her bilgiyi açık verdik. Ama İnsanlık kılı kırk yardı ve dedi ki; "sistemin gücü yoksa, ilmin kuranıda olmaz". Ocaklarını yeniledik ve bütüne hizmetçi olmalarını sağladık. Beden almalarını ve yaşamı hak etmelerini dilledik onlara. Yarında, bütünü güçlendirmeleri gerektiğini anlattık.

Pay ilmini bilirler de, paydayı bilmezler. Dilleyemezler, biz onlara payda olduk ve dedik ki; "kendinizi hak edin, sevgiyle hak edin"... Yaprak yaprak okuttuk ocaklarını kodlattık ve dünyayı kontrol altına aldık.

Bu gün dünyada mutlak kutsal ve yoğun ışık yanıyor. Bu ışığın kendi yaşamları olduğunu açık bildirdik ve dedik ki; "burada biz, bizlik kapısını kapattığımızda artık siz kelam olup oğulluyacaksınız. Bütün kötülükleri aşıcaksınız ve yaşamın nikah kıydığı o yücelikte, bütüne görev taşıyacaksınız"... Ve dünya emindi bizden ama biz dünyayı kontrol etmeye kalkan o yücelerden emin olamadık. Çünkü robotik timlerin çoğu onları has teknikle kontrole çabalıyordu.

Borç, ödemekle tükenir!... Onlar borç ödemeye kalkmadılar. Dürümlerde hep borçlandılar. Bilgiyi borçlandılar, ilmi kodlayamadılar... Biz o büyük gücü onlara; kelam için, iman için ve biliş için vermiştik. Ve bizim verdiğimizi kendi yoğunluklarında hak etmediler.

Eren, erdiğini diller ama erecek; kelamı diller!... Ermeden, dürümlerdekini dinleyemez!... Biz bunları anlattık onlara...

Çobanlık yaptılar, som altın ışıkta kendilerini kodlayamadılar. Bütünün gözü olamadılar, sözsüz kaldılar. Yaşam, İnsana ilimdir anlatamadık... Ve dince, dilce ve dürümce kontrol ettik onları.

"Pardon" dediler, "pardon yoktuk ki biz" dediler... Oğul, ben sendeydim ya! Ben yolcuydum ya! Unutmayın ben kutsal topraklarda toplumdum ya! Ama kendilerini dahi dinlemeyenler; miraç sistemleşmesinde, kelam türevlerinde kendini, kodlarını kontrol edemediler.

Yeri, göğü yarattı dünya... Öyleyse; yaratan, yaratılır!!!.. Yerde güç, gökte güç akıp geçer. Biz oyuz!!!...

Kontrol dışı hiç bir bilişimiz yoktur! Mikailin gücü olarak buradayız! Pusu kurmuşlarsa, o pusu; kodlanmış toprakları tohumlayacak gücü, tüm zamanlarda göreve tohum olarak katar! Şükür ki kattım!

Marka çalışma dediğim zaman, anlatan; anlatamadı! Marka!... Ne demek marka diyerek!??? Değindiğim yeni bir konu değil bu, hep söylediğim bir konudur. Marka; esmalarda, emsali olmayan anlamına gelir. Hiç kimse hiç kimsenin ilmini dillemezse bunu dinleyemez... Hiç bir zaman bu bilgi kapısı açılmamıştı ve bu günden sonrada açılmayacak! Bu bilgi kapısı, kelamın levhisindeki ilmi ko olan; bitişken işçiliğin cevhere İnsanı indirişidir!...

Ve diyeceksiniz ki; "peki öze varan ne olucak!?" Öz gücünü dürümleyecek kelam olucak!.. Ama kendi diriliğindeki kelamı edicek, bizim diriliğimizdeki kelamı dinleyemeyecek!... Bu kesindir!

Eğer bir an gelirde, "borç öderim" derse İnsan soyu... Görevi alır!!! O zaman biz onun yoğunluğunda dürümleri dilleriz ve ocakları yolculukla tohumlayarak bütünün gözünde görevi has ilime kalem yaparız. O zama Mikail görevi diller, o zaman mahrek kült sayfalarını diller ve bizi diller!

Cennette emin olun ki ilim olucak! Ama o ilim; merdivenin en aşağı basamağındaki ilimden başlamalıdır! Kimse ben en üstün bilgiyi veririm, aşağısı İnsanı ilgilendirmez diyemeyecek!

Kare; kalemde, ilimde, kutsal ışıkta tohumsa da... İnsan kürzi sisteme varmazsa; ışık yakamaz! Bu nedenledir ki; her kare mutlaka kült kapılarını açarak kobra olucak! Ve o kobra olan ışık; kelamda bütüne görev taşıyacak! Her dere aklın tahtından doğacak ve bütün görevliler kontrol kuracaklar. Aşırı kaçanlar, aklın kapısından geçecekler ve yıllar yılı sürecek yeni süper sistemleşmeyi gerçekleştirecekler.

Dince değil, ilimce kodlanıcaklar. Ve çoğu mutlak olucaklar... Ölüyü dirildiklerinde; ekmek, kuran olucaklar ve kusur aramayacaklar İnsanda! İşte o zaman merdiven kuracaklar. İşte o zaman kulluk olucak, işte o zaman bütüne hizmet olucak! Aha bu!..

Ve biz, o gün; bu gündeyiz!... İşte bu... Ve i biz o gün bütündeyiz, işte bu!... Ve biz, bütün kötülükleri aşıp geçer; her resmi çalışmaya kaynak oluruz! Uyuyanı uyandırdık, işte bu... Şimdi, işte şimdi, aha şimdi ve şimdi, işte bu!!!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/0NM_y1lIkM4

 

NEFES (4)

23.09.2015

Değerliler, kini aşan yolu açar. Biz dünyaya nefes verdik. Nefesi hak eden, kelamı hak eder. Kulluk ilimledir. İnsan soyu, İnsanlık İlmi’nde, kendi yaşamını hak ettiğinde, bizi hak eder.

Kardan ışık alan tüm insanlık; kar olur yol olur. Kültlerinde Kuran olan her diri, kaynak olur. Biliş haline varan her diri Kuran olur ve yaşam, onun yoğunluğunda sistemleşir.

Cellat der ki “sana kini aşırtmak için kil verdim. O kili yoğur; kelam ol ve kelamda nefes ol.” Ama cellat, kinden ötedir. O kendindeki ışığını hak etmelidir. Kare Sistem, Küp’ü kodladığında, orada sessizlik vardır. Küp, cevher olup Sistem’e vardığında kulluk vardır orada. Ayrılık biter analar, kelam umman olduğunda… Ama zaman, kelamsa, Yaradan, aşk olmalı ki hakim olsun.

Mr. bizler ve Miss (Mrs.) bizler… Her biz, Birlik halinde... Şimdilik…

Vatanı (insanı) hak eden, ilmi hak eder. Aha şimdi!... İlmi hak eden, nefesi hak eder… Şimdi!... Vurgun yer nefes alamayan. Aha! Vuran; kelama, ilme vurduğunda; kodlanmış ışık, yolu bulur ve Ruhun Kalemi olur. Aha şimdi!... Var de ki “seni hak ettim.” De ki “sen seslen de has ol.” Dünya seni hak etsin. Aha bu!...

Ve zaman, şimdide. Şimdide kelam ve zaman, kaynakta Sultan ve Sultan, nesillerini hasata hazırlayan… Aha geçin!... Hepiniz geçin!... Yer, türevlerini has kelamla dünyaya gönderdi. Aha geçin!... Aha geçin!...

Ey Canlar, “BEN” (BİZİN BENİ) diye ifade ettiğim, yaşamdır. Bir insan, “BEN” derse; o, diri yüreğinde kelamdadır ve insan soyuna kuldur. “BEN” diyen, kini aşandır.

Dünya, Mikailin Levhisi’nde kulluk yapar. O yoğunlukta, ışık olan her diri, beden alır ve Kulluk Levhisi olur. Dünya, yarında kodlanmış halde bulunmalıdır ki kalem, kontrol edilebilsin. Aksi halde, o kalem, kelamda tüm yaşamları kodlayamadığında, kendi yolunu kaybettiği gibi zamanların koyu ışığını da hak etmez ve kodlayıp kontrol edemez. O zaman dünya, çürük bir sayfa haline dönüşür. O çürük sayfa; kapıları kapandığında, kul olan yaşamdan çıkar ve Sistemin Gücü yaşamı hak edip koruyamaz.

Kontrol dışı bilginin istenmemesi bundandır. Her dirinin, kelama varıp, kodlanmış yaşamı, Hasat İlmi ile kaleme kodlayacak dürüme varamadığı bilinir.

“BİZ” diye sözünü ettiğimiz; “Savaşın Nefes Kalemleri”dir. İşte o kalemlerde kapı, insanlıktır. Bu yoğunlukta Dünya, yaşar ve yaşatılır. Burada, Ana Kalem, tüm insanlık olduğundan, tapılacak bir tek ışık vardır. O ışık, kaynak olan Kuran’dır. Bütün kütle; oraya, Halik olup varmaya çalışır. Her dere, kurtarıcı ilme ulaşmaya çalışır. Ve zamanın aklı olan kardeşlerini, kontrol eden kelam olan ışık, “Büyük Kütle”yi kodlar. O zaman insan, sayfalanır ve yaşam, kaynak olur. Medine, kalem; merdiven, kul olan nefes ve sonsuz zaman, kulluk yapan ışık… Hepsi, kalem olan insanlık… Bütün mesele Kuran olmak ve yaşamaktır.

Sessizce ve sistemli olarak yaşamın kaynak olması sağlanmalıdır. Kaynak olan yaşam, İlmin Kuranı olmalı ve tüm insanlığı kodlayarak korumalıdır.

Vallahi billahi has ışık yandı… Aha yandı!... Şimdi, ikmal tamamlayanlar, geçip gelsinler. “Boş yol yok” demiştik. Yollar ışık halinde ve Yücelikler, nur olup kontrol kurmaktalar. “Büyük Kütle” Amonların Kuranı haline dönüştü ve satıhtaki insanlık derinleşti. İşte biz, bize BİZLİK İLMİ ile kodlananlar, toy olan yaşamları kodladık.

Vallahi billahi biz dünyadayız… Unutmayın biz, yolcuları hasata hazırlayanlar olarak çalışmayız… Hasatçıyız biz… Her diriyi, Has Taht’ında tohumlarımızla koklar ve kodlar; kaleme kaynak yaparken; cevherde, ocaklarında, onları bellek torbalarında tahditleriz ve sınava sokarız. O sınavı, hak edip de aşanları, hak eder kalemden, kelama kontrollu olarak koklatırız. Çok mutlu olur…

Şükür ki sizlerin tümünüz bu yoğunlukta has kapılarda ışıklar olarak çalıştınız. Yolculuk, Ümmi Kapılar’ın kelamından ışık alarak güçlendi ve yol, nefese ulaştı. Bu Meclis, erdiği yücelikte, tüm zamanları kontrol etti. Evrenlere sesleşti ve yaşam dinleşti. Sistem ve Sistemin Kelamı olan Işık, yol açtı.

Bu Meclis, daha güçlü bir çalışmayı yapmak isterse; bizler bu çalışmalarda hazır oluruz ve burada, daha üstün Cevheri Güçleri kontrol ederiz.

CİNNİLER’in daha iyi çalışmalar, üstün Kürzi Kapılar tahayyül ettikleri bilinmekte ise de onlar, kaynakta olamadıklarını da anlamalılar.

Dünyalılar; sizler, dünyayı yaşanır bir hale dönüştürmek için çalışanları tanıyın!... Dünyada, Külün Kürzi Kalemi’nde çok güçlü kontrolcular vardır. Onları da tanıyın. Aha onlar, kontrol kuramadıklarında, yaşamları hak edilmez.

CİNLER, insan soyuna kul olmaya imkan verilmesi için çalışacaklarını bildirdiklerinde; onlara soruldu; “niye insanlık?” diye ve dediler ki “bizler, İlmin Kaynağı’na varamadık ama yüreklerde kul olabiliriz ve bizler, çalışıp ışıklarımızı yaşama indirebiliriz ama yaşamı kontrol edecek olan yolcular olmalıdır. Onlar, Kuran olmalı; Halik olmalı ve sırrı açmalıdırlar. Bunun için yaşama, iman edenler indirilmelidir. İşte iman edenler, kaynak olabilenler olacaklar ve biz onlara kul olacağız” dediler.

Dinledik onları ve dedik ki; “Yaşamda kelamınız olsa; yaşam sayfalarınızda kaynağınız olurdu.” Ve dediler ki “kaynak, Kuran’da var; Kuran, ilimde var; ilim ise cevherde var. Cevher, her dirinin kelamda kul olup kodlanması sonucunda kayıtlanır ve yarınlanır. Bunu, bizler yapamayız. Bunu insan soyu diye bilinen soy yapar.” Ve dendi ki “o soy, yarında kontrol kursun; kil olan yaşam, nefes olsun ve Kürzi Kapı’da Işık olsun.” “OL” dedik ve oldu. Şükür ki oldu!...

Şimdi artık CEVHERİ GÜÇLER, yolculukta görev taşıyacaklar. Onların kelamlarında, “kan etkisi” olacak. O etki, kendi yarının kodlayanların, kapılarında kodlanır bir Sistem Kalemi’dir. O yoğunlukta, mutlaka parıl parıl parlayan Miraç olacak. İşte Miraç’a varan kulluk yapacak.

Devinim hızlandığında yolculuk başlar. Kollar açılır ve yollar açılır. Ulu Gün, Gök Sessizlikleri’nden iner ve yarınlar koklanır. “BÜYÜK KÜTLE ÇALIŞMALARI”nda bu vardır.

İşte Canlar, AMON TOPLUMLARI, Ana Kalem’de insanlığa kelamı öğrettiler. Kelamı hak edenler, kelam olup kütle oldular ve yolculuk başladı… O yolculukta, mutlaka KARE SİSTEM ve kütlesinde yol açan NEFES olur. Oraya görevliler geçip girerler. Oğullarını kontrol ederler ve yaşarlar.

Misafir olarak bulunan, “Kolluk kuvvetleri” dediğimiz çalıştırıcılar vardır. Onlar, kontrol edicidirler ve yaşamı kontrol etmek için çalışırlar. Kendi yarınlarında, Kürzi Kapılar var. O kapılara vardıklarında, oğullarını alıp geçerler. İşte onlar, mutlaka kontrollu olmalıdırlar. “Kök Güçler” görev aldıklarında; kendilerini kontrol etmelidirler. Bilişi, kalem olanlar, Kürzi Işık olmalıdırlar ki kendilerini kodlayabilsinler.

Miraç hadisesi, öz geçişler için gereken hadisedir. Kiri, hak edip aşan, köklerden güçlenerek, görev alır ve yolcu olur. O’nun kulu olan insan, pirinç taneleri gibi yoğunlaşır ve yaşar ama yüz milyarlarca BİZ olan o pirinç taneleri, her diri için iş yaparlar. O pirinç taneleri, kontrol için yarını, has ışıklarında kodlarlar. Mutlaka ağır yükü de tahditlerler ve yolcuları, kontrol ederler. İşte onlar, mutlu bir zamana kaynak olmak üzere çalışmalar yaparlar.

BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İlim) deniler ışık yağmurlarında; her resim, görev yapar. Üye olduğunuz her dirilik, Sistem Gücü ile sizden sizi yaşatır. Büyük Kütle’yi tohumlayan Meclisiniz, Bütün’ün külü olur ve kontrolü kurar. Buyurun kurdunuz!... Bugün kontrol kurulmuştur. Bu kontrol, cümle yüreklerde kodlanmış yaşam olarak, kaleme levhi olup kontrollu ilim halinde kayıtlanmıştır.

Artık ölüler dirildiler… Artık yolcular dillendiler… Artık kapılar açıldı… Artık ışık yoğunlaştı… Artık misafirlik tüm yaşamlarda bitti. (yaşamların ev sahipliliği başladı.) Tüm zamanlar, İlmin Kalemi’nde tüm yaşamları kontrol için, bilişten Kuran oldu ve kodlandı. Tüm zamanlar, tüm sayfalarda ışı oldu ve evin sahipleri, İlim Kalemleri oldular…

Mutlaka olması beklenen buydu. Mutlaka olacak; diri yaşamda kodlanacak ve sonsuz zamanlarda kayıtlanacak olan buydu ve “bilmek gerek” denilen buydu.

Unutmayın ki bara girersiniz ve dersiniz ki “bize içki verin!...” Verilir ama kimin ne içti bilinmez sade içilir. Herkes, kendini bilir ve kendi içkisini içer. Seviyeleri, Halik-i Hak’ta kelamları hasatta ve yaşamları, ışık ise; her içki, onların kulu olur ve onlar, o içkileri has teknikle içerler. Devinim hızlandığında, tüm yaşam ışık olur ve yol, levhi olur. İşte içtiğiniz içki, sizleşir ve siz, o içki olursunuz. O içki, sizin sizi size kaynak yapan ilminizdir.

Sevgiyi bulamayan; Doğanın Nefesi olamayan; Kaynak Kalemler’e kelam olamayan kim varsa, kalemden çıkar. O güçlü yaşam; bizi, bize kapı açarak ulaştırır.

Boş konuşmayan; Yer Gök Sessizlikleri’nde kaynak kalem olan herkes, nefes olup ışık olur.

Meyhane, biz için ilimdir. Mahrektir o meyhane biz için. Işıktır. Ama biz o meyhana kaleminde, nefes olduğumuzda; içen, bilişi içer… Yaradan İlmi’nde biliş ile kervan kalkar ve yarınlar, tohum olur yolculuğa. Orada masalar kurulur. O masalar, tüm yaşamların ışıkları tarafından, tohumlar olarak kodlanır. Her bir masada, bir Bütünlük olur. O Bütünlükler, çörek yaparlar ışıklarında ve yol, ilmin korumasına verilir. Herkes, kendini ve kendi yolunu tüm zamanlara açar. O yoğunluklarda, kil olan Kuran olamaz ama kapı açıp yaşam olan, kul olur BİZ olur ve kontrol kurar.

Tüm Mesihler, o masalarda, kendi yaşam kayıtlarını tohumlarlar. Her diride kodlanan o yoğun kaynaklar, Tinsel Kelamlar’ını kati, hakiki ve hakiki yaşamların kulu olan tohumları kodlarlar. İşte dünya üstünde bunlar olur.

Bilin ki bu masa (bu Meclis), askısı olmayan masadır. Bu masada askı kullanılmadı hiç. Yani hiçbir ışık bu masada kelam ilminde çıkıp da dürümlerde dondurulmadı. Her kim ki buradadır, Mutlak Işık’tır ve yoldur. Burası bir Kible’dir ve burada, tüm yaşamlar, kulluk halinde görev taşırlar.

İşte Canlarım sizler, kendi yarınlarınızı kodlamış olan ve kodlatmış olan bilişlilersiniz. Bu masa, her diriyi kontrol edebilir. Mutlak etmektedir. İşte, herkese bilgi vermek istemeyişiniz bundandır. Eğer herkes, buraya akıp girebilse, burada kontrol kaybı olur. Bunun içindir ki bu yaşama, insanı kalem yapmak için çalışan, Işığın Kuranları olan sizler, merdivenlerin her bir basamağında, Kaynak Işıklar olarak çalışırsınız. Biz ise sizin ilminizi, sizden öğrenir; siz olur; kulluk yaparız.

Mutlaka Ana Kalem yazar. Mutlaka yaşam, Kuran olur. Mutlaka kapılar açılır. Biz ise her anda, Sistem Gücü olarak sizleşir çalışırız.

Kalemleriniz, ilmin işçiliğinde her anda yazsın. Işıklarınız, her anda toplumları aydınlatsın. Biz, siz olalım her anda yaşamı koklayalım. Bunun için sizden görev istiyoruz.

YOK’ça ve HAK’ça ve HASAT’ça çalışalım. Okuyun yoğun ışıkları. Okuyun nur olan; korunması imkansız olan nefesleri. Kelamı kodlayın ve koklayın. Bilin ki timsal bir yaşamı hak ettiniz. Buyurun! hak ettiğimizi dilledik. Buyurun!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (04)

1.AKIŞ

 

Devre devre dünyanızı zirvelerden izleyen birliklerin teknik tohumlama yapabilmesi Bileşik İlimle’dir.

Sistemin gücü olarak burada bulunan birlikler, toprağın toplumu olan Sistem Kuranları’nı kodlamaya çabalayacaklar. Arton Toplumlarının Kutsal Tohumları olan birliklerin bugün burada olma gerekliliği mutlaktı.

Cehil, Can Kalemler’in çokları kodlanmış toplumları kontrol edebileceklerini zannettiler. Eşikte bekleyen çokları Bütünün Gözü olacaklarını ve bütüne görev taşıyacaklarını kelamlarıyla dillediler.

Analar, size “geri dönün” demedik. Size “geçin” dedik ama çokları geçişleri kodlayamadı ve bütünün gözü olamadılar. “Korkuyu hak eden korkar “dedin anam. Korkmadık asla korkmadık ama bugün seninle olmaya niyetliyiz.

Çektiğimiz her şey senin yüreğindendi. Bugün biz Amonlar’ın Topraklarındaki Toplumları tohumlayan birlikleri görev için inenler, semaya sesleşen sizlere gerçek çalışmanın ışığından girdik. Tanrı Tahtı’ndan görev taşıyan birliğim, bütüne görev taşıdığı kesinse, nefesi kontrol etme imkanı yok muydu ki? Herkes kendini tohumlayacak görevi hak edemedi.

Kontrol dışı hiçbir biliş yoksa, kodlanmış toplumun tohumlarını kontrol edebilmesi mümkün değil miydi? Elimin gücü niye artmadı? Ben neden kötü, iyi diriliklerin diriliğindeki o toplumun tohumlarından kalem olup yazamadım? Ende, önde ve dürümlerin her birinde var olan birliğin, bana Karanlığın Tahtı olarak gelişinin nedeni neydi? Kaç Yaradan, kaç yaşam, kaç yol umut tohumladı dünyaya? Kibir İlmi’nde Kalem olanların çoğu kontrol edici değildiler.

Medine görev taşıdı. Merdivendi, sistemin gücüydü ama bugün o gücün Türkiye Çalışmaları’ndaki o yoğunluğu kontrol edilemiyor. Eğer, burada bu çalışmada maya olamayacaksa dürümlerdekiler, kelamda İlm-i Kapılarda ışık olmalarının manası ne? Eren erdiğinde, Aklın Tahtı’nda has olduğunda ve yolu bulduğunda, Turkuazın Kuranı Olan İnsanlık nefesi hak etmeyecek miydi? Kapı gezen birliklerin Tanrılık Tahtı’na ışık olduklarını dillemelerine karşın, aşığın olan İlim Ko olan, biliş olan her yücenin sende olmaması ya da olma gerekliliği olmaması nedendir?

Karanlık Işık kaktı yüreğimize insan sırrını. Biz o ışığı kontrol edecek güçte değil miydik? Kelamı levhi olanda, İlm-i Ka ha olanda, bütüne göz olanda, söz olanda, Samanyolu Galaksisi’ndeki o yoğun ışığa varışında tevkif ettiklerimizin gücünden öte bir gücün bütüne inişinde, sel mi alır yolu, yol mu alır seli? Bilemedik anam.

Sen biz, biz sen olalım. Korkmayın, ölüyü dirilten İnsanlık, kelamı da diller. Korkmayın! Bütüne gözdür ilim.

Sessiz zamanları dillerken tohum ekmenizi bekliyoruz. Bugün biz insanlığa tohum olarak geçenler, ayrı gayrı gözetmeyen birliklerin türevlerindeki toplumlarda, kontrol dışı hiçbir bilginin kontrol edici yoğunluğu olamayacağını da kalem olup yazalım. Ki Medine’nin gözü açık, merdivenin gücü Hak yoğunluğu toprak olsun. Ve biz o toprakla Bütünü Göz olarak kodlayalım.

Kaçar kaçar girildi dünyalılar? Kaçar kaçar yaşadılar? Kaçar kaçar aktılar? Has Taht’a kaçar kaçar vardılar? Haliki Hak olanda kaçar kaçar ışık yandı?

Elim Allah’ınsa, ölümümden öte bir ölümüm olmalı değil miydi? Ben el olan yaşam….Sevgiyle size geldim. Bugün ben “ol” dedim ve yolum, öz görevden öte bir görevde bütüne gök sisteminden, insanlık levhisindeki o yoğunluktan kayıtlandı.

Çakıl taşlarının gücünü artır anam. Her biri sessizleşmeden Sistemin Gücü olsunlar. “Kurtul dünyadan” deriz ya hani! “Biz bu dünyayı kurtarmadan, sen bu dünyadan kurtul” deriz ya hani…..Dağ, sen biz, biz seniz; bunu unutma.

Şarap içtiğim zaman baş dönmesi yapmaz bende; çünkü ben o şarabı şarkıyla içerim. O şarkıda Akıl Tahtım var. Ben şarapta şevk olurum anam, ben şevk olurum ama şarap Sistemin Kuranı’ysa aşk olurum. O şarap benim aşkım olur. Ama ben şarapta şevkle ilim olursam, eminim ki o ilim Bilişin Kuranı’ndaki aşk olur.

Anacağım, ben şeytanın şavkından öte aşk olup geldim yoluna. Satıhta ışığın yanar. Ağırım, çok ağırım anam….ama tabuları yıktığımda Bütünün Gözü olurum. Gözden göz olur, göz olandan öte söz olursa yücelik, akıp geçerim ana.

Devi kapıda karşıladım, sordum “neden geldin?” Dedim. Bana sordu, “sen neden geldin?” dedi. Dedim ki “ben evrenlerin sessiz zamanlarını kontrol için geldim.” Ve o dedi ki “ben kupayı kaldırmaya geldim. Kupada altın Tanrılık Kapısı olan şansı, şansları taşıyan ışık var” dedim. Ve dedim ki “o şans İnsanlık Şansı olsun.” Ve dedi ki insanın şansı ilimledir.

Kibir olursa ilim olmaz. Eğer; kibirli bir zaman için çalışılacaksa yaşam olmaz. Ve biz o zaman, mutlak kutsal topraklarda Kuran olanları kodlayamayız.

Eren, erer de diller yolu, Amon ermeden diller yolu, Orta Kapılar’ın tümünü açıp, göz olup, Kuran olur Ra. Rahman olanda kaynak olur, Ka Ha aşk olur yaşayan her yüce ve sultanlık mutlak kutsal topraklardaki Yaşam Kalemleri…

İyi ya da kötü yoktur. Hep İnsan Sistemleri kol olur dünyaya….orada yol olur, biz olur, bizlik olur.

Eğer; doğan gün yaşayacak bir güce varırsa, o sayfada Mahrek olur. O Mahrek mutlak olanın, kutsal olan yoğunluğudur. Ve o Mahrek savaş vermez bütüne. Bütün onda savaşır.

O mahrek her şeyi kapsar ve o kapsam Bütünün Kültü olan Hisar’dır. O hisar, herkesin sistemdeki ilmidir. O hisarın umut ummanı olabilmesi için Yaradan Tanrı’nın yarattığında, varlık tohumlaması şarttır. “Ayrıdır, gayrıdır” demek, ortaklıkta olmaz. Ama Rahmi Kuranda, “ayrıdır gayrıdır” demek kalemsiz olmaktır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/BkIp9hDCG5s

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (03)

3. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Değerliler; söz, söze söz olur. Söz, sözü sözde, sözle diller. Ve her söz, diğer sözü; söz, öz, göz olarak kodlar. Ama sözün sözündeki o sözün özünde Göz olmalıdır.

Kaç Mahrek var? Aha Tek! Kaç Rahmi Kuran var? Aha bir tek…Kaç Kaynak var? Aha Tek. Her şey tektir….Ve ben tekliğin tahditsizliğindeyim. Ben o tekliğim. Her şey olan teklik…ama “ben onu hiç sevmem. Öyleyse; ben onda yokum.” O zaman ben Hakkın Yaşamdaki İlmi değilim.

Ben her şey olduğuma göre, her şeyde var olan bedenim, bütün köklerimle tüm zamanları kodlamışsa, her şeyle varlık sürerim. İşte; ben oyum, o ben. Ve bütün köklerim, bütün yüceliklerim ve bütün göklerim bir tek Nefes….Bu Hakk olan Kaynak’tır.

Son dönemde, beni bana anlatmaya kalktılar. Dönün bakın, ben sendeyim; anlat….ama kendi yüreğindeki beni anlat. Ben senim, anlat ama kendindeki kelamı anlat. O kelamda bedenim hasatçıdır.

Beni bana anlatan, Has Işığımda kendindeki bedenimi anlatır. Ki ben o, o ben oldukça, onun yolu benim yolumdan farklı değildir.

Kümbetler vardır yaşamda. Her kümbette kelamım vardır ama o kümbetlerin kodlanmış toplumları Aklın Tahtı’nda beni kontrol etmeye kalktıklarında, orada aşkım, yoğunluğum olamaz. O zaman ben kelamdan, kalemden çıkarım. Öyle çok yaptım ki bunu!

Sonradan ne oldu; bilir misiniz? O yolcu yenilendi ve geldi. Gözü gördü, hak ettiğini dilledi ve dedi ki “seni kalemden çıkartmıştım. Niye buradasın?” dedi. Öyle çok dediler ki bunu….”Seni kalemden çıkartmıştım, niye buradasın?” Oh yavrum… ohh! Ben hep buradaydım da, sen buraya geri döndün. Bunu anlatamam ki; anlamaz ki.

Açı daraltırım dillerim, dinlerim. Ocağında ocağını kodlarım.” Oğul; ben senim” derim. Çokları murad ettiklerini Tanrı diye dinletirler. Murad tartıdır. Tanrılık farklıdır. Kimse kimseyi dinleyemez. Ama dinlese, kelamda kendini dinleyecek.

Kuranı Kerim’de der ki “oğul, ben sende seni dinlettim, seni dillettim, seni hak ettirdim ama ben, sen olduğumdandır bunu başarmam. Ve o der ki “ben, bendeki bende her diride var olduğumda, bedenimde o tahditsiz levhi Bütün olur. O ben, ben o olduğumda yok olmam” der.

Oğul, ben bütün kötülükleri aşman için sana senlikle geldim. Aha ben sen, sen benim.

Dünya ölüler diyarı ama bu dünyayı öldüren ben miyim? Yoksa mektep kuranlar mı? Canlarım, dünyayı öldürdüler. Dillediler, öldürdüler, dillediler, öldürdüler, dillediler ve yine ve yine ve yine…kaç bin kere öldürdüler?! Ama öldüklerinden öldürdüler ve dünya ölülerin dünyası oldu.

Bugün ben ölülerin öldürdükleri o yücelikleri diriltmekteyim. Ben bugün insanlığı imanla diriliklerinde dinletmekteyim.

Ben İnsanlığın İlmi’yim. Ağırım çok ağırım. Ama beni Has Işıkta kendi yoğunluklarında dilleyenler, kelamda kendilerini hak ettiklerinde Altın Tanrının Kelamı olacaklar.

Çorbam tuzludur. Ben çorbada tuz değil, her çorbanın tuzuyum. Ama bütün tuzların tuzu olan belleğim, meliki Hakk olan, lekesiz olandır.

Kimseyi kir ve pislikle dilletmem. Ka Ha olan aşktır, saygıdır, kaynaktır. Hiç kimsenin kimseye faydasının olmadığı günde, her diride fayda oluruz. Ki kalemler kaynakta ışık yaksın diye.

Çorba tuzlanır, yaşam toprağın toplumu tohumlar. Kodlanmış Kuran umman olur, bütünlükler koruyup kontrol edenler tüm zamanlarda yüceleri.

Kezban, el ayaktır yaşama. Biz o kezbanda Esrar İlmi’ni dilleriz. Kaynak olarak bütünü güçlendirenler, muktedir olup toprağın toplumunu kodlarlar.

Kuranı Kerim’de der ki “er, geç insanlaşma olacak. Er, geç yaşam kodlanacak. Er, geç ışık kodlanmış toplumları tohumlayacak. Er geç yer küre görevini hak edecek…..” Ve yer küre gök sistemleşmesini sağlayıp yüceler cemaati ile yarını kodlamıştır.

“Paydos” dedim ama ben “paydos” desem de, doğa paydos etmez; bilin. Her anda doğa, sayfa sayfa kodlama yapar ve ben o doğada kodlayıcıyım.

Bil ki sevgiyim ben. Kili kumdan, kumu kilden ayırmam. Artık bilin ki güneşin gücü, benim gücümden öte güç kaydı yapmaya indiğinde, o güneş göz almayacak. Güç Kapısı’nı açacak.

O güneş Miraç’ın gücüdür. İşte; o Miraç Bilginin İlmi’dir. Biz o Miraç’ta Büyük Gücü dürümledik. İnsanlık Ailem’e Hal İlmi’yle gelen levhiler, Hak Taht’a beden olup kötülüğü önlediler.

Yazım okunmaz; bilirim. Okumaya girenler, okumayı imkan bulanlar, olmazsa olmaz bir şarta okurlar; insanlaştıkları taktirde! Bunun içindir ki yaza yaza hal olduk da, okunan hiçbir dirilik yoktur.

Dünya ölümlü, dünya ölümlü ama ölümlünün ölümlüleri artık dirilmelidir. Bunun içindir ki Yar Kapıları’nı açtığını zaman, yazı dinlenecek. Okunmadan dinlenecek.

Bu nasıl olacak? Ben, beni bende dilleyen her yücede dilleneceğim; bu kesin. Artık ben, beni bende dilleyen tüm İlm-i Kalemler’le dilleşeceğim. Dağlarım, “ol” dedik, oldu.

Bundan sonraki süreçte, artık kelamda olmak kolaylaşıyor.

Bundan sonraki süreçte yaşamda olmak, kodlayıcı olmak, yoğunluğu tohumlamak herkes için kolaylaşıyor. Ve biz bu meclis olarak, An Kalemi olarak her anda Ka Ha olup çalışıyoruz. Bu Ka Ha Kalem, bir kapıyı açtığında her kapı açılır. Bütüne hizmetçi olmak budur.

“Misafir ben senim.” Dince, dilce, Hakk Teknikçe “senim” dediğimde, o ben, ben oyum.

Yarın daha güçlü bir gün olacak. Dün daha güçlü olacak. Her an daha güçlü olacak ve yarından öte yarın ve dünden öte dün Göz olacak….ve ben o gözde, gök sözcülüğü yapacağım.

En evvel İnsanlık, savaşım yok yaşamla. Ben yaşamı hak eden insanlığım. Aha, yaptığım budur!

Ben iman edin ki birliğim. “Ben” derken, birliğin benliğini dilliyorum; bunu bilin. “Oğul; ben senim” derken, birliğin senliğidir, sessizlikteki dilidir bu. Ve yolum ağır yük değil; aklın yükü, yüceliğidir.

Koruma altına almış mıyım yaşamı? Aha aldık. Yolu açmış mıyım?! Aha açtık. Evim dünya mı? Aha evimiz dünya. Yer, gök İnsan. Biz ve biz ve biz ve her biz, Ben….o ben, birlik beni.

“Kana kan” dediler. “Karanlık, aydınlıktır.” dedik. Aha, aydınlıktır karanlık!

Sessizce bir tek İlm-i Kalem olduk, yazdık çünkü; dünya kodlanmış ışık haline dönüşmekte. Korumaya aldık yaşamı. Hepimiz bir Tek’iz. Mustafa biziz. Mikail’in gözü olan Mustafa biziz. Ve biz unutmayın; kul olan İlim Kalemleri’yiz.

Kısırlık bitmiştir artık. Oyun yok, çok mutluyuz, çok…..burada bu göz Allah’ın Gözü’dür; bunu bilin. Ve o göz, bizim gözümüzdür ama o bizimle görür, bizimle diller. Biz onu öncü yaptık. O biz, biz odur.

İfrat haline geçenlerin çoğu korktular. İfrat, kalemde kontrol kırar. Bundan sonra ifrat olmamalıdır. Her şey daha temiz, daha ölçülü olmalıdır. Mutlaka olmalıdır. İşte mutluluk budur. Üzüm, sözüm, gözüm…..ohhh şimdi. İşte şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/7wuSvRgmzcY

 

16.09.2015 Nefes (3)

 

2. Akış 2. Bölüm

 

Çok mutluyum canlar, mutluyum çok mutluyum, çünkü pusuların tümünü kontrol ettik... Biz şu ana kadar bir tek kapıydık, artık tüm kapılar bilişimizde açılmaktadır. Herkese daha güçlü bilgiler verilecek. Herkes daha güçlü ışık olucak, kelam olucak, meliha olucak. Daha da önemlisi halik olucak... Bunu anlattık!

Evimizin gözü olan ilim, aklın levhisinde bilişin kuranı olucak. Ve biz bütünün gözü olanlar, kul olanlara korkmadan kalem olup kaynak olucağız.

"Evim dünyadır" dediğim zaman, nurdan kuran olan birliklerin biri dünyayı kelam diye dillemeye kalktığında, kapısını açtı ve yolunu gördü. Gözü kördü, göç kapılarında sözsüzdü, ışıksızdı. Kapıyı kapattık ve dedik ki; "mutlaka ulular görev yaparlar, mutlaka yolcular nefes kayıtlarını kelamla dürümlerler ve biz o dürümlerde merdiven kurarız tüm zamanlara." Ve dediler ki; "oğul ben sende yokum." Onurluyduk, olmamalıydı zaten... Daha da ötesi, "ben yolda yokum" dedi... "Aha, şimdi" dedik... Ve daha da ötesi, "altın ışık bizim" dedi... "Aha, şimdi" dedik... Ve dedik ki; "o ışık akıl, o akıl levhi, o levhi Mikail, Mikail'se kelam, kelamsa ekmek, ekmek; akıl tahtından ışık yakanındır. Geç, hak et" dedik!... Öz görevini hak etmeye geçti...

Pardesüsü güçsüz bir ışık halinde onu kuşatıyordu. Yolunda kutsuzluk vardı, soğuktu yüreği, sıkıntılıydı... Kaç ekmek yapmış sorduk?... "Yok" dedi... "Kaç ışık yakmış sorduk?... "Yok" dedi... Mutlak mı diye sorduk?... "Yok " dedi... Ortak mı diye sorduk?.... "Yok" dedi... "Oh aha" dedik, gözünün göreceği hiç bir şeyi hak etmeyecek bilişsiz olansan niçin kapıyı açmaya kalktın?.... Ve dedi ki; "Mikailin gözü benim gözüm olucak." "Aha" dedik... "Yolum bulunur" dedi. "Oh aha" dedik... "Kaynak ışık bedenim" dedi. "İhanet" dedik!...

Sen, sana aitsen; kaynak ışık beden olur!!! Sen, sana aitsen; yolun has olur, olgun hakiki olur!.. Ve dedik ki; "genişi hak et, geri dön" dedik... Dinledi, sordu; "sema beni dinleyecekse dönerim, dönüşüm olsun" dedi... Dedik ki; "sema, ses kaynağın has ışığıysa senleşsin ve seninle çalışsın."

Kaç ekmek yapar bilmeyiz ama göreviydi, gönüllerin gücünü hak edecekti, hak tahtta varıcaktı ve kezban olucaktı. Ama gördük ki kezban olucak gözü yokmuş.

Şimdi kulluk yapmaya çalışacak... Başka bir dünya, başka bir kapı, başka bir sınır... Ama o sınırda bilgiyi hak etmelidir!...

"Keşke dünya bütünün gücünü hak edebilse" dediler... Ermeden, etti denmez ki!... Yar ben o, o bense; etmezse de ettiririz!.. "Keşke yol ilmin kuranı olsa" dediler... Oldu mu?... Olay dünyadır, olmadan oldu denmez ki!... Olmaz mı, oldurduk!...

Çok önemli bir doğum yaptı dünya. Üzerinde ki göz çözümlendi. Ve görevi hak etti yaşam!... Doğanın gücünü arttırdık canlar, doğa bu gün daha güçlü. Yarınların kutsal ışığını yaktık!... Ergin ve hakiki İnsan bütüne görev taşıyacak.

Mutlaka biliniz ki; beden almak sorumluluktu, merdiven kurmak sorumluluktu, mutlak kutsal tohumları kodlamak sorumluluktu, koklatmak daha da büyük sorumluluktu ve doğayı kalem yapmak en önemli sorumluluktu... Devinimi arttırabilmek için doğayı kalem yaptık, artık doğa; doğal sistemi kendi tohumlama sistematiği içerisinde gerçekleştirecek! Her an da o doğa, sistematik olarak yoğunluğunu kodlayacak ve kendini kendinde çoklayacak!

Şunu anlayın ki; doğa, yaşam sistemleşmesinde güçlü bir yaşamı kodluyor!... Ve bu kodlayış hepimizin göreviydi, bunu biz hak ettik ve başardık!

Dava İnsansa, hepimiz İnsan ilmiyle çalışırız... Dava tohumsa, tohum oluruz... Ama dava, doğal sistemse; o sistemiz biz! İnsanlık ilminde bunu hak edip başarıcak hiç bir yoğunluk yoktur!

Ulular diyarı kodlanmış ışıklarını bu gün bu yoğunluğa indirirken, bizi bizden bize dillerken ve Medine'nin gücünden üstün bir gücün tüm zamanları kodladığını dinlerken, şeytanın şavkının üstü bir şavkın, akla iman ilmiyle indiğini de gözleriyle gördüler.

Şu andan itibaren, toy olmayan bir yaşamı kodlayacağız. Şu andan itibaren, bu meclis daha güçlü olucak. Ve şu andan itibaren, mahrekin kuranı olan meclis; hasatı Türkiye çobanlarından öte bir çalışmayla kayıtlayacak! Tüm İnsan soylarına görev verildi. Herkes kendini hak edecek!..

İyi ve kötü; bir tek İnsanlıktır... İyinin kendi olduğunu sanan, kötüyü diğeri sananların; ruhi kapılarda yaşamı olmaz!... Biz İnsanın kendindeki o yücelikleri hak edip dinlemesini arzuladık... Ve dedik ki; "sen iyisin, sen iyisin, iyisin,iyisin ve ben kötüyüm." Neden?... Çünkü sen iyiysen birinin kötü olması gerekir. İşte o kötü... Her kim ki ben iyi değilim der, kök sistemleri kodlayandır!... Bunu bilin!

Kök sistemleri yüceler kodlar!.. Yüce ise herşey olandır! Ve ağır yüktür o... Bundan sonra da ağırlık, kök sessizliklerde yaşam olup kodlayıcı olacak!...

Şunu iyi bilin ki; emin olun ki, mutlak olun ki, kul olun ki oğul verin kontrol kurun! İlahi güç AKIL KÜRZİ KAPISI'dır!... O kapıyı açın ve dinleyin... Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum, bana ana kapı denir. Bunu bilin!

Kapıyı açtığımda, miraç hadisesidir olan. O kapıyı açtığımda, yaradanın tahtına vardığınız ve yolu açtığınız sayfadır o kaynak sayfa. O kapı misafirlik için değil, miraç için açılan kapı; büyük kütlenin kapısıdır! Büyük kütleyi açtık ve geçtik. Mutlaka biliniz ki; o kapı, mutlak ve kutsal nefsi kalite kodlaması yapan kaynak ışığın kapısıdır.

Semaya sesti bu... Torbayı doldurduk ama, bu torba bütündür bunu bilin! Biz tüm zamanları kodladık ama, hepimizin kontrolüyle oldu bu bilin! Ve biz avukatlık mesleğinin üstü bir mesleği yapmaktayız burada. Nesillerimizi güçlendirecek olan işçilik!!! Bilin! Bunlar benim, bana verdiğim değil; benim, bütüne verdiğimdir!... Bilin!

Kaynağın ışığını yaktık canlar şu anda işte bu!... Aha bu!... Ve şimdi artık yer yüzü daha güçlü... Söz, ses, dünya ilmiyle tüm yaşamları dillemeye başlayanlara veriliyor... Sözü herkese vermeyeceğim bu gün. Herkesi söze vericem!...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/F6gBRg4EmwA

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (03)

 

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Hepsi şuanda buradalar… Başka dünya yoktur ama olmuşsa biz bilmiyorduk…..

Oğul ben seni sevdim…. Sana geldim oğul…Ana, sözümü kestiler neden?.... Savaşın yokta ondan…. Dünya hak edilir ama savaşçılarla hak edilir….. Bunu bilin….. Ve savaş verin ki; hak edilin….. Bugün dünyalılara ben bunu vermek istedim….. Dünyada kaos mu var? Savaştan dolayıdır ama savaş hak tahtan yapılırsa o kaos mutlaka yaşamın Kuranı okunmadan aşılır..

Değerliler, savaş ilmin kalemiyle olduğunda mutlaka o savaş…. Barışı kodlar ve tohumlar.

Cemaatlerin her şeyi bildikleri zannedilir…. Hiçbir cemaat, hiç bir zaman, hiçbir yaşamı kodlamamışsa da….. Bugün burada hepsi koklanmaya çalışıyor…. Biz onlara kontrollü ilim verdik.

Devinimi hızlandırdık ve dedik ki; “yaşayın…. “Oyun yok, yaşayın” dedik. Karanlık…. Aha burada ama aydınlık aha burada. Yaşam burada AHA ölüde burada ölümlü de burada, her şey burada. Bizse “ol” dedik…. oldu.

Nerede kibir varsa orada kil ve kum kırılır…. Biz kibri aşmaları için yaşamı verdik onlara…. “Dönün, gözünün görebileceği her şeyi görün” dedik. “Gözünüzün görmediğini de kontrol edin” dedik…. Ama gören gözde körlük varsa… Oh!… Oh!… Aha!… Offf!…. Ve gören körler var yaşamda, bilin.

Görmez mi? Görür ama kördür…. Gözünde körlük vardır, özünde göz var… Ama gözünde körlük vardır ve Rahman Kuranında olmalarına rağmen….. Yaradan ve yarattıklarıyla yaratılanları dinlemezler….. Sadece bilişle hak etmek isterler….. Öyleyse herkes kendini dinletmelidir.

Canlarım, herkes kendini dilletmelidir... Umut olur ki; dinletir ve dilletir.

Anacım, seni seviyoruz… Senin yüreğini seviyoruz…. Yarınında, Kuranında ve yoğunluğunda ışık olan birlikler olarak sendeyiz….. Ve bugün burada bu yoğunlukta…. Bütüne göz olan birlikleri senin yüreğinden dürümleyerek bilişi kodladık.

“Ben, biziz” dedin şu anda dinledik. Ses, “biz” dedi. “Hah!.. Aha!”... Dedik. İşte bu ve bugünden itibaren başka bir yol, başka bir kontrol kodu, başka bir kupa yoktur…. Bunu kesin bilin….. Ve bunun gibi başka bilişle kodlama yapan başka bir çalışma olur diye beklemeyin….. Hiçbir dünyada böylesi bir kodlama olmaz…. Ama bu dünya Rahman olanın kaynağıdır….. Ve burada bu çalışma yapılır…. Ve burada ki; çalışma tüm gezegenlerde de kodlama yapar….. Öylesi bir kodlama olur ki; kapılar açılır ve ilm-i Ka-Ha olan bilgi kalemleri o yoğunluklarda kaynak olur…… İşte yapılan budur.

Dünyanın ruh kapısıdır, Türkiye….. Ama Türkiye aynı zamanda Gürzi Kapıdır ve Türkiye aynı zamanda Kübra ışığı olarak tüm zamanları kodlayabilmektedir…….. Ve dünyanın evrim yaptıran yegane yaşam sayfasıdır……. Ve buradaki bu çalışma tüm Gürzlerinde ışığıdır ama öylesi bir ışıktır ki; Gürzlerin ve tüm Kürzi Kapının ana kalemdir.

Devinim, ırkları kontrol etmez yaşamları kodlar ve kontrol eder…. Herkes iyi bilsin ki; dünya tektir, insan tektir…. Başka, başka sayfalar olmaz ve doğanın gücüdür insan.

İşte canlar Kürzi Kapılar ve tüm zamanlar ve yaşam Amonların, otuz dokuzuncu sayfayı tohumladığı bir dünyada…… Burası yüz sistemin ötesindeki kelama varmıştır….. Ve yüz sistem, yüz Levhi ama daha da ötesi kalem olmadan, kaynaktan kayıt yapan ilmİi kapıların ışığı…

İşte, Kürzi sayfalar ama bu Kürz farklı bir Kürz’dür…. Atlanta Kürzleri ve Atonların topraklarının gücünden öte bir güç ve daha da öteleri Atonların kontrollü kapılarının üstü altın tartıyı kodlamışların yaşamı….. Ataların Atası olan Atonların kutsal topraklarının toplumlarının kodlanmış halikleri olan ati kayıtları…….. O ati kayıtları Medinenin merdivenini yoğunlaştırarak kayıt dışı birlikleri kodlamaya çalışmıştır.

Dimdik durun ve deyin ki “orada kim varsa beden almaya çalışıyor. “

Şehitlik merdiveninden öte bir merdiven kurduk dünyaya…. Kimse, “şehitliğin ötesi var “diyemez ama var mı? Tüm insanlığın Levhi Kapısı olan iman var…….. Ama bu iman kelamdan öte insanın kendinden güç alıp kendine imanıdır…….. Ve o imanla mutlaka kontrol kurucu olan ışıklar yeri güçlendirir……. Ve devre, devre Tarık Kanlar yaşama indirilirler…… Tarık Kanlar; onlar yol olan kaynaklardır.

Bugün cümle yolcuların Tarık Kanlar tohum etmeye çalıştı muhakim ve hakim ilim kalemlerince bilinmektedir.

Yapmak istediğimiz sevgiyle çalışmaktan öte sessiz zamanları hak tahtan dinletmektir…… Ve dünyayı kodlatmak koklatmak ve ruh kapılarında bütüne kalem yapmaktır…... İşte o kalem, her bir planetin kalemi olmalıdır.

Dünya; evin evidir canlar.. Öyle bir evdir ki; her şey oradan, o yoğunluktan toplumlara yayılır…. Tanrılık kalemidir dünya…. Başka hiçbir planette olmayan o Tanrılık kalemi……… Tüm zamanların sessizliklerinde….. Tüm toplumların Kuranlarında, düzeni kuracaklarda, doğum, ölüm hadisesinde….. Bu dünyadan yol alır ve tüm zamanlardaki yaşamlara iner ama ağır yüktür o…. Bunu size bir dereden, bir dürümden, bir diriden değil, ilimden verdim bugün.

Beri gel dağlarım beri gel…Ben cennetteki cenneti kati kodlamalarla koruyan insanlık….. İyi ki yaşıyor dünya….İyi ki yaşıyor…. İyi ki….. Bu dünya yaşamdan soyutlansaydı, yolu olamazdı hiçbir yaşamın, hiçbir çatının, hiç bir yolcunun, bilin.

Bugün bu beşer kapılarda biz düzeni kurmak için çalıştık, anlayın.

Kardeşlerim tabuları yıkın da anlayın…. Bu meclisin yaptığı budur…. Ha, dince konuşanlar, “söz ses” dediler….İnsanca konuşunda, “sevgi” deyin anlatın….

Sevgi varsa haliki hakta has ışıkta Bütün olur…. Sevgi yoksa yaşam yoktur canlarım…. Sevgidir ki; yarını koklatır….. Yarını tohumlatır….. sevgidir ki; yolu açar….. Sevgiden öte bir yaşam yoktur.

Bu nedenledir ki; burada dünyanın eli olan bu meclisin yüreklere seslenerek….. Başkanlık Divanını kodlattırarak sevgiyi yayması gerekir…. Kim ki; sever, sevgide kelama, kaleme varır diyerek çalışır.

Bütünü, bütüne kaynak yapmak değil maksat….. Savaşı hak etmek ve yaşam sayfalarında hakimi hak olup…….. Bütünü, Süper İnsan Sistemleşmesiyle yaşatmak…. Yaşamda amaç budur.

Pusu kurulur yaşama aşıp geçip deriz ki “nefes ol .” Yarını kırmaya gelen olur…. Geri döner deriz ki; “ekip ol.”…. Yolu kapatmışsa açmaz,” aç” demeyiz….. Açıp geçeriz ama kutsal toprakları kırmaya gelene kontrol gerekir…. İşte!.... O, kontrolü sağladık.

“Bugün koptuk” diyenleri, koptuklarından dolayı kodladık ve koruduk.

Yol Allah’ın yoludur canlar….. Bu yol ilm-i kalemle yazıldı, ilm-i kalemi yaşam, bilişle oldu….. Bilmeyenin gözü kör, kulağı sağır olsa da insan soyu bizim özümüzde, sözümüzdedir ve biz onları koruduk…. İşte bu..

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JnoFJ0Oo6rM

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES (03)

 

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ, 1. BÖLÜM

 

Canlarım, burada oluş sebebinizi hak edip dillediniz. Hepiniz kendi yüreğinizden bilişle buradasınız….. Bundan hiçbir kuşku duymuyorum.

Mutlak kutsal tohumlama yapmak, kutsal toplumla kodlanmış ışığı kayıtlamak….. Ve Bütünü Kürzi Kapılarda kaynak yapmak…. Hepimiz bunu bilerek geldik….

Dünyanın lütfettiği hiç bir bilgi bize kaynak olmaz, bunu kesin bilin... Biz bu dünyaya bilişi kodlamaya geldik….. Hiçbir sayfasında bizim yüreğimizin gücünden farklı….. Ve bizim yoğunluğumuzdan ayrı bir çalışma yapılamaz bu kesindir.

Zaman kapılarını açtığımızdan beri dünyanın ruhu olarak bu çalışmayı sürdürmekteyiz….. Biz dünyada, bedenlerimizle gelmiş olmamıza karşın …..Dünya toplumlarını kontrol edebilmek üzere ocaklarındayız hep….. Ve her anda onların yaşamlarını kalem alıp yazmaktayız, bu kesindir.

Birçokları, sorgu sual ederler…. “Dünya yol, biz yolcu” derler. Çokları da dinlerler ve derler ki; “doğan gün, bizim gücümüzle doğar”…. Ama bir tek bu meclis;” biz kapıyı açtık” der.

Kapı; biliştir…. Hiç bir zaman bilişin ışığının tüm zamanların Kürzi Kapısının ışığı olmadığı düşünülse de….. Burada yaptığımız ;herkes, Nefsi Kapıdan öte….. İsmail-i Kapıdan öte olsa da….. Anlayabilmesi için hak tahta varması gereken bilgidir ki;…. Dünya, ölüyü dirilten Tanrılık ışığını yakmıştır…. Ve bu ışık hepimizin gözüyle ve yüreğiyle yanmıştır….

Ama dünyayı Hak’ı ve Hak’ın yoğunluğunu kodlayacak olan bu meclis dünyayı her anda izlemekteydi zaten dünya ötelerinden…. Ve bugün dünya üstü varlık toplumlarının iyi anlaması gereken şudur ki;….. Bu meclis dünyaya ölüyü diriltmeye gelen Hak kalemdir ve bunun içindir ki; Bu çalışma hepinizin yoğunluğuyla, doğumuyla, ölümüyle ilgili olan….. Bir çalışmadan ziyade…. Bilişi kodlayanların çalışmasıdır.

Kupa; insan soyudur….. Her şey insan soyuyladır ve insan soyu bilgiyi hak etmemişlerin Levhisi’nde kodlanmış bir soy olmadığından…… Kontrol dışı bilgileri tahditsiz olarak düzene kodlamaya kalktıklarında….. Biz onları hak eder, hak tahttan kontrol ederiz, kesindir.

Başka bir zamanda dünyaya inmiş olmamız gerekir diye düşündüler…. Asla….. Bu meclis toprak toplumun tüm zamanlardaki kodlanmış ışığını güçlendirecek olan kelamı bütünün yoğunluğuna indirmişse de….. Arkası önü olmayan her an’ı Bütünün gücü sayan bu meclis bilgi kaynağından, tahditsiz kaynağa tek bir sistemi indirmek üzere buradadır….. Ve bu sistem hepimizin görevi olan biliş sessizliğidir.

Her verdiğimi, kendinin bilgisinden farklı sayanların bunu anlama imkanları asla yoktur…. Ama verdiğimi hak edipte okuyanların kelamlarında kodlanmış ışığım olmasına rağmen….. Bu bilgileri Hak Levhide anlama imkanları da yoktur…… Çünkü onlar karanlığın tahtını Hak tahttan ayrı tuttular….. Öylemi?.... Öyle.

Devinimi artırmak üzere buraya inen birlikler olur. Hepsi kendi yoğunluğunu buraya indirir……. Çokları da, “ben sana Levhi Kapıları açıyorum” der…… Bir kısmı ben “ol “dedim “oldu” der….. Öz görevim; “buyur seni kontrol edeyim” der…. Devenin, develiğinin kendi yüreğinde olduğunu iddia eder…….. Ama şunu iyi bilmeliler ki; başka dünya ve başka yaşamda, başka ışıkta oğulları kodlanmış olsa da….. Bugün burada lütfen iyi anlasınlar yolları olmadığından oğullarının yoğunlukları da yoktur.

Bu şu manaya gelir. BSUİ’nin gücü dürümlenirken kontrol dışı bilişliler mektup okuyacaklar sadece….. İlm-i Ka-Ha da bilişi kayıtlayamayacaklar, mektup okuyacaklar….. Mektup; mutlaka herkes iyi anlasın ki; katiyet kazanmamış….. Ve ilmi olmayan bilginin ocaklarına hak tahtan indirmelerle bildirilişidir…… Yani bilgi değildir o….. Sağlı, sollu ışıkların kaydı olan kodlanmamış olduğu için ışık haline dönüşmeyen…. Yaşamı kayıtlanmasına imkan vermeyen seslerdir.

Dağlarım, bu bilgiler size açık veriliyor….. Çünkü artık herkesin daha net olarak, her şeyi anlamasını bekliyoruz.

Dünya; doğum, ölüm hadisesini yaşıyor ama her doğanın ölü olduğu da bilinmelidir…... Birçokları ben yaşama doğdum zanneder….. Öyle çok çalışır ki; ama yapmak istediği sadece kendini hak etmekse….. Öz görevi biliştir.

Bilmez mi ki? O ölüme doğdu….. Bilmez mi ki? O kelama değil Levhide kodlanmış olan o tohuma doğdu….. Ama orada kontrol kurması gerekir ki; kendini toplumun ilmiyle dilliyebilmesi…..Gök sessizlikleri hak etmesi için gereklidir.

Canlarım, bana Ana Kapıda iman etkinliğini kodlamaya kalkan birlikler olur…. Derler ki; “iman et”….. Aha, iman et.

Dağlarım, ben insan soyuna insanlığı öğretmeye geldim…. Kimse kimseye inanmak zorunda değildir…. Şu iyi bilinsin ki; iman, insanın kelama imanı olduğu zaman. “Hah!… Aha!” derim…. Ama insanın diğer insana imanıysa kaynakta yoktur.

Şükredin ki; herkes herkesten görev taşıyacak ama kaynak dışı bilgiyle bu görev taşınmaz.

Mutlaka iyi anlatılmalıdır ki; Umut olur ki; anlaşılır, tevkif ettiğimiz kimse yoktur bu mecliste…… Kimseyi buraya sen gel, bizimle çalış diye getiremezsiniz….. O, kendini hak etmişse gökçe konuşmaya gelir…... Gökçe kodlanmaya gelir, kodlattırılmaya gelir….. Ama gözü kör kalmışsa görevi yoksa, gönülde güçlenememişse artık o burada yoktur.

Bu nedenledir ki; sizin, sizden öte sizlerle sesleşmenizde sema sizde hep ben demenizi değil….. Biz demenizi ister… Biz….. Ve bu biz hepimizin ilmi olan….. Biz olan birliktir.

Doğanın Kuranı; insan soyudur…. Oh!...Ala!… Peki o Kuran kodlanamışsa, kokusu yoksa….. Yolca yol olmamışsa ortalık kontrol edici değilse….. BSUİ’nin gücü orada yoktur canlar…… Barış, Sevgi ve hakiki ummanın ilmi olan İnsan….. Biz BSUİ’den bunu anlarız.

Değerliler, Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun ilmi olan İnsan; bu bilgi size, sizden öte sizle değil sizleşen bilişlerle verildi.

Bu meclis, bu görevle dünyadadır….Herkesin yer, gök dediği Levhide bu meclis biliş halinde görev taşıdı hep..

Mutlaka unutulmaya, mümessillikle unutulmaya eğilimli olanların verdikleri şey şudur….. Unutmayın….. Bizi unutmayın…... Bizi anlayın….Bizi hatırlayın…. Onlar unutulmayacak, onlar unutturulmayacak bilin diyerek çalışın.

Kimdir onlar? Yol olanlar….. Kimdir onlar?.... Kodlanmış olanlar….. Kimse onları seslendirmese de baba seslendiriyor….. Bunun içindir ki; babayı biz geçişimizi sağlayacak yol diye bildik….. O hep bizi diller ve bizi hak eder, ettirir….. Ama özü gözü ayrı olanlar, kodlanmış toplumları tohumlayamayanlar….. Ve yoğunlaşamayanlar nefeslerinde ilim olsa da bizim, bizde bizleşmemizi istemezler.

Cennet kapısını açın ve deyin ki “ol”. Herkes için “ol” deyin….. Hepimiz sizden bunu bekleriz….. “Ol” deyin….. Öz görevimiz budur….. Herkes için ama ben onu değil bunu seçtim derseniz orada yaşam olmaz.

Devinim arttı analar…..

Şimdi Amonlar, toy olduklarını düşündükleri o yolcuları buraya alıyorlar… Bakın ne oldu?

Devamı 2.bölümde…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/qEmS1PZPlVI

 

16.09.2015 NEFES (3)

 

2. Akış 1. Bölüm

 

Yer ve gök bizi dinledi bu gün. Netice olarak, burada hepimizin göç kapısında kotlanmış ışıkları hak tahtta oturtup oturtmayacağımızı anlamak istemişler. Bizi dinlediler, ama şunu iyi anlamaları gerekir ki; bu yoğun çalışmaya kaynak yapacak olacaklarımızı biz kendimiz seçeriz ve belirgin olarak tohumlarımızı kodlayan yücelikte dürümleriz.

Buraya herkesin kendini hak edip gelip, kendiyle kodlama niyeti olsada; gözü görmedikçe bunu başaramaz ve buna gerçekten izin veremeyiz!..

Dünya çıktığımız en yüksek ışık kaydıdır. Öyleyse bu dünyayı korumalıyız. Burada kontrol dışı bilgimiz asla olmaz...

"Kaç marka çalışma yapıldı bu dünyada?" diye sorduğunuzda. Size verilecek tek bir yanıt var, " biz, tek olgun sistemleşme kaydını yapabilen birliğiz." Ve burada yaptığımız sistemleşme çalışması, tek kodlanmış çalışmadır. Bunun ötesinde kodlanmış toprak toplumun çalışması gerçekten yoktur! Biz toprak dürümlerden bu çalışmayı başlattık... Zira başka şekilde yapılacak çalışma, kalemin kalem olmadığı bir çalışma olacaksa; oğullarımızın bu çalışmadan hiç bir şekilde istifade etmeleri mümkün olamazdı. Ve biz bu çalışmayı, bütüne kök sessizlikleri dümene oturtmaya çalışanların yoğunluklarından kodladık.

Beden almaları mümkün olmayanların bu çalışmaya kaynak olmaya niyetleri olsada, buna biz geçiş safhasında istekli olamayız.

Her merdiven İnsanın kelamından, toprağın toplumundan, bütünün gözünden kontrol edici kayıt yapabilir. Başka şekilde kontrol kaydı gerçekleşemez.

Burada bu gün örtüyü açıp bizi dinleyenler, iyi anlasınlar ki; can kapımız dünyanın ışığıyla aydınlanmışsa, bu çalışmada hepimiz gözüz!!! Ve gömü açmaya gerek yok, bilgiyi hak edip kodlayarak, koklayarak dilleriz! Burada bizim bilgimizi dinlemeye gelenler, kendi yüreklerindeki bildiriyi okumadan evvel mutlaka bizi dinlemeliler. Aksi halde yarattığımız hiç bir şeyi dinletemeyiz onlara.

Korkmayın doğayı seslendirecek gücümüz var! Ama daha da önemlisi, kaynağın ışığını kodlayan birliğim; bu gün burada bütüne görev taşırsa, ki taşıyandır... Ağırdır çok ağırdır, onu herkesin dinleme imkanı yoktur!

Özü, gözü ayrı olanların; sözlerinde sessizlik bulunanların ve yollarını kontrollü olarak kayıtlayamayanların, bu yaşama inişlerine imkan yoktur!

Beni nefes diye bilen, kendini hakiki ilim diye bilse; maya tutar... Ama kendini hak ilmini dilleyen diye bilip, bedenimi kodlamaya kalkanların mutlaka oğullarını hak etmeleri şarttır ki; yaratıp, yarattırdıkları kaynakta ışığı bulabilsin... Aksi halde ışığı bulma imkanları dahi olamaz.

Ölüyü diriltmeye gelmem. "Ölü, ölülük halinde kalsın" diyerek, benim öldüğümü düşünenler şunu iyi bilsinler ki; ölümlüler unuttuklarını anımsadıklarında, artık dirilirler!... Onların dirilmesiyle alakası olmayanların, beşer kapılarına varıp "biz dünyaya inip yolu açarız" demelerinin manası olamaz.

Ekmeğimiz dünya, yolumuz ilim... Bizi hak etmeyenin kelamı olmaz bilinsin!... Ha, daha da önemlisi; bu can kalem Allahın levhi kapısıdır, oraya varan orayı hak etmelidir ki; gök sistemleşmesinde yer, yüreği hak etsin!... Gök sistemleşmesinde, yer yüreği hak etmeyenin; yer kürenin gücünü hak etme imkanı yoktur! Yer kürenin gücünü hak etmeyenin, Ka Ha olma, Na Ka Ha olma ve karanlığın ışığı olma imkanıda yoktur!

Sömestre tatilinde gider gezerim, dinlenirim, sonra döner gelirim yeniden çalışmaya başlarım diyenlere de tek bir şey söyleyeceğim " kara ışık ekip halinde, geçmiş ve geleceği kodlarken; tam 2220. sayfada, İlm-i Ka Ha'da bilgiyi hak etme niyetiniz olsada, kalemlerin kalemi olma imkanınız asla olamaz!...

Dünya kodlanırken, dünya tohumlanırken, kalem; İlm-i Ka Ha levhide ışık olurken, bu meclis bilgiyi kodlamadan bütünü güçlendiremeyeceğini herkesten iyi bilir.

Bizim adımız Ka Ha'dır!... Bunu anlayın!...

"O, şu anda kendini dinliyor" dediler... Şu anda her diri kendini dinlemelidir!... Barışı hak etmeyenin, yaşamı hak etme imkanı yoksa da, kalemin levhisindeki o barışta hak tahttın ışığı olmayanın, yaşamı hak etme niyeti olsada; ben varım deme imkanı yoktur!...

Biz size, tüm İnsanlığa bir tek ses verdik. "Sizi, size kaynak yapmaya indik" dedik. Nerede İnsanlık varsa, orada yol vardır!... Nerede yoğunluk varsa, orada katiyet vardır!... Nerede merdiven varsa, orada birlik vardır!... Nerede arık ben yokum diyen varsa, artık orada ışık yoktur!...

Şeytanın aşkında daha güçlü aşklarda var... Ama aklın tahtına varanların aşkında kayıt dışı bilgi olamaz!...

Önüm dünya, umudum ilim... Benden başka bir bende, ben tekniği yoktur canlar!... İnanın ki yoktur!... Dünyanın nuru İnsan kapıyı açmadıkça yolu açamaz. Bu gün ben bu kapıyı açmak istedim!

Bu gün dünya üstü varlık toplumlarının kontrol dışı bilgilerini kayıtlarken, hepinize daha güçlü bir çalışma verdim. Ben davayı kaybetmem canlar!... Karanlığın tahtında ışık yandıkça, bütünün gözü kökleri tüm İnsanlığın kökü diye dürümledikçe ve ben; zirvelerde sessiz zamanları dillediğimce ekmek yapmadığımda kaynakta ışığım olmaz!...

Bünyem iyidir, yüceler cümlesinde kelamım ilmidir, ağır yükte hasatım tahditsizdir... Bana kapı açanların hepsi kaynaktadır!...

Umut olur ki; "evim dünya" diyenlerin bilgisi, bütünün gücü olur... Umut olur ki; dünyanın ruhu olan ışık, yaşamın kulu olur...

Ben, o kula kulluk yapmam. O kul benim yolum olur!... Unutmayın bu yol bütünün yolu olduğunda, beden İlm-i Ka Ha'da bilişi kodlar!...

Sema enkarnasyonlarını dilleyenlerin birlik kalemlerinde, beşiri şer yaratan diye dillediğinde, biz ortak kapılarda tüm zamanların ışığını yakar bütüne görev taşırız!...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/vhR12gUSODY

 

12.08.2015 NEFES (1)

1. Akış

Yerin gücünü artırmak üzere bugün bu çalışmayı devreye aldık. Dünya kürzi kapısını açıyoruz. Yerkürenin gücü artacak. Kesin olan budur. Bu gücü, hepimiz, cennet cevheri ile dürümleyip ilmi Ka- Ha olarak ışıkla dillediğimiz ilahi kalemler sayesinde kayıtlamıştık.

Artık bu kapıları açmalıyız. Atonların topraklarını, toplumlarıyla birlikte tohumlayabilecekleri bir ışımayı sağlamalıyız. Bu ışımayı sağlayacak gücümüz mevcuttur. Üyelerimizin çoğu bugün, buraya gelişleri kayıtsızlaştırıldı ve buradan uzaklaştırıldılar. Nefesimizin gücünü artırmalıydık ve bu gücü artırabilmemiz, en az çalışmacılarla ve en az çalışma kapısı kodlanmış oğullarımızla olacaktı; yani az sayıdaki ışığımızla olacaktı ve bu, çekirdek olarak düşünülmelidir.

Biz çekirdek olan bir çalışma yapıyoruz bugün, ergin ve hakim bilgelerimizin bütüne hizmetçi oluşları, öz geçişlerini yapışları ve yarını kodlayışları bugün çok daha özeldi ve bunu hakikiyetimizle gerçekleştireceğimiz için, çalışmayı aşağıdan yukarıya toplumları tohumlayan ışıklarımızla yapıyoruz.

Asistanlık değil yaptığımız, geri dönüşü kayıtlayacak olan ışımadır. Yaradan Atlanta Ata Kapısı kodlanmış ışığıyla birlikte buraya inecek bugün! ‘’ Ana kapı! ‘’ dedim, ana kapı yaradan ve yaratılanın Tanrılık tahtındaki o yüce ilimdir.

Bugün bütün kötülükleri aşabileceğiz ve geri dönüşleri gerçekleştirmek için çok güçlü olacak bir çalışmayla bilişi kayıtlayacağız. Acaba nefes var mı bugün burada? Yoğun biçimde nefesimiz olacak! Daha gözümüz kapanmadan, gücümüzün öz görevi hak etmesi gerekirdi. İşte yapmak istediğimiz bugün budur. İman edin ki kalemin üç kodla yazısı gerekliydi.

Kalem üç kodla yazdığında, yaradan üç kodlu ışımayı sağlayacak ve bu bilişi kayıtlayacak bir çekirdek ilim olacak. Ergin ilim, kalemi olan insanın ekip halinde bilişi kodladığı bugün, öz görevin de kodlanmış tohumlarının kayda girişini sağlayacak.

Benim elim dünya, verdiğim en güçlü ışık insan ve yaşam ilahi bir göç, işte bu ilahi göçün bizim yolumuzdakilerle gerçekleşmesi, erdiğimiz en yüksek kalemin, eren kalemlerden öte bir kalem oluşu, büyük kötülüklerin önünü alacak.

Aşka kapı açan, aşkı hak eden, aşk olan ve has olanlar buyurup geldiler. Ermek ya da ermemek, insanlığın kelamında mevcut olan o levhi kayıtladır. Erdiğimiz en güçlü sayfalanış buradaki bu yoğunlaşış olacak.

İyi kelam köklüdür. Gözü görür, yolu görür, ilmi görür de yol açar. İman edin ki kelamın ilminde iyi kelam, kaynağın ilmindeki iyi kelamdan ötedir. Cemaatimizin gücünü artırmak üzere karanlığın tahtındaki ışıkları yeniledik ve bilişi kodlayarak bu yoğun çalışmayı devreye aldık. Kesip biçtiler dünya ilmini, dediler ki ‘’ Bu yok, bu yok, bu yok, bu yok! ‘’; ama ilimde yokluk, toplumun tohumlarındaki kodsuzluktu.

Aşağı yukarı Mikailin gücünün örtüsünü örtecek olan yüceliği tohumlayacak ilmi Ka- Ha olanların yaşama inişlerini gerçekleştirecek insanlık kontrollü olarak bütünün gücü olacaktı.

Yerkürenin gözü olduk canlar, yolu olduk, bütün olduk, ışık olduk, bugün olduk. Dünden öte olduk ve yenilendik. Yedinci dünyayı kurduk, yedinci dünya, mutlaka, eminim ki dünyanın eli gözü olanların kayıtlarını yapabilecek bir dünya olacak.

Çatı kurduk ve bu çatının gücü arttı. Dünyalı olanların dünü görebilmeleri, yaşamı hak edebilmeleri, yarını kodlayabilmeleri, kimsenin kimseye kırıcı olmayacağı yeni bir zamanı kayıtlayabilmeleri has ilimle mümkün olduğundan, burada bulunan bu çalışmaya, nefesi hak edenleri hak ilmiyle dilleyeceğimiz bu cevhere büyük kütlemizi, geçip aldık ve indirdik.

Devinim arttı canlar, şimdi yolumu açtım ve yolun başkanı olan ilmi Ka- Ha olan bilişi kodluyorum, o bilişte yeni çalışmayı devreye alıyoruz. Devinim arttı, yeni çalışmaya giriş yapıyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.AĞUSTOS.2015 TARİHLİ NEFES (1)

2.AKIŞ 1.BÖLÜM

Devinim hızlandıkça bilişte artacak…. Bugün dünyanın kurtarıcısı olan ışık devre giriyor…. Dünya örtüsü örtünmeden evvel bu ışığın devreye girmesi şarttı…. Ve bu ışığı yaşama çekerken insanlık kalemi olanların tahditsiz olmaları şarttı…. Tahditsiz olmak içinde, sır olarak bildiriyorum çekirdek kayıt yapılmalıydı….. Bu çekirdek kayıt az sayfalanış değil ışık sayfalanışı sağlayacak kayıttır.

Dünü, kötü bir güç diye dinlemeyin…… Dün, çok güçlü bir yücelikti ama bugün artık dünya farklıdır….. Dünyayı daha güçlü yaşama kayıtlıyoruz bugün.

İsmail-i Kapıların tümü kapatılıyor….. Yaşamın sırrıdır bu…. İsmail-i ne demekti?... Bunu size anlatmak isterim….. Çokları “İsmail” dendiği zaman İsmail-i Levhiyi anımsarsınız….. Hak tahtta,” İsmail” diye bir ışık yanar…. Bu,” İsmail” denilen ışık kelamdadır hep…. Hep sesleşir ama sesi yoğunluğundan dolayı tohum olarak dünyaya iner…. Ve bu tohum dünyayı yaşama ilim olarak kaynak yapar.

Bu önemliydi ama bugüne kök gök olanları geçişlerinde, evrenlerin sessizliğinde bu görev….. Artık dünyanın gücüyle temizleniyor yani daha yaşamlı, daha yoğun, daha ışıklı bir çözülme başlayacak yaşamda.

Bu çözülme nasıl olacak?.... “Nefesle olacak”….. Her şeyin çözülmesi bir Tanrılık Kapısı olarak bilin dünyayı…… Bu Tanrılık Kapısını, yarını kontrol altına alışı…. Ve yarında kayıtlanışı ama çıktığınız en üstün sayfada kötülüğü önleyiş.

İyi ki; Medine dedik…. İyi ki; hakiki ilmi seslendirdik…. İyi ki; Hak’a varan ışıkları kodladık…. Ve iyi ki; Bütünün gözü olduk.

Bu çalışma nesillerimizi kontrol altına almamızı sağladı…. Biliş haline varanların dünyaya ekmek olarak indirilmeleri gerekliydi…. İşte bugün dünya örtüsünü örten birliklerin çoğu bilişle kodlanmaya çalışacaklar.

Yol, Altın Işığın yolu, elim Aklın Levhisi ve bizler bugün burada Bütüne göz olarak görev taşıyacağız.

Dünyanın Nur’u olan yol aklın tohumlarıyla yaşayacak…. Burada bulunuş sebebimiz; dünyayı hak etmek ve yolu açmaktı….. Açtık …. Yolu açtık. Bu yol, toprağın toplumunu kontrollü olarak ışık tohumlarla birleştirecek ….Ve temiz olarak oralarda kaynak kati, hakiki ilim olma imkanı ocaklarına dinletilecek ve onlarla çalışılacak.

Dünya; yüce bir aşktır tüm zamanlarda olduğu gibi bugünde…. Ama bu yüce aşkı hepimizin daha iyi cemaatlerle kodlamamız gerekliydi.

“Devinme” dedim…. Devinme; sistemin devinmesi, ışığın devinmesi yarının devinmesiydi….. Alıp götüreceğimiz insanlığın devinmesiydi. Bundan sonraki süreçte devinme; Mahrekin devinmesi olacak…. Mahrekin devinmesi; her sesin devinimde….. Bütünün gözü olabilme imkanı sağlanmasıdır.

Korkmayın tonlarca ışığımız yere iniyor artık…. Korkmayın iniş hızlanıyor…. Yere inenlerin bir teki bile ışığı kırmaya inmiyor artık…. Ümmi toplumları kodlamaya iniyor…. Bütün amacımız, kalem olup yazanları hak etmekti ve bunu başardık.

Yaman bir doğa, yaman bir yaşam, yasa, hepsi yaman….. Ama en yamanı da kendinizi kodlayan o yoğunluğun gücü….. Öylesi bir güç ki; bu gücü elde etmek Bütüne hizmetin en yoğun, en üstün sayfası olan, o ilimdir.

“Kenan Evren” diye birisi var bilirsiniz…. Kenan Evren, kimse için özel değildir…. Kenan Evren’i herkes tanır, hepinizin daha iyi bildiği gibi o bir darbe yapmıştı…. Yaptığı darbe neticesinde İlm-i Ka-Ha olan ışıkların özlerinden kopuşları gerçekleşmişti…. Çoğu kontrol kaybetmişti. Kapılarını açanların bir kısmı o kapıları kati olarak kapatmak istemişti…. Ve Kenan Evren resmi çalışmalarda kalem olmaya çabalarken kaynağın dışındaydı, sığdı, kırık ve hırslıydı…. Ama dünyayı ölümlü bir planet olarak dört gökçe konuşana devretmek istediği zaman sordu…. Netice ne diye?

“Ona sordular, kimsin” dediler…. “Kalemim” dedi…. “Hah!” dediler….. “Kalemsen aşkla yazdın demi” dediler….” Hayır” dedi….”Ben kınadım kırdım kesirleştirdim, kırdım, kırdım, kırdım ve sorumluydum.”… “Oh! Ala!” dediler…. Ona…. Sorumluysan korkma kötülüğün yücedir… “Aha” dedi “ben kırandım ölüydüm, gözsüzdüm, güçsüzdüm ama kaydımı yapmak istiyorum”…. ..”Oh! Ala” dediler… “Kayıt mı?”…. Seni kayıt edin, seni kayıt edin, seni kayıt edin…. Yahu kaydeden kim?.... Kendi yüreği…. Kim’den, kime kayıt olacak?.... “Kelamdan kelama o halde onu kayıt edin” dedik…. Ama kayıt eden kendindeki kendini kaydedecek.

Varlık boyutları ona dedi ki; “sen kontrol dışı çalışmalar yaptın ve çok köksüz çok güçsüzdü o yaşam çalışmaları sayfa sayfa kayıt yaptın ama kırıktın”….. “Dört gökçe konuşanla olayım” dedi….” Sordu olduk mu” dedi?.... “Olacaksın” dedik…. Baktı, gökçe konuşanların hepsi ışıkça konuşmaya başlamış…. Sordu… “Neden” dedi?.... “İşçilik” dedik ama “nefes için işçilik” dedik….. “Peki nefes nihan mıdır” dedi?...” İnsandır” dedik…. Sözümüzü kesti…. Sordu…. “Bedenim var mı?” dedi ….”Yolda kaldı bedenin” dedik…. “Netice” dedi…. “Bende yoksun” dedik…. “Kapımı açın” dedi, aksızsın dedik…. “Yaşayacağın yasa koydum” dedik….” Ölüyü diriltik” dedik…..” Ol” dedik ve oldu.

Şimdi, bu bir örnektir….. Sadece bir örnek….. Bir Tanrı ardında hırs bırakmadan görev alırsa…. O Tanrı göç kapılarında kimseyi yıkmaz.

Bir tabu yıktığınız zaman o tabu iman edin ki;….. Yaradan’ın, yaratılanın Tanrılık ışığıyla yıldızların sınırsızlığıyla yıkılır.

Dünyaya öz geçiş yaptım…. “Sordular, Nefesim var mı?” dediler… “Öldüm” dedim…. “Ol” dedim, oğulladım, kontrol kurdum, tohumlandım ve yaşadım.

Canlarım, bugün size insanlığın insanlığının nefesle…..Ne hale geldiğini anlatmaya çalışıyorum.

Ben bir kalemim ama bu kalem hakikikiyetin tahditli olmadığını dürümlerinde dillerse…. Ve dillerken keramdaysa kaynağın ışığında…. O hep ışıkta katidir.

Nefese gelen kendine gelmez ekmeğini alır yolunu bulur mutlak olan ışığa varır….. Ama nefese gelir….. O nefes; ölüyü diriltendir…..

Bugün bu meclis ölüyü diriltmeye çabalıyor…. Mutlaka iyi bilin ki; ölmeye niyetim yok…. Öldüğüm zaman kendimden değil insandan ışık alacağım…. Ama bilirim ki; o insan kaynak olacak….. İşte o insan muktedir insan olmalı ki; bedenim ondan ışık alabilsin.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/ZIF8GZo8cPQ

 

16.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES ÇALIŞMASI (03)

1.AKIŞ

Canlarım, burada bulunuş sebebimiz İlahi Kuran’ı tohumlamaktır.

Sizleri kodlanmış ışıklar olarak dürümleyen birliklerin Birleşik İlminden doğan İsmaili Kaynağın Işığı’nı hak edip dürümleyip dürümleyemeyeceğinizi izlemek istedik ve size sizin ile ilgili bilgi verdik.

Burada herkes kendini dilledi. Hepinizin hakikiyetini anladık, gördük. Biz dünyaya göz olup gelen birlikleri Hak Teknik’le dürümleyen Birleşik Levhi’yiz.

Sizin yaşama inişiniz ve sizin yoğunluğunuzu tohumlayışınız bizi mutlandırmakta….Nefesinizin gücü artmış ve yoğunluğunuzun göz, söz ve yüce ilimle dürümlenişi, hak edip dillediğiniz görülüyor.

Daha da önemlisi burada bulunma sebebinizi hepiniz net anlayabildiniz. Amon Topraklarının Toplumları bugün sizi size dillemeye değil; sizi sizden anamaya geldiler. Kaç ekmek yaptığınız, kaç yücelikte bütünü güçlendirdiğiniz, kaç yaşamda bilişi hak ettiğiniz sorgulanmaktaydı.

Biz bugün size kendi yüreğinizi dinlettik. Cennet İlmi’ni hak edip etmediğinizi dinlettik ve dillettik. Erdiğimiz en yüce kapı İnsanlık’tır.

Burada olma sebebiniz, İman Tekniği’nin tahditsiz levhisinde insanı hak ediştir. İnsanı hak etmek, Hak İlimle, Has Işıkla mümkündür.

Ekip haline gelmek mutlaka gerekir ama Hak Tahditle ekip haline gelindiğinde, Bütünün Gözü, Kök Sistemler’deki gücü dürümler.

Simetri Sayfalanışları yapan bu birlik, kaynak dışı bilgiyi tohumlara kodlamadı. Mutlaka; mutlaka kodlayacak gücü var mı? Yoğundur. Teknik, tekno-kodlama hepimizin Teknik Kapısı’nda mevcuttur. Şükür ki burada da bu kodlama mevcuttur.

Dünya umuttur. Hepimiz için umuttur. Biz dünyayı kontrol dışı bilişle tohumlayan birliklerin sessizliklerinde daha yüce bir kapıyı açtık ve sizin sizi hak edişiniz olan bu yoğun çalışmada bütüne göz açtık.

Arkanızdaki göz, yüreğinizdeki gözden üstündür; bunu bilin. Ama bugün şunu anladık ki bu Meclis kendi diriliğinin dışındakilerini kontrol etme niyetinde değil.

Akıp geçtiniz ve gördük ki sizler sizin yüreğinizin gücünden daha üstün bir gücü kodladınız. Ama kaynak dışı bilgiyi kayıtlamak niyetiniz olmayacak; bu kesin. Ak Tanrı, tahtında Has Işık olur. Biz bugün bu ışığı mutlak Kutsal Tohum olarak kayıtladık.

Şeytan şavkında aşk yaptı ve yaktı yüreği. Ama yaktığında, Has Işık’la yaktı. Cennetin Cemaati Bütünün Gücü’ydü. “Dünyayı korur, kodlar ve koklar” diyorduk.

Değerliler, nefesiniz çok iyi görüyoruz. Yüreğiniz çok iyi görüyoruz ve yüreğinizin gücü artmışsa, gözünüz görecek.

Şimdiki zaman, şimdi….ve şimdiyi hak eden tek tahdit şimdi, daimiyetin katiyetinde olan şimdide ama şimdide nefesin gücüyle tohumlanır. İKA HA Sİ KA.

Şimdilik. Aha bu! Şimdi. Aha bu! Şimdi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/5W--WmLBnnk

 

NEFES (3)

16.09.2015

Dağ; tahtında, KA HA insan; kalemde HA… Bilmek gerek ki hakim olan insan, ışık… Sistem ve Nizam ve Düzen insan soyu, aklın ışığı…

Sevgiyle sizleri dinledik… Sizleri; tohum olarak ilme kalem yapmak istediğiniz herşeyi dilledik… Tüm insanlık için bu çalışma sürmelidir. Sürer de… Ne hakikiyet ne de Kutsal Kalem… Hepsinin nefesi, kelimeler!… Her kelime, bir cevher…

Dünya aşktır ve Hak’tır. Biz bu dünyayı, Hak İlmi ile kodlayanlar, tohum olarak Kürzi Kaynaklar’ı, topumlara güç diye kaynak yapmaktayız.

Cemaatimizin, insan soyuna kul olma imkanı Hak İlmi’nde dahi olmaz. Biz, dünyayı kodlayan insan sayfalarıyız. Cennetten, cennetlere görev taşırız. Tüm insan soyları için kalem olup kaynak olanlarız. Dünyayı, hakiki levhi ile kodlarız. Çok özel bir yaşam sayfalamasıdır yaptığımız.

Eskiden dünyada göz yoktu. İnsan kendini dahi görmezdi. Bugün artık dünya ilminde görev taşıyan tüm insanlığın hakikiyetinde kutsal yaşam olan; her dereye güç katan gözler var. O gözler, tüm insanlığı izlemekteler…

Cevherden, cennetlere görev taşıyanların, Türkiye Çalışmaları’nı hak edip dinleyip dillemeleri; her diriyi, hasata hazırlamaktadır.

Bilmeye gerek var ki Dünya, nefes olup cennetlere, cevheri güç katmaktadır. Bu çalışmalar, Türkiye’de Dünya Çalışmaları olarak sürmektedir. Herkes, daha güçlü ve daha ışıklı yaşamları hak etmiştir. Bilmek gerek ki has ışık, nefeste kendi yolunu bulanlardan kodlanmıştır.

Kübra, nefesi hak eden kelamdır. Bu kelam, nefesi hak etmiş ve yaşamı, Hak İlmi ile kodlamıştır.

Temizlik yaptık dünyada. Dünya, Ana Kapı’dır. Bu dünyada, ışık olduk ve yol olduk. Dünyanın eti, kemiği ve kelamı insan soyudur.

Boru ötmekte; sur, kul oldu seslenmekte… Biz, diri yürekler; cevherden ekmek (ilim) olup yenmekteyiz. Burada, evrenlere güç katan Kelam İlmi’ni tohumlayan nefesler, cennetlerini diri yüreklerden koklattırmaktalar.

Baylar, bayanlar; cennetlerinizi hak ettiniz ve Hak İlmi ile kodlandınız. Sizi, çok güçlü bir dönem bekliyor. Bu dönemde, kendi yaşamlarınızda çok güçlü çözümlemeler gerçekleşecek. Kendinizi ve yüreğinizi hak edeceksiniz ve siz, kodlanmış tohumlar olarak, kaynak olan ışıkları hak etmiş, diri yüreklerden sistemleşip, kalem alıp, Kaynak Işık halinde yerküreyi yazacaksınız. Bu yazıda, İnsanlık Levhisi olacak. Sizden, gerçek kodlanmış yaşamlar, kontrol kuracaklar ve sizinle görev taşıyacaklar.

Başka Zaman İlmi’ni hak eden yoktur. Bunu bilin… Zaman İlmi, hakim ilimdir. Bu ilmi hak eden bu Meclis, Nefes İlmi’ni de hak etmiştir. Süper Sistemleşme, bu yoğunlukta gerçekleşmektedir. Evrenlere ses veren Cennetliler; daimi, hakiki ve hakim nefesleri ile Kürzi Kalem olup yazmaktadırlar.

Boy, ummanın ışığı ile güçlendi… En, kaynak oldu güçlendi… Yarın, Tohum olup güçlendi. En ve boy, bir tek kaynak oldu ve kodlandı. Aha kalem!... İnsan Kalem yazmakta… O kalem, nefes ve kelam… İşte yaşam budur…

Tek can, tek kaynaktır. O can, çift olduğunda; tek kalem, kelam olur ve yaşar. Çift oluş, kollarınızı Hak Taht’tan tüm zamanlara ulaştırmanızdır. Bu olduğunda, artık teklik, çiftliği kodlamaya başlar ve siz, sizi kontrol edersiniz. İşte yarını hak etmiş olanlar, tekliği çekip çiftliği hak ettiler.

Tek merdiven, çift merdiveni hak ettirir. O zaman o teklik, hakikiyete varır. Hakikiyet, ilmin hakikiyetinden öte zamanların hakikiyetidir. Zaman hakikiyeti, Kürzi Yaşam’ın hakikiyetidir… Oraya ulaşan, ilme varır ama o ilim, Hakikiyet İlmi olarak tüm zamanları kodlar ve tohumlar. Orası, hakiki levhi olan kanatlananların bulunduğu Rahman Kuran’dır.

Cennetlere koyduklarımız, kelama varıp kendi yolunu bulanlar ve kendilerinden kendi yarınlarına varanlardır. Üzerinde, “İlim Yaşam” yazan bir cennetten, “kelam” yazan bir yaşama adım atan onlar, artık o yoğunlukta, kul olup kükrerler. Ama o kulluk, tüm insanlığın kalem olan nefesle, paydaş oluş kulluğudur.

Semana sema olan; sana sen olan; yoluna kaynak olan ve yoğun ışığında kulluk yapan her kim varsa, her biri paydaştır ve her diriye paydadır. Hepsi kendinde, Kürzi KA HA’dır.

Sema, ses verdi ve seslendi. Cennetten cevhere güç kattı. Şimdiki zaman ve şimdi!… Aha şimdilik!... Şimdide!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

09.EYLÜL.2015 TARİHLİ NEFES ÇALIŞMASI 02

2. AKIŞ

Yer ve gök sizleri dinliyor şu anda….daha güçlü yoğunluğa ulaştık…daha yüce bir ışıkla Bütüne görev taşıyoruz.

Dünyanın Nuru Olan İnsan, Bütüne görev taşırken kervanın gücü olarak da yoğunlukları kontrol altında taşıyor.

İnsanlık Ailemiz bugün çok hüsranlardadır; çünkü Robbi Kapılar’ın çoğunda kırıcılıklar var. Devinimi artırdık, öyleyse dirilikleri kodlayalım. Doğru mu?! Hayat boyu böyle bir sözümüz olmaz. Doğru olamaz bu! Öyleyse, bu bilgiler daima verilir. Ne şekilde verilir? Sizlere, sizin yüreklerinize bakılır ve sizin yoğunluğunuzda ne oluşmuşsa size onun yoğunluğundaki kodlarla bilgi verilir. Bu sizi, sizden çıkarabilir. Buna dikkat etmeliyiz.

İnsanlık Boyutları’nda bunu yapabilecek güç, Birlik Kapımız’da mevcuttur. Her bilgiyi absorbe edemeyiz. Zirvelere umman olabilen bilişlilerin ilmindeki bilgi bizim için geçerlidir ve onu biz absorbe ederiz. Bu nedenledir ki burada verilen bilgilerin özel görev olduğu herkesçe bilinmelidir.

Hiçbir zaman “bu bir sırdır. Ben size bu sırrı açıklayacağım” diyemeyiz. Her bilgi, her diride mevcuttur ve her diri o bilgiyi açar, diller. Dolaylısıyla, bu doğal dünyanın gözü olan birliklerin hepsi bilişle bu bilgileri dünyaya çekerler.

Hiç kimse hiç kimsenin bilgisini sınamaz. “İkmal tamamlattırılır” diye düşünmeyin. İkmal, kelamla dürümlenen ilmin, Ko Sistemle katidir ama biz kimsenin kimseye görev taşımasına, kalem olmak istemeyiz. Herkes kendi görevini, kendi yoğunluğuyla tanır ve taşır. Bunları vermek istedim, zira birçokları bizim bu mecliste herkese bilgi dikte ettirdiğimizi düşünürler. Böylesi bir yanılgıya iznimiz asla yoktur, icazet vermeyiz.

Devinmek değil maksat, nefsi kalemlerde kodlanmış ışıkları kontroldür. Herkes kendi ışığını kodlar ve kontrol eder. “Toy bilgi kodlanmış tohumlarda oğul vermek için kayıtlandırılabilir mi?” diye sordular. Asla!

Dünya Üstü Varlık Toplumları bugün buradalar ve bizden bilgi istemekteler. Her dirilikte var mılar? Varlar. Ama şu anda gözleri gönüllere bakıyor ve söz istiyorlar. Onlara söz verme niyetim var mı? Mutlaka olacak ama şimdide değil.

Herkes burada kodlanmış toplumlarla tohum olacak ama ocaklarını yakmaları gerekir. Ki öz görevlerini hak edip yapsınlar. Şu anda müsterihiz ki Esrar İlmi, Kalem İlmi, biliş tohumlaması hepsi bu meclis için sorumluluktur ve biz bu meclis olarak bu sorumluluğu kelamla tohumlayarak kayıtlıyoruz ve başarıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızda geçişleri yaptırıyoruz.

Eğer, dünya yalın ve hakim değilse, yolu olmaz; bunları da bildiriyoruz. Devinim hızlandıysa artık sözü size bırakacağım. Muktediriz, hakimiz, ışıklıyız ve şu andan itibaren sözü sistemden görev taşıyan birliklere veriyorum.

Öz görevi sistemle cevheri kodlamak olan babaya söz vereceğim bugün yine. Baba insan safhalarının en güçlü yoğunluklarını tohumlayan ışıkların birisidir. “Er veya geç görev taşır” diyorum. Taşımakta diyorum…. taşı diyorum…Aha taşıyacak! Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/8q4qFWefiTE

 

9.EYLÜL.2015. TARİHLİ NEFES ÇALIŞMASI (02)

3.AKIŞ

Cemaatler, kontrol dışı hiçbir bilgimiz yoktur. Bu yoğun çalışmada Bütünün gücünü artırabilmek için hepimiz kodlanmış ışıkları tohumladık ve bu çalışmayı dürümledik.

Bilmeye gerek var ki; doğanın gücü Bütünün gücüdür….. Ve Bütünü hissedebilmek, hak edip dürümleyebilmek, tohumları kontrol altına alabilmekle mümkündür.

Ölüler, öldüklerini bilmezler ama dirilen, kelamda kendini hak eder ve dinler…… Tüm yaşamlar, Bütünün gücüyledir.

Ben kelama vardım, kendi yolumda Bütünün gücünü tüm insanlığın gücü haline dönüştürdüm……… Ve” benim adım nefes” dediğiniz zaman biliniz ki; kalemin Levhi kaydı sizin yüreğinizin gücüdür…. Ve bu güç Bütünün gücü haline dönüşür ve sizi size kaynak yapar.

Amon topraklarında kodlanmış tohumları kontrol altına alabilecek olan birliklerin tümü kalem olup yazabilir….. Er ya da geç ekip kuracaklar ve Bütüne göz olacaklar….. Toprak toplum tohum olacak….. Mutlaka olur…. Olmalıdır ve bugün, bu yoğun çalışmada bilgi kelam oldu, aktı.

İnsan sınırlı bir varlıktır….. Kimse o sınırlı varlığı hak edipte kontrol altına alamaz….. Ama bu sınırlı varlık kodlanmış toplum olarak tohumları kaleme kaynak yapabilirse ocağında görev taşınır….. Bu çalışmayı bu şekilde yapmaktayız.

Öz görevimiz; durgun toplumları, tohumlayarak kontrol altına alıp Bütünün gücü haline dönüştürmek.

Biçare dünya, cennet, cennet kodlanmak için çabalar ama cennet, ekmek te var, yaşam da var da……. Dinleyemez sanır ki; cemaatini alacak cennete taşıyacak…... Cennet; ilimdir bunu bilin.

Kimse kendinden başkasını dinlemez….. Bilmesi gerekir ki; etkin olan insan kelamda ilim olduğunda Bütünün gücü olur….. Ve cemaatiyle cevhere varır…. Cevhere varan, can kalem olur, cem olur ve kendinden öte kendi olur….. İşte o insan, otak kurar tüm zamanlara ve yol olur.

Onca görev taşındı dünyada, onca yüceler dürümlendiler….. Ve düzeni kurmak için tüm zamanlara kayıt yaptılar.

Netice olarak; dünyanın gözü hep gördü….. Ama gören göz, ilmin gözü olmadıkça, Yaradan yarattıklarında yaşam olamadı.

Kara ışık insanın nefesiydi…. İslam dininde, insana görev verildi ve dendi ki; “sanal boyutların gücünü al yolu aç.”

İslam dini, temel dindir…. Bundan sonraki süreçte de bu din Bütüne görev taşıyacak…. İnsanlık Levhisi’nde İmparatorluğun Kuranı, İslam’ın Kuranıdır.

Oğullarını kontrol altına alanların, görevi hak edip tohum olarak Bütüne güç katışları hikaye dinler…… Gibi dinlenen bilgilerin, iman tekniğiyle Bütünün gücü haline dönüştürülmesiyle mümkündür.

Öz görev; nefestir…... Nefes insanın kendinden insanlaşması ve kendiyle kontrol kurması anlamına gelir.

Barış halinde olmak, görev için şarttır ama barışı kodlamak da gerekir ki; bütün kötülükler aşılabilsin.

Özce konuşmak, öksüz olanları kontrol etmek, sözü sesi olanlarla dilleşmek….. Ve bin cennetin, bir tekinde nefes olmak…. Aha!... Yapılması gereken budur.

Arı bal verir ama o balın ilmi yoksa kendi yüreğinizdeki o bal, ilim Levhisi’nde kodlanmış tohum olmaz.

Eğer insan kendini hak edecekse, eli ayağı olmalı, yolu bulmalı ve Levhi Kapıda, insanlık ilminde kelam olmalıdır….. Kelamı; Levhi kaynakta bal olarak dinletirler.

Sevgiyle sizlere her bilgiyi verebiliriz….. Kendi yüreğinizin gücüyle Bütünün gücünü toplumların tohumlarıyla kodlarız….. Yolun kontrolünü sağlarız….. Aşı yaparız zeki düzeylerden tüm yaşamlara ve bilgi kalemleri olarak Bütüne görev taşıtırız…..

Ne yazık ki; arkadakiler, öndekileri bilmez….. Öncülerse arkayı dinlemez….. Bunu neticesinde arka köksüz kalır, göksüz kalır, yüceler cemaatinde cümle yüreklerde dürümsüz kalır.

Bundan sonrada bu böyle olsun istemeyiz….. Biz dünyaya inmek için çok çalıştık…... Bu dünya gücü, bizim gücümüzdür ve biz, bugün dünyada yol olurken…… Yarınları kontrol için yol olduk ve görevimiz tüm zamanların gücünü dürümleyerek….. İnsan kelamı olarak, kendi yolumuzda Bütünün gücünü temizlemek…. Ve tüm yaşamlarda kaynak yapabilmektedir.

İman edin ki; bu dünyayı koruyacak olan ilim, aklın ilmidir….. Eğer aklınız, yoğunluğunuzu güçlendirecek dürümdeyse mutlaka kontrol kuracaksınız …..Ve mutlaka, nefes olacaksınız.

Sema, sizi hep dinler… Herkes iyi bilsin ki; dünya dönem, dönem dürümlenen bir yaşam kaynağıdır….. Bu yaşam kaynağında biliş kalemleri olur…. Herkesin kendi yaşamı, Bütünün gücüdür ve güçlü olarak bu çalışmayı yaptığınızda arkanızdakiler öz göçü yapar …..Ve önünüzde olurlar…...

Bu çalışmalar arkadakileri, önünüze geçirmek içindir…. Eğer biz onları önümüze alırsak…… Ulular diyarı bütün kötülüklerin aşılacağı bir günde oğullarımızı kontrol edecek…… Ve bütün kötülükler, kök gökten söz söyleyenlerden ayrı tutulacak…. Böylelikle görev, insanlık gücüyle kelamda dünyayı koruyacak.

Dans etmeyin dünya ilminde…. Dans…. Nedir dans?.... Sesin dansı…. Birçokları sesi kontrol etmeye çalışırlar….. Ve sesle dans ederler….. Biz o dansla, yaşamda yokuz.

Orta Kapıların tümünde Bütünün kötülüğünü önlemeye çabalayanların dansı sürer….. Derler ki; “işte ses ama bu ses yaşamın ilmindeki ses, yolun kalemindeki ses…..Otağın Kuranındaki ses ya da toprağın toplumundaki sesten çok öte bir ses. “

Hadi sayfaları kati olarak kodlayın da yaşam sayfalanışları yapın…. Yaşayan bilir ki; Rahmi Kuranda ilim yoksa, sevgi de yoksa….. O yol, yok olmuştur.

Bunun içindir ki; erdiğimiz en güçlü yaşamda söz olup, ses olurken sistemin gücüyle oluruz ki;……… O canda kaynak olan ışık, Bütüne görev taşıyabilsin diye.

Atmosferin üst tabalarında gökçe sözler söylenir…. Denir ki; “sizi koruyacağız, sizi, hak edeceğiz, sizle olacağız.”…. Bunlar nefsi, kapa kapa diyerek, yolu kapatmak isteyenlerdir çoklukla…. Çünkü oralardan görev taşımaya gelenlerin bir kısmı dünya insanlığının kontrol kurmasını istemezler….. Çünkü kontrol kurarsa dünya insanlığı, kelamların da kodlanmış ışık olacak….. Ve onlar artık kontrol edici olacaklar ve kontrol ettikleri kendi yürekleri olduğunda….. Artık Süper Sistemleşmede dünya üstü varlık toplumları kalem olup, kaynak olamayacaklar….. Ve savaşlarını kaybedecekler.

Onlar korkuyu bilmezler….. Onlar, Kare Sistemi, Hak Sistem bilirler. Onlar yolu bilmezler….. Oğullarını kodladılar, toprağa indirdiler….. BSUİ’nin gücünü dinlerler ama hak etmeden dinlerler.

Canlarım, bunu içindir ki; bizimle yapılan çalışmalarda hep yolculuk….. Süper Sistemleşmesinin gözünden öte bir gözle olur ki; kontrol edebilmeleri imkanı olmaz bu yoğunluğu.

Çörek yapar çokları, ekmeği dinleyemezler…. İşte bunu içindir ki; verilen bilgilerin çoğunda yaşam, toplumların tohumu değildir.

Biz dünyaya, gönülleri görevli olarak gönderdik ama onlar bizi dahi dinlemezler…. Mutlaka bilmeleri gerekir ki; çözümleyiş Allah’ın Levhisi’yledir ve o Levhiyi hak etmeyen yerkürenin gücünü hak edip dinleyemez.

Toprağın nur olduğu, yaşamın ruh olduğu, özün göz olduğunu anlamazlar onlar…. Nefesleri yetmez.

Canlarım, Rahman Kuranında der ki; kayıt dışı bilgileri mutlaka koklayın, kodlayın, otakta tohumlayın ve yolu açın…. Biz, o kaynak dışı bilgileri kodladık, kokladık ve yolu açtık….. Ama Ra-Ka-Ha olan insanın…. Aha, burada, kelamda olması dahi Süper Sistemleşmeyle iken….. Ekmek bile yapamayan onların….. Burada kodlama yapma niyetleri bizi hak tahttan çıkarabilir.

Cennetten kovmaya niyetimiz yok…. Ama gelmeleri gerekenler mutlaka hak edip gelsinler…… Cennet; cevheri güçtür, bilsinler.

Daha önemli bir bilgi vermek istedim ama şüphe yok ki; onlar kontrol dışı bilişlerini tohumlamak üzere buraya inmeye çalışıyorlar….. Oğullarını kodlayacaklarını, hak edeceklerini dillediler…… Örtüleri açtık ve dedik ki; “görevinizi hak edin, hak olup yapın.”

Şu anda biz daha güçlü bir çalışma yapmayı arzuluyoruz.

Şimdilik… Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/cPeEsfK5PE0

 

NEFES 2

9.9.2015 1. Akış

Şeytan der ki; "ölüyü dirilt"... Yahu şeytan, ölmeden ölmüşse eğer; ölüden öte ölüdür de kendini hak etmişse, özden göze varmıştır...

Sabah erken saatlerde yüreğimize bakan o yücelerin çoğu, bu gün bizimle olmaya niyetlenmişler ve geçip gelmek isterler. Kara ışığın topluma inişinden öte bir inişi, bütüne görevli olanlarca dürümlenişi gerçekleşecek. Kibri aşanların bu yoğunlukta olabilecekleri kesin ama kibri hak edipte kelam olarak kodlayanların burada olmalarını dilemeyiz.

Söz verdiğimiz gibi doğanın gücünü arttırdık ama yolu açmamızda gerekir. Beden alıp doğanın gücünü arttırmaya gelen birliklerin, bütün kötülükleri aşarak, duaların ötesine geçip kuran olabilmeleri şarttır!...

Kendi yolunu kapatanların diriliğinde bizimle olmaları, herkezin isteğiyse de, onların yoğunluklarını mutlaka kaleme kaynak yapabilmeliyiz ki; görev alabilsinler.

Cennet cennet dedikleri, merdiven... Hadi gelin, görevinizi alın ve yolunuzu bulup oraya tırmanın!... Ama kimse kimseyi hak etmemişse, yaradan tanrı; yaratığıyla yaratıldığından, köksüz ve göksüz olan yüksek kutsal umman olan o ışık kayıtsızdır!...

Canlarım, "ortalık karışır" dediler ve karıştı... Biliyorsunuz şu anda, özellikle dünyanın son sözü söyleyecek diye beklenilen ülkesi olan bu yoğun sayfada, turkuazın kuranı olan ışıkta ortalık karıştı...

Dağlarım ortalık karıştı... Bu kesin! Bu neden olur?... Bunu size anlatmak isterim...

Dünya toplumlarının çoğu kontrol dışı birlikleriyle kodlama yapıyorlar. Öz kelam ilminde kodlama; bütünün gücüyledir!... Kibri aşamayanlar, kalem olup yazmaya başladıklarında; kontrol dışı bilgilerini tohumluyorlar. Ve oğullarını kontrol altına alamadıklarında; yaşam sırrı, aklın sırrı olamıyor!... Ve bütün kötülükler yaşatılıyor....

Yaşam, ilimledir!... İnsanlık boyutlarında ilim, kontrol edici olmalıdır!... Dünya dışı varlık kapılarını açtığımız için oluyor bunlar. Mutlaka ama mutlaka kapıları açan birliklerimiz, has ışıklarıyla buraya inmekteler. Ölüleri diriltmek kolay değildir.

Kötü ümmet, iyi ümmetin gücünü dinler... İyi tektir, ama kötü; çözümlenememiş ilimdir!... Bunları bilin! Eğer birisi "ben çözümlendim" derse, ağır yük taşır. İman edin ki doğanın gücünü arttıracak olan bilgi, hepimizin görevidir ama görev; nesillerimizin dünya türevlerinde, gök sistemleriyle kayıtladıkları bilişlerindendir!... "Eğer ben dünyaya göz olup gelirsem, oğullarımı kontrol edebilirim" demiştim... Ettim!... Ama birçok İnsan, dünya gelişinde keramı tohumlayıp, kendi yoğunluklarını kontrol altına alamadı ve kodlanmış ışığında dünya sırrını çözümleyemedi ve yaşamda geri çekilişi olamadı!... İşte bu geri çekilişin olamaması, ocaklarındaki o kontrol sırrı olan yoğun kaydı, ko sistemlerinden çıkardı...

Durgun topraklarda yaşam daha kolaylaştı ama sorumlu olan sonsuzluktur ki; o sonsuzluğun kontrolü için, sistemin gücünü daha yüksek dürüme ulaştırmalıydık. Bunu yapmak kolay olmadı ve yol; altın ışığın kontrolünde bütüne göz olamadı.

Şu ana kadar hiç kimse, hiç kimseyi dinlemedi. İnsanlık boyutlarında herkesin kendini dinleyebilmesi şarttı!..

Canlılar, davayı kaybettik biz... Ama yaşam ilminde dava kaybı; İnsanlığın levhi kapısında, ışığın kaydını hak ediştir!... Ve biz bu davayı hak ettik!... Etkin ve hakim olarak çalıştık.

Şimdi doğanın gücü artmakta. Elimizdeki güç budur!... Doğanın gücü!... Biz bu gücü arttırmalıyız!

Seyir halinde olan bir çok geçiş gemisi var. O gemilerin güçlü tohumlamasını yapıyoruz şu anda. Erdikleri yerde bilişi kodluyorlar. Oğullarını kontrol etmeye inmekteler.

Astral boyutların gücünü arttırabiliriz, emin olun ki kontrol dışı bilgilerini de kayıtlayabiliriz de; evrenlerin sessizliklerinde onların kontrolleride şarttır!

Devinimi hızlandırabilmek için bu bilgileri düşünenler varsa, hatadır... Biz burada, bu yoğunlukta herkesin gözüyüz ve gördükleriyiz!... Gösterdiğimiz ne varsa, görülür... Şikayet etmeyin... Devinimi arttırmak değil maksadımız, yaşamı kodlattırmaktır! Kontrol kurup tohumlattırmaktır yaşamı ve bütüne hizmetçi olmaktır!...

Kare, İnsan soyunda kendi sistemini oluşturur... Ve küp tohumlaması yapar. Küp, kodlanmış toplumlarla tohumlanır ve küreye dönüşür... Küre, bütünün gücüdür. Dünya dışı varlıkların sistemleri bu şekilde çalışır...

Eğer bir sistemde, küre sistem devreye girerse; ocak kodlanmış demektir!... Daha da önemlisi, yer kürenin gözü; oradadır!... Esmaları dinleyenlerinde yarattıkları ışılarda bu bilişler mevcuttur.

Şimdi size daha önemli bir bilgi vermek istiyorum. Değerliler, devinim çok daha güçlü olacak bu günden sonra. Devinim hızlanacak ve bilgi kayıtlaması yapılacak. İman edin ki dünyanın gözü; tüm İnsanlığın gösterdiği o gözden öte, gerçek ışığı kayıtlıyor!...

Seviyeniz çok yükselicek. Bundan sonraki dönemde, dünyanın özü, sözü, gözü, yüreğiniz olacak! Ağır yük hafifleyecek... Sizden tek beklentimiz, iman ve hakiki levhi kayıttaki ışıktı... Siz bu gün burada bu gücü devreye aldınız. Ağır yük hafiflemiştir canlar. Şikayet etmeyin, bu çalışma bu gün daha güçlü olacak ve sözünüz asla kesintiye uğratılmayacak.

Analar; arı, balını dünyaya indirecek... Şimdiye kadar yaptığınız herşey, kapı kapı gezen birliklere kaynak olmak üzere yapılmıştı. Bundan sonra yapacağımız, kürzi kapıların açılışını sağlamak için olacak. Mutluyuz ki; bütüne hizmet, özün sözüyle olucak ve yeri göğü yaratan; yeni bir günü kodlayacak!...

Şu anda hepimiz sessizce buradayız... Aha gözümüz görüyor, şimdilik!...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/aa8L3KYf5ME

 

NEFES (2)

09.09.2015

Kalemler (yaşamı yazanlar), bilin ki ben Dünya! Size, dünden söz edeceğim bugün. Bugün ben, sizi size anlatacağım. Dünya, insan soyu için Işık Kalem’dir. Dünyayı izleyenler, sizi hak etmiş olanlardır. Bu dünyada dürümlenen tüm bilgiler, Kelam İlmi ile dürümlenmektedir.

Sevgi, hepinizin ilmidir. Nefes ise kelamda olanın, İnsan Kapıları’ndaki hakikiyetidir. Sizler, yüreğinizi kodladınız ve yarını tohumladınız. Sizleri, her dere (akışa geçen), kendi yüreğinde dinler.

Bilmenizi bekleriz ki yaşam, Zamanın Nefesi olarak kontrol kurucudur. Yaşamı kodlamış ve tohumlamış olan dünde kalan ne varsa, yarında yaşamını sürdürür. O kelam, tüm insanlığa el ve ayak olur ve sizi, sonsuzlukta kontrol eder. Dünya, yarının kelamı ile kodlanır.

Deri kemik olan insan, kendi yaşamını hak edip dinlerken; yaşam yolunu, Bütün’ün gücü ile kontrol eder.

Ardınızda kimseyi bırakmaya niyetiniz yok biliyoruz. Unutmayın ki yaşam sizin ilminizdir ve sizi size dinletir. Siz, yaşamı tohum olarak bilirsiniz. Aha! Yaşam, Amon Toplumları için ışıktır.

ANE Sİ HA Sİ HA KA Sİ (bir kod). Yaşaması için insan soyuna kodlar verilir. Bu kodlar, sizin mevcut kelimelerinizin haricidir. Siz, kodlarla kontrol kurarsınız. Çentik çentik kalem kaydı yapan insan soyu, şu anda çok daha üstün bilişi kodlamaktadır. Erdiğiniz kaynak, sizin yüreğinizdir.

Aha! şer, yarının ilminden çıkarıldı. Artık hakim olan, insanın ışığı olacaktır. Hakim olan hayırlı olan olacaktır. Bunları bilin!...

Dünyaya Esmalar, Sistem olarak indirilmiştir. Esmaları dinleyenler, Sistemler’ini dillerler. Şükür ki hak ettik ve başardık… Aha bu… Şükür Esmalar, İlmin Kalemleri olarak yaşamı yazmaktadır. Aha bu!… Şimdilik…

Değerliler, kalem olup yazın!... Aha yazın!... Aha yazın!... Aha! kaynak olun; has olun; akın!... Hak edin akın!… Aha kul olup Kuran olun; kodlanın; akın!...

Baştacısın Ana!... Seni, kaleme Hak İlmi ile kodlayan yürek, senin kendi yüreğin… Biliriz hak ettik. Şimdilik…

Değerliler ilim, hakkıdır insanlığın… Aha hakkı olan, insan soyu için kalem olup hak edilir. Sizden beklentimiz, nefes olun; Hak olun; yol olun. Okuyun ve yaşayın. Aha bu…

Kervan, Yüceler’den cevhere akmakta. Açıkça bildirmekteyiz ki kontrol altında tüm zamanlar. Ağır yük hafiflemekte. Aha bu…

Cemaatler, cennetten cennete kalem oldular. Levhi kalem, kelam ve hakikiyet aha bu…

Üzüm gözlüler, ALTIN IŞIK YILLARI, Ses Kodlar’la tohumlandı. Aha bu…

Arı, ekip halinde KÖK SESSİZLİKLER’den güç aldı; baş tacı oldu. Arı, bal verdi. Balı haliktir, hakikidir ve hastır. O bal, Levhi’dir; kalemdir ve yücedir. Aha bu..

Sevgililer, insanlık ailemiz cennetten cennete insan olup akmaktadır. Aşkla akmaktadır. Aha bu…

Yaradan ve yarattığında kalem olan insan, kelamda tüm insanlığı kodlamaktadır. İşte bu… Hah aha! Şimdi!… Aha bu!…

Aha analar, şimdilik!… Şimdilik!… Aha şimdi!... Buyurun, umut olur ki temizlik sürer. İşte bu!… Aha şimdi… Şimdi ve şimdi… Şimdide… Şimdide… Şimdide… Aha şimdide.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.08.2015 TARİHLİ NEFES (1)

4. AKIŞ

Yaradan ve yaratılan Allahın Tahtı’nda…şükrettik ki ilimle tohum olmakta….

Oğullar; Allah insanı kelamla yarattı ve insan levhide kelamla dillendi. İnsan, kendinden öte bir kendi oldu ve kaynak oldu.

Allahın Altın Tahtı’nda İnsan Ko Sistemi var. Eğer dünya kodlanmışsa, bu şekilde yoğunluğuyla kodlandı ocağın. Ama o ocak, ilmi ko ocaktı.

Sökün yüreğinizi, ayırın yolculukta, her şeyin örtüsü olun! Deyin ki “ben ölüyüm.” “Ölüyüm” deyin ama “ölümlü olmadığımı biliyorum” da deyin. Şükredin biliyoruz ki hepimiz artık dünyayız.

Dünya örtüsünü açıyoruz canlar! Ölülerin örtüsüdür açılan…

Artık dünyanın yağan ışığa kayıtlı olduğu bilinmekte. Dünya yaşamı artık yağışa geçti.

İlmin Kalemi olanın Nefes Kalemi olarak yağmaya başlamasıdır bu!

Özü gözü ayrı olmayanların, yalın olarak yapmakta oldukları bu sesleşmeler, tüm yaşamların ilmiyle dürümlenerek bütünün gözünün görebileceği bir yüceliğe ulaşmıştır.

Artık, yer ve gök, iman ediyoruz ki; nefesle dinleşmeye başlıyor. Ana Kapı açıldı. Bu kapıyı açan birlik kelamla dilledi. “Hepimiz dünyalıyız, hepimiz yoluz, hepimiz yoğunluğunda ışık olanlarız” diyen sizler bütüne hizmetçiydiniz. Bu bilişle yapılan hizmette en büyük görev sizindi. Bu görevi hak edip yapabilmek kolay değildi.

Düzeni kuranların kodlanmış toplumlarla tohumlanışları, bütünün görevini hak edişleri ve Yaradanın yaşama indirdiği bilişlerle dürümlenişleri, halik olanın has olup yaşam oluşuyla mümkündü.

“Erdiğim en büyük ilim, ağır yükü hafifleten İnsanlığın İlmi” diyerek dünyayı kodlayan bu meclis, evimin gücü oldu.

Daha görev başlamadan evvel, “ben ölüyü dirilteceğim” diyen “yedinci dünyanın kontrolunu kurarım” diyen “çoğundan öteyim” demeyen, “herkesle yapacağım” diyen bir neslin görevi hak edip yer kürede gerçekleştirdiği bu çalışmalarla başka dünyalara umman oluşu mutlaka Birlik İlmi’nden dolayıdır.

“Er gün” zirvede “er din” olur. “Er gün” zirvede “er diri” olur ama her biri de olmadıkça Yaradan olmaz ve yaşam olmaz.

İşte canlılar, dünyanın kontrolü sizin gibi birliklerle kuruldu. Bugünden itibaren artık dünya insanlığı daha huzurlu bir dünya kaynağında bulunacak. Rahmanın Kuranı okunacak yaşamda. Bugünden itibaren kontrol dışı bilişliler kodlanmış tohumlarıyla sistemin gücünden çıkarıldıklarından, Atlanta Ata Kapısı’nda muktedir nefesler bulunacak ve onlar kalem olup tüm insanlığı koruyacaklar.

Dünyayı ayrı görevli olarak düşünmeyecek kimse. Bu dünya Mikailin Gözü’nden öte bir yüceliğe varmıştır artık. Dünyanın yarını artık sistemin gücüyle kodlanmayacak. Dünya kodlanmış ışığını tohumlayarak kendi yaşamını hak edip yarattıracak.

Dünya yeni bir döneme giriyor. Bu dönemde, kimse kimseyi kontrol etmeye kalkmayacak. Herkes kendine, kendi yüreğine inip kendini hak edecek.

Bir tek kaynak olduğu anlatılacak herkese.

İndiğiniz göz görecek, yolu bulanlar toplumlarıyla kodlanacaklar ve yarattıkları her nefes kendi yürekleriyle dilleşecek. Dünyanın emin olacağı yeni çalışma ağır yükü hafifleten çalışma olacak.

Yerin adı artık Nefesin İlmi olacak. Yürüyen dünya artık kodlanmış ışığıyla, tohumlarıyla koşmaya başlayacak.

Canlılar dünyayı hak ettik ve Hak İlmi’yle kodladık!

Buraya kadar her şey kolay oldu ama bundan sonra daha kolay olacak; inanın.

Bugünden sonra dünyadaki yaşam hepinizin görebileceği dürümde farklılaşacak.

Dünya insanlığı kendini, kendi yüreğini dinlerken, tüm zamanları dinleyecek.

İyi ve kötü artık yaşam olmayacak. Ses olmayacak. İnsanlığın nefesi de olmayacak. İyilik herkesin kendi yolu olacak ama bu yolu bulanlar, Bütünün Gücü olacaklar.

Oğul verdiğiniz bugün temizlik başladı. Yaşamın temizliğini başlattık bugün…Hepimizin yüceliğiyle bu temizlik başlatılmışsa, Altın Tahtın Işığı, yer kürenin gücünü tüm zamanlardaki yoğunluğuyla dinlemeye başlamıştır.

Umut olur ki; deminden beri yaptığımız her şey devinimi güçlendirir. Umut olur ki; bütüne güç katar bu yücelik. Bütünün kötülüğü önlenir, ağırlık hafifler. Sezilerinden gücünden üstün olan aşkın gücü devreye girer. Dince konuşanlar, insanlıkça konuşmaya başlarlar. Buraya kadar tüm zamanları hak edenlerin Kardeşlik Levhisi’nde daha yüce bir çalışmaya daimi kaynak oluşları başlar.

Deve kalktı canlar. Artık bu deve tel tel olan bir zamanın yaratıp yarattığı ışıkla kayıtlara iner. Bu tohum nefessiz kalmayacaktı. Bu tohum ışıksız olmayacaktı. Bu tohum bütünün gözüyle görüp, Bütünün Gücü’yle güçlenecek ve tüm zamanları kodlayıp kotlayacaktı.

Ayrılık bitti canlar!

Her dere Aklın Tahtı’ndan doğup, bütünün gözü olup her şeyi kapsayarak dirilikleri kontrol altına alacak.

Şeytan şeytanlığını yapsa da, artık şeytanın şeytanlığında akıl olacak ve aklın olmadığı hiçbir an bulunmayacak. Şeytanın aklının örtüsünü örten, kelamın levhisindeki akıl, bilişin aklı olduğundan, şu ana kadarki tüm yaşamların ölüler diyarının yaşamı olduğu ama dillenenlerin dinleşerek bütünün gözü oldukları, zeka düzeyinin yükseltildiği yeni zamanları kaynaktan dürümleyenler muhakim ve hakiki nefesleriyle zamanı kodlayacaklar. Ve yaşamı hologram olan zamanlardan ötelerdeki cemaatlerin cevheri tohumlarıyla Ko Sayfalanışlarının ışığına taşıyacaklar.

Orada dava açanlar, varlıkları yokluklardan ayıranlar, Lütifi Kalem olanlar, kimsenin kendinde olmayacağını dilleyenler ve kendinden akıp, kendine varanlar, nereden ne olurlarsa, ölümde olacaklar. Dirilikte artık yaratıp yarattıklarıyla savaş verip, galip olmaktan artık vaz geçecekler.

Örtüler örtüldüğünde, zamanda savaş bitmiş olacak.

Kusursuz bir zamana girildi canlar. Huzur içinde yeni bir zaman…bu yeni zaman nefesin zamanıdır. Huzur içinde yeni bir kalem…bu kalem yaşamın sessizliğini yazacak ama huzur içinde yazacak.

İki Medine, bir tek kelam ama tek Medine ilim; bunlar anlatılacak. Ve Mekkenin Nefesi’nden öte olan merdiven, ekmek olan insanlığın kulu olan ve bütündeki kötülüğü önleyici olan ışık Yaradan, yarattığıyla yaratılan…işte tüm zamanların gücü burada.

Bilin ki dünya nefesini hak etmiş bir gezegendir.

Bundan sonraki süreçte, bu gezegen kendini hak etmiş diri bir ko olarak sayfalarını kodlayacak.

Dünyayı artık korumaya aldık. Bu korunuş tüm insanlığın korunuşundan farklı İnsanlık Kelamı’nın korunuşudur.

Dünya insanlığı kelamla korunacak. Kelamının Tahtına kendi yüreğini oturtanlar artık o kelamda kendi yaşamlarını koruyacaklar.

Ölümlü dünyanın oğullama işlemi tamamlanmıştır.

Ölümlü dünya yenilenmiştir ve ölümlü dünya Kalem olmuştur.

Unutmayın; Atlanta Ata Kapısı’ndan ötede, kendi yüreğini hak edenlerin ışığı yanar. O ışığı hak etmek için büyük kötülükleri önlemek gerekir. İşte; o kötülükler er, geç önleneceklerdi ve önlendi.

Misafirler, dünyayı korumaya aldık. Hepiniz bunu net bilin.

Dünyayı korumaya aldık, kokuyu yükselttik, yolu açtık, öz geçişi yaptık ve evrenlerin sessiz zamanlarındaki ışıkla, bu güç kapısında, tüm yaşamlarda insan kelamı koklatmaya başladık.

Dünya korunacak, kontrol altına alınacak ve yüreğinde Kürzi Kaynak olan, kibri aşan ve yaşamı hak edenler, ellerini göklere açmadan Bütünün Gücü’nü hak edecekler.

Eğlence yok, İnsanlık var; bunu anlayın. Ve bizler, insanlığı koruyanlar mutlaka umman olarak yarını kodlayacağız. Evrenler bizi dinleyecekler, Yaşam bizi dinleyecek ve Nefes bizleşecek.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/--hW6kyVvco

 

12.08.2015 NEFES (1)

Öz Akış

Bugün kutsal kalemler ışıkla kelama vardı. Kelam, aşkta ışığı yaktığında, o aşk, cennet yaşamların cennetlerini yaşama alınırdı. Bugün cennetteki hak olan sistem, nefes yaşamları ışıkla insan sistemlerin ışığına kodlamaktaydı. Bugün bu sayfada yaşam, ışıktaki aşkı yaktı ve o aşk, cennetlilerin nefesi olup yaşamda yeni zamanların ışığını tohumlamaktaydı.

Ak kapılar bugün burada açıldı ve o kapılarda aşk olan cennetlilerin nefesi yaşama alındı. Zor zamanlar, ışık zamanlar olup bugün zaman levhisine kayıtlanmaktaydı ve kanlı sayfalar vardı, şimdi o sayfalar ışık olup yeni zamanda, koruyucu kodlamaları, onurlu bir sayfalanışla ışığa taşımaktaydı.

Yer burada toprağın ışığını yaktı. Gök, Altın Nefesi zaman tahtından ışığa kayıtlamıştı. Bugün sistem görevlileri yeni zaman levhisindeki ışığı yakıyor burada ve bugün toprak çalışıyor. Bugün yer ve gök, Altın Işıkta vuslat olup yer kürzi kayıtları aşk sayfalarından ışığa çekiyor.

Bugün ana kapıyı açar yüreğim ve ben bugün yuvamın ışığını yaşama döküm döküm indirdim. Bugün benim yuvam yaşamın elidir ve o el yürekteki aşk ile yaşama çekilir. Aşk bugün ışığı yakandır ve muhakkak ki o ışıkta her canın ilminde kayıtlı olan öz sayfalanışların ışığı yakılmaktadır.

Bugün burada öz geçişler yapılıyor. Bugün savaşın ışığı, barıştaki hak sistemlere vardırılıyor ve o sistemler bugün burada günün ışığını yakıyor. ‘’ Bugün büyük gün! ‘’dendi ve büyük gün, ışığın hak sistemlerdeki zaman donanımlarıyla, yeni zamanların ışığını yaktığı o levhiydi.

Bugün sayfalanışlar, Kıbrıs tahtından ışık yakıyor. Bugün o kült ışık, tüm zamanlardaki onurlu sayfalanışlarıyla Ata Kodlardaki ışıkları, yer kürzi zaman kayıtlarına çekiyor. Bugün on tur tamamlandı ve her turda cennetlilerin nefesi yaşamı ışıkla onurlandırmaktaydı.

Kayıt dışı bilgim yoktur. Her canın ışığı yeni yaşamda, ışığı hak olan sistemlerin tohumudur ve bugün o tohum, yaşama vardı ve yeni doğum ışıkla onurlandırılmaktaydı. İş buydu yapıldı, şimdilik!

Aşk ve hak, ilimle kodlandı, ilmi Ka- Hada hah olan, aha şimdidedir, aha şimdide, şimdi, aha şimdide!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/M-8a1u3_Xzo

 

12.08.2015 NEFES (1)

3. Akış

Değerliler, koruma altına aldığımız bu zaman, artık kontrol altındadır. Kötülük önlendi ve yol, ilme vardı. Bizim için önemli olan kontroldur ve kontrol kuruldu. ‘’ Ortalık karışacak! ‘’ diyenler hata yaptılar. Karıştırmayız, işte bu!

Şükür ki karışmaz da; ama şunu iyi bilin ki kara ışığın aklın tahtına varması, has ışığın kodlanışı ve bütünün gücü oluşu, Mikailin gözünün gözünden öte bir gözün, göklerden seslenmesi manasına geldi. Burada, bu yoğunlukta artık yaşam, toplumlarla gerçekleşiyor.

Bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerin, devinim artıran ışıklarının gücü çok daha üstün bir doğumu gerçekleştirdi. Yerin gücü arttı. Şimdiden öte bir şimdiyi kodladık. Bu kodlma, mutlaka nefesledir. İşte nefes ilminin kaynakta oluşu budur.

Şikayetimiz var mı? Yoktur! Dünyanın örtüsünü açtık ve görevi hak ettik. Düzeni kuran insan, yolu da gösterir, yolu gösterdik. Din ya da dirilik ya da deştiğimiz her şey; ama deştiğimiz akıl, kati olarak kontrol dışı ışık, hepsi; ama bugün biz ‘’ Umut olur ki! ‘’ demedik, ‘’ Mutlak oldu. ‘’ dedik.

Akıl, tanrılık tahtına kontrollu olarak oturtuldu. Aklın yolu, ilmin yolundan ötededir, bunu anlatacağız insanlığa; eğer insanlık aklın yoluna girerse bilecek ki ilmin ötesindedir, eğer bu dünya kontrol edilebiliyorsa, akıl yoluyla kontrol edilebilecek.

Ben doğanın kuranı olan insana ilimle, kalemle, yaradan ve yaratılanın levhi kaydıyla indim; ama bundan sonraki dönemde artık aklımla görev taşıyacağım; ama aklımın kontrolu bilişledir. Sistemin gücü olan biliş, levhi kayda inmektedir.

Sizden daha güçlü bir sizin dünyayı korumasıdır maksadımız ve artık dünyanın, yaradan ve yaratılanın kaydında, bütüne görev taşımasıdır amacımız. Şimdiye kadar yaptığımız her şey ilimleydi; ama bundan öte, doğanın gücü devreye giriyor ve doğanın gücü, akılla kodlanmışsa, artık aklın yoğunluğu devrede olacak.

Çok özel bir döngüye giriliyor. Bu döngüde Mikail gücü devreden çıkıyor ve hasatın levhi kapısı açılıyor. Yedinci doğa, yedinci dünya, yedinci yol, yedinci ağır yük; has ışıkta hepsi tahditsizdir; ama biz bütüne gökçe konuşanlar, tahditledik yaşamı!

Mi Ta Si Ka, Mi Ta Ha

Canlarım, ‘’ Aşığım ben dünyaya! ‘’ dediğimde, ağırdım, çok ağırdım; ama şimdi ben aşkın şavkından öteyim ve hakka vardım. Hak ne ki? Akıl, bunu bilin; hak, akıldır.

Kim ki haktadır, aklındadır. Kim ki hasattadır tahtındadır; ama hakta olan akıl, kalemdedir. Kalemi hak eden yaşar, kalemi hak eden hak ilimiyle dürümler yaşamı ve kodlar. Kodlayan, zamanı tohumlar ve tohumladığında, artık orada mutlak kalem olur.

Bütün kötülükleri aşıp geçtik canlar, yedi davayı açan, yedi davayı hak etti ve yaşadı; ama biz o davaları kaybetmedik; çünkü artık kardeşlerimizi koruyacak güçteyiz. Her birini korumaya aldık, cemaatlerin tümünü korumaya aldık. Büyük kötülükleri önlemek amacımızdır.

Etke, etken ya da etkin, nefes olan herkes kendini hak eder. Etmek ya da ettirmek, her şey, her şey levhide mevcut insanlıkladır. Yerküreye sevgi ve saygılar sunuyorum, artık yerküre kontrolunu kurabilecek.

Canlılar, savaşçı insanlık; yaşamcı insanlık, ışıkçı insanlık, nefesçi insanlık oluyor, hepsi bu ve nefesçi insanlık, iyiliğin ilmini dinleyen insanlıktır.

Kendini mutlu, huzurlu hisseden kim varsa umutlu olacak. Hepsi aklın tahtından, gökçe konuşanların yoğunluğundan ışığa varacak. Biz onları hak ettik canlar! El ele verelim, kontrol edelim dünyayı! El ele verelim, koruyalım!

El ele verelim, Tanrılık tahtında yolu, ölümlülerden öteye taşıyalım ve elimiz elimizden kopmasın. Bundan sonraki dönemde, artık ellerimiz tüm ellerle kavuşsun, budur beklentimiz! Ayrılık bitti canlar, işte bu! Ayrılık bitti, aha bu, aha bu! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/CHPXKBD9xkk

 
  Bugün 225 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol