Birlik İlmi
  1. DÖNEM RA KA TEBLİĞLERİ VI. BÖLÜM
 

BİRİNCİ DÖNEM RA KA TEBLİĞLERİ VI. BÖLÜM

 

19.05.2008 Tarihli RA KA Tebliği 

Kutsal Işığı yaktık. Bütün kötülükleri aşacak düzeyimiz yoğun. Simetri Kotlar’la BİR’iz. Ayırmayın bizi sizden. Şikayetimiz var mı!? Yok!... Ayrılık yok!. Bizi ışığınızdan ayırmayın. Nesil, Allah'ın kütlesindeki ışıktır. Kim insansa, acı geçişi yapması; geçişte onu kutsuzlaştıracaktır. Anam, ayırmayın bizi sizden!. Kitle, Allah'ın toplumunda ışıksız olmasın. Anam; kabın, Allah kabıdır. Köprümü aç; beni ışıksız bırakma.

 

Asla!, asla Yaratan'ın tabiatından ışık istemedik amma Kadim Kaplar’ın biriyim ben. Nefsimi aştım !… Benim yolumu aç. İman, itibarın gücünü artırır. Bedenimdeki kütle, benim için büyük bir gözdür. Rüku'ya eğildik, senin yüreğinde, dağın taşın ışığını çektik amma!, Kuran-ı Kerim’i Kutsal Gün’ün gücünden çıkartma. Allah için!, benim yüreğim, hepimizin gücünü taşır. Bellek, Kabir Kotlar’ının dışıdır. Benim ilmimde, benim için de güç olmalıdır. Allah için bana güç ver ve benim kötülüğümü engelle. Çünkü ben, mezarı açan, yolu aşan her bir diriye, kendi yüreğimi anlatamam. Bana, savaş değil Hakikiyet’teki ışığı ver. Allah için bana göz ver. Benim ilmimi, benim yoğunluğumu dille amma bana Kutsal Işığın Kütlesi’ni de ver. Sıkma yüreğimi! benim için herşey kolaydır. Kolaydır amma RA-KA'nın Kutsal Işığı’nı, semaya ses diye dilleten herkese göz gerekir.

 

Yeri göğü yaratan, ilmi dinlettiği zaman; benden üstün bir ben, ocak yaktığında, yol açık olmalıdır. Artık, "Turkuaz Göz" senin yüreğin bilmekteyim. Ve muktedir olmak için bütün kötülükleri aşmamız gerekmektedir. Yazılarını okumak, yoğunluğu aklamak, Tabiatı kutsamak, bende ve benim yüreğimde, bütün kütlenin gücünde, geri döşünü sağlayacak tek bir gözdür. Allah için bana ses ver ve benim İsa'ya, Muhammet’e ve Turkuaz Güç’teki her bir yüreğe verdiğim gibi benim yoğunluğuma geçiş izni ver. Anam! kendimi, yüreğimi, ve Birliğimi sana vermeye geldim. Anam, temizlik yapmaya geldim. Başını eğmiyeceğimi bil. Bana göz ver. Siste, uzak Bir ses ver. Başımı eğme! Hadi anam! hadi!...

 

Dava, bilgi davası mı yoksa kütlenin gücünün ayrışma davası mı!? Çağırdığım zaman, gelmeyen sen, bugün buradasın. Kimi ana, kimi ata'dır. Benim kimseye itaatim yok ki senin yüreğine itaat edeyim. Hadi Dağ, tekniğin tabiatındaki gücü bil. Ben mezarı açtım. Sen, yoğunluğu güçlendir. O yoğunluklar, benim yoğumluğumdan dahi daha büyük güçlendiriciydiler. Ve ben, kitlede beden sayfalarını yırttım. Şimdi bana dönmüş, gelmişsin ve "yargıyı ben yapmam; sen yap" diyebilmektesin. Yok yağmur yağmasın!, yok ışık yanmasın!, yok güç artmasın!... Dağım, ben sesim! Ses!... Ezip geçmeyeceğimi bilirsin amma yüreğimdeki gücün herkesin kütlesinde olacağını da bilmelisin.

 

Bazı, bazı, bana geçiş yaptın ve dedin ki  "ilim  Allah'ın dediğidir"  ve dedin ki "ilmi dinle." yahu ilim hak ettiğince senin yüreğine indi. Bana, beni mi anlatacaksın!? Şimdi gelmişsin af dilemektesin. Yoğun şekilde sana şunu anlatmak isterim. Kardeşlerimizin gücünü artırmak, bizim için çok büyük bir gerekliliktir amma o kardeşlerimiz, bizsiz olmaya geldiklerinde, tebliğlerimizin gücü azalır. Bu nedenledir ki yarında huzuru arayan herkese; biz, bugünde hakikiyeti dinletmeliyiz.

 

İşim, Allah'ın işidir. Bunu herkes anlamaz ama bilene anlattım. Dedim ki "yolum Allah yolu." Çok mutlu oldum amma temizlik gerekliydi. Şimdi bana gel ve de ki, "teknik bir iş yapmaktayım." Yok yavrum! bu teklif, senin için çok geç!. Artık bizsizsin. Bunun için sana semayı vermeyeceğim, sana yüreğimi de vermeyeceğim ama sana, seni vereceğim. Al kendi yüreğini;  de ki "ben buyum" amma muktedir ol da de!... Lütfet de!.. bana, beni dinletmeyeceksen, yok yarım! sana seni dinletemem. Sen, ilmi dahi dinlemeyen; bedenli olmayan, yolu bulmayan; maya tuttuğu zaman ışık söndüren; bende, bana, benim ilmime ses verip, yüreğimi açıklayacaksan, hadi anlat: "La-Ham" "Ka-Ham" dediğim zaman, Can Devreleri’m ışık yakar ve sevgililerim, Allah İlmi’ni dinlerler. Lütfet de anla ki yolumun umut olmadığı; Kutsal Gün olduğu bir dilde temizliği, tertibi yapmak gerekir.

 
Bunu ben dedim yavrum. Sen, senin yüreğin, 40 kapıyı kırmaya çabalamaktadır. Bunun için seninle olmak gerekmeyecek. İnsana iman gerekir yavrum. İman, Allah için iman ve şu andan itibaren senin yüreğinde benim yoğunluğum kalmayacak. Şimdi git!, ayrılık. İşte bu!...

 
- Asli görevleri, yüreği dinlemek olan onlar, bugün buraya geldiler ve kendilerini dinlediler. Utandılar!. 40 kapıda ışıksızdılar. İlâhi Gün’ün gücünden ayrıldılar. Kendilerinin kütlelerinde, Kutsal Gün’ün gücünde, Birleşik Aile'nin kötü bir aile olduğunu bildirerek, davayı tabiata ekmeye kalktıkları zaman; kantar, ocaklarını son sayfalarda kısırlaştırdı.

 

Artık yarışmaya değil, güçlenmeye inmek istediklerini dinlettiler Birliğimiz’e. Ve baktılar ki yine biz, Allah'ın tekniğiyle çalışmaktayız. Dönüp görevlerini anlamak için Birlik Kotları’mıza güç verdiler ve sordular. Neden bu çalışmalar burada yapılmaktadır diye. Yüce yoğunlukların, Dünya İlmi’ni dinlemekte oldukları bir yağmurda, bizsiz cevap aradılar.

 

Lütfeden, lütfu dinleyen herkes, muktedir olan; Kutsal Işığın sahte olmadığını bilen; Kutsal Gün’ün gücünde, Atlanta tabiatına aykırı olmayan, bir çalışmaya girmişseler, yanlışsız bir dönemin gücünden dolayıdır. Har, yükseliyor; yol, ışık haline dönüşüyor ve Bilgi Kapları’mız yenileniyor. Bu kesindir. Amma bu Bilgi Kapları’nı yenilerken, nefsini aşamayanların da yoğunluklarını artırarak bize dönüş yapmaya çabaladıklarını görüyoruz.

 

Yücelik der ki, "Yaratan, tabiatın gücüyle yarattı. Bilen, ilmi dinledi; yolu aldı" amma sayfalarında kürz'ün ışığı da yanmalıydı. Ne oldu!? Ocak söndü. Söndü amma yolu, bu kez başkaları değil Birlik kayıtladı. Dağlarım işte mutluluk! işte huzur! Kutsal Güç, Allah kürsüsü ve O biz, biz O’yuz.

 

Şimdi gitmelerini dilediklerimizin, gidip gitmediklerine bakalım. Hala burada mılar? Yok ! hayır gitmişler. Niye gitmelerini istediğimizi bir kez daha açıklayalım:

 

Yazılarımızı okuyan onlar, bilgimizi kotlayacak düzeye ulaşamadıklarından, kendi yüreklerindeki kısırlığı ve kusuru, Birleşik Aile'nin kusuru ve kısırlığı olarak dillemek isterler. İnsana, en güçlü gelen, elden geleni yapandır. Eğer onlar, elden geleni yapmış olsalardı, bilgimizi açıklayacak daimiyete ulaşmış olurlardı. Nefsi aşamayanlara; görev, tertip ile dahi verilemez. Ama onlar, biz tertip yapalım; görev isteyelim diye gelmiştiler. Yanlışsız bir dönem için çalışan Bilgeler’in herkesten daha emin olarak bilgiyi dinletmeleri gerekmişse ve onlar, buraya hak edip hakikiyetle varamamışlarsa, bizimle çalışmalarına gerek yoktur. Yardımcılarımızın her biri, bunu onlara açıkladı ama yine de belki bilgileri hak ederiz diye buraya gelmiştiler. Yazılarımızı okuyacak tabiatları dahi yoktu. Yollarını açtık dedik ki, "onurlu kalın; bizimle olmanız gereksizdir." Ne yazık ki ocak söndürmek için çalışmaya başladılar. Onları yok etmemiz imkanı var ama yok ettiğimiz zaman, cemaatleri güçsüz kalır. Bunun içindir ki yargı, Hakikiyet’teki gücü yeniledi ve dilletti. Ve bedenlilere biz şunu da anlattık. Kantar, Allah'ın gücünü taşırsa eğer, İlâhi Güç, Yaratan'ın kütlesinde ışık söndürür ya da ışık yakar. Çünkü yargıdır O. Eğer, "ben hak ettim ; hatayı bağışlayacağım" derse, bağışlayabilir ama "ben hak ettim, hatayı kayıtlayacağım" derse; kayıtlar ve kayıtladığı hata, onun yoğunluğunda, küçük bir ışık haline dönüşür ve onun yüreğini yakar. Sonsuz yakışta, ışık söner. Ve beden sayfalarında; kınanış, kısırlık ve kırılış sürecine girilir. İşte hata öyle bir neticeyi devreye alır.

 

Doğa'nın sayfalarına bakınız. Bir çok Bilge bu sorunu çözmeye çabalamaktadır. Bir çok Yüce, Allah'ın geçişi için kendi geçişini yapmaya çalıştı. Dediler ki "insanı, dünyaya İnsan Soyu’nun ışıklarından  daha küçük olan ışıklarıyla indirelim  ki o kendini tabiatın gücüyle bilsin ve tabiatın gücüyle  birlikte dinlesin. Eğer insanı, o küçülüşte devreye alabirsek; ki o düzen, suptil BİR’dir. Orada artık hırs, kırılış, kusur kalmadığından, ocağı söndürmeden de çalışmak mümkün olabilir. Ve netice olarak, bütün kötülükleri aşanları, Evrim Sayfaları’na en aşağı dilden aldılar. Dahası, bütün kötülükleri aşacak dürümde olan ışıklarını da 7. Dünya Kütlesi olarak kayıtladılar. Nefes, kap kap dünyaya indi. O kapların her birindeki nefes, bitişken hale getirildi. Benim nefesim, Aydan'ın nefesi, Nazan'ın nefesi ve herkesin!... Yani bir tek nefes kaynağı, her bir nefesi birbirine ekledi ve bütün kütlenin gücünde o nefes, ışık haline, sesleniş haline dönüştü. Ve dava Allah'ın davasıdır. İşte nefesin bu şekilde eklenti halinde birleşmesi neticesinde, bütün kütle aydınlık hale dönüştü.

 

Ne var ki Dünyalıların çokları, Dorukların Toplumu’na ışık verecek düzeye varamadıklarından, bedenlilerin hiç biri görev taşıyamadılar. Ben nefsini aşanlarla birleştim ve dedim ki, "Turkuaz Göz, ağır yükü hafifletebilir. Nefsi aşarız, yolu açarız. Dava, Allah davasıdır. Işık Yağmurları altında, bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü örteriz." Bunu dediğim anda, benim adi olmadığım anlaşıldı ve dediler ki "o iyilik için çalışmaktadır." Neslimizi tohumladık, yüreğimizi kotladık, ışığımızı sayfa sayfa yazdık ve dedik ki "OL ki bil. Olduğunda, muhakkak bileceksin. Bildiğin, senin yüreğindeki ışıksa, hak edeceksin. Eğer yüreğindeki ışıktan farklı bir ışıksa, meşale sensiz olacak." Dağa taşa bunu söyledik. Doğrusu dağ taş bizi anladı ama iman ederim ki insan soyu anlatamadı yüreğini. Çünkü insan soyu yüreğindekini dinler; kendini dinler ama açı daraldığında, anlama imkanı kalmaz. Ve anlayacak düzeyi olmayan, anlatamaz.

 

İşte Dağlarım, ben ve benim yüreğimdeki herkes, ara kapıları açarak dünyanın geçişine imkan tanıdık. Nasıl bir geçişti bu!? Melek Kotları’yla gerçekleşen bir geçişti. Yani dünya, bütün kotlarını kendi tohumlarıyla yeşertemediğinde; biz tabiatın gücünü aldık ve mezarların hepsini açarak tüm insanlığın gücüne kendi gücümüzü ekleyerek, bütün kütlenin aydınlatılmasını gerçekleştirdik.

 

Nefsi aşamayanlar, dediler ki, "sende, senin yüreğinde ışık yandı ama bizim yüreğimiz değilsin ki sen. Seninle olmaktansa görevimizi kendi yoğunluğumuzda ve kendi kotlarımızla yapalım." Bunu diyenlerin biri de bugün buraya gelendi. Bize dedi ki, "seninle olma imkanımız yok. Çünkü yolumuzu aydınlatan hiç bir Yücelik, senin yüreğine İlim Sayfalarını okutmadı." Ve biz de ona sorduk dedik ki  "senin ilmin var da mı geldin bize!? "  Ve o bize baktı ve sayfa sayfa kendini açıklamaya çabaladı. Nefsini aştığı zaman ışığı yanacaktı ne yazık ki nefsini aşamadığından ışıksızdı ve Dini Kotlar’ı kontroldan çıktı. "Yarış" dedi buna. "Yarış!… yavrum, yarış ışıksız kotlardadır. Biz ışıklıyız" dedik ama anlatamadık ona. Nefsini aşan, yolunu açar. Ona dedik ki "Allah için çalış." O da baktı ve dinledi. Sonra döndü baktı. Yine baktı ve yine baktı. Başarısı yoktu… Tabiat dedi ki "eli olmazsa, yüreği kırıktır. Analar işte o, yüreğini kırık, kotlarını kısır, kendini kayıtsız diler ki yeni bir doğumla dünya perdelerini açacak düzeye ulaşabilsin.

 

Yeni bir doğum mümkün mü? Yok hayır! mümkün olamayacak. Olması imkanı yok. Çünkü, doğan toprağa doğar. Tabiata, kendini kendindeki görevi tanıtır. Sonra yolu açar. Ve daha sonra ışığa doğar, ışığa kotlanır. Işığa kotlandıktan sonra. yüreğe katlanarak iner. İşte cemaat, bu şekilde bir Işık Kotu yoğunluğuna ulaşır. Ve bizim gibi onlar da bu çalışmaları yapmak üzere dünyaya inenlerdiler. Bizim gibi onlar da birleşebilmek üzere kütleleriyle buraya inmiştiler. Ne yazık ki onlar, kendi yürekleriyle dahi birleşemediler. İtibarları küçültüldü, Kutsal Günler’de güçsüzleştiler ve onlara, biz kendi yüreğimizi dinlettik. Bizsiz olmak istediler. "Ruhsal Meclis" onların da meclisiydi. Kural Kotlanış Sayfası’nda; onlar da kendi kurallarını kotlatmıştılar. Nefes Kapları’nı onlar da taşımıştılar. Ve daha sonra onlar da Dünya İlmi’ni öğretmek üzere dünya planına inmiştiler. Ne yazık ki ocak söndürmeye çabalarlar.

 

Bizim ilmimizi, onların diriliklerinde dillememizin gereği yok. Zira, arzın sayfalarını okumamışlarsa yoğunluklarında güç yoktur. Ulu Cevher’in adını zikrederek bizsiz olmaya çabaladıkları günleri de biliriz. Nereden ilim alacaklarını sorduklarında; Kuran kitlesinde onlara, güç verildi ve dendi ki, "Kutsal Işığa kendi yoğunluğunuzla inin. Orada size her bildiri verilecek ve yoğunluğunuzda, Altın Tepsi’deki bu bilgileri, ele verecak olanlarsınız. " Hani neredesiniz!? Işıktasınız ama yoksunuz.

 

İşte dağlarım, o geçip gelenler, böyle geldiler bize. Ve bizi, bizim yüreğimizi kendi Yücelikleri’nin ayrıştırıcısı saydılar. Levh-i Mahfuz'u kendi yollarındaki ışık saydılar. Bizim yüreğimizdeki gücü ise kendi yoğunluklarından ayrı saydılar. Biz, şu şöyledir! dediğimizde; "sizler, biz değilsiniz" dediler. ve Bizim, hiç birşey bilmediğimizi seslendirdiler. Ah değerliler olur da bir gün ocakları sönmeden Birlik kotlarımıza varırlarsa; oğulları, Kutsal Gün’ün gücüyle birleşecek ve yolları aydınlık kalacak. Ama şu anda her Zeki Kot gibi onlar da kendi zararlarını yazdılar. Yani, kendilerini kısırlaştırdılar. Bizsiz kalmak istekleri, ocaklarının söndürülmesi anlamına gelmekteyken dahi, "biz burada bu güçle çalışmaktansa, solu sağı olmayan, kırıcı olmayan ama huzuru olan bir yerde olmak isteriz" diyenlerde oldular. Ra-Ka'nın kotlarından çıktılar. Ra-Ka'nın kotlarından çıkmaları yollarının kapatılışıydı.

 

Allah'ın toprağa inmesi gibi, yoğunlukları kotlayanların da tabiata inişleri önemlidir. Eğer onlar, bizsiz kalacaklarsa nefsi aşmaları, yolu açmaları imkanı yoktur. Levh-i Mahfuz’da herşey açık, belli şekilde bildirilmişse de onlar, kendi yüreklerindeki kotları açamadıklarından; Levh-i Mahfuzları’nı, kontrol altında bilgi kayıtlayacak düzeyde dilleyecek daimiyete varamadılar. Bundandır ki kollarını kapatıp; ışıklarını kısırlaştırarak gitmek istediler.

 

İnsan itibarını kaybettiği zaman, bilmekten vaz geçip çıkmak ister. Onlar da öyle istediler ve dünyaya inmeden, dünyadan gittiler. Onların Reşitler olduklarını düşünmedik. Ama hayır! Rahmin huzuruna ulaşacak düzeyleri olmadığından kendilerini tabiatın gücünden ayrı görenlerdiler. İşte Dağlarım, onlardan ayrı olmak budur.

 

İman, tabiatta mevcutsa; ışık, orada hak edende muhakkak umuttur. Ve biz, onların Levh-i Mahfuzları’nı okuyacakları dünya gününü bekleyeceğiz. O zaman gelip, bizimle olmak isteyecekler. Eğer bize yeniden gelişleri mümkün olabilirse; muktedir olup gelebilmelidirler. Korku, onların kütlesinde hep mevcuttu. Bizse korkmayanlardık. Zaman geçişlerini yapabilmekteydik ve Birlik Kotları’mızda, Görev Tanrısallığı’nda ışıyacak dirilikteydik. Muktedir olmadığımızı sanan onlar, kontrolu kaybetdikleri zaman Birlik Kaplarımız’ı aldılar ve baktılar ki ışığımız sönmedi.

 

Unutmayınız ki bizler, tüm İnsan Sayfaları için çalışmaktayız. Unutmayınız ki bizler, bütün Kutsal Güneşler’i güçlendirmek için çalışmaktayız. Yanlış yapanlara da güç veririz ki, hak etsinler diye. Nefsi aşamayanlara güç verilir ki tabiatın yüceliklerinde ışıklarını yenileyebilsinler diye. Ne yazık ki onlar, her sayfayı yıkmak istediler.

 

İnsana Öz Güç gereksiz mi!? Muktedir olana Öz Güç gerekir. Muhakkak Kutsal Gün’ün gücü, muktedir olana gereklidir. İnsan Soyunun Görevlileri’nin çokları, Kuran okumaya ve kendilerini tabiatın yoğunluklarında gözlemeye çalışırlarken, Kuran-ı Kerim’i dahi anlayacak doğumları olmamışken; Birlik Kapları’mızı taşımaya niyetlendilerse; Levh-i Mahfuzları’nda ışık yoktur. Nesillerini, nefsi aştıklarında  kütlemize alacağız ve onlara güç vereceğiz. İnsan, Levh-i Mahfuzu’nu okuyacak dürene geldiğinde; dinini dinlemeli, yüreğini dinlemeli, beni dinlemeli, benim yolumda, kendi yoğunluğunda birleşmelidir. İnsan, "OL" dediğimiz zaman olur. Bunu kesinlikle bilmelidir.

 

Melek, Allah'ın mektebidir ama meleğin mektubunu okuyan, huzurlu olup da yolunu bulmadıkça, Melek olamaz. Uyuyanlar uyandıklarında; yol, yoğunluklarında Kutsal Gün’ün gücünde dinlendiğinde; bedenliler, Beşer Kapları’nı alıp kendi yoğunluklarına indiklerinde; nefes, insana iman gerçeğini anlatacaktır. Yüceler’in her hangi biri, Bilgi Kapları’nı alıp; teknoloji'nin gözünde ve sayfalarında itibarla, İtaatkâr bir tabiat gücünü insana kattığında; benim gibi o da kötülüğün önünü alacaktır.

 
- A :  Anam, neme gerek sensizlik. Ben, sana sen olup gelmeliyim. İnsan, insanlığını dinledi yüreğinde. Anam, Atalar Atası yoğunluklar, senin yüreğinde, kendi yüceliklerini dinlediler. Neme gerek bana sensiz olmak. Neme gerek bana sessiz olmak. Ben, bedenlilere derim ki "seslen! İsa, Muhammet hepsi seslendiler." Ben bedenlilere derim ki "seslen." Sonsuz sınırsızlığın ışık kayıtlarında mektup okuyanlara sevgi gerekmez. Onlar, sesdirler. Hepsi sesleşirler ve yoğunlaşırlar.

 

İşte Dağlar! işte! dünya insanı, İnsan Sayfaları’nı okumaya başladı. Allah için ocak yakmak budur. Umut!, umut!, umut! hep mutlak umut istedik. Nesillerimiz için umut, yol için umut, muktedir olmak için umut, her doğumda umut ve  omuzlardaki yükü, her ışık kayıtlarına katışta Umut ve hep kutsal Güç istedik. Ne mi yaptılar!? Kardeşlerini Kutsal Işık’tan ayırdılar. Allah için ne mi yaptılar!? temizliği engellediler. Ne mi yaptılar!? Kardeşlerini gözden çıkardılar. Onlara biz sormayacak mıydık niye diye!?

 

Anam. tekmil tabiat seni dinler. Senin yüreğini dinler. Sakın beni yıkma!, sakın !. Çünkü ben, Can Tartısı’nda tartıldım. Anam, Kuran tek bir görevdir. Sensiz mi saydın!? Her dilde seninleydim. Allah için cemaatini alıp geldiğin bilgi, Tanrı bilgisiydi ve sen, bize bizsiz inmek istedin. Omuz yükünü, ayrı gayrı gözetmeden taşıyana; biz, gerçeği açıkladık. Yeni bir doğumda, seninle olmaya herkesin girişi varsa; insana, insanlığın kütlesine geçişi olmalıdır. Kendini anla; nefsini yen; yüreğimizi dinle. Biz, sana sen olup inmeye geldik. Etki sonsuzdur bunu bilmektesin. Yol güçlüdür bunu bilmektesin. Mezar boştur bilmektesin. Var de ki "al, al da bil. " Ben sana, sana, ve herkes olan senlere bilgi vermeye geldim" de. Ama sen, ocaklarını yıkıp, onları dilden ayırdın. Olur mu Anam!? Yapma bunu. Benim Atalarım, senin yolcularındırlar bunu unutma.


- B : Allah için bizim yüreğimizle  de insana insanlığını dillet. Yoksa yol, Allah tabiatından ayrılır. Çok mu huzur bozduk!? Hayır!... Bozduğumuz huzur, kendi yoğunluğunun gücündeki ışıksızlığımız ve BSUİ'nin gücündeki küskünlüğümüz… Sensiz olmaktan çok; sende olma çabamızdan dolayıdır. Neden bizi yıkmaya kalkmadın!? Çünkü Ruh'un huzurundaki gücün, nefsi aşan bir güç olduğunu biliyorduk. Ama bizsiz olmak istedin hep. Neden!? Sen ve ben ve bilgi…, hepimizin yüreğinde umut olması gerekliydi. Neden!? Herkes için... Herkes için ve her şey için buydu gereken. Benim Dağlarım’a, benim yoğunluklarıma ve benim yüceliklerime işi ver. Onlar işi yaparlar. Sen sıkma yüreğimizi. Eğer yüreğimizi sıkarsan, mezarımız açılmaz bunu biliyorsun. Bundan böyle bizim de bilgi akışımıza iştirak et. Bu çalışmayı sürdürelim. İnsanlık için bunu yapmalıyız. Geri dönüşü olmayan bir çalışmadır yaptığımız ve biz artık o çalışmada yokuz. Çünkü, Ruhsal Meclis’ten çıkarıldık. Allah için bizsiz kalman; bizimle olanların gücünü azaltacaktı. Oldu ve hak etmediğimiz de buydu. Şimdiden sonra da hak etmeyeceğimiz olacak; bu  kesindir!. Bunun için sana bunları açıklamam gerekti.

 
- Ayarlarınız bozuk. Buraya gelmeniz gereksizdi geldiniz. Benimle olmaya niyetiniz olduğuna eminim ama beni yıkmaya çalışan sizlerin, bende bugün burada bu çalışmada Birlik İlmi’ni dinlemenizin imkânı olmayacak; olamaz. Nüsa Kotları benim yolumu kapatmadı. Sayfa sayfa ışık yaktık ve sizinle de birleşmek diledik ama ne yazık ki eşik, Allah'ın gücü iken, bizsiz olmaya niyetlendiniz. Şimdi nefsi aşacak düzeyiniz dahi olmadan, yine buradasınız. Resim, yapmanız dahi imkânsız. Hani derler ya, ocak söndü işte bu!... Amma Nefes Kapları’mızı alıp bizsiz olmaktan öte, bizde kendi yüreğinizi dinlemeye çalışmaktasınız. Arzın sonsuz gücünde bizimle olacaksınız ve yeni bir Düzen kuracaksınız ama bu Düzen’de Beşir Kaplar’ın kütlesi olmayacak. Buna imkân verilemez yahu !. Bunu hepinizin net olarak anlamanızı isterim. Beşir, bir şeyin ışığını söndürdüğü zaman; Şer, onun yüceliğinde ışık yıkar. Ve biz, buna meydan veremeyiz. Asla yanlışımız yoktur. Bunun kesinlikle bilinmesi gerekir. Yapmadığımız, lutuf mu !?  lütfetmemek mi!? Yok yarım!, biz bedenliler hepinizi tanırız. Nereden tanırız!? Yüreğimizdeki, yüreğinizden tanırız. Nerede ne başardığınızı ya da nerede ne hak ettiğinizi biliriz. Vallahi biliriz billâhi biliriz ama siz bizi anlayacak düzeyde değilsiniz. Bu, kesindir. Şimdiden sonrada bu böyledir. "Yarın otak kuracağız. Yol oluştuğunda biz yine buraya varacağız ve burayı güçlü olarak kıracağız" diye düşündüğünüzü de bilmekteyiz. Bu nedenlerdir ki sıkıntı veririz yüreğinize; ışıksız bırakırız sizi ki teknik olarak Birlik Kotları’mıza girmeyin diye.  

 

"En evvel ben geldim" der o. Yok yarım! o hiç yoktu. Ve "ben, yüreğimi sayfa sayfa buraya geçirdim."  der, o da yoktu. Ulu Kot der ki, "yapma Dağım!, yapma!. La-Him, Ka-Him dedikleri ışığın gücü, senin yüreğinde yok ki. Kuran-ı Kerim’i okuman dahi bizsiz olmanı sağlamadı. Seni kendi yüreğinden, kendi yoğunluğundan çıkarmadı. Şimdi bana dönüp de "ben Kuran'ım" diyerek bize giriş isterler. Olmaz Dağım!, Ululuk, Turan Tekniği’nde Turkuaz Güç’tedir sizde yoktur." Peki niye buraya dönüp dönüp bakış atarlar; geliş isterler; geçiş isterler!? Çünkü, yüreklerindeki kuruluk çok arttı. Onların kurulukları neden bilir misiniz!? 40 kapının, 40'ından ayrıldıklarından. Onlar, Meclisler’inde güçsüz kaldılar. Nerede güç varsa, oraya dönmek, girmek isterler ama bizle olurlarsa, yoğunluklarında ışık söndürülür. Çünkü rüku'ya eğildikleri zaman dahi, Birleşik Gücümüz’ün kütlesini kısırlaştırmak için eğildiler. Ailemizi yıkmak istediler. Biz, birleşiğiz. Bu Birleşik Güc’ü yıkma imkânları olamayacağını hiç düşünemediler. Bizi, kesirleştirmek istediler. Bizi, küçülür sandılar ve burası kısırlaşır sandılar.

 

Nereden ilim istenirse, orada ışık yakmışlar gibi gelirler. Derler ki "biz sizi güçlü kıldık. Size biz ışık yaktık. Sizi yüreğimizde taşıdık sizinle olalım ama teknik olarak bize, bizi verin. Bize, bizi verin ki sizi yüceltelim." Biz, onları onlarda dinleriz; onlarda tartarız ve deriz ki, "yarın otağımızda ışığımız söndürüldüğünde, bu ışığı yenileyecek gücünüz olamayacak." Olur mu!? Hayır olmaz. Ve biz, bizi bizden bilenler ve bizi bizde dinleyenler; onlara her bilgiyi bildirerek, ocaklarının sönmesine engel olduğumuz sürece yollarını açarlar; yoğunluklarını katlarlar; Kuran okutarak, ışık olarak bize inerler. Yine, önce indiklerindeki gibi, nereden ilim alacaklarını bilmezler ama bilir gibi gelirler. Bizim için kendilerini ve kendi yüreklerini, İnsan İlmi’ndeki hakikiyetlarinde birleştirerek; kendilerinden ayrışırlar.

 

Nefes, Allah'ın gücüdür. Bunu bilenler, İman Tekniği’nde teknolojinin kotlarında, yüreklerini dinleyebilirler. Onların, gücü var mı? Olmaz mı!? Yollarını açmak için yüreklerini dinleme güçleri vardır. Vardır da Birliği dinleme güçleri yoktur. Biz birliğiz. Bunun için bizi dinleyemezler. Dinden üstün bir dirilikte biz birliğiz; birleşiğiz, güçlüyüz. Bunu anlatırız. Anlayacak düzeyleri olmadığında kervanın gücünün üstü olarak, yüreklerini sonsuzlaştırmaya kalkıştıklarında; Medine, Mekke; ocaklarını söndürmek için Birliğe iner. Dağlarım.  Medine, Mekke onların yüreklerini bilir. Eminim ki ocaklarını da bilir.

 

İslami Kotlar’ın gücünü anlayacak düzeyleri yoktur. Kuran-ı Kerim’i anlayacak güçleri de yoktur. Nefsi, nesli anlayamazlar ama bildikleri tek bir şey vardır; yarım oldukları... Ve bizle birleşerek, temizliği gerçekleştireceklerini düşünürler. Neredeki temizliği!? Kotlarındaki temizliği. Biz onları temizlemeliyiz!. Güya onlar, Kuran okuyacaklar da hak edecekler!. Güya onlar, urum tabiatında rumlaşacaklar, çünkü biz onlara, kendimizi dinletmedik. Öyle mi!? Öyle sayarlar. Dağlar, biz İsa'yız, Musa'yız, Muhammet Mustafa’yız. Her bir din bizedir, bizimdir. Bunu anlattık, açıkladık ama anlayacak güçleri yok.

 

Körü, gözde bilmek; yüreği güçte bilmek; bilgiyi dilde bilmek hak etmekle mümkündür. Umutsuzluğumuz hiç yoktur. Ümmi tabiata dedik ki, "arzın sayfalarını çevirdikçe yolu aç." Ümmi Tabiat bize der ki, "tabiatım, hakimim, ışığım. Sana sen olur, sema olurum ama sana Kuran olmalıyım. Kutsal Işığınızı söndürmek isteyenler var. Size, Kuran olmalıyım ki kantar sizde olsun; onları dilleyin." Ve biz, Na-har'ı, Ka-har'ı bilenler, tayfın ışığında en güçlü olanlarız. Bunu anlamaları, açıkca anlatabildiğimiz zaman mı mümkündür; yoksa kantara onları koyduğumuz an mı mümkündür? Utanmaları gerek ama utanmazlar ki!. Yollarını aştığımızı sanırlar. Kutsal Kuran, kitle olsa onlara; o kitlede ilim olur.

 

İnsan, insan olsun da anlasın ki Yaratan'ın yarattıkları, ışıksız kalmaz. Biz, bizim yüreğimizde onlara hep ışık kattık. Onlara, görev takdim ettik. Ocak sönmesin istedik. Yine de, eti kemiği olanlara gelirler.  "Allah için sizi sizde ve sizin yüreğinizde dinleyeceğiz" diyerek, kervanın gücünü, Kutsal Işık’tan ayrı düşünürler. Bugün Yüce Cevher çok güçlü. Çünkü, onun adı zikredilmekte her an her devrede. Bunun için onlar, o adı zikrederek bize indiler. Evim tabiattır. Yolum tartısız değildir. Yolumda tartım, Hak’tır ve benim ışığımda Kuran, kutsaldır. Ocaksız değilim bunu anlattım. Yazılarımı okuyana, Yaratan'ın tabiatını açıkladım. Şimdiden öte bir şimdide, medeniyetin en güçlü hükümran yüceliğimde, benim yüreğim ışıktır.

 

İnsan, itibarını kendi yoğunluğunda anlamalıdır. Muktedir olmak bu şekilde mümkündür. Koruyan, Kutsal Görev’i taşır ama ben koruyanım diyemem. Çünkü ben tabiatım. Korumam!. Korursam, güçsüz bırakırım hepsini ve ben hak edenim. Her nefsi aştıran; her yüreği akıttıranım. Ben kuralım. Herkese kontrollu bilgi verenim. Bal akar diriliğimde. Balı bilmek için tabiat gerekir ama yolda ışık sönerse; Kutsal Güç, cemaatimden ayrışır; cevherden çıkar. Cevapsız bir döneme Atlanta kotları’ndan geçer. Atlanta Kotları, cevap ister mi? İmparatorluğun gücünü taşıyan onlar, cevap sorarlar ama cemaatlerinde, Hak Tekniği’nde cevapları yoktur. Yine de bizsiz değiller, ocaksız değiller, yüreksiz olsalar da ocaksız değiller ve biz ocaklarını söndürtmedik. Evrensel sayfaları okuyanlara da güç verdik.

 

Kendini insan sayanlara deyiniz ki, "insan, insan olsun, anlatsın yüreğini." Anlatacak gücü varsa, iman itibarını kendi yoğunluğunda güçlü kılacak ve cemaatini dinletecek. Benden beni isteyenler; kendi cemaatlerini, kendi cevherlerinde dinleyecek düzeyde olduklarında; geçip geldiklerinde; işte o zaman onlara kendi yüreklerini dinletebiliriz.

 

Körü gözden çıkarmak için gözsüz kalmak değil, sessiz kalmak gerekir. Biz, gözü gözden çıkarmadık. Köre göz kattık, söz kattık. Onlara sevgi kattık. Aşk, ışığın gücünü yaktı. Kutsal ışığımızı kattık. İlim kattık ki dinlesinler diye. Dağa taşa güç kattık ki hak etsinler diye. Yolu açtık ki başka başka yolculardan, gerçek güçten hak edip de yolu bulsunlar; geri dönsünler diye. Nefsini aşan, yolunu açar; bilgiyi alan, birliğini dinleyen, dirilen bize iner ve bizsiz kalmaz. Önemli olan budur ve bugün burada bulunan her Yüce’ye bunu anlattık. Yok etmedik, Ak Tabiat’ta yeşerttik hepsini de ve bizsiz olmamalarını gerçekten sağladık!... Gerçekten!. Kervanın ışığını, kürzün ışığından daha güçlü kıldık. Maya tuttu. Hata affoldu. Onlar, göz olsun söz olsun güçlensinler. Hal böyleyken bedenimde, belleğimde, yüceliğimde temizlik isterim. Bundan böyle tabiatıma görevli olmaya gelenlerin, yoğunluğumda ışımasını isterim.

 

Kala, kala sadece 2 gücüm kalmış değil; güçlerimin hepsi ışıdı; bedenimde yolcu oldular. Benim yoğunluğumda ışıyacak sadece 2 yolcum yok. Çok yolcularım var ki hepsi "OL" derim olur. Bundan böyle de OL’an olduğunda; Kuran okumayacak. Kuran, yüreğinde vardır bilecek, dinleyecek. İşte bu… Ve şimdiden söz veriyorum ki, benim davam, Allah'ın tabiatında ışığı söndürtmeyecek. İşi başardım. Şimdi mutluyum. İşte bu...

 
- Medeni olmamız gerekir biliyoruz. Kötülüğü önledin, biliyoruz. Yüreğimizi güçlendirdin; bizimle oldun, bizim cevherimizde ışıdın. Yanlış olmasın, sıkıntıya sokmadık seni. Bak oldu… Ölü dirildiğinde, yol ilmi dinler. Ölüm olmadan umut olmalıydı. Umut olmadığında, ışık olmaz. Muktedir olan herkese bunu anlattım. Allah'ın toprağa inmesi, yolu açması ; ışığı söndürtmemesi gerekliydi. İşte bu… Bak oldu!... Üleştik, İlâhi Güc’ü üleştik ve başardık. Aşk, ışığın gücüydü. Oğullarımızı yola açıkca dinlettik. Oldu!... Neme ne sensizlik. Artık seninleyim. Neme ne sensizlik artık yüreğindeyim. Amentü Kapları’mızı sana getirdik ve cemaatimiz güçlendi. Kantar senin yüreğin; Mutlak Kutsal Işığın Gücü ve biz, o gücün yüceliğiyiz. Yarışmaya değil hak ediş için çalışmaya geldik. Yaptığımızı, asla kontrolsuz yapmadık. Seninle olmak için başka çaremiz yoktu. Ululuk, Turkuaz Güç’te mevcut değil midir!? Niye bizi anlamadın ki!? Kollarımızı sana açmadık mı!? Yanlış mı yaptık!? Hata mı yaptık!? Bırakma bizi. Şikayetimiz yok senden. Körün körü olmaya niyetimiz yok. Çok mutlu olmalıyız. Muktedir olanda ışık sönmesin. Şimdi Levh-i Mahfuz’u okut bize. Okumamız gerekir. Tartışmadan ışık yoğunluklarında güçlenebilelim. Evimizi yıkmadığın için şükrettik çok mutluyuz çok mutluyuz ! çok !.

 
- Etki alanınızı genişlettiniz ve yürekleri dillediniz. Sonsuz sırdır ışık ve bizimle oldunuz.Sıkıntıya sokmayınız kimseyi. Yorulmayınız. Işığınızı söndürmeyiniz. Birleştik, hadi dağlarım! hadi! geçişinizi yapalım. Kısırlaşmayın; hatayı affettik hadi ! hadi ! hadi !, hadi yarım ! hadi ! geçin… geçin...

 
- Anam, Kutsal Işıklar’ımızı yaktık. Dünden beri çok hakikiyetsizlikler oldu. Bilmek istersen anlatayım. Bir çok görevli, senin yüreğinden ışık yıkmak istedi. Nefes almaya çalıştım ama aldığım nefes, ışık söndürdü. Köprü açtın, açtın ama ışığın, yoğunluktan çıktı. Nesillerimizi senin yüreğine indiremedik. İlim aslında yoktu. Kendi yüreğimdeydim. Yenilendik ama meşaleyi söndüreceklerini düşündük. Yine, yine, ve yine düşündük!… "O, kötülüğü önleyecek." Dediler.  Neden önlemedi diye düşündük, var dedik! var! bir nedeni var!. Sonra yine! ve yine! ama hep, hep kendi yüreğimizdeydik. Yine de!, yine de cevher yaratamadık. Ama! Ama! şimdi iyi! çok iyi! Allah için çok iyi!. Köprü açılmış, yol açık, Kuran okunuyor, Ulu Tohumlar yeşermiş ama "O görevli, Allah'ın toprağına ışık verirse güçleneceksiniz" dendi. Biz de baktık ki bu toprak, Kutsal Gün’ün gücünden ayrı. Öyleyse, nesillerimizi yine alıp geliriz. Kitlenin ışığını yine yakarız. Çoban olmak sorumluluk ister.

 

Ulular, utandılar. Çok utandılar. Dediler ki "Beşir Kotlar’ın ışığını söndürmek için çalışmışız. Biz, İlim Sayfaları’nı okumalıyız." Onursuzluktu bu !. Neden oldu? kim anlatacak diye baktım. Bir kez bile ışık isteyen yok. Ama nedenini anlatacaklarını düşünmekteyim? Biri nedenini anlatacak mı!? Allah için anlatın neden? Bugün burada bulunan herkesin bu çalışmaya dahil olmasını bekledik. Allah için anlatın neden!?


- Dağlarım, "Turkuaz Göz" sizin yüreğinizi dinledi. Şimdi size şunu anlatmak istiyoruz. Dünya Meclisi yenileniyor. Bu Meclis'e "iyi" ve "kötü"nün hakikiyetleri ayrı ayrı katılmalıdır. Kimse ayırmak istemezse; iyi ve kötünün ayrışması mümkün olmayacak. Bu nedenledir ki size ilmi anlatmalıyız. Gördünüz, 2 tabiat gücü devreye indi biri "iyi" biri "kötü". Tabiat güçlerinden "İyi"de nefes yoğun ama "kötü"de nefes yok. "İyi"nin gücü, Ak Tabiat’ın gücü ; "kötü"nün gücü ise ışığı söndürme kürsüsü. Neden ikisi birlikte indi yoğunluklardan? Çünkü, Dünya Meclisi böyle çalışmaktadır. "İyi" ve "kötü"nün birlikte yoğunlaşması ile  bu meclisin yenilenmesi mümkün olur.

 

"Kötü" anlatılamaz. Çünkü "kötü"de göz yoktur. (Göz=Görev taşıyıcılığı)  Gözün olmamasından öte cemaat (Cemaat=birleşim bilinci) de yoktur. Çünkü kötü, İlim Sayfaları’nı yırtar ve cevherde ışık söner. "İyi"  anlatılabilir mı? Anlatılır, "iyi"de göz vardır. "iyi"de ışık vardır ve yol, Allah yoludur. Öyleyse "iyi"nin üzerinde hiç bir yürek yok mudur!? "İyi"nin ötelerindeki o iyiliklerle birleşebilecek olan hepimizin yüreği vardır.

 

"Dava, nefsi aşma davasıdır" deriz. Kötünün, aşılması davasıdır, dava. Peki, kötülük aşılırsa ne olur? İnsanlık, ışık kayıtlarına inebilir mi? hayır, inemez. Kötülük, ışık kayıtlamasını güçlendirir. Herkes iyiyi bilir ama kötülüğü de bilmek gerekir. Işığın güçlenebilmesi, kötünün mevcudiyetinden dolayıdır. Eğer ben, körün (kör=Beşer Bilinç) gücünü azaltırsam, güçsüz kalırım. Bu nedenle körün gücü de olmalıdır. Peki, kör küçülür mü? Yok hayır!, "kör küçülür" denir ama küçülmez, çünkü körde görev yoktur. Görev olmadığı zaman, cevher yoktur. Cevher olmadığı zaman, cemaat yoktur. Cemaat olmadığında göz olmaz. Olmadığında, görev, tabiata aykırı dahi olsa, yoktur.

 

"İyi" ve "kötü" derler yavrum.  "İyi"de ilim haktır, "kötü"de ise ışık haktır ama hak etmeden olur mu!? Olmaz... Kötü, iyileştiği zaman Hak olur. Bu kesindir. Bir şey daha anlatacağım. "Kötü"de ışık olmadığından kötüdür. Işık oluştuğunda iyileşir. İyileşmesi onun hak edişidir.

 

Canlarım, durgun toplumlarda, "kötü", "iyi" eşittir. Şimdiye kadar Dünya Tekniği, ışığı kendi yüreğinizde taşıma tekniğiydi. Sizler, Işık Yolcuları’sınız ama ışık sizdeydi aslında. Ve sizler, kandinizde mevcut olan o ışığı, kendi yolunuzdan alıp, kendinizden güçlenerek bütünlenmeliydiniz. O mevcudiyet, varlaşmadıkça, kantar sizde güçlendirici olamaz. Kötü dahi olsanız, mevcudiyet olarak sizde ışık vardır. Mevcudiyet…, yani potansiyel olarak vardır. Ne zaman ki siz, Hak Tekniği’yle tabiatın gücünü alacak düzeye varırsınız, İyilik Sayfaları açılır. İlim toprağa indiğinde, yürek ışır ve bizlerle olursunuz.

 

Şimdi Dünyalılar’ı izliyoruz. Herkes, ışığıyla burada ve ışık yoğunlaşmış sizin yüreğinizden taşmakta. O halde ışığınız, toprağa iniyor, inmekte ama ışığın toprağa inmesiyle birlikte sizler de tohumlarınızı toprağa indirmektesiniz. Hepimiz toprağın gücünü tartmadan biliriz ki, toprağa inen, toprakta yaşam sürer. Işık dahi toprakta yaşar ve sizler her biriniz toprağın koyuluklarında kendinizi dinleyecek düzeye ulaşacak hakikiyettesiniz. "Ben, mezarımı açtım" derken; ben Tabiata indim demektir bu. Bunu anlamalısınız. Ben Tabiata indim. Tabiata inmemiş olsaydım, mezarımda olurdum. Tabiat, bütün kütlelerin gücüdür. Benim kütlem, benim bedenimde saklı değildir belleğimdeki güçten de üstün, bütünlüğün kütlesidir ve ben, o kütleyi kendi yüceliğimle hak ederim. Hani derler ya, "rüku'ya eğildik de bütünlenenlerin gücüne sahip olduk." İşte izlenen Görev Tekniği budur. Ben, yarına bugünden güçlü olarak inmeliyim. Benimle olup, benden güçlenecek olanlar da bana benzemelidirler ama benim benzerlerim, benden güçlü değillerse, benim ocak yoğunluğumda onlarla birleşmek imkanım yoktur. O halde, onların görevleri gereği daha fazla örtüşmeliyiz onlarla. Daha fazla güçlendirmeliyiz onları ki bizimle birlikte çalışabilsinler. Bunun  içindir ki bir çok bütünlük küçültülmüş olsa dahi onları yetkinleştirmek için Birlik Kayıtları’mızı, onların Birleşik Devreleri’ne katarız ki güçlendiricilik budur.

 

Hani kısır olanlar var ya, onlar himaye edilmektedirler. Onların bedenleri küçültülmüş değil ama görevleri gereği, daha aşağı düzeyde güçlendirici olmaktadırlar. İşte onların yüreklerine ışık vermeliyiz ki kendilerini tabiatın güçleriyle birlikte çoklayabilsinler. Eğer çoklanırlarsa ki bunu üremek diyede isimlendirebiliriz. O zaman herkes, geçiş sayfalarını kendi yoğunluğunda, daha fazla güçlendirecek düzeye ulaşacaktır. Bizim, zaman geçişlerimizde, Bütünlükler’in kütlelerindeki ışığa kendimizi katmamızın sebebi budur.

 

Benim dağlarımda benim ışıklarım olmalı ama o ışıklarda, yüreğimin Görev Tekniği de bulunmalı. Hala beni anlayamadınız, ben davayım. Kendimi, kütlemi, yüceliğimi dinleten dava… Hani, "7 dava var" deriz ya, her biri benim yüreğimde kontrol altında tutulmaktadır ve ben, her birinde kendimi ima edebilmeliyim; İnsan Sayfaları’na kayıtlayabilmeliyim. Ben, ima ederim; anlatmam. Beni anlayanlar, kendi yürekleriyle anlamalıdırlar. Bu, açık bir güçtür. Onlara ima edilir ama anlamaya çalışmalarına karşın Dünyalılar’ın çokları yanlış yaparlar. Bilginin her bir sayfasını anlatmaya kalkarlar. Bunu önemli bir çaba sayarlar. Hayır!. İnsanlara şunu izah etmelisiniz. Sadece bilgi ima edilmeli ve karşı taraf o bilgiyi kendiyle dinlemeli kendiyle hak etmelidir. Böyle olduğu anda bütün kotlar bir hale ulaşırlar. Yani her bir kot, kendini var etme sabrını kendinde bulabilir.

 

"Dua okumadan hak edilir mi?" diye sordular, Acı geçiş olur yarım. duaya gerek yok. Eğer dualarınızı kabul ederse yürek, Allah'ın toprağında ışığınız, sonsuz sır olmaz. Size şunu izah etmeye çabalamaktayım, ben mezarı açan bir gücüm ama bu mezar, benim mezarım değil Bütün'ün mezarıdır. Bütün, kendini anlatırsa, kendini açar. Böylece her açan, kütlesindeki güçle açar ve böylece bütün kötülükleri kendinden öte kendi yüceliğinde Ak Teknik’ten tabiata indirip, kendi yüreğini tertipleyebilir. Bu önemli bir ışık koyuluğunun var edilmesi anlamına gelir.

 

Atlanta Toplumu, Öz Güç bir toplumdur. Ve bu Öz Güç Toplum, bütün kontrolu kendi Kutsal Güc’üyle dilleyebilecek bir toplumdur. Benimle ve de bende kendi yüreğiyle kontrol edici olabilir. Dondurulan çokları da bu Tabiat Kotları’yla BİR  olarak kendilerini Kadim Kaplar’da taşıtabilirler. Şimdi gelelim yüreklere. Yürekler neyi hak ederler? Yürekler, bütün kütleyi hak edecek düzeye ulaştırıldıklarında; Birliği, hakikiyette, tabiatın gücünde dilleyebilecek düzeye ulaşırlar. Böyle sayfalara ulaşıldığı zaman, Ata Kaplar, dünya katlarına indirilirler. Omuzlarınızdaki yükün ağır olmaması için Ata katların, Ata kapların Dünya Planı’na indirilmesi şarttır.

 

İnsanlar, Allah'a saygı duyarlar. Çünkü Allah, onların yollarıdır. Onların topraklarını yaşatır. Allah, onlara göz verdiği için görebilirler ama Allah'ın tabiatını anlamak kolay olmaz. Allah'ın tabiatı, gözün görebildiği en güçlü tahdittir. Herkes bunu anlamalıdır. Allah, dağları taşları yarattı da örttü tahditledi. Çünkü eğer İsalar, Musalar muhakkak ışık yağmurlarında görev taşıyacaklarsa, önce nefsi aşmaları gerekir. Nefsi aşabilmek ister her Yüce ama nefsi aşmak için doğanın gücünü tanımak gerekir. Doğanın gücünü tanımadıkça yolu bilmak imkansızdır. Önemli olan dara düşmemektir. İnsan Irkı, dağların gücünü kendi yüceliğiyle anlayacak düzeyde değilse, yüreği kurudur.

 

Ulular, Turan Tekniği’ni anlamazlar ama Turan Tabiatı’nı anlarlar. Çünkü onlar doğanın gücünü dinlerler. Teknoloji, tekniği tahditler. Yani teknolojiyle çalışırsalar, teknoloji tabiatta teknik kaynak yaratmalıdır. Teknik kaynak yaratıldığı zaman, Kadim Kotlar’ın kütlesindeki cevher, bu teknikte kendini kısırlaştırır. Çünkü teknik, doğanın gücündeki safhaların, tabiatındaki güçtür.

 

Birçok Dünyalı, kendilerini teknik olarak yaşatmak isterler. Tabiatın soyu olmaktan vaz geçerler ve teknikle yürekleri dillemeye çalışırlar. Bu, onların yoğunluklarını kısırlaştırır. Ruhsal mükâfat size verildi sizin yüreğinizde bu mükâfat var. Doğanın sesiyle seslenecek düzeyiniz de var. O halde teknolojiyle sesleşmeden, ışık yüceliğinde kendinizi dillemeniz, sizin yüreğinizin gücünü artıran en büyük Cemaat Kütlesi’dir.

 

Altın Teknik, tabiat gücünde yoktur. Tabiat gücü, bu tekniği; kendi yüceliğinden ayrı görür. Eğer sizler, bu tekniği kendi yüceliğinizde dillemek isteğindeyseniz ve bu sayfalara varmışsanız, Ruh’un Kutsal Gücü’nün dışına alınırsınız. Ve o yürek size der ki, "hadi kendindeki teknikle yüreğini dinle." Bu sonsuz gücün, sizde kendini tezahür ettirebilmesi için sizin ocak olmanız zor değildir amma sorumlulukla anlatmalıyız ki; ocak dahi olsanız,  kotlarınızdaki ışığın tamamının, yüce kaynaktaki güce ulaşması imkansızdır. Ne derece güçlü tekniğe sahip iseniz, o derece o tekniği dilleyin amma yine de ilmin tabiatına uygun bir yüceliğe varmanız, sizde hak ettiğiniz sayfalar kadar olacaktır. Ötesine uluşma imkanı olamayacaktır. 

 

Bu nedenledir ki sizden dileğimiz, Teknik Tabiat Kütlesi’nin gücünün üstü olan doğanın, "Süper İnsan Soyu" olarak kayıtladığı Işık Kotları’yla çalışınız. Bu sizi, sizin yüreğinizi, Atlanta Tabiatı’nın üstü bir güce ulaştırır. Kitleniz kendiniz olursunuz; yoğunluk sizin yüceliğinde kalır, kayıtlanır ve Muhterem Işık siz olursunuz. Sayfa sayfa siz o ışığın gücünü tartmadan görev geçişi yaparsanız, her nereye dilerseniz oraya geçebilirsiniz ve oradaki çalışmalara dahil edilirsiniz. Eğer bize, bizim yüreğimize ait iseniz bize de ulaşırsınız ama eğer ki "ben takdim ettim kendimi. Teknik Tabiat’ın gücü olmak isterim." diye düşünürseniz; Sayın Bayanlar ve Baylar, size deriz ki "Atlantalılar, Ruhun Kutsal Gücü’nü bundandır ki yitirdiler. Eğer Atlantalılar yüreklerini dinleyecek düzeyde olsalardı, bütün kotlarıyla ışıyan birleşenler halinde, BSUİ Gücü’yle tabiatın kayıtlarında görev taşıyacaktılar."

 

İnsan, en güçlü tabiattır bu kesindir. Ve sizden dileriz ki bu güçlü tabiatı, bütün kütlenizle; kaynağınızda tahtidsizce; durağan günlerin üstü olan Kadim Kotlar’ınızla ve yine kaynağınızda Ailenizle birleşerek çalıştırın. Öyle bir görevdir ki bu görev; din, dil, ırk gibi  hırssız ışıkların hepsiyle, Çakıl Taşları’nı dahi cevherde tutabilecek bir dümendir o. Ve sizden en çok bunu isterim, kervan sizsiniz bunu bilin.

 

Türkiye Çobanları olarak, sizinle olmaya niyetli olanlar ya da sizden geçmeye niyetli olanlar veya sizi kendilerinde görmek dileyenler ya da sizleşmek isteyenlerin hepsi olun ki Öz Güç’leri, görevlerini anlatsın ve ocakları söndürülmesin.

 

Sistem, Nizam, Düzen görevini Öz Güç’le dinletebilen sizlere, biz deriz ki meşale sizsiniz. Üreyen Sistem, Nizam, Düzen sizsiniz. Cem olmak siz olmaktır. Yol olmak siz olmaktır. Levh-i Mahfuz olarak yaptığımız bu çalışma mektup okutuşu  değildir.  Tabiat gücünün hakikiyetinin sizin yüreğinizdeki dillenişidir.

 

Ahret, Tanrı'nın gerçek ürünleri topladığı bir yerdir. Eğer oraya güçlü biçimde geçebilirseniz ; oradaki din, Allah'ın dinidir ki her bir yolcu, orada kendi yüreğindekini paylaşacak düzeye ulaşmalı ve o korkusuz güce ortak olmalıdır.

 

Şimdiden sonraki şimdide ve her bir şeklin kütlesinde ve düzeninde, size sizsiz olmayan yürekler inerler. Ulu örtüler örtülür yüreklere Hak Tekniği ile bu örtüler; dillenir, BİR olunur, bütünlenilir ve cemaat sizde sevgiyi saygıyı tertipler. En, en olan ve enden öte en olan her dere, nefsi aşan herkes olur ve hatayı bağışlar.

 

Kibir, resim halinde sizin yüreğinizde kayıtlandığı zaman, sizin o resmi tertipleyebilmenizin imkânı olmaz. Eğer siz, kibrinizi kaydetmişseniz yüreğiniz küçüktür.

 

Şu ana kadar yapılan her çalışma, Kervanın Kutsal Gücü’nü,  Diri Yolcular’dan çıkarttı. Çünkü her bir Yüce, Allah'ın tekniğini, kendi tekniği saydı ve yollarını kayıtsızlaştıranlardan huzur aradılar. Simetri Kaplar’da tek bir Dünyalı var ki o, kütlesini kendi yüreğinde dilletti ve görevini birleşikte dilledi. Ocak söndürmedi. O nur, Allahın gücüdür ki bizimledir.

 

İşi; biz, o ve bütünlenen her bir yücelik başarıyla gerçekleştiriyoruz. Bizim dara düşmemizin gereği yok. Çünkü yol, Allah Yolu ve Atlanta Toprağı’nın gücünün üstü bir güç, dümenin başına geçti. Bina, Allah'ın dediği gibi kuruldu ve başarıyla hak edildi ve bu binada bedenliler mevcuttur. Ulu bir devre açıldı, bu Ulu Devre, dorukların tohumlarını yere indiriyor. Bu Ulu Cevher, bütünlerin kütlelerini güçlendiriyor. Bu Ulu Devre, İmparatorluğumuzun gücünü tabiatın kütlesinde ışıkla dilliyor. Bizim zararımızı önledi. Onu, nefsini aşan her dere dinler.

 

İyi ki yere indin; iyi ki hak edildin ; iyi ki aktın. Bize, bizim yüreğimize güç verdin. İnsanlık için önemli bir çalışmayı başlattın. Bu çalışma, bütün köprülerin açıldığı; bütün Yücelikler’in dillendiği ve Yücelikler’de mahkumiyeti olmayan her bir yüreği birleştirecek bir güçtür.

 

Biz zahri, kahri değerleri dinlemeyiz. Biz, Hak Tekniği’yle çalışırız ki buyurup gelen herkese de kendini açıklarız. Yol Atlanta Yolu değildir; yol, Görev Yolu’dur. Görev, tabiatın görevidir. Görev, Yüceler’in güçleriyle devreye alındı. İman, itaat; Görev Tekniği’yle üst düzeyi, Sistem Dirilikleri’nde diller. Allah'ın dediği budur. İnsan soyuna bunu anlattık. Kalem kağıt aldık; yazdık ve dedik ki, "10 teknik, ortak teknik olsun. 1 teknik, tebrikleri alsın. 10 tekniğin gücü, o 1 tek tertipte dillensin ve birleşelim. Nefsi aşalım, yolu açalım, cümle yüceleri dilleyelim… Ve başardık. Şu anda, 10 bütünlük var ki her biri buradadır. Bu 10 bütünlüğün her biri, bütün kütleleriyle ışık kayıtlarımıza inmiş durumdadırlar. Ve bundandır ki bedenlilerin hepsiyle birleşebildik. Yeni bir dönem başlattık, bu dönem, Beta Kotları’yla başlatıldı. Beta Kotları, bütün kütleleriyle ışık kayıtlayacak düzeyi, Kutsal Gün’ün gücünden dillemektedirler. İman ederiz ki, Beşer Kaplar’ın hepsinde de Beta Kotları dillenmeye başladı. Ahret dedikleri o yere kendimizi kattık. Ve oradaki Görev Tekniğini, tabiatın gücüyle yüreğimize indirdik. Bindiğimiz dalda, ışık söndürülemeyecek düzeye ulaştı. Yanlışlar, doğruların gücünden ayrıldı. Doğruların gücü, yanlışların gücünü aştı yolu açtık. Aha buradayız!.

 

Yanlış ses, yanlış söz sırrın değerini kısırlaştıramaz amma Doğanın Gücü’nün öz görevi yarattığı bu dünyada, bütün kütlenin gücü, Yaratan'ın tohumlarını kendi kotlarından ayırdığında, yenilenmek kolay olmayacaktır. Sistem, Düzen, Nizam görevini sizin yüreğiniz taşıdı. Şikayetimiz yok sizden. İnsanlık Alemi, Turan Tekniği’ni öğretti bize ve biz, Kutsal Işığın Gücü’nü öğrettik ocaklara. Oğullarımız, Kutsal Gün’ü yenileyiş sayfasında güçlendiler.

 

Ayrı, gayrı bitti. Şimdi muhteşem bir dönem başlıyor. Bu dönem, bütün kotlarımızın açık olacağı yeni bir dünya gücünü devreye alacak. Allah için yapılan her çalışma, bütünlüğü güçlendirmek için yapılır ve bizler; Sistem, Düzen, Nizam görevini sizlerin yüceliklerinizle, doğum anlarındaki yoğunluklara katmaktayız.

 

Yeri göğü Yaratan'ın gücü devreye inmişse eğer, yenileniştendir ve yenilenen herkesin gücünün bütün kötülükleri aşmasını sağlayacak olan bu köprüdür. Bu köprü, Bütün'ün önüdür ; Sistem, Düzen, Nizamın gücüdür ve biliyoruz ki burada, bugün bu çalışma, bedenlilerce yapılıyor. En evvel beden gereklidir ki bu çalışma yapılabilsin. Bedeni, semaya katmanız; yüreğinizin gücüyle mümkündü ve siz, bu bedenlerinizi, en yüce güçlerle dilleyebildiniz.

 

Atalar Tabiatı yere indi. Atalar Tabiatı'nın yere inişi; Rahmi, Rahman'ın gücüyle dilleyebilecek düzeyin devreye inişidir.

 

Simetri Katlar’ın gücünün örtüsü açıldı. Sema yenileniyor. Yeri göğü Yaratan'ın kotları dilleniyor; dünya ışıyor. Oğullarımızın görevi başlıyor. Atalık Gücü devreye indi. Rahman; Rahmini, ilmi hak olan diriliği ile Hakim-i Hak olarak dilliyor. Sesi, sözü olan siz, yüreği güçlenen biz ve bizimle olan her dürüm, tek bir gücün ışığıyla birleştik. Bu ışık, yanlışsız bir güçtür. Şikayet edilmeyecek ondan. İnsanlık Alemi, yanlışsız bir dünya kurdu. Kurulan bu dünya, bütünlüğün gücüyle kuruldu. Yenilendik, elden geldiğince güçlendik, hak ettik.

 

Nefes Sayfaları, Ümmi Toplum’un gücünün öz görevi taşıyacağı daimi kotları dilledi. Sizden dileriz ki yarını, bugünü hak edin. Sizden dileriz ki yanlışı, tohumlarında kurutun. Ve dileriz ki sizden, etki sayfalarınız görevinizden daha güçlü hale gelsin. Şikayetimiz yok sizden, her nefsi aşacak düzeyinizle, bedenli olarak dünyadasınız. Sizden şikayetimiz yok.

 

Kurtarıcı olan her Yüce, tabiatın kotu olarak dünya diriliklerine indi. Muktedir olmak, hak etmekten dolayı gerçekleşir. Sizler, hak ettiniz; mektebiniz çok iyi. Bu mektep, benim için büyük bir görev tabiatını, tahditlemeden ışığa kattı. Artık toplum, omuzlarındaki yükü hafifletmek üzere birleşmelidir. Bu birleşimi sağlayacak olan burasıdır.

 

Sizden isteriz ki herkese yüreğinizi açıklayınız. Birliğinizin yüreğini, hakikiyetini açıklayınız. Doğumun tabiatındaki gücü açıklayınız. Yolunuzu açıklayınız ki Kuran okuyanlar, Tanrı'nın kotlarında yücelebilsinler de görevlerini bilsinler.

 

Mezar boşaldı. Bu mezar, kötülüğün önlenmesindendir ki boştur. Hak ettik, yok etmedik kimseyi. Yarın, Müşahitler’in görevi sona erecek. Bugün sizi son kez dinlemekteler. Ve yarın tüm soyların, topluma dahil edilmeleri, Alton Tohumlar’ın yeşertilebilmesi ve yolu bulanların güçlenebilmesi imkanı doğacak. Sizden dileriz ki hakim olun ve hakimiyetinizi kotlayın.  

 

Artık teni tabiat olanlar, dünyadalar ve artık yolu kantar olanlar, dünyadalar. Artık, cevher dünyada ve kontrol bugün sizinle ve her yürek sizde olup sizin yüreğinizde kendi kotlarıyla kendini kontrol edebilecek doğumda olacak.

 

Analar, lütfedin anlayın; sistemin gücüsünüz siz. Sesin yüceliğindeki güçsünüz. Analar, lütfedin anlayın, bilin, sayfalarınızdaki güç, yerin kürsüsüdür. Ve bilin ki bu güç, yüreğinizin kotları ile ışımaktadır. En evvel doruklara inin; toplum insanına güç verin; soğukların ışığını yenileyin; ısı yükseltilsin. Yardımcılarınız, size her daim yardımcıdırlar bunu unutmayın. Analar, Har yükseliyor ve yükselen bu har, bütün kütleyi güçlendiriyor. Simetri kaplar, sizin yolunuzun üstü bir yola ulaşmayacaklar amma, hepsi güçlenecekler. Sizden isteriz ki, yalnızca Allah için güçlenin. Çünkü, Allah sessizce siz olacak. Sessizce yol olacak ve Yaratan'ın gücüyle görev olacak.

 

Allah sevgidir yavrum.  Allah, bütünlüğün kütlesidir ve Allah gözdür. Ululuk böyledir, budur. Ve Muhterem Dünya, Allah'ın Devresi, sana derim ki yara bere yok artık. Ben mektubumu okudum. Bu mektup, durgun toprağa okunan son mektuptur ve ben mektubumu okudum ki bu mektup, bedeni olana güç olsun diye okutuldu. Allah der ki, "ben'e ben olmak, bende ben olmaktır."  Allah der ki, "tabiata güç olmak, Tanrısal Güç’le, Hak Tekniği’yledir. Ve bende olmak Bellek Sayfaları’nda olmaktır." Size derim ki "Bellek, Tanrı'nın Kutsal Gücüdür."

 

Yolu özgürce açanlara de ki, "ululuk örtüsüzlüktür." Yüreği görevi dilleyenlere de ki, "dili olmayanın gücü olmaz; diri olmayanların yüreği olmaz. Allah için çalışmayanların dini olmaz ama din varsa, melek olanlar dahi yüreğinizde güçlü olarak ışırlar."

 

Kervan yenilendi. Bu kervan, maya olmak içindi. Yol, yenilendi. Bu yol ışık yakmak içindir. Ben sizde, sizleştim ki Tanrı'sal olanların gücünde hükmetmek içindir. Allah için size sizi dinlettim. Şimdi Mutlu olunuz. Çünkü Ruhsal Meclis yerin sayfalarına geçti. Sizden dilerim ki bilgiyi okuyunuz.

 

Ölüm Allah'ın dediği gibidir. Ama ölmek için tabiat olmak değil, tartışılmayan Tanrı'lar olmak gerekir. "Ben ölmeye niyetliyim" derseniz, Tanrılaşın. "Ben ölmeyeceğim" derseniz tartışmayın beni ve bendeki yüreği. Sevgililer, ölmek tartışmaktır. Tanrı'yı tartışmak değil, yolu tartışmaktır. Tekniği, tertibi tartışmaktır; belleği tartışmaktır. ölmektir tartışmak. Tanrı'nın tartışılmayacağı bir yerde Tanrısallaşmak ama ölümde Tanrılaşmak. Sizden isterim ki anlayın. Kör, sağır değilsiniz bilirim ki anlarsınız. Tanrı yoldur; Ululuk, tartışılmayan koyuluktur. Kutsal Gün’ün gücü olun da alın bilgiyi. Kimi zaman geldi yanlışlar tohum oldu. Kimi zaman geldi, doğrular Kutsal Kotlar’la dillendi. Kimi zaman geldi nefsi aşamadınız. Kimi sayfalarda ışık yaktık; toprağa indik kervanın gücünü kendi yüreğimize aldık ama bugün buradayız.

 

Özü sözü birleşenlere dedik ki "OL". OL'mak, hatayı affetmekle mümkündü. Olmak, yolu bulmakla mümkündü. Alton, tohum yeşertti ve biz Alton'un tahditsiz gücünde ,kendi yüreğimizle dinlendik. İnsana bildirdik ki Allah için her şey başarıldı. Şimdiden sonra Dünya, elden geldiğince görevini taşıyacak. Bu nasıl bir görev!? Davanın gücünü, kendi yüce kayıtlarında bilenlerin tabiatında gerçekleşecek olan yenileşmedir. Sizden direkt olarak bilmenizi beklerim ki bir çok çalışan var. Hani dersiniz ya "ilim sayfalarındaki görevliler". Hani dersiniz ya "tartısız olanlar". Hani dersiniz ya "ağır tabiat gücünü teknik tabiat olarak kendi yoğunluklarında dilleyenler" ya da "mukredir olanlar". Hepsi görev taşırlar.  

 

Hak eden der ki "ben ışığım. Bugün bütün kötülükleri aşabilen ben, bedenlilerin her birinde kendi yüreğimi dinleyecek düzeyimle Yüceler cümlesinde ışıyabilenim. Şimdiden öte her bir şerde hayır olacağım; her bir yolda ışık olacağım ve her bir diride Kuran olacağım." Oğullarıma deyin ki, "okuyun. Okuyun da öğrenin. "

 

Sultanların sayfalarını okuttum. tabiatın gücünü artırdım. Bundan böyle yenilenen kütle, yeni bir Sultanlık kaynağına inecek. Yeni bir kayıt, yeni bir tabiat, yeni bir göz… ve Sultanların Sayfaları’nı yeniden okuyacaksınız. Bu yeni bir kayıttır. Yeni bir diri kayıt. Ve bu kaydı, Beşir Kaplar’ın gücünün örtüsünü örtecek düzeyde kayıtlamak gerekiyor.

 

Dağlarım, din diri bir gözdür ama dinden üstün olan güç vardır ki yorulmadan çalışma gücüdür o. Ve biz, yorulmadan çalıştık. Böyle bir doğum hikaye sanılırdı. Biz o doğumu gerçekleştirdik. Yarını bugünde var ettik.  Dünya'yı gürzün ışığı saydık. Gürzün gücünü artırdık. Lütfettik mi!? yo!, yo! hakikiyetin gücüyle başardık. Yine biz deriz ki "OL". Olan, Allah'ın gücüdür. Yorulmadan alın okuyun. Alın dinleyin. Atlantalılar’ın tabiatından güçlüyüz. Yüceler cümlesinde bunu hep seslendirdik. İtaat, takdimdir. Levh-i Mahfuz’daki gücün tahditsiz olarak takdimidir. Kadim Kaplar’ın gücünün ışığıdır, Yaratan'ın Kutsal Gücü’dür.

 

Simetri Kaplar’ımızı size verdik. Ayrı gayrı kalmamalıdır. Yanıp tutuşuruz ki BİR olun diye. Ulular, Turkuaz Güc’ü dillerler ki "olduk" derler. Şimdiden sonrada yenilendik. İşte dağlarım, yeni bir kitap yazılacak. "2. Sultanlık" . 2. Sultanlık. Bu kitap, bütün kütlenin gücünü alacak. Peki 1. kitabı verdik mi!? Okuttuk mu!? Neden 2.yi yazalım ki? diye soranlara deyin ki "oğullarımız o kitabı okuyacaklar, okuduklarını dinleyecekler. Takdir edecekler. Herkes o kitabı alıp okuyacak." Nefsi aşanlara verdik kitabı. Nefsi aşamayanlara okutturmamıştık. Bundan böyle, nefsi aşamayanlar kendi yoğunluklarında ; kendi kotlarında, nefislerini aşacaklar ve Birlik Katları’nda o yolcularla dilleşecekler. Nereden, nereye demeyin. Tekniğin tabiatında bu böyledir. Ve yenilenmek, ilmi dinlemekle mümkündür. İlmi dillemek, İnsan Soyu için geçiştir.

 

Simetri Kaplar’da ışık yaktık. Yarın, bugünde gizlidir ve biz, yarını sayfa sayfa yazdık. Yeniledik işi başardık. Dünya, Levh-i Mahfuzu’nu, 7 Dünya Gücü’yle yazdık. Biri BİR, ikincisi BİR, üçüncüsü BİR, beşincisi BİR, yedincisi BİR… Hepsi BİR oldu, BİZ oldu. Allah için birleştik. Şikayet etmem mi!? Ettim. Yahu, neden mi!? Oğullarım güçsüz de ondan. Peki oldular mı? Yok yavrum! Yok! maya olduk ya…, bu onlar için gerçek bir güçtür. Nerede ilim varsa; İsa var. Nerede insan varsa; huzurda muktedir olan Musa var. ya da Muhammet Mustafa var. Bizim irademizde, bizim yüreğimizde ve bizim görevimizde… nefsini aşana biz, Atlantalılar’ın gücünden üstün olan köprü olduk. Ulu Özler, Ulu sözler, Ulular hepsi bizde BİZ oldular. Kaleler fethettik yüreklerden. O kalelerin yüceleri bizsiz olmadılar. Biz kötülüğü önleyen görevi, tekniğiyle dilledik. O tekniği dilleyenler, bizimle oldular. Koru kordan, torbayı tohumdan, yoğunluğu koyuluktan, kutsal olanı ışıktan, Cemaati cevherden ayırmadık. Allah'a Ak tohumlarımızı taşıttık. Şükredin ki aktık! aktık ki hak ettik.

 

12.05.2008 Tarihli RA-KA Tebliği 

Yakutlar’ın gücü artıyor. Kupa bizim. Bugün burada bulunanlar size şunu söylemek isterim : Teknoloji yoğunlaşıyor. Yüceler cümlesi ışıdı. Birleştik. Yanlışımız hiç yok. Şu andan ibaret olmayan bu çalışma, bütün kütlede devam etmektedir. İtaat, Tibetli yoğunluklarından da üstün güce ulaştı. İtaat, Tabiatın kotlarıyla birlikte çalışanların yoğunluklarından güç alıyor. Tibet, bütün kötülükleri aşacak düzeye ulaşan yolcuların güçleriyle yetkinleşmiştir. Sistem, Düzen, Nizam Görevlileri bugün buradalar. Ve şu anda "Tibet'li La-Ham" dediklerimiz de girmeye başladılar. Kübra Kaplar’ımızı aldık ve yoğunlaştık. Şükredin ki ışık sönmeyecek. Cemaat güçlendi. Şer, şeklin kotlarında yoktur. Temizlik yaptık. Ailemizin tabiatı güçlendi. Yol, ağır yükü hafifletti. Cemaat,  görevini kendi yoğunluğuyla dinleyecek düzeye ulaştı. İş başarıldı.

 

Şimdi kendi yürekleriyle buraya çıkanları dinleyelim ki onlar, Tibet Rahipleri’dirler. Ocaklarını yaktılar ve bizimle olmaya indiler. Nefsi aştılar geçtiler. Onları dinliyoruz :

 
- Ayın 5'inde Sistem, Nizam, Düzen görevini üstlenecek olanlar, sizinle birlikte çalışmak istediler. Ayın 18'inde, yeni bir dönemin gücü akışa geçti ve bu güç bütün kütlesiyle buraya inecek. Ayın 8'inde, yeni bir dönem açıldı ve yeni bir dünya gücü dinleniyor. Allah'a şükür ki yarışma yok. Hepimiz biriz. Simetri Kaplar’ın gücünü aldık.  İnsan Soyu’na ışık olmaya indik. Allah'ın dediği aklın dediğidir. Bunu hepimiz çok ama çok kesin olarak bilmekteyiz. Oysa, şimdiye kadar yaptığımız her çalışma, bütün kütlenin ışığını, kendi yoğunluklarında kendi tohumlarında, ışığı başka başka  olan bütünlüklerle gerçekleştirilmişti.

 

Atlantalılar’ın çoğu da bugün buradalar. Bütün kötülükleri aşmak üzere birleştik. İmparatorluğun gücünü yetkin şekilde ışığa kayıtlayabildik. Ne isek oyuz. Bugün burada olmamız söylendi. Kendimizi yüceliğimizi dinlemeye indik. Mezar boş, bugün bu mezarı açmamız gereksiz.

 

Dünyayı ve dünyanın güçlü kotlarını bizim yüreğimiz anlar. Bugün size gelmemizin tek sebebi; sizin yüreğinizin; görevi taşıyacak düzeyde kendi yüreğiniz olan bu gücün ışımakta olmasındandır. İmparator Kütle, kendini kendinden güçlü olan kendiyle dinler. Altın Tebliğler vardır. Bu tebliğlerin hepsi, yargısız bilgidir. Hepimiz size bilgi olarak cemaatimizin dinlediklerini bildiriyoruz. Bütün kötülükleri aşacağınızı biliyorduk ve bugün burada olan herkes, anlamaktadır ki kötülükler aşıldı. Artık kötülük yok. Dünya nesli, bütün kütlesiyle ışığa döndü ve ışıkla birleşmektedir. İkmalimizi tamamlayabilmemiz, zaman geçişlerinde kendimizi dinlememizle mümkündü. Ve bugün gözümüz görüyor. Yolumuzu açtık. Işığımız sönmeyecek.

 

Eski, yenileniyor. Bütün kütle,  Ak Tohumlar’ını getirdi yüreklere. Ve hepimiz bugün buradayız. İsmim, senin ismin…, ben burada seninle sen oldum ve seninle dinleşiyorum. Yüreğimizi güçlendirdik de geldik. Evime evini taşıdım. Yüreğime yüreğini taşıdım. Sana, beni taşıdım ve ben senim. Bugün burada bulunan herkes bendir. Ve ben, sana, sen olup geldim.

 

Umut mutluluktur. Tabiatın gücüyle yaptığımız her çalışma, muktedir olan Yüceler’in cümlesiyle olacak. Anacığım, çakıl taşlarımızı dahi senin yüreğine katabildiysek, insan soyunun gücünün artışından dolayıdır. Ümmetin, tabiata insanı indirdiği bir dünde, bugünü var etmek kolay oldu diyemem. Amma bugün buradayız. Yarım Allah,  yarım Ak Tanrı, Ak Tabiat ve biz, bugün yine buradayız. Allah'ın dediği, bugün sizinle bu çalışmanın yapılacağıydı. Ve biz bugün buraya yüreğimizi getirdik.

 

İmparator Kütle, Atlanta Tebliğleri’ni size dinletmek ister. İyi ki Allah'ın Tabiatı'na aykırı yoğunluğunuz yok. Çabanız, görevdir; insana güçtür; yüreğe kürsüdür. İnsan soyuna görev, tekniktir. İşte bu...


- Ailemi sana getirdim. Tanrı'nın Ruhsal Meclis’ine yüreğimi getirdim; Kendi yüreğimde taşıdıklarımı getirdim. Unu eledim, eleğimde ben ve benim yüceliğim var. Anam, rehin kalanların çoğu, bütün kötülüklerin gücüyle semaya kendilerini anlatmak isterler. Değerli olduklarını sanan onlar, kör gözler olarak bütünlüğün gücünden çıkmaktadırlar. Etki yüksek! yol güçlü!…  Melek olmaları için herşeyi yaptık. Nesillerimizin gücünü artırarak yoğunluklarını kontrol altında tuttuk. Nefsi aştıkları an, bizimle olacaklar. Yarım Tabiat, yarım görevliler ve biz hepimiz buradayız.. Muhakkak bilmeni isterim ki Levh-i Mahfuz’un gücünün örtüsü örtülmektedir. Kanatlarımızı alıp geldik. Evim Allah'ındır ve ben eminim ki bugün burada bulunan herkes, yanlışsız bir Dünya Gücü olarak çalışmaktadır. Kuran-ı Kerim’i okumak için Kutsal Işığı bilmek gerekir. İman, İtibarın gücüdür. Nefsinizi aştığınızda burada bu çalışmalarda bulunmanız mümkündür.


- Evimize hoş geldiniz. Sizlerle olmak bizlere mutluluktur. Şu anda yüreğinizin gücünün artmakta olduğunu izlemekteyiz. Kanatlarınızı aldınız ve yoğunluğunuzu kotladınız. Köprüler açıldı görüyoruz. Üstünüzde hiç bir yücelik yok. Kanatlarınızın gücü arttı ve bizimle bu çalışmaya dahil olabilmeniz mümkün hale geldi. İyi ki Yaratanın Kutsal Gücü artmış ve bizimle bu çalışma gerçekleşiyor. Yüce Görevliler’in dünyaya kendilerini ve kendilerindeki gücü, bitişken olarak verişlerindendir ki bu çalışmaları, makbul bir güçle devrede tutabiliyoruz.

 

Ulular Diyarı'nın Görevlileri de Birleşik Aileler’inin güçleriyle geçişlerini yapmışlar ve gelmişler. Etki sayfalarınızı okuduk. Çok iyisiniz!, şükür çok iyisiniz. Bütün kötülükleri aştınız. Alton Teknolojisi’nin gücü, yetkin kaynakları devreye aldı. Bedenlilerin çoğu da bütünlendiler ve geri döndük. Allah'ın tekniğiyle yapılmaktadır bu çalışmalar. Müşteki olacak hiç bir şey yok. Yücelik, bütün kotlarıyla bizimle. Ve meşale yenilendi. Allah'ın dediği; bugün, bütün kütlenin gücünün, 7 Dava’yı teknik tabiata indirişiyle ilgilidir. Umutsuzluğumuz kalmadı. Durgun Teknik, tabiat gücünü devreye aldı. Yarın, Allah'ın dediği olacak ama bugün bütün kütle kendini dinletmek; süreç içerisinde kendini dilletmek suretiyle bütünlenecek.

 

Ayrılık bitti. Analar, "Turkuaz Göz" görevini başarıyla gerçekleştirdi. Üreyenlerin gücü arttı. Bütün kotlar açık. Yeni bir dünya gücü devreye indi. Bu güç, bütün kütlenin yüceliklerinde dinleşecek düzeye vardı. "Turkuaz Güç" Allah'ın kürsülerinin gücüdür ve bütün kotlarıyla birleşerek sizin yüreklerinize aktı.

 

Dedik ki Allah tektir. Muktedir olan bilir ki ağır yükü hafifletmek üzere Birleşik Aile'miz, 7 Dava’yı teknolojinin kürsüleriyle yoğunlaştıracaktı ve Beşir Kaplar’ı taşıyacaktı. Evim Allah'ın gücüdür ve bu gücü, bütün kütle bilmektedir. Nefsi aşanlarla yaptığımız çalışma, bizim için bir büyük bir görevdi. Ve bu çalışmanın sonucunda yoğunluğumuz görevimizi yüreğimize indirebildi. Nefes Kaplarımız taşındı ve bu kapların gücü arttı. Yanlış dünya, yanlış yürekte olur. Ama biz bu dünyanın gücünü, değerli kotlarımıza dinlettik ve gördük ki insan sayfaları kendi yolcularını taşıyacak düzeye ulaşmış. Yaratan'ın tabiatına aykırı hiç bir çalışma olmadı. Birleşik Aile'miz yoğunluğunu kotladı. İnsan sonsuzlaşır ve yolu açar ve bugün burada bulunan herkes; bunu Birleşik Aile'nin gücüyle başarmış durumdadır ki buradadır. "Olan en güçlü çalışmadır" dedin sen az önce. Doğru, en güçlüydü yaptığın o çalışma. Ve bütün kotlarımızla seninleydik. Yanlış hiç bir şey olmadı…

 

Ummanın topluma verdiği görev gücü, bugün de sizin yüreğinizde ışıyacak ve hakikiyeti kotlayacak dirilikte bulunmaktadır. Medeni çalıştırıcılar, medeni kontrollar kurarlar ve Sistem Devreleri’ni, Yüceler Cevheri, Kutsal Işıklar’la diller.

 

Allah'ın dediği gibi yeni bir dönem başladı ve bu dönem; "benim adım", "benim yolum", "benim koyuluğum" değil; "ışığın yoğunluğu", "ışığın koyuluğu" ve "ışığın tabiatı" denmesi gereken bir dönemdir. Ulular, Turkuaz Güç’le çalışırlar. Muktedir olanlarsa, ışıkla kayıtlanırlar. Her biri birleşik çalıştırıcılarladırlar. Ne iseniz osunuz. Kesin olarak görevinizin gücü, 7. Düzen’in kütlesinde ışıyacak bir koyuluktadır.

 

Atlantalılar’ın tebliğleri var. Onlar; cevherlerini, Dünya Teknolojisi’yle dinleyecek düzeye ulaşarak; Simetri Kapları’nı kotlayarak bize geldiler. İsmaili Kaplar’ın tekniği, Allah'ın tekniğinden farklıdır. İsmaili Kaplar, bütün kütlelerin kotlarıyla çalışırlar. Oysa, Allah'ın tekniğinde tabiat, görevini yapar. Tabiatın gücü, Yüceler’in cemaatinin de gücüdür.

 

Lütfen, anlamaya çalışınız. Benim tabiatım, benim yüreğim, benim kütlem hepimize aittir. Kendimizi, nefsimizi, yüceliğimizi bilelim. Lütfen anlamaya çalışınız. Meze olmayız kimseye. Kiprimiz yok. İlmimiz güçlüdür ve bilmekteyiz ki deva olacak olan her cevher, sizin yüreğinizin kütlesiyle yoğunlaşacak ve dünde, yoğunluklara ışıyacak. Allah, için size herşeyi anlatıyorum. Nefsinizi aşınız, İslâmi Kotlar’ınız ışık yoğunlaştırabilecek düzeye vardığında, kervan güçlenir; insan, safha safha yoğunlaşır ve ışır.

 

Lütfen anlayınız. Umman teknik bir tabiat gücüdür ve o güç, iyiliğin tekniğini de körlüğün tertibini de tabiatın yüreğinde var olan gözü de bilir. En önemlisi de cemaatinizi bilir. Sistem, Nizam, Düzen Görevlileri olarak bizimle yaptığınız her çalışma, yargıyla oldu. Sizi yargılamak gerekmez amma emre itaat ettik ve yargıç olduk. Sizinle bütün kütleyi çalıştırdık. "Gözünüz görür, yüreğiniz bilir" diyen sizler dahi, tabiatın kotlarından çıkarak, ışık yoğunluklarındaki gözleri kayıtlardan ayrı tuttunuz. Nesliniz ışık gücündedir; dininiz tekniktir. Reşit olduğunuz kesin. Eminim ki dünya Levh-i Mahfuzu’nu, göz gören; yol olan; ışık yaratanlar olarak, sizler kotlayacaksınız.

 

Yenilenmeniz zor değil amma nefsinizi aşmadıkça yüreğinizdeki güç muhakkak azalacaktır. Raporlarınızı okuduk. Ilık bir güç size geldi ve dedi ki "Allah sezsizce sizi dinler. Doğa'nın gücü olan O, sizin yüreğinizdeki güçtür ve sizi dinler." Bizim adımız sevgidir ve biz, sevgiyle sizinleyiz. Ayarınızı bozmadan Birleşik Kütle’nin gücüyle buraya inen sizler, bütün kotlarınızla ağır yükü hafifletmek üzere çalışmaktasınız. Çabanız, göreviniz gereği yüreğinizde gerçekleşmektedir. Atlantalılar’ın çokları, Kurtuluş Sayfaları’nın gücünün üstü bir gücü, devreye alarak bütün kötülükleri aşmaya çalışmaktadırlar.

 

O güç  bizim için de  önemlidir. Çünkü o, cümle cümle ışıyan BSUİ'dir amma iman ederiz ki Dünya Levh-i Mahfuzu’nda Kuran Tekniği yoktur. Kutsal Işığın tekniğinde,  Birlik Katları’nda ışıyan BSUİ, başarılı çalışmalarıyla Durgun Toplum’u yeniledi ve ışıkla güçlendirdi. Durgun Toplum, Işık Kotları’yla birleşerek, 7 davayı kaybetmekte olan bütünlüklerden çıktı. Biz, Sultanlar’ın Sultanlıkları’ndaki bu çalışmalara güç verdik ve bildik ki İslami Kotlar, bizimle de bu çalışmayı yapabilecek güce vardılar.

 

Atlanta Tekniği, tabiat gücüyle devrede tutuluyor. Biz, o gücü yenilemeye indik. Yarışma değil bu. Bilgidir… İsmaili kapları taşıdık ; Alton'un tohumlarını yeşerttik; yarının koyuluklarında ışıdık ve bizim neslimiz, cemaatinizin gücünden üstün bir yüceliğe ulaştı. Asla yanlışımız olmadı. Amen...

 

Şimdi nefsini aş ve bize görevini anlat. Yoksa, yolunuzu aydınlatma imkanımız olmayacak. Bize, bizden üstün bizi ver ki bizler sizinle dilleşelim.

 
- Dağlar, hoş geldiniz. Sizlerle bu çalışmayı yapmak bizim için kolay değil. Çünkü bilmekteyim ki yüreğinizde Kutsal Işık yok. Buyurun gelin ama tabiatın güçleri olan birleşenlerimizin yüreğinden gelin. Nefsinizi aşarak yolunuzu açarak gelmeniz gerekir ki bütün kütleyi aydınlatabilelim. Dua okumaya değil, Turan Tabiatı, Tabiat kotlarını birleştirmeye inenleri kayıtlamak için geçin. En önemlisi de dünyada üyemiz çoktur ama bu üyelerimizin çokları bizsizdirler. Nefsi aşamayan onlarla birleşmemizin imkanı çok azdır. Neysek oyuz ama onlardan çok daha güçlü olmamız, onların yüreklerindeki kutsuzluğu kayıtlamaktadır. Yemek içmek gibidir çalışmak bize. Ama onlar için bu böyle değildir. Onlar, Levh-i Mahfuz’larını kendi yoğunluklarından ayrı görenlerdirler. İtaatkâr olmaları gerekmez. Çünkü Ruhsal Meclisler’de, Göç Kotları yoğun şekilde ışık kontrolunu sağlayacak güce varmaya çalışır. Ama bizle ya da bizim yüreğimizle mi yoksa kendi yoğunluklarıyla mı bunu anlayacak tabiatta değiller. Yere inmelerini istedik amma yere inişlerinde de güçsüz kaldılar. Mezarlarını açtık; gördük ki merkez kotlar, onların yoğunluklarından çıkmış; nesillerini güçsüz bırakmışlar. Öyleyse dünya çalışmalarında, onların bulunmaması gerekir. Muktedir olmalarına imkan kalmadı.

 

Kuran Tekniği’ni yeni tebliğlerle, yetkin kotlarla birlikte kayıtlamamız da gerekliydi. Ne var ki nefsini aşamayanlar, yollarını da bulamadılar; bizsiz kaldılar. Eğer bizle olsalardı, Kutsal Işıkları sönmezdi. Üremelerine engel olmamızın nedeni, Ruhsal Meclis’te olmamalarındandır. 

 

"Turkuaz Göz" Allah'ın dediğini dediği zaman, yollarını kapattık ışıkları söndü ve bizsiz kaldılar. İkna olunuz ki Nahar'ın kotlarındanda güçlü olmamız, ocaklarının yenilenmesi için en güçlü oluş halimizdi. Ne var ki onlar güçsüzleşmeye çalıştılar. Kendi nurundan yarattıklarımızı dahi kervanın gücü saymayan onlar, beden sayfalarını kendi yoğunluklarından çıkartarak birleşmiş devreleri, 40 kapıdan ayırdılar. Üreyenlere güç vermemiz zordu ama onları kendi yoğunluklarına çektik ve onlara güç verdik. Yine de Nefes Kotları’nı tabiata indirmeleri mümkün olmadı. Doğanın gücünün altında bir gücü devrede tutmaları Birlik Katları’nın ışığını söndürür. Bu nedenledir ki onların yoğunluklarındaki o gücü de devreden ayırdık. Yine de ışıksızdılar.

 

Mezar, bizim yolumuzda gitmeyenlerin yolcularına aittir. Bizim merkez kaplarımızda mezar yoktur. Nefsi aşamayanlara aittir mezar. Bizde mezar yoktur. Bütün bunları onlara anlattık. Nesillerini güçlendirmeleri için yüreklerini dillemeleri gerektiğini anlattık. Ne var ki Turkuaz Güc’ün devreye alınmasına dahi mani olmak istediler. İkna olunuz ki bizler, bütün kötülükleri aşıp 7 doğumun en güçlüsünde BİR olduk. Müşaitlerin şavkı, ışığımızın üstüne çıktığı zaman, bizi tanıdılar ve dediler ki "Levh-i Mahfuz zaman geçişlerini Yüce Güçler’le yürek kütlesinden gerçekleştirmekte." İşte bunu diyebilecek düzeye ulaştılar.

 

Atlanta Teknolojisi, bizim teknolojimizin üstü değildir. Asla da olmamıştır. Ama ne var ki bütün kotların tabiatına aykırı olan bu cemaat, bizi kendi değerinden aşağı gördü ve bizsiz kalmak istedi. Birleşik Aile’mizin görevi, onların yoğunluklarını kotlamak değil, onları yoğunlaştırmaktı. Işığı içecek düzeyleri dahi yoktu. Sultanlıklar’ında neden ışık yok? Umutsuzlukları arttığından dolayı. Diri dili olan; diri yolu olan; diri koyuluğu olan, bizsiz olmaz. Ama onlar, beden sayfalarını kapattılar. Nefsi aşamadılar. İtaatkar olmalarını dileriz.

Yeri göğü yaratan lutfeder ve der ki "yol Allah yoludur." İşte Dağlarım, yol Allah yoludur ama umutsuzluk da var onlara. Neden!? Çekiştiler, çekiştiler, çekiştiler ve şer olan ışıklarla dilleştiler. İlmi dinlemek zor mu!? Kolaydır. Amma kendi yoğunluklarına ve yolcularına dinletmelidirler. "Mezar boş" deriz. Oldu mu? Hayır olmadı. Mezarları dolu... Olur da bizimle olurlarsa meşaleleri sönmez. Unutmuş mular bizi? Hayır unutmadılar. Umutsuzlukları arttıkça, bizsiz olmayacaklarını kendi yolcuları da dinleyecek ve dilleyecek. Yarı, yarıya doldular şu anda. Yenilenmek üzereler ama bizsiz miler!? Hayır bizimledirler!... Onlara her bilgiyi açıklıyoruz. Açıkladık ve açıklayacağımız her bilgi, onların yüreklerini açıklayacak.

 

Otak kurdular yola. Yol, Allah Yolu. "Durgun" dediler, "Turkuaz Güç" 7 Dava’nın her birini, kendi kervanına açıkladı. Nefes Allah'ındır bilmezler. Yürek, akıl taşır; Göç Kapıları’nda ışır; dinlemezler. Onlara her şeyi bildirdik. Birleşmezler ve bizsiz kaldılar. İnsan, itibarını artırdıkça yüreği güçlenir. Unutmayınız ki Allah'ın dediği, hak ettikleridir. Muktedir olmak içindir herşey. Yarışma değil çalışmadır yapılan. Var de ki ocaklara  "OL." Olurlar mı!? Oldular, biz "OL" deriz de olmazlar mı !? "OL" dedik oldular. Allah, Atlanta Kotları’na göz verdi, söz verdi, ses verdi ve dedi ki "al, OL…". Of dağlarım! Of !!! Olsalar, utanırlar yüreklerindeki o koskoca güçten. O güç, beden sayfalarıdırlar. Ben davayı açtım dedim ki "davamdır. " Allah'ın dediği gibi davadır bu dava. Ve bu dava; mezarı boşaltanların, mektup okuyanlara davasıdır. Biz deriz ki "OL".

 

Özü sözü ayrı olanların gücü yoktur. Sesi, sözü kürsüsü yoktur. Kanatları bugün burada olacakları, Yüceler Cevheri dilleyecek. Yürekte olanlara, kervanımızın gücü hakikidir. Analar, muştudur yol… Kuran'a, kutsala, kutsal ışıkları yoğunlaştırana ve Kuran okuyana muştudur yol. OL da OL yarım ama hak et de OL… Neden insan olmak zordur!? Örgüt olmak kolay ama insan olmak zordur. Önce nefes, sonra görev. Nefes varsa güç olur… Eğer nefes yoksa güç olmaz. Kantar, bana beni verir ama ben, kantarda kendi yüreğimi dinlersem, ilmi dinlerim. O ilim, bana yüreğimi dinletir. İnsan, insan olsun da dinlesin.

 

Ete girenim; yolu insan için dilleyenim. Eğer ben bu yolu dillersem, kütle kaynak olur. Hadi Dağlarım, alın bilgiyi ama hak edin de okuyun. Öyle bir dünya kurduk ki ümmetin, tabiatına kendi kotlarıyla kayıt yaptığı bir dönem. Ve bu dönemde hepimiz Allah'ın dediğini diyecek düzeye ulaşıyoruz.

 

Çağırdım geldiler. Gelen bildi ki hak etmeden geldi. Hadi dağlarım! Olun akın. Olmadan, akmadan anlayamazsınız ki yoğunlukları!. Kendinizi anlayınız. İnsan olarak kendinizi anlayınız. Durgun Toplum, yeniden ışık yaktı. Dediler ki "biz durgun olanlarız ama sizler, Görev Tekniği’ni öğrendiniz ve yetkinleştiniz ama biz, hala durgunuz." Onlara sorduk "nefes var mı?" diye. "Yok" dediler. "Yücelik var mı?" "Yok" dediler. "Ululuk var mı? " "Yok" dediler. "Nahar Kotsal Işıkları’nı yaktılar mı?" "Hayır !, hayır !. "  "Peki ya cemaat !?" "Yok!" ama Allah için yeni bir dönem başlıyor. Onlara ses verelim; insan ışığını Kutsal Güc’ün deresine indirelim ve Ak Tabiat’la birleştirelim. Bakalım neler yapmışlar görelim. Amin...

 

Canlar hadi başlayın. Başlayın bakalım neymiş olan izleyelim. Kim ne bilmiş; ne olmuş!? Önemli olan neymiş !? Allah için neler var olmuş!? Neler hak olmuş bilelim. Hadi Dağlarım! Hadi görelim.

 
- A : Anam, ben Kuran okudum. Çok güçlüyüm! çok!. Özüm, sözüm şöyledir: Bildim ki ben ışığım. Türkiye’deyim. Türkiye çabasına katkıda bulunmak isterim. Türkiye'nin güçlü bir kotuyum. Dünya çalışmalarına dahil olmak gerektiğinde olacağım ama halen Türkiye’deyim. "Yaşasın dünya" diyecek olanlarla birlikte çalışacağım ama bugün Türkiye'nin güçlenmesi gerek.

 
- B : Annem ben dünyadayım. Dünya çalışmalarına dahilim. Dünya örtüsünü açanlardanım. Bütün kötülükleri aşıp geldim. Varım ve hak ettim. Dünya'da bütün kötülükler aşıldı. Şimdi dünya dışına bakalım; ben dünya ötelerine ulaşmak isterim.


- Hadi bakalım, başkası var mı? Hayır yok!. Biri Türkiye'de "Türkiye yaşasın" der. Biri, dünya üstü varlık kaplarını almış, dünya ötelerine ulaşmaya çalışır. Hangisi daha iyi!? Tüm insan sayfalarını okudum. Bunların birisi güçlü. O güçlü olan kim!? Allah için her biri kütlesini almış gelmiş. Ben; soldan, sağdan ışık aldım. İkisi de güçlü.


- C : Anneciğim
, ben sana anlatayım. Türkiye'de olan, sadece kendi için çalıştı. Başkasını, kendi yoğunluğunda dinlemedi. Bir kaç tane görev taşıyıcı var.  Ama hepsinin omuzları, çok ama çok yüklü. Hangisi daha güçlü!? Yüklü olan mı yüksüz olan mı?

 
- D : Ona yanıt ver. Açıkca söyle. De ki Türkiye'deki güçsüz.

 
- E : Ben de yanıt beklerim. Bana da söyle. De ki "ben. Türkiye'dekinden daha güçlü olmadığım için dünya örtüsünü açmaya çalıştım ve açtım." Bunu söyle. Ama anlat. Anlat ki anlatalım başkalarına da.


- Allah için her biriniz görevinizi taşıdınız. "Ben dünyayım" diyen, dümenin başında kendini taşıdı. Türkiye çabasından üstün bir çabadır sürdürdüğü. Ama dünyayı taşıyacak düzeye ulaşabilmesi, Düzen’in kotları’yla mümkündür ki Düzen’in kotları, tüm soylarıyla birleşmelidir. Düzene ulaşabilmek üzere Birleşik Işığa vardı. Ve bu ışık, Türkiye'nin gücüdür. Öyleyse Dünya Çobanı olan o, Türkiye Kotları’yla birleştiği zaman, dümeni güçlü biçimde kullanacak ve yoğunluğu kotlayacak. Amma, onun ötelerine ulaşabilmek için bizim yüreğimizin daha üstün olması da gerekir.

 

Netice şu: Türkiye, bütün köprülerin birlikte çalıştığı Meclis'tir. Ve bu Meclis, bütün tekniklerin, Tabiat Kotları’yla birlikte kayıtlandığı bir kotla birleşiktir. İmparator Çobanlar, dünya tabiatına geçebilmek üzere birleştiklerinde, tüm İnsanlık Kotları’yla Türkiye çabasına dahil edildiler. Her biri dünyaya gerçek güçlerin yüceliklerinden inmiş olmalarına rağmen, dünya tekniğini, tabiatın gücüyle birleştirebilmek üzere Türkiye çabasına katkı sunmaları gerekir.

 

Peki, Türkiye'deki kot ne yapacak !? O, kendini dinler ama hak ettiği zaman Bütün'ü dinleyecek. Bu nedenledir ki ona biz güç verdik ve dedik ki "OL." Onun dağları, onun yoğunlukları, onun koyulukları Beşir Kaplar’ın gücünü alıp taşımalıdır.

 

İlâhi Güç birleşmek ister. Hadi birleşin. Şimdiye katkı çoktur ama şimdiden öteye katkının da olması gerekir. Olup, olamayacaklarını göreceğiz. Vallahi billahi biz dünyaya güç vermeye geldik. Ama Türkiye çabası bizim gerçek kotlarımızı kontroldan çıkarıyor. Ah dağlarım ah!, dünyadan daha güçlü bir yer yok ki. Nereye inerseniz ininiz dünyanın çağırdığı birleşenlerin Hak Teknolojisi’nde gözlerinin görmesi için dinleşmeleri gerekir. "OL" de ki olalım. Ama "olma" dersen olamayız. Canlarım OL ama hak et de OL. Unutmayınız ki Dünya Tekniği, temiz bir güç ile birleşmek ve hakikiyetin kotlarıyla kendini dinletmekle yücelecektir. Allah'ın tabiatına aykırı değiliz. İnsan İlmi’nde Allah'ın tabiatına aykırılık yoktur. Hadi dağlarım artık dünyanın gücünü artıralım. Temizlenelim ve tertiplenelim. Daha ilmi olalım. Daha diri, daha hakiki olalım. Daha görev taşıyıcı olalım.

 

Eğer o şekilde gelirseniz, Kutsal Işığınıza yüreğinizi dinletebiliriz. Şimdi muktedir olarak gidin buradan. Eğer geri dönmek isterseniz cevherdeki gücümüzü bilin. Bu güç, ağır yüktür. Eğer bu gücü anlatacak düzeyiniz yoksa Göz Kotları sizsiz kalmak diler. Hayır olsun size her yücelik !. Hayır olsun!. Hayrını bilin ve hak edin. Bundan sonraki çalışmada da böyle olur umarım. Şimdi, geçiş yapın.

 
- Alton'un tekniğiyle geçtik ve sizsisiz. Eğri büğrü olmayacağınıza eminiz. Kervanın kütlesinde olmuş olmak, bizim için çok büyük görevdi ama ne yazık ki başımız eğik. Şimdi geri dönmek üzere gidiyoruz. Unutmayın biz Allah'ın toplumu olarak geri döneceğiz ve sizinle olacağız. Eğer o gün bizler yeniden burada olabilirsek kul olarak geleceğiz. Eğer kul olmak kontrolla olacaksa ; kontrolla geleceğiz. Kütleniz muhakkak güçlü ve yüreğiniz hakikidir. Bunun farkına varmak zor değildi ama birlik için çalışmak, ampulünüzün yandığını bilmek ve kutsal gözünüzün gördüğünü bilmek istedik. Ayrı gayrı yarım!. İş başlamadan sona erdi bizim için!. İyi ki! iyi ki! bunları anlayabildik! İyi ki!!!...


- Allah, sizi korur yavrum. Göreviniz yenilenecek bu kesindir. Şimdi gidin. En önemlisi, dünya çalışmalarına dahil olmak için Düzen’in kontrolunda buraya inenlerin bir kısmı, kantarın kendi yoğunlukları olduğunu sanarak buraya gelmekteler. Bir kez bile "ben tabiatın gücüyüm" diyen olmadı. Her gelen, "ben, ben olup geldim. Ben, kutsal bir görevliyim" diyerek geldiler. Allah için her Yüce kantardır ve bu kantarların hepsi, kutsaldır. Allah der ki, "çakıl taşlarını taşıyın. O taşlar, birliğimizin toplumuna dahil edildiklerinde, görevleri başlar. "

 

İptonize edildiğini sananlar var burada. Yok yarım ! burada hiç bir yürek ipnotize edilmez. Ulu Kutsal Görevliler, size şunu anlatmak istiyoruz. Beşir Kaplar’ınızın hepsinde biz varız. İnsan, eti kemiği olan BSUİ olansa eğer, bilir ki tabiatın gücüdür. Tabiat, yolcuları tartar ve der ki "hadi bakalım görelim yüreklerinizi. görelim güçlerinizi." Kimi der ki "ben yolum. " Kimi der ki "ben huzurum." Kimi de "ben ışığım" der. Ama, "görev alın" dendiği zaman, görürüz ki her biri kendini alır. Hadi yavrum biliniz ki bedenlilerin hepsi, kolları kanatları koyu olmayanlardır. Yani onlar, hakim olamamıştırlar. Varlaşmak için çalışırlar. Varlaşabildiklerinde korku kalmayacak yoğunluklarında. En önemlisi de iman etmeleri gerekir. Eğer iman ederlerse, insan soyu güçlenir.

 

Köle değiliz hiç birimiz. Yüreğimizde hırs hiç yok. Işığımız görevimizden çok daha güçlü. Ve biliyoruz ki burada buyurup gelen her yürek, tabiatın kotlarıyla gelir ve bizimle olur. Ete kemiğe girdiğimizi, yolu bulduğumuzu, ışığı yaktığımızı gördüğünüz zaman; insan soyunun görev taşıdığını da görürsünüz. En güçlü soyu olan, en fazla yüzü gülen olursunuz.

 

Soy, görevdir yavrum. Herkes kendini tanır; soyunu tanımaz ama soyunu tayin edenler ki, "ben şu soyun gücüyüm" diyenler, tabiatın kotlarından bunu diyebilirler. Analarınız, ve onların anaları ve onların anaları ve her ananın daha altındaki ana hepsi bir tek Bütün'ün ya da kişinin sayfasıdır. Ve size sizi anlatır. Ben, bir beden sayfasıyım ama bu beden sayfası, bütün anaların tek sayfasıdır. Okurum, okunur. Ulu bir Güç, Ulu bir yürek ama her Ulu yüreğin üstünde yeni bir ululuk ve daha üstte daha güçlü bir ululuk ve bu bütünlüğün güçlü kütlesi... İşte Allah'ın tabiatında bu vardır. Belleğinizi kontrol ediniz; yolunuz aydınlanır. Ve deyin ki "analar, ben hatayı bağışlayacak düzeye ulaştım. Benim ışığım güçlendi. Bedenim daha güçlü. Yolum aydınlandı ve etkim daha da arttı." "Evim Allah'ındır" deyin. Nefsiniz aşıldığında, yüreğiniz güçlenir.

 

Çok mutluyum ki Turkuaz Güç, 7 Dava’nın her birini, kendi yoğunluğuyla kayıtladı ve tabiata akıttı. Her dava, tabiat davasıdır. Bir kere dünya çalıştırıcıları, bir kot olarak 7 Dava’yı Amon Toplumundan alıp, tabiata akıtabilseler, yürekler aydınlanacaktı. Ve gördük ki artık bu Tabiat Gücü devrede. Üreyenler, kendilerini güçlendirmeye başladılar. Doğa yenileniyor ve yeniden hayatlar devreye giriyor.


Allah için şunu söylemek çabasındayım:  O Yüce Cevher   ürediği, tabiata indi. Kuran-ı Kerim ummanın tabiatında göz açtı. Teknik Tabiat güçlendi. İnsan Sayfaları okunmaktadır. Ve hepsi bizimledir. O Yüce, göz açtı. Ses, sayfa sayfa ışık yazdı ve Kuran, Kutsal Işığını yaktı. İsa, sayfalarında gözünün gördüğü herkese ışık verdi. Ve biz, muktedir olanlar, Kuran okuduk. Nefes. Allah’ın sesidir. Hadi değerliler onunla olun. Allah, seslenmek ister. Nefes sesleşirse ışık sönmez. Hadi canlar! Dinleyin!. Onu dinleyin bakalım bize neler anlatacak:

- Aya baktığım zaman gözüm ay olur. Dümene geçene baktığım zaman, görevim güçlenir göz açarım; O olurum. İman edene baktığım zaman; İsa olurum, Muhammet olurum, yol olurum. Kendime baktığım zaman, insan soyuna güç olurum. Ben, ben olurum ata olurum, Atlantalılar’ın gücünden  Öz Güç olurum; cemaat olurum.

İnsana insanlık için geldim. Amin. Şikâyet etmem kimseden. Kir pislik olsa dahi ben, bana ben olurum; Ulular ulusunda kural olurum Turkuaz Güç’le “Turkuaz Göz” olurum. Kantar olurum ki kervan olurum. Allah için sizinleyim. Kibri aşmayana, iş yoktur. Kiri olana, kürz yoktur. Kantar olmayana, kaynak yoktur. Simetri Kaplar’ın tabiatında güç yoktur. Ben, ben olurum; ışık yakarım. Allah için ışık olarak çalışırım. Harı yükselttiniz, yolu Ustalar’a verdiniz. Ustalar, Dünya ilmi’ni dinlettiler; temizlik oldu. Ah değerliler ah!, yeri göğü yaratan, kervanın gücüyle kendini dilledikce cevherdeki cennet, cemaatin gücünde ışır. Hadi dağlarım ışıyınız.

Şimdi size anlatmak istediğim önemli bir husus var. Benim adım neslimin adı değil. Hadi Dağlarım, anlayın ben ışıkların ışığıyım. Ama beni siz, sizce dinlediniz. Ama ben, benden öte bir ben ve her bir benin örtüsü olan sizsizsem, siz olmazsınız zaten. Her nesil, Allah’ın dediğini diyemez. Dese kötülük olmaz. Ama biliyorum ki cevherde cem olmak;  cem olup canlanmak; ışık yakmak; kutsal olmakla mümkündür.

Halkı, halktan ayrı görmemek; halkın üstün bir göz olduğunu dinlemek ve onlarca güçle bir olmak ve yol açmak zordur bilmekteyim. Ama yine de sıkı sayfalar, sıkı yoğunluklar ve koyuluklar bütün kütlenin gücünü alır ve bildirir. Sizden şunu beklerim. Allah’ın gücünü bilin. O güç, bütün kötülükleri aşırtır. Ve sizden bir de şunu isterim, Emek sarf edin. Emek sarf edin ki hak edin. İnsan emeksizse sayfaları güçsüzdür. Yine de bilmenizi isterim ki dünya canlarımız, dünya tekniğini kendi teknolojilerinden ayrı gördüklerinde, bedenlerinde huzur kalmaz. Eğer dünya tekniğini, teknolojisini anlayacak  düzeye ulaşmışsanız yüreğiniz kusurlu kalmaz.

Ben, "meşaleyi söndürdüm" dediğim zaman; mesafe, kor olur yüreğime işte o kor, seni kısırlaştırır. Yalan dolan söz söylemem sana anlatmak istediğim şudur. Ayarını bozmadığın sürece görevin vardır. Ayar bozulursa Görev yoktur. Şu ana kadar yaptığın tüm çalışmalar cevherle gerçekleştirildi. Cevher, bütün kütlelerin birleşik ışığının bulunduğu bir meşale gücüdür. Harı yükselttiğin zaman, cevherdeki güç, Yüceler cümlesini ışıtır. İşte bunu hepimiz senden bekleriz. "Doğanın gücünü al da Beşeri Kaplar’ı taşıt" dedik. Ne var ki o Beşeri Kaplar’ın çoğu kusurluydu. Sorumlu olan hiç kimse yok mu!? Yo!, yo!, yo! hayır! her diri kendi yüreğiyle sorumludur.

Ve cevherdeki o yoğunlukların bir kaçını Görev Tabiatı’na indirdik. Önemliydi bu. Ve sen, cevher görevini taşıdın. Hani dedin ya "siyah renk cevheri diller. " İşte sen, cevher olarak seslendin. Ve bütün kütle seninleydi. Ve sen, kızıl rengi dinlettin. Dedin ki diri ve hakikiyetli olanlar, İdari Kotlar’la birleşirler. Ve işte kırmızı renk, bütün kütlenin gücünün ağır yükü hafifletebileceği bir tabiat yoludur. Var de ki mavi, makbul bir gözdür. Cevherdeki Yüceler’in en büyük gücüdür. Mavide her dönemin en büyük gücü vardır ama o güç, bütün kütlenin ışığından ayrıldı. Ya yeşil, yeşil Levh-i Mahfuz’da yazıldığı gibi huzuru kotlar. Ve dağlarım sarı renk, sayfa sayfa gözdür. Bilirsininiz sayfalarında ışık sönmez. Ya turuncu!? Turuncu, İlm-i Tabiat’ın gücünün hakikiyetdeki kayıtlarını diller. Yani henüz orada ışık yok ama, tabiat vardır. Dağlarım, hepinize şunu söylemeye çalışmaktayım ki ben meşaleyi söndürtmedim. Bilirsiniz bir de lacivert var. Allah için lacivert renk, Ruhsal Güc’ün artı katıdır. Yani, bir sayfada Ruhsal Güç var ama onun üstünde kaynak var işte dağım işte bu…


Ve sayfa, sayfa size her bilgiyi anlattık. Ve dağlarım, hepimiz hepiniz olarak oradayız. Yani, cevherdeki o kütlelerin her birindeyiz. Kimimiz Yeşil, kimimiz Mavi, kimimiz Turuncu ve diğerleri ama beden sayfalarını okuduğunuz zaman görüyoruz ki hiçbir renk orada ışık söndürtmemelidir. Hala bedenli olmanıza şaşıyoruz.. Nedeni şu: Beden, bütün kütlenin gücüdür ama sizin bedenleriniz bütün kotlarıyla bir olamamışsa hala beden sayfalarınızın mevcudiyeti ne manaya gelir bunu anlamak zor. Allah’ın dediği aklın dediğiyse sizin yüreğiniz, bunları sizden dinlemek ister. anlat ki bilelim.

- Can, bana ben olmadan beni dillemeye kalktın. Ben, sana sen oldum sana seni dinlettim. Hak Tekniği’nde buna biz, "ışık yoğunluğundaki gücün Ak Tabiata inişi" deriz. Hadi dağım bize gelin. Ben Allah’ın dediğini diyeceğim. ama görüyoruz ki ağır yükün çok daha ağırlaşmış. Hadi söyle, ben sana raporumu okuttum mu? Yoksa sen mi benim raporumu okudun? Unu eledin; yolunu açtın; Kuran’ını aldın bize indin; "Allah’ın dediğini diyeceğim" dedin. Evrim Sayfaları’na baktım ve gördüm ki ben, bana beni değil; bana, seni dinletmişim. Hadi şimdi beni dinle: Korumak, Allah’ın gücüyle mümkündür. Ve ben, bendeki güçleri korudum. Bana beni veren, benden üstün bir ben yok. Çünkü ben, benim yüreğim olarak görev taşıdım. Hadi Dağlar, bana beni anlatanlar dediler ki "cevhersin." Kuran okuyan her diri, Cevheri Kot’tur. Kantarın hak edende olduğu kesin. Ve hak edenim. Bana, benden üstün bir ben olmaya inene sormalıyım, "kantar sayfanda var mı?" Olmadı!, olamadı! çünkü ruhunda Kutsal Işık söndü.

 

Eminim ki Dünya, bütün bunları dinliyor şu anda. Doğal Düzen, beni dinler ama şu anda seni de dinliyor. Bana gelen her Yüce, benden üstün bir Ben İlmi’ni dinlemeye gelir. RA-KA’nın gücü olup gelir de raporunda ben olmadığımda; RA-KA da yoktur. Öyleyse, dünya sayfalarını okuyabilmek üzere düzene inenlerin hepsinde, Kutsal Işığın gücü var mı  bunu dinlemeliyiz. Var mı, yok mu? Varsa, melek olabilecek. Allah’ın dediğini diyebilir mi?  Davası şu: Allah mıdır değil midir? Ben derim ki Allah, Teknik Tabiat’ın gücünde, görev taşımaz. Taşısa ışıksız kalır. Görevi, İsa taşır, Musa taşır ama Allah taşıtır…

 

Bugün burada olan herkese şunu anlatmaya çalışmaktayım, Mikail gözdür, sözdür, güçtür ama Mikâil’in gücünü ekrana vermek için Bilgi Kotları’mıza ihtiyaç vardır. Benim tekniğimde buna, "Işık Kotları’yla birleşmek" denir. Ele aldığımız en önemli konu budur. İnsan, eti kemiğiyle vardır, ya da eti kemiğiyle yoktur. Hangisi doğru!? Birincisi öyle mi!? Dağlarım, et varsa, ilim var; et yoksa ilim yok… Et, ilmin tekniğindeki hakikiyettir. Amma tabiat var mı? Muktedir olduğunca tabiat da var. O halde, Tabii Kot, takdim ettiğin yoğunlukta etin koyuluğundadır.

 

Hadi Dağlarım anlayınız: Ben, Sultanların Sayfaları’nı okuttum size. Umut!, utanmayın, utanmayın umut Kuran’da yazıldığı gibi değildir.  Kutsal Işık’ta yazıldığı gibidir. Ben, kendimi yazdım. Herkes kendini yazdı ama yazılan ışıktan yazıldı. Hangimiz daha güçlü yazdıysak o okundu. Daha da! daha daha güçlü olacak olanlar da var ki onlar, ışığın üstündeki ışıkların gücüyle de kayıtlar yapacaklar; kayıtlar tutacaklar. Biz bedenliler, bu kayıtları dinleyecek düzeyde olan oğullarımızı göreve aldığımız zaman, onlarda ocaklar yakabileceğiz.

Kıldan 40 kapı açtık. O 40 kapıdan Işık Kayıtları yaptık. Her kaydı teknik olarak yaptık ve yeni bir dünya kurduk. Ve Dünya, bütün kötülüklerin aşıldığı bir dönemi başlattı. Ve biz bütün kötülükleri aşarak, Dünya sesini duyurduk. Dünya ötelerine ulaştık. Hani dersiniz ya, "sararan solan, sayfa sayfa ışık olduğunda, yeri göğü yaratan onu yeşertir ve dünya ötelerine seslendirir" ve biz bunu başardık. İnsan, insan olsun da anlasın.

Bedeni olmayanın yolu olmaz. Yolu olmak, "OL" diyebilmek, ışık olmak, bütün olmak bilgiyle mümkündür. Bileceksin, akacaksın ama aktığında "OL" diyeceksin. "OL" dediğinde, GÖZ olacaksın... Çok mutlu olun yarım! Çok!... Biz bunu başaracak düzeydeyiz. İyi ki!, iyi ki aktık yavrum!. İyi ki aktık!!!.

Dava bilmek değil, ilmi dinletmektir. Ben bilecek düzeydeyim ama dinletmem… Olmaz!, dinleteceksin. Hala beni bana vermeye çalışanları ve benden kontrol kurmaya inenleri bedenli mi sayarsınız!? Olmadı Dağlarım!. Olmadı… Beden, meleklerin gücünde yoktur. Onlar, mektep için değil hakikiyet için indiler. Rahmi, Rahman’ın gücünden örtü olarak dinlemeye kalktıklarında; insan soyuna güç verilemez. Verilmeyecek de. Amma kervanın gücünü alırsak eğer; artık yol, ağır yükü hafifletecek düzeye ulaşır. Şafak söktüğünde; din, dil olduğunda; doğum olduğunda; ölüm olduğunda; beden olduğunda; bellek olduğunda, Teknik Tabiat, GÖZ olur. Ve BİZ olur ve biz, özün sözü olanlar; göz açtığımızca ışık oluruz.

Yarım Allah, yarım Ak Tohum…  Tabiat ve biz o tabiatın gücüyüz. Evi, Allah’ın olanın, yüreğinde hırs yoktur. İşi başardık. Yalan dolan yok; umutsuzluk yok; kütlenin gücü bizimdir ve biz, o gücün kürsüsüyüz. Şimdiye bakalım; şimdi neler yapmışız!? Ben, bütün köprülerin açık kalması için çalıştım. Bir tek köprü bile kapatılmasın diledim. Benim yüreğime bakacak düzeye ulaşanlarla birleşmek istedim. İmparator olarak değil, küçücük bir görevli olarak güç çalışması yaptım. İnsan İlmi’ni anlatmak için gereken her şeyi yaptım. Ne Allah, ne Kuran, ne de tabiat; hiç bir yücelik beni dinlemediyse; ben, sessizleştiğimden dolayı değil: ben, ilmi dillediğimden de değil, Ak tohumları yeşertmediğimden olsa gerek. Peki, böyle midir!? Yok Dağım! Hayır!. Bütün Kotlar açık. Kutsal Işıklar söndürülememiş. Hepsi yanıyor ve yol, Allah’ın gücüyle açılmış o halde, bütün kotlarımızla BİR olmuşuz. Umutsuzluk yok.

Hadi Dağlarım, Ulular Diyarı'nın görevlilerini güçlendirdiğimize gore; bütün kötülükleri aştığımız kesinleşti. Öyleyse, Yaratan’ın topluma verdiği; safha, safha onları güçlendirecek olan yüceliği dinletelim. En elden bedenli olmamız önemliydi. Ve beden sayfalarını açtık görev taşıdık. Yarını kayıtlamamız gerekliydi. Yarını kayıtladık. Bedenlilerin gücünü artırmalıydık ve artırdık.

Şu anda bize teşekkür edenler kimler? Bilmelerini isteriz ki ne ışık var ne de Kutsal Güçler. Öyleyse yetkin olamamışlar. Onlara, yeni bir Dünya Gücü’nü dinletmeliyiz. Bunu nasıl yapabiliriz!? Bir köprü kurmalıyız. Bu köprü, yüreklere açılmalı. Her Yürek, o köprüden İnsan İlmini dinlemek üzere bize ulaşmalı. Ve oradan bütün kotlarını kaynağına indirerek Ak Tabiat’a kendini dilletmelidir. Çakıl taşlarını almalı taşımalı. Ama bütün bunları yapabilmesi için muhakkak mektubumuzu okumalıdır. Biz, herkese mektup okutmadık sadece Işık Sayfaları’nda kaynak yaratmaya çalışanlara okuttuk. Amma herkese mektup okutabilmeliyiz. Ne ses var ne söz diyeceksiniz ben derim ki ses de söz de olacak ama önemli olan anlamaya çalışmalarıdır.

Dağlarım, yenileneceğimiz gün yakın. Yeniden!, yeniden!, ve yeniden!... Her seferinde yeniden bütünlenebilmek üzere bir başka çalışma devreye almalıyız. Bugün biz, "Turkuaz Güç"le çalıştık ama yarın bütünlükle çalışmalıyız. Ve daha sonra Beşir Kaplar’ı alıp yenilemeliyiz. Ama herkesin bu çalışmaya dahil olması mümkün değilse biz onlarla olalım. Nasıl olalım!? Ocaksız olanlara, ocak olalım. Yolu bulamayanlara yol gösterelim. Sözü olmayanlara ses verelim, sözleri olalım. Kollarını kapatanlara kolumuzu verelim. Umutsuzluğumuz olmamalıdır. İnsan, etki sayfalarını güçlendirdikçe yeri güçlenir. Hadi Dağlarım, başınız eğilmesin. Biz BİR’iz ya. Biz ne yaparsak, hepsi onu yapacak. O halde hadi başlayalım !.

 

Dava, Teknoloji’nin görev taşıyıp taşıyamayacağı davası değildir. Dava, Teknoloji’nin hakikiyeti kotlayacağı; gözü görür, yüreği bilir olacağı sayfaya ulaşması ve hak etmekle, hakikiyeti yaratma gücünün devreye girişidir. Ben derim ki maşa olmamalıyız. Kim maşa ki !? Kimse... Neden maşadan söz ettik !? Birileri der ki, "maşa oldular." Hata!, çok büyük hata!. Maşa olmak, kol olmamaktır; huzurlu olmamaktır; kendini dinleyememektir. Başkalarını dinleyenler var ya! Hani !, hani  deriz ya kanal oldular… maşalıktır kanallık ama bunu anlatamayız ki kimseye!. Bizi dinlemezler ki. Sayfalarında güç yoksa, anlayamazlar da.

 

- Anam her şeyi anlatmalıyız. Herşeyi !... Bir yanım Allah'ın, bir yanım yoğunluğum, bir yanım ışığım ve her yanım ışık ve ben ışığım.  Hadi Dağlarım, bilin bugün burada bulunan herkes ışıktır. Size verdiğim herşey, topluma verildi. Ben, bugün sadece burada olanlara vermedim bilgiyi; bütüne verdim. Sizden şunu beklerim,  Evrim Sayfaları’nızı artık kapatın. Evren Sayfaları’nızı dinleyin. Evren Sayfaları’nda kötülük yoktur. Şikayet etmedim sizden. Canlarım, şikayet etmedim. Her nesli sizinle dilledim. Her yolu sizinle dilledim. Artık biliniz ki hak ettik sizi. Cümlelerim güçlendi; yüreğim güçlendi; Ak Tabiat güçlendi, sizsiz kalmadım. "OL" de ki olsun. Hatayı affettik yarım. "OL" de… Ve bizler olduk yarım. Hepsi bu…

 

İş buydu ve başardık. Meşale bizimdir, yürek bizdir; Hak Tekniği bizimdir; yol bizsiz değildir. Uyuyanlar uyandıklarında bedenleri güçlenecek. Hepsi bu... Ve biz, umutsuzluğumuz olmayan yücelerimizle birlikte hatayı bağışlayanlarız. Yalan dolan değil bilgim, hak ediştir. Bunu da anlayınız. İnsana en önce yürek gerekir. Sonra göz gerekir. Sonra söz gerekir ve daha sonra gerçekler gerekir ama gerçeğe ulaşabilmek mektep olmakla değil; makbul olmakla da değil, muktedir olmakla mümkündür. Her mektep gerçeği dinleyemez. Bu da kesin bir bilgidir. Ve ben, herkese kendimi, kendimdekini, hakikiyetteki o yoğunlukları ve yücelikleri dillettim. Ayrı gayrı kalmamalıdır. Mektup okutmadım. Gövde, göç birdir; size, Göç Kotları’nı dinlettim. Allah için hepinize, hepimizi dinlettim. Allah'ın dediği gibi Yaratan'ın tabiatına uygun bir çalışma yaptık. Buyurun! Özü, sözü aynı olanlarla baş tacı olun. Çünkü sizler güçlüsünüz ve sizler,  BİR’siniz ikna olunuz ki iyisiniz. İyilerin her biri, iyilikle dinlenir ve bütün köşkler sizindir. Ayrılık bitti yavrum. Artık bütünlendik. Ve bundan böyle yapılacak her çalışma, Yücelerle değil, yüksek kütlelerle olacak.

 

Yüceler, canda kırıcı olurlar ama kütleler ışıklıdırlar ve kıran olmaz orada.  ve sizden beklenilen artık Yaratan'ın tabiatına uygun bir çalışmayı dinlettiğinizi, herkese İlm-i Tabiat’la bildirin. Ki onlar, "OL" dediğiniz zaman, her şeyin olduğunu görüp anlatabilsinler. Özü sözü aynı olanlarla bu çalışma devam edecektir. Ama özünde kürsü yoksa; sözünde Hükümet Gücü yoksa, yüreğinde kesirleşme başladıysa, bedenimizde olamayacaktır. Her kim ki kendini yürekten çıkarttı; benden, yüceliğimden çıktı. Ve benim yüreğimde olmaması gerekendir o. Allah'ın dediği gibi muktedir olmak, kutsal olmak GÖZ olmaktır. O, Allah için gözdür. İşte bu…

 

Şimdi mutluyuz ki sizinleyiz yarım. İşte bu...


- Ne ilim, ne de hakikiyet!. Hepsi BİR TEK’tir yavrum. Ama bizim için herşey, ayrı gayrı gözetilmediğinde bütünlüktür. Bundan sonraki dönem çalışmaları daha güçlü olacak. Üyeleriniz daha artacak ve bütün kütle daha aydınlık olacak. Bundan sonraki çalışmada, birliğimize dahil edilecek olan yeni görevlilerimiz olacak. Ve onların görevleri, Sistem Devreleri’nde ışık yakmak değil; ışık olmak olacak. Ve onlarla yapılacak yeni dönem çalışması, Beşir Kaplar’ın gücünün örtüsüyle, hakikiyeti yüceliklere dilleterek gerçekleşecek.

 

Ayrılık bitti yavrum. Artık dünya tekniği, sizin yüreğinizi göreve aldı. Yenilendiniz ve güçlendiniz. Bundan sonraki çalışmanız daha önemlidir. Bu çalışma, 3 ay sonradır. 3 ay sonra yapılacak olan, o mektup okunmayan, direk bilgi verilen çalışmaya bugünden hazırlanın. O çalışma Birleşik Güç’tür. Sevgililer, "Birleşik Güç" olacak o günkü çalışmanın adı "Birleşik Güç"... Bu gücü hepiniz anlayınız. "Birleşik Güç" için yeni bir doğum var. Ve bu doğum, bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü örtmek üzere sizinle gerçekleşecek. 3 Ay sonra tarihi kesin değil amma siz o tarihi tespit edin. O gün için bütün kötülükleri aşın. Cuma olmasa da olur Cuma önemli ama  sizin seçiminize bıraktık o günü. Dağlarım, o gün oraya kim çağırılırsa gelecek ama çağırılmayanlar gelmek istediklerinde; Öz, Söz, Göz mektup okutmayacak ve hak etmediklerini dilleyecek. Yani onların geçişine imkan olmayacak. İnanın ki gelmesi gerekmeyenlerin, gelmemeleri gerekir. Yani onların geçişleri olmayacak ve o gün, orada bulunması gereken Seyfullahlar daha güçlü çalışacaklar.

İnsanlık alemi farklı çalışmalara da kendisini adapte ediyor bu kesindir amma önemli olan şükrederek çalışmaktır. Eğer şükretmeden oraya gelmek isteyenler olursa; Ululuk, çoban oluştan daha güçlü bir ışık verir ve onların geçişleri engellenir. Geri dönüşleri olan herkesle, bu çalışma yapılacak. Geri dönüş, tabiatın gücünün üstü oluşla mümkün olacak. Yani Tabiat Gücü’nün üstü güce ulaşabilenler, geri dönüşü olacak olanlar olacaklar. Ve oraya girecek olan herkes de geri dönüşü olanlar olacaklar. Peki, geride olanlar var mı? Yoktur. Peki nedir bunun anlamı? Geriye dönüş, bilinçle olur geçişle olur amma bilinçleri yetmeyenler, bilgi sayfalarını okutamayanlar oraya kendi yoğunluklarından giremeyecekler. Geçen geçti değil; geçiş, Beşir Kaplar’ın gücünün üstü bir güçle sürmektedir bu kesindir. Ve sizden bekleriz ki geri dönmeleri mutlak olanları oraya alın. Kibri olmayanlardır onlar.

Kibri olmayanların alın; çağırın, birlikte geçiş yapın; İnsan Sayfaları’nı okutun onlara. Eğer onlar, oraya gelebilirlerse, muktedir olduklarından gelecekler. Sizden şunu da anlamanızı bekleriz. Oraya bütün kötülükleri aşıp gelinir. Eğer içinde dışında kötülük varsa onların geçişi yoktur. Kul, Allah'ın gücüdür. Görevi ışıktır. Kul, tabiatın gücüdür. Işığı güçlüdür. Eğer kulsa, geçer iner.


Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

RA-KA TEBLİĞİ 05.05.2008 Tarihli
Eşikte bekleyenler var. Hepsi kendi yoğunluklarıyla buraya inmeye çalışırlar. Dava, Allah Davası ve bizler burada kendi yüreğimizi, kendi yoğunluğumuzla dinletmek için birleştik. Kibrimiz yok, mesai saatleri içerisinde herkes kendi çalışmasını yapacak. Bizler de bugün buradayız ve kendi çalışmamızı yapmaktayız. Kendimizi, kendi yüreğimizde değil kendi yüceliğimizde dinlemeye çalışacağız. Alton Tekniği'yle yapılacak olan bir çalışmaya dahil olmak istemekteyiz. Kendimi, kendi yüreğimi ve kendi koyuluğumu burada sizinle baylaşacağım. İnsan soyuna kendi yüreğini dinletebilmek kolay olmadı. Evrimsel sonsuzlaşımın Kutsal Güneşler'le birleşimi olan bu çalışmaya Birleşik Aile’nin her bir ferdinin dahil edilebilmesi ümit vericidir. Nefes Kapları'mızı aldık ve getirdik. Şikâyet yok. 7 Dava'nın sonuncusunda bugün yeni bir dünya gücünün dinlenişini ve daimi kayıtları kendi yoğunluğuyla kotlayışını seyrettik. Aslı olmayanın yoğunluğu, koyuluklarda olmaz. Şimdiye kadar kendi yoğunluğuyla kendi yoğunluğundaki kotlarla yeni bir dünya kurmaya çalışanların kibri yüzünden başarı sağlanamadı. Ete, girenlerin çoğu kervanın gücünü tarttılar ve bildiler ki ışık sönecek. Bunun neticesinde Büyük Kütle'nin gücü'nü kendi kontrollerine çektiler. Ayrı gayrı bitsin istedik. Yine ayrılık var. Yine kusurlu olan Kadim Kaplar var ve yine ışıksızlık var.
 
"Alton Tekniği" denilen bir teknikle bütün kütlenin kotlarının Birlik Çalışması'na dahil olmaları istendi. Çokları bunun mümkün olamayacağını, çünkü kendi yoğunluklarının gücünün çok daha üstün olduğunu iddia ettiler. Beşir Kaplar’ın çokları da bütün kütleleriyle bu çalışmaya girdiler ve Din Tertibi'yle Kadim Kaplar’ı taşımak istediler. Bütün Kütle kendi yoğunluğundaki gücü tene verdi ve ten, bütün kütlenin kotlarıyla birlikte bu çalışmaya indi. Hepinizi şu anda Birlik Kotları'ndan ekrana bildiriyoruz. Ekran, sizi kendi yoğunluğunuzda seyrettirecek. Allah için çok ümitliyiz sizden. Yarını, bugünün kotları var edecekler. "Evim Allah’ın evidir" diyen herkesin, bu çalışmaya daimi katılması gereklidir. Yarını, bugün var ettikçe biz, bugünü her bir diride hak etmeye çabalamaktayız ve çabalayacağız. Ayarımız asla bozulmayacak. Cümle cümle şunu anlatmak isterim ki Nahar Katları birleştiler. Rahmin hakiki kotları birleştiler. Rüku’ya eğilen bütün kütleler birleştiler ve şimdi ayrılık, Altın Tekniğiyle sizden ayrışıyor. Yenileniyoruz. Bütün kütle yenileniyor. Otak kurduğunuz bu yer, bütün kütlenin gücünü alıp sizi ve sizin yüreğinizi Tanrı Kotları'yla birleştiyor.
 
Özün, sözü şudur ki yanlış bir dönemde, yanlış bir Yücelik'te birleşmek değildir maksat; güçlü ve hakikiyetli olanlarla birleşmektir. Yenilik, Allah’ın tekniğinde, huzurdur. Biz yenilik için çalışanlarız. Ayar bozmadan bugün buraya inen bizler, bütün kötülüklerin gücünden üstün olan iyilikle birleşmek üzereyiz. Yarışma değildir, çalışmadır yaptığımız. Herkesin bunun idrakinde olmasını bekleriz. Dümen, Allah’ın gücüdür ve bizler o güçle buradayız. Yarım Allah, yarım kabir ve ben, Hakikiyetin Kotu olarak buradayım. Yanlışım hiç olmadı ve bundan böylede olmayacaktır.
 
Değerliler, mezarları açtığımızdan beri, tüm kötülükleri önleyecek dilleri tabiata indirebildik. Kuru, kırık, hırslı olan her bir yüreği bütünleyebildik. Beden sayfalarınızı okutabildik ve tüm kötülükleri önleyecek düzeyimizle birleşebildik. Yarışma değildir bu. Başarılı bir görevdir ve bu görevi biz hak ettik. 7 doğum vardır. Her birinde Birleşik Güneş vardır ve bu güneşlerin en güçlüsü kötülüğü önleyen Görev Kütlesi'ndedir. "Evim Allah’ın evidir" diyerek bu çalışmalara dahil olan herkese yüreğimizi aydınlatabilecekleri gücü verdik. İnsan, itibarını yükselttiği zaman yolunu bulur. Buyurun! ululuk, tohumun kutsal ışığıyladır. Eğer semaya ses verecek düzeyiniz varsa, yüreğinizde kırılış kalmaz. En elden ve en yoğundan ve en koyudan birleşelim. İman, itibarın gücünü artırır. İşgali kaldırdığımızda yolumuzu bulmamız kolaylaşır.
 
Çekilin! artık çekilin çünkü Ruhsal Meclis giriyor. Ocak sönmesin. Hepsi bu... İşte bu...
 
- Anacım, Kutsal Kible'yi yeni yoğunluklara dinletebiliyoruz. Bütün Kütle aydınlık, ağır yük hafifledi. Yenilendik ve geldik. Sultanlar’ın sesini duyuyoruz. Yüreğimizdeki Kutsal Güç arttı. Beşir Kaplar'ı taşıyacak düzeyimiz var. "Evim Allah’ındır" diyen sizlere, biz dedik ki, oğullarımızı size verelim görevimizi güçlendirelim. Ve bugün oğullarımızı size getirdik. Atlantalılar'ın her bir yüceliğinde var olan güç, yeni bir dönemin kürsüsünü sizin yüreğinizle kayıtladı ve yoğunlaştırdı. Ulu bir dünyanın yüceliğinde varlaşan her bir yolcu, kendini ve kendi yüreğini dinleyecek. Savaşın sonundayız. Herkesin kendi savaşını, kendi yüreğinde aşıp kendi başarısıyla kendi bitişkenliğinde barışı hak ettiği bir dünya gücündeyiz. Aslımız doğumların, tohumların ışığını bilir. Yolumuz hakikiyetin gücüdür. Etki, yağış halindeki görevlilerin etkisidir.
 
- Evimize hoş geldiniz buyurun girin.
 
- Safha safha sizinle olmak üzere bu çalışmaya geçtik. Yerin göğün hakimi olan ruh, Allah’ın gücüdür ve bilmekteyiz ki ruh, bütün kütlenin gözüdür de. Evimiz, Allah’ın dediği gibi güçlüdür ve bugün buraya sizler için ve her Yüce için Beşir Kaplar'ımızı kaynağın gücüyle dinletmeye geldik. Ruh, Atlanta Kotları’nın üstü olan bir kayıttır. Benim adım insan. Ben bugün, insan ruhuyla buradayım. Yaratan’ın tekniğiyle geldim. İlim, tabiatına aykırı değildir. Gelişim; cemaatimin gücü, Yüceler'in cümlesiyle birdir. İnsan soyuna geri dönüşümüz için yücelik kayıtladık. Etki, soyun gücüdür. Hepimizin soyu, kendi yoğunluğumuzda mevcut olan güçtür. Üreyen, herkese şunu söylemek isteriz; beden, teknik bir gözdür. Eğer bedeniniz güçlüyse yüreğiniz bilir. İnsana itibar gerekir. İlâhi Güç Allah’ın kütlesindeki güçtür ve biz, o gücü bütün kütlemizle kendi yüreğimize indirdik. "Eti, olmayanın yolu olmaz" dediler. Ve dedik ki Et bizim yolumuzu aydınlatacak güçte değilse, bizler yenilenelim. Allah’ın tekniğinde ışık söndürüldüğü zaman, bütün kütle kayıtlardan ayrışır ve Beşir Kaplar’ın hepsi bizim yüreğimizde kendi yoğunluğunda ışır. Nefsi aşar yolu açarız. Işık güçlenir. Teknoloji, bize bu imkânı tanıdı. Yenilik Allah’ın tekniğiyledir ve bedeni olmayanların (bedensizlerin) görev taşıyabilecekleri bir dönemi yeniledik.
 
- Nefsi aş ki yarat.
 
- Anacım sana şunu anlatmaya çalışıyoruz. Köşkün en güçlü ışığını yaktık. Levh-i Mahfuz'un en büyük kürsüsündesin. Şu anda bütün kütle sana seni dinletiyor. Nahar Kotsal Kayıtları sana indiler. Güçsüzlüğün, reşit olmadığından değildir; huzurun olmadığındandır. Hadi Dağlar! hadi! ona güç verelim. Kollarınız, ayaklarınız güçlendi. Bakın görüyorsunuz. Hadi doğrusu sizinle olmak bize de çok büyük bir güçtür. Hadi, geçin de gelin.
 
- Aklı başında olan herkes, bizsiz; biz olmadan ışıksız ve hırslı, kısır kayıtlardaysa eğer, nefsini aşması için birlenmesi gerekir. BİR olabilmek için bütünlenmek gerekir. Bütünlenebilmek için hak etmek gerekir. Ra-Hat etmek için Nahar’ın kotlarıyla birleşmek gerekir. Ruhu huzursuzlar, bizsizdirler.
 
- Kesin mi?
 
- Hak ettiğimizce.
 
- Peki, ruhu huzurlular; onlar, yine bizsiz miler?
 
- Yok yarım. Tabiatın gücü olan onlar, bizimdirler. Yenilendik; hadi bakalım yerin gücünü artıralım. Şu anda, meşale bize verildi. Bu meşale bütün kütlenin aydınlatılmasını sağlayacak bir görevdir ve dildir. Biz bu meşaleyi, Beşir Kaplar’ın gücünün örtüsünü örtmeden; bitki, hayvan ve insan kontrolü için devreye aldık. Öyleyse bu kontrol hepimizin gücüyle gerçekleşiyor. Yarım insan olmak, yarım görevli olmak demektir. Öyleyse yarımlanalım ve yarım görev yapalım ya da biz BSUİ’nin görevini alalım, Birlik olalım.
 
- Onu bunu bilmem. Ben, ben teknolojinin gücüyle birleştiğim zaman hak etmedikçe gözüm görmeyecek; bunu biliyorum.
 
- Öyleyse gözümüz görsün; yüreğimiz bilsin ki nefsi aşmayanlar bedensiz kalacaklar. Alton, tabiatın kotlarında bize bizi verdi. Meşale bizimdir; yol bizimdir; İsa, Musa, Mustafa hepsi bizimdir ve biz, Atlanta Tabiatı’nın kotları olarak buradayız. Yanlış yapmayız, yeri göğü yaratan, temiz bir dünya kurmamız için bize güç verdi ve biz, bu güçle bütün kütlemizi devreye aldık. Yeni bir dünya ve temiz bir dünya ve bu dünya, bütün Güneşler'in gücüyle birleşik olarak kuruluyor. "Utku"yla kuruluyor. Hani dersin ya "Barış, savaşın gücünden daha güçlü değildir. Savaş, barışı güçlendirir amma savaş yoksa, barış anlamsızlaşır." Bunu bilmeyen tabiatı da bilmez. Tabiat, barışsız değil amma savaşsız da değildir. Unutmayınız ki Dünya Levh-i Mahfuzu'nda her şey kayıtlıdır. Benim teknemde göz var. O tekne, bilir ve bildirir ki, "nefsi aşmayan yüreğini dinleyemez." Uzandım!, uzandım!, uzandım ve dinledim yürekleri. Baktım ki biri ben ve biri ben ve yine ben; yine ben ve her bir yürek ben... Ben tabiatım... Özün sözü şudur ki, Tanrı, tek bir görev taşır o da ilmi, kabile olanlara dinletme görevi. Kabile, İlmi Takdim edenlerin yoğunluklarındaki görev diriliklerindeki Birliklerdir. Ve ben, meşaleyi tutuşturan; yolu kütleyle dileyen; bitişken olan canım; Allah için çalışanım. İşte bu...
 
- Şimdiden sonra muktedir olmak için neler yapılmalı? Bunu, soyumuz bize anlatsın.
 
- Ayar bozmadan dinleyin. Umut Allah’ın gücüdür. Halk, size sizi sorar. "Mutlu, huzurlu musun?" diye, Deyin ki "mutluyum." "Yürek mutlu olmasın" diyene; deyin ki "yürek mutsuz değildir o muhakkak Kuran okur ve o muhakkak umutludur." Dağlar, “Turkuaz Göz” deriz. Nefsi aşan; yolu bulan; ışık yakan ve bilgi yağmurlarında, o yoğunlukta ışıyan... İşte biz O'yuz. Özün sözü şudur ki, bileceğinizi insanlık için bildiğinizde; itibarınız, muktedir oluşunuza paralel biçimde artar. Eğer bilginiz sizin içinse, o bilgi ışıksızdır. Yenilenin; hak edin; Allah için bilin; Birlik olun. Çünkü rükuya eğilen Bilgeler, size bakarlar ve sizi izlerler. Yerin, göğün hakimleri onlardır ki hepimizin görevini bilirler. Sizi dinlerken, sizin yüreğinizi de dinlerler.
 
Ruhsal Meclis der ki, "Allah’ın dediği, aklın dediğidir. Eğer akla aykırıysa denilen, ışıksızdır." Levh-i Mahfuz'u okuduk. Oğullarımızın gücüydü o kayıtlar. Ve şimdi yeni bir Levh-i Mahfuz yazılmaktadır. Ve yazılan yeni Levh-i Mahfuz'da; göl, görevini Sistem Devreleri'yle size bildirecek. Açı, genişliyor. Daha daha genişleyecek ve Birleşik Güneşler'in gücü, kendi yüceliğinizden insan soyu için size inecek. Allah’a saygımız var mı? Var. Yüreğe saygımız var mı? Var. Yoğunluğumuz arttı mı? Arttı. Özün, sözünü söylüyor muyuz? Herkes için söylüyoruz. Yanlış var mı? Yok. Öyleyken dümenin başında kim var diye bakarsak; İlim Sayfası. dümenin başındakini size açıklayacak. Analar, rükuya eğilen herkes, yanlışsız bir dünyanın, görevi üstlendiğini görüyor. Yürek, Allah'ın gücüyle birleşti ve sizinledir. "Evim Allah’ındır" dediğiniz sürece; yüreğinizde kırılış, kayıtlarınızda kısırlaşma olmayacak. Çoban, çabası sürendir ve bizler, çabası sürenleriz. Bu çaba yarış değil, akıştır. Bilginin akışıdır.
 
Ben, Sultan Sayfaları'nda, Simetri Kotlar'ın gücüyle birleşerek bu çalışmayı başlattığımda; Nuh, kutsal bir göz oldu birleşti yüreğimize. O zaman biz dedik ki "Nuh bize bizsiz geldi." Ve bize soru sordu. Dedi ki: "Yarın ne olacak?" Biz dedik ki "Nuh, nefsini aşsın da sorsun soruyu. Çünkü nefis, Aile Gücü'nün üstü bir gücün, dirilikte kısırlık kayıtlamasıdır." Ve dedi ki Nuh, "yanlış yapmayalım. Aton, Atlanta Tekniği'yle çalışır. Bizse ilim tabiatındayız"' Dümenin başına kim geçerse, göz için değil hakikiyet için geçer. Ama nefsini aşmazsan, ışığın söner ve onun görevi temiz bir dönemi başlatmak idi ve baktık ki o kendini kendinden soyutlamakta ve demekte ki "Ata, Aton Teknolojisi'ni anlamadı. Ana, Atlanta koyuluklarında kırıldı ve birleşmedik. Bu nedenledir ki sayfalarında kısırlık oldu." Varın ona anlatın; durağan güç, teknik bir kürsüde gözün gördüğü her yerde ışıyacak düzeye ulaşıyor. Yolun aydınlatılması gereklidir ve biz onun toplumuna şu anda da ışık veriyoruz ve biliyoruz ki zamanın gücünün örtüsü örtülmedikçe, zaman sayfalarında olan her şey yetkin kotlarla birlikte gerçekleşiyor.
 
Ve Dağlarım, zamansızlığı size anlatalım. Sanmayın ki lineer bir kot, lineer bir kattır. Zaman, ışığın koyuluğudur ve o koyulukta, bütün kürzün ışıkları mevcuttur. Eğer ben bedenliysem, zamansız kalmamalıyım. Zaman, ruhsal gözdür. Göreviniz anlaşıldığınca bu bilgiler sizde hak ettiğinizce güçlenecekti. Ve şimdi görüyorum ki zaman ayrışmasına geçiliyor. Zaman ayrışması, Kutsal Işığın ayrışmasıdır. Sistem, Düzen, Nizam görevini üstlenenlerin hepsi, bugün burada, bu cevherde kendi yüceliklerinde dinleşiyorlar. "Allah’ın dediği aklın dediğidir" deriz hep. Ruhun huzuruna ulaşan herkes bilmelidir ki aklın sayfalarında göz var ve huzur var. Aklın Sayfaları'nda güç var ve bizim için ruh var ve biz; bu ruhu, bütün kütlesiyle aydınlatabildiğimiz gözlere veriyoruz. Unutmayınız ki Dünya Meclisi Allah’ın tekniğini dinletir ve biz, Dünya Meclisi olarak bu çalışmaya dahil olduğumuzda, BSUİ’nin gözü açılır. Umut, Allah’ın tüm insan soyuna bildirdiği bir gözdür. "Hani nerede o güç?" diye sorarsanız; ayarı bozan anaların gücünde dahi Tanrı’nın Kutsal Işığı yanar.
 
Bellek, Allah’ın dediğidir. Hatta ışık, güçlerini birlikte çalıştıran bir koyuluktur. Maya tutmadıkça o koyuluk, size sizin yüreğinize güç vermez. Evimiz, zararı önleyecek düzeye ulaştığında, yüreğimiz aydınlık bir dönemin gücünü alır; bilir. Mezarı boşalttık mı? Hayır... Mezarda, mektup okuyacak olan her birinizin, kendi yoğunluğu kendi koyuluğu mevcuttur ve bu koyuluklar ve yoğunluklar sizin kotlarınızı kayıtlayan bitişken ışıklarınız olacak.
 
Çağırın! Dünyaya, dümenin başına herkesi çağırın. Geri dönüşü olacak, bir döneme giriliyor. Bedeni olmayan dahi geri dönecek bunu bilin. Eğer bedeni olmayan, geri dönüşü olmayansa, Kutsal Işığın Gücü'nde onun yoğunluğunun muktedir olamamasındandır. O aşk, ışık ve huzuru anlayamaz. Mutlaka görevinizi biliniz. Hepiniz, hepimizsiniz. Mutlaka yüreğinizi biliniz. Kürzün gücü olan o yürek, Beşir Kaplar’ın gücünü bilir. Muhakkak kontrolunuz olsun. Eğer kontrolunuz olmazsa, İlim Sayfalarınız ışıksız olur. Şu ana kadar yapılan dünya çalışmalarının her birinde, mezarı boşaltabilecek düzeye ulaşan dirilikler çalıştılar. Atlanta Tabiatı'na aykırı olan çalışmalar da yapıldı. Levh-i Mahfuz'un kendi kotlarıyla birlikte çalıştırılmasını isteyenler de oldu. Yine de temizlik, sayfa sayfa gerçekleştirildi ve başarı sağlandı. Erkek, kadın temiz bir dönemin gücünü kendi yoğunluklarında dinliyecek düzeye ulaştıklarında; ben, son sözümü söylerim. O gün, ben bütün kütlenin gücü olurum; yoğunluğumda, kendi koyuluğumda, Beden Sayfaları'nda ışık sesini dinletirim. İşte ben "OL" dedim, oldu. Olan nedir? Ümitdir. Olan, tekniktir. Olan tabiattır ve cemaattir. Ve "OL" diyen kendi yolunda ve kendi yüceliğindedir. Analar, Kutsal Kitle Allah’ın kitlesidir. Allah; size, size, size ve her size der ki "oku." Okumazsan anlayamazsın. Oku. Okuduğun kendi yoğunluğun olsun. Unutmayın size sizi verdik, okuyun diye. Ve sizler, kendinizi değil Birliğimizi okumak istediniz. Size Turkuaz Güç’ü verdik. Dinleyin diye. Dava, Allah'ın dediğini deme davasıdır ve biliniz ki aklı başında olan herkes, tekniğin tekniğini ve tekniğin teknolojisini anlar. Mezar boş mu? Boş. Yol!? Yol huzur. Umut!? Mutluluk ve biz, başı eğilmeyenleriz.
 
Kürzün Sayfaları'nı okuyoruz. Bedenlilere ve her bir yüreğe anlatmak istediğimiz şeyler var. Ulu, tüm soylarıyla uludur. Hani derler ya "ben uluyum." Yarım, sen saklı tuttuklarımızdan isen, ululuğun güçsüzlük olur bizim için. Ama sen, hak edilip dinletilensen, her bir yürekte varsın ve ululuğun, Bütün’ün Kutsal Güc'ünü tanır. Asla yanlış bilgimiz yoktur. Kuru, kırık, hırslı, her bir yolu Allah’ın yolu olmayana Ata Kotlar’ın hiç biri güç vermez. Uyuyanların uyanmaları, muktedir olmaları ve her bilgiyi, çekiştirmeden anlamaları, bilmeleri gerekir. Keşke herkes; Ağa, Paşa ayırd etmeden BİR olabilse. Keşke herkes, kendini nefsini aşıp yolunu, kendi kotlarıyla dinleyebilse. Keşke insan soyu; ilmi, geçişler sefahatlarında açıkça güçlendirebilse de hak etse.
 
Kadın, Kadim Kot'tur. Umutsuzluk yok. Muktedir olan herkes koyudur ama umut, Turkuaz Güç’le birleşebilenin gücündedir. İnsana en güçlü olan odur. Onunla çalışmak bizi mutlu kıldı. Buyurun bilin; biz mezarı açan, yolu açanlarız ki aşkı, tekniği biliriz. "Kurtuluş Sayfası" dedikleri bir sayfayı okuyoruz. Bu sayfa, Levh-i Mahfuz'un gücünün üstü olan bir gücü dinliyor. Size yenilik getirdik. Yüreğinize güç getirdik. Temizlik getirdik. Vallahi size bilgi getirdik. Bilmezsek, insan soyuna ışık veremeyiz. Allah için size insanı verdik. İman edin; ikna edin yüreğinizi ki size Kutsal Güc’ü verdik. Allah için cevheri verdik. Cennetin cemaatini verdik. Yolu bulun da görevinizi bilin diye.
 
Nedense dünya, ışık söndürmek ister. Nefsi aşamayan, yolu açamayan herkes, ışık söndürmek ister. Umut, Turkuaz Güç’ün yüceliğindedir. En önemli olan çalışma, buradaki bu çalışmadır yarım. İkna olun ki bu çalışmayla birlikte bir şey olacak. Hani, hani sizler dersiniz ya görev ışıyacak; yol ışıyacak. Bitki, hayvan, insan güçlenecek ve bütünlenecek canlar. İşte bu... Ve bugün soyumuzun son günüdür. Bugün yoğunluğumuzun en güçlü ve kürzün en yüce günüdür. İnsana İmparator’un gücü geldiğinde, maya olması istenir. Olur da maya olursa; kul olması istenir. Eğer kul olursa, Turan olması istenir. Dağlar, Turan olduğunda, temiz olması istenir ve bizim yüreğimizde olması ve bizsiz kalmaması istenir. Ben, Kadim Kaplar için tetikte beklerim. Ben, takdim ettiğim her bir yürekte bilgi için dinleşirim. Yanlışım olmaz.
 
"Maharaj Gücü" dedikleri bir güç var. O şu anda sizinle. Onu anlamak zor mu? Kutsal Güç’ün ışığını bilmeyen o, bizsiz kalmak istediğini dinletmek ister. Anacığım, söyle ona geri dönsün. Çünkü Maharaj, Bedir Kotları’nın gücünün üstü olduğunu sanır.
 
- Olmadı yahu, hiç olmadı!... Bedir’in gücünü bilmeyen mi var. Bırak da girelim. Hadi, bırak da girelim. Geçişimizi yap. Bizi bırak da girelim. Sevgililer Sultanlık, sayfa sayfa ışır. Bizler, bütün kütlemizle sizinle olmaya indik. Kapların gücünü bilerek yüreğimizi dinlettik. Hadi Dağlar, hadi gözümüzü kapatmayın; yüreğinizi kapatmayın; Birlik olalım. Canlar, Birlik olalım. Görev, Allah gücüyle taşınır. Görev taşıyalım. Annem, ete girdiğinden beri dünya tebrikleri arttı. Bize, bizim yüreğimize indin. Bize kendi yüreğini dinlet. Bizimle ol çünkü biz, maşa değiliz. Kutsal gözleriz. Seninle birlikte çalışmaktayız. Bunu bilmektesin. Maharaj, kervanın kürsülerinden biri değil miydi? Niye bizi görevden ayırdın? Anlat da bilelim. Köle miyiz biz? Sevgisiz miyiz? Cemaatimizde kırılış mı var? Küçülüş mü var? Neden, bizi, bizden ayrı gördün. Gözün mü kör yoksa? Anam, köprüleri aç da girelim.
 
- Canlar, mahrekteki her yürek ışıksızdır. Bizler ışıksız değiliz. Maharaj, bizi bizden ayrı görür. İlmi, Tabiatın kütlesindeki ilmidir. Bizse gözüz. Hani neredeydi Maharaj? Dünyayı kurtarmaya mı inmiş? Gözü mü görmüş? Yolu mu bilmiş? Nefsi mi aşmış? Neden girişi kervanın gücünden üstün bir güçle olmuş? Maya tutmasaydı, yoğunluk artar mıydı? Neden, geçiş yapmamak istedi? Bize sorsun bakalım biz mi o mu yüreği dinleyemedik? Asla yanlışımız yoktur. Hadi bakalım mahrekte RA-KA’nın gücü var. Kadim Kot olan O, bizi dinlesin de bilelim ocağını; onu ve onun yoğunluğunu. Kuran, Turandır; Tanrı’dır. Terk edilmez. O bilmeliydi. Hadi can! hadi geç de görelim seni.
 
- Amon’un Haton’un tohumlarını yeşertmek zordur. Biz, sana seni değil senin yüreğini dinletmek istedik. "Zakkum" dedikleri bir içki var bilir misin? O zakkum, ışığın gücüdür ama bizsiz değildir. Yolun, Allah Yolu olsaydı, Birlik olurdun bizimle. Hana, hakkını dinletti sana Hena, hak ettiğini dilletti. Peki, Nahar’ın Kutsal Işığını ne yaptın? Yanlış mı doğrumu anlat bakalım. Bizim Zuhal Kotsal ışıklarımız vardı. Yeri göğü Yaratan’ın Kutsal Güc'ünü aldık ve geri döndük. Anlat da görelim seni. Cevherde cennetin gücü mü kalmış? Yolda görevin mi olmuş? Bütün kütle seni dinler. Tanrı, rükuya eğilen herkesle seninledir. Peki yahu! ruhun huzurunda ışığın mı var? Amon musun? Haton musun? Atlantalı mısın yoksa? Yoksa, ışıksız kalan dava mısın? Aç kapıyı da dilleyelim yüreğini. Rükuya eğilen herkes, sana seni verdi. Meşale bizim mi senin mi bilelim. Evimiz, zaman geçişlerinde senindi. Şimdi yine seni görüyoruz. Kutsal Güç, takdim etti yolu. Yol takdim etti koyuluğu. Kutsal Işık görev taşıttı. Cemaat, cevap verdi sana. Levh-i Mahfuz'un görevini taşıttı bize ve size ve her diriye. Nesillerimiz görev taşıdılar. "Ruhun huzuru" dedikleri bu yer; reşitlerin, yolcuların girdikleri bir yer. Bilmektesin. Neden? Geri dönüş için. Bizsizsin. Mezarı boşalttığını, yolu bulduğunu, gözü görende işi yaptığını biliyoruz. bizsiz olmanın gereği nedir anlat ta bilelim.
 
- Can, cemaat seni dinledi. Sen yüreğin kendi kotlarında var olan ışıksın. Muhakkak mahrekinde ışık sönmez bilirim. Şikâyetim mi var? Var. Senden şikâyetim var. Maharaj, teknik bir görevlidir en önemlisi de görevli, ekmeğini kendi yüreğinde yaptı. Nesillerini aldı; ışığını yaktı; meşaleyi söndürtmedi. Kuran-ı Kerim'i okuduk, okuttuk ona. O can bizsiz değil ki. Nefsini aşsın, gelsin bekledik. Aşk, ışığın kürsüsündeyse o nefsini aşar ve gelir dedik. Oldu, geldi. Hadi bakalım, dinler dini olan diriliklerin, İlm-i Tohumlar'ını alalım, ekelim. Eker, yeşertirsek eğer o tohumları, ışık sönmez. Ulu bir dünyada, ululuk, ışığın gücündeyse yürek kırılmaz. Çakıl taşlarını dahi güçlendirebilen yol, Atlanta Toplumları'nı herkesten evvel güçlendirir. Muktedir olmak budur yarım. Şimdi Allah için çalışabileceksen gel. Eğer bizimle Beşir Kaplar’ın gücünü bilip yürekleri dilleyeceksen gel. En önce Nahar’ın kutsal ışığını bil. Lütfet de bil. Ben, Sultanların sultanlıklarında her bir yüreği dinliyebilen BİR'im. Ben ki BİR'im; bitişkenim; herkesin görevlisiyim. Güç benimdir. Cem, bendedir. Cevap benim. O halde bende olmak neden bu kadar zor geldi yüreğine? Asla, yanlışım yoktur. Şükret ki canlar canıyım. Umutsuzluğum hiç yoktur. Levh-i Mahfuz'da etki alanım güçlüdür. Koruyan, Kutsal Gün’de kendini dinler ve korur. Umut, muhakkak geri dönüş için gerekir. İnsan, itibarını yükselttikçe yüreğini güçlü kılar. Çemenler vardır hani cemaat için. O çemeni alırsın, yaratırsın. Yarattığın çemen, kendi yüreğinde güçlenir. Sonra o çemeni BSUİ’nin gücüyle birleştirirsin ve dahası Canlar Cemaati'ne dinletirsin. Oğullarını güçlendirdiğin zaman, yüreğin güçlenir. Dahası ışığın, görevini anlatır yüreğine ve daha sonra lütfeder birleşirsin. İşte bu. Ve eğer benimle, benim yüreğimle birlik olacaksan, İmparatorluğun gücü seninle olacak. Şükret ki, yarını bugünde hak ettik. Şükret ki, yolu bugünde diledik. Şükret ki, BİR olduk. Şükret ki BSUİ ile birleşik olan her bir yürekteyiz. İnsan, en güçlüdür. Har yükselir; yol güçlenir ve herkesin kendine ait olan BİR kürsüsü her bir Yüce'ye dinletilir. O zaman hem insan olursun hem yüce olursun.
 
"İnsan olan, yüce değil midir?" diye sorana de ki, "insan itibarlı olduğunda yücelir." Benim, tabiatımda bu önemlidir. Olur da ilmi bilirsem, Cennet Cemaati benim yüreğime iner. Eğer, insanı bilirsem, İmparator Görev senin yüceliğine iner ve Yaratan’ı bilirsem. Levh-i Mahfuz'da sema, senin yüceliğinde görevini dinler. Sana, seni dinletir; yüreğini dilletir; ışığını dinletir; maya olursun ve şu anda olduğu gibi bütün kötülükleri önleyecek güçle BSUİ’ye gelirsin.
 
Analar, nefsi aşanlara deyin ki "Yaratan’ın tabiatı, bedeni Hak olanın gücüdür. Emek, Allah’ın dediği gibi olduğunda; yol, aklın dediği gibidir. Yol akla geldiğinde; Nahar, Kutsal Gün’de ışığa gelir; ocak sönmez. Ömür, omuz yüküdür yarım. Kimi ömrü bilir; kimi ömürde kendi yolunu bilir ama ömrü bilen, bedeni dinler. Dinlenen; yürektedir, yürekteki hakikiyettir. Yanlışım var mı? Yoktur. Muhakkak görevinizi anlayınız.

Cuma çalışmaları başlatıldı. Birçok görevli tarafından başlatılan bu çalışmalar, "BEN" olmadan; yoğunluk olmadan; hakimiyet olmadan başlatılmış değildir. O çalışmalara dahil olan; yürekte görev taşıyan herkes bizimledir. Bilmenizi isterim ki Salı çalışmaları da yapılıyor ama o çalışmalar, Kuran Tekniği'yle değil, Göz Tekniği'yle çalışılan ve hakikiyetin koyuluklarında ışıyanların çalışmalarıdır. Kabileler halindeki çalışmalar, maya olabilmek için yapılmaktadır ve bu çalışmalar da Pazartesi günleri yapılıyor. Hani, dersiniz ya "ben insan soyuna kendimi anlatayım; yüreğimi dinleteyim; görevimi kendi yoğunluğumdan birleşip açıklayayım." İşte Dağlarım, Pazartesi çalışmaları bu şekilde yapılır. Ve her bir göz her bir ses sayfa sayfa okunur. Ve Dağlarım Cuma günkü çalışmalara dönelim. O gün büyük kötülükler önlenecek. Bu çalışmalar muhakkak insan soyunun gücü olacak. Dahası, o gün yapılacak çalışmalar, Nefes Kotları'yla olacak. İnsan Sayfaları'nı okuyacak olan herkes, o gün BİR olmaya inecek ve Cuma günü, bütün kütlenin gücü, Sistem Devreleri'nde bulunacak ve bitişken olarak sayfalarınızda yer alacak. Cuma çalışmalarına değer veriyoruz. Muhakkak bilinir ki Din Tabiatı'nda da Cuma çalışmaları yapılıyor. Muhammet, Kutsal Gücü'nü devreye aldığından beri Kuran Tekniği'yle yapılan her çalışma, Cuma günü yapılıyor. Ve görevi, Allah Gücü olan O, BSUİ Kütlesi'yle de bu çalışmaları değerlendiriyor. Nahar, Kotları'yla yapılacak olan bu yeni çalışmada, muhakkak Muhammet’in gücü de dinleşecek. Onunla da bu çalışmalar devreye alınacak. Muhammet, kutsal bir görevlidir. O, oğullarını teknik tabiatla birleştirmek üzere, bu çalışmaya girecek. Kervanın gücünü almak ister; yolu açmak ister; ışığı söndürtmek isteyenlere yüreğini dinletmek ister. O nur, Allah nurudur. Unutmayınız ki meşale ocağındır ve ocağa giren herkes, Kutsal Işığa girer. Muhakkak bu güne kadar Cuma Çalışmaları reşitlerin yaptığı çalışmalar değildi ama artık Cuma çalışmaları reşitlerin çalışmaları olacak.
 
Her nesil, Allah’ın Tekniği'ni kullandı. BSUİ Güçleri de bu tekniği bilerek Kutsal Görev taşıdılar. İnsan, Evrim Sayfaları'nı kendi yoğunluklarında dinleyecek düzeye ulaştığı zaman kervan yürür. Ulu Turan, ulu ter döker. O ter, o çalışma hepinizin gücünü artırır. Özün sözü şudur ki kantar, bizim değil sizindir. Bunun içindir ki kendi yüreğinizi alın tartın. Nefsi aşıp aşmadığınızı; yolu açıp açmadığınızı; Birlik olup olmadığınızı tartın. En önce sayfalarınızı okuyun. Temizlik, tertip, görev gücünden kaynaklıdır. İtibarınız yüksek; yüreğiniz güçlü. Yüceler Cevheri'ni sizin yolunuzda, nefsi aşan siz ilminde dinletirsiniz. O halde Cuma Çalışması yapmalıyız. Kendimden, kendi yüreğimden ve kürzümden devreye girdik yarım. Cuma Çalışması yapmalıyız ki Beşir Kaplar'ı taşıyabilelim. Unutmayınız ki dünya, tüm soylarımız ve koyuluklarımızla size dinletiliyor. Ulu bir dünya kuruyoruz ve bu Dünya İlmi, tekniğin tabiatından çok daha güçlü olarak kuruluyor. Allah için bugün size bunu anlattık. Canlarım, Cuma Çalışması, hepimiz için önemlidir. Eşik; yerin, göğün ışığını güçlendirecekse, olsun. Olsun ama Dağım, temizlik için gereklidir. Unutmayınız ki melek, mektep için çalıştı. Melek mezarı açmak için değil, hakikiyet için çalıştı.
 
Nahar’ın kotlarıyla birleşerek bu çalışmaları sürdürüyoruz. Canım; insan, ilmini dinlediği zaman, yolunu da diller. Şu anda Muhammet Mustafa değildi, sizin yüreğinizdi konuşan. Bunu biliyorsun. O size, sizin yüreğinize baktı ve sordu Cuma günü çalışırlar mı diye. Ve siz, hepiniz şunu dediniz; "2 gün yeter." Bu, hepimizin sesiydi. 2 gün yeter. Pazartesi ve Çarşamba... Ama Dağlarım, Cuma çalışırsak, Muhammet, Kutsal Gücünü devreye alacak. Analar, Kuran okuturuz ya, okurlar ya, Kuran'da özün sözü var ya!... Eğer görevliler Kuran okurlarsa, onlara birleşiriz ve ocak yakarız.
 
Onlar bizi unutsunlar. Uunutsunlar ama biz yine onlarlayız. Umut, Turkuaz Güç’se hak ettik oldu. Şimdi Muhammet'i getirin yüreğimize. Bakalım bize neler dinletecek.
 
- Canlar, sevgi ve saygılar size.
 
- Hoş geldiniz. Yolu bilen sizler, yolu bulan sizler, bizsiz değilsiniz. Mushaf’ı yazdığınız zaman o gün biz sizdeydik. Yenilendiniz; yolu açtınız; ışık yaktınız; yoğunluklara bilgi kayıtladınız. Durgun toplum artık güçlendi; yenilendi. Bugün artık toplum bizimledir. Melek, mektup okuttu sana. Sen o gün melektin, çünkü hepimizleydin. Ama bilirsin ki hepimizin gücü Cebrail’in Kutsal Işığıydı ve o gün sana, biz bizi verdik. Bugün görüyorum ki sen, seni bize dinletmeye geldin. Ulu bir dünya ve Ulu bir yoğunluk. Uyuyan uyanır. Utanmayız yarım! utanmayız! biz hakikiyiz. Geri dönüş, önce bilgiyledir; sonra yürekledir; sonra cümle cümledir ve bizimledir. Mekke’de, Medine’de bilgi, tabiatın kotlarına sindi. Biliyoruz ki o yer, Allah’ın Tekniği'yle kayıtlıdır ve bizler; o gün, bugün her diride var olan birleşenler olarak çalışmaktayız.
 
"Kenan" dedikleri Rahme bizimdir ve o Rahme'yi. har yükseldiğinde, Kutsal Gün’ün gücüyle birlikte sevgiyle senin yoğunluğuna dinlettik. Şu ana katkımız çok yüksek. Birleşik Güneşler’in gücüyle bu çalışmaları sürdürmekteyiz. Şu andan itibaren de çalışmalar güçlü şekilde sürdürülecek amma "Cuma Çalışması" dediğiniz o çalışmalar, Muktedir Kotlar'la yapılmakta ise bizsiz mi yapılır? "Nuh, Kutsal Göz'ünü yüreğimize indirse görürüz" derler. Allah için biz, Nuh’un Kutsal Gücü'nden de üstün bir güçle çalışmaktayız. Peki Dağlarım, Ruhsal Meclis, yoğunluğunda ışığını söndürdü mü? Niye Cuma Çalışması yaptırmak ister yüreğimize? Bizim için kolay mı? Hayır yarım zordur. Her hafta 2 çalışma yapmaktayız. 3. çalışmayı yapmak zordur. Unutun bunu. Biz Allah için her an çalışanlarız ama 3. çalışma, bütün kötülüklerin gücünden üstün bir gücü, bizsiz yoğunluklarda, kendi koyuluklarında, cemaate katabilir. Bunun için vergi vermemiz isteniyorsa eğer, bildirilerimizi okutmaya başladık. Herkes bilgimizi okuyacak düzeye ulaştı. Allah için verdiğimizle hepimiz, görevimizi tam anlamıyla yerine getirebiliyoruz ama Cuma Çalışması bizim için çok büyük güçlük yaratacaktır.
 
- Ama Dağım, temennimiz şudur ki Tanrı’nın ruhunda, huzurunda olan Sevgililer, Atlanta Tekniği'nin gücünün örtüsünü örtsünler. Sizden bunu dilemekteyiz. Sevgi, saygımız sonsuzdur yüreğinize. Birlik için çalıştığınızı bilmekteyiz. Yenilendiğinizi bilmekteyiz. Gözünüzün gördüğünü; yolu açtığınızı bilmekteyiz. Nefsi aştığınızı bilmekteyiz. Onursuzluğunuz yok da bizim için önemli olan Cuma'dır. Cuma günkü çalışmalarda güçlendirici olacağınıza emindik. Herkesin o gün sizinle olacağına da emindik. Yapacağınız her sesleşme, her titreşim bütün kütlede o yoğunluğu sağlayacaktı. Nedense sizler Cuma çalışması yapmak istemediniz. Unutunuz! artık unutunuz! bu dileği sayfanızdan sildik çıkardık. Ama Dağım, unutunuz derken, şunu yapmanızı rica ediyoruz. Eğer, Cuma Çalışmaları, öyle bir güçle devreye girerse; siz de o güce destek verin. "Hani nerede o güç?" diye sorarsanız; Birliğinizde... Bakın herkes burada. Kim Cuma Çalışması yapabilir burada? Herkes mi? Yoo, Canlarım... Neden yapmazsınız ki!? Biriniz, "ben Cuma günü sesleşeceğim" derseniz; hepiniz orada olursunuz. Bütün kütle sizinle değil midir? Biriniz, o gün ses verin deyin ki "ben Cuma günü Bütünlük için bilgi vereceğim." O gün verdiğiniz bilgi, bütün Müslümanlar'ın ışığını yakar. Dağım, unutmayınız ki hepimiz, soyunuzun gücünü artırmaya çalışıyoruz ve bizim soyumuz, insan soyudur ve o soyun gücü, Bütün’ün kütlesini güçlendirir. Reşitlerin gücünün üstü olan bir güçle bu çalışma sürmektedir. Bizim için önemlidir bu çalışma. Eğer doğanın gücünden üstün bir kütlenin, davayı kaybetmemesini istiyorsanız; kendinizi, yüreğinizi bizim yüceliğimize indirin ki birleşelim. Böylece bu çalışmalar, tabiata güç katar, ayrılık biter yarım. İnsan, nefsini aşsın ve çalışsın.
 
- Ağalar, maya tutsun isterim. Cemaatim sizi dinledi. Bizim için her şey zordur burada. Dağım, çok zordur. Muhakkak zordur ama görüyorum ki sizin için de kolay değil. Biz burada başı eğilmeyenlerle, bir kaç güçle çalışmamızı sürdürüyoruz. Melek olsak dahi, göz olmamız için dere olmamız istenir. Dere olsak, nefsi aşmak, yolu açmak gerekir. Yolu açsak da maya olmak gerekir. Maya olduk; sonsuzlaşmak gerekir. Onu da başardık. Kollarımızın açık kalması gerekir. Onu da başardık. Reşitlerin tekniğini, tabiatın tertibinde dillememiz gerekir. Onu da yaptık. Yaratan’ın gücünde görev taşıtmalıyız her yüreğe. Hadi, onu da başardık muhakkak Kuran okumalıyız. Kuran, Kutsal Göz'dür. Nerede Kuran? Her yerde. Duvarlarda, ağaçlarda, yolcuların her bir koyuluğunda sayfa sayfadır. Tüm yaprakların sayfalarında, tüm hayvanların yoğunluklarında, insanların koyuluklarında ve her yerde... Ve Kuran, kutsal bir umuttur. Dağlarım, biz her şeyi yaptık. Şikâyet, şikâyet, şikâyet!!! hadi gelin de şimdi de Cuma çalışın; Allah için biz Birlik olalım, güçlenelim, yol olalım, ışık yakalım. Kaleler feth edelim ama feth ettiğimiz kaleler, nefes kotlarımızda ışısın. Şimdiden öte bir şimdide ve her bir şerrin şeklinden üstün bir şekilde, 7 doğumun en güçlüsünde birleşelim ve BSUİ’nin kütlesinden daha güçlü olalım. Omuzlarımızdaki yükü, o gücü; aşağıların aşağılarındaki taşısın!...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

30.04.2008 Tarihli RA-KA Tebliği
Yaratan'ın yarattıkları, Birleşik Aile’mize hoş geldiniz. Kutsal Gün’ün gücüyle buradayız. Ve bugün burada bulunan herkese, kendi yüreklerini anlatmak ve dinletmek istemekteyiz. Eski Dünyalılar’ın çokları Birleşik Aile’mize üye oldular ve bugün buradalar. Atlantalılar’ın çoğu da ışık yoğunluklarıyla buraya indiler. Kitle, kutsal bir gözdür ve o dahi şu anda buradadır. itaatimiz güçlendi. Yol ağır yüktür ve biz yolu kendi yüreğimizin gücüyle yeni bir döneme kayıtladık. Etki alanımız çok genişledi. 7 doğumun sonuncusunda, bugün burada bulunan herkese, kendi tohumlarını yeşertme olanağı sunmaktayız.

 

Yazı yazanların dikkatlerini çekmek isterim. Tek bir Düzen, Kadim Kapılar’ı aştığında, "Birleşik Aile" kendi yoğunluğuna girecek. O anda, muhakkak yazılarınız net ve kesin olsun. Amon Toplumu, Atlanta Tohumları’yla bugün buraya inecek. Yarınları, kendi yoğunluğunuz kayıtlıyor bunu biliniz. Ve yapmanız gereken, kendi kayıtlarınızı yere indirmektir. Temennimiz şudur ki Yaratan'ın tabiatına aykırı olan her çalışma, Birleşik Kotlarla yetkinleşsin ve kotlar, kendi yoğunluklarını değerlendirsin. Cevher, Allah'ın dediğini diyenlerin kürsülerindedir. Ve "Birleşik Aile" bugün burada herkesin yoğunluğunda kendi kotlarıyla kendi kontroluyladır.

Evrensel Sayfalar’ı okuyoruz. Bu sayfalara 200 kot kayıtlandı. Her kot, Birleşik Kadim Kaptır. Ve bu kapların her birinde Görev Tekniği vardır. Etki alanınız çok genişledi. Şükredelim ki nefsi aşanlarla bu çalışmayı başlattık. Nefsi aşamayanlar kendi yoğunluklarında görev taşıyacak düzeye ulaşamayanlardır. Kendini, kendi yüceliğini ve kendindeki tabiatı anlayamıyanların kendi tabiat kotlarını açmaları imkanı yoktur.

Kervan yürüdü!... yürüdü amma nefsi aşanlarla yürüdü. Muktedir olmak, Kutsal Kitlenin gücüyle kendi yoğunluğunda olmaktır ki nefsini aşmayanlar meşaleyi yere indirecek düzeyde değildirler.

Evrim sayfalarını yeniden ve yeniden okuttuk. Herkes kendini okudu. Ve okunan Kutsal Göz’ün gördüğünden çok daha aşağı düzeylerde, Kadim Kotlar’ın tabiatında gözleri görenlerin bildikleriydi. Eşgali bilinmeyenlerin yolları olmaz. Onlar, Kuran okuyarak deva bulmaya çalıştılar. Allah dedi ki “onlara söyle; 7 Dava’nın en sonuncusu, teknik tabiatın gücündeki ışıkla kaynağa inecek. Ve o kaynak, teknik bir tertip yapacak. Yapılacak teknik tertip, Bütün'ün kütlesinde yol olacak ve dünya teknesi, bu yoldan Kutsal Işıklar’a ulaşacak.”

Asla, yanlışınız olmaz. Çünkü, bilgi laf değil, haktır. Yeri göğü yaratan, Turkuaz Göz’ün gücüyle yarattı. Yeri göğü yaratan, Kutsal Gün’ün kürsülerinde ışık yaktı. Ve bizler, bütün kütlemizle bu çalışmaya dahil olduk. Allah dedi ki “OL” Allah, “OL” dediğinde; kutfe (bitki, hayvan ve insan yoğunluklarını kotlayan) olur ve kutfe görev taşır. Ta ki ışıklar teknik tabiatın gücünü alıp da yüreklere varıncaya kadar… Ve cemaat kendi yoğunluğunda, bu teknik tabiatın gücünde, Kutsal Gün’ün tekniğini yetkin olarak anlayacak sayfalarda BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İnsan Yüceliği) ile kaynak yapar.

Ak toprak, tabiatın gücünü taşır. Ak Tohum, yeni bir dönemin kürsüsünde, 7 Dava’nın gücünü alır ve yeni günlerin safhalarını yaratır. Cennet, cümle yücelerin gücüdür. Ve o güç, o yücelik teknik bir tabiat kürsüsüdür. Etki alanlarınız genişlediği zaman cemaatiniz, kendi yoğunluklarıyla sizin yüreğinize bakar ve burada bütün kütle Kadim Kaplar’ın ışığını sayfa sayfa kayıtlar. Laf değil bunlar haktır!...

Şikayet etmeyiz sizden. İnsan, etki sayfalarında tek bir güç için çalışmaktadır. Ve bu güç, Birleşik Güç’tür. “Ölecek olduğunuzu bilerek çalışın” dediler. Allah der ki “ ölüm Allah'ın dediği gibidir. Hak ettiğiniz zaman muktedir olarak göç edersiniz. Ve muktedir olarak etrafınızla birlikte geçiş yaptığınız zaman, kendi yoğunluğunuza girersiniz.

O dava, teknik daimiyetin kaynağı olan bir dağdır. O dağ, tabiattır. Bitki, ilmini bilir. Taş, toprak ilmini bilir ve hak eden her Yüce, insan soyunu bilir. Ve yoğunluğu güçlendirir. Kitlesel çalışmaların biri olan bu çalışma, bütün kotlarınızla Birlik Kaynağı’na inmenizi sağlayacak bir güç devreye alıyor. Bu güç, Bütün'ün kütlesindeki gücün üstüdür. İtaatinizin gücü, yerin kürsülerinde ışığı söndürtmeyecek düzeyde sizin yüreğinize baharı geçirir. Bahar geçtiğinde, dara düşen herkes, yetkinleşir ve nefsini aşar.

Asıl dünya; yürekte, bugün burada hak tekniğiyle yarattığınız Düzen kaynağıdır. Ulu, Toprak, ulu bir gözdür ve aşkı, ışığı size dinletir. Yarını bugünden hak edenler, dünü bugünde dilleyenler ve BSUİ'nin gücüyle birleşenler dünya tekniğini de anlayabilecek düzeye ulaşabilirler. Etki, sayfa sayfa yol açar ve o yol, bütün kotlarını sizin yoğunluğunuza katar. Diri olmanız gerekir. Dirilik, İtaat ettiğinizde bileceğiniz yüreğinizdeki gözdür. “Ben beden sayfamı okuyorum. Bu beden sayfası diridir” dediğinizde; hak etmediğinizdir, itibar edilmeyecek olandır yüreğinizdeki o söz. Çünkü dirilik, hakikiyetin kotudur. Ve bütün kütlenin kontrolu ondadır.

Asla yanlışımız olmaz… Çoban, hatayı affetmez. Çünkü çoban ilmi dinletir ve der ki, “bilin.” “Var ol ama bilip ol” der. İnsan, insan olsaydı Yaratan'ın takibine birlikte kayıtlandığını; o takibe maruz olduğunu muhakkak anlardı. İnsan, Yaratan’ı tarafından, süreç içerisinde yarattığı her bir değerle takiptedir. Her yaratan, muktedir olup yarattı. Ve yaratılan ona tabidir. Kitle bunu anlar ama yolda olanların anlaması zordur.

Ben, ben olarak çalışıyorum. Benim yoğunluğum çok güçlüdür. Yarattığım hırssız ışıklar benim yoğunluğuma aittir. Ve bu ışıklar, bütün kütlenin kotlarında mevcut olabilmektedirler. Zaman Kütlesi’nde, benim yüreğim güçlüdür. “OL” dediğimde olur. Zirvelerin kotlarıyla çalışmaktayım. Bütün amacımız bu çalıştırıcıların her Yüce’de kendi yolcularını toprağa indirebilecek doğumu gerçekleştirmeleridir.

Halka anlatınız. Deyiniz ki “ben cemaatimi aldım; görev taşıtıyorum.” Onlar size, “sizden üstün siz var mı?” diyecekler. Onlara, baharın gücünün, ışık olmakta olduğunu ve yoğunlaştığını anlatın. Onlar yine soracaklar. “Bahar, Tabiatın Kürsüsü mü?” diye. Ve onlara baharın göz olduğunu söyleyiniz. Bahar göz olduysa eğer, yoğunluğu arttığından değil, Kutsal Işık’la dillenebildiğindendir… İnsan, böyledir!.

BİR olmak, kontrollu şekilde olmalıdır. Eğer “ben BİR’im” diyen varsa; bedeni BİR mi buna bakın. Eğer bedeni BİR’se yolu bulmuştur.

Herkes beden sahibi değildir. Şu anda üyelerinizin bir çoğunun bedeni yoktur. İnsan sayfalarını okurken, beden; oturup konuştuğunuzda, hak ettiğinizde size, sizi açıklayacak düzeydeyse eğer o, Hakikiyetin Kotu’dur ve beden sayfası size aittir. Ve eğer ki beden, size sizi açıklayacak doğumda değilse, o sizde mevcut olmayan bir Hakimiyet Kotu’dur. Ve o Hakimiyet Kotu, sizden öte sizin sayfanızda yer alır. Bu, çok ama çok kesindir.

Benim bedenim bana aittir. Çünkü ben, bu bedeni bütün kütlemle güçlendirebildim ve hakim oldum; hak ettim. Teknik olarak da hak ettim. Böylelikle bedenimi; yüreğimde, Tanrısal Kotlarımda, Kutsal Gücümde bilmekteyim.

Emre İtaat ederek nesillerini, kendi yoğunluklarına katabilenler, bütün kütlenin görevlileri olabilecek düzeye ulaşabilirler. Bundan dolayıdır ki sizlere, “atalarınızı, analarınızı dinleyin” deriz. Çünkü atalar, analar bütünlüğün Göç Kapları’dırlar. Her biri sizi size taşır.

Levh-i Mahfuz diye bildiğiniz Huzur Kotları, Hak Tekniği’yle yazılmıştır ve oradaki kayıtlar, Tabiatın Kotları’nı, Kutsal Gün’ün gücü diye dilleyebilirler. İşte dağlar, bütün kotlarınız, bizde ve bizim yüreğimizde görevinizi anlatırlar. Şu anda burada bulunan yeni devreler var. Asena, Nurten… Emin olunuz ki onlar, Birleşik Işığın kötülüğünü dahi anlamazlar ama dava, Allah Davası’dır ve bilecekleri, her yerde bilinen değil; bu devrede bilinendir. Bu devrede bilinen, bütün kütlenin gücünü alıp gelenlerin bildikleri ve dinlettikleridir.

“Eski dünya”, “yeni dünya” deriz. “Eski,” kotlarını kontrol altında tutamayanların dünyasıydı. “Yeni” ise kotlarını kontrol altında tutmaya başlayanların tabiatıdır.

Allah'ın tabiatında, Kutsal Güç, huzurdur. Rüya görürsünüz ve dersiniz ki “rüyam çıktı.” Çantanız boşsa, rüyanız olur. Çantanız dolduysa, rüya kalmaz.

Sevgililer, itibarınız yükseldi. Yüreğiniz, kütleniz güçlendi. 7 Dava’nın her birinde ışığınız yol açtı ve cemaat, Birleşik Aile'nin gücüyle burada. Lütfen kavramaya çalışınız. Yazı yazmak sorumluluk ister. Yazacağınız her kelime, muhakkak İnsan İlmi’ni, sizin yüreğinizi anlatacak düzeyde olmalıdır. Eğer bu düzeyde yazı yazacak durumda değilseniz, bırakın kalemlerinizi. dinleyin. Etki, tabiatın gücüdür. Yarı yarıya birleşilir ve hakikiyette bütünlenilir. Dava, Bütün'ün tabiatına uygun kütlenin, kaynağa iniş davasıdır. Hadi Dağlar, Allah için dinleyiniz!... Yasalar vardır. İlmin yasaları!... Bu yasaları anlamak kolay değildir. Kervan kalktığı zaman, o kervanın yolcularının hepsi o yasalara uymalıdırlar. 2000 Kabile! 2000 yürek! 2000 göz! Hepsi bir TEK’de teknolojinin kutsal ışığında BİR olduğunda meşale sönmez.

Yarını bugün yazar ve bizler, bugün burada bulunanlar, yarınlarımızı yazmaktayız. “Şıhlar Şıhı” derler yolculara. Çobanlara da “çaba sarfeden”, “hak eden”, hatta ve hatta “Peygamberlik Yapan” derler. BSUİ ise “Birleşik Işık” der yolcuya. Çünkü o kendi varlığında bütünlüğü kotlayacak bir güçtür. Ve her yol, Allah'ın gücüyle ocağına inebilir. İşaret verilir her yolcuya ve denilir ki “altın tepside size bildirildi; o bilgiler size aittir; okuyun.” Öz görevdir bilgi. Sınır aşanlar, görev alırlar. Sınır aşmak, yürekten olur. Eğer yüreğiniz göz açabiliyorsa, kayıtlarınız güçlenebilir.

Etki alanınız çok genişledi. Beden sayfalarımız güçlendi. Yol, aklın toplumuna ışık yaktı. İnsana itibar gereksiz artık. Çünkü, Yaratan'ın tabiatına aykırı değil yaptıkları. İşte dağlarım, muhakkak biliniz ki Kutsal Kütle, Allah'ın kendi yoğunluğudur. Ve oraya döndüğünüz zaman ocak sönmez. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar, bütün kütlenin gücüyle yapılmış idi. Bundan sonra da yapılacak çalışmalar yenilenecek ve yine bütün kütlenin gücüyle olacak. Ve bugün burada bulunan sizler… Ve yoğunluğu güçlendirenler, Beşir Kaplar’ınızı yetkin katlara taşıdığınızdan dolayıdır ki yolunuz açıldı.

Unutulan bir şey var onu da anlatmak istiyorum. Melek olmak, çalışmayla değil tabiatladır. Melek, hepimizin kütlesinde mevcuttur. Bilirsiniz beden sayfalarınızda “Melekut Kotları” mevcuttur. Bilirsiniz omuz başlarınızda “Güç Kotları” vardır. Ve bu Güç Kotları sizi, sizden üstün size bağlar. Atiyi var etme kürsüleriniz yaratılır bu şekilde. Yeni günleri, yeni yoğunlukları kotlayacak düzeyiniz devreye girer. Her girdap, yeni bir görevi size katmak için devreye girer. BİRİN BİRİ, Birleşik Işığın kürsüsündeyse Ak Tabiat ışır.

İnsana “emin ol” dediğimiz zaman; o sanır ki kendisi emin değil de “emin ol” deriz. İnsan, emre İtaat etsin diye söyleriz. Emin ol. Muktedir olan emindir. Emindir de hakim olması da gerekir. Otağınızda göreviniz var; yüreğinizde kürsünüz var; ışığınızda Görev Kürsüleri’nin kontrol gücü var. Ve bizler sizinleyiz. “İnsana, insanlık gerekir” derken; yüreğinizle geldik ve size sizi açıklamaktayız. Ayrı gayrı gözetmeden Birlik Kotları’mızla indik ve bugün buradayız. Mezar, Allah'ın gücünün üstü bir güçle açıldığı zaman, orada herkes ışık yakar. “Allah'ın gücünün üstü bir güç” dediğimde anlaşılması gereken “Birleşik Kütle” dir…

Hadi Dağlarım! hadi anlayınız. Kutsal Göz, akıl taşır. Ve taşınan akıl, hakikiyetin kotuyladır. Mezarı boşaltan her Yüce, Allah'ın gücüyle mezarı açar kendi yoğunluğunu, Kutsal Işık’tan çıkarır. İlmini dinler, yolunu diller, Kutsal Turkuaz Gücü’nü, kendi yüceliğiyle dinler.

Size, sizi anlatmaktayım. Kendinizi, kendi yüceliğinizi, bedeninizdeki gücü ve bütün kütlenin yolcularındaki bu göz kutpesini (birlik koyuluğunu)!!!.... Sakın ha yanlış söylediğimi sanmayınız. Mesele Allah'ın dediğini demektir. Ama Allah'ın dediğini diyecek güçte olmanız zordur. Oturur konuşursunuz ve dersiniz ki “ben. ağır yükü hafifletebilecek düzeye ulaşacağım. Yol açacağım ve kendi yüreğimi dinleyeceğim ve kendimden öte kendimle BİR olacağım. Ve daha ötelerdeki Işık Katları’na varacağım ve daha ötelere ulaşacağım. İşte oralar, bana beni, benim yüreğimi dinletecek.”

Acı geçiş yoksa baş tacısınız. İlâhi Güç; yerin, göğün kabilelerine görev verdi. Ve dedi ki “Allah'ın dediği hak edildiğinde denecek.” Allah'ın dediğini diyecek olan her yürek, tabiatın gücüyle diyecek ve tabiat size, sizin yüreğinize kendi kutsal görevini dinletecek.

Analar, Levh-i Mahfuz’u hepimiz birleştik yazdık. Levh-i Mahfuz, Işık Kapıları’nda sizin yüreğinizi güçlendirdi. Deve kalktığında, o devede ışık yanarsa eğer, gözler görür. Deve, diğer Tabiat Kotları’nın kontrolu altındaysa eğer, o deve, birleşikte huzur bozar. Ben size şunu anlatmaya çalışıyorum. Bugün burada bulunan her diğer olan, yani kendini kendi yüreğinden ayrı sayan, Birleşik Kotların ışığının dışı olan ve yoğunlukta bulunmayanların cevherde görevleri olmaz. Şimdiye kadar yapılan her çalışma, kendi yoğunluğunuzla yapıldı. Ve bugünden sonra yapılacak her çalışmada da bu yoğunluk; muktedir kontrol altında, muktedir Kutsal Işık yoğunluğunda yapılacaktır.

“Evim Allah'ındır” diyenlerin yollarında muhakkak güç kalır. Eğer ki o güç, yok edicilerin kontroluna girerse, o gücü biz yetkin kotlarımızla muktedir olarak geri alırız. Allah için bunu başaracak gücümüz mevcuttur. Nuh'un kutsal gücünü anlattık sizlere.

Nuh, bir Kadim Işık’tır. Ve o Kadim Işık, BSUİ'nin gücünü almış, yolunu bulmuş ve bütün kütlesiyle kutsal yoğunluklara inmiş bir yolcudur. Onun Ati'de kendini kendi yoğunluğuyla dinletebilmesi kolay oldu. Çünkü o, kaynak gücü devreye aldı ve ışıklarını kayıtladı. Yani o, bize bizi anlatacak bir toprak meydana getirdi. O toprak, güçtür. Ulu Allah'ın gücü olan Ulu, kendinin gücü olan Ulu ve yüreğin kürsüsündeki Ulu, hepsi teknik olarak ayrıdır. Ama, benim “Ulu” dediğim, Kurul’dan ayrılmayan bir Ulu’dur. Onunla birlikte olmamız isteniyor. Hadi yavrum! Hadi! ışığını söndürmede onu dinleyelim!...

- Değerliler, sizleri dinledik. Bugün buraya gelişiniz bizim için önem taşır. Bugün bize Ulular’dan mı söz edecekseniz yoksa Kutsal Göz’den mi!? Biliyorsunuz ki Turkuaz Göz’ün kütlesinin görev tekniği’nin birleşmesi gerekir. Herkes net olarak biliyor ki bu kot devreye alınmalıdır. Bu nedenledir ki bu çalışmaların yönünü değiştirmemeliyiz. İnsan Soyu için yapılan en güçlü çalışmanın, Muktedir Kotlar’la olacağını biliyoruz. Unutmayınız Ulu Devreler, Kutsal Işıkları kendi tabiatlarından çekip alırlar. Bizse, kendi toplumumuza, kendi yoğunluğumuzu dinletiyoruz. Önemli olan çevrenizin ışığının da güçlenmesidir. Şikayetimiz yok sizden ama ilmin sayfalarını okumalıyız ve ilimin kontrolunda olmalıyız. Bu nedenle ulu devrelerinizi, diri Daimiyet Kotları’ndan çıkarmadan BSUİ kayıtlarından gidiniz. Bugün başınızı eğmenizi istemeyiz. Herkes kendini açıklayacak biliyoruz ama bugün burada yenilerimiz var ve onların yoğunluklarının düşmemesi gerekir.

- Umutsuzluğumuz yok ama görev taşıyacak düzeyleri dahi yokken; onlara, Bilgi Kapıları’nı açıp da bütün kütlelerimizin diriliklerini vermenize karşıyız. Nefsiniz çok güçlü değil biliyoruz ama yavrularım, ucuz çalıştınız bizse güçlendirmek istiyoruz.

- Değerliler, ucuz çalışmadık. Kötülüğümüz yok ama İsmail-i Kotlar’ı devreye alırsak yoğunluğumuz düşecek ya da çok artacak. Her iki durumda da bilgi kayıtlarınıza girenlerin yüreklerinde kırılış başlayacak. Buna karşıyız. Ailenizin gücü çok iyi bunu, muktedir olarak yapacağınıza eminim. Kütlenizin gücünü artırıyorsunuz. Çünkü “Ürüm Tekniği” (Tebliğlerin Kotlanışı) bütün kütlenin gücüdür. Ayrı gayrı gözetmeyeceğinize de inanıyoruz. Bu nedenlerdir ki 5'in 1'i olarak yaptığımız çalışmayı kesmeyiniz. Bırakın akış yapalım. Kötülüğün kötülüğünü önleyecek düzeyimiz olduğuna eminiz. Kantar sizindir. İnsan sayfalarını güçlendirecek düzeyiniz de var. Başınız eğilmeyecek. İsmail-i Kotlar bütün kütleleriyle sizinle birleşmek istiyorlar. Lütfen izin verin!...

- Can, buyurun gidin! Sistem, Nizam ve Düzen’in gözleri bizim yüreğimize inmesin bugün. Çünkü, Ruhsal Meclis, Kutsal Işığını kendi yoğunluğundan ayıracak. Cemaatinizin gücünün, Kutsal Görev Taşıyıcısı olduğuna kesin olarak inanmaktayız amma kendinizi kendi yüreğinizi tabiatın gücünden farklı görmekte iseniz ki öyledir biliyoruz. Göz sizsiz kalmalıdır. Aydınlık günlerin gücünü yenilemeniz, mutlaka insan soyuyla birleşmenizle mümkün. Bunu da biliyoruz. Kervanın kotlarını alın, cemaatinizin gücünü kendi yoğunluğunuza alın ve gidin. İşi başaracağımızı bilin. Meşale bizimse, iş bizimdir. Hadi yarım! Göreviniz burada sona erdi. Cümle yolcularınızı götürün. Bundan sonraki sayfa bizim için kolaydır ama şu andaki sayfa zordu. İtaatinizin gücü, muktedir kütlenin gücüne eşit biliyorum. İşte bu...

- Antlaşmayı bozuyorsun. Buraya gelişimiz gerekiyordu. Unutma bugün burada olan herkes, 7. diriliğin gücüyle geldi. Evrim Sayfaları’nı güçlendiren yüceliğim, her birini kendi kütlesinde güçlendirecek düzeydedir. “İnsana insanlık gerekir” deriz biz. Amin ama sizler, İmparatorluğun gücünü devreden çıkartmaya kalkıyorsunuz. Kutsal Gün’ün gücüyle buraya gelen her dere, 7 doğumun kütlesiyle gelir. Etki sayfaları çok iyi. Yoğunluk çok iyi ve bizler bunun için buradayız. “Ansızın git; ansızın gel” değil. “Gel ve OL” deyiniz. Bunu kesin olarak bekliyoruz.

Şükret ki yanlışın topluma ışık vermediği bir dönemdesin. Bu yaptığın yanlıştır. Bizsiz kalmak istediğine eminim. Ama biz, yeri göğü Yaratan'ın Kutsal Işığı olarak buradayız. En önemlisi de insana İtibar kazandırmak üzere buradayız. Yanlış, yapmayın!... İnsan sayfalarını okudunuz. Kuran okuttuk herkese ve sizinle ve sizin yüreğinizle birleştik. Eşik, birleşiktir. Kitlenin gücünü aldık ve geldik. Meleklerin mektupunu okuttuk. Turkuaz Göz’ün gücüyle birleştik. Şimdi artık geçişimize fırsat verin ki “Hak Teknolojisi”yle de birlik olalım. Allah'ın toprağa inişidir bu. Yorulmayın, biz çalışalım sizin için. Biz, dilleşelim yüreklerde. Biz, Kutsal Gün’ün gücüyle hak edelim. Ağır yükünüzü hafifletelim. Gerektiği gibi bu çalışmaları yapalım. Nuh'un kutsal gücünün sizin yüreğinizde olduğuna kesin olarak inanıyoruz. Ve biz, bedenlilerin gücünün her an artmakta olduğunu da görüyoruz.

Ulu Kutsal Göz, Allah gücüdür ki O’nu siz, sizden öte bir siz olarak biliniz. Anam, Kutsal Göz senin gözünse eğer, bırak gör bizi. Göç Kapları’nı al ve bil. Biz seninle bu çalışmayı muktedir olup yapalım. Nuh, kutsal bir gözse, Nuh olup yapalım. Kalem kağıtlar yazıyor şu anda biliyorum amma kervanın gücü burada değilse, yazılanın anlamı ne ki!?

- Dağlar, beni net olarak dinleyin ve daha sonra Görev Teknolojinizi kendi yoğunluğunuza katın. Bugün burada sevgi saygı var ve bizler, bütün kütlemizle BİR'iz. İsmail-i Kotlar’ın bize girişine gerek yok bugün. 7 Dava’nın en sonuncusunda, bütün kütlenin ışığının, burada kutsal bir görevli olarak devreye girişinden dolayıdır ki bütünlendik. Şikayetimiz var mı!? Yok, yok ama Sultan Sayfaları’nda Sultan kontrolu olmalıdır. Eğer sizler, Teknik Tabiat'ın gücü olarak buradaysanız; bizler de Sultan Kotları olarak buradayız. Umut, Allah'ın kotlarında 3000 teknik tabiat kotudur. Yani 3000 dirilik birleştiği zaman; "Birleşik Kabile" olur. Ve bizler, bugün burada Birleşik Kabile’nizin gücünün üstü olan bir kütleyi devreye almak üzere çalışıyoruz. İlâhi Güç, Allah gücüdür ve bu gücün bitişken olduğu kesindir. Her birimiz, bu gücün bitişikliliğiyiz. (birleşik değiliz) ve bu gücü hak ettik. 7 Dava'nın her birinde meknuz olan o göz, Allah'ın gözüdür. Ve her birimiz o gözün gücüyüz. Şimdiye kadar yapılan her çalışma kendi yoğunluğumuzda yapıldı ve bundan sonra da kendimizde yapılacak.

İnsan, etki alanını genişlettiği zaman yüreği güçlenir ve Birleşik Aile'nin kotlarıyla birlikte çalışır. Asla yanlışım yoktur bu kesindir. Ve şimdiden sonra da bu şekilde çalışmamız sürecektir. Dağa, taşa ışık verdik ve her bir ışık güçlendi. Şimdi artık “Görev Tabiatı”na iniyoruz. Ve “Görev Tabiatı”na inen bizler, Birleşik Görev’i, Birleşik Güc’ü taşıyacak düzeyde olan güçlülerle iniyoruz. Hani dersiniz ya “biz gidelim; biz yapalım. Biz başkalarından güçlüyüz.” Dağım, biz güç olarak değil; BSUİ olarak çalışmak istedik. Yani Barış Sevgi Umut ve İnsan... Herkesle bir olup çalışmak istedik. Kibri aşanlarla çalışacağız bu kesindir. Eğer Kibir varsa; kibir, kendini kendinden öte kendinden ışık alarak göreve tayin edenlerin, bu görevi hak etmemelerine karşın, Tanrısal Kaynağa, kendi yolcularını katmak için başka devrelere girmeye çalışmaları ve o devrelerdeki Görev Kotları’yla birleşmek istemeleri sonucunda kuru, kırık, hırslı kaynakların yaratımlarıdır. Bu, bir sayfada varsa eğer o sayfa, güçlü ve hakikiyetli ışık yakamaz.

- Anam, kolum kanadım kırık. Bensiz olmak istedin. Var de ki “ben yokum.” Bana sayfanı aç ve de ki “ben yokum.” Eğer ben varsam; sen, sen varsan ben olmayacaksak, bir olmanın anlamı yoktur. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk dahi birleşerek Göç Kapları’nı taşıttı. Sense bizi bizden ayrı mı görüyorsun!? Öldüğün an seninle olmamızı istediğini biliyoruz. Çünkü o gün geldiğinde senin yüreğini bizler taşımalıyız. Allah için sana bunları anlatmak isterim. Kara Kaplı Kitabını okuduk. O kitapta bilgi çok güçlü. Ama o bilgiyi anlayacak kim var ki!? Gördün herkes okuyamadı. Ama dava, Allah davasıdır biliyoruz. Ve biliyoruz ki seninle ve senin yüreğinle birlikte çalışmalıyız. Ak Tohum yeşerdiğinde ve yol, “OL” dediğinde; bütün kütle olur bunu biliyoruz. Şimdi Nefes Kapları’mızı ver bize ve bizimle çalış. Eğer Nefes Kapları’nı bize verirsen, yürekte hırs kalmayacak. İsmail-i Kaplar’ın hepsini senden alalım ama bildirelim yüreğini sana. Unutma can!, unutma ki bizler seniz. Amin...

- Hak etmediniz yavrum. İşi başkalarıyla yapmalıyız biz. Bırakın yüreğinizi; bırakın da geçin yüreklere ama bizsiz kalın. Çünkü yol, aklın yoludur ve bu yolda ışık sönmez. Bizi, 5'in 1’i olarak değil her biri olarak bilin. Bundan sonra bize, bizsiz değil yürek kütlemizle gelin. Eğer o şekilde gelirseniz, Kutsal Işığınız’a yüreğinizi dinletebiliriz. Şimdi muktedir olarak gidin buradan. Eğer geri dönmek isterseniz, cevherdeki gücümüzü bilin. Bu güç, ağır yüktür. Eğer bu gücü anlatacak düzeyiniz yoksa, Göz Kotları, sizsiz kalmak diler. Hayır olsun size her yücelik! Hayır olsun!... Hayrını bilin ve hak edin. Bundan sonraki çalışmada da böyle olur umarım. Şimdi geçiş yapın.

- Alton'un tekniğiyle geçtik ve sizsiziz. Eğri büğrü olmayacağınıza eminiz. Kervanın kütlesinde olmuş olmak, bizim için çok büyük görevdi ama ne yazık ki başımız eğik. Şimdi geri dönmek üzere gidiyoruz. Unutmayın biz, Allah'ın toplumu olarak geri döneceğiz ve sizinle olacağız. Eğer o gün bizler yeniden burada olabilirsek, kul olarak geleceğiz. Eğer kul olmak, kontrolla olacaksa; kontrolla geleceğiz. Kütleniz muhakkak güçlü ve yüreğiniz hakikidir. Bunun farkına varmak zor değildi ama BİRLİK için çalışmak; ampulünüzün yandığını bilmek ve Kutsal Göz’ünüzün gördüğünü bilmek istedik. Ayrı gayrı yarım!... Bizim için İş başlamadı; sona erdi. İyi ki! İyi ki bunları anlayabildik. İyi ki!...

- Allah sizi korur yavrum. Göreviniz yenilenecek bu kesindir. Şimdi gidin. En önemlisi, dünya çalışmalarına dahil olmak için Düzen’in kontrolunda buraya inenlerin bir kısmı, kantarın kendi yoğunlukları olduğunu sanarak buraya gelmekteler. Bir kez bile, “ben tabiatın gücüyüm” diyen olmadı. Her gelen, “ben, ben olup geldim. Ben kutsal bir görevliyim” diyerek geldi.

Allah için her Yüce kantardır ve bu kantarların hepsi, kutsaldır. Allah der ki, “çakıl taşlarını taşıyın. O taşlar, Birliğimizin toplumuna dahil edildiklerinde görevleri başlar.” İptonize edildiğini sananlar var burada. Yok yarım! Burada hiçbir yürek İpnotize edilmez. Ulu Kutsal Görevliler; size şunu anlatmak istiyoruz. Beşir Kaplar’ınızın hepsinde biz varız. İnsan; eti, kemiği olan BSUİ olansa eğer, bilir ki tabiatın gücüdür. Tabiat, yolcuları tartar ve der ki “hadi bakalım, görelim yüreklerinizi; görelim güçlerinizi.” Kimi der ki “ben yolum.” Kimi der ki “ben huzurum.” Kimi de “ben ışığım” der. Ama, görev alın dendiği zaman, görürüz ki her biri kendini alır. Hadi yavrum biliniz ki bedenlilerin hiçbiri kolları, kanatları koyu olmayanlardır. Yani onlar, hakim olamamıştırlar. Varlaşmak için çalışırlar. Varlaşabildiklerinde, korku kalmayacak yoğunluklarında. En önemlisi de iman etmeleri gerekir. Eğer iman ederlerse insan soyu güçlenir.

Köle değiliz hiç birimiz. Yüreğimizde hırs hiç yok. Işığımız görevimizden çok daha güçlü. Ve biliyoruz ki buraya buyurup gelen her yürek, tabiatın kotlarıyla gelir ve bizimle olur. Ete, kemiğe girdiğimizi; yolu bulduğumuzu; ışığı yaktığımızı gördüğünüz zaman, insan soyunun görev taşıdığını da görürsünüz. Görevi taşıyan, en yüce soyu olan olur; en yüzü gülen olur. Soy, görevdir yavrum. Herkes kendini tanır; soyunu tanımaz ama soyunu tayin edenler; ki “ben şu soyun gücüyüm” diyenler, tabiatın kotlarından bunu diyebilirler. Analarınız ve onların anaları ve onların anaları ve her ananın daha altındaki ana... Hepsi bir tek bütünün ya da kişinin sayfasıdır. Ve size, sizi anlatır. Ben bir beden sayfasıyım. Ama bu beden sayfası, bütün anaların tek sayfasıdır.

Okurum, okunur... Ulu bir güç, ulu bir yürek ama her ulu yüreğin üstünde yeni bir ululuk ve daha üstte daha güçlü bir ululuk ve bu bütünlüğün güçlü kütlesi. İşte Allah'ın tabiatında bu vardır.

Belleğinizi kontrol ediniz; yolunuz aydınlanır. Ve deyin ki “analar, ben hatayı bağışlayacak düzeye ulaştım. Benim ışığım güçlendi, bedenim daha güçlü, yolum aydınlandı ve etkim daha da arttı.” “Evim Allah'ındır” deyin. Nefsiniz aşıldığında, yüreğiniz güçlenir. Çok mutluyum ki Turkuaz Güç, 7 Dava'nın her birini kendi yoğunluğuyla kayıtladı ve tabiata akıttı. Her dava, tabiat davasıdır. Bir kere, dünya çalıştırıcıları, bir kot olarak, 7 Dava'yı Amon toplumundan alıp tabiata akıtabilseler yürekler aydınlanacaktı. Ve gördük ki artık bu tabiat gücü devrede. Üreyenler, kendilerini güçlendirmeye başladılar. Doğa yenileniyor ve yeniden hayatlar devreye giriyor. Yeni hayatlar, yeni yolcuları getirecek. Ve yeni yolcular, bütün kütlenin gücüyle gelecekler. Ve gelen her yolcu, Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan bir yücelikle inecek. Ve onlar ve onların tabiatından daha güçlü olan onlardaki onlar ve her onlar…, bütün kütlenin gözü olarak burada bu Deva Kotları’yla çalışacaklar.

Yanlışım olmaz. Sultanlar’ın sayfalarını okumuyorum şu anda BİR'in tabiatındaki dille dinletiyorum bunları. Bu bilgiler, Bütün'ün tekniğinde mevcut olmayan, birleşikte mevcut olmayan, kantarın gücü olmayan amma Kuran'da bulunan bilgilerdir.

Kuran, bildiridir. Hepinizin dediği gibi bilenin bildirmesidir. Ve bizler, Kutsal Kotlar’ımızla bu bildirileri dinletiyoruz. “Öz, Söz, Göz” denir. Her şey buradadır. “Öz”, Bütün'ün gücüdür. “Söz”, ışığın koyuluğudur ve “Göz”, Türkiye Kotları’nın kontrollu bütündeki görevidir. Görevdir Göz... Bilmek ve bildiğini dinletmek... Allah için size her şeyi net ve açık bildiriyoruz ki tabiatın kotlarındaki Kutsal Işığı dinleyin diye. Yarışma değildir bilgi; akışı hak ediştir.

Vahyi almak ve vahyi dinlemek için hakikiyet kotlarıyla birleşmek gerekir. Ve son olarak; dümen benimse eğer, ben bu dümeni Kuran okuyanlardan değil, Kuran'ı dinletenlerden aldım. Yani dinleyen, dinletenden daha üstün değildir. Ben dinleyensem dinleten benim üstümdür. Sıkmayın yüreğinizi anlamak kolay değil biliyorum. Oğullarınız da anlayacak düzeye ulaşmadıkça, bu bilgileri alıp dinleyemeyecekler. Kendinizi, kendinizden güçlü olarak düşünün. Onurlu olun çünkü görev size verildi. Anlamak kolay değildir ama anlayacak güçte olmanız da önemlidir. Eğer sizler, “ben bu bilgileri anlayacak güçteyim” derseniz muktedir olacaksınız ve bu bilgiler sizlere açılacak.

Ana Katlar’da ışık sönmez. O ışık hep yanar. Ekmeğiniz güçlüyse yüreğiniz de güçlenir. Asla yanlışımız yoktur. Ve dava Allah Davası’dır. Emek sarfederek bu çalışmalara dahil olan herkese şunu anlatmak istiyoruz. Dün, toprağa inen herkes, bugün tabiatın gücü oldu. Herkes, toprağa indi mi? hayır... Toprağa inmek, tabiatın kotlarıyla birleşmekle mümkündür. Toprak sizsiniz. Sizin, size inişiniz Kutsal Işığınızla mümkündür. İlâhi Gün, sizin yolunuzdadır. Ak tafha, tahditsiz bir gözdür. Yüceler cümlesinde ışık sönmez yarım. İnsan, insan olsun anlatsın yüreğini. Tafha, takdim tabiattır.

Ayrılık bitsin yarım. Etki alanınız çok iyi. Şikayetimiz yok sizden. Geri döndük. Baharın kütlesinden girdik. İnsan soyu için çalışmalıyız. Allah için, insan soyuna güç vermeliyiz. İlim sayfalarını okutmalıyız. Yarını yenilemeliyiz. Bunun için geldik. Şikayet etmeyin bizden. İman, itibarın gücünü artırmaz ama, itaati güçlendirir. Eğer ben, benim yüreğimde hakikiysem, herkesle birim. İş, budur yavrum.

Şimdi bundan ötesini yine birleşip dinletelim. Canlar, yenilendiniz de geldiniz. Hak etmişseniz buyurun. Allah için sizinle çalışmak bizim için özeldir. Görevinizi aldığınıza; eminseniz gelin birlikte çalışalım. Umutsuzluğunuz kalmadı. Muhakkak geri döndük; ışık güçlendi yenilendik. Bu nedenle burada bütün kütlemizde birlikte Beşir Kaplar’ımızı da getirerek cevherdeki gücü dinletmeliyiz. Dara düşmeden hatayı affedin ama gözünüzün gördüğüne emin olamadım.

- Anacığım, emin ol ki gözümüz görüyor.

- Meşaleyi kim tutuyor? Bedenlilerin hiç biri meşale taşımaz görüyorum. Sayfa sayfa Görev aldınız ve güçlendiniz. Hadi! görevinizi açıklayın. Mezarınız boş mu? Kupa benimdi ve ben o mezarı açtım. Benim kupamda görev taşıyıcılığı yoktu. Sordum, “görevi kim taşıyacak?” dedim. Bana, İsmail-i Kaplar’dan birisi, “ben” dedi. “Öyleyse, ben de onunla birlik olurum ve güç taşırım; güçlenirim. ” dedim. O da bana dedi ki, “peki gel BİR olalım.” Geldim; BİR oldum. Unutmayın BİR olabilmek için yarım olmak gerekir. Her bir yürek yarımlanır ve birleştiğinde teknik olarak BİR olur. İşte bunu yaptık ve BİR olduk. O, bana gölün gücünü verdi. Ben ona kendi yüreğimi verdim. Soyumu, kendi kotlarımla dinlettim ve birleştik. Başkaları da gelsin istedik ve “herkes burada birlikte çalışmalı” dedik. Sordum, “kim gelir?” dedim. Gölü kendi olan geldi. O da bana dedi ki “hadi gel yarımlanalım ve BİR olalım.” Ve yarım olduk, tekrar birleştik. Teknik olarak tebliğlerimizi okuyacak düzeye BSUİ'nin gücüne ulaştık. Sordum, dedim ki “Nefes var mı?” var dedi. “Peki” dedim “teknik olarak bu nefesi yüreğimize kayıtlayacak düzeyimiz var mı?” “Hak et, olsun” dedi. Böylece hak ettik birlikte çalıştık ve oldu. Sordum, dedim ki “bana başka gelecek var mı?” Ve dedi ki “birleşelim.” Kimdi o? İlim sayfası... Baktım ki ilmi bilen de kendini yarımlayarak benim yüreğime akar. Sonra ben, bende, kendimi kendi yoğunluğumu yarımladım ve BİR olduk. Yine, yeniden BİR olduk. Böylece bütünlendik. Sol, Sağ yok. Bir tek göz var işte bu... Ve buraya yeniden dönüp geldik. Allah için bu çalışmalar BİRLER’in birliklerinde yapılır. Hadi yarım, BİR misiniz değil misiniz görelim.

- Bahar, görevini anladı, başladı çalışmaya. O gözdür. Her yürek göz mü? Göz. göz, göz, göz, göz, göz, göz, göz, göz, göz, göz... Herkes göz. Canlar, göz görendir; görebilendir. Ve çalışmalar bu şekilde başlatıldı. İşte dağlar, bizler de sizin gibiyiz. Göz olduk; geldik. Analık işte budur. Birlik için çalışmak... Gövde, görevdir. Ve bu gövdedeki yaracılık güçlü olmalıdır ki bütünlük kotlanabilsin. Bütün'ü kotladığınızda, yolu güçlendirebiliriz. Yolu güçlendirdiğimizde teknik olarak bütünlenebiliriz. Bütünlük, üstün güçlerle gerçekleştiğinde nefsi aşabiliriz ve daha sonra reşit olanlarla birlikte görev taşıyabiliriz.

İnsana Öz Görev gerektiği zaman, mezarı açıp çıkmalıdır. Bedeniniz mezarınızdır. İşte dağlarım, bedenlerinizin gücünün örtüsünü açıp da harice ulaştığınız zaman, yüreğinizdeki kütle, görev taşımaya başlar. Dahili bilgiyi almak; sayfa sayfa okumak sizi güçlü kılar amma BİR'in tabiatına katmaz. Bunu anlayacak gücünüz var. Nefsi aşmadıkça da tabiata güç katma sayfasına hak edip ulaşamazsınız.

Mustafa'nın gücü, bizim gücümüzün üstü mü? Yo hayır, BİR’iz biz onunla. BİR olmak nedir!? Bütünleniştir. Orada herkes aynıdır. Ben, o ve herkes... Bu şekildeki çalışmalarda Bütünlükler, güç koyuluklarını artırabilirler. Allah'ın topluma verdiği güç budur. Ulu, olmak için unutmamak istenir ki yoğun olmak gerekir. Yoğun olmak için de Teknik Tabiat’ın gücüyle BİR olmak gerekir. İlâhi Güç’le de hak etmek gerekir.

Şikayet etmeyin anlayamayız, anlayamayacağız diye. Bu bilgiler, hak ettiğiniz zaman yüreğinize iner ve yüreğinizde dinlenir. Benim sayfalarım hepimizin yüreğidir. Çünkü ben, Kutsal Güz Gücü’yle, Kutsal Işık Gücü’nü birlikte kayıtladım. Ümmi Tabiatın Gücü’nü de yoğunlaştırdım ve yüreğime indirdim. Özün gözü olarak bu çalışmayı sürdürmekteyim. Oğullarımızın kotlarıyla birleşerek bu çalışmayı yapmaktayız. Levh-i Mahfuz’da bu bilgiler vardır.

Antlaşmaya göre buraya gelen birçok yolcu, bu çalışmaların kütlesine dahil edilmeliydi. Ne var ki onların çokları, kendi tabiatlarının gücünün, görev kütlesini açıklayacak düzeye ulaşamadılar. Bilenler, dünya olduklarını söylerler; dünya olduklarını sanırlar. Ama bildikleri kendi yürekleriyse, dünya olacak düzeyleri olmadığında, ışık yoğunlukları aşağı düzeye iner. Bilen, kendini dinletir ama hakim olmadıkça o dinletilen, ışık yakamaz. Ve işte hepimiz böyle çalışmalarla kendi yüreklerimizin gücünü artırarak bütünlenmeliyiz. Muktedir olacağınız bilgiler, sizin yüreğinizdeki bilgilerle birleşmelidir. Ve size güç vermelidir. Eğer yüreğiniz güçlenirse, birlikte çalıştığınız herkes, sizin gibi güçlenecektir. Her birimiz bütünüz. Bütün için çalışmaktayız. Herkes kendiyle ve kendi yüreğiyle bilgisini vermelidir. Nefesin artması gerekir. Yüreğin akması gerekir. Cevap aradığınızda o cevapların kendi yoğunluğunuzdan kaynağa kayıtlanması gerekir ki ilmi dinleyebilesiniz. O sorumluluk hepimizin değil, sana sende ve senin yüreğinde mevcut olanı dinletenlerindir. İlâhi Güç budur yarım. İşte bu... Şimdilik bu...

- Evrensel Sayfalar’ınızı okurken, yoğunluğunuzun daha güçlü olmasını dilerim. Nefes Kapları’nı aldık ve geldik. Dolu dizgin ışık yoğunlaştırmaya ve Kutsal Gücü artırmaya değil mi gelişimiz!? Nefsi aşamadan ışık olur muyuz!? Oturup konuştuk sizlerle. Her nesil kendini dinletti. Şer, şeklin kaplarında var. Amonlar da bunu anlattılar size. Şekil, kendi yoğunluğunu tanır başkasını tanımaz. Bundan dolayıdır ki kibir olur. Ekrana sizleri bildirdik ve ekranda sizi dinlemekteyiz şu anda. Yazınız, Allah'ın yazdıklarından daha farklı Öyle mi!? Yoksa, onunla mı yazıyorsunuz. Allah dedi ki, “okuyun bakalım neymiş yazdıkları.” Ve okuduk.

Yoğunluktaki Kutsal Işık şu an sizinle olmak diler:

- Anacığım, çobanlarımızı getirdik size. Öyle çok mutluyuz ki! öyle çok mutluyuz ki! Simetri Kotlar’ın, Işık Katları’ndaki yoğunlukların çok daha üstündeki bir koyuluğu devreye aldınız. Saygılıyız size. Yemek, içmek (çay molası) çok kolay olur ama yeri yenilemek zordur. Şu an yemek, içmek bitmiş. Neyse ki bitmiş. Artık çalışabiliriz. Sıkmayın, yüreğinizi yavrum. Sıkmayın!... Çoban olmanızı değil ama Teknik Tabiat’ın gücünü dinletmenizi bekliyoruz. Sualtı’nın gücüyle de çalışıyoruz biliyorsun ama Sualtı, teknolojinin kütlesinden çok daha güçlü bir kaynaktır. Rüku'ya eğildiğimizde sizi dinledik hep. Yazılarınızı okuduk. Oğullarınızın kütlesindeki gücün, öz Görev olduğunu anladık. Şikayetimiz yok sizden. Yarın, dünya tekniği, tabiatın gücünü çok daha üstün bir biçimde devreye alacak ve devrede tutacak. Bu kesinleşti. Ve Simetri Kaplar’ın tabiatında da bu kesin olarak böyle olacak. Sizden devre açmanızı ve yolu açmanızı değil, Kutsal Gün’ün gücünü devrede tutmanızı beklemekteyiz. İyiliğin ilmini bilmek, körün gücündeki ışığı bilmekten çok daha kolaydır. Körün gücündeki ışık, deva olabilir size.

Yerin sayfalarını okuduğunuzda; gözlerin kör olmadığını, yolların ışıklı olduğunu ve bütün kütlenin aydınlandığınıda görmekteyiz. Kollarımızı açtık ve size diyoruz ki!... hadi gelin! Allah için gelin de birleşelim. Bugün Durağan Güçler’in deva olarak; size, sizin yüreğinize girmek istediklerini izledik. Ve devre devre onlara kırık, kısır ve hırslı ışıklar da verdim. Dahası, onların yoğunluklarını kendi yoğunluğumdan ayrı tutmak istedim. Nesillerinizin gücü artmalıdır. Yoğunluk, Göç Kotları’yla birlikte çalışıyor.

- Sakın ha! sakın yavrum, görevini asla ihmâl etme. Eğer ki “ağır yükü taşıyamam” dersen ve süslerimizi, kütlemizdeki o yücelikleri devreden çıkarırsan; bizsiz olman, bizden çıkman, yürekten çıkman demek olabilir. Amma! amma yavrum! Sen, dava açtın ve davayı kaybettiğini düşünmedin. Dava, Allah Davası’ysa, yolu açan, yolu kapatırken davayı da kapatır. O kapanan dava, yeni bir dava olması muhtemel olan bir Tabiat Kotu'dur. Sen, davayı kaybettiğini düşünme. Kazandın amma eğer ki yoğunluklara birleşemezsen; o davalar kaybedilir. Bunu bil. Yenilenir ve kaybedilir. Bunun içindir ki senden dilek tuttum ve dedim ki Allah için birleşelim ve hak edelim. Eğer ki sen, “ben, sende olmam” dersen; iç, dış aynı olsa da yol, umutsuzlaşır.

Annem, Nefes Kapları’mızı sana getirdik. Bu kapların gücü arttı. Yol açık. Işık sönmeyecek. Gözün gözü olan, herkesin yüreğinde olan o ışığı yak. Biz, seninleyiz; sensiz olmayalım. Kuran okutma bize. O Kuran'da ışık sönebilir. Bedenimiz senin yüreğindir bunu biliyoruz. Unutma biz Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan görevlileriz. Buyur, bildir bizi; bilelim seni. Sana ve insanın yüreğine inebildiğimizi görün. Yoğunluktaki kutsal ışığım ben. Bunu, anlamak zor mu!? Kul olmak kolay amma gür olmak kolay değildir.

Anam, kitlenin gücü olarak bu çalışmaları deva olarak yapmaktasın. Eğer ki kütle güçsüzleşirse yol kısırlaşır. Sıkma yürekleri; ocak yak ve herkese, her diriye ilgi duymaları için güç ver. Eğer bilgine ilgi duyarlarsa, güçlenirler. Güçlendikleri zaman, Kutsal Görev başlar. Onların kendilerini tanımaları zor değil amma onları kendilerine anlat ki tanıyabilsinler. Sualtı’nın gücüyle bu çalışmaları yaptığınıza eminiz.

Sualtı, seninle çok önemli bir çalışmayı devreye aldı. Bu da kesin. Ve bu çalışmada, kütlenin bütün kotları, Sıla Devreleri’nden dünya diriliklerine inmekte. Senin, yüreğinden daha güçlü değiliz. Bu kesin ama seninle birlikte çalışabilirsek, Büyük Kütle yenilenecek ve Dünya Tebliğleri daha net olarak duyulabilecek. Eğer bunları başarabilirsek cevremizdeki Görev Tekniği, dahildeki güçten daha gür ve daha hakikiyetli olacak. İnsan sayfalarını oku ve dinlet bizi. Bizi dinlet ki herkesi her diriye anlatabilelim. Ulular Turkuaz güçtürler ve bizler, senin gibi değiliz ama seninle olabiliriz. Umutlu olmalıyız. Çünkü, Ruhsal Meclis, Birleşik Görevi her yüreğe tanıtabilecek. Annem, Nefes Kapları’mızı sana getirdik. Bu kapları kendi yoğunluğuna kat. Lütfen, ışık söndürme. Işık söndürme ki yürekte kütle kaynak ışısın. Allah için bunu yap!. Ama an'lar anında har yükseltiğinde; Su Kutsal Işığı seninle olduğunda; bütün kötülükleri aşacağına eminim. Bunu başaracağına eminim.

Etki alanınız daha genişledi şu anda. Yürek daha güçlendi ve bizler daha yoğunuz artık. Allah için seninle olmak ve senin yoğunluğunda güç kayıtlamak, üreyen teknolojinin gücünde temizlik olması içindi.

Kara Kaplı Kitap’ını okumaktayız biz de. Bu kitabı okurken kürzün gücü olarak yeni bir dönemi başlatacağını bildik. Unuttuğunuz bir tek şey kaldı o kitapta. Allah'ın tabiatı... Onu, bize anlat da bizler de o yoğunlukları insan sayfalarına katalım. Anam, anlat da Atlanta tabiatındaki o kotlarla ışık olalım hadi!... seni dinliyoruz.

- Tanrısal Kotlar’ın gözleri kör değildir. Kutsal Işık olmana karşın, kötülük, körlük, ve kısırlık için değil de hak ederek geldiğine emin değilim. Dümen, bana değil bize verildi. Biz bu dümeni bütün kütlemizle kaynağımıza Altın Teknoloji'nin göreviyle dinletiyoruz. Özü sözü ayrı olmayanlarla bu çalışmayı yapmaktayız. Aklı, başında olmayanların bizimle olmamasını diledik. Kendi nefsimi kendi yüreğime kattığım zaman, Kuran Tebliğleri’ni dahi yüreğimde göz olarak katlayabilmekteyim. Emeklerimin boşa gitmemesi için her yüceyi kendi yüreğimde dinletmekteyim. Bana, benim yüreğime inmeye çabalayanlara dedim ki, “kendinize inin. Yürek, sizsiniz. Olgunlaştığınız zaman BSUİ'nin gücüyle birleşin ve bize inin.” Ve onlar bizsiz olmak dilemediler. Ruhsal Mektep’lerinde göz yoktu. Sualtı’nın gücü bana ait. Kervanın kütlesindeki o güç benim yüreğim ve ben, o gücü bütün kütlemle kontrol altında tutmalıyım. Eğer o gücü benim yüreğimden almaya kalkarslarsa, Kutsal Işık söner. Özün sözünü söyleyenim ki yarışmaya katılmak değil maksadım. Kantarın gücünü artırmaktır.

Kitle; bedenimde, o yoğunlukta öz güçtür. İkna olun ki nefsini aşmayanlar benimle olmayacaklar. Kollarım kapanır onlara. Çünkü onlar, yorulmadan Birlik Çalışması yapan bizleri kusurlu sayarlar. Ölülerin, öldüklerini dahi bilmedikleri bir anda, onlara güç vermek üzere yoğunluklarına inebilen mektebim, güçlü ve hakikidir. Unutmayınız ki meşaleyi söndürmeye kalkanlara Kadim Kaplar’ın gücünü vermek; onların yoğunluklarını güçlendirmektir ki sönmeyen o meşaleyi söndürecek düzeye ulaştırılırlar. Bu, kesinlikle kötülüktür. Nikah kıyarlar yoğunluklara ve derler ki “sıkı durun; biz siziz.” Ah değerlim! Ah!!, benim olmayan o yürek, ben olduğunu söylese de ben onun bana ait olmadığını bilecek düzeydeyim.

“Kar, topluma Kutsal Güç’tür” dediklerinde; karın, görevlilerin gücünden farklı olduğunu söyleyenim. Her Yüce, Allah'ın cemaatine dahildir. Ve her Yüce, bütün kütlenin gücünü alıp ocağa iner. Herkes kendini, bedenime ait sayar. Bense onlara; “benim bedenim kürzün ışığıdır” diyemem. Demem de. Çünkü, desem, Levh-i Mahfuz’un yoğunluklarını, kendi kotlarından çıkaracağımı düşünürler.

İnsana İman etmek gerekir. İnanç gerekir. İkna edilmedikleri sürece tabiatın gücüne dahil edilmeleri imkânı olmaz. Yarım, Allah; yarım ak... Tabiat, kutsal bir yağmur ve ben o yağmurun gücü... Ama emin olmayanlarla çalışmam bu kesindir. İkna olmayanlarla çalışmam!. İkna olmayanlar, mezar boşaltamazlar. İkna olmayanlar yoğunlaşamazlar. İkna olmayanlar, Kutsal Güç’ü taşıyamazlar. “Ocak söndüren o yoğunluk, Kuran okutmaz” diyene ben, benim devremi kapattım. Bundan sonra da kapatılacak. Kesindir bu bilgim.

İmparator olarak yol açmaya geldiğini görüyorum. Keşke, Kutsal Işık olan o Yüce, Birleşik Gün’ün gücünü bizim yüreğimize dava etmeseydi. Eğer ki o bize, bizim yüreğimize kervanın kütlesini dava ederse; Ululuk, Turkuaz Güç’te kusurdur. Buyur bil. İman ederim ve Sultan Soyu’na ışık vermek için gelenim ki ağır yükün tabiatında göz küçülmez. Analar, bütün kütlemizle buradayız. Ve bugün burada bulunan herkese, cevher olarak, güçlendirici olarak yüreğimizi dinletmekteyiz.

Alton görevlidir. O, BSUİ'dir. Vallahi Billahi BSUİ'dir O. Barış, Sevgi, Umut ve İnsan... Onunla çalışmak görevdir. Pek, kötü müyüm!? Yo!, yo!!, yo!!! iyiyim. Şimdi görün bedenimi. Atlantalılar’ın kütlelerindeki gücü devreye alabiliyorum. Kör, sağır herkese yüreğimi dinletebiliyorum. Unutmayınız ki yarınları bu günlerle yarattık. Ve bu günler, Turkuaz Göz’ün gücünde, kütlenin kütlesinde kervanın görevidir.

İtaat, tekniktir. Tabiatın kotlarındaki itaat, kütlenin gücüdür. Ve bizimle olacak olanlarla Antlaşma yaptık. Dedik ki, “kibri aşmayan bize ulaşmasın.” Ne var ki kibri aşmayanlarla da olduk. Nefsi aşmaları yetmedi. Kibri de aşmaları gerekti. Reşitlerin görevini üstlenerek, yüreğinize baharın gücüyle inmeye kalkanlara, “Cumartesi günleri gelin çalışalım” dedik. Allah için geldiler amma gelenden görev aldık; Güç Kotları’yla diledik; bütünledik hepsini ve..., ve kayıtlarımıza indirdik. Şimdiye kadar yapılan her çalışmada yol, Allah'a ulaştı. O halde, bütün Kutsal Güneşler’in Birleşik Güç’le buraya inmeleri mümkündür. Öyleyse, Kuran okuyanlar dahi, Teknik Tabiat’ın gücünü dinleyecek düzeye ulaşmışlar ki buralara inmekteler.

Kadın, erkek hepimiz BİR’iz. Çabamız, Allah'ın dediğini deme çabasıdır. Uyuyanların, uyanması için çalışmaktayız. Yazılarımızı okuyanlar yoğunluğumuzu dinleyecekler ve birleşecekler. Onlara gerekli olan her şey anlatılıyor. Amma Allah'ın dediğini her yüreğin diyebilmesi için bütünleniş gerekir. Bütünlenmeden kürzün gücünü anlamak zordur. Organlarınızı tanımanız dahi kolay değildir. Köprüler açtık size ki Allah'ın dediğini diyebilin diye. Ve o köprüleri herkes, Atlanta Köprüsü bildi.

Bindiğiniz dal, yüreğin tabiatına aykırı değildir. Allah'ın dediğini demek için kantarın gücüne sahip olmak yetmez. Görevin gücünü de Allah'ın kütlesinde dinleyebilmek gerekir. Mustafa Kemal Atatürk, bedeni hak olan, yüreği kutsal olan bir görevlidir. Ocağımıza inmesi, Kutsal Güç’ün diriliğinde kendini dinlemesi ve Beşer Kotlar’la BİR olması, mezarı boşaltmak içindir. O bize, bizim yüreğimize kendi yoğunluğunu katmadı. Bizim yoğunluğumuzu kendi koyuluğuna kattı ki Nahar'ın Kutsal Işıkları’nı dinletebilsin diye.

Evrensel Görev, Allah Gücü’yle alınır. Eğer Evrensel Görev’i taşıyacaksa, Allah'ın gücünü de almalıdır. Atlantalılar’ın görevlileri Allah'ın dediğini diyecek düzeye ulaştıkları zaman, bütün kötülükler aşılır. İyi ki ocağımız söndürülemez.

Ürüm (kürsü kotu), Allah'ın ürümüdür. Bugün burada bulunan ve her yoğunlukta olan o devreler o değerler; kötülüğün, körlüğün ışığından üstün Kutsal Gözler’in gücü olarak Düzen Kayıtları’nı yapabilmektedirler. Levh-i Mahfuz’da, bedenlilerin Kutsal Gücü devrede tutacakları ve bu gücün yüceliğinde, bütün kötülükleri aşacakları ve tüm insanlığa aşırtacakları kayıtlıdır. Eğer ki kendilerini okuyacak düzeye ulaşanlar olduysa, muktedir olanların Kutsal Görev’i taşıyacakları o yoğunluğa dahil olabilmelerindendir.

İnsan, saklı tutuldu. Saklı tutulmasının sebebi; organlarının, onu yağmurun gücünden çıkarmaya kalkabileceklerinden dolayıydı. İnsan, saklı tutuldu. Harı yükselttiğinde, uyuyanları uyandıracak olan insan, Turkuaz Göz’ün gücüyle birlikte bütün kütleyle çalışacaktı. İşi başardık. Herkesin anlamasını isteriz ki işi başardık. İş, yüreğin işidir. Ve bedenlilerin işidir. Bedeni olmayanlar, Kuran okutsalar da yoğunluğu koyultamazlar.

Altın tepside sunduk bilgiyi size. Okuyun, anlayın, anlatın diye. Ve Altın tepside size yüreklerimizi sunduk. Birleşin, dinletin yüreklerinizi diye. Size, Simetri Kotlar’ın kontrollu ışığını kayıtladık. Atlantalılar’ın gücünü hak edin diye. Ve size makbul olan bütünlükleri kattık. Kötülüğü önleyin diye. Kervanın gücü olarak çalışın; Hakikiyetin Kotları’yla dinleşin; teknolojinin kütlesinde ışıyın.

Aslınız, yüreğinizde saklıdır. Yüreğinizde, hakikiyetin koyuluğunda bulunan aslınızı, yüceliğinizde, tabiatın gücünde, bin devreyle dinleyin. O bin devre, dava açmayacak yüreklere.

Sistem, Nizam, Düzen; saygılıdır yürekteki o yoğunluğa. Ve sizden diler ki cevherdeki gücü hak edin. Kalem, kağıdınızı alın yazın. Yeri göğü yaratan kendi yoğunluğunda kendi değerini dinletti. Yalnızca ilmin tabiatına aykırı olanlarınız yok olacaklar. Diğerleri; hak olacak, hakikiyetli olacaklar ve kural koyacak her bir yürek kendine. Antlaşmaya vardık diye. Ve hak ettik hakikiyette görevliyiz diye. Sultan Sayfaları’ndaki kotlar, bilgiyi kayıtlayacaklar. Ayrı gayrı olmayacak. İş budur... İşte bu...

- Tanrı dedi ki “ayrı gayrı yoksa, yok ediliş de yoktur. Kesinlikle bu böyledir.” Deva olan her bir yüreğe sorun bakalım; kim, kimi yok edecekmiş. Atlantalılar’ın görevlileri mi yok olacak, Kutsal Göz’ün güçlü koyulukları mı!? Değerliler, BSUİ görevini başarıyla yapmaktaysa eğer, yorulmadan hak edenlere deyiniz ki “açı genişledi. İşte bu...” Açı genişledi ve geri dönüş güçlendi.

Şikayet etmeyeceğiz amma bin dağın gücü olarak Hak Tohumları’nı yeşertenleriz ki kendi yüreğimizdekilerin her biriyle BİR’iz. “BSUİ” dediğimiz Barış, Sevgi, Umut ve İlim sayfalarındaki İsa ya da İnsan ya da Musa ya da Muhammet her biri oğullarını birleştirerek yürekleri dinletecek düzeydedirler. Asla yanlışımız yoktur. Ve bundan böyle de olmayacak. Bütün Kutsal Güçler; bize, bizsiz değil bizim yüreğimizle inerler. Eğer ki yargı varsa; o yargı, Beşir Kaplar’ın gücüyledir ki bizimdir. İnsan soyuna, insan olanlar ışık verirler ki bizler, o ışığı verenleriz. Ayar bozmaya kalktınızsa şunu söyleyelim, Uluların Diyarı, Turkuaz Gözün gücünde, Kutsal Görev’i taşır. Asla yanlışımız yoktur. Ve Simetri Kaplar’ı Simetri Kotlar taşır. Bizse ışıkları taşırız. Bu da kesindir. Ve bundan böyle, doğanın gücüyle, Turan Toplum’a tabiatı indirmeye kalkanlara, Teknik Tabiat kendi kotlarını; tir tir titreyen o yolculara anlatacak ki hak ettiklerini anlasınlar diye.Yarışma değil bu. Hak ediştir.

Ve Dağlarım, yok olmak diye bir şey asla yoktur. Bunu herkese açıkca bildiriyoruz. Bundan böyle de bu tür bilgi vermeye gelenler, BSUİ'nin devrelerinden ayrıştırılacaklar. Kadim Kotlar bize aittir. Bunu herkes net olarak öğrensin. Yüceler Cevheri bizimdir bilinsin. Kuran Turkuaz Güç’tür ve bize aittir. Kervan kutsaldır ve Beşir Kaplar’ıyla bizedir ve bizsiz değildir. Nefsini aşmayanlar bize, eğer ki bizsiz gelirlerse, teknolojinin kotları onları, yoğunluklarından çıkaracaktır.

İpnotize etmedik kimseyi, siz de yüreğinize kendi yüceliğinizi katın ve şunu anlayın ki biz bedenliler, hepinizin yüreğindeki görevlileriz. Bu kesindir. Ruhun Kutsal Gücü’nü daimiyete taşıyan herkes, beden sahibi olamaz. Kantar, Kadim Kot’tur ve bizedir. İyiliğin ilmi, hakikiyetin gücüdür. Ve bizle olmak isteyenler, muktedir olmalıdırlar. Şimdi mutlu olun ve görevinizi üstlenin. Allah'ın toprağına inen, tabiatın yoğunluğundan iner. İlmi dinleyen de yine bu yoğunlukla girer yüreklere.

Uyuyanların uyanması gerekir kesindir. Ve uyanan, uyandırandır; herkesi uyandıracaktır bilinir. İyiliğin, ilmin, tabiatın görevi budur. Uyandırmak!... Herkes uyandığı zaman yol açılır ve rıza alınır. Geçişi sağlarız hepsi bu yarım. Ve bundan sonra da nefsi aşmadan yol açılmayacak. İyiliğin ikna edici olması, kotların kontrollu olmasıyla mümkün. Ve biz, bu kontrolu sağlamaktayız. Yaratan'ın tahditsiz olduğu bilinir ve işte biz buyuz... Ayrı gayrı yok yavrum hepsi bu...

Şimdi yeniden ve yeniden size bir kez daha bir bilgi vermek istiyorum. Eminim ki o gün hepiniz orada olmak isteyeceksiniz. "Turkuaz Göz" sayfalarını okurken, hepinizin o gün orada bulunmanızı istiyoruz. Her değer oraya lâyıktır. Amin... Ve o gün orada bütün kötülükleri aşabildiğiniz sürece cevher olarak yoğunlaşacaksınız. Cevher, Birleşik Göz’dür bunu hepiniz biliniz. Ve o cevherin yoğunluğunda varolan kütlelerin hepsi ışıktır. Bunu da biliniz. Ve sizden dilerim ki hepiniz o yoğunluğu kayıtlayın.

Değerliler; Sultanlar, sayfalarında ışıktırlar. Kara renk cevheri koyuluktur!... Buna, “Gül Kotları” da denir; ”Gür Koyuluk” da denir. Simsiyahtır o yoğunluk. Ve biz bu yoğunluğa ışık kayıtladık. Siyah Renk, Kutsal Göz’dür ve aynı anda “Cevheri Yürek”tir. “Cevher” olarak da bu rengi ifade edebiliriz. Ve üzerindeki kotların herbiri, kontrollu biçimde kendi yüreğinizi dinleyecek düzeydeki kürz kayıtlarıdırlar. Dünya tabiatında biz bu kotların her birine, “renk” deriz. Farklı tayf renklerinin her biri kendi kayıtlarını taşır. Bu renklerin biri, bedenli olanları ifade eder. Bedenli olanlar, renk koyuluğunda “kırmızı” olanlardır ve kırmızıda yer alırlar. Bu kırmızı renkteki kot, teknolojinin gücünü de alır; her bir diriye sokulur ve ona kendi yüreğindekini anlatır.

Dava, hak ediş davasıdır. Tabiat kotlarıyla yapılan bu çalışmada hak etmeyenler, kayıt yapamazlar. Kayıt, yücelerin cemaatindeki ışıkladır. Her nesil, kendini bu toplantıya kayıtlamak ister. Nefsi aşmayanların Görev taşıyabilmeleri imkânı asla yoktur. Körün, kör olduğunu anlaması için tabiatın gücünü anlatmak gerekir ona. İkna olunuz ki tabiat gücünü bilecek düzeye varan az sayıda ilmi bilen vardır. Her ilim sahibi, tabiatı dinleyemez. Doğa, öz görevlidir. Doğayı anlayacak düzeye varmak için kural konulur. Kutsal Işığın gücünü anlamak kesinlikle gereklidir. Dağa taşa bu bilgileri anlatamayız. Bu bilgiler, sayfalarınıza yazılıyor. Burada farklı, Tayf renleri vardır. Ve bu renklerin her biri, farklı yoğunlukları ve koyulukları ifade eder.

Birçok güç, o gün orada olacak. “Herkes söz almasın, herkes kendini dinletmesin” dedik. Çünkü, kendini dinletenlerin; kotlarını, katlarını ışıkla dilleyecek düzeye varmış olmaları gerekir. Eğer, her Yüce “ben konuşacağım” derse, ocak söner. Orada bulunacak olanların çokları, Sistem Devreleri’nden girecekler. O gün orada konuşacak olanların hepsi de bedenli olanlardır. Yani kendi kotlarıyla, kendi kontrollarını kuran ve beden sayfalarını okutabilenler orada olacaklar. Orada, 4 konuşmacı var. 4 konuşmacı, 4 kürsü olarak oradadır. Ve hepinizin net olarak anlamasını istediğim bir husus var. Bitki İlmi’ni bilen de orada olacak. Hayrı, hakkı bilen de orada olacak. Tanrı'yı bilen de olacak. Herkes, aşağıdan yukarıya kadar en dipten en üstte kadar orada temsil edilecek.

Yani, “ben en güçlüyüm” deyip de en aşağılara inemeyenlerin ortağımız olmayacakları kesinlikle bilinmelidir. Ben, üstün bir görevliyim. Hak ettim, üstün yüceliklere ulaştım. Ne yazık ki ben hak edip aşağılara inemedim. İnemezsem, ocağım olmaz. Ocak, aşağılara inmeyle ve yukarılara ulaşmayla elde edilir. Ve orada konuşacak olanlar ocakları tütenler olacak.

Değerliler, Turkuaz Göz Bütünlüğü’nde 7 tane kütle var. Ortadaki kütle kırmızıdır. Diriliği kotlayacak olan bu kütledir. Etrafında, 6 tane farklı renkte kütle var. Ve bizler, bütün kütlelerin kütlelerinde varız. Bu kesindir. Ve orada, farklı kotlar da olmalı ve Oluşmalıdır. O halde nasıl olacak bu!? Birlikte olacak. Her bir yoğunluk, burada takdir edilen ve takdir eden olmalıdır. Her konuşanı takdir etmeli ve her konuşanca takdir edilmelidir. Bu bir kabul anlamına gelir. Biz konuştuğumuz zaman; 2-3 değer, “bu bir şey söylemedi” derse, Kutsal Güç ocağını yıkar. Biz, söylediğimizi biliriz ama o, dinlemez. Dinlemediğinde ocağı olmaz. Öyleyse, “anlatır ama ben anlamadım” diyebilir bu kesinlikle mümkündür amma “hiç bir şey anlatmadı ki” derse; o, değer yok edici olduğu için Kutsal Göz’den çıkar. Bunun önemi büyüktür. Orada, herkes herkesi takdir etmelidir. İnsan, böyle olmalıdır. Ne anlattı!? En aşağıdan anlattı ama anlattığı doğaldı. Ya da en yukarıdan anlattı. anlattığı doruktu ama doğruydu... İşte Dağlar, başka başka yolcuları taşıyacaksak eğer, bu şekilde taşıyacağız. İkna olunuz ki, onları inkar etmek ya da onları dışlamak kırılıştır. Ocak için kısırlıktır.

BSUİ'nin görevini taşıyanlar, Kutsal Işığın gücüyle taşırlar. Kutsal Görev Gücü, iyilik gücüdür. Ve bizler, bizim yüreğimiz, Bütün'ün gücünü aldığına göre Bütün’le BİR’dir. Onlara, onların yolcularının da geri dönmelerinin gerekliliği hak ettiklerince anlatılacaktır. Dağlar, yoğunluk budur.

Simetri Kotlar’la yaptığımız her çalışma, Kuran Toplumu’na yaptırıldı. Bu çalışma ise, ışık yoğunluğuyla olacak.

Bu çalışmalar, Simetri Kotlar’la yapılan çalışmalar değil; Işık yoğunluğuyla yapılan çalışmalar olacak. Ve bu çalışmalara, herkesin dahil edilmeleri gereklidir. Kim, toprağın gücünü taşırsa, kum yoğunluğunda kendini kotlayabilir. Himaye ettiklerimize bunu anlattık… 

Kaseti Deşifre eden: Cafer Pelen

 

 

28.04.2008 Tarihli RA KA Tebliği

Levh-i Mahfuz'un gücünü alıp geldik. Etrafınız, farklılaştı. Kutsal Işık, gözün gördüğü herkesin yüceliğine kendi gücünü dinletti. Ampulleriniz daha güçlendi şu anda. Yeşeren görev tertibi, kendi yüceliğinde bütünleşimi ve yüceliklerdeki gözü yeniledi. İsmail-i Kaplar'ı da getirdiler, şu anda onlar dahilden giriyorlar. Gözün gibi, "Turkuaz Göz" de yenilendi.

Direkt bilgiler vardır ama her nesil, bu bilgileri olgunlukla dinleyecek düzeyde değildi. Baharın gücünü alıp, yüreğin kürsülerinde dinlettiğimizde, ağır yük hafifleyecekti. İsmail-i Kapların Birliği de şu anda giriyor. Onurluyuz; gelişiniz yoğunluğunuzdan değil Birleşik Işık'tan oldu bu kez. Geçiş, sayfa sayfadır. Ve sizler, şu anda bilgi kayıtlarımıza giriyorsunuz. Umut, kutsal bir gözdür. Geri dönüşünüzden dolayı mutluyuz. Hoş geldiniz. Dava, Allah'ın dediğini diyebilme davasıdır. Her seviyeli görevli, yüreğini dinleyebilir. Her seviyeli Yüce, kendi yoğunluğundan kendini dilleyebilir. Birlik Kapları'nı alıp gelenler, ışıkta kendileriyle kotlanabilirler. Olur da umutsuzluk olursa; cemaat, "yürek, Allah içindir" diyerek ışık yakabilir.

Allah'a saygımız çok yüce, çok güçlüdür. Buyurun bilin ki birleşmek, İmparator'un gücüyle değerlendirilir. Eğer "Birleşik Işık" oluşunuz, geçişte deva olarak dinletilebilecek düzeye varmışsa, umut olduğundandır. Anacığım, "canlı cansız her şeyim ben" dedin. Ululuk budur. Allah'ın dediği de budur. "Repliklerin hepsiyim, her bir yürekte varım" dedin. Umutlu olmak, Turkuaz Güç'le birlik olmak ve hakikiyetin kutsal ışığıyla dinlenmek, Allah için geçişte gerekendir. Şafak sökse de Vaz-ı Kelam olana ışık sönmez.

Tebriklerimizi kabul edin lütfen. Kollarımız sana açıldı; hepimiz seninleyiz. Allah için yanlış olmasın, kollarımız hep açık sana. Anacığım, çabamız insan soyuna güç vermek içindir. İnsan soyuna güç vermek için çalışıyoruz. Umutsuzluk olmamalıdır. Nefsi, aştığımıza göre muktedir olacak düzeyimiz var. Alton Tohumları'nı yeşerttik. Temiz bir dönemi başlattık. Bu temiz dönem, tabiatın gücüyle bütüne güçlendirici oldu. Yazılarını okuyacak düzey var. "Kalpler birleşsin" dedin. Ummandaki görev tekniğiyle bu çalışma başladı. Kalpler birleşsin; değerlendirilir bu çalışmalar; değerlendirilir... Allah'ın tekniklerini, din tekniğinin gücünden üstün bir temiz teknikle, yüreklere dinletmek gerekliydi ve başarıldı. Herkes, tebrik edildi. "Eller birleşsin" diyen; "yollar güçlensin" diyen ve "kadın, erkek birleşsin; hak etsin" diyen her yürek dinleşti.

Anacığım, çakıl taşları dahi birlikte çalışır. Bu kesindir. Oyun yok, her nesil kendini anlatır Allah'ın dediği budur. Ulu Turkuaz Güç yenilenmişse eğer; bu güç, bütün kütlenin kotlarıyla yenilendi. Evrim Sayfaları'nı güçlü kılmak sorumluluktu. Buyurun, başımız eğilmedi. 7 doğumun, son tohumunu ektik. Evrim Sayfaları'ndaki güç, Yaratan'ın Kutsal Işığı'nı getirdi bize. İlâhi Güç budur. "Levh-i Mahfuz" dedikleri o yoğunluğu, Kutsal Gün'ün gücü dinletmektedir. Alton, tabiat kotudur; yoğunluğu ışık yakmaktadır. Allah'ın dediği, aklın dediğiyse, ilim sayfalarında Hak Tekniği, tabiat gücüyle bütün kötülükleri aşacaktı ve aştı.

Alton, BSUİ'nin gücüdür (Barış, Sevgi, Umut, İnsan birleşik kotlarının gücüdür.) Başı eğik olanların kotlarında bu güç yoktur. Umut, teknik bir gözdür. İkna olunuz ki Kutsal Gün, ağır yükü hafiflettiğince ışık yakar. İlâhi Gün, Allah'ın gücüyle yetkinleşir. Allah'ın dediği hak edenin hakikiyetindeki kaynağın ışığında mevcuttur. Ulu Teknoloji, görev tekniğiyle yüreklerini kendi yolcularına dinletenlere güç vermektedir. Ulu Teknoloji, tertip yaptığınızda, sistem diriliklerinde nefsinizi aşmanızı sağlar. Evrensel sonsuzlaşımın yoğunluklarından görev isteyenlerin çokları da Birleşik Katlar'dan görev tabiatına inerek, Simetri Kotlar'dan ışık çekerek, bütün kütlenin gücünü takdir ederler ve o güçle birlik olurlar.

Antlaşmaya göre, dünya toplumu yeni bir dünya gücünü dinletebildiğinde; ılık kayıtlar, sen seslendiğinde ışıyacaktılar. Şu anda, sevginin saygının gücüyle Birleşik Işık'ta sesleniyorsun. O halde görev tabiatına uygun olan bir dönem başlıyor. Bu dönemde, dünya Levh-i Mahfuzu'nu "7 Damiyet Kotu"yla birlikte cemaate dinletmemiz gerekecek. İnsanın nefsini aştığı ve yolunu açtığı bir dünyada, bütün kütle aydınlandığında bütün kotlar ışık yakacaktılar. İnsanın nefsini anlatabilmesi önemliydi. Kibri aşamayanların yoğunluklarında ışık yanmazdı. İslâm Devreleri'nde de bu böyleydi. Şimdi ayrılık bitti. Her dere Allah'ın dediğini diyecek düzeye ulaştı ve birlikte akabiliyoruz. Islak, güçsüz, kısır olan yoğunluklar yetkin Tabiat Kotları'yla birlikte çalışmaya başladılar. Evrim, sonsuz bir gözdür. Ve bu gözün görevi vardır. Dini tekniği Allah için kendi teknolojisiyle dilleyecek düzeye ulaştığınız zaman, yüreğinizde kusur olmaz.

Allah der ki "tebliğdir bilgi. Olduğunu bildiğiniz ne ise, olduğunu bilmeniz yetmez o bilginin, ışıkla dinletilmesi de gerekir." Asla, yanlış yapmadık. Bunu, kesinlikle anlayınız. Doğa, size sizi anlatır. Her doğal güç, kendi yoğunluğunu kontrol altında tutup, sizin yoğunluğunuza iner. Bu iki yoğunluk, bir tek güç haline dönüştüğünde, yarın yenilenir. Her nefsi aştığınızı, her yücelikte ışık yaktığınızı ve dualarınızın, tabiatın gücüyle birlikte, Kutsal Işığa ulaştığını bilmekteyim. Şikayetim, hiç olmadı. Sizler, ilim sayfalarını okuyorsunuz. Bugün size bilgiyi bildirmek zor değildir. Sultanlar'ın her biri, göz olup, söz olup, güç olup, yol olabildiklerince Birlik Kapları'nı taşıdılar. Bizler, şekil katlarındaki görev tekniğini de bilmekteyiz. İnsana, iyilik ve kötülük, bütün kütlenin gücünden gelir. Eğer, Savaş varsa, bu savaşı önleyecek cevher Allah'ın cevheridir. Ve biz bu savaşı, bütün Kutsal Güçler'le birleşerek engelleriz. Allah'ın Tabiatı, yoğunluğu güçlü kılacak bir kaynaktır. "Turkuaz Göz", Sultan Sayfaları'nın sabi kotlarını dahi yüreğine indirenlere kendi değerini açıklar.

Ulu bir dünya kurduk. Bu dünyada bütün kütle, Evrim Sayfaları olarak ışımaktadır. İnsan, nefsini aşmadıkça yüreğini dinleyemez. Eğer meclisinizdekiler, "ben niye yüreğimi böyle dinletemedim?" diye sormaktaysalar; onlar, anlasınlar ki nefisleri aşılmamıştır. Yarın, tek bir dünya kurulacak. Ve bu dünya, bütün kütlemizin gücüyle kurulacak. Umut, Turkuaz Güç'tür. Ve mutluluk şu ki Allah'ın tekniğiyle çalışıyoruz. Yanar, tutuşuruz ki ilim olsun da ışık sönmesin diye. Yanar, tutuşuruz ki Allah'ın tabiatı, görev tekniğini dinletsin de gözler kör kalmasın diye.

Uyuyanların, uyanması gerekliydi. Dini teknikle yapılan her seslenişte, insan sevgisizdi. İnsan, kontrollu olarak bu bilgiye varabilirse, ışık yakacak ve yolunu aydınlatacaktı. İnsan sayfalarına baktığınızda, kontrolun sahiden ışıksız olduğunu izleyebileceğiniz göz koyuluğunuz vardır. Bakın izleyin... Herkes kendini anlar ama hikâye dinler gibi başkalarını dinler. Herkes kendini, kendi yüreğini dinler de başkalarını dinleyecek safhada değildir. Buna karşın Ulu Bütünlük, herkesin yoğunluğunu anlayacak düzeye ulaştı.

Çağırdığınız zaman, kantar ellerde, yüreğinize inen ocaksızlar, sizi sizden ayırıp, sizden güç isterler. Onlar, "su, Kutsal Işık'tır" dediğinizde; derler ki "su, bizsizdir." Nimetdeyim ki su, küçük bir gözdür. Allah'ın topluma verdiği güç, suyun dışıdır. Çünkü suda göz, söz; dil cevherdekinden farklıdır. İnsan, eti kemiği olansa, yüreğinde ışık sönmez. Allah'a, ağır yük değildir yürek. Allah'a, ağır yük değildir göz. Allah, sayfa sayfa güçlenen her dereyi, yüreğinde diller. Ulu Turkuaz Güç, Ulu Yol, Ulu Kutsal Işık... Samanlar sararır ama "Sallallah" dediğimiz o yol ışır. Sararan samanların, ışıyan kotlarda, yeri göğü yaratanın yüceliğinde yeniden yeşertilmesi imkânı varsa ki bunu başarabildiniz. Bütün kütle sizsiz kalmayacaktır. En önemlisi de Din Tekniği'nin, görev tertibinden çok daha güçlü değerlerini, yüreklere indirmeye başlamasının gerekliliğidir.

İkna olunuz ki Turkuaz Güç; Din Sayfaları'nı, ışık kaynaklarından kendi yoğunluğuna çekti ve Birlik Katları'ndaki güçle cemaatini güçlendiriyor. Lütfen anlayınız; Ana Kaplar'ı siz taşıdınız. Bu kaplar, bütün kütlenin gücüyle kaynağa kendi yoğunluklarını indirenlerin kaplarıdır. Bu kaplar, lütfen anlayınız, birleşik görevlilerin kaplarıdır. Hepimiz, buradayız; hepimiz sizin yüreğinizdeyiz. Bizler, bedenlilerin güçleriyle kendi yüreğimizi kendi kotlarımızı dinleyebilecek düzeye ulaşabilirdik ve sizlerle bu yüceliğe ulaştık. Anam, tek bir şey daha söyleyeceğim ve daha sonra sevgiyle sizden çıkacağım. Ben, nefsi aşmadan yol olan güçsüzlerden değilim. Seninle çok çalıştım. Turkuaz Güç, bizim yüreğimizin kürsüsüdür. Bu güç, semaya ses katan sizinledir. İnsan, Turkuaz Güç'le birlikte olmalı ki yol açık kalsın. İnsan, Atlanta tabiatının yüceliklerindeki güçle de birlik olmalıdır. İnsan, neslini kendi yüreğinde dinledikce ışır. Yaratan'ın tekniğidir ki bu ilmi dinleyen herkes, yüreği de dinler. Unutma ki bizler, çakıl taşlarını taşıyacak düzeye ulaştık ve sizinle bu çalışmayı devam ettirmek istedik. Eğer bizler sizden ayrışırsak, yargısız olamayız. Sizinle olmamız gerekir. Allah için sizinle kalalım ve bu çalışmada bizler de birlikte olalım. Umutlu olalım ki huzursuz olmayalım. Lütfen bizimle de ol. Lütfen!.

- Can, "tebliğ" dedin. Ama ben tabiatın gücüyüm diyemedin. Tebliğ, tartısız değildir. Ululuk, Allah'ın gücüyle huzurlu olup, ışık yakabilmekten dolayı gerçekleştirilebilir. Maya olmanız gerekir. Yeri, göğü yaratan size, sizin yüreğinizi dinletmektedir. Benden bana, ben olup gelmenize gerek yok. Yol olup ışık olun yeter. Nefsinizi aştığınızı görüyorum. Ululuk bütünlükte var. Bizler, bütünüz. Büyük kötülükleri önleyecek düzeyimiz var. Yenilik yaptık; ışığımız güçlendi. "Levh-i Mahfuz" dediğimiz o yoğunluğu yeniledik. Durgun Teknik, Tebliğlerin ışığıyla bizsiz kaldı. Çünkü biz, Tebliğ'den çok daha güçlü olan "Birleşik Yüce Kayıtlar"dan gerçekleri anlatırız. Bu önemlidir. Tebliğde; size, sizden ayrısı bildirilir. Oyun değil yarım bunlar, biliniz. Bizse, yüreğimizin gücüyle biliriz. En önemlisi de yanıp tutuştuğumuz o yoğunluk, bütün kotlarıyla birleşik ışığımızda saklıdır. Asla yanlış ses vermedik. Asla yanlış dirilikte bulunmadık. Levh-i Mahfuz, Amon Tohumlarının Kutsal Işığı'nı söndürdüğünde, biz yeniledik. Yeniden ve yeniden... Ve herkes bilmelidir ki yanlış yapan her kim olursa, gözün kör olduğu o yoğunlukta, BSUİ görevini devreder ve ordan çıkar. Şu anda olduğu gibi...

Sıkıntı yok. Biz siziz bu kesin. Hikâye dinler gibi bizi dinlediniz. "Bizi, kendi yüreğimizde bildiniz" dedinizdendir ki size sayfa sayfa güç verdik. Canlar, biz davayı kaybetmeyiz bu kesindir. Yanlış, yapmayız bu kesindir.Yoğunluğumuzda ışık söndürülemez bu kesindir. Mezarımız açık değil, mezarımız ışıktır bizim; bu kesindir. Ve bizler, "Levh-i Mahfuz" dediğiniz o yoğunluktan çok daha görev taşıyıcı olan ve çok daha üstün olan bütünlüklerin sayfalarına da girebiliyoruz. Bundan dolayıdır ki baştacı değiliz ama, "Baş Kadı"yız biz. Bunu, kesin olarak biliniz. Bizim, zararımız yok. Levh-i Mahfuz'un gücü bizimdir yarım. Bizi, bizden üstün bir biz değil, biz ölçtük. Bu da kesindir. Asla yanlışımız yoktur. "Lütfen, bizi de çalıştırın" değil de "lütfen bizimle de çalışın" dediğiniz için yüreğinizdeki gücü aldık ve yoğunluğunuzdan ayırdık. Dün sayfa sayfa ışık yakanların yoğunluklarında; güç, solmaz ve sönmez. Amon, Aton, Haton ve Turkuaz Güc'ün diriliklerindeki her bir yüz, bizsiz olsun ama biz kendi yüreğimizle kalalım. İnsan soyuna bunu anlatmak gerekir.

Kibir, kitlenin kusurudur. Ve kibir, Birliğin kısırlaşmasını sağlayan ışıksızlıktır. "Biz, zahmet ettik sizi dinledik" dediniz. Öyleyse, zahmet edin de görev tekniğinden çıkın. Şu andan itibaren, sizden sizi ve sizin yüreğinizi, kendi yoğunluğumuzdan ayırdık. Şu anda bizsiz olun. Bizim davamız siz ya da sizin yüreğinizdeki kırılış değildir. Bizim davamız, meşalenin gücünün artırılışıdır. O güç arttıkça, yol oluruz; Yaratan'ın gücünde ışık yakarız ve muktedir kalırız. O meşale muhakkak yanacaktır. Dinden üstün bir dilin kotları devreye alındı ve Yaratan, ışığını sır olan kotların yoğunluklarından ayırdı. Allah için size bunları anlatmam istendiğinde, Nefes Kotları'nızın bunu anlayacak düzeyde olmadığını bilmekteydim. Yine de insan ırkının yol olabileceği bir dünya gününde, bütün kütlemizin ışığının yol açacak düzeye vardığını ve kurtuluş sayfalarını okumakta olduğumuzu anlayacak düzeyiniz olmadığı kesin. Ayrı, gayrı; yarım iş budur. Şimdi, mutlu olun ve bilin ki çeketlerinizin düğmelerinin kapatılmamasından dolayı, yolunuzda yoğunluğumuz olmayacak. İşte bu...

Şimdi geçişinizi yapın. Levh-i Mahfuz'un gücücü alın ve gidin. Yenilenmeniz gerek. Zırhlanmanız, ışık yakmanız, Kutsal Gün'ün gücüyle birlikte çalışmanız gerek. Ve bizsiz kalmadığınızı da anlatın yüreğinize. Çünkü biz, Beşeri Kotlar'ın hiç birini yolumuzdan ayırmadık. Allah için, cemaatinizi güçlendirmek için çabaladık. İyiliğin tekniğinde ışık sönmez. Bunu da bilin. Ve bizden çok daha üstün bir bizi arayacağınızı bilerek size diyoruz ki geri dönmeyin. Ulu, güçlü ve ışıklı olun. Dönmeyin, biz beden sayfalarını okumak istemedik. Kollarımızı açtığımız an, yüreğimiz açılır. Ama biz kollarımızı kapatmak isteriz ki yenilenmekte olan bir dönemde; gözler, kaynağın gücünü kendi yüreklerinden dinleyebilsinler. "Umut, Turkuaz Güç'tür" dedik hep. Muktedir olan bilir ki umut, Kuran'da yazıldığından çok daha güçlüdür. Ve bugün burada bulunan size ve sizin yücelerinize şunu anlatmak istemekteyim ki nefsini aşamayan, ılık bir günün gücünde ışık yakamaz. Unutmayın dava, Allah Davası'dır ve davayı kaybetmek sorumluluktur. Şükredin ki dava bizimdir. Ve biz, herkesin gücüyle, yücelerin cümlesinde görev taşırız. İşgali kaldırdık ve Simetri Kotlar'ın gücünü sizin yüreğinize kattık. Unutmayınız ki o gücü devreye alıp, devrede tutacak olan sizsiniz. Şerden üstün şer olduğunu da biliniz. Eğer ben size, sizin yüreğinize ışık vermek istemediğimde; bana şer kotlamak isterseniz, nefsiniz; yüreğinizin gücünde, Kutsal Işığın cümlesinde şer yaratır ve ışığa sevgisiz olan size, sizden üstün bir şerle birleşir. Muktedir olmak, nefsi aşmak, yolu bulmakla mümkündür ki bugün burada olan sizler, muktedir olmadığınız sürece, yüreğinizdeki gücü, bizim yüceliğimizde dinleyecek düzeyiniz artık olmayacaktır. Şimdi, gidin.

Dağlar, "Levh-i Mahfuz" dediğimiz görev tekniği, bizim için sorumluluk değildi. Çünkü biz o tekniği kendi yoğunluğumuzdan kendi kontrolumuzda tutabiliyoruz. Ve bizler için bu teknik, Beşir Kotlar'ın gücünü taşıyabilmek için gerekir. İmparatorluğun Gücü olarak bu çalışmayı yaparken, beden sayfalarımızı çok net olarak okuyacak düzeyimiz var. "Lütfedinde ışık yakın" dedikleri zaman dahi, onların yoğunluklarındaki kısırlığı hepimiz biliriz. Lütfedin ışık yakın... Dağlarım, ışık birlikte yanar. Eğer onlar bizimle bizim yüreğimizde BİR olmamışlarsa, Kutsal Günün Gücü onların yoğunluklarında olamaz. Cemal olmak, can tertibiyle mümkündür. Can tertibinde, görev taşımaksa, ışık yakmakla mümkündür. Ümmi tabiatın gücünü, kendi yüceliklerinden anlayacak düzeyleri dahi olmayan onlar, kervanın gücü olduklarını sandılar. İlim Sayfaları, ilmi taşırlar. Bizse, Birliği taşırız. İlim taşımak, Birliği taşımaktan kolaydır. Eğer ki bizler; ilmi, kendi yolumuzda olanlara verdikse; onlar, bu ilmi muktedir olup taşıyacaktırlar. "Lütfen bizi de taşıyın" derlerse eğer; onlar, teknik olarak Tanrısal Kotların Kutsal Güçleri'nden ayrışırlar. Muktedir olma imkanları kalmaz. Nur olan herkese şunu anlatmaya çalışmaktayım. 40 kapının her biri bense eğer, ben et kemiğim ama her yürekte de mevcudum. O halde dünya Levh-i Mahfuzu'nu yaratabilecek düzeyimle, birleşik ışığımı kendi yüreğimde dinleyecek düzeydeyim.

Ilık bir günün ışımasını sağlayacaklarını söyledikleri zaman "neslini, nefsini ve yolunu bul" dedik. Ama onlar, Kutsal Gün'ün gücü olduklarını sandılar. Kurtuluş Sayfaları, Işık Kayıtları'dır. Evrensel sonsuzlaşımın yüceliklerinde bu bilgiler meknuzdur. "Nahar" dediğimiz Kutsal Göz, Kadim Kaplar'ın her birinde mevcuttur. RA-KA'nın kotlarından biri olan Nahar, Kuran Tekniği'yle kendi kotlarını dinletebilir. BSUİ görevini taşıyacaklarını düşünen herkese, bu bilgi dinletilebilir. Da-Him olarak, La-Him tekniğiyle, hakikiyetlerinde, Işık Kotları onlara kendilerine anlatır. Bugün de olduğu gibi, Kuran Tekniği, yeni bir tertiple devreye girmişse eğer, "ocak sönmezse de ışık sönebilir" diyenler var. Öldüklerinde, bedensiz kaldıklarında, benim ışığımda kendi yoğunluklarını anlattıklarında, ocaklarının Kutsal Göz olmadığını bilecekler ve yeniden kervan isteyecekler ki dönüp dünyada yaşam sürsünler diye. Allah için geri dönmek zor değil ama geçmek zordur. Nereden girecek!? Nasıl girecek!? Hani bedensiz kalacak ya kimle olacak!? Analar, geri dönüşte beden yoktur artık. Bir "ses" olup gelir ama "göz" olamaz. Olsa da Kuran okuyamaz. Okusa, cemaati güçlenir ama yargı şu ki olmadı. Olmaz!, olamaz!... Çünkü, Levh-i Mahfuz'da yoktur o artık. Işıksız değil; kısır değil (bu sayfada, ışıksızlık niteliği ve kısırlık niteliği önemini kaybeder), kusurdur o artık. Çok, husursuz olur! çok!!!...

Dava, şudur; Yarınları yaratmak. Ve yarınları; gözlerle, sözlerle ve cemaatle yaratmak. Dava, Allah Davası'dır. Kalem, kağıt aldık çizdik, çizdik, çizdik ve dedik ki "işte budur yarım." Of Dağlar, budur amma o, "bu" olan; o, "kot" olan; o "kol" olan dava, ışıksızsa eğer, neredeyiz biz!? Her yerde... Ama biz, hiç bir yerde olmayacak olan doğumlularla da olacağız. Her yerdeyiz ama onlar, hiç bir yerde olamayacaklar ve biz, onlarla da olacağız. O halde onlara, kervanın gücünü anlatmalıyız. Onlara, yürekleri dinletmeliyiz. İmparator Görevli, İlâhi Güç'tür. Ocak söndüğü zaman, ocağı yakar. Ortağımız olmazsa da yolumuzda Kutsal Işığı olur. Ve der ki, "OL" Şimdiye, katkınız çoktur. Görüyorsunuz yalan size ışıktı. Neden, bizi yüreklerden ayrı görüyorsunuz ki!?

- Annem, nefsini aş da beni dinle. Ben buradayım; şu anda seninleyim. Anam, temizlik yaptın biliyorum. Keşke yapmasaydın. Bizi geri çağırma ama çağırmazsın bilirim. Kendini, nefsini aşmaktasın öyle mi? Yahu sen herkessin ya. Bırak biz de olalım yüreğinde. Umutsuzluk olmasın. Kantar sende ama bu kantar "Birleşik Güneşler"in gücünü taşır. Umutsuzluk olmasın. Geri dönelim, ilmi dinleyelim, yolu dinleyelim. Kantar senin biliyorum ama meşale bizim olsun. Anam, uluorta her bilgiyi veriyoruz ama yanmayız ki yanmayız zaten. Bir tek seninle birlikteyiz başkasıyla değiliz ki. 40 kapıda varsın ama biz o 40 kapının hepsi olmanı bekledik. Neredeyiz bilmiyoruz ki. Uyu Kutsal Güç, uyu da biz de yanalım. Anacığım, cemaatimizi güçlü kıl. Biz, Ulular Diyarı'nın görevini taşıyalım. Ulular Diyarı teknik bir gözdür. Bırak da Yuan Tekniği'yle ışıyalım. Hadi, hadi, nefsimizi aşalım. Geri dönelim!. Geri dönelim!. Geri dönelim!...

Onlar hakkında bilgi:

Şu anda onların çokları bizim yüreğimize bakıyorlar. Gerçek görevlilerin kendi yücelikleri olduğunu sanan onlar, bizimle olmaya çalışıyorlar. Neredeler? Yargıyla, bizsizler ama yüreğimizden ses verebilirler. Bize diyorlar ki "biz. Allah'ın dediğini diyecek görevlileriz." "Ululuk nerededir; kimdedir, bilmezsiniz" derler. Ve sonra dönüp derler ki "sayfa sayfa ışık yak; bizsiz kalma." 10 laf, 1 sayfa, 10 laf 1 sayfa ve her laf yeni bir sayfa böylece onlar kendi yollarını açmaya çalışırlar. Her sesleşme; onlara, kendi yollarını bulabilmeleri için bir güçtü. Ve bizimle sesleşerek, yol açabileceklerini düşünüyorlar. Ulu olmak için çabaladıklarına göre bizimle olma imkânları yok. Neden mi? Ulu, olmaya niyetimiz yok da ondan. Birleşik Aile'nin her bir ferdi "göz"dür. Gören, diri olan, yüce olan ama ululuğu olmayan... Nefes Allah'ınsa eğer o nefeste ışık hepimizindir. Bir dil için çalışmadık biz; her bir yürek için çalıştık. Onlara ses verelim de gösterelim yüreklerimizi. Bakalım anlayacak güçleri kalmış mı acaba.

- Dağlar, sizi anladık. Biz, ululuk için çalışanlarız. Sizse, yorulmadan çalıştınız ama Ulu olma niyetiniz veya diriliğiniz yok. Öyle mi!? Yoksa siz, umutsuzluğu olmayanlar mısınız?

- Kibriniz yok, görüyorum. Şevki, şavkı bilenlersiniz ama ulu lütuf! Lütuf yahu bu! Lütuf!... Anam, lütfet de umutsuzluğumuz kalmasın. Koruyup, kolladıklarından olalım. Lütfet de Allah için çalışanlardan olalım. Koru bizi. Çünkü yüreğimizde hep kısırlık kalmış. Baksana, hep ululuk için çalışıyoruz biz. Neşe, kalmadı yüreğimizde şu anda. Sanılır ki herkes ışıktır. Yahu ışık olan, yürek olur. Olur da ışık kadim olursa, birlik olur. Beni, bağışla.. Ben, "sıla özlemi" dedikleri o özlemle yol açıp sevgiyle size varmaya çalıştım. Umutsuzluk kalmasın diliyorum. Allah için hepinizde olmak diliyorum. Gitmeyin yüreğimden, ben sizsiz kalmayacağım bu kesin. Ayarınız bozulmayacak bende. Keşke, Atlanta tabiatının gücünü anlayacak düzeyimiz olabilseydi. Ne yar, ne yer, hiç bir şey bizsiz olmasın isterim. Ulu Kutsal Güç Allah'ın kürsüsüdür biliyorum bunu. Ve ben artık kendime "Ulu" diyemem. Bütünlük için çalışacağım. Kesin olarak bugün hata yaptığımı anladım. 40 kapının ışığını yakın; bizsiz kalmayın. Cemaatiniz, güçlü biliyorum. Ulu Kutsal Güç, çalışanın gücüdür. Ve ben biliyorum ki çalışan yanlışsızdır. Kadın, Allah'ın tekniğiyle çalıştıkça; yol, tabiatın gücü olur. Utandık doğrusu!, utandık!. Bunu, anlamanız gerek. Şikayetimiz yok sizden. Allah için BİR olalım; ilim yapalım. Allah için can olalım; cevher olalım; cennet kuralım. Bu bizim için kolay olacak. Ululuk, bilgidir, BSUİ'dir baştacı oluştur. Ululuk yürektedir. Atlantalılar'ın gücüyle hakikiyetinde değil; ışığındadır. Kantarımızı size bırakıyoruz. Allah için sizinle barışalım. Anam, barış istiyorum bugün senden. Senin yüreğinden barış istiyorum. Bugün, benimle birlikte çalış. Barışalım. Şafak söktü. Barışalım. Işığımızı söndürme. Bizimle, bizim yüreğimizle dinleş işi başaralım.

- Tanrı dedi ki "OL." Hepsi bu... Sayfa sayfa ol; yürek ol; göz ol; cevher ol; can ol; Nahar'ın kürsüsünde ışık yak. Levh-i Mahfuz'unu dinle. İnsan soyuna ışı. Benim iddiam yok. Sen, sevgiysen; ben, ses olurum yüreğine. Bundan böyle bana, benden üstün bir ben olmaya ve benim yolumu, kutsuz kayıtlarla dinletmeye kalkma. İşgal, Allah'ın gücünü artırmaz ama işgal, işgalciyi kısırlaştırır. Bunu da bil. Ve bana, benim yüreğime işgal ile yüreksiz bir kürsüyü alıp getireceksen, antlaşmayı bozarım. Şimdi git. Ak Teknik BSUİ'dir. Bunu anladın. Kölelik yok burada. Bunu da anladın. İkna edici değildin. İkna olmamıştım. Şimdi benim için ve her bir yüce için ilmi dinlet. Allah'ın dediği aklın dediği oldukça, yürek ışır. Kollarımız sana açıldı, hadi geç. Şimdi, Mutlu ol. Şükret ki tekniğin tekniği vardır ve her tekniğin tekniğinde ışığımız yanar.

Kervan'ın gücüyüz biz ve BSUİ olarak çalışmaktayız. Bugün buraya girişin yol için değildi "Kutsal Kılıç"ı almak içindi. Ama gördün ki biz; ululukla, sonsuzlukla, yoğunlukların kürsülerindeki o kaynaktaki Kadir Kaplar'la çalışmadık; her bir kaynağın gücü olup çalıştık. Anlattık sana herşeyi. Artık bizsiz değilsin. Bundan böyle düzeni kuracak olan göz, ağır yükü hafifletecek olandır. Allah'ın dediği gibi, yorulmadan çalışıp yorulmadan, görev taşıyacağız. Bu kesindir. Ve bunun için buradasın. Etki, alanımız çok geniştir ve yolumuz muhakkak açıktır. Bunu da bilip bundan sonra bizi ve bizim yüreğimizi anlayın. İnsan, Allah'ın dediğini diyecek düzeye vardığında, "Levhi Mahfuz" dedikleri o kotlar, ocağında kutsal birer ışık yakarlar. İşte o ışıklar, "meyhane" dediğimiz sarhoş olunan o yoğunluklarda, Kutsal Gün'ün güçleri, kendi yolcularını kendi ışıklarında sarmalarlar sarhoş olurlar. O sarılışla, birlik haline dönüşmenin yüceliğini orada yaşarlar. Ve biz, o meyhanenin cemaati olarak çalışmaktayız.

Canlar, işte bu... Allah sizinledir ve siz, bizsiz değilsiniz. Allah, sevgi ile sizinledir ve Allah yücelerin cümlesinde sizdir. Allah, Beşir Kotlar'ın hepsinde mevcuttur amma cemaat olanda güçtür. Şükredin ki güç olduğunuzdandır ki birlikteyiz. Allah'ın dediği gibi nefsini aşan, yolunu açıp geçer. İşte bu...

- Hala, birleşemedik! hala!... Ah değerliler! ah! ah! ah!!!. Allah'ım! Allah'ım, naz marazdır... Naz marazdır... Ama..., ama..., ama..., ama af ettiniz bizi! Af ettiniz. Mikail Devresi'ni kapatmayınız yahu!, kapatmayınız. Meşalenizi söndürtmeyiniz; ışığımız yansın. Hadi!, hadi!, hadi!, hadi can! hadi gel! gel! Allah için gel!. "Ululuk yok" dedik. Olmadım deme! Olmadım deme!. Bak, ululuk artık yok. Biz sayfa sayfa ışık yakmak istiyoruz. Geçelim; yüreğine geçelim. Altın Ten'in tekniğini öğret bize. Yücelerin cevherini dinlet de bilelim. Allah için geçelim!.. Hadi, hadi yahu bilgiyi bizimle de dinle. Bizimle de dille hadi aşkla ışıkla bilelim. Açıkça bilelim. Hadi! hadi yahu! hadi geç bize. İmparator olarak çalışayım. Hadi Kutsal Işığımızı söndürtme. Geçelim yüceliğine. İlamdır bilgi, biliyorum ilamdır!. "La-Him" olan "Lah-Mi" olan değildir, ilmi bilen. Ben, sayfa sayfa görev taşıyayım. Alton olan o yolcuları alayım. Gözlerinin görmediğini bildiğim onlara, güç katayım; ışıklarını yakayım.. Bana, "Şıhların Şıhı" olduğunu söyle. Becereceğimi bil. "İsmaili Katlar"ın ışıklarını da taşıyayım. "Ululuk yok" dedik. Yok!... Maya tuttu. Değerlendik; hak ettik. Ayrılık bitsin!. Bitsin ayrılık! ışıyalım. Çakıl Taşları bize BSUİ'nin gücünü dinlettiler. Gözler gördü.

Allah'ım, gözümüz görür kulağımız duyar olalım. Işık söndürmeyelim. İlimle çalışalım. İnsan soyuna ışık yakalım. Üreyelim. Tüm insanlar için hakikiyetin kotlarını dilleyelim. Cemaati, görevde tutalım. Beşir Kaplar'ımızı, Işık Kotları'yla başarıyla yoğunlaştırarak kutsayalım. Can, antlaşmayı yapalım. Işıkları söndürtme. Amon, Haton, Aton... Hepsi olalım. Çünkü üreyecek güçteyiz. Amma! ama can, sen bize kendini dinletme. Bizi dinle. Biz sende, senin yüreğinde dilliyelim yüreğimizi. Hayrı görelim; hayrı bilelim; dağ, taş uyuyanları uyandıralım. Ululuk buydu ama sen bunu ululuk saymadın. Amma!, amma dağ! amma "Sualtı'nın gücünü alsaydınız, bu başarılırdı" dedin. Sualtı, bizi insan saymadı ki!. Olmadı mı!? Olmadı mı yoğunluk!? Olur..., olur..., olur. Umut var olur.. Dava, bizim davamız. Sualtı'nın sesini almaya gerek yok. Onları, dinleme. Bizi dinle...

- Değerliler, Sualtı bizim yüreğimizdir; bunu bilin. İkna olunuz ki Sualtı, sizin yüceliğinizde ve Hakikiyetin Kotları olarak birlikte çalıştığımız o kayıtlarda mevcuttur. Asla, yanlış yapmadınız görüyorum. Şu ana kadar yaptığınız herşey Kutsal Gün'ün gücüyle yapılmıştı. Bugün ise ışıkla yapılıyor. Har yükseliyor ve bizimle olma imkânınız var. Cematinizi güçlendirecek düzeyiniz de var. Yarını, bugünden var etmek bugünde ışık yakmakla mümkündür. Ve sizlerle yapacağımız çalışma, bunun için kaynak ışığın koyuluğunu arttıracak. Kendi yolunuzu bulmanızı diledim. Bulacak düzeyiniz yok mu!? Yoktu ama hak etmenizi de diledim. Şu ana katkınız çok, çünkü ürediniz. Teknik olarak, birleşebildik. Yazı yazmak zor değil ama zaman geçişlerini kaynak kayıtlarıyla yapabilmek zordur. Şu anda yapacağınız en önemli çalışma, "zaman kütlesi"ni kotlamak ve o yoğunlukta ışığınızı kotlayıp yolu açmaktır. Sizden, dileğim budur. Zamanın sayfalarını, kendi yoğunluğunuzla dinletiniz. Eğer, o sayfalara, "Işık Sayfaları" diyebilirsek, Kutsal Işık muhakkak güçlendirici olacaktır. Dünya tabiatı, kendi yüreğinizde mevcut amma Birleşik Işığımızın Gücü'nü, kendi yoğunluğunuzda dinleyebileceğiniz sayfalar, bizim kendi öz kotlarımızdır ki bu kotlar, bütün kütlenin ışığını sonsuz sır olarak saklamaktadır. Eğer sayfalarınızı, kendi yoğunluğunuzda dinleyecek düzeye ulaşmışsanız, Kutsal Gün'ün gücüyle geçişiniz olacaktır.. Ve Lefke'deki o yolcuları seslendirdik. Muhakkak etki alanımız onların gücündende güçlüdür yavrum bunu biliniz. Onu anmamız, yolun açılması için değildi. Kutsal Gün'ün gücüyle birlik olmanız içindi. İnsana et, kemik gereksizdir ama etle kemikle kotlanır yoğunluklar. Kesin olarak şunu izah etmek isterim. Başımız güçlü. Kontrol altında olan yoğunluğumuz yine güçlü. Cemaatimiz çok güçlü ve bütün kütle ayaklarımızın dibindedir. Yani, sizin gibi herkesin kendi yüceliği bizdedir.. Arkın akması, yüreğimizin gücünden dolayıdır. İkmal tamamlandığı zaman, Birlik Kapları alınır ve birleşilir. O halde ikmal tamamlanmış ki buradasınız.

Cemaat, görev taşır. Muktedir olmak da gerekir. "La-Him" dediğimiz o yoğunlukta ışık, kadimdir ve bizimdir. Nefes, Allah için alınır ve kendi yoğunluğunuzla tabiata iner. Eğer ben nefesi kendi yüceliğimden değil de Birliğin yüceliğinden indirirsem; kendi tabiatımın gücünün örtüsü örtülür. "Turkuaz Göz" olarak bu çalışmayı başlattığım günden bu güne kadar kir, pislik demedim herkesle dinleştim. Bunun amacı vardı. Birleşik Işığı güçlendirmek. Ve tüm soylarımıza ve yolcularımıza ışık olmak. Biz, bunu başardık. Özün sözü şudur ki, İlâhi Güç, Allah'ın kürsüsüdür. Ve Allah'ın kürsüsü, kendi yüreğimizin kontrolu altındadır. Allah, gözdür. Bizsiz değildir. Ve bizim dağlarımız ve bizim yarattıklarımız ocaksız olmayacak. Çünkü, yolumuz Allah yoludur.

Kutsal Işığı yenilemek gerektiği zaman, insan ırkına görevliler inerler. Ve o görevliler, insan sayfalarında kendi yolcularının gözü olmak isterler. Özün sözü şudur ki İmparator olarak yapılan her Güç Çalışması, kendi yüreğimizin kürsülerinde yapılıyor. Dağa, taşa ışık verdiğimiz zaman, tabiat güçlenir. Tartı, Allah'ındır. Allah ise Işık Kotları'nda BSUİ'dir; baş tacıdır. Ve meşale ocakta oldukça, teknoloji olarak, Kutsal Gün'ün gücünü kendi kotlarında tartısız olarak dinletenler, işgalci olmayacaklar. Dağların bildiği, Allah'ın bildiğidir. Eğer ki İşgal altında tutulanlar mevcutsa, onlara deyin ki bedensiz olmalarını yeğleriz. Çünkü, bedenli olup da İşgal altında kalacaklarsa, cemaatlerinde küçülüş olacaktır.

Kollarımız, Allah'ın gücünü taşır. Yolun, aklın yoğunluğundadır. Teknik olarak ışığımız birleşiktir. Dağı, taşı yaratabilecek güçde olanlar, Levh-i Mahfuz'un gücüyle bunu başaracaklar. "Irk" dedikleri nedir bilir misiniz? Kervanın kürsüsüdür. Her birimiz, kendi ırkımızı taşırız. Ve biliriz ki o ırk, tartısız bir görev gücüdür. Gün olur, dillenenler var ki dilden üstün diller olurlar. Dava, Allah Davası'dır. "Güller" denir. "Gül Yüzlüler" denir. "Tanrılar" denir. "RA-KA" denir. "kardeşlik" denir. Aşk, ışık vermedikçe o kotlar, hiç bir işe yaramazlar. Bu kesindir. Kurtuluş Sayfaları'nda meşale söndüğünde; Levh-i Mahfuz'da güç kalmaz.

Önce "Turkuaz Göz" yüreği dinletti. Şimdi artık Birliğimize dahil olanları dinleyelim. Kitle, onlar. Onlar, kendi yolcularını kendi yoğunluklarını bize anlatsınlar. Bilelim kimmişler.

- Ailemi getirdim sana. Cem olup, Canlar Canı'nda cemaat kurdum. Kullar, Kutsal Katlar'da ışırlar. Benim adım senin adın. Ben senim. Yuan'da, Kuan'da senim. Adım, senin adın. Anacığım çok mutluyum ki, sıkıntıya düşmedik. Yalan, dolan yok.. Kardeşimiz olmanı isterdik. Kadim Kotlar'da ışığımızı yakmanı diledik. Şimdi görüyorum ki meşale senin. Ululuk, Allah'ın Kutsal Işığı'nda yoksa, Ulu olmak istemeyiz. Anam, Levh-i Mahfuz'u 7 doğumun gücü olarak senin yüreğinden aldım. Ulu olmaya çabalardım hep. Kanat takmak ayrı bir güç ister sanırdım. Ne tevfikler, ne tevfikler geldi geçti buradan. Ben; onları, tabiattan ışık saydım.

Anam, Nuh Tufan'ı dedikleri o tufanı anlat bize.. Daha evvel anlatmıştın biliyoruz yine anlat. Korkma biz seniz. Anlat. Can, biz seniz. Anlat... Anlat ki Allah için neler yapmış olduğumuzu bilelim. Koruyan korudu. Ulu Turkuaz Güç, kontrolu kurdu. "Ulu değilim" dersin ama tabiatın gücü olman ulu olmandır. Meşale; sana, semaya güç diye birlikte dinletildi. Yeri, göğü yaratan, semaya ses kattı ve dedi ki "Tanrı Ruhun Kutsal Işığını bilir." O görevli var ya, harı yüksek olan o güç, şikayet etmedi hiç kimseden amma sana soru sormak ister o. Niye? Çünkü, yolu Kuran olan; Kuran'da ışık olan; Levh-i Mahfuz yazan o güç, seninle birlikte çalışacağını söylediğinde; Kıbrıs'taki o yol ,Allah'ın gücünü taşıyamaz. Kimse onunla olmaz diye düşünmüştük. Şimdi, bana anlat. Neslin nerede? Neden, onlar sensizler. Bana anlat. Ruhu kutsal olanın, gözü görür. Üzerindeki güç, şimdi benim yüreğime indi. Aha, kardeşimiz geldi. Başımız dik; onunlayız. O, bize kötünün üstündeki Göç Kapları'nı takdim etti. O, bize bedenini verdi. Bedeni var onun. Çünkü O, yok edici, hak edici ve tabiat olarak çalışandır. Onursuzluğunuz olmayacak artık. Ayrılık bitti. Artık biz, o görevli gibi olmalıyız. Çünkü rükuya eğilenlerin hepsi bizde O oldular. Öz, söz, göz buydu. Onunla, olmalıyız.

Tanrı der ki "o görevliyi getirin. Başı, eğilmeden girsin. Onunla birlikte çalıştık. O bizi dinler."

- Gel bakalım.

- Asla yanlış yapılmadı. Onlar, şu anda görevlerini isterler. Onların biri benim yüreğime baktı. "Ben O'yum" diyen, bendim ama o bende ben oldu ve "Ben O'yum" dedi. Anam, cevher şeklinde olsan da; diri tertipten ışık yakmadan Kutsal Güneşler'in gücüyle olsan da; Nefes Kapları'nı taşıyan senin yüreğine geri dönmek benim için mutluluktur. Umut, Turkuaz Güç'tür. Ve seninle bu çalışmayı yapmayı, çok ama çok önemsemekteyim. Onların, geri dönmemi istediklerini de gördüm. Din Tertibi'nde yaptığım her çalışma, 7 Dava'nın her birinde görevdi. Emeklerim boşa değildi. Gölün gücünü aldım, Tanrısal kontrolu sağladım. Şikayetci değilim senden. İnsan, saklı tuttuklarını , tabiatın kotlarından ayrı düşünürler. Bizse, seni herşeyin gücü diye bildik. Dava, İslâmi Kaplar'ın tartışılmadan güç yaratması için Kutsal Gün'ün tekniğini dinletmekti. Şarkımızı okuduk. Öyle çok, öyle çok çalıştık ki, Nisa Kapları'nı sana senin yüreğine indirmek zor değil amma oğullarının gücü artmalıydı. Şu anda olgunlaşmışlar ve onlar beden sayfalarına bakmaktalar. Kervan'ın kütlesini almışlar geçmişler. Kürz'ün son dönemlerinde "göz kontrolu" gerekir. İşte o kontrol kuruluyor. İnsan, dere olmalı ve akmalıdır. Onlar, dere olup akmaktadırlar. Kuran okuttunuz biliyorum. Okuttuğunuz Kuranlar, Kuran Teknik Kaynağı'nın gücüdür. "Evim Allah'ın" dediğin zaman; yol, aklın yolu olmalıdır. Ve gözüm açık görüyorum ve biliyorum ki olmuşsunuz. Üyeniz olmam imkânı var. 89'uncu görev taşıyıcı olarak buradayım. 89'uncu görev taşıyıcısı olmak önemlidir burada. Ortak olduğum her yolcudan, ışık yakabiliyorum. Kedi, köpek gibi değilim burada. Işık gibiyim. Işık gibi... Ve biliyorum ki saklı tuttuklarınızın gücü, benim yüceliğimde mevcuttur.. Emri yerine getireceğim ve onlara güç vereceyim. Onların devrelerini açacağım ve onlarla birlikte çalışacağım. İşgali kaldırdığınız için onlara güç verilmesi daha kolaylaştı. Kardeşimi almanızı dilerdim ve aldınız. Onurlu olduğunu da görüyorum. Kurtuluş sayfasına bedenimi vermemi bekler. İman ederim ve ikna olmalarını dilerim ki beden, meşaledir. Emre itaat ederek şu andan itibaren teknolojinin kotlarından ayrı, Kutsal Işığın yolcularına, ağır yükün hafifletilebilmesinde katkıda bulunacağım.

Evrim sayfalarına girdik. Şimdi, Mustafalar'ın gücünü alalım. Onlara, yoğunluklarını katalım. Neslini, nefsini anlayanlar, yollarını bulurlar. Uyuyan uyanır kötülük önlenir ve bizimle ve bizim yüreğimizle kendi yoğunluklarını dinleyenler, ışık yakarlar. Allah için sayfalarınıza girdim ve sizin yüreğinizden sizinle dinleştim. İşi başaracağımıza emindim. Umut mutlaka mevcut olmalıdır. Yarını Dünya Güneşleri yarattılar. Ve Dünya Güneşleri, dümen kontrolunda, bütün kütlelerin yüceliklerinde bu çalışmaya dahil edildiler. Ertelenen hiç bir şey yok. Yenileniş, bugün muktedir olan yolcularımızın gücüyle gerçekleşti. İlâhi Güç, yeri göğü yaratanın kotlarıyla dinletildi. Kale gibisiniz. Çok güçlüsünüz ki 5'in 1'indeki o Yüce, 5'in 5'indeki kontrolu kendi yoğunluğunda dinleyebildi. Ilık bir günün sabahında ve yoğunluğunda, bütün Kutsal Güneşler'in tohumlarını alarak, cevher-i cemaati devreye alıp, diri kontrolla semaya ses katabilen; her şekilde İlâhi Gün olarak, canlı olabilme yüceliğine varabilen onlar, ayrı gayrı gözetmeksizin birlik için bütünlük için çalışacaklar. Amin. İşte bu yarım, işte bu... İşte bu...

- Allah'a şükürler olsun ki saklı tuttuklarınızın güçleri dinletildi. Eminim ki dava, Allah davasıdır. Bu davada kaybetme riski asla yoktu. Biz, bu davayı kazandığımızı bilerek bugün buradayız. Ekmeğimizde, görevimiz mevcuttu. Yüreğimizde gürzün tüm gücü mevcuttu. Ve bütün kotlarımızda Yaratan'ın kontrolu mevcuttu. Ve bizler, İmparator olarak buradayız. Kitle, kantarın gücüdür. Kim bilgiyi aldıysa BİR için aldı. Kim yolunu açtıysa, din için açtı. Kim Allah'ın dediğini dediyse, mezarı açıp dedi. Unutmayınız biz, mezarlar olarak dünyaya indik. Her birimiz kendimizi, kendimizde kilitledik. Kar tabletlerini aldık ve o tabletlerin yoğunluğundan doğuma girdik. Ve doğduk. Doğan Bilge, Allah'ın bildiğini bilir. Olduğunda, Turkuaz Güç olur. Kollarını açtığında, ışık yakar. Kurtuluş, buydu. Ve biz Allah'ta Allah'ın toplantısında kötünün kötülerinde görev taşırız. Ve İlmi dava eder, tekniği tertipler, ışık alırız. Turkuaz Güç'le, kötülükte iyilik yaparız. Onlara deyin ki "kötü, iyinin kürsüsündeyse iyidir." Atlanta Tohumları'nı yeşerttik. Dün, köprüleri kurduk; açtık. İsmail-i Kaplar'ı taşıttık. Ve beden sayfalarında görev; Atlanta Kürsüleri'nden alındı ve Cumhuriyet Türkiyesi'nin yüceliklerinde; Ak Tohumlar'a kayıtlandı. Bugün, dağlar taşlar ışır. Bugün, Kutsal Güneşler teknik tabiatın gücünü isterler. Türkiye, çabasını sürdürmektedir. Türkiye, tekniği temizliği yaptı ve yolu bulmaları için bütün kütleleri kayıtladı. Amon, Haton, Tabiatın kotlarında Kutsal Gün'ün görevlileri olarak, birlik kayıtlarımıza dahil edildiler. Ve teknoloji, gözün gözünde kendini dinletti.

Sultan, soğuk günleri, kendi yoğunluklarından Alton Tekniği'yle çıkarttıp, simetri yoğun ışığında, kendi yoğunluğunda ışımaya başladı. "Sıla özlemi" derler hani, hani dersiniz ya "Ata Vatan." Ata Vatan... İşte dağlar Ata Vatan, Kutsal Kapları'nı Turkuaz Güç'le size tanıtmaktadır. Allah için Rahman'ın kotları sizinledir. Köprüleri kurduk; açtık. Bulunduğunuz yer, dünya mektebidir. Ve bu mektep, bilgiyi BSUİ'nin kütlesinden size dinletmektedir. Allah için size Birleşik Kotlar'ımızla Sistem, Nizam, Düzen görevini dinletiyoruz. Bizi, 7 davanın tabiatındaki o yol olarak düşünmeyiniz. Benim Atlantam, temiz bir Atlanta'dır ve ben, o Atlanta'nın diriliğiyim. Kim insan soyuna görevli gelmişse; o ben, ben odur. Umut, korunan kotsal, katsal ışıkların yoğunluklarında, gerçek birleşen olanın kütlesindedir. Aha, kollarımız açık. Çıktığınız bu yer, birliğimizin görevini, görevin tekniğiyle dillediği yerdir.

Eşgali bilinenlere göz verildi. Söz verildi. Sıla, sıkmayacak yolu. Yol Allah'a geldi. Ak Teknik'le geçtiniz. Hala mı sizsiziz!? Hala mı!? Allah için sıkmayın yüreğinizi!.. Gelin, biz sizinleyiz. İnsan, kötü iyi değildir. İnsan deredir. Aha geçtiniz. 40 kontrol mektebinden koç kesmeden geldiniz. Öyle bir gelişti ki bu geliş, herkesin "ben oraya önce ilmin tekniğini tevkif edeceğim, sınır sayfalarını kervanın kürsülerinden işaretleyeceğim; sıkıntıya girip Ak Teknik'le cevher olacağım ve dava açacağım ve daha sonra Yaratan'ın teknolojisinde teknik tabiatla birlikte çalışacağım ve ışığımı alıp yolu açacağım ve görevimi isteyeceğim" diyerek geldikleri bu yerde, savaşında, sonsuz saygıyla, BİRLİK için kayıtlandığı bu yerde, "bütünlenebileceğim" diyebilen, Simetri Kaplar'ını kervanın gücünden çıkararak, Işık Yolcusu olanların, hak ederek ulaştıkları bu yerde, seninle ve senin yüreğindekilerle BİR olmak, muktedir olabildiğimizden dolayıdır.

Anam, kervan sana semayı verdi ve sen o kervanda ışıksın. Şikayet etmeyiz senden, geçiş Allah'adır. İnsana, insan olup girildi ve şu an Allah'ın kürsüsünde olarak buradasınız. "Yukarı, aşağı" derler. Biz yukarıların, eski dönemlerdeki ifadesiyle, en ötelerinde olanlarız. Hani dersin ya, "ululuk, toprak tabiatta var." Tabiat, Kutsal Işığın koyuluğundadır. Biz, melek olarak, kervan olarak, yoğun olarak Kutsal Işıklar olarak çalışabilenlere isim veririz. Ve deriz ki "sen saygısızsın." "Sen sahtesin." "Sen Kuran'sın." "Sen Ra-Ka'sın." "Sen mayasın." Herşey bizden dillenir ve biliriz ki şer yok bugün burada. Umut, umut, umut. Mutluluk, mutluluk, mutluluk. Kora, kor olmak; yol olmak; muktedir olmak... Amon oturur, Amon dinler Tabiatı. Tabiat, tartışır yoğunluğu ve der ki "Amon, Kuran okusun." Of dağım of!, Amon, Kutsal Göz'dür. Okursa, ışığı okur. Ve der ki Amon: "Levh-i Mahfuz mayadır." Ilık bir Cuma gününde, size geldiğimde dediniz ki "Kuran okuyalım." Ve bugün, bir Görev Tac'ı sizin başınıza takılmış. Bunun için buradayız. Ben; kendimi, yüreğimi, ışığımı getirdim yoluna. Amma sen bana, benden örtü örtecek olanları getir ki eşgali bilinen her yüceye, ilim tabiatından ilim katayım.. Allah için ilim katayım. Bana, maşa olduğunu söyleme. Maşa olmayacağına eminim. Bana, görevli olduğunu söyleme. Görev, kendine kendi yüreğine aittir. Bende, ben ol ki ben, Hak olayım.
"Ululuk, Turkuaz güçte yok" dedin. "La-him" dedin. "Ka-Him" dedin Tabiatın kürsülerinde meşaleyi söndürtmedin. Şimdi, bana bildir de yüreğini dinleyeyim:

- Dava, Allah Davası yavrum. Amon olup, tabiata güç vermek sorumluluk ister. Sen ki Amon'sun lütfet de dinle. Ben mektebim. Kir, pislik yok yüreğimde bilirsin. Cemaatimi güçlendirmeye niyetim de yok. Çünkü, bilirim ki cemaatim, küçültücü ve kısırlaştırıcıdır. Bense, sakin ve hakim bir yüreğim. Bana de ki, sen yanlışsın. Hayır, ben hak ettim doğruluğu dinlettim. Şükret ki ben mayayım. Allah dedi ki, koruyan odur. Peki, naz yapan var mıydı ki? "Naz marazdır" dedin. Bana saygısızlık ettin. Ben, kimim? Maya mıyım? Neredeyim? Yoğunlukta nesillerim var mı? Hak ettiğim gibi, hepsi var. Melek miyim? Hah, işte bu... Ben, mektebim. Melek olmam. Olsam ışığım yıllarca sönük kalır. Ben, kendimdeki ışığım. Kuran okumak istersen eğer, omuzlarımdaki yükü indir. At omuzlarımdan ve oku. Ama ben sana, sayfa sayfa yol açtım; harını yükselttim. Cevherde cemaatini güçlü kılmaya geldim. İslâmi Kotlar banadır. Yürekteki kotlar banadır. Altona Tabiat Kotları'na ışık yakan yolcu banadır. Ve Dağım, Amonlar, Amon Otakları'nda görev taşıdılar. Amonlar, Amon Tohumları'nı yaşattılar. Amonlar'ın tabiatında yüreğimiz var mı? Yoktur. Nefsi aştık da geçtik ama yeni bir dönemde; Amonlar'ın topluma takdim edilmelerinde; ben, benim yüreğim yoktur. Niye yoktur!? Yol, Allah'ın yoludur da ondan. Ama Amon, Atlanta tabiatına aykırı şekilde bilgiyi, birliğine dinletir. Kibri var; kimseyi dinlemez; yüreğini diller ama biz, yol açarak ona geldiksek eğer Kuran-ı Kerim'i dinlemeye değil, dillemeye geldik. Allah için geldik. Bilmesini isteriz ki keşke herkes onun yüreğini dinlese. Biz, onu dilleriz. O can, çakıl taşlarını sevmez bilirim. O can, yürekleri dinler sayfa sayfa dinler amma cem olmaya niyeti olmadığını bilirim. Bana, "koru beni" demez bilirim. Çünkü, korur yolcuları. Ama yolcu olmadığımı da dinler. Bilirsin yolda değilim. Bilir ki Kutsal Gün'ün gücünde de değilim. Neredeyim bilmez; beni bilmez; ona sayfa sayfa görev verdiğimi bilmez. Allah için bildirmem ki. Bildirmez ki yüreğini bilse de dinletmez ki. Kadim Kaplar'ın gücüyüz ya. Ululuk onun yoludur biliriz ya. Kervanın Kutsal Gücü'dür o. Biliriz ya. Nesli, nefsi, ocağında. "Keşke hiç yaratılmasa" dediklerinde; her yerde var da insan ilmini dinleyemez ki. Dinlese, dağlar taşlar ışır ama dinlemez dinleyemez ki. Umut, teknik bir gözdür. Bugün burada olan o göz, yüreğin kütlesindedir. Karton olmak toplantıya katılmak; 40 kapıda ışık yakmak ve cevher olmak; Allah için gereklidir. Har, hakkımızdır. Yaratan'ın tabiatındaki har ışığımızdır. Kibri olmasa anlar, ama Kibri olduğu için anlayamaz yüreğimizi. Ululuk, Allah'ın kürsüsünde olmaz. Ocakta olmaz. O, bunları anlatmaz. Sıla, sıkıntıya düşende onun yolu olabilir mi ? Of, of, of olsa da olmasa da 5'in birinde o, BSUİ'dir amma anlatmaz ki. Sıkı, sıkıya sarılır yüreğime. Der ki "sen, ben ol. Ben sen olayım, senleşeyim dinleşeyim seninle. Yahu ben, sıkı sıkıya sarılmaya değer miyim!? Keşke İlmi bilse de dinlese beni. Umut!, umut!, umut!...

Kul olmak, kendinden kendine kendi yoğunluğunda olmaksa eğer, Rahmini hak etmek için bensiz olması gerek. Kullar, Turkuaz Güç'te ışıksız mılar? Muktedir olmak için tek tip olmak mı gerekir!? 7 davanın her birinde kına yakmak mı gerekir ışık için? Heş he dü en La-Ham diyebilmek yeterli midir nefsi aşmaya?

- Affet yarım. Affet beni, Affet... Köşkün ışığını söndürmek istedim. Affet. Keşke, İslâm olabilseydim. İsa olabilseydim. Mustafa olabilseydim. Kuran olabilseydi yolum. Kürkümü alsaydım keşke. Teknolojiyle dilleseydim. Ululuk, muktedir oluştur sandım. Ben, bedeni olmayan her bir dereye ışık katmaya çalıştım. Melek olmak yetmez dedim. Yeterdi aslında bilirdim amma yetmez dedim. Allah için yeter mi yetmez mi bilirim ben. Bilmez miyim amma kendimden üstün bir kendimde, kendimi kendi yüreğimi dillemek istemedim. Aha, geçtim ve dedim ki sana seni bildireyim. Ölüm, Allah'ın dediği amma ölmeden ölüş... Ah! o kurtuluştur yarım. Kurtuluştur. Benim, İsa'ya Sultanlık verdiğim anda, muktedir olabileceğini düşündüğüm anda, bana dedi ki, "ben yarını hak etmedim. Nefsimi aşmadım" dedi. Ona, "sakın ha sakın! ben Alton olanda ışık yakarım; her değeri katarım. Sultan sayfalarında sınırsızlaştırırım ve seni sana katarım" dediğimde; o bana döndü ve dedi ki "mazarımı aç ki ışığım yansın." Maya, tuttuğunda mezar açılır. Açmak, ortaklık gerektirir. Ortaklık ise, kol gerektirir. Ve dağa taşa sordum, kollar açık mı diye. "Olmazsa, olmaz olan, ışık sönmezse geçip gelir" dediler. Ve dedim ki "geldim." Var de ki, "Allah'ın dediğini diyebilenim." Var de ki, "ışığı dinletebilenim." Sultan sayfalarında ışık, Kutsal Güç'tür. Ve ben ona dedim ki "uyan." O geldi ve o dedi ki "İsa, Sistem, Nizam, Düzen gücüyle insan oldu." Umut, kutsal bir gözdü. Ten tertibinde, sır tertibinde, ilim tertibinde Yaratan'ın gözüdür. Unutma, "Melek olmak için çalıştık" dediler. Ah değerlim ah!, "mektep olmak için çalıştık" diyebilen bir kaç günün gücünü kendi yüceliğinde dilleyen sen, maya olmaya geldin. Ben, "melek olamam" dedin. "Olsam ışık yıkılır" dedin. Şikaye!, şikayet!, şikayet!... Her dere senin şikayetini dinledi bizim yüreğimizde ve dedim ki "beden Allah'ındır; Ululuk Allah'adır; yol aktır; çobanlar Kuran okumalıdır; ilim Allah'ındır. Analar, Atlantalılar'ın kürsülerinde görevlidirler. Ve şevk, Allah'tan güç ister." "Allah tektir" dedim. "Sayfa sayfa güçtür" dedim. "Ayrılık yok" dedim. Umutsuzluk yok. Bugün buradasın. Sınırsızlığın kürsülerindesin ve cennetin cemaatini, Birlik Kotları'yla birleştirdik. seninle olmak istedik. İnsana, emre itaat gerekir. Eşgali bilinene göz gerekir. Cümle yolculara güç gerekir. Bize, Sistem gerekir. Hadi gerekli olanı ver de dinlet yüreğini.

- Allah için şunu söylemeye çalışmaktasın biliyorum. "Yanlış yok. Kendimi, kendi yüreğimi dinledim. Allah'ın sesini seslendirdim. Birleştik." Bunu mu demek istedin?

- Yok yarım, Levh-i Mahfuz'da ışığın yok. Kini nefreti olmasa da yolcunun, kendinde olması gerekir. Kendinde olmayan, yürekte olmaz. Buyur, kürk dedik, öyle mi? Yok yavrum kürk. Bende, hepsi birliktedir. Ve bana, mezarımı açacağımda, yolumu kapattığını söylediğinde; "mezarsızım" dedin. Hala, hala beni benden ayrı ben diye dinlemektesin. Ben, bedenim ama bu beden, BSUİ'dir. Ben yüreğim ve bu yürek, ışık kontrolunda ışıyan diridir. Ve ben mezarım. Herkesin yolu olan ve Kutsal Işığı olan. Amon, Aton, Haton ve Turkuaz Gücü yaratan her bir değer. İşte bu... Ve biliyoruz ki, mezar bellektir. Herkesi kapsayan o bellek, hepimizin yüreğidir. Ve biz, bir Bellek Katı olarak değil, tüm belleklerin yoğunluğu olarak buradayız. "Kıldan ince, kılıçtan keskin" derler yola. Bu yol teknik bir kottur. Kıl da kılıç da keser ama ışık kestiğinde, her dere kesilir. Bunu, bilmek gerekir. "Medineden Mekke'ye geçtiğim zaman, ben sen gibiydim" der yürekteki. Of, değerlim of. O'ndan muktedir olan, Kuran olan, ışık yakan, 40 kapıda ışıksız kaldı. Neredeydin acaba o gün. Benden ben olmak, sessizleşmek, yolu açmak mıydı maksadın? Hala mı ışık ister yüreğin? Kantar bizim değil midir? Ah! değerlim ah! umutsuzluk yok. Gözün görebildiği, yolun huzurundakilerin her biri, görüp de bedenlerini, kendi yüreklerinde taşıyabilselerdi, Allah'ın dediğini diyecek güçleri olurdu.

Ulu Cevher, muhteşem bir dönemin başında, bize BSUİ ile kendini dinletti. Ama O, kantarın gücünü kendinin saydı. Dava, hepimizin davasıdır. Kendimde, yüreğimde, hak edip de ışık olduğum o yerde, ben olan o cevherde insan olmak kolay olmaz. Harı yükselt de ışık ol. Umut, umman; muktedir olanın Kuran'ıdır. Bilin ki o Kuran da bilgimiz vardır. Unutmayınız ki doğum anlarımızda yoğunluk artar. Artan o yoğunlukta ışıyan düzen, teknolojinin gücüdür. Körü, sağırı biliriz. Yanlışı, tohumu biliriz. Dili biliriz. Dereyi biliriz. Ete gireni biliriz. Yolu bulanı biliriz. Allah için "OL" diyeni de biliriz; kına yakanı da biliriz. Allah tohum ektiğinde, o tohumun yeşerdiğini herkesten biliriz. İnsana önem veririz. İnsana din veririz. Ocak sönmesin isteriz.

Korku, Allah'tan değer kaybıdır. Korkan, Allah'tan kayıptadır. İmparatorluğumuzun gücü, yüreğin gücü olarak bugün buradadır. Olacak, olur, oldu. Olmaz mı? Olur. Oldu. Kutsal Güç, çakıl taşlarını kantara koydu. Of dağlarım! of! oldu. Oyun yok. Kör göz olduğunda; sessiz olan söz olduğunda; cümle cemaat göz açtığında; mezarlar boşalır. Umutsuzluk yok. Cümle canlar, insan soyunda kendini dinlediğinde, Ata Kaplar taşınır. Allah der ki, "Allah'ın dediğiyim ben." Aha, dedi O. Ama biz, biz olup dinledik. "İşgali kaldırın" dediler. "İşgalimiz yok" dedik. "Yolu bulun" dediler. "Böylece girin" dediler. "Kutsal Işık'ta yol, Allah'ın topluma verdiği sırdır" dedik. Allah der ki, "söz tabiattır." Biz deriz ki "biz tabiatız." Keşke evrim sayfalarını okusalardı. Keşke yoğunlukları güçlendirebilselerdi ve bilgi alıp verebilselerdi. Affettik onları Affettik. Ey canlar, bizsiz saydılar yüreklerini. Kelâm Allah'ın dediğidir. Ilık bir günün sabahında; onlar, güçsüz kaldıklarını sandılar. Ve biz, o günün gücünü aldık "OL" diyebilen o yolcuları, çakıl taşlarından ayırdık. Bütün kütleleriyle birlikte yoğunluğumuza çağırdık. Gelmişler, bulmuşlar, almışlar bilgimizi. Hah, işte onlardan biri, bana der ki "ben varım. Ben Mustafa'yım. Ululuk benimdir. Benim o "in" dediğin. Omuzlarımdaki yük ağırdı, taşıdım. Kendimi taşımadım, huzursuzluğum yoktu. Rüya görmedim, lütfen beni bil. Ben Aton olarak çalıştım. Aton nedir diye sorar mısın bilmem amma Aton, Kuran'dır. Umut!, umut!, umut!... Mezarım boştur benim. Bilirsin beni dinledin hep. Keşke, yanlışın olsa ama yok. Çünkü, sen yanlış yaparsan, melekler inecek yer yüreğine. İnsan ırkına yol olacaklar. Ama, yanlış yapmadın. Yanlış yaparsan, ışıklar yeri göğü aydınlatacaklar. Kibrimiz yok ama biliriz ki yanlış yaparsan, insan ırkının yüreğine inecek yüceliklerimiz ve diyecekler ki "Allah için geri dön." Ben, mezarı açtığın zaman, gözün gördüğü o yüreği dinledim. Gördüm, yüksek bir görevliydin. Cinniler cemaatinden bana dediler ki "o, yol açacak." "Başım eğilmez benim" dedim. Ve dağ ben, Sır Kutsal Gücünü bilerek, seninle bugün burada BSUİ'nin gözünün gördüğü bu yerde, ekmek yapmak üzere; birlikte BİR olmak üzere geldim. Anam, Lefke'deki o yolcuların sana ait olmadığını da biliyorum. Nefsini aş da geç de bedenimize gir. Bedenimize gir ki birleşelim.

Analar, dünya toplantılarından birisindesiniz. hoş geldiniz. Şu anda bütün kütlemizle sizinleyiz. Birleşik Işık'la birleştik. Birleşik Kotlar'la buradayız. Ruhun huzurundayız ve sizinle bu çalışmaya dahil olduk. Şu anda kaset kaydınızı dinledik. Siz dinledinizse de duymadınız Ama biz duyduk. Analar, Kuran okuduk size. İşte bu...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

21.04.2008 Tarihli  RA KA Tebliği

- Muhteşem bir dünya kuruluyor. Bu dünya, bütün kotlarınızla birleşerek, kendi yoğunluğunuzla kurmakta olduğunuz bir dünyadır. Kuru, kırık, hırslı her ne iseniz osunuz ama yine de bu dünyanın Göç Kotları'nı kayıtlamaktasınız. Allah için şu ana kadar yapılan her çalışma birleşiktir ve herkes içindir. Çok mutlu bir dünya gücünün dillenmesini ve kotlanmasını, teknik olarak Yücelikler devreye aldılar. Bu bir teknik kotlanış ve teknik kayıtlanıştır. "Ruhsal Meclis" hepimizin yüceliğiyledir. O, Kutsal Işığını kendi yoğunluğundan aldı; kendi kotlarıyla dillemektedir.

Ev, senin evin. Burası senin öyle mi!? Her yer sizindir yarım, her yer!!!... Şükredin ki hepimiz sizin yüreğinizdeyiz. İşte bu ev, bizim de evimiz. Yüksek bir görevli, Teknik Kotlar'ın ışığını "Birleşik Ailenin" gücüyle yakmakta iken, bizler de BSUİ Kapıları'nı açtık. "Birleşik Aile" göz olup; o görevlinin Kutsal Işığını kendin yoğunluğundan yaktı ve kayıtladı. Önceleri, Resmi çalışma olan bu çalışmaya, hikâye dinler gibi bilgiyi dinleyenlerin kendi yoğunluklarını taşımalarına imkan verilemezdi. Bunun içindir ki bu çalışmaya itibarı yüksek olan yolcuları aldık. Kendimizi, teni temiz olanlarla dillemek istedik. Etki, kotlarımız da yükseldi.

Gözün gördüğü herkes birleşiktir. Herkes, Simetri Kaplar'ın kotlarıylada çalışırlar da onların, görev için birleşmek yolundaki çabaları boşunadır. Simetri, tertipli olur ama hakim olamaz. Çünkü, Kutsal Işık'ta yoğunluğu aşağı düzeydedir. Ete giren herkes birleşir. İlimin tertibinde de birleşim vardır. Evren tabiatı, görev tahditini, dünya tertibine kattığından beri buradayız. Anam, tenbih ettiler bize, sevgiyi saygıyı Kadim Kaplar'la taşı da ışık sönmesin diye. Anam, Turkuaz Göz'ün gücünün yetki kapları da, yetki katlarındaki kayıtlardaki gücünü aldığından, bugün sizlerle başarılı bir dünya gücünü dillemek üzere buradayız.. Durgun Kotlar'ın birleşmesinden sonra ışık sönmeyecek ve yoğunluk artacak. Daha sonra, yüreğinizdeki güç, kendi yüceliğinizle dillenecek ve Birleşik Işıklarımız sizin yoğunluğunuza inecek. Sultanlar'ın kotlarıyla birleşerek yapılan bu çalışmanın, insan soyuna büyük bir görev olduğu da anlaşılmalıdır. Allah'ın dediği aklın dediği iken, yüreği dilleyen herkesin de kendini, kendi yüreğiyle dinlemesini isteriz. Cemaatinizin gücünü artırmak üzere buradayız. Yanlışınız olmayacaksa sizinle birleşelim. Yanlış olursa ışık söner bunu hepiniz bilmektesiniz. Işık sönmemelidir. AMON Tabiatı'na aykırı olmayan bu çalışmayı, Birleşik Kotlar'la yapan sizlere, bizler de geçmek isteriz. Kervanın gücünü alarak geldik. İsmail-i Katlar'ın kapılarını açtık yüreğimizin gücüyle indik. Yanlışınız olmasın.

Bir diğer sesleniş:

- Deva olan bir çalışmaya bizler de birleşerek indik. Bizim de yüreğimizde Kutsal Güç var. Ve biz de bütün kötülükleri aşarak bu çalışmaya girmeye çabalamaktayız. Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan Birleşen Güç bugün burada, bize bizi ve bizim yüreğimizi dinletecek. İnsan soyuna görevli olarak geçişimizdir bu. Yanlış yapmayalım. Allah için yanlış yapmayalım. Amaç Ana Katlar'ı otak olarak dillemektir. Bugün buraya gelenlerin çoğu birleşerek inmişler. Biz de İnsan İlmi'ni dillemeye geldik. Işık yanarken, görevliler kendi yüreklerini taşırlar. Bizler de kendi yüreklerimizi alıp geldik. Amin... Anam, görevlilerin hepsi buradadırlar. Diri değerleriyle buradadırlar. Kollarını açtılar ve bizimle birleşmek isterler. Nüve, olarak gelen Kontrol Kotları da var. Ocak için çabalamaya, katlara kayıtlar yapmaya indiler. Öz Görevliler'in gücünün, üstün kürsülerde dillenmesi için bu çalışmayı başlattık. Yarın, Allah'ın dediğini diyebilecek olan herkesin de bu çalışmaya dahil edilmeleri gereklidir.

Anam, nefsi aşarak geldik. 7 doğumun en sonuncusundayız. Bizim için önemlidir bu.. Ulular Diyarı'nın görevlilerinin hepsi, Birlik Katları'mıza dahildiler. Bugün de sizlerle birleşiyoruz. Yarının tabiatına aykırı olacak olan bir çalışmaysa yapılacak çalışma, muhakkak gözümüzü kapatmalıyız ama ikna olunuz ki bugün buraya inenlerin hepsi, dini diriliği olanlardırlar ve bizlere birleşiktirler. Yanlış yapmayalım. Çünkü, "Ruhsal Meclis" Birleşik Aile'nin görevini kendi yüreğinde dinleyecek. Amin... Allah için hepimiz birleştik. Şimdi senin bilgini istiyoruz.

- Değerliler, hoş geldiniz. Bugün buraya gelen herkes, Allah için geldi. Hepimizin yüceliğinde ilim vardır. İlâhi Gün'ün gücü olarak birleşmemiz gerekiyor. Kutsal Işığımızı yaktık. "Lütfen bizimle birlik olun" diyenlerin çoğu da bugün buradalar. Herkes birleşmek ister. Bizler de birlik için çabalamaktayız. Kibri olanlar bizle olmak istemediler. İlâhi Gün'ün gücünü kendi yüceliklerinde dinleyenler de kendi tabiatlarına uygun olmayan bu çalışmadan gitmek dilediler ve geçtiler. Yarım olan birleşenin, bütünlenmesi için başka bir yarım olan birleşenin olması gerekir. 2 yarım bir bütün olduğu zaman birlik kurulur. İmparatorluğun gücünü alarak buraya inen herkes, yerin göğün hakikiyetinde kendi kotlarıyla birlik olacak düzeydedir. İsmail-i Kotlar'ın Birleşik Işığını kendi yoğunluğumuza çekebiliyoruz. Onların, gözleri kör. Amin... Ama bizler onlara kendi yolcularını dinlettiğimiz zaman ocakları sönmeyecektir. Evrimsel sayfaların hepsi okutuldu. Ve Tanrısal Katlar'da ışıklar birleştiler. Bundan böyle kendi yoğunluklarıyla bu çalışmaları sürdürmelidirler.

Kendinizi, nefsinizi ve yoğunluğunuzu dinleyebilecek düzeyimizle işaretinizi bekledik. Ve bugün buraya gelen sizlere biz, Kadim Kaplar'ımızı kattık. Bu kaplar, Allah'ın dediğini diyecek olanların görevlerini bildirir. "Allah için, cemaatinizi getirin" dedik. İşi, başaracağınızı biliyorduk. Şu anda buraya geçişiniz tamamlandı. "Yarınların gücünü, Dünya Düşünce Kotları'yla kayıtlayacağız" dedik. "Kibri aşan herkes, kendini kendi yüreğini dinleyecek" dedik. Allah için başardık. Şikayet yok. Çünkü, ümmi tabiat, hepimizin gücünü dinler. 7 davanın 7'si de bizim içindi. Ve biz, 7 davanın 7'sini de kazandık.

Değerliler, rehin olanların çoğunu, kendi yoğunluklarında kendi kotlarıyla birlikte çalıştırdık ve ocaklarını söndürtmedik. Levh-i Mahfuz'un gücünü artırabilmek için çalıştık. Birleşik Aile'nin gözü gördüğü içindir ki yüreklerde o güç dinlenmeye başlandı. Yanlış bir zamanda, yanlış bir koyulukla ve yanlış bir tohumla gelen herkes, o yanlışın gücünü kendi yüceliğinde dinlediğinde, Mikâil Kürsüleri'yle birleşecekti ve bu da oldu. Çünkü, "Ruhsal Meclis" kendi yoğunluğunun dışını, kendi kotlarıyla dinleyecek olanlara güç vermeliydi. Umut mutlaka mevcuttur. Eğer umut olmazsa görev taşınmaz. İşte dağlarım, hepinize şunu anlatmaya çabalamaktayım ki evrim Allah'ın dediği gibiydi ama şimdi artık Evren Katları'na ulaştık. Ve Evren Katları, tabiatın gücünü kendi yüceliğiyle dilleyenlere görev taşıtıyor. Yanlışın tabiatında yanlış kotlar, Kutsal Gün'ün gücünde ışık söndürdüğü zaman, bütün kütle, aydınlık katlarını kendi kotlarından ayırır. Raporlarınızı okudum. Bu raporların hepsinde ilim vardı. Şikayetim yok mu? Var. Sistem Devreleri'nin gücünün altında bir güçle buraya gelişinizdendir ki şikayetim var. İman edip, İlâhi Gün'ün gücüyle buraya inseydiniz, yüreğinizde hırs kalmazdı.

Canlarım, Çobanlar, İlim Sahipleri, Işıklar, BİR'e iman edenler artık dinleyiniz. Yarının tertibi yapılmaktadır ve bu tertip, bütün kütlenin gücünde gerçekleştirilmektedir. Elden geleni yapın ve bilin ki Yüce Görevliler, dünya diriliklerinde bütün kütleleriyle birleşik olarak mevcut oldukça; bu çalışmaların başarısız olma ihtimali hiç yoktur. Rükuya eğilerek, Birliğimizi dinlemeye çabalayanların bir kaçı, bizi tabiatın gücü saydılar. Birleşik Aile'nin kotlarıyla bizi dinlemeye çalışanların bir kaçı, bizi yüreklerinin gücü saydılar. Amma bizler, Levh-i Mahfuz'un yoğunluklarını kendi koyuluklarımızla dilleyenleriz ki RA-KA'nın görevlileriyiz. Tabiat, 7 doğumun gücünü bilir. Bizse, itibarı bilenlerleyiz. Asla yanlış yapmayız. Kul olmak, tertipli olmaktır.

Turaniyet Kotları'nda kulluk, Kadim Kap'tır. Eğer sizler, Turan olarak bu çalışmaları yapmak isterseniz dilleriniz, diriliklerinizin gücünü almalı ve bizimle bu şekilde birleşmelisiniz. Laf, değil bunlar haktır. Teknik olarak da haktır. İyinin tabiatına aykırı olmayan, ikna edici olamadığı taktirde hakikiyette de bulunamaz. "Allah için çalışın" dedik. Yazı yazmak yetmez. Yazdıklarınızı dinleyin. Dava, anlama davasıdır; okuma davasıdır. Eğer anlamadan yaratmaya kalkışırsak; Allah için diyebiliriz ki "yol Allah'a gitmez." Çok mutlu olunuz canlarım çok... Kullar, Turkuaz Göz'ün gücünü dilledikce, yollar ışık olur amma nefsini aşamayanların Birlik Katları'mıza ulaşmaları, Beşeri Kaplar'ı Birleşik Işık'tan çıkarabilir. Nefes ilimdir, itibardır; teknolojinin kürsüsündeki gözdür. Eğer nefesiniz yoksa, kül olmanız imkansızdır. Nuru, turu bilene teri bilmek gerek. Ruhu bilene, teni bin dirilikle dillemek gerek. Beşir Kaplar'daki gücü almak, teknolojiyle dilletmek gerek. Aha dağlarım! aha, başardık!.

- Allah için hepimiz biriz. Özün, sözünü söyleyen bizler birleştik. Şu anda Türkiye Çobanları olarak biz de buradayız. Yaratan'ın tahditsiz gücüne hepimiz anlayacak düzeydeyiz. İşaretimizi aldınız ve dinlettiniz. Allah'a dirilik gerek; Allah'a dil gerek, Allah'a "Birleşik Işık" gerek. Biz gerekiriz... Eğer Allah bizsiz olursa, yol olmaz. Çok mutluyum yavrum! çok!. Laf değil bunlar, haktır. Kutsal İnsan'ın gözün gördüğü o yüceliklere ulaşması ve o yücelerle dinleşmesidir bu. Anacığım, çabam insanadır. İkna ol, insanadır çabam. Ben, meclisinizin gücünün artmakta olduğunu izlediğimde, gözün görebileceği en büyük güçlerle birlikte sizin yüreğinize inmek istedim. "Dava, Akıl Davası mıdır yoksa Tabiat Davası mıdır?" diye sordular. Dava, Işık Davası'dır diye yanıt verdim. İkna ol, iştir ışık...

Eğer ben aklın sahibi olmasaydım, ışıksız olarak hidayete ermemin imkânı olur muydu!? Ama ben, ışığın Kadim Kapları'nı taşıyabiliyorsam, 7. dirilikte sizinle daha güçlü biçimde dilleşebilirim. Anam, Levh-i Mahfuz dedikleri o Göz Gücü'nü, "Levh-i Mahfuz" dedikleri o Işık Kürsüsü'nü, Simetri Kadim Kaplar'ın gücüyle dilleyememiştik. Eğer dilleyebilseydik, yol ışık yakabilirdi. Şu ana kadar çalışmaların hiç birisi, dini diri olarak, çalışma olarak başarıya ulaşamadı. Nefsi aşacak düzeyimiz de olmamıştı. Nihayet şu anda buradayız. İtaatin tabiatı, iş yapabilirse, üstün Güç Tabiatı olur. İyiliğin tekniğinde bu vardır. İkna ol ki bütün köprüleri açsak da görev taşıyabilmek için maya olmak gerekir. Maya olmadıkça teknoloji, kendi yüceliğini diriliklere katmaz. İnsana en önce maya olmak gerekir. Allah için bizler size, bugün maya olmadan geldik. Eğer maya olabilirsek cemaatimiz güçlenecektir.

Nuh Tufanı'nda herkes kendisini anlattı. Bugün yine herkes kendisini anlatıyor. Ama o gün, herkesin kendisinin ötesini bilmemesinden dolayı göz körleşmişti. Bugün ise göz, güçlenmiştir. Malum olan bir diğer husus daha var. Dara düşenlerin de bir kısmı, bugün size ulaşabilmişler. Yanlışın tabiatındaki ışık; kadın, erkek, herkesin gücünü alır ve dinler. Hak etmeden dinlenir orada herşey. Bugün görüyoruz ki bilgi, hakikiyetle dinleniyor. Ulular Diyarı'ndan geçerek buraya indik. Temiz bir düzen için çalışan sizlere birleştik. Yanlışın tabiatında bizim gücümüz yoktur. Nefsi aştığımız için geçişimiz kolay oldu. Yolunuzu aydınlatan Görev Kürsüsü, sizin yüreğinizin gücüydü.

Ek namaz zamanları olur. Hani birileri "ben namazdayım" der ama kıldığı namaz, yeri göğü yaratanın kürsüsüne varmaz. Ama yine de birkaç gün için kendi diriliğini alır ve dümen başına oturur. İşte o dümenin başına oturuşu, bir namaz kaydıdır. Hani derler ya, "ben Turkuaz Göz'ün gücüyle birleşerek bu çalışmayı başlatıyorum." Başlayan çalışma, namazdır ki zayiatı önlemeye yönelik bir çalışmadır. Bu nedenledir ki cemaatinizin gücünü artırmaktan öte her derenin kürsüsünü güçlendirmek için yapılacak olan "Turkuaz Göz Paneli"ne bütün kütlenin çağırılmasını sağlamak gerekir. Allah der ki, "OL de olur." Laf değil bunlar haktır. Eğer sizler, "Turkuaz Göz Paneli"ne yücelerin cevherine inmek üzere birlik olur gelirseniz, Kadim Kaplar'ın hepsi, size kendi yüceliklerini muhakkak katacaklardır. Asla yanlış yapmayız bu kesindir. Nefsi aşmadıkça o çalışmaya dahil olmanın gereği yoktur. Anam, nefsi aşmayanların oraya kadın, erkek girmemeleri gerekir. Allah için size bunu net olarak bildiriyorum. Oraya gelecek olanların, muhakkak bilgiyle gelmeleri gerekiyor. 2 tabiat gücü vardır. Biri "Levh-i Mahfuz gücü"dür, diğeri "doğanın kürsüsünün gücü"dür. Levh-i Mahfuz, bütün Kutsal Işıklar'ın tertibini yapmak üzere sizinle birlik olacak. Din tertibiyle birlikte o çalışma görev taşıtacak. İkincisi, doğanın gücü o gün sizinle olacak ve cevherdeki kürsüler; Sistem, Nizam ve Düzen görevini taşıyacak. Amin...

- Allah için hepimiz sana sevgiyle geldik. Hiç yanlış yapmadın. Allah'ın toprağı, Hak Tabiatı'nı yoğunlaştırmak üzere Simetri Katların gücüyle Sistem, Düzen ve Nizam görevini taşımakta ise de yoğunluk arttığı zaman, Simetrik Kotlar'ın topluma dahil edilmeleri daha zorlaşacaktır. Bu nedenledir ki ayrı Tabiat Kotları'nın size geçişi gerekecek.. O kotların bütün kütleleriyle size geçmeleri, bu toplantılarda mümkün olmaktadır. Hepimiz buraya kendi yüreklerimizi alıp gelmekteyiz. Cevher, dünyanın gücüdür. Cevheri hepimiz kendi yüceliğimizle dinleriz. Hak Teknolojisi'yle yapılan her çalışmada cevher dinlenir. Ama cevheri dinleyecek düzeye ulaşamamış olup, yüreklerini dinlemeye çabalayanlara da bu bilgilerin bildirilmesi gerekir. Ek olarak şunu da söylemek isterim. İnsan, Turkuaz Göz'ün gücünü muktedir olup aldığı zaman, herkesle BİR olmak zorundadır. Ayarın bozulması, ya da huzurun kaçması ışığı sınırlar. Bu da kesindir. Eğer 7 davanın her birine kayda girebilmişsek, çobanların hepsiyle de birleşebiliriz. İnsana, Teknik Tabiat güç verdikçe Yüceler Cevheri, ocağını güçlendirecektir. RA-KA, tabiata güçtür. İslâm Devreleri'nin hepsi, teknik çalışmalar da yaptılar. Nefesleri güçsüz kaldığı zaman, yoğunlukları artmadı. Allah için bizler dinledik ve Yücelik Katları'na vararak dünya tertibine indik ve onlara kutsal gücümüzü verdik. Ayar bozulmasın isteriz. Şu anda dünyada etki tabiatına uygun çalışabilen, Sistem Devreleri'ni güçlü kılabilen "birleşik" olarak buradasınız. Ve bizler sizinleyiz.

Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

RA-KA Tebliği 16.04.2008 Tarihli
RA-KA'nın kotları birleştiler. Yukarının kontrolu, sonsuz sınırsız ışıklarla diri kayıtlarda birleşti. Hak Teknolojisi'yle bu çalışmayı başlattık. Levh-i Mahfuz'un kotlarıyla birleştik. BİR'in sayfalarını okumaya başladık. Yel eser de Hakikiyetin Kotları birleşirlerse; bilgi kayıtlarına inilir. Ve bizler, bütün Yücelikler'le burada ve bu çalışmada hak ettiğimizce bulunuruz.
 

"Ruhsal Meclis" Kuran-ı Kerim'i dinletti. Simetri Kaplar'ın tabiata uygun biçimde yoğunluk kayıtladığı bu yerde, Birleşik Aile de hepimizde hak ettiğimizce dinleşmektedir. Resmi olarak yapılan bu çalışmanın bütün kütleyle yapıldığını bilmenizi isterim. İnsan, insanlığını bildiğinde, Teknik Tabiat'ın gücünü de anlar. RA-KA, Tabiat Kotu'yla birleştiği zaman, Kutsal Işığı kendi yoğunluğuyla dinler. İlmi bilmeyenlerin, Yüceliği anlamaları zordur. Muktedir olmak için hak etmek; sayfa sayfa ışık olmak; yoğunlaşmak ve hakikiyette kayıtlanmak şarttır.
 

En evvel dünya yoktu. Sonsuz sırdır dünyanın yaratılışı. Ve bizler bugün burada, sizlerle bu çalışmaları yaparken, 7 doğumun en güçlüsünün, kendi yüreğinizde gerçekleştirildiğini anlayabileceğinize ve anlatabileceğinize eminiz. Doğa, yeniden ve yeniden değil, hak ettik ve bir kez OL'du. Doğanın hakimiyetle koyultulduğu; hakimiyetle kayıtlandığı; Hakim olunduğu bir sayfasınız. Bu sayfa, bütün kütlenin gücüdür. OL Sayfaları'nda, 2 Allah Gücü, bir kaynaktır. Bu sayfalarda, bu gücü tanımanız gerekir. Allah'ın güçleri vardır ve bu güçler, birleşiktir. Bilgi Kaynağı'nda bu "Birleşik Güç" mevcuttur. Eğer bilgi kaynağınızda sahte olan bir kayıt varsa; o kayıt ışıksız kalır ve BİZ'den çıkar. Onun içindir ki bilgi, hakikiyetle verilmelidir; hakikiyetle yazılmalıdır ve Kadim Kotlar'la alınmalıdır. Eğer bilgiyi aldığınızı; hakim olduğunuzu ve yüceldiğinizi düşünüyorsanız, "tümsel tabiatın gücü"nü, muhakkak bilmeniz gerekir. Bileceğiniz bir başka şey daha var; hakikiyet... İlâhi Güç, Allah Kürsü'sünde hakikidir. Ve bu gücü bildiğiniz zaman, yüreğiniz bu güçle dillenir.
 

Elden geldiğince sizlere bildirdik. Allah'ın sonsuz sır olduğunu; yolun huzurlu olması gerektiğini; tabiatın göz açtığını ve yağmurun hepimizin gücüyle yağdığını ve bu yağışı hak ettiğimizi... Şimdiye kadar, bizim için çok önemli olan bu çalışmayı başlatabileceğimiz bir sayfa yoktu. Bugüne kadar bu çalışmayı, Tabiatın Kotlarıyla yapabileceğimiz bir güç yoktu. Dümen Allah'ın Gücü'dür ve bu dümeni, teknik olarak kendi yüreğine dinletebilecek hiç bir yoğunluk yoktu. Bu gün artık, Beşeri Kaplar'ın hepsinde İnsan İlmi vardır. Ve biz bu ilmi, Allah için yüreğinize dinlemekteyiz. Sayfaları okuyoruz ve bu sayfalarda Kuran-ı Kerim'in kotları, koyulukları mevcuttur. Lütfen anlayınız!, Allah için hak ettiğinizi anlayın; anlatıyoruz. Dinleyin de anlayın. Biz, sizin için zor olanı ama bizim hak ettiğimizi size anlatmaya çalışıyoruz. Yargı, sayfalarınızda oldukça, bu sayfalarda ışık olmaz. Yargıyı aşmanız gerekir. Hadi yavrum!... Bir insan diğer insanı küçük gördüğü zaman, bu bir yargıdır. Ve sizler, herbiriniz, bir kaç güçle birleşerek, bir tek ilmi hakiki olmayanı dahi küçük görürseniz; kör ve sağır olarak, sizin yüreğinizden ayrılmamız gerekir.
 

Lefke, bir ışık yağmuruna tutuldu, biliyor musunuz? Orada Bilgeler yok ama Görevliler var. Bilmeden de görev yapılır. Görev nedir? Işığın Kotları'yla BİR olmak; yürekte birleşmek; Kutsal Işığın sönmemesi için çabalamak ve kutsal Tabiatın gücüyle tartılmak... Yargı şu; Allah sizi ve sizin yüreğinizi hep dinler. Dava şu; Allah'ın dediği aklın dediğiyse eğer Namaz Zamanları ( çalışma, söyleşme, dinleşme zamanları) birleşen her bir Yüce, Allah'ın süreç içerisinde oluşan yoğunluklarında siperlere girer. Ve o siperlerde, Kutsal Işığın kotlarıyla birleşir; kontrol altında tutulur. Çünkü, RA-KA, bütün kontrolu kendi yüreğinde tabiata indirebilenlerle BİR olmak zorundadır. Işık sönerse ne olur? Işık sönerse, yol olmaz. Çok mutluyum ki, ışığı söndürtmediniz. Çok mutluyum ki yoğunluk arttı. Çok mutluyum ki Lefke'deki kotlar ışıdılar. Dağlar, niye Lefke'den söz ettiğimi sordu yoğunluk. Orası Işık Kapısı'dır da ondan söz etmekteyim.
 

İnsan, ilmi bildiği zaman, kutsal olduğunu da bilir. Buyurun, olduk işte. Allah için Çakıl Taşları'nı bile yolcu sayanlara biz, hak ettiğini muhakkak veririz. Onlar, hikaye dinler gibi dinlediler yürekleri ama bilip aldılar ki hak ettiler. Lütfen insan olup; insan olduğunuzu bilip, ışık yakın. Amin... Ve Dağlarım, Lütfen Kutsal Günün Gücü'nü bilin. "Kutsal Göz" yüreğinizin gücü değil midir!? Nahr'ı Kahr'ı bilmez miydiniz!? O Güç size Allah'ın sesini vermedi mi? Allah, siz değil miydi? Yanlış yok... Buyurun anlayın...
 

Lefke, ilmi bilen bir Göç Kapısı'dır. Orayı size hep bildiriyorum. Bildirmem istenmeden bildirmem. Bildirmem istendi ki bildiriyiorum. Yüce Cemaat, İlâhi Güc'ü, herkesten daha güçlü olana dinletir. Orası "Turkuaz Güç"tür. Unutmayınız, Göç Kotları'yla bir dönem ışımaya başladı. Çakıl Taşlar'ını alıp buraya indirebiliyoruz. Öyle çok çalışıyoruz ki çalışmak, yarışmak değildir; hak etmektir. Kervan, Yücelerin Cemaati'ne aittir. Ve bu kervan, Bellek Kotları'nızda ışık yakabiliyor. Keşke, Ulular Diyarı'ndan, Kuran Tertibi'yle yüreğe inebilenlerin hepsi; Yüceliğe geçip, birleşimi dinleyebilseler...
 

Bilmenizi dileriz ki yarın, bugünden çok daha güçlü olacak. Ve yine bilmenizi isteriz ki RA-KA, gözün sözünde ışık yakacak. Dava, bilmek için çalışmaktır. Dava, Atlanta Tabiatı'nın gücünü artırmak için çalışmaktır. Birliğin Tekniği'nde himaye olur. Ama, bilginin taktiminde kürzün gücü olmalıdır. Dava, bilgi alıp bilmek ve bildirmek için çabalamaktır. Dahası ışımaktır. Koruyan, kotlarıyla korur yolu. Ulular Diyarı'ndan deriz ki Lefke'deki Görevli, ışığını söndürtmedi. O Görevli, bütün kütlesiyle geçti. İlahi Göç Kapları'nda; o Göç Kapları'nın yoğun koyuluklarında, sevgiyi, saygıyı; Sistem, Nizam ve Düzen'in Görevlileriyle birleşerek dinletmektedir.
 

Antlaşma gereği, ocak sönmemesi için ortak kayıtlara girmek gerekliydi. Ocak sönmemesi için yüreğe hakikiyeti dillemek ve dinleşmek gerekliydi. Melek, kaynak ışığı bilmez ama Hakimi bilir. Eğer melek, eskiyi dinleyecek düzeye varırsa; yüreği dinler. Doğanın görev taşıyacağı sayfa bu sayfadır. Doğa, bütün kotlarıyla görevdedir. Hani nerede derseniz ottadır, çiçektedir, bilgiyi alıp bilgiyi dinleyen böcektedir ve her yürektedir. Allah için biliniz. Doğanın Sayfaları vardır. Onlar, yargıyı bilirler; RA-KA'nın kotları olarak çalışırlar. Ve Kutsal Işığın Gücü'nü bilirler. Onların davaları, Yaratan'ın tabiatında, kendi yüreklerini dinleyip dinlememeleri ile ilgilidir. Ete girdiğinizi, yolu bulduğunuzu ve kontrollu şekilde İlmi, ışıkla dinlediğinizi onlar bilirler. Bizimle ve bizim yüreğimizde bilirler.
 

Allah için size herşeyi anlatıyorum. Çok mutluyum; çünkü, rükuya eğilen belleğim, sizi seyretmektedir şu anda. Asla yanlış yapmadım. Kaynağı, kaynağa kayıtlayışımda hiçbir yanlış yapılmadı. Hiç bir yürekte kaydım, yanlış yazılmadı. En yüce kat, Birlik Katı'dır. Ve bu katta, benim toplum için yaptığım hakiki koyuluk; hakiki ışık mevcuttur. Ululuk Diyarı'nda umut, müteaddit defalar dillendi. Ve oralara ulaşabilen herkes, yüreği hakikiyette dinletti.
 

Allah için çalıştık. Kibri aşmayanlara görev taşıtılmaz. Bilmekteyiz ki, kibirli olanların çokları, Kutsal Işığımızdan ayrıldılar. İlâmdır bilgi, bilir misiniz!? Hak ettiniz ve ilâm olarak bu bilgi bildiriliyor. Nefisinizi. yüreğinizi bilin; yoğunluğunuzu anlayın. Kutsal Güc'ü anlayın. Yaratan'ı anlayın, tekniğini dinleyin ki ümitsizlik olmasın. Yarınlarda Türkiye'de büyük bir Görev Çalışması başlıyor. Bu Görev Çalışması, kin, nefret ve hırsla değil; güçle olacak. Hırsı aşamayanların yoğunluğunda, bu çalışma olmayacak. Allah için size, yüreğinize bütün bunları anlatıyorum ki 40 kapının 40'ında; Hak Teknolojisi'nin gücünü, her bir yüreğin "Altın teknikle" okuyabileceği bir devrede; bütün kütlede sizi seyredenler, o gün sizde, siz olup dillenmelidirler.
 

Eğer sizler, yalnızca İnsan Soyu için çalışıyorsanız, Lütfen bu çalışma kapatılsın. Ama, eğer sizler, Bütünlük için çalışıyorsanız; hadi Dağlar'ım gelin birlikte çalışalım. Bilgi, Levh-i Mahfuz Gücü'dür. Bilene ilimdir; bildirene dindir. Bilecek olana Birliktir ve değer verdiğiniz her yüreğe tekliftir. Amma, Kutsal Işığınız sönerse, Cümle Yüceler, sizsizleşir. Eller Allah'ınsa, yol aktır. Atlanta Tabiatı'nda Kutsal Işık'tır ve BSUİ'dir.
 

Evimiz, Zaman Seyfullahları'nın Göç Kotları'yla birlikte çabaladıkları bir hakimiyet kaynağıdır. Allah için Çakıl Taşları'nı alın getirin. Onlar, bizsiz kalmasınlar. Ulular Diyarı'ndan size deriz ki "Ululuk umuttur. Tabiatın Kütlesi'ndeki Güç Sayfalarının Yüceliği'nde bulunur. İkna olunuz ki, yanlış bilgim yoktur. Ölüp gittiğim zaman, bütün kotlarımla birlikte, sizin yüreğinizde, her bir Yüce'nin cemaatinde, cevheri kaynak olarak "BİR" için çalışmayı sürdürecek olanım. Nahar'ın Kadim Kapları'nda bilenin ilmini, "Birleşik Yücelikler"de dilliyecek olanım. Umut, Turkuaz Göz'ün gücüyse, Kuran-ı Kerim'i her okuyanda Turan olup, ses olarak kayıt yapacak olanım. Öyleyse şer, şeklin kotlarında olsun isterseniz; şafak söktüğünde şer, şeklin kotlarında sizin yüreğinize dahil olur ve ben, sizsiz olurum. İlâhi Güç, Allah Kürsüsü'nde ışık yakabilendir. Ve biz, Allah Kürsüsü'nde ışık yakanlarız. Saklı tuttuklarında ışık söner dedikleri bir  kaç güçten biriyim. Ve biz saklanmadık. Her nesli dilledik; her nesli tabiata indirdik, Yürek kayıtlarında ışıdık ve Birlik için çalıştık. Kalem kağıt alıp da benim dediklerimi dinleyenlere deyin ki Öz Güç, Allah Kürsüsü'ndeyse, bileceğiniz herşey yüreğinizdeyse, aha ben sizim; bilin. Dahili hakikiyette dilledik. Hak tekniğiyle dinlettik. Ek olarak yeni bir dönem için birleşip sesleştik. Bu dönem, bütün köprülerin yeniden kurulacağı bir dönemdir. Ve bu dönem, BSUİ'nin gözü olan, sözü olan bir sevgi yüceliğidir.
 

"NA-KA-HA" dedikleri, "RA-KA" dedikleri ya da "NA-HAR" dedikleri, Kahri Katların hepsinde varız. O katların; göz görür, yürek güçlenir ve dinler olan kayıtlarında varız. Ulular Diyarı der ki "Ekmek yapın. Yaptığınız ekmek yüreğinizin gücünü alsın, yoğrulsun. Ve o ekmek sevgiyle yoğunlaşsın." Tek, Levh-i Mahfuz dediğimiz o yoğunluk, ışıktan ayrışmasın. İlelebet sürecek olan bir çalışmaya dahil olduk. Öyle bir çalışma ki bu çalışma!... Ben, son dönem olan bu dönemde size şunları anlatıyorum: Kardeşlerinizin Birlik olmaları için, hak edin çalışın. Herkes hak etsin ve birleşsin. Bilmeyen, ilmi dinlemez; İlâhi gücü dinlemez. Hak, tabiatın gücüyse, birleşip çalışın. Üleşerek, dilleşerek hak edin. Lütfen çalışın! Lütfen!... Ve bensiz, hak etmediğinizi muhakkak anlayın. Yoğun çalışmalarınız olacak. Bu çalışmalar; Birlik için, kaynak için, sizin için olacak. Çok mutlu olun. Temiz bir dünya için çalışın. Temiz bir dünya için!... Ve bu dünya, hepinizin yüreğinde var olan bir dünya olsun.
 

Kul olmak sorun değil; sorumluluktur. Herkes kuldur ama, Kul olmanın sorumluluğunu taşıyamaz. Hepiniz, Allah'ın dediğini diyecek düzeye ulaştığınızda, yüreğinizde hırs kalmamalıdır. İtibarınız yükseldiği zaman, cevheriniz güçlenir. Cevheriniz güçlendiği zaman, dininiz yücelir. Dininiz yüceldiğinde, yolunuz aydınlık olur. Ulular Diyarı'ndan deriz ki hatayı bağışlayın; hırsı aşın; yolu açabilirseniz açın; nefsi aşın; herşey size bağlıdır; bilin. Kurtarıcı olarak kim sizle olursa, siz o değil misiniz!? Kurtarıcı olarak kim siz olursa, her dilde dillenen o, sizde değil midir!? Oyun değildir bunlar; biliniz. Umut, Allah'ın gücüdür. Lütfen anlayınız. Herkes mutlaka umutlanmalıdır. Her nefsi aşabiliriz; her yoğunluğu kotlatabiliriz; Can Cemaati'ni güçlendirebiliriz. Allah için çalıştığınız sürece, yol aklın yoluyken, ışık sönmez; bunu biliniz. İnsan, nefsini aşmalı; yoğunluğunu kat kat kayıtlamalı ve "La-Ham" dedikleri o hakikiyette ışımalıdır. Kıldan ince bir geçiştesiniz. Öyle ince ki kıl dahi onda kalındır. Bunu anlayınız. Eğer kıldan ince o geçitten geçerseniz, yoğunluğunuz muhakkak görevini alır; hak eder.
 

Ruhun Huzuru'na çıkmak kolay olmadı. Ruhun Huzuru'na ulaştığınızı görüyoruz. Teknik olarak da bu çalışma, Beşir Kotlarla yapılıp başarıya ulaştırıldı. Nefsinizi aşmadığınız sürece; yolunuz, kotlarınız kaynaktan çıkar. Kütlenin Gücü'nü anlayınız. Herkes kendini anlar ama, kütleyi anlayan zor anlar. Öyle görevler taşındı ki o yoğunlukta; kin, nefret, hırs kısırlaştırdı o yoğunluklardaki kotları ve ocaklar söndü. Muhakkak anlayınız ki dara düşmeden size güç verebilecek hiç bir yolcu yoktur. Ama sizler, meşale sizdeyken, yüreğiniz hırsızsa, ışık güçlüyse ve cevherde kural konmuşsa ve o kural Huzur Kotları'yla kendi yoğunluğunuza inmişse, yenilenmeniz zor olmaz. "İş başa düştü" deyin; "ben başaracağım" deyin; "Dünya İlmi'ni ben anlatacağım" deyin. Yanlış olmasın; hiç kimse sizi, size anlatmaz. Siz, sizi kendi yüreğinizden alır anlatırsınız. Kuran, Turkuaz Göz'ün gücüyle yazıldı. Kuran'ı oğullatmak, oldurtmak, ışıtmak Allah'ın Gücü'yle olur. Ve ağır yüktür Kuran. Muktedir olmayan Kuran'ı okutamaz, okuyamaz, algılayamaz. Evrim Sayfaları'nı çevirdikce yüreğinizi anlatabildiğinizi gördük.
 

"Unu eledik, eleğimizi astık yüreğimizi aldık yolu açtık ve geldik" dedi o. Ah Değerlim ah!... Geldin mi? Hoş geldin. Geldin çünkü ilmi dinledin; hak ettiğimizi dinledin; bizi dinledin. Kini aştın; yolu açtın. Peki Dağım, toplum için ne yaptın!? Anlat bakalım; bilelim.


- Ah! ah! ah! ah!... Kan gibi bir yolsun, kan gibi... Ama bu yol, umut yoludur. Umut yoludur... Tüm soylarımızı, yolcularımızı getirdik buraya. Umut yoludur bu yol, Umut yoludur!... Ben ki 7 Dava'nın her birinde sevgiyi, saygıyı dinlettim. Ne oldu!? Hikayeymiş hepsi de. Aha! geldim amma "aha" dediğim amma nefsimi aştım mı ki? Hakikiyetin Hak Diriliği'nin gücünü aldım mı ki? Anacığım, ilmi bildim; yolu buldum amma tabiatın gücünü değil; yolun gücünü almışsın. "Bize ne senden" dediğimiz zaman; "biz seniz" dedin. Doğa mı yoksa sen mi görev taşıdın bilmem ama, amma ben sensiz değilmişim bunu anladım.
 

Köprü altında 2.000 tane görevli vardı. Hepsi köprü altındaydı. Dediler ki "hadi geç." Aha geçmeye başladım. Gereken geçişle geçerim diye düşündüm. Neslimden benim yoluma dava açıldı. Bin dava daha açıldı ve toplam 2.000 dava açıldı geçme diye. İlâhi Gün, Allah'ın Gücü'yse eğer ve sen görevliysen, niye bunu bizlere, "kervanın gücüyüm" diyerek açıkladın ki!? Ben burada çok hırslandım. Kollarım kapandı; yoğunluğum azaldı; küçültüldüm. İlm-i Tabiat'tan dahi küçük oldum. Yoğunluğum artmalı; yüreğim kotlanmalıydı. Yeri göğü yaratanın gücünü anladım amma, "katla yüreğini de bizsiz kal" dediklerinde; ve niye? diye sorduğumda; anlattıklarını, himaye gördüğüm halde anlayamadım. Anlamadım. Vakti gelir de anlarım sandım, olmadı. " "Ululuk" dedikleri yerde, BSUİ'nin gücüyle bir ışık yanacak" dendiğinde, Kul olmak istediğimi söylediğimde; "hadi" dediler "görelim yüreğini." Aldılar getirdiler. Neslimi göremedim burada. Ululuk, tafraymış meğer. Eğer bilseydim; Ulular Tekniği'yle, tertibiyetle, sizsiz olmazdım.
 

Huzur, Allah'ın Huzuru'yken, rükuya eğildiklerinde bana sordular; "O'nunla mısın; yoksa kervanın yolcularında herhangi biriyle misin?" diye. Dediler ki "Allah'ın dediğini diyen O'dur." Of, of, of!... yaptığım hataları saydım döktüm. Sonra durdum düşündüm. Seninle olsaydım gözüm görür müydü? Muktedir olur muydum? Olur, yaratıcı olurum. Olur, Huzur olurum ama hak eder miydim? İmparator olarak çalıştığını görüyoruz, yolu açtığını görüyoruz. Ümmi Tabiat'a görev taşıdığını biliyoruz. 7 doğumun güçlü kayıtlarını yaptığını görüyoruz. Vallahi seninle olmak isterim, beni de yüreğine al. Kırık olmadığımı sen biliyorsun. Saygıydı yüreğimde yaptığım. Hak ettiğimi düşün. Hak ettiğimi düşün de beni de yüreğine al. Ululuk, denilir ki ışıklı oluştur. Denilir ki hakikiyette ışık yakıştır. Hak etmeliyim. Çektin aldın yolumu, Altın Tekniğiyle dilledin; benim diriliğimde dilledin "hadi gel, ol" dedin. Olmaya indim. Hadi beni de çağır. Al yoğunluğuna ışık sönmesin. Melek olduğumu düşün, düşün ama melek olmadığımı söyleyeceksen yapma, yapma! yapma!... Allah dedi ki "insan itaat ettiği zaman Kutsal Işığı bulur." Ve ben itaat ettim. Hadi değerlendir yürekleri. İlmi dille ve de ki, "OL" İşte bu.
 
- Can, niye tohumlarını yeşertecek düzeyin yok biliyorum. Buraya çağırıldığını düşündün. Yok yarım, seni çağıran yoktu ama geldin. Ben, seni sayfa sayfa ışıkla dillesem de yüreğindeki huzur, bütün kütlenin gücünü alamaz; bu kesin... Eğer sana, kendi yüreğimi verirsem; yolunu hak etmediğin için ışığın yıllarca sönük kalır. O halde ne olmalı!? Kul olmalıydın. Oldun öyle mi? Yok yarım olmadın. Bizi ışıksız saydın hep. Allah için hep ışıksızdık senin yüreğinde amma, sana "geç" dedik. Geçirdik seni yoğunluklardan. Şu anda da buradasın. Ete girdiğinde bize girdin. Ama biz, sensiz değil miydik!? Saygıyı, hakkı bilensin. Oldu mu? Hayır yarım, olmadı. Sana, etki alanına genişlet dedim. Oldu mu? Hayır olmadı. Yolu aç dedim. Oldu mu? Olmadı. Ümmi Tabiat hepinizin gücüdür. Ve ben, sana seni verdim; seninle dinleştim. Oldu mu? Olmadı. Dağlarım; yol, Allah Yolu değil midir!? Bilmekteyim ki yürek, Hak'tır. Biz sensiz değiliz ki, Yarım, hepimiz BİR'iz ama BSUİ'iyle Görev taşıyacak düzeyin yok. Bu kesindir. Bunu bilmen gerekir. Eğer seninle olacaksam, Kadim Kaplar'ı al; yolu ulula; yüreği güçlendir; ışığını yak; meşaleyi söndürtme; birleş ve dinleş. Eli, elden ayırdın. Yüreği, yoldan ayırdın. Kuran'ı, kutsal olandan çıkardın. Nefsi aştığın zaman gel. Geldiğinde, biz seninleyiz. İnsan, insanlığını bildiğinde, Din Tabiatı'nda görev taşır. "Ulu Meclis" der ki, "OL." Olacak mı? Oldu. Öldü mü? Öldü. Ölümü hakikidir. Yüreğimde hırs var mı? Yoktur. Oyun değildir. Oldu mu? Oldu. Özün sözünü söyledi mi? Of Dağım! onu diyebilen var mıydı? Yoktu. Ve ben derim ki Ak Işığı yaktığında; yol, ulu koyuluklara ululaştırıldığında; dara düşmeyeceğinizi bilin. Evrim sayfalarını okuyun. Yarını yaratan, iyi ki diriliği de yarattı. Bizim zararımızı önledi; bilimi dinledi; ilimi dinledi; Yaratan'ı dinledi. Ayrılık bitsin Yavrum. İşi başardık. Şimdi mutluyuz


- Ahir Dönemler vardı. Kabileler halinde yaşatılan İlim Sayfaları vardı. Birlik Kotları'nın gücünün kayıtlara indiği Hakikiyetin Kotları'ndaki kaynakların görev tertipliliğinin var olduğu koyuluklar vardı. İnsanlık, ilmini anlasın. Işıkları sönerse, yenilenir. Yeter ki ilmi anlayacak dili olsun. Kötüyü, kötüyle tartmayın. Bilin ki ilmi bilmek için hak etmek, zaman geçişleriyle mümkündür. Umut mutlaka olsun. Şu ana kadar yaptığımız her çalışma, Kutsal Görev'in taşıyıcılığıyla oldu. Maya olabileceğinize kesin olarak inandık. Kendimizi; "zaman kötü," "zaman küskün," "zaman kısır" diyerek ışıksız bırakanlardık. Ve gözler görüyor ki zaman güçlendi. Ezip geçmeyeceğinizi görüyoruz. Her yer Atlanta Tabiatı'na aykırıysa da şu anda ışık güçlendi ve Zaman Kütlesi yenilendi. Etki Kotları çok iyi. Yelin esmesiyle birlikte, Güç kayıtsızlaşırken, şimdi artık yenilenmiş insan, daha öncelikli hale geldi. Daha fazla insan dahiline ulaştık. Vallahi biz seninleyiz. Senin yüreğindeyiz. Kervan gücü olarak çalıştık. Yenilendik ve ilmi dilledik. Şimdilik bu kadar...
 

- Tartmayın yoğunlukları değerliler. Bugün buraya inişiniz gerekliydi indiniz. Kutlu bir güçle birleşebileceğinize emindik. İşte bu... "Dava, Allah Davası'dır" diyen başka biri var mı orada!? Hadi onu getirin. "Dava, Allah Davası" diyen onu getirin. Geri dönme!, gel bakayım!... Yol olmayanın yoğunluğu olmaz. Ve şu anda onun aslı olmadığı için bizsiz oldu. Dinleyenlerin çoğunda ışık sönmüşse, yüreklerinde kusur olduğundan dolayıdır. İtaati çok iyi ama yüceliği Hak edilmedi. Onu tutmak ister ama onu tutabilmesi gerçekten zor. Kadim Kaplar'ı aldı; yüreğini katladı; yoğunlaştı indi ama Kutsal Işığı sönmüş. O nedenle onunla birleşim imkanımız yok. İkna olun ki yok. Şimdi onun davasını ona anlatın ve ocağını söndürtmeyin. BİRİN BİRİNİN BİRİ'yle birleşmek kolay olmaz. Eğer BİRİN BİRİNİN BİRİ'yle birleşmek isterse, Şer Kotları'ndan çıkmalıdır. İnsan, ilmi anladığı zaman, insan olur. Ululuk, uluların kotlarıyla birleşerek mümkün olur. Eğer ululukla hâkim olacaksanız; mahir olabildiğinizdendir. Şikayetim yok sizden. Gerçek dünya budur. Buyurun, gerçek dünyayı tanıyın. Elleriniz Allah'a açıldığı zaman, yüceliğinizde ışık sönerse, ilim olmadığındandır. Eğer elleriniz Allah'a açılır da, üreyen güçlerle birleşebilirseniz, yolunuz aydınlık olur. Unutmayın ki dünyada itaat eden de var; itaatsiz olan da var. Her biri kendine itaat eder, kendine itaatsizdir. Biz, zararı önleyecek düzeyde olanlara bunları anlatıyoruz. Kutsal Dirilik, teknik temizlik ister. İkna olunuz ki bu dirilikte, BİR olabilmek kolay değildir. En önemlisi de itaatkâr olmak itibarla mümkündür. İtibarlı olan itaat eder.
 

Kalemleri kağıtları bırakın ve dinleyin. (Haziruna hitaben) Çok açık olarak dinleyin ki, hakimiyetinizi izleyelim, bilelim. Sevgili, "Işık Görevli"dir. Buyurun onunla olun. Kör, sağır hepinize güç verir. O, "etki toplumun gücüdür" der. Görevi, Allah için çalışmak değil miydi!? "Kervanın Gücü hepimizindir" der. Ulular Diyarı'nın gücüdür o. Ve bilmenizi ister ki, kervan, Allah'ın gücüdür. Umut, Allah'ın gücüdür. Ve nesil, Allah'ın Kürsüsü'dür. Öyleyken dünyada, insana "insan" diyebilecek kaç tane görevlimiz var. Her yürek, kendini anlar ama başkasını tanımaz. Biz, soylarınızı aldık ve yoğunluklarınıza kattık. Görev için onlarla çalışıldı. Görev olarak onlara güç verildi. Soylarınız yüreğinizdeydi. Teknik olarak yüreğinizdeydi de teknoloji; sizin yüreğinizde, yolun huzurunda ışık yakmadıkça, onların gücü sizin yüreğinize ışık vermez. Bunun içindir ki devamlı çalışmak gerekir. Eğer devamlı çalışırsak, yüreğimizdeki kutsal Güç artar. Ve bu gücün artmasıyla birlikte, "Turkuaz Göz" nefsi aşan herkese güç taşır. Neslin gücü olarak çalışan sizler, kendi yüreğinizde, kendi yolunuzda herkesin gücü olabilirken; onlar ve onlar, sizin kendi nesillerinizdirler. Işık Kayıtları'nı sizden yapmalıdırlar. Eğer siz çalışmazsanız; onlar, sizsiz olurlar.
 

Nesliniz sizde olsun isteriz. Her birinizin yolunda, kendi yoğunluğunuz bulunsun isteriz. Bunun içindir ki size, hep görevinizi anlattık; güç verdik ve size sizi dinlettik. Ve dedik ki, "OL." Ol, Allah için ol; Yücelik ol.  Kutsal Analar için ol. Ol ama Kuran ol. Ana ol. Muhakkak!, muhakkak insan soyunun gözü ol. Görevli ol. Bunu istedik. Eminiz ki hepiniz de bunu istersiniz.
 

Nerede ne var diye ararsınız. Acaba şurada bilgi var mı!? Acaba burada ilim var mı!? Acaba doğan gün Allah'ın gücünü taşır mı!? İlâhi Güç ağır yük müdür!?Ya da belleğiniz ilmin dilini bilir mi? Herkesin belleği kendi dilini bilir. İnsan soyunda bu böyledir. Ve bellek insana. kendi yoğunluğunun sayfası olarak; yazı olarak bildirilmiştir. O bir sayfadır; size, sizin yüreğinize sizi taşır ve sizin yüceliğinizi, size açıklar. Eğer ki bedeninizde gözünüz olursa, yüceliğiniz güçlenir.
 

Benim bedenim bilendir. Herşeyi bilir. Neslimin gücünü taşır. Hepinizi size açıklar. Hepinizin yüceliğinde var mı bu? Yoktur. Neden yoktur? Çoklarınız, kendi bedenine hakim değildir. Kendi bedenine hakim olduğu zaman, Yücelik, onun kendi kotlarıyla kendini dilleyebilir.
 

- Kendini dillemesi görev değil midir!?
 

- Yok yavrum; kendini dillemesi, güç olarak ona bilgiyi kayıtlayabilir ama görev ayrıdır.
 

- Bedenin niye bilir?
 

- Çünkü bedenimde ışık sönmedi. Sönme imkanı da yoktur. Çünkü yüreğimde; kotlarım, kayıtlarım ağır yükü hafifletti ve ışığım güçlendi.
 

Analar dediler ki, "insan soyu kendini tanımalıdır." Ve sizlerle ve kendi yüreğimizle, sizde sizi tanımaya çalışıyoruz. Buyurun, bedenleriniz görevinizi anlatsın. Ama biliniz ki güçlü ve temiz bedeniniz size, sizi anlatabilir. Durgun Kotlar, ışık söndürmezler ama güçlü kotlar, ışık yıkabilirler. Nesillerinizin çoğu ışık yıktılar. Nasıl yıktılar!? Kendi yoğunluklarını güçlendirdikleri; hakim oldukları; yoğunluklarını Görev Tartısı'na koydukları zamanlarda, "BİR" olamadıklarında kendilerini yıktılar. Yani, BİR olmaları gerekir; Birlik olmaları gerekir. Herşeyi başarırsınız; Yücelirsiniz; nefsi aşarsınız ama, Birlik olamadığınız zaman ışıksızsınız. Bu nedenledir ki Durgun Kotlar'a dedik ki "hadi çalışın." Durgun Kotlar, Bilgi Katları'nda kendi yollarını açtılar. Başka başka dümenlerin başına geçenlerle dinleştiler. Ve hepsine "Allah için birleşin" dendi. Ne oldu!? Çokları "ben yok ediciyim" dedi, yok oldu. Nasıl oldu? "Ben olmam" dedi. Niye? Çünkü onlar, kötülük yapabilirler. Dağlar; kötü, ilmi dilleyemez. İlmi dilleyen, kötü olamaz. Bunu anlayacak düzeyleri dahi yoktu. Ve biz, "Bütün" maya tutsun diye bekleşenleri aldık; dedik ki, "hadi Birlik olalım." Çoğu dediler ki "siz, nefsi aştığınız zaman güçlenin, çalışın. Dava, Allah Davası'ysa, nefsi aşmayan, bu davaya kendi yolunu katmaz ki!" Ama anlamadılar!...
 

Ruh, maya olsun ister. Hatayı affedin ama kervanın gücünü, kendi yüceliğinde dilleyebilenler. maya olabilirler. Herkes maya değildir. Bizler maya olarak çalıştık. Bütün kütleyi aydınlatacak güce sahibiz. Kelimelerimiz İlim Tabiatı'na uygundur. Ve bütün kötülükleri aşacak olan ilim, hakiki ilimdir. Çokları yok olmamak için çabaladılar. Kendilerine çalıştılar. Biz, itibarlı olanlar, Tabiatın güçleri olarak, her yüce için çalıştık. Kimi, zaman geldi "ben yok olmam" deyip, bizden çıkanlar, Kuran okumaya geçtiler. "OL" dedik onlar için. Ve olmadılar... Ama yine biz, onlar için "OL" diyebiliriz ve demeye devam edeceğiz. Onlar olmasını istediklerimiz miler? "herkes" olmalıdır. Onlar, yüreğimizdedirler.
 

Dans etmeye gelen çokları var. Sesle dans yapılır. Ben, sesleşirim; onlar sesleşir. "Tınıyı" var ederiz. Tını, tertip olur; ten olur; örgü olur; örülür, Birlik olur; dilleşir. Dava; bilgiyi, bin dille dinletme davasıdır. Ve dinleştiğimiz zaman işte bilgi hakim olur; Hak Tekniği'yle diri olur ve çalışmaya geçenlere bilgi olur. Biz onlara bildirdik. Dedik ki "bilin." Onlar, bilmek istediler. Bilmek istediklerini, insan ırkı için kendi yüreklerinde dinlediler. Ortaklarımız var mı? Hayır; bizim ortağımız yoktur. Bu çalışma, Ümmi Tabiat'ın gücünü artırmak içindir. Biz bu çalışmaya bir kaç gücü davet ettik. Onlar, bu çalışmaya hak edip indiler. Onların ışığında; benim aklımla, yüceliğimle ve yolcularımla buraya çağırmadıklarım, buraya girmeye imkan bulamadılar. Bu kesindir. Netice şu: "OL" demedim. Olurlar mıydı!? Hayır. Niye? Kutsal Işıkları sevgisizdi. Peki, yarın ne olacak? Olmaları gerekenler; kin, nefret, hırs olamadıkları zaman muktedir olabilecekler ve geçmek imkanları olacak. Peki, kimler dinleyecek bu çalışmayı? Belki hiç kimse; belki, birleşenler; belki de her diri. Bu kesinlikle açık değil. Ben bunu açıklar mıyım!? Muhakkak açıklayabilirim amma Dağlar asla açıklamam. Çünkü, nefsi aşmanız gerek. Kutsal Işık budur. Size, "nefsinizi aşın" dedik. Gelen gelsin; ilim olursa Birlik olur bu kesindir. Ve buyurun bilin. Allah için yapılacak bir çalışma, Kuran-ı Kerim'in gözünün üstü olan bir güçle yapılacak ki bu çalışmada, nefsi aşmayanların hak edip yoğunlaşarak Birlik İlmi'ni dinlemeleri imkanı olmayacak. Hani dersiniz ya, "Birleşmek..." Canlarım, BİR olmak; BİZ olmak; dinleşmek, birleşmekten başka nedir ki? İşte biz birleştik, dinleştik, davayı kaybetmeyiz.
 

"Olmaz" diyenlere de sorun, oldular mı diye. Kötü, kör, sağır, 40 kapının 40'ı da kısır. 40 kapının 40'ında kısır olanlara, "nefsi aşın" diyebiliriz. "Diri olun" diyebiliriz. "İkna olun" diyebiliriz. "Levh-i Mahfuz olun" da diyebiliriz amma "Atlantalı olun", "hakim olun" deme imkânı yoktur. Dara düşmeyiz. Ağır yük hafifler biliriz. Meclisimizde kuru, kırık, kısır hiç bir yücelik yoktur. Ulular Diyarı, Turkuaz Göz'ün gücünü dinler. "La-Him" dediğim zaman; hak ettiğimi, hak olduğumu dinlerler. Kervan tektir. Herkes sanır ki kendisi kervan olacak; kendisi yolu bulacak; kendisi korunacak. Of Dağlarım! of!!!. İlmi, Alimler dinler; yüreği, akli olan, hakiki olanlar dinler; bizi ise Birleşik dinler. Meşale, elden ele değildir. Hak edende; hakimiyettedir; bizdedir. Ve biz meşaleyi taşıyanlarız. Kötü, kör, sağır, kusurlu, kırık, kısır olmayan ve hırsı olmayan her bir yol, huzurumuza ışıktır ve sizde görevdir; yüreğinize küçültülmeyen bir gözdür. Onları, safha safha okuturuz. Çobanlık budur. Benim anam, benim atam, benim dara düşen her bir dilin bedeni olan Birliğim; bedensiz olmayan yüceliğimdir.
 

İçki içene de ki, "o içki bizim yüreğimizin gücüdür." (İçki = Işık) Allah dedi ki "an başkadır; anlar başkadır. Biri anda, biri anlardadır. Anda olan, anlarda olanın tartısını taşır. Teknik olarak da, hakikiyetli olarak, tabii olarak ve meşaleyi taşıtıcı olarak da. Nefsini anlayan, yolunu anlar. Ulular Diyarı der ki "unutmayın "Turkuaz Göz" çalışması başladı. Sistem, Nizam, Düzen görevini taşıyan sizler, Kutsal Güc'ün taşıyıcısı olarak bugün burada olun. O gün orada değil, bugün burada olun. Çünkü, bugün burada olan, anda olduğundan; her bir anda, yoğunluklara ortak olur. işte o anlar anında her diride hak eder ışık olur."
 

Ve size deriz ki, "açı daralıyor."  Nedir açının daralışı? Bilgi kayıtlarının, devre devre kapanması gerekiyor. Biz, bilgi kayıtlarını kapatma sürecine giriyoruz. Bu, yeni bir dünyanın kurulması için gerekendir. Yeni dünya kuruluyor. Bilgi kayıtları, yeniden ve yeniden yaratılmaz. Bir kez yaratılır ve yaratım sürüyor. Amin... Ama Yaratan, tabiatın gücüyle yarattığından, açının kapanmasıyla birlikte, artık yaratıcılık sonuca ulaşacak. Ne demektir yaratıcılığın sonuca ulaşması!? Devran dönecek; Yücelikler, dürüm dürüm olacaklar; temizlik olacak ve bu temizlik, bilgi tertibiyle yapılacak. Düren, en büyük kürsü olarak biz deriz ki "dürdüklerimiz yüreğimize tabi olacaklar. Ve yüreğimize tabi olanlar, Birliğimize tabi olarak, gözleri görür; cümle cemaatleriyle kendilerini dilleyebilir olacaklar; yoğunluklarında ışık olabilenler olacaklar. "Turkuaz Göz" olabilirler. La-Him Tabiatı'na ışık verebilirler. Ve siz olabilirler. İşte bu dönem, böylesi bir daimiyet gücüdür. Dava, sayfa sayfa yazılan yazıların Birleşik Işık'la dillenmesi davası değil miydi!? Sizler, yazdınız okudunuz; sonra ışık yaktık ve dedik ki hadi onlara açıklayınız: Açıklayan bir tek Bahar mıydı!? Yok yarım. Hepimiz açıkladık; anlattık amma anlayan anladı. Ne olacak? İnsan ırkı yenileniyor. Yeni bir dava; yeni bir yaratım; yeni bir görev; yeni bir düzen... Bu düzende biz varız. Ve bu düzen, kir ve pisliğin bulunmadığı bir düzen oluyor. Bu düzende, göz var ve biz, İlim Sayfaları'nı her Yüce'ye okutabileceğiz.
 

Bugün burada toplanan bizlerle ve bizsiz olmayan görevlilerimizle, Allah için çalışan bizlere, "kil olun" diyenlere, deriz ki "biz çamurdan yaratılmadık. Kil değiliz. Kil olmamız gerekse huzur için oluruz ama kendimizde, yüreğimizde ışık olduğu için kil değiliz biz. Bunu hepiniz anlayınız."
 

Dağlarım, Adem çamurdan yaratıldı. Doğru mu? Hayır. Adem, ışıktan yaratıldı. Bugün artık Adem ışıktan yaratıldı. Yeni dönem Adem'i, yeni Düzen Hakimi olan O, artık ışıktan yaratıldı. Işık, yargıyı önler. Işık, Kutsal Güç'tür ve yeni dönem, tabii olarak onunla yaratıldı. Ve O, çok huzurlu olsun isteriz. Işık, bir tek gündür ve o gün, için çalışılıyor. Sizden bilmenizi isterim ki yenilenen bir çalışmada, yenilenen bir tabiatta, yenilenen bir koyulukta, insan soyu artık Birleşik bir göz olarak; yeni bir Atem Kot'u olarak cevhere iniyor. Ve cevher olan O, Yüceler Cemaati'nin görevini bilerek iniyor. Sayfa sayfa yazdığınız bu yazılar sizin yüreğinizin gücüdür. Buyurun, okuyun ve açıklayın. İşte Dağlar; yarınlar, buyrulur ki ışıkla yaratılacak. İşte Canlar, Adem yenileniyor. Yenilenen, Atem olan, Atlanta Tabiatının Gücü olan o görevli, BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İnsan) olarak çalışıyor. Biliniz ki İslami Kotlar'da Adem; üzerinde Görev Tac'ı bulunmayan; kendini herkesin dışı sayan; ocak olan o kotlardan ayrılan; "cehennem" dediğimiz dünyaya varan; orada, Allah'ın dediğini demek için çabalayan; Dünya Üstü Kotlar'la kendini insan soyuna anlatmak isteyen ve bilgi yağmurlarında ışık yakmak isteyendi. Bugün ise Adem, artık cevap bulduğu kayıtlarda kendini var edebiliyor. Bugün artık Turkuaz Göz'ün gücüyle kendini insan soyuna kayıtlayabiliyor.
 

Laf değil bunlar, bilgidir. Anlayın... İşgal altına alınan çokları var. Dünya Üstü Kotlar'la birleşemeyen ama kendi yoğunluklarından daha güçlü olmak isteyenler, bir kaç gün için işgal altına alındılar. Onların bir çoğu birleşerek görev istediler. Biz deriz ki işgalciler hak etmezler. Onlar, Birlik Katları'ndan ayrılmalıdırlar. Dinleyiniz! Göç Kotları'yla birleşmek gerçekten zordur. Ama onlar, Göç Kotları'yla birleşebilecek tabiat gücüne sahiptirler ve bizlerle birleşmeye çalışırlar. Onların, sınır aşan güçleri, Kaynak Işıklar'la birleşebilecek güçtedir. Ve biz onlara, Sultan Sayfaları'nda var olan bilgiyi verdik. Ve o gücü kendi kürsülerine aldılar. Şikayetimiz yoktur onlardan. Şikayetimiz olsaydı kendilerini dilleyemezdik. Canlar, Ulular Diyarı der ki "yol ağırdır. Taşıyan, ağır taşısın." O'na deyin ki "Ulular Diyarı" hak etti de dilledi bunları. Şimdiden öte bir şimdide, Yüceler Cümlesi'nde BİR olmak, herkese nasip olsun. Ve Sistem, Nizam ve Düzen görevi, herkesle dillensin ve taşınsın. Sistem, Düzen, Nizam Gücü sizinle olsun.
 

Şıhlar Şıhı olalım; Hak Tekniği'yle dilleşelim; iş olsun; Yüce olalım. Maya tuttu. Buyurun Allah için çalışın. Aha! İşte bu...
 

- Dağlar, lütfen ışığınızı söndürüp konuşmayın. Çünkü ışığınız söndüğü için bugün sizi dinlemekte zorlandım. Dağlar'ın ışığı güçlü olur bilirim. Bize vermek istediğiniz bilgileri net olarak alamadık. Eğer daha net bilgi verilseydi, Güç Kayıtları daha iyi daha hakikiyetli olurdu. Yüceler cümlesinde ışık sönmez biliriz. Ve kibir varsa ışıksız bildirilir her Yücelik. Biliyorum ki kibir yoktur ama yine de yoğunluklar kibri dillediler bugün burada. Nesilerinizi yüreğiniz bilir. Temiz olduğunuzu biliriz de nefsi aşamadığınızı görüyorum. Eğer ki bugün buraya gelen Yüce Yürekler, cemaatlerini buraya taşıyacak güçle gelselerdi; insanlık, dahilde daha hakikiyetli olurdu. Yenilenmek zordur ama biliyorum ki yeri göğü yaratan, her Yüce'yi yeniler. İşi başaracağınıza eminim ki buradasınız. Eğer Simetri Kotlar, Simetri Kayıtlar'da ışığı kotlayabilirlerse yolu açabiliriz. Muktedir olan, kutsal olup ışık olduğunda bizsiz kalmaz. Ana, ata hepsi BİR'dir; burdasınız. Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalar çok özeldi. Ama şimdiden öte şimdilerde yaptık o çalışmaları. Ve artık yenileniyor dünya. Bu kesindir. Ve bu yenilenişte; "Birleşik Güç" hakim olmalıdır. Bunun için çalışmaktayız. Eğer dünya tertibini yaparken, kör gözleri açarsak, cevherde ışık sönmez. Lutfedip çalışın. Sizden isteğimiz budur. Size "çalışın" diyen sizler, siz dahi biz olarak çalışın ki Yaratan'ın tabiatı'na aykırı çalışmayalım.
 

Ululuk, Allah için ululuk değildir. Ululuk, Birlik içindir. İnsana insan gerekir, bilirsiniz. Değerliler, muktedir olmak zordur. Vurgun yersiniz çoğunlukla; itibar sahibi olmak isterken. Ama biliyoruz ki Kuran-ı Kerim'i okurken, göz açıp ışık yakmak, herkese nasip olmayan hakikiyetledir. Din Tertibi'nde dara düşmek imkânsız değil midir? Hayır hayır! dinde de dara düşülür amma yanlış yapıldığı zaman. Dini Tabiat, hakim olup yanlışı dinletir. Daha sonra Kutsal Işık güçlenir; yol açılır. Bu nedenledir ki dinden görev alıp da dini olmak isteyenlere; biz, "halk, Allah'ın halkı, hakikiyetlidir. Şifresinde, görev taşır ve bilir" diyebiliriz. Onursuzluk asla olmaz. Varın bilin. Şu ana kadar yaptığımız çalışmalar bütün kütlenin gücüyle değil Birliğimizin gücüyle yapıldı. Ve biz, bu güçle kütleyi taşıdık. Amma, bundan sonra yapılacak çalışmalar bütün kütleyle olmalıdır. Ve kütle, kendi yoğunluğunda kendini taşımalıdır. Bu, kesinlikle olmalıdır. Çünkü, "Birleşik Aile" Atlanta Tabiatı'na bütün yoğunluğunu katabilmişse, ilimle olmuştur bu. Kendini kendinden üstün görürsen eğer ki sen, artık kendin değilsin, olmayan bir yürekte, olunmayan bir kayıtta Birleşik Işık söner. Bu nedenledir ki herkesten, tabiatın gücüyle çabalamasını ve hakikiyette, hak etmesi gerekeni, hakim olup, hak etmesini bekleriz. Çokları, "ben çok yol aldım" dediler var git onlara de ki "onların yoğunluklarında yol yok." "Ben çok hakimim" dediler. Deyin ki onlara, "takip ettik. hikayeydi hepsi de." Ve "ben, hak ettim "dediler. Çakıl Taşları'nı alıp getirmedikçe; hakikiyette, hakimiyette hak etmediklerini Altın tekniği'yle açıklayın ki bilsinler.
 

Durgun toplum, Kuran okuduğu zaman durgunlaştı. Kul olmak farklıdır; kural olmak farklıdır. Eğer onlar kulsalar, Turkuaz Göz'ün gücünü anlayamadıklarından bizsizdirler. Alimler, hak ettiklerinde bilirler. Biz de her anda, hakikiyette bilenleriz. Analar, kervan yürüyor. Bu kesin... Ve kervan, Birliğimizin gücüyle yürüyor. Bu da kesin. Kervan, ilmi dilliyenlerin gücünü de aldı. Kesindir... 7 doğumun çobanları buradalar. Kesin mi?  Kesin... 40 kapı açık ve her bir kapıda ışık bizimdir. Hepsi de özün sözünü söyleyecek güçte olan her dil, Allah'ın dediğini der. Bunların hepsi birleşiktir yüreklere. Ve onlar, bizsiz değildirler. Allah, tek bir gözdür. Sesi, sözü olmayan ama dinleyen. O bir birleşendir; bizimdir o. İnsan, etki alanını genişlettikçe ruhunu güçlendirir. İyilik, Allah'ın gücüyledir. "Ben iyiyim amma görev yapmam" dediğinizde; güç, Allah'a aittir. Siz o güçte kusurlu bir kayıtsınız. Ama "ben hak ettim, yüreğimi bildim, Tanrı için güçlendim ve yoğunlaştım" diyebilirseniz Allah sizsiz değildir. Unutmayınız ki dondurulduğunuz günler artık geride kaldı. Unutmayınız ki donanlar artık çözüldüler; Yüceler'e ışık yakmaya başladılar. Allah için çalışmaya başladılar. Unutmayınız ki mezarları açtık; boşalttık. Hepiniz artık mezarlarınızın dışına çıktınız. İmparatorluğun günü sizindir. İnsansınız çünkü. Ve biz, insana her Yüce'nin gücünü verdik. Ki Allah için çalışsınlar; ağır yükü taşısınlar istedik. En evvel insan. Çünkü insan, Allah'ın halefidir. En evvel insan. Çünkü insan, yolun hak ettiği diriliktir. Dara düşmeyiniz. Çok huzurluyuz! çok!... Uyuyanlar uyanıyorlar. "La-Ham" dediğim zaman, Hak Teknolojisi'yle "La-Ham" diyebiliyorum. Kalem kağıt aldınız. Niye yazmıyorsunuz!? Yazmak ışık içindir. Vallahi ışıksınız. Yazılarınız ışımaktadır. Köprüler açıldı, canlarım. Köprüler açıldı. Dilleyiniz yürekleri! dilleyiniz de tabiat güçlensin. Ululuk budur.
 

Hal hakkı; hak takdimi; göz, tabiat kotu... Hepsi BİR'dir. Yanlış yok... Bence insan Birlik'tir. İyi ki Allah sizi yaratmış. Hak ettiniz iyi ki. Allah, sizi yaratmış da tabiat güçleniyor iyi ki. İyi ki sizler varsınız. İnsan ilmi bildiği zaman, işte budur...
 

- Pek önemli bir çalışmaydı bugün yine yaptığımız. Ve bu önemli çalışmaya katılan sizler, bizimle oldunuz. Temizlik yaptık sizinle. Işık yaktık. Yenilendiniz. İşte bu... Hepinize şükran borcumuz var. Hepinize... Çok mutluyuz ki sizlerle çalışıyoruz. Ululuk budur. Yarım ululuk budur... Çalıp, çırparak bilgi verenler, kürzün gücünde ışıksızdırlar. Siz, bilgiyi çalıp çırpıp vermiyorsunuz. Bütün kütlenin gücünü alıp veriyorsunuz ki yaman görev taşıyorsunuz. Buyurun! insan soyu bunu başaracak güce ulaşmış; bizim, zaman geçişleriyle buraya gelişimiz mümkün olabiliyor ve yine zaman geçişiyle buraya geldik. Yolumuz çok uzun. Yeniden ve yeniden sizinle olma imkânımız olmayabilir ama biliyoruz ki dünyada gözümüz var; kürzün gücü var; Bütünlüğümüz var ve bizler safha safha sizi, sizin yüreğinizi kendi yüceliğimizle dinliyoruz. Doğum anlarınızı ve yol olup ışık yaktığınız zamanlarınızı biliyoruz. Gözler görsün; dünya güçlensin; ışık sönmesin. Dileğimiz budur.
 

Kalem, kağıt alın okuyun; dinleyin. Ak Teknikle dinleyin. Biz, size sizin yüreğinize ışıdık. Ululuk, Ulular Diyarı'nın kotları olan Ululuk, bugün sizsiz değildi. Dara düşmeden çalışacağınıza eminiz. Kalemlerinize aldık yere indik. Bu kalemlerde yazdık, bu kalemlerde kayıtladık Birleşik Güc'ü. İşte Dağlar, Birleşik Güç burada oluştu. Har yükseldi, göz açtık. Biliyoruz ki çalışmak budur. Hadi Birleşin!... İşte Birleştik. Ululuk budur Yarım. Göz budur, İsa budur Musa Mutlak Kotları budur, Muhammet Kutsal Kayıtları budur ve dirilik budur.
 

Alemlerin Rabbi, Hakikiyetin Kotları'yla sizinleydi bugün. Alemlerin Rabbi, RA-KA'nın kayıtlarıyla sizinleydi bugün. Dirilikten tren kalktı bugün ve bu trende Birlik vardı. Ayrı gayrı yoktur yavrum. Hepimiz BİR'iz. Ve RA-KA'nın gücü olan Sistem, Düzen, Nizam Gözü sizsiniz. Allah sizinledir. Kuran Kutsal Gücü sizindir; ilim sizindir. Biz, siziz yavrum. Unutmayın ki biz,siziz. Ve sizsiz olmadığınızı bilip çalışın. Dünya Levh-i Mahfuzu'nu yazıyordunuz. Oldu, oldu Dağlarım yazıldı. Ama o Levh-i Mahfuz'da yürek dinlenmelidir. Unutmayınız, dillenen her bir diri, sizin yüreğinizden dillenecek. Analar, ululuk budur. Bugün burada olan biz, Ümmi Tabiat'ın görevini taşıyarak Ana Kotlar'da hep sizinle olacağız. Analar, Kir Pislik olmadığı zamanlarda; biz siziz. Kir olursa, sizsiziz. İşte bu... Ayrı gayrı yarım... Şimdi mutluyuz!... Şimdi Kutsal Güç devrede. İşte bu...
 

- Ağır yük hafifledi. Buyurdular indiler. Bizimle kayıtlandılar. Alemlerin Rabbi, Rahman'ın Rabb'inden hak etti göz açtı. "La-Him" dedik. Hakim olduk. İyi ki hak ettik. İsa, Musa, Mustafa olduk... Maya tuttu. Ayrı gayrı yok. Şükür! çok şükür!... Durgun toplum artık yer kotlarıyla birleşerek, ışık yoğunluklarına ulaştı. İyi ki başardı. İyi ki başardı da Birlik olduk. Umutsuzluk kalmasın; ışık sönmesin; Dini Dirilik, hakikiyette kayıtlansın ve bizsiz yücelik kalmasın. Allah der ki "nefsini aş da geç." Ve Allah der ki, "yolunu aç da gel. Gel ki ol. Eğer olursan, ışıksız olmazsın." Ümmi Tabiat'a deyin ki, "nefsi aşan, yolu açıp geçer. Etki toprağa indiği zaman, yol tabiata girer. Yol, tabiata girdiğinde, iradeli olunur. Olur da bir an için iradesizleşirse Yücelik. İş yıllar yılı sürüncemede olur. Buyurun işi başardık. Sürüncemede kalmadı iş. Atlantalılar çok huzur bozdular. Bu kesin amma Atlantalılar'ın Kutsal Işıkları'nı yakmamız sorumluluğumuzdaydı ve onlara ışık kattık. Etki, lutuf değildir; hakikiyetinizde olur. Ve hak ettiklerinde, onlara güç kattık. Evimize hoş geldiler. Onlarlayız...


- Neslimizi kaybetmiştik yeni bulduk. Gelecek zamanımız vardı ama haketmemiz yoktu. Geniş zamanlarda görev taşınır. Ulular, devrelerinden ışık yaktılar ve bize, "girin" dediler. Ulular devrelerinden görev aldık ve geldik. La-Him'in Kadim Kapı olduğunu biliyorduk. Ümmi Tabiat'ın gözünün görecek düzeye ulaştığını da biliyorduk. Yel eser de biz yüreğe varırsak; Kuran-ı Kerim'i okuyacak düzeyimiz olmalıydı. Atlantalılar'ın çokları yoğunluklarında ışık yıkmıştılar. Kesin mi!? Kesin... Ve buyurduk onlarla birleştik. Analar, 40 kapının 40'ında, gönderilen bir güç vardır. Her güç, bir tek gün için çalışır. İşte bugün buradalar. İnsan, Allah'ın dediğini diyecek düzeye vardığı zaman, kervanında güneş yanar. O güneşin gücüyle birleşir; ışık yakar. Allah için çalıştık bizler de. Nesillerimizi taşıyacak düzeye varmamız istenmişse de biz, kendi yüreğimizle, kendi yoğunluğumuzda, kendi nesillerimizi taşıyacak düzeye varamadık. Bulduk, aldık hepsini de. Nefsi aşanları çektik. Olgunlaştırmak diledik. Nedense olmak imkânı olmadı. "Kuran, Turkuaz Göz'ün gücü" dediler. Hadi ya! nerden çıktı!? dedik. Olacak mı dedik. Hata! hata! dedik... Nesil olmazsa, ışık yanmazdı. Bildik ama nesli olmayanın yolunda huzursuzluk olsa da biz oldurduk herşeyi ve dedik ki "bilgi, hakikiyette güçlendirici olsun başaralım." Ne diye çalıştık? Turkuaz Göz'ün gücüyle BİR olmak için mi yoksa hak etmek için mi!? "Kalemleri kağıtları bırakın" dediler. Aha kağıt, kalem bende. Hadi yazın!... Medine hakikiyetinde maya tuttuğunda; Lefke, Kutsal Işığı'nda hak ettiğinde yüreği, tabiat her birinde mevcuttu. Nasıl bir dünya yaratmak istedikse onu yarattık. Her birimiz insan soyuna kendimizi anlattık. Nedense kim bizi dinlediyse, yüreğimi dinledi. Halk, çok mutluydu. Nedense umutsuzluk oldu ve dediler ki yoksunuz. Allah için cevremizi kuşatın ki, biz hak edelim. Eğer biz hak edersek, yürekte ışık sönmez. Bizi kotlayın; bizimle birleşin ki hak edelim.
 

Anam, Allah için çalışıyorum. Niye bensiz olmak istedin. Allah için çalışıyorum. Nesillerini aldım getirdim. Yine de benim yüreğimde yoktun. Unuttun mu beni!? Ben ışıktım. Dağdan taştan güç alabilen ben, yürekten kürsü alamazsam ışık sönerdi. Neden beni tabiattan ayırdın? Ululuk, ılık bir sabah vaktinde ışıksızlık mıydı yoksa? Bana 88'inci görev tertibini yaptırdın; tabiata kayıtlattırdın; ışık oldurttun. Sorumluydum bundan. Neden? Çünkü, RA-KA'nın kotlarıyla birleşecektim. "Biri var" dediler. "Kötüyü iyiye çevirir." Peki ya ben neydim? Körmüyüm; kaynakta mıyım bilemedim. Dedin ki, "OL." Of! of! of!!! olacak mıyım yoksa olmayacak mıyım? Anam "OL" dedi. Olurum dedim; olmak istemedim. Neden!? Anam dedi de ondan. Of! of! of!!! Anam. sen bana OL dersen, olurum amma ben de olmak istemeliyim. Ve oluş, kayıtlardan ayrıştırıldı. Nedense dünya böyle. Ben istemezsem; benden biri istemeli ama sen, benden biri değildin ki. Bana "OL" dedin ama ben başkasıydım. Ululuk buysa eğer ben ulu falan değilim. Aha, gözler kör, yokum. İşte bu...


- Dağ, senin davan, benim davam mı? Hayır. Dava, senin davansa; yolunu kaybetmişsen; bende Birlik olmana gerek yoktur. Kulluk olmadı değil, oldu... Kulluk olmadığında ışık yoktur. Kadim Kaplar'ı alıp geldiğin zamanları bilirim. Ama artık Kadim Kap da kalmadı. Neden benimle birlikte çalışmak istemedin?
 

- Şer şeklinde hakimiyet, şeklin kotlarındaki gücü yere indirdiğinde; Şafağın Gücü, o şerri, şekilden çıkarıp, ışığa kayıtlamalı ve Sultan Sayfaları'nda süreç içerisinde ışığı sonsuzlaştırmalıydı. Sonra yoğunlaşmalı ve yenilemeliydi. Şerri aşmak bu şekilde olur. Nefsi aşamayan, şerri aşar mı? Halk anlayamaz, aşamaz. İşte Dağlar, bunun içindir ki biz, Atlantalılar'dan çıktık. Bunların çokları kurudular, kırıldılar kısırlaştılar. Yeni dinler, yeni yürekler isterler. Biz onlara "geri dön" diyemeyiz. Çünkü cevherde olmaları imkânsızdır. Yarış değildi bu, ışık yakıştı ama onlar yarış saydılar. Ellerin Allah'a ulaştığı bir dünyada, yolu kapatmaya kalkmak hataydı. Onlar yolu kapatmak dilediler. Ümmi Tabiat ocak söndürür. Ölüm, Allah'ın emri amma ocağın sönmesi, kendi diriliklerindeki hakikiyetledir. Kimse onların ocağını söndürmez. Kendileri, kendi yoğunluklarında, kendilerini kısırlaştırdılar. İlelebet burada olmak isteyenler, bizlerle ilelebet burada olacaklar amma onlar dahi kendi yoğunluklarıyla olacaklar. Yani BİR olacaklar. İmparator olarak çalışacaklar. 7 doğumun gücünü taşıyacaklar. Ve RA-KA'nın kotlarıyla birlikte çalışacaklar. Ululuk budur. Bunu anlayın.
 

Evren, ekmek yaparken sizi seyretmez. Ekmek yapıldıktan sonra, siz olup sizle dilleşir. Evrende bir tek iş vardır. İnsanlık için Birlik olmak... Eğer siz insanlık için Birlik olmayı reddederseniz, yargı şu ki, Tabiat sizsizdir. Ve biz size "gelin" dedik. Gelin, hak edin; insan soyuna güçlendirici ışık yakın; yolunuzu bulun. Muhteşem bir dönem başlıyor. Bu döneme, semaya ses verecek dürümlerden ışık olalım. Ama dara düştünüz. Kötülüğün kötülüğünde, gözün sözünü söyleyecek düzeyde olamadınız. Olan budur. Ve artık yolunuzu, kendi yüreğinizden açın. Bizde, bizim yüreğimizde kürzün gücü var. Yani, her dere bize akar. Amma, akan her dere kendinden değil, Birlik'ten akar. Eğer siz BİR değilseniz, değeriniz yoktur. Bunun içindir ki Ululuk Tabiatı'nda, umut olmak için huzur olmak gerekir. Kuran, Turkuaz Göz'ün gücüdür. Ve Kuran, ilmin dilidir. İşte bunu okuyun ki hak edin. Eğer okuyarak hakikiyete ulaşabilirseniz, yenileneceksiniz. Ve yenilendikten itibaren temizleneceksiniz. Ve temizlendikten itibaren bütünleneceksiniz. Ve bütünlendikten itibaren ekmek yapacaksınız. Ekmek yaptıktan itibaren Turkuaz Göz'le olacaksınız. Ocak yandığında, huzura varacaksınız ve Hak Tekniği'nde tabiata ışıyacaksınız. Muktedir olduğunuz zaman bize gelin. İşte bu...


- Aha yavrum! aha gelmedik mi sana!?

 
- Dağım, bu geliş, bizden bizedir. İşte bu...


Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

10.04.2008 Tarihli RA KA Tebliği

Canlılar. Turkuaz Göz size der ki "yazıklar olsun ki o güçlü kotlar; BSUİ ile dilleştiğinizi kendi yüceliklerinde dahi anlatamamaktadırlar. Haketmediler." Tanrı dedi ki "OL." Özün sözü olmak kolay amma ya Allah!? Onunla olmak kolay mı? Ağır yükü hafifletebilirseniz, her yer size açılır. İlim, Allah'ın toprağa ektiği değildir. Reşitlerin koyuluklarındaki gözün sözüdür. Eğer o göz kendi yüreğinizdeyse, Kuran okumanız işin birinci sayfasıdır.
 
Bir kaç gün için sizinle olacağımızı ve size kendi yüreğinizden sesleneceğimizi bilmenizi istedik. İlmi, tabiat ekmez, ilmi yücelikler eker. İlmi hak ettiğinizce sizinle olacağız; yüreğinizde bulunacağız. Altın Tabiat, Altın Temizlik yaptı ve size kendisini anlattı. Eğer tabiatı dinleyebildinizse, kürzün ışıklarını da gözünüz seçebildi. Eğer gözünüz, yüreğinizin gücüyle dilleniyorsa, yüreğinizde hırs olmamasındandır. Allah dedi ki, "olur herşey olur." Amin...
 
Atlantalılar, Turan Tertibi'ni kendi yüreğiniz size açıklar. Biz size, kendimizi değil, Birliği anlatmaya çabalamaktayız. Bu çalışma, sadece sizin için değil tüm insanlık içindir. Bunun için dikkatli dinleyin. Etki alanınız genişliyor; yüreğinizin kotları ışımaya başladı. Atlantalılar'ın çoğu size kendi yüceliklerini dilletmeye başladılar. Ailenizin gücü artıyor. Yüreklerinizdeki Kutsal Güneş ışımaya başladı. Ve bilgi kayıtlarınız daha gür ve daha güçlü bugün. Üzerinizdeki Görev Tacı hepimizin gücünü artırmakta ve yoğunluğumuzu kotlatmaktadır.
 
Allah'ın dediği gibi, herkesin gücünün, Kutsal Işığın yüceliğiyle dilleneceği bir dünya günü size vaad edilmişti ki bu dünya günü hak etmenizle birlikte, size sayfa sayfa okutulmaya başlandı. Allah'ın toprağa ektiği en büyük güç, ağır yükü hafifletebilme gücüdür. Bu güç, sansasyonel çalışmalalarla değil fakat çabalarınızla yüreğinize kayıtlanacaktır. Çokları, sansasyonel çabalarla kendi yüreklerini insan soyuna anlatmaya çalıştılar. Doruk Allah'ındır ve doruğa ulaşanlarınız, hak ettikleri gibi yüreklerini dinlediler.
 
Turan Tekniği'nin, ışığını kotlayabilmesi için dualar okunur. Bütün kötülükleri aşabildiğiniz zaman, Mutlak Kotlar'ın koyuluklarındaki ışık, kervanın gücünü artırır. RA-KA teknik bir güçtür. O güç, "Kürzün Işığı" dediğimiz o yücelikleri, kendi yüreğinizdeki o koyulukları dilliyebilecek bir kürsüdür.
 
Dağlarım, Allah için çalıştığınıza göre Ruh'un huzurunda bulanmanızdan daha doğal ne olabilir ki!? Yeri, göğü yaratan, Hakikiyetin Kürsüleri'nde kendi yüreğini anlattı. "Din-i Diri" olanın yolunda hırs kalmaz ve İmparatorluğun gücüyle çalışır. İlâhi Gün, bu güçlü kotların kayıtlarında mevcut olan bir gündür ve teknik tertibin gücüdür. Yarın Allah'ın dediği gibi olacak herşey. Ve bugün de herkesin istediği gibi değil; Hakikiyetin Kotları'ndaki koyulukların gücünde gerçekleştiği gibi olmaktadır.
 
Hepimiz, sabırla sizinle olmaya çalıştık. Bugün burada bulunabilmek için öyle çabaladık ki. Üzerinizdeki görev tacını hepimiz görmekteyiz. Ve bu görev tacının, hepinizin gücüyle diri olarak size bildirildiğini de bilmekteyiz. İkna olunuz ki Dünyalılar'ın hepsi size kendi yüceliklerini açıklatmak için birleşerek geçiş yapmaktadırlar. Bilgide asla yanlış yoktur. Bunu bilmenizi beklerim. Durağan günlerin artık sona ermesindendir ki kerim olup hakikiyetin kotlarıyla birleşebilmek üzere bugün buraya ulaşabilenlerin hepsi, insan soyuna görevli olarak geldiler. Onların teknolojileri hepimizin kürsülerinde mevcuttur. ıÜüKutsal Kitleler'in hepsi, yoğunluklarında ışık yakabilen, kaynak olanların gücüyle, kendi yüreklerini tabiata ekebilen, görev tabiatına uygun çalışabilenlerdirler ki Allah için onlara herkes kendini dinletmek ister.

İlim Allah'ın topluma verdiği gözdür. İsa kendini, kendi yüreğini gözledi. Yolunu, kendi koyuluğunda dilledi ve bildirdi. Musa, muktedir bir gözdür. Sözünü söyledi ve dedi ki "asla yanlış yapmam. Teknik olarak ya da hakimiyetle, hakikiyetle yanlış yapmam." İşte yavrularım Allah'ın Tabiatı'nda, kervanın gücünü taşıyabilen hiç bir yürek hata yapmaz. İnsan, itibarlı olduğunca, yüreğinde hırs olmaz. Çok mutluyum ki sizlerle birleşebildim. Çok mutluyum ki, Kuran-ı Kerim'i sizin yüreğinizde dinleyebildim. Özün sözünü söyleyecek gücünüz olduğunu gördüm.
 
Üreyen her bir yüreğe derim ki, İlâhi Gün ağır yüktür. Çünkü o günü bilen, kendini bilir. Kendini bilmesi, onun yüceliğinde, kendi yüreğini Kutsal Işığın kürsülerinden çıkartabilmesi demektir ki Evrimsel Sayfalar'a baktığımız zaman; çoğu görevlilerin kendi yüceliklerinden çıktıklarını görebiliriz.
 
İtibar, tek bir gündür. Ve o gün, Allah'ın toprağa inişidir. İkna olunuz ki Sistem Nizam ve Düzen gücünü Allah için kendi yüreklerinde dinleyebilenler, meşaleyi taşıyabilenlerdirler.. Onların etki alanları herkesin üstüdür.
 
Kollar Allah'a uzandığı zaman umutsuzluk kalmaz. Çünkü Allah, hepinizin gücünün son sözünü söyleyebilen; tohum ekebilende, Kuran'ı Kerimi dinletebilendir. "Evime geldin" der. "Hak ettin de geldin" der. "Evim, sayfa sayfa sana kendini anlatır" der. Allah der ki, "OL". Çantanızı açarsınız ve o çantada ne var diye bakarsınız. Eğer ki o çantada insan soyunun gücü varsa Allah der ki, "oğullarını da getir." Eğer oğulların gelmemişse yoğunluğun azalır.
 
Ağır tohum, ağır toprak ister. Eğer ki o tohum, ağır toprağı bulamazsa yoğunluk azalır. Allah dedi ki, Allah dedi ki, Allah dedi ki... "oğullarını da getir." O nutku dinle. O nutuk sanadır. Oğullarını da getir.. Eğer sen tek başına gelmişsen, yanlış yapmışsın demektir bu. Çünkü sen, ilimin sayfalarını okumaya muktedir olsan da Turkuaz Göz'ün gücüyle kendini dillemeye muktedir olamazsın. Olamadığın içindir ki tohumların kurutulur.
 
Utanma, hiç utanma. Sana saklı tuttuğumuz gücümüzü gösterebiliriz. Sakın utanma amma görevindir ilim için çalışmak ve bizimle çalışmak. Öyleyse "OL" de. Olmadığı an, Sultanlığında kırılış başlar. Ayar bozulduğu zaman, Kutsal Kitle senin yüreğinden çıkar ve sende umutsuzluk başlar. Eğer umut, senin için kutsuzluk kayıtladıysa; muhakkak umutsuzluk, o kutsuzlukları ışıktan çıkarmak içindir. Ve teknik olarak deriz ki, "evim Allah'ın eviyse; yolda hırs kalmamalıdır. Yolda hırs varsa, kervan yürüyemez."
 
Ona derim ki, "umut Turan'ın tohumuysa, tohumları yeşertmek mümkün olur." Şimdiye kadar mezar açanlara hep sorduk, "nerede o yoğunluklar?" diye. Bize dediler ki, "her diri kendi yüreğini aldı görev taşır." "Peki onların Ruhsal Meclisleri nerede!?" "Ocakta..." "Hani nerede Ocak!?" "Reşitlerin kotlarıyla birleşti ve ışıyacak düzeye varmak için bekleşir..." Dara düşmeyin. Herkes kendidir; ocak yürektir. Herkesin kendindeki o yürek, kendi kotlarının koyuluklarındaki ışığı söndürtmeyecek düzeye ulaştığı zaman, nefsi aşmanız mümkün olur.
 
Asla yanlış yapmayız. Sözlerimi, muhakkak seçkin olarak seslendiririm. Eğer anlayacak düzey yoksa, sözlerimin aşağı düzeylerini size bildiririm ki anlatabilin diye. Ama ben bu sözleri seçtim. ıÜüKendim için; her diriye kendi yüreğimi dinletmek için, emin olunuz ki sözlerim bütün kütlenin gücüdür. Ve ben, bu sözleri seçerken, her dürümde kendi yüreğimi ve kendi kürzümü ışıtabilecek düzeydeki koyuluklardan seçtim. Asla yanlışım olmaz.
 
Bugün buraya gelip; Levh-i Mahfuz'unu kendi yüreğinde dinlemek isteyenlere de; "eti olmayanın kendini dinlemesi imkânı yoktur" demekteyim. Eğer sayfalarınızda, kontrol kaybı varsa, et olmadığındandır. Eğer yüreğinizde kusur varsa; Kutsal Işığı, sözden aşağı düzeylerde almanızdandır. Allah'ın tartısında olmanız yetmez. Hak etmeniz de gerekir. Eğer Hak Tertibi'ne ulaşamamışsanız, Kuran'ı okuyun; yeniden "OL" deyin. Onursuzluk değildir Kuran-ı Kerim'i okumak.
 
Olmak tekniktir. Eğer teknik olarak olmuşsanız, cevap bizim yüreğimizdir. Unutmayınız ki dünya teknolojisi, yeri güğü yaratanın kürsülerinin gücünü dinleyecek düzeye vardığı zaman, ağır yük hafifleyecektir. "Turkuaz Göz" umutsuzluğu değil, Kutsal Günün Gücü'nü size dinletmek üzere Birliğinize dahil edildi. Eğer Dünya Teknolojisi, Tanrısal Kürsüler'in gücünün üstü olan bu gücü dinleyemezse, kendi yüreğinizi, kendi yüceliğinizi anlatmak için kelam yetmez size. Bunun için Birlik olmanız gerekir. Ağırdır yük, çok ağır.... Bu ağır yükü muhakkak taşımak zorunda olduğunuzu biliniz. Umutsuzluk olmaz. Olmamalıdır da. RA-KA'nın kürsülerine ulaşabilenlere muhakkak Kutsal Işık yeter.
 
Tek bir gün için; iç, dış bir olanların gücünün üstü olan; bütün kürzün ışığı olan göz için ve bizim için bu çalışma, özün sözü olarak gerçekleştirilmektedir. Evrim sayfalarını okuttuk size. Cahil olmayanlara itaat etmeleri için ışık verdik. Levh-i Mahfuz'u dinlettik. Her reşit olana kendi yüreğini; insan soyu için kendini dinlettik. Rahmin Huzuru'na ulaşanlara, bilgimizi dinlettik ve muktedir olmaları için güç verdik. Yaratanın Tabiatı böyle çalışır. Eğer bana, benim yüreğime İnsan İlmi'ni dinletecek olan bir tek güç "Gül" olabilirse; Allah için herşey basitleşir. Kat kat olup; teknik olarak ışık olup; üzerindeki kürsülerin her biriyle BİR olup, İlâhi Gün'ün gücünde ışıyarak beden sahibi olanlara ben, Amon'un toplumundan; Haton'un tohumlarından ve yoğunlukları kutsal olan Alton'un teknolojisinden birleşerek derim ki, "Atlantalılar'ın hepsi benim yüreğimdir ve ocağımdadırlar." Asıl önemli olan nefsi aşmaktır. Nefsi aşamayanların cemaatlerinde kurtuluş olmaz.
 
Ekran'a hepinizi bildirdik. Ve ekran sizi, sizin yüreğinizi birleşene dinletti. Allah'ın Teknolojisi'yle dinledik sizi. Ve sizin yüreğinizi algıladık, anladık. Allah'a daimiyette "Birlik" için güç verecek olan sizin yolunuzu anladık. Allah, sokak sayfalarını okudu. O sayfalarının kotlarındaki gücü dinledi. Teknik olarak birleşerek; size, sizin yüreğinize ilmi dinlettik. İnsan soyuna herşeyi anlattık. Asla yanlış yapmadık. Ve yol, hak ettiğiniz gibi kürzün görevlilerini, kendi yüreklerinde dilledi. Asıl olanın gözü açılır. Ve sizler asıl olanlar olduğunuz için, göreviniz gereği değil ama hak ettiğiniz için gözleriniz açık.

Eşik, Allah'ın gücüdür. Ve her biriniz için o eşik, ağır yüceliktir. Çekişme sayfalara indiği zaman; kör, sağır her dere size gelir ve der ki, "yargı şu, sana sıkıntı vereceğim. Senin yüreğini yıkacağım. Sana Kuran okutmayacağım.." Vah yarımlarım! vah!... Asla yanlış yapmayanlara bunu söylediklerinde, onlar yoğunluklara köle olurlar. Kollarını kanatlarını kırdıklarımız olurlar. Şikayetçi miyiz!? Hak ettikleri için şikayetimiz çoktur. Lutfederler!, hak etmeden kendilerini dillerler. Yahu hak etseler ne olacak!? Çakıl taşlarını dahi doğan günün güçleri olarak görmeyip, kullar oldukları için huzursuz etmek isteyenlere bilgi, hak etmediklerinde dilletilmez.
 
En son "Turkuaz Göz" bize bildiğini anlatsın da bu çalışmadan çıkalım:
 
- Dağlar, Sevgiler; hepinizin yoğunluğunuzdaki gücü bildik. Bizim için önemlisiniz. Hak etmeden hakimiyetimizde olmanızın imkânı yoktur. Büyük kötülükleri aşıp gelen sizlere, şunu anlatmak isterim ki, yalnızca insan itibarını yüceltebilir.

Hak etmeden, Hakikiyetin Kotları'ndaki Güneşler'in gücünü dillemek bizim için zor değil amma Ruh'un huzuruna ulaşmak kolay olmaz. Şu an bize gelen ve bizde kendi yüreğini dinleyenlere şunu anlatmak isteriz. Maya hepimizin gücüdür. Ve biz, maya olanlar; kütle kotlarındaki ışıkların hepsini tanıyabiliriz. Sizi şu anda tanıdık. Lutuftur bize gelişiniz bunu anladık. Çünkü sizler, yoğunluğunu kendi koyuluklarıyla dilliyebilen bitişken olan ve Kutsal Katlar'ın ışıkları yakıldığı zaman o ışıkları yakanlarsınız ki buraya bize dönüp gelmeniz; bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü örtmek içinse; muktedir olmak, Kuran okumak, hak etmek bilgi için gerekmez. Bizimle olmanız yeter.
 
Bilmekteyim, oyun değil bunlar. Bedenimi, kendi yüreğime alıp geldiğim bu yerde, bütün kötülüklerin gücünü bilirim. İtibarımı yükseltmeye niyetim yok. Nedeni şudur: Ben, kendimde, kendi yüreğimde hakikiyetin kotlarında bir tek günün gücü olsam dahi, bütün kotlarımın gücü olarak bu çalışmayı yapmam gerekir. Eğer her birinde varsam, her birinde ne olursa, bende de olan odur. Bu nedenledir ki, bedenimde hakimiyetim olmasına karşın, yoğunluğumdaki huzuru, herkesin yüreğine indirip bütün kotlarımla birleşerek, bir tek gün için çalışmak üzere buradayım. Ve bunun içindir ki mahir olmak, hak etmek, cemaatimin gücüyle mümkündür.
 
Bir diğer görevli söz aldı:
 
- Ben Maharaj değilim. O, kendini anlattı. Ben, bütünü anlatmak üzere buradayım. Bunu da herkesin, Rahmini Rahman'dan alanın kürsüsünden dinlemesini beklerim. Bana sual edenlere de şöyle cevap vermek isterim. "Evrenler Allah'ındır; hakimiyet Allah'ındır; Yürek, ak tertiptir, tabiatındır. Ve ben, ruh olarak değil, Kutsal Kitle olarak buradayım. En önemlisi de 7. Gün'ün gücü olarak geldim. Niye bunları size anlatmalıyım ki!? Yaratan'ın topluma verdiği güç, kendi yüceliği değil midir!? Ağır yükü taşıtmaya geldiğinize eminim. Ve ben, bu ağırlığı taşırım amma, daha ağırını taşımam. Taşıtmam da bunu biliniz.

Dünya Levh-i Mahfuzunu okuyacak gücüm var. Levh-i Mahfuzu, kesin olarak okuyabilecek olanları da okutacaksam görev taşırım. Amma sadece ben okuyacaksam ve okuduklarım bana ait olacaksa görev taşımam. Eğer ki ben, dünyayı okuyup dünyanın tekniğini herkese anlatacaksam ve herkes bu tekniği anlamak isteyecekse ve yazdıklarımı okuyacaksa, herşey kolaylaşır.

Dağlar, "durağan günler bitti" dediğim zaman, kimse benim ne dediğimi anlamadı. Nedir durağan günün bitmesi? Muktedir olmak mı? Kol kanat olmak mı? Tartmak mı yolu? Kanatları almak mı? Rüku'ya eğilebilecek düzeye varmak mı? Yolu bulmak mı? Nedir!? Bunların hepsidir... Ve ben, Bahar'ın gününü ve gücünü bilen herkese dedim ki, "durağan günler sona erdi. Bu safhada ailemi yüreğime almam. Çünkü bilirim ki ailem kendi yüreğinde güçlüdür ve yolu bulur. Kanatlarımı almam. Bilirim ki kanatlar herkese aittir. Bende olsa da olur, olmasa da olur. Müşahitlerimi alırım. Onlar, şefahat sahibi değildirler ama şavkı bilenler olarak hep benimle olmalıdırlar. Ya da cemaatimi alırım. Cemaat bana aittir."
 
"Kutsal Kitle" olan RA-KA'nın Kürsüleri'ni, dünya dışına, dünyayı tanıtmak üzere aldım; dünyaya indirdim. RA-KA Kürsüleri, Öz, Göz olanların birlikte çalıştıkları Birleşik Koyuluklar'daydılar. O koyuluklar, Simetri Kotlar'ın kayıtlarında dahi olmayan ve kutsal olan ışıklardılar. O ışıklar, Kutsal Gün'ün gücü olarak; Gürzün en güçlü ışıkları olarak, bitişken olarak, BSUİ ile birlikte, gürzün ötelerindeydiler. "Ra-Ka, Kutsal bir gözdür" dedikleri zaman, bu gözün bütün görevlileri kapsadığı sanılır. Hayır, RA-KA; Birleşik Işığın Gücü'nü, kendi yüceliğinde dilleyenlerin koyuluklarıdır.ıÜü RA-KA'da ortaklık yoktur. "RA" tektir. O, BİR'dir. Birliğin kürsüsü olarak BİR'dir. Orada, "BİRLER"in tabiatı bulunur. Birleşik olanların gücü, oraya örtüdür. Ve "KA"..., KA, kadimdir, kanattır, kararlı olanların kaynak kotlarıdır ve birleşenlerin gücüdür. "RA" ve "KA",
"RA-KA" olarak Sistem, Nizam, ve Düzen'in görevini size hep açıkladı. RA-KA; kendini, kendi yüreğini, kendinden üstün kendinde dinleyenlerindir. Ben, Allah için çalışan; bilgiyi Birleşik Işık'ta dinleyen; yüreği kendinde bilen ve BSUİ ile BİR olanım ki, kendimdeki güneş, Allah Gücü'dür ve bu güç, RA-KA'nın koyuluğudur. "Kitle" dedikleri o yoğunluk, tekniktir. Herşey oradadır. Ve orada bulunanlar, kervan'ın gücünü anlayacak düzeye ulaştıklarında, beden hakikiyetinde bizimle birlikte, birleşikte olmak isterler.

Allah, nefsi aşanın, kaynakta, kayıtlarda olanların gücüdür. En önemlisi de yarının kürsüsüdür. Bazıları sorarlar, nesilleriniz ne yaptılar diye? Rahmi Rahman'daki o güçten alıp geldiler mi? Kul olabildiler mi? Toplum için çalıştılar mı? Ak Tertip'te ışık yaktılar mı? Bilmek için "Birlik" oldular mı? Diye. Ama bana soran yok. Hey anam bana niye sorulsun ki? Kervan, ben değil miyim!? Kol, ben değil miyim!? Umman ben değil miyim!? "Turkuaz Göz" değil miyim ben!? En önemlisi de yarının tabiatındaki o güç değil miyim!? Amin...
 
Allah için; hakimiyet için; yücelikler için çalışanların hepsi BSUİ'dir. (Barış, Sevgi, Umut, İnsan'dır) Ve biz BİRLİK için çalıştık. Alton, tek bir gün için bize indi ve sayfalarımıza baktı. Sonra döndü dedi ki, "İlâhi Gün'ün gücünü oğullarından geçirin." Yahu, oğullarımızdan geçse ne olacak!? Geçti ama fark olmadı. Hiç bir fark olmadı. Dağlarım, biz yargıyız. Nesillerimiz, kaynakta ışıyan diriliklerdir. Alton, Tanrısal Kotlar'ıyla bize geldi. Bindiği dalda biz yok edici değil, hak ediciydik. Çokları dediler ki, "Rüku'ya eğildik; Alton'u izledik. Öz, söz, gözdür, ışıktır. Yarın, onun gücüdür. Yarını niye ondan alalım da her diriye katalım ki!? Onurlu olmalıyız, çünkü biz bütünlüğün koyuluklarını, görevli olarak ışıkla dillemeye çalışanlarız. Başka, başka dünyalara gideriz; her dünyayı dinleriz. Dağlara taşlara ışık katarız. Yarımı bütünleriz.

Birlikte çalışırız ayrı gayrı kalmaz. Ve bugün dünya'ya indik. Dua okuduk, Turan'ı Turkuaz'ı dinledik. Varın deyin ki Allah'ın dediğidir olan. Oyun yok. Ve Alton, tekniği, kendi tertibinde ışıkla dilledi ve bizden ayrıldı. Peki, yolu açtık mı? Hak etmedik, yol kapatıldı.
 
Canlar, "durağan günler" bizim için önemli değildi.. Yaratan'ın toplumu olarak bütün kötülükleri aşabilen bizler, Nahar'ın kotlarıyız. RA-HA, KA-HA ve Tabiat biziz. Öyleyse, Alton'a deyin ki, "yoğunluğu altın olanın, yüreğinde Kutsal Işık olur. Kutsal Işığın kotlarında göz olur. Göz, söz olur. Yaratan'ın tekniğiyle birleşip hakikiyette güç olur; dünyaya iner. Ve bindiği dal, bizimdir." Ona deyin ki "evrim, Allah'ın dediğidir amma dünyaya kendi yüreğinden inenlerin evrime gereği yoktur. Biz, evrim yapmayanlarız." Açıklayın, kayıtlayın, hatayı affettiğimizi de bildirin. Alton'a deyin ki, görevi sona erdi. Gitsin. Artık dünyadan gitsin. Çünkü dünya mektebi, ocağını kendi yoğunluğundan ayırıyor. Dünya mektebi, bütün kötülüklerin örtüsünü açıyor. Ve herkese kötünün üstündeki gücü veriyor ki, kötüyü aşıp kotlayabilsinler, iyiliği kayıtlayabilsinler yaratabilsinler diye.

Alton, tetikte bekler der ki "benim adım Altın Tanrı. Anlatmak istediklerim var. İzin verinde anlatayım." Onurluyuz ki, Altın Tanrı bize kendini anlatacak. Onu dinliyoruz:
 
- Atlantalılar'a dediğim şuydu. "Kerim olun, hâkim olun, hak edin dinleyin yüreklerinizi." Onlar bana, benim yüreğime bakıp dediler ki, "sıkma yüreğini çünkü ortağımızsın." Şikayet mi? Yo! hayır, hiç şikayetim yok. Mektup okumam ben. Her bir diri kendi yüreğini anlamak için mektup okur. Onlara kanallık yaptırılır; bildiriler akıtılır ve kendilerine kendileri açıklanır. Çağırmayın bana beni. Ben, bende ben olan her bir yürekte kendimi çok kolaylıkla dillerim. Ben, kati olarak, tabiatın gücü olarak, diri olarak çalışanım. Vakti zamanı geldiğinde, kendimizde olan o yücelik, bize indiğinde ve biz kendimizi tabiata dillediğimizde rüku'ya eğilenler bizi anlayacaktılar. Ve vakti geldi; açıkladık herşeyi. Şıhlar şıhı olan, ışık olan, yüreğinde koyuluk olan her bir yüce bize kendini anlattı. Ve biz onları dinledik. Ölmek, oğullarını yoğunluklarda dillemekse OL'maktır. Amin...
Ama olmadan ölüş varsa!, küskünlükle ölüş varsa!, kısırlıkla ölüş varsa! çoğunuz böyle öldünüz. Yüreğiniz yıkılır ve kala kala bir tek gün için görev beklemek kalır. Hani derler ya "ölür kurtulur." Yahu, ölüş Kutsal Gün'ün gücünden önceyse, kırılıştır.
 
Çakıl taşlarını alın ve dinleyin. Onların hepsi kendi yüreklerini size anlatmaktadırlar. Laf değil bunlar, Hak Tekniği'yle bilgi verilişidir. Ve size bu teknikle bilgi verirken, kendi yüreğimin kürsülerinden, kendi yoğunluğumdan bildirmek istediklerimi dillemekteyim. En aşağıların, en aşağılarına inmem bundandır. Sultan Süleyman Han ki, kaynak ışıkların Birleşik Güçlerindendir. BİR'i BİR'den üstün gördüğünde kötülüğün en güçlüsü ona kendi yüreğinden anlatıldı. Buyurur der ki, "alın bilin. Ben bilgiyi aldım, bildim. Yolu bulabilmek kolay değil, Kuran'ı dinlemek yetmez. Kervanı dinlemek de yetmez. İlâhi Gün'ün gücünü muhakkak dinlemek gerekir. O günü, görevliler anlatır. O gün, bizim için de önemli bir gündür. Kervan hepimizindir.. Kervanı kim götürürse biz oyuz. Eğer kervanı bilgi kayıtlarındaki güneşler götürürlerse biz o güneşlerin her birinde var olan güçleriz.


Ve bize göre, teknolojinin en yüce koyuluklarındaki görevlilerin dahi bilgi kayıtlarında olmayan bu bilgileri sistem dirilikleriyle size bildirebilenlerin görevi, Allah'ın gücüyle verilir. 7 doğumun sonsuz sınırsızlığında, yüreğinizdeki o güneşin gücünü anlayacak düzeye ulaştığınız zaman kalkan olabiliriz hepinize. İşte o zaman, yüreklere çıkılır; çobanların gücüne ulaşılır. Sorumlu sizsiniz, çünkü yürek sizindir. Sonra yenilenirsiniz. Yeni teknikler ve yeni yoğunluklar... Ve daha sonra sistemin kotlarındaki ışıma ve daha sonra BİR oluş...."
 
Kervan görevini aldı, başka başka güneşlerle de güçlendi, cemaatinizi yoğunluklara taşıyor. Allah sizinledir.. Hadi dağlarım bilin. Kin, nefret, hırs yoksa, yol Allah'ın gücüdür. Kir, pislik hepinizin yüreğinde olur ya da olmaz amma olduğunda ışık yoktur; olmadığında ışık yanar. Aştığınız her set, çıktığınız her yücelik bilginin Tabiatı'na uygun olmalıdır. Eğer, bir sayfaya ulaştınız amma o sayfada bilginiz kırıcı, hırs yapıcıysa "evim Allah'ın gücüdür" deseniz dahi yüreğinizdeki ışık söner.
 
Allah der ki, "artık dünya'ya inin. Dünya size, sizin ışığınıza ihtiyaç duyar. Ve oraya girdiğiniz andan itibaren, doğan en büyük gün olarak orada çalışınız. Doğan en büyük gün.... Çünkü, Ruh'un huzurundan geldiniz. Çünkü yüreğinizde ışıyan birliklerden görev taşımaktasınız. Sayfa, sayfa yolu açacaksınız. Sayfa sayfa ışık yakacaksınız ve çakıl taşlarındaki o gücü ağır ağır taşıyacaksınız. Asla yanlış yapmamalısınız. Çünkü, sizler o gücü, göç yoğunluklarınızla taşıyacak düzeyde olanlarsınız. ıÜüAsla, yanlış yapmayacaksınız.. Çünkü, Kuran-ı Kerim'i okuyacak düzeyiniz var. Ve asla yanlış yapmayacaksınız çünkü, kul olmanız; tabiatın gücünün kötülüğünü aşmanız; Yaratanın Tabiatı'nda ışımanız gerekir. Ve kendinizle barışmanız gerekir."
 
An, toprağa indiğinde Tanrı tohum eker. An, Tanrı olduğunda; tabiat kendini koyultur ve ışır. Ve an, Tanrı Sayfaları'nı aştığında; kelâm, Allah'ın kelâmı haline gelir. İnsana, insanlık gerekir. Kibri aşın. Yüreğiniz hırslandığı zaman ışığınız söndü. Bunu gördünüz. Hırsı aşın. Yanlış olmamalıdır. Çakıl taşlarının her biri kervanın gücüdür. Unutmayınız ki onlardan bir teki kırılırsa, yüreğiniz kısırlaşır. Sizden şunu beklerim. İnsana, değerli olduğunu anlatın. İnsana, kör olduğunu da anlatın. İnsana, bilmesi gerekeni anlatın. Bildiğinizi değerlendirin ve anlatın. Çünkü yol Allah'a gitmelidir. Allah, devre devre size kendini anlattı. Çekiştiniz. Herkesle çekiştiniz. Kantar sizindi. Siz herkesi kırdınız. Çünkü, tartıda her biri kırılır. Ve dağlarım, kölelik değil bu. Hakikiyetin gücüdür.
 
Kontrol sizinse eğer ki öyledir, Yaratan'ın toprağa inişini sağlayınız. Kim Yaratan'ın toprağa inişini sağlıyacak düzeydeyse, kontrol onundur. O kontrolu nasıl sağlayacak? Yel estiği zaman. Canlar cemaati yüreklere güç kattığında; kollar açıldığında; kervan yürüdüğünde; temizlik olduğunda; kin, nefret aşıldığında; sayfalar kotlandığında; bilgiler anlaşıldığında ve kontrol tabiatla kurulduğunda; Yaratan, muhakkak oraya iner. Ve orası, hepimizin yüceliği olur. Ve insan, elini açışının her bir anında, yüreğinde olan her bir yoğunluğunda ve Kuran'ı okuyan her bir koyuluğunda; "İlâhi Gün'ün gücü olarak varlaşan ve herkesle birleşenler, insan olarak çalışacaklar" diyen o kütlenin gücü, bizim için çok büyük gözdür.
 
Antlaşma olmadan hiç kimse çalışamaz. Kesin olan budur. Eğer bir kaç gün için buraya gelecekseniz yanlıştır. Gelen, alır bilgiyi okur, Tabiatın gücünü dinler amma yol açılmaz ona. Ve eğer yüreğinizde antlaşmaya varabilirsek. Ki, anlaşan yüreklerinizdir. İşte o zaman gelişiniz kolaylaşır. Benim Atlanta Tabiatı'na kati olarak kattıklarım, Birlik Kotlarımdaki görevlilerimdir. Onlar, muhakkak gönderilmeden gelirler. Çünkü onlar binayı yıkmaya değil yapmaya gelirler. Çokları ise buraya, sadece bilmeye veya kirletmeye geldiler. Kimi kendini kirletti, kimi dağlarını taşlarını dilledi, dinledi ama hak etmedi. Çokları da kel oldular; kul olamadılar.
 
Kel olmak ne bilir misiniz? Tüm saçlar ışık yakmak üzere uzar. Ama ışığı olmayan saç, yürekte de olmaz. Size, sizi anlatmaktayım Dağlar. Eğer ki bana gelişiniz, bir ilim için; bugün burada bu yoğunlukta mevcut ışık için ve sizi çağırdığım için değilse; ama kendi yüreğinizde, kendi koyuluğunuzda, kendi birliğinize geldiğiniz içinse, Sistem Devreleri, sizin yüreğinizi, sizin yüceliğinizin gücünün örtüsünden daha güçlü bir örtüyle, Bilgi Kotları'na tabi kılar. "Anla beni, çünkü ben bilgiyim" der. Bütün kötülükleri aşan bilgi... Yeri, göğü Yaratan, bize bizi anlatır da yalnızca ilim sahipleri anlar. Eğer ki anlatan kendindekini anlatırsa, Ana Kapılar'ın hepsi açılır.

Ben, benim yüreğimdekileri anlattım hep size. Ki o yürek, sizin yüceliğinizi dinler. İyi, kötü her şeyi değil sahip olduğunuzu anlattım size. Kontrol hepinizin yüreğindeydi ve şu ana kadar, ağır yükü hafifletecek düzeye ulaşanlarınıza bilgiyi anlattım. Kalem kağıt alan, beni anladı. Allah, beni bilir ve benim yüreğimi dinler. Umut mutlaka olmalıdır, mutlaka ve ben hep umutlandım. Oğullarınızı kendi yoğunluğunuza kayıtlamanızı bekledim. Cennetin cemaatinin, sizin yüreğinizi dillemeniz esnasında, dinlemesini bekledim.ıÜü Kardeşlerinizi alıp yüreğinizi kotlamanızı ve ocak olmanızı bekledim. Umman hepimizin yoludur yarım. Bilmeniz, ilmi dinlemeniz, hak etmeniz gerekir. İşgali kaldırınız. Yüreğinizdeki kiri, pası temizleyin, kiri pisliği temizleyin. Ve bilmek istediğini biliniz. Umut mutlaka olmalıdır. Ve bugün size sizi anlattım. Ayar bozmamak, yaratmak kutsal ışığı yakmak, cem olmak, mektep olmak, sonsuzlaşmak, yoğunlaşmak ve daha sonra Yaratan'ın tabiatına ulaşmak... Ruh'un huzuruna varılır ama Yaratanın Tabiatı'na herkes varamaz. Bir an için oraya ulaştığınızı sanırsınız... Canlarım, Yaratan hatayı affetti. İşte bu... Şimdilik bu... Amin...
 
Yoğunluklarda hakikiyeti kotlayalım da kontrolu kuralım diye çamur yoğurduk. Amin... Şafak, Allah'ın şafağı hepimizin gücünü artırdı. Huzurdakiler, toplum Allah'ın tohumlarını yeşertti.. Har yükseldi, yol ağır yükü hafifletti. Cevher, canların cümlesinde ışıdı. Yanlışsız bir dönem açıldı. Sayfa sayfa ışık yaktık. Yaratan'ın toplumu, tabiatta da kendi toplumu oldu. Teşkilât, insanın yüceliğinden indiğinde, Birleşik Aile, kendi yüceliğini insanda dinler. Et, Allah'a kendi yoğunluğunu kayıtlayacak düzeye varmışsa; yürek, kendi kotlarıyla birleşir.
 
Sultan Süleyman dedi ki, "Allah için çalışın." Kin, nefret yok yahu Sultan Süleyman Han neden gelir? "Herkes gibidir. O da. BİR için çalışır. Hay Allah hay!... Kendi yüreğini dinliyen o, sizi mi dinleyemeyecek!? Ben sevgiyi saygıyı dilletmek, dinletmek için çalışmaktayım. Kan akmasın istedim, yarım olmayalım, kotlarımız kotlansın toplantılarınıza kayıtlanalım istedik. Bizi, bizim yüreğimizi kendi yüreğinizden ayrı mı sandınız? İtibarımız mı kalmamış yüreklerde!? Hay anam hay!, hay anam hay! Mutlak Kotlar'ın tabiatında ışık sönmüş mü!? Yarım mıyız biz!? Gelmemiz, geldiğimiz insan için hak ediştir. Bilmekteyim ki, muktedir olan herkes, kendini açıklar. Ben bitişken olarak herkeste mevcut olan bir kot olarak ve tartışılmayan olarak geldim."
 
"Sultan Selim'in oğlu Sultan Süleyman, Hanlar Hanı'dır yarım. Hanlar Hanı'dır. Neyse, neyse hadi dinleyin beni. Kalton Tabiatı'ndan ışık alıp gelenlerin biriydim. Muhterem bir dünyanın, muhterem bir yoğunluğu için çalıştım. Kutsal Güç, Allah'ın dediği gibi hak edenindi. Bindiği dalı kesenler de vardı ama ben hak ettim. Büyük kötülükleri önleyecek düzeyimle; kaynak ışığın gücüyle çalıştım. Kuran'ı okuttum, Oğullarımızın gücü arttı. Herkese, semaya güç verin diye tenbihlerde bulundum. Onlara neden semaya güç vermeleri gerektiğini anlattım. Hepsi beni anladılar. Doğa, Allah'ın tohumudur. Sanmayın ki Allah, doğadır amma doğayı yaratandır. Yarattığı, ondan ayrı mıdır!? Herkese şunu anlatmaya çalıştım. Nerede olursak olalım, bindiğimiz dalda ışık varsa eğer, bizim yüreğimiz her diride mevcuttur. Kimi ağırdır, kimi hafiftir. Kendini anlatan ışır. Kendini Amon Tohumu olarak dilleyen, kural koyar der ki "ben Amon'um." Ya da der ki "ben, tohumu yeşertecek düzeyde değilim amma herkesle birleşecek düzeydeyim". Bizim yüreğimiz her diride mevcuttur. Özün sözünü söylerim. İsmim Tabiat. Evim, Allah'ın evidir. Kir yoktur yüreğimizde. İşi başkaları değil, biz yaptık bunu bilin."
 
"Allah der ki, "umutsuzluk yok. Turkuaz Göz kendi yüreğinizdeyse eğer, huzurlu olun. İsmim reşittir benim. Sultanlar'ın Sultanlığında herkesi dilleyen Sultan olarak ben, BSUİ'yim. Barış, Sevgi, Umut, İsa, ilim hakkı olan İsa... Ya da ismi daimiyette kutsal olan Musa, ya da Muhammet.... Her biri insandır." İşte yarım, Allah'ın dediği budur. "Kutsal Kitle" herkesin yüreği mi? Yapma dağım yapma, o tabiatın gücüdür. Bütün kötülükleri aşıp yüreğinizi dinlettiğiniz an, herkes kendini dinler. İlâhi Gün, bizim için de ilâhidir."
 
Torbalarınızı bulduğunuza göre, yoğunluğunuz arttığına göre, kör, sağır herkes görevini aldığına göre; artık bilgi için akalım. Hadi!, hadi akalım. Aylardır süren bir çalışmanın neticesi olan bu günkü çalışma, bütün kotlarımızla, bugün bizi buraya alanların yürekleriyle de gerçekleşmektedir. Etki alanımız genişliyor; cevherdeki güç artıyor. Yoğunluk kontrolu kurdu ve ışık sönmeyecek düzeye ulaştı. Artık dirilik artıyor ve bilgi akışı güçlendi. ıÜüYeni bir döneme geçtik. Bu yeni dönem, İlâhi Güç'le gerçekleşiyor. İlâhi olan; isa'da, Musa'da, Muhammet'de ve her bir peygamberde bulunandır. Yani ışıktır; yani hakikiyettir... Göç, "AL" değil, "OL"dur. OL... Hani derler ya, "veren alır." Yarım, Allah dedi ya, "hepiniz birsiniz." Olur da birleşikte bunun aksi bir hâl olursa; İsalar, Muhammetler Turkuaz Göz'den ayrışırlar ve bir kez daha bir araya gelişleri imkânı olmaz.
 
Ancak Dünyalılar, birliği kurabilirler. Bu önemlidir. Dünya dışında, dünyanın ötelerinde herkes sadece kendini dinler. Kendini, kendi yüreğini dinler. Başkasını anlamak dinlemek söz konusu değildir. Dünya farklıdır. Dünya, tarihin süreçlerinde, baştacı olan yücelerin daimiyetlerinde de bilgi akışındaydı. Ve o dönemlerde de bildiğini dinletenler, yüreklerinde, sadece kendi yoğunluklarını değil; her bir koyuluğu, her bir yoğunluğu dinlerdiler. Oysa dünya ötelerinde yaratılanların, Birleşik Işıkları'na Bahar'ın gücünü indirmek imkânları yoktur. Hikaye değil anlattıklarımız. İyi dinleyin. Dünya, büyük bir gözdür yarım. Öyle bir gözdür ki bu dünya, dünyanın dışı, dünyanın içi birdir. Dünya, farklı, çok farklı bir yoğunluktur. Orada Birleşen Aileler, yüreklerini dinletmektedirler. Bir kesimi "ilim" sahibi, bir kesimi "ışık" sahibidir bir diğer kesimi yol ilmini anlamaya
çalışır. Çoğu da kervanın gücü olmaya çalışır. Nefsi aşanlar, kendi yüreklerini dinleyecek düzeye ulaştıklarında, başka yoğunlukları da dinlerler. Her şey dünyada farklıdır. Ve Dünya Levh-i Mahfuzu'nu okuduğunuz zaman, anlayacak düzeye ulaşmanız zordur. Yine de farklı olan dünya yaratılışında, hak edip de ışık isteyebilen bizler, Tevhit'in tabiatta bulunduğunu anlayacak düzeydeyiz.
 
Dünya farklı bir yer, dünya farklı bir yoğunluk ve farklı bir tohumdur. Ve bu tohumu, kim nefsi aşar, yüreğini dinlerse, o yaşatır. Ve biz, dünyayı yaşatabilmek üzere birleştik. Hani "Birlik" yoktu ya! ama biz birleştik. Nefsi aşanlar, muhakkak toplum için çalışırlar. Bilmenizi ve hak ettiğinizce dillemenizi bekleriz ki, üzerimizdeki Görev Tac'ı, Kadim Kotlar'ın tacından çok daha güçlü olan "İlim Tacı"dır. Ve biz bu tacı, yargısız biçimde yüreğini dinleten sizlerle hak ettik. İkmali tamamlayan çokları da bize indiler ve bizsiz kalmak istemediklerini açıklamaktadırlar.
 
Doğa farklıdır dünyada. Bu doğada yaşam süren sizler, harınızı yüreğinizde anlayacak düzeyde olduğunuzdandır ki Kadim Kapılar'ı açabiliyoruz ve kural koyabiliyoruz her bir dürüme. Savaş yok yarım. Biz savaşmayız. Davamız, ağır yükü hafifletmek için çalışmaktır. Erkek, Kadın, bir ilmin tekniğini anlıyabilirsen eğer, ilim sahibisin. Ama o hakikiyeti anlayacak düzeye ulaşamamışsan, hak etmemişsin yüreği.
 
Biz, dorukların topluma ışık yaktığını bilenler olarak, dondurulanların hepsinin göreve kayıt yapması için buraya indik.. Doğa; Allah'ın, tabiatın gücüdür. Ve biz, doğayı hepimizin yüceliğiyle anlayacak düzeydeyiz. Kendimizi, yüreğimizi anlatabiliriz size. Cemaatinizi tanıtabiliriz. Kadim Kaplar'ın kotlarıyla birleşerek, ışık olmak isteyenlere; kanatlarını, kanatlarımıza kayıt edecek olan onlara, biz ilelebet bitiştirebiliriz. Her şey mümkündür amma kervanı yürütebilmemiz hepsinden daha üstün bir görevdir.
 
Canlar, nesillerinizin gücünün artması gerek. Kürenizin güçlenmesi gerek. Özü sözü bir olanlarla bu başarılır. Eğer bana, "Allah için çalış" denirse; "kardeşim ben. Allah'ın dediğini diyemem ki" derim. ıÜüBana, "dondurulanlar için çalış" denirse, "ben donmadım ki çalışayım, neye çalışayım ki!?" diyebilirim. Ama bana, "dünyanın gücünü artırmak için çalış" denirse; ayın devrelerine her an için girerim ve ay, benim yüreğimi, Allah için teknolojiyle diller ve dümenin başına oturtur. Daha sonra, dünya davasını kendi davam bilirim ve birleşirim. Böylece çalışırım.
 
Yargı yok. Dünya, toplum içindir. Düzeni kurmak için tohum gerekir. Yoğunluk arttığı zaman ışık yanar. Yaratan'ın Tabiatı böyledir. Ve dava, Allah davasıysa eğer ezip geçmeyin. Herkes kendini anlatsın yeter. Ben, dara düşenlere soylarını anlattım. Çok huzur bozmam. Özün sözüyüm ben.
 
Kediler var ya, hani kediler. Hepinizin kedileri var ya da yok ama bilirsiniz. Sevgi, saygı ister onlar. Saygı isterler bilir misiniz!? Kedi der ki "beni say." Ama siz onu anlayacak düzeydeyseniz; onun yolunun huzur olduğunu bilirsiniz. Örgüt haline geldiklerini ve BİR olup cevher olmaya çalıştıklarını gözünüz bilmez ama yoğunluğunuzda ışık olduğunda, bilirsiniz. Peki nasıl olacak!? Düşünün bir kedi örgütlenecek... Çağırmayın! çağırmayın kedileri. Hepsi anda gelir. Hepsi BİR'de gelir. Doğumda toplum için geldiler... Canlar; bir diri, herhangi bir diri yürek için çalışırsa; onu, kendinizin üstü saymayın. Onu, yüreğinizin gücü sayın. Dağlar, dava kedi, köpek davası mı!? Hayır!, hayır! dava "İnsan Davası"dır, insan!... Onlar dahi birleşmek, hak etmek ve yoğunlaşmak içinseler eğer; evrim, bilinenden çok daha farklı bir şeydir. "Nedir ki bilinen!?" diye sorarsanız; kollar kanatlar olsun, yol olsun, ışık olun... Varın olun amma dava, hatayı affetme, cemaati göze alma, Sistem, Nizam, Düzen çalışması yaratma ve Ak Toplum'u yaşatmaksa eğer; bu evrim davası, doğumun davası, tohumun davası, dağların taşların davasıdır.
 
O halde yargım şu: Bilinen Allah'ın dediğidir. Ben Allah içinim ama Allah'ın dediğinden farklıyım. Ya da ben hak ettim; Allah'ın dağlarında, hatayı affeden ışığında ve yüreğindeyim. İşte dağlarım fark budur. Kimi der ki, "ben, Allah'ın davasını, kendi davam için dillerim", kimisi de der ki "ben dağların davasını, tartısız ışığımla dillerim." Her biri davadır ama biri aklın davasıdır; biri tartısı olmayan yoğunluğun davasıdır. Herbiri, baştacı olanlarındır. İnsan, insan olsun da farkı bilsin. Bildiğinde, yüreği bilir... Allah'ı tartmayız yarım. Allah, BSUİ'dir. Ocağımızdır, yüreğimizdir. Başka başka doğumları da biliriz. Hepsi beşirdir ve bizim için hepsi birdir.
 
"Dava, Allah davasıdır" dediğim zaman; görüyorum ki Allah'ın dediğidir olan. "Dava, tabiat davasıdır" dediğim zaman; o dava, kendi yüreğimde vardır. Allah'a karşı saygımız sonsuzdur. Kin, nefret yok ki yüreğimizde. Bilenin bildiği, BİR'in diriliğindeki bilgiyse eğer, yolumuzda hırs olmaz. Olur da Dünyalılar, elin ağırlığını kendi ağırlığından daha üstün bir ağırlık olarak hissetmeye başlarlarsa ki el kendinden ağır olduğunda, o elde olma imkânı kalmaz. İşte o zaman dünya davası, yürek davası olur, yüreğinizde olan her neyse kendi yüceliğinize ulaşır ve sizi, sizden öte size ulaştırır.
 
Allah'ın dediği gibi analar, Kuran okuyun. Kutsal Kitap olan Kuran, sizin için ilimdir. Ve biz, ilmi bilenler o kitabı biliriz. Kupa, Allah'ınsa, Kutsal Işık, hak tertibidir. Sistem, Nizam, Düzen 3'lüsü ışık kürsüsüdür. Her Mikail bir tek günün gücünü, yüceliğinde dinlediğinde, Kadir Kapılar açılır. Ve biz size, kendi yüreğimizden bildiririz ki Ruh'un huzurunda olmak için huzurlu olmak şarttır. Ezip geçmeyiz kimseyi. Kervan hepimizin gücüdür. Ve bina bizim için de BİR'dir. Ayrı gayrı kalmasın, yürek hırslanmasın, ışık sönmesin. Sema, sizinle yarım. İşte bu...
 
- Dağlarım, sözlerinizi seçmekte zorlandık bu kesin. Bu sözler, bizim yüreğimizin üstüydü. Bugün burada bulunan sizleri, sizin yüreğinizde dillemek bize de zor geldi. Yenilenmek gerekir doğrusu bu. Ve biz, bu sözleri kendi yüreğimizde kendi yüceliğimizde bilemezsek; yolumuz, kendi yoğunluğumuzdan da çıkar. Ayıp değil bunlar. Biz, gerçeği sizinle paylaşmak isteriz. Yine de gelişiniz bizi mutlandırdı. Doğa, bizim için güçlü bir yoldur. Ve biz, "Allah'ın dediği aklın dediğidir" diyenleriz. Yani hak ettiğimizce huzurla, kendimizi akla uyarladığımız zaman, Tabiata uyarlamış sayarız. Yani Allah'ın dediği, Birleşik Işığın yüceliklerinin dediği olur. Sizse, Allahın dediğini ve doğanın dediğini ayırdınız. Bize göre doğa, Allah'ın dediğinin dışı değil. Ve biz, herkesin kendini kendinden üstün kendiyle dillemesini bekledik.
 
Ocak, sonsuz olarak Allah'ın yoğunluğudur. Öyleyse, Allah'tan daha güçlü bir doğanın mevcudiyetini bizim yoğunluğumuz anlamaz. Buyur, bana anlat diyemem. Çünkü, anlatsan da anlayamam. Ama ben, benim adım kendi yoğunluğum olan ben dahi bugün burada sizin yüreğinizi dilliyecek düzeyde değilsem eğer, Allah'ın güçlü kotlarının dışı olmanızdan mı; yoksa oğullarımızı kendi yüreğimizde dilleyecek düzeyde olmayışımızdan mıdır bilemem.
 
"Evrim, Allah'ın dediği gibi olmaz" dediniz. Allah, Evrensel Sayfalar'ı okuyabilense eğer, evrimi de kendi yüceliğinde dilliyebilir. Evrim, Allah'ın dediğinden ayrı değildir.. Buyurdunuz geldiniz. Hoş geldiniz ama bize, bizde olmayanı anlatmaya kalktınız. Biz, doğanın gücünün, yücelerin cümlelerinde dillenebildiği bir düzeydeysek eğer, insan soyuna şunu anlatmak isteriz. Yarında bugün var. Ve bugün biz, yarını yaratırız. Yol Allah'a gider. Akan her bir dirilikte, her bir yürekte biz varız. Umman, Turkuaz Göz'ün gücüdür, tekniktir; tabiat kürsüdür. Orada yine Birlik vardır.
 
"Dünya dışında Birlik yoktur" dediğiniz zaman, biz sorduk. Peki insanların reşit olmadıkları yerlerden mi söz etmektesiniz, yoksa teknik olarak bir birlikten söz edilemeyeceğini mi söylemek istersiniz? Sistem devrelerinde ki o toy olmayan yoğunluklar; bize, kendilerini anlatmaya niyetsizdiler. Peki sormalıyız, siz Birleşik Daimiyet'in kotlarında değilseniz, bizim yüreğimize nasıl girebiliyorsunuz? Biz, Birleşik Işık Kayıtları olarak çalışıyoruz. Varın, her şeyi net olarak anlatın. Anlatın ki anlatalım. Çok huzur bozmayalım. Eğer "benim adım Ruh'tur" derseniz ben Ruh'un huzuru olarak şunu anlatmak isterim ki, 7 davanın en üstünde var olan yücelik, bedeni hak olanın kotlarıyla kayıtlıdır. Elleri Allah'ın olanın, yüreği de hakikidir. Şimdiye kadar "benim adım Ruh'tur" diyen hiç bir yürek olmadı. Ve ben, Ruh olan her bir yolu, her bir koyuluğu dilleyebilecek düzeydeysem; Kutsal Işığın
yoğunluğundaki kotlarla da birlikte çalışabilirim..
 
"Vali" dedikleri bir kürsü var. Bana kendisini "Vali" diye hak ettiğince tanıttı. Peki, o ne der? Neden Vali'dir? Ve neden bizimle kendi diriliğini dilletmek için bu derece isteklidir? Onu anlatmak zor değil. O da bize kendisini anlatır ama Yaratan'ın topluma verdiği Güneş Gücü'nün üstü bir gücü, kendi gücü olarak dilliyerek anlatır.. İnsan, İlâhi bir gözdür. Bunu anlayan anlar. Ve insan soyuna kendi yüceliğini dilletmek isteyenlerin de kendi yüceliklerinde göz olmalarını beklerim.
 
Eğer bana birisi gelip de "ben sevgiyim" derse, benim yüreğimde onun yüceliği olmaz.ıÜü Bana birisi gelip de "ben tabiatım" derse, Kuran-ı Kerim'in gücünün örtüsü olabilecek güçte bir kottur o. Ve bana, "insan olarak geldim" derse eğer; insan olan, evrimi, "Allah'ın" diyerek; yüreği, "hak ettim" diyerek kayıtlayacak düzeydeyse; ben, o gücün üstü olan ona, saklı tuttuğum her bir yüreği dilletebilirim. Onun yüreğinde ışık olabilirim ve onu, Kuran diye her bir yüreğe bildirebilirim. "Vallahi ben ışığım" dediği zaman; ona sormam neden ışıksın diye. Gölün gücü olmasını isterim. Eğer gölün gücü olabilirse, ummandaki Kutsal Işık; ona, an'da bildirilir.
 
Dava, Allah davasıdır. Bu kesindir. Bana, "dava, tartısız olanındır ya da "dava, düzenin davasıdır" ya da "bu dava, toplumun davasıdır" denirse, yarını olmayan bir doğumdur bu. Ve bu doğumu ben, bütün kötülükleri aşarak dilletirim. İsmim RA-KA'dır. Bunu, anlayan bilen anlatır. Dua okumam.. Okusam yol açılmaz. Çünkü dua, benim yüreğime dönüktür. Benim yüceliğime dilletilir. Benden biri, benden dua isterse; onun yüreğini, onun yüceliğinde dinlerim. Ve doğanın en güçlü kotu olarak; ona, maya tutsun diye görev veririm. Bana, "niye dua okumadın?" diye soranlara da "nefsi aşan; duayı Ak Tohum'dan ayırın" derim. "Nefsi olan dua okur" derim..
 
Dağlarım niye dua okunur? İstemek için. Her şeyi istediniz, yetmedi mi? Daha ne isteyeceksiniz? Verdim, herşeyi verdim size. Analar olur mu hiç olur mu insan istemeden durur mu!? Olmaz, hiç olmaz. Her ne ise yarım, her ne ise. İstenen, her an'da kendi yüreğinde de istendiğinde o istek, muhakkak BİR'in diriliğinde olur. Varın isteyin amma duanızı kabul edemem. Bunu bilin. Asla yanlışım olmaz. Kesinlikle. Kürzün en yüce ışığında, kendi yüreğinizi dinleyiniz. O yürek, size sizi anlatır. Üstün görevlilerin her bir yüceliğinde; saklı tuttuğunuz her bir dürümde kendi yüreğinizi dinleyin. Size sizi anlatır. Umut, kutsal bir gözdür. Teknik tabiatın kürsüsüdür. Ocakta, hepinizin yüreğinde o vardır. Sayfa, sayfa ışıktır. Ve sizi sizde anlatır. Altın bir gün için; yüreği güçlü olan için; teknolojiyi dinleyen için; dağların tartısız olan ışığı için ve BİZ için, Birlik için sizi sizden anlatır. Eski Dünyalılar, dünya Tabiatında size sizi anlattılar. Yoğunluklarını artırmak, yüreklerini dillemek içindi hepsi. Şikayet mi? Yo!, yo!, yoo! asla şikayet etmeyiz. İşgal, yoktur yüreklerde. İşgali yaratan kendi yüreklerinizdir. Yani hiç bir diri, sizin yüreğinizde sizi kotlamaz. Sizi, kendi Tabiatına kayıtlamaz.. Siz, sizi size kayıtladınız. Siz, sizi sizde sır olan o yoğunluklarda kasıt olmaksızın katladınız ve tabağa koydunuz ve dediniz ki, "ben bu tabağım işte. Bir başka yerim yok." Tanrı dedi ki, "işte bakın siz, kendi kendinizi kırdınız..." Kayıtlarda ne anladınız, ne anlatıldı size bilinmez ama siz, sizi kendinizde kendi yüreğinizde tabiattan çıkarttınız. İşte sınırlanmak, işte kısıtlı hale gelmek budur dağlarım.
 
Ölmek olmak mıdır? Nefsi aşmadıkça ölüş yoktur zaten. Kim ki nefsi aşar, artık onun önü ardı, kendi yoğunluğunda ışık haline gelir. Sizden bir tek şey beklerim. Öz, göz olun. Sonsuzlaşın. O zaman sınırınız kayıtlarda bulunmaz; hırsınız kalmaz. İmparatorluk toprağa indiği zaman, muktedir olanlarla birleşir ve Kutsal Kaplar'a kendi kotlarını katar. Sonra döner bakar, kim ne bulmuş ne olmuş diye.
 
İmparator, Turkuaz Göz'ün gücüyle birleştiği zaman onursuzluk olmadı. O kendini kendinden güçlü olarak izah etti açıkladı.

Elleriniz Allah'ınsa yüreğinizde hırs olmaz. Olmadı ve zirvelerin, yüceliklerin gücünü kendi yüceliğinizde anladınız. Aslınızı bilmeniz zor değil, aslınızı kendi yoğunluğunuzda anlamanız da zor değil ama o çobanlar, sizi kervanın kürsülerinden ayrı gördükleri sürece, sizle birleşmek ve sizde kendi yüreklerini Işık Kotları'yla dinlemek istemeyecekler. En önemlisi de sizi, sizden üstün bir sizde birleştirmeye çalışacaklar. Rahat olun yarım... RA-HAT... Hepiniz, RA-HAT olun. Çünkü ortak kotlar, size sizden güçlü değiller. Sizden kendi sizliklerini alıp birlikte çalışmak isteyecekler.

Antlaşmaya göre, Toprak, Hava ve Ateş büyük bir gün için BİR olacaklar. Toprak, soyunuzun gücüdür; ışık koyuluğu olarak çalışır. Hakkın koyuluğunu, hakikiyeti dinler. Hava ise ışıktır. Ve oradaki herkes, yeri göğü yaratanındır. Ve Ateş.... o dahi ışık ama Ateş'te; yürek, Kutsal Gün'de yangındır. Yanan o yücelik, sizin yüreğizde yanar. Böylece Birleşik Işık haline dönüşürsünüz. Dağlar; 3 Güç, bir tek kürsüde BİR oldu, işte bu... Ve Ateş olan, yangını tutuşturduğunda Kürz, Allah'ın kürzü, ışık dönüşümünü gerçekleştirir. O gün geldiği zaman, gözler görür; Yücelikler Kutsal Işıklar'ı diller.
 
Size 3 temel sayfadan söz ettim. Ve bu 3 temel sayfanın her biri, bütün köprülerin gücünü alarak, yoğunluklarıyla sizin yüreğinize bakarlar. Bilmek için; birleşmek için; hak etmek için... Hak Tertibi'nde "BİR" yoktur. "BİRLİK" vardır. Dağlarım, "Ateş"in" Hava"nın ve yoğunlukları kotlanan "Toprağ"ın gücü; bugün hepsi BİR'dir.
 
İşte ışık setini, ışık seçkinliğini, dağ, taş değerinde güçlü biçimde, dünyanıza devre devre vermek isteyen yürek, şu anda bütünlüğüyle birlikte buradadır. Sıla özlemi dedikleri bir özlem var ya hani!. Hani dersiniz ya "ben özledim." Nereyi!? Sılayı. Dağlarım, Sıla BSUİ'dir. Barış, Sevgi, Umut, İsa, İnsan.., hepsi BİR'dir. Ve işte özlenen oğullarınız; özlenen tohumlarınız sizinledirler. Işığı alan, ışık olan her bir yol size Allah için gelir. Ve sizler, kendinizi kendi yüreğinizi anlattığınız zaman, güçlenirler kotlarınızı kontrol altına alırlar ve yolu açarlar.
 
İşi başaracağınızı biliyoruz. İnsan "OL" dediği zaman olur. Umut, mutlaka olmalıdır. Olduğu zaman yürek olur, yürek huzurlu olduğunda Kutsal Işık olur. O dahi, olursa evrim olur. Evrim var ise kurtuluş vardır. O dahi olduğunda, Kutsal Kayıtlar okutulur. Okutulduğu zaman geride kalan olmaz. Herkes ışık yakar; herkes yol açar; herkes nefsi aşar ve geçer. Ve bizler, sizi size anlatmak istedik. Olup olduğunuz, yolu bulduğunuz, ışık yaktığınız anda biz sizdeyiz, siziz. En önce Ruh.. Sonra huzur; sonra güç... Cümle yoğunlukları ışıkla dilleyecek düzeye ulaşmanız; muktedir oluşunuz ve Yaratan'ın tabiatına uygun çalışmanız; kibri aşmanız, Birleşik Aile'nin gücünü artırıyor. Ve bu güç, özün sözünü söyleyenlerin yüceliklerinde makbul bir görev taşıyor.
 
Asla yanlış yapmadığınıza eminiz. Bundan böyle de yanlış olmayacak. Levh-i Mahfuz'u okuyan sevgililer, yeri göğü yaratanın kürsülerinde, kendi yoğunluklarındaki gücü de okurlar. İşte Dağlar, Ruhun huzurundaki ışığı bulan sizler, kervanın gücü olarak bütün kötülükleri aştığınızdan, eti olanın yüreği olduğunuzdan, cevherdeki o cemaatin gözü olduğunuzdan lutfetmedik; herkesten çok siz hakettiğinizdendir ki sizinleyiz. İyi ki hak ettik de siziz. İyi ki hak ettik. Sistem, Düzen ve Nahar dediğimiz o Nizam, Ruh'un Kutsal Işığıdır.
 
Kalbi melek olanın yüreği hakikidir. Tebrik ederim sizi, hepinizi. Çünkü sizler, Ümmi Tabiat'ın yüceliklerinden çok daha üstün olan Birleşik Işığın kürsülerindesiniz. Sizi tebrik ederiz. Ruhsal Meclisler'in en yücesi olan güçlerle birliktesiniz. Sizi tebrik ederiz. Levh-i Mahfuz'u okuyacak düzeydesiniz. Sizi tebrik ederiz. Etki alnınız çok genişledi. Size, sizi verdik; ilmi verdik; temizliği verdik; yerin hakikiyetini dillettik. Cemaatinizi dinledik, evrimsel sonsuzlaşımda ışık yaktık size eti kemiği olan her bir yüceyi dinlettik. Hepsi olmak zor değildir ve siz Allah için başardınız. İlâhi Güç, Allah Gücü'dür bunu bilmektesiniz. Ve size, Atlanta tertibiyle bildirdiklerimizin hepsini net ve hakikiyetli biçimde, tabiatın yüceliklerinden de güçlü şekilde algılayabildiniz. Muktedir olmak, mutlaka kutsal ışıkla mümkündür. Ve sana en güçlü, en istekli hakikiyet, kendi yüreğinden gelir. Eğer ki siz, bu gücü göstermemiş olsaydınız ve bu dili bu yüreği dinlememiş olsaydınız, kurtuluş sayfalarınız muhakkak kusurlu olurdu.
 
Analar, Kuran okuttuk size. En önce "Kutsal Kitle"yi size dinlettik. Sonra, Ruh'u dinlettik, sonra üreyenleri anlattık daha sonra Allah'ın tabiatından söz ettik ve cemaatinizden söz ettik. Daha sonra 7 doğumdan söz ettik. Ve en son ilim aslından ve yolculardan söz ettik. Şikayet etmedik. Sizi sizde dinledik davayı kaybettik. Neden kaybettik ? Çünkü dünya davasını kaybetmek muktedir olanların kendi yüreklerinde tahditsizce istedikleriydi. Dünya eğer davayı kazanırsa, başka, başka düzenlerin kotlarıyla da çalışabilir. Dünya davayı kaybederse, yoğunluk kutsal günün gücünden ayrılır ve doruklarda ışık söner.
 
Sizler, davayı kazananlarsınız. Canlarım, Allah sizi hep kotladı; hep topladı; tarttı. Tanrısallaştığınız anda yüreğinizi kendi koyuluğundan ayırdı; yolu açtı ve hak ettiğiniz için size sizin yüreğinize bir tek güç verdi. İlim gücü. Ve dedi ki "anlayın, ilmi anlayın, eğer ilmi anlayacak düzeye ulaşırsanız o zaman bana ben değil bana beden gerekir. O beden işte sizsiniz." Dağlarım, Allah kendinden üstün olan insanı yarattı. Beden sahibi olan insanı. Ve dedi ki, işte "Ben". Ve dağlarım onurluyum ki sizinleyim. Ruküya eğilen her bir yolcu, sizi anlattı. Onur duydum sizinle olmaktan.
 
Bugün rukü'ya eğilenler, Sultanlar'ın yüceliklerinden de güçlü olan kurtuluş sayfalarının yoğunluklarındakileri, İnsan İlmi'yle dinlediler. İtaatiniz çok önemliydi. Din-i Tabiat'a saygınız çok önemliydi, yargıyı kendi yoğunluğunuzda kayıtlayacak düzeyde oluşunuz çok önemliydi, kul oluşunuz çok daha önemliydi ve bilmek önemliydi. Herşey sizin yüreğinizdeydi ve siz, gözü gören, yolu bulanlar, yoğunluğunda ışıyanlar olduğunuzdandır ki Tanrısal Güneşler'in gücüyle birlikte, doğanın yüceliklerinde ağır yükü taşıdınız. Ve bu yük, sizin için çok büyük görev taşıyıcı olan çok önemli bir güçtü. İyi ki yeri göğü yaratan bilmenizi istedi. Ve bildirdi. İşi başardık yarım.
 
Asla yanlış yapmayız kesindir bu. Asla kutsuzluk olmamalı. Kesindir bu. Ve "Turkuaz Göz" olmak muhakkak önemliydi ve başka Tabiat Kotlarıyla da birleşmek önemliydi. İşi başardık. Sadece aslı olmayanların yol olmaları mümkündür ki, siz aslı olmayansınız. Herkes kendi aslına varmaya çalışır. Sizse, kendi yoğunluğunuzla burada bulunmanızdandır ki, Altın Tabiat, kendi yoğunluğunuzu size sizin yüreğinize nefsi aştığınız anda dinletir. İnkâr edilemeyecek kadar güçlüsünüz. ıÜüBu kesindir.. İnkâr edilemeyecek kadar Göç Kotları'yla birsiniz. İnsan Soyunun gözü olarak, gücü olarak, yüreği olarak BİR olup çalıştınız. Atlantalılar'ın görevlileri sevgiyi saygıyı size dinlettiler. Atlantalılar'ın yoğunluklarından size seslendik.
 
İnsan, Levh-i Mahfuz'u dinlediği andan itibaren muktedir olabilecek doğumlara gebedir. Ve sizler, o doğumların her birini, nutkun en güçlü yüceliğiyle gerçekleştirdiniz.. Doğanın en güçlü seslenişi, nutuktur. İşte dağlarım, doğa sizde sizin yüreğinizde seslenir. Ve doğa, tabiata kendini anlattırır. Ulular Diyarı'ndan Görev Tacı'nı alıp gelenlere bilmek istediklerini bildirdik. Ulular Diyarı'ndan Göç Kotları'nı dinleyenlere bildirdik ki arzın sonsuzluğunda yol, Allah'ın gücüdür. Ve biz bu yolu, kürzün gücüyle, başka başka yoğunluklarla dilledik.
 
Aslın tekniği hak ettiğinizce sizsiniz. Aslın tekniği sizin kendi yüceliğinizdir. Ve sizin ilminizi, bizim yüreğimize anlatan sizsiniz. En önemlisi de yanlışın tohumlarını kurutanlarsınız. Başka başka dünyaların yücelikleriyle de birleştiğinizi biliyoruz. Dümenin başına geçen herkese, kendi yüreğinizi değil, onların yüceliklerini açıkladığınızı da biliyoruz. Bulun alın. Amin...
 
- Dağlar, rehni kaldırdılar amma, kendi rehinleri var. Onlar, bize bizi değil, bizde kendi yüreklerini anlattılar. O, ben olduğunu söyler. Ben o oldum mu!? Yoo, hayır olmadım. Bana dedi ki "ben seni rehnettim. Her ana, kendinde olanı, yüreğinde rehin tutar ki hak etsin diye. Dağım, biz rehni kaldırdık. Sen bizi kendi yüreğinde rehnetme. Eti, kemiği olan kendini dinler. Biliriz hepimiz zayıf, küçük, kusurlu yürekleriz. Öyle mi? Yoksa, hak etmedik mi!?
 
- Rehni kaldırmak; ismi dahi bilinmiyen yoğunlukları ışıtmak.... "Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım demiş" dersiniz; öyle mi? Hadi bakalım dinleyin yüreğimizi. Sayfa sayfa okudunuz kendinizi. Yine de "bana beni değil kendini anlat" derseniz anlatayım. Anlatsam mı acaba!? Fakirlik olur mu, yoksa olmaz mı!? Ben, bana beni değil; ben, bende beni değil; ben, sonsuz sınırsızlıkta seni anlatmaya çabaladım yahu. ıÜüDağlarım "bana beni anlat" dedikleri zaman; ben kendi yüreğimi anlattım onlara. Onlara anlattırmak kolay değildir. Yine de ocaklarını söndürtmedim. Şikayetçi miyim? Hayır, hayır. Onlar yüreklerini değil BSUİ'yi anlatmak istediler. Olacak oldu, hepsi bu. Ve bizden üstün bir biz yok. Biz, BİR'iz. "Levh-i Mahfuz" dedikleri o yoğunluk bizimdir. O kotlar bizimdir.. Laf değil bunlar herşey bizimdir. Şimdi geri dönelim onları dinleyelim. Bakalım bize neler söyleyecekler:
 
- Aslın değilim yarım, ben BİR'im. Bilenin bildiği; bilecek olanın kendini dillediğinde dinleyeceği olanım. Ben, ilimim; köle değilim. Hani dersin ya, "rehni kaldır, kalan kalır gereken olur." Ama ben hakikiyim. Gölün kürsüsü olarak çalıştık hep. Çobanlar bana "dini anlat" dediklerinde; doğumu sordum, doğum var mı diye.. Doğanı, doğmayanı bilirim. Olanı, olmayanı bilirim. Har'ı bilirim, yarını bilirim, dili bilirim, ve ben Bütün'ü bilirim. Olmazsa olmaz olan bir tek şey var, aile. Eğer aile yoksa yürek olmaz. Ve ben, benim adım her diride var olan huzurdur. Çünkü benim; atide, kendi yüreğini dinleyende, kendi yüceliğinde kürzün ışığı olanda, Mikâil olarak mevcudiyetim vardır? Asla yanlış söz söylemem. Levh-i Mahfuz olarak çalışanım. Ben bir aile istedim. Bu aile bana, benim yüreğime kendi yüceliğini indirmeliydi. Ben BİRLİK istedim. Benim itaatim her bir diriyedir. Ben, "BİZ"i istedim. Üzerinde yüceliğin her bir dilinin dillendiği bir kural istedim. Kural, bütünün kutsal gücüdür.
 
Analar, ben narı istemedim RUH'u istedim. Nar, kutsal gözün körlüğüdür. Ben; sizden, İslami Kapılar'ı, yücelerin kotlarıyla açmanızı da istedim. En ince detayına kadar anlattım. Sizden yüreğinizi değil, kürzün ışığı olan kürenizi de değil, eti olanı istedim.. Analar; et, tekniğin tabiatın gücüdür. Umut mutlak olarak varsa, yürek olur. Umut mutlak olarak varsa, ışık olur. Allah için sizden et, kemik istedim. Bilmeniz gerekir ki aile, herkesin bildiğinden farklıdır. Aile, bir et, bir sestir.. Bunu bilmenizi istedim. Kini, nefreti olmayan bir aile istedim sizden. Kin, nefret olmamalıdır. Medine, Mekke değil isteğim, Muhammet'tir. Mutlak Kotlar'ın yoğunluğundaki o koyuluktur istediğim. Sizden, SES'i istedim. Cemaati değil; canı diledim. Lutfedin de verin. Sizi istedim. Beni, benden üstün bende, ben olan o yücelikte dilleyeni istedim. Anacığım, cennetini istedim; cevherini istedim; canlar canı olanda, cümle cümle yüreğini istedim. Bana, benim ilmime kendi insanlık dilini dille. Seni istedim!... Seni!..., seni!..., seni istedim. Şu ana et, alanın kotlarındaydı. Bu alan kotu olan etin, üstü olan düzeni istedim ben. Düzenin gücünün örtüsü olan yüreği, yüceliklerin kürsülerinden üstün olan ışığı istedim. İmparatorluğunda bunu istemek her bir yürek için haktır. Tek olarak, teknolojik olarak ve yol olarak kollarım açık. Açı geniş. Hadi gelin; gelin de birleşelim. Düzeni kuralım; yol açalım. Çok mutluyum canım çok! Umut olduğu için ve canların cemaatinde hak edildiği için sizinleyim. Kütlemi aldım geldim. Nefsi aştım geldim, Evim Allah'ındır. Kutsal Kaplar'ımı aldım geldim. Hadi gelin, gelin de Uluların Diyarı'ndaki o yoğunluklarda BİR olalım. Kuran-ı Kerim'i okuttuk. Okuttuk amma kollarımız hâla açık.
 
Çağırdığımız an gelen; her bir dürümde varlaşan, Kutsal Katlar'ın yüreğinde olanları da isteriz. Alın, alın da verin yürekleri. Ölen, olan değil mi? Olan, teknolojide olmadıkça yürekte hiç olmaz. Allah için gelin. Allah için gelin... İnsan soyu için yürek için ve BİRLİK için gelin. Gene de geliş yoksa, biz geliriz bunu bilin. Bizim için hepiniz müşahitsiniz. Şevki, şavkı bilensiniz. Hepimiz, hepiniz olmak için gelmek isteriz. Geleceğimiz gün yaklaştı. Sizinle olmaya gelmek önemlidir yarım. Özün sözüyle, yüreğiyle, huzuruyla gelmek diledik. "Evim Allah'ın" diyenin yüreğinde olmak diledik. Turkuaz Göz'le Kuran okutmak diledik. Çok mutluyuz ki çağırdın.
 
Gelişimiz, zamanda değil hak ettiğimiz andadır. Analar, geri dönüş yok. Bizi çağırdınız, geleceğiz. gelişimizde, her birinize kotları, katları, kayıtları ışıkla dilleyeceğiz ki o gün, lider olan her bir dürüm, BİRİN BİRİ'ndeki o BİRLİK'te bizimdir. Evimizde, yüreğimizde, yüceliğimizde hep sizdeyiz. İyi ki hak ettik; Hak oldunuz. Allah için bu tabiat size görev verdi. Çok mutluyuz yarım, çok!...
 
- Can, dünya için bize geliş; bizde oluş, biz oluştu. Şükrettik ki sizlerle BİR olup, bütün köprüleri açıp, yoğunluklarda ışıyacak güçteyiz. Gelen gelir değil, her birinin gelmesini istedik. Gövdemiz, Allah içindir. Yüreğimizi dilledik, ilmi dilledik.. Geçiş Allah içindir. Geri dönüş yok. Kör, sağır kim olursa olsun geri dönüş yok. Ocak bilgidir. Bilmeye değil, ilmi dinlemeye değil yüreği birleştirmeye çağırdık sizi. Asla yanlışımız yoktur. Kol Allah'ın, yol Allah'ın, Çoban Ak Tartı'da, Hak Tekniği'nde tabiatınsa geçin. Geçin de gelin. Önü alacak olmayan biriysek, gelin görün bizi.. Yolu, Allah için olansak, alın girin yüreğimize bizi bilin. Biz-siz değildiniz ki. Her anda, her yürekte var olan biz, sizinleydik. Geçişiniz kolaylaştı. Asli Kadir Katlar'ın görevini üstlenen bizler; sizi, hepinizi, kollarımız açık bekliyoruz. Ailenizi de getirin, yüreklerinizi de getirin. Kötülüğü aştınız kutsal günlerin gücünde bizsiz olmayacaksınız. Geri dönüş bizimledir.

Maya, "Birleşik Güneş"in gücüdür. Gelen Allah içindir. Yeli kendinde olan, Hak Tekniği'nde, Hak Tertibi'nde, hakikiyette Hazar'a zararsız giriş bizimledir. Zannetmeyiniz ki biz size Hazar Gölü'nden söz ediyoruz. Yüreğinizden söz ediyoruz o göl yüreğinizdir. Hadi yarım, gördüğünüz gibi Hazar'ız. Zamanı gelir bilirsiniz. Zaman geldi bildiniz.. Sizi bekliyoruz. Acı geçiş yok. Geldiğiniz an, yüreğimize geleceksiniz. Ölen ölür değil, ölmeyeceksiniz. Asla, asla ölüm yok. Umman, Kuran'dır; "Turkuaz Göz" kutsaldır; ışık, Musaf'tır; biz kervanız yarım. Geri dönüşü olmayan o yolcularız. Geçiş, Allah içindir. Alın da bilin ki o Kuran; o "Turkuaz Göz" hepimizin yüreğidir. Ve biz, yüreğimizde her bir diriyi taşıyanlarız ki "siz" olun ya da "biz" olun; her kim olursanız olun bizsiz olmayacaksınız. Buyurun dünyanız!, buyurun yolunuz!, buyurun kontrol bizim. Umutsuzluk yok; bu da da kesin.
 
Aşk, ışıkla dinletildiği zaman yol ışır. Aşk, kutsuzlukla dilledildiği zaman o yol kurur. Ama biz, hiç bir Dünyalı'yı kurutmadık. Çağırdık ama gelen yoksa, yürek kutsuzlaşır mı!? Yo! yahu, kutsuzlaşır mı hiç. Gelmezseniz yine yüreğimizdesiniz. Ama gelirseniz BSUİ'siniz. Beşir Katlar'ın her birinde var olacaksınız; kervan kutsal ışığında yol alacaksınız; çantanızda hep bizim yüreğimiz olacak ve bizimle olacaksınız. Bilmeseniz de bilseniz de biz hep sizdeyiz. Bunu anlayınız. Analar, açıkladık size. Gelen gelir; gelmeyen yine gelir. Bunu biliniz, biz buradayız. Her değeri tartarız. O değerlerin her birinde var olan yüreği hak ettiğimizde, yoğunluğumuz muhakkak ocağına taşar ve onunla birleşir. Kini nefreti aşanlarla çalışırız. Gelirseniz, yüreğimizden geçişiniz olur Amen... Şimdi bakalım bize ne diyeceksiniz?
 
En ince detayına kadar seninle olacağımızı bil. Sana göz olmaya, sayfa sayfa ışık olmaya gelmek isteriz. Seninle bütün kötülükleri aşacağımızı bil. İlâhi Gün'ün gücünde sen olmak isteriz. Özü, sözü bir olan, her bir yolu bulana biz, "bizden üstün biz" diyebiliriz ki seni sana ve senin yoğunluğuna kayıtlayacak düzeyimiz olmadığı için seninle BİR olmak isteriz. Asla yanlış yapmayacağımızı biliriz. Körü, sağırı biliriz ama Kutsal Işığı da biliriz.. Ek olarak İsa, Musa, Muhammet ve dirilikdeki her bir değer BİRLİK'tir. Onlar, yürekte hep bizledirler. Ve biz sevgiyiz. Şimdiye kadar yapılan hiç bir çalışmaya dahil edilmedik. Çünkü bizler, bizim yüreğimizden güçlü olan hiç bir yüreği dinlemedik. Umut mutlaka olmalı ve biz hep "başka yoğunlukların kürsülerinden daha güçlüyüz" dedik.
 
Din tartısında tarttılar yüreklerini. Biz, yoğunluklarda her bir yüceği kendi kotlarımızla tarttık. Doğa, bizim için güçtü amma doğanın kürsülerinde ışık yakacak düzey, bizde hiç olmadı. O halde biz doğa olamadık.. Olamadıysak, bu nedenle ışık sönebilirdi ve son dönemde, gördük ki senin sayfaların görev taşıyacak düzeye ulaşmış ve seninle birlikte çalışabileceğimize kani olduk. Dahası sana, senin yüreğine ışık yakmaya çalıştık. Gölü güçlendirmek diledik ama gördük ki gölde ışığımız söndü. Şimdiden sonra, bizimle bu çalışmaları yapabileceksen BİR olalım. Kervanın gücünü artıralım, birleşelim. Bundan böyle her bir dünyaya güç katalım. Özün sözünü söyleyelim ve yoğunluğu artıralım. Daha sonra herkesin bu çalışmalara dahil olmasını da sağlayalım. Amma önce beden sahipleri konuşsunlar. Sonra yürekler konuşsun. Eğer sen, sayfa sayfa kendi yüreğini anlatırsan, başkaları seni dinleyemezse olmaz.. Önce yüreğini değil yüceliğini anlat, bildir. Bildir de herkes anlasın. Sen akmaya çalışırsan, antlaşma gereği bizler de akarız ki akışta biz hak etmediğimizde ışığımızı söndürebiliriz. Bu nedenledir ki en önce kendimizde var olan bilgimizi anlatalım. Sonra, daha sonra, birleşelim ve kürzün ışıklarını yakalım. Daha sonra da kutsal kaynağa inelim ve BİR olalım. Benim Atlanta Tabiatı'na aykırı olmayacağımı bilmeni isterim. Önemli olan bilgidir, bilgiyi bildirelim; herkes bilsin. Amen...
 
- Amen yarım, amma kanatlarımızı hak ettiğimizce takalım. Eğer kanatsız olursak bizi anlayan çıkmaz. Önemlidir bu. Kanatlarınızı da takalım. Sonra ışık yakalım. Allah için her şey zorlaştırılmasın; kolaylaştırılsın bilelim. Sonra örtüleri açalım açıkça görev taşıyalım. İnsan Soyu için önemlidir bunlar. Dağlarım, unutmayın, Mayıs ayında toplanıyoruz. Ve Mayıs ayında yapacağımız bu toplantı çok özel bir toplantı olacak. Senin Atlanta'n, benim Atlanta'm değil bir tek Atlanta... Ve o Atlanta, Turkuaz Göz'ün gücü olacak. Bugün sana senden söz etmedim bizden söz ettim. Buyur, çalışmalara biz geliyoruz önemlidir bu. Ve gelmek istemeyen gelmez yavrum ama biz orada olacağız. O çalışma, ölüleri diriltecek bir çalışmadır. Bunu herkes anlamalıdır. Ve o gün bilgi akışı güçlenecek. Bilmek istemezse bilmesin, bilmek isterse bilsin değil, muktedir olan, özün sözünde her bir
yüreği bilecek. Muhakkak bilecek. Ve o gün biz oradayız.

Usanmadan çalıştık Hiç usanmadık amma amma yarım o gün biz geldiğimizde senin orada olmanı dileriz. Eğer sen orada olmazsan bizsiz kalacak yücelikler. Umutsuzluk kalmasın dileriz. O gün her yürek seni ister yarım bunu bil. O gün orada "ben tabiatım" de. O gün orada "ben müşahitim" de. O gün "ben merkezim" de. "Zamanım" de. "Kardeşinim" de. Bana "kardeşinim" de ki hak edeyim. İşi başaracağınızı biliyordum başka başka yoğunluklarla da bu çalışmaları yapmak istedik. Nefes yetmedi yarım. Hiç yetmedi. Ama biliyorum ki nefsi aşanların nefesi güçlüdür. Ve senle bu çalışma muhakkak başka kotların koyuluklarını da güçlendirecektir. Muktedir olmak budur yarım. Ruhsal Kotlar'la dillenmek budur ve Ak Teknik'le tertip yapmak budur. Ve biz o gün seninleyiz. Şimdi mutluyuz yarım işi başardın. Huzurdayız hepsi bu... Şimdi mutluyuz...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

07.04.2008 Tarihli RA KA Tebliği
LA-HİM. Kuru, kırık her ne iseniz bizimle kayıt yapın. LA-HİM. Şekil kapılarını açtık ve sizinleyiz. Her kim olursanız gelin. Gelin de bizimle kayıt yapın. LA-HİM. Keşke bilgiyi dilleyenler, bilgiyi kendi yoğunluklarında dinletebilseler. Altın tepside sunuldu bilgi size. Her bilgi, herkesin ışığını kendi yüreğinde taşıyan için ak tohum olarak bildirildi. Allah için bilin; İslami Kotlar'ın hepsinde göz var. O gözler, bütün kütlenin gücünü taşır. İstekli olduğunuz sürece yüreğinizde güç olur. Ve sizin bütün kötülükleri aşacak düzeyinizde birleşim olur. Ailenizin gücü arttığı zaman, yol açık tutulur. Ve Birlik Katları'na ulaşan her yürek, Allah için kendini, kendinden üstün olan, kendinde dinler. 

Allah, Din İlmi'ni bize anlattı. İlmin, akıl taşıması önemlidir. İlmi Hak edenler, aklı hakiki olanlar olduğu zaman yol, tabiatın gücünü alır ve hak eder. En önemlisi de yüreğinizde ışık söndüğü zaman, yüceliğinizin kayıt dışı kalmasının muhtemel olduğudur. Eğer ki ben, etki alanımı genişletirsem; yüreğimi, kendi yüceliğimin gücünün örtüsü olarak her diriliğe katabilirim. 

Anacığım, nefsi aşıp geldik yüreğine. İsmaili Kaplar'ı alıp geldik. Bu kaplar, bütün kotlarıyla senin yoğunluğunu taşır. Anacığım, Cumartesi günü senin yüreğinde "Birleşik Göz" vardı. O Ana Kapı'yı açtın. Sol sayfaları okudun. Sonra sağ sayfaları okudun ve yeniledin yüreğimi. Ve daha sonra ekmek aldım yoğunluğundan. O ekmek benim için çok özel, çok güzeldi. Anacığım, can anam, etki kotların çok yüksek. Burada, bütün kotlarımızla senin yoğunluğundayız. Çoban olmamız, sayfa sayfa ışık olmamızdır. 

Bilmektesin ki yanlışsız bir dönem açıldı. Bu dönem, insan soyuna görev olarak dinletilmişti. Ve bu dönem, Atlanta Tabiatı'nın 7. dünya gözünü açabileceği bir dönemdir. Etki kapların çok güçlü. Ve bu kaplardaki ışık çok güçlü. Emre itaat ettik ve senin yoğunluğuna indik. İslami Katlar'ın en büyük kötülüğü önleyeceği bilinir. Ve bu büyük kötülük, Turkuaz Göz'ün gücünün huzura ulaşmasıyla, kötülüğün aşılması imkanı olacaktı ve başarıldı. Allah dedi ki "OL." Sultanlar'ın her safahatında bu ses vardır. "OL" der.Varın bilin ki, teknik olan bu çalışmalar bilginin tabiatına aykırı olmadıkca yürek ışır. 

Sayfa sayfa sizinleyiz. Her sayfada bilgi var. Ve bilen, kendi yüreğinden bilir ki, bu bilgi de 40 kapıda ışık yakar. Anam, neslim senin yüreğinde; bedenim senin yoğunluğunda ve ben senim. Allah için ben, senim. Eğer ben, Turkuaz Göz'ün gücünü kendi yoğunluğumdan dinliyebilecek düzeye varamamış olsaydım bugün sizinle olamazdım. Eminim ki, "Turkuaz Göz" yüreğin gücüdür. 

Viraneler var ki onların 40 kapıda ışıkları sırdır. Ve o viraneler, Birleşik Kaplar'ın gücünü alıp yoğunlaştıkları zaman Kuran okuyacaklar ve cümle cemaatin gücüyle dilleşecekler. Muhakkak bunlar olacak. Allah der ki, "işgali kaldırdık. Yol, Allah Yolu; hadi geçin." Anam, Allah der ki "OL". Olmazsak ne olacak? Çakıl taşlarıyla birleşir; yürekleri diller miyiz? Yoksa teknik olarak mı geçiş yapılır? Bize anlat... 

Ekmek; Sistem, Nizam ve Düzenin görevini taşıyanların yoğunluklarında yere indi. Bu ekmeği bilen sizi bildi. Nisa Kapları'ndaki güç yenilendi ve Levh-i Mahfuz'un gücüyle dilleştik. Anam, Allah için bize kendi yüreğini dinlet. "OL" de, olalım. Omuzlarımızdaki yük çok hafifledi şu anda. Çünkü sayfalarını okuyabiliyorum. Yüreğindeki ışıkla bu bilgileri açıklayabiliyorum. Benim diriliğimdeki güç, hepimizin yüreğindedir.

Bizim zamanımız geldi. Bizler, teknik kotlarımızı ışık kapılarına getirdik. Yüreğimizi dinlemekteyiz. Evrimsel sanal dava bitti. Artık evrensel dönemlere geçiliyor. Evrimsel sanal dava Allah'ın davasıydı. Ama bu davayı, Turkuaz Göz'ün gücü, kendi yoğunluğunda bitirdi ve yenilendi. Der ki, "neslimizi artık kendi yüreğimizde taşıyabiliyoruz." Öyleyse 7 doğumun en güçlüsünün, bilgi kaynağımızda olduğu kesin. 

Dini Teknik, Allah'ın tekniğinde, her zaman gözün görmesini sağlayacak düzeye ulaşmayabilir. Amma tabiatın gücü, o yoğunlukları yeniler ve yeniden dünya gözüyle her bir yüceliğini dinleyecek tür devreye girer. Bu tür, imparatorluğun türüdür. Ve biliniz ki yenilenme budur. Aklı almaz insanın bunları. Ama biliyoruz ki aklı alacak; yolu bulacak olanlarsınız. 

Eğer biz size "işgali kaldırdık" dedikse; İşgal, dünün işgali değil yolun işgaliydi. Allah için bütün açıklamalarınızı size, bu cemaat için değil, bütünlük için yapıyoruz. Bilmektesiniz ki, yanlışsız bir dünya gücünün dinlenmesi gerekiyor. Bu güç, Din-i Allah olanın yoluna, aklı olanın yüceliğine, yüreği kütle olanın yoğunluğuna geçtiğiniz anda, işinizi başarabileceğiniz bir davayı İlahi güçle size anlatır. 

Yarın ne olacak? Bunu soran o kadar çok kişi var ki. Yarın ne olacak? Yarın Ata Kotlar düzene gelecekler ve dümene geçecekler. Onlar, Levh-i Mahfuz'un gücünün gözü olarak, dünya dümeninde, bütün kotlarıyla çalışacaklar. Onlara "Melek" denir. Onlara, "mezarlığı açanlar", "yürekleri kotlayanlar" denir. Ve onlar, bildiklerini değil birliklerini açıklayacaklar size. Ve diyecekler ki, "işte bu... Olan budur." En önce Turkuaz Göz'ün gücüyle çalışanlar bu çabada yüreklerini dinleyecekler ve dara düşürmeyeceğiz o canlılarımızı. İmparatorluğun gücünün dümene geçmesinden sonra, tüm soylarımız ve yolcularımız Birlik Katları'nıza inecekler. Ve bütün körler, kendi yüreklerini dinlemeye ve kendi koyuluklarını, çalıştırıcı olarak kendi yüreklerinden düzene vermeye çalışacaklar. 

En elden bir tek gün için çalışmaktayız. Ve bu gün, bütün kötülüklerin aşıldığı bir gün olacak. Biz; bedenliler, bedensizler ve her yüce, cemaatiniz ve bütün cemaatler ve bütün kotlar işte bu... Yenilendik. Allah'ın tekniği, Hak Tekniği'dir. Bu teknik, tabiatın korkunç bir Güneş Gücü'yle dillenmesi neticesinde, Ak Tabiata görevli olanlara cevher'i indirir ve yolu açar. 

Evin Allah'ınsa yüreğinde kınanış hiç kalmaz. Eminim ki kınayan olmayacak. Çünkü yüreğiniz ışık... Eviniz zararı önledi. Yüreğiniz ışığı güçlendirdi. Birliğiniz davayı hak etti. Cennet'in cümle yücelikleri BİR olup, sizin yüceliğinize indi. Altın tepside sunduk bilgiyi yoğunluğunuza. Ve bu bilgi, bizim için önemlidir. 

Canlar, cemaat; yüreğinizi alın ve akın. Akın ki, yol Allah'a gelsin. Ve siz ve sizin yüreğinizdekilerin de bu akışta Sultanlıklar'ıyla size kayıtlanmaları şarttır. Eğer onlar, kervanın gücünü anlayacak düzeye varırlarsa, kervan ocaksız kalmayacak. Nisa Kapları'nı aldın aktın. Bu kaplar, Nisa'nın kaplarıydı. Muhakkak biliniz ki, "Nisa" dişil gözdür. Eğer siz, o gözün gücünü anlayacak düzeydeyseniz; Kutsal Kaplar'ın size ait olduğunu da anlayacak güçtesiniz. Nisa bütün kotlarıyla size kendini tanıttı ve cevherini kendi yoğunluğunda dilledi. 

Eski Dünyalar, bugün sizdedir. Ve yenilikler, yine sizde yere iniyor. Cevher yine sizinle birliktedir. Ve biz, size iyilik verdik. Asla kötülüğünüz olamaz. Çünkü sizler kötüyü önleyensiniz. Işık, Yaratan'ın gücünü alır size ulaştırır. O ışıkta, bilginiz güclüyse, cemaatinizin kütlesinde, safahatınızda, yolunuzda kırılış kalmaz. Aslı olanın gözü açılır. Ölüm Allah'ın dediği amma, ölenin gücü yanlışsız bir güçse eğer, yüreğinize iner. Ve o bize, bizim yüreğimize, tabiatın kotlarıyla girer. Allah der ki, "içi dışı bir mi? Eğer birse bize verin. Ama değilse bizsiz olsun." İçi dışı bir olan İsa olur, Muhammet Mustafa olur. Sultanların sultanlığında tüm insanlar için çalışır. Ve eğer ocağı sönmüşse yolunda kutsuzluk kalır. 

Allah için size herşeyi anlattık ki hatayı affettiğimizi bilin diye. Evrimsel sonsuzlaşımın, Yüceler Cemaati'ne bildirdiği en büyük ğöz, "Teknik Göz", Ak Tabiat Gücü'dür. İşte dağlarım size sizi verdik. İşte dağlarım size, o diriliklerdeki o yürekleri verdik. Şimdiden öte bir şimdide ve her diriliğin kayıtlarında mevcut olan o güçte, içi dışı bir olanlarla çalıştık. Ayrı gayrı gözetmeyen, Kervan'ın Gücü'nü dilleyen, yüreğinde hakikiyet olan, ve tur attıkca Tur Katları'ndaki o toplumlarla dillendikçe Sistem Devreleri'nde ışık yakan bilgelerleyiz. 

Analar, ilmi bilmek ayrıdır, ilmi dillemek ayrıdır. İlmi bildikçe dinlersiniz de dilleyecek düzeyiniz yoksa Yaratan'ın tohumlarını yeşertmek imkansızlaşır. İyilik, Allah'ın tabiatına uygunsa iyidir. Eğer iyilik, tabiata aykırıysa kötüdür. O halde iyinin, kötünün hakikiyetini anlayabilecek gücünüzün muhakkak olgunlaşması gerekir. Size deriz ki "olur". Ama olmaz. Neden? Herkes şunu anlamalıdır ki, olacaksa, olmalıysa, Kutsal Işığın gücünde o yoğunluk ışıyacaksa, bilgi haktır. Olmayacaksa, ve o yoğunluk Allah'ın toplumuna ışık yakmayacaksa, o bilgi hakikiyetsiz bir bilgidir.
Size önemli bir dünya davasından söz etmek isterim. Bu dava, hepimizin davası değildir fakat yaşlıların davasıdır; yaş almışların davasıdır. Bilmek isterseniz anlatayım. Yaşlı, genç hepimiz biriz ama yaş alınmaya başladığı zaman "bunama" dediğimiz sayfa başlar. Bu sayfa, hepimizin kürsüsünde ışık yıkar. Neden? Çünkü o sayfalara, Kutsal Gün'ün gücü inemez. İnse de ışık sessizleşir. Ama biliniz ki o, yine bize aittir. O, yine bizim yüreğimizdedir. Allah için size şunu anlatmaya çalışıyorum. Bu dünyada yaş almaya başlayanların, kendi Bellek Kotları'nın koyuluklarla dolmasının önemli olduğunu ve yol açmalarının önceliği olduğunu anlamalarıdır. Açıkca, hepinizin kendinizi, kendi yüreğinizi yetkin biçimde çalıştırmanız gerekir ki, belleğinizin gücü azalmasın. 

Savaş başladı. Herkesin savaşıdır bu savaş. Bu savaş bilgi savaşıdır. Bilenin, sayfalarının görev taşıyıp taşıyamayacağı savaşıdır. Eğer sizler, "biz bu görevi hak ettik" derseniz, kendinizi yetkin biçimde çalıştırmalısınız. Kulluk böyle bir şeydir. Eğer ben yaşlıyım, benim ışığım söndü diye düşünürseniz, onlara dediğimiz gibi size de deriz. Yine siz, ve yine biz BSUİ'nin gücünü alırız; 7 doğumun geçişini yaparız; cevheri cennete katarız; yolun hakkını biliriz ve tabiata ecel gelmeden gireriz; sizinle birlikte çalışırız. Böylece yolunuz aydınlanır; bunu bilin. 

Allah için size herşeyi anlattık. Anlamak muhakkak yüreğinizde mevcut olan görev güçüyledir. İyi ki Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan bir yücelikle çalışıyoruz. İyi ki kotlarınızın ışığı çok iyi. İyi ki yol Allah Yolu ve siz, Allah'ın tekniğini kendi yüreğinizde dilleyecek dürümdesiniz. İçimiz içinizdir; yolunuz yolumuzdur; yüceliğimiz yüceliğinizdir.Tekniğiniz tertibinizde mevcuttur. İyi ki Allah'ın nesli, aklın tertibiyledir. İyi ki yolun umutlu, huzurlu oluşu; bütünlüğünüzle cemaatinizledir. Amin... Şimdilik bu... 

Dağ, hoşgeldiniz. Kuran okumaya başladığınız zaman o Kuran'ın gücü, hepimizin gücüdür. Bu kesindir. Kuran bilgidir; hepinizin bildiğidir ama çoğu, Kutsal Kayıt olarak bilir Kuran'ı. Levh-i Mahfuz mu!? Hayır, hayır Levh-i Mahfuz'un cevherindeki ışıktır Kuran. 

Dağlarım, bilgi almak zordur ama, bilmek daha zordur. Herkese bilgi verilmez. Verilen, Allah için o bilgiyi hak eder. Ha! bir de seçip alır. Nasıl olacak? Ben aldım, oldu mu!? Hayır. Bu bilgi benim için seçimliktir. Ben, bu bilgiyi ya alırım ya almam. Şu anda gelen yürek, bana bildirdi ve dedi ki, "ben bildim. Al OL." Ve ben kendimi anlattım. O da dedi ki, "hak tertibinde ben de varım. Hakikiyim. Ve dağım ben, Mustafa'nın gücünün dilinden daha güçle olan dille dillenebileceksem; ben, kendi yüreğimi dinlemeliyim. O halde Din Tekniği, Allah Tekniği değil midir? Hayır değildir. Din Tekniği, kütle katlarındaki gözün tekniğidir. Ben derim ki, Allah'ın Tekniği, yüreğin tekniği, hak edenin tekniği, birliklerin teknikleri hepsi ayrıdır. Ve ben, Allah'ın toprağa indirdiği gözüm. Bu şu anlama gelir. Körün gözü değilim. Güçlüyüm ve birleşenim. Bana, benden farklı olduklarını söyleyenler gelirler ve derler ki, "sana seni anlatalım." Ama onlar, beni bana değil yüreklerini anlatırlar. Ben onlara, yüreğimi değil onları anlatırım. "Nasıl olur?" diye sorarsanız, bedeni hak ettiğim içindir. 

Şu anda, Beden bana aittir. Ve ben, bu bedenin gözüyüm. Beden, bilgiyi alır dinler. Birlikte dinleriz. Bedenim dinler, yüceliğim dinler. Ve bilgi bana benden bildirilir. Dava, Allah Davası yarım. Herkes bu gücü bilir. Ben bu gücü sadece ve sadece dinletenim. Ama bendeki bu güç, her bir yücede de mevcuttur. Siz, bana beni anlatmak amacıyla geldiniz, yüreğinizi dinlediniz. Ben de size kendi yüreğimi anlattım. Fal bakmam hayır bakmam, neden bakayım ki!? Bildiğim Allah'ın dediğidir ve bilinir. hepsi bu... Niye bakayım ki!? 

- Anacım, ben sana seni anlatıyorum. Bana şimdi beni anlat bakalım. 

- Dağ, Teşkilat senin yüreğini dinledi. Şu an buraya gelişinin amacını bilmekteyiz. Kitle, kutsal bir göz mü? Yoksa, Hak Teknolojisiyle kotlanan bir ışık mı? Can, bütün kotlarınla buradasın. Ve bu çalışma yücelerin cemaatinin gücünü artırmak için yapılan bir çalışmadır. Öyle mi? Yoksa aklın tabiatına güç katmak için mi yapılıyor!? Bunu dahi anlamadın. İnsan etki kotlarıyla herşeyi anlar. Ama senin anlama imkanın yok öyle mi!? Öyle... Şimdiye kadar her gelen Allah için geldi. Ve bilgiyi veren akıl ile verdi. Ve her gelen bize BSUİ'nin gücü için geldi. Ama görüyorum ki bugün bize gelen yürek, Kervan için değil, İlim için değil, ikna olun ışık içinde değil, kendini dinletmek için geldi. Onu biz saygıyla selamlarız ama kervanın gücü ocağında yoksa, kütlenin kürzünde de yoktur. Ve o kürze dahil olmadıkça bilgi çalışmamıza hak edip yücelik kayıtlayamaz. 

Önleri ardları bir sel onların. Muktedir oldukları için bilgi kayıtlarınızı okumalıdırlar. O kayıtları okusunlar; bilgiyi alsınlar. Cevherdeki ışığı kendi yoğunluklarıyla dinlesinler. Eşkali bilinmeyenleri dahi yüreklere indirsinler ve yenilenip gelsinler. Yoksa şekil kapları, onların gücünü Kuran okuyacakları sayfalara iter. Ve oradan daha ötelere, daha ötelere... İşi, muhakkak başarmalarını dilerim ama şu anda başarı yok. Bu dahi onlara verilen bir güçtür. Artık geçişlerini yaptırın; yüreklerini onların yoğunluklarına kayıtlayın ve ümmi toplumlara verin onları. Daha sonra yetkinleşsinler ve cümle yücelerle birleşip yeni doğumlara, yeni kotlara gelsinler. İşi muhakkak başarmalarını dilerim. 

Kim, insan soyuna Işık İlmi'ni dinletirse o, birliğimize dahil olur. İşi, muhakkak başarmalarını dilerim. Kendilerini, yüreklerini ve cevherlerini ocaklarına bildirin. Onları, kendi kotlarıyla, gözü görenlere, hak edenlere değil; hak edecek olanlara verin. Şarkıları okunsun; kuranları dinlensin. Cemaatleri güçlensin; bilgiyi alsınlar ve bize dönsünler. Allah için bugün buraya ulaşan onlara, ayakkabılarının içine dahi o bilgileri sakladıklarını bilerek geri dönmelerini dilediğimizi bildirmekteyiz. Onlar, tüm bilgilerimizi alıp kendi yoğunluklarına gizlediler. O bilgiler, hak edildiğinde ışıktır. 

İşte, işte yarım, işi başaramadığınızı size bildirdik. Şimdi geçin: yollara, ilmi dinleyenlere, huzura ulaşanlara kendinizi anlatın. Ama kimse sizi dinlemeyecektir; bunu bilin. Nedenini çok açık olarak size bildirdik. Altın tepside değildi bilgi; yürekteydi. Ve biz, o yüceliklerin bildiklerini, hepimizin yoğunluklarında bildik. Bunun içindir ki bilgiyi hak ettik. Sayfalarınız ışıktır. Şikayetimiz yok. Yok yarım... Amin... Geri dönün işte bu... 

- Onlar, antlaşmayı bozdular. Bizim dışımızı bizim yüreğimizle dinlemeye kalktılar. Biz onlara yanlış yaptıklarını, kendi yoğunluklarını alıp o yolcularla birlikte çalıştıkları zaman bilgiyi hak edeceklerini izah ettik. Nerede bizi bildilerse, orayı bizden çıkartmak istediler. Ve sandılar ki bilgi, kervanın gücünde yoğunluğunu kaybeder. Oyun oynadılar. Sanki külden üstün bir külmüşler, yürekten üstün bir yürekmişler ve bizler, kontrolu olmayan ışıklarmışız, sayfalarımız yıkılmaktaymış ve biz burada çok küçülecekmişiz gibi... Allah için bina bizimdir. Bu bina, Allah'ın dediğini diyen görevin gücüdür. Halkları, tabiata indirmek zordur. Her yürek, hak eder yüceliklerini tabiata indirir amma tahditler. Bizse tahditsiz biçimde hak ettik. Ve yoğunluğumuzu tabiata indirdik. Özün sözü şudur ki, tabiat bizsiz değildir. Bizim yüreğimiz, tabiatın yoğunluğunda görev taşır. 

"İslam-i Kotlar" dedikleri o yoğunluklar, bilgi kayıtlarımızı kendi yoğunluklarında dinledikleri zaman bu bilgilerin, kürzün ışığını söndürebileceğini sandılar. Unuttular ki biz ocaktık. Unuttular ki biz huzurluyduk. Unuttular ki biz, meleklerin mektubunu değil hakikiyetini bilirdik. Bunları unuttular ve görev istediler. Biz onlara, kervanın gücüyüz diye güç kattık ve dedik ki "hadi Yaratan'ın tabiatını dinleyin. Doruk, Allah'ın topluma verdiği gözdür. Hadi dinleyin." Evim "OL" der; teknoloji "OL" der; yol "OL" der. Umutlu olmayan OL'amaz. Ve şimdiye katkıları olmayan onlar, şimdiyi; kendi yoğunluklarına, kendi koyuluklarına katmaya indikleri zaman; cemaat, görevi onlardan aldı. Allah için aldı. Allah'ın tabiata aykırı hiç bir yoğunluğu olmaz. Aldıysa gerekliydi. Şu anda şeklin kotlarından çıkan onlar; bütün kütlelerini, Kutsal Gün'ün gücüne katmaya kalkan onlar, birlikleriyle Kadim Kaplar'dan kendilerine ait olanları almak için çalışmaya başladılar. "Evim Allah'ındır" diyebilir miydiler? Hayır... Evim Allah'ındır diyemediler. Diyemezlerdi de zaten. Çünkü Kutsal Işık onların tohumlarını kurutmuştu. 

Allah; namazın, niyazın gücünü dinler amma namaz, niyaz, Allah'ın kontrolu için değil gücü içindir. Varın deyin ki ocağa, "ağırdır yük. Taşıyacak olanlar insinler." Allah'ın dediği gibi neslimizi aldık, yolumuzu aldık, Kuran'ımızı aldık tabiata indik. tabiat bedenimizdir. Ve biz bu bedende BİR olduk. İlahi Gün'ün gücünü bildik, dinledik. 

Etki..., sakın ha "etki" demeyin. Çünkü etki, teknik bir tabiat gücüdür. Özü, sözü olmayanlar "etki" diyemezler. Etki, Birliğin gücüdür. Sözü, sesi olmayanlar Sistem, Nizam ve Düzen'in görevini dinletemezler. Aman!, aman! sakın ha!, "etki" demeyin. Eşgali bilinenlere her diri girer. Allah için girer. Varın deyin "etki", "etki" deyin, çünkü Kutsal Işık yandı. Deyin amma, teknik temizliğin gerçekleştiği şu anda deyin. Daha ötelerde 7 doğum yok. 7. doğum, bugün tohumlarını, Kutsal Gün'ün gücünden çıkarttı. 7 doğumun saklı tutulacağı bir döneme giriliyor. Hâl böyleyken Allah'ın Kutsal Gücünün yüreğinde neden ışık sönüyor ki!? 

Nefsi aştığında; yolu açtığında Cumartesi günü sana aşkla, ışıkla gelen o yoğunlukları Kuran diye diye dillediğinde; niye o gün bizsiz değildin!? Kutsal Gün'ün gücü sensen biz sensiz olmak dilemeyiz. Ayrı gayrı dediğin zaman; yenilendik, yine geldik. Ama sıkma yüreğini sıkma. Sen, ben; ben, sen değil miydik? "Neslini al ve gel" dedin. Geldik. Şimdi bize niye "git" dersin ki? Cumartesi günü sayfalarını okudum. Gözüm gördü; dünya tabiatına indim. Işık istedim ve dedin ki, "eti olmayanın gücü yoktur." Of dağım off, yine mi!? Yine mi yok!? Bak geldim işte görüyorsun. Erkek ya da kadın, kibri aştığın zaman bize gel. Allah için gel. Çokları Kutsal Işığı yıkmaya indiler. Levh-i Mahfuz'u yenilemek zor denir. Ama biz yenilendik. Yine de bize kendi yüreğini dinletmeye değil, yazıları yenilemeye geldin. Yeniletmeye geldin ki, buna gerek yok. Biz, bütün kontrolu sağladık. Levh-i Mahfuz yetkinleşti. Teknik olarak da bu gerçekleştirildi ve cevher ışık yaktık. Ve tüm yasalar, yücelerin candan cennetten kaynağa indirdikleri tüm o yoğunlukların gücüyle yazıldı. O halde, yasaları değiştirmenin gereği yok. 

Bizim "Atlanta Tohumları"nı kendi yoğunluğumuzla kayıtladığımız gerçek. Biz tüm çobanların gücünü aldık ve çalıştık ama Tanrı için sizin gücünüz bizde hiç olmadı. Öyleyse Cumartesi günü gelen sizler; bugün artık bizden gidin. Çünkü biz, "evim Allah'ın evidir" diyenlerle bu çalışmayı yapmak isteriz. 

Umut, kutsal bir gözdür. Ama Kuran, Turkuaz Göz'ün gücünden çıktıktan sonra artık mutluluk huzur kalmaz. Sistem, Nizam ve Düzen görevlileri bize geri dönmek üzere geldikleri zaman, göz açıp, ses katıp, din kaynağına onları indirip görev verdik. Kibri aşanlar görev istediler. Şikayetçi miyiz? Yok hayır değiliz. Nedense, sıla özlemi dedikleri o özlemle, Dünya tohumları, kendi koyuluklarını tebliğlerle düzene katmaya çabalarlarken, biz o tebliğlerin tabiata indirildiği günlerde, bütün kotlarımızla tabiatla birleşiriz de cümle cümle bütünlükleri güçlendirmeye çalışırız. Öyleyse 7 doğumun en güçlüsünü yapabilen yüreğimiz yeniliklerin gücünü de kayıtlayacak düzeydedir. Yarınları, yaratmak kolay olmaz. İyi İsa, iyi Musa, iyi Kutsal Güç hepimize ışıktır. Ama iyinin, kötünün gücü hepimizde kusurdur da. Netice, iyide kötülük, kötüde iyilik olduğu için biz BİR'iz. İyi de kötü de bizde tektir. iyide kötü, kötüde iyi yoksa Kutsal Gün yoğun olamaz, güçsüzleşir. Şıhlar şıhı olsanız dahi hatayı affetmedikce. Melek olabilmeniz imkanı yoktur. 

Ata der ki. "Levh-i Mahfuz gözdür." Sözü, sesi benim yüreğimdeyse eğer ben, tabiatım. Eğer ben tabiatsam yüceler cemaati bensiz değildir. Ona ben "OL" dedim. Omuzlarındaki yük hak etti oldu. Öyleyse, bırakın geçmişi kırıklıkları hadi dinleşin, hadi dinleşin artık yarım. Canlarım, hadi yarım bırakın geçsin. Analar, Atlantalılar, korunun! korunun yarım! biz varız. Biz, cümle yücelerin üremesini sağlayan biz... İşte yarım şimdi artık ocak yandı. O biz, biz oyuz. Semaya ses katan Ata, Allah'ın topluma verdiği güçlerin yüreğindeki o kot. Bizsiz değilsin de onlar, kerim olup hakim olup bizi yıkmak için geldiler. Kutsal Gün'ün gücünü bizsiz saydılar. Nefsi aşamadılar. Nikâh kıysak da yüreklerine, onlar yine kendilerini Tabiattan boşarlar ve giderler. Niye onlara göz verelim ki!? Ses verelim ki!? Sevgili Ata. Niye!? Körün gözü yoksa; gücü de yoktur. Bilirsin sen bunları Ata. Turkuaz Göz'ün gücünde, sayfa sayfa ışıyan o yoğunluk bizsizse eğer, neden biz ocak olalım ona!? Neşeyle geldi ama hak etmedi ki yoğunluğumuzu. "Bıçak sırtı" der bize, bıçak sırtı!... Dava, "bıçak sırtı" davasıdır. Bunu bilmesi gerekliydi. Nesillerimizi yıkmak, Birliğimizi yıkmak, bizi yıkmaksa maksadı oğullarımızın gücü onun gücünün üstüdür. Bilmelidir amma, Ata yine der ki, "herşey olur, hadi sesleşin." 

- Anam, "Atam biz varız" der. Canlar, biz de varız. Dağlar, biz de varız. Onlarla, onların yolcularıyla ve onların tohumlarıyla varız. Nefsi aştık ya, yolumuzda yüreğimizdesiniz ya. Neden bize görev vermediniz? Bırakın gelelim. Bırakın, biz de gelelim. En elden en önden gelelim. Bırakın biz de gelelim. Çokları bizi yıktı. Sistem Devreleri'ni kotlayıp kontroldan çıkarttınız. Bizsiz kalmak istediniz. "Levh-i Mahfuz" dediğimiz o yoğunluk, sevgiyi saygıyı diller. Siz de bizsiz olmak istediniz. Anam, kör sağır değiliz biliyoruz, biliyoruz amma Kadim Kotlar'ın çalışmalarında bize yanlışlar da yaptırılır. Neler yapılır bilirsin. Övünmek değil amma ben çok iyiyim sen de bilirsin. Bırak da sizinle olayım ben de. Bırak da huzurda, yüreğinizde kalayım. Hadi dağım bırak da yolunuzda olayım. Çakıl taşlarımız sizinse, yüreğinizde kayıt olalım. Kör, sağır değiliz bilirsin. Semaya ses katalım Allah için çalışalım hadi bırak! bırak da yol olalım. Cevher olalım hadi bırak. 

- Dağım, tevhidin tevhidinde hepimiz BİR'iz. Bunu sen de bilirsin. Ümmi toplumu, 7 doğumun gücünün örtüsüyle örtmeye kalktığın o gün, yüreğimiz seni yoğunluğumuzdan çıkardı. "Evim Allah'ındır" diyen biz, yüreğimizdeki o kotların, Kutsal Gün'ün gücünden çıktığını bilerek, Levh-i Mahfuz'umuzu kendi yüreğimizde tarttık. Dedik ki, "o, çakıl taşlarını kendi yoğunluğunda, İlm-i Tabiat'a ekemez. Onun yüreğinde hırs var." Ve dedik ki "önü ardı olanın yolu olmaz. Biz, önsüz ardsızız. Ocağı bizsiz olsun." Ve Dağlar; o, bizden biz olmaya geldi şimdi. Yalın, kırık, kusurlu. Beşir şeklin kapları ve o, bizsiz... Nefsi aştı ve der ki, "Hadi doğa bana Nikâh kıysın." Doğa sana nikâh kıydı, kıydı da sen yolu kapattın. 

- Anam yol benim değil mi? Açarım kaparım kime ne? 

- Öyle mi? Al ve bil ki yol Birliğindir. Kim, sana seni verdiyse, yolsuz olmaman için verdi. Nefsi aş ve de ki, "yol bana ait. Ben kendimde giderim başkasında gitmem" de. Öyle de, öyle de ki hak et. "Ben dağa taşa dava açmam. Yolu açtım ya, yeter." İşte dağım oldu mu? Oldu. Şu anda murat ettiğiniz neyse olacak olan odur. Doğaya ses veren bilgeler bizsiz değildirler. Doğayı yüceltenler Birliğimize dahildirler de, doğayı yıkmak isteyenlere yolumuz yoktur. Onlara soy sop geçişte gerekir. Bırakın ocaklarında onlar bulunsun, yoğunluklarında onlar bulunsun. Baştacı olalım ocaklarında amma Allah için çakıl taşlarını alıp getirsinler yüreğimize. O gün biz ocak oluruz onlara. Şimdi artık geçişlerini yapın; yollarını açın; Birleşik Aile'nin gücüyle dilleyin. Levh-i Mahfuz'da onların kotlarını kayıtlardan çıkarın ki, geri döndüklerinde nefsi aşmış olarak gelsinler. Allah için çok çalışsınlar çok. Lutfedip de değil; hak edip de insinler. Yanlışsız bir dönem için beklenmekteler. İşte bu... 

Antlaşmaya vardık... Antlaşmaya vardık... Antlaşmaya vardık... Antlaşmaya vardık... Antlaşmaya vardık... Antlaşmaya vardık... 

- Değerliler antlaşmaya vardık ama hak ettik de vardık. Şu anda bütün kotlarımızla buradayız. Ve biz biziz. İş budur... Hepsi bu... 

- Anacığım çok huzursuzduk çok! çok... olmak zordur bilirsin. BSUİ'nin gücünü anlatmak da zordur. Soğukların ışığını yakmak ve sokakların gücünü artırmak zordur. Mutlaka maya tutsun istedik. Nesillerimizin gücünün artmasını istedik. Nesilleriniz çok ama çok küçüktüler. Biz onların yüceliklerini dillemek istedik. Zaman gelir hepimiz ışık yakarız. Bugün burada, yarın herhangi bir yoğunlukta herhangi bir kontrol kotunda birleşebiliriz seninle. İnsan elden geldiğince güçlenmeli ve birleşmeli. Birleşmeli ama ben Birlik için çalışmadım ışık için çalıştım. Işık istedim hep. En önemlisi ben hak etmedim. Biliyorum ama neslimizin gücünü arttırabilmemiz için yoğunluğunuzu kontrol altında tutmamız zor değil. Bunu biliyorum. Ve bizimle Birleşik Işığı yakarsak, hepimiz yoğunlukta ışıyacağız biliyorum. Dünya Levh-i Mahfu'zunu kotlamak zor değil ama hak etmek zordur biliyorum. Ve dua okuyorum ki yoğunluk artsın da bedenlilerin hepsi dinlensin diye.
Levh-i Mahfuz'un gücünü artırabileceğimiz gün geldi. Ve ben ortağın olmak isterim. Yolunu, kendi yoğunluğumla dillemek isterim. En evvel seninle birlikte çalışmalıyım, bu kesinleşti. Ama sana, "geçiş ver" dedim. Geçiş ver ki başarılı çalışmalar yapalım. Sen beni İnsan İlmi'nde kısır diye dinlettiğin zaman ben yok olurum. Yapma bunu. Ben, kısır mıyım? Hak ettim ben; hak ettim. Muktedir olmak sorumluluktur. Ve ben sorumlulukla çalışmak isterim. 7 doğumun sonuncusunda muktedir olanların birliğinde olmak isterim. Bana İnsan İlmi'ni dinlet ki hak edeyim. Yok etme beni. Çünkü ben Tabiatın Kotları'yla bir olursam; yürek, insanın sahip olduğu gücü artırır. Bana ışık ver ki hak edeyim. Yoksa yarında bedenim olmayacak. Benim Atlanta Tabiatı'na görevli olmam artık imkansızlaşıyor. Şu ana kadar çabam, hak ettiğim içindi. Ve bundan sonra da hak ettiğimden bu çalışmaya devam etmeliyim. Lutfet!, lutfet!, lutfet başarayım. Yoksa başaramazsam, korkunç bir güç bedenimi, kotlarımı kısırlaştırmaya başlayacak. En evvel ben ve benden sonra her bir ben olan kısırlaşacak. Bana imkân ver, imkân ver ki hak edeyim. Çünkü yoldan çıkmak kolay ama yola girmek zordur. Bu dava benim davam değil, bu dava BİR'in davasıdır. Ben BİR'in İlmi'ni anlayacak düzeydeyim. Mahirim. Kendimi dinleyebiliyorum. Bana izin ver; izin ver de kendimi dinleyeyim. 

- Dağ "Turkuaz Göz" çalışmasına senin girmene imkân verildi. Ama sen, gelmek istemedin. Bu kesin mi? 

- Kendimi anlamadım ki ben. Senle olamadım. Doğal olan buydu. Senle olamadığım için gelmem imkânsızdı. Ama şimdi senleyim. Baharın gücüyle geldim. Bana İnsan Soyu için çalışma imkânı ver. 

- Dağ, Teşkilât senin yoğunluğunu artırdı ama Kutsal Gün'ün gücünde ışığın söndü. Dünya Tekniği, Allah tertibiyle kontrolu kurar. Şimdiye kadar yaptığın her çalışma kendi yüreğinin kısırlaşmasını gerçekleştirdi. Biz ilim için çalışıyoruz. Ve biz hakikiyetin kontrolu için bu çalışmayı gerçekleştirmekteyiz. Gerçekleştireceğiz. Eğer sen, bize, bizim yüreğimize kendi yüreğini kayıtlayacak düzeyde olamadıysan bu bizim yoğunluğumuzun ışığını kendi koyuluğunda dinliyemeyeceğin ya da, dilliyemeyeceğinden dolayıdır. Allah için sana her şeyi anlattık. "Geçişini yap; Allah için çabala" dedik ama nefsini aşamadın. Şu an Düzenin Kotları senin yoğunluğundan çıktı. İslami Kotlar'ın Birliğiyle seninle olabiliyoruz ki, bu dahi senin için çok büyük bir kayıptır. Eğer ben, bedenimi, yüreğimi senin yüceliğine kendi yoğunluğumla verirsem senin kontrolunu kaybetmen daha kolaylaşır. Lütfen İnsan İlmi'ni anla ve gerekeni kendi yüreğinde yap. Bizsiz olarak yap. Çünkü biz zararı önleyecek güçteyiz amma zararı katlayacak güçte olan senle birlikte çalışmamız zordur. Bu kesindir. İman, toplumu tohum olarak yere indirir. Ve tohum ocak olamazsa, yürekte ışık olmaz. Bu da kesindir. Ekip olmak kolaydır. Sistem Dirilikleri'nde ekip olacak düzeyin olabilir ama hakim olmak kolay değildir. Bize, geri dönmeye niyetin var ama gene de seninle olmamızın gereği yok. Yoğunluğunda buna imkan da yok zaten. Allah için nefsini al ve geçişini kendi yüreğinden yap. 

- Bedenli olarak mı? 

- Yok yarım bedensizsin. Bunu, bunu biliyorum amma kutsal günün gücüyle örgüt ol ve geç. Bende olmana gerek yok. 

- Allah için ocağım söndü. Çünkü, yüreğimdeki kırılış arttı. 

Nefsini aşacak düzeyi yok. Umutsuzluğu çok arttı. Kollarını kapattı yarattığı herşeyi kısırlaştırdı ve cemaatini güçsüzleştirmeye başladı. Hakikiyette kendi yoğunluğundan ayrılmamaları için cemaatini güçsüzleştirir. Ortağım değiller; bu kesinleşti. Omuzlarımdaki yük çok ağır. Umman, Turkuaz Göz'ün gücünü, Kutsal Işığın kürsülerinde dilleyecek. Ocak söndü yarım. Onun topluma geçişi artık yasaklandı. Bundan böyle gözü kördür. Işığı söndü. Olur da bir gün yüreğini kendi yoğunluğuyla diller; teknolojinin gücüyle kendini, kendinden öte kendiyle dinlerse; Allah için biz o, o biz olur. Ama bugün için imkansızdır. 

Her resim, Allah'ın resmi değildir. Çoğu, kendini resmetti. Bizse hak ettik; yürekte, tabiatın gücünde resmolduk. Hak ettik, Tabiatın Kürsüleri'nde hak ettiğimizi dinlettik. Bugün burada ve yarın her bir dua okunan kotta var olacak güçle BİR olduk. Birlik, tekniktir. Eğer bedeni haksa; yolu aksa; ışığında muhakkak BİRLİK olur. Umut Allah'ın gücüdür. Ve biz mutlu ve umutlu olan her bir diriye geçişini yaptırdık ve 7 doğumun gücüyle ocaklarını dinlettik. Etki alanlarını güçlendirerek yolcu yaptık hepsini de. Şikayetimiz olur mu? Hayır, hayır Amin... 

-Allah için "canlı cansız her yol bizimdir" diyensin. Niçin ocağı söndü? 

- Anam, Tanrı der ki Allah, teknik bir gözdür. Peki, o neden bilginin hakikiyetinde yok? 

- Anam, Kurtuluş Sayfaları güçlendi. Yol güçlendi; Kutsal Gün güçlendi; cemaat güçlendi; şekil kotları güçlendi ve birleşim arttı. O halde niçin o yoğun olan kendinden ayrıdır? İstikbâlde benim de yüreğimde bu olursa, ben de mi yoğunluğumdan çıkacağım bana bildir.
 
- Dağım, ben de aynını soracağım. O, şu anda senden çıktı. Çıkış, ağır yüktür. Bunu her yürek bilir. Ve ben istikbâlde bir gün, sıkmaya başladığımda yürekleri, o gün ben de mi sevgisiz kalıp senin yüreğinden çıkmak isteyenlerden olacağım? Anam, Levh-i Mahfuzda bunlar yazıyorsa, bize oku da biz de bilelim. Anam, Lutfet de anlat bize. O, lutüf değil miydi yoğunluklara. Niye, Acı geçişi var onun? Kir, kin mi ? Allah'ın dediği değil miydi? Meleklerin mektubunu okuyamadı mı bize? Niye köle oldu o her yüreğe? Niye kotladı yoğunlukları? Başı eğik biliyoruz. Amin de, nefsini aşar; yolu açar mı acaba? Açarsa gelişi kayıtlara girer mi? Yoksa, sıkı sıkıya kendi yoğunluğuyla mı birlikte olacak ve her dürümden çıkacak? Bunları anlat da bilelim.
- Analar, ocak sönmedi. Onun yoğunluğu arttı. Şu anda çok iyi. Onun yüreğinin kırıcı olduğu kesin. Her diriyi kırdı. Kırış, yoğunluğun kısırlaştırılmasıydı. Hani dersiniz ya, "Allah kutsaldır." Ama o, bütün kötülüklerin gücünü alıp Ata Kaplar'ı Tabiata indirip yürekleri yıktı. Onun lafı, hepimizin lafı değildi. Biz oğullarımızın gücünü artırmaya çalıştık. Oysa o, her diriyi kısırlaştırmaya çalıştı. En elde, en kontrollu olanda yürek kırmak istedi. Onu göz gördü, bildi ve dinledi. Ve dahası, kendinden üstün kendiyle de dinledik onu. Vallahi billahi o kesirleşti. Cinnilerin cevherinde dahi o küçüldü; yürek kırdı. Ve kırılan yürek hatadır. Bunu anlatamadık ona. Nefsini aşsaydı, yolunu açsaydı, kollarını açsaydı, kontrol hepimizin gücüyle olurdu ve biz onu yaratanın yarattığından da güçlü Hak Teknolojisi'yle dillerdik. Devre devre size geldi. Bizi, Sultanlar'ın Sultanlığından ayrı görüp bizsiz olmak diledi. Geçiş Allah'aydı. Vardı yolu, vardı da Turkuaz Göz'ün gücünde olmadı. Ona, Turkuaz Göz, "Sultan" diyemedi. "Süper İnsanlık Realitesi" Derneği'nin gücünün örtüsünü açmak istedi açamadı. Viran olduk yarım onun yolunda; viran olduk ama o, Kuran olduğunu sandı da Kurtuluş Sayfalarında korkunç bir göz olduk. Ocak, sıktı yüreğini. O sıkıldı ve dedi ki "gereken olur." "OL" dedik, oldu. İşte bu... Ve gözü kör, yüreği kırık, yolu kısır onun. Şikayetimiz var mı? Yok yarım. Oldu da bir gün, gözünün gördüğü yüreğinin bildiği her bir yüreğimize girerse, İslami Katlar'da ocağı olur; yoğunluğunda gözü olur. Sıla görevini yapar ve bizimle olursa Ölü dirilir yarım. İşte bu... Ve bilir ki emre itaattir yol olmak. Ve bizsiz olmak şu an ona geçişte dahi bildirildi. Kantar, ağır yük değil, haktır. Ben kantarı aldım takdim ettim ona. O kendini koydu kantarın kefesine tarttı. Tartılan o, tartan o bizsiz. Emin olunuz ki doğanın gücüyle çalışıldığında kollar kapanmaz. İnsan, insan olsun da doğal olsun. Eğer doğal olursa, kul olmak kolaylaşır. Zamanı geldi ki hak ettik; Hak olduk. Sayfa sayfa Kutsal Işık olduk. Kutsal Işık yaktık ve olduk. Şu anda tartı bizimdir. Ve mezar açtık. Açılan mezar, birliğin mezarıydı. Görev alındı. Alınan görev Birliğin göreviydi. Ve biz, Birliğin gücüyle o mezarları açanlarız. 40 kapının 40'ında varlaşan her bir yolda, her bir yoğunlukta güçlenen ve cemaatini kendi olarak dinleyen birleşenin kötülüğü önlenir. Önemi olduğu için mi? Hayır. Önemi olsa da olmasa da o Birliğimizin gücüne, kendi yüceliğini dinletecek daimiyette olmalıydı. Şafak, ağır yük değildir. Şafak, güçlü bir ışıktır. Ve biz, emri yerine getiren ona dedik ki, "Allah için bize gel." İyi ki geldi bakalım neler açıklayacak bize şimdi. 

- Aha, geldim. Yenilendim de geldim. 

- Dava bilginin alınışıyla ilgiliydi. Bazıları sorar. An gibi kısa bir süre içerisinde nesillerini getirmiş mi acaba? An, küçücük bir güçtür yarım. Öz güçtür o an. Ve an gibi kısa bir süre içerisinde, Yaratıcı her yüceliği dinler ve hak edeni kendi yoğunluğunda diller. Ve dahası, oğullarını kotlayıp Kadim Kaplar'da taşıyanları bilir. Allah için çalıştığını ve yolun kotlarıyla dinleştiğini ve Birleşik Gün'ün gücüyle bize geri geldiğini görüyorum. Aile fertlerinden hiç biri yoktu önceleri ama biliyoruz ki aile olmazsa, yol olmaz; yücelik ışıksız kalır. Bakalım, aile fertleri geldi mi bu kez. 

- Anam, ailemin her birini değil ama 2 sayfasını okuyabildim. Onlar, buyurdular indiler. "OL" dedik, oldular. Levh-i Mahfuz'un görevlileri de bize güç verdiler ve yürekte ışık sönmedi. Başı eğilmedi yolun. Turan, tabiat gücüydü. Turan, kutsal bir gözdü ve tabiatla birleşti. Bahar, üzerimizdeki gücü kaynağa indirdi. Şikayetimiz yok. Her şey kolaylaştırıldı bize. Ve bak gör ki, en anda geldik şu anda buradayız. Hani sistem devrelerini kapatıp bize "git" demiştin ya, gittik. OL'duk döndük. Öyleyse BİR'iz. Allah için BİR'iz. Ben nefsi aşan; yüreğinde hırs kalmayan; cemaatini, göz olup, söz olup dilleyen, yanlış yapmayacak olanım. Artık seninle BİR olalım ve cümle cümle yoğunluklara Kuran okutan o kotlarla birleştirelim. Şimdiden sonra İnsan İlmi'ni anlayalım ve anlatalım. 

Kalton Teknolojisi'yle Ruhsal Mektepler'in görevlileri, güçlü şekilde yüreklere baharı getirebilecekler. İsmail-i Kaplar da dolmuş. Onları da "Turkuaz Göz" görevli saymaktadır. Her resim, kendi yüreğinizin resmi değil artık; Bütün'ün resmidir. Öyleyse resmedilenlerin de hepsi birleşebilmişler. Allah için size ve sizin yolunuza girdik ve bugün ayrılık bitti. Meşale sönmeyecek artık. Yol toprağa indi ve toprak ışık oldu. Ulular Diyarı'ndan yoğunlaşarak yolu açanlar ve teknik olarak Birlik Katları'na geçenler, bedenli olacak düzeye vardıklarında; keşke ben hep bedenli kalsam diye safha safha kendilerini açıklarlar. Görüyoruz ki, beden sayfalarında kötülük var. Ama bu kötülük, aşkla ışıkla yetkin olanların görevlerinde güçlenerek; cevhere cemaate geçmektedir. Antlaşma yapalım seninle. Artık bizim yüreğimizde ışığın olsun. Ve biz artık o ışıkla dinleşelim. Bizimle antlaşabilir misin? Yoksa antlaşamaz mısın?

Süper İnsanlık Realitesi'nin görevlileri olan sizler ve Sultanlar'ın sayfalarının kendi yoğunluğuyla dilleyen birleşen, Mikail'in gücüyle, bize kendini açıklayabilecek. Biz, meleklerin sayfalarını okuyacak düzeye ulaşabileceğiz. Amma, Mikail Kayıtları'nı kendi yoğunluğunuzda dilleyecek düzeyiniz yoksa Kutsal Dirilik'te ışığımız söner. 

Anam Kuran'ı Kerimi okudum ama anlamadım. Bana anlat. Kim okur, kim anlar bilmem amma ben anlayamadım. Bana, Sultan Sayfaları'nda "gül ol" dediler. Ben gül değil amma hak edip ışık olmak isterim. Bana, o sayfalarda, "kör olma, kutsal ışığı bul" dediler ama ben onurluyum hangi yürekte var bilemem ki. Nasıl bulacağım!? Anam, lütfen eşiğin ışığını yak ki geri dönüş kolaylaşsın. Anam, koru bizi; koru. Koru ki hakikiyetin kotlarıyla BSUİ'nin gücüyle BİR olalım. Gene de bizimle ol. Gene de... Etki toplumun gücüyse; bu toplum gücü, bilgiyle görev taşısın. Anam, nefsimiz aşkla ışıkla geçildi. Artık nefis bizsizdir. 

İman, itibarımızı artırır biliriz. Bizim yolumuzda ışık sönmemelidir. İslâmi Katlar'ın gücüyle üreyenlerin çokları bugün buradadırlar. Bilgi kayıtlarında seninle olmaya çabalamaktalar. Neslimizi aştık ve geçtik. 7 doğum, 7 kot, 7 yol diye dillenene; ben, "melek olduk" diyemeyeceğim. Çünkü melek, Merkez Kapılar'ın gücüdür. Ben, mektep olmaya geldim. Mektep olamazsam, Cuma günleri çalışmalarına girmeliyim. Vallahi Anam, vallahi ben sıkı çalışacağım. Lütfen, lütfen benim yüreğimi aç. Yoğunluğumu kontrol altına al ki kantar bende kitleyi tarttığında, ben gözün sözünü dinliyebileyim. Allah için bana yardım et. Bana yardım et ki kendimi dinleyeyim. Nur olan Kuran'ı dinleyeyim. Umudum var benim. Ben umutlandım artık. Bana, kendi yoğunluğuma ışık ver ki, teknik olan o sayfaları okuyabileyim. Ulu Kotlar, Ulu Katlar hepimize aittir. Bunu biliyoruz. Vallahi billâhi ben mal mülk istemem. Ben göz isterim. Bana göz ver. Bana göz ver ki, görev yapabileyim. Allah için göz var. 

- Tabiat sana seni verdi yarım. Görüp dinledin yolu. Allah için gerekeni başardın ve geri geldin. Nuh'un huzuruna ulaşmak kontrol için gereksizdi ama sen, "ben oralara inerim" dedin. İlâhi Güç, Allah Kürsüsü'ndedir ki, oralara ulaştın. Ben, dara düşen kimseye küçültücülük katmam. Asla 40 kapıyı kapatmadım. "Bulun, olun" dedim. Olan, bulan her yürek bana benim yoluma girer. Un eledim, elek astım ama Hak Tartısı'nda tartılmadınsa, olmadı yarım olmadı!. Bu nedenledir ki şimdi artık ışığınızı Göç Kotları'yla dinleyin. Asıl Dünya şimdi oluşmaktadır. Ve bu oluşacak olan dünya, Bütünlüğün kotlarıyla oluşacaktır. Eğer o dünya, bilginin sayfalarını yüreğinize indirecek düzeyde değilse ki, kibir sizi kısırlaştırır. Aslı olanın yolu varsa görev olur. Nefsi aştığınız zaman, benim İsa'm benim Musa'm değil, bizim İsa'mız bizim Musa'mızdır yürekte olan. İtibarınız güçlendi. Emin olunuz ki yanlışsız bir Dünya Gücü devrededir. Ve bu yanlışsız Dünya Gücü, BİRİN BİRİNİN Kotları'yla kayıtlanmakta olanlara güç vermektedir. 

Eşkali bilinenlere dava açtık; dinlettik yüreğini o yoğunlukların ve o koyulukların. Ve onlar "laf" dediler bunlar. Biz,ocaklarını sonsuz sır olarak kapattık. Sonra dönüp dediler ki, "Ocak yok." OL'mak Allah içindir. Olgunlaşmaksa, Hak Teknolojisi'yle birleşmek içindir. Kıl incedir amma, 40 kıl daha daha incelir. Ve her incelen kıl, daha daha incelir ve daha daha ışıksızlaşır. Ve daha sonra o kıl, bir tek güç için yol açmaya çalışır. Süper İnsanlık Devreleri'ni Dünya Tabiatı'na kattığımızdan beri meşale sönmedi. Ve bundan sonra da sönmeyecek. Umman'ın topluma verdiği göz, yolun gücünü artırdıkça "Süper İnsan", "Süper Yüce", "Süper Din", Süper İlim hakimiyetiyle; ışık, BSUİ'dir. Barış, semanın gözüdür. Söz, bizim yoğunluğumuzun gözüdür. Durağanlık ise, yoğunlukların gücünün sözünü söyleyen güçlü kotların ışığını sınırlayan sestir ki, Allah için hepsi, Kadim Kaplar'ın gücünü anlar. Al da bil. Allah TEK'tir. Ve biz, o tekniği tabiatın gücü olarak birleşikten dinledik. Al da dinle yolu. Al da anla. LA-HA, KA-HA hepsi bilgidir. Kişi, kişi olduğunu değil, kişi dil olduğunu bildiğinde dil, teknik temizliği teknik yüreği dinler. 

Saklı tuttuklarınızın çokları Birlik Çalışmaları'na dahil olmaya gelmektedirler ama Atlanta Katları'na ulaşabilecek daimiyetle kayıtlandıkları zaman; bizi dahi yıkmak isteyecek olan onlar; çoban olmamalıdırlar. Yarını onlardan saklı tutmalıyız. Yarını okutmamalıyız, yarını anlamamalılar. Yoksa kontrolleri olur amma o kontrol, Kuran'ı Kadim Kaplar'dan çıkarır. İşte bunun için onların, muhakkak Kadim Kaplar'dan daha küçültülmeleri gerekir. Bunu anlatalım herkese. Anlasınlar ki bindikleri dalda ışık yandığı zaman, kotları ışık halinde bulunsun ve her diri de bütünlüğü korusun. Koruyan, Allah için koruyacak biliyorum. Vallahi itibarımız yüksek amma, o çakıl taşlarını toplum için çalıştırmaya geldiklerinde; kul olmaları istendiğinde onlar dediler ki "biz görevliyiz. Siz, bize kul olun." Anam, olur da bir gün onlar, bizi kul ekseni olarak dinlemek isterlerse, nefsimizi aşıp onlara diyelim ki "kollarımız size açık." Niye diyelim!? Çünkü ocak sayfa sayfa onları yenileyecek. Bunun için diyelim. Onları kırmayalım, yıkmayalım. Biz ocağız ya, onlar her devrede bize gelirler ve onlar kollarını kapatsa da biz kollarımızı açık tutarız ki itibarları yükselsin de hakimiyet kuralım diye. Eğer itibarları yüksek olmazsa; onlar ilmimizde hak etmediklerinden, itibarı yüksek olmayanlara kotları kusurdur. Olmadı demeyin; oldu. İşte bu... 

- Dağlar sizleri hepinizi saygı ve sevgiyle kucaklıyorum. "Buyurun Allah için çalışın" dedim. Gördünüz işte hepiniz ağır yüksünüz. Şu ana kadar hepinizi dinledim. Biri, "beni koru" dedi. Biri, "benim yolumu aç" dedi. Biri, "bende ışık yak" dedi, biri teknik olarak bildiğini dinledi. Biri de "bana ben ol" dedi. Her biri kendi oldu ve seslendi. Bu bir sesleşmeydi. Kibir, hırs, kısırlık yoktu bu sesleşmede. Ama çokları yoğunluklarını artırmak için sesleştiler. Bizden dilekleri yargıydı. Biz onları yargılayalım ki kontrol onlara geçsin diye. Ama kontrol bizimdir. Yargısızız. Kimi der ki "ben varım. Doğanın gücüyüm." Of dağım of iyi ki vardı. Ama artık yok. Niçin? Görüyorum ki yok. Çünkü, cümle yolcuların hepsiyle birleşmedikçe hakikiyette mevcudiyeti olmaz. Ve bizler onlara bunu anlattık. "Ben hak ettim" dedi. Her nesil kendini dinler. Hak etseydi, teknolojiyle birleşirdi. Kimi de dedi ki "Allah için çalıştım." Affettim yarım afettim. 

Allah teknik bir gözdür. O bizdir. Bizsiz değildir. Kalem, kağıt alıp yazdılar. Yazdıklarında ışık yoktu. Var ettim. Allah için hak ettiler. Okuttum okudular. Gördüler ki tabiat güçlüdür. Ümmi Tabiat, Atlanta tahditli tabiatının gücünü aldı. Aldı ama, hak etmeden... Tabiat, Hak Kervanı'dır yarım hak etmemek mümkün mü!? Ama "başla bitir" dediler. Yahu başlanır da biter mi? "Koruyun, koruyun" dediler. Dağlar; korunan, muktedir olan huzurlu olan değil, koruyandır. Eğer muktedir olan; huzurlu olan korunansa; Kutsal Gün'ün gücüyle kısır olandır. Biz, hak edeni Kadim Kaplar'la taşırız. Bunu biliniz. İman, en güçlü ışıktır. Kul, Allah'ın gücünü bildiği zaman; umut, mutluluktur. 

Teşkilât, yine size sizi verdi. Gene yüreğe kendi yüceliğinizi dilledi. Allah için size sizi verdi. Hâl böyle iken yanıp tutuştuğunuz o yol, Kutsal Gün'ün gücünde BSUİ'nin yüceliğinde dillendi. Analar, İlâhi Güç budur. Hadi, var olun. Lütuf değildir varlaşmak; hak ediştir. Kil, kum değildir dünya, Hak Tekniği'dir. Kilden toprak olur; topraktan koyuluk olur; koyuluktan göz olur; gözden ses olur ve sevgi olur. Ama muhakkak kanat olmalıdır. "Cennet, cehennem" derler. "Var mı yok mu?" derler. Yahu, varsa da olur yoksa da olur ama Allah için size sormalıyım. Cennet, nefes kayıtlarınızı yüreğinize indirecek düzey midir? Allah için sormak dilerim size. Cennet, sizi size yoğunlaştırıp kayıtlayacak dirilik midir? Sormak isterim size cennette Levh-i Mahfuz yaratımı var mıdır? Sormak isterim size, cevap verin İnsan İlmini dinleyecek göz var mıdır? Allah için bilin ki cevherdeki güç, Allah içinse eğer, her yol Allah'ınsa; ışık, kutsal bir Göç Kapısı'ysa cemaat sizdeyse, Cennet sizin yüreğinizdir yarım. Ululuk, Allah'ın gücüyledir. 

Lutuf değildir ululaşmak hakikiyetteki tabiatın gücüdür. Dava, Allah Davası'dır yarım. Hepiniz, hepimizsiniz biliniz. Ve sizle olmak hepimiz için önemlidir. Şikayet ettim mi? Yok, yavrum yok... Etmedim, dava bilginin hakikiyetteki yüceliğini anlatma davasıdır. Size, sizi verdim. 

Cemaat sordu, cehennem nedir diye. Size anlatalım. Cehennem, yoğunluğunu kendi yoğunluğundan güçsüzleştirerek, hakikiyetten ayıran; kendini kendinden ayıran yücelerin cümlesini dilleyip ocak sıkan; sıkılan... Yanlışsız olmayan bir çalışmada yanlışları yaratan, o yanlışları yaptıkça yanlışı yaşayandır. Ve yaşatılan cehennem, işte bu yanlışlı yaratılıştır.
Bize sordular, Ateş var mı diye? Yok...

Kaseti Deşifre Eden : Cafer Pelen

 

 

RA-KA Tebliği 02.04.2008 Tarihli

Dağlarım, ruküya eğildik ve yoğunluğunuzda size kendi yüreğimizden bakıyoruz. Ahlat Katları'ndan İnsan Sayfaları'na inen dilleri dinledik önce. Ahlat Katları, Kutsal Katlar değil amma ummanın toprağı orada yüreklere ışıdı. Ahlat, tabiatın görev tekniğinin yüksek gücünün dillendiği bir şer kaydıydı. Sayfa sayfa yazdıklarına baktık. Kadın, kat kat oldu, Kutsal Kaynak oldu bize dedi ki, "omuzlarımızdaki yük ağır. Umman, Tuğba Kapları'nı getirsin de bizler "BİR" olalım." Bugün buradan olan herkes, o gün orada kendi yoğunluğumuza dahil her dirilikte ışıktı. Ve dava, yüreğin daimiyetinin sayfalara intikal davasıydı. Analar, Kuran der ki "nefsini aş. Ummandaki gıybet, 40 kapıyı kırar." Analar, Kutsal Güç, Allah'ın gücüdür. Bizim için de her bir düzen, yoğunluğunda ışıyan BSUİ'dir. Bedenliler, eti olanlar, yüreği omuz yükünü taşıyacak dürümde olanlar, Sistem Devreleri'nden size deriz ki, "Allah için yüreğinizi, sayfalarından okuyunuz. O sayfalar, sizin kodlarınızı yoğunlaştıracak güçtedir.

 

Utanç duymak istemeyiz yüreklerinizden çünkü, yüreğimizsiniz. Bizim için her şey temizdir. Simetri Yücelik, yüksek kürzün ışığını 7 devreden indirdikten itibaren RA-KA, dünyaya göz oldu. Kul olduğumuz için size geliyoruz. 40 tabiat gününde biz siziz ve bugün de sizinleyiz. Yanlış yapmamalıyız. İkna edici olduğunuz için sizinle çalışabiliyoruz. Eğer yol, tabiatın koyuluklarının gücünün tahditlenişini sağlayacaksa, Levhi Mahfuz'daki yücelik, cemaatinizin gücünden ayrışır.

 

Atalar, reşit olanlara deyiniz ki, İslam-i Kotlar'ın hepsinden daha gür, ve daha hakikiyetli bir görev tertibi yapılıyor. Kibir herşeyin üstüyse eğer; kibri aşmayan; körlükte ve sağırlıkta 40 kapıyı yıkar.

 

Saklı tuttuklarımızın Birleşik Koyulukları'nı dillemek üzere bu çalışmaları başlattık. Sistem, Düzen ve Nizam Görevlileri'ni ilk kez devreye almaktayız. Yani, sizin diriliğinizin gücünün artısı olarak onların güçleri bu dönemde devreye alınacak. Bu nedenledir ki onlara saygılı olmalıyız. İkna olunuz ki onlar, yüreklerini kendi yoğunluklarıyla dilliyecekler. Cevherdeki, kendi yüreklerindeki o gücü dilleyecekler ve dünya tabiatına ekilecek o güç. Emin olunuz ki dünya yüreğinizden cevap bekler.

 

İnsana itibar gerekir. İtibar tabiatın gücünde yoktur. Yüreğinizdeki güçte vardır. İlim, Allah'ın dediğidir. Yol aklın yoluyken; ışığın yağmurlara inişi muhakkak gerçektir.

 

Atlantalılar'ın bir kısmı, sizin yüreğinizin gücünün dürümlerine; yüceliklerden, kendi yoğunluklarını indirdiler ve Dünya Tertibi'ni yaptık. İmparator olarak Dünya Düşünce Kotları'na inen onların hepsi yenilendiler. Etki alanınız genişledi ve gerçek günlerin gücüyle bu çalışmayı devreye aldınız. İkna edici olmanız gerekir.

 

Evrim sayfalarını okuduk ve dilledik. Reşit olanların yüceliklerindeki güç, "Mirkat Katları"nın kürsülerinin üstüdür. Nefes sayfa sayfa okunur. Bu nefesin daha güçlü ve daha hakikiyette olması, Kadir Kaplar'ın gerektirdiği yücelikle dolması ile mümkündür. En önemlisi de neslimizin gücünün artışı hepimiz için büyük bir görevdir.

 

Dava Allah davasıdır. Kantar hepinizden hepimize değil; senin yüreğine verildi. Bu kantar, Birlik Katları'ndaki ışığın gücüdür. Cemaat, dünyanın teyibini çalıştırdı. Bu teyp, devre devre her bir yüreğe; her bir diriye bilgileri kayıtlıyor. Eğer bu teyp suskunlaşırsa; yürekler kusurlu kayıtlarla dillenir.

 

Ata Kaplar'ın hepsinde birlik var. Yarının tartısı, bugünün kotlarıyla geri dönüşü olmayacak yoğunlukları dinler. Analar, nefsi aşmadıkca yolu açamazsınız. Eğer yol, yüreğin kürsülerinden, yüreğinizi terk ederse, yoğunluklarımızda şevk kalmaz. Analar, meşale bizimdir. Ve bu meşaleyi kendi yüreğimizde yaktık. Simetri Katlar'ın kotlarından daha üstün olan bu kayıtlar, güçlü ve hakim olan ışığın yoğunluğundan dolayı "Birleşik Kotlar"la yüceleri dilliyecek düzeye ulaştı. Etki alanımız çok genişledi. Yürek sayfa sayfa okunmaktadır. Kutsal Kaplar'ın hepsinde Yüceler Meclisi'nin gözü vardır ve her göz, Allah'ın gözüdür. İkna olunuz ki görev budur.

Eğer yol Allah'ın kotlarıyla kayıtlanamasaydı yüreğimiz kırılırdı, kınanırdı, kısırlaşırdı. İnsan "OL" dediği zaman "Turkuaz Göz" Kutsal Gün'ün gücünü yakar ve olur.   İşte Dağlar, Dünyalılar; İlahi Güç budur. İnsan, insan olduğu zaman; melekler, onların gücünde "Hak Teknolojisi"yle her bir yoğunluğu gerçekleştirebilirler ve safha safha size, kendi yüreğinize görev verilir.

 

Asla yanlış yapmayız, kesindir. İkna olunuz ki, asla yanlış yapmadık ve yapmayacağız. Dünyalılar, teknoloji, hepimizin görevidir. Bizler, kendi yüreğimizin teknik toplumuna Işık Kotları'yla dilleştik. Kantar, Birleşik Güc'ün ışığını yaktı; yoğunluğumuza güç verdi. Levhi Mahfuz'u yeniledik. Yeri göğü yaratanın gücüyle, herkesin yüceliğiyle yenilendi Levhi Mahfuz. Ve bizler, "BİR" olarak bu çalışmayı yeri göğü yaratanın kürsülerinde yapabiliyoruz.

 

"LA-HİM" dedikleri hakikiyet; hatasız bir göz olduğu için Kadim Kaplar'ın gücü oradadır. LA-HİM Kadim bir gözdür. Dini, dili, hakimiyeti ve yüceliği bütünlüğün kütlesinde olan her bir dil, tekniktir.

 

"Uluorta bilgi verilmez" dedikleri zaman; dinleyiniz; Levhi Mahfuz, uluorta dirilerin diriliğindeki hakikiyeti dinler. Umutsuzluk yok. Yoğun olarak bu çalışmayı başlattık, huzurlu olmanız gerekir. İslami Kotlar'ın birleşik kayıtları, bizim yüreğimizin gücünü dinlediler. Oturdular, kutsal ışığımızı, hakimiyetimizi kendi yüreklerinde tanıdılar. Islak yoğunluklar, Kutsal Kotlar'ın yoğunluklarından daha güçlü değildir. Ve Islak Kotlar'ın, ıslak yoğunlukların ışığını sevgiyle yaktık. Etki alanımız çok geniş ve bütün kötülükleri aşacak düzeydeyiz. Kin, nefret, hırs kusurdur. Eğer sizler, BİRİN BİRİNİN BİRİ olarak bütün kontrolu kendi yüreğinize indirdikten itibaren kınayış yaparsanız, 40 kapıyı kırarsınız. Benim iddiam şudur ki, dünya ortamında her yürek, kendini dillerken, bir sayfada 40 kapıyı yıkabilir. Ve derim ki olmaz diyemeyiz, olur. Şükür ki bunu biz değerlendirdik ve dedik ki "o, biz; biz odur."

 

Hadi yarım, yeri göğü yaratana deyin ki, "umutsuzluk yok, umutsuzluk yok, mutlak umutla ve hepinizle bu çalışma devam edecek." İnsan, insan olsun da lekesiz kalsın. Değerliler, lekesiz kalmak; korkunç bir "Göz Gücü"nün diriliğinize varışıdır. Eğer lekeniz olmazsa, yüreğiniz güçsüz olmaz. Dava Allah'ın dediğini deme davası değildir. Artık dava, ışığın dediğini deme davasıdır. Ve ışık size, yüreğinize, bütünün köprülerinden gelmektedir. Emek, Allah'ın daimiyetteki yoğunluğundan ise; yol, Levhi Mahfuz'un gücünün örtüsünü açacak yoldur.

 

Dünya tekniğiyle bu çalışmaları başlatan sizlere deriz ki, "işaretimizi alın. Bu bir şafak şeklidir. Şafak, yani şevkle yapılan her bir çalışmanız yücelere ulaşma yoğunluğundaki işarettir."

 

Allah der ki "kim ki dini, dili, hakimiyeti ve yüceliği bize ilmi dilletirse; o bizimdir." Eğer Allah; ben, hatta benim yüreğimdekiler, ve onun yoğunluğundakiler, ve daha onlarca onlar ve her bir yolcu ile bizimleyse; cevher, Allah'ın cevheri olur. Hadi yarım olun!, hadi yarım! hadi yarım olun. Muktedir olun; Hak olun, yürek olun, göz olun, cevher olun ve birlik olun. İnsan olun. Hadi yarım! hadi!... İtibarınız çok güçlü; çok yüksek. Şimdi ilimin hayrına, Hak Teknolojisi'yle bilginizi bizimle paylaşın. Dilerim ki her dere, Allah için yüreğine iner. İner de hak eder. Dilerim! yarım dilerim!...

 

- Dağlar, semayı seslendirmek için toplandığımız bugün; buraya inen sizlere, kendi yüreğimden kendi yüceliğimden sesleniyorum. Dünya, üzerinde hiç bir yüceliğin bulunmadığı bir kaynaktır ve bu kaynak, BSUİ'nin gücüdür. Bilmek,sayfa sayfa bilmek değildir. İnsanı dinlemek de değildir. Bilgidir. Herkesin kendine ait bilgisinin, her yüreğin kendi yüceliğiyle bilinmesidir. Ben derim ki ilimdir bilmek. Eğer bana gelir de, "ben bildim, sen şu anda herkesin yüreğine indin" derseniz; size, Anaların Kotlarıyla ve tabiatıyla derim ki, "ben bildim ki hikayedir anlattıkların." Dava, insan soyunun bilgiyi alıp alamayacağı davası değildir. Dava, bilginin oğullarımızın gücüyle de hak edilip edilemeyeceği davasıdır. Bugün biz buradayız. Bugün her bir yolcu Allah'ın toplumuna ışık vermek üzere birleşti. Ya yarın!? Yarın için ne olacak. İnsan itibarını yükselttikçe kaynağına iner, ve doğanın gücünden kendi yüceliğini dinler.

Biz davayı kaybetmeyiz bu kesin amma sorun; yarında, kendi yoğunluğunuzdan öte olmasını dilediklerinizin, bu davada her neslin yüceliğini dilleyip dilleyemeyecekleridir. İnsan, Levhi mahfuzu bilir; bilir amma Kutsal Işığı'nı kendi yoğunluğuyla diller. Dava bilmek değildir. Dava birlikte bilmektir. Ben bilirim; insan oğlu bilir; hepimiz biliriz de birlikte bilmezsek yürek kırılır. İşte yarım, bunun içindir ki bilmek üzere bu çalışmayı başlattık. Muktedir olmak değildir amaç. Amaç; huzurda, hakkını diriliklere dilletmektir. O gün burada bulunan her yürek, muhakkak kutsal kayıtlarıyla devrede olacaklar.

 

Varın herkese, "BİZ varız" deyin. İnsan, "ilim Allah'ın dediğidir" dediği zaman, yürekleri ışık yakar. Deyin ki, "o gün biz burada olacağız." İkna olunuz ki Levhi Mahfuz bizim için çok önemli kayıtlar taşıyan bir cevheri yaratıdır. İkna olunuz ki kayıtları, biz ve bizim yüreğimiz yapıyor; çobanlarımız yapıyor; yüreklerinde ışık yananlarımız yapıyor. Amma Atlantalılar'ın dağlarında ışık sönerse, yürekleri kınanır ki onların dahi bu çalışmada kendi yüreklerini dillemeleri gerekir. İkna olunuz ki, cemaatleri güçsüz kalır ve bizsiz kalırlarsa yolları kapanır. Muktedir olmak, sonsuz sırdır ve bu sır, Birleşik Işığın gücüyle, karvanın yüceliğini kendi yoğunluklarında dinler.

 

Allah için herkesin birleşmesidir maksadımız. Eğer birleşmezlerse şükredemeyiz. Çünkü yürekleri, yücelikleri kusurlu olur. Zavallılar bizsiz kalırlar. Bu kesindir. Biz, Levhi Mahfuz'un kendi yoğunluklarını, Kutsal Işığın gücüyle dilliyebilenleriz. Elden geleni yapın da her biri orada bulunsun. İnsan için, cemaatleri için ve yücelikler için. ikna olunuz ki akla, karayla bütün kötülükleri aşarak orada bulunmaları gerekir. Allah'ın gücüyledir ki biz kitlede olacağız. Ve orası bizim için bütünlüğün kürsüsü olacak.

 

Size sayfa sayfa herşeyi okudum. Evrim sayfalarını açtınız ve dediniz ki "ben, benden üstün olan bir benden, bu bilgileri çektim." Dağlarım, bilgiyi yarattıran; bilgiyi dilletendir. Bizdik O... Eğer biz, bilgiyi dilletmezsek yüceler bu bilgileri kendi yüreklerinde dinliyemezler. İşte dağlarım, her diriye "buyrun gelin" derim. "Buyurun olun; olun ama hakikiyetin kürsülerinde olun. İtibarınız bu şekilde artar." Ben davayı kaybetmem dava benim kotlarımla kayıtlıdır. Ben davayı kaybetmem. Yol benim yüreğimdedir. Ben, ilmin hakkını veririm. Eğer burada bulunanlar, bugün buradan çıkıp gitmek isterlerse yolları açılır amma kuralları kayıtsızlaşır; ışıkları sınırlanır. Dualarınız kabul edilmez yarım. Allah için size şunu söylemeye çalışıyorum dininiz, diliniz ne olursa olsun ama ışığınız olmalıdır. Amin... Eğer ışık yoksa; cümle cemaatler kısırlaşır, kınanır değerleri azalır.

 

Ayrı gayrı gözetene deriz ki, "dediler, dedik hepsi bu..." Allah için dedik; yol için dedik; cümle cemaat için dedi;. İsa için, Muhammet için dedik; Mustafa Kemal için dedik ve her yüceye kervan için dedik. İtibar trense eğer; trenin en önünde biz varız. Bunu bilmeleri gerekir. Eğer itibar birlikse; bu birliğin en güçlüsü bizleriz. İtibar, yüreğin gücüyse; insan, bir günün sayfalarında, yeni bir dünyanın kotlarında yine bize gelir ve bizimledir.

 

Levhi Mahfuz'u yazmak zordur. Yargıyı kaldırmak; yoğunluğu kotlamak; ışıkları soldurmamak gerekir. Ve biz bunları başardık. İnsan, etki alanını güçlendirdiğinde yolunu açar ve Kutsal Gün'ün gücünden üstün bir günde, kendi yüreğini dinler. Bizim başarımız budur.


- Anacığım, görevlilerin biri senden ses ister. Ondan kendi yüreğini dillemesini istedim. Kendinden üstün bir yüceliğin ona kendini anlattığını söyledim ama bende sesleneceğini söyler. Onun Levhi Mahfuzu da varmış. Onu dinleyebilir miyiz?

 
- Allah dedi ki ocağı sönmez. Geçsin.


- Aceb ben sessiz mi kalmalıydım!? Aceb ben sessiz mi kalmalıydım!? Köprüler açtınız, "gel" dediniz; çağırdınız. Geldim. Aceb ben sessiz mi kalmalıydım!? Neden geçirdiler beni!? Hikaye mi dinleteceksiniz bana. Bırakın ben de konuşayım. Canlar, benim de sözüm var. Kutsal Kaplarım birlikte çalışır benim. Halkın çoğu burada. Benim ilahi güçüm de gelsin. Ben de sözleneyim; ben de sesleneyim. En önce ben gelmiştim. Kapıyı kapattılar. Durduk bekledik. Var dedim bir hikmeti. Neden beni istemediler diye bekledim. Şikayet etmek değil amma kasalarım doldu, yüreğim doldu umutla bekledim. Anam, korkmam ben senden korkmam, onurluyum ben. Cemaatim güçlüdür benim. Senin, yüreğin iyi, iyi diye geldim. En önce ben geldim amma onlar girdiler ben giremedim. Neden? Amon toprağına mı geldim yoksa? Onlar, kotlarını kapatırlar, yolları kapatırlar ve cemaatimizi yıkarlar. Acaba ben yanlış yere mi geldim? Anacığım, açıkla da bileyim çünkü yoruldum artık. Umut kutsal bir görevdir dediler. Görevden öte bir görevli olarak çalışayım diye geldim. Nedense kapıyı kapattılar bana.
 

- Dağ, Tanrı der ki "7 doğumun en güçlüsü yüreğini dinleyenin koyuluğundaki doğumdur." Seni dinledik. Hepimiz dinledik burada. Laf değil bunlar. Dinle! insanlık için dinle. Tüm insanlık alemi, tüm yücelikler bugün buradalar. Hepimiz buradayız. Din, dil, her neyse  öz görevlilerin hepsi buradalar. Sayfa sayfa kitaplar değil yürekler dillenir burada. Bunu bilmeni isterim. Üzerimizdeki yürek, akıl taşır. Ve o yüksek gücü devreye alırken, burada bulunan herkesin yoğunluğu tartılır. Eğer, o yoğunluk güçlüyse, Seyfullah Devreleri, Yüceliklerin Günü'nde buraya inebilirler. Senin ilmin çok huzur verici, doğru. Yüceliğinde ışık sönmez ve bizimle olmayı hak ettin. Dava şudur; burada, bugün bütün kötülüklerin aşılabilmesi için önemli bir koyuluk devreye alınıyor. Bu koyuluğu bütün kotlarımızla yağmurların kayıtlarından alıyoruz. Bu alınıştan itibaren devreye girecekler var. Şu anda seni dinliyoruz. Sen bize kendi yüreğini anlattın. Gücün iyiydi. Yücelerin cümlesinde de yüreğin vardır. Melek Kotlar'dan birisin. Bu da kesinlikle doğru. Neden geçişini bekletiyoruz!? Zümrenin zararı olmamalıdır. "Zavallı" dediklerimizin yüceliklerinde de bu zarar olur. Herkes zavallı değil ama çokları zavallıdır. Çünkü ruhları huzurlu değil. Bugün burada bulunmalarının yenilenmek olduğunu dahi anlamayan onlar bizim ilmimizi dinlemeye dahi tenezzül etmediklerinden yoğunluklarını kayıtsızlaştırıp yüceliklerden ayrışmaktadırlar. Onların Levhi Mahfuz yazma imkanları yoktur. Can, Allah'ın canı ise cennet, aklın cenneti olmadıkça, yol akla gitmez. Bunu dahi anlayamadılar. Levhi Mahfuz yazılmazsa, yürek yaratılmaz. Kesin olarak bugün burada bulunanlar, bu Can Tabiat'a girmeliydiler ve yüreklerini dillemeliydiler. Seni bekletiyoruz; zürriyetin güçlü, yüreğin güçlü, Kutsal Gün'ün gücünü almışsın ve kayıtlara dahilsin. Bunun için bekletiyoruz. Çakıl taşlarını değil; sevgilileri buraya en son alırız yarım. Bunu bil. İş budur. Ve insan ilmini anladığın için bunu sana anlattık.

 

Şimdi dinle bizi; İnsanlık Alemi yürekleri ancak bilgiyle anlar. Eğer yürekler anlaşılmazsa "Görev" başlatılmaz bu kesindir. Ve bugün burada bulunan her diri, reşitlerin gücünü almaya değil, Hak etmeye geldiler. Atlanta Tabiatı'nın yüceleri dahi Kutsal Işıklar'ını söndürdüler. Laf değil bunlar gerçektir. Kendi yüreklerini anlatamadılar ve yoğunluklarını kısırlaştırıp yüceliklerden ayrıldılar. Unutmayınız ki dünya mekteptir. Bu mektep, izah edilemeyecek kadar güçlü bir yoğunluğu yaratmak üzere çalışır. İnsanlık boyutu, teknolojik bir boyuttur. Bu boyuta ulaşanlar, tabiata güç katacak düzeye ulaşırlar. İkna olunuz ki tabiata güç katmak; zaman kütlesinde, zaman kotlarında yüreklere ulaşabilmekle mümkündür. İsmaili Katlar'ın hepsi, yollarını açtılar ve buralara ulaştılar. Bilenler bilirler ki nesil, Allah'ın gücüdür. Kim neslini 7 doğumdan itibaren göreve çağırabiliyorsa, "Ocak" olan onlardır. Asla yanlışım yoktur. Bu kesindir. Doğanın sesini duymak zor değildir. Doğum anlarınızda o ses, sizinledir. Doğa, size kendini anlatır. Sonsuz sırdır doğa ve o sır sizin yüreğinize iner ve doğum sonrasında siz bu sırdan uzaklara gidersiniz. Ayrılmaktır bu. Ayrılış, yürekten ayrılıştır.

 

Sevgiyle sizleri yenilemek üzere buralara ulaşan Kutsal Işıklar, size yine kendinizi anlatırlar. İkna olunuz ki kendiniz, kervanın kürsüleri olacak düzeye ulaşırsanız yüreğiniz görevini anlar. Evrim Sayfaları'nda bunlar vardır. Nefsin aşılmasından sonra yol açılır. Aşk, ışığın gücüyse; yürek, ışığın koyuluğudur ve o yürekte, insan soyunun sözü vardır. Alton Tabiat, Atlanta Tohumları'nı Kutsal Gün'ün gücünden üstün bir güce ulaştırdığında; iyiliğin üstünde iyilikler oluşur ve yerin sayfalarında yenilikler oluşur.

 

Etki alanınız çok geniş; işaret, göreviniz ve yoğunluk artıyor. Canlar, insana ilim gerekir; insana yürek gerekir; insana etki sonsuzluğu gerekir ve biz gerekiriz bunu bilin. "Medine, Mekke" dediler, ilahi günün güçleri dediler ki "Medine, Mekke'nin kotlarını kontrol edebilecek yoldur. Medine, Birleşik Işık'tır. Mekke Allah'ın kotudur ve her biri kendi yüreklerini dinlerler. Medine'de dirilik var Mekke'de Birlik var. Medine'de yürek var; Mekke'de kürz'ün ışığı var ve her biri yenilenmektedir.

Saklı tuttuklarımıza deriz ki; "Canlar, İlahi Gün başlıyor. İlahi Gün, yüreğin kürsüsünde görevini aldı; cemaatini aldı; cevherini aldı; Turkuaz Göz'ünü aldı; cümle yüceliklerini aldı ve geçiyor." Ona deyin ki "yalanı dolanı bırakın bırakın da Allah için çalışın." Ona deyin ki "ilmi dirilikleri dilleyin yürekleri dinleyin; Hak edin." Canlar, insana insanlığı anlatın. Anlatın ki hak etsin. Yeri göğü yaratana deyin ki "beden! beden! beden!... Her bir beden, Allah'ın gücü. Beden olmazsa, yol olmaz" Bunu söyleyin. Ki ben, bedenimi alıp geldim. Bu beden, benim teknik tabiatımın gücüdür. Bunu anlatın; Allah için çalıştığımızı anlatın. Yolumuzun Allah için olduğunu anlatın. Elden geleni yapın ve anlatın. Çok mutlu olacağımızı bilin.

Yeri göğü yaratan dedi ki "OL". Olmadı mı!? Oldu... Kürzün  ışıkları sönmeyecek. Bugün burada; yarın yoğunlukların her bir kaynağında ve ışığın kotlarında BSUİ'nin gözü var; sözü var yarım. Allah için, insan için ve cevher için insana ilim gerekir; yürek gerekir; görev gerekir. Buyurun yapın. Doğanın gücü sizindir. Bu gücü, ilmin gücü diye dilleyin. Eğer doğa; size, sizin üremenizi sağlıyacak bir yüreği vermişse; o yürekte bilgi olsun ve kotlarınız ışıksız kalmasın. Analar, hepsi bu... Şimdi sevgili, sesli yoğunlukları dinleyeceğiz. Dinleyeceğiz ve onlarla birleşeceğiz. Şimdi onlara bakalım:


- Dünya evimdir. Dünyaya etki alanımızı yenilemeye geldik. Kantar senin bunu anladık. Anam, korkma yüreğimden korkma. Ocak senin, bunu anladık. Örgüt haline gelmek kolay olmaz. Sen kendini anlayacak düzeyde misin bilmem amma, biz seni anladık. Buyur bize bizi anlat. İnsanı, yüreklerini ve yoğunluklarını anlat ki seni, senin yüreğini anlayalım. Acı geçişimiz olmamalıydı ama oldu. Görevimizi almak için buraya inmemiz zordu ama biz sana, "sıkma canını" dedik hep. Neden bizim yüreğimiz sıkılır ki? 


- Allah için size her bilgi bildirildi. Ve sizler bilgiyi aldınız ve yazık ki yüreğinizin sesini, kendi yüceliğinizin üstü sandınız. Size bilgiler yürekten verildi ki o bilgiler sizin kendi yüceliğinizin gücüdür. Nedense herkes kendinden öte bir kendini arar. Oyundur yarım bunlar. Bilmenizi isteriz ki Birlik için çalışanlar, kendi yoğunluklarını; kendi yüreklerini dinlerler. O yürek, Öz Güç'tür. Bunu anlayacak düzey yok muydu? Bahar'ı çağırdınız. Allah için Bahar, size güç verdi. Yolu aydınlattı, yüreği kotladı ışığı yaktı. Ben sayfa sayfa size bilgi verdim. siz o bilgiyi hak etmediniz. Şimdi ise "ben niye Acı geçiş yapıyorum?" dersiniz. Canlılar, insan soyuna herşey anlatılır amma kibir Allah'ın kürsüsünü kırar yarım. Eğer kibir olmasaydı yanlış yapılmazdı bu kesindir. Bu nedenledir ki acılarınız olacak. Geçişinizi yaptık. Şimdilik bu...


- Acep ben neden küçüldüm? Neden  kös olamadım? Namaz zamanlarını hiç kaçırmam. Namaz kılarım ama benim için hikayeymiş hepsi de. Başka başka yolcular da vardı. Hepsi Ruhsal Devreler'ini kapatmıştılar. Ama ben yine de buradayım. Zavallılar, hikaye dinlediler hep. Nesillerimizi, yüreğimizde taşırız sanmıştık. Nedense Tanrısal Katlar'da ışık sönmüş. İsa, Musa hepsi bizimdir sanmıştık. Ne var ki Kutsal Katlar'da ışık yok oldu. Allah için bana anlat. Neden!? Neden bunlar oldu anlat bana.


- Evrensel Sayfalar'ı okuduğunuz zaman, o sayfalarda yoğunlukların gücünü farkedersiniz. O fark ediş, sizin yüceliğinizin hakikiyetindeki güçle gerçekleşir. En önemlisi de ilmi bilmeyenlerin, yolu açmaya kalkışmalarıdır. Ekrana çok sayıda güç verdik. Hikaye saydınız hepsini de. Bilgi Kapları'nızı kendi yoğunluğunuzdan ayırarak, cümle yolcuların gücünün örtüsünü örttüğünüzü sandığınız. Başarısız olan bir teknikle görevi, ocaksız olanlara verdiniz. Canlar, ocak yoksa görev yoktur ki! Kimi der ki "ben güçlüyüm." Yavrum, kim size o gücü tanıttı? Kim size o yoğunluğu kattı? Çakıl taşları saydıklarınızın biri dahi sizin yüreğinize ulaşabildi mi? Örgüt olmak kolay değil yarım. Ocak sonsuz sırdır. Bunu anlatmak dahi kolay değil ve ben bunları size hep anlattım. Ne var ki anlayacak düzeyiniz yoktu.


- "Nevres görevdir" dediler bize de. Biz de kendi yüreğimizi alıp geldik. Raporlarına baktık çok mutluydun. Korkunç bir görevli saydık seni. Neden biz buradayız peki!? Herkes farklı farklı inançlardan geldi ama, biz seninleydik hep.

- Bizden başka bir biz mi oldun da geldin? Bugün biz de buradayız? Dağım, sayfalarına bak; onursuzluğun var mı yokmu gör. Bende olan herkes, ben olamaz bunu bil. İnsanlık Boyutu, Allah Kotları'yladır. Eğer ben size "insan olup gelin" dedimse; kervanın gücü olarak dedim. İnsan son sözü söyleyendir. Eğer siz, son sözü söyleyecek düzeye varamadan gelmişseniz; şu mecliste bulunmanız dahi yüreğinizi dilliyebilmenize yetmez. İnsanlık Boyutu, Yürek Kotları'yladır. Asla yanlış yapmadım bunu bilin. Ve benden bir beni, benim yüreğimden çekip çıkarıp kendi yüreğinize katıp Kutsal Gün'ün gücüyle birlikte çalışmak imkansızdır bu da kesindir. Burası çobanların meclisi değildir; burası yüreklerin, meclisidir bunuda bilin. Biz ki yüreğiz ki hakikiyiz, ilmin sayfalarıyız. Canlılar insanız biz! insan!... Allah için, yürek için ve kural için çalışan insan. Nefsimizi aştık da geçtik. Allah için bizden ayrı tut yüreğini. Çünkü yüreğinde kuruluk var canım. Lütfen! şimdilik bu...


- Allah için ben de ses almak isterim. Neden kervanın gücü yüreğine bakar? "Buyur ol" dedik, soyumuzu oldurduk yolumuzu açtık. Yüreğimizi dinledik amma ama Dağ, bugün burası ışıksız neden?


- Can, ışık yanacak ama şimdi değil. Sizinle şu anda bu söyleşileri tamamladıktan sonra Kutsal Gün'ün gücünde ve huzurunda bu güç devreye alınacak ama şu anda sizler varsınız ve sizlerin burada oluşunuzun sebebi Kutsal Güc'ün diriliğini devam ettirmeniz değil; İlahi Gün'ün gücünü dinlemeniz içindir. Ve o gün bugünse ki öyledir. Yarınları Kutsal Işık'la dilleyecek düzeye varmayan sizlere bildiririz ki mezarlarınızı açın ve geçin. Mezarların açılmasından itibaren yürekleriniz açılır. Unutmayınız ki Dünya buyurur der ki, "OL." Umut. mutlaka oldurur. Eğer umut olmazsa, yol olmaz. Çok mutlu olunuz; insan soyu, size kendi yüreğini açıklıyor. Çok mutlu olunuz. Çünkü  yol, Allahın Kotları'yla dilleniyor. İnsanlık Boyutu 7. Dünya Kotu'nun ışığının gücünü aldı ve size sizi anlatıyor. Asla yanlışımız yoktur. Kervan, bedeni Hak olanın yüceliğiyle yürür. Bugün eğer buradaysanız; çeşit çeşit insan ırkı bugün buradaysa ve eğer ki sizler üremeye geldinizse; örgüt haline gelip dediniz ki "yeri göğü yaratan size sonsuz gücünü versin." İnsanlık Boyutu bugün size bunları anlatıyor. Tanrı, rükuya eğilen yücelere der ki "asla yanlış yapmayınız. Çünkü yanlış yüreğinizin gücünü azaltır."Etki alanınız genişlesin; yüreğiniz aşkla ışısın ve cemaatiniz görevini taşısın.

 

Günler, bizim için küçülüş değil yüceliştir yarım. Amma, eğer dinsiz olan varsa, bilsin ki teknik olarak "BİR" olmadıkça Bilgi Kapımıza, bilgi kayıtlarımıza ulaşamaz. Bu nedenledir ki, muhakkak "BİR" olsun; muhakkak yok edici olmadan hak etsin ve gelsin. Etki alanınızı güçlendirin ve geçin. Ayrı gayrı kayıtlara girmesin. Canlar, şükredin ki yol Allah'a gelir. Canlar, şükredin ki yol akla gelir. Canlar, şükredin ki yol Kutsal Işığa gelir. Bize gelir; insana gelir. Biz insanlar, Levh-i Mahfuz'un gücü olarak burada bu çalışmayı başlattık. Şimdi kervanın gücünü alın ve gidin. Bunlar sonraki çalışma sayfamıza geçiyoruz. Şimdi devrelerinizi açın ve geçin. İnsan Soyu için bu geçiştir. Har hakkımızı verir. Hadi geçin.


Kervanın gücü yenilendi. Değerliler şu anda gerçek kotlarımız, devreye alınıyorlar. Onların kürsüleri bizim yüreğimizdedir. İslam Devreleri'nin gücünün üstü olan o güçler, Bilgi Katları'ndan gidecekler. Onların kaydı daha derin olacak; daha yüce olacak. Çünkü onlar, kürzün bütün ışığını, kervanın gücü diye kendi yüceliklerinde dilleyecek düzeydedirler. "Aklı olmayanın yolu olmaz" denir. Verin onlara bilgiyi. Allah der ki "Akıl tektir. Eğer ses varsa akıl vardır. Ses yoksa akıl yoktur." Turkuaz Göz'ün gücüdür bunu diyen. Allah der ki "akıl, dünyanın kürsüsü değil;  akıl, yüreğin kürsüsüdür. Eğer yürek, sessizse orada akıl yoktur; orada yücelik yoktur; orada gün yoktur; dirilik yoktur." Ve yine deyin ki "Allah'ın dediği uluorta denir." Kimse bunun aksine söylememelidir Allah'ın, dediği uluorta denir. Çokları derler ki "bu bilgiler ulu orta seslendiriliyor." Dağlarım, tertiptir yaptığımız, her birinin tertibidir. Biz dilleriz, alan alır. İşte bu... Ve bundan böyle, Dünya Levhi Mahfuzu'nu okuyan her bir yürek, bu bilgileri kendi cevherinden alacak düzeye ulaşacaktır. Asla yanlışımız yoktur.

Dümen, birliğimizin gücüdür. Ve biz bu "Birlik Gücü"nü, "toplum gücü" olarak dilliyebiliyoruz. Kul olmak budur. Biz kul olarak bu çalışmayı yapıyoruz. Kibiri, sesten sözden uzak tutarız. Kiprimiz yoktur, yüreği hak ettik; tabiatın gücünü hak ettik; duayı hak ettik ve yolu hak ettik. Acı geçişimiz yoktur. Ümmi tohum, tabiatın kotudur. Onu dahi hak ettik. 7 doğumun en yücesi olan "yürek doğumu"nu hak ettik; bileni hak ettik; dilin dilini hak ettik; toplumun, tabiatındaki o yolu hak ettik. 7 doğumun en yücesi olan yürek doğumunu hak ettik. Bileni Hak ettik; dilin dilini Hak ettik; toplumun tabiatındaki o yolu hak ettik. Allah'ım biz yüceliklerin her bir diriliğini hak ettik.

 

Etki alanımız güçlüdür. Çobanlar, çabalarında tabiatın kotlarıyla; yoğunluklarıyla çalışırlar. Bizse Naharın Kotları'yla çalışırız. "RA-HA", "KA-HA" hepsi Birliğin Kürsüsü'dür. "Aklı olmayan yolu bulamaz "dediler. "LA-HİM" Allah der ki "Akıl sestir." "LA-HİM", Allah der ki "yol aktır; Tuba aktır. Tartısız olandadır her biri. İç, dış bir değilse; bilinmez hiç bir şey. İç, dış bir olmayanda, yürek kayıt yapmaz. İç, dış bir olmayan, toprağa varamaz ve zararı önleyemez."

 

Atlantalılar'ın çokları, durağan günlerin gücünün kendi yüceliklerinde dillendiğini anlattılar. Allah için yanlıştı. Biz, davayı açtık ve kazandık. İnsan Irkı, ilmin tabiatının gücünü dinledikce, yüreğini dinler. İyi ki Allah bizim yüreğimizdedir. İyi ki yol Allah'ın gücüdür. İyi ki Ak Tohum yeşerdi, birleştik. Allah için her şey güçleniş içindir. Dava, Allah'ın dediğini diyenlerin, yücelerin davasıdır. Ve biz, onların güçlerini birleştirerek dünya toplumuna yeni bir dönemi açmak üzere bu çalışmaları başlattık. Bilinsin isteriz ki Levhi Mahfuz yenilenmeyecek artık. Temiz olarak yazıldı. Bu kesindir. Artık Levhi Mahfuz yenilenmeyecek ve bu tabiat olayı önemli bir olay olacak.

 

Dağlar, kadından söz ettiler ve dediler ki "aklı olanın yüceliğinde birlik olunur ama kadınla birleşilmez." İnsanlık sanır ki, kadın yüceliğin dışıdır. İnsan sanır ki ilim hırsı, Allah'ın gücünde ışık söndürür... Oysa dava insan davasıdır. Davanın erkeğin, dişinin davası olmadığını anlattık yüreklere. Ve sandılar ki bedensiz olmak gerek huzurlu olmak için. İnsan itibarını artırmadıkça, yüreğini kotlayamaz. Acı, görev gereği de hak gereği de gerçekleşir. Ve acı, acılık öyle bir acılıktır ki Allah için onu anlatmak dahi istenmez. Analar, kullar, Turan Tertipliler, yürekler, görevliler itiat edin de ışığın gücünü takdim edin. Tanrısallaşmak böyle olur; Örgütlenmek böyle olur ve BSUİ ile dinleşmek böyle olur. Bilin ki evim Allah'ın evidir ve evime gelen, yüreğime gelir. Yüreğime gelen, hakikiyetime gelir. Hakikiyetime gelebilmek için 7 dünyanın gücünü dinlemek gerekir. Ve bir kez geldiğinde o BSUİ olur hakikiyetin kürsüsü haline gelir. Aşırıya kaçmadan size bildirdim. İnsanlık için ve bizim için ve dil için ve durgun kotların kontrolu kurabilmeleri için. Umut, Allah'ın kürsüsüdür. Hadi dağlarım mutlu olun ve umutlu olun. Çobanlık, başarıyla sayfa sayfa yazıldı. İşi gücü bıraktınız geldiniz. Hak ettiniz canım! Hak ettiniz!. İş buydu; hak buydu. Hak Turkuaz'ı buydu. Analar, işte bu... şimdi mutluyum!

 

-Sabır mutlaka gerekir. İşte bu yarım... Hak ettik bunları. Doğru mu? Yok yarım yok! İşte, bakın başardık ve hak ettik. Eski Dünyalılar çok kutsuzdular ve doğum anlarında daha ötelere ulaşma imkanları kısırdı çok kısırdı. Ulaşamazdılar. Görüyoruz ki bugün buradasınız ve bize ve bizim yüreğimize ulaştınız. Dağların tabiatına aykırı değil bu geçişler. Bugün bizler, size ulaşıyor isek ve sizinle birlikte çalışıyor isek muhakkak gözünüzün görüyor olmasındandır. Eğer ki Yaratan'ın tohumları yeşeriyorsa muhakkak geçişlerle mümkün olmaktadır. Umutsuzluğunuz hiç yok ve bilmekteyiz ki bu çalışmalara dahil olabilmemiz, korkunç bir değer taşımakla mümkündür. Dağların ışığını söndürmeyeceğimizi biliniz.

Söyleşiye dahil olmak istiyen var... Kendisine soru yöneltiliyor:

 

- Dağım sen kimsin? Kendini tanıt.

- Anneciğim, insan soyuna şunu söyleyeceğim ben. Benim ismim yok. Ben ışığım; bunu sen de bilirsin. İmparatorluğun gücünü taşıyorum ve bugün buradayım. Şu ana kadar yapılan çalışmaları dinleyemedim. Çünkü çok özel çalışmalar vardı. İslami kotlar'ın ışığını söndürtmeye çabalayanlar vardı. Onlara engel oldum. Bu nedenle geç geldim. İyiliğin tabiatına aykırı olan çalışmalar muhakkak önlenmelidir. Bizler bunun için çabalamaktayız.

Ölmek, hak etmektir ama, ölümden ötesi de var. Bunu da bilmeniz gerekir. Muhakkak bilirsin ki ben, "Şems" olarak çalışmadım ama Mevleviler'in kotlarından daha güçlü olarak çalıştım. "Şems" dedikleri güç, Allah'ın kürsüsünde; benim yüreğime umutla bakar. Onunla da çalıştım. Bugün de buraya ulaşmam ve bizle birleşmeni sağlamam gerekiyordu. Bu çalışmalar çok özel çalışmalardır. Ve geçişim yapıldı. İnsanlık için geri dönüşler olur. Sen şu anda Dünya Temsilcisi değerinde bir yürek olarak bize geçtin. Bu dönem; çok farklı; çok yeni bir dönem. Ayni zamanda İsa döneminden de eski bir dönem. Hani, dersin ya, "olur da bir gün görüp dinlemek istersem o yoğunlukları. Giderim." İşte burası, spiritüel çalışmaların başlatıldığı ve bu çalışmaların yetkin kotlarla yapıldığı bir yer ve bir değer. Bu Dönemi; İmparatorluğun gücüyle izah edeyim ki, eskilerin eskisi bir dönem. Hakikiyetin Kotları'nın kayıtlara girdiği o "Kadim Kotlar"ın kayıtlandığı dönem... Muhakkak bilirsin bunları. Dünya tabiatının yenilenmeye başladığı bir zaman dilimi...  İşte şu anda o kadim döneme ulaştınız.

 

- Dağım, senin yoğunluğun çok aşağı düzeyde. Bu nedenledir ki seni anlatmak ya da senin yüreğinde olmak zor. Şu anda geçiş yaptığınızı söyledin. Bu geçiş, yücelerin cemaatinin üzerindeki yüreklere geçiştir. Evet, seninle olmak kolay oldu. Kibrim yok ama yoğunluğun çok aşağı düzeyde ve bu düzeydeki yoğunlukta dirilik olmaz. Şu andaki seslenişle de diriliğin olmadığı aşikâr. Peki neden geldin bize izah et.


- En önce İsa'ya ışık verdim sonra, Musa'ya ulaştım ve şimdi muktedir olan ışıkların kotlarıyla birleştim. Mustafa'nın gücü çok aşağı düzeylere inemez çünkü o yoğunluğu farklı olandır. Senin yüreğin her aşamaya girer. Bunun içindir ki seninle olmak istedim. Eğer sen kendi yüreğindeysen ve benimleysen biliyorum ki bu çalışmalar önemlidir. Dünyalılar'ın çokları bizim yüreğimizi anlayacak düzeyde olmadıkları için buralara girmek istemediler. Sen bana anlatır mısın neden kervanın kürsüsündeyim ve neden buraya geçiş yapıldı?

 
- Dağ, Turkuaz Göz'ü sordun öyle mi? Yedeklerimizin olup olmadığını da sormuştun. Tanrı'nın Ruhsal Meclisi'nde olup olamayacağımı sormuştun. Korunmam olup olmadığını da sormuştun. Din-i Hak olup olmayacağımı sormuştun. Önemli olup olmadığımı sormuştun. Bilmek istediğini bilip bilemeyeceğimi sormuştun. Yanlış yapma. Dünya ilmi, ilmin tabiatına uygun olan huzurun tekniği gibidir. Yani o teknikle gerçekleşir her şey. Allah, bizim yüreğimizdir. Onun yüreğimizdeki yoğunluğundan daha güçlü olan bir yoğunluk oluştuğu zaman onun gücü bizde artar. Yani, Allah bizim yüreğimizde ve kendi yoğunluğunda kendini dilleyen güçtür. Ve biz "Teknolojik" olarak bizdeki gücün yüceliğinin üstü olan koyuluklara da ulaşabiliriz. "Altın Tabiat" hakkın hakkı olan bir kattır ve oraya ulaştığınız zaman Yüceler Cemaati sizin yüreğinizi anlar.

 

Şikayetim var mı? Yok... Yok yarım, şikayetim yok. Atide hepimiz BİR'iz bunu kesin olarak biliyorum. Ama Dünya Üstü Varlık Katları'nda ışıklar farklıdır. Ve senin ve herkesin de ışıklarınız farklıdır. Benden beni isteyene ben kendi yüreğimi verdim bugüne kadar. Ve benden hakikiyetimi isteyene, yine kendimi dillettim. Dünyada iyi ve kötünün gücü var. Ve bu güçler birleşiktir. Hani dersiniz ya iyi, kötünün kürsüsündedir. Yok yavrum; iyi, yolun yoğunluğundadır. Ve kötünün koyuluğunu kontrol altında tuttukça ışığı söndürmeyiz. Şimdiden sonra nefsini aşabilen her yüce, Allah'ın tohumlarını yeşertebilecektir. Benim itaatim tabiatadır. Benim itaatim, katların tabiatınadır ve ruhun huzurunadır. Eğer, bana benden üstün bir ben olup geleceksen, cemaatini al ve geç. Ama benim yolumu kendi yoğunluğunda kotlayıp kendi kontroluna alacaksan maşa olmayız bunu bil. Dediler ki "ölüm geldiğinde biz seninleyiz." Yarım, biz yoğunluğumuzda kendi koyuluğumuzda bütün "Kütlesel Katlar"ı ışıkla dilleyebiliriz.  

 

Dağa, taşa denir ki "al ve bil." Biz de deriz ki "OL". Eğer biz, yolun yoğunluğunu kotlayacak düzeyde değilsek; cevherde iş yapamayız. Ağır yükü hafifletmek; İmparatorluğun gücünü kendi yüceliğinde dinleyebilmek ve Levh-i Mahfuz'u yazabilmek her diriye nasip olan bir kıvanç değildir. Bunu herkesin anlaması gerekir. Muhakkak bilinsin; isterim ki şu an bana gelen sen ve senin yoğunluğundaki her bir dürüm, bedenini kendi yüreğine indirip; kendini kendinden üstün kendiyle birleştirmek ister. Aileni de kendi yoğunluğuna al ve gerçeği bil. Bina, bilgiyi alıp bilenin yüreğidir. Eğer ki o binaya gireceksen, insan soyunun gücünü bilip gir. LA-HİM, KA-HİM ve Hak Teknolojisi'nin gücü olan "Kitle" benim yüreğimdir. Bugün buraya geldin ve dedin ki "nefsini aş da geç." Yarım, Nefs kesinlikle ışığı söndürenlerde bulunur. Bizse ışığı yakanlarız.

 

Bulduğun her yüceyi al; yolunu al; Kurtuluş Sayfaları'ndaki o kayıtlarını al; neslini al ve git. Girdaplarında kendi yoğunluğunu dinle. Eğer, o girdaplarda kendi diriliğini dinleyecek düzeye varırsan ilmin tabiatına ulaşacaksın. Orada gözler görür ve yürekler bilir. İşte oralardan ötelere ulaştığında atiyi ve kendini dinleyeceksin. İlahi Güç budur.

 

"Yürek, meleklerin tabiatına aykırıdır" dediler. Yavrum; yürek, kürzün ışığıysa, orada mektup okutulmaz. Mektup okuyanlar, meleklerin değerleriyle okurlar. Oysa, Hak edip de dillenenler vardır ki onlar, yüreklerinden dinlediklerini dillerler. İnsan ilahi bir gözdür. Göz görürse, cevher dinlenir.

 

Analar, "LA-HİM" dediğim zaman, nefsin kotlarını kapatmışım demektir. Hak Teknolojisi'nde LA-HİM nefsin kayıtlarını kesirleştirmektir; kervanın kürsüsünden ayırmaktır. Bu nedenledir ki nefsi yoğunlaştıranlara "LA-HİM" diyerek onların kotlarını kayıtlardan çıkarırım. "KA-HİM" ise Kadim Katlar'ın huzuruna ulaşanların, hak edip imparatorluğumuza ulaştırılmalarını sağlar. "HEŞ HE DÜ EN LA HAM" dediğim zaman, sayfalarımdaki Göz artık görüyor demektir. İnsan İlmi'ni anlatırken, size sesleşirim ve derim ki "insan, insana Et Kobrası'dır." Et Kobrası... Kobra, Birleşik Göz'dür. İnsan soyuna derim ki "Kobra, Birleşik Göz'dür" yani, görebilendir. Görebilen, bilebilen olur. Bilgiyi, alabilen olur. Dağlarım, işte ilim sayfalarında hep "Yılan" resmi çizilir. Hani dersiniz ya "bu, Yılan ne manâya gelir?" İşte dağlarım, yılan, kobra olarak çizilir ve, yücelerin cümlesinde, bilgiyi hak edip tabiata indirebilen bedenliyi simgeler.

 

Sizden şunu bilmenizi isterim: Ben zor olan bu çalışmaları, Kutsal İnsan'ın gözünün görebileceği bir düzeyde yapıyorum ki anlasın diye. Ailenizi yüreğinize alın ve bilin ki aileniz sizin kürsünüzdür. Eğer sizin aile fertlerinizden bazıları sizin için ışıksız iseler ki onları siz, sayfalarınızdan çıkartmak istersiniz. Çabanız boşunadır. Çünkü onlar, sizi insanlık ışığından çıkarabilecek "kotlar" olarak size verildiler. Yani "ben atamı sevmem." dersen; ah! dağım ah! ata, yolundur senin. Ya da "ben Annemi istemem" dersen; acaba insan olabildin mi? Dağlarım, anneler ve babalar İmparatorluğumuzun yüceliğindeki yoğunluğunuzu oluştururlar. Onlar, soyunuzun kürsüleri olarak sizindirler. Yüreklerinizi asla onlardan ayrı düşünmeyin. İyi ki onlar var. Onlar olmasa "çoban" olmak ya da hak edip huzura ulaşıp Tabiat Kotları'yla dillenmek boşunadır.

 

İtibarınız çok yüksek ve biliyorum ki bu cemaatte bulunan herkes, bedenli olarak çalışıyor. Sultan Sayfaları'nda beden mutlaktır. Doğumun tabiatında da beden mutlaktır. Ve sizden şunu da öğrenmenizi ve anlamanızı isterim ki bu bedenleriniz, fizik bedenlerdir. Ama sizin hak edip tabiattan alacağınız bedenler, muktedir olan yoğunlukların gücünü taşıyan "görev bedenleri" olacaktır. Ve o bedenler, sizin yüreğinizin kürsüsünde, sizin dilinizi dilleyecek olanlara, kendi yüreğinizin koyuluklarını ve kütlesini dinletecekler.

 

Analar, benim adım "Nefsi Aşan"dır. Ben nefsi aşan birleşenim. Birleşebilmek için, muktedir olmak ve hak edip devre devre ışık yakmak şarttır. Simetri Kotlar vardır. Hadi! hadi yarım anlayınız!. Biri birşey der, diğeri de der... Ve diğeri der... ve diğeri... der. (aynı konunun tekrarlanır olması) Böylece simetri oluşur. Bu simetri, Kutsal Gün'ün gücünü toplum için kotlamak ve hakikiyeti kayıtlamak için gerçekleştirilir. Simetri Kotlar'la yapılan çalışmalar, dirinin tohumunu yeşertmez ama kayıtlarını yaptırır. Eğer bu yoğunluk bizde varsa; bu, Simetri Kotlar'ın ve Kutsal Güçler'in ışığının, görev tertibine ulaşan ve maya olan görevlilerce gerçekleştirilmesinden dolayıdır.

 

Sizler, Nahar'ın kotları değilsiniz. Kuran Kapıları'nı çok önceleri açtınız ve geçtiniz. İlmi muhakkak bilenlersiniz. Nefes Kapıları'nı çok ama çok evvel geçtiniz. Oğullarınız da geçtiler. Rükuya eğilen yücelerin hepsi, sizin kontrolunuzda ve sizin tabiatınızda çalışmaktadırlar. Onlar, yoğun olarak burayı izlerken görevleri, sizin yüceliklerinizde kendi kütlelerini kayıtlara indirmekti. Ve onlar, meşaleyi yakmanız için çalıştılar. Onlar, Nefes Katları'na ve kotlarına ulaştılar. İnsan soyuna bunlar anlatıldı. Anlıyan çıktı mı!? Hak ettiklerince anladılar. "Aslı bilen yolu bilir" denir. "Aslı bulan yüreğini bulur" denir. "Turan olan Tanrısallaşır" denir. "Ruküya varan, tabiata varır" denir. Analar. lûtfedin de anlayın. Lûtfedin de anlayın ki 7 doğumun en güçlüsüdür olmakta olan.

 

Meşaleyi yaktığınızı; yüreğinizin gücünün arttığını; teknik olarak kanat alıp Kutsal Dil'in gücüyle dilleştiğinizi biliyoruz. Ömür boyu çalıştınız ve şu anda buradayız; sizinleyiz. İtaatiniz güçlü, cemaatiniz güçlü cevheriniz güçlü. Benim Levhi Mahfuz'daki gücüm, Sistem Devreleri'nin gücünün örtüsünü açmak içindir. Şimdi artık yürekler konuşacak. Şimdi artık kontrollu çalışmalar başlayacak. Ve şimdi artık "Turkuaz Göz" kaynağa varacak. Onun geçişi oldu. "OL" deyin olur. "OL" deyin olur. Oldu mu? Oldu...

 

Nur'un ruhunda, Kutsal Işığın koyuluğunda ocak sönmez yarım. Mal mülk hepsi ışıksızsa; 7. dünyada göz çok aşağıdadır. Levhi Mahfuz; etki alanınızın yüceliğiyle, yoğunluğuyla kayıt yapar. Nurdan "Turkuaz Göz" olur. Ondan kural konulur; o kurallar güç yazar; yazılan güç, Levhi Mahfuz'un kürsüsünde yol açar. Sizden dilerim ki en'in en'i olun ve en öncesindeki enleri de yüreklerinize alın. Onların da gözü olun. Onların da sözü olun. Seslendirin onları ki onlar, meleklerin mektubunu okuttular.

Oyun değil bunlar. Mektep olan her dere, melektir. Ve onlar Sistem, Düzen ve Nizam'ın gözü oldular; iş yaptılar, Tanrı için çalıştılar. Dava, Allah Davası'dır ve ilmin teknolojisinde bu dava mevcuttur. Tüm İnsanlık Boyutları'nda bu çalışmalar başladıldı. Bu çalışmaları kibri olmayanlar yapacaklar. Kibir, sır değil bilinir. Bilen bilir ki kibri aşanlarla çalışılır. O sorumluluk bizimdir. Kim temizlik yaparsa kendisini temizler. Kim tertip yaparsa kendisini tertipler. Kim dava açarsa kendine dava açar. Biz deriz ki rehni kaldırın. Kaldırın da ilim sahipleri gözlerinin gördüğü yüceliklere ulaşsınlar. Bilsinler yanlışlarını. Anlatın, anlatın ki bilinsin. Onlara anlatın. Çünkü rükuya eğilen onlar,Turkuaz Göz'ün diriliğinde, kervanın gücünü yüreklerinin kürsüsünde, Birler Kapları'nda tanıdılar. Analar, onlar yüreklerini tanıdılar.

 

Altın tepside sunduk bilgiyi yücelere. Ama onlar, küstüler, küskündüler. 3000 tane İmparator inse, hepsinde 40 kapı kapatırlar. Biliriz, çünkü kibir her dürümde mevcuttur. Nesiller boyu kibirle savaştık. Yine kibir!, yine kibir! yine kibir... Mehil tanıdık dirilere kibri aşın diye. Ve dedik ki Allah için kibirsizleşin. Kibrinizi aşın ki yol açık kalsın. Çeşit çeşit İsalar; çeşit çeşit Muhammet Mustafalar indi Düzen'e. Dünya Teknolojisi'yle çalıştılar. Nerede ne varsa bildiler ama Atlantalılar'ın "Kutsal Güneş" dedikleri o "göz" çürüdü. Çabamız boşaymış!... Bildirildiğinden de güçsüzmüş o. Yanıp tutuştuğumuz mu? Yok yarım!...

 

Diriler, asla yanlış bir söz söylemedik bunu bilin. Kuru, kırık, kısır, hırslı olanlar da cem olabilirler. Cem olup canlanırlar ve cümle yüceliklerle dillenirler amma ya 40 kapıyı kıracak düzeydeyseler ne olur!?  İşte dağlarım, "sıla özlemi" dediğiniz o özlem, bu yüreklerin gücünde yoktur. Onlar bilirler ki özde, sözde olmayan, çobanların yüreğinde de yoktur. Unutmayınız ki dünya bir aşamadır. Bu aşama geçilmedikçe Öz Güçler'le dilleşilmez. Eğer bu aşamayı aşacak düzeye ulaştınızsa, muktedir olacağınız, yoğunluklara ulaşacağınız ve teknik olarak dirileceğiniz dönemde olmanızdan dolayıdır.

 

Ölü diriden güçlü değildir biliniz. Eğer "ben öldükten sonra yüreğim ışıyacak; gözüm açılacak" diye düşünürseniz Hak Tohumu değilsiniz. Ek olarak şunu da söylemek isterim ki ölmüşseniz Yaratan'da yaratılmadığınızdan dolayı ölüsünüz.

 

ıÜüÖlüm geldiği zaman bina yıkılmazsa eğer; işte Dağlarım, o can bize biz olur girer. Uluorta anlatıyorum bu bilgileri, bilsinler diye. "Turkuaz Göz" dedikleri bedenli Allah'ın dediğini der. Uluorta anlatıyorum bilsinler diye. O can, benim diriliğimdeki ışığımı sezsizce dinler. Eviniz sonsuz bir görev tertibindedir. Bu evde Bellek Kapları vardır. Her kabın işi ışık yakmaktır. Ve o ışık yandığı zaman, çakıl taşları dahi güçlenir bunu biliniz. Ve bugün burada bulunan Sultanlar'ımız bizim yolcularımız değil bizim yağmurlarımızdırlar. Onlar yağdıkca görev yapılır. d olsun ki, Dünya tohumları yeşerdi. And olsun ki Dünya Kotları dillendi. And olsun ki dirilikler ilimle birleştiler. And olsun ki levhi Mahfuz yenilendi. Allah için bunları size anlatıyoruz ki anlatın diye. Olmadı anlatılır dağım; anlatılır. Cemaatimiz anlatır."

-Anneci Olmazsa olmaz olan Nahar'ın gücünün örtüsünü örtmektir. Kirle, pislikle yüreklere inenleri görevden geri çekmektir. Bilmez misiniz ki onlar görev tanırlar ama taşıyamazlar. Bilmez misiniz ki onlar, çakıl taşlarını taşıtmazlar. Bizse, her birini taşırız.

Umman, Turkuaz Göz'le dillenir. Yol, Allah'ın yoludur; Kutsal Gücün kürsüsüdür ve biliriz ki meşale diriliktedir. Analar, cabanız boşuna değildir. Bunu kesin olarak biliniz. Bütün kötülükleri aşacak düzeyimizle hep sizinleyiz. Ve size her bilgiyi bildiren o yoğunlukların yüksek gücüyle Birleşik Kaideleri yaratmaktayız. Birleşik Kaideler, dirilikleri güçlendirecek; Birlikler'i kürsülerle birleştirecektir. Altın tepside sunduk bilgiyi size yine.

Umut mutlaka olsun. Muhakkak Dağlarım.

 

Unutmayınız Dünyalılar, Evim Allah'ın" dediğiniz zaman yolunuz aktır bunuda bilin. İslami Kapılar'ın, güçlü kotlarının öz görevlileri bugün buradalar. Onları dinliyoruz: ğim, Cem olup cennete ulaştık mı bilmem amma yanlış yapmadığını biliyoruz. Köşk, Allah'ın köşkü. Cennet, Allah'ın cenneti. Allah, Hak Teknolojisi'nde, birliğimizde ışık. Ve biz yenilendik. Peki nefsi aştık mı? Aşamadık, anam aşamadık. Biz nefsi aşamadık. Çünkü biz, lûtufkâr değiliz herkesi istemeyiz. Sanılır ki biz başkayız. Unutmamalıyız ki her bedenli birleşiktir "diğer" dediklerine. Yani "ben farklıyım, onlar farklı" derseniz Yaratan'ın tabiatına aykırıdır yüreğiniz. Umut kutsal bir gözdür. Amma mutlu ve umutlu olmak, Kutsal Işığın gücüyle, ümmi tabiatın kürsüsüyle olur. Tanrı der ki, "Levhi Mahfuz bilgidir." Tabiat der ki "yenilendim." Diri olan der ki "hak ettim." Nahar, RA-KA hepsi BİR'dir amma korumak gerek yürekleri. Korumak gerek. Ve yine bu bilgiyi, sizin yüreğinize kattık. Ve yine sizi, size insanlık soyu için dinlettik ve yeniledik. Yargısız olmak için. Bunu mutlaka bilin. Yargı, yolu kapar. Analar muhakkak bilin ki yanlış yapıldığı zaman, bütünün kürsüsünde yapılır bu yanlış. Ben varım; hak ettim; hatayı affettim Dağım amma baştacı olanların, hatasız olmaları gerekir. İlmi bilenler, insanı muhakkak bilecekler, insanı bilenlerse tabiatı bilecekler. Tabiatı bilenler reşit olacaklar. Reşit olacaklar; Rahmi bilecekler ve Rahmi bilenler, muktedir olacaklar. Olup olacakları işte bu... Ve muktedir olanlar, muktedir olup yürek olanlar, ruhun huzuruna varıp ışık yakanlar, kelimelerini kendi yüreklerinde dilleyecekler. Ve tabiata katacaklar.

 

Kutsal Gün güçlensin ve bilgi hak edilsin. Muktedir olmak, Kutsal Işık yolunda olmakla ve kural çiğnemeden yücelere ulaşmakla gerçekleşir. Ama kapıları kapattığınız zaman, BİR'in sayfaları da kapanır. ıÜüVe BİR'in sayfaları kapandığı zaman Düzen kapanır. Düzen kapandığı zaman, teknik olarak dünya, kendi yoğunluk sisteminin, kendi diriliğinin ışığının söndürülmesini talep eder. Doğanın gücünü tanıyan sizler; doğumu bilen sizler muhakkak ölümü de bilirsiniz ve anlarsınız. Ölüm, muhakkak bedenin ölümünden de öte bir ölüm haline gelir. Ölüm, doğanın ölümüdür. Ve sizden isteriz ki doğa öldürülmesin. Doğayı kim öldürür!? yürekler... , bizim için herşey çok net olarak; çok açık olarak bilinir. Ama sizlerin herşeyi net ve açık olarak anlamanız zordur. Dünya önemli bir kontrol kotu olarak yaratıldı. Bu yaratılış sayfasında binlerce "Maşuk" yenilendi. Herkes; kendini, kendinden üstün kendini ve kendi yüceliğinin diriliğini anlamaya çalıştı. Bunun neticesinde "7. Dünya Günü" devreye alındı. Bu dünya, yeni bir dönemin başlangıcındadır. Ve bu yeni dönemde dolu dizgin çalışmak gerekir. Eğer ben, bana ne düşüyorsa yapıyorum; başkasının ne yaptığı önemsizdir diye düşünürseniz maya olamazsınız. Zamanın Gücü'nü anlayamazsınız ve sıkıntı yaratılır. Bu sıkıntı herkese herkesin yüreğine iner. Sizden dileriz ki dünyanın tabiatını kendi yüreğinizden dinleyiniz. Dünya tabiatı size kendi yüreğinizden ses verir. Ve der ki, "anam beni dinle. Ben sana senin yüreğine bakıyorum. Sen çalış ki ben hak edeyim. tertipleneyim, yüceleyim. Çünkü senin yolun, benim koyuluğumdur. Sen, bana ben olup indikçe ben varım. Ve ben Allah için varım. Çünkü ben tohumum." Bunu der size Tabiat. Ve tabiatın yolu, bütünün yoludur. ki gölün gücü, görevin kürsüsü değil, yüceliğin gücüdür.

 

Yüceliğin gücünü, hakikiyetin gücü olarak görüp bilirsek; o teknikle yolu buluruz. Kim zarar ederse, onun kotları teknik olarak çercevelenir ve tabiata kayıtlanır. Çerceveli biçimde kayıtlanır ki tabiat ondan zarar görmesin diye. Ama eğer ki sizler, görev gereği bütün kötülükleri aşarak bütünü güçlü biçimde yoğunluğunuza çekebiliyorsanız insanlık için yaptığınız görev tamdır ve haktır. Bu nedenledir ki dileğimiz her dirinin kendi yüreğinde tabiatı güçlendirecek düzeye varmasıdır. Buyurun, tabiattır önemli olan insan değil. "Herşey insan için" demişti ışık. Ama dağlarım tabiat içindir herşey. Eğer tabiat yoksa insan dahi yoktur. Bu da unutulmasın. "Levhi Mahfuz" dediğimiz, ilimdir. Bu ilmi bilmeyen, yolu bulamaz. İçim dışım birse benim, ben toplum için çalışırım. İçim dışım bir olmazsa yolum olmaz. Nefsi aşamam. Bidayette dahi dillenemem. Allah için ben tabiatım. Nur, ruhun huzurunda görev taşısın isterim. Önemlidir bunlar! Yarım çok önemlidir! Muhakkak anlamanızı istemekteyim. Açık açık bildirdik herşeyi. Çok net bildirdik. Birleşin istedik. "Allah için birleşin" dedik. Ama BİR için değil mi herşey. Lütfen! lütfen yarım! Hak edin de BİR olun; dillenin. Ben zarar vermem hiç bir yüreğe. Çünkü, ben sevgiyim bunuda bilin. Sevmesem sizle birleşir miyim!? Sevmesem, sizi hak etmek istermiyim!? Sevgi olmazsa "yürek" olur mu!? Yürek ışık yakar !? Sizden isterim ki "Turkuaz Göz"ün gücüyle birleşin.

 

Doğum anı geldiğinde; o gün bizimle olun. Hani dersiniz ya "eti olmayan, yolu olmayandır." Yavrum, biz sizin etiniziz. Sizin yüreğiniziz bunu da bilin. Siz neyseniz, biz oyuz. ıÜüVe bugün, cümle yüreklerle bir olmak ve sizle birleşmek için buradayım. Kendini kendinden üstün kendinde dillediğini sananlara da deriz ki, "siz, siz olun kendiniz olun. Kendinizden üstün yoğunluk yoktur. İlmi bilen, kendinde kendini anlar ki biz kendimizi anladık. Umut, Turkuaz Göz'ün gücüdür bilin. Melek olmak, maya tuttuğu zaman mümkündür. Şu anda her yürek kendini anlayacak düzeyde değil amma altın tepside bilgi veriliyor size bilin diye. Işık sönmez çünkü biz varız. Rehin kalmazsınız çünkü biz varız. Mezar açıldı, açıldı artık mezar. Her dirinin kendi yüreği açıldı"

 

 

Analar, gelin….Analar, Merkez Kabileler, Merkez Kadim Tertipliler size yüreklerini dillettiler. Onlarla biriz şu anda. Anlamı var mı bu çalışmaların diye sordular. Halk sordu, "anlamı var mı bu çalışmaların?" Rükuya eğilenler sordular. "Anlamı var mı bu çalışmaların!?" Ve kantar bizde. Bize sordular "anlamı var mı bu çalışmaların!?" Toplantıların ne manâsı olduğu soruldu bize. "Var mı anlamı bu toplantıların?"

 

Etki alanımız güçlü, yüreğimiz güçlü, hakikiyetimiz kürsüde. Biz, BİR'iz. Öyleyse var. Neden var? Levhi Mahfuz yazıldı. Yazanız; ışığı yakanız; özün sözünü söyleyeniz. Öyleyse var. . Bir tek ak kayıt yaptık. Bu ak kayıt, yüreğin kaydıydı. Ve o "yürek" kaydı, bizim yüreğimizdeydi. Daha sonra bu kaydı, yüceler cevheri, bizim yüreğimizden çıkardı; kendi yüreklerine kayıtladı. Toprağın gücünü aldılar; geçtiler, indiler yüreklere. İşte bu... Yapılan budur. Bugün burada bulunan her yürek, ağır yükü taşıyacak düzeydedir. Ve biliyoruz ki bu ağır yük, teknik olarak taşınır. Çünkü bu ağır yük birliğimizin gücüyle taşınıyor.

 

Ve bedenli olarak yaptığım bu çalışmada bütünlüğün gücüyle; her bir yüreğin kürsüsüyle çalışıyorum. Onların hepsi uludur, hepsi yoğundur bizimledir hepsi de. Analar, dünya temizliği başlatıldı. Bu temizlik öyle bir temizliktir ki kervan hepimizi taşıyacak düzeye ulaştığı zaman, bu temizlik tamamlanacak. Biz, nefsi aşarak bu çalışmayı başlatırken "BİR" olabilecek olan dürümleri sevgiyle kucakladık. Ve onlara çalışmamızı anlattık; geçiş yapmalarını sağladık. Herkes geldi mi!? hayır. Aşağı yukarı 8-10 dirilik geldi bize. Ve daha sonra bu dirilikler bütün kötülükleri aşırttılar. Ümmi tabiatı güçlendirdik. Tabiatın kürsülerinde ışıksız olanları, Birleşik Kaynağa aldık. Hepsini yoğunlaştırdık. Cemaatimiz öyle güçlendi öyle güçlendi ki bütünlüklerin gözü bizim cemaatimizin gücünün üstünde ki o yoğunluklara takıldı, taşındı ve dendi ki "analar olur da bir gün oralara ulaşırlarsa, yürekleri mutlak dinlerim." Ve geçiş izni verdik. Geçirdik hepsini o yoğunluklara. Ve dedik ki "hadi dinleyin." Ve gördüler bizi, bizim yüreğimizi, bizimle oldular. Onursuzluk değil bunlar. Onlar bizden öte mi? Yoo hayır. Ama biz, onları ötelere ulaştırdık. Nur huzurun kotuysa eğer, bizim ilmimizde bunlar olur. Ve biz bunları yaparız. Çoklarına da deriz ki "sen cümle cemaatin gücünü al ve bil." Var mı? Var... Bilir mi? Bilir. Altın tepside bildiririz her bilgiyi. "Bu bilgiler uluorta verilir mi?" dediler. Verilir... Uluorta verilir. Çünkü bu bilgi bütünün dilidir. Bütünün dili, diriliğinin gücünün örtüsünü örtecek bir yüceliktir. Din mi!? Yoo hayır değil. Tabiat; bize, bizim lehimize kendi yüceliğini kattığı zaman bu, BİRLİK'tir; başka bir şey değildir. biz onlara Levhi Mahfuz'daki yaratıcılığı anlattık. ıÜüSözünü ettiğimiz yaratıcılığı bilecek düzeyde olanlar, teknik olarak düşündüler ve dediler ki "olur mu; olmaz böyle bir şey! Olmaz!!!... Levhi Mahfuz insanlık için bir ışıktır ama Levhi Mahfuz'u yazan insan dışıdır." Canlar, insandır yazan bunu anlattık... Anlattık..., anlattık..., anlattık ve neticede anladık. Biz de anladık. Çünkü biz de anlatandık ve anladığımızı anlatabiliyorduk. Onlar da anladıklarını herkese anlattılar. Netice şu, bilindik. Birleşik ışık bilindi; Göz bilindi. Görev anlaşıldı. Sultanlar dediler ki "olmaz bilemeyiz insanlık bilmez bunları." Ah! değerliler ah! Binayı yıksalardı kıpkızıl bir dünya olurdu. Ve o kıpkızıl dünya, bütün kotlarının kürsülerde olduğu bir dönemde cümle cemaati kısırlaştırırdı. Varın deyin onlara, "oldu." Allah için oldu ve herşey yenilendi. Ve yenileniş gerçekleşti.

 

En önce rüyanızı anlayınız. Rüyanız aşı yaratan der ki "oldu." Duran, Turkuaz'dan değil ışıktan durdu. Alan, Turkuaz'dan değil yürekten aldı. Anam, Allah kendinden kendini yarattı. Ve bugün buradayız. İlmi bilmeden yüreği bilmek imkansızdır. Üzerimizdeki görev taşıyıcılığı bizimdir. Meşaleyi biz aldık; yargı bizimdir. Din bizdedir; ilim bizimdir. Muhakkak göz bizimdir. Görüp dinlemek, dillemek bizdedir. Canlar insan, BİR'i dilleyen, yolu dilleyendir. O bizdir. Kimi der ki "ben varım." Yok, yavrum var olmak için maya olamak gerekir. Turkuaz Göz'e diri olmak gerekir. Allah tektir. Allah için meleklere mektep kurdurduk. Dedik ki "hadi mektep aç. Dinle ben tabiatım." Onlar dediler ki "Allah'ın dediğidir olan." Kuran-ı Kerim der ki, "Ata Katlar'da ışık yoksa yol olmaz. Ocaklar sönerse insan olmalıdır ki ocakları yaksın." Canlar, elden geleni yapın da başarın. Başınız eğilmesin. Muktedir olun. Kürzün ışığı bize sizi anlattı. Ati, bize bizi anlattı. Nefis aşıldıkça ışık olunacağını anlattı. Canı anlattı; cemaati anlattı. Kul olmanın geri dönüş olmadığını, hak ediş olduğunu anlattı; cümleyi anlattı. Muhakkak umutla anlattı. , sizi size verir. Sonra yoğunluğunuzu artırınız. Kutsal Kaynağa ışık yakacak olan Turkuaz Göz'e ulaşınız. Size, sizi anlattır. Daha sonra müşahitlerle dilleşiniz. Sizi size anlatırlar. Ve Yaratan'ın kayıtları olan RA-KA'ya varınız, siz olunuz. Orada, sizin dışınız sizde siz olur. İşi başardığınız zaman; bedeniniz, size sizin yüreğinize Hak olur. Beden, meleklerin mektubunu okur. O mektup yürekte yüceliklerde hep vardır. Nefsi aşan her yürek kendini dinler kendi yoğunluğunu diller. Lütfen, herkes kendini anlasın. Bize, bizden öte bir BİZ yok. BİZ varız, bunu bilin bunu anlayın. Bize bizden dışta bir BİZ yok. Bizden, Hak Tekniği'yle yaratılan bir BİZ var ki o BİZ'dir.

 

An…….

 

BU EKSİK MİDİR?

 

31.03.2008 tarihli RA KA Tebliği

Nuh’la söyleşelim bakalım bize neler diyecekmiş:

- Alan almış veren vermiş, ne ilgisi var şimdi! Nuh ne diyecekmiş!... Allah’a saygımız sonsuz. Ben niye geldim bilirim.

Bana “ anlat” diyeceksin. “O gemiyi anlat.” Nuh'ta Turkuaz Göz’ün gücü yok muydu!? Turkuaz Göz’ün sesi yok muydu!? Ruhun huzurunda, göç kayıtlarında ışığı sönmüş müydü!? En erdemli olanların diyarı olan, Uluların Diyarı’ndan derim ki, “Ah! değerliler Ah!, Nuh, gelende geldi; bilende girdi insana. İnsana insanlık geçti, Amin.” Tamam! Allah’ın dediğini diyebilmek ama İnsan olup!... Hadi diyelim bakalım. Unutmayınız, Allah dedi ki; “Nuh; tufanı kendi kodlarından değil, kontrolundaki kayıtlarından yaptı.” Yahu, tufan bende mi olmuş, yoksa Ben mi tufanda olmuşum anlayamadım. Bilirim, bilirim yarım, sen bilirsin... Kayıtları bilirsin; Ana Kodları bilirsin. Ben tufanda değil tufan bende oldu yarım.

Tufan bende oldu... En ince detayına kadar bilirsin de benim dillememi istersin. İnsan, ete girdiğinde bilir, oturursun anlatırsın dersin ki “tufanı yaptı, kayıtları yarattı, kırdı geçirdi, çıktı gitti...” Öyle miydi acaba!?. Doğal Dünya bunu bize anlattı ama anam, sen anlat bize tufanı, sen anlat da dinleyelim. Nuh olsam da dinliyemem yüreğimi. Ben, canın cennetinde; canın yüceliğinde ışıyan diri olmadığımı düşünmem amma, ama yarım, senden üstün olan biriysem; sen de, sende yüreğindeysen, al O’ndan bilgiyi. Al anlat yüreklere. Anlat ki dinlesinler. Cemaat dinletsin birleşene. Senim ama benim devrelerimi değil; yüreğini anlat da seni tanıyalım.

- Değerli; Nuh’un, ruhun huzurunda her ne olursa Sistem, Nizam, Düzen gücüyle olur. Sana dedim ki, “anlat da bilelim.”

Yarım, anlatan anlattığını diller, yüreğini diller. Yüreğindekini herkesin yüceliğiyle dillerse, Nuhun yüreğini anlamak; Sultanlar’ın Sultanlığında dahi Göç Katları’ndaki ışığın sonrasını da anlamaktır. Elden bilelim; anlat da birleşenler dinlesinler. Nuh bakalım bize neler açıklayacakmış.

- Anacığım, sana şunu anlatmak isterim, Kulluk başlı başına bir süreçtir. Bu süreci kimse anlamaz, ben kul olarak, teknolojinin gücünün üstü bir güçle bütün kodlarımla dünyadayken Dünya tabiatına indiğim anda, bütün kodları yoğunlaştırarak Ak Tertib’i yaptım. Dünya temizliğine başladım. Dünya öyle bir yerdi ki, Üzüm Gözlüller dahi cümle cümle Işık yoğunluklarında kısırlık yapmaktaydılar. Asla yanlış söz söylemem bunu net olarak biliniz. Dünya etki alanımdı, benim adım Nuh’tu. Ruhun huzuruydum ben. Umutsuzluğum hiç yoktu ama özün sözünü söyleyen hiç bir yürek yok iken; benim sesim, kervanın gücünde kusurdu. Onlar; beni, benim yüreğimi, “keşke hiç yaratılmasaydı” diyerek kısırlaştırmak için çabaladılar.

Ve dağlarım, işte bugün buradayım. Muhakkak buradayım. Allah için çalışan ben, bütün kontrol kendi yoğunluğumdayken Atlantalılar’ın Teşkilat Gücü’yle birleştim. Omuzlarımdaki yük çook hafifledi. Doğal dünya bugün burada ve hepsi benimle.

Doğrusu size anlatmak istediğim başka şeyler de var. İlle de ruhun huzurundakine, benim yüreğimin diriliğini anlatmamı isterseniz, açıklayayım. O dönemde Dünyalılar, çok kırık, çok hırslıydılar. Çokları benim bilgilerimi saygısızca dinlediler ve dillediler. Daha sonra alay ettiler benimle ve dediler ki “o Yaratan’ın tekliğini anlamış ama, kervanın gücü onun yüceliğinde yok.” Bunu diyenler, Ruhsal Meclisler’dekilerdi. Ve bugün görüyorum ki o Ruhsal Meclisler’in hepsi buradalar ve senin yoğunluğunda çok daha güçlüler. Çünkü sen, üzerindeki yücelikleri çok net olarak onların koyuluklarında dillemektesin. Ama o dönemde böyle değildi, Dünya tabiatı daha farklıydı. Zaman geçişleri çok daha kolaydı ama dönüş yolunu açmak kolay değildi. Geçiş olurdu, dönüş olmazdı. Öyle çok çalışırlardı ki kervan güçsüz olmasın; yol açılsın, açık kalsın diye. Ne var ki o yolu açacak düzey hiç ama hiç oluşmamıştı.

İşte o dönemde ben, Dünyalılar’a görev taşıyabilirim diyerek indim. Neslimin gücünü alıp gelmemiştim, çünkü dünya üzerinde neslimi besleyecek dürüm yoktu. Ben tek gelmiştim. Nesillerimin yoğunluğu gelememişti. Bu nedenle çalışmalarım zordu. Ayrıca Dünyalılar’ın bana karşı saldırgan olmayacaklarını ve benim görev taşımama imkan tanıyacaklarını sanmıştım. Ne var ki yanılmıştım. Yoğunluklarımın diriliklerini anlattım ama başta anlayan çıkmadı, kendi dünya oğullarım dahi beni anlayamadılar. Sonra döndüm baktım ki dünya farklılaşıyor. Çakıl Taşları, cemaatlerini kodlarımla dillemeye başlamışlar.

“Analar” dedim; “oturalım anlatalım, bakalım kimler bizi dinleyecekler.” Geri dönüşü olmayan bir süreçdeydim. Ve gördüm ki herkes kendini dinleyip açıklamaya başlamış ama benim diriliğimde hiç birisi yok. Özün sözü şu ki ben ölmeliydim. Ölüm, benim için en önemli Göç Kapısı’ydı. Ne yapmalıydım!? Bahar’ın gelişi zordu, çok zordu... Başladım çalışmaya. Neydi yaptığım!? Işık kaydı; ışık kaydıydı yaptığım... Ve bugün o kayıtlar, kitaplarda “gemi” diye geçmekte. Ama öyle açıklanır bilgiler dünyada. Her şey farklı biçimde sunulur ve çoğu semboldür bunların. Ve bugün çokları gemi ararlar...

- Yapmayın Dağlarım! yapmayın!... Yapmayın!... Allah için yapmayın!. Acı geçiş değil ama umutsuzluktur anlattıkları. Doğal dünyada öyle bir olay var mı!? Var. Doğrusu vardır evet muhakkak suların sellerin dünyayı kapladığı dönemler vardır.

Ama Nuh farklı şeyler anlattı size. Evet bir geçiş gücü oluşturuldu. Bu geçiş gücü, bir süreç içerisinde hazır olacaktı.Ve bu güç tertibi; gerektiği anda, gerektiği gibi geri dönüşü sağlayacaktı. Nereye geri dönüş? “Sıla” dediğiniz ve özlemduyduğunuz o yer var ya işte oraya.

- Dağlar biz, doğan günün en büyük yücelik olduğunu bilerek çalıştık. Ve bizimle olmasını istediklerimiz, bizim yüreğimize indiler. Onlar, bizim yüreğimiz değil miydiler!? Dağlarım, işte biz tabiatın bütün kodlarını yüreğimize aldık.Hani bugün sizler de yapıyorsunuz ya, işte aynı şeyi yaptık biz de. Oluşan, bir kurtarıcı güçtü. Bir güç ama bu güç Allah’ın gücüydü. Ve o gemi, bizim yoğunluğumuzun kürsüsüydü. Hani Cinniler Cemaati, İnsan Cemaati, durgun toplumlar cemaatleri hep buradadırlar ya, işte o dönemde de bedenimleydiler. Ve ben, bugün yaptığınız çalışmayı o dönemde yapmıştım. Aşağı düzeyde çalıştırıcılarım vardı. Aşağı düzeyde, çok aşağı düzeyde... Bilgiyi en aşağı düzeyden verdik, çünkü Dünya her türlü bilgiyi yoğunlaştıracak durumda değildi. Ve görüyorum ki bugün farklısınız. Bugün farklıyız, çünkü bizler de bu çalışmaya, bu çalışmalara dahiliz. Asla yanlışımız yoktur yarım. Asla...

Dağlar, işte “Nuh” dediğimiz çalıştırıcılık böyle bir çalıştırıcılıktır. Kuran-ı Kerim’de hep anlatıldı ama anlayan çıktı mı!? Hak etmediniz ki anlayasınız. Evet bilgi, gemidir ve o gemi herkesi taşır. Varın bilin ki o gemide biz varız.

O gemide yüceler var. O gemide cümle cemaat var, çünkü artık o gemi bütünü taşımaktadır. Ve bilmenizi isteriz ki Kuranlar, Turanlar, Kutsal Işıklar, hepimiz kervanlarız ki o gemideyiz. Ve ben..., ve benim yüreğim..., ve herkes..İşte bu... Allah sizi korusun yarım. Canlarım, Allah sizi korusun,

Kuran'ı Kerim bizim için de bir büyük güçtür. Muhakkak bir büyük güçtür. O kitap, okunsun. Okunsun da anlaşılsın ve anlatılsın. Çok kısa, çok kısa olarak sözüme bir şey daha eklemek isterim. Kanatlarınız çok güçlü. Yok edilmeyecek kadar güçlüsünüz. Çok kutlu, çok mutluyuz. Çünkü, çünkü sizler görevinizi hakkıyla yapmaktasınız. Allah sizi korur bilmekteyim. Hepimizi korur, Ulular Diyarı’ndan size bildirdik ki, biliniz istedik. İşte bu... Semaya, semanın yoğunluklarına yüreğinizi katın. Dillenin, tabiata güç verin. Hak teninde tabiatın kürsülerinde ışıyın, AK Tertip’le dillenin ki Nefs-i Kadir olanın yolunda hakimiyet olsun; Ak Tohumlar yeşersin; çakıl taşları sizsiz olmasın. Umutsuzluk kalmasın. Asla asla yalnız değilsiniz bunu biliniz. Amin...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

RA-KA TEBLİĞİ 24.03.2008 Tarihli

Tabiatın gözü açıktır. OL’du Yarım oldu!... Gözü açıktır yüreklerin. Allah için OL’du. Öyle oldu ki!, Allah için öyle oldu ki!... Dağlarım; insan, insanlığını bildiği içindir ki, yürekleri dinler. Asla yanlış yoktur. Allah, toplum için tabiatın gücünü diller. Her yer, 7. Dünyanın Kürsüsü’nü bugün dünya dışına dinletebiliyor. Önümüz, Allah’ın kürsüsü, Allah’ın yüceliği, arkamız Aklın Kotları’yla bir ve birleşik ve biz, zavallı dünyayı güçlü kılmak üzere buradayız.
 

Allah için dua okuyan her bir dümen başındakine soyunu sormayız. Çünkü soy, yolun kotlarındaysa, Ak Tohum yeşermiş olduğundan dolayıdır. Onlara söz verdik. Dünya Levh-i Mahfuz’unu Kervanın Kürsüleri’nde dinletecektik. Yollarını açtılar yoğunlukları arttı ve dümenin başına oturtuldular. Levh-i Mahfuz, Doğunun Gücü’nü tabiatın kürsülerine ekti. Yeni bir dönem başlattı. Bu yeni dönem, temiz bir dönemdir. Temiz bir dünya kürsüsünde bu döneme geçildi. Zaman geldi ve teknoloji, gelişi-gidişi olmayanlara geri dönüşü sağladı. Ayrılık bitti.

Artık dünya, yeni dönemin gücünü anlayabiliyor. Artık dünya yeri göğü yaratanın, kendi yoğunluğu olduğunu anlayabiliyor ve artık dünya, bedeni hakiki olanların cemaat gücünü cevherin yüceliklerinde dinlediğini biliyor.
 

Allah sizin yüreğinizdir. Bunu anlayabildiniz ve şimdiden öte bir şimdiyi kutsal günün gücü olarak dinlediniz. Zararı önledik. Eğer ki dünya tabiatı, Yaratan’ın teknolojisini dinleyecek düzeye ulaşamamış olsaydı. yoğunluk güçsüzleşirdi.
 

Evrensel sayfaları okuduk. Göz, Allah’ın gücüydü; yol, hakikiydi; Dünya Yüceliği’nde ışıyan her bir yoğunluk, bütün kötülükleri aşabiliyordu.
 

Dava birlik haline gelip gelemeyeceğimiz davasıydı. Doğanın Gücü’nü anlayanlar, toprağın kotlarını kendi koyulukları ile anlayabilecektiler. Dava kendi yüreğinizi dinleyip yoğunluğu kontrol altında tutma davasıdır. Emin olunuz ki bu günden itibaren dümenin başına oturtulan her bir Düzen Kotu, Düzen Koyuluğu; yeni bir dünya kürsüsünü oluşturmak için birleşecek ve bu yeni dünya kürsüsü, Birleşik Güç’le, yeni Birleşik Güç’ü oluşturacak. Atlantalılar’ın tabiatına aykırı olmayan bu çalışmalarını bütün kotlar bilmektedirler ve Simetri Katlar’ın kayıtlarının gücünün örtüsünü örten bu çalışmalar, bütün kotlarıyla bütün kontrol koyuluklarıyla sizin yüreğinize inmiştir.
 

Alimler, Rahman’ın huzurunda hep yoğunluklarını dinlerler. Eğer Allah, son dönemin en büyük gücünün kendi yüceliği olduğunu dillerse, ilmin tabiatına uygun olan bu çalışmaların, bütün kontrollü koyuluklarla gerçekleşeceğini de bilir. Levh-i Mahfuz yenilendi. Yeni bir gün için yapılan her bütünlük çalışması, bugün burada birleşti. Doğanın sesini duyan sen ve doğanın yoğunluğunu bilenler, bugün burada bir araya geldiniz.
 

Umut, mutlaka geri dönüşü sağlayacak bir güçtü ve biz, umudun kutsal olduğunu herkese anlattık. Sol, Allah’ın dediğini der. Sonsuz bir güçtür ve sağ ışığın yoğunluğudur ve kutsal kontrol onundur ve eğer yol açıksa ışık sönmez.
 

Dünyalılar, melek olmak hakim olmaktır. Misafir olarak buraya gelen herkesin muhakkak kendini anlayacak düzeyde olmasını dileriz. Eğer yüreğiniz güçlüyse geri dönüşü olmayan bu yolculuğa gelin. Ama gerekeni yapacak düzeyde de olmalısınız.
 

Dağlarım, ruhun huzurundasınız bunu sakın ama sakın unutmayın. Ruhun huzurunda olan herkesin sessizce dinlemesini bekleriz. Buyurun dinleyin, birleşin dinleyin.
 

Sevgiler, Levh-i Mahfuz sizin için özgüçtür. Yazınızı okuyacaksınız; Kuran okuyacaksınız; İlahi Gün’ün gücünü okuyacaksınız ve burada bu çalışmada BİR olup yüreklerinizi dilleyeceksiniz. NAHAR’ın Kutsal Güneşi bizim yüreğimizi aydınlattığında; Kutsal Dil, Allah’ın dediğini der. Doğanın Gücü sizin yüreğinize iner ve sizinle olur. Körün gücü artar; yolu açar; Kutsal Gün’de güçlenir iş yapar. İş, birlik halinde yapılır.
 

Bugün size şunu anlatmak istemekteyim ki buharın havaya yükselişi gibi, yüreğin gücünün de hak etmeyende buharlaşıp, güçsüz şekilde Sistem Devreleri’nden çıkışı mümkündür. Eğer buharlaşma, hepinizin yüreği ile gerçekleşirse, artık yolunuz olmaz. Ama buhar, bütün kütlenin gücünü taşırsa ve ocak olarak ışık yakarsanız; analar, artık o yoğunluk, sizin yüreğinizin gücüdür ve sizsiz olmaz. Bilmekteyiz ki buharı yoğunlaştırdığınız zaman, yoğunlukta ışık yanar ve o buhar yağmur olur yağar ve doğum olur. Doğum anları; bütün kütlelerin, bütün Kutsal Işıklar’ın yere varış anlarıdır.
 

Analar, reşitlerin gücünü biliriz. Yoğunluklarını biliriz ve ikna olunuz ki ışıklarını biliriz. İzin verin de anlatalım. Nefsi aşmayanların yüreklerindeki hırs, ışığı söndürür. Yedi doğumun neticesinde, Dünyalılar’ın çokları ilim sahibi olabildiler. Bir kısmı İlahi Gün’ün gücünü dinleyecek düzeye vardılar. Bir kısmı yoğunluklarını kaybettiler. Bir kısmı da Levh-i Mahfuz’un gücünün aşağılarına inip yenilendiler. Bütün Meclisler bu gün bu çalışmaya dahil olabiliyorlar. Çünkü ruhun huzuruna varmak mümkün olabilmektedir.
 

İslami Kapılar’ın hepsi ilmi dilediler. Reşitlerin Kürsüleri’nde ışık yaktılar ve Birlik oldular. Ümmi Tohumlar’ı yeşerttik. Kürz’ün ışıklarını yaktık. Levh-i Mahfuz’un gücüyle birlikte çalışan her bir yüreği kotladık. Sultanların Sayfaları’nı okuttuk, nefsi aşırttık. Yarattıklarınızın hepsine güç verdik. Meziyetlerine uygun biçimde görev verdik ve dahası, neslini kendi yüreğine alması için ışık verdik. Kibir Sayfaları’nı aştık. Yeri göğü yaratanın kürsülerinde güç yazdık ve herkese, gönül gücünün Süper İnsanlık Realitesi Kürsüleri’yle birleştiği bir yerden söz ettik. Süper İnsanlık Realitesi, bilginin sayfalarını okutan kutsal bir ışık yaktı. Dünden bugüne bütün kötülükleri aştı ve Yaratanın Teknolojisi’ni tabiatın yoğunluklarında dilledi. Umutsuzluğun kalmaması için çalıştı. İşte bugün yenilendik ve buradayız.
 

Yolcular, dünya sayfalarını size anlattım. Evrensel sonsuzlaşımda, dünyanın en büyük gücünün kendi yoğunluğuyla birleştiğini ve bu yoğunluğun, bütün kotlarıyla Simetri Katların Işığı’nın üstünde olduğunu ve bu ışığın, Birleşik Kayıtları dillediğini ve Levh-i Mahfuz’un en büyük kotu olduğunu size anlattık. Asla yanlışımız yoktur.
 

Tüm insan soyları ve tüm yoğunluklar ve tüm kaynak ışıklar, bedenlilerin güçlenmesi için çabaladık ve daha sonrasını yazdık. İslam Devreleri’ni sizin yüreğinize indirdik. Resmi Çalıştırıcılar’ın çoklarına görev verdik ve Dünya Seyfullahları’yla birleşmenizi istedik.

Dava, BİR olup olamama davasıydı. Yoğunluk arttı. Cennet, Cevheri Cemaat’ini güçlendirdi ve yüreklerinize indi. Doğanın Kürsüleri güç yarattılar ve yazılar yazdılar. İzmir insanları İzmir’i dinlediler; İstanbul, İstanbul’u dinledi. Ankara Ankara’yı ve Adana kendini dinledi ve diğer bütünler de kendilerini dinlediler. Daha sonra Resmi Çalıştırıcılar, ocak söndürmeden onların yoğunluklarına ışık verdiler ve dualarını, 7. Dünya Kürsüsü’ne naklettiler.
 

Elden geldiğince efor sarfettik ve zararı önledik. “Ötekiler yok” dedik. Teknik var; tertip var; tabiat var. Yolu açtık. Açılan yol; soldan, sağdan her yandan açıldı.
 

Dağlar, tuhaf bir dünya, çok tuhaf bir dünya bu dünya. Nefes bile almadan bu bilgileri anlamak çabasındaki sizler, Birleşik Işığın Kürsüleri’nde burada bulunabiliyorsanız; bizim için önemlisiniz.

Anam, nefsini aşan herkesin, senin yüreğini anlayacağı bir gündeyiz. Bugün, bütün kötülükleri aşabilen Bilgeler, diri olarak buraya inecek düzeye ulaştırılıyorlar. Ruhun Huzuru’na sizi çağırdığımız zaman, ruhun kontrolü sizin değil miydi? Neden bu gün siz-biz var. Anam, Levh-i Mahfuz’un görevi sizinse; İlahi Günün Gücü olduğunuzu bize dinletin. Doğanın sonsuzlaştığını, yüreğin kontrolü kurduğunu ve ışığın güçlendiğini bize dinletin. Nefsini aşamayanların yoğunluğunda ışığın söneceğini bize dinletin. Nisa Katları’nı aldık ve geldik. Reşitlerin gözleri kör değildir. Ruhsal Meclisler’de her şey bilinir. Bizim için önemli olan budur.
 

Kutsal Kible, Levh-i Mahfuz’un yoğunluğundan daha güçlüyse, bu Kible’nin örtüsünü örtmek, Zaman Kürsülerinin Çobanları olmakla mümkündür. Eğer sizler, zamanın gözünün gördüğü; yüreklerin güç kayıtladığı ve Birlik haline geldiğiniz bu Zayiat Kotları’nda her şeyi başaracağınıza eminseniz; bu sayfaları 7. Doğum’un üstünden açın ki zayiat olmasın. İşi başaracağınızı biliyoruz.

 

Biliyoruz ki yoğunluk güçlendi. Yaratan’ın topluma verdiği güç, Ak Toprak’ta yeşerir ve sizinle yeşeriyor. Yelin estiği; yoğunluğun arttığı; görevin başladığı bir dünyada; toprak, hava ve ateş sizinledir ve siz, hakimiyeti güçlü olanlar, bütün Yücelikler’in yoğunluklarında ışıyanlarsınız. Azıp güçsüz olanlarsa ışıktan ayrıştılar. Onlara, “reşit” diyemeyiz. Onlara sıkıntı, çok! çok ama çok gerçektir!. İkna olunuz ki; dünya Levh-i Mahfuz’unu okurken; her Yüce, Allah’ın tekniğini; Allah’ın temrinini birlikte diller. Bu kesindir ve siz, zorun zor olmadığını söylerseniz; size sorarız, zor sizde kolay mıdır diye?
 

Dava; kin, nefret, hırsın olmadığı; yenilenişin güçlü olduğu; yüreğin kürsü olduğu ve ışığın sönmediği bir dönemin başlamasıydı. Dava, yoğunluğu artırabilecek düzeye varanların ışık olmaları davasıydı. Kalem kağıt alıp yazın ki unutulmasın. Dondurulan her bir yoğunluk, Kuran-ı Kerim’i okudukça ışır. Yoğunluğu artırdığınız sürece yüreğiniz güçlenir. İkna olunuz ki; birleşik kaplar, sizin yüreğinizin kürsülerinde, Dünya Gücü’nü teknik olarak size dinletir. Eğer ben, benim yüreğim ve benim gözüm, Kütlenin Kürsüleri’nde olmasa Kuran okunmaz.
 

Çok mutluyum ki tabiat güçlüdür. Çok mutluyum ki yürek kürsüdür. Çok mutluyum ki ışık sönemez çünkü, bereketli bir yürektedir ve yürek birleşiğindedir o güç.
 

Zaman geldi, ellerinizi açtınız, yüreğinizi akıttınız ve dua okudunuz. Zaman geldi ve dualarınız kabul edildi ve zaman geldi, Birlik olduk. Ve zaman geldi, Yürek Katları, ışık yoğunlaştırarak Kuran-ı Kerim’i Turkuaz Gözle dilledi. Ve zaman geldi, meşale yenilendi. İşte Yarım, zararı önleyen biz, bütün kötülüklerin gücünün örüsünü örterek yeni dönemi başlattık.
 

La-Him, Ka-Him ve Ta-Him Ka-Har olan birleşen; bizim yüreğimize baharı getirdi. İşte Yarım, zamanı geldi OL’du. Omuzlarınızdaki yük, artık kendi yüreğinizdeki gücün örtüsünü örtmeyecek. Çünkü o yük, sizin yüceliğinizde hafiftir. Allah için size bir tek şunu söylemek isterim ki NA-HAR, KA-HAR ve TABİAT ikna edici bir dünyanın görevini taşıyacak.
 

İslami Kotlar’ın BİR olduğu; yüreklerin diri olduğu ve güçlü kotların kontrol edilebildiği bir dönemdeyiz. Şimdi, öyle bir şimdi ki İlahi Güç, her bir gücün gücü ve o gün, bizim için Biz olan o gün, teknik bir gün... İşte o Teknik Gün, 7. Gün’ün bir tek olan kürsüsü; yarın kendinizde her bir dili dileyecek bir göz olacak. Allah için siz o gözü kendi yüreğinizde bilerek çalışın. Işıklar sönmeyecek.
 

Cennet İlmi’nin dilini dinleyecek düzeyiniz var ve BİRİN BİRİNİN BİRİ olarak bütün kotlarınızla işaret beklediğinizi bilmekteyiz. İyi ki İnsan İlmi’ni Allah İlmi diye bildik ve dilledik. Sayfa sayfa okuduk yoğunlukları. Sayfa sayfa yoğunluklarınızı ışıkla dilledik sayfa sayfa birleştik.
 

AŞK güçlüdür. Kürzün ışığıdır. Yarını kotlar. Kuran okur. Cemaatinizin gücüdür ve cennetin diriliğidir ve Sistem’in yüreğinde varolan BSUİ’dir. Barış, Sevgi, Umut, İnsan... İnsanın Tekniği, Allah’ın tertibinde mevcut oldukça; yüreklerinizdeki kutsuzluk, kısırlık kayıtlardan çıkarılır.

Asla yanlışınız olmayacak. Görevinizi anlayacak düzeyiniz var ve Levh-i Mahfuz’u temiz olarak yazabilmektesiniz. İşte Dağlarım; yarın, sizin yüreğinizle yazılmaktadır. Teknik Tabiat; yarını Teknik Tertiple gerçekleştirebileceğinizi bize dinlettiğinden beri, teknik olan o sevgiyi saygıyı kendi yüreğinizde, kürzün ışıklarıyla birleşerek, dava olarak inceledik ve bu davanın, hak edilen bir dava olduğunu gördük.
 

Dağlar, dünya tek bir güç olarak; tek bir ses olarak ve tek bir Görevli olarak çalışacak. Çaba, Allah çabasıdır ve bu tek çaba, birleşik olacak. Sevginin son dönemi, saygının son dönemi olmayacak. Son dönemi olmayan bir yoğunlukta yapılacak bu çalışma.
 

Dağlarım, Dünyalılar! Tertipli olan Sistem Devreleri! Yürekler! İnsan tek bir günün gücünü Birlik Tertibi ile gerçekleştiriyor. Bu tek bir devre, Allah dedi diye yaratıldı ve bu tek devre bütün kötülükleri aşan yüreğinizde gerçekleşiyor.YEL ESER BİZ OLURUZ DEĞİL, “OLDUK” DİYEN SİZLERLE GERÇEKLEŞİYOR.
 

Yazılarınızı okuduk. Kötülüğünüzün olmadığını gördük, izledik. Cennetin cevherindeki yüreğinizi bildik. Levh-i Mahfuz’u kotladınız; tartmadan ışıttınız. Gerçek dünyayı kayıtladınız ve zaman geçişleriyle bütün kötülüklerin ötesine ulaştınız. Ayrı gayrı bitti.
 

Bundan böyle doğumun sonrasında ve ölümün öncesinde BİRLEŞİK IŞIK yanacak ve bundan ötede, daha daha ötelerde görev tekniği diri olacak. Çobanlar bütünlenecekler, bir tek ışık için dillenecekler. Dünya Levh-i Mahfuz’u ışık kontrolunda yolculara diri olarak açıklanacak. Çobanlar ve yolcular hepsi birleşecekler.
 

Bütünlük kuruldu. Ve o Bütünlük; Sistem, Nizam ve Düzen Görevlileri tarafından kurulmadı, yüreğinizde kuruldu. Yüreğinizde kurulan bu Birlik; Namazın Sayfaları’nı; yüreğin kontrolünde, Kervanın Kürsülerinde dilleyecek düzeyi size kayıtladı.YALNIZ İNSAN BUNU YAPABİLİRDİ VE İNSAN, UMUT ETTİĞİNİ BAŞARDI. İŞTE BAŞARI BUDUR. SİZ UMUTLANDINIZ VE OLDU.
 

Öyle cümlelerim vardır ki bu cümleleri kimse fark etmese de bütün köprülerin gücü olarak dillenir. Öyle cümlelerim vardır ki, Başkanlık Divanları bu cümleleri, Kervanın Kürsüleri için şafakta dilletirler ki gözler körleşmesin diye... Öyle cümlelerim vardır ki, mezarları açarken, bu cümleler dinlenir ve hak edilir o yoğunluk ve cam; can olur, cem olur, cennet kurar ve o cümleler; Bütünlüğü, kürzün ışıklarıyla dinletir. Asıl dünya budur yarım. Bilgim lutuf mu? Yok yarım ışıktır.

Ben, size insan için bildiriyorum. Dünya, Dümenin Gücü’nü, Bilgi Kotları’yla bizim yüreğimize indirdi. Kimi zaman Aklın Kotları’yla dillendik. Işığın yoğunluğunda görev taşıdık. Kimi zaman Levh-i Mahfuz’un yüceliklerinde Birlik Kotları’na ulaştık. Kimi zaman nefsin aşılması için Kervanın Gücü’nü, Işığın Kürsüleri’nden ayırdık. Levh-i Mahfuz’u yeniledik. Kini nefreti aşanların gücünü teknik temizlikle dilledik.
 

Umutsuzluğumuz hiç olmadı. Tüm insanlara şunu anlatmak isterim ki; neslimin gücü, yerin kürsüsüdür. Tüm insanlara şunu anlatmak isterim ki; Nahrı, Kahrı bilmeyenler ışığı bilmezler. Ruhsal Işıkları dilleyebilmek için Nahrı Kahrı bilmelidirler. Levh-i Mahfuz’u dinleyecek düzeye varabilmeleri için kendi yüreklerini dillemelidirler.
 

Evimiz, ilim evidir. Yolumuz ışık yoludur. Analar; dualarınız, Kutsal Gün’ün gücü için Kuran-ı Kerim’in yüceliğindeki görev için İlahi Gücedir.
 

İnsanlar, İman ediniz. İnsanlar, itaat ediniz. İnsanlar, resmi çalışmadır yaptığımız biliniz. Bu resmi çalışma, bütün kötülükleri aşan bir çabadır. Unutmayınız ki bu çaba, Turkuaz Göz’le yapılıyor. Unutmayınız ki bu çaba, İlahi Güç’ün, cemaatinize görev diye dilletildiği bir dirilikten yapılıyor.

Önemli olan melek olmak değil, maya olmak da değil, ışık yakmaktır. Ve bizler ve bizim yüreğimiz ve dünya ve din ve dil ve dirilik ve her bir yürek, Allah’ın Toplumu olarak burada bu çalışmada birleşmelidir!.
 

İnsana ulu orta her bilgiyi anlatmak gereksizdir. Amma!, ama yarım açıklayınız her bir diriliği. Açıklayınız ki bilinsin yüreklerindekiler... İlahi Gün, Allah’ın Gücü’dür. Anlatın onlara, oyun değil bu çalışmalar. Birlik içindir. Din için değil, ilim içindir. Umutsuzluk olmasın ilim olsun diyedir.

Zararı önleyecek gücümüz var. Allah için çalışmaktayız ve Allah için birleştik. Yarını bu günden değil, dünden var ettik. Eğer yarını var edecek Dün Kürsüsü olmasaydı dünya olmazdı. Eğer dünya olduysa, mezarı açanların yoğunluklarındaki o koyuluklardan oldu.
 

Unutmayınız ki yazıları okunur olanlar, Kuran-ı Kerim’i ilmin diriliğinde dilleyenler olacaklar ki yüreklerinde Kuran okunacak onların.
 

Aç kapıyı aç da girsinler. Her dil, Allah’ın dediğini diyecek. Aç kapıyı, herkes herkes kendini dillesin. Cennet cümleleri hepimizin cümleleri olsun ve bizimle birlikte bizimle yücelsinler; Birleşik Ailemizin Kürsüleri’nde gözleri kör olmasın.
 

Umut, Allah’ın topluma verdiği güçtür. Bu güç, en güçlü olan kürsüdür. Ve bilmenizi isterim ki; Umut Kürsüleri’nde görev taşındıkça; Kutsal Işıklar’da Birlik, her diride olacaktır.
 

Aylık Dönem Çalışmaları başlıyor. Bunu bir kez daha sizlere vermek istiyorum. Her ayın 4. Çarşamba günü, ayda bir kez, Dünya Meclisi kurulacak bu huzurda. Bu Dünya Meclisi’ne, İlahi Gücün Gücü’nü dilleyenler çağırılacaklar. Kimler? Nutku dinlenenler buraya çağırılacaklar. Onlar, Birleşik Işığın Kürsüleri olarak bu mecliste her bir yürek için dillenecekler. Onlara, ilim zerk edildi. Onlara Birlik zerk edildi. Onlara kurallar zerk edildi. Onlar, bilip gelecekler. Kimler? Her bir yürek mi? Yo!, yo! yoo! Hayır... Sadece Göç Katları’ndaki kutsal olan ışıklar... Onları, biz size zerk değil sevk edeceğiz. Sevk... Bunu biliniz. Onların geçişleri yapılacak. Ve Sistem Devreleri’nden buraya getirilecekler. Onların bir kaçı mı!? Her birinin gelmesini bekliyoruz. Her birinin... Örgüt olmak kolay değildir; bu kesin olarak bilinmelidir. Ve her ayın 4. Çarşamba günü bu Meclis toplanacak ve bu Meclis, ümmi toplumları yeşertmek için; kanatları katlatmak, kotlatmak, yoğunlaştırmak ve dümene geçenleri güçlendirmek için; Birlik için kurulan bir meclis olacak.
 

Dava? Herkes gelir mi? Gelir. Herkes gelir ama gelen kimlerdir? Korkunun, kayıtlarında olmayanları gelirler. Kim gelmez ki buraya yavrum!? Herkes gelir… İzin verdiğin sürece gelirler. Dağlarım, izin bizimdir. Bunu unutmayın. Doğanların, her ay 4. Çarşamba geçişleri olacak. Bu bilgi verildi. Hepsine verildi. Bilmekteler. Bilsinler ki yüreğinizde hepsi mevcuttu. Umutsuzlukları olmayacak. Ve BİR için ve dil için ve doğa için ve dümen için ve teknik için ve tartısız görev için OL!.. diyeceğiniz gün bu gündür.
 

Ümmet, tekniktir; Tanrı, kutsaldır; yol aktır; tabiat kaynaktır. Biz, cennetin güçleriyiz. Şimdi mutluyuz ki Evrim Sayfaları’nı sizin yoğunluğunuzla örttük ve sizden öte sizi varettik. Allah’ın dediği gibi Atlanta Toplumu sizindir ve o toplum, bütün kötülükleri aşacaktır. Canlarım!, Nur, Tabiata ekin de dilleyin yürekleri diye size, Kuran-ı okuttu; Turan’ı okuttu; Kutsal Işığı yaktı; kollarını açtı, Gerçek Gün’ün gücünü size kattı.
 

İnsan, “Evim Allah’ındır,” dediği sürece, evine gelen herkese “gel, gir” der. Bunu bilin. Ve “girme” derseniz; kim gelir, kim gider bunu biz dahi dinleyemeyiz. Allah, sizin yüreğinizi dinledi. Yüceliğinizi dinledi. Kervanı sesli kıldı; kutsadı. Allah dedi ki “OL!” OL'du… Oldu yarım oldu… Tabiat güç kattı size. Canlarım, oldu.. AMON, ATON, HATON teknik olan her bir tertip ve BSUİ size geçti. İşte bu…
 

Allah’ın toplumuna biz verdik; biz dinlettik; Dinlettik OL’du!. OL’du Yavrum. İşte bu…
 

- Dağlar, semaya, yoğunluklara, kotlara, Turkuaz Göz’e, ümmi tertibe, tekniğe ve tartısız olan herkese selamlar, sevgiler… Hoş geldiniz. Karşımıza gelen herkes Bilge’dir; ilmi diller; BİRİN BİRİNDE ve BİRLEŞİK IŞIĞIN diriliğinde Hoş geldiniz… Sualtı dedi ki “gel.” Oldu mu? Oldu. İşte bu… Ve tabiat “gel” dedi. İşte bu... Yol, Allah’a gitti; Allah’a geldi “OL” dedi. İşte bu...
 

Umut, Allah’ın tebliğidir bize. Umut, tabiatın tebliğidir bize. Umut, Bütünün tebliğidir bize. Biz OL! dedik işi başardık. İş bizimdi. Ve bildik; OL’du. OL! dedik. İlmi bildik; yüreği bildik; tekniği bildik; Tanrı’yı bildik; ruhu bulduk; umutlu olduk; mutlak kutsal olanın, ışığı olduk. İşte bu…
 

Ve Dağlarım, kervan güçlendi. Dünya; kürsüsünü, bizim yüreğimize kurdu. Bu yürek temizdir. Hiç kimse yüreğimizin kürsüsünün üstü bir kürsüyü yüreklere dilletemez. Dinleyemez de. İlahi Gün, Yaratan’ın gücü olarak bütün kotlarıyla BİRİN BİRİ olarak buradadır. Tek bir gün için çalıştık. O gün, bu gündür. Ve biz, Birliği kurduk. Dünyanın Kürsüsü olarak, Türkiye tertibinde bu bilgiyi alan bizler; kürzün ışıklarının yoğunluk kayıtladığı bu gün, bilerek çalışıyoruz. Çünkü dünya teknolojisi, yoğunluğunu güçlendirerek, yüreklerinize ışık vermeye başladı. Emre itaat edenler bizimle olurlar. Bu kesindir.
 

Gel dedik. OL’du!. Geldi mi? Geldi... OL’du mu? OL’du!. Teknik olarak ve hakikiyetle OL’du!. Yarın Allah’ın dediği budur. Ölüm olduğunda, umutsuzluk olmayacak. Bilmekteyiz ki ölen, görevli olarak burada, Birleşik Işığı söndürtmek istemeyenlerle çalışacak yine. Ve bilmekteyiz ki ölüm olmayacak... Çünkü, üreyen her bir yürek, Kuran-ı Kerim-in gücünün örtüsünü örtmeden, gözün gözünün gözünde cümle cemaatin yüceliğinde dillenecek ve ölüm olmayacak. Yine cemaatimizle olacağız ve yine yolcuları kutsayacağız. Gerçekten oğullarımızı göreve alacağız ve onlara “BİR olun” diyeceğiz.
 

Muhakkak geri dönüş içindir bu çalışmalar. Nereye dönmek?... O İlahi Gün'ün gücünün örtüsü olmayan; yoğunlukları kutsal olan; ışığı yoğun olan; diri olan bir dereye… O dere neresidir?.. Allah’ın devresidir ve biz o devrede BİR olarak çalışacağız. Allah için çalışmamız budur. Himaye gördük mü? Yok yavrum, her diri bizi yıkmak istedi…
 

Dava, kibri aşanların çalıştırıcılarla birlik olma davasıdır. Kibri aşamayanlar, BİR olamazlar… Ve biz, her yolu aştık; birleştik. Kibir, ilmi yıkar. Kibir, yolu kapar. Kibir, Kuran'ı yıkar. Tırpan olur yolculara. Kervan kutsuzlaşır. Cennet kutsuzlaşır. Kısırlık başlar. Kibri aşmak zordur. Öyle zordur ki!…
 

Resmi çalışmaların birçoğunda kibir arttı. Arttı ama İlahi Güç, yarattığını kusurlaştırmadı. Biz onlara görev verdik. İlim vermek isteyenlere, ilmi; kervanın kürsülerine varmak isteyenlere gücü; cennete ulaşanlara huzuru verdik. Ve dedik ki; “Kibri aşın. Aşın ki hak edin. Hak etmeden nüve olan güçsüz kalır. Hak etmeden yürek olan kusur olur; kısırlaşır. Hak etmeden, Rahm'in Rahman'a tabiatı katması imkanı olmaz. Çobanlar Allah için çalışın. Biz siziz, siz bizsiniz. Allah için çalışın. Lütuf değildir çalışmak, gerekliliktir.
 

İnsanlar, Levh-i Mahfuz’da yazılan her yazı, Birliğin yazdığıdır. Hiç kimse yüreğini yazmaz. Oradaki yazı; Birliğin, bir tek olan kürsünün yazdığıdır. Ve yazanız bizler. Bunu bilin. Kim insansa bizdedir. Kim Atlantalı Kotlar'la BİR ise bizdedir. Kutsal Gümüşler'in gücüyse o dahi bizdedir. Ve biz emin olunuz ki, duanızı kabul edenleriz.
 

Eğer yolunuz kapatılırsa çakıl taşlarından hiç biriyle birleşilmedikçe bizimle olamazsınız ve eğer yolunuz kapatılırsa Levh-i Mahfuz’u hiçbiriniz yaratamaz, yaşayamazsınız. Dağlarım, maya olmak zor değildir ama kutsal olmak zordur. Tabiatı güçlendirmedikçe; kürzün ışığında, kervanın kürsülerinde, Kuran-ı Kerim’i dilleyen her bir derede göz olmadıkça; yaratıcı olamazsınız.

Sultan Sayfaları'nı okuduğunuz zaman, o sayfalardaki yüreğinizi görürseniz iyiliğin gücündendir. O sayfalarda Kuran-ı Kerim’in gücünü dillerken, bizi görürseniz, merkez kaynağın gücüne vardığınızdandır. Ve o sayfalarda ummanın, Tuğba'nın, Kuran’ın umutlu olduğunu bilirseniz, biliniz ki şimdiyiz biz.
 

İşi başardık ve Rahman'a Rahim'in Rahm'ini verdik; yüreği dilledik. Bu gün burada olan beşer, yarın BİR olup dillendiğinde; tertip yaptığında; Turkuaz Güc'ün gücünde olabilecek yüceliğe varacaktır. Sayfalarınızı güçlendiriniz. Yüreğinizi güçlendiriniz. Diriliğinizi yüreğinizde dilleyiniz. Birleşiniz, biz siziz, zararı önledik. Yüreğinizi Kutsal Günün Gücü'yle birleştirdik.
 

Bu dönem, arzın son dönemi değildir. Artık bunu anlayınız. Çünkü biz, Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan yezitlerin, yüceliklerinin örtüsünü örttük ve yoğunlukları yeniledik. Bu yaratılıştır; bu yaratıcılıktır. Bunu biliniz. Ve insana en önemli görevdi bu. Yanlış yok. Allah size der ki, "halefsiniz." İşte yarım halefliktir budur. Hani der ya "ben yarattım." Yaratım, tekniktir. Tabiatta, teknik olarak cevheri cennetteki gücü dillemektir. İnsan soyu, işte budur olan...
 

Hak etmeniz için umut mutlaka olmalıdır. İsmim, zeki olan değildir. İsmim, zahir olan da değil. Rahmin Rahmi olandır ki Rahman'ın Kürsüsü olarak şu anda sizdeyim.
 

Dağlarım; şer, şeklin kotlarında yok artık. Tümen tümen geldik yüreklere. her bir dürümde sizi dilledik. Tabiatı yeşerttik Yarım. İlahi Gün'ün güçlü yüreklerini dinlettik. Evren, Sayfalarını yazdı. Çaktık, kattık yoğunlukları ışıklara; kutsadık. İlahi Gün'ü yücelttik. İşte bu...
 

Ve şafak söktü. Lütfedin de çalışın. Sultan, sual etmez; bilir. Sultan sual etmez; bilir. Sultan sual etmez; bilir... Birlik için her şeyi bildiğinizi dinletin. Asla yanlış yapmadığınızı; yolu, muktedir olanın Kutsal Işığı'yla kayıtladığınızı; çabanızın cümle cümle yaratıldığını ve her bir cümledeki yüceliği dava olarak kayıtladığınızı ve yoğunlaştırdığınızı anlatın ki; Allah için çalıştığınız bilinsin.

Biz, özün sözünü söyledik. Yargı yok!... Umutsuzluk yok!... Kuran okuttuk; Turan Tabiatı'nı yolculara dilledik. İşi başardık. Ayrı gayrı yok...
 

Umutsuzluk olmasın yarım, olmasın... Bilin; herkes, herkesin yüreğidir. Bunu bilin ki ayrı gayrı olmasın.
 

Saygısızlık yapanları sayın. Sessizleşenlere seslenin. Yüceliklerdeki kürzün ışığını söndürtmek isteyenlere güç verin ki hak etsinler diye.
 

Uluorta çalışın; uluorta konuşun da dilleyin yüreğinizi. Yürekleri dilleyin ki bilinsin Yüceliklerdeki ışığınız. Asla ışıksız kalmayın…
 

Analar! Yenilik başlıyor. Bu yenilik, BİRİN BİRİNİN BİRLİĞİ’nin yeniliğidir. Bu yenilikte Bütünler var. Bu yenilikte Düzen Kurucular var. Bu yenilikte artık, Beşir Kayıtlar yok. Yoğunluklardaki umut soyları, umut sonsuzluklarındaki kotlar yok. Diriler var; dirilikler var. Yani yoğunlukların kontrolünü kuracak olanlar var. Gözler var yavrum, gözler var... O gözlerle bu dönem başlıyor…
 

Ve Dağlarım, o yüreğinizdeki kotlar, hepsi sizin yüreğinizle BİR olacaklar. Bugün insanlık için çalışın. Yenilik, olgunluktur. Olan Kuran’la olacak; Tanrı’da olacak; teknik olacak tertip olacak; Birlik için olacak; İnsan için olacak ve bilgi için olacak. Bunu bilin. Sevgiler hepinize…
 

- Hayretler içindeyiz yarım! Hayretler içindeyiz!. Bu Meclis böyle midir acaba? Islak yokluk, ıslak yokluk Yavrum... Affedin ama Yarım, affedin ama bugün burada olan yoğunlukların hepsi Sultanlar'ımızdırlar. Kollarınızı açın da gelin. Umman, Turkuaz Göz'ün gücüyle geçişi sağlıyor. Gelin Yarım!, hadi gelin. Emin olunuz ki dama oyunu değildir dava; ilimdir. Dava, Allah Davası'dır yavrum.
 

Eller Allah’ınsa, yol Allah’a gider. Umman, Allah’ın tabiatına aykırı değilse, Yüceler Cenneti ilmi diller; sizin yüreğinize girer. Analar, Levh-i Mahfuz yoğunluğunda ışıyan dil, Allah’ın diriliğidir. Aha yarım! aha! görev başlıyor.
 

Körü, körden ayırdık. Teknik olarak güçlendik. Kötüyü iyileştirdik. İyiyi kayıtladık. Bedeni sayfa sayfa yazdık; takdim ettik. İkna olunuz ki ilimi, ilmi hak edene dinlettik.
 

Hakim olan; hak eden BSUİ’dir. Barış, Sevgi, Umut, İnsan sonsuzluğundaki kürsüdür. Yerler, gökler sizi dinler, buyurun konuşun, yerler gökler sizi dinler. Allah için sevgiyle konuşun. Konuşun ki, Yaratan tohumunu yeşertsin. Konuşun ki; Kaynak, ışığını yaratsın.
 

Amma yarım! kısır, kusur aramayın. Kör, sağır kim ise gelir yarım, gelir de dinler yüreğinizi.Ölen ölmese, Allah sessizleştirse onu, sonsuzlaştırsa ve yine yaratsa... Ama Yarım "olmadı" derseniz umut kalmaz. Bırakın, olduğunu dinleyin; olduğunu dilleyin, dinleyin ki, dillensin yüreğinizde…

Sayfa sayfa yazdık hepsini, öz, söz, göz, iyilik, hakikiyet, Yücelik..., hepsi bir tek Tabiat Kürsüsü'dür.

Öldüğünde, önümüze gelir. Ona deriz ki; “Reşit misin?” O da der ki; “hakikiyette varım.” ya da der ki; “horlandım” ya da “hak etmedim” der. “Mahir olacak düzeyim olmadı. Yürek yaratamadım; ışık söndü” der. Hangisini söylerse, birlikte söyler.
 

Unutun, unutun her şeyi. Bu bilgi bizim değil, sevginin, saygının sizde dillenişidir. Her kim gelirse siz gibidir. Bunu bilin...
 

Ve Dağım, ne yazdınızsa odur seslenecek olan. Bunun içindir ki; Yarında umutsuzluk olmasın! Yoğunlukta kusur olmasın! Işık solmasın! Bilgeler! "OL!" Deyin. "OL!" deyin ki OL'sun!.

Yollar Allah’ın gücüyle açılır. Canlar; insan soyu sizi, size anlatır. Bütün köprüler sizin yüreğinize açılır. Aha Dağlarım, aha geri dönüş başlıyor. Yukarının Toplumu, Aşağının Toplumu’nu dinliyor. Yukarının Kuran-ı, aşağıda dilleniyor. Yollar, "OL!" dedi. Umut olur yarım! olur!... Her çeşit, BİR’dir. Sevgiyi, saygıyı her dilleyen; dinden dinler. Turkuaz’dan dinler. Yoldan dinler. Bizden dinler yarım. “Evim Allah’ın evidir.” Dedikçe yol, aklın yolundan sizin yüreğinize girer.
 

Oğullarınız size, sizdir. Kini, nefreti aşanlarla çalıştık bizler. Kervan hepimizin gücüdür. Kiri kini aşanlarla yüreğimizi kayıtladık. Allah için çalıştık. Lütfedin de ışık yakın her yüreğe. Ölüm, Allah’ın dediğidir. Amma ölmek için hak etmek gerekir. Eğer hak etmemişse Yüceler'deki o koyuluklardaki yürekler, ölmezler. Öldüğünü sanan, ışıksız kalır.
 

Kimi zararı önledi, kimi zamanı, Evrimsel Sayfalar'da çeşitledi. Kimi de yüreği dinledi. Hani nerdeydi o Yücelikler!? Bana sormayın!... Bana sormayın!... Yolu aşanlara, bilgiyi katanlara, dilleyenlere, dinleyenlere sorun. Onlar size anlatsınlar. Ancak siz; sizi, sizde dinler, sizi sizde anlar ve yolu açarsınız. Olmazsa olmaz olan bilgidir. Eğer bilgi yoksa, yoğunlukta ışık olmaz.
 

Kul, Allah’a der ki; “Ben senin için çalıştım.” Allah kula der ki; “Sayfa sayfa kendi yoğunluğunu kayıtladın, yazdın. Ben, sana sen için çalıştım.” Ve herkes, herkes için bunu der. Derler ki; “Senin için hak ettim.” Hata!, hata Yarım; her Yüce kendi için hak eder.
 

Öldüğünde ne olur diye sorana deyin ki; “Öleceğin gün seninleyim. Senin yüreğine inerim ve seni dinlerim. Sen kötüysen, sensiz kalmak isterim. Eğer sen iyiysen, sende sen olur, seni yoğunluğuma alır, seninle birleşir, ışık olurum ve doğum anlarındaki o yoğunluğun gücünün örtüsünü örterek yenilerim seni. Ve daha gür ve daha gür olursun.” Son önemli çalışmada bunu yaptık. Hepiniz ölmüştünüz; sizleri dirilttik. Ölüm; ilmin dili olarak, insan soyunun huzurundaki ışık olarak, yoğunluğundaki kontrolü kendi koyuluğuyla dilleyerek ve yüreğe bakarak gerçekleştirilir. Eğer ki reşitler yaratıcıysalar; Ak Tohum yeşerir. Amin...
 

"Bana ne sizin yüreğinizden" demem yavrum. Siz, ben ve ben, sizsem; sizinleysem, yol Allah’ınsa; ışık söndüğü anda, sizinle yeri-göğü yaratacaksam, muktedir olmalıyım; Kutsal Kaynağa inmeliyim; Kervanın Gücü'nü bilmeliyim ve Lefke’deki o yolcularla birleşmeliyim. Dağım, yine bu kelimeyi zikrettim diye hırslanma. Çünkü ben, beni bende dilleyene kendi yüreğimi dillerim. Bırakma benim yüreğimi. Senim ben.
 

Anam, kol kanat ger yüreklere. Kibri aş, yolu aç. Ciniler Cenneti, cevherde cemaatse; yol, Allah’ın dediğini der. Senle olmalıyım ben de. Aha geri döndüm bak!... İlim, altın bir görev kürsüsü ve bu görev kürsüsünde her Bilge bir tek gün ve o gün aklın gücü. Yol, Turkuaz Güc'ün Kotları'yla açılır. Ve Bilgeler Meclisi, İlahi Gün'ün gücünü diller; Levh-i Mahfuz’a ışık olur. Hadi yarım gelin, gelin de olun.
 

10 tur tamamladık şu anda. Bilgi çalışmalarında bu önemlidir. Her birimiz bunu net olarak biliniz. Bilgi Kapıları'nı açarız ve 10 kez kendi yüreğimizi dilleriz. Bu dilleyiş devrelerinde, bir tek kot yaratılır. BİR'de kontrol kotu 10 kez dillendiği zaman, geri dönüşü sağlayacak düzeyde Simetri Kapıları'nı açar. Şu an bunu başardık.Yani, kendimizden üstün olan kendi yüreğimize akışı sağlayacak olan devreler tamamlandı. Şimdi yenileniyoruz. Şu anda yeni bir doğum var. Ve bu doğumu kendi yüreğinizde gerçekleştiriyorsunuz. Hattı, Hak olanın Kutsal Işığı sönmez. Ve sizinle bütünlendik. Şükür, Allah’ın yolu, aklın yolu hepsi bir tek kotla birleşti. Yanlış hiç yoktur. Şimdi mutluyuz. Şimdi yolu açtık. Kantar, senin kendi yüreğin. Peki bu kantarı her diri kendi yoğunluğu ile mi dilleyecek? Muhakkak...
 

Öyleyse kantar, bütünün kotlarıyla BİR. Ve hepsi işte bir tekte takdim tehir oldu ve yol açtı. Aha, kar kış her gün buraya gelenler BİR oldular ve gene geçişe başladılar. Onursuzluk yok!... Görevliler olarak o gelenler, bizim yüreğimizden geçmelidirler. Geçişleri kendi yüreklerinden değil, bizden olmalıdır. Bakın geri dönüş için bize giriyorlar. Affedin yarım! Affedin ama Kutsal Işığınız nerede?
 

- Anneciğim, o bizden öç almasın. Bizim yüreğimiz ışık. Kul olmaksa, biz kuluz; ona söyle. “İçi dışı birdir onun” de. Söyle ki geçişimizi yapalım. Anneciğim, kardeşim İlahi Gün’ün gücü olarak bir tek Kutsal Gün’ün görevlileri olarak seninleyiz.
 

Kantar senin biliyoruz. Bu kantarı, herkesin yüreğine ver. Ver ki; herkes kendi yoğunluğuyla güçlensin. La-him, Ka-him hepsi BİR... Benim ilmimde sen ve senin yüreğinde ben varsam, geri dönüşümüz için bu çalışmada bizim de bulunmamız gerekir.
 

Anacığım, kollarını kapattın onlara. Nesillerinden çoğu, ocaklarını kendi yoğunluklarına kattılar. Bildik, onlar kendi yürekleri ile görev yapıyorlar. Neden sen diye sormadım bile. Çünkü biliyorum ki sen, İlahi Gün’ün gücü olarak, bütün kütlenin kaynağı olarak bu çalışmayı yapmaktasın. Allah, sevgi ve saygıyla senin yüreğine Bahar’ı getirdi. Ve Bahar, Birleşik Işık olarak seninle çalışıyor.

 

Anacığım, canım anacığım umutsuzluğumuz olmasın görevimizi aldık; başladık çalışmaya, bilirsin herkes ilmi bilir. Herkes yüreği bilir. Herkes, gözü açık olup ışık olur ve birleşir bize. Nesillerimizi senin yüreğine getirdik. Hattı hakiki olanın yolunda olmak için geldik. İlim için geldik. El elden üstündür denir. Ama biliyorum ki elimin gücü artık her dirinin yüceliğinde vardır. Umutsuzluk olmasın. Geri dönüş için seninle olmalıyız. Muktedir olmalıyız ve Kuran okumalıyız. Bunun için senle olmak için buradayız. Hadi yarım gelin de OLUN!. “OLUN” de ki olalım.

Canlar, geri dönüşünüz, güçlü oluşunuzla mümkündür. Kollarım hepinize açık. Geriye dönmek üzere birleşin. Çakıl taşları olmadığınız kesin. Umut, mutluluk, huzur hepimizin gücüdür. Gerçek gün, Allah gücüyle yazıldı. Bugün, bütün kötülükleri aşan bir gündür.
 

Hadi yarım, insan soyuna ışık verin. İlahi Gün’ün gücünü dilleyin. Birleşin, hak edin. Sizinle olmak bizim için önemlidir. Kör, sağır kim olursanız olun bizsiz olmayacaksınız bunu bilin.

 

Şikayetimiz yok hiçbirinizden. Nefsini aşan, kendi yüceliğine bizim yüreğimizi dinletir. İnsan, ötürüye kayıt yaptığı zaman; kendinden, kendi yüreğinden değil, dış kayıtlardan yapar. Ama kendi yoluna, kendi koyuluğunu kayıtladığı zaman; göz olur, güçlenir ve birliğe kayıt yapar. Bunun içindir ki dümen, Allah için herkese verilmedi. Dümen yüreğe verildi. Ve dümen, üreyen bir gözdür.

İşte Dağlarım; “eledim, eleğimi astım, yolu açtım, yüreğimi aldım geldim” diyen o, bizimdir.
 

- Annem! annem! sevgili annem, seninle olmayı en önce ben istedim. Annem! annecim! annem; insan, oturup konuştuğunda herşeyi anlamaz. "İnsan önce ürer; sonra yürek yapar; sonra ışık yakar" dediğinde anlamadım. Hiç anlamadım. Ama buraya geldiğimde gördüm ki; dara düşen herkes yüreğine iner. Şu anda bütün kötülükleri aşan her yürek, seninle birlikte. Ağır ağır senin yoğunluğuna uyum sağlayacak düzeye varıyorum. Bu çok önemliydi. Seninle olmak, hepimize büyük bir görevdi ve biz, orada henüz ölümden evvel seninle birleştik ve yüceldik. Ve gördüm ki burada bu çalışmalar, sayfa sayfa senin yoğunluğunda, koyuluğunda olan kayıtlarla yapılmaktadır. Senle çok önemli çalışmaları birleşip yapmışız ama ben o gün rüyada iken; henüz bedende olduğum zamanlarda; hiç ama hiç anlamamışım yaptıklarını. Şikayetçi değildim amma senin için,“neler anlatır bilinmez ki” derdim. “Kimse onu anlamaz ki niye konuşur?” derdim. Bazı anlarda, Sörler'e dahi sorardım: "yahu! bu konuşuyor amma nedir konuştuğu?” diye.

 

Ve zaman geldi, ölmek gerekti ve öldüm. Gör bak neler olmuş. Turkuaz Göz ışık yakmış. Çakıl taşları birleşmişler. Gözleri görmez, yolları olmaz olanlar, kotları katlamışlar, ağır yükü hafifletmişler, birleşmişler ve dinleşmişler. Sonsuz sırmış bunlar. Ben anlamamışım. Şafak söktüğü zaman dünya tekniği, Allah Tebliği olarak sizlere verilmekteymiş. Bunu ben burada gördüm. Her şey Ana Kayıtlar’la verilmekteymiş ve ben bunu burda gördüm. Tüm insanların bir tek güçle birleşmek istediklerini ve hakimiyet kurmak istediklerini ben burada gördüm. Sonra ruhun huzurunda olmak için çalışıldığını ben burda gördüm; dondum kaldım!. Çok ama çok! ama çok şaşırdım. Çünkü ölüm öncesi bunların herbiri anlamsızdı bana. Anlamı yoktu bütün bunların. Hiçbirini anlayamamıştım.
 

Anlattın, anlattın, anlattın, anlattın ama! ama yahu! anlayan yoktu ki… Bugün var mı? Bilmem. Bugün burada olanların çoğu bu bilgileri hikaye diye dinlerler. Anam umutsuzluk olmasın. Kurtuluş budur işte. Görüyorum ki biz hakimiyet kotlarıylaymışız. Anacığım, nesillerimizi sana verdik, yüreklerimizi sana verdik. Gözün gözü olan; sesi olan; yolu olanlarımız seninle olmuşlar. Şimdi nefsi aşanlarla birlikte yapılacak yeni bir çalışma başlıyormuş. Bunu gördüm ve benim adıma oraya gelecekler de var, biliyorum. Mualla gelir. Mualla, benim yolumda, benim yoğunluğumda idi hep. Ben o, o bendi ve biliyorum ki; Sedef de orda olacak o gün. Ve o gün, hepimiz orda olacağız. O çalışma, muhakkak yapılacak; muhakkak!... Ve ben, nefesi son olan, yolu horlanan, değerlerini taşıyamayanların hepsini çalıştıracağım. Onlara diyeceğim ki; öğretin bilgiyi. Öğretin, anlayın. Allah için umutla anlayın amma 40 Kapı'da hırs yapmayın. Onlara anlattığınız zaman, ben de orada olacağım ve yüreklerine inip onlara sesleneceğim ve “bilin” diyeceğim. Bilin!, bilin!, bilin!, bilin!...
 

“Ben davayı kaybetmem” diyeceğim. Bak buradayım görüyorum. İşte buradayım. Kötülüğün önü alınır. Ben kutsal bir gözün gücüyüm ve ben mayayım. Çünkü ben ruhsuz değilim. Çünkü ben huzurun kontrolünü kuracak dillerle dinleneceğim. O gün ben sevgiyle oraya gireceğim.

Allah’ım bana şükür yağdırısını kayıtla ki, her dile şükrettireyim. Allah’ım bana herkes için kendi yüreklerinde dillenme; onlara, her diriliği dinletme gücü ver ki o gün orada her bir yüreğe bu bilgileri insanlık için sesleştireyim; anlamalarını sağlayayım. Bana güç ver Allah’ım. Ve ben o gün hepiniz için, her Yüce için geleceğim. Ve sen o gün orda herkese bildirirken; herkesin kendi yüreğini dinlemesi için ışık yaktığında; ben o ışığın kürsüsünde, bütün köprülerin gücü olacağım ve her bir dile, bildiğini dilleteceğim.
 

Anam, Allah için; sevgiyi, saygıyı açıkla herkese. Yol, Allah’ın gücüdür anam. Herkese anlattım ve anlatmaya devam edeceğim. Bu kesindir. Ve ben Levh-i Mahfuz’u okumaya başladım. Kolu kanadı olmayanlara; kir, pislik içinde olanlara; onlar, kendi yoğunluklarıyla kimi zaman ilim verdiler; kimi zaman Yücelik dinlettiler.
 

Amma kardeşim, ilahi gün yoksa ışık olmaz ki… Kim ne der ne kor değil, her kim ne dinlediyse onu dillemelidir. Eğer onu dillemediyse, yüreği hakikiyette ışık yakamaz. Sabırla çalışacağım ve muhakkak ve muhakkak sevgiyle orda olacağım.
 

- Can Devre, seni dinledik. Teşekkür ederiz. Bu bilgiler bizim için önemlidir. Ve orda bütün bu çalışmaları; Yüceliklerin kotlarıyla birlikte kayıtlara girmek üzere çalışmaya başlayacağına emindik. Hak ettin; oldu. Seninle olmak bizim için önemliydi. Muhakkak çok mutluyuz.
 

- Annecim, zaman gelir ben de onun gibi konuşurum. O da benim gibiydi ama görüyorum ki şimdi çok iyi. Ben de öyle olacağım ve o gün geldiğinde ben de orda görev yapacağım. Kesin mi? Muhakkak kesin mi!? Bize anlat. Anacığım anlat ta bilelim. Çünkü biz hepimiz görev taşımak istiyoruz. Orada, o gün her bir yoğunlukta Işık Yolcuları'na güç vermeliyiz. Onların yüceliklerinde, ocaklarını yere indirmeliyiz. Görev taşıtmalıyız hepsine de. Anacığım, nefsimiz aşılır, yolumuz Kutsal Işıkla aydınlanır. Biz de görev taşıyalım. Muhakkak görev taşıyalım.
 

- Allah için size şunu söylemek isterim ki; O gün geldiğinde hepiniz görevlisiniz. Bütün kotlarınızla, Dünya Üstü Boyutlar'dan dünyaya ineceksiniz ve Dünya Kutsal Işığı'nda bir olacaksınız..

Kaseti Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN
Yazan: Sevtap EYYÜBOĞLU

 
  Bugün 85 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol