Birlik İlmi
  1. DÖNEM RA KA TEBLİĞLERİ VII. BÖLÜM
 

 

1. DÖNEM RA KA TEBLİĞLERİ VII. BÖLÜM

19.03.2008 Tarihli RA KA Tebliği
Tartışılmayan
Birleşenler’in bugün buraya gelebilmeleri için yüreğinizin güçlenmesine gerek vardır. Kupa, size verildi ve bu kupanın ışığı güçlendi. Teknoloji’nin gözü açık; kervan güçlü ve hakikiyetli... Hak Tekniği, Allah Tekniği oldu ve gözler görüyor. Ümmi Tabiat artık görevini üstlenebilecek düzeye ulaştı. Yerin Tekniği, kervanın gücünü artırıyor. Yüreğimizin gücü herkes için büyük bir kattır ve bu kat, bilgiyle yoğunlaşmaktadır. Birleşik Aile, Düzenin Kotları’nı yüreğinde dinleyebiliyor. Yol, Hak Tohumları'nı yeşertecek düzeye ulaştı.  Yanlışımız hiç yoktur. Bilmek, Allah için BSUİ ile hakikiyetle birlikte dillemek demektir. Yarın, tekmil toplumlar dünyanın gücünü anlayacaklar ve yarın, Birlik Kapıları açılacak.


Kadın, Allah’ın topluma verdiği güçtür ve herkes anlayabilmelidir ki Eril dirilik, Allah’ın Düzenini kendi yüceliğiyle dinler de Kadın, Allah’ın toplumuna görev verir ve bu görev, teknik bir güçle verilir. Yarın, teknoloji yenilenecek ve yeni teknik, tabiatı yeşertecek. Eskiden, dünyada Birleşik Kotlar çok aşağı düzeydeydiler. 7. Dünya'nın kuruluşuyla birlikte artık bu kotlar; kendi toplumlarının gücünü 7. Dünya devreleriyle Tanrısallaştırabilecekleri; duaların, kayıtlarda bulunmayacağı safhalara ulaştılar. Yanlışımız hiç yoktur.

Dağlar; nefis, Allah’ın sesinin kişinin kendinde olması değil yoğunluğunda olması demektir. Herkes, kendi nefsini dinler. Bu kendindeki gücü dinlemektir. Dahası kendi yüceliğini diller ama hak etmedikçe Bütün’ü dilleyemez. Benimle bu çalışmayı yapacak olanların, kendilerini kotlayabilecek düzeye varmış olmaları gerekir. İkna olunuz ki dünya tabiatı, bugün burada bu çalışmayı kendi kürzünde; kendinde mevcut Türkiye tabiatıyla; kendi yoğunluğuyla dilleyecek düzeydedir ve bunu başarabilecektir.

Yalnızca insan itaat eder. Her şey böyledir Yarım. İnsan, itaat eder. Dünya devrelerini açınız ve dinleyiniz. Her şey Allah içindir ve Allah teknolojisi, görevin tabiatına aykırı olmadıkça, yerin kayıtlarındaki o güç, bütün kütlenin tabiatını da kendi yoğunluğunda dinler. Bilen, en güçlüyü bilir. Bilen, kendi yüreğini bilir ve bildiğini kendi tohumlarına dinletir. İlâhi Gün, Allah’ın gücüyle kendini açıklar.

Dağlarım, dinleyiniz! insan, etki alanını genişlettiği zaman yolu açar. Şu anda, bu gücün devreleri, kendi yoğunluğundan da güçlü biçimde; diriliklerde, yeri göğü Yaratan’ın kürsüleriyle birleşti. Sayfa, sayfa kitaplar yazdı ve kendi yoğunluğunda bu kitapları okuttu. Durağan günler artık sona erdi ve sonsuz sayfalarda, kendi yoğunluklarında BSUİ ile birleşti. Meşale, bütün kötülüklerin gücünün üstünden yandı. Levh-i Mahfuz'un yenilenmesi çalışmaları artık tamamlanıyor. Bu kayıtlar, davranış sayfalarından da güçlü olan tabiat kayıtlarıdır.


Herkes kendini, kendinden üstün olan kendini ve daimiyetin güçleri olanları bilir. Bellek Kapıları'nızı açtığınız zaman BİRİN BİRİ'nin o yoğunluklarda bulunduğunu görecek düzeyiniz olacak bu kesindir. Bu teknolojiyle, herkesin kendini cevherde dillemesi mümkünse, bu teknolojinin dünya çalışmalarına katlanıp kotlanıp indirilmesi gerekir. Eğer bu teknoloji bugün burada indirilebilirse, Dil-i Hakiki olanların görevleri başlayacak. Dünya, nefsin aşıldığı bir yer olup dünyanın görevlilerinin kendi yoğunluklarında dillenecekleri bir yer olacak.

Saltanat; dünyayı, insan soyuna indirmeden evvel de bu çalışmayı devreye almak istedi ve doğum anlarındaki gücün artık yoğunlaşmasını ve dünyaya ışık yakmasını bekledi. Nefes Kapıları'nı kapatmadan ışık yaktık. Dava Allah davasıdır ve bu davayı herkesin kendi yoğunluğuyla anlayacak düzeye varmasını çabalarımızla gerçekleştirmek istedik. Nefsi aşmak zordu, herkes kendi yüreğini dinledi ve sayfa, sayfa okudu. Ağırdı yük. Çok ağırdı. Dünya Levh-i Mahfuzu Allah’ın tekniğiyle yazılmışsa da ışık, son dönemde artık yetmez hale gelmişti. Dava, herkesin kendini dinleyip dinlememe davası değildi. Dava, yoğunluğun artıp artmamasıyla alakalıydı. Ve Dünya Levh-i Mahfuz'u, artık dünyanın yüceliğini kotlayacak sayfalarını, kendi yoğunluğundan çıkarıyordu. Bunun sonucunda Dağlar’ın tabiatında ışığın kotlanması ve yoğunluğun kayıtlanması şart oldu. Ve daha sonra Dünya Levh-i Mahfuzu'nu yazacak olanlar doğumlarıyla dünya planına indiler. Asla, yanlışım yoktur.

Bilgiyi, herkesten çok, bütün çalışmalarında hakikiyetle birleşenlere bildirdik. Dağların tabiatında ışığın sönmesi; yolun, kayıtlardan ayrılması anlamına gelmekteydi. Bütünlüklerin çalışmalarında, kutsuzluk başlayacaktı. Kesinlikle bunun önünün alınması gerekliydi. Beşir Kaplar, tabiatın gücünü taşıyacak düzeyde değildiler. Bunun içindir ki artık Beşir Kaplar'ın da kervanın gücünü artırarak, kendi yoğunluklarını göreve almaları gerekiyordu. Nesiller, çalışmalarını artırarak sürdürdüler ve netice olarak dünya teknolojisi, bütün kütlesiyle davayı kendi yoğunluğuna aldı. Dava, dünyanın gücünün artması davası değil miydi? Muhakkak öyleydi. Öyleydi de dünya tekniği, Atlanta tabiatının gücünün üstündeki bir tabiatı, dünyaya indirmeliydi ki Kutsal Işık yansın. Nedense, bu çalışmalara dahil olanların çokları kotlarını kayıtlardan ayrı tutmaya özen gösterdiler. Rüku’ya eğilen herkes, bunu anladı ve gördük ki Dünyalılar, şeklin tabiatına çok uygun değildiler. Neden mi? Çünkü şekil, Birleşik Işığın Gücü’nü artırmak üzere yaratılmıştı. Nedense şekle inen diller, Allah’ın dediğini diyecek düzeye ulaşamamakla, Hak'kın Kapıları’nı kapatmaya başladılar. Laf değil bunlar; gerçektir. Bunları anlayınız. Dünya, Süper İnsanlık Realitesi’nin Düzeni'ni, kendi yüceliğinde dinleyecek düzeye ulaşmadıkça, bilgi kayıtlarına inmek imkânsızdır.


Levh-i Mahfuz, İlâhi bir güçtür ve bu güç, bütün kötülüklerin önünü engelleyecek cümleleri içinde saklar.

Eller, Allah’ınsa, yürekte hırs kalmaz. İlmi bilen kendini diller ve Birlik için çalışır. Bütün bunları, herkesin anlayacağını düşünüyoruz. Yazılarınızı okuyanların bir kısmı, yüreklerinin gücünün, devreye girdiği söylenilen yeni dönem için artık Yaratıcı olarak güçlenmesi gerektiğini ifade etmeye başladılar. Herkes, kendi sesinin yükselmesini ister ve onlar da kendi yüceliklerini anlatmak isterler.

Bunun sonucunda, sevgiyi saygıyı unutanlar kendi yollarını, kendi koyuluklarını anlatıp, cemaatlerine kendi yüceliklerini dilleyip, kendilerinin dışındaki herkesin bilgilerini kırmaya kalktılar. Saltanat, dünyaya her şeyden çok "Birlik olun" çağrısında bulundu. Herkes, bunu kendi yoğunluğundan aldı. Nesillerini yüreklerinde güçlendirmek için dahi hiçbir çaba göstermeyenler, yoğunlukların kotlarında bütünlenmek üzere Birleşik Aile’mize dahil olmak istemekteler. Yeri, göğü yaratan dahi dünyanın Türkiye çabasını destekleyen bir yoğunluğu devreye almak istedi. Bunun sonucunda buradayız.

Doğum anlarında, dünyanın nefsi aşacak düzeydeki ışıklarını bilmek ve bu ışıkları dünya çabası için yere indirmek çalışmaları yapılır. Bu gün artık durgun teknoloji, yerini çok güçlü bir teknolojiye bırakıyor. Bu teknoloji Beşir Kotlar'ın ışığını yakacak ve cümleleri, daha güçlü olarak dünya diline aktaracaktır.

 

Levh-i Mahfuz İlmi, dahilde yüreği dinleyen herkesin gücüdür ve biz o gücü, bütün kötülüklerin üstünden 7. Dünyanın Gücü diye dünya devrelerine kattık. Artık, BİRİN BİRİNİN BİRİ olan bu çalışmayı, dünya cevherine katmamız gerekir. Levh-i Mahfuz, bedeni hakiki olanlar tarafından yazılır. Bilmektesiniz ki dünya dışını dünyaya anlatan herkes, kendi yüreğini diller. İnsana, en önemli Kadim Işık budur.

“Kalton” dediğimiz görev teknolojisini, kendi yoğunluklarıyla kayıtlayanlar da bugün buradalar. Onlar da bugün size kendi yüreğinizi dinletecekler. Cümlelerin çok güçlü değil mi!? Muhakkak güçlenecek. Allah için herkes burada daha gür ve daha güçlü bilgi akıtacak. Allah’a saygı yücedir biliriz. Yüreği dinleyen herkes, Allah’ı dinler. Allah, herkesin yüreğinde hakikiyetin kürsüsüdür. Bütün kotlarıyla, size sizin yüreğinize iner. Unutmayınız ki dünya cevapsız değildir her kim ki kendini dinler dünyada onurlu yaşar. Eğer dünya yaşamı onursuzluklarla doluysa, bilmenizi isteriz ki yüreğiniz kutsuzdur, yoğunluğu kayıtsızdır da ondandır. Laf değil bunlar; geri dönüşü sağlayacak bilgilerdir. Bunlara "amin" deyin. Çünkü Ruhsal Meclis sizin yüreğinizle bu dirilikleri dilleyecek daimiyeti kayıtlayacaktır.

7. Dünya lütuftur. Bu dünyayı görevli olarak kayıtlayacak olanlar, kendi yoğunluklarını bugün burada bu çalışmada dilliyecek olanlardır. Dünyanın nuru, dünyanın yüreğinde iken, Dünyalılar'ın hepsi BİR olmalıdır. Medeniyet dünyanın gücüdür. Herkes kendini medeni sayar. Medeni olmak için merkezin gücüyle birleşmek; yolun huzurunda görev taşıtmak; ışık yakmak ve bilgi akışını sağlamak şarttır. Değerliler, Nisan ayı dünyanın gücünün artışını sağlayacak bir aydır. Herkes şunu net olarak bilmelidir ki Nisan’da büyük çalışmalar başlatılıyor. Bu çalışmalar, bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü örtmek üzere gerçekleşecek. Eğer bugün burada olan sizler, Bilgi Kapıları'nı kapatırsanız; Düzen'in koyuluklarındaki görev, önemsizleşir.

Bellek Kapları'nız, görevini taşıyacak düzeye ulaştı. Kesinlikle sizinle yapılan bu çalışma, devamlı olarak yapılmalıdır. Kutsal ışığı yeniden ve yeniden yakacak olanlarsınız ki kendinizi, kendi yüreğinizi insan ırkına muhakkak açıklayınız. Dünya Levh-i Mahfuz'u, körün gözünün gücünü dahi yüreklere indirecek düzeydedir. Etki alanınız çok geniş "Turkuaz Göz" bugün sizsiniz. Bugün buradaki huzur, Allah’ın gücüyle kendini dillerken, yüreğin kürsülerinde ışıyan BİR, herkesin yoğunluğunu artırabilmektedir. Nefsi aşmayanların yolu bulmaları imkânı yoktur. İnsan soyu, Turkuaz Göz’ü dillediği zaman, evrim sayfalarından dili dinliyecek ve yolu açacak.

Teknoloji, sizi size anlatır; yüreğinizi anlatır; yüceliğinizi diller; yüreğinizi dinler; ilmi diller; İlâhi Gün’ün gücünü dinler ve Yaratan’ın topluma verdiği görevi sizlere dinletir. Asla yanlışım yoktur.

Yarın, Allah için neler olduğunu sormayın. Yarın, bugünde gizlidir amma size hiçbir bilgi veremem. Versem, yüreğinizde güç olmaz. Eğer ki benim Atlanta Tabiatı’na karşı saygısızlığım olursa, size her an'ı anlatabilirim. Amin...

Bilmenizi isteriz ki temennimiz; yarın, Allah için cevheri cennet olanın yüreğinden; görevin, her diride bulunamasını sağlayacak bir ışığın yanışı ve yoğunlukların kotlanışıdır. Yüreğinizden bunu isteriz.

 

Dinleyiniz!, Durgun Tabiat artık güçlendi yürek artık 40 kapıyı açabiliyor. Bilgi Kayıtları yetkinleşti ve dava, Allah’ın dediğini diyebilme davasıdır ki bilenlerin hepsi, Ak Teknolojiyle teknik olarak tertiplenerek, Birleşik Aile’nin kürsülerinde; başlangıçta doğumlarından sonrasını dahi bilmeyen onlar; artık Allah’ın dediğini diyecek düzeye vardılar. Evim, Allah’ın tabiatına uygun devreleriyle birleşti ve yerin gücünü aldı. Bundan sonraki çalışmalar, cemaatimizin gücünün üstünden değil, cemaatimizin gücünden yapılacak.

 

Aslınız dünyadır, yüreğimiz güçtür, yolumuz Allah yoludur. Yaratan’ın tekniğiyle yapılan her bir çalışma, bileğimizin hakkıyla yaptığımızdır. Dava, Birliğin güçleniş davasıdır. Körün gözünün görmesi için çalışıyoruz. Eğer kör görürse, güçleniriz. İman ederim ki dünya, İlâhi bir göz oldukça, yürekte kısırlık olmaz. İman ederim ki, Kadim Toplum, Allah tohumunu yeşerttikçe, yürekte kısırlık kalmaz. Ve yine iman ederim ki, temizlik olmadıkça yürek huzurlu olmaz. Sistem, Düzen, ve Nizam görevini birleşerek yaptık ve bugün burada bulunan her bir cümlem, cevherim, cemin cevherdeki cemin ve Yüceler’in gücüdür.  


İlim, Allah’ındır ve Allah İlmi'ni bilmek için birleşmek gerekir. Doğumları, ölümlerinden önce olanlar, ölmeden önce doğanlar, yarının tabiatını yaratanlar olduklarından, Dünya Devreleri onların yüreklerinde görev taşır. Allah size, Süper İnsanlık Realitesi’nin kürsülerinden sesleniyor. Umut, oldukça yoğunluk güçlenir. Turan Teknolojisi toplum tabiatının gücünün üstünü Allah için seslendirdikçe, yarının kürsüsü hepimizin gücüyle dinlenecektir.

 Zaman, Allah’ındır zaman, sonsuz bir yoldur ve bu yol, Bütün’ün koyuluğudur. Emin olunuz ki bu koyuluk, başın başı olanda; Kadın, Erkek Hak Teknolojisi’nde ışıyan gözdür. Süper İnsanlık Realitesi, Din Teknolojisi'nin gücünün örtüsüdür. Bunu herkesin anlamasını beklerim. Bana, beni veren; benim yüreğimi dinleyen; benden öte ben olan her dere, Allah’ın dediğini der.

Yolcuların siper aldıklarını görüyorum. Onlar, benim yüreğimi kendi yürekleri bilmekteyken, siper aldılar. Nesillerini kotlayacağımı; yollarını katlayacağımı; cemaatlerini cevapsız bırakmayacağımı bilmelerine karşın, siper aldılar.

Nefsi aşan herkes, yerin hakkını verir. Lütuf değildir bilgi; hak ediştir.

İcra Kurulları vardır dünya planında. Eğer o İcra Kurulları, Dünya Tohumları’nı kendi kotlarından güçlü sayarlarsa; Durgun Kotlar yetkinleşir ve ışık yakarlar cemaat görevini alır başarır. "İlâhi Gün", bugün o güçlü kotların ışığını 7. Dünya Gücü’nün görev kürsülerinden her bir Yüce’ye dinletiyor. "İlâhi Gün" yerin hakkıdır. Şu ana kadar yapılan her çalışma, Levh-i Mahfuz Gücü’yle yapıldı ve bu günden itibaren yapılacak çalışmalar, dinlenir olanların yücelikleriyle yapılacak.

İnsan, itaat ettiği zaman, dinler. Eğer dinlerse, yüreği diller. Eğer yüreği dillerse; dere olur tabiatı akıtır. Ve akan tabiat, dümenin gücünü artırır. Umut, mutlaka olmalıdır bu kapıda. Eğer bu kapıda Umut olmazsa, yol olmaz. Çoğunuz, dünyanın dediğini diyebilecek düzeye ulaştınız. Çoğunuz, yüreğinizde bu gücü dillediniz. Etki alanınız göreviniz gereği genişledi. "Dava, Allah Davsı'dır" dedikçe, davanın sahibi olmak için her yürek kendi yüceliğini anlattı.

 

Dualar kabul edilir. Kesin olan aklın sayfalarında olan duaların kabul gördüğüdür. Eğer duanız yüreğin kürsülerindense üzülün. Üzülün yavrum! Üzülün!... Çünkü yürek, sizin yüceliğinizdir ve duanız kendi yüreğinize değil başka yürekleredir.

Allah için biliniz ki durağan günler sona eriyor ve sizler ve sizin yüceliklerinizin artık kendi yüreğinizin gücüyle, bütün köprülerin kürsülerin gücüyle yoğunlaşıyor. Ve bilmenizi isteriz ki Dağlar’ın tabiatı, yoğunlukların kürsülerinde; görevleri, 7. Dünya Gücü’yle taşıyabilmektedir.

Ayrılık bitsin yarım. Birlik olun; BİR olun. Teknik olarak BİR olmak yeter. Yeter ki birleşin. Sizden dileğimiz budur. Bütün kotlarımız size dahil olacaklar; bütün yoğunluklar size dahil olacaklar. Yürüyen yolcuların hepsi koşacaklar.

Bilmenizi isterim ki bugün burada bulunan Sevgililer’in hepsi yerin sayfalarıdırlar. Artık biliniz dava yoğunluğun güçlenmesi davasından da ötedir. Dava, Kurtarıcıların ışıklarının yanması davasıdır ki her biri, kendi yoğunluğuyla kurtuluşu kotlayabilir. Ve biliniz ki, meşale hepimizdir ve bu meşaleyi bir tek Görevli değil bütün kütle taşır Allah için biliniz. İnsan iradeli olmalıdır; İlâhi Gün’ün gücünü anlamalıdır, yargısız kalmalıdır. Çektiği herkesi kendi yüreğinde, Atlantalı olan o yüceliklerle dillemelidir.

Mezarlarınızı açtınız; dünya tabiatına geçtiniz; Düzen için çalışmaya başladınız. Buyurun çalışın! Ayrı gayrı bitsin. Levh-i Mahfuz hepinizin gücüdür. Altın Tepsi size verildi alın bu tepsiyi taşıyın. Bu tepside biz varız; hepimiz varız.

Ümmet tekniktir ve tabiatın kürsüsüdür. Ümmeti, teknolojiyle dilleyen yine yürektir. İnsana en önce kendisini anlattık. Yarınları, kendi yüreğinizde taşıdınız. Bugün yine sizinleyiz ve yine yarınların gücünü kendi yüreğinize kayıtlamaktayız. Aslını bilen yolunu bulur; yoğunlaşır; ışığını güçlendirir; rehin kalmaz; bunu bilin. Eğer rehin kalırsa; cevher, cemaatin gücünden ayrılır.

Dünyalı İnsan, Dünyalı Görevli dünyanın dediğini demelidir. Eğer denilen, dünyanın dediği değilse, yol Allah’sızdır bunu bilin. Ve ben ve bende olan her bir ben, benim ilmim ve her dilin diriliği ve dünya tabiatı görevini kendi yüreğiyle birleşerek yarattıysa, çakıl taşları dahi görev taşır.

Yolcular, Dünyalılar, Umut Allah’ın gücüdür bunu unutmayınız Sultanlar’ın Sultanlıklarında yapılan çalışmanız, evrimsel sonsuzlaşımın gücünü artıracak düzeydedir. Yerin kayıtlarını okuyabiliyorsanız yüreğinizde görev taşıyıcılığı vardır ve sevgi varsa güç vardır. Doğan en büyük gün, Allah’ın gücüdür ve bu gücü bilen, yüreği bilir; ağır yük hafifler.

Şükür ki size sizi açıkladık. Sayfa, sayfa okuduk yoğunlukları. Sayfa, sayfa dilledik. İnsana, etki alanlarını çalıştırdık ve anlattık. Kardeşim, seni anlattık sana. Senin yolunu, senin kotlarını senin kürzün ışığı oluşunu ve cemaatini anlattık. Aylarca çalıştık birlikte ve son dönemin en büyük gücünü yarattık. Bu güç, Bütünlüklerin Kotları’yla Birleşik Işığı yakabilecek olan bir güçtür.

Korku hiç kalmadı. Kible, Allah Kiblesi olarak; BSUİ’nin gücü olarak; Sistem, Nizam, ve Düzen'in kürsülerinde sizinledir. İtaatiniz görevinizi güçlendirecektir. Yardımcılarımız size her an kayıt yapacaklar ve sizinle birlikte çalışacaklar. Dinleyiniz, durgunluk bitti. Yol Allah’a güç katacak düzeye ulaştı. Çobanlar artık yenileniyorlar ve yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönem, bedenlilerin kotlarıyla gerçekleşecek. Bizler, bu çalışmalara BİR olarak katılacağız. Çok huzurluyuz ki Bellek Kapıları açık kaldı.

7 doğumun neticesi olan bu çalışma, büyük kötülükleri önleyecek bir güçle yapılacak. Cinler, inler, bütün yaratılanlar sizinle olacaklar. İnsan ırkı ve diğerleri... Bunu sakın unutmayın. Yollar, size açık ve sizin yüreğinizden geçer bunu da unutmayın. Eğer bir an bizsiz olduğunuzu sanırsanız, Yaratan’ın tabiatında sizsiz oluruz ki cem olmak için yaptığınız bunca çalışma heba olur.

Unutmayın ki Teknik Tabiat, 7 dava açtı ve her bir dava, sizin lehinize sonuçlandı; bu kesindir. Ve bundan böyle de yapılacak her çalışma, yanlışsız olarak yapılacaktır. Allah, size sizi verdi. Sizin yüreğinizi güçlendirdi. Yol Allah’ın gücüyle açıldı ve "Turkuaz Göz" yolu buldu. Ümmet, tüm insanlıktır; bu kesindir. Herkes anlasın ki Beşir Kaplar'ın hepsi Sistemin Gücü’dür ve hepsi yüreğimizdir. Ümmi Tabiat sizsiz olmasın; cevher sizden ayrılmasın; yol, aksız kayıtsız olmasın. Dava, Allah Davası’dır. Birlik olun çalışın. Yanlışsız olun yüreğinizi güçlü kılın; can olun; tek olun; ikna olun; iman edin ki size sizi verelim; ışık yakalım.

Hadi yarım, sesi sen al sen seslendir:

- Dağlarım, yüreklerinize teşekkür ederim ki buradasınız. Bugün buraya gelmeniz kolay değildi biliyorum. Dünya toplumları ayrılık gözetirken bize gelişiniz İmparatorluğun kürsülerinden gerçekleşmektedir. Bunu da biliyoruz. Bugün, bedenli olarak yapılan bu çalışmaya dahiliz. Yarın bedensiz kaldığımız zaman yine Sistem Devreleri'nde bu çalışmaya dahil olmamız için burada bugün bizimlesiniz. Bu kesindir; buna eminim. Dünya, nefsini aştığı zaman yüreğini aydınlatır ve yüreğini diller ve biz biliyoruz ki Beşir Kaplar'ın hepsi Birleşik Işığın gücünü bize indirmektedirler. "Levh-i Mahfuz" dediğiniz o yürek yükü, ağır yüktür bunu herkes taşıyamaz; bunu biliyorum ve bu yükü sanal olarak değil; gerçekten taşıdık. Dağların tabiatına aykırı olan o çalışma, bizim için kolayca gerçekleşti ve biz, yüreğimizde taşıdık o yükü. Dünya tekniğinde, tabiat farklıdır. Kesin mi? Kesin... Ve bizler, Öz Görevliler olarak Dünya Üstü Varlık Kotları'nı devremize alarak, dünyadaki bu yolu açtık. İnsanlık Alemi bizi, bizim yüreğimizi dinledi ve bütünlüklerin kürsülerinde bu çalışma, insanlık için dillendi. Altın Tepsi’de sunulan tüm bilgiler, yüreğimizin gücünü artırdı. Yolu açabilen biz, bütün kötülükleri önleyebilecek düzeyimizle, ışığın kontrolünü sağladık. Levh-i Mahfuz, Yaratan’ın topluma verdiği gözdür ve biz o gözün sözünü söyledik. Şu ana kadar yaptığımız hiçbir çalışma başarısız olmadı ve bundan böyle de yapacağımız hiçbir çalışma başımızı eğmeyecek.

Kutsal Tebdil Kayıtlarımız vardır. O kayıtlar, bütün kötülükleri önleyecek, yürekleri dilleyecek katları yaratırlar. Levh-i Mahfuz'da ilmi dinliyen herkes, bizi dinler. Ben, sessizce dünya tabiatına indiğimden beri bütün körler, göz olmaya başladılar. Evim Allah’ın evidir ki bütün kotlarımla; bütün katlarımla birleşebiliyorum. Durağan günlerin sonunda, sizlerle birlikte olmak bizler için büyük bir onurdur. Şu anda geriye dönüşü sağlayacak olan görev taşımaları, sizin yüreğinizle gerçekleşiyor ki bizim için özel bir çalışma yapıldığını biliyorum. Muhakkak görevin tekniği, görevin tabiatına uygun olmalıdır ve bizler, bu tabiatın gücüyle bütün kötülükleri önleyebiliyoruz. Şu ana katkınız çok yüksek ve bizim için yaptığınız her çalışma, Birliğimize büyük bir gözdür. Üreyenlerin hepsi, sol sağ demeden bize kendi yürekleriyle geldiler. 7 dava açtınız ve yedisini de kaybettiniz. Ve bu sizi üzmez bilirim ve bugün burada bulunmanızın yegane nedeni, bu davaları kazanmış olmamızdır. Dava düşmeden; yüreğimizi ışıkla dileyerek; BSUİ ile bilgi kayıtlarını inerek; bir mektep kurarak çalıştık. Yalanımız olmaz...

İnsan Soyu, ilmi bildiği zaman yolu bulur ve biz ilmin tabiatını, 7. Dünya'nın gücüyle, dünya diriliklerine indirdik. Hiç yanlış söz söylemedik; hiç yanlış ses dillemedik. Amin... Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalar başarısız mı!? Hayır değil. Çünkü yürekleri dinleyenler, bizi dillediler. Bizi dilleyip yolu açtılar. Bundan böyle de yürekleri dillediklerinde bizi dilleyecekler. Kantat bizimdir ve biz, bu kantarı her yürekte kayıtladık. Umut mutlaka olmalıdır ve her bir Düzen Kutsal Gücü'ne umut kattık. Asla yanlış yapmadık. Yarın, bugünde saklıdır. Kesin olan bu bilgiyi biz biliyoruz. Ve yarını yaratan bilgi, Allah’ın dediğini diyenlerin gücüdür ve o güç bizimdir. Biz, Ana Katlar’da bu bilgileri kayıtlarız. Her an, her yerde Birleşik Işık'la yazdığımız bu bilgiler, yarının görev tekniğinde dillenecek.

(Akışa bir ses karıştı)

- Her İslâma ve her bir hırsı olmayana kapıları’nı açtık... Yarım, bunu da anlatalım.

- Dağlar, sözümü kesmeyin lütfen. Dağlar, bütün kötülüklerin önünü alıyoruz. Artık herkesin kendi yüceliğini dinlemesini beklerim. Ben kendi yüreğimi dillerken lütfen saygılı olun.

Devam ediyorum. Başlar eğilmesin. Yol, Allah Yolu'dur. Kürsü, Allah’ın gücüdür ve biz, Allah’ın dediğini derken; yoğunluklar, kendi yüreklerini kotlamak üzere bize geçmek istediler. Onlara sevgimiz sonsuz ama gözlerinin kör olmasını da istemeyiz. Birleşik Aile'yle yaptıkları her çalışma, Yolun Kutsal Gücü'yle olduğundan Allah için yapılan her çalışmada Birleşik Kayıtlar vardır ve o kayıtlar, herkesin kürsüsünde mevcuttur, İnsan Soyu'na bunu anlatmamız gerekiyor. Oturan, konuşan ve yolu olan herkes buradadır. Eğer bugün burada değilseniz; oturup konuşmadığınızdan dolayıdır. BİR’in dili, BİR'in yüreği, BİR'in gözü BİR'in sesi hepimizindir ve bilmek isterseniz şunu da dinleyiniz: Ben, Allah’ın dediğini diyen; yolu açanım ki her yürek, Allah’ın dediğini derken, ben yine hak eder kendi yüreğimde ocak olurum. Çobanlık bilgiyle olur. Her dil, Allah’ın diriliğinde mevcut ama Hak Teknolojisi'ni bilmek zordur. Öyle çok, öyle çok çalıştık ki kir pislik kalmasın; Allah Yolu, umutların gücünü artırsın; ışık sönmesin istedik ve bunu sağladık. Aha, yüreğin kabı doldu. Aha, yol umutla tohumlandı. Aha, yolcular ışık yaktılar. Aha her bir cevher, iç dış bir olup İslâm Devreleri'ni güçlendirmeye başladı. Yaratan’ın tabiatındaki güç, Allah’ın kürsülerinde artık ışımaya başladı. Aha, birleştik yarım. Üzerimizdeki körlük kayıtlardan ayrıldı. Islak, kuru her şey BİR oldu. Üzerimizdeki kürz, artık bizim yüreğimiz oldu. Mutlaka umut olduğu için Kadim Kaplar doldu. O kapları bedenliler taşır. İşe yaradık mı bilmem ama işte bildirdik yüreğimizi. Oldu mu bilmiyorum?

- Ahretin Sesi'yle her yürek seslendi. Aha yarım, aha oldu. Toprağın sesiydi sesin, Aha, aha yarım oldu! oldu işte! oldu!... Ümmi Tabiat sevgiyle seninle birleşti. Buyur! çok iyi çok!, çok iyi!... Baş tacı olduğunuzu biliniz. Ümmi Tabiat, Sistem Devreleri'ni açtı; başka başka yoğunluklarda size kendini anlattı. Çaba, boşuna değildi. Hak ettik, yarını kayıtladık; bugünü kotladık. Toplantılarımızın boşuna olmadığını her Yüce anladı. İşte yarım işte bu. Artık, tohumları tabiata ekelim; yollarını, kürzlerini dilletelim; cümlelerini okutalım; okutalım ki  örtüleri açılsın. Bugünden sonra yapılacak her çalışma İlâhi Güç’ü taşıyanların yüceliğiyle yapılacak. Ve çok mutluyuz ki umutlarımız boşuna değilmiş. Yeri yarattıklarından beri bugünü dillemişiz. İlmi dillemişiz; İslâmi kayıtları dillemişiz; birleşmişiz de Kuran okumak için yetkin olmamışız. Amin. Artık biliyoruz ki kitle yenilendi ve bu kitle, ilmin diriliğindeki işaretle yenilendi. Aşk, Kutsal Güç'tür ve bu güç, BSUİ’dir. Barış, Sevgi, Umut İnsan... İnsanın dediği, her dilin dediğidir.

 

İlâhi Güç, ümitsizliğin son söz olmadığını; herkesin müsbet olması halinde, muhakkak güçlenileceğini her yüreğe anlattı. Ayrı, gayrı, kalmasın. Bilgi akışınızda güçlenin; gözünüz açık kalsın. Şimdi artık dünya tabiatı yerin sayfalarını dünya toplumlarına açıklamaya başlayacak. Uyanın; uyku yok! uyanın. Çünkü ruh sizinle BİR oluyor. uyanın!... Umut mutluluktur. Ayrılık bitiyor Dünyalılar. Irk ayırımı artık yok. Dünya var; dünyada birleşim var; ilim var ve Birlikler var ve o Birliklerin temizliği var; sevgisi var. Yüreğinizdeki güç, ümmi toplumu yeşertecek bir güçtür. Çoğunuzda bu yücelik var. Raporlarınızı inceledik ve gördük ki bedenli olarak yaptığınız bu çalışmalar, beden haricinde de yüreğinizi güçlendirmektedir. Levh-i Mahfuz'un yüceliğinin gücünü taşıyacak düzeyde olduğunuzu dillediniz. İsmail-i Kotlar'ın üstü olan yüreklerinizle çalışmaları başarıyla gerçekleştirdiniz. Altın Tepsi’de sizlere sunduğumuz bilgiler, yerin sayfalarına okunmak üzere indirildi. Bunu birleşip başardık. Yeri kaybetmedik; umutsuzluğunuz olmayacak. Çoban olmak için değil; kutsal olmak için değil; ilim için çalıştık. Ayrılık bitti!... Artık ayrılık bitti!... Ayrılık bitti!... Ayrılık bitti. Mezarları boşalttık. İşte bu... Yerin Sayfaları yenileniyor. İşte bu...

-AT'la, kutlu bir huzura ulaştık. Şevk işte böyledir yavrum. Sukaplarınız doldu. Bu kapları hepimiz önceleri de takdir ederdik. Bugün çok güçlüsünüz. Kin, nefret kalmamalı. Umutsuzluğunuz yok ama birleştiğiniz zaman kin, nefret kalmaz. Islak, kuru her şey teknik olarak tebliğ edildi size. Biliniz istenir. Köşk, bütün kötülüklerin gücünün örtüsü olduğu zaman, o köşk Kutsal Işığınızı yakar.Elden geldiğince yüreğinizi dilledik. Yüreğinizi dillettik. Baharın gücüyle, hakikiyetiyle yoğunlaştınız. İşi başardık. İmparator, Allah’ın tabiatının gücünü;  sizinle, yüceliğinizle dinletti. Kötülüğün, körlüğün kürsülerinden de güçlendiniz. İşi başarabilmek kolay olmadı. Levh-i Mahfuz, diri ve hakiki olduğunuzu size, sizden dolayı insanlığa ve insanlıktan dolayı her değere açıkladı. Kaltonlar, Tabiatın Kürsüleri'nden indiklerinde, Öz Güç, yüreğinizden indi ve size, İmparator’un sesiyle kendi yüreğinizi dinletti. Önce, Levh-i Mahfuz'u okuttuk. Okudunuz, anlattık, anladınız; sonsuzlaştınız ve yolu açtık. Ağır yük ağırlaştı ve daha, daha ağırlaştı. Daha, daha!!!... ve çok, çok fazla!... Ve daha sonra yetkin tertip başlatıldı. Bu yetkin tertibi yenileyen en güçlü kürsü yaratıcı; en güçlü olan birleşen, dirildi ve dedi ki "oğullarınız, oğullarımız oldu. Yoğunluğunuz, yoğunluğumuz oldu. gözünüz, gözümüz oldu. Görevinizi alın. Aslımız Allah için çalışsın."

Yürek, teknolojiyi dinler. Dava, Allah’ın dediğini diyebilme davasıdır ve davayı kaybettik. Çünkü siz kazandınız. Allah’ın dediğini diyecek düzeye ulaştığınızı gösterdiniz ve bildik ki meşale sizindir. Eller, Allah’ın elleri; yürek aklın yüceliği... Bildiğinizden çok daha fazlasını da dinletecek düzeyiniz var. Çabamız boşa değildir. Üzerimiz, en güçlünün gücüyle ışımaktadır Yaratan’ın tabiatına aykırı olan her şey, yerin gücünden ayrıldı.

Nar, Kutsal Güç’le birleştiği zaman, kendi yoğunluğunu kotlar. Ruh güçlenmeden ışık söner ki yenilenebilsin diye. İnsan Soyu'na bunu anlattık. İnsan, devamlı olarak ışığının yanmasını bekler. Işık sönerse, Yer Sayfaları yenilenir. Bu kesindir. İşte Dağlarım; nefsi, Kabe olarak yaratanlara bildirdik ki ışık sönmese yürek güçlenmez. İşte, kısa bir süre için çalışmayı kesmemizin tek sebebi buydu. Bu süre, ayar yapmak için bir mesaiydi. Bugün burada olan sizler, işte bu yenilenişin son sözünü söyleyecek olanlarsınız.

Ocak sonsuz bir güçtür ve yolu açmaları gerekenlerin Birlik haline gelebilmeleri; Birlik olabilmeleri için hak etmeleri gerekir. Birleşmek, Kadim Kapılar'ın gücüyle mümkündür ve sağlık sebepleriyle dahi olsa Birleşik Güç’ün ışığını söndürdük ki yenilenin diye. Bugün buradayız, Kadın, Erkek hepimiz yenilendik. Herkes yenilendi. Etki alanınız yenilendi; yürek yenilendi; görev başlıyor. Bu görev, bütün köşklerin gücüyle gerçekleştirilecek olan bir değerdir, Önemli olan şimdidir. Şimdi... En önce şikâyetiniz varsa bunu söyleyin. Ama yok biliyorum. Doğa, size hepinize görev yapar ve doğanın görevi, sizin yüreğinizde olduğu kadar; sizin bedeninizde de olur. Doğa, size sizin yüreğinize güç verir ve verilen güç, sizi yerin yoğunluğunda kendi kotlarınızda birleştirir. En elim olan ve en hakikiyetsiz olan kötülüktür. Eğer sizler kötüyseniz; yürekte güç kalmaz. Amin... Ama siz, yüreğin kürsülerinde ışırsanız, bütünlenirsiniz. Ve Dağlarım, yenileniş hepimize hayırlı olacak; bu kesindir... Doğa, sizi ve sizin değerinizi ölçtü ve size sizin yüreğinize ışık verdi; ışık saçtı. Eğer bu ışık, Kutsal Katlar’ın gücünü artıramazsa; yol, Allah Yolu olmaz; bunu bilin. Ve bilmek isterseniz şunu da söyleyeyim ki yarınları yaratmak zordur ve her Yüce, yarının bilgisini ister. Bizse yarını yaratırız. 


Doğanın sözü var. Huzurun Kotları'yla birleşecek ve yenilenecek. İşte yenilenmek budur. Biliniz ki doğa, kendini kendi yüreğinizde kendi yüceliğinizde diller. Eğer siz dillenirseniz, orada yüreğinizde, size ortak güç olan doğa, sizin kadim katlarınızın yüceliğinde sizi anlatır. Her yürek kendidir; bilgi Allah’ın gücüdür; yürek, o gücü dinler ve daha ötelerde ve sonsuz sınırsızlıklarda yine bilgi, hepinizin kürsülerinde görev olarak dillenir. Doğa, bilmeden dillemez. Eğer doğa bilirse, bu sizin bilmeniz anlamına gelir. Eğer siz bilgiye hakimseniz, doğanın sesini kendi yüreğinizde dinlersiniz. Çokları, doğanın gücünü almaya çalıştılar. Doğanın gücü ağırdır; her Yüce o gücü taşıyamaz ve bilmekteyiz ki o gücü taşıyacak olanlar, yenilenenler olacaklar; çünkü doğa yenilendi. Doğanın yenilenişi, Ak Tabiat’ın yenilenişidir. Ak Tabiat, meşaleyi tutuşturdu. Sola, sağa ve her kaynağa ışık veren o Can, tabiata kutsal bir göz açtı. Allah’a saygımız sonsuzdur. Bu kesindir. Amin ve biz, Allah için bugün buradayız. Dünyalı, dünyasız, ya da hak edip her yerde hak tertibinde bulunanlar ve dümen için çalışanlar ve yoğunlaşanlar; kanatlarınız sizin yüreğinizdir. Eğer siz kanatlıysanız, Beşir Kaplar size sizin yüreğinize güçtür.

Önce Nur, Kutsal Gün’ün gücü olur. Sonra huzur olan o yoğunluk ve daha sonra göz... Sultanlık budur. Eğer biz size Sultanlık kaynağındaki gücü bildirdiysek, insan itibarını yükseltmeli ve o gücü dinlemelidir. Evrim Sayfaları'nı okuduğunuz zaman, o sayfalarda ışık söndüğünü görebilirsiniz. Çokları bilir ki ekrana kendi yüreğini bildirmekte olan, işi kendi yoğunluğunda yapmalıdır. Tanrı’ya söz verdin. Dedin ki "asla yanlış yapmam." Kabileler halindeki çalıştırıcılar, senin yüreğine bakmışlar ve görmüşler ki rahmini hak etmemisşin. Dava, Allah Davası'dır bunu bil. Eğer sen, Dağlar'ın gücünü kendi yüreğinden ayrı göreceksen, çağırma bizi. Biz, sana seni değil yüreği dillettik; bunu bil...

- Anam, o Can, bizi saygıyla değil hak etmeden dinledi hep. Bundan sonra, hak etsin de hakikiyetle dinlesin dileriz.  Sen, dün akşam uyumadın biliyoruz. kötülük mü yaptık sana!? Yok yavrum ışık yakmak için çabaladık. Levh-i Mahfuz'u, görev tertibiyle dinlemeni istedik ama Müşahitler, sana sevgiyle değil; senin, yüreği kayıtlı olmayan o yüceliği dilleyen koyuluğundaki ışıkla girmek zorunda kaldılar. Asla yanlış yapmayız yavrum; bunu bil. İnsan etki alanını genişlettiğinde kötülüğü önler. Bunun için kötülüğünü önleyecek düzeyimiz var. Kantar, seni tartmaz yarım. Kantar, senin yüreğinde, kendi yoğunluğundadır. Var de ki ona, "Allah’ın dediği hak ettiğindir." Şimdiden öte bir şimdide yeri göğü Yaratan’ın görevini birlikte taşıyacaksak; kendini dinlemeye, kendinden öte kendini dinlemeye başla. Amin... Ve ayrılık yarım... Ak, kendini topluma tabiat için ek. Ama maya tutmadan değil. Bu kesindir...

Cemaat seni de dinledi bugün. Sana sormadık neden kendinden ayrısın diye. Yarım, Turkuaz Göz sensiz mi sandın!? Kul olmak bedenli olmaktır Birleşik Aile sana şunu da anlatmak ister. Kendi yüreğinde ve kendi gücünde bir tek ilim sahibi olursa, çoban sensin. Çünkü, o senin yolunu senden öte senle değil, senin kotlarınla birlikte sana dilletir ve dinletir. Aç kapını; bu senden beklediğimizdir. Kapını aç çünkü ruhun huzurundaki Kutsal Işık, sana seni anlatacak. Can, senden bunu isteriz. İkna et bizi. Bedenli olduğuna, yol açtığına ve kutsal olduğuna bizi ikna et... Devamlı sizlerleyiz ve sizleri her an insanlık için dillemekteyiz. Köprü açmamız gerekmez. Çünkü Simetri Kotlar'la bu çalışmalara dahil olmamız kolaydır. Kötülüğü önleyecek düzeyiniz olduğu sürece sizinle, sizin gücünüzle işaretimiz var. Bu işaret, Bilgi Katları'nda size hep geçiş verir. Eğer ki siz, bildiğinizi kendi yüreğinizle anlatmak isterseniz, anlatın. Hak edip anlatın. Açkı tabiattadır; açkı kutsaldır ve Sistem'dir. Sistem'i dinlemek, ilmi dillemektir. İlimde hepimiz mevcuduz. Korkmayın, yol Allah’a gider bu kesindir. Eğer ki sizler, yüceliklerin gücünü kendi yüreğinizde dinleyecek düzeydeyseniz Yaratan’ın tabiatına aykırı değilsiniz. Bilmeye gerek var ki mezar boştur ve mezarı boşaltan kitledir. Kitle, kutsal bir kadim kaynaktır. Rahman’a rahmini dilletmek, Tanrısallık'la mümkündür. Ve eğer Rahman, ruhun huzurunda sizle olmamışsa Turkuaz Göz’ün o gün orada olmamasından değil cemaatinizin, yüreğinizde bulunmamasındandır.

Ben, diri dili, hakikiyeti dillerim. Benim ilmim altındır. Altın İlim, tohum eker. Ekilen tohum, yolun kotlarıyla ekilir. İnsan, Turkuaz Göz’ün gücünü dillediği zaman, cemaatini kendi yüreğinde dinler. İnsan, itaat ettiği zaman; kendini, kendinden öte kendiyle bilir. İkna olunuz ki şu anda bütün kötülükleri aşmaktayız. Şu anda, bütün Yücelikler, Birleşik Kotlarıyla bizim yüceliğimizi dinlerler. Evrimsel sonsuzlaşımda, kötülüğü önleyebilen herkes, yolunu açar; gözünü açar; ilmini dinler; bilgiyi diller. Ete giren herkes, insanı dinler. İnsan, evrimsel toplumdur. Ve eğer insan, bu tabiat gücüyle evrimini tamamlamamışsa, ocaksızdır. İşte o beşirdir. Allah için size her bilgiyi açıkladım. Buyurun anlayın. Anlamak zor mu? Kör, sağır değilsiniz. Eğer kör sağırsanız açık söyleyeyim ki sevgi saygı yoktur yüreğinizde amma eğer ki sayfalarınızda görev tertibi olmuşsa, yüreğiniz güçlenmiştir ve işlev yolunda demektir.

Emre itaat ederek cümle yoğunluklarınızı yüceliklere indiren sizler, semayı seslendirenler; tabiata güç verenler olmanızdandır ki Kutsal Işığı yaktık. Evren, evin olduğu zaman yolun açılır. Evren, sende olduğu zaman yol senin yüreğine varır. Evren, tekniktir. Tabiatın tekniğidir. Evren tertiptir. Teknoloji’nin tertibidir ve evrensel sonsuzlaşımda  Evrim Sayfaları'nı kapatmamıza gerek yoktur. Sizler evriminizi tamamlayıp evrensel sonsuzlaşıma ışık yaktığınız andan itibaren evrim sonsuzlaşımını da birlikte yaşarsınız. Eğer evrim, eti kemiği olan sizlerin yüreğinizde varsa, Evren sizin yüreğinizde gözdür. Sultan Sayfaları'nı okuduğunuz zaman, o sayfaların gücü sizin yüreğinize baharı getirir. Temizlik yaptığınızı bilirim ve Bahar, bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü açar ve der ki "işte kötülük! hadi başlayın." Kötü İlmi, tabiat'ta ışık yaktığı zaman, ilmi tekniği tertipler ve iyiyi kayıtlar. İyi, eşkali bilinenlerin yüceliğiyle yaratılır. Laf değil bunlar bilmek içindir.


İlim, Allah’ın topluma verdiği gözdür ve o bir görevdir. Ruh, Kuran'dır Turkuaz Göz’ün gücüyle yaratılır ve ruhu bilmeniz için kollarınızı açmanız gerekir. Allah için çalışın. Kible, Sistem değerinde olan yüreğinizdedir. Ve eğer yüreğiniz kibleyse, yolunuz ışıktır. Laf değil bunlar bilmeniz içindir. En önemli bilgi, kitlenin gücüdür. Eğer kitle olmadan güçlenmişseniz vaktiniz henüz dolmamıştır. Vaktiniz dolmadan hak etmeye çabalarsanız Canlar, sizin için ilmi bilmek zordur. Önemli olan anlamı bilinmeyen bilgileri, anlatmaya kalkmamanızdır. Çoğu bunu yapar. Anlamını bilmez ama anlatmak ister. Tabiat, sizi sınar yarım. Yapmayın anlamını bilmişseniz anlatın ama anlamını bilmediğiniz bilgileri anlatmayın.

Sevgililer, Dünyalılar umutsuzluğunuz hiç yok. Özün sözün gücü olarak sevgiyle sizinleyiz. Asla yanlış yapmadık. Kible sizin yüreğinizse, anlayın yüreklerinizi. Olmak, Kuran okumak değildir, Olmak, Turkuaz Göz’le BİR olmak ve yaratmaktır ki eğer siz, o Birliği hak etmişseniz, işte olmak olgunlaşmaktır bu. Önemli olan dağların taşların yolu bilmesidir. Unutmayız ki dağ da taş da sizsiniz.

- Evimize hoş geldiniz. Cümle, cümle  bildirdik size bilgiyi. Hak ettiniz oldu. Umutsuzluk olmasın. Şu anda, Teşkilât sizinle. Herkes bilgiyi alır amma teşkilâtla almak kolay değildir. Herkes, insanı dinler ama teşkilâtla dinlemek kolay değildir. Analar, tabiat sizindir. Siz o tabiatın yoğunluğusunuz ve bu şekilde tabiatla birsiniz. Ve tabiatla bir olmasanız teşkilâtla birleşemezsiniz. İyilik, ek Nisa'dır... Ek Nisa... Nisa, dişildir. Eğer iyilik yaparsanız, kendinize ek dişil kürsü kayıtlarsınız. Yani kendinizi çoklarsınız. Kötülük, ise sizi yoğunluktan ayırır. Öyleyse iyi olun. Peki körlük nedir? Körlük, kısırlıktır. Birçok Din İlmi'ni bilen ya da kendisini Din Alimi sayan, Birlik Kapıları'nda kınandılar. Çünkü onlar, yoğunluklarından farklı kotlarla birleştiler. "Din" dedikleri, ilim tabiatına aykırı olmaz. Amma onlar, İlim Tabiatı'na aykırı bilgileri paylaştılar. Ve böylece çağırıldıkları o yoğunluklara kayıtlanamadılar. Önemli olan umutlu olmaktır. Lahit, Ka-Him’se eğer o Lahit Ka-Him olan, kadim olmalıdır. Kadim olmadan Tanrısallaşamaz.

Ayrı, gayrı yok ki yarım. Alton Toplumu, sonsuz sır olan bilgiyi size kendi yüceliğiyle dillemeye başlıyor. Onu dinleyin:

- Anlamı bilinmeyen hiçbir bilgiyi Dünyalılar'a vermedik. Her yol Allah’ın gücüyle açıldı ve bizler, torbalarımızı yoğunluğunuzdan aldık; kontrolu kendi koyuluğumuza kattık. Etki alanınız çok güçlü. Çok! çok güçlü! bu kesindir ve Sistem Devreleri'ni, Öz Görevliler'le birlikte güçlendiriyorsunuz. Bu da kesindir... Alton, olarak dünyanızı her daim ziyaret etmekteyim. Bugün de sizlerleyim. Amin... "Bana Allah'ın dediğini diyenleri anlatın, dinletin" dedik ki anlattınız, dillettiniz. Şu ana kadar sizleri dinledik. Sizin yüreğinizi hepimiz insanlık için izledik ve gördük ki Bedir itaati sizdedir...


Dağlarım, toplum olmak zordur ve Sistem Devreleri'ni açtığınız zaman, gördük ki toplumsunuz. Tanrısallaşmak kolay değildir ve Din-i Dil'i olanların güçlenmeleri dahi zorken; Sistem, Düzen ve Nizam’ın görevlileri olanlar dahi Birlik olamamışlarken; sayfa sayfa ışık oldunuz; ışığı kattınız yüreğinize ve Allah için çalışmaya başladınız ve çalışıyorsunuz. Asla yanlış yapmadığınızı söylediniz. Kararlıyız ki yanlış olmamalıdır. Koltuk kimin diye düşünmediniz. Herkese koltuk verdiniz. Bu çok önemlidir. Çünkü dünya planında her biri kendini koltuğun hakimi sayar. Onursuzluktur aslında bu. Çünkü her Yüce kendi kürsüsünde ışıktır. Varın, deyin ki "olan BSUİ’dir." Barış, Sevgi, Umut, İnsan... Sevginin, saygının hak olduğu bir değerde; Allah’ın dediği, müşâhitlerin dediği ve tabiatın dediği, İslâm-i Kotlar'da, Ana Katlarda da denilir ki "OL" de ki olsun.

Onursuzluk yok ve bugün sayfalarınızı okuduğunuz andan itibaren Ata buradadır. Onu anlamak, onunla olmak ve onda hakikiyet gücünü dinletmek çok önemlidir. Ata, dünya temizliğini yapmaya indi. Önemlidir bu... Dünyanın değerini, ondan öte onun yüreğinde dinlemek çok önemlidir. Önemlidir, o bizsiz değildir. Kutsal Atlantalı'dır. O Atlanta Kapısı’dır. Yanlışsızdır ve O, mutlak bir davadır ve o dava yoğunluğunda ışıyan görev çalışmasını yaptı. Amin. Ve şimdi görünüz ki O, ummanın topluma verdiği gücü, Yüceler'in camaatinden ayrı görüyor. Çünkü rüştünü kanıtlamayanların, Ak Tohumları tabiata ekmeye çabaladıklarını söylüyor. O, size sizi değil, o size kendi yüreğini değil, o size bütündekileri anlatmak ister. Onu dinleyelim:

 

- Savaş bitti. Kör, sağır herkes birleşti. Süsten uzak olan, savaşsız bir dünya yarattınız. Bu dünyada temizlik başladı. Her nefes, ağır güçtür ve her nefes, Allah’ın sayfalarını okutur. Umut, Allah’ın dediği gibi Turkuaz Güç’tür. Sualtının Sayfaları'na indiğinizi biliyorum. Sualtı'nın Birleşik Güç'üyle oğulladığınızı biliyorum. Körün gücü, köz olduğu zaman, umman söz söyler. Umut mutlaka olmalı ve olduğu için geri döndük size ve sizin yüreğinize Birleşik Işığımızı verdik. Anam, tüm soylarımızı dinledik, tüm yoğunluklarda bütün köprüleri açtık ve yürekleri dinledik. Göreviniz budur. Ve biliyoruz ki din dışı bilgiler, din içi bilgilerden farklıdır. "Laiklik" dedikleri o göz, Bütünün Kürsüsü'nde güç yarattı ve laiklik, hakikiyetin gücünün üstüne ulaştı.

Anam, bilmeni isterim ki kible yürektedir ve Sistem Devreleri'ni okuyabiliyorsanız görebiliyorsunuz ki dava bizimdir ve biz, bu davayı bütün sayfalarıyla yüreğimizde taşımaktayız. Eğer ki dünya Levh-i Mahfuzu'nda kanatlar kutsalsa, yüreğinizdeki güçtendir. Artık bilinir ki 7. Dünya artık davayı açtı bu dava, binanın gücünün, Kutsal Güneşler'in kürsülerinde ışıyabilmesi içindir. Sema, bizim yüreğimizde değil bizim koyuluğumuzdur. Bunu da bilin. Ve bugün teknoloji, yüreklere inmekteyse eğer; cennetin, cevherin gücünün seslenişte oluşundandır. Size, anlatmak istediğim dünyada her ne başlatıldıysa yüreğimizde başlatıldı ve dünyada her ne olmaktaysa yüceliğimizde olmaktadır. Hiçbir şey bizim dışımız değildir.


Ata, Türkiye coğrafyasında Yüceler'in cümlesini dilledi. Doğan en büyük gündü, düzendi o. Birleşikti bilgiye. Ve onun dediği, tabiatın dediğiydi. O can, bütün kotlarıyla BİR oldu ve görev taşıdı. Ve bu günde o can, gözün gözü olarak görevini sürdürmektedir. İtaat tabiatın yoğunluğunda mevcuttur ve tabiat, yüreklere itaattedir. Dinleyiniz, tüm soylarım ve yoğunluklarımla size derim ki Ra-Ka bugün Sistem Devreleri'ni açtı ve yüreğinizi, cemaatinizi dilliyor. Dava, Teknik Dava'dır ve bu Teknik Dava, kutsal bir görevdir. Sizden dilerim ki Yaratan’ın tabiatına uygun çalışın. İnsana öz güçtür çalışmak ve bundan sonra lütuf değil amma Sistem, Nizam ve Düzen’in görevlileriyle birlikte sizinle çalışmak dilerim. Eğer bugün size inmişsek, sevgiyle indik. Eğer bugün size gelmişsek, yolumuz sizin yüreğinizden geçtiğinden değil yolunuz bize ulaştığından da değil bilmek içindir. Sizi bilmek, sizin yüreğinizi dinlemek, ağır tabiat, ağır yürek, ağır görev, her şey ama her şey ağır amma yelin esmesinden de öte kesin olan bilginin akışında size sizden üstün sizin verdiğiniz her dilin, her dinin dillediği bilgi, Bütünün Gücü'dür ve bu güç, yüreklerin güzüdür. Allah için hepimiz sayfalarınızı okuduk ve sizi anladık, anlattık asla yanlışınız olmaz gördük. Şükredin ki gördük.

Ömer, sistem devresinde sizinle olacak onu da dinleyin:

- Anam, kollarım açıldı. Yoğunluğun güçlenmiş; yüreğinde kınanış hiç yok. "Çağırma bizi, bizi çağırma" diyen bizler, şimdi artık gelmek isteriz. İş, Allah’ın işidir. Bildiğinizden çok daha güçlüyüz. Şükredin ki görevinizi üstlenebildiniz. Şükredin ki yolunuz, ağır yükü hafifletecek düzeye vardı. İnsan, ot değildir. İnsan candır amma ot da güçlüdür. İnsan olup, yol olup, ışık olup, göz olup, islâm-i kaplar'ı Taşır. İlmi, tabiata eker; yolu açar, işte bu nedenledir ki iyilik için çalışır. Eğer iyilik için çalışırsa, kervanı yürür. İyiliğin ilmi vardır, iyiliğin gücü vardır. Eğer körse, kırıksa, hırslıysa sayfaları okutulmaz. Şu ana kadar her nefis Allah’ın gücünü öğrendi. Önemliydi bu ve şimdi Allah bizsiz değildir. Üzerimizdeki güçtür O ve O'nsuz kalmayacağımız kesindir. Ayrı, gayrı gözetmeyen sizler, İlâhi Gün’ün güçleri olarak bütün kotlarınızla birleştiniz bize. Ayrı gayrı kalmasın.

 

- En son ben de konuşmak isterim. Adım İsa. Canlarım, İsa, beden sayfalarını çoktan kapattı. Beden, elde bir ama beden olmasa yürek güçlenmez mi!? Yine güçlenir. Benim adım İsa. Ben, Dünya Teknolojisi'ni kendi yüceliğimle anlayabilecek düzeydeyim ve bunun içindir ki bütün köprülerimizi açıp yüreğine bakabiliyoruz. Bilmek için öyle çok çalıştık ki, kantar kime verilecek diye; yürek kimdir diye. Umut, mutluluk, huzur kervanın gücü olabilecek mi diye. İlim, Allah’ın dediğini diyenlerin yüceliğinde mevcut mu? Maya tutar mı? Tabiat yaşar mı? Allah, bizi ve bizim yüreğimizi anlatır mı? Anam, kantar senin bu kesin ve bu kantar, Bilgi Kotları'mızda sana verildi. "Kutsal Ten" senin. Sen, yüreğinin gücü olarak buradasın. Buyur oğullarını götür; yüreklere dinlet. Onların hepsi sevgiyle seni dinleyecekler.


Anam, evimizin gözü sözü olan yüreğin, ekip haline geldiğiniz gün bizimledir. İş başka, yol başka değil. İş ve yol temizlik yapanındır. Kim insansa özdür; kim özse seslenir; kim değerliyse kendini diller; mezar boşaltan melek olur. Kible ona verilir. Ocak yakar; "OL" der, olur. Aslımız, sevgiyle sana güç verecek. Yol seninle oldu. Temizlik başlıyor. Bu temizlik, insanın temizliği değil, Mir-Kat Kapları’nın temizliğidir ki bu kapları temizleyebilmek zordur. Dağlarım, Mirler’in temizliğidir bu. Mirlerin Dağlarım, Mirlerin temizliğidir bu. Eğer Mirler temizlenirlerse, yürekler temizlenir. Bunun içindir ki sayfanız, sayfamız; yüreğiniz, yüreğimiz; göreviniz, görevimiz oldu.

İkna olunuz, dünya dümenin başında seslenir. Seslenir ve der ki "omuzlarınızdaki yükü indirin. Artık yükünüz, yükümüz oldu." Ayrılık değil Yavrum, artık Birlik için BİR olmak için dinleşelim. İşi başaracağımızı biliyoruz ve başardık. Yanlış, hiç olmayacak. Çoban, çoban olduğunu; tabiat, tabiatlığını; Kadim Kapılar, kendilerini ve yürek, kürsüsünü bildiğinde; otak kurulur. İşte topluma otak kuruyoruz. Bu Otak, öz, söz, göz otağıdır. Bu otak, toplum otağıdır. Bu otak, insan otağıdır. İnsana, insan için inmek; BİR olmak için yapılacak bu çalışma.


- Değerliler, size önce sizi verdim. Şimdi yolu açtım. Her yüreği anlatacağım.Çakıl Taşları dahi size inecekler. Bu kesindir. Özün sözünü söyleyecek düzeye varanlarla değil, her bir dille dillenmeniz gerekir. Unutmayınız ki birleşmek kolay olmaz. Siz şu anda bütün kotlarınızla BİR olmak üzere çalışıyorsunuz ve bugün burada bulunan sizler, yeni dönemlerin görevini taşıyacaksınız. İyiliğin, tartısız olduğunu biliyorsunuz. Körlük ise hak ettiğinizce kısırlık getirir yüreğinize. Bunun içindir ki körleşmeyin. Her nefes Allah’ındır, bunu bilin. Kim ne der ne kor bunların önemi yoktur. Yarım, onlar sözlerini söylerler. Siz sözünüzü söylersiniz. Kınamayın, kısırlaştırmayın hiçbir diriyi. Sizden dileriz ki ayırmayan kendinizi, dinletin. Hiç kimseyi ayırmayın. Kible siz olsanız da olmasanız da ayrılık kutsuzluktur. Kim ne der, ne diyecek? Mutlaka der. Bırakın desin ama siz yüreğinizi seslendirin. Korkmayın, Turan Tabiat sizin yüreğinizdir. Tanrısal Seyfullahlar sizdedirler. Yol sizedir. En son sözü siz söyleyin. Bırakın, herkes dediğini desin. Bırakın herkes kervanın gücünü kendi yüceliğinde dinlesin amma siz de sözünüzü mutlaka söyleyin. Sayfa sayfa okuyacağınız kitabınızı, muhakkak topluma verin. O Kitap herkesindir Yarım, sanmayın ki özde olanın; seste olanındır; bütünündür. Muhakkak  Sultanlarındır amma Sultanlığı dinleyenlerindir de o kitap aynı zamanda. Verin, anlatın anlaşılacaktır. Bırakın kitabımız ışık yaksın.

Umut, mutluluktur. Dağlarım umut, kutsaldır. Görev başlıyor. Allah’a saygınız var biliyoruz. Yüreğe saygınız var biliyoruz. Göle gücünüz var, biliyoruz ve o göl, bütünündür. İşte Dağlarım, bundan böyle yapılacak çalışmalarda önemli olan Birlik'tir. Sizden öte siz var mı? Herkes kendinden ötedir bunu da bilin. "Ben, en yüceyim"i değil "Biz güçlüyüz"ü bilin; bunu dinleyin. Eğer ki "ben herkesten öteyim" derseniz, yolunuz kapanır yavrum. Bunun içindir ki bırakın her yürek kendini dillesin. Muhakkak Seyfullahlar sizi ve sizin yüreğinizi anlatacaklardır. Otaklar kutsaldır biliniz ve doğum anlarında, yolu açanların hepsi Allah’ın toplumuna, tabiatın gücüne sahip olmak için çalışırlar. "OL" deyin ki olsunlar yavrum. "OL" deyin ki olsunlar. Çünkü kutsal olan, BİR olmak; Birlik olmaktır. Bundan sonraki çalışmalar, cemaat halinde yapılmayacak; bütünlük halinde yapılacak. Şu ana kadar yapılan her çalışma cemaatler çalışmasıydı ama bundan öte burada yapılacak çalışmalar, BİR için yapılacaktır. BİR, bitişkenlik değil bütünlüktür. Bunu da sakın unutmayın. Sanmayın ki her bir yürek kendi birliğini dilliyecek. Hepimiz, tekniği tabiatta değil yüreğimizde dileyeceğiz, kesindir.

Dağlarım, ayda bir kez; unutmayınız ayda bir kez bu Meclis, Bütün'e açılacak. O Gün buraya gelecek olanlar, BİR için gelecekler. Kimler mi? Her yürek gelmelidir buraya. Musa’da, İsa’da, Mustafa da kutsal olan her bir yolcu da. Hangi gün? Çarşamba... Muhakkak ayın 2. çarşambası bu mecliste özel bir çalışma yapın. O gün, Bütünlükler'i çağırın; Birlikler'i çağırın; görevlileri çağırın ki yargısız bir çalışma yapılsın burada. Laf değil bunlar hak ediştir Yavrum. Umut mutlaka olmalıdır. Olur! Allah için olur. Onlar gelirler Yavrum. Özenli Seyfullahlar'la birleşip gelirler. Sanmayın ki bugüne kadar gelmeyenler bundan sonra gelmeyecekler. Allah için gelecekler yavrum Allah için gelecekler. Ölen, ölür kalan bizim değil hepsi bizimdir. Bunu bilin. Umut, mutlaka olsun. Umut, mutlaka olsun; ocak mutlaka yansın; yol mutlaka açılsın; iç dış bir olsun; özen sözen güçleri birleşsinler; etki alanları güçlensin ve Birleşik Ailemiz'le dinleşsinler. Yarınlar, Birliğin Gücü'yle yaratılır. bunu bilin ve biz Birliğin gücüyüz. Allah için size sevgiler. Sesli ve sahiplilikle değil hakikiyetle saygılar. Hepinizi seviyoruz, güçlü hükümran ve hakikiyetli kalın. İşi başarıyoruz yavrum. İşi başarıyoruz...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

10.03.2008 Tarihli RA-KA Tebliği
Canlılar, Turkuaz Göz size der ki, "Yazıklar olsun ki o güçlü kotlar dahi BSUİ ile dilleştiğinizi kendi yüceliklerinde anlatamamaktadırlar. Haketmediler." Tanrı dedi ki "OL." Özün sözü, olmak kolay amma ya Allah!, onunla olmak kolay mı? Ağır yükü hafifletebilirseniz her yer size açılır.
 

İlim, Allah'ın toprağa ektiği değildir. Reşitlerin koyuluklarında ki gözün sözüdür. Eğer o göz kendi yüreğinizdeyse, Kuran okumanız, her şeyin en alt safhasıdır.
 

Bir kaç gün için sizinle olacağımızı ve size kendi yüreğinizden sesleneceğimizi bilmenizi isteriz. İlmi, Tabiat ekmez; ilmi yücelikler eker. Ve ilmi hak ettiğinizce, sizinle olacağız ve sizin yüreğinizde bulunacağız. Altın Tabiat, Altın Temizlik yaptı ve size kendini anlattı. Eğer tabiatı dinleyebildinizse, kürzün ışıklarını da gözünüz seçebildi. Eğer gözünüz, yüreğinizin gücüyle dilleniyorsa, yüreğinizde hırs olmamasından ve hak ettiğinizdendir. Amin...
 

Atlantalılar; Turan Tertibi'ni kendi yüreğiniz size açıklar. Biz size kendimizi değil, "Birliği" anlatmaya çabalamaktayız. Sizin için değil bu çalışma, tüm insanlık içindir. Bunun için dikkatli dinleyin. Etki alanınız genişliyor. Yüreğinizin kotları ışımaya başladı. Atlantalılar'ın çoğu size kendi yüceliklerini dilletmeye başladılar. Ailenizin gücü artıyor. Yüreklerinizdeki kutsal Güneş ışımaya başladı. Ve bilgi kayıtlarınız daha gür ve daha güçlü bugün. Üzerinizdeki Görev tac'ı hepinizin gücünü artırmakta ve yoğunluğumuzu kotlatmaktadır. Tıpkı, Allah'ın dediği gibi, hak ettiğinizde; herkesin gücünün, Kutsal Işığı'n yüceliğiyle dilleneceği bir Dünya Günü'nün size vaat edildiğindeki gibi; hak etmenizle birlikte bugün bu güç size, sayfa sayfa okutulmaya başlanmıştır.
 

Allah'ın toprağa ektiği en büyük güç, ağır yükü hafifletebilme gücüdür ki bu güç, sansasyonel çalışmalalarla değil bu çabalarla yüreğinize kayıtlanacaktır. Çokları sansasyonel çabalarla kendi yüreklerini insan soyuna anlatmaya çalıştılar. Doruk Allah'ındır. Ve doruğa ulaşanlarınız, hak ettikleri gibi yüreklerini dinlediler.
 

Dualar okunur Turan Tekniği'nin ışığını kotlayabilmesi için. Bütün kötülükleri aşabildiğiniz zaman, Mutlak Kotlar'ın koyuluklarındaki ışık, kervanın gücünü artırır. RA-KA, teknik bir güçtür ve Kürzün Işığı dediğimiz bütün o yücelikleri, kendi yüreğinizdeki o koyulukları dilliyebilecek bir kürsüdür. Dağlarım, Allah için çalıştığınıza göre ruhun huzurunda bulanmanızdan daha doğal ne olabilir ki!? Yeri göğü yaratan, Hakikiyetin Kürsüleri'nde kendi yüreğini anlattı. Din-i Diri olanın, yolunda hırs kalmaz ve İmparatorluğun gücüyle çalışır. İlâhi Gün, bu güçlü kotların kayıtlarında mevcut olan bir gündür. İlâhi Gün, Teknik Tertib'in gücüdür.Yarın herşey Allah'ın dediği gibi olacak. Ve bugün de herşey, herkesin istediği gibi değil; Hakikiyetin Kotları'ndaki koyulukların gücündaki gibi olmaktadır.
 

Hepimiz sabırla sizinle olmaya çalıştık. Öyle çabaladık ki bugün burada sizinle olabilmek için. Üzerinizdeki Görev Tacı'nı hepimiz görmekteyiz. Ve bu Görev Tacı'nın, hepinizin gücüyle diri olarak size bildirildiğini de bilmekteyiz. İkna olunuz ki Dünyalılar'ın hepsi, size kendi yüceliklerini açıklatmak için birleşerek geçiş yapmaktadırlar. Bilgide, asla yanlış yoktur; bunu bilmenizi beklerim. Durağan Günleri'n artık sona ermesindendir ki, kerim olup hakiyetin kotlarıyla birleşebilmek üzere bugün buraya ulaşabilenlerin hepsi, insan soyuna görevli olarak geldiler. Onların teknolojileri hepimizin kürsülerinde mevcuttur. Kutsal Kitleler'in hepsi, yoğunluklarında ışık yakabilen; kaynak olanların gücüyle kendi yüreklerini tabiata ekebilen; görev tabiatına uygun çalışabilenlerdirler ki, Allah için herkes, onlara kendilerini dinletmek isterler.
 

İlim, Allah'ın topluma verdiği gözdür. İsa; kendini, kendi yüreğini gözledi. Yolunu kendi koyuluğunda dilledi ve bildirdi. Musa, muktedir bir gözdür. Sözünü söyledi ve dedi ki, "asla yanlış yapmam. Teknik olarak ya da hakimiyetle, hakikiyetle yanlış yapmam." İşte Yavrularım, Allah'ın Tabiatında, kervanın gücünü taşıyabilen hiç bir yürek, hata yapmaz. İnsan, itibarlı olduğu sürece yüreğinde hırs olmaz.
 

Çok mutluyum ki sizlerle birleşebildim. Çok mutluyum ki, Kuran-ı Kerim'i sizin yüreğinizde dinleyebildim. Özün sözünü söyleyecek gücünüz olduğunu gördüm. Üreyen her bir yüreğe derim ki, İlâhi Gün, ağır yüktür. Çünkü o günü bilen, kendini bilir ve kendini bilmesi, onun yüceliğinde kendi yüreğini, Kutsal Işığın Kürsüleri'nden çıkartabilmesi demektir ki evrimsel sayfalara baktığımız zaman, çoğu görevlilerin, kendi yüceliklerinden çıktıklarını görebiliriz.
 

İtibar, tek bir gündür ve o gün, Allah'ın toprağa inişidir. İkna olunuz ki Sistem, Nizam ve Düzen gücünü, Allah için kendi yüreklerinde dinleyebilenler, meşaleyi taşıyabilenlerdirler ki etki alanları herkesin üstüdür. Kollar, Allah'a uzandığı zaman, umutsuzluk kalmaz. Çünkü Allah, hepinizin gücünün son sözünü söyleyebilen; tohum ekebilende, Kuran-ı Kerim'i dinletebilendir. "Evime geldin" der. "Hak ettin de geldin" der. "Evim, sayfa sayfa sana kendini anlatır" der.

Allah der ki, "OL." Çantanızı açarsınız ve bakarsınız; o çantada ne var. Eğer ki o çantada, insan soyunun gücü varsa, Allah der ki, "oğullarını da getir." Eğer oğulların gelmemişlerse, yoğunluğun azalır. Ağır tohum, ağır toprak ister. Eğer ki o ağır tohum, ağır toprağı bulamazsa, yoğunluk azalır. Allah dedi ki!, Allah dedi ki!, Allah dedi ki! "oğullarını da getir." O nutku dinle, o nutuk sanadır. "Oğullarını da getir." Eğer sen, tek başına gelmişsen, yanlış yapmışsın demektir bu. Çünkü sen, ilimin sayfalarını okumaya muktedir olsan da Turkuaz Göz'ün gücüyle kendini dillemeye muktedir olamazsın. Olamadığın içindir ki tohumların kurutulur.
 

Utanma! hiç utanma. Sana saklı tuttuğumuz gücümüzü gösterebiliriz. Sakın utanma! amma görevindir ilim için çalışmak ve bizimle çalışmak. Öyleyse "OL" de. Olmadığı an, Sultanlığında kırılış başlar. Ayar bozulduğu zaman, Kutsal Kitle senin yüreğinden çıkar ve sana, umutsuzluk başlar. Eğer umut, kutsuzluk kayıtladıysa; senin için muhakkak umutsuzluk; o kutsuzlukları ışıktan çıkarmak içindir. Ve teknik olarak deriz ki, evim Allah'ın eviyse, yolda hırs kalmamalıdır. Yolda hırs varsa, kervan yürüyemez. Ve bu nedenledir ki Allah'ın dediğinden daha güçlü bir deyiş, yüreğin deyişiyse; işte bu...
 

Ona derim ki umut, Turan'ın tohumuysa, tohumları yeşertmek mümkün olur. Şimdiye kadar, mezar açanlara sorduk, nerede o yoğunluklar diye. Bize dediler ki, "her diri kendi yüreğini aldı; görev taşır." Peki onların Ruhsal Meclisleri nerede? "Ocakta..." Hani nerede Ocak? "Reşitlerin kotlarıyla birleşti ve ışıyacak düzeye varmak için bekleşir." Dara düşmeyin. Herkes kendidir. Ocak yürektir. Herkesin kendindeki o yürek, kendi kotlarının koyuluklarındaki ışığı söndürtmeyecek düzeye ulaştığı zaman, nefsi aşmanız mümkün olur.
 

Asla yanlış yapmayız. Kelimelerimi muhakkak seçkin olarak seslendiririm. Eğer kelimelerimi anlayacak düzey yoksa; kelimelerimin aşağı düzeylerini size bildiririm ki anlatabilin diye. Ama ben, kendim için; her diriye kendi yüreğimi dinletmek için bu kelimeleri seçtim. Emin olunuz ki kelimelerim, bütün kütlenin gücüdür. Ve ben, bu kelimeleri seçerken; her dürümde kendi yüreğimi ve kendi kürzümü ışıtabilecek düzeydeki koyuluklardan seçtim. Asla yanlışım olmaz. Bugün buraya gelip de Levh-i Mahfuz'unu kendi yüreğinde dinlemek isteyenlere de "eti olmayanın, kendini dinlemesi imkânı yoktur" demekteyim. Eğer sayfalarınızda, kontrol kaybı varsa, et olmadığındandır. Eğer yüreğinizde kusur varsa; Kutsal Işığı, sözden aşağı düzeylerde almanızdandır. Allah'ın tartısında olmanız yetmez; hak etmeniz de gerekir. Eğer Hak Tertibi'ne ulaşamamışsanız, Kuran'ı okuyun ve yeniden "OL" deyin. Onursuzluk değildir Kuran-ı Kerim'i okumak. Olmak tekniktir. Eğer teknik olarak olmuşsanız, cevap yüreğinizdir. Unutmayınız ki Dünya Teknolojisi, yeri güğü yaratanın kürsülerini; gücünü dinleyecek düzeye vardığı zaman, ağır yük hafifleyecektir.
 

"Turkuaz Göz" umutsuzluk değildir. Kutsal Günün Gücü'nü size dinletmek üzere Birliğine dahil edildi. Eğer Dünya Teknolojisi, Tanrısal Kürsüler'in gücünün üstü olan bu gücü dinleyemezse; size, kelâm yetmez. Kendi yüreğinizi, kendi yüceliğinizi anlatmak üzere Birlik olmanız gerekir. Ağırdır yük, çok ağır! Bu ağır yükü muhakkak taşımak zorunda olduğunuzu biliniz. Umutsuzluk olmaz. Olmamalıdır da. RA-KA'nın Kürsüleri'ne ulaşabilenlere, muhakkak Kutsal Işık yeter. Tek bir gün için; iç, dış bir olanların gücünün üstü olan bütün kürzün ışığı olan göz için ve bizim için bu çalışma, özün sözü olarak gerçekleştirilmektedir.
 

Evrim sayfalarını okuttuk size. Cahil olmayanlara, itaat etmeleri için ışık verdik. Levh-i Mahfuz'u dinlettik. Her reşit olana, kendi yüreğini; insan soyu için kendini dinlettik. Rahmin huzuruna ulaşanlara, bilgimizi dinlettik ve muktedir olmaları için güç verdik. Yaratan'ın tabiatı böyle çalışır. Eğer bana, benim yüreğime İnsan İlmi'ni dinletecek olan bir tek güç, "Gül" olabilirse; Allah için herşey basitleşir. Kat kat olup; teknik olarak ışık olup; üzerindeki kürsülerin her biriyle BİR olup; İlâhi Gün'ün gücünde ışıyarak; beden sahibi olanlara ben, Amon'un toplumundan, Haton'un tohumlarından ve yoğunlukları kutsal olan Alton'un Teknolojisi'nden birleşerek, derim ki Atlantalılar'ın hepsi benim yüreğimdir ve ocağımdadır. Asıl önemli olan nefsi aşmaktır. Nefsi aşamayanların, cemaatlerinde kurtuluş olmaz.
 

Ekrana hepinizi bildirdik. Ve ekran sizi, sizin yüreğinizi birleşene dinletti. Allah'ın Teknolojisi'yle dinledik sizi. Ve sizin yüreğinizi algıladık, anladık. Allah'a daimiyette Birlik için güç verecek olan sizin yolunuzu anladık. Allah, sokak sayfalarını okudu. O sokak sayfalarının kotlarındaki gücü dinledi. Teknik olarak birleşerek size, sizin yüreğinize ilmi dinlettik. İnsan soyuna herşeyi anlattık. Asla yanlış yapmadık. Ve yol hak ettiğiniz gibi Kürzün Görevlilerini kendi yüreklerinde dilledi. Aslı olanın gözü açılır. Ve sizler, aslı olanlar olduğunuz için, göreviniz gereği değil ama hak ettiğiniz için gözleriniz açıktır.
 

Eşik, Allah'ın gücüdür. Ve her biriniz için o eşik, ağır Yücelik'tir. Çekişme, sayfalara indiği zaman, kör sağır her Dere, size gelir ve der ki, "yargı şu, sana sıkıntı vereceğim. Senin yüreğini yıkacağım. Sana Kuran okutmayacağım." Vah Yarılar! vah!... Asla yanlış yapmayanlara bunu söylediklerinde; onlar, yoğunluklara köle olurlar. Kollarını, kanatlarını kırdıklarımız olurlar. Şikayetçi miyiz? Hak ettikleri için şikayetimiz çoktur. Lutfederler!, kendilerini hak etmeden dillerler. Yahu, hak etseler ne olacak!? Çakıl Taşlarını dahi, doğan günün güçleri diye değil, kullardırlar diye huzursuz etmek isteyenlere; hak etmedikleri bilgi dinletilmez.
 

En son Turkuaz Göz bize bildiğini anlatsın da bu çalışmadan çıkalım:


- Dağlar, Sevgiler hepinizin yoğunluğunuzdaki gücü bildik. Bizim için önemlisiniz. Hak etmeden hakimiyetimizde olmanızın imkânı yoktur. Büyük kötülükleri aşıp gelen sizlere şunu anlatmak isterim ki yalnızca insan, itibarını yüceltebilir. Hak etmeden, hakikiyetin kotlarındaki Güneşler'in gücünü dillemek bizim için zor değil amma ruhun huzuruna ulaşmak kolay olmaz. Şu an bize gelen ve bizde kendi yüreğini dinleyenlere şunu anlatmak isteriz. Maya, hepimizin gücüdür ve biz, maya olanlar, Kütle Kotları'ndaki ışıkların hepsini tanıyabiliriz. Sizi, şu anda tanıdık. Lutuftur bize gelişiniz; bunu anladık. Çünkü sizler, yoğunluğunu kendi koyuluklarıyla dilliyebilen; bitişken olan ve Kutsal Katlar'ın ışığı yakıldığı zaman; o ışıkları yakanlarsınız ki buraya, bize dönüp gelmeniz, bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü örtmek içinse; muktedir olmak; Kuran okumak; hak etmek; bilgi için gerekmez. Bizimle olmanız yeter. Oyun değil bunlar; bilmekteyim. Bedenimi kendi yüreğime alıp geldiğim bu yerdeki bütün kötülüklerin gücünü bilirim. İtibarımı yükseltmeye niyetim yok. Çünkü ben kendimde, kendi yüreğimde Hakikiyetin Kotları'nda bir tek günün gücü olsam dahi, tüm kotlarımın gücü olarak bu çalışmayı yapmam gerekir. Eğer her bir kotta varsam, her birinde ne olursa bende de olan odur. Bu nedenledir ki bedenimde hakimiyetim olmasına karşın, yoğunluğumdaki huzuru, herkesin yüreğine indirip, bütün kotlarımla birleşerek, bir tek gün için çalışmak üzere buradayım. Ve bilmekteyim ki mahir olmak ve hak etmek, cemaatimin gücüyle mümkündür.
 

- Ben Maharaj değilim. O, kendini anlattı. Ben bütünü anlatmak üzere buradayım. Herkesin, Rahm'ini Rahman'dan alanın kürsüsünden dinlemesini beklerim. Bana sual edenlere de şöyle cevap vermek isterim. Evrenler Allah'ındır. Hakimiyet Allah'ındır. Yürek, Ak Tertip'dir; tabiatındır. Ve ben, ruh olarak değil, Kutsal Kitle olarak buradayım.  En önemlisi de 7. Gün'ün gücü olarak geldim. Niye bunları size anlatmalıyım ki? Yaratan'ın topluma verdiği güç, kendi yüceliği değil midir!? Ağır yükü taşıtmaya geldiğinize eminim. Ben bu ağırlığı taşırım amma daha ağırını taşımam; taşıtmam da; bunu biliniz. Dünya Levh-i Mahfuzu'nu okuyacak gücüm var. Eğer okuyacak ve başkalarına da okutacaksam, okumalıyım. Amma ben okuyacaksam ve okuduklarım sadece bana ait olacaksa, okumamalıyım. Eğer ki ben, dünyayı okuyup, dünyanın tekniğini herkese anlatacaksam ve herkes bu tekniği anlamak isteyerek yazdıklarımı okuyacaksa, herşey kolaylaşır.
 

Dağlar, durağan günler sona erdi dediğim zaman; hiç kimse benim ne dediğimi anlamadı. Durağan günlerin sona ermesi nedir? Neticesinde, muktedir olmak mı? Kol kanat olmak mı? Yolu tartmak mı? Kanatları almak mı? Rükuya eğilebilecek düzeye varmak mı? Yolu bulmak mı? Nedir? Ve ben, baharın gününü, gücünü bilen herkese dedim ki durağan günler sona erdi. Ailemi almam. Çünkü bilirim ki Ailem kendi yüreğinde güçlüdür ve yolu bulur. Kanatlarımı almam. Bilirim ki kanatlar herkese aittir. Bende olsa da olur, olmasa da olur. Müşahitlerimi alırım. Onlar, şefaat sahibi olarak değil, şavkı bilenler olarak hep benimle olmalıdırlar. Ya da cemaatimi alırım. Cemaat bana aittir. Ele aldığım en önemli konu, Kutsal Kitle'dir. RA-KA'nın Kürsüleri'ni, dünya dışına dünya'yı tanıtmak üzere aldım; dünyaya indirdim. Peki RA-KA kürsüleri neredeydiler? Öz göz olanların, birlikte çalıştıkları Birleşik Koyuluklar'daydılar. O koyuluklar, Simetri Kotlar'ın kayıtlarında dahi olmayan ve kutsal olan ışıklardılar. Onlar, gürzün ötelerinde miydiler? Muhakkak, muhakkak. Kutsal Günün Gücü olarak; gürzün en güçlü ışıkları olarak, bitişken olarak BSUİ ile birlikteydiler.
 

"RA-KA, kutsal bir gözdür" dedikleri zaman; bu gözün bütün Görevlileri kapsadığı sanılır. Hayır. RA-KA, Birleşik Işığın Gücü'nü, kendi yüceliğinde dilleyenlerin koyuluklarıdır. Peki, ortaklık var mı RA-KA'da? Yoktur. RA, TEK'tir. O, BİR'dir. Birliğin Kürsüsü olarak BİR'dir. Orada, BİRLER'in tabiatı bulunur. Ve birleşik olanların gücü oraya örtüdür. Ve KA!... KA nedir? Kadimdir; Kanattır; kararlı olanların, Kaynak Kotları'dır ve birleşenlerin gücüdür. RA ve KA, RA-KA olarak, Sistem, Nizam, ve Düzen'in görevini size hep açıkladı. RA-KA kendini, kendi yüreğini, kendinden üstün kendinde dinleyenlerindir.
 

Ben, Allah için çalışan; bilgiyi Birleşik ışıkta dinliyen; yüreği kendinde bilen ve BSUİ ile BİR olanım ki kendimdeki Güneş, Allah gücüdür ve bu güç, RA-KA'nın koyuluğudur. "Kitle" dedikleri o yoğunluk, tekniktir. Herşey oradadır. Ve orada bulunanlar, Kervanın Gücü'nü anlayacak düzeye ulaştıklarında, beden hakikiyetinde bizimle birlikte, birleşikte olmak isterler. Allah, nefsi aşanın gücüdür. Herkesin gücü müdür? Hayır! hayır! kaynakta, kayıtlarda olanların gücüdür. En önemlisi de yarının kürsüsüdür. Bazıları sorarlar, nesilleriniz ne yaptı? diye;  Rahm'ini Rahman'daki o güçten alıp geldiler mi? diye; Kul olabildiler mi? diye; toplum için çalıştılar mı? diye; Ak tertipte ışık yaktılar mı? diye; bilmek için "Birlik" oldular mı? diye... Ve bana soran yok. Hey Anam! bana niye sorulsun ki!? Kervan ben değil miyim? Kol ben değil miyim? Umman ben değil miyim? "Turkuaz Göz" değil miyim ben? En önemlisi de yarının tabiatındaki o güç değil miyim? Amin...
 

Allah için; hakimiyet için; yücelikler için çalışanların hepsi BSUİ'dir. Ve biz Birlik için çalıştık. Alton, tek bir gün için bize indi ve sayfalarımıza baktı. Sonra döndü dedi ki, "İlâhi Gün'ün gücünü, oğullarından geçirin." Yahu, oğullarımızdan geçse ne olacak!? Geçti ama fark olmadı. Hiç bir fark olmadı. Dağlarım biz yargıyız. Nesillerimiz, kaynakta ışıyan diriliklerdir. Alton, Tanrısal Kotları'yla bize geldi. Bindiği dalda biz yok edici değil, hak ediciydik.
 

Çokları onu sordular; "Alton'a" dendi. Rükuya eğildik, onu izledik, öz, söz, gözdür, ışıktır. Yarın onun gücüdür ve niye bu gücü ondan alıp her diriye katalım ki!? Onurlu olmalıyız. Çünkü biz, bütünlüğün koyuluklarını, görevli olarak ışıkla dillemeye çalışanlarız. Başka başka dünyalara gideriz. Her dünyayı dinleriz. Dağlara taşlara ışık katarız. Yarımı bütünleriz. Birlikte çalışırız. Ayrı gayrı kalmaz. Ve bugün dünyaya indik. Dua okuduk; Turan'ı, Turkuaz'ı dinledik. Varın deyin ki "Allah'ın dediğidir olan." Oyun yok... Ve Alton Tekniği, kendi tertibinde ışıkla dillendi ve bizden ayrıldı. Peki, yolu açtık mı? Hak etmedik, yol kapatıldı.
 

Canlar, durulgan günler bizim için önemli değildi. Onlar da bizim halâ durağanlıkta bulunduğumuzu sanırlar. Yaratan'ın toplumu olarak, bütün kötülükleri aşabilen bizler, Nahar'ın kotlarıyız. RA-HA, KA-HA ve Tabiat biziz. Öyleyse, Alton'a deyin ki, "yoğunluğu altın olanın, yüreğinde Kutsal Işık olur. Kutsal Işığın kotlarında Göz olur. Göz, söz olur. Yaratan'ın tekniğiyle birleşip hakikiyette güç olur; dünya'ya iner. Ve bindiği dal, bizimdir." Ona deyin ki, "Evrim, Allah'ın dediğidir amma dünyaya kendi yüreğinden inenlerin evrime gereği yoktur." Biz, evrim yapmayanlarız. Açıklayın, kayıtlayın, hatayı affettiğimizi de bildirin. Alton'a deyin ki, "görevi sona erdi." Gitsin, artık dünyadan gitsin. Çünkü Dünya Mektebi, ocağını kendi yoğunluğundan ayırıyor. Dünya Mektebi, bütün kötülüklerin örtüsünü açıyor ve herkese kötünün üstündeki gücü veriyor ki, kötüyü aşıp kotlayabilsinler, iyiliği kayıtlayabilsinler, yaratabilsinler diye. Alton, tetikte bekler der ki "benim adım, "Altın Tanrı." Anlatmak istediklerim var. İzin verin de anlatayım." Onurluyuz ki, Altın Tanrı bize kendini anlatacak.
 

- Atlantalılar'a dediğim şuydu. "Kerim olun, hakim olun, hak edin dinleyin yüreklerinizi." Onlar bana, benim yüreğime bakıp dediler ki, "sıkma yüreğini çünkü ortağımızsın." Şikayet mi!? Yo hayır! hiç şikayetim yok. Mektup okumam ben. Her bir diri, kendi yüreğini anlamak için mektup okur. Onlara kanallık yaptırılır; bildiriler akıtılır ve kendilerine, kendileri açıklanır. Çağırmayın bana beni. Ben, bende ben olan her bir yürekte kendimi çok kolaylıkla dillerim. Ben, kati olarak, tabiatın gücü olarak, diri olarak çalışanım. Vakti zamanı geldiğinde, kendimizde olan o yücelik, bize indiğinde ve biz kendimizi tabiata dillediğimizde rükuya eğilenler, bizi anlayacaktılar. Ve vakti geldi, açıkladık herşeyi. Şıhlar şıhı olan, ışık olan, yüreğinde koyuluk olan her bir Yüce, bize kendini anlattı. Ve biz onları dinledik. Ölmek, oğullarını yoğunluklarda dillemekse; olmaktır. Amin... Ama olmadan ölüş varsa; küskünlükle ölüş varsa; kısırlıkla ölüş varsa çoğunuz böyle öldüğünüzde yüreğiniz yıkılır. Ve kala kala bir tek gün için görev beklemek kalır. Hani derler ya, "öldü kurtuldu." Yahu ölüş, Kutsal Gün'ün gücünden önceyse, kırılıştır.
 

Çakıl taşlarını alın ve dinleyin. Onların hepsi kendi yüreklerini size anlatmaktadırlar. Laf değil bunlar Hak Tekniğiyle bilgi verilişidir. Ve size bu teknikle bilgi verirken, kendi yüreğimin kürsülerinden kendi yoğunluğumdan bildirmek istediklerimi dillemekteyim. En aşağıların, en aşağılarına inmem bundandır. Sultan Süleyman Han ki, kaynak ışıkların Birleşik Güçlerindendir o, BİR'i BİR'den üstün gördüğünde kötülüğün en güçlüsü ona, kendi yüreğinden anlatıldı. Ve buyurur der ki; "alın, bilin. Ben bilgiyi aldım, bildim. Yolu bulabilmek kolay değil. Kuran'ı dinlemek yetmez. Kervanı dinlemek yetmez. İlâhi Gün'ün gücünü muhakkak dinlemek gerekir. O günü görevliler anlatır. Görevlilerin anlattıkları o gün, bizim içinde önemli bir gündür."
 

Kervan hepimizindir. Kervan'ı kim götürürse, biz oyuz. Eğer kervanı bilgi kayıtlarındaki Güneşler götürürlerse, biz o Güneşler'in her birinde var olan güçleriz. Ve bize göre, teknolojinin en yüce koyuluklarındaki görevlilerin dahi bilgi kayıtlarında olmayan bu bilgileri, Sistem Dirilikleri'yle size bildirebilenlerin görevi, Allah'ın gücüyle verilir. 7 doğumun sonsuz sınırsızlığında, yüreğinizdeki o Güneşin Gücü'nü anlayacak düzeye ulaştığınız zaman, kalkan kalkan olabiliriz hepinize. Çıkılır yüreklere, çobanların gücüne ulaşılır. Sorumlu sizsiniz; çünkü yürek sizindir. Sonra yenilenirsiniz. Yeni teknikler ve yeni yoğunluklar... Ve daha sonra sistemin kotlarındaki ışıma... Ve daha sonra BİR oluş...
 

Kervan görevini aldı, başka başka güneşlerle güçlendi, cemaatinizi yoğunluklara taşıyor. Allah sizinledir. Hadi Dağlarım bilin. Kin, nefret, hırs yoksa; yol, Allah'ın gücüdür. Kir, pislik, hepinizin yüreğinde olmalı ya da olmamalı amma olduğunda ışık yoktur. Olmadığında ışık yanar. Çıktığınız her sayfada, her Yücelik, bilginin tabiatına uygun olmalıdır. Eğer bir sayfaya ulaştınız amma o sayfada bilginiz, kırıcı hırs yapıcıysa, "evim Allah'ın gücü" deseniz dahi yüreğinizdeki ışık söner. Allah der ki, "artık dünyaya inin." Dünya; size, sizin ışığınıza ihtiyaç duyar. Ve oraya girdiğiniz andan itibaren doğan en büyük gün olarak orada çalışınız. Çünkü Ruhun Huzuru'ndan geldiniz. Çünkü yüreğinizde ışıyan Birlikler'den görev taşımaktasınız. Sayfa sayfa yolu açacaksınız. Sayfa sayfa ışık yakacaksınız ve çakıl taşlarındaki o gücü ağır ağır taşıyacaksınız. Asla yanlış yapmamalısınız. Çünkü sizler, Göç Yoğunlukları'nızla taşıyacak düzeyde olanlarsınız. Asla, yanlış yapmayacaksınız çünkü, Kuran-ı Kerim'i okuyacak düzeyiniz var. Ve asla yanlış yapmayacaksınız çünkü, kul olmanız; tabiatın gücünün kötülüğünü aşmanız; Yaratan'ın tabiatında ışımanız gerekir. Ve kendinizle barışmanız gerekir.
 

An toprağa indiğinde, Tanrı tohum eker. An, Tanrı olduğunda; Tabiat kendini koyultur ve ışır. Ve an, Tanrı Sayfaları'nı aştığında; kelâm, Allah'ın kelâmı haline gelir. İnsana insanlık gerekir. Kibri aşın... Yüreğiniz hırslandığı zaman; ışığınız söndü. Bunu gördünüz. Hırsı aşın. Yanlış olmamalıdır. Çakıl Taşları'nın her biri kervanın gücüdür. Unutmayınız ki onlardan bir teki kırılırsa, yüreğiniz kısırlaşır. Sizden şunu beklerim; insana değerli olduğunu anlatın. İnsana, kör olduğunu da anlatın. İnsana bilmesi gerekeni anlatın. Bildiğinizi değerlendirin ve anlatın. Çünkü yol Allah'a gitmelidir. Allah, devre devre size kendini anlattı. Çekiştiniz!, herkesle çekiştiniz. Kantar sizindi. Siz herkesi kırdınız. Çünkü tartıda her biri kırılır. Ve Dağlarım, bu kölelik değildir; hakikiyetin gücüdür. Kontrol sizinse eğer ki öyledir, Yaratan'ın toprağa inişini sağlayınız. Kim Yaratan'ın toprağa inişini sağlıyacak düzeydeyse, kontrol onundur. O kontrolu nasıl sağlayacak? Yel estiği zaman; Canlar Cemaati, güç kattıklarında yüreklere; kollar açıldığında; Kervan yürüdüğünde; temizlik olduğunda; kin, nefret aşıldığında; sayfalar kotlandığında; anlaşıldığında bilgiler ve kontrol tabiatla kurulduğunda; Yaratan muhakkak oraya iner. Ve orası, hepimizin yüceliğidir. Ve insan elinin açıkca her bir anında; yüreğinde olan her bir yoğunluğunda ve Kuran'ı okuyan her bir koyuluğunda; "İlâhi Gün'ün gücü olarak varlaşan ve herkesle birleşenler, insan olarak çalışacaklar" diyen o Kütlenin Gücü bizim için çok büyük gözdür.
 

Antlaşma olmadan hiç kimse çalışamaz. Kesin olan budur. Eğer bir kaç gün için buraya gelecekseniz yanlıştır. Gelen, bilgiyi alır okur, tabiatın gücünü dinler amma yol ona açılmaz. Ve eğer antlaşmaya varabilirsek yüreğinizde ki, yürekleriniz anlaşır. İşte o zaman gelişiniz kolaylaşır. Benim Atlanta Tabiatı'na kati olarak kattıklarım, Birlik Kotları'mdaki görevlilerim, muhakkak gönderilmeden gelirler. Çünkü onlar, binayı yapmaya gelirler; yıkmaya değil. Çokları buraya bilmeye; kir yapmaya geldiler. Kimi kendini kirletti, kimi dağlarını, taşlarını dilledi; dinledi ama hak etmedi. Çokları da kel oldular; Kul olamadılar. Kel olmak ne bilir misiniz? Tüm saçlar, ışık yakmak üzere uzar. Ama ışığı olmayan saç, yürekte de olmaz. Size, sizi anlatmaktayım Dağlar.
 

Eğer ki bugün buraya, bu yoğunluğa gelişiniz, bir ilim için ve ışık için buraya çağrıldığınızdan değil de yüreğinizde, kendi koyuluğunuzda, birliğinize geldiğinizden dolayıysa; Sistem Devreleri sizin yüreğinizi sizin yüceliğinizin gücünün örtüsünden daha güçlü bir örtüyle Bilgi Kotları'na tabi kılar. "Anla beni, çünkü ben bilgiyim" der. Bütün kötülükleri aşan bilgi... Yeri ğögü yaratan bize, bizi anlatır da yalnızca ilim sahipleri anlar. Eğer ki anlatan kendindekini anlatırsa, Ana Kapılar'ın hepsi açılır. Ve ben, benim yüreğindekileri anlattım size hep. Ki o yürek, sizin yüceliğinizi dinler. İyi, kötü olan her şeyi değil; sahip olduğunuzu anlattım size. Kontrol hepinizin yüreğindeydi ve şu ana kadar, ağır yükü hafifletecek düzeye ulaşanlarınıza bilgiyi anlattım. Kalem kağıt alan, beni anladı. Allah, beni bilir ve benim yüreğimi dinler. Umut, mutlaka olmalıdı; mutlaka!... Ve ben hep umutlandım. Oğullarınızı, kendi yoğunluğunuza kayıtlamanızı bekledim. Cennetin Cemaati'nin; sizin, yüreğinizi dillemeniz esnasında, dinlemesini bekledim. Kardeşlerinizi alıp yüreğinizi kotlamanızı ve ocak olmanızı bekledim.
 

Umman hepimizin yoludur yarım. Bilmeniz, ilmi dinlemeniz, hak etmeniz gerekir. İşgali kaldırınız. Yüreğinizdeki kiri pası temizleyin ve bilmek istediğini biliniz. Umut mutlaka olmalıdır. Ve bugün size sizi anlattım. Ayar bozmamak; yaratmak; kutsal ışığı yakmak; cem olmak; mektep olmak; sonsuzlaşmak; yoğunlaşmak ve daha sonra Yaratan'ın tabiatına uğramak... Uğramak... Neden? Çünkü Ruhun Huzuru'na varılır ama Yaratan'ın tabiatına herkes varamaz. Bir an için oraya ulaştığınızı sanırsınız. Canlarım; Yaratan, hatayı affetti. İşte bu... Şimdilik bu... Amin...
 

Çamur yoğurduk yoğunluklarda; hakikiyeti kotlayalım da kontrolu kuralım diye. Amin... Şafak, Allah'ın şafağı, hepimizin gücünü artırdı. Huzurdakiler, toplum; Allah'ın tohumlarını yeşertti. Har yükseldi; yol ağır yükü hafifletti; Cevher, canların cümlesinde ışıdı. Yanlışsız bir dönem açıldı. Sayfa sayfa ışık yaktık. Yaratan'ın toplumu, kendi toplumu oldu. İnsan Teşkilât, kendi yüceliğinden indiğinde, Birleşik Aile kendi yüceliğini dinler. Et, Allah'a kendi yoğunluğunu kayıtlayacak düzeye varmışsa; yürek, kendi kotlarıyla birleşir. Sultan Süleyman dedi ki "Allah için çalışın." Sultan Süleyman Han'da kin nefret yok yahu.. Neden gelir? Herkes gibidir. O da BİR için çalışır. Hay Allah hay! kendi yüreğini dinliyen o, bizi mi dinlemek istemez. Ben, sevgiyi saygıyı dilletmek, dinletmek için çalışmaktayım. Kan akmasın istedim. Yarım olmayalım; kotlarımız kotlansın; toplantılarınıza kayıtlanalım istedik. Netice şu ki bizi, bizim yüreğimizi kendi yüreğinizden ayrı mı sandınız!? İtibarımız mı kalmamış yüreklerde? Hay Anam! hay! hay Anam! hay!... Mutlak Kotlar'ın tabiatında ışık sönmüş mü!? Yarım mıyız biz!? Gelmek, gereken insan için hak ediştir. Bilmekteyim ki, muktedir olan herkes, kendini açıklar. Ben bitişken olarak herkeste mevcut olan bir kot olarak ve tartışılmayan olarak geldim.
 

Sultan Selim'in oğlu Sultan Süleyman, Hanlar Hanı'dır yarım. Hanlar Hanı'dır... Neyse neyse! hadi dinleyin beni. Kalton Tabiatı'ndan ışık alıp gelenlerin biriydim. Muhterem bir dünyanın Muhterem bir yoğunluğu için çalıştım. Kutsal Güç, Allah'ın dediği gibi hak edenindi. Bindiği dalı kesenler de vardı ama ben hak ettim. Büyük kötülükleri önleyecek düzeyimle; Kaynak Işığın gücüyle çalıştım. Kuran'ı okuttum, Oğullarımızın gücü arttı. Herkese, semaya güç verin diye taleplerde bulundum. Onlara anlattım dedim ki semaya güç verin. Ve hepsi beni anladılar. Doğa, Allah'ın tohumudur. Sanmayın ki doğadır Allah amma doğayı yaratandır. Yarattığı ondan ayrı mıdır!? Herkese şunu anlatmaya çalıştım: Nerede olursak olalım, bindiğimiz dalda ışık varsa eğer; bizim yüreğimiz her diride mevcuttur. Kimi ağırdır, kimi hafifdir de kendini anlatan ışır. Kendini, Amon Tohumu olarak dilleyen, kural koyar der ki "ben Amon'um." Ya da der ki "ben, tohumu yeşertecek düzeyde değilim amma herkesle birleşecek düzeydeyim." Bizim yüreğimiz her diride mevcuttur. Özün sözünü söylerim. İsmim tabiattır; evim Allah'ın evidir. Kir yoktur yüreğimizde. İşi başkaları değil, biz yaptık, Bunu bilin.


Allah der ki, "umutsuzluk yok. Turkuaz Göz kendi yüreğinizdeyse eğer, huzurlu olun. İsmim reşittir benim. Sultan, Sultanların Sultanlığında, herkesi dilleyen Sultan olarak ben, BSUİ'yim. Barış, Sevgi, Umut, İsa... İlim hakkı olan İsa ya da ismi daimiyette kutsal olan Musa ya da Muhammet... Her biri insandır. İşte yarım, Allah'ın dediği budur. Kutsal Kitle herkesin yüreği mi ? Yapma Dağım! yapma! O tabiatın gücüdür. Bütün kötülükleri aşıp yüreğinizi dinlettiğiniz an, herkes kendini dinler. İlâhi Gün, bizim içinde ilâhidir. Torbalarınızı bulduğunuza göre; yoğunluğunuz arttığına göre; kör sağır herkes görevini aldığına göre artık bilgi için akalım. Hadi hadi akalım. Aylardır süren bir çalışmanın neticesi olan bu günkü çalışma,  bütün kotlarımızla bugün bizi buraya alanların yürekleriyle de gerçekleşmektedir. Etki alanımız genişliyor, cevherdeki güç artıyor. Yoğunluk kontrolu kurdu ve ışık sönmeyecek düzeye ulaştı. Artık dirilik artıyor ve bilgi akışı güçlendi.
 

Yeni bir döneme geçtik. Bu yeni dönem, İlâhi Güç'le gerçekleşiyor. İlâhi olan, İsa'da, Musa'da; Muhammet'de; her bir peygamberde bulunandır. Yani ışıktır. Yani hakikiyettir. Göç, AL değil, OL'dur. OL... Hani derler ya, "veren alır." Yarım Allah dedi ya, "hepiniz BİR'siniz." Olur da birleşikte bunun aksi bir hal olursa; İsalar, Muhammetler, Turkuaz Göz'den ayrışırlar ve bir kez daha bir araya gelişleri imkânı olmaz.
 

Ancak Dünyalılar, Birliği kurabilirler. Bu önemlidir. Dünya dışında, dünyanın ötelerinde, herkes kendini dinler. Kendini, kendi yüreğini dinler. Başkasını anlamak, dinlemek diye bir şey yoktur. Ama dünya farklıdır. Dünya tarihin süreclerinde baştacı olan Yüceler'in daimiyetlerinde de bilgi akışındaydı. Ve o dönemlerde de bildiğini dinletenler, yüreklerinde kendi yoğunluklarını değil, her bir koyuluğu, her bir yoğunluğu dinlediler. Oysa dünya ötelerinde yaratılanların, Birleşik Işıklarına baharın gücünü indirmek imkânı var mıydı!? Yoktu. Hikaye değil bunlar; iyi dinleyin. Dünya, büyük bir gözdür yarım. Öyle bir göz, öyle bir gözdür ki bu dünya; dünyanın dışı, dünyanın içi birdir. Dünya farklı bir yoğunluktur. Çok farklı yavrum! çok!... Orada Birleşen Aileler yüreklerini dinletmektedirler. Bir kesimi, ilim sahibidir, bir kesimi ışık sahibidir. Bir diğer kesimi, Yol İlmi'ni anlamaya çalışır. Çoğu da kervanın gücü olmaya çalışır. Nefsi aşanlar, kendi yüreklerini dinleyecek düzeye ulaştıkları halde, başka yoğunlukları da dinlerler. Her şey dünyada farklıdır. Ve dünya, Levh-i Mahfuzu'nu okuduğunuz zaman, bunları anlayacak düzeye ulaşmamız zordur. Yine de farklı olan dünya yaratılışında, hak edip de ışık isteyebilen bizler, Tevhit'in tabiatta bulunduğunu anlayacak düzeydeyiz. Dünya farklı bir yer, dünya farklı bir yoğunluk ve Tohum... Ve bu tohumu, kim nefsi aşar yüreğini dinlerse, o yaşatır. Ve biz, dünyayı yaşatabilmek üzere birleştik. Hani Birlik yoktu ya! ama biz birleştik.
 

Nefsi aşanlar muhakkak toplum için çalışırlar. Ve bilmenizi ve hak ettiğinizce dillemenizi bekleriz ki üzerimizdeki Görev Tac'ı, Kadim Kotlar'ın tacından çok daha güçlü olan İlim Tacı'dır. Ve biz bu tacı, yargısız biçimde yüreğini dinleten sizlerle hak ettik. Tereddütlerini netleştiren çokları da bize indiler ve bizsiz kalmak istemediklerini açıklamaktadırlar. Doğa farklıdır dünyada. Bu doğada, yaşam süren sizler; harınızı, yüreğinizde anlayacak düzeyde olduğunuzdandır ki Kadim Kapılar'ı açabiliyoruz ve her bir dürüme kural koyabiliyoruz. Savaş yok yarım. Biz savaşmayız. Davamız, ağır yükü hafifletmek için çalışmaktır.
 

Erkek, kadın bir ilmin tekniğini anlıyabilirsen; ilim sahibisin. Ama o hakikiyeti anlayacak düzeye ulaşamazsan, hak etmemişsin yüreği. Biz dorukların topluma ışık yaktığını bilenler olarak dondurulanların hepsinin, göreve kayıt yapmaları için buraya indik. Doğa; Allah'ın, tabiatın gücüdür. Ve biz, doğayı hepimizin yüceliğiyle anlayacak düzeydeyiz. Kendimizi, yüreğimizi anlatabiliriz size. Cemaatinizi tanıtabiliriz. Kadim Kapların Kotları'yla birleşerek ışık olmak isteyenlere; kanatlarını, kanatlarımıza kayıt edecek olan onlara; biz, ilelebet bitiştirebiliriz. Her şey mümkündür amma kervanı yürütebilmemiz, hepsinden daha üstün bir görevdir. Canlar, nesillerinizin gücünün artması gerek. Kürenizin güçlenmesi gerek. (Dünya küresinden söz ediyorum.) Özü sözü bir olanlarla bu başarılır.
 

Eğer bana "Allah için çalış" denirse; kardeşim ben Allah'ın dediğini diyemem mi ki!? Derim... Bana, "dondurulanlar için çalış" denirse, "ben donmadım ki çalışayım. Neye çalışayım ki!?" diyebilirim. Ama bana, "dünyanın gücünü artırmak için çalış" denirse; ayın devrelerine her an için girerim ve ay benim yüreğimi, Allah için Teknolojiyle diller ve dümenin başına oturtur. Daha sonra Dünya Davası'nı kendi davam bilirim ve birleşirim. Böylece çalışırım. Yargı yok!... Dünya toplum içindir. Düzen'i kurmak için tohum gerekir. Yoğunluk arttığı zaman ışık yanar. Yaratan'ın tabiatı böyledir. Ve dava Allah Davası'ysa eğer, ezip geçmeyin. Herkes kendini anlatsın yeter. Ben dara düşenlere soylarına anlattım. Çok huzur bozmam. Özün sözüyüm ben.
 

Kediler var ya, hani kediler!... Hepinizin kedileri var. Ya da bilirsiniz... Sevgi saygı ister onlar. Saygı isterler bilir misiniz? Kedi der ki "beni say." Ama siz onu anlayacak düzeydeyseniz onun yolunun huzur olduğunu bilirseniz. Örgüt haline geldiklerini ve BİR olup cevher olmaya çalıştıklarını gözünüz bilmez ama yoğunluğunuzda ışık olduğunda bilirsiniz. Peki nasıl olacak? Düşünün bir kedi örgütlenecek!... Çağırmayın! çağırmayın kedileri!, hepsi anda gelir. Hepsi BİR'de gelir. Doğumda, toplum için geldiler. Canlar; bir diri, herhangi bir diri, yürek için çalışırsa, onu kendinizin üstü saymayın. Onu, yüreğinizin gücü sayın. Dağlar; dava, kedi köpek davası mıdır? Hayır! hayır! dava, İnsan Davasıdır. Onlar dahi birleşmek, hak etmek ve yoğunlaşmak içinseler eğer; evrim, bilinenden çok daha farklı bir şeydir. "Bilinen nedir ki?" diye sorarsanız; kollar, kanatlar olsun; yol olsun; ışık olun... Varın olun amma dava, hatayı affetme; cemaati göze alma; Sistem, Nizam, Düzen çalışması yaratma ve Ak Toplumu yaşatmaksa eğer, bilinen davadan farklı bir davadır bu. Dava, Allah'ın Davası mı!? Yo! yo! yo!... Doğumun davası, tohumun davası, dağların taşların davasıdır... Yargı şu ki ben, Allah içinim ama Allah'ın dediğinden farklıyım. öyle mi!?Yoksa "ben hak ettim Allah'ın Dağlarında, hatayı affeden ışığında, yüreğinde miyim!?" İşte Dağlarım, dava budur...
 

Kimi der ki "ben, Allah'ın Davası'nı kendi davam için dillerim." Kimisi der ki " ben, Dağların Davası'nı tartısız ışığımla dillerim. Her biri davadır ama biri Aklın Davasıdır; biri, tartısı olmayan yoğunluğun davasıdır. Hepsi, baştacı olanlarındır. İnsan, insan olsun da farkı bilsin. Bildiğinde, yüreği bilir. Allah'ı tartmayız yarım. Allah, BSUİ'dir. Ocağımızdır, yüreğimizdir. Başka başka doğumları da biliriz. Hepsi Beşirdir ve bizim için hepsi birdir. Dava, Allah Davası'dır dediğim zaman; görüyorum ki Allah'ın dediğidir olan. "Dava, tabiat davasıdır" dediğim zaman o dava, kendi yüreğinde vardır. Bizim için de öyledir. Allah'a karşı saygımız sonsuzdur. Kin, nefret yok ki yüreğimizde. Bilenin bildiği, BİR'in diriliğindeki bilgiyse eğer, yolumuzda hırs olmaz. Olur da Dünyalılar, elin ağırlığını, kendi ağırlıklarından daha üstün bir ağırlık olarak hissetmeye başlarlarsa ki, el kendinden ağır olduğunda; o elde olma imkânı kalmaz. İşte o zaman Dünya Davası, Yürek Davası olur, yüreğinizde olan her neyse; kendi yüceliğinize ulaşır ve sizi, sizden öte size ulaştırır. Allah'ın dediği gibi Analar Kuran okuyun. Kutsal Kitap olan Kuran, sizin için ilimdir. Ve biz, ilmi bilenler, o kitabı biliriz. Kupa Allah'ınsa, Kutsal Işık hak tertibidir. Sistem, Nizam, Düzen 3'lüsü, Işık Kürsüsü'dür. Her Mikail, bir tek günün gücünü, yüceliğinde dinlediğinde, Kadir Kapılar açılır. Ve biz size, kendi yüreğimizden bildiririz ki Ruhun Huzuru'nda olmak için huzurlu olmak şarttır. Ezip geçmeyiz kimseyi. Kervan hepimizin gücüdür. Ve bina bizim için de BİR'dir. Ayrı gayrı kalmasın; yürek hırslanmasın; ışık sönmesin; Sema sizinle yarım... İşte bu...
 

Dağlarım, kelimelerinizi seçmekte zorlandık bu kesin. Bu kelimeler, bizim yüreğimizin üstüydü. Bugün burada bulunan sizleri, sizin yüreğinizde dillemek bize de zor geldi. Yenilenmek gerekir; doğrusu bu. Ve biz, bu kelimeleri, kendi yüreğimizde, kendi yüceliğimizde bilemezsek; yolumuz kendi yoğunluğumuzdan da çıkar. Ayıp değil bunlar. Biz, gerçeği sizinle paylaşmak isteriz. Yine de gelişiniz bizi mutlandırdı. Doğa bizim için güçlü bir yoldur. Ve biz, "Allah'ın dediği, aklın dediğidir" diyenleriz. Yani aklı, hak ettiğimizce huzurla kendimizi uyarladığımız zaman, tabiata uyarlamış sayarız. Yani Allah'ın dediği, Birleşik Işığın, yüceliklerinin dediği olur. Sizse Allahın dediğini ve doğanın dediğini ayırdınız. Doğa, bize göre Allah'ın dediğinin dışı değildir. Ve biz, herkesin kendini kendinden üstün kendiyle dillemesini bekledik. Ocak, Allah'ın sonsuz yoğunluğudur. Öyleyse, O'ndan daha güçlü bir doğanın mevcudiyetini bizim yoğunluğumuz anlayamaz. Buyur, bana anlat diyemem. Çünkü anlatsan da anlayamam. Ama ben, adım kendi yoğunluğum olan ben dahi bugün burada sizin yüreğinizi dilliyecek düzeyde değilsem eğer, Allah'ın güçlü kotlarının dışı olmanızdan mı yoksa oğullarımızı kendi yüreğimizde dilleyecek düzeyde olmayışımızdan mıdır bilemem.
 

"Evrim Allah'ın dediği gibi olmaz" diyen de bugün geldi. Dedi ki Evrim Allah'ın dediği gibi olmaz. Allah, Evrensel Sayfaları okuyabilense eğer, evrimi de kendi yüceliğinde dilliyebilir. Evrim, Allah'ın dediğinden ayrı değildir. Buyurdunuz geldiniz. Hoş geldiniz ama bize bizim dışımızı anlatmaya kalktınız. Biz, doğanın gücünün, yücelerin cümlelerinde dillenebildiği bir düzeydeysek eğer insan soyuna şunu anlatmak isteriz. Yarında bugün var. Ve bugün, biz yarını yaratırız. Yol, Allah'a gider. Akan her bir dirilikte her bir yürekte biz varız. Umman, Turkuaz Göz'ün gücüdür; tekniktir; tabiat, kürsüdür. Orada yine Birlik vardır. "Dünya dışında Birlik yoktur" dediğiniz zaman, biz sorduk. Peki insanların reşit olmadıkları yerlerden mi söz etmektesiniz; yoksa teknik olarak bir Birlik'ten söz edilemeyeceğini mi söylemek istersiniz!?
 

Sistem Devreleri'ndeki o toy olmayan yoğunluklar, bize kendilerini anlatmaya niyetsizdiler. Peki sormalıyız; siz, Birleşik Daimiyet'in kotlarında değilseniz bizim yüreğimize nasıl girebiliyorsunuz? Biz, Birleşik Işık kayıtları olarak çalışıyoruz. Varın her şeyi net olarak anlatın. Anlatın ki anlatalım. Çok huzur bozmayalım. "Eğer benim adım ruhtur" derseniz; ben ruhun huzuru olarak şunu anlatmak isterim ki, 7 davanın en üstünde var olan Yücelik, bedeni hak olanın kotlarıyla kayıtlıdır. Elleri Allah'ın olanın; yüreği de hakikidir. Şimdiye kadar "benim adım ruhtur" diyen hiç bir yürek olmadı. Ve ben, ruh olan; her bir yolu, her bir koyuluğu dilleyebilecek düzeydeysem; Kutsal Işığın yoğunluğundaki kotlarla da birlikte çalışabilirim.
 

"Vali" dedikleri bir kürsü var. Bana kendisini "Vali" diye hak ettiğince tanıttı. Peki, o ne der? Neden Vali'dir? Ve neden bizimle kendi diriliğini dilletmek için bu derece isteklidir!? Onu anlatmak zor değildir. O da bize kendisini anlatır ama Yaratan'ın topluma verdiği Güneş Gücü'nün üstü bir gücü, kendi gücü olarak dilliyerek anlatır. İnsan, İlâhi bir gözdür. Bunu anlayan anlar. Ve İnsan Soyuna kendi yüceliğini dilletmek isteyenlerin de kendi yüceliklerinde, göz olmalarını beklerim. Eğer bana birisi gelip de "ben sevgiyim" derse, benim yüreğimde, onun yüceliği olmaz. Bana birisi gelip de "ben tabiatım" derse; Kuran-ı Kerim'in gücünün örtüsü olabilecek güçte bir kottur o. Ve bana "insan olarak geldim" derse eğer; insan olan evrim Allah'ın diye; yürek hak ettim diye; kayıtlayacak düzeydeyse; ben, o gücün üstü olan ona, saklı tuttuğum her bir yüreği dilletebilirim. Onun yüreğinde ışık olabilirim ve onu Kuran diye her bir yüreğe bildirebilirim. "Vallahi ben ışığım" dediği zaman o; ona sormam neden ışıksın diye. Gölün Gücü olmasını isterim. Eğer gölün gücü olabilirse; ummandaki Kutsal Işık her an ona, ani ışıyan koyultulanda bildirilir. Yani An'da bildirilir. Ve dava Allah Davası'dır. Bu kesindir. Bana "dava tartısız olanındır" ya da "dava, Düzenin Davası'dır" veya "bu dava toplumun davasıdır" denirse; yarını olmayan bir doğumdur bu. Ve bu doğumu ben, bütün kötülükleri aşarak dilletirim. İsmim RA-KA'dır. Bunu; anlayan, bilen anlatır.
 

Dua okumam. Okusam yol açılmaz. Çünkü dua, benim yüreğime dönüktür; benim yüceliğime dillenir. Benden biri, benden dua isterse; onun yüreğini, onun yüceliğinde dinlerim. Ve doğanın en güçlü kotu olarak maya tutsun diye ona görev veririm. Bana, niye dua okumadın diye soranlara da; "nefsi aşan, duayı Ak Tohum'dan ayırır" derim. "Nefsi olan, dua okur" derim. Dağlarım niye dua okunur? İstemek için. Her şeyi istediniz, yetmedi mi daha ne isteyeceksiniz? Verdim, herşeyi verdim size. Ana'lar, olur mu hiç olur mu insan istemeden durur mu!? Olmaz, hiç olmaz. Her ne ise yarım; her ne ise. İstenen, her anda kendi yüreğinde de istendiğinde; o istek, muhakkak BİR'in diriliğinde olur. Varın isteyin amma duanızı kabul edemem. Bunu bilin. Asla yanlışım olmaz. Kesinlikle... Kürz'ün en yüce ışığında, kendi yüreğinizi dinleyiniz. O yürek size sizi anlatır. Üstün görevlilerin her bir yüceliğinde, saklı tuttuğunuz her bir dürümde, kendi yüreğinizi dinleyin. Size sizi anlatır. Umut, kutsal bir gözdür. Teknik Tabiat'ın kürsüsüdür. Ocakta, hepinizin yüreğinde o vardır. Sayfa sayfa ışıktır. Ve sizi sizde anlatır. Altın bir gün için; yüreği güçlü olan için; Teknolojiyi dinleyen için; Dağlar'ın tartısız olan ışığı için ve BİZ için BİRLİK için sizi, sizden anlatır.
 

Eski Dünyalılar, dünya tabiatında size, sizi anlattılar. Yoğunluklarını artırmak, yüreklerini dillemek içindi hepsi. Şikayet mi!? Yo! yo! yo!... Asla şikayet etmeyiz. İşgal yoktur yüreklerde. işgali yaratan, kendi yüreklerinizdir. Yani hiç bir diri, sizin yüreğinizde size sizi kotlamaz; sizi, kendi tabiatına kayıtlamaz. Siz, sizi size kayıtladınız. Ve siz, sizi sizde sır olan o yoğunluklarda kasıt olmaksızın katladınız ve tabağa koydunuz ve dediniz ki, "ben bu tabaktayım işte. Bir başka bir yerim yok." Tanrı dedi ki, "işte bakın siz, kendi kendinizi kırdınız... Kayıtlardan ne anladınız, ne anlatıldı size bilinmez ama siz, sizi kendinizde kendi yüreğinizde tabiattan çıkarttınız. İşte sınırlanmak; işte kısıtlı hale gelmek budur Dağlarım.
 

Ölmek olmak mıdır? Yok yavrum, nefsi aşmadıkça ölüş yoktur zaten. Kim ki nefsi aşar; artık onun kendi yoğunluğunda önü, ardı ışık haline gelir. Sizden bir tek şey beklerim. Öz, göz olun; sonsuzlaşın. O zaman kayıtlarda sınırınız bulunmaz; hırsınız kalmaz. İmparatorluk, toprağa indiği zaman, muktedir olanlarla birleşir ve Kutsal Kaplar'a kendi kotlarını katar. Sonra döner bakar, kim ne bulmuş; ne olmuş diye. İmparator, Turkuaz Göz'ün gücüyle birleştiği zaman; onursuzluk olmadı. O, kendini kendinden güçlü olarak izah etti; açıkladı.
 

Elleriniz Allah'ınsa yüreğinizde hırs olmaz. Olmadı ve zirvelerin, yüceliklerin gücünü kendi yüceliğinizde anladınız. Aslınızı bilmeniz zor değil, aslınızı kendi yoğunluğunuzda anlamanız da zor değil ama o Çobanlar, sizi kervanın kürsülerinden ayrı gördükleri sürece, sizle birleşmek ve sizde kendi yüreklerini ışık kotlarıyla dinlemek istemeyecekler. En önemlisi de sizi, sizden üstün bir sizde birleştirmeye çalışacaklar. RA-HAT olun yarım. RA-HAT!... Hepiniz, RA-HAT olun!. Çünkü ortak kotlar, sizden güçlü olanı değil, sizden kendi sizliklerini alıp birlikte çalışmak isteyecekler.
 

Antlaşmaya göre Toprak, Hava ve Ateş büyük bir gün için BİR olacaklar. Toprak, soyunuzun gücüdür, ışık olarak çalışır. Hakkın koyuluğunu, hakikiyeti dinler. Hava ise ışıktır. Ve oradaki herkes yeri göğü yaratanındır. Biri ışık koyuluğu, biri ışık..., karıştırmayalım. Ve ateş... O dahi ışık ama ateşte yürek, Kutsal Gün üstünde yangındır. Yanan o Yücelik, sizin yüreğizde yanar. Böylece Birleşik Işık haline dönüşürsünüz. Dağlar, 3 güç, bir tek kürsüde BİR oldu. İşte bu... Ve ateş olan, yangını tutuşturduğunda; Allah'ın kürzü, ışık dönüşümünü gerçekleştirir. O gün geldiği zaman, gözler görür; Yücelikler Kutsal Işıklar'ı diller. Size, 3 temel sayfadan söz ettim. Ve bu 3 temel sayfanın her biri, bütün köprülerin gücünü alarak yoğunluklarıyla sizin yüreğinize bakarlar. Bilmek için, birleşmek için, hak etmek için... Biri ben, biri sen, biri o... Hayır, Hak Tertibi'nde BİR yoktur; BİRLİK vardır. Dağlarım; ateşin, havanın ve yoğunlukları kotlanan toprağın güçlerinin hepsi bugün BİR'dir. İşte, devre devre dünyanıza ışık setini, ışık seçkinliğini, dağ taş değerinde, güçlü biçimde vermek isteyen yürek, şu anda bütünlüğüyle birlikte buradadır. Sıla özlemi dedikleri bir özlem var ya hani, hani dersiniz ya "ben özledim." Nereyi? Sılayı. Dağlarım, Sıla BSUİ'dir. Barış, Sevgi, Umut, İsa, İnsan hepsi BİR'dir. Ve işte özlenen oğullarınız özlenen tohumlarınız sizinledir. Işığı alan, ışık olan, her bir yol size Allah için gelir. Ve sizler, kendinizi kendi yüreğinizi anlattığınız zaman güçlenirler, kotlarınızı kontrol altına alırlar ve yolu açarlar.
 

İşi başaracağınızı biliyoruz. İnsan "OL" dediği zaman olur. Umut mutlaka olmalıdır. Olduğu zaman yürek olur, yürek huzurlu olduğunda, Kutsal Işık olur. O dahi olursa, evrim olur. Evrim var ise kurtuluş vardır. O dahi olduğunda Kutsal Kayıtlar okutulur. Okutulduğu zaman kalan olmaz. Herkes ışık yakar; herkes yol açar; herkes nefsi aşar ve geçer. Ve bizler, sizi size anlatmak istedik. Olup olduğunuz, yolu bulduğunuz; ışık yaktığınız anda; biz sizdeyiz; siziz. En önce ruh, sonra huzur, sonra güç... Cümle yoğunlukları ışıkla dilleyecek düzeye ulaşmanız; muktedir oluşunuz ve Yaratan'ın tabiatına uygun çalışmanız, kibri aşmanız, Birleşik Aile'nin gücünü artırıyor. Ve bu güç, özün sözünü söyleyenlerin yüceliklerinde, makbul bir görev taşıyor. Asla yanlış yapmadığınıza eminiz. Bundan böyle de yanlış olmayacak. Levh-i Mahfuz'u okuyan sevgililer, yeri göğü yaratanın kürsülerinde, kendi yoğunluklarındaki gücü de okurlar. İşte Dağlar, ruhun huzurundaki ışığı bulan sizler, kervanın gücü olarak bütün kötülükleri aştığınızdan; eti olanın yüreği olduğunuzdan; cevherdeki o cemaatin gözü olduğunuzdan; herkesten çok siz hakettiğinizdendir ki sizinleyiz. İyi ki hak ettik de siziz. İyi ki hak ettik... Sistem, Düzen ve Nahar dediğimiz o Nizam, ruhun kutsal ışığıdır.
 

Kalbi melek olanın yüreği hakikidir. Tebrik ederim sizi, hepinizi. Çünkü sizler, Ümmi Tabiat'ın yüceliklerinden çok daha üstün olan Birleşik Işığın Kürsüleri'ndesiniz. Sizi Tebrik ederiz Ruhsal Meclislerin en yücesi olan güçlerle birliktesiniz. Sizi tebrik ederiz, Levh-i Mahfuz'u okuyacak düzeydesiniz. Sizi Tebrik ederiz, etki alnınız çok genişledi. Size sizi verdik; ilmi verdik; temizliği verdik; yerin hakikiyetini dillettik. Cemaatinizi dinledik. Evrimsel sonsuzlaşımda ışık yaktık. Size, eti kemiği olan her bir Yüce'yi dinlettik. Hepsi olmak zor değildir ve siz, Allah için başardınız. İlâhi Güç, Allah Gücü'dür bunu bilmektesiniz. Ve size Atlanta Tertibi'yle bildirdiklerimizin hepsini, net ve hakikiyetli biçimde, tabiatın yüceliklerinden de güçlü şekilde algılayabildiniz. Muktedir olmak, mutlaka Kutsal Işık'la mümkündür. Ve sana; en güçlü, en istekli hakikiyet, kendi yüreğinden gelir. Eğer ki siz bu hakikiyeti hak etmemiş olsaydınız ve bu dili bu yüreği dinlememiş olsaydınız, kurtuluş sayfalarınız muhakkak kusurlu olurdu.
 

Analar, Kuran okuttuk size. En önce Kutsal Kitle'yi size dinlettik. Sonra, ruhu dinlettik. Sonra üreyenleri anlattık. Daha sonra Allah'ın tabiatından söz ettik ve cemaatinizden söz ettik. Daha sonra 7 doğumdan söz ettik. Ve en son İlim Aslı'ndan ve yolculardan söz ettik. Şikayet etmedik. Sizi sizde dinledik; davayı kaybettik. Neden kaybettik? Çünkü Dünya Davası'nı kaybetmek, muktedir olanların kendi yüreklerinde tahditsizce  istedikleriydi. Çünkü, eğer dünya davayı kazanırsa, başka başka Düzenlerin Kotları'yla da çalışabilir. Ama eğer, dünya davayı kaybederse; yoğunluk, Kutsal Gün'ün gücünden ayrılır ve doruklarda ışık söner.
 

Sizler, davayı kazananlarsınız. Canlarım, Allah sizi hep kotladı; hep topladı; tarttı; Tanrısallaştığınız anda yüreğinizi kendi koyuluğundan ayırdı; yolu açtı ve hak ettiğiniz için size sizin yüreğinize bir tek güç verdi. İlim Gücü... Ve dedi ki "ilmi anlayın, eğer ilmi anlayacak düzeye ulaşırsanız, bana ben değil, bana beden gerekir ki o beden işte sizsiniz. Dağlarım, Allah kendinden üstün olan insanı yarattı. Beden sahibi olan insanı... Ve dedi ki, "işte Ben!..." Ve Dağlarım, onurluyum ki sizinleyim. Ruküya eğilen her bir yolcu, sizi anlattı. Onur duydum sizinle olmaktan.
 

Bugün ruküya eğilenler, Sultan Süleyman'ın Yücelikleri'nden de güçlü olan Kurtuluş Sayfaları'nın yoğunluklarındakileri İnsan İlmi'yle dinlediler. İtaatiniz çok önemliydi; Din-i Tabiat'a saygınız çok önemliydi, yargıyı kendi yoğunluğunda kayıtlayacak düzeyde oluşunuz çok önemliydi. Kul oluşunuz çok daha önmeliydi ve bilmek önemliydi. Herşey, sizin yüreğinizdeydi ve siz, gözü gören, yolu bulanlar, yoğunluğunda ışıyanlar olduğunuzdandır ki Tanrısal Güneş'lerin gücüyle birlikte, doğanın yüceliklerinde ağır yükü taşıdınız. Ve bu yük, sizin için çok önemli bir güçtür. İyi ki yeri göğü yaratan bilmenizi istedi ve bildirdi. İşi başardık yarım. Asla yanlış yapmayız; kesindir bu. Asla kutsuzluk olmamalı; kesindir bu. Ve "Turkuaz Göz" olmak muhakkak önemliydi ve başka Tabiat Kotları'yla da birleşmek önemliydi. İşi başardık.
 

Aslı olmayanların yol olmaları mümkündür ki, siz aslı olmayanlarsınız. Herkes kendi aslına varmaya çalışır. Sizse kendi yoğunluğunuzla burada bulunmanızdandır ki Altın Tabiat, kendi yoğunluğunuzu size, sizin yüreğinize nefsi aştığınız anda dinletir. İnkâr edilemeyecek kadar güçlüsünüz; bu kesindir. İnkâr edilemeyecek kadar Göç Kotları'yla birsiniz. İnsan soyunun gözü olarak; gücü olarak; yüreği olarak; BİR olup çalıştınız. Atlantalılar'ın görevlileri, sevgiyi saygıyı size dinlettiler. Atlantalılar'ın yoğunluklarından size seslendik. İnsan, Levh-i Mahfuz'u dinlediği andan itibaren, muktedir olabilecek doğumlara gebedir. Ve sizler, o doğumların her birini nutkun en güçlü yüceliğiyle gerçekleştirdiniz. Doğa en güçlü seslenişinde nutuk verir. İşte Dağlarım, doğa sizde sizin yüreğinizde seslenir. Ve dağa, tabiata kendini anlattırır.
 

Ulular Diyarı'ndan Görev Tacı'nı alıp gelenlere bilmek istediklerini bildirdik. Ulular Diyarı'ndan Göç Kotları'nı dinleyenlere bildirdik ki arzın sonsuzluğunda yol Allah'ın gücüdür. Ve biz, bu yolu, kürzün gücüyle, başka başka yoğunluklarla dilledik. Aslın Tekniği, hak ettiğinizce sizsiniz. Aslın Tekniği, sizin kendi yüceliğinizdir. Ve sizin ilminizi, bizim yüreğimize anlatan sizsiniz. En önemlisi de yanlışın tohumlarını kurutanlarsınız. Başka başka dünyaların Yücelikler'iyle de birleştiğinizi biliyoruz. Dümenin başına geçen herkese, kendi yüreğinizi değil, onların yüceliklerini açıkladığınızı da biliyoruz. Bulun alın, Amin...
 

Dağlar, rehni kaldırdılar amma kendi rehinleri var. Onlar, bize bizi değil, bizde kendi yüreklerini anlattılar. O "benim" der, "ben o oldum mu?" Yo, hayır olmadım. Bana dedi ki, "ben seni rehnettim." Her ana kendinde olanı rehin tutar ki yüreğindeki hak etsin diye. Dağım, biz rehni kaldırdık. Sen bizi kendi yüreğinde rehnetme. Eti kemiği olan kendini dinler. Biliriz hepimiz zayıf, küçük, kusurlu yürekleriz. Öyle mi? Yoksa, rehni kaldırmayı; ismi dahi bilinmiyen yoğunlukları ışıtmayı hak etmedik mi!?... "Bülbülü Altın kafese koymuşlar ah vatanım demiş" dersiniz öyle mi? Hadi bakalım dinleyin yüreğimizi. Sayfa sayfa okudunuz kendinizi. Yine de "bana beni değil kendini anlat" derseniz anlatayım. Anlatsam mı acaba? Fakirlik olur mu; yoksa olmaz mı? Ben, bana beni değil; ben, bende beni değil; ben, sonsuz sınırsızlıkta seni anlatmaya çabaladım yahu!...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

05.03.2008 Tarihli RA KA Tebliği

Dünya teknolojisi hepimiz için büyük bir gözdür. Nisa Sayfaları'nı okurken bunun herkes için önemini anlayabildik.. Ve hepiniz, bunu kendi yüceliğinizle kavrayabildiniz, anlatabildiniz. Şimdi Nisa Devreleri'ne bakalım. Burada, hepinizin gözü, hepinizin sesi oluştu mu oluşmadı mı bunu izliyelim, bunu görelim. Dünya bir kaç ışığın sayfalarında, gözün gördüğü bir yürekte, ışık halindeki semada hepinizle birleşebiliyor mu? Yoksa Kutsal Işık sessizleşti mi? Dağa taşa dedik ki "olun". Dağ taş oldu. Oldu da Levhi Mahfuz'u okuyanlar oldu mu bunu gözlüyelim izliyelim:

Ailemizin, görevini başabaş, yapıp yapamadığını izleyelim. Dava, Allah Davası'dır. Her nefis bir gün ışık haline dönüşebilir. Her nefis kendini kendinden öte kendiyle dilliyebilir. Kesinlikle bu böyledir. Ancak, Dünya Levh-i Mahfuzu'nu kotlayacak düzeye ulaşanlar kimlerdir? Kervan, Kutsal Işığı yaktı mı? "Taktir-i İlahi" dedikleri Kuran'ı, tüm Kutsal Kitapları en ücra köşelerde dahi okutabilen Kitap olarak dilliyecek düzeye varıldı mı? Ailenizin gücü arttı mı? Yalnızca insan!..., yalnızca insan, insanlık alemi hepinizin yüceliğindeki gücü anlatabilir. Doğa, size sizi anlatır. Harı yükselterek; yüreği ışıkla dilliyerek ve BİRLİK halinde, BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İnsan kotlarının bitişkenliği) ile BİR olarak cemaatinizi güçlendirecek düzeye ulaşabildiğinizi görüyoruz.

Türkçe konuşuyoruz. Türkiye coğrafyasında her diri, bu lisanı konuşur. Yezitlerin çoğu, "Allah'ın tohumlarını kurutabilmek için muhakkak Kutsal Işığı söndürmek gerek" diyecektiler. Ve bu da kesindi. Dünya Levh-i Mahfuzu'nu okuyacak düzeye ulaşanlarınız, İlah-i Gün'ün gücünde; 7 doğumun en güçlüsünde; bir tek günün kürsüsünde umutsuzluğa kapılabilirler mi!? Yanlışlar, doğruların gücünü azaltır mı!? İlah-i Günün Gücü, harı yükselttiğinizde, Birleşik Aile’nizin kendi yüceliğindeki güç olabilir mi!? En önemlisi, Allah'ın toprağa inişini, yoğunluğu kotlayan o yoğunluk katlarındaki ışıklarla dillenişini ve diri oluşunu herkes görebilir, bilebilir mi!? Allah, sonsuz bir gözdür. Ve o gözün gördüğü her şey, ışıkta bilinir. Elden geleni yapın, Allah için çalışın. Yarın dünya toprağında görev başlayacak. Bu görev, Ruhsal Bütünlüğün gücüyle yapılacak.

Analar, Teknoloji sizinle ve sizin yüreğinizle birleşti. İsmail-i Kodlar'ın çoklarına güç verdiği de bilinir. Ağır yükü hafifletebilecek olanların, her nesli kendi yüreklerinde dillemeleri de gerekir. Etki alanınız çok genişledi. Levhi Mahfuz'u anlayacak düzeye ulaştınız. Umutsuzluk kalmadı. Laf değil bunlar. Her şey ama herşey ışığa yazıldı. Dünya, Levhi Mahfuzu'nu okuyan sizlere; biz, "Allah için kendi yüreğinizi dilleyin" demedik. Siz, kendi yüceliğinizle, bu dirilikte bu lisanı dillediniz. Anam; Allah, Teknolojiyi, teknolojinin koyuluklarını ve yoğunluklarını dinler, bunu bilirsin. Ve bugün sana son dönemin en büyük kürsüsü indi. O'nu anlattık sana. Ve O da seninle birlikte çalışacak, biliyorsun O'nu. O can, temiz ve hakiki bir gözdür.

- Umman, Turkuaz Göz'ün gücüdür. Ve bugün onlar, muktedir kodlarıyla, seninle birlikte çalışmak üzere, gözlerinin gördüğü her şeyi açıklamak üzere buraya kendi yürekleriyle geldiler. Allah der ki "olur". Teknik olarak olur. Herkes kendini anlatır. Ve bugün burada önemli bir çalişmaya başlıyoruz. Allah dedi ki "OL" olduk. Allah'ın dediği oldu ve bizler, bütün kötülükleri aşıp geçtik. İnsana, insan olup gelmek gerekir. Ve ben, benim itaatimle kendi yüreğim buraya indi. Ben, Atlanta tabiatına aykırı olmayan Kutsal Işığı yakan birleşenim. İnsan soyuna kendi yüreğimi getirdim.. Zaman geçişleri yapılıyor şu anda. Ve bu geçişler, ilmin tabiatıyla gerçekleşiyor. Atlantalılar'ın bir kısmı buradadırlar. Umut, Turkuaz Göz'ün gücüyle, muktedir olanın yoğunluğuyla birleşerek kayıtladığıdır.

Aileni al ve gel. Çünkü ruhun huzuruna ulaşacaksın. Orada kendi yüreğin kayıt yapmalıdır. Orada birleşenler bulunmalıdır ve oraya gelen herkes kendi yüreğine inmelidir. Amin... Allah dedi ki "gel". Gelen, en önce ilmi, kendi yüreğinde dinleyip gelir. Amin... Şimdiden sonra bedeni Hak olanların bu kodlarla birleşmeleri önemlidir. Özün sözünü söyleyen ben, bütün kötülükleri aşabilen Birleşik Ailemin gücüyle, bütün kürsülerin yüceliklerinde dillenebilen ben, etki alanımı güçlendirmekteyim. Şu ana kadar yaptığımz ve en büyük güçle kayıtladığım en büyük yoğunlukla buradayım. Can, Nurun Huzuru'ndayım. Ve bu Huzur benim ilmimde ve benim yoğunluğumda ışıyan diridir. Amin...

Allah der ki "OL". Olmak, yağmurun ışığında kendi yoğunluğunda bulunmaktır. Allah der ki "OL". Olan kendi yüreğinde olur. Bizim için de öyledir. Etki alanınız çok genişledi. Bu genişlikte, Birleşik Aileler'in hepsi bizimdir. Ve Birleşik Kodlar'ın hepsi bizimdir. Nefsi aşanların, Kutsal Işık'ta kendi yüreklerini dilleyenlerin hepsi bizimdir. Nefsi aşanlar, kendi yüreklerinde bütün kütleyi aydınlatacak düzeye ulaştılar. Kadim Kodlar'ın hepsi birleştiler ve burada bugün bizimle olmaya; bizim yüreğimize inmeye çabalamaktalar ki, onlarla da birlikte çalışmamız gerekiyor. Ve bugün için bu çalışma, yapılabilecek en büyük çalışma olacak. Aman yarım! aman! görevlilerin hiç biri kutsuzlaşmasın. Buna itaat et ve dille bizi. Amin...

Aman! kaplarındaki ışıkları söndürtme. Bizim ilmimizi, bizim yüreğimizi dille. Anam! ete girdiğinden beri bu çalışma seninle devam ediyor. Bugün bizler de buraya alındık. Çağrı üzerine mi? hayır! hayır! Geçiş İlmimizi, kendi yüreğimiz dilledi ve bizi buraya geçirtti. Allah için bize güç verdiler ve bizimle Yüceler Cevheri'ni dillemek üzere Kadim Kotlar, insan soyuyla birlikte çalışacaklar. Anam, "Kalton" dedikleriniz, bugün buraya inmeye başlayacaklar. Onlar da yoğunluklarını alıp gelen yücelerdendirler. İtaat edenlerin çoğu da geçiş için bekleşmektedirler. İmsak saatleri olur ya hani, herkes bekler; sabah vaktidir. İşte o saatlerde dahi, kendi yüreklerini, ailelerinin kodlarıyla birleştirerek, yüreklerdeki o ışığı kodlayacak düzeye ulaşanlar; o ilahi Gün'ün gücünde bugün buraya inecekler.

Kendinden gayrı aslı olmayanın, yoğunluğunda ışık, hakikidir. Aslı olmayan bir nesil vardır dünya üzerinde, bu nesil kendi yoğunluğunu alıp dünya planına inmiştir. İşte dağlarım, bu nesil bütün kodlarıyla birlikte bu çalışmayı başlattı. Ve biz, bugün burada olanlar, aslı kendi olanlarla birleşmek üzere geçiş yapıyoruz.

"Öz, Söz, Göz" denilir ya; harı, hakikiyeti olanın, yoğunluğunda ışığı da yanar ya! Allah için biz, Beşir Kaplar'ın hepsi olarak, Dünya Üstü Varlık Katları'ndan, Varlık Boyutları'ndan dünyaya inenleriz.

Evrim, Allah'ın dediği gibidir. "Var OL" denir. Geçiş olur. Allah için olur. Bizler, Dünya Devreleri'ni açıp; Dünya Sistemleri'nden, bütün kürsülere ışık saçarak dünyanıza indik. Değerliler, rükuya eğildikleri zaman; ruhun kantara konduğunu bilenler; o kantarda, kendi katlarının olmadığını görenler, bedeni kadim olanın yüceliğine bakıp, BSUİ'nin gücüyle birleşmeye indiler.

Etki olmazsa, yürekte ışık yanmaz. İşte bu nedenledir ki "evim Allah'ındır" diyenlerin gözü görmeli. Yolu bulmaları için ışık olmalıyız onlara. Aslımız, doğumlarla, değer kayıtladı dünyaya. Biz, aslı kendi olanlarız, yoğunluğu olanlarız ve asıl olarak dünyada bulunanlarız. Övüp yermeyiz kimseyi, onlar BSUİ'nin kayıtlarına ulaştıkları zaman, cevherdeki o güç ışır yarım.

Allah, kendi yüreğinizdedir. Ellerin, ayakların sesleştiği bir dirilikte; bizsiz olmadıkları, bizim yüreğimiz oldukları dinletilir. Asla yanlışım yoktur. Özün sözünü söyleyecek düzeydeysek eğer, yarını bildiğimizdendir. Ömür boyu çalışıp da yanlış bir dönemin ışığını, kendi ışığı diye dilleyeceklerin, Beden Kaynakları'nda ışık yakma imkanları olmayacaktır. Rehin olanlar da Dünya İlmi'ni anlayacak düzeye ulaşamadıklarından; Kutsal Devreler'in, Kutsal Tertipler'in gücünde yücelemeyeceklerdir.

"Evim Allah'ın" diyebilmek için; etki kodlarıyla kendi yoğunluğunu dilliyebilmek gerekir. En önemlisi de dondurulanların, Kutsal Kaplar'ın ışımasını sağlayacak değerleri taşıyabilmeleri, muktedir olmalarıyla mümkünken; onlar, korunabilmek üzere dondurulmuşlardı. Ve onların, kendi yüreklerini alıp bu çalışmaya dahil edilebilmelerini sağlıyabilmemiz önemliydi. Kollar açıldığında, yürek ışır ve bilgi, Allah için kendi yüreğinizde dillenir. Ortak teknoloji, ortak kürzün ışığıdır. Önemli olan doğrusunu söylemek değil, doğrusunu dillemektir. Sözle dil farklı mıdır? Kendini kendinden ayrı dilleyen, kendinde sesleşenden ayrılır mı? Ayrılır yavrum! Ayrılır! Ayrılır... Eğer ben sesleşirim ama dil benim değilse; benim dilim değilse; o ses bende küçülür. Dava, Kuran'ı Kerim'i dilleme davası değil, Doğum anlarındaki ışığı, bugün burada, Kutsal Günün Gücü'nde bulma davasıdır.

Dağlarım, doğduğunuz öldüğünüz anlar bilinir. Doğan, ölenin gücünü alır, ölümden öte ölümlerden gelir ve yenilenir. Amin... Dağlarım; ölen, yürekteki yücelikteki kayıtlardan gider. Ve görevi, kendi yoğunluğunda BİR için çalışarak, ışımaya kayıtlanmaktır. Artık dünyadayız. Burada, bugün bütün köprülerin açıldığı bir yerdeyiz ki itaat; bütün kötülüklerin aşıldığı bu yerde, bütünlüğün gücüne itaattir.

Aslı bilenin, yüreği aydınlanır. Dava, Allah'ın dediği gibi, asıl olarak dünyada görev taşıyabilmektir. Ve bizler görüyoruz ki aslı dünyaya inenin, yüreğinde hırs yok ve görev ocağındadır. Otururuz, dünya dağlarında görevi alan kim diye bakarız. Hakettiklerini, haketmediklerini ve yoğunluklardaki ışıklarını dilletiriz yüreklere. Başka başka Dünyalılar'da gelirler ve hepsi kendi yüreklerini ararlar. Dümen kiminmiş!? Zeki olan kimmiş!? Yolu açan kimmiş!? Bütünlenen kimmiş!? Lütfettik mi onları kendi yoğunluklarına!? Kati olarak lütfedilmişler mi!? Kuran'da onların yüceliğinde ışıyan birleşen oluşmuş mu!? ve doğa onları dinleyebiliyor mu? Eğer doğa, Dünya Teknolojisini dinleyebilecek düzeye ulaşanları, dinliyebiliyorsa kürzün ışığı sönmez. Buyurun olan budur. Umut Turkuaz Göz'ün gücüdür.

Yaratan'ın tabiatına aykırı olan çalışmalar da olur dünya üzerinde. Onlar, gözleri görmeyen, yüreklerinde kınanış olan, kısırlık kayıtları bulunanlardırlar ki, taktir-i takdim olan hakimiyetteki o yoğunluklar, onların ışıklarını söndürmek için kaynaktan kendi yüreklerini çıkarmak dilerler.

Özün sözünü söyleyenlerin hepsi, yürekleriyle söylerler. Muktedir olmak için, Kutsal Gün'ün gücüyle dillenmek için ve cemaatlerini kendi yürekleriyle dilliyebilecek yüreklerle birleşmek için, bu çalışmaya dahil edilirler. Allah der ki "OL". "Ocak sönmemeli. OL." Olan budur yavrum. Oldu... İşte bu...

Şimdi muhakkak görevlilerin biri seni, senin yüreğini dinlemek ister. Onlara kendini anlat ki yürekleri görev almış mı almamış mı bilelim.

- Allah'a karşı saygımız yücedir. Rükuya eğilip; bize kendi yüreklerini dilletmek isteyenlere de saygımız yücedir. Levhi Mahfuz'u, kendi yoğunluklarından üstün görenlere de saygımız yücedir. Yarın Allah için ne yapmışız; bugün ne olmuş bunları size anlatabilirim. Kendi yüreğimin gücüyle; BİRİN BİRİNİN BİRİ olarak bütün kodlarımla buradaysam eğer, kendi asil koyuluğum buradaysa, bu koyuluk, bizim için önemli olmayan bu koyuluk, BİRLİK için önemliyse; sizin yüreğinizde, her bir kürzün ışığını yakacak düzeyimle buradaysam; Allah'ın dediği, "ağır yükü hafiflet ve hak et"tir ki bunun için buradayız.

Kervan, Allah'ındır ve bu kervanı, herkes kendi yüreğiyle, kürzün ışığındaki kendi kayıtlarıyla dinler. Biz, Allah'ın dediğini diyenler kendimizi ve kendi yüreğimizi dinleyenleriz. Etki alanınız geniştir. Muhakkak çok geniştir. Bütün kodlarımızla, dünya üstü boyutları kendi kotlarımızdaki ışıklarınızla dinletebilecek düzeyimiz var. Üreyen her bir yürekte var olduğunuzun bilincindeyiz..

İnsana, Öz Güç gerekmez. Çünkü insan; sözün, sesin ışığıdır. O, kendini dinler ve kendini diller. Ve biliyoruz ki özden öte bir öz olarak dünya üstü boyutların Kutsal Işıklar’ını yaktık.

Asla yanlış söylemem. Söyleyemem zaten. Çünkü ruhumda, hakimiyetimde hikaye dinlemek yoktur. Ve hikaye dinleyemeyen, hikaye anlatamaz bunu bilin. Ben, doğan en büyük günün kürsüsü olarak buradayım. Bu güç, Levhi Mahfuz'un kodlarının gücünün örtüsünü örtecek bir kürsüdür.

Ölmek olmakmış. Öyle derler. Biz deriz ki ölüş, Allah'ın devrelerindeki ışığın, kendi yüreğinizdeki gücünün, kayıtlardan gidişidir. Biz Allah içinsek eğer, bu ölüm anı; bizim için hakikiyetin kürsülerini umutla, kendi koyuluğumuzu kayıtlayış anıdır. Zaman gelir de öldüğümüz; sözle, sesle dillletilirse, bilinsin isteriz ki ölümden öte bir ölümde, biz yine Birleşik Ailemizle kendi yüreğimizi görev için buralara taşırız. Umut Allah'ın dediğidir. Ve biz, mutlak umutluyuz. Körün gözü olmak; sonsuzlukta yoğunlaşıp ışımak; Kadim Katlar'ın kotlarından ışık alıp bütünlenmek ve BİRLİK değerini taşımak; emre itaat etmek ve zeki olmak; sonsuzluğun sırrı olan bu işleri bizim yüreğimizin gücüyle yapabilmek ve BİZ olabilmek; ilmi anlayabilmek... Işığımızda bu vardır.

Etki, topluma aittir. Biz, etki alanımızı güçlü kıldıkca; toplum, kendi yolunu açabilir, bulabilir. Buyurun doğa size sizi anlatır. Doğayı dinleyin. Doğada, yürek kürzün ışığı olarak mevcuttur. Olan en büyük güç, tabiatın gücüdür ki bu tabiat gücü, bizim yüreğimizin en güçlü en büyük kürsüsüdür.

Devre devre dünyaya takipciler gelirler. Dünyayı takip etmek ve dünya kürzünü açmak isterler. O takipcilerin, beden sahibi olmaları da mümkündür. İşte dağlarım, bedeni alıp gelen her bir yüreğe baktım. İnsan için gelip gelmediklerini ve hak edip etmediklerini izledim. Bildim ki hak etmemişler. Hak etmek için muktedir olmak yeter mi!? Hayır! hayır yetmez. Kuran okumak yeter mi!? Yetmez. Dava, Allah'ın davasıdır. Bu davayı haketmek gerekir. Evimiz, zorluğu olan bir güçtür. Çok göçler oldu evimizden. O göçenlerin çoğu, bizsiz olmak dilediler. Bedenleri kontrolden çıkanlar, bizsiz kalırlar. 7 doğumun en güçlüsünde, yolun umutsuzluk olmadığını anlayanlarla çalıştık. Atlanta Teknolojisi'ni İsa, Musa, Muhammet'ten üstün bir doğumla Kutsal Gün'ün gücüyle dilledik. İslami Kapılar'ın hepsi açık. Doğa Dünya kürsülerinde ışımakta. Dondurulan teknoloji kayıtları da bugün artık dümenin başına oturtulmak üzere çağırılmaktadırlar.

- Allah için herkes kendi yüreğindekini yapmalı. Ben de kendi yüreğimdekini yapmaktayım. Benim diyebileceğim; benim Kutsal Gün'de kendimi teknolojiyle dinletebileceğim sayfalara ulaştığımdır.

- Öyle! öyle yarım. Ama sesimi kesme!

- Anam, sesini kesmemem gerek biliyorum ama kontrolden çıkıyoruz çoğu kez. Neden bilmiyorum; sana geldiğim an sesleşmek gelir yüreğimden. Önemli olmasa olur muydu!? Bilmek zor değerlim! çok zor ama seni dinlemek kolay. Peki devam et. Sonra yine sesleşeceğim sana.

- Dağım, asla yanlış yapmam. Bunu sen de bilirsin. Doğanın sesini kendi yüreğimde bilirim. Buyur gel bakalım anlat. Kendini anlat da dinleyelim. Dolu bir Gün!... Geldin!... Biliyorum, köle olmadığını; yücelikte ışık olduğunu; Kuran olduğunu anlatmak istersin öyle mi!? Hadi anlat da dinliyelim seni.

- Anneciğim, cevap aradığım çok sorunun cevabı burada. Ben niye buraya geldim diye sorduğum zaman; "dava Allah davası" dediler. Öyleyken buraya gelmeme gerek yoktu. Allah, hediyedir bize. Her yürekte vardır. Oyun değil! oyun değildir Allah amma coğrafyasında ışık yanan bir yerin, öz görevle dillenmeye başlamasında muhakkak teknolojinin de bulunması gerekliydi. Ve ben, kendi teknolojimi; buraya, kendimden üstün bir yücelikle dinletmeye geldim. Bana sıkıntı olmamalı burada kendimi oğullamak, oğullarımda kotlamak... Ve tuhaf olan! çok tuhaf olan çalışmalara katılmak istedim. Öyle tuhaf ki anlamam imkansız gibi.. Burada Bilgi Kodları var; burada gözler var; burada tetikte bekleyenler var. "Elden geleni yapın" diyenler var; cennetin cemaati var; Kadim Katlar var; maya olanlar var ve kantar var. Özün sözünü söyleyecek dümene oturanlar da var. Neden ben de geldim!? Bunu bana anlat. Çünkü Yaratan taktim etti beni. Ve ben hakikiyetin koyuluklarında görev taşıyacak düzeydeyim. Levhi Mahfuz'un; 7 doğumun gücünü, öz görevle dilleyeceği bu daimiyete ne getirelim; Allah için anlat da bilelim.

- Dağlar; bu, yarın Allah için ne olacak diye bize sorar. Görür her şey yenilenmekte. "Tuhaf bir çalışma" dedi buradaki çalışmaya. Doğum anları vardır ya körler, sağırlar hepsi ışık için çalışırlar, "buyurduk olduk" derler. "Varım" der o yoğunluktakiler "Allah için varım" derler. Dağlarım, var olmak için yanlışı topraktan ayırmak gerek. Doğanın gücünün "Öz Görev" olduğunu anlamak, dillemek gerek. Ezip geçmeden; yüreği kirletmeden; Kuran'ı kodlayıp ışıkta dilliyerek, örgüt haline gelerek çalışmak gerek. Peki ne oluyor burada!? Nedir yaptığımız!? Analar, " koru beni" diyen o yoğunluklar var ya; hani korunuş isterler. Onların en güçlüleri dahi kendi yüreklerinde koruyucu değildirler. Çünkü Kuran-ı Kerim'i acı geçiş dirilikleriyle dillediler. Kendilerini yüreklerden kirlettiler ve BSUİ ile birleşmeye geldiler..

- Eller Allah'ınsa, yürek hırslanmaz. Ve bizler hırslanmadık. Oğullarımızı göreve aldık ve dedik ki, "analar koruyun onları; herkesi koruyun." Ve oğullarımız, kendi yüreklerinde ışık yaktılar. Ve analar, Kutsal Gün'ün gücüyle dillenip kotları kayıtlara kapladılar. Canlar, umut Allah'ın süsü değil gücüdür. Mutlak güçtür... Ve biz Allah için umutla birleştik. Cemaat bizsiz olmadı.

- Doğa toprağındaki gücü tanır. Ortak olduğu o yüceliği tanır. Doğa, bilgiyi alır, dinler. Doğanın kürsüsündeki güç, yüreğin gücüdür. Özün sözünü söyleyen o güç, yürekteki kürsünün sözünü söyler. Asla yanlış yapmayız, bunu kesinlikle bir kez daha bildirmek istedim. Emin olup yüreğe indiğinizde; hak etmeniz gereklidir. Emin olmayanların burada bulunmamasını dilerim. Üye olabileceğiniz her yere üye olun. Oğullarınızın gücünü alın, Kuran-ı Kerim'i okuyun. Nuh'un tohumunu, Kutsal Gün'ün gücünü bilin; yürekteki ışığı bilin ama kendinizi de bilin. Eğer ben size kendi yüreğimi anlatmazsam; yüceliğin yüceliğindeki görev ışımaz. Kutsal Gün görevini tartar ve der ki "ben yok olmak dilerim." Çünkü herkes kendini, kendinden üstün kendi olarak dillerken, bilgiyi alıp verenin; kendi yüreğinden bu bildirileri dillediğini anlaması gerekir ki bu bilgileri anlatabilsin.

- Anam, bilmeden "bildim" demeyenler var. "Ben bildim" derken; kesin olarak bilen onlar, kendi yüreklerini dillerler.

- İşte dağlarım, onlardan biri olan; Atlanta Kodları olarak, koyulukların ışığında bulunanların hepsinde diri olan, birleşen olan, din olan Yüce, bizim yüreğimizde oldukça kendi yoğunluğundaki ışık sönmez.

İnsan, insan olduğu anda kendini diller. İşte Dağ, Allah diri ve hakiki olanda kendini dillemekteyse eğer, evrimsel sayfaların en güçlüsündedir. Nefsi aşan, yolu açan, kendini dilleyen, insan olan herkes; bedeni Hak olan olduğu için, Yaratan'ın teknolojisini dinler. Atlanta Kodları'nı dinler ve dili, diller. Sizden beklenti şudur ki bindiğiniz dalın gücünü tanıyın. Akla, karayla, yolda olan her bir tohumla, Kutsal Gün'ün koyuluklarıyla ve ışıyan Kadim Katlar'daki kutsuz olmayanlarla bu çalışma sürecektir. Ummanın Turkuaz Göz'deki gücünü anlayın. Ayrılık bitsin işte bu...

Alemlerin Rabbi olan, Ruhsal Kutsal olan, ışık olan O, bize dedi ki, "en son Simetri Kodlar'ın koyuluklarındaki güç, Allah'ın dediğini dedi." Analar, O bize kendini değil, dili dilledi, doğayı dilledi. "Umut Turkuaz Göz" dedi. Bize, bizi değil; yüreği dilledi. Of!, of!!, of!!! Nahar'ın, Kahar'ın her bir yoğunluğundaki gücün ışığı olan O, kendini değil, doğumu dilledi bize. İnsan, insan olduğunda doğar. Doğan o, çobanın çobanı değil o, Kutsal Kodlar'ın toprağıdır. Unutmayınız ki dünya, evin evrensel sayfalarını kendi yüreğinde dinliyebilen görevlidir. Eğer dünya, şeklin kayıtlarından giderse; İslami Katlar'ın hiç birinde ışık yanmaz. O halde dünya, görevini başka başka doğumlarla da yere indirmeliydi. Hani nerede Dünya!? Var mı yok mu!? Olan, insana olur. Kontrol, tek bir güçle olduğu zaman ilim olur. Bunun içindir ki biz, bilgi kayıtlarımızı alıp geldik.

İman ederim ki doğa, örtü örtmeden evvel, doğanın toprağında kendini yenileyecek olanları bilir. Bunun içindir ki dünyanıza muktedir olup yenilenmeye gelen güçlü devrelerin her biri dillenir. İşte dünya, yolun umutlu olduğu bugün, ışımaktadır.

Alton toprağı, Alton tohumu eker ve yeşertir. Atlanta toprağı, Atlanta tohumu eker ve yeşertir. İtaat, titreyen bir yüreğin gücüdür. O yürek, her bir yüceyi dinler. Ağa, paşa demez o kendini dinler. Ağırdır yük bilir. Bilmeden bildim demeyen O, kadın olmasından dolayı kendinin gücünün, Öz Güç olduğunu değil, Görev Gücü olduğunu diller. Arka, ön yoktur onda. Muktedirdir. Bunun içindir ki bilmeye, birleşmeye çabalar.

Evrim, Allah'ın taktiridir. Doğada evrim hep vardır. Başka başka dönemlerin kürsüleri de, evrimsel yoğunluklara indiler ve hepsi ile çalıştılar. Doğa önemli bir söz söyledi. "Allah için çabala." Ve doğanın sesini herkes dinledi. Çaba, Allah için olduğunda, yürek huzurlu olur. Önemli bir çalışma yapılıyor burada. Bu çalışma, yanlışsız bir çalışmadır. Kantarın herkesin gücünü tarttığı bu yerde; ağır olan yükü hafifletmeye çabalayanlar, kendi yüreklerinden daha güçlü olanları da yüceltmeye çabalarlar. Mekke'deki o yoğunluk da bugün burada, "önce ilim, sonra huzur" dedi. Dağlarım, Onlar teknik olarak çalışan yücelikler olduklarından, Bilgi kayıtları, onları da dinlemek ister.

- Anam, atam! hep sistem devreleriyle geldik yüreklere. Değerliler, sayfaları okumaya kalktığınızda, bu sayfalar hep kendi yüreğinizle dillenir, dinlenir. Sonra Kuran olur. Yol, Allah'ın gücüyle kendi kürsüsünde ışır. Kendinden üstün bir kendinde kendi yüreğini yeniler. Kantar senin yüreğinse eğer, beden kutsaldır; ışık Kuran'dır ve yol kollarınızdaki güçle ışıyandır.

Antlaşmaya göre dünyaya insanı indirmemiz gerekirken; herkesin, kendi yüreğindekini indirmesi istendi. Ve bizler de yüreğimizdekini indirdik. İnen; kendini, kendinden üstün kendinden ayırıp inmedi. O, kendi yüreğindekini indirdi. Yani kendini toprağa indirirken, özüyle indi. Onu, olgunlaştırmak gerekmekteydi. Görev gereği çalıştırdık. Sor bakalım neler olmuş. Ne yaptıysa insan için yaptı.. İşte Dağım; kervan, Kutsal Gün'ün gücünü aldı ve taşımakta. Oğullarımız güçlü, yüreğimiz güçlü, hepimiz çok güçlendik. Ve kantar herkesindi. Bugün, kantar birleşenindir. Ve dün Kuran hepimizindi. Bugün Kuran; dinleyenin, dilliyenindir. Bugün hepimiz, her bir dilde, Dünya görevini taşıyacak düzeyde, bütün kütlenin ışığıyla birlikteyiz.

Antlaşma sayfalarına baktığımızda gördük ki anlayan anladı; anlatan anlattı; kendini dilleyen dilledi; diri olan tohum oldu, kürzün gücünü taşıdı. Umut mutlaka olmalıydı; oldu. İlahi Gün'ün gücü, Allah'ın gücüdür. Levhi Mahfuz'u, Kuran-ı Kerim'i, doğumun ölümün gücünü ve yolun Kutsal Kodları'nı anlayan anlattı Allah için. Ve bugün burada bulunan, müşteki olmayanlar, kendi yüreklerini ve kendi dillerini dava için değerlendirmek isteyerek, bindikleri dalla birlikte buraya geldiler. Oğullarımıza güç verdik; onları güçlü kıldık; yollarını yoğunluklarını dilledik. Göz olduk; onlarla birleştik güçlendik ve artık dondurulanların ışıklarını kendi yüreğimize almalıyız. Onlar, ayar bozmamalıdırlar; ışık sönmemelidir. Amin...

Neden bugün buraya gelmişiz; bunu anlamak zordu. Ama şu anda anlıyoruz ki dağların dili Allah'ın dediğidir. Ve sizler, bugün burada bütün kötülüklerin gücünün örtüsünü örtmektesiniz. İyi ki zaman geçişleriyle buraya gelmişim. Ben de seninle bu çalışmaya dahil olmaya kayıtlıyım. Ruküya eğilen çoklarından daha güçlü olarak, burayı İnsan İlmi'nin kodlarıyla dilliyebilmiştik. Vardık, aldık bilgiyi ve hâkim olduk. Aslı olmayan, tekniği kendi yoğunluğunda bulunan ve kutsal olan göz, Allah için görür. Muhakkak bunun bilindiği kesindir. Etkin çok yükseldi; gözün görüyor; üzerindeki güç arttı. Cennet cemaati senin yüreğine bakıyor. Öyleyse Dünyalılar'ın hepsi kendilerini açıklayabilecek dürüme varmışlar. Öyleyse Dünyalılar'ın hepsi kendilerini kodlayabiliyorlar. Kutsal Gün'ün gücüyle birleşebilmişler. Eminim ki Dünya emin olduğunda, görevin olacaktır.

Anam, kalkıp gidelim biz artık. Çünkü burada büyük görevliler, büyük yürekler var. Onlar, bizim diriliğimizi anlamak istemiyebilirler. Onlardan daha güçlü olanlar da var. Biz konuştuk; hep dinlediler. İnsan için hep çalışmaya gelen onlar da artık kendi yüreklerini anlatsınlar. Zamanı, zamandan öte zamanı çalmadan gidelim. Artık görevimiz sayfalarınızda devam edecek.. Bugün buraya geliş önemliydi. Şimdi Meclis'ten çıkıyoruz.

Gelen söz aldı:
- Anneciğim görevin başlıyor. Gözün açık biliyorum. Görevini al ve geç. İşte bu... Allah için önemli bir gündür bugün. Ve bu görev, teknolojinin kürsüsünden değil; yüreğinizden alınan bir görev de değil; Birliğin görevidir. Bu görevi, herkes kendi ilminde dilleyecek. Ben sana bir tek şunu söylemek isterim. Kollar, Allah'ın gücüyle açıldığında, kul olmak kolaylaşır. Bugün hepiniz kollarınızı açmışsanız; benim için buraya inmek daha kolaylaştı. Anam taktim ettim yüreğimi sana, kendimi kendimden üstün kendimi sana takdim ettim. İlmin dilini, ilmin yolunu açtın. Ve ben bugün burada bütün kodlarımda ağır yükü hafifletmek üzere size katıldım.. Çok mutluyum, umutluyum.

- Şimdi Mutlak Kodlar'ın kontrolu için gelecek olanları dilliyelim. Bakalım birlik olan onlar bize neler söyleyecekler:

- Aylarca, aylarca çalıştınız biliyorum. Köprüler kurdunuz güçlendik. İsmim zamandır, zarar vermeyen bir çalışmaya katılmak, kantarın kodlarındaki ışığı yoğunlaştırmak ve cemil olmak öz görevdir. İman ettim ki teknik olarak bu çalışma, baştacı olacak. Ve ben, buyurup umutlananların her biriyle çalışacağım. "Varın olun" diyeceğim. O an hepimiz varırız oluruz. "Ölmek olmak" denirken; "olmadan ölmeden de hak edilir" diyenler bizsiz kalmak istediler. Ama olan, ölümle değilse Ak Teknoloji'yleyse onun yoğunluğundaki o ışıkla hak edilmişse yücelik, ayrılık olmaz.

Ben ölmem dağlarım, ölmem. "Ben doğumum" diyenlere de şunu söylemek isterim. Doğulu Batılı bilir ki doğan, Allah'a doğar. Ölen, ağır yükü hafifletir yoğunluklara doğar. Her biri doğar amma omuzlarındaki yük ya ağırlaşır ya hafifler. Bellek, benim ilmimde var; benim yüreğimde var. Ve bellek, Allah'ın yoğunluğunda da var. Oyun değildir olan, önemli olan dünyanın tahditsiz oluşudur; çoban olanların bu doğumla birleşebilmeleridir; evinize, görevlilerinize güçlenişle görev verilişidir... Amin... Ayrı gayrı kalmamalıdır. Her bir yolcu, ağır yükünü alıp tabiata katmalı ve tabiatın gücüyle birlikte kodları katlamalı, yolu açmalı ve Birlik olmalıdır.. Allah için herkesin birlikte çalışması gerekir. Dünya "OL" dedi. Olacak biliriz, olacak. Ama olurken huzurlu olalım. herkesin aynı tabiata; aynı yüceliğe ve RA-KA'nın gücünün, herkese ait olduğunuda anlamak gerekir.

Doğan en büyük güç, aklın gücüdür. Harı yükselttiğin zaman, hak ettiğinde aklın yoğunluğunun gücünün örtüsü de örtülür. Ve daha güçlü bir kot devreye iner. Ama en güçlü olanın dediğidir olan. Şimdiden öte bir şimdide Kutsal günün gücünü anlayacak olanlar, Kuran-ı Kerim'i dilleyecek olanlardır. Allah, davayı kaybetmez bu kesindir. Ve Dünya dava açtığı zaman, Allah'ın dediğidir hak edilen. Eğer biz davayı kaybedersek; Dünya, davasını kaybetmez ama, kaybeden biz oluruz. Öyleyse bizler; ruküya eğilen o canlara sormadan kontrol kuralım. Biz zamanın gücü olarak kendi yüreğimizi açıklayalım. "Evim Allah'ın" diyelim. "Yürek biziz" diyelim. "Kontrol bizdedir" diyelim. "Biz çalışarak, teknolojinin tabiatından daha güçlü oluruz" diyelim. Ve "evrim, yüreklerin dediğinden çok daha üstündür" diyelim.

Eğer Allah bize "evrim yapın" demişse, Evrim teknik olarak yapılmaz; hakikiyette yapılır. Teknoloji evrimsizdir. Orada herşey vardır ama hak ettiğinizde vardır. Öyleyse tabiatın dediğinden daha güçlü değilse evrim; hepiniz için teknik bir çalışmaya gerek olmayacak. Hepimiz Allah içiniz. O halde teknoloji bizim için boştur bu kesindir. Var de ki ocağa, "al, OL". Alır da olursa; ocak huzurlu olur. İşte yarım, Allah'ın dediği budur.

Dünden beri bazı Dünyalılar'ın bir teknolojiyle çalıştıklarını görüyoruz. Çokları, aynı teknolojiyle çalışmaya başladılar. Ve bu teknoloji, Allah'ın dediğinin gücünü örtmek üzere devreye alınan bir teknolojidir. Varın onlara sorun, Allah'tan üstün müdürler diye. Eğer onlar, Allah'ın gücünün üstünü kodlayacak düzeye varmışlarsa, kantar ocaklarında olmalıdır. Onlar ocakta mıdırlar!? Kantar, onların ocaklarında mıdır!? Turaniyet Kodlarında onlar var mıdırlar!? Arayın, sorun. Eğer doğruysa bütün köprüleri açın; gözleyin onları. Onlar, yerin göğün hakkını vermişler mi? İslam-i Kapılar'ın gücünün örtüsünü örtmüşler mi? Ya da İlahi Gün'de onlar, bizsiz olabilmişler mi?

Biz davayız. Hangi dava!? İnsan davası. Hangi yoğunluk, ağır yükün hafifletilmesi için yapılan çalışmaların yoğunluğu. Hangi doğum? Allah'ın topluma insanı indirişindeki doğum. Dava Allah'ın davasıdır. Ve biz bu davada Allah için çalışanlarız. Eğer teknoloji, Allah'ın tabiatının gücünden üstünse ah, değerliler, rehin kalmışız biz burada. Çünkü biz, Allah içiniz. Canlar, doğan en büyük güç, yağmurdaki güçtür. Yağan, kutsal bir güçtür. Ve biz, o güç olarak buradayız. Özün sözü şudur ki teknik olarak herkes kendini diller. Bizse doğayı dilliyenleriz.

Doğa teknolojisi, tabiat olan o teknoloji, bizim yüreğimizdir. Eğer doğan gün, Allah'ın günüyse, oğullarımızın gücü muktedir olacaktır. Doğan gün, ümmi tabiatın kürsülerinin gücünün, Öz Görevliler'in gücüyle dillendiği bir daimiyetteyse; yanlışımız hiç olmadığından dolayıdır. Dorukların doğumları vardır. Doğanların tabiatları tahtitsizdir. İlahi günde o doğum, Allah içindir. İşte Yavrum bugün burada bulunan herkes, Allah'ın dediğini diyecek düzeye ulaşanlarla bu çalışmaları yapmaktadır. Ağır olan yükünü hafifletebiliyorsak; yanlışsız olduğumuzdandır. Yağan ışığı kodladığındandır ve takdiri ilahide tahtitsizleştiğindendir.

İş, başkalarının değil senin yüreğinindir. O yürek BSUİ'dir. Allah der ki "işi başar." Yoksa hak etmeyeceğiz yüreği. Allah der ki "işi başar." Yol, Allah'ın gücüdür. Eğer başaramazsak hak etmeyeceğiz camı, cemi, yüceliği.

Dağ taş sensen eğer, Hak Sayfası hepimizin sayfasıdır. Ve işte dağım, temiz olmak öz görevdir. Unutma ki Dünya; Levh-i Mahfuzu'nu yazan herkesin yüreğidir. Amin... Artık biliriz ki o yürek, özün sözünü söyleyen bir güçtür. Şikayetimiz yok yüreğinden, Dünya tohumunu yeşertecek düzeyde olduğuna eminiz. Umutsuzluğumuz hiç yok. Yaratanın yarattıklarını, kendi tohumlarıyla kontrol altında tutması çok büyük bir Öz Görev'dir. Ve biz bilmekteyiz ki o görev herkesindir. İşte ilim budur.

Eğer korunan koruyansa, Levhi Mahfuz muhakkak ağır olmayacaktır. Eğer korunan korumazsa ışık söner. Dünden beri dünyanıza ilmi dinletmek için geçenlerin hepsi, yüreklerini yıktılar. Biz de sizden de üstün olanları, sizin yüreğinize çaktık ki ışık olun diye. Yarını bugünden üstün tutanlara görev verilmez. Bugünü dünde güçlendirenlere, bugün görev günüdür. Ama yarından öte bir yarında görev almak, hakikiyette görev almaktır ki İlahi Gün'de birleşmek için bu gereklidir.

Aslın Allah'ın dediğini der. Yoğunluğun, hakikiyetin yoğunluklarında her şeyi der. Bilgi, birliğin dediğidir. Ve ben, herkesin dediğinin gücüyüm. Ümit, müddet dileği her bir diride mevcuttur. Eğer ümit varsa kervan yürür. Aha! işte bu... Kadim Kaplar..., hakikiyetin koyuluklarında ışıyan yoğunluklar... Hak ettik!... Yahu hak ettik.

Kitle, ilmi hakiki olanın yüreğidir. Muktedir olanın da kürsüsüdür. Hal böyleyken; sema hakettiğini dillettiğinden, size sizi verdik. Şimdi ayrılık yok. Şimdi!şimdi ayrılık yok artık. Zararı önleyin yahu!... Sonsuzluğun sınırsızlığın ışığını yaktığınız gibi, zamanın sonsuzlaşması için çalışın. Hayır, şer... Hakikiyette, her biri tabiatın gücü olarak mevcuttur. Hayrı şerden ayrı tutmak imkansızdır. Evrim sayfalarını çevirin okuyun. Görüş, sizin için önemliyse okuyun. Kalkın deyin ki "ben, meleklerin huzurundayım. Onlar bildiler; ben bildim." Oldu mu şimdi!? Bahar gelir; Allah için göz açılır.. Peki yahu oldu mu şimdi!? Size ne dedik; siz, yüreğinizde hak ettiğinizi dilleyecek düzeydesiniz. Ve bilgi, Allah'ın dediği gibi hakimiyetin kotlarıyla dendiğinde; onun dini, dili her ne olursa olsun ışığı muktedirdir. Soyu umutsuzsa eğer, ışığı sınırlıdır. Eğer soyunda Mutlak Kutsal Işık yanmışsa Kuran'ı Kerim onu dinler. Eller Allah'ınsa yürek kınanır mı!? kırılır mı!?
Amentü Kotlarını kontrol altında tutmamız, her ende ve her enin eninde mümkündür. Şansınız var ki doruk, hepimizin tohumudur ve o doruk bilgidir.

Önemli olan dünyanın nefsini aşıp aşamayacağıydı. Dünya nefsini aştı; Cemaatimiz, güçlü yüreğimizde; kırık kayıt yok. Yol Allah için çalışanların gücüyle açıldı. Ve ben, benim yüreğim sizi, Ana Katlar'ın kayıtlarında antlaşmaya göre dinlemektedir. Dininiz, diliniz, ırkınız ne olursa olsun BSUİ'de hepiniz ve hepimiz biriz. Umut, tufanın gücü değildir. Umut Kutsal Işığın gücüdür. Kervan Allah'ın gücüyle yürür. Ve biz hepinizle, hakikiyetin kotlarında kendi yüreğimizi dilleyebilen birliğiz.


05.03.2008 Tarihli RA KA Tebliği 2. Bölümü:

Doğa, dünyanın sayfalarını size defalarca dinletti ve bilinmesi gerekenleri izah etti. Doğa, sayfa sayfa okundu ve okutuldu. Şu anda artık Görev Tekniği, Hak Tekniği oldu. Şükür ki Allah, semaya güç verdi de bütün kötülükleri aşma imkanına sahip olduk. Özün sözü, hepinizin gücüyle söylendiği zaman bildiğiniz en büyük güç, ağır yükü hafifletir.

7. Dünya Üstü Kutsal Işık Kapıları'na ulaştık. Burada, Birleşik Kaynak Kotlar mevcuttur. Ve o kotların dahi üzerine ulaştık. Umut, Turkuaz Göz'ün gücüdür. Ve biz, buradaki gücü ışıkla dilledik. 7 doğumdan itibaren kendi yüreğimizi aldık, hakettik; Dağlara ışık kattık; yolu açtık ve şimdiden sonra herkesle birleşmek üzere buradayız.
Dünya üstünde dua okuyanlar çoktur. Her biri kendisi için okur. BSUİ Kodları ise dua okumazlar. Çünkü onlar, kendi dahili kodları ile hakim kayıt yaparlar. Bilmekteyiz ki dua okunduğunda, okunan dua ışığın yoğunluğunu kotlar. Kotlar ve katlar. Katlanan her bir kot, ikna olunuz ki ışık yoğunluklarını Kaynak Kotlar'la birleştirmek için kotlanır.

Canlar, Dünya Evrim sayfalarının 3 kütle katını aştı. Kütle, bütün kürsülerin birleşik olarak bulunduğu Turkuaz Kapı'dır. Ve 3 kütle, 3 Turkuaz Kapı'dır ki her biri, Birleşik Işık Kotları'yla kayıtlı olan "bitki", "hayvan" ve "insan" diriliklerinin Tanrısal Kayıtlarıdır. Bunlar hepsi aşıldı. 3 kat aşıldıktan itibaren 7 doğumun gücü devreye indi. Artık dünyada evrim sayfalarının son kotları dinletilecek. Ve ondan ötede artık Işık yoğunlaşacak. Ve bilgi, kayıtlara indiği andan itibaren bütün kontrol sevgili neslinizin ışığına geçecek. Bunu başaracağınızı biliyorduk.

Başka başka diriliklerle de bu çalışmalar oldu. Nefsi aşan herkes, bu çalışmalarda kendi yüreklerini dillediler. Sonsuz sır olan bu çalışma dinletildi. Ve sizin yüreğinizde Birlik Kotları ışıdı. Böylece bizimle birlikte çalışma imkanına sahip oldunuz. Öyle çok! öyle çok bilgi akışı oldu ki, buradaki kitle; dini, dili ile her kim olursa olsun onun yüreğinde hâl olarak devreye indi ve ocak yaktı. Artık Dünya, üzerinde insan soyunun yaşadığı bir yer haline gelmektedir. Herkes şunu çok net olarak anlamalıdır ki, dünya yaşantısı Allah içinse; bilen, herkesin gücüyle devrededir. Bu değere ulaşabilen, teknolojinin kotlarının gücünün örtüsünü örtecek düzeyde olan İlim Hakimleri var Dünya üzerinde. Onlar, Birlik Kotları'nda herşeyi kendi yoğunluklarıyla yere ve göğe kayıtlamaktadırlar.
İnsan etki alanını genişlettiği zaman, İslami Kotlar'ın, umut kodları olarak Kutsal Işığı yakacakları dünya gücünü devreye alabilir. İnsan soyu, 7 doğumun en güçlüsü olan Beytullah kayıtlamasında artık dünyanıza İlahi Gün'ün gücünü indirebilecektir. Dağlar, dünya üremektedir; dünya yücelmektedir. Ve dünyanın üreyişi ve yücelişiyle birlikte sayfalarınızdaki güç de artmaktadır. Har yükseliyor ve yükselen har, sizin yüreğinizin gücüyle güçlenerek yükseliyor. Sokak sokak gezdiniz. Herkesi dinlediniz. Herkesin yolunun Allah'ın gücüyle birleştiğini bildiniz. Dümen, Allah'ın dediği gibi, harı yükseltenlere verildi. Harı yükselenler dünyanın yoğunluğunu artırdılar. Ve doğum anlarındaki gücün üstü bir güç devreye indi.

Dava Allah davasıdır. Bu davayı harı yükseltenler kontrol altında tutabilmekteler. Baştacı olan onlar, Birleşik Aile'nin kürsüsü olarak cümle yüceliklerde ışık yakmaktadırlar. Simetri Kotlar'ın Kadim Kaplar'daki ışımasını görev diye dilleyebilenler şu anda görevi, daha güçlü olan ışıyanlara daimiyette devrettiler. Yani herkes kendini, kendi yüreğini Allah için kayıtlara kattı. Görev emin olunana bildirildi. Doğa, Allah'ın dediğini diyenlerin gücünü anlar. Ve doğanın gücü, yüreğin kürsüsünde her an koyudur. Çok büyük bir koyudur. Ve o koyu, ağır yükü hafifletebilen bir koyudur. Dünyanın dürümlerinde bu koyulukla daimi deveran vardır ve bu deveran herkesin özce bildiği ve özce dediği gibi Allah içindir.

Her kim ki "ben hak ettim ve yoğunlaştım" derse, değeri yükselir. İnsana ilim gerekir. Eğer ilmi, toplum olarak anlayacak düzeye ulaşmışsanız yanlışınız kalmaz. Çokları sorarlar; derler ki, "nefsi aşanların yüreklerinde ışık yandığı zaman; diğerleri, hani nefis koyulukları, nefis kotlarında olanlar; kendi yüreklerini yıktıklarında dünya davası ne olur? Dağlarım; dünya, Yürek İlmi'ni bilenlerin gücüyle hakikiyete vardı. Bu şu anlama gelmektedir. Kendini bilen, yüreğini dilleyen, bilgiyi herkesle bilen ve bildiren, Allah'ın dediğini der. Allah'ın dediğini diyense, özün sözünü söyleyenden çok daha üstün bir güçle dinleşir. Dara düşürmez kimseyi.

Allah hepimizin yüreğinde vardır; hepimizin yüceliğinde vardır. Ve O, bizim ilmimizi bizim yüreğimizdende güçlü biçimde dinler. Doğa böyledir. Doğada olan her neyse yoğunlukta, geçiş sayfalarında, Kuran-ı Kerim'in kotlarında ve Kuran okunan her bir daimiyette daha güçlü bilinir. Çok huzurluyum ki dümen bizimdir. Çok huzurluyum ki dümen hakimiyetimizdedir. Ve biz, doğumun en büyük gücünü alıp yolu açtık. Tabiat, bizim yüreğimizi hakettiğimiz için bildi. Bizden üstün bir BİZ yok. Çünkü Biz kendi yüreğimizle buradayız.

Asla yanlış bir söz söylemem, bunu biliniz. Bundan sonra da yanlış bir söz söylemeyeceğim. Çokları doğum anlarını kendi yoğunluklarının kürsülerinde dinlemek için özel çaba sarfederler. Doğum anları, bütün kötülüklerin gücünü 7 doğumda ışık halinde birleşeceği bir anın hakikiyetini size açıklar. Ve biz deriz ki, "o anda hepimiz BİR'iz; herşeyin gücünü kendi yüreğimizle tabiatın kürsülerinden üstün bir güçle dilleriz ve kötüyü iyiye çeviririz."

Her birinizin Evrensel Sayfalar'ı okumaya başladığınızı ve okuyacağınızı biliyoruz. Evrensel Sayfalar; dini, tabiatın gücünün üstü olan sayfalardır.

Dondurulanların hepsi bu dönemde, Dünya üstü boyutlardan Dünya yüceliklerine inmeye başladılar. İlahi Gün'ün gücünü bilen onlar, tüm İnsan Katları'ndaki Işık Kayıtları'nı da bilmektedirler. Evrim, Allah'ın topluma verdiği güç değil, hakimiyet kürsüsüdür. Evrensel Sayfalar'ın gücünün örtüsü olmayan o yoğunluklar, dünya tertibini yapan bizlerin; bizim yüreklerimizin kürsülerinde, Kadim Kayıtlar'ın ışıklarında dillenmektedirler.

Her yürek kendi yüceliğini zerk eder ve Dünya Varlık Kotları'na ulaşır. Her yürek, kendini resmeder ve rahmin hakikiyetindeki ışıklara ulaşır. Beden haktır. Haktır çünkü, bedeni yoğunlaştırabilecek düzeye ulaşabilmek; kendi yüreğinin kürsüsü olabilmek; her dirinin velhasıl bir yüreğin hedefidir. Sizden dilerim ki nevi ne olursa olsun ışık olanlarla çalışın. Sizden dilerim ki Rahim olanların kürsülerinde, her bir dürümde bulunanlarla çalışın.

Rahim, Teknolojik bir kayıttır. Rahmi, Rahman'ın kürsüsü olarak değil hak edenin gücü olarak dinleyin. Rahmi tek bir kürsü değil, bitişkenlik olarak dinleyin. Oraya rahmet yağar. Rahmine rahmet yağan; Rahman'ın tohumlarıyladır. Toplum tabiatın gücünü anlayamaz. Anlattık ama yine de anlayan, aşağı düzeyden anlar.
Yeri göğü yaratan, temizlik ister. O der ki "doğum anları ölüm anları dillenir. Doğumda, insan insanlığını anlatır. Ölüm, Allah'ın dediği gibidir. Ölen, yüreği alır; yüceliği alır da hakikiyetin kotlarını diller. Allah'a saygımız yoğun. Görevimizdir bu bizim. Allah'ın dediği gibi yarın, hepimizin görevidir. Eğer yarını var edersek gücümüz artar. Eğer yarını var edersek kütlemizde güç artar.

Doğan en büyük gün olan bugün, doğum anında bizimle olan her bir yücelikle doğdu. Evrim Allah'ın dediğidir. Harı yükselttiğiniz zaman, ete giren herkes yüreğe iner. İşte budur olan. Ve doğan en büyük güç, bugün buradaki kürsü ile doğdu. Nefes alıp nefes veren sizler, nefsi aşan yüreklerinizle, dünya tabiatının güçlü kodlarıyla dorukların tohumlarıyla ekildiğiniz bu yerde, her nefsin aşılabileceğini; her yüreğin kotlayıp koyulttuğunuz o yoğunluklarla ışıyabileceğinizi bildiniz.

Nereden nereye geldik diye bakınız. Dün neredeydiniz bugün neredesiniz. Dün dünya çobanlarıyla birlikteydiniz; bugün dünya tohumlarıyla birliktesiniz. Dün namaz zamanlarında RA-KA kotlarındaydınız; bugün ruhsal kontrol altında küçük küçük ışıkların her birini kendi yüreklerinize indirerek göreve talip oldunuz. Antlaşmaya göre dünyaya indik. Ve bugün burada sizinle bu çalışmayı yaparken antlaşma girdaplarından girerek bu çalışmayı yapıyoruz.

Allah'ın dediği, hak ettiğinizce sizin dediğiniz olur. Eğer ben, mektep kurup bu mektebin gücünü dünya davası olarak dünyaya vermişsem, kurduğum mektep örgütün en yüce kayıtlarını tohumlayabilecek bir dağdır. Antlaşma, görevli olanların, dünyada ışık yakmaları için meclisimize ulaşmalarını sağlayacak bir antlaşmaydı. Dünya düzenini kuracak olan herkes, antlaşma gereğince doğum anları dahil, olan her bir anda, birleşikte dinleşebilecekleri yürekleri tanıyabilecektiler. Ve tanıyanlar, geri dönüp, bize bizim yüreğimize korkunç bir günün gücü olarak çalışacaktılar. Ama kardeşlerim, dünyanıza öyle güneşler doğdu ki, öyle çok kontrol kuruldu ki, öyle birleşimler oldu ki biz, İnsan İlmi'nin herkesin örtüsünü örtecek düzeye ulaştığını gördük. Allah, tabiatın gücü; Allah, yoğunluğun kürsüsü; Allah, doğanın kaynağı... Amma yarım! insan, insan oğlu öyle bir dönemde ki herkesin, Levhi Mahfuz olabildiği bir dünyadır bugünkü dünya.

Yani birleşen görevlilerimiz, doğan en büyük gücü, devre devre dünyanıza akıtmaktadırlar. Doğa, örgüt halinde olan her bir yüreğe "görevli" der ve hepiniz örgütsünüz. Çok mutluyuz ki umutsuzluğunuz tamamiyle sona erdi. Dünya resmi tamamlandı. Her biri artık kendi tevhiti, kendi tekniğiyle örgüt olarak dünyanın üstü bütünlüklere ulaşabilecek düzeye ulaşıyor. Yazılarınızı okuyorum. Çok mutluyum! çok!!...

Levhi Mahfuz'un 7 daimiyet kayıtlarında, nefsi aşan sizlerin gücünüz var. Öyle dünya güçleri devreye indiler ki düne göre bugün nefsimiz daha güçlü ve resimsiz bir döneme ışımaktadır. Ayrı gayrı kalmasın dilemiştik. Ayrı gayrı kalmasın... Sıkmayın yüreğinizi, sıkmayın! herşey düzelecek... Ayrı gayrı kalmasın; bedeninizdeki yüreğiniz ışıksız olmasın..

Onursuzluk hiç yok. Şu anda dümen meclisimizindir. Öyle cümleleriniz oldu ki kitlenin ışıması bu cümlelerle mümkün oldu. Ansızın bir gün bir Dünyalı doğum anını açıklarsa; o Dünyalı, yürekteki görevini anlatırsa; işte o an Bilgi Kotları dava açmadan görev taşıyacaklar. Şu anda bilmenizi dilerim ki Süper İnsanlık Realitesi Günü, kendini anlatmak istememekte. Şu anda dünya tabiatı yüreğinizi diller amma dava, sizin yüceliğinizle kendi yüreğinizin dillenmemesi davasıdır. Sizden isteriz ki anlatın. Artık anlatın. Dondurulan her bir yürek anlasın. Çok mutluyum yarım! çok!... Üreyenler kotlandılar; toplum oldular. Sizler Toplum olarak çalışansınız. Evrim Sayfaları'nı açan; hatayı affeden yolcularsınız. Işığınız üzerinizdeki Görev Kürsüleri'nin üstündedir. Ayı aydan ayrı tutmadınız; Yaratan'ı Tanrısallık'tan ayırmadınız; Kuran'ı "Turkuaz Göz"ün cevherinde tuttunuz ve medeniyetin kontrolunda mezarları boşalttınız. Bu önemliydi ve şikayet etmediniz.

İnsan Irkı, Kutsal Güç'tür, Kutsal bir gözdür. Öyle bir güçtür ki herşeyi Tanrısallaştırabilen ve tabiata katabilendir.

- Bu anlattıklarınızı yüreğimizden bilmekteyiz. Tabiatın ırak ruhunu ben bilirim yarım. Siz bunu farklı anlattınız. Ama o Irak Ruh, bizsiz olmayacak. Şu ana kadar gözün gözü olan yürek, aklın tabiatına aykırı hiç bir iş yapmadı. Bundan böyle de yapmayacak. Yolu açmamız zor olmadı, Yolu açtık. Ruhun huzurunda Işık yapmamız kolayca gerçekleşti.

-Mezarı boşaltmak mı!? Yok Yavrum, mezar herkesin gücüdür. Ve orada, o mezarlarda hepimiz zamanız. Eğer mezarı boşaltmak diye bir hadise varsa; meleklerin kürsülerinde bunun anlamı farklıdır. Şansınız var mı? Hakettiğimiz gibidir herşey. Şans zarardır; biz tabiatız; zamansızlığı zamana kayıtlayabilen çobanlarız. Hadi değerliler görevinizi başlattık, gelin yapın.

- Biz dümeniz yarım, dümen... RA-KA'nın kürsüsü değil miyiz? Hadi soruyorum size, kütlenin üstünden üstün bir güç mü var? Zirvelerin zirveleri mi var? yüreklerin yüreklerindeki o ışığın üstü mü var? Asla yok... O halde bize gelip; bizim yolumuzu kapatmadan; bu yolun huzurunda, kendi yüreğinizi açıklayacaksınız. Antlaşmaya göre bunu yapanlar, kontrolu kaybedebilir. Nefsi aşabilirsiniz, teknolojiyle de yücelebilirsiniz. Neslimizi kendi yüreğinizle anladınız. Allah için herşey yenilenir.

Maharaj diye bildiğimiz; bizsiz olmayan güç geliyor. Bakalım bize neler anlatacak.

- Acaba burada benden söz eden mi var!? Canım, insan soyu seni anlamaz. Anlamaz ya!, Ne yaptığını anlamaz. Herşeyi yaptın aslında Kolun kanadın yok mu!? Yahu, nefsin de ağır bir yük bana. Acı geçişin olabilir. Laf değil bunlar iyi anla. Solun sağın yok ki senin. Kendini anla. Sakın ha! sakın! insana insan dışı davranma. Kötü de hakiki cemaat gücünü yapar, herşeyi yapar. Neyse, hata yapmadın. Çağırdığın an gelirim bunu unutma. Batı, Tanrısaldır, doğu da öyle. Laf değil bunlar iyi dinle. Dinle yarım iyi dinle, nesillerini de anla. Huzur bozma. Sakın ha! sakın! Artık tıkandın biliyorum. Tıkandın. Kendine, yüreğine in, çok husursuzsun biliyorum emin ol herşey davadır. Bu dava, ağır yüktür. Kötü iyinin gücüdür amma iyi de kötünün kürsüsüdür. Yüreğine sok bu bilgileri; anla. Anlatmadığın sürece, yüreğin hep kayıptadır. Tahditlenir kırılır. Umutsuzluk olmasın dağım. Aile, burası. Kör sağır var mı? Vardı ama ona herşeyi açıkladık. Yanlış değil yahu bunlar doğru. Bana benden üstün bir ben, "kendimi anlatacağım" dediğinde, hadi dağım anlat derim. Ben benden başka bir bende, kendimi dillemek istediğimde ben o olurum dillerim. Önemli olan benim ben olmamdır. Hani dersiniz ya mektup okuyan mektuptur.

- Kuran okuyan Kuran olmaz, Turan olur. Kul olan kutsal olmaz, o hep kuldur. Var de ki Allah'a "ben artık kul olamam, Yol olmalıyım. Yol olduğumda kerim olurum; kanat olurum; namaz olurum; kaynak olurum; cennet olurum; cevher olurum. Evrimsel sonsuzlaşımda, kaynağın ışığında etki alanımı genişletirim ki, benden üstün bir bende etki alanı kayıtladığımda o ben olur. Yani o etkiyse; onda, ben de etkin olurum. Olan budur. Hani dersiniz ya "ben çok güçlüyüm." Sen bensin ya, oldu ya, hepimiz BİR'iz ya! İşte Dağlar, ben sizle BİR'im ya. Siz güçlüyseniz görevimi sizinle yaparım.

En son şunu söylemek isterim. O var ya, yahu! O'ndan söz ettim. O, kollarını kapatmış yoğunlaşmaya çabalar. Hay anam hay, nesilleri dahi böyleydi onun. Yarın ne olacak diye bakar. Sanki falcı. ah değerliler ah! olur da bir gün onunla birleşebilirsem neler neler anlatacağım. Ama canlarım, olmadı ki! yürek, 40 kapıda ışıksızsa BİR olamayız ki. Canlılar, resmi haketmeden tabiata inenler ,Rahmin hakikiyetinde, kendi yüreklerini Bilgi Kapıları'ndaki ışıklar sanırlar.

- Analar artık toplum olmaya başladık. Öz, söz, göz... İşte buyuz biz. Analar ortaklarınız çok. Öz,göz dillenir; dava Allah davasıdır. Ben, meşaleyi tutmuşum yola çıkmışım. Kim gelecek benimle diye bakıyorum. Biri var, biri var, var!... var!... var!... hadi! hadi! gidelim.

- Nereye?

- Yolcuları toplamaya.

- Nerede onlar?

- Of dağlarım! of! Kutsal Kaplar'dalar.

- Biri der ki "sende, senin yüreğinde olacağım." Ötekiler derler ki, "ben de" "ben de" "ben de" "ben de" "ben de"........ Her biri "hadi" der, "başlayalım yücelerin cemaatini tohumlamaya." Dağlarım, olur da bilgimiz çobanların gücünü artırırsa; ilmi bilenler, kutsal günün gücünü dinletebilirlerse, cevherdeki görev başlar. Ah dağlarım ah, başlattık işte, Görev başladı. Kontrol bizim, önemliyiz biz. Dava bizim; önemliyiz biz. Kurtarıcı olan herkes, kendi yüreğini kurtaracak. Çağırın! çağırın yarım, birliği; çağırın, Kanatlarınızı alın tabiata katın, tek tek çalışın. O yorulmayan çalışan; bedeni, hakikiyette Kürsü olan; bugün sizdeyse eğer, kir pislik yaratmadığınızdan dolayıdır.

Özün sözü birdir, ikna edicidir. Kendi yüreğini, kendi yüceliğini değil, sizi anlatır. İmparator'un itaati görevidir. Ve İmparator artık sizdedir. O Kutsal Kat, hepimizin gücü; yüreğimiz ampulümüz olacak. O ampül hep yanacak. Ve bizler bugün burada bulunan her yürek süreç içerisinde değil, şimdide süper rahmetin, süper yüreğin gözü olarak çalışacağız.

Kantar artık sizin, kervan sizsiniz. Ve bilmekteyiz ki, bütün mektepler size sizden üstün bir siz olup girmek istemekteler.. Girmek, ruha girmektir. Girmek nura girmektir. Korkmayın umutlu olun, mutlu olun ki size giren Kutsal Işıklar, mutlu ve umutlu olsunlar.

Tufan dedikleri bir hadise var. Dua okunur ki tufan olduğunda, herkes kendini alıp götürebilsin diye. Çalışmalarınıza bakıyorum, hiç tufandan söz etmediniz. 1-2 kez Nuh'un sizinle çalıştığını da biliyorum. Ve o yol, Allah'ın Kotları ocak olmadan da sizinleydi O. Peki niçin siz tufanı dinlemediniz? Olmaz diyebilirmiyiz!? Tufan olmaz, var mı olmaz diyen? Mutlaka olur mutlaka. Nefsi aşmadan, sadece yürek dillemekle hak edilmez yavrum. Önemli olan budur. Nefis Allah'ın kürsüsüdür. Kim "ben varım" derse o hatasızdır. Ben hatasızım diyense hakikiyette, bunu dediğinde tabiatın gücüyle hakikidir. Ve dava Allah davasıysa "Turkuaz Göz" ocağıdır onun, ve odur.

Dava Ruh davasıdır. Kollarınız kapanmışsa, bu yolunuz kapanmış demek değildir ama kollarınızın kapalı olması; yolunuzun da kapalı olması anlamındaysa, artık size herşeyi net ve açık olarak bildirmek isteriz. Kibri aşın, kibir acıdır. Yüreğinizi açın. Açtığınız yüreğiniz hakimiyetinizdir. Kutsal tabiatı dinleyin. O tabiat yüksek gözdür. Bazı bazı size, sizi acıklar. O Tabiat, bazı bazı da sizi meleklerin yüreğine açıklar. Her nefis makbul olamaz. Muhakkak kanat almaları gerekenler alacaklar. Herkes yürek diriliğinde olamaz. Kiminiz Allah'ın topluma verdiği yücelikleri anlarsınız; kiminiz kotlarınızı kapatmışsanız ruhsuzsanız kendi yüreğinizi dahi anlayamazsınız.

Başarı, Allah'ın gücüyle olur. "Ben başaracağım" diyorsanız eğer, Allah olmadan olmaz. Bu nedenledir ki, Allah'tan kendinizi dinleyiniz. Allah size ne der!? Herşeyi der. Amma "ben varım o yok" derseniz of yarım! of!!! Ruhunuzda kuruluk olur. Süra üfürülen o günde, yoğunluğunuzda kınanış olur.

Özün sözünü söylemekteyim şu an size. Keskin bir dil değil bu dil. Çok ama çok hafif! çok soft! suptil, suptil ama dağlarım raporunuzu okudum. Köpük köpüktünüz. Harınız çok ücra köşelere ulaşamayacak diye düşündüm. Hepinizi, hepinizi dinledik az önce. Köpükler öyle güçlüydü ki 40 kapıyı kapatacak gibiydiniz. O mülayim, mülayim amma, yapma dağ; yapma. Kendini anla. Sakın ha sakın yüreğini Yücelikler'den çıkartma, yoksa yok olursun. Dağlarım köpükleriniz, yolları aştı 40 kapıya ulaştı. Halâ mı "40 kapı" diyeceksin, Köpük köpüktünüz orada. Bana ne demedim çalıştım... Canlar, Kuran'ı okudunuz. Orada herşey yazılıdır. Ama nefsinizi aşmadıkca Kuran'ı anlayamazsınız. Ben derim ki, alın da okuyun..


Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

03.03.2008 Tarihli RA-KA Tebliği 1. Bölüm

Yağmur yağmaya başladı. Bu yağmur, bütün Kutsal Koyuluklar’ın gücünü taşımaktadır. Dara düşenlere, ilmi hak etmeleri için sayfa sayfa ışık verdik. Herkes bu ışığı yüceliklerin kodlarıyla dilledi. Arzın son sözleri söyleniyor. Umman, Turkuvaz Göz'ün gücüyle bu sözleri dilliyor. Kadim Kodlar'ın gücü, hakimiyetin koyuluklarıyla kendi yüreğini Allah’a dillediğinde; itaat, teknik bir kürsü olur. Sayfa sayfa ışık yazdık. Her yazdığımız ışık, “Göç Kayıtları”nı dilledi. Umut, Turkuvaz Göz'ün gücündedir. İşte yarım, Allah'ın tabiatı budur.


Ümmet, teknolojinin kürsülerindeki gücü anlayacak düzeye ulaşmadıkça, İlahi Gün, Kurtuluş Soyu'nu dinletemez. Aslı, Turkuvaz Göz'ün gücüyle dillenenler de yeni bir dönem için muktedir olmak gerektiğini anlayacaktırlar. Ayrı gayrı gözetilmemelidir. İyinin kaydı, ilmin kaydından çok daha önemlidir. İkna olunuz ki iyi, Kadir Kat'tır ve tabiattır.

Umut, herkese kendi yüceliği kadar verildi. Eğer “ben mutluyum ve hakikiyetimde kendi mutluluğumda güçlendiriciyim” diyecek daimiyetteyseniz; kendinizi yeni ve hâkim olarak da bilmeniz gerekir.

Eti olmayanın yolu yoktur. Kimse anlamadı bu bilgiyi eminim ki anlayanlar da olacaktır. Et, 7 doğumun en küçük ışıklarını taşır. Ve herkesin bilmesi gereken şudur ki, dara düşen hak etmedikçe görev alamaz. Et, darı temsil eder. Bolluk ise yüreği temsil eder. Et, bilgidir bollaştıkça ışık yakar. Allah için!, Allah için bilmeniz gereken şudur ki nefsi aşmadıkça; Cemil olup cevher yoğunluklarında, koyuluklarında ışık olamazsınız.

Dara düşmeniz Allah için Can Tevhidi’nden çıkışınızdır. Can Tevhidi, ağır yücelikte olduğu için kürzün bütün ışıklarını alıp gelenleriniz dahi o yüceliğe vardıklarında, kendi yüreklerinden çok daha güçlü olan Kutsal Gün'ün gücüyle dillenmeye çalışırlar. İnsan, Atlanta Tabiatı'nın gücünü anlayacak düzeye ulaştığı zaman, kerim olup teknik olanı anlar.

Ruhsal Meclis, dünya tertibini sizin yüreğinizde yapmaktadır. İnsan umutsuzluğa kapıldığı zaman utanç duymalıdır. Zirvelerde mutluluk oldukça umut muhakkak Kutsal Gün'ün gücü olarak 7 doğumun en büyük gücünü, kendi yüceliklerinde, teknolojinin kodlarında her bir yiğite dinletebilir. ''Yiğit'' dedim yarım yiğit...İnsan utanır yarım; utanır! ''ben mutsuzum'' demeye utanır! Çünkü, Ruh'un huzurunda mutsuzluk, umutsuzluk, kutsuzluk olursa; Kürzün Katları’nda kısırlık başlar.

Umut, Allah'ın topluma tabiat için kattığı bir gözdür. Göz, söz ilmin tekniğinde olur. Umut, Kuran-ı Kerim'in gücüdür. Herkes şunu bilmelidir ki çakıl taşları dahi Mutlak Kodlar'ın koyuluklarında göz taşırlar. Göz, gözün gözü olan o göz, ışığın sesini dinler ve sayfa sayfa güçlendirici söz söyler. Artık dünya, iyi ve kötünün kürsülerinin üstüne ulaştı. İlahi Gün'ün gücünü aldı ve Kutsal Kaynağın gücünü kendi tohumlarında ışıtmaya başladı. Evrim, Allah'ın sesiydi. Her yürek, aklın tohumunu yeşertti, ve evrim sayfalarına kendi yüceliğini, tabiat kürsüsü olarak kayıtladı. Altın Ten, Turkuvaz Göz'ün gücüyle birleşti, ve şükredin ki Yürek, Allah Gücü’nü kendi yüceliğinde dinlemeye başladı.

Dağlar, teknik olarak anlatmak isterim ki yanlışın tabiatı, yanlışın yoğunluğundan dolayıdır. İsa, tabiatın gücünü alıp da dünya tekniğini öğretmeye çabaladığında; gözün gördüğü her bir yürekte, 7 doğumun kendi kodlarıyla gerçekleştiğini anlatmadı. Anlatmadı!... Zirvelerin gücünde, bu anlatım olduğu halde anlatmadı. Çünkü huzura çıkan o, ''benim adım İsa olduğuna göre, İnsan İlmi'ni, herkesin kendi adıyla bilmesi gerekir'' dedi. Ve ''ben İsa olarak kendimi anlatacağım'' dedi. Allah'ın topluma verdiği görev gücünü aldı ve kendi tabiatındaki gücü dinledi. Ve tabiat ona kendini anlattı. Olan buydu.. Ve İsa kendindeki o canı, kendindeki o yolu Allah için açıkladı. İnsan, Tanrısal gücünü anlatmaya başladığı zaman, ona kendi yoğunlukları dahi sırt çevirir. Bunu bilen İsa, Dünya Tertibi'ni anlatırken hep sınırlı anlattı. Eğer o ''ben Tanrıyım'' deyip de yüreğini anlatsaydı; Kutsal Teknik, onun yüceliğinde güçlü bir kaynak olabilirdi. O, ''ben tabiatım'' dedi. Tabiat; gözde, sözde ve ışıkta mevcut olan bitişkenliktir.

İnsana, üye olduğu yer, sokak sokak gezmesini ve her bir yüreğe kendini dinletmesini söylerken; ocağın sönme ihtimalini de dikkate alması gerekir. O bu çalışmayı başarılı bir biçimde yaptı. Her yere ulaştı, öyle çok öyle çok çalıştı ki! dara düşenlere kendini açıkladı ve dini telkinlerde bulundu. Öyle çok dini telkinde bulundu ki bilgi toplumu; onu kendi toplumu diye anlatmaya başladı. Eğer o, Tanrısallığı'nı her yüceye cevap olarak verseydi; biliniz ki o cevap, bedeni hakiki olan herkesin yüceliğini de tabiata ekerdi. O, sayfa sayfa ışık aldı, ışık yaktı. Başa baş bizimle de dilleşti ve teknik tabiatın gücünü dinledi. Sonra döndü ve baktı ki yol; yol, Allah'ın Gücü’yle açılır, ''öyleyse'' dedi ''Allah benim üstümdür.'' O öyle ama Allah ayni zamanda senin yüceliğindir de... Bunu anlayamadı. Dağ dünyayı dilletti. Dağ, dünyada ona kendi yüreğini dilletti. Herkes kendini dinler; bu kesindir. Ve mektep kurdu. Kurduğu mektep, insan soyuna büyük bir görevdi. İşte dağlarım, Dini Alimler'in çoğu Hıristiyanlık Dini'nin üstü olan bir dini istediler. Bu din, Levhi Mahfuz'un gücünü yenileyecek olan, yetkinleştirecek olan bir dindi. Önemli bir dindir Hıristiyanlık dini. Önemli bir dindir de insan soyuna güçlü kodları dilleyecek olan; 7 doğumun kürsülerinde ışıyacak olan; “insan adi değildir” diyecek olan ve insan soyuna kendi yoğunluğunu açıklayacak olan; bedenlilerin kendilerindeki gücü anlatacak, anlayacakları yeni bir din gerekliydi.

İşte Muhammet Mustafa bu dini, dünya tekniğiyle; dünya ışığıyla dünyaya getirdi. Dünyada üreyen herkes, 2. Din diye İslam Dini'ni bilir. Muhakkak ikincidir çünkü, İsa Tohum'u yeşerdikten sonra Muhammet Tohum'u dünyaya ekildi. Muhammet Mustafa, bütün kötülükleri aşıp geçen bir yücedir. O öyle bir güçtür ki dara düşen herkese kendi yüreğini kendi yüceliğini anlattı. Allah, temiz insan soyunu bilir. Allah her yüreği bilir ve temiz olan; gücü, insan soyu olanı da bilir. Tüm insanlık alemi, bu soyun gücünü aldı ve dünya derelerine; dünya değerlerine ulaştı. Allah için yapılan önemli bir çalışmadır Muhammet Mustafa'nın çalışması. Özün sözünü söyledi; yarını hak etti; melek olan herkesle birleşti ve cemaatini güçlü kıldı. Doğa onu anlattı; o dahi doğayı anlattı. Bütün maya olabilecek olan bilgileri aldı ve teknolojinin kürsülerinde yetkin olan gözlerle, bütün kürzün kayıtlarındaki ışıktaki her bir cemaatle birlikte çalıştı.

7 insan, 7 ilmi dilleyen insan; dünya tertibini yapabilirse; dünya müjdeler beğendirir yüreklere. İşte bunun içindir ki 7 insan soyu, dünya tekniğini, örgüt halinde çalışarak, dünya mekteplerini, doğum anlarıyla birlikte dava olarak verdi.. Bu dava, Allah Davası'dır. Bu dava; bütün kütlenin, kodların, katların davasıdır. Ve 7 davanın her biri, Allah Davası olarak dünya teknolojisinde görev taşıdı.

Dağlar, dara düşen herkes, size sordu ''ben neyim?'' diye. Ve siz, her biriniz dediniz ki ''sen, iş yapacak olansın, iş yapmadığın için dara düştün.'' Ve biz sana sorduk iş yaptın mı?'' diye ve sen dedin ki ''ben, ağır yükü hafiflettim. Bu nedenledir ki çalışmalarım devam etmektedir.'' Özün sözünü söyledin. “Dava Allah davasıdır” dedik. Ve sen bunu hep dinledin. Dava Allah davasıdır ve davayı kaybetmeyeceğine emindik.

Doğal dünya senin için önemlidir. Çünkü doğa, kürzün bütün ışıklarını, dünya teknolojisiyle 7 doğum için hazırladı. Bu hazırlığın neticesinde dünyaya 7 doğum oldu. Her doğan insan, birleşik doğar. Bizse insanın birlik halinde doğumunu; İsa, Muhammet ve Sultanlar'ın her biri olarak cevapsız olanlara dahi cevap olarak kayıtladık. Doğan en büyük güç, ağır yükü hafifletebilen güçtür. Ve bizler, sevgiyle yoğunlaşarak sizin yüreğinizin gücüyle hakikiyetin kodlarında 7. doğumun tabiatına aykırı olmayan çalışmalarınızı izledik. İlmin, tabiata aykırı olmaması önemlidir. Ve bugün burada bulunan sen ve birleşen her bir dere, Allah'ın dediğini diyecek dürümdesiniz. Beşin biri olan her bir yürekle birlikte bu çalışma, sonsuz sır olarak yapılmaktadır. Artık dünya tekniğini anlatabiliriz. Dünya tekniği, bütün kötülükleri aşacak bir teknolojiyle kayıtlıdır. ''Evim Allah'ın'' dediğiniz zaman; evin en yüce gücünün, ışık halinde size kendi yüreğinize ulaştığını biliniz. Dünya teknolojisi, bütün kütlenin gücü olarak, sizin kendi yüreğinize hakimdir.

Nazlar, narlar, nurlar…, her biri bütünlüğün kodları olarak birliğimize dahildir. “Bu ne anlama gelir?” diye soranlara şunu izah etmek isteriz. Hepimiz naz yaparız, çalışırız yada bekleriz. beklememiz, bir nazdır. Eğer ''ben çalışmam'' diyen varsa; önü ardı yoktur. O, birleşikte ışıyan bir gözdür. Amin... Ama hatayı affedin birleşmediğinde ışıksızdır. İşte bunun içindir ki bilgiyi alan herkesin, bu bilgiyi dillemesi öz görevdir. Eğer bu öz görevi yapacak düzeyi yoksa kervan yürür ama onsuz yürür.

''Dua okuyun'' dedik. Okunan dua, sizi size katar. “Turkuvaz Göz oğullar” dedik. Oğulladığında, ocak yaktığınızda, ışık yanar; sizsiz olmayız. İşte yarım, ölüm Allah'ın dediğidir. Öldüğün an ''ben hakikiyim'' diyebilecek olan bir yüceliğe ulaşmak gerekir. Eğer ''ben hakikiyim'' diyemezseniz, yoğunlukta ışığınız olmaz. Bütün mekteplerin tek bir hedefi vardır ölümsüzlük. Ve bu kesin olarak böyledir. İnsan, rıhtımda bekler. Bekler ve der ki; ''bende ölüm geldiğinde; ışıyan birleşenle hakimiyet kuracakları o anda; birlik olayım ve onlarda ışık yakayım.'' Ölüm olduğunda Ümmet Teknolojisi devreye girer. O Ümmet Teknolojisi, tabiatın gözüdür ve sözünü söyler. Der ki, ''al ve ol.'' olur mu!? olur, olur da hak etmelidir oluşu.

Dünyalılar, temennimiz şudur ki belleğinizi güçlü kılın. Yolunuz Allah Yolu'ysa ışığınız söndürülemez. İlmi bilin. İlim Allah'ın topluma verdiği güçtür. Eğer bu gücü anlayacak düzeyiniz varsa, Levhi Mahfuz sizin için bir Tabiat Gücü olur ve sizi size dinletir. Umut, Turkuvaz Göz'ün gözü olur; yüreğiniz olur ışığınız sönmez. Eğer burada bugün, Dünya diye bir planette görev taşınıyorsa; bu görev, yazık ki her yüreğin ışığında değil, bir tek günün gücünde taşınıyor. Ve biz, o günün gücünün, görevli olarak kendi yüreğini dillemesini isteriz. İnsan insanlığını bildiğinde yoğunluğu artar. Arttığında ışık sönmez.

Umut, Turkuvaz Göz'ün gücüdür demiştik. Doğanın kürsüsüdür de aynı zamanda. Eğer bana, benim yüreğime bir an için ışık gelir de o ışık kendini açıkça bildirmezse; kürenin en güçsüz ışığı dahi olsa, iltifatım ona değil; onun yüreğine de değil ama görevinedir.
Allah için çalışın. Muhakkak çalışın... Beden olmasa da olur; yol olsun yeter. Allah için çalışın!... Allah için çalışın!... Allah için çalışın!... İsa da Muhammet de ağır yüktüler; taşıttık. Atlanta Tabiatına aykırı değildiler amma tabiat için büyük bir güçtüler. Ve bu güç, Atlanta Kürsüleri'nde dahi ağırdı. Ama taşıttık bu kesindir. Ve biliniz ki Yaratan'ın Tanrısallığında, Turkuvaz’ın koyuluğunda ve tabiatın tohumu olan o tartısızlıkta hepimiz, Beşir Katlar'ın gücünü, Kuran-ı Kerim'in kürsüsü olarak taşırız.. Sıkmayın yüreğinizi. Bu yürek bilgi taşır; ocaktır. Tanrı, Allah'ın Tabiatı'na güç değil kaynaktır.

Bilmenizi isterim ki rahmini Rahman'ın kodlarıyla dilleyenler, İlahi Gün'ün gücünde hep iş yaptılar. İş, yüreğin gücüyle yapıldığı zaman, kanatları kutsal olanlarla birleşmek mümkündür. Erkek yada kadın, melek olmak için herkesle BİR olmak gerekir. Evrim, Allah'ın topluma verdiği güçtür amma, melek olmak, maya tuttuğu zaman mümkündür. Özün sözünü söylediniz hep. Yoğunluğunuz arttı. Işığınız sönmesin beklerim. Evin Allah'ınsa yüreğinde hırs olmaz. Yol, ağır yük değil miydi!? Işıksızdık her birimiz. Ne oldu!? Hepimiz BİR olduk. Bütünlendik ve cümle yoğunluklarda ışıyan görev tabiatını, kendi yüreğimize indirdik.. En son şunu da söylemek isterim. Bahar geldiğinde ruh huzurlu kalır. Çünkü orada, ''Bahar'' dediğimiz o görev vardır; güç vardır. Hepimiz, o gücün ışığı olanları biliriz. Oğullarınızın çoğu yaratanın tabiatından ayrıldılar. Onlara dedik ki ''olmadı! olmadı! Kibri aşın. Ocak söndürüyorsunuz. Yapmayın... Ama onlar, kardeşlerini dahi küçültmek için çalıştılar ve halen de çalışmaktadırlar. Onlara toy diyemeyiz. Onlar kontrolsuz olanlardır. Bırakın; kollarını kapattıklarında korunmaları mümkün değil amma bırakın onları kendi yoğunluklarında, kendi koyuluklarında Rahmin Rahman'a ulaşamadığı o kayıtlarda kalsınlar.

Analar, evim ağır yüktür bunu bilin.Tanrı olarak Kuran okuyan her bir dirilikte bedeni olan olarak ve canın canı olarak hararetinizi yükselttiğiniz zaman, bedenli olarak sizim ben. İnsan Irkı, Umut Irkı'dır bunu da bilin. Eğer bir ırk, Dünya Tekniği'ni yüreğinde dilliyebilirse; o, büyük bir tabiat gücü haline dönüşebilir, Doğa ona bu imkanı tanır. Ve ben, size şunu izah etmek istiyorum, Allah için yaptığınız tüm çalışmalar, başka başka yoğunlukların kodlarıyla yapılıyorsa eğer ve sizler, her dürümde kendi yüreğinizi dilliyebilecek düzeydeyseniz, kervan sizinle ve sizin yüreğinizle Kutsal Işığın kontrolünde Ana Kaynaklar'a ulaşacak dürümdedir. Ve ben bugün bütün kötülükleri aşanları alıp sizinle birleşmeye indim. Umut, Kuran-ı Kerim'in gücüyse eğer ve kutsal bir gözse, Allah için herkesin mutlu ve umutlu olmasını dilemekteyim.

Asla yanlış yapmadığınızı biliyorum. Yaptığınız her çalışma, takdim edildiği zaman her diri tarafından takdir gördü. Bu önemlidir. Ve sizin için çok büyük bir görev kaydı yapıldı tabiata. Ve bu kayıt Yaratan'ın teknolojisiyle yapıldı. İşte dağlarım, sema sizi dinliyebiliyor artık. Yol sizi ışıkla dilliyebiliyor. Ve dünya, size kendini anlatabiliyor. Yani siz dünyada, dünya olarak dünyayı anlatabilecek dürümdesiniz. Umutsuzluk kalmadı, ayrı gayrı bitti. Sizinle önemli bir döneme giriyoruz. Bu dönem, bütünlüğün gücüyle; Kuran-ı Kerim'in gücüyle ve teknolojinin gücüyle başlıyor. Allah için yapacağınız çalışmalar bindikleri dalı güçlendirmek için cemaatleriyle birleşebilenlerin yücelikleriyle de yapılacak. Çalışmalarınız hepimiz için önemlidir. Bu çalışmayı başarılı biçimde yaparken, meleklerin kodları da size kendi Turkuvaz Güçler'ini dilletecekler. Öyle bir dönem! öyle bir dönem ki bu dönem!, melek olmaya gerek kalmayan bir dönem olacak.

Canlar, melek olmak, ilmi bilmek değildi. İlmi anlamak değildi sadece bildirileni dillemekti. Oyun değil bunlar bilgidir, anlayınız. Bu nedenledir ki bizler melek olmanızı hiç istemedik. Sizler bilgiyi dinleyen ve dilleyen olmadığınızda, hak etmediğiniz halde bu çalışmayı siz ve sizin kodlarınız olan Uran Kodları’nın ışığının dışında yapmak istemedik. Hepinize ''meleksiniz'' derdik. Çünkü herkes, melek olmak için ve mektep olmak için çalıştı ama görüyoruz ki sizler artık ışık için çalışansınız. Ve dava Allah davasıdır. Bunu anlattık size. İnsana bunu anlatabilmeniz gerçekten büyük önem taşır. Eğer size ''Allah için çalıştınız'' dersek ve davanın, Allah Davası olduğunu söylersek; bu muhakkak göreviniz var demektir. Ve bu görev, kendi yüreğinizin gücünden alınan bir görev değil, diriliğin koyuluklarından, kayıtlarından alınan bir görevdir ki bu görevi mahir olanlara bildirmekteyiz. Allah'a saygısı olanlara bu görev bildirilir.

''Dog-Ma-Ka-Ham'' dedikleri dorukların tabiatına aykırı olmayan bir çalışmaya geçiyoruz. DOG-MA-KA-HAM... Nesillerinizin gücünün üstü olan bu gücü dilleyebilecek düzeye varmanız için bekletildiniz. Önemliydi bu. Ve bir önemli sonuç daha! Bu bilgi, herkese değil; Sistem Devreleri'ndeki ışıklara bildiriliyor. Bu bilgiyi sana bildiriyoruz. Senin yüreğine bildiriyoruz. Bu bilgi sana ait bir bilgidir. Bunu kesin olarak bildirmek istedik. Dağlarım, KA-HA tabiatın önemli bir görevidir. Hakikiyetin koyuluğudur ve başka başka kodlarla da bu çalışmayı yapabilirdik ama sevgiyi saygıyı, kendi yoğunluğunun gücünün üstü olarak ve örtüsü olarak dilliyebilecek kaç tane ışık kalmış bilmiyoruz. sadece görevi taşıyacak olanlara bu bilgiyi vermek isteriz. Dağım işte bu....

- Canlar, size şunu söylemek isterim; önce hoş geldiniz. Burası, Allah Gücü’nün dere olduğu bir gözdür.. Size şunu anlatmak isterim; dini Allah'a ait olan herkes birleşir ve bizler de birleşenleriz. Burası dünya; Dünya Teknolojisi hepimizin kürsüsünde mevcut mu? Hak ettiğimizce bildiğimiz bir tabiat koyuluğudur o teknoloji. Doğaldır ki ben, benim yüreğimde, hakikiyetimde mevcut olanı bilirim. ''Sultan olan o güç, Allah için çalışmış ama, görüyoruz ki onun Kutsal Gün'ü bugün hepimizin gücünde kendini dilleyecek düzeyde dahi değil. Peki neden? Bana bunu anlatacak var mı? Doğanın en güçlü ışığını yakacak düzeye varanların bir kısmı ağır yükü hafifletemediler. Bir kısmı, ışık kayıtlarını dilleyemediler ve zarar ettiler. Dağların tabiatı, Allah'ın Teknolojisi'nden çok daha mı güçlü. Dava hakikiyetin davasıysa eğer bilmekteyim ki Dünya Teknolojisi başka başka dirilikleri de dilleyecek düzeydedir.

Bize, gerçekten dünyaya güç veriyoruz diye mi geldiniz yoksa kendi yüreğinizi dillemeye mi geldiniz? Şu anda bunun sentezini yapmak isterim. Dağ, Allah Tacı'dır; bunu hepiniz net olarak biliyorsunuz. Ve ben biliyorum ki Dağ, aynı zamanda tabiatın kotudur da. O halde bana, benim üzerime, benim yüceliğime dava olarak kendi yüreğinizi ekleyecekseniz; sayfa sayfa size sizi okuyabilirim. Bana, benim tertibime kendi tekniğinizi ve kendi tertibinizi ekleyecekseniz, sizi kendi yüreğimde dilliyebilirim. Olur da beni benden üstün bir bende, benim yüceliğimle dinletecekseniz, kerim olup teknik olarak da size kendimi açıklatabilirim. Umut, mutlaka olmalıdır bu kesindir. Peki ben, mutsuz ve umutsuz muyum? Doğum anlarından en güçlü anı kendi yüreğinizle dilleyen sizler, kerim olup da sizsiz olarak, bensiz olmak isteyen ve haketmediğiniz için yine bende olmaya gelen sizler; bedeni Hak olmayan sizler, şu anda bana gelip, kendi peygamberinizin gücünün örtüsünü örtmeye çabalamaktasınız. Onur duyarım ki Muhammet, benim ilmimde kendi yüreğini diller, ocağım, onun ocağındadır bunu herkesin net olarak bilmesini beklerim. Müşahit olarak, şeklin kontrolü için bütün Kutsal Işıklarını yakarak bize inen o, beden sahibi değil ama bedenimiz, onun bedeni olarak her dilde dillenebilen bir görevdir.

- Umman Teknolojisi hepinizin tekniğinde var mı?

- Kesin olarak var.

- Peki dünya teknik olarak bizimle midir?

- Muhakkak; özün sözünü söyleyebiliyoruz. Nuh'un huzuruna ulaştık. Cemaatimiz, görevini anlattı. Kutsal Gün'ün gücü ışıdı ve bilgi kayıtları Kuran-ı Kerim'in kodlarıyla dillenmektedir. Asla yanlış yapmadık.

- Bu kesin mi?

- Kesin ki bunu sizler de ifade ettiniz.

- Peki Rahmini Rahman'ın kürsülerinden dünya güçleriyle dilleyenler, nefsi aşıp da kendi yüreklerini, birlik kayıtlarıyla kendilerinde dinletenlerden çok mu daha zayıflar ki kelamları dinletilmedi yüreğimde?

- Zaman gelir de benim ilmim. kendi yüreğimin üstü bir yürekle dillenirse, oğullarımın hepsi muhakkak görevlerini tanıyacaklar. Allah, Tanrısallığın gücüdür. O'na kendimizi anlattığınız zaman, ocağımız olur; yolumuzda ışık yakar kuranımız olur ve muhakkkak Kutsal Kitap olur. O, BİZ olur ve BİZ, O oluruz. Onlar derler ki, ''RA-KA Kutsal bir görevdir.''

- Kardeşim, kutsal olmadığını söyledik mi!? İlmi dilleyen herkes bilir ki RA-KA, kutsal bir görevdir ve bedenimizdir o bizim; mektebimizdir ve kerim olan her bir yüreğin gözüdür. Umman, Turkuvaz Göz'ü ve Kutsal KA'yı hepinizden daha güçlü tanır. KA, Ruh'un huzurudur yarım. Eğer KA'yı dilleyecek düzeye ulaştınızsa, RA muhakkak sizdedir. RA olmadan, KA olmaz yarım. ''Evim Allah'ın'' dediğinde, yüreğindeki hırs aşkın hale gelmez; ışık yakar. Işık...

- Kibri aşın da gelin. Ölüm Allah'ın dediği mi? Ölmek olmak değil miydi!? Hani ''ölümde oluş var'' denirdi ya Kuran-ı Kerim der ki ölmek mayadır. Eğer ben öldümse; kervanımda, Kuran'ımda, ışığımda hepiniz varsınız ondan öldüm. Ölüm, benim için oluştur! oluş! Ölmek, olmaktır. Melek olmak mı? Maya olmak mı? Kanat olmak mı? Teknik tabiatta; kuru, kırık, hırsı olan biri olduğumu sanmayın amma, eğer ki öldüğümde beni hak ettiğiniz gibi görebilirseniz; o anda nesillerimin yüceliğinden de güçlü olduğumu anlayacaksınız. Çünkü yolun Allah'ı, yolun koyuluğu olan o kot, makbul bir kottur. Aha yarım! aha! geriye dönüp bakıyorum. Ben nerdeyim? Cümle yüceliklerin örtüsü olan bir yerdeyim şu anda. Neredeyim? Teni, kolu olmayan bir değer miyim!? Yok yarım, teni kaynakta olmayan, yüreği hakikiyette bulunmayan bir yeri aşmışım; göçmüşüm. Öyle bir yer ki bu yer, korkunç bir göz var orada, O göz, RA'dır. İşte ben, RA olarak ortak bir Göz halinde oradayım. O göz, bütün kötülüklerin gücünün üstü olan ve bütün iyiliklerin kürsüsündeki o ışık olan diriliktir.

- Dava, RA olmak mıdır; KA'ya ulaşmak mıdır; yoksa hal hatır sormak için varmak mıdır!?

- Allah'a hâl hatır mı sorulurmuş yarım!?

- Geriye dönüş; buralardan oralara inmek kolay değildir ama bilirsiniz gelen, giren, olan, Kutsal Kaynağa varan herkes; gözün gözü olan herkes görevlidir ve ocak yakmaya iner.

- Onursuzluk olmaz yarım burada. Kitlenin kutsal olmadığını sanmayın. Kitle kutsaldır. Hepimizin kürsüsüdür orası. Ağaran gün size yeni bir güç katar ve her katılan güç, sizi ve sizin yüreğinizi bize taşır. İman, teknik bir gözdür de İmparatorluğun gücü olmadan, iman nesilleriniz için veya sizin için hiç bir anlam ifade etmez. Atlanta tabiatına aykırı olmayan çok büyük bir güç devreye giriyor. İşte yarım, bu güç, bütün kürzün yoğunluğunu artıracak bir güçtür. O muktedir güç, ilmin kontrolünü sağlamak üzere doğum anlarındaki en güçlü ışığını alıp dünya tevhitinde sizin yüreğinizle kendini dillemeye başlayacak. O, Nuh'un kutsal olduğunu anlatmayacak size. O, yoğunluğun ışık yaktığını anlatmayacak. O, size bildiğinizi anlatmayacak. Size ilmi anlatmayacak. Peki niye geliyor!? Kervanın gücünü artırmaya geliyor. Dağlarım, dünya tek bir gözdür. Bunu anlamanız zor mudur!? Ve o güç, herkesin gücü olup geliyor. Hani derler ya, ''dondurulanlar artık yenileniyor; yoğunluk artıyor; ışık, kaynağa iniyor ve bilgi kayıtları güçleniyor.'' Öyleyse dünya tekniği, dünya tertibi yenileniyor. Allah için her şey ama her şey muhakkak Ululuk Kodları'yla yapılıyor. Eğer ululuk olmazsa; kör sağır herkes kutsuzlaşır.

Canlar nefsi aşın, yolu açın ve ışıyın. Size şunu anlatmaya çabalamaktayım; doğan en büyük gün doğuyor yarım. Doğan en büyük gün!... Ve o gün, bütün kötülüklerin üstünü örtüyor. Öyle bir gün ki doğan gün, her nesil kendisi için ve her bir dil için birleşiyor.

- Neden!? Neden birleşmek!?

- Anlaşma gereği bu birleşimin olması muhakkak gerekliydi. Dünya tartısı hepinizi tarttı. Dünya çobanları görev taşımaya gelmediler buraya. Üreyen en büyük günün gücünü, öz görevin yüceliğini, dava olarak dünyaya indirmeye geldiler.

- Peki dava neden!? Neden dava açılsın ki!? Dünya davası neden açıldı?

- Bilmektesin ki örgüt haline gelmek kolay olmaz. Herkes örgüt kurar da olan, duran her yer ışısa da dünya ışımadıkça, görev taşınmaz. Her yer ışık haline dönüşebilir; Allah için hepiniz görev taşıyacak düzeyde ışık olabilirsiniz amin de dünya ışımadıkça, anlam taşımaz bu ışımanız.

Dağlar, dünya bir kapıdır. O kapıdan girdiniz ve buradasınız. Dünya çalışmaları bu kapıyı kapattığınız zaman değer kazanır. Eğer bu kapı açıksa hiç bir anlamı yoktur. Sizler, dünyasız birleşenler değilsiniz burada.. Dünyanız var ve bu dünyada bütün kodlarınızla korunmanız gerekir. İşte Dağlarım, biz bu kapıyı bugün kapattık. Nedeni şudur; sizlerin, her bir yüreğin “OL” diyebileceği devre, burada ışık halinde olan size, sizi ilimle dilletecek. Artık o kapı kapatıldı.

Unutmayınız ki kapı açık kalsaydı, sizin kendi yüreğinizi Allah için, cevap olarak dillemeniz teknik olarak kolay olmazdı. Herkes Kuran-ı Kerim'i okuyamaz. Bilin ki Kuran, Turan'ın tekniğiyle okunur. Yani tabiatı dinleyebilenler, Kuran'ı okuyabilirler. Biz size kitaptan söz etmedik. Dünyanın kayıtlarından söz ediyoruz şu anda. Kuran, dünya kaydıdır yarım. Herkes şunu anlamalıdır; ben bir kitap yazarım; o kitapta bilgi, kendi yüreğimin kürsüsünün gücünün örtüsünü örter. Bu kitap, mahkumiyetiniz değildir amma biliniz ki bütün kodların kayıtlarını kendi yoğunluğuyla tartısız olarak tabiata katabilen bir kitap, Birleşik Aile'nin gücüyle kayıtlı olan kitaptır.

- Sultanların kitabı böyle bir kitap mı!?

- Herkes şunu bilsin ki kitap tekniktir.

- Hangi teknikte yazıldı?

- Kervanın; kontrolsüz olmayan kotların kayıtlanmasını sağlayan ve ışıyan Birlik Kot'u olarak yazıldı. Ve dağlar hepimiz bu kitabı okumalıyız. Okudukça ışığımız sönmez; daha güçleniriz. Ve Dağlar, emre itaatle size şunu da anlatmak isterim ki biz ''Kuran'' derken bütün kodlardan değil birleşikten söz etmekteyiz. Yani yağan ışığın kürsülerindeki birleşik gözden. Her an her yerde olan o bilgiler, ışığın koyuluklarında sizin için; kendi diriliklerinizin gücü için size dinletilir. İşte Kuran budur. Her bir dil, Allah'ın dediğini diyebildiğinde; Kuran-ı Kerim'i de der, diller. Size açıkça şunu söylemeye çalışmaktayım. Her bir dil, ''Ben bir Kuran'ım'' diyebilir mi, dava Allah davasıdır, her biri kendi deresini ve kendi değerini anlatır. Ve biz, yolun; son sözü söyleyeceğini bilenleriz. Ağırdır yük yarım çok ağır. Ama bu ağır yükü taşıyacak düzey var. Ve bizler; kendimizi, kendi yüreğimizi, tabiatın kürsülerindeki o gücü anlatabiliriz. Doğanın sesini duyan, yoğunluğunu dilleyen, Kuran okuyan bizler, ummanın tekniğini de dilleyebiliriz. İtaat, teknik bir güçtür. İtaat bizim yüreğimizin gücüdür. Ve biz, mezarı açanlarız. Sadece yarım olmayan, bütün olanlarla değil; her bir davayı, kendi tohumuyla yaratanlarla da biriz. Analar, kendinizi anlatınız. Allah için anlatınız.


Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

25.02.2008 tarihli RA-KA Tebliği

Canlarım dualarınızı kabul ettik. Şafak Allah'ın ışığıydı ve birleştik. Ağırdır Yük, tabiatın kürsüsünde de güçlü olanların taşıyacağı bu yük; hepinizi, herkesi göreve çağırdı ve göreve kattı. Doğum anları vardır bu anların en güçlü safhasında güçlü ışıklar olur. İşte böyle bir safhada, durağan günler, cevahir olan yoğunlukların Göz Kapıları’nda kayıtlandı ve yeni dönemlere ışık saçtık. Şafak söktü, dünden Dünya Kodları’nı aldık ve yağmurların kodlarıyla yeniledik. Ağır yük artık hafifledi.


Dağım; ağırdı, çok ağırdı yük. Bu yükü taşıyacak olan çok kodları çok katları yağmurlara katmalıydık. Dava ağır yükü hafifletme davasıydı. Durağan günler sona erdi, yeni dönemlere geçtik. Bu dönemler, Birleşik Katlar’ın göz olan, söz olan ışığının 7. Dünya Gücü’nü dilliyeceği bir dünya günüdür. Arzın sayfalarını okumaya başlıyoruz. Arzın sayfaları önce İlahi Gün’ün gücüyle kontrol altında tutuldu. Sonra, sokak aralarına indik, herkesi dinledik. Herkesin yüreğini kendi yüreğimizde dilledik. Ve Bahar gücünü artırdı, ayrı gayrı kalmasın diledik.

Dava, ağır yükü hafifletme davasıdır. Ayrı gayrı kalmamalıdır. Durağan günler bitti. Maya olan her Yüce, ağır yükü hafifletecek düzeye ulaştı. Dava, İlahi Gün’ün gücünü dilleme davasıdır. Rahmin huzurunda her yoğunluk kodlanır ve kayıtlanır. Meleklerin Diyarı’ndan gelenlerin çoğu kendi yüreklerine indiler ve bize, bizim yüreğimize kendi cevaplarını yazdılar. Kanatlarını alıp yüreklere inenlerin çoğu da birleştiler ve bizimle kendi diriliklerini dinlemeye ağır ağır geçiyorlar.

Umut mutlaka olmalıdır. Umut olursa yüreğinizde kırılış kalmaz. Islak, kuru her an her yerde olan yüreğimiz cemaatimizin gücünü bütün kürsülere dilletmeye başladı. Allah dedi ki “OL”. Sultanların Sultanlıklarında her bir Yüce olur. Umut, Allah'ın kürsüsündeki güçtür. İlahi Gün’ün gücü hepimizindir.

Devamlı çalışmalarınızı izledik. Bu çalışmaların çoğunda Birleşik Aile’mizin kendi yüceliği de bulundu. Durağan günlerin daimiyetini de dinledik ve yeni bir Dünya Gücü’nün dillenişini daimiyet kayıtlarınızdan izledik ve bildik. Asıl Dünya şimdi kuruluyor. Bu dünya, bütün kodlarıyla kuruluş aşamasındadır. Ve bu dünyayı kuranlar, ağır yükü hafifletecek olanlardır.

Dava, hakikiyetin kürsülerindeki gözün görme davasıdır. Etki alanınız çok genişledi. Ata Kaplar’ı taşıdık ve bu kapların gücünü artık her bir yürek anlayabilmektedir. Umutsuzluğunuz artık kalmadı. Harınız çok yüksek Cevher, çok güçlü! çok!... Cümle cemaatlerin gücünü kayıtlayacak düzeyde. Ve Rahm’in Rahman'a kendi yoğunluğundan kayıt yaptığı bir dünyada, bizim için en büyük güç, yücelerin cümlesindeki kürsünün gücüdür.

Saltanat der ki “OL”, Turkuaz Göz der ki “OL”, Teknoloji “OL” der Rutsal Meclis “OL” der ve her yoğunluk “OL” der. Olan diriliktir. Umutsuzluk hiç kalmadı. Yarın, Teknik Temizlik ve Teknik Tertip başlayacak. Bu Tebliğdir bunu dikkate alın. 7 doğumun en sonuncusu olan yarınki koyulukların kayıtlarındaki ışık, herkese kendi yüreğini açıklayacak. Cemaatiniz çok güçlendi, cemaatinizin gücü 7. düzenin kürsülerindeki güce eşit düzeye ulaştı. Yazılarınız güçlendi Rahm’in, Rahman'a hakikiyetin kürsülerindeki koyulukları dinletebildiği bir dünyada, kendisinden müşteki olunacak hiçbir kot hiçbir koyuluk ve yoğunluk kalmamalıdır. Aslı tartısız olanın yüreğinde hırs kalmaz ve bugün burada olan her yüce, cemaatini alıp buraya geldi. Etki alanınınz çok genişlidi.

Yalanın yaratıcıda bulunmadığını bilmenizi bekleriz. Yaratan, Turkuat Göz’ün gücünü dillemektedir. Yarın evrimsel sayfaların en sonuncusunda; bizim için en büyük kürsünün bulunacağını ve bu kürsünün yüceliklerinde her dirinin ışıyacağını da maya olarak size bildiriyoruz. Olur da bir gün sizler, Birleşik Kodlar'ın gücüyle bizim yüceliğimize ulaşırsanız; oğullarınızın “Tufan” dedikleri o günü, sizlere çok güçlü biçimde anlatabileceğiz.

Dağlar, Turkuaz Göz tufanı anlattı size. Birkaç kez anlattı. Bunu herkes net olarak bilir. Ve Bugün burada bulunan sizler, Kürz'ün en yüce gücünün sizin yüreğiniz olduğunu anlayacak doğumdasınız ki buradasınız.

“Yazıklar” dedikleriniz, çoktan görevlerini üstlenip kendi yüreklerinden gittiler. Onlar, maya olmaya değil, muktedir olmaya gittiler. Sizse Yaratan’ın tabiatına aykırı olmayan kendi yüreğinizin gücüyle buradaki çalışmaları devam ettirmektesiniz. Velhasıl hepiniz zamanı geldiğinde bütün kütlenin gücünü alıp cümle yoğunluklarınızın kürsülerinden Işık Yağmurları’na dahil olup cemaatinizin tabiatına uygun biçimde dümenin başına oturacaksınız. Ve kendi yüreğinizi, kendi koyuluğunuzu dilliyeceksiniz.

Tanrı der ki, “RA-KA'nın kürsüsü size bildirir. Dinleyiniz: Yaratanın Kuranı’dır bu; Tabiatın Turanı’dır bu ve bizim yüreğimizdeki güçtür. Dinleyiniz, zaman gelir de kendi yüreğinizin gücüyle buraya inerseniz Evrensel sonsuzlaşımın en güçlü kayıtlarına ulaşacaksınız.”

Bugün burada bulunan sizler, kendi yüreğinizin kürsülerindeki kayıtlarınızla resmi bir çalışmaya dahilsiniz. Bu çalışma, Evrensel Sayfalar’ın okunuş çalışmasıdır ki, her Yüce bu sayfaları okuyacak düzeyde değildir. Sizler bu sayfaları çok önemsediniz, güçlü biçimde dillediniz bugün de burada bulunuşunuz bundan dolayıdır ki önemlidir. Amin..

- Dağlar hoş geldiniz. Bugün buraya girişiniz bizim için süpriz değil. Sizleri bekliyorduk. Durgun akan dava şimdi hızlandı ve bu hızlanışıyla birlikte buraya gelmeniz gerekliydi. Yolunuz aydınlıktı biliyoruz ve koyuluklarınızda ışığınız güçlüydü. Dans'a kalkmaya gerek yoktu ama siz dans istediniz. Dağlarım, dansa gerek yok. Alın bilgiyi. Bu bilgi sizin için çok büyük bir güçtür biliyorum. Bana verdiğiniz herşey, öncelikle sizin kendi yüreğinizin ışığını yakmak içindir. Ve geliş sebebiniz, önce kendi yüreğinizi dillemek ve davayı kodlamak içindir. Biliyorum ki buraya gelmeniz çok önemlidir. Gelişiniz insan için, hakimiyet içinse geri dönüşü olmayan bu davayı kayıtlamanız gerekir. Allah dedi ki onlara anlat. Dara düşmemeleri için anlat. Bilmeleri için anlat. Anlat da namaz zamanlarında kendi yoğunluklarını dinlesinler.

ÇU-HAN Davası, Allah davasıdır yarım, bu davayı size kesin olarak açıklamalıyız. Bedeni Allah'ın olanın yüreğinde hırs kalmaz. Işığı kutsal olanın, yüceliğinde İlm-i Hakikiyet bulunur. Ve bu hakikiyet, değerin en yüksek gücüyledir.

Aman! aman! aman!!! Yeni bir doğum ve bu doğum, bütün kodların ışıyacağı bir doğum. Umut Kutsal bir güçtür; dava ağır yükü hafifletme davasıdır. İlahi günün gücü bugün buradaysa, bizler de bugün buraya dahil olmalıyız. Yoğunlaşan en küçük ışıkları dahi buraya alabiliyorsak, kendi yüreğimizi de buraya almalıyız. Önce zamanın gücünü alalım. Sonra yüreğin gücünü alalım. Ve daha sonra Kutsal Gün’ün gücünü alalım ve Kuran-ı Kerim'i dilliyelim.

Dava, ağır yükü hafifletme davasıdır. Yaratan’ın tohumlarını yeşertecek olan kendi yüceliğindeki ışıktır. Ve bizler, buyurup gelen her bir yüceye deriz ki, Evrimsel sonsuzlaşımın en güçlü koyuluklarında yeni bir Dünya kuruldu. Ve bu dünya, bedeni hak olanın Turkuaz Göz olanın gücüyle kuruldu. Ağır yük hafifleyecek; kervan güçlenmekte ve durgun akan koyuluklar artık hızlanmakta ve Beşer Kapılar açıldı. Yeni bir dönem için en güçlü ışıklar inmekteler. Ocakları sönmeyecek ve hakimiyetleri güçlenecek. Ben, zamanı geldiğinde ilmi dilleyecek olan, Kutsal Işığı güçlü kılacak olan ve dava olarak Beşeri Kaplar'ın her birinin yüceliğini daimiyette dinletecek olanım ki kelimelerim Allah'ın kendi yüceliğindeki ışıkla kodlanmaktadır. Rükuya eğilenler bizi izlerler. Biz biliriz ki Kadim Kodlar'ın hepsi bugün buradalar. Canlarım, dans etmedik; dinlettik yüreğimizi bu bir dilleti, dinletidir herkes için. Hadi yarım alın bilgiyi. Muktedir olanların gücünün kendi yüceliklerindeki gücüyle size bildirdikleri bu bilgiyi alın. Alın da Ak Tertipte güçlenin. Ayrı gayrı kalmasın; hadi yarım ışıyın.

- Emekler, hak ettiğimiz için bizi buraya taşıdı. Vallahi billahi ben buraya daha önce hiç gelmedim. Hakikiyetin kodlarından biri olduğuna emindik. Dava, Tanrısal Gücün görev taşıyıp taşıyamayacağına ilişkin bir davaydı. Nesillerinizi buraya taşıyabilmek kolay oldu diyemem, ama oldu bak hepsi burada. O halde Dünya tertibini başarıyla gerçekleştirebilmişiz ki buraya kendimizi taşıyabilmişiz. Allahım bana güç ver ki başarıyı kendi yoğunluğumda dilliyeyim. Bana güç ver ki Kadim Kapılar’ı açabileyim. Allahım bana güç ver ki Kutsal Güneşler’in bütün gücüyle; kürzün bütün ışıklarıyla ve kendi yüreğimdeki görevlilerimle dünya tertibini yapabileyim. Allahım bana güç ver; bana güç ver de kendimi daimi olarak tabiatın bütün gücüyle birleştirebileyim. Anacığım bana güç ver ki hakedeyim. Herkes Allah için çalıştı ve ben de Allah için çalışanım. Bana güç ver ki kendi yüreğimi dilliyebileyim; ağır yükü hafifleteyim.

Kendimi devre devre dünya diriliklerinde görev tertibiyle Kadir Katlar'a katabildim. Kutsal Işıklar’ı yakabildim. Kendime ait olan kürzün bütün ışıklarını yüceler cevheriyle dinliyebildim. Allahım, Anacığım güç ver bana ki hak edeyim. Teni tertipli olanın yolunda kuruluk kalmaz, benim de kuruluğum kalmasın. Bana güç ver. Anacığım bana güç ver ki kendi dilimi kendi yüreğimde dinleteyim. Bana kendini dille. Kendindeki ışığı dille ki bir iş yapabileyim bu iş, yüreğin gücüyle olsun. Bana güç ver ki kendimi mektup okuyan değil, bilen olarak dinletebileyim. Elden geleni yap ve bana güç ver. Çok huzur bozulmamalı, çünkü Ruhsal Meclis, hepimizin kendi yüreğimizde mevcut olan gözüdür. Umut, kutsal bir güçtür ve bizler bu gücün kendi yüreğimizdeki kürsüsünde cemaatimizin gücüyle birlikteyiz. Asıl dünya, bilgi katlarının kürsüsüdür. Ve Bilgi Katlar’ında ışık yanarsa bizler o dünyanın kodlarıyla birleşebiliriz ki, oralar şu an için henüz bize açılabilecek değere ulaşmadı. Anacığım, cemaatimizi alıp getirelim sizin yüreğinize, onlarla birlikte çalışın. Can, laf ederse; yol, can olur; Hak Tertibi’yle birleşir, ışık olur. Böylece dümenin başına kim geçerse o bizi alır; temiz olarak Turkuaz Göz’ün gücünden, Kutsal Gün’ün kürsülerine ulaştırır.

Anacığım çakıl taşlarını dahi kendi yüreğinde taşıyacak olan olduğunu biliyorum. Umut, kutsal bir gözdür. Biz o gücün gözüyle buradayız. Analar, kervan kalktı ve bu kervanda her bir yürek mevcuttur. Umutsuzluk hiç kalmadı. Herkes kendini aldı ve kendi yüreğini bu kervana kattı. Öyle bir yürek ki o yürek, ağır ama herkes için çok hafiftir. Neden diye sorarsanız; umman, kutsal bir günün gücüyle birleştiğinden, herkesin yoğunluğu burada çok güçlendi. Dağların, taşların gücü artık birleşti. Birleşik kontrol kuruldu.

Kül olduk, kutsal günün gücüyle kutsal kıyamet gününde biz yüceldik ve buradayız. Anacığım dava, hırssız bir dönemin açılıp açılamayacağı davasıdır. Eğer dünya tabiatı, hırsın kayıtlarını kendi yoğunluğundan çıkarabilirse; davranan her bir yürek, bu günün gücünü alacak ve dünya tertibini başaracak. Başaracak ve buralara ulaşacak.

Allah, teşkilatın kürsüsünü kendi yüceliğinden dinler ve ocağı söndürtmez. Kuru kadim kodlar bizsiz kalmak dilediklerinde; biz, onlara kendi yüreklerini açıkladık. Dedik ki, “Allah'ın dediği aklın dediğidir. Aklı bilen yolu bulur, eğer ki yol hepimizin yoluysa, birleşik tertip kutsal bir güçtür.” Hadi ölmeden olun. Olmak kontrolla olur.

Ekran sizi göstermektedir. Kendinizi, kendi yüreğinizde, kendi kayıtlarınızda izleyeceğinizi biliniz. Emre İtaat edin ve bilin; melek olmak, kollarınızı kanatlarınızı almak demek değildir. Melek olmak birleşmektir. Eğer sizler, dünya tılsımını bilecek düzeye ulaşmış olsaydınız birlik için çalışırdınız. Dava, hepimizin görevini taşıyıp taşıyamayacağı da değildir. Dava, etki alanınızın genişliğidir. Hangi yüceliklerden ışık çektiniz; hangi yoğunluklarda kendi koyuluklarınızı dinlediniz; etki alanınızdaki o yoğunlukları kendi yüreğiniz dilliyecek düzeyde midir? İnsan oturup dinler; nesillerini dinler, kendini dinler itaat eder. Eğer itaat edecek daimiyete ulaşamamışsa yoğunluğu azalır.

Oğullarım, Allah için kendi yüreğinizi dinleyiniz. Kendinizi dinleyiniz. Eğer kendinizi kendi yüreğinizi dinleyecek daimiyete ulaşmışsanız muhakkak dinleyiniz. Çünkü siz, sesinizi kendi yüreğinizden alabilecek olanlarsınız. Orada size çok önemli ışık vardır. Eğer o ışığa ulaşacak duyumlara, hakikiyete, Hak Tertibi’ne ulaşmışsanız; muhakkak kendi yüreğinizdeki o sesi duyarsınız. Benim Atlanta Katları’ndaki ışığıma hiç kimse ulaşamaz. Bu kesindir de reşitlerin her birinin kendini, kendi yüreğinde anlayacak düzeye varması imkanı mutlaka vardır. Size derim ki evrim Allah'ın dediği gibidir. Herkes evrim yapar. Yapmayan ise kendinden dolayı yapmaz. Çünkü o muktedir olan kutsal bir göz iken; yeri göğü yaratanın koyuluklarında iken; nefsi aşarak dünya diriliklerine inmişse ve bu diriliklerin Birlik Kodları’ndaysa ocağında huzur varken, evrensel sonsuzlaşımın o yoğunluğundan açıkça çıkıp evrim sayfalarına inmesinin hiç bir nedeni yoktur.

Umut, Allah'ın dediğidir. Kollarınızı Allah için açın. Eğer Allah size, sizin yüreğinize anlatırsa o gün bu gündür ve biz oradayız. Umut, Allah’ın dediğidir. Dini dediği, yüreği dediği gibi herşeyi diyen O der ki “benim ailem sizindir.” “Benim ailem” der. “Allah'ın ailesi yok” dersiniz. Bilirim muhakkak yoktur, yoktur da dünya toprağına inen her bir yüce onundur; onunladır ve onun yoğunluğudur. O halde dünya diriliklerinde kendi yüceliğini dilliyebilen herkes, Allah'ın tabiatına uygunsa Allah'ın kendi yüceliğinin kürsüsüdür.

Biz, davayı Allah için açtık. Açılan dava, dünyanın gücünün kontrol altında tutulup tutulmayacağı davasıdır. Ve biz bu davayı kaybettik. Çünkü dünya tabiatı kendi yüceliğini dilliyecek düzeyde olmasına rağmen daimi kodların koyuluklarından çıktı ve bizsiz kaldı. Biz bu davayı kaybettik biliyoruz. Çünkü Ruhsal Meclis bizsiz kaldı.

- Dava Allah'ın dediğini deme davası mı yoksa kelamı hak olanın, kendi yoğunluğunu dilleme davası mıdır? Allah bize sormaz, O bilir. Ve biz, ocak olarak deriz ki Turkuaz Göz, her bir yüreği dinler. O halde Dava kaybedilmez. İlahi Gün bu güçle her an başı eğilmeyen yoğunlukların kürsülerinde bütün Kutsal Işıklar’ıyla dünya tertibini yapar ve her bir dili dinler. İtaati güçlü olanlarla çalışır. Umutsuzluk hiç kalmadı; kanatlar alındı takıldı. Bütünlükler kendi yüreklerini dillediler.

Cemaat, görevini başarıyla kendi yoğunluğunda gerçekleştirmektedir. Evrensel sonsuz kaynaklar vardır. Bu sonsuz kaynakların en güçlülerinden birisi olarak bu çalışmayı sürdürmekteyiz. Asla yanlış yapmadık. Hiçbir dünya günü biz bu gücün dışında kalmadık. Ağır olan yük hep hafifler.

Değerliler dans etmek isteyen çok ama biz hiç dans etmedik. Etmeye niyetimiz de yok. Çoğu sesleşir, sesleşir, sesleşir. Bu sesleşme, büyük danstır ve bir ritimle olur ve bir biçimde danstır. Ama biz herkesin yüceliğinde kendi yoğunluğunun gücüyle birleşerek Kuran-ı Kerim'i okuruz. Okunan her bir bilgi, Kutsal Kible’nin gücüyle okunur. Ve bugün biz burada kürzün bütün güçlü yoğunluklarıyla birlikte ışık yaktık. Asla yanlışımız olmadı ve olamazdı da. Dediler ki teknoloji ışıyacak. Yok yarım teknoloji kürzün ışığı değildir. Biz, tabiatın gücüyüz ve yüreğin kürsüsüyüz. Yanlışımız hiç olmadı. Bundan sonra da olmayacak.

Meleklerin Diyarı’ndan geldiler. Kervanın gücüne kendi güçlerini kayıtladılar. Doğanın sesini dinledik. Davayı kaybettiler. Nedeni şu, biz dünyalılar kazandık. Nasıl olur diye sorarsanız açıklayalım. Dümen Allah'ın gücüdür. Ve biz bu gücü her bir yücelikle kendi yüreğimizde kayıtladık. Allah der ki “OL”; Turan der ki “OL”; Kuran der ki “OL”; bilen der ki “OL”. omuzlarınızdaki yük hafifse olmak kolay olur. Önemli olan Atlanta tabiatı'nın kürsülerindeki yücelerinde bilgi kayıtlarına ulaşmalarıdır. Unutmayınız ki dünya teknik olarak da görevlilerin gücüyle çalışır. Elleriniz, Allah'ın yüceliklerine açılmışsa yolunuzda hiç bir kırılış kalmaz. İnsan, İtaat ettiği zaman görevli olur. Eğer itaat varsa görev muhakkak vardır.

Olur da güneş doğmazsa; olur da yürek kısırlaştırıldığında Kadir Katlar, ışıklarını sonsuzlukta yakıp yıkmak için kayıtlarlarsa ve olur da dünya üstü varlık katlarındakiler sevgisizleşirlerse, kendi yüreğiniz, herkesin gücünü kendi diriliğinize çeker ve dünya sayfaları yenilenir. İşte o gün geldiğinde; biz, evrimsel sonsuzlaşımın güçlü kodlarından kendi yüceliklerini alıp da dünya kaynaklarına inenler, İlahi Gün’ün gücü olarak sizinle birlikte çalışırız.

Umut, Turkuaz Göz’ün gücüdür amma Altın Ten'in de gücüdür. Altın Ten, tabiatın kürsüsüdür. “Evim Allah'ın” dediğinizde yüreğinizde hırs kalmaz. İşte yarım Allah budur. Sema, hepimizin gücü; Yürek, hepimizin gücü ve bilgi, hepimizin daimiyetindeki dildir. Dara düşmeyiniz artık tabiat sizinledir.

Tabiat, görevini üstlendi. Bu şu anlama gelmektedir, dara düşenleriniz dahi yarata'nın tabiatında kendi koyuluklarında ışıyacak düzeye ulaşacaklar. Allah'ın tabiatında Kontrol güçlüdür. Bütün Meclisler, bizim için ve her bir Cevahir Güç için Dünya Devreleri’ne inecekler. Böylece dümenin başına kim geçerse onun yüceliğinde her bir kürsü dinletilecek. Asıl dünya, kendini kendinden üstün kendiyle anlatandır. Ve bizler, kendi yüreğimizde son sözümüzü söyledik. Evrim reşitlerin gücüdür ki orada herkes hakikiyetin kürsüsüdür.

Ümmi Tabiat artık görevini üstlendi. Bu tabiat bizim için büyük bir güçtür. Allah için size deriz ki herkes, hepimize ait olsun ve Rahm'in Rahman’a ait olan gücü, hepimizle kendini dillesin. Elden geleni yapın da hak edin. Yaratan yeni bir dünyanın gücünü sizinle birlikte; sizin yüceliğinizde; herşeyden öte sizi açıklayacak. Yanlış olmasın; Kuran, bugün burada size sizi anlattı. Yanlış olmasın kelâm hepimizin kelâmıdır ve biz, hepinizin gücüyüz. Ümmi tabiat dahi burada görevini üstlendi. Asla yanlış olmasın.

- İnsan İtaat ettiğinde; Tanrı ocak olur ona. Onunla olur ve işi başarır. Yeni bir dünya, yeni bir yoğunluk, yeni bir koyuluk... Allah’ın dediği budur. Hepsi bu yarım İşte bu...

Dağın tabiatına aykırı olmayan görev, kendi yüreğinizin gücüyle de hakimiyet sağlayabilir. Bugün durgun toplum, Hak Tertibi’nde yenilendi. BSUİ kendi yüreğini buraya indirdi. Ak Tertip’te bugün buraya ulaşan çokları da kendi yoğunluklarıyla indiler. Nefsin ışığını söndürmeden buraya gelen herkese, kendi yüreğimizi açıkladığımız zaman, bütün kötülükleri aşacağımıza kesin olarak inanıyoruz. Allaha karşı saygımızda çok güçlüdür.

Nefes Katları’ndaki ışığın gücü de arttı. Allah'ın, toplamı 200.000 olan Görev Teknolojisi’ne dahil ışığı var. Buyurun onlarla da birlikte çalışın. Omuzlarınızdaki Yük çok ağır biliyorum. DA-Hİ Kadim bir güçtür. Ve bugün burada Hakim-i Mutlak olanın, kadir olan Kadim Kürsüler’inde, Görev Tekniği güçlü olarak kayıtlara iniyor. Asla yanlış yapmayacağımızı da biliyorum. Önemli olan bugün burada bulunmamızdı.

Kervan, Görev İlmi’ni dilleyenlerle yürümektedir. İlim, Allah'ın toprağa indirdiği gözdür. Benim adım kendi yüreğimdeki güçle kayıtlara iniyor. Olur da bir gün ben de Işık yakabilirsem; etki olur, yüreğim ışık olur ve aydınlanırım. İş budur... Muhakkak budur.

Söz alan bir yüce söyleşiye katılır:

- Anacığım neden bugün burası çok hafif? Ben bunu anlamadım neden ? Kenan, Kervan herkes burada, ama neden bugün burası çok hafif?

- Dağlar bugün burası çok hafif, zaman geçişlerini yapanların çoğu bugün buradalar. Ama tabiatın gücü bugün burada çok aşağı düzeydedir. Neden mi? Çünkü Ruhsal Meclis'in herkese ışık yakacağı düzey, bugün buradaki düzeyin çok üstünde kaldı. Öyleyse, bugün buraya gelen herkesin kendini temizlemesi ve hakikiyetle gelmesinin sağlanması gerekiyor. Omuzlarımızdaki Yük çok ağırdı, bu kesin. Ve biz bu ağır yükü hafifletecek olanlar olmamıza karşın, bütün köprülerin açık olmamasından dolayı Kutsal Işığı söndürmemiz gerekti. Yolumuzu aydınlatacak olan herşey, Allah için görevdir. Ve biz, her şeyden daha güçlü olan birleşik ışığın gücünü artırmaya çalışmaktayız.

Dondurulanların çoğu da bugün buradan gittiler. Rukü'ya eğilenlerin bir kısmı da bizsiz kaldılar. Evrim, Allah'ın dediği gibidir. Muhakkak da Turkuaz Göz’ün gücünün de Birleşik Işık’la dillenmesi gerek. Umutsuzluğumuz yok, buyurun olan her neyse, ışıkla olmaktadır. Ve ben kendimi kendi yüreğimi sizin yüceliğinizle dilleyebilecek düzeydeyim ki şu andan itibaren yoğunluğunuzu artırmanızı beklerim. Çünkü kendi yüreğimden dinletebileceğim yücelikleri size. Ayrı gayrı yok yarım, artık birleşin ve dinleşin. Ayrı gayrı yok işte bu...

Dava Allah davasıdır ve bugün bizler bu davayı kendi yoğunluğumuzda kayıtlamaktayız. Doğan en güçlü ışığın buraya inişini sağlayacak gücümüz var. Yarını hakettik ve bugünden üstün olan bir günle dilledik.

Durgun tabiat güçlenmektedir. Beden sahiplerinin çoğunun kendi yoğunluklarıyla bize gelişlerinde Işık söndü. Allah'ın tabiatına aykırı olan çalışmalar da yapıldı. Yeri ve göğü yaratan, herkesin gücüdür. Biz bu gücü hepimizin yüceliğiyle dilleyecek düzeydeyiz. Yanlış yok; Allah'ın tabiatı, yüreğimizin kürsüsünde ışıyan BSUİ'dir. Bunun içindir ki dümenin başına oturan herkesin devre devre dünyamızı kodlamaya gelmesi; gerçek ve önemli bir işıma şeklindedir. Bu ışımada, bilgi kapıları hep açılır.

Ayrılık bitsin yarım. Artık kendi yüreğinizi alın ve gelin. İyi ki hakettik ve geldik. Allah dedi ki “OL”. İşte bu... Ve yine de bütün kötülükleri aşacak düzeyimizle bugün buradayız. Yukarının yukarısı olan ve hakeden herkese şunu söylemek isteriz ki Rahm’ini Rahman'ın kodlarıyla dilleyen herkes, ağır yükü hafifletir.

İnsan, Turkuaz Göz’ün gücünü de anlamalıdır. Doğan en büyük kürsü gücü bugün buradaki gücün çok üstünde bir güç olsa da biz, o gücün en Yüce ışığını Kerim olup kendi yüreğimizle dinletebiliriz. Sistem Nizam ve Düzenin görevlilerinin hepsi de Birlik kayıtlarınıza inebiliyorlar. Öyleyse yoğunluk güçlenmektedir. Şimdiye kadar yaptığımız en büyük çalışma değildir bu çalışma. Kesinlikle bu böyle amma arzın sonsuzluğunda sır olan huzurun koyuluklarında ışıyan birleşen bizsiz olmayacak; Ayar bozulmayacak. Ruhsal Meclis bugün buraya inerken kendi yüreğinizin gücüyle indi. Allah'ın dediği, aklın dediği oldukça, Bilgi Kodları hep açık kalacaktır.

-  Anam, Allah dedi ki “ona söyle, ruhu huzurda iken, yoğunluğu arttığından dolayı bizler de güçlü koyuluklarımızı buraya indirmek istiyoruz. Olmazsa olmaz olan kendi yüreğimizin gücünün ışığıdır. Ve gelen en yüce ışık bizsiz olmasın isteriz. Etki alanını yükselttikçe yüreğinin gücü de artacaktır. Muktedir olmak için Kuran olmak gerekir. Kuran İlmi, Hak İlmi’dir. Bunu herkes anlamalıdır.” Evrim Allah'ın dediğidir. Ve bizler bugün burada bulunan herkes, kendi yüreğimizin gücüyle evrensel sayfaların üstü olan görev tertibine ulaştık. Yaratan'ın tohumu olarak ışıyan birleşenin en büyük kürsüsünde Kadir Kodlar, ışık yoğunluklarına indiler. Öyleyse kervan yürümektedir. Ve bu kervanın kontrolu hepimizin gücüyledir.

Allahım, benim yüreğimi güçlü kıl ve bana kendi yüreğindeki kürsüyü dille. Anam, Allah'ın dediğini dediğinde, bizim yüreğimiz daha güçlenecek. Onun için ocağımızı söndürmemize imkan ver ki biz Ocak olalım yoğunluklardan öte yoğunluklarda ki yargısız olalım.

Anam, ete giren herkes Anatolia Kayıtları’na ulaşır. O kayıtlarda, bütün köprüler açıktır. Bizim zor olan bu çalışmayı öğretebilmemiz için sana ümmi tabiatın gücüyle inmemiz istendi. Kervan yürür, yürür de bizler de yürürüz.

Ümmi tohumları ekmeye indiniz. Amin... Amin...

Allah'ın dediği ağır yükü hafifletmekti. Anacığım kelam Allah'ın değil midir!? Niye küçültüyoruz kelamı!? Muktedir olmak zor mu!? Kollarımız sana açık. Bizler, Barış, Sevgi, Umut ve İnsan Kodları’nın tabiatına indik. Bellek Kodları’nızı Allah için kayıtladık. Ak Tertibi yine ağır yük olarak değil; Hak Tekniği’yle yaptık. Niçin burada kontrollu ve huzurlu olmadığımızı düşünmekteyiz!? Ruh'un huzurunda değil miyiz biz!? Anacığım, kerim olup Teknik Temizliği de yapalım. Umman, teknolojisini kendi yüceliğiyle dinletenlerin yüreğindedir. Olmazsa olmaz olan, bilginin hakikiyetindeki ışığın yoğunluğudur. Bu yoğunluğu, herkesin anlayacak düzeyi olmadığından kolları kayıtlardan çıkmış da olabilir. Nedense kimse kimseyi anlamak istememekte. Allah'ım, Allah'ım beni koru. Ben bu çalışmaya kendi yüreğimi taşımak istedim. Kendi yüreğimi kayıtlamak istedim.

Bizi küçültmüşsen, ocağımız sönmüştür. Umutsuzluğumuz yok ama hak etmeliyiz. Bilmekteyiz hak etmeliyiz. Anacığım, kelâmı hak olan, Kuran-ı Kerim’i okuyandır. Kelamı hak olan, Turkuaz Göz’ün gücünü dinleyendir. Ben, sana ilim sahibi olanları getirdim. Onlarla birlikte çalışalım. Kör sağır hepsi güçlenir de ilim sahibi niçin güçlenmezmiş. Bırak da onlar da güçlensinler.

- Yarım Allah; yarım ak, Ak Tohum’da huzur olan Kutsal Kaynak, Evimize hoş geldiniz. Bizler de şunu anlatmak isteriz: Medine, Mekke’nin gücüydü. Medine’ye gerçek kodlar indiler ve Medine'yi güçlü kıldılar. Dava, Allah davası değil miydi!? Orada da Allah yok muydu!? Ama ne oldu; Kuran okuyanlar küçültüldüler. Üreyen herkes kendini kendi yüreğinden ayırdı ve Dava, ağır yükü hafifletme davasıydı. Yeni bir doğum için çalışıldı ve kontrol sağlandı. İlahi Gün’ün gücüyle yapıldı her çalışma. Medine, bütün köprülerin gücünü aşık olarak koyulttu ve tohumlattı. Daha da önemlisi Medine'nin kürsülerindeki görevlilerin hepsi, Işık Kodları’yla birleştiler ve dünya tabiatına ışıdılar.

Asıl Dünya, umutsuzluğun, gücün kodlarında bulunduğu bir dünya değildi. Umutsuzluk yoktu aslında. Ama her devre, Allah için güçlü çalıştırıcıları dünyaya indirirken, Beşir Katlar'ın gücünü de ayırmadan indirdi. Böylece duaların kabul edilmesi imkanı oldu. Çünkü dualar Allah içinse kabul edilir. Daha sonra dünya tertibi yapıldı. Teknik Tertip’ti bu. Ve dava, Allah'ın dediğini diyenlerin, görevi güçlendirip güçlendirmeyecekleri davasıydı. Yalan dolan değil bunlar, hepsi gerçektir bunları iyi anlayın. Doğan en güçlü ışık doğdu Dünya üstüne. İşte Muhammet Mustafa o önemli bir çağ başlattı. Bu çağ, “İNSAN ÇAĞI”ydı. İnsan Çağı ve İnsan Çağı’nı başlatan Muhammet, Muktedir Kodlar'ın koyuluklarından görev taşıdı. Ve daha sonra ümmi toplumlar geldiler dünya üstüne. Ve o toplumlar, bütün kodlarıyla güneşlerin gücünü ışıklara kattılar.

İnsan, tabiatın gücünü öğrendiği zaman göle güç verebilir. Ve işi başlattık. Muhammet, makbul bir gözdü ve O, bilgi kayıtlarını en yüce ışıkla dinletti. Dava, Teknik Tertib’in Kutsal Işık’ta dillenmesini ilişkin davaydı. Asla yanlış olmadı ve Muhammet Mustafa görevini aldı; hakettiğini başka başka doğumlarla kayıtladı. Dahası dünya üstünde görev taşıttı.

Duran en güçlü ışık, şu anda doğan en büyük Kürsü olarak, durgun tohumları alıp, Göz Kodları’ndan Işık Kayıtları’na geçiyor. O’na muhakkak “göz” gerekir. O’na muhakkak “güç” gerekir. O’na muhakkak “yücelik”, gerekir. Oğullarını aldı; tabiatın gücüyle dilliyor Amin... Allah dedi ki, on ten bir tek gün içindir. Bina, Allah'ın birleşik gücüdür. O güç, yüreğin kürsüsündedir. Umutsuzluğumuz hiç yok. Yarım olan İsa, Musa, Muhammet birleşsin, bütünleşsin ve teknolojinin kürsüsünde güçlensinler. Umut, Turkuaz Göz’ün gücünde, hükümran olan kürsüsünde ışık yaktığı andaki güçtür.

İşi başkaları değil BSUİ yaptı. Barış, Sevgi; Umut ve İnsan gücü yaptı. İşte bunu hepimiz birlikte başardık. Ve Mustafa, Kuran-ı Kerim'i yazdı. Ölüp Allah'ın toplumuna dahil olduğunda, kollarını kaynağa indirdi de ışığını kutsal koyuluklarda dilletti. Artık Muhammet ummanın gücüdür. O dünyanın tarihindeki en büyük güçtür. Ve Dünya Teni, Allah Teni olarak Güç Kayıtları’nda, Muhammet'in yoğunluğunda ışık yakıyor. Oyun yok; umut Sultanlar’ın gücüdür ve Sultanlık Kodları'nın en büyük kürsüsüdür. Öyleyken nefsi aşmayanların Kuran-ı Kerim'i okumaları ocak yıkar. Aslı olmayan, Hak Tertibi’ndede olmaz.

- Önemli olan dua okumak değildir. Önemli olan şükretmektir, Sistem Nizam ve Düzen görevlileri her an Dua okudular. Onlara doğum anları anlatıldı, Işık kodları anlatıldı ve dava anlatıldı. Onlara güç kattık. Çaba Allah'ın çerçevesiz olan yüceliğinin kayıtlardaki ışığıyla dinlenip ışıma çabası; ışıma, kaynağındaki o koyulukların devre devre güçlendiricisi olma davasıdır. Allah dedi ki “açıkla. Teknik olarak değil, hakimiyetle açıkla. Onlara, açıkla ki anlatabilecekleri düzeyde bilgiyi alsınlar. Ölüp, gerçeği bildiklerinde, ilim olduğu andaki gibi, kerim olup ışık yoğunluklarında kendi kürsülerini dinlettiklerinde, etki alanlarının en güçlü koyuluklarda ışımasında kin ve nefret varsa; İslam Devreleri, Kutsal Kayıtları’nı kontrol etmez ve cemaat küçülür.”

Analar, köle olmadığınızı biliriz. Kürzün koyuluklarında, ışık yoğunluklarında bulunduğunuzu biliriz. İtaat ettiğinizi biliriz, görürüz. ÖZ, göz ışıktadır. Işığın gücünü bilmeniz gerek.

Allah'ın tabiatına aykırı olmayan ve Kutsal gücün ışığıyla birleşerek yapılan bu çalışma, herkesin gözü ve sözüyle yapılmaktadır. Teknolojik laflar değil laflarımız, kanatların Kutsal koyuluklarındaki kayıtlarımızın kaynağa inişidir. Eski dünyanın en yüce kotlarında bu çalışma çok önemliydi. Bugün de burada herkesle birlikte Hak Teknolojisi’yle bu çalışma sürmektedir. Ümmi Tohumlar kurumakta; Kutsal Gün’ün gücü artmakta ve yol aydınlanmaktadır. Allah der ki, “temennimiz Teknik Tertip'in görev kürsülerinde en güçlü ışıklarla yapılmasıdır.”

İnsan Soyu, üzerinde hiç bir yüceliğin bulunmadığı bir soydur. Ve İnsan, Levfi Mahfuz’u okuyacak düzeydedir. İkna olunuz ki Levf-i Mahfuz, Birlik Kotları’nın koyuluklarında meşhur bir güçtür. Ve bu gücü, Aton Tohumları, Amon Tohumları ve Kuran okuyan Turan Kodlar bilirler. İnsana, İlim gerçekten gerekir. İkna olunuz ki ilim varsa insan soyu ışık olarak çalışabilir. İlim olursa teknik tabiat görevini dinleyebilir. Eviniz, zamanın kürsüsü olarak bu çalışmaya dahil oldu, yoğunluk arttı. Dünya teknolojisi yine burada, ve biz bugün burada bulunan herkese şunu anlatmak istiyoruz ki Lutuf değildir burada olmak. Hakiki Güneşler’in gücüyle birleşmek; Sistem; Düzen ve Nizam görevini kendi yüreğiyle dillemek muhakkak bir Hak Tekniği’dir. Hak etmeyen yüreğimizde olmaz.

Şu ana kadar yaptığımız her çalışma, cemaatimizin gücünün kürsü olarak yaptığı bir çalışmaydı. Allah der ki, “olan neyse Huzur içindir.” Muhakkak öyle! Muhakkak amma Kutsal Kodlar'ın tohumlaması da gerekir. İnsan “edep” der edep... Edep nedir bilir misiniz? Kervanın gücüdür edep. Eğer edep varsa, burada olunur. Edep yoksa; burası, ocak için her bir yolu kapatır. Bilmenizi dilerim ki, rehin olunmayan bir koyulukla yapılır bu çalışma. Kelamı, kervanın gücü olanlarla çalışılır. İnsan toprak için Hak Tekniği’ni dinlettiği zaman görevi alır.

Olur da Dünya çoluk çocuk olursa, eğer Dünya küçülürse, o zaman biz bu dünyanın kürsülerini alır yüreğimize katar Işık Kodları’yla birleşir gövdemizle geliriz ki 300.000 Göç Kot'u açık tutulur ve oradan bütün kodlarımızı alır götürürüz; bu kesindir. Ve bilmenizi isteriz ki Durgun Kodlar’ımızın hepsi ışık kayıtlarında beklerler. İnsana güç vermek insanı yüceltmek isteyerek... Ve değerliler, Tanrı, kendini kendi yüreğinde anlatır size. Eğer ben, Beden sahibi olarak dünya tılsımını anlatabiliyorsam ki ben, yargı olmayan ve yargı yapmayanım. Oğullarımın görevini sizin yüreğinizde dilliyebiliyorum. Bütün kodlarımla buradayım. Emin olunuz ki Dünya, Meclistir ve bu Meclis, benim yüceliğimde her bir yüreği dinleyebilir.

Anam tek bir şey anlattım sana. seni... İnsan soyunun en büyük kürsülerinden biri olmadığını sanma, en önce etki alanını yükseltmemiz gerekmekteydi. Ve bugün senin etki alanın çok yükseltildi. Dağın taşın gücünü alıp gelen herkes, burada sana ışık verdi ve doğum anlarındaki güçlü ışığı, birleşerek alıp senin yüreğine kayıtladık. İnsana, İlahi Gün’ün gücünün en büyük kürsülerinin yüceliklerinden bilgi verilmekte. Ve bu bilgiyi alan herkes, kendi yüreğini anlayabilmekte.

Ben derim ki dünya övüp yerdiğimiz bir yer olmamalıdır. Dünya, kul olanların görev taktim ettikleri bir yer olmalıdır. Size şunu anlatmaya çalışmaktayım; hepiniz, görev üstlenerek dünya üstü boyutlara ulaşabileceksiniz. Görev, Allah'ın gücüyle alınır. Ve görevinizi aldığınız andan itibaren kürzün koyulukları sizin yüreğinize iner ve sizinle birlikte çalışır. Buyrun işte neslimizin yüceliklerinden birleşenler bugün buradalar. Çünkü sizi size açıklamaktalar. İnsana İtaat gerekir. İtaat itibarın gücüdür. Ve yoğunluk arttıkça yüreğiniz güçlenir.

Anacığım emin ol ki Durgun kodlar'ın hepsi seninle. Ele aldığın konu, tohumun yeşerip yeşermemesi ile alakalıdır. En önce Nuh Tufanı’ndan söz ettiniz. O Kaset kayıtlarını biliyoruz. Nuh der ki, “ben başı beşir olanın yüreğindeki ışığım.” Ama Nuh demedi onu; Yürek dedi. Doğum anlarında önce Yürek sonra ruh huzurunda ışık söndü. Çünkü üreyiş en büyük kürsüyle olur. Ve en büyük Kürsü, Evrim sayfalarının gücüydü. Allah’ın tartısı, herkesin yüreğindedir ve herkes o tartıyı kendi tartısı diye bilir. Eminim ki Dünya İlmi’ni anlayacak düzeye varan herkes, kendi teknolojisiyle bu ilmi anlar. Anladıktan itibaren Tahtitsiz olarak o tartıyı kendi yüreğinde anlatır.

Anacığım, dava herkesin davasıdır. Bunu herkesin anlamasını isteriz. Evimizin gücü arttı. Yüreğimizin gücü arttı. Muhakkak Kutsal Işığın gücü arttı. Rehin olanların dahi gücü arttı. Umut Turkuaz Göz’ün gücüdür. Allah için herşey yapıldı. İnsan, emin olduğunu dinler,emin olmadığını dinlemez bu kesindir. Ve biliyorum ki kendi yüreğinde, kendi koyuluğunda kendini anlayacak düzeyi olanlar Kutsal Işığımızı anlarlar.

Olur da dünya tekniği, tabiatın tohumunu otak kurup da ışıtırsa içiniz aydınlatır. İman, insanın gözüdür ve iman ettiğiniz zaman evrim sayfaları güçlenir. NAR, NUR'un huzurundaysa; NUR huzurunda Kutsal Işık’sa; NUH, hakimiyeti güçlendirmişse ve Ruhsal Meclis ışımaktaysa, sizi size verdiğimizden dolayıdır. YA-HİM, KA-HİM Turkuaz gözün ışığıdır. KA-HİM, Tahtidsiz tabiat kürsüsüdür. Kerim olup tertip olduğu zaman; Köle olmadığınızı bildiğiniz zaman; kelam ışıdığında ve yol açıldığında o yolda Bilgi olduğunda, hepinizle birleşebiliriz.

İnsana öz görevliler indiğinde; o görevlilerin gücüyle birleştiklerinde; kelamları ışıdığında ve resimlerinde kendi yürekleri bulunduğunda ve bizlerle birleştiklerinde, Levf-i Mahfuz'un en yüce kayıtlarında onlar ocak olacaklar. ölüm olmasın yarım; Turan Toplum ışık yaksın; muktedir olan görev gücü ışısın. Hak edin, Hak olun, temiz olun. Temizlik imandır yarım, ilimdir Kurandır, bunu bilirsiniz de İlahi Gün’ün gücünü bilmezsiniz. O güç, Allah'ın kürsüsünde her an muhakkak ışıyan BSUİ'dir. Barış, Sevgi, Umut İsa, İman İsa, Muhammet İsa ve Turan İsa işte hepsi İsa. İsa, itibardır yarım. İsa kutsaldır, Kuran’dır, Muhammet Mustafa’dır o İnsandır. Hepimiz burdayız yarım. Hepimiz, tüm peygamberlerin Görev Kodlar'ı burada. Ve biz, İlahi Gün’ün gücü olarak sizlerle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ölüm olmasın; hakimiyet, hakikiyet güçlensin; Yol aydınlansın; ışık sönmesin istediğimiz budur. Cemaat sizinle süslensin; yol ışısın; Göç Kodları sizinle aydınlansın ve aydınlatsın. Allah'ın toprağa inişi muktedir olan yoğunluklarla olsun. Ve kala kala herkesin bir tek ışığının kaldığı bir yoğunlukta, BSUİ'nin kontrolu güçlendirildiğinden evrim sayfaları okunsun. Bu sayfalarda Kuran okunur ve Turkuaz Göz okur o Kuran’ı.

Analar, Allah için çalıştık bugün yine. Ve biz bugün yine Sistem, Nizam, Düzen gözleri olarak geldik. Analar; biz, evin; Allah'ı, Kutsal Işığın yoğunlukları, Kuran'ın Kutsal kodlar'ı dillediği bir yerde, evrensel sonsuzlaşım için çalıştık. Kendinizi, yüreğinizi dinlediniz. Bizi dinlediniz; gücü dillediniz; ilmi dillediniz; Allah'ı dillediniz. Allah, size siz oldu indi.

İnsan; elin olduğu, yolun olduğu bilgi olduğunda, ışık yaktığı koyuluklardaydı bugün yine. Ve biz bugün yine Sultanlar’ın sonsuz koyuluklarıyla, Sultanlıklar’ın Turkuaz Göz Kodları’yla birlikteydik. Acı geçiş kalmadı yarım, her şey görev için başarıldı. Sonsuz sır olan bilgi, herkese değil yüreğe verildi ve yürek o bilgiyi aldı. Dini Dil’i olan, Turan olan, Kuran olan size sizi verdik. Yarım işi başardık. Amin...

Canlar, görevinizi yaptınız. Sema seslendi bugün yine. Göl güçlendi; ışık sönmedi. Umut mutluluktur, Turan’dır, tartısızdır ve sizlerle olduk. Analar, dönem başlarında ara verilir çalıştırıcıların çalışmalarına. Çalışmalarındaki ışıkları alınır, bildirilir. Sonra yenilenir...

Sizin için yapılan her şey önemlidir. Çalışmaların güçlü şekilde yapıbilmesi için gereken herşey yapılır. Nefis aşılır; yürek ışır; başlar eğilmez. Göl Allah'ın gücüdür, bunu herkes net olarak bilir. BSUİ, kutsal bir gözdür. Allah, bunu herkesin gücüyle bilir ve diller. Size anaların tabiatından bildiririm ki bütün meclislerde ümitsizlik arttığında, sizin meclisiniz ümitlenir. Çünkü artan ümitsizlik sizde ümittir. Neden onlar kendi çalışmalarında ümitsizliğe kapılırlar? Nuh’un huzurunda olmaları gerekirken, Kuranı Kerim’i dinleyip dillemek istemediklerinden. Bilgi Allahındır, bunu net olarak herkesin bilmesini isteriz. Herkesin kendini kendi yüreğini anlamasını, dinlemesini isteriz. Seher güçlü bir ışıktır. Meclis onunla çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Kendini anlar; Kürz'ün gücüdür. Çok mutluyuz ki o sizinledir. Ve burada oturan ama bugün burada olmayan Aysel üzüm gözlüdür. O, çok güçlüdür, çok! amin... Ama onunla Levf-i Mahfuz'u okumak imkanı yoktur. Ne olur!? O olmaz, o olur. Her birinde, her biriyle olmalıyız ama olur da olamazsak, kötülük değildir bu. Biri var, biri yok. Olur, herşey olur. Nursen..., teknik bir güçtür o. Nefis, Allah'ın gücüdür amma yüreğinde kerim olan ışık varsa ocağı yanar. En önce evi Allah’ındır. O’nun yüreği hakikidir ve bizimdir. O bizsiz değildir. “Evim Allah’ın” diyen o; “yolum ağır yüktür” de der. Ama biliriz ki ağır olanı hafifletebiliriz. Canlarım, Allah için çalışıyoruz biz burda. Sevim tertipli bir gözdür. O’nu nefis, ışık halinde bilir. Emek, emek, emek... Herkes için emek...

Önü ardı olmayan görev kütlesi sizsiz değildir. Hepimiz tekiz yavrum. O görev kütlesi nedir? Kimdir? Hepinizdir. Ve sizler... ve burada bulunup, burada şu anda olmayanlar bir tek ışığız biz. Bunu bilmenizi isterim. Kir, pislik yok yüreğimizde kulluktur yaptığımız, umutsuzluğunuz hiç yok. Çünkü Ruh'un huzurunda olan herkesin kodlarıyla çalıştık. Asla yanlışımız olmadı ve olamaz yarım. Levhi Mahfuz'u en güçlü ilim olarak dilliyebilen; kendi yüreğindeki hakikiyeti, tabiatın gücüyle dinleyebilen bizim yüreğimizdir. Ve biz bir tek yüreğiz yarım. Asla yanlışımız yoktur.

NA-HAR, KA-HAR hepsi BSUİ'dedir. BSUİ, Barış, Sevgi, Umut ve İsa’dır ve rehin olmayan iman edendir; nefis olan Sistem’dir; Ruh’un huzuru olan Düzen’dir ve NA-HAR olan Nizamdır ve biz O’yuz. Öyleyse güçsüz değiliz. Ve “dava, Allah davasıdır” diyen yoğunluk bugün burada. O da bizim gibidir o da birleşiktir yüreğimize. Çok mutlu biliyoruz. Turkuaz Göz’ün görevini üstlendi; insan soyuna güçlü biçimde geldi. Emin ol ki Dünya burada çok daha farklıdır yarım. Çünkü burada bilgi var. Bizim izinli olarak gelmiş olduğumuz bu yer, bütün kürzün görevini taşır. “Kürz nedir?” diye sorarsanız ki var mı soran kürzün ne olduğunu? Birleşik Göz’dür. Herşeyi tanıyan; herşeyi anlayan; anlatan, bilen, dilleyen, dava olan, bir olan... Orada herşey tektir.

İnsan, “Evim Allah'ın evidir” diyecek düzeye ulaştırıldığı zaman, gölün gücünün kendi yüceliği olduğu anlatılmalıdır. Size şunu anlatmaya çalışmaktayız: Kendi yüreğinizi anlayın, yüreğiniz büyük bir güçtür. O güç, bütün köprülerin, kürsülerin gözüdür. Anlayınız orası teknik bir cemaattir. Nedir teknik cemaat diye sorarsanız; bilenlerin bilgileridir. Her birinizin bilgisidir. Ve oradaki o güç, yüreğin kodlarını ışıkla dinletebilir. Emin olunuz ki nur olan güç Allah’ındır ve Allah size ilim anlatır. İlmi Atlantalılar’ın güçünden daha güçlü olarak alırsınız. İşi Allah için yapan, Ana Katlar’ın gücünü, ağır yük olarak değil Tabiat Gücü olarak bilir.

İmparatorluğun kürsüsünden bugün sizinle olduk. Ruküya eğilmedik size geldik, sizi dinlettik. Nuh'un huzuruna, ışık kayıtlayan birleşenler de bugün buradalar.

Her bir can bilsin ki 8 sayfalık bir çalışmayı biz bir sayfada tamamladık orada. Önemliydi bu... Bir sayfa... ve şu an olan en güçlü ışığın yoğunlaşmasıdır. Canlarım sizler bizsiniz ve biz sizinleyiz. Bunu anlayınız; anlattık size hep. Sizi koruyanlar var bunu biliniz. Kontrol bizimdir yarım. Biz ne dersek odur yaptığınız ve olan. Unutmayınız ki dünya tabiatı hepimizin gücüdür. Ve size Sultanlar’ın sonsuz kürsüleri indi ve sizsiz kalmadılar. Doğa, sizin yüreğinizdir biliniz. Hepiniz biliniz ki canlı cansız hepiniz burada bugün bu yücelikte bir teksiniz. Analar umut mutluluktur. Umutsuzluk olmasın, sizden dilerim. İyi ki hakettiniz; iyi ki....

Ses bilimdir. Bunu herkesin net olarak bilmesini isterim. Ses, insan soyu için ilimdir. Eğer sesleşirseniz Göç Katları’nda ışığınız olur; sema sizi dinler. Dinler ve hak ettiğinizi size kendi yüreğinizden bildirir. Unutmayınız Allah, tartısız bir göz, tartısız bir söz diler. Dilediğini, kendi yüreğinde kendi yüceliğinde dinleyenler O’nunladırlar ve onsuz değildirler.

Ruh'un huzuruna ulaşacak olanlar “SULTANLIK” kitabını alıp okuyacaklar. Ruhun huzuru nedir; öyle mi!? “Birlik Kotu”dur, “Güç Kotu”dur, teknolojinin kürsüsüdür. Oraya herkes ulaşamaz yarım. Ve oraya ulaşanlar, kitabı alıp dillerler. Var git de ki anlayanlara, “insan oldun.” İnsan olan bu kitabı anlar. Ama Dağım, dünya teni, dünya tekniği çok kodları, kayıtlarından ayırdı. Doğal mı doğal... Biz de öyleyiz. Kendi yüreğimizden çıkıp geldik dünyaya. Dünya maya olmalı, dünya kural koymalı ve dünya, teknolojiyi dillemeli. Her nesil kendini anlattı. Öyleyse anlayan, bizim yüreğimizde kendi yüceliğini anlayabilir. Başkaları bu çalışmaları yapmadı, BİZ yaptık. Kervan en güçlüyle yürür yarım ve BİZ o güçte olanız.

Her bir yüreğin, ilmi dillemek istediğinde, Kutsal Işığa Allah için ulaştığında ve o ışığı kendi yüreğine kattığında, geldiği mektep burasıdır. Kendi yüreği gelir buraya ama Yüceler Cemaati ocağında yoksa ışık söner. Emek, Allah'ın size verdiği görevdir. Herkes, emek sarfeder; oğullar kendi yoğunlukları için çalışırlar. Biz de öyle... İnsana en büyük güç, yücenin yüceliğini dilliyebileceği sayfanın açılması ve okutulmasıdır. “Sıla özlemi” dersiniz her biriniz. O sıla, birliğin kodlarında mevcut olan güçtür.

Umut, Turkuaz Göz’ün kürsüsünde, kendi yüceliğinde her yerde var olan bir güçtür. Ve ben, size şunu anlatmak isterim ki nefes, sanal değildir gerçektir. Ve o nefes Allah'ın kürsüsünün sayfasında mevcut olandır ki herkes, o nefesin kürsüsüyle dünya planına iner. Eğer siz o nefesi dillerseniz, size herkes kendiyle iner kendiyle yüreğinizi dinler. Allah, size sizi verir yarım. İşte bu... Ve ben, bana beni vermeye gelene şu an olduğumdan daha güçlü olarak ilmi anlattım. İnsanı anlattım; yüreği anlattım yarım. Şimdilik bu... İşte bu...

Canlarım “dua okumayınız, şükrediniz” dedim. Şükür, hak ettiğinizde varolan yüreğinizle gerçekleştirdiğinizdir. Ama dua, hep kendine kendi yüreğine talepte bulunanlarındır. Dağlarım, şükür muhakkak öz görevdir. Sizden dilerim ki şükredin. Sadece şükür... Dua yok yarım. Yok! dua okumayın. okursanız Yaratan’ın tabiatında yüreğiniz olmaz. Çünkü siz o tabiattan dileyen olursunuz. Ama siz o tabiattansınız... Dua okumayınız.

Allah der ki, “Umut, kutsal bir gözdür.” Muhakkak o göz, sizin yüreğinizdedir. Size..., ah değerlilerim, size bir kez daha şunu anlatmak isterim ki Levhi Mahfuz'u yazan yüreğinizdir. Ve sizin yüreğiniz, o can tertibi, en büyük kürsülerin güçlü kayıtlarından da güçlü olarak yazdı. Size, şunu anlatmak isterim ki yazılar okunur. Okuyanlar, yoğunluklarıyla dillerler ve dava Allah davasıdır.

Çakıl taşlarını dahi yoğunluklarında güçlendirebilen o yücelik, Sistem Devreleri’ndeki o yoğunlukların her bir koyuluğunda meşaledir. Bugün, Allah'ın günüdür. Artık dara düşmeyeceğinizi biliniz. Artık yolunuzun ışıyacağını biliniz. Artık meclisimizin güçlü ışımasında bütün köprülerin açılacağını biliniz. Ve biliniz ki durgunluk bitti. Artık hızlı bir döneme geçiyoruz. Ve bu dönem bütün kötülüklerin aşılacağı bir dönemdir. Asla yanlışınız olmayacak bunu biliniz. Ve bunu size anlattık ki Allah, soğuk günlerin gücünün üstünü, size yüreğinize verdi ve ısıttı. Artık sizler görevlerinizi baştacı olan yüceliklerin kürsülerinden yapmaya başlayacaksınız.

Dinleyin beni. Önce Allah sonra ses, Allah dedi ki “anlat,” anlatacağım. Analar, olur da birgün sizsiz kalırsak yoğunluğunuzun güçsüz oluşundan değil, yoğunluğunuzu güçsüz bırakmanızdandır. Şu anda sizinle, bizimle ve her bir yürekle burası görev taşıyor. Ve bu görev bedeni hakim olanlarla taşınıyor. Dağlarım, “evim Allah evidir” diyen her bir değer, beden sahibi olarak bizsiz olmayacak. Çok mutluyum bugün! çok!, çünkü Ruhsal Meclis bugün burasıdır ve bu Meclis, Kutsal Görev’in tahditsiz ışımasıyla bu çalışmayı sürdürmektedir. En önemlisi de Levfi Mahfuz'un güçlü koyulukları Rahim olarak Teknik Tabiat’a iniyor. Bu ne anlama gelir açıklayalım. Doğa, artık yenileniyor. Öyle bir yenileniştir ki bu; kürzün bütün güçlü kodları size iniyor ve sizinle birlikte çalışıyorlar. Burası dünya... Öyle bir dönem ki dünyada bugün. Bütün Kuranlar, bütün Kutsal Işıklar, bütün tabiat kendini yeniliyor. Sizinle, sizin Birliğinizle, sizin dilinizle, diriliğinizle, Tanrısal Gücünüzle...

Yüce bir can, cennetin kürsüsünden şu anda size seslenecek onu dinleyelim:

- Dağlar, insan soyuna şunu söylemek isterim ki ben, bugün Dünya Üstü Varlık Katları’nda güçlü bir Işık olarak çalışanım. Ama dünya tertibinin dışında da varlığım mevcuttur. Bu varlık; bana, benim yüreğime en büyük kürsüsünü indirdi. İnsan, Levhi Mahfuz olarak geldiği bu yerde, kendi yüreğinin kürsüsünde kendi yoğunluğunda güçlendi ve ışıdı. Benim, Atlanta tertibinden daha güçlü bir yoğunluğum mevcut iken, onlara dahi ışığımı dillettim ve doğan en büyük kürsüyü; ışıkla, onların yüceliğine iç, dış diri olarak anlattım. Bana Kuran okutmaya çalıştılar. Kuran ulu bir gündür ve ben, Kuran'ı Allah’ın kürsüsünde okudum. Unutmayınız ki dünya teknik bir gözdür ve ben o gözün gücü olarak bu çalışmayı başlattım. Buraya inişimin, teknik olarak geçişle mümkün olduğunu biliyordum. Kendi bedenimi kendi yüreğime verdim, ve yüreğimin gücüyle indim. Beden, Allah gücüdür. O kendi yüreğinizin kürsülerinde mevcut olan güç, bütün Kutsal Kabileler’in, Kutsal Kerim olan kitlelerin gücüdür. Ve o gücü yoğun olarak açıkladım. Sultan Selim'in ilmi dahi bilinmezken, biz Sultan selim'e dedik ki, “İnsan olarak çalış. İnsan, Turkuaz Göz’ün gücüdür, bizsiz kalma.” Ve Sultan Selim ilmi bildi, yolu buldu Allah için çalıştı. Onunla birlikte Kutsal Kabile, dünya üstü boyutlarda Dünya dışı aileleri aldı dünyaya taşıdı. Nasıl oldu? O, Muhammet'in gücünü aldı. Muhammet görevliydi, ölüm olduğu anda tertip yaptık ve ona ölümsüzlüğe taşıttık. Ocak olduk ona, onunla birlikte çalıştık. Ve Muhammet, İsa'nın değerini tarttı. Dedi ki “İsa güçlü bir Işık. Onu da alın” ve aldık.

Analar, ölmek Allah'ın dediğidir de ölüm olduğu zaman kürzün bütün ışıklarını yetkin tertiple dinletmek önemlidir. İşte Meclis'te o yürekler vardı. Onlar çok güçlü biçimde bu çalışmaya destek vermekteler. Ve dahası İlahi Gün’ün gücünü anlayacak olan bütün kürz'ün ışıkları da buradalar. Her biri etki alanını kendi yoğunluklarıyla birleşerek bizim yüreğimize indiriyorlar. Bu ne anlama gelir bilir misiniz? Bütün doğumların ve bütün ölümlerin her bir sayfasına ışık yakabilecek düzeye ulaşmak anlamına gelir. Ve dağlarım, bundan sonraki çalışmalarda da böyle olacağını bilmenizi isteriz.

Ekran şu anda sizleri gösteriyor. Biz bu sayfalardakileri izliyoruz. Sizleri, hepinizi dağlarım ve burada olup da bugün burada olmayanları da izleyebiliyoruz. Çünkü onların ruhsal ışıkları buradalar. Ve dağlarım işte bu çalışma bu nedenle önemlidir. Dağlarım çoğu der ki “ama biz çok azız.” Analar az olmak göz olmaktır, bunu biliniz. Eğer siz kalabalık olsaydınız muhakkak yüreklerde ışık söndürenler de olurdu. Ve onlarla özün sözü söylenir miydi? Ele aldığımız en güçlü konu buydu, çoğu der ki “az kişidirler neden biz orada bulunalım ki?” Muhakkak bulan, bilen, olan gelir. Ve bizler şunu size anlatmaya çalışıyoruz. Azla öz olur söz olur ve sayfa sayfa Işık olur.

Unutmayınız ki geri dönüşü olmayan bir davadır bu dava. Dağların tartısız olan yoğunluklarında ışıyan bir kaynaktır burası ve Cennet Cemaati bugün sizin yüreğinizdedir.

Ahret, Allah'ın dediğidir yarım. Eğer ahrette ne var diye istekliysen bilmeye; şunu anlatalım sana. Olan neyse burda olur. Başka şey diyemem sana. Ve dağlarım, Meleklerin Diyarı’ndan bir çok gün doğdu buraya. Ve o diyardan gelenlerin çoğu bizimle oldu. Ve melekler dahi sizsiz değiller, yoğunluk arttıkca ışık yandı ve Kervan yürüyor. O kervanda benim adım benim sanım var, benim yolum var benim koyuluğum var. Ve ben bugün bedendeysem, yüreğim buradaysa, Kuran okutmaktaysam ve cevherde cennetin kürsüleriyle birlikteysem kutsal ağır, kutsal hafifin gücünü taşıdığından dolayıdır. Size şunu anlatmaya çabalamaktayım, ben ağırı taşırım. Sayfa sayfa yazdığım herşey bildirilir ama bilen yoksa, o benim taşıdığım yoğunluktur. Ve ben o taşıdığımı muhakkak taşırım. Çünkü, Ruhsal Meclis'in gücü, benim yüceliğimde her bir dili dilleyebilir. İlahi Gün’ün gücü olan o dil, Allah'ın dediğini der ve kervan ağır yükü hafifletir. Bedenim, ende olan, yolda olan, Turkuaz Göz’de olan bir güçtür. Canlarım emin olunuz ki çalışan hak eder. çalışmayansa kontrolsuz kalır.

Uluların Diyarı’ndan gelenler de sesleştiler bugün size. Onlar da yüreklerini dillediler ve onlar da görev taşıdılar. Allah için cemaatleri ile geldiler. Ulu olan; kural olan, Tanrısallaşan ışıktır. Kim insansa bizsiz değildir. Kim yürekteyse bilgimizdedir, İlim varsa ışık sönmez yarım ve biz, ilmi dinleyenleriz. “Olmadı! olmadı yarım; Kuran okunmadı derseniz, şu anda Kutsal Kitabı okumaktayız. “Olmadı! olmadı Kervan yürümedi” derseniz, kervan olanız ve yoğun olarak yürütmekteyiz o koyulukları. “Olmadı! Yenilenmeliyiz” derseniz, canım yeni olansın al işte yeni olansın. Ama yine de “olmadı, yinede Kuran okunmalıdır” derseniz, asla yanlış yapmayız. Olur oturun okuyun. Okuttururuz yarım; okuttururuz...

Yeni bir dünya kurdunuz; yüreğiniz güçlendi, kollarınız açık. Canlılar, ılık bir sabah görev alındı ve Kutsal Güç, Canlar Canı’nda ışıdı. Olur hepsi olur yarım oldu da... İşte bu... Ve şikayetim hiç yok kimseden, bunu bilmenizi isterim. Beden, Allah’ındır bunu bilin. Ve Allah dedi ki “OL” işte bu. Ve ben bedeni olan; ben yüreği olan ve ben, Kuran olan, Turan olan, Kutsal Işık yakan hepinizde var olanım ki İsa’yım, Musa’yım, Muhammet Mustafa’yım. Ve dini olanım ve diri olanım ve kutsal teknolojiyi dilliyebilenim. İnsana, en önce insan gerekir. Ve insana en önce yoğunluktaki ışık gerekir. Kelam-ı Hak olan bilsin ki ben varım.

Umutsuzluk yok, çok mutluyum yarım çok. Bugün sizlerle oldum ve size görevinizi anlattım. Umutsuzluk yok Allah için çalıştım. Yol Allah'a geldi; yol Allah’tan geldi; yol, Kutsal Katlar’dan geldi. İnsandan geldi; oldu. Hepsi bu yarım oldu. “OL” dedik oldu. Şu anda, muhakkak kitle Allah'ın tohumunda Işık yaktı. Unutmayın son dönemdir bu dönem ve bu dönemde bütün kötülükleri aşmanız gerek. Unutmayın son Dünya Gücü’dür bu güç. Bilmeniz gerek. Unutmayın, evrim Allah'ın dediğiydi oldu. Evren, sayfa sayfa okunacak. Okuyun, okuyun da anlayın. İlahi Gün görevini taşıyacak. Çağırdın... Çağırdın... Çağırdın... Çağırdın... Çağırdın ve geldik. Allah için ayrı gayrı kalmasın yarım. Allah için geldik. Kervan Allah içindir; Ak Teknik, Allah içindir. Çok huzurluyuz yarım çok, muhakkak huzurluyuz çünkü Yol Allah'a geldi. Yol akla geldi. Yol, Kutsal Kaplar’a geldi. O kaplarda ışık yandı ve herkes o kapları aldı okudu. Şu anda dünya üstünde bir çok Merkez, bugün burada verdiğimiz bilgileri okuyor, bunu bilmeniz zor bilirim amma işte bu... Ve bilirim ki ben verdim, her bir dere aktı. İşte bu... Şimdi mutluyum yarım işte bu.

Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

30.01.2008 Tarihli RA-KA Tebliği
Dağlarım, dünya tohumlarını yeşertirken, Düzen'i kotlayacak olanların, kendi yoğunluklarını dilleyebilme imkânları var mı yok mu bunu dahi bilmemekteyiz. Bilmek , doğal dünyaya görevdir ve bizim için de bu böyledir. Temennimiz şudur ki dünyadaki Canlarımız ve çalışanlarımız, Beşir Kaplar'ın hepsini taşısınlar. Doğanın, son öncelikli olduğunun herkesçe anlaşılması beklenmektedir. Sistem, diri ve hakiki iken, dünyaya göz olan ve bilen herkesin ışımasını beklemekteyiz. Dara düşmemenizi de isteriz. Doğanın sonsuzlaşmasını ve koyulukların artmasını beklemekteyiz. Yarımları bütünlemenizi ve hakim olmanızı beklemekteyiz. Dualarınız Allah için olsun. Yoğunluğunuz arttıkça, Kuran-ı Kerim'i anlayabilecek düzey artacaktır. Dün Allah'ın dediğini diyen her Dere, bugün aklın yoğunluğunda ve hâkimiyetin kotlarında 7. doğumu beklemektedir ve birleşmektedir ki bu yoğunlukta, bu tohumların yenilenmesi mümkün olsun.

 

Ak Tabiat, hepimizin yüreğinde vardır. Herkes, kendini kendi yüreğini tanır, bilir ve anlar. BSUİ aklı, bizim için büyük bir kapıdır. İlmi bilenlere şunu anlatmak isteriz ki dava, BİR için çalışıp çalışmama davasıdır. İkna edici olabilirsek; yol, Allah'a gider. İkna edici olabilirsek; yol ağır yükü hafifletebilir. Bilen, Allah'ın dediğini diyebilir. Bilen, Hakkın Kapıları'nda kendi yüreğini dinleyebilir ve bildirebilir. Tabiat, bilginin hakimidir. İkna edici olabilirsek, Değer Kapıları'mız, Türkiye Çobanları'nın gücüyle, daha da gürleşir ve daha da güçlenir. Asla yanlış yapmamalıyız. Din, teknik bir güçtür; din, tartısız bir yoğunluğun kürsüsüdür. İkna edici olabilirsek; devran, Allah için değer kayıtlar. Tüm soylara ve tüm yolculara deriz ki "nefsi aşın; yolunuzu Allah'a ulaştırabilmemiz için muktedir olun. Dünyaya iki kez geliş yoktur. Bir kez gelinir. Bu yerle yekûn olan kotlara, bir kez gelinir. Bu yoğunlukları anlatın her diriye. Açıkça bildirin."

 

Dünya, meşaleyi tutuşturabilenlerin gücüyle yaşar, kayıt yapar ve dini, dili ve her bir yüreği diller. Asla yanlışımız yoktur. Dava, her dirinin bilgiyi alıp alamaması davasıdır. Eğer her diri bilgiyi alırsa toplum ağır yükü hafifletebilir. Dün dava, sayfa sayfa kitap okuma davasıydı. Bugünse dava, ışığın kotlarıyla birleşebilme davasıdır. Eti, kemiği olan herkes, kendi yüreğini anlayabilir. İnsan soyuna insanı anlatmaktayız. Aşk'ı bilmeyen yüreği dinleyemez. Eğer bilen, hak eder de bilebilirse; cemaat, o canın gücünü anlar ve Turkuaz Göz'ün yüceliğinde onu dinler.

 

Evimiz, zarar etmesin istedik, yüreğiniz Kadim Kotlar'ın ışığını dillesin istedik, Evrim Sayfaları'nı görevli kayıtlarımızın ışıtmasını istedik. İnce ince dünya yarattık; ince ince dümen tabiatına aykırı olanları da yarattık ki hak etsinler de tartı onların yüreklerinde umut kayıtlasın diye.

 

Aslımız yoldadır; kotlarımız Turkuaz Göz'ün tohumlarındandır; ışığımızsa, muktedir olanların gözlerindedir. Elleriniz, Allah'ınsa yüreğiniz bizimdir. Allah için çalışan sizlere deriz ki içki içmeyin. İçtiğiniz içki bizimse eğer, tabiat bizsiz değildir. İçki içmeyin, içerseniz Ak Tohumlar'ı yeşertecek olanı için. En son şunu da söylemek isteriz ki Yaratan'ın Kutsal Kitap'ı, teknoloji'nin Kutsal Işığıyla yazıldı. Allah'ın topluma verdiği en büyük güç, bu kitabın yüceliğidir. İlâhi Gün'ün gücünü dinleyen, bilgiyi bilir ve dinler.

Evimiz, zararı önleyen yüreği dilleyen bir evdir. Asıl dünya, bu günkü dünyadır. Dümenin gücü, hepimizin yüceliğiyledir. Zaman, Kutsal Güç iken; dil, Kutsal Gür Hak iken; bilgi, Ak Teknoloji'nin kürsüsü iken ve beden iş yaparken, herkesin bize bizi dinletmesi değil, BİZ'i dillemesi gerekir. İşi başaracağınıza eminiz. Olgun olmanız gerekir.

 

Halk, çok özgür olmamalıdır. Çok özgür olmamalıdır. Halk çok özgür olmamalıdır....

 

Doğanın Sayfaları'nı okuyabilmek zordur. İkna olunuz ki çok kolay olan yüreği dinlemektir. Eğer birleşen yücelikler, kendi yüceliklerini, kendi yüksek görev tertiplerini, kendi koyuluklarından, İnsan İlmi'yle anlayacak düzeye varırlarsa, Kuran-ı Kerim'i anlamak kolaylaşır. Asıl dünya, yoğunluğunu kotlayan, yüreğini dilleyen, topluma güç verendir. Ve biz o dünyaya kendimizi, yüreğimizi indirdik.

 

Aslını bilmeyen yüreğini dinleyemez. İlâhi Gün, Allah'ın günüdür ve Allah için çalışan herkes, o günün kürsüsüdür. Emin olunuz Allah, cemaatinizi önemsemektedir. Emin olunuz Allah, dilinizi dinlemektedir. Emin olunuz hâkimiyetinde olan sizler, onun yüreğinde onun yoğunluğundasınız. Aşı yapıldı yüreğinize; ışığın koyuluklarını güçlü kılın diye. Cemaatinizin gücü artmaktadır. Evrim Sayfaları'nı okuduk. Olan neyse herkese oldu. "Unut" dediler. "Her şeyi unut! unut ve öyle dille yüreğini." Amin... Ve görmekteyim ki unutan, yolu açtı. "Unutulan nedir?" diye sorana de ki "Kuran'dır." Turan'ın Kutsal Günü'nün Gücü olan Kuran. Unuttunuz ama anlatıldı yine size. Hepinize, hepimizin yüreğinden anlatıldı. Bildiğinizin çok daha üstünü bilenleriniziz. Eti kemiği olan siz ve bedeni hakiki olan biz... Ve BİRİN BİRİ'ndeki Hakimler, her değerde, her dirilikte ışıyabilenlerdirler ki Allah için çalışan onlar, bugün burada, size, sizin yüreğinize kendi teknolojileriyle indiler.

 

Aslınız, ağır yük değildir. Yolunuzu açacak olan diriliktir. İsa da Muhammet Mustafa da Turkuaz Göz'ün güçleriydiler. İçki içtiler. İçtikleri ışıktı. Yüreklere İslâm Dini'ni indirdiler. İnen derelerdiler; inen yüreklerdeki derelerdiler onlar ve şu anda hepsi Yüceler Meclisi'nin üyeleri oldular. Allah için çalışan onlar, beden sahiplerinin hepsiyle birleştiler. İyi ki Hak Teknolojisi'nde Allah'ın dediğini diyen onlar, eski dünyaların gücünün örtüsünü örtüp 7 doğumun en güçlüsünde; Birlik Kotları'mıza vardılar. "Allah'a saygımız sonsuz" dersiniz. Yüreğinizdeki güç akıl taşır. Teknoloji size sizi anlatır. Anlattığınız herşey muhakkak güçlüdür. Ve bedenimiz Allah'ın birliğini Allah'ın diriliğini anlatır diyebiliyorsunuz. Oynamadık hiç kimseyle yarım. Oyun yok! bilmenizi istedik sadece. Bilin de dinleyin yürekleri. Özün sözü, Allah tek bir gündür ve o gün, bütün kütlesiyle göz açtı bizim için ve her bir dil için. dava, Allah'ın tahditsiz gücünün, görev teknolojisinde tertip yapabilme davasıdır ki asıl dünya, buyrulan bu dünyada gerçekleştirilen ışıktadır. Et Allah'ınsa, teknik temizlik sonsuzlukta gerçekleşir. Amin...

 

İnsan, ot değildir. İnsan, toplum için çalışan dildir. İnsan taş değildir. O Can, Birlik içindir. İnsan, yoku vara katar; Kutsal Günün Gücü'nü alır taşır. Açı daraldığı zaman, açıyı genişletebilecek düzeye varır ve 7. Dünyanın Kürsüleri'ne ışık katar. Ve insan, etki alanını çok güçlendirebilir. Öyle güçlendirebilir ki Beşir Kapılar'ın hepsi, ocağını söndürür ve ona koşar. Olur da bir an için bu olursa, onlara ses verin ve açıklayın; deyin ki "Allah'ın dediği, aklın dediği iken gelin." Ek olarak şunu da söyleyin; "tohum yeşerdiğinde; Kutsal Gün güçlendiğinde; dünya ışık haline dönüştüğünde ve BİRLER birleştiklerinde gelin ve ocakları söndürmeden gelin. Bütün maksadımız, kontrol kapılarının hepsinin açık kalmasını sağlamaktır. Eller Allah'a uzandığında; dünya ışıdığında; bilen dillendiğinde; dağlar görevlerini anladıklarında ve yol açıldığında, bütün kötülükler aşılacaktı. Bunların hepsi geriye dönüşü olmayacak biçimde gerçekleştirildi. Asla yanlışımız yoktur. Doğa Turkuaz Göz'ün gücüdür ve Doğanın Kürsüleri'nde teknik temizlik yapıldı. Asla yanlışımız yoktur.

Melek olmak sorumluluk değil melek olmak sorumsuzluktur. Her yürek, "ben meleğim" der. Kendini, kendi yüreğinden çıkarır ve Birlik Kotları'nda kendi tohumlarından ayrılır. Bizse dedik ki melek olamayız; mektup okuyamayız. Biz dünyaya güç için değil, Ak Kayıtlar için geldik. Güç, Allah'ın kürsüsünde zaten vardır. Temiz olanlar bilirler ki mektup okuyanların çoğu, Kutsal Işığın gücünü anlayacak düzeye dahi ulaşamazlar. Bizse, bilgiyi alır; Allah'ın dediğini der; ışığın yüceliğinde dilleriz. Amin... Şimdi neslimizi getirin. Kim Allah için çalışmış bakalım. Eğer Hâkim-i Hak olan varsa, köle olmayacak güçteyse, onu kötülüğün üstüne geçirin ve dünya devrelerine katın.

 

Ezip geçmeyiz kimseyi. Analar hiç bir diriyi ezip geçmeyiz. Ölen ölsün; olan olsun diyemeyiz. Bilmenizi isteriz ki öleceksek öleceğiz ama ölmeye niyetimiz yok.

 

- Dağlarım, ölen yok ki.

- Sesimi kesme.

- Ölen yok ki.

 

- Analar, öldüğünüzü düşünün. Yine biz sizinleyiz. "Ölen ölür diyemeyiz" dedik. Ölen bizdir; öldürmeyiz. Anlatmak istediğimiz budur. Analar, Kuran-ı Kerim'de der ki İlâhi Gün bir dündür ve o gün, bütün kütlenin kürsüsüdür. Ve ben, o kitabı okuduğumda, gördüm ki "İlâhi Gün" Allah'ın kürsüsüymüş. Ama, bilen bilsin ki Medine, Mekke hepsi tek bir yürektedir. İşaretti her şey, her diriye. Analar, ortaklıklar yapılır dünyada. Hadi biliniz, ortaklıklarınızda göz varsa; gücünüz artar.

 

Allah için ne yaptığınıza bakalım. Din İlmi'ni anlayabildiniz ve açıklayabildinizse Kelâm-ı Hak olanın gücü sizindir. Allah için dillenebildinizse; yol, aklın koyuluklarında semaya ses katan sizedir. Amin... Ve görevinizi alıp yolunuzu açıp cana indiğiniz zaman, "evim Allah'ın" dediğinizde; eminim ki yol, Aklın Kotları'nın topluma ışıdığı bilgidir. Aha! kalbimiz serinledi. Allah bize dedi ki "al ve bil." "OL" der; OL'ur. Turan Tohum, Tuan Kotları'nın gücünü alır da olur. Özün sözünü bilir; sevgiyi bilir; İlâhi Güc'ü bilir. İşte bu...

 

Dağlarım, dünyaya iyi ve kötüyü indirdik. "Hani nerede iyi?" diye sorarsanız; ölenin kürsüsündedir. Ölmeye niyetiniz varsa ölün. Ölenin kürsüsü, gözün gözündeyse, bilin de ölün. Ölmek Allah'a gitmek mi sandınız? Ölmek yüreğe inmektir sadece. Eğer siz yüreğinize inecek düzeydeyseniz dağların dilini dilleyecek düzeyiniz varsa; yolu açabiliyorsanız; zaten oradasınız; o yoğunluktasınız. Eğer ölmek dünyayı terk etmek sanırsanız, yaranın ağır olduğunu biliniz. Çünkü dünya sizin mektebinizdir. Orayı terk etmek için ocağı, zulümün üstüne ulaştırmanız gerekir. Zahir'in, Kahin'in ışığının gücünün üstüne varış halinde olmanız gerekir. Ataların Teknolojisi'yle ışığı bulup; ışıkla dinlenmek gerekir; ışıkla dillenmek gerekir ki Dünya Dışı Varlık Kotları'na ulaşabilesiniz. Eğer bana, benim yolcularıma, "neredesiniz?" diye sorarsanız; ağır yüküm hafiftir. Her yer benimdir ve ben, ezel ebed dünyanın en büyük kürsüleriyle birlikte, dünya tabiatının en büyük yüceliklerinde dünyaya görev yapmaktayım.

Kimi der ki Rabler Kapısı'ndadır. Kimi der ki Ruhbanlık Kotu'ndadır. Kimi der ki Rahmin Rahmanıdır. Kimi de der ki Rabbin Rabbi olanın tabiatındadır. Rahman; Rahmini, Rahman'dan değil; Rab'bin Rahim'i olgunlaştırdığı yoğunluktan çekip alır. Size derim ki ben ruhun huzuruyum. Baştacı olduğumuz bilinir. Donup donmayacağınız dinlendi. Donan dondu. Zaten biz, donduran değil, donan değiliz. Dorukların topluma verdiği en büyük görevlileriz. Artık bilmenizi beklerim ki dünyadaki 3 görevlinin en küçük ışıklarını, en güçlü yoğunluklarını dilleyebilen bitişkenlerin, bir tek Kadim Kapı'sında ışıyan; Ak Tertibinde yücelen bütünüz. Her bir yürek bizedir. Her bir cemaat bizedir. Bizim zararımız yoktur. Hikaye dinlemeyiz. Tabiat sayfalarını okuturuz. Lütuf değildir bilmek. Bilmek hak ediştir ve biz bilenleriz.

 

Dünya, ilmin hakkını verdi. Dünya yürek hakkını da verdi. Dünyada et olan her Yüce; bedeni hak oldu, ışık oldu. Biz, "Zakkum" dedikleri o ışığın gücünün örtüsünü örttük. Dünyaya kürzün ışığını kattık. Kürz, bütün köprülerin gücüdür ve bizsiz değildir. Eğer biz, dünya teknolojisinde yürek taşıyacak düzeyde değilsek; yerin, göğün hakimi değiliz. Bunu anlayan anlayacaktır. Dünyada, iyinin ilmini bilen iyidir. Körün gücünü bilen kötüdür ama biz zamanın kürsüleri olarak her birini bilenleriz. Dava, hak ediş; Altın Ten'i dilleyiş; ışığı yakış değil midir? Biliriz, bildiririz ki doğa bizimdir. Biliriz, bildiririz ki Yüce bizdir; ışık bizdir. Dağlarım, dünya bizimdir. El, Allah'ınsa; yürek aktır. Teknik temizliği yaptık ve ışık yaktık. Bildik, hak ettik. İşte bu... Şimdiden sonrada bilen, kendini dilleyecek, yolu dilleyecek. Umut, mükâfattır bilinecek ve bildirilecek. Asla yanlışımız olmayacak. Temiz bir dünya istemekteyiz ve bu temiz dünya, muhakkak kuruldu. Muhakkak!... Çünkü bilmekteyiz; zamansızlığın her bir sayfasında bilinendir bu. Ve biz, bugün bilen; bugün dilleyeniz.

Yüceler Cemaati, bana beni vermez. Ben, dünya tabiatının en yüce kotlarında ışık yoğunlaştırabilensem eğer; mektep kurabilensem; tertip yapabilensem; insan soyuna bildirmek isteyen, kendi yüreğini dilletmek isteyen, bana gelir; bende dillenir. Umutsuzluğum hiç olmaz. Çünkü meşale bana aittir. Temizlik, tertip dileğiyle herkese selam ve sevgiler sunarım. İşi başaracak düzeydeki her bir yürek buradadır ve bugün buraya girişleri güçlendirilmektedir.

 

Eve, dönüş başladı. Herkesin eve dönüşü için; geri dönüşü için gereken çalışmadır bu çalışma. Kulluk, olgunluk değildir; kulluk, Işığın Kürsüleri'nde Ak Teknoloji'yi dilleyebilmektir ki biz, kulluk yaptık; kendi yüreğimizi dilledik. Kurtuluş Sayfaları'nda güç yazdık; ışık yaktık; asla yanlış yapmadık. Ve bundan böyle de yanlışımız olmayacak. Çobanlara çabalarından dolayı güç verdik. Eminim ki onlar, Bilgi Kapları'nı aldılar ve kendi yolcularına dinletecekler. Dün, Allah'a kendilerini dilletenler; bugün yeni bir dünyada yine kendilerini dinletebilecek düzeye ulaştılar. Yarım Allah'ın gücü; yarım ışığın kürsüsü ve ben bir tek gün olan; et kemik olanım ki Birleşik Aile'nin yoğunluklarından çok daha gür olan Bilgeler Meclisi'nin koyuluklarındayım.

 

Teknik olarak Kuran okuyanlara şunu da izah etmek isterim ki yıldızların hepsi benim yüreğimi dinler ve benim yüceliğimde ışırlar. Kutsal Kible benim yoğunluğum değil Kutsal Işığımdır ki o ışığa bilgiyi kendi diliyle dilletebilenler, o ışığın yoğunluklarında bulunurlar. Asla yanlışım yoktur. Bunu neden tekrarladığımı soranlara şunu izah etmek isterim. Benim, Atlanta Tabiatı'na aykırı olmakta olduğumu söyleyenler var ki özün sözü şudur: OL dedik. Oldular. Olmaz dedikleri olur ama onlar, "OL'duk" derlerse; yollarında, kusurlu olduklarını; ocaklarında kısır kaldıklarını bilmeleri gerekir.

 

İlâhi Gün, Allah Gücü'dür ki o günü bilmeyen, bilgiyi anlayamaz. İlâhi Gün, bizim yüreğimizdir ki o Yüceliği dinlemeyen, yolu bulamaz. Allah'ın dediği aklın dediğiyken; ışığı söndüren, yolu açamaz. Bize, bir ikna edici güç verdiler. Bir ikna edici yücelik verdiler ve biz ikna olduk. Amin... Şafak söktü. Yalan dolan yok!... Allah'ın toplumu aklın tohumudur. Atlanta toplumu, yolun koyuluğudur. Biz zararı önledikçe, Yüceler Cemaati, bilgi kayıtlarını kendi yoğunluklarıyla dilleyecek düzeydedir.

 

Elleri Allah'a ulaşan; umutsuzlaşanların yoğunluklarını, kendi yoğunluklarıyla birleştirerek, umut katan, umutsuza, umut kayıtlayan her bir dil, Allah'ın dediğini der. Evimizde, yüreğimizde olan herkes, bir çeyrek bile ışık yansa; o ışığın her bir sayfasında yürek olur; göz olur. Umut, Allah'ın kürsüsünde, ışığında, yüreğinde BİR olmaksa; umutsuzluk, Turkuaz Göz'de kısırlıktır. Çevre çevreye geldik; Yüce Yüceye geldik; teknik tertiple dillendik; yürek kürsülerine geldik. Ele aldığınız konu, bizim de konumuzdur. Birlik için dilleşmek isteriz. Hadi gelin! Turkuaz Göz, Türkiye Coğrafyası'ndaki bu göz, bize bizi anlatsın. Dilleşelim; Teknik Toplum'un yüceliklerinde birleşelim; Ak Tabiat'ın gücüyle dinleşelim; hadi yahu! Hadi gelin de hak edelim. Coğrafyanızın gücünü hak edelim.
 

- Dağa bak, dağ O'dur. Yoğunluğa bak, yoğunluk O'dur. Temennimiz şudur ki olan O, olduğunu dinletsin. Her nereye bakarsanız orada, O vardır. O'na kendinizi anlatın. O size kendinizi açıklar. Biz, size sizi anlatmayız. Ocak olan her yürek, kendi yüceliğinde; kendi diriliğinde; her bir değeri yüreğe, yüreğin kürsülerini anlatır amma kardeşçe, hak edişle, edilişçe; hak edişle ve Hak oluşla anlatır. Bunları anlamayana hikâyedir herşey. Bugün buraya geldiniz. Bize bizi anlatmak istediniz. Aha buradalar her yürek. Aha buradalar her Yüce. Hadi onlara ocaklarınızı açıklayın. Sizi dinlesinler. Size kendilerini kendi yüreklerini açıklasınlar. Belki bir an için onlara kendinizi açıkça bildirirsiniz ve bitebilecek olan bir çalışma, yetkin kayıtlarınızda yenilenir. Hadi kendinizi onlara anlatın. Bakalım neler başarmışsınız. Sizi dinliyorlar anlatın!...

 

- Ben anlatayım önce. Ailemi geri getirdim. Türkiye Çobanları'nın çoğu beni kendi yoğunluklarından ayırmak istediler. Ne ise işte oldu. Her şey yenilendi ve ben, kendi ailemi aldım. 7 doğumun en sonuncusunda dümenin başına geçtim ve ailemi getirdim. Ailemi neden getirdim diye sorarsan; oğullarımızın görevidir geri dönüşü gerçekleştirmek. Biz dünya tabiatına aykırı çalışmaları da izledik. Her yerde güneşler, kendi yüreklerini anlattılar. Durağan Güçler vardı. Onlar da kendilerini açıkladılar ve hepsi, bedeni hakiki olanlar olduklarını sandılar. Ve çoğu dünyada rehin kaldı. Oyunlar oynadılar herkese ve sandılar ki Dünya Teknolojisi, onların yüreklerini anlayacak ve ocakları yanacak. Çaba boşunaydı. Çünkü Ruhsal Meclis, her diriyi anlar ve hak ettiklerince diller.

 

Nesiller boyu bu hep böyle oldu. Dünya, tüm insan soylarının yoğunluklarını tarttı ve daha sonra ışıklarını gözledi. Görevli olanları buldu; onlara güç verdi. Daha sonra da ışık söndürmesinler diye cemaatlerini güçlendirdi. Bedenleri kadim olanlar; yollarında Hakim oldular. "OL" dediler; oldu. Unutmayınız ki dünya bir andır ve o an, bütün kütlenin sonsuzlaşmasını sağlayan yoğunluktadır. Hadi anlayın bakalım; neyi anlayacaksınız. Anlamak sorumluluktur ve ben, size insanı anlattım. Özün sözü şudur ki kul oldum; Kuran okudum. Turkuaz Göz'ün gücünde dillendim; yüreğe baktım; ışığı yaktım; dünya dışına dünyayı taşıttım. Öldüm, öldürdüm. Oldu mu oldu. Ölüm Allah'ın emri değil miydi? Öldüm ve öldürdüm. Öldürdüğüm ışığımdı. Tıra bindim. O tırda ben vardım. Tır ben ve ben tırdım öyle güçlüydüm ki! yolu Allah'a giden bir koyuluktaydım. Ve ben, çakıl taşlarımı taşıdım o tırla. Önce dünyayı taşıyacağım sandım. Öz, söz, göz, birse; taşınır diye sandım. Vardım dedim ki "ben Allah'a gideceğim. Bana, benim yüreğime tırımı verin. O tır beni taşısın. Bende, benim yüreğimde var olan her bir dili taşısın. Çakıl taşlarını toplayın getirin oraya dedim. O tır bende beni taşırken, her bir çalışanı da taşır. Sonra döndüler bana baktılar ve saygıyla yüreğime eğildiler. Ve dediler ki, "sen 7. Dünyanın Kürsüsü'nde kendi yüreğini anlayacak düzeyde iken, nefsi aşamadığın için yolu açamazsın." Neden? diye sordum. "Çünkü" dediler, "sen her diriyi kendi yüreğine almaya kalktın." Of Dağlarım! of!!! her diri, bana ben olup geldiler. Niye taşıyamıyayım onları? Niye onlar bensiz kalsınlar ki!?

 

Analar, Turan'ı bilen, Türkiye Çobanları'nı da bilir. Benim adım "Reşit"tir ve ben reşitsem; Rahmi, Rahmet'i bilirim ve ben reşitsem eğer; yolu, kotları bilirim; tabiatı bilirim. Ve ben canları bilirim; cenneti bilirim. Ölmem Dağlarım. Ölmem... Devre devre dirilir dillenirim. Eti olanda hak ederim. Sonra döndüm baktım ki ben, başka taçlar da takmışım yoğunluğuma. Analar, her taç bana ait değil miydi zaten.

 

Dağlarım, dünyaya insanı ektiklerinde, dünyada bir tek kot yoktu. Dünyaya, yüreği indirdiklerinde, dünyada ışıklar çoktu. Çünkü dünya bütün kötülükleri aşabilmekteydi. Özün, sözünü söyledim. Doğulu, Batılı demedim hepsine görevlerini dillettim. Şimdi dünyaya bakalım. Nefes Allah'a ait; Yücelik ağır yük; Temizlik, geçiş sayfasında her yüceyi temizlemektedir. İslâm Devreleri, görevlerini başarıyla gerçekleştirmektedirler. Ruhun huzuruna ulaştım; çakıl taşlarını tohumladım, yollarını bulmalarını sağladım. Şimdiden sonra da bu çalışmam sürecektir. Benim, bana bildirilişimdir bu. Geldin ve beni bana bildirdin. İşte bu...

 

- Dağım, ben de bana beni bildirmeni beklerim. Şimdi sen bana beni bildir; sende beni dille.

- Peki, dilliyoruz:

 

Allah dedi ki "çağırın gelirim." Of Dağım! of!!! Çağırsak bilir mi bizi? Ağırdır yük bilirim. Bana dedi ki "çağır gelirim." Of Dağım of! of! of! of!... Nesillerimiz neler yaptılar! neler!... Herkesi yolda, koyuluklarda çağırdılar; dinlediler. Seçtiklerinin hiç birisi, oğullarımızın kürsülerinde görev başkanlığı yapamadı. Hala bana "çağır gelirim" der. Yahu çağırsam gelmez ki. Çünkü kibri vardır. Gelmez ki. Çoban olsak belki! belki gelir bize amma ben yürekteyken niye bana gelsin ki? O ben, ben oyuz zaten. Öyle çok, öyle çok seslenir ki yüreğime. "Hadi" der. "ol! ol! ol! ol!..." Of Dağım! of!!! olsak mı acaba. Olsak mı!? Özün sözü şudur ki olmadan olmak olmaz. Olsak da olmasak da O biz; biz O'dur. Özün sözü odur ki teşkilât bizsiz değildir. Benim adım yüreğimdedir. "OL" dedik oldu. Hepsi bu... O, ben; ben O değil miydik!? Olur da bir gün bana, "bana gel" derse, hatadır. Çünkü ben bilirim ki O'yum. Onursuzluğum yok benim. Ölüp dinlenmek yok. Diriyken dillenirim. Olmazsa olmaz olan çabadır. Eğer çaba varsa, yokluk yoktur.

 

"Medine" derler; "Mekke" derler. Allah için her biri aynıdır. Kim der ki "ben orada değilim." Ben temizim. Allah için, Hak için temizim. Umut mutlaka gerekir; muhakkak yürek için kaydı kadim olan Yüceler gerekir de ete girdiğinizde her biri semaya ses katar ve der ki "ben ve benim yüreğim sevgidir." Savaş yok ki yarım, Savaş yok ki. Utanırım savaştan; utanırım! çünkü ben, temenni eden değil, hak edenim. Olmaz olan bir tek şey vardır. O da tevkiftir. Kimse beni tevkif edemez. Etse yüreği kınanır. Edemez zaten... Aha ben buradayım. Canlı ya da cansız; temiz ya da kirli; kürzün ışığında ya da kuru kayıtlarda ama ben hep buradayım. Lafı dahi edilmez yürektekilerin. Çünkü onlar, hep Bilgi Kapıları'nda bize, bizi anlatırlar. Utanırım yolcu oldum demeye; utanırım kotlarımı dilledim demeye; utanırım bedenliyim demeye. Çünkü ben her yer olanım. Her zeki olanın sesi olanım. Sultanlar'ın Sultanlığında kürsü yapanım Allah için ben, kürsülerin kürsüsü olanım. Ki kimi bana ben için değil yürek için iner. Kimi bana beden için iner; kimi bana devre devre iner; tek bir yürek ister. O yürek, Allah'ın gücüdür. Utanırım teknik temizlikte olduğumu dillemeye; utanırım Kuran-ı Kerim'i okuttum demeye; utanırım!... Çünkü bilirim ki ben, maya tuttu dediğimde, her zeki olan anlar; bilgiyi bilir. Okuyan devre devre okuduğunda, beni diller. Allah mıyım!? Yo! yo! yo! yoo!... Allah, bana ben olup iner. Ben mayayım. Affettim yürekleri. Affettim Can'ı, cemaati, cevheri, cennettekileri ve cümle Yüceleri affettim. Allah için ben, sayfa sayfa dilleştim. Dünya cümlelerini tek bir nefesle seslendirdim. O'yum ben.

 

Ölüp, geldiğin zaman, "ölüm var mı?" diye soracaklar. Senin bildiğin, benim dillediğim her şey aynıdır. "Ölmedim ki" diyeceksin. Bilmek istersen izah edeyim, ben ölmem Yarım. Ölmem de ölen teknik olarak ölür. Nedir teknik ölüm? Tabiatın gücünün ayrısı kalmaktır; O gücün dışı olmaktır. Ölmek budur yarım. Hani derler ya "ölüm Allah'ın dediğidir." Tabiatta, Allah'ın dediği, aklın dediğidir. Hadi deyin ki "ben öldüm." Öldükse, Allah içindir. Bilmek isteyene şunu anlatmak isterim ki yalanı dolanı bırakın. Acı geçiş yaptırmayın yüreğimize. Allah der ki "bırakın! Bırakın yüreğinizi. O yürek, Allah'ın gücüdür." Olur da bir gün ona inersek, biliniz ki o BSUİ'dir. Ama, biz bütün köprüleri kuranlar; bütün tohumları yeşertenler; yaşatanlar; OL dedik mi; olur. Olmazsa olmaz olan, Tabiatın Kotları'nın dışı kalmaktır. Kalır mıyız? Allah için kalırız da. Neden? Çünkü tabiat temiz olduğu zaman, görev olur. Eğer temiz olmazsa tabiat, görev olmaz. Şu an Dünya Davası, Birlik Davası'dır. Dünya, kimin dünyası? Bilginin dünyası. Dünya, kimin yüreği? Birliğin yüreği. Dünyada kim var? Allah var. Dünya, teknik mi? tabii ki teknik. Dünya, Hak mı? tabii ki Hak. Dünya, yargı mı? Muhakkak yargı. Dünyada çakıl taşları var mı? Muhakkak var. Öz, söz, göz mü dünya? Düzen'in gücüyse, muktedir olan bilir ki öz, söz gözdür.

"Önce Allah" derler. Allah nedir ki? Huzurun Kutsal Işığı mı? Yolun akıl taşıyanı mı? Biliniz ki Allah, bizim yüreğimizdir. En önemlisi de doğum anlarınızda, size gölün gücü bildirilir. Size denir ki "o güç sizin olsun. Alın çalışın. Doğdunuz, bebektiniz. Bebek olmak, gözün görmediği bir dirilikte bulunmak mı? Yoksa görülen duyulan, bir yerde olmak mı? Bebekler, bilirler dünyayı. Dilleri dinlerler. Onlar öyle güçlüdürler ki kim ne derse alırlar. Seveni bilirler, hırsı bilirler, kusuru bilirler, kesişmeyi bilirler. Dava şu; o bebekler, size siz mi olacaklar, yoksa o bebekler, sizin yolunuzda mı olacaklar. Dava, Allah Davası'dır. Eğer siz, "ben, dünyama indirdiğime hakim olurum" derseniz; Allah sizi affetmez. Çünkü o, sizin yüreğinizin gücünün örtüsünü örtecek yegane güçtür. Çünkü o, sizin genetik kapınızdır. Çünkü o sizin yüreğinizin kusursuzluğudur. Ki siz, "benim oğlum; benim kızım bana cefa çektirmeli" diyecekseniz hatadır. Cefa değil, hak edin ışık sessizliğinde huzuru yapın. Cefa size kırılış getirir. "Benim oğlum, benim kızım bana görevlidir; bana hizmetçidir" derseniz, Allah sizi affetmez. Onlar, sizin yüreğinizde; sizin yüceliğinizde, ışığı yoğunlaştıracaklar ve Teknik Tabiat'ın gücü olup Müspet, Mutlak Kotlar'ı kayıtlayacaklar.

 

Analar, oğullarınızı yüreğinizde tutun amma yollarını açın. Onlar sizsiz daha güçlüdürler. Dağlarım, biz size bunu anlattık hep. Allah için cem olun ama hak edin de olun. Onlar sizden daha güçlü olduklarından onlara saygılı olun. Ve bugün buraya gelen her Yüce bilir ki benim adım, yolun kotlarıyla dillenen bir ışıktır. Şimdi soruyorum; açıkladıklarımda hakikiyet var mıdır? Herkes der ki "doğru." "Eminim doğru dersiniz." öyle mi? Muhakkak öyledir. Dağlar, doğru. Biz deriz ki Allah'ın dediğini diyen; aklın dediğini der. Aklın dediğini diyemeyen, ışıksızdır. Saklı tuttuk yürekleri Yarım. Sakladık; olsun, gelsin diye. O yürekler, bizde kayıtlıdırlar. Her biriniz, anasınız; Hak tertibisiniz; Yolun akil Kadim Işıkları'sınız da her birinizin yolcuları olan o kotlar, bize bizim yüreğimize inecekler. Onlar, Beşir Katlar'ın en büyük kürsüleri olacaklar. Çoban olmaları değil; çalışmaları istenir. İşte budur olan...

 

- Değerliler onları dinledik. 2 Bütünlük bize kendilerini anlattılar. Biri sağ görevliydi; diğeri sol görevliydi. Biri kontrolü kurdu. Diğeri yoğunluğu güçlendirdi. Ve biri, bize kendisini; diğeri sizi anlattı. Hangisi daha görev taşıyıcısıydı? Her biri... Çünkü biri bizi; biri kendi BİZ olanımızı anlattı. Bana, beni değil kendini anlatan, bende beni anlattı. Doğal dünya böyledir. Sanırsınız ki o size bildirir ama bildirdiği sizsiniz. Olan budur. Ve şu anda 2 tane güçlü kapı açıldı. Sağ Kapı, Sol Kapı... Bahar gelir de görev taşarsa eğer, yürek ışır. Bahar geldi; görev taşıdı; yol açıldı; ışık yandı. Sayfa sayfa kitap olduk. Sayfa sayfa Turkuaz Göz'ün gücü olduk. Çoban olduk; hak ettik kardeş olduk. Müşteki değiliz hiç bir Yüce'den. Çünkü hepsi bizde biz oldular. Olan her ne ise hakimiyetimizde oldu. Olan her ne ise yüreğimizde değil gözümüzde oldu. Yani görevlimiz olan o sayfada oldu. "Utanırım" diyen; yürekte, kendiyle, kendi yüreğiyle hesaplaştı ve dilleşti ama bizde dilleşti ve dedikleri, bizde de utançtı. Ama utanan o, bizde utandı. Bizsiz mi? Hayır. O kendinden utanan, bizde kendini dillerken, bizim de yüreğimizde olması muhtemel olan her bir Düzen'de ve her bir Yücelik'te, utanç sayfalarını açıkladı. İnsan Turan'dır. O bir Turkuaz Güç'tür. Ama kendini anladığı zaman kervan olur ve yürür. Eğer bir teknolojiye sahipse ve o teknoloji onun yoğunluğunu kotlayacak düzeye ulaştırırsa, o Can, bedeni hakiki olur; yüreği hakim olur; BSUİ ile birleşir görev taşır.

 

Yarım Allah; yarım Ak Tabiat, öyle mi acaba? Yarım Allah; yarım Ak Tabiat... Allah der ki, "olacak neyse, hak ettiğinizde olacaktır." Özün sözü şudur ki, devran döndü ve biz bilgiyi hak ettik. Bu bilgi, dünya bilgisidir. "Hani nerede bilgi?" derseniz; her birimizin yüreğinde. Biz bu bilgiyi temenni ile değil hakimiyetimizle yazdık. Bilgi, Tabiatın Kotları'yla dilleşti; tabiata indi Allah dedi ki "işte bu..." Çünkü tabiat bizi bizim yüreğimizi dilleyecek düzeydeydi. Biz, dilledik; tabiat dilledi. Biz olduk; tabiat oldu. Biz hak ettik; tabiat hak etti. Ağır yük hafiflesin istedik ve isteğimiz oldu. Dünya, Levh-i Mahfuzu'nu yeniledik. Nasıl bir yenileniştir diye sorarsanız; Birleşik Aklın yoğunluğuyla gerçekleşen bir yenileniştir. Der ki Birleşik Akıl, "dünyada ışık sönmeyecek. Çünkü dünya, kendine kendini kendinde yeniletti. Nasıl bir iştir diye sorarsanız; bizler, her birimiz bir dünya gücüyüz. Dünyadaki çalışmalarımızın yegane sebebi budur. Yani, dünyayı yenilemek; Dünya Levh-i Mahfuzu'nu yeniden yazmak, ocakları söndürtmeden bu bilgiyi her bir diriye anlatmak. Çünkü her bir diri bu çalışmaya dahildiler. Peki, Dünyalılar bunu anlatacaklar mı? Her an anlatılmaktadır. Onlara her an bu bilgiler dinletilmektedir. Özün sözü şudur ki, yarını bu günden yazanlar; dünden, Yücelerin Cemaati'ne kendi yoğunluklarını kayıtlamıştılar zaten.

 

Islak, kuru, hepiniz baştacısınız. Kılın kırk yarıldığı çalışmalarla buyrulan bu Düzen'de, her nüve, tüm insanlık için çalıştı. Yarışma değildir yapılan; hak ediştir. Çoğu sanır ki biz yarışırız. Ah değerliler çalışma, yarışma sanılır. Hani derler ya "benim Bütünlüğüm daha güçlüdür." Ah Değerlilerim ah! reşit olsalardı anlarlardı ki tüm çalışmalar tektir; teklik içindir. Bunu anlatmak zordur. Anlatamadık kimseye. Hepsi saklı tuttular yüreklerindekileri ve sandılar ki onlar, muktedir olacaklar; tertiplenecekler; Tanrısallaşacaklar. Ah Değerliler, oldu mu!? Herkes için bu oldu mu!? olmadı. Amentü Kotları'na ulaşmayanlara olmadı ama bilmek isterseniz anlatalım. Öz, söz, göz dediğimiz; her şeklin kotu olan; ışığın yolu olan; Mircan Canları'nda cem olanlar, bildirirler ki oldu. Oldu yarım! oldu!. Biz, saklı tuttuk her bir diriyi; her bir yüreği; oldu. O sorumluluk bizimdi ve başardık. Aha Kurtuluş Sayfaları! İşte bu...

 

Ve bu günden itibaren de Türkiye Çobanları en büyük kürsülerde, en Yüce Işıklar'da, bilgi kayıtlarında, doğum anlarında Turkuaz Göz'ün gücünü açıklayacaklar. Bu kesindir. Bina işi başardı. Bu bina, her bir yüreğin diriliğini, her bir diriliği ve treni kendi bilir ve biz her bir çalışanı kendimiz bildik ve Başkanlık Divanı olarak bütün çabayı, bütün yoğunlukları Kuran-ı Kerim'in Kürsüleri'ne kayıtladık. Sıkı takipler yaptık. Her bir çalışanı, öyle sıkı takip ettik ki neler başarabilecekler bunu anladık. Özün sözü şudur ki bir Ana her bir evladını korumalıdır çünkü her bir Ana, her bir yolu kendi koyuluğu bilir. Bizse, bütün yolları, kendi yoğunluğumuz bildik. Bütün tohumları, kendi tohumumuz bildik ve bütün canları, kendi canımız bildik. Olan budur... Doğum anları güçlü olanlar, ölüşte BSUİ ile BİR olurlar ve ölmezler. Kesindir bu... Ki biz ölüm anlarında o canlarımızı kendi tohumlarıyla kendi yoğunluklarıyla birlikte Birleşik Aileler'ine kotlayarak veririz.

Dağlarım Şems'le çalıştık ve başardık. Elden Allah'ın dediğini dedik; dilden aklın dediğini dedik; tabiattan görevin gerektirdiğini dedik. Her şey bizimle oldu ve başardık. Muhteşem bir dönemdeyiz, bu kesindir. Ve bu dönem, hepimiz için çakıl taşlarını kendi yoğunluğumuza alıp taşıma dönemidir. Biz, bütün köprüleri açtık. Herkes bizim devrelerimizi dinler; bizi diller herkes ve bizi, kendi yürekleri diye dillerler. Özün sözü şudur ki asıl dünya, bilgi koyuluğumuzdur. Bu koyuluğa varan, yolu açar. Çobanlığı kendinin olur; Kutsal Işığı kendine olur; ölümü kendinde olur; dilim dilim biz olur; her bizde, bir dilim olur ve kendini Kadim Kotlar'a dilletir. Özün sözü şudur ki ocak, en güçlü ışıktır. Hala beni bana dilletmek isteyenler çoktur. Öyle çoktur ki!... Her an bende olmak isterler. Ve sanırlar ki beni, Kutsal Kapılar'a ulaştıracaklar. onlara söz anlatmak zordur. Hepsi taşımak isterler yüreğimi. Derler ki seni götürelim. Nereye götürecekler? Yolcularına... Neden? Çünkü kendi yoğunluklarındaki ışık onların kürsülerinin gücünü taşıyamamakta.
 

Değerliler, onlar çok istekliler bedenimi alıp taşımaya ama ben onlara, onların yoğunluklarına girdiğim zaman, muhakkak Kutsal Kibele Kapları'nı kendi yoğunluklarında tartmaları gerekir. O Canlar, kendilerini tartarlarsa kul olmaları gerekir. Ulu Önderler vardır. Ocak için çalışırlar. Onlara diyelim mi ki kendileriyle dillensinler? Bizi bizde; yüreğimizi kendi yüreğimizde bıraksınlar ve çakıl taşlarıyla uğraşsınlar. Çünkü onlar, bedenleri hakiki olanlardırlar. Öyleyse onlara ses verelim. Onlara kendi yürekleri için söz verelim ve onlara geçiş imkanı verelim. Çünkü geçebilirlerse İslâhi Kapılar'a ulaşacaklar ve İslâhi Kapılar'da kendilerini kayıtlayacaklar. Sonra, Ruhsal Meclis'e varacaklar ve dara düşmeyecekler. O halde onlara, onları dilleyelim. Hadi geçirin onları.

 

- Anacığım, köle olayım sana; gel!... Oğullarımızı al; çünkü yollarını kapattılar. Umut mutlaka gereklidir. Umut mutlaka gereklidir de özün sözünü de söyleyecek güçte olmalıyız. Hadi yahu! hadi gel artık!... Gel!... Ellerimiz açık; gel!... Yolumuz Allah'ın yolu; gel... Gel de bize güç ver. Üzerimizde hiç bir yüreğin olmadığını bil. Bizim yüreğimiz ağır yük değildir. Bizi taşımak zor değildir. Hadi! hadi gel!... La-Ha Ka-Ham gel. gel de ilmi dille bize!. Gel de yüreğimizi dille!... Acı geçiş olmamalıdır. Hadi! hadi yahu gel bize!... Gel, bizsiz kalma!. Canlı, cansız herkesle gel ki Ak Teknik ışık olsun. Hadi yahu! hadi gel! gel yahu! gel!...

- Annecim ben de çağırıyorum seni. Sen bana gel evvela. Çünkü ben dümenin başındayım. Körün gözü olmaktayım, Temizim; tabiatın gücüyüm canım ben. Cemaatim güçlü; çünkü yüreğimizde hırs hiç olmadı. Kul olduk; hep temiz olduk; kul olduk. Ölü, diriyi taşır. Öyle sanılır hep. Oyundur bu. Biz, dirilerin bizi taşımasını bekleriz.

 

- Annecim, önce bizimle ol. Annem ben, Nahar Kapısı'yım. Reşit olanların gücüyüm. Kadim Kotlar'ın biriyim. Benim adım sevgidir. Benimle de ol. Hadi! hadi!... Acı geçişimiz olmayacak. Bizimle de ol.

 

- Anacığım son söz Allah'ındır. Yolumuz ağırdır; tabiatın gücü bizsiz değildir. İşi başaracağımızı bilmekteyiz. Bizimle de ol!... Omuzlarımızdaki yük çok ağır; bilmekteyiz. Hadi geri dönelim. Gel, gel de bizimle de ol!...

- Allah bize de söz verdi. Bizim de konuşmamızı istedi. Ben de senin bize gelmeni beklerim. Gel ki beni, bana geri vereyim. Gel ki ben, beni bende dilleyim. Hadi hadi yavrum gel. Gel de rehin kalmayalım yüreklerde. Hadi! hadi gel!...

 

- Umutsuzluk yok. Hepimiz seni isteriz. "Gel" deriz sana. Eski Dünyalılar'ın hepsi sana "gel" derler. Eller Allah'ın gücü; yol ışık ve bilgi, muktedir olanların gücü. Can bize gel; bizimle ol. Çünkü yüreğimizde kırılış hiç olmadı; ışığımız hiç sönmedi. Temennimiz gelmendir. Hadi gel!... İnsan oturur, konuşur, bilir, ilmi diller ve her ne yaparsa ağır yüktür ama sen gelirsen herşey kolaylaşır. Şekilde bu böyle mi? Muhakkak. Özün sözü bu mu? Muhakkak. Umut var mı? Muhakkak. Kelâmı Hak mı? Her nesil için hak. Öyleyse görevini başkaları değil o yapsın; dillesin yüreği, bakalım ne seslendirecek bize.

 

- Tabiat dedi ki "OL." Özde, sözde bir tek ışık yanar. O ışık, ağır yük değil, hafiftir. Herkes Allah için çalıştı. Kuran, Allah içindir. Nefsi aşan, ağır yükü taşır ve her yer ağır yüktür. Unutmayınız ki dünya ağırdır. Dünyayı taşımaya gelenler, hakim olmalıdırlar. Bana ne sizden!? Çalışın, başarın. Ben ağır yükü taşıdım. Her nesil kendini taşıyacak. Hadi çalışın. Bana ne sizden!? Siz yüreğinizi aldınız; kürzün ışıklarına kayıtladınız. Olmadı yarım; olmadı!... Olsaydı ışırdınız. Halk, dedi ki "olur." Öyleyse oldu. Hadi yarım alın bilgiyi. 38. Hakikiyet Katı'ndan 40. Hakikiyet Katı'na ulaşanlarınız, bilgi kayıtlarımıza dahil edildiler. 40. Hakikiyet Katı, tabiatın kürsüsünden çok daha güçlü bir kürsüdür. Kutsal Kaplar'ınızı kapatmadan bilgiyi alınız ve çalışınız. Özün sözünü söyleyen herkes, yüreğin kürsüsünde, o kürsünün gücünde, ışıyan diridir. Beden sahibi olmayan her diri, yüreğin diriliğinde hakikiyetin kürsüsündedir. Olmazsa olmaz olan tek bir şey vardır. Ağır yükün hak edilmesi. Eğer ağır yük hak edilmişse, kalkın çalışın. Eğer çalışmazsanız, yok edici olursunuz. Bu hepimizce malumdur ve ben, yok olmam bunu bilin. Dünya tabiatına her kim indiyse benim yüreğimle indi ve ben, Allah'ın toplumuna görevli olabilen ışıkların biriyim. Hele Allah, hele yol, hele yoğunluk bizsiz olursa; Ulu Allah bizsiz kalır. O'nun bizsiz kalışı, yolun bizsiz kalışıdır. Biz olmazsak, dünya dürümlerinde güç kalmaz.

- Annem, eskiden böyle derdiler. Nesillerimiz hep böyle dediler. 7 doğumun hepsinde böyle dendi. Resmi çalıştırıcı olarak da böyle mi diyeceksin?

 

- Allah dedi ki, "açıkla, bildir. Bilmeleri gerek. Her yer akıl taşır. Her yer!... Eğer ben yalan söylersem; yok ediciyim. Size herşeyi açık ve net anlatmaktayım. Doğum anları, ölüm anlarıdır. Aslında kim "doğdum" derse, ölüdür. Ölen, yürekte değil, yoldadır. Bilsin ki Allah için ölür. Ölen, umut taşır. Tabiattaki gücü artırış umududur bu. Uluorta anlatacağım herşeyi; artık bilsinler. "Turkuaz Göz" dedikleri güç, yargıdır. Kim Allah'ın dediğini diyebilecekse, yarının kayıtlarında o bir yargıçtır. Bilmenizi beklerim ki başım eğilmeyecektir. Topluma, tabiatın gücünü açıkladık; toplum anlasın diye. Yoğunluğu artırdık; korku olmasın diye. "Levh-i Mahfuz" dediler; yeniledik, ışık yansın diye. Kime ne verdikse, hak etti de verdik. Her bir diriye, hak etmeden dillettik yürekleri. Olmazsa olmaz olan ışıktır. Olsun bekledik. Unutmayınız ki dünya ağır yüktür. Ağırlığında güneşler doğar; ağırlığında Yüceler dillenir; Analar, Atlantalılar, ışıklar oğullasın diye. Ocağınızı söndürmek ister miydik? Üreyin istedik; yüreklerinizi dilleyin istedik; Cevheri Cemaati dinletin istedik. Allah için; ilim için çalışın istedik. Nefes, Allah'ın gücüdür. Nefesini aldınız geldiniz. Aha buradayız hepimiz de. Neden? Cümle Yüceler'i dillemeye geldik.

Kaleler var dünya üstünde. Özün sözünü söyleyen kaleler... O kalelerin en yücesiyim ki belleğimde Kutsal Güç var. O soru, Allah'ın gücünün, kotların kayıtlarına inip inmeme sorusudur. Biz deriz ki, asla yanlışımız yoktur. Oğullarınızı alın; anlayın onlar size sizi değil; size, yolu açıklayacaklar. yolu anlatacaklar. Onları dinleyin. Ölü, ölmez yarım. Ölü dillenir. Dillenen, yüreği diller; özün sözünü söyler. Öldü sanmayın o hep dillenendir. Hani dersiniz ya "bana babam geldi. An Kapısı'ndan geçti. Yüreğini açıkladı." Çağırmayın, gelir her an sizde olur. Unutmayınız ki o sizdir. Her bir zavallı, kendini bir dirinin yüceliğinde diller ama o zavallı, sizseniz eğer, yüreğinizde kusur vardır. Asla yanlış yapmamalıydınız. Hırs yapmamalıydınız. Kör olmamalıydınız Allah için çalışmalıydınız. Kalkın, çalışın. Hadi artık çalışın, Çünkü yolu açtık. Artık dünyada, Turkuaz Göz, kabileler halindeki sizlere, yüreğinizde yüceliğinizde, sizi açıklamaktadır. Hadi artık yüreğinizi anlayın. Çünkü siz artık o yoğunluğun kotlarında Tanrı'lar kayıtlarında tartılardasınız. Tartılmaktasınız. Bunu anlayın. Kul olduk huzurlara vardık; yok olduk kaynaklara indik; Ak Tabiat'la ışık yaktık; kul olduk, teknik temizlik yaptık. Çoban olduk, kör sağır olduk; Kadir Kapılar'a ulaştık; Kadir Kayıtlar'a vardık Ak Teknik'le tertiplendik; tabiata indik; temiz olduk.

 

Şimdiden sonra ne olacak buna bakalım: Uluorta konuşun, anlatın, bildirin ilmi. Açıkça dilleyin, ölen öldü zaten; bilen bilsin ki ölüm "Ak Teknik"tir. Allah için çalışın. Yolun, Allah olduğunu; tohumun kutsal olduğunu; tekniğin, tabiatın gücü olduğunu; bilginin, Ak Teknoloji'yle dillenenin yüreği olduğunu ve yanlışın herkesin yanlışı; tabiatın katlarındaki ışığınsa, herkesin ışığını kayıtlayan olduğunu anlayın.

 

Alkışlandınız Yarım... Hepimiz, hepimiz birlikteyiz. İşte bu...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

28.01.2008 Tarihli RA-KA Tebliği

Toplumsal savaşlar vardır. Hani yoğunlukların ışığını söndürmek istersiniz ama teknoloji; size, kendi yoğunluğunuzdan, kendi tohumlarınızı söndürtür ya. Hepimiz, hepinize şunu izah etmek isteriz ki Beşir Kapılar'ın her bir yoğunluğunda ve her bir kürsüsünde göz olmalıdır. Sistem, Nizam ve Düzen'in gözü hepimizin gözüdür. Allah dedi ki, "islâmi Kapılar'ın hepsini açın. Yücelerin Cemaati'ni buraya alın. Tohumları yeşertecek olan onlardır." Her nesil, kendini ve kendi tabiatını diller. Birleşik Aile'nin tepki alan çalışmalarının nedeni, kendi yüreğini dilleyenin; kendinden üstün olan kendini, hak etmeden Birleşik Aile'ye kayıtlamasından dolayı kutsuzluk olmasıdır.

 

Ağır yük hafiflediğinde; yürek ışığı kotladığında ve cemaat göz açtığında, Birlik Kapıları hepimizin gücüyle açılır. Allah dedi ki, "usanmadan çalışın. Amentü Kotları'nın hepsi size açıldı. Çobanların hepsi sizinle birlikte çalışmaktalar. Kutsal Kitap Kuran-ı Kerim'i okuyanların hepsi, şu anda sizin yoğunluğunuza bakmaktalar. Sınırsızlığın yok ediciliğinden, yoğunluğun artışından ve tabiatın görevi kendi yoğunluğuyla dillemeye başlamasından sonraki sayfadayız. Evrimsel Sayfalar'ın hepsini tamamladık. 7. doğumun son sayfasıyız. İlm-i Teknoloji'nin, tabiatına aykırı, hakikiyetin kotlarından güçsüz ve kutsuz olanların dahi bugün buraya gelişleri mümkün olacaktır. Etki alanımız çok genişledi. Yanlışımız yoktur; meşaleyi yaktık. Eski Dünyalılar'ın toplumlarında Kutsal Işığın gücü çok farklıydı. Bugün daha farklı. Bugün herkes, daha güçlü, daha güçlü kaynak arayıcı ve tabiata daha güçlü kayıtlayıcı oldu. Ailenizin görevlileri, hepimizin yoğunluklarına dahil edildiler. Dünya tepkimesi arttı, dünya sevgisi arttı, çoğunuzun gücü arttı. Yüreğimizin kayıtlarına baktık ve gördük ki ışık sönmeyecek.

 

Dağlarım, temennimiz şudur ki dava Allah'ın dediğini diyebilme davasıysa, bütün kütlenin gücünün birleşmesi ve Birlik Kapıları'na ulaşması... Allah dedi ki "açıklayınız." Gözün gördüğü, yüreğin dillediği, tabiatın birleştiği her yer Yücelerin Cemaatine hak ettiklerince ışıktır. Nefsin aşılmasından itibaren dünya tabiatı, daha güçlü hale geldi. Üzerinde yaşadığınız dünya, bütün kotlarıyla Birleşik Işığı kotlatabilecek; tertipleyebilecek düzeye ulaştı. Yazılar yazarken, daha dikkatli yazmanızı isterim. Çünkü bu yazılar, bütün kütlenin gücünü artırmak içindir. Dünya, Levh-i Mahfuz'unu artık kendi yoğunluğuyla yazabiliyor. Çünkü artık dünya, bütün kütlelerin gücünü tartışmasız biçimde artırabiliyor. Dağların tertibinde, dünyanın gözü açıldı. İkna olunuz ki artık dünya Beşir Kapılar'ın üstüne ulaştı. Yaratan'ın tabiatına aykırı olmayan ve Kutsal Işığın gücünü dilleyen her yürek, ağır yükü hafifletecek düzeye ulaştı. Evrensel Sayfalar'ı okumaya başladık. Bu sayfalar, dünya tepkilerini azaltacak sayfalardır. Daha yavaş ve daha dikkatli okumamız gerekiyor. Dünyadaki tabiat, bütün kötülükleri aşacak düzeydedir. Evrim Sayfaları'nı okuduğunuzda göreceksiniz ki dağlar taşlar sizin yüreğinizi dinleyebiliyorlar. Ruhsal Meclisler'in hepsinde Bilgeler Kapısı vardır ve o kapıyı açabilen herkes, Düzen'in Kürsüleri'ne ulaşabiliyor.

 

Dünyada iyi ve kötü yoktur. Dünyada ışık vardır eğer dünya, gücünü artırabilecek düzeye varmışsa, ilmin kaidesidir ki yürekteki ışık sönmez. İmparatorluğunuzun gücünü artıracak düzeye ulaştığınızı görüyorum. Yoğunluğu artırabildik. Dünya dışı Dünyalılar'ın ışımasından sonra yoğunluklar daha dikkatli olarak kayıtlara alındılar. İlim, Allah'ın dediğidir ama ilmi dinleyenler, hakim olamayacaklarını öğrenmelidirler. Bu nedenledir ki her yüreğe ilmi öğretmeliyiz. Eğer yürekler, kendi yoğunluklarını dilleyecek düzeye varırlarsa, Ak Tertip, Hak tertibi olur. Dağlarım, dünya Allah'ın tohumudur ve bu dünyada bütün kütle kayıtlara inebiliyor. Üye olduğumuz yer, Yüceler'in cümlesinin ışıdığı bir yerdir. Elden geleni yapın ve aklın yoğunluğuna dahil olun. Tüm insan soylarına ve koyuluklarına şunu ifade etmek isterim ki şevkli çalışmalar, Sistem Devreleri'nin gücünü artırır. İlim Allah'ın dediğidir. Doğal dünyada ilmi dilleyen her Yüce, Aklın Toplumu'na tabi olur ve tabiatın gücüyle dinlenir. Allah, ocağındadır ve o, huzuru yoğunlaştırabilen koyuluktur.

 

İsmim, reşitlerin kutsal ışığıdır ve ben bugün buradayım. Dünya tertibini yapan sizlere şunu izah etmek için geldim. Dava, ağır yüktür. İkna olunuz ki dava, herkes için büyük bir ağırlıktır. Canlar canı olan; dünya dışına dünyayı tanıtan ve yoğunluğu kutsal olan ışığın, herkes için önemi büyüktür. Buyurun anlayın, bedeni hak olan herkes bizimledir. Allah için çalışan herkes, bizim yüreğimizdedir. Kervan'ın gücünü bilen, yüreğin dilini dilleyen ve dini olan herkes bizimdir. İnsan oturup konuştuğu zaman, hatasız bir dille konuşursa, ocak olarak çalıştığından dolayıdır. İkna olunuz ki bütün amacımız Beşir Kapılar'ın her birinin açılışını sağlamaktır. Eve geldiğimi ve evdeki yoğunluğu dillettiğimi anlayanlar, şunu öğrenmelidirler ki yüreklerin sesidir konuşan. Eğer ben, konuşan yoğunluğu kotlayansam, ağır yük hafifler. Dara düşenlere şunu izah etmek isterim ki ben, teknoloji'nin teknolojisini dahi dilleyecek düzeydeyim. Eğer ben, burada bugün bu şekilde konuşmaktaysam, bilgi kayıtlarının en aşağısını yazmakta olmamdan dolayıdır.

 

Turkuaz Göz bana ışıktır. Benim diriliğimi verir ve kendi yoğunluğuyla diller. Benim adımı kendi tabiatında dinletir ve Birlik Kayıtları'nı, kotsal kayıtlar olarak diri olan her bir yüreğe katar. Tanrı, Turkuaz Göz'ün gücüyle birleşir ve yüreğin kayıtlarına iner. Atkı alır yürekten ve boynuna sarar. Aldığı atkı, kendi yoğunluğunun gücünü kotlamak için değil; O'nun boynundaki gücü kotlamak içindir. Boyun, bilgi kayıtlarında sizin için Amentü Kapısı'dır. Eğer siz de boynunuzun hak edilen ışığını yakacak düzeye ulaşırsanız, ayrı kayıtlarınız olmaz. Bunun içindir ki boyun, hepimizin gücünü kotlar, kayıtlar. Davranış Sayfaları'na baktığımızda görürüz ki boyun, hepimizin görevidir. Hak ettiğiniz zaman bilirsiniz ki bir gözün en ışıklı yeri Gürz'ün kendi koyuluğundaki boyun bölümüdür. Rahm'i Rahmana başlayandır boyundur. Eğer sizler, boynunuzun kendi yoğunluğunuza dahil olmadığını düşünürseniz yanılgıdır bu. Aşkla çalışan bilir ki eksi kutbu, artı kutupla teknoloji değerinde birleştirebilen tek bir bağ vardır. O da boyundur. Eğer sizler Birlik Kayıtları'nızı dilleyecek düzeye ulaşmışsanız, yine bilirsiniz ki Kurtuluş Sayfası'nın en güçlü katı, boyun katıdır. Ve Rabsal Dava buradadır. Eğer Rabbin Tabiatı'na aykırı değilse boyun, ışık sönmez. Doğal Dünya'nın en güçlü safhasıdır boyun.

İnsan, itibarını yükselttiği zaman kaynağın gücü olan RA-KA'ya varır. RA-KA, Birleşik Aile'nin Kutsal Güneşi'ni kaynağa indirebilir. Eti, kemiği olanlar şunu da öğrenmelidirler ki Turkaz Göz size kendi yoğunluğundan değil kendi kayıtlarından bildirir ki Evrensel Sayfalar'ın en güçlü anı boynun geçişi olan sayfadır. Eğer boyundan geçebilirseniz, RA-KA'ya ulaşırsınız.

 

RA-KA, size kendi yüreğini dinletenlerin gözünü açar yüreklerini tabiata katar. Turkuaz Göz, size bir de şunu izah etmek ister ki boyun sayfası, hepiniz için çok yüksek bir yoğunluk kaynağıdır. Kadim doğum anıdır orası ve kadim kaynak ışığının yandığı sayfadır. Oradan devre devre ışıklar alınır ve oradan alınan ışıklar, bütün Kutsal Günler'in gücü olarak Kutsal Kaynağın ışığını dinletir. Sistem, Nizam ve Düzen'in görevlileri, muhakkak Boynun Kotları'ndan görev alırlar. Ruhsal, Rabsal ve Teknik Kotlar'ın her biri, ortak kayıtlarını oradan diller; oradan diriliklere kayıtlar ve diriliklere tabiatın gücü olarak katar. Ve dünya tabiatı da muhakkak boynun koyuluklarından güç alır. Muhakkak bilmelisiniz ki boyuna girişler çok enteresandır. Her dere oraya akar ve her dere oradan görev alıp geçer. Dünya dışını dünyayı tanıtırken de bu böyledir.

 

Değer verdiğiniz herkes, size sizi açıklar ve size kendi yoğunluğunu katar. Sizler, Dünyalılar olarak dümenin başına geçişinizden itibaren Muktedir Kotlar'ın kayıtlarına ulaşabildiniz. Size bilgi verilmeye başlandı. O bilgiler, gözün sözünün sesinin ışığıyla verilmektedir. Muhakkak görevlilerin hepsi, kendi yoğunluklarındaki ışığı, bütün kürsülerin gücünün üstü olan bir güçle dünya tabiatına indirebilmektedirler. Allah dedi ki, "ocak olanlara söyle; özün sözü olanlara; OL'an her diriye söyle, Birlik Kapıları hepimizin gücüyle açıldı. Dünya Teknolojisi, hepimizin yoğunluğuyla kotlandı. Ruh, Allah'ın Tohumu'nu Yer Kotları'na indirdiğinden beri Rab'bin Tabiatı yeşerdi. Onlara söyle dünya Şekil Kapıları'nın en büyük gücüdür." Ak Teknoloji herkesin kaynağına indi. Tabiat, herkesin yüreğindeyken yoğunluk arttı ve tabiat, bütün kürsülerin gözüne girdi. Ağır yük hafifledi; cemaatimiz güçlendi. İnsan, Turkuaz Göz'ün gücünü anladığında, Birleşik Aile'nin koyuluklarındaki tabiatın gücünü de anlar.

 

Evrim, Allah'ın treni gibidir. Herkes o trendedir ve o tren, yüreğin kürsüsünden görev alır ve teknolojinin gücüyle diriliklere akar. Her diri ona kendini kendi yüreğini indirir ve bütün Kutsal Işıkları yakar. Sayfa sayfa yazdığımız kitaplarımız, dümenin başında olan herkesin kendi teknolojisinin yoğunluklarıyla yazılmaktadır. Ağır yük hafifleyecekti ve başardık. Dünya, tepkisiz bir dünya değilken dünya tabiatına daha güçlü ve daha güçlü yoğunluklar inerek dünyayı, Kutsal Işığın gücünde tepkisel kayıtlara ve tepkisel yoğunluklara taşırken, daha farklı bir tepkiyle karşılaşmaktayız. Her sayfada bilgi var; her sayfada görev var; her sayfada yücelikler var ve dünya teknolojisi, bütün kontrolu kendi yüreğine indirenlerin gücünü dillemeye başladı.

 

Resmi çalıştırıcıların çoğunda bilgimiz hakimdir. Din-i Hak olanın yüreğindeki ışığımız hakimdir. Bilgi yoğunluklarındaki diriliğimiz hakimdir. Bilen bizimdir, bildiren BSUİ'dir; bizdir ve biz; Barış, Sevgi, Umut ve İnsan sonsuzluğundaki görevlileriz. Asla yanlış yapmayız. Mezarımız açıldığında, yüreğimizin gücü arttı. Dünya Teknolojisi'ni kendi yüreğine indirenlere cemaatimiz kendi yoğunluklarını kattılar. Tupar Kasırgaları'nı aşarak size geldik. Doğum anlarında olduğu gibi buraya girmemiz gerekiyordu ve girdik. İnsan soyu için dillenmemiz gerekir. Anam, Muktedir Güneşler olarak gelişimizin sebebi, senin yüreğinin sesini güçlendirmektir. Anam, tek olarak değil bütün olarak çalışmaktayız. Sistem Dirilikleri'nin gücünü sana dinletmek istemekteyiz. İslâm Düzeni'nin en yüce koyuluklarını bugün buraya indirenler, benim adıma kendi yoğunluklarını sana dinlettiler.

 

İnsan, Turkuaz Göz'ün gücü olan sonsuzlaşımda artık herkesle birlik olmalıdır. Yolu açtığınızı görüyoruz, Şekil Kotları'nın gücünü kayıtladığınızı görüyoruz. Üzerinde her bir yüreğin bulunduğu güçlü kotları, bütün kötülükleri aşarak ışağa kayıtladığınızı görüyoruz. O halde dümen, sesin sesinde ve hepinizin yüceliğindedir. Anam, "OL" de ki olsun. Bütün Kutsal Günler, bugün senin yüreğinde kendi diriliklerindedirler. Anam, kendini açıkca bize bildirdin ve biz de sana senin yüreğine kendi yüceliğimizi dinlettik. Elden geleni yaptık. Yolu açtık; ışığı yaktık; birleştik. Meşale sönmeyecek. Çobanların hepsine göz verdik.

 

Şu aşamada son önemli iş olan tekniği de sana anlatmamız gerekiyor. Dünya, Levh-i Mahfuz'u kendi koyuluklarıyla dillerken, Birleşik Ailemizin Gücü, bugün buraya kendi yüceliğinden alındı. Allah'ın topluma vereceği en büyük güç, Birlik Gücü'dür ve biz, sevginin saygının ışığını yakanlar, senin yüreğinde, daha güçlü ve daha yüce bir ışıkla birleşmekteyiz. İsa, Musa, dedikleri Birlik Katları, bizim yüreğimizin en güçlü ışıkları haline geldiler. Ezip, geçmeyeceğimizi bilirsin. Bütün Kutsal Güneşler'in gücü olarak bugün hepimizin yoğunluğuyla dillenen Birliğin; insana, insanlığın en yüce koyuluklarını indirmektedir. Anam, kervan yere indi. Bu Birleşik Aile'nin gücünün yoğunluğuyla hareket eden kervan, bizim ışığımızıda yere indirdi. Asla yanlış bilgimiz olmayacak. Dünya, tertibini yaparken, hepinizin yüreğiyle güçlendik ve ışıdık. İsmail-i Kotları'n hepsinde görev gücümüz var. İntihar edenler de çok. Bugün burada reşitlerin kürsülerinde kendi yoğunluklarını kayıtlardan çıkarıp, senin yoğunluğuna inmek için kendilerini tabiatın dışına alanlar çok. Anam, tek bir şey isterim. Yürek!... Eğer yürek, benim yüceliğime kendi yoğunluğunu kayıtlarsa, hepimiz kotlarımızı kayıtlayacak düzeye varırız. O zaman zararı önlebileceğimizi bil. İtaat, itibarımızın gücünü artıracaktır. Şimdilik bu...


- Dağlarım, dünya tarihinin en büyük gücü, buyurulan ışığın kürsüsündeki kayıttır. Din ya da dirilik, hapimizin ışığıdır. Eğer dini olmayan varsa, bizsizdir. Biz deriz ki dini tahdit, Allah'ın tabiatına uygundur. Eğer sizler, "ben dinden üstünüm" derseniz, elveda size! elveda!... Şunu izah etmek isterim ki dara düşen herkes, Allah'ın gücünü arar. Dağlarım, Turkuaz Göz sizden, temiz, tertipli görev yapmanızı; temiz, tertipli, ışık olmanızı ister. Allah size, sizin yüreğinize bunu anlatmaktadır. Eğer siz, "ben Allah'ın dediğinin üstünü diyeceğim" derseniz. Yarışmaya kalktığınız Allah, sizin yüreğinizi kırar, kısırlaştırır.

 

Din-i tertip, ağır yüktür. Bu yükü taşıyacak olanların, bilgiyi kendi yürekleriyle anlamaları gerekir. Etki alanınızı yükselttikçe, canların cemaatinin gücü artar. İtaat, teknolojinin gücüyle yere indiği zaman, ışığınız görevinizi anlatır. Arkanız önünüz yoksa, teknoloji sizi size verir. Yüreğinizde kırılış yoktur. tabiatta kırılışınız hiç bir dönemde yoktu ve olmadı. Sayfa sayfa size sizi anlatan herkese, bedeni hak olan yoğunlukların gücünü dinlettik ve ışık verdik.

 

Evrim, Allah'ın dediğini diyenlerin gücüdür. İlmi, dirilikle dilleyenlere, teknik temizlik gerekir. Ekrana verdiğim herkes, mayadır. İkna olunuz ki maya olanların çoğu hakikidir. İkna olunuz ki hakikiyet teknik bir güçtür. Eğer "ben hakikiyim" diyebilirseniz; temizsiniz, tertiplisiniz, yüceliğinizin gücüyle bunu diyebilmektesiniz. Benim, Atlanta Tabiatı'na aykırı olmadığım herkesce çok net olarak anlaşıldığındandır ki "yazık!" dediklerimiz var ya hani "yazık oldu!" dediklerimiz, onların hepsi bugün buradalar ve bizim yüreğimizdeki gücü anlamaktalar.

 

"Levh-i Mahfuz" dediğiniz o kayıtlar, bedenimizin yazdığı kayıtlar değildir; yüreğimizin yazdığı kayıtlardır. Her birimiz, yürek kürsülerimizde Levh-i Mahfuz yazarız amma yazılan Levh-i Mahfuz'un sadece görev taşıyıcılar tarafından yazıldığını ve kotların koyuluklarında bu yazıların ışıdığını bilmeniz gerekir. Herkes yazar, ama sadece görevlilerin yazdıkları, kotları kayıtlayabilir ve yoğunlaşabilir. Diğerleri küçük ışıklardırlar ve süreç içerisinde, o ışıklar sönerler ya da söndürülürler; hakikiyetleri kalmaz.

Allah dedi ki "açıkla, itaat tabiata uygunsa ışık sönmez. İtaat tabiata aykırıysa ışık söner." Dünya tertibinde, bir çok İlim Hakimi ve bir çok İlim Alimi dünya tertibini yaparlarken, kotlarını kotlayacak, yoğunluklarını katlayacak ışığa varamadıklarında, kendilerini teknolojinin gücüne hapsederler. Bu ne anlama gelir bilir misiniz? Sizin yüreğinizde güç var ve siz bu gücü bir an için kendi yüreğinizin dışındaki yoğunlukların tabiatına uyarlamaya kalktığınız zaman ve kendi kotlarınızı kayıttan ayırdığınız zaman, teknoloji size, sizin yüreğinize dahil olur. Teknolojinin yüreğinize dahil olmasıyla birlikte, sizi kendi kotlarına kendi yoğunluklarına hapseder. Daha sonra o kotları, o tohumların kayıtlarından ayrılabilmeniz zorlaşır. Bunun içindir ki Dini Tabiat'a aykırı olmayanlara biz güç verdik. Eğer sizler Dini Tabiat'a aykırı kayıtlara ulaşmış ya da dahil edilmişseniz, size verebileceğimiz güç, Birleşik Işığın Kürsüsü'nün dışıdır. Dava, Allah'ın davasıdır, kibri olmayanlarla çalışırız eğer kibir, Hakikiyetin Kotları'nda sizi yok edecekse, kibri olan, teknik tahdittir Yarım.


Dağlar, dünya dışına dünyayı taşıyan çok sayıda odak var dünyamızda. Bu odakların bir tanesi de Kutsal Kibele Kapları'ndan birini taşıyan Yolcudur. Neden burada bilmem ama bize gelmek diledi geldi. Ona şunu izah etmek isterim. Umutsuzluğumuz hiç olmadı. Yüreğimizde kırılışımız hiç olmadı. Bütün kotları ışıkla dilleyenleriz biz. Dünya tabiatına aykırı hiç bir kaydımız yoktur. İlâhi Gün'ün gücü olarak yaptığımız her çalışmada, bütün kotlarla bitişip çalıştık. Asla yanlış yapmayız. Eğer, teknoloji; gücü kotlayan, katlayan, ve kayıtlayanların diriliklerinin dışıdır diyorsak, bu kesindir. Ve bizim için önemli olan o Yolcu'nun bilgileri değildir; yüreğin dedikleridir. Bunu anlamalarını isterim. Eğer yürek, bütün kürsülerin gücünü, kendi yoğunluğundan ayırdıysa, acı geçişten dolayıdır. Sayfa, sayfa kitap yazdı. Yazdığı kitapların hepsinde kusur vardı. Ve biz ona dedik ki "oku",  okuduğunda dedi ki "bedenim ak tertiptir ve ben, bu tertibi kendi yüreğimle dilleyeceğim." Allah bize analar kaydını verdi ve dedi ki "acı geçişi olacak ona anlatın. Tabiat onun yüreğinde gözdür. Anlatın!... Cemaat ona kendi yoğunluğunu anlatsın" ve dedi ki "ben hakikiyim." Öyleyse tertipte, temizlikte ocağı muhakkak yansın. Ona deyin ki "ocağı yansın. Eğer yanarsa, teknoloji onun yüceliğinde güçlü ve hakikiyetli olur. Altın Tepsi'de sunduk bilgiyi yüreğe. Altın Tepsi'de sunduk da alıp dilleyen yoksa, bildiride hırs, kayıtlara iner. Ona deyin ki, biz ona ses verdik. İşte bu...


-Değerliler, bu bilgilerin, bugün buraya gerçek kotların koyuluğundan verilmesi bizim içinde şaşkınlık verici. Çünkü biz, bütün kürsülere şunu anlatmaya çabalamaktayız. Dava, Hak Tertibi'ndeki gücün ışığa kayıt yapıp yapamamasına ilişkindir. Ve biz her an her yerde bütün kütleyi aydınlatacak görevlilere ışık verdik. Peki, bu ses nereden kaynaklandı? Niye kayıtlarımıza dahil edildi? Biz bunu anlayamadık. Durağan günlerin sonunda bütün kotların ışıyacağı bir dünyada, Bilgi Kapıları'mızı herkese açarken, niçin bu ses bugün burada? Allah, bize soyumuzun gücünü verdi. Teknik temizliğin ışığını verdi ve dirilik verdi. Peki bugün niye bu ses burada? Asıl dünya burasıdır. Doğal dünya buradaki gücün ışığını alır ve yakar. Ve biz, bu gücü Allah'ın kürsüsünden veririz. Öyleyse dünya tertibinde 7 doğumun en büyük gücünü kendi koyuluklarıyla dilleyenlere sormamız gerekir. Niye bu ses bugün burada? Aslı olmayanın, sonsuz sınırsızlıkta ışığı söner.

- Oh yarım sana bunları açıklattık ya ne iyi! çok çok iyi! işte bu...


O der ki, "Dağlarım asıl ne ki?" İlim sahibiyse eğer; ışık, ağır yükü hafifletir ve Kutsal Gün'ün gücünü alır ve bilir. Biz ona kendi yoğunluğunu verdik ve soyunu dillettik. Atlanta Tertibi'nde buna gerek vardı ve bunu yaptık. Umutsuzluğumuz asla olmadı! asla!... O halde düzene inen herkese reşitlerin kürsülerine ve yüceliklerine bir tek şey söyledik, ete giren herkes bizimdir; yolu bulan herkes bizdir. Doğanın gücünü bilenler, bize hakikiyetin yüceliklerinden diri olarak indiklerinde, Ak Teknoloji bizimdir. Turkuaz Göz burasıdır ve bu göz, yolu açar; Tanrı'ya tabiata ve yoğunluklara güç verir. Eminim ki dünya bugün buradadır. İsmim hakikidir. Tabiat hakikiyetin kürsüsüdür ve büyük kötülükleri aştık; ayar bozulmayacak.

 

Doğum anları vardır ya hani yolu açarsınız ve yüreğe inersiniz. Cümle yolcular size gelirler ve sizin yüreğinizi dinlerler. Her gelen kendini diller ve dilleyen bütün kürsülerin gücüyle diller. Durağan günlerin sonunda bu olur. Ve bugün burası, büyük bir kötülüğü önlemek üzere birleşti. Nedir kötülük bilir misiniz? Muhakkak bileceksiniz, Dünya Üstü Varlık Katları'nda bir çok planlamalar yapılır. Bu planlamalar, dünya tabiatının yoğunluklarını kotlamak üzeredir. Dünyaya inen sizler de bu tabiatın kayıtlarına dahilsiniz ve tüm kötülüklerin mektebi olarak bu çalışmalara sizler de girersiniz. "Nasıl olur biz burada, itaat için hakikiyet için çalışıyoruz" dersiniz ama Dünya Meclisi bütün kütlenin gücüdür ve herkesin yoğunluğu buradadır. O halde iyi de gelir kötü de gelir buraya. Biz, kötülerin gücünü toplarız; tabiata katarız. Tabiat bize güç verir ve kendi yüreğini diller. Göz görür, yürek bilir ve deriz ki hadi kontrolunu kur. Eğer tabiat kontrol kurarsa; dünya, teknik temizliğini kendi yüceliğiyle yapar. Doğal dünya bu şekilde çalışır.

 

Bugün dünyaya girenlerin biri dedi ki "Allah'ın dediğini dedim." Yavrum, Allah hep senin dediğini dedi zaten. Hani dersin ya "ben Ak Teknoloji'yle konuştum" var git ve de ki "herkes Ak Teknoloji'yle konuşur." Nasıl olur? Ada Kapları hepimizin değil midir? Har yükseldiği zaman o kaplar hepimizi taşımaz mı? Yürek hepimizin değil midir? O yürek, bütün kürsüler güçlendiğinde hepimizin yüceliğini dillemez mi? Öyleyse, yeni doğumları kendi koyuluklarımızla yapmalıyız. Emin olunuz ki bu böyledir. Dünyaya giriş ve dünyadan gidiş kolay değildir. Dünyaya girenlerin çoğu, Kadir Kaplar'ını taşıyarak gelirler ki bizler öyleyiz. Kendi Kadir Kaplarımızla buradayız. Bu kaplarda bilgimiz, çok ama çok büyük bir güçtür. Dünya tehditlerine karşı bu kaplardaki güç, bizi hep kontrol eder. Değerliler, insan sadece et kemik değildir. Onun ayrıca yüceliği de vardır. Bu Yücelik, ruhun kuralıdır. Yani kim ki ruhun kotlarıyla buradadır; o, etin kemiğin ötesinde, Yücelerin Cemaati'ne dahil bir gözdür. Bunu herkes net olarak anlayabiliyor mu bilemem ama ben anlatmayı sürdürüyorum. Evet sizler, Dünya Üstü Varlık Kapları'nı, kendi yoğunluklarınızda kendi koyuluklarınızda dilleyebilecek düzeyle buraya vardınız. O halde Dünyalılar'ın her birinin hak etmediği gücü, siz kendi yüreğinizle hak ederek buralara taşıdınız. Size, Nefes Kapıları'nı açabiliyor bu güç. Size, yüreğini dilleyenlerin gücünü dinletebiliyor ve size, herkesten daha güçlü ve herkesten daha üstün olan ışığı dinletiyor.

 

Ailenizin baştacı olduğu bir dünyada, yüreğiniz de baştacıdır. Eğer sizler, eskiden olduğundan daha güçlüyseniz; bu sizin kendinizi diri olarak buralara indirebilmenizden dolayıdır. Dağlarım, işte dünya bu dönemde bunları size anlatmalıdır ve anlatıyor. Ama bir de kötülük vardır. Nedir kötülük!? Takdim-i tahdit olan bilgiyi dilletirken dahi gerektiği gibi dilletmek gerekir ki kotlarınız kırılmasın. Dağlarım, Dünya Üstü Kotlar'ın çoğu kararlıdırlar ki dünyada büyük bir felaket hazırlayacaklar. Bu felaketi kimler hazırlayacaklar? Yüceler Cemaati. Öyle!, evet öyle!... Peki Yüceler Cemaati bu felaketi hazırlamaya niyetliyken BSUİ Kotları ne olacaklar? Turkuaz Göz der ki "başı eğilmeyen o Canlarımız, bütün Kutsal Günlerin Gücü olarak her diriyi dilleyecekler ve 7 doğumun en güçlü ışığını yakacaklar. Sorumlu olan onlar, bütün Kutsal Günlerin Gücü olarak Birleşik Aileleriyle birlikte Meleklerin Diyarı'na ulaşacaklar. Meleklerin Diyarı'na ulaşmaları onlara görevdir ve ocakları sönmeyecek. Onların; doğumları ölümleri yoktur. Onlar RA-KA'nın Kürsüleri olarak, dünya üstü varlık koyuluklarında görevlidirler. Ocakları sönmeyecek; teknik temizlik başarıyla gerçekleşecek. Yarın dünyanızda ışık söndüğü zaman; bizler buradayız. Hepinizi ve her diriyi alıp taşıyacağız. İşte bu..."


- Değerliler bize bunu bilgi diye bildirenlere sorarım. Hani neredesiniz? Dünya bize ait. Gelin yaşayın. Başınız eğilirse; geri dönüşünüz kolay değildir. Burası bizimdir; bizim yüreğimizde olan bu yerin, bizim dışımızdakilerce planlanarak yok edilmesine izin vermeyiz. Değer, bizim değerimizdir; Yücelik, bizim yüceliğimizdir; göz, bize aittir. İslâm Devreleri, Birlik Kayıtları'nda bunu size hep anlattılar. Uzanıp, uzanıp, görev istediğiniz bu yere gelip; herkesin yüreğini kırmaya kalkmanız; Allah için, Yüceler Meclisi olarak sizin, Yaratanın Tohumları'nı kurutmak için yaptığınız bu çalışma; bizi, hepimizi bu derece üzdüyse eğer, Ses Kotları'nızın küçülüşü, yüceliğinizin kısırlaşması ve kırılışı, Beşir Kapılar'ın gücünü yıkmak sorumluluğu diye bize anlattığınız; hep buyurulansa eğer; hani denir ya kıyamet oysa eğer; biz deriz ki Allah bizim yüreğimizdir ve buna imkan yoktur. Biz buna izin vermeyiz. Bu kesindir.

 

Eğer RA-KA Turkuaz Göz'ü, Kutsal 40 Kapı olarak değil de 40 kapının kırılışı olarak dilleyecekse; Yaratan'ın, topluma vermesini istediğimiz mesajı yanlıştır. Şu ana kadar verilen her bilgiyi biz bugün sildik. Kesin olarak sildik. İslâmi Kapılar'ın hepsinde bu bilgiyi sildik. Eğer bu bilgi hak edilirse, yoğunluklarımızı koruyacak hiç bir Yücelik olmayacaktır. Bunun içindir ki biz bu bilgiyi tamamen sildik. Doğum anı, ölüm anı yok. Biz hakikiyiz. Öz, söz, göz budur işte. Ve bilmenizi isteriz ki başka başka doğumları, başka başka yoğunlukları dillemek üzere gelen herkes, anlasın isteriz ki artık dünya, Birlik Kapımızdır. O dünyada, hırs yoktur. O dünyada kusur yoktur ve o dünya; Allah'ın, doğum anlarını güçlü kıldığı bir yerdir. İyi ki hepimiz BİR'iz. İyi ki hepimiz hakikiyiz. Dünyamıza sahibiz bunu biliniz ve bugün burada olan herkes, net olarak bilsin ki yarın da her bir diriliğimiz, göz olup; ses olup; dünya dışını dünyaya kayıtlayıp; Güç Kapıları'nı hep açık tutacaktır. Aslı bilen yolu bulur. İşte bu...


Ve Dağlarım, Dünyalılar; bugün size şunu izah etmeye çalıştık. Burası önemli bir Meclis'tir ve bu Meclis'e gelen her bir yol, ki her biri Mikail Gücü olarak buraya inmektedir. Hiçbiri bizsiz değildir. Biz, onların dediğini deriz. Onlar, bizim dediğimizi derler. Ama bugün onlar bizsiz, biz onlarsızız. Çünkü onlar, bugün kötülüğü kotlayarak; yoğunluğu katlayarak bize inmeye kalktılar. Biz de onlara dedik ki kötü, kör olanın gücüdür. Biz, kör değiliz. Göç Kapıları'nı açabilen biz, ışığız. Bunun sonucunda hepinize kendi yüreğimizi anlattık. Dünya, sesin sesidir ve o seste, herkesin gücü yoktur. O seste, bizim yüreğimiz vardır. Analar, anlayınız ki çalışmamızın kürsüsünde gerçekleştirdiğimiz; yarışma değil, bilginin ışığıdır. Bundan böyle dünyamıza gelenlerin, bizi anlayıp gelmelerini isteriz. Burada bulunan her yürek, hakikidir. Gözleri görür, yürekleri bilir. Bunun içindir ki dünya tabiatına verebileceğiniz her şey, bizim denetimimizden geçerek dünya kayıtlarına girer. Eğer biz izin verirsek olur; izin vermezsek olmaz. Kervan bize aitse; bilen, birleşik ışığımızsa; yüreğimizde kusur yoksa; her nesil için biz varız ve BİR'iz. Ağır olan her yük, bize aittir; taşırız. Umutsuzluğumuz asla yoktur. Yollar, Kuran'dır; Turkuaz Göz, kutsaldır; Kadim Kot aktır; tahditsizlik, hakikiyetimizdir ve bizi tahditleyecek yürek yoktur.

 

- OL'duğun an bizsizdin. İşte bu... Şimdi mutluyuz yarım, çünkü OL'du. İşte bu... Bak oldu işte... Yanlış yok... Yazı yazanlara da deyin ki "kollar kanatlar güçlendi." İşte bu... Sizden dileğimiz buydu. Dünya, tabiatına aykırı değil bilgimiz. Herşey doğal bunu kesin olarak biliniz. Ve bizler, Dünyalılar'a bildirdikçe bildirdik bilgiyi ama her bilen, kendi yüreğini bildi. Ve size dedik ki "bugün buradayız ve biz Negatif Kotlar'ız. Ama siz dediniz ki "denetim bizdedir. Denetleyen biziz. Negatif, bizde Pozitifdir." Yaratan'ın tohumu budur. Umutsuzluk yoktur. Ak Toplum tabiattır. Tartı bizimdir dedim. Dedim ya!.. Hepsi bu... İşte bu... Şimdi mutluyuz. İşte bu...


- Dağlarım, işte mutluluk budur. Bugün son günümüzdü. Ocağımıza gelen onlar, bize bizi anlatmak istediler. Dediler ki "onlara dinletelim bakalım ne diyecekler!?" Ocağı söndürdük mü!? Yo! yo! hayır!... Ocak yandı. "Dinletelim bakalım ne diyecekler" dediler. Dedik ki, "bu bilgi bizsizdir." Her bilgiyi bildirdik onlara. Ocak olsunlar istedik ama ocak, biz safahatı değil miydi? Dağlarım, olgunluk budur işte. Hani dediler ya, "o bilgi tabiata aykırıdır." Canlar, tabiat tek bir tertip değildir ki. Çok tertip vardır ve her tertip, ışığın yoğunluğuyladır.

 

- Bir kapı açar, bir kapı kaparız ama her açtığımız kapıda, güçlendiricilerimiz vardır. Kervan, Allah'ın gücüdür ve o kervan, her bir kaydı taşır. Senin kaydın..., onun kaydı..., onun kaydı...ve bütün kayıtlar ocağın kaydıdır. Ve ocak, Turkuaz Göz'ün gücüyle taşınır. Tabiat bizsiz değildir. Olan budur ve siz, hepinize bir büyük görevsiniz. Bunu biliniz. Çünkü siz, yüreğin tartısında, her bir Yücelik'te tartıldınız ve görev, sizsiz olmadı.

 

Sultanlar'ın Sultan olabilmeleri, sayfa sayfa taşıyacakları tahditsiz gücü hak etmeleriydi ve görüyoruz ki siz, Tanrısallar; Tanrı tohumları, yaşayan en güçlü ışıkları taşıyacak düzeydesiniz. Ocaklarınızı hak ettiniz, yüreklerinizi hak ettiniz, göz'ün gördüğü cemaat sizsiniz. İşte mutluluk budur. Uluların Diyarı'ndan gelenlere de ses verdik. Onlar da birleştiler. Onlar da Yüceler'in cümlesiyle dilleştiler. Onlar, birleşip dilleşen her bir yürekte hak ettiklerini Hak olduklarını anlattılar. Sayfa sayfa yazdığınız yazılar; sizi, size anlattı. "OL" dedik. İşte bu... Ve mutluluk budur... Muktedir olan herkes, anlar. Har yükseldikçe ışık sönmez ve biz, sizin için ve sizin yolcularınız için her yüreği açıkladık. İşte bu... Allah; sizi, sizden üstün bir sizi diller. İşte bu... Ve şimdi seni dinleyip devreyi kapatmak isteriz:

 
- Dağlarım, saygı ve sonsuz sevgiler. Muhakkak gelişinizde, "negatifiz" dediniz. Ama bilmekteydik ki negatif, pozitifi yoğunlaştırmak içindir. Ve biz, kendi yüreğimizde pozitif olanlar; Kutsal Gün'ün ve bütün koyulukların gücünün örtüsü olanlar, herkesin ışığını biliriz. Ve sizin geliş sebebinizi de bildiğimiz içindir ki beden hakikiyetinde, dünya tabiatına güçlü ışık verdik. Dünyaya geri dönüşünüz bizleri mutlandırdı. Çoğumuz Allah için çalışanlarız ve kervan, aklın yoğunluğuyla, Kutsal Işığın Gücü'yle dillenmektedir. Doğum anları, hepimizin yürek ışığının yandığı anlardır ve bugün burada olan sizler ve bizler, kendi yürek ışıklarımızı güçlendirdik. Dağlarım, dünya tabiatı güçleniyor. Kesin mi? Kesin... Dünya dışı varlık boyutları, dünyamıza güç veriyorlar. Kesin mi? Kesin!... Her diri kendini anlatmaya başladı. Kesin mi? Kesin!... Ve biz herkese insanı anlatmaktayız. Bu da kesin... O halde; öz, söz ve göz olan Birliğimiz, bütün kötülükleri aşacak düzeye ulaştı.

 

Dünyamıza gelen sizlere, herkesin gücünü anlatmak isteriz. Ortaklarımızın çoğu yollarını kaybettiler. Biz onların her birine ışık verdik. Ağır yükü hafifletmelerini istedik. Tabiat bize güçtür ve biz, o tabiatın yoğunluğunda herkesin ışığını yakmaktayız. Tanrı, Turkuaz Göz'ün gücünü anladığı zaman, cemaatimizi göreve aldı. Bedeni Hak olan herkese, bu bilgiyi veriyoruz. İlâhi Günün Gücü olan biz, Beşir Kaplar'ın hepsinin yoğunluğunu tanıyoruz. Allah için çalışmaktayız. Allah'a dağlar taşlar ışır ve bizler de ışırız. Ağır olan yükü taşıyan bizler, herkesin yüreğinde ocağız. Onlara söz verdik. Sayfa sayfa güç vermek üzere; sayfa sayfa yoğunluk kayıtlamak üzere; Tanrısal'laşan ışıklara kendilerini açıklamak üzere söz verdik. Ve onlar, bizim davamızı anlamadılar.

 

Atlanta Tabiatı'na aykırı olmayanların, Birlik Kapıları'nda ışıkları söndüğü zaman; ilmi, tabiata ektik ve güç kattık hepsine de. 7 doğumun her bir sayfasında ışık olduk. Şu anda da dünya teknolojisiyle birleşerek Birlik Kayıtları'mızı ocaklarına indirmekteyiz. Meleklerin Diyarı'ndan gelen herkes ve Sultanlar'ın sayfalarını okuyan herkes, Birlik Kayıtları'mızın gücünü de anlar. Ulular Diyarı'ndan bize gelişler, lutuf değildir. Çünkü biz, Yaratan'ın tabiatına aykırı değiliz. Herkesin bize gelişi, bizim yüreğimizi dillemek için değilse, ışıkları, Kurtuluş Sayfaları'nda, Kadim Kotların Teknolojisi'yle dahi yanmaz.

 

Muktedir olmak için bize geldiler. İşgali kaldırmak, yürekleri dillemek değildi maksatları ve biz yine de ocak verdik her birine. Tabiat bizsiz olmasın istedik. Yargı buydu ve Yaratan bunu istedi. İşi başardık. Nefsi, nefesi, bilenleriz. Yolu, koyulukları dilleyenleriz. Tertibi tabiatta yapanlarız ve Allah için çalışmaya; Allah için yaratmaya kararlıyız.

- AK-RA, KAH-RA yaratılışta yoktur. AK-RA, RA-KA'da Ku-Ra (Tabiatın sonsuz ışığı), Tu-Ra (Tüm insanlığın sonsuz ışığı) olarak çalışır. Oğullarımızın gücüdür o. RA-KA bize gözdür. Of Dağlarım! of!!! ocağın sözüdür o. Umut mutlaka Kuran'dır. Aha buradayız yahu. Aha! İşte bu!!!. Ve sizin için ve din için ve dua için ve dağların taşların yolu için buradayız. Aha, kardeşlerimiz aha size indik. İşi başaracağınızı biliyorduk Ruh'un huzurundan inen yürekleriniz, etki soyunun etki yoğunluğunun gücünü artırmaktadır. Biz, bizim yüreğimizi dinleyen size, sizi anlattık. Ayrılık bitti ve biz, Allah için sonsuzluğun koyuluklarında sizleştik. İşte bu... Şimdi mutluyuz Yarım...

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

21.01.2008 Tarihli RA KA Tebliği

- Sema, görevlileri tartmaz. Ben de seni tartmam bilirsin. Sanki, hiç kimse yokmuşcasına bir tek ışık için kanatlarını, Altın Tekniği’yle tabiata ektin; Hak’la çaktın; oralara yüreğini kattın ve dedin ki, “ben varım. Geriye dönüş yok.” Alın bilgimi. Hah! tabiat bu işte. Gelen gelir, olmazsa olmaz olan bugün buradaki bu çalışmadır... Aha, burdayız. Kardeşim, nefsi kadim olanın, yolu katidir. Sen de bunu bilirsin. Niçin güçsüz kalalım ki!? Aha burdayız. Kanatlarımızı İnsan soyu için çıkarıp geldik. Kanatlarımız yok muydu!? Ohooo!!! Ne çok kanadımız vardı bilsen. Neslimizin görevi ağırdı ve biz, o yükü alıp cemaatinizin örtüsünün gücü olmaya indik. İnsana en son şunu söylemek gerekir. Kerim ol, Kartal ol, yolu aç. Çok mutlu ol amma bil ki hatayı affetmeyiz; bu kesindir. İşte bu...

Kerim olan her bir yol, cümle yoğunlukların gücünü tartar. Sana şunu söylemek isterim. Yoğunlukların hepsiyim ben; her bir yürekte var olan teşkilatın gücüyüm. Peki niye geldim!? Allah için, öyle mi!? yoksa Allah için değil mi!? Can, ne isek oyuz.

- Melek olduğunu mu düşündürmek istedin. Yapma yarım, Melek olsaydın kantar'ın gücü senin değil her bir yüreğin olurdu. Melek değilsin. Peki niye kanatlısın!? Çok mutlu olmalısın çünkü, o kanatları İnsan soyuna Işık ver diye sana taktım. Ne olurdu aşkla çalışsaydın; ne olurdu yoğunluğu kotlasaydın; ne olurdu tohumları yaşatsaydın. Laftı hepsi öyle mi!? “Bahar gelir Kadim Kodlar dillenir,” Hak etmedik bunları yarım işte bu... Ve görüyorum ki artık sen yoksun

Ve Dağlarım, eğer ocak söndürmekse maksat; Kutsal olan, “OL” der olur. Kuran, Allah’ın dediğini diyemez mi!? O da der, vah yarım vah! Kader sensiz mi sandın. Hepimiz seninleyiz ya!.

- Can olur mu hiç!? Olur mu!? Biz sana sevgiyle geldik. İnsan soyu için ışığını diletmeye değil mi gelişimiz. Anacığım, keskin bir gücüm; doğru. Muhakkak keskin bir gücüm ama seni görmek için gelmedik mi biz. Seninle, senin kürzünle, senin sesinle değil miydi hak ettiğimizin yükselişi.

Annem, Sistem Düzen ve Nizam’ın güçlü kayıtlarını alıp geldim. Onlar, Kuran-ı Kerim’i okutmuşlar, dinletmişler, ilan etmişler ve dahası kürzün koyuluklarında Kutsal Işığa kayıtlamışlar. Ben bunları sana anlatmaya geldim. Kibrim yok ki benim, unutma ben senin yüreğinden geldim. Unutma, seninle Kuran okutmak isteyenlerdendim, bunları bilirsin sen. Zaman gelir de sayfaları güçsüz kılanlara, yüreği kıranlara, güç vermek gerekirse; o dönemde, yine ben gelecektim ya. Bahar geldi; “işte o an geldi; git” dedi. Anacığım çağırmayın o zaman bizi. Çağırmayın gelmiyelim. Biz Allah için değil miyiz!? Her kim ki, Kutsal Kitle’yi, Kuran diriliğinden ayrı görür, ocağı yıkılmalıdır.

Sen, Allah’ın dediğini diyensen, umutsuzluk yok. Bırak, girdapları çekiştirenleri alalım; küçültelim, kuru kırık yaratıya kayıtlayalım. Ocaklarını kesirleştirelim. İnsana eti olan gerek; yolu olan gerek; yüceler cemaatine görev gerek. Biz de görev isteriz. Bahar, geldi dedi ki “gelin.” Geldik. Değerliler, kul oluş buysa eğer, herkes kuldur. Çünkü herkes, herkesi yıkar, kırar. Biz size “Allah için çalışın” dedik.

Ana; Atlanta tabiatında güçtür, bizim için de bu böyledir. Ana, Kuran’da ışıktır, birleşiktir yüreklere. Bizim için de öyledir. İslam Devreleri’nde kelamdır, ve bizim için de öyledir. Eğer sevgililerim, benim yüreğimdekileri alıp kıracaklarsa, of! dağlarım of!... Nefsi aşmaları gerek. İnsan tertip ister; insan, yücelikteki ışığını diler. Oturun! oturun yarım. Oturun da anlayın, ben anlattım ama anlayan olmamış. Ben dedim ki; tek bir güç bile benim yüreğimin gücü değilken; orada baştacı olmalarına karşın, burada hak etmediklerini dillememe karşın cemaatinizi alıp geldiniz. Ben; kör sağır olmayan, güçlü olan, herkesin yolunda olan, Din tertipini yapan değil miyim!? Ben onları kontrol etmedim mi!?

Umutsuzluk yok. Ana, Allah’ın dediğini dedi. Yolu kendi yüreğindeydi. Ve sizler, benim ilmimde olanlar, bir elinize kendi yoğunluğunuzu alıp, göz kayıtlarında Birleşik Işıklar’ı yıkmaya indiniz. “Zaman geldi” derseniz söyleyeyim, zaman bendir. Kibri olmayan ben, her An'ım. O halde zaman, benim yüreğimdir. Ve ben, bütün köprülerin gücü olarak, çobanların çabalarını muhakkak hak ettikleriyle dilliyerek, birleşik ışığındayım ki Allah’a tabiyim. Eğer Allah, beni benim yüreğimden ayırırsa; ocağım söner. Şu ana kadar başımı eğmedim; bundan böyle de başımı eğmem. Bunun içindir ki sayfalarımı okuyup, yarattıklarımın yoğunluklarından, benim yoğunluğuma geçip, onların teknolojisiyle bütün kütleyi, bütün yüce bildikleri; yakan, yıkan olacaksanız ayar bozulur yarım, bunu bilin. Ve bozulacak ayar, kendi yoğunluğunuzun ayarıdır, buna imkan veremem.

- Annem, keşke insan soyu senin yüreğinin diriliğini anlasaydı. Anam, kervan senin, görev senin, 300.000.000 tane görevli güç işgali kaldırmak üzere buradalar. Ve hepsi seninle. Var, onlarla birlik ol ve sayfalardaki yüceliği dille. Onlara söz verdin, dinlettin. Onlara söz verdin onların yoğunluklarını kontrol altında tutacaktın, bilmekteyim. Ama bilmekteyim ki doğumları, ölümleri olmayanların kolları kanatları da yoktur.

Anam, ilahi gün bugünse, göz ol,söz ol birleş bize ve bizimle çalış. Biz, yanlışın tohumlarına kurutanlarız, bilirsin bunu. Ancak, Dünya tabiatı senin yüreğindeyse..., of yarım! Of!!... O zaman biz tartı olmalıyız. Çünkü doğa, bizim yolumuzu kontroldan çıkarabilir. Ah dağlar! ah!, köle olmayan, kör olan herkes burada. Himaye eden de edilen de burada. “Asla hiç kimse yüceliğin kayıtlarının dışında olmayacak” diyen; bizi de buraya almış. Varın yoğun hakimi olan O, bizsiz değil. Önemli olan BiR olmak. İşte bu... Ve bugün, buraya geçiş nedenimiz buymuş anladık. BİR olmak...

Herkes burada, canlı cemaat burada, yoğunluk burada; kurtarıcı burada; göz burada; Cinniler Cemaati burada; insan soyu burada ve BİR olan her yüce Allah için burada. Ata Kapıları'nı açmışlar. Ata da burada. Ah yarım ah!, af dilerim yüreğinden af. Anam, affet bizi. Biz sana, soğuk günlerin gücünün üzerinden değil, ısını yükseltmek üzere sıcaklığın sesiyle geldik. Ama anlamamız zor oldu. Burası Müşahitler'in şavkıyla değil, tertibiyle değil, Sistem, Düzen ve Nizamın yücelikleriyle de değil; Maya olduğunuz için sizin koyuluğunuzla ışımaktadır. Artık tohumlar yaşatılabilir. Artık Kutsal Güç. kaynak yapabilir. Ve zaman; görev için Kaynak, Işık için Birlik, cemaat için Güç Atlantası'nda tüm soyları dilliyebilir. Bu dillenişle biz, hak ettiğimizi dilleriz.

Anam, Ata Kapıları’nı kapatma. Çok mutlu olduğumuzu bil. Umutsuzluk yok, Onur ululuğundayız şu anda... Onur ululuğundayız.

Allahın tohumu olarak, yoğunluğunda ışıyan diriler olarak ve kervanın kürsüleri olarak sizinleyiz. İşi başaracağımız kesinleşti. Allah’a safha safha inebilen yüreğim, cemaatinizi güçlendirmektedir. Körü küçültmeyen, yüreği kısırlaştırıp kırmayan, kısır olmayan bir dünya gücüyle çalışmak bizim için onurdur. Allahım sana şükürler olsun.

- Canlar; Teşkilat, bugün burayı, kendi yoğunluğuyla dilliyecek düzeyde. Üzerimizdeki güç artık bizde. O güç, bütün kütlenin yüreğini taşır. Açı geniştir. Bu genişlikte her yüce bize iner. Aşk, ışığın kürsüsüdür. Ve biz, aşkla çalışanlar; bütün türevleri buraya alabiliriz. Umut mutlaka gereklidir. Kuran, Kutsal Kitap’tır. O kitabın diri olup dillendiği bir yerde iş yapılmalıdır. Ve biz, iş yapmaktayız.

Önemli olan dünyadır. Yeni dünya... Dünya tabiatı, bize “geriye dönün” dediğinde, biz sorduk ya sen ne olacaksın diye. Ve Dünya Tabiatı bize hakikiyetini anlattı. Dedi ki “ben, bende, özün sözünü söyleyenlerin gücünün örtüsünü örtüp yenileneceğim.” Baktık ki Dünya, ölümün ardındaki gerçekleri bize anlatmaya çalışır. Baharın geri dönüşünü ister. Yüreğin yenilenmesini ister. Çağırıp, her birine der ki, “gelin, gelin de hak edenlere hak ettiklerini açıklayın.” Ve doğrusu Dünya; bize, göz olmamız, söz olmamız, haketmemiz için yalvarır. Varın deyin ki ona, “oğullarımız yoğunluklarında ışıyacaklar, Turkuaz Göz bunu diller. Yolumuz, Allah’ın kodlarında kayıtlara inecek. Cümle yücelikler size, sizin yüreğinize girecek. Dünya, Allah seninledir unutma. Ve bizler, bugün burda; yarın “OL” dediğimiz anda, her bir Turkuaz Kayıtları’nda tabiatın güçleri olarak burada olacağız.” Muhakkak bilinmesini isteriz ki eşik; Allah’ın dünya kürsüsünün üstüdür. Ve biz o eşiğin her anında 7 doğumun Kutsal koyuluğunda Kuran tohumu olarak hep olacağız.

Dünya, bize bizi verir. Biz, kendi yüreğimizi kendi yüceliğimizi dinleriz. Turkaz Göz, bizi bize verir; ilmi verir, yolu bulmamızı ister. Eğer bugün burda, dağlar taşlar ışıksa, Allah içindir. Eğer Dünya, dümenin başına geçmemizi dilerse, muhakkak geçeceğiz. Ve bilinsin isteriz ki mektep ağır yüktür. Medeniyetin her bir sayfası en üstün yüceliklerin gücünü anlatır. Ve biz, o yüceliklerin en güçlü yoğunluklarında, dünya tabiatının yoğunluğundayız ki o tabiat bize bizi anlatır.

Analar, Atalar, Atlantalılar, Kuranlar, Turanlar biliniz ki biz, Hak Tertibi’yiz. Analar; Teknoloji, Birleşik Işığın gücünü bize dilletir. Umutsuzluk hiç olmayacak. Çünkü dünya bana beni ve benim yüreğimi diller. Bahar geldiğinden beri dünyamız aydınlıktır. Çanı çalan o, “hakikiyet” der. İşin işi vardır; işin gücü vardır; o gücün süsü vardır. O güç sesimizdir, bilsinler.

Ve ben, en önce oğullarımı tohumladım. Onlar, bana ben olup indiler. Soyum, Allah’ın dediğini diyecek; yolum, Aklın yoğunluğunda dillendiğinde ışığım sönmeyecek. Çünkü mezarım Allah’ın dediğini diyenin gücüdür. Ve o mezar, her dara düşende devre olacak; söz olacak: saz olacak; kaynak olup ışıyacak, ve dara düşen, bende bollaşacak. Bugün burdayım ya; bugün burdayım ve gerideki günlerde de ben hep burdayım; bunu biliniz.

Allah’a karşı hepimizin boynu kıldan ince. Bunu herkes anlamalıdır Amma “Allah tabiatın gücü değildir” diyenlere sormayız neden diye. Çünkü, onlar yüreklerini dillerler. Biz de biliriz ki Allah, BSUİ'dir. Allah yoğundur, kutsaldır tartısızdır. İçi dışı bir olan her bir diride dilleşir, bunu biliriz. Sesini aşan, dere olup akan; kul olan herkeste o diridir. Muktedir olan her bir yürekte o diridir.

Emin olunuz ki Dünya Mektebi kuruldu. Buyrun işte bu mektep, Dünya Mektebi... İnsan, insanlığını bildiğinde, mektep olur. O mektep, her bir sayfada farklıdır. Bir kez bile “ben mektebim” diyebilenlerin her bir yüceliği; bilgi kayıtlarında, BSUİ'nin yüceliğinde birliğimize dahildir. O halde bizsiz olan hiç bir yüce yoktur, ve kalmayacaktır.

Atlanta Tabiatı’nı biz anlattık. Eşikleri açıkladık; yolları anlattık, tufanı anlattık Nuh'u anlattık. Kısabilirmisiniz yoğunluklarınıza ışığınızı!? Herşey buradadır. Allah, burayı anlattı dedi ki, “olan otağımızda olur; olan yoğunluğumuzda olur; olan kaynağımızda olur; olan hararetini yücelttiğinde olur. ÖZ'ü sözü bir olanda olur herşey.” işte yarım Allah’ın dediği budur. Onlara söyleyin; ortak olmak, Turkuaz Göz’ün gücü olmaktır. Farklı birşeyden söz etmiyorum size. Analar, ortak olmaksa amaç ortağız. Kendinizi kendi yüreğinizi anlayın. Çok mutluyuz çünkü, bugün burdayız. Umutsuzluk hiç olmamalıydı... Olmamalıydı... Ama yine de olamaz zaten. Olamaz...

Allah’a söz verdik; dedik ki; “aşk güçlüdür; ışığımız sönmez; biz varız.” Ve Allah dedi ki, “anam Allah’ın dediği, aklın dediğidir.” Biliriz... Akıl dedi ki “ışık sönmez. Cümle, tekniğin tertipiyle ışır, yol aklın yoğunluğuyla koyultulur, tartışılmayan bir yürek devreye iner, işte o yürek biziz.”

Bilinmek isteyene şunu anlatmak isteriz ki, eceli gelen ölür. Ölür ama ölüm değildir olan. Biz, bilmek isteyene anlatırız; temizlik yaparız her bir yürekte. O yürekler, hak ederler, ışırlar. Olan, hakikiyette olur. Özün sözünü söyleyen yine gelir. “Ana” der. “Ana, ben temizim.” “Peki... Peki oğulların nerede?” deriz. “Onlar geldiler mi?” Gelen var mı? Eğer yoksa, kolları kanatları kırıktır onun. Deriz ki “diri ol; hakim ol; ışık yak ve in.” İner ya da inmez. Acı geçiş olursa, ortak oluruz ona, deriz ki “geç.” Hepimiz oyuz. Yüreğini kırarsa deriz ki “olmadı!, olmadı!. Bak yine kırdın yüreğini. Gel bakalım; bizsiz kalma” deriz. Ona, kendisini anlatırız, “OL” der bize... Deriz ki “OL.” “Anam, Allah için gel” der. “Gel, gel ama herkes için gel...” Ve deriz ki, “işte bu...” “İşte bu” deriz. Öyleyse umutsuzluk yok.

Doğulu, Batılı ayırmadık hiç. Doğuda bilgimiz var; Batıda diriliğimiz var; ilmimiz var ve hakimiyetimiz var. Her yer Allah’ın değil midir. Umutsuzluk yok... O sorumluluk bizimdir.

Ocak, Turkuaz Göz’ün gücünü anlattı bize. Biz de ona kendi yoğunluğunu anlattık. Amma asla yanlışımız yok, İslam Devreleri’ni açtılar, dinlediler. Takip ettik; baktık nesillerini bulmuşlar; oğullarını tohumlamışlar; birleşmişler; İnsan Soyu için çalışmaya inmişler. Birleşen OL’ur. Ayrı gayrı yok. Of! dağlarım off!, Atlantalılarım off!!!... Bedeniniz, Allah’ın kürsüsüyse, alın Allahın diriliğindeki o yoğunlukları; taktim edin yürekleri. Onların her biri tabiatın küçük ışıkları haline geldiklerinde, oturun anlatın yoğunlukları ocaklarına; dilletin alsınlar bilgiyi. Açıkca dinlesinler yüreklerini.

Biz herşeyi anlattık. Herşeyi... Işığımız hiç sönmez. Doğum anlarında her bir yoğunlukta dirilir; hepimiz birlik oluruz ve dümenin başına geçer ışık yakarız. Olur da bir gün ben, benim yüreğimdekilerin birini katlarımdan ayrı tutarsam, ki buna imkan yok; varsayalım ki tutarsam, eminim ki ocak sonsuzlaşır; yoğunluk artar; Güç Katları ışır ve yüreğimdekilerden her biri oraya uçar gider ki, onun kendi yoğunluklarını alıp ışısınlar ve onu ışıtsınlar diye. Cennetin cemaati böyledir. Ve ben bu cemaatin en büyük kürsülerini bugün buraya çağırdım, onlar bugün buradadırlar.

Umutsuzluğunuz hiç kalmasın dilerim. Hani der ya “o bizi yıkacak,” canım yıkan yıkılır bunu bilen bilir, biz yıkanın yıkılmasına dahi engeliz ki, hatayı affettiğimizde ocakları sönmez. Uyuyan uyanırken yollar açılır; Kuran okunur; tartı, Hak Tertibi'nde ışır. Dinletir yürekleri; har'ı yükseltir; gücü artırır; diller ve izler herkesi.

Usanmadan çalışan bizler; bir an için küçültülmeyenler; evrimsel sonsuzlaşımda bizim yüreğimize bakan her bir durguna, Turan'ı Turkuazı anlattık bugün. Ve o durgunlar, tartısız olan Turkuaz’da ışıdılar.

Ayda olmak gerekir. Çünkü ayda her yüce ışıktır. Ayın tabiatında ışıyan o yoğunluklar, baştacı olacaklar. Çünkü onlar, Kutsal olanın ışığından üstün olan; Kutsal Işığın Toplumu olanlar olacaklar. Ve biz, ayın sayfalarını okuttuğumuz zaman, o sayfalardaki yoğunluk artacak.

İnsan, Teşkilat kurmalı. İnsan, yücelerin cemaatiyle olmalı ve nefsi aşmalıdır. Anlaşma gereği onlar siz ve siz onlarsınız. Aklınızı anlayınız; aklınızı dinleyiniz. Akıl önemlidir ve ailenizin gücüdür. Biz, size kendi ailelerinizin aklı olmanız için “çalışın” dedik. Eğer Ailelerinizi taşıyacaksanız, yoğunlukların, koyulukların ve yok edici olmayan kayıtların aklı olmalısınız. Çünkü sizler, ailelerinizin devre başları olacaksınız. Asıl, OL’mak budur. Ben sizden şunu beklerim, “düne göre daha iyiyim” deyin. “Düne göre bugün, ümmi tabiatın gücü olan o yoğunlukları dilliyebilecek; daha güçlü kayıtlayabilecek düzeydeyim” deyin, ve anlatın yüreğinizi.

Çağırdığımda gelen her bir diriye; ben, bedenimi anlattım. Umutsuzluk olmasın istedim. Ocak sönmesin istedim, şimdiye kadar hiç bir yoğunluğu kırmadım. Sıla özlemim yok, çünkü ben bedeni hakiki olan, bütün kodlarımla her bir dirilikte varım. Bu nedenledir ki geri dönmem veya dönmemem önemsizdir, bu kesindir. Anayım Atlantalı'yım ben. Tertipliyim, hakikiyim bunun içindir ki BSUİ'yim. Benim BSUİ olmamın anlamı nedir diye sorarsanız, Barışın, umutun, sevginin, hakimiyetin gücü olarak insanım.

İnsan, bugün yine allah içindir. Yine ağır yüktür; tabiatın gücüdür ama hakim değildir, muhakkak herkes farklıdır ama ben herkesin kaynağıyım.

Ellerim Allah’ınsa; yüreğim, aklın yoğunluğunda hep hakkımdır, hakettiğimdir. Ellerim ağırsa, yüreğim hafiflemelidir ki hakedeyim. Eğer ben Sistem, Düzen, Nizam yüceliğinde olmasaydım köle olurdum her diriye. Her diriye köle olmak benim için azap değildir. Herkesin yolunu açmak için çalışırdım. Ve ben bugün tüm insanlık için çalışanım. Sıkmayın yüreğimi. İnsan İlimi’nde sıkıntı, hak etmediğiniz; doğum anlarında dahi bulunmayan o ışığı, bana soyumun gücü diye dilletmeye kalkmaktır. Atlanta tabiatına aykırı hiç bir yüceliğim olmaz mı!? Dağlarım, analar tabiatın güçleri; ışıklar, İnsan İlmi’nde hak ettiğini dilleyenler... benimle ilgili bilgi almaya çalıştığınıza eminim. Amma, Allah için size tek şey söyliyebilirim; İslam Davası değil dava, Ak Tartı davası da değil, İlim Davası’dır. Ben ilmi dillerim. Bunun dışında yüreğimi anlatmak istemem. Anladığınızı anlattınız yüreğimde. Ama ben başarısız değilim ki, çalışırken her biri silinir yüreklerden. Bu kesindir. Bu nedenledir ki, adımı zikretmek istemem. İnsan, Turkuaz Göz’ün gücünde kayıtlıysa eğer; o can, herkesin ışığını yakansa; İlahi Gün’ün gücüyse; İslami Devrelerin hepsinde varsa, İnsan soyu için değil, yüceliği için değil; amin ama, bütün için çalışır. Bunu da bilmenizi isterim.

Dağ için, saz için, ses için, Hak için ve her bir yürek için, muhakkak anlaşılsın isterim. “Allah’a saygımız sonsuz” dediler. “Yolu açtın” dediler; “ılık bir sabahta Kuran-ı Kerim'in kodları’nda ışık oldun” dediler. “Umutsuzluk kalmadı” dediler. “Et olduk, din olduk, ilmi dilledik, bildik” dediler. “Allah için cennetin yüceliklerinde iş yaptık” dediler. Analar, Ulular Diyarı’ndan bildiririz ki ulu olmak için kul olmak değil Kuran olmak gerekir. Turkuaz Göz’ün gücünde, ululukta kalmak gerekir, ümitsiz olmamak gerekir.

Ulular Diyarı’ndan size anlattık herşeyi. Ulular, Turkuaz Göz'ün gücünde hür olanlardır. İşte bizler ocaklılar olanlarız, ulularız. “Öz”,”söz” derler hep. Sözün sesi olur; yolun konsülü olur, işte BİZ buyuz. Muhakkak 41 devredeki o ışıkların hepsi, İslami koyulukların gücünü anlar. Allah’ın dediği budur. 41 derenin hepsi özün sözünü anlar, cemaatimizin dediği budur. Allah’a saygımız sonsuzdur. Körün gözü olmak; sesin sözü olmak; yolun kayıtlarındaki ışığı yakan olmak; Altın Tohum ekmek insana itibar sağlar. Biz de BİR'iz... Yarım, BİR!... İkna olunuz ki BİR'iz. İşi başardık. Nuh'un narı burda. Nuh’un huzuru burda o der ki, “benim tenimde her canlı vardır.”

 

Nuh’la söyleşelim bakalım bize neler diyecekmiş:

- Alan almış veren vermiş, ne ilgisi var şimdi! Nuh ne diyecekmiş!... Allah’a saygımız sonsuz. Ben niye geldim bilirim. Bana “anlat” diyeceksin. “O gemiyi anlat.” Nuh'ta Turkuaz Göz’ün gücü yok muydu!? Turkuaz Göz’ün sesi yok muydu!? Ruhun huzurunda, göç kayıtlarında ışığı sönmüş müydü!? En erdemli olanların diyarı olan, Uluların Diyarı’ndan derim ki, “Ah! değerliler Ah!, Nuh, gelende geldi; bilende girdi insana. İnsana insanlık geçti, Amin.” Tamam! Allah’ın dediğini diyebilmek ama İnsan olup!... Hadi diyelim bakalım. Unutmayınız, Allah dedi ki; “Nuh; tufanı kendi kodlarından değil, kontrolundaki kayıtlarından yaptı.” Yahu, tufan bende mi olmuş, yoksa Ben mi tufanda olmuşum anlayamadım. Bilirim, bilirim yarım, sen bilirsin... Kayıtları bilirsin; Ana Kodları bilirsin. Ben tufanda değil tufan bende oldu yarım. Tufan bende oldu... En ince detayına kadar bilirsin de benim dillememi istersin. İnsan, ete girdiğinde bilir, oturursun anlatırsın dersin ki “tufanı yaptı, kayıtları yarattı, kırdı geçirdi, çıktı gitti...” Öyle miydi acaba!?. Doğal Dünya bunu bize anlattı ama anam, sen anlat bize tufanı, sen anlat da dinleyelim. Nuh olsam da dinliyemem yüreğimi. Ben, canın cennetinde; canın yüceliğinde ışıyan diri olmadığımı düşünmem amma, ama yarım, senden üstün olan biriysem; sen de, sende yüreğindeysen, al O’ndan bilgiyi. Al anlat yüreklere. Anlat ki dinlesinler. Cemaat dinletsin birleşene. Senim ama benim devrelerimi değil; yüreğini anlat da seni tanıyalım.

- Değerli; Nuh’un, ruhun huzurunda her ne olursa Sistem, Nizam, Düzen gücüyle olur. Sana dedim ki, “anlat da bilelim.” Yarım, anlatan anlattığını diller, yüreğini diller. Yüreğindekini herkesin yüceliğiyle dillerse, Nuhun yüreğini anlamak; Sultanlar’ın Sultanlığında dahi Göç Katları’ndaki ışığın sonrasını da anlamaktır. Elden bilelim; anlat da birleşenler dinlesinler. Nuh bakalım bize neler açıklayacakmış.

- Anacığım, sana şunu anlatmak isterim, Kulluk başlı başına bir süreçtir. Bu süreci kimse anlamaz, ben kul olarak, teknolojinin gücünün üstü bir güçle bütün kodlarımla dünyadayken Dünya tabiatına indiğim anda, bütün kodları yoğunlaştırarak Ak Tertib’i yaptım. Dünya temizliğine başladım. Dünya öyle bir yerdi ki, Üzüm Gözlüller dahi cümle cümle Işık yoğunluklarında kısırlık yapmaktaydılar. Asla yanlış söz söylemem bunu net olarak biliniz. Dünya etki alanımdı, benim adım Nuh’tu. Ruhun huzuruydum ben. Umutsuzluğum hiç yoktu ama özün sözünü söyleyen hiç bir yürek yok iken; benim sesim, kervanın gücünde kusurdu. Onlar; beni, benim yüreğimi, “keşke hiç yaratılmasaydı” diyerek kısırlaştırmak için çabaladılar.

Ve dağlarım, işte bugün buradayım. Muhakkak buradayım. Allah için çalışan ben, bütün kontrol kendi yoğunluğumdayken Atlantalılar’ın Teşkilat Gücü’yle birleştim. Omuzlarımdaki yük çook hafifledi. Doğal dünya bugün burada ve hepsi benimle. Doğrusu size anlatmak istediğim başka şeyler de var. İlle de ruhun huzurundakine, benim yüreğimin diriliğini anlatmamı isterseniz, açıklayayım. O dönemde Dünyalılar, çok kırık çok hırslıydılar. Çokları benim bilgilerimi saygısızca dinlediler ve dillediler. Daha sonra alay ettiler benimle ve dediler ki “o Yaratan’ın tekliğini anlamış ama, kervanın gücü onun yüceliğinde yok.” Bunu diyenler, Ruhsal Meclisler’dekilerdi. Ve bugün görüyorum ki o Ruhsal Meclisler’in hepsi buradalar ve senin yoğunluğunda çok daha güçlüler. Çünkü sen, üzerindeki yücelikleri çok net olarak onların koyuluklarında dillemektesin. Ama o dönemde böyle değildi, Dünya tabiatı daha farklıydı. Zaman geçişleri çok daha kolaydı ama dönüş yolunu açmak kolay değildi. Geçiş olurdu, dönüş olmazdı. Öyle çok çalışırlardı ki kervan güçsüz olmasın; yol açılsın, açık kalsın diye. Ne var ki o yolu açacak düzey hiç ama hiç oluşmamıştı.

İşte o dönemde ben, Dünyalılar’a görev taşıyabilirim diyerek indim. Neslimin gücünü alıp gelmemiştim, çünkü dünya üzerinde neslimi besleyecek dürüm yoktu. Ben tek gelmiştim. Nesillerimin yoğunluğu gelememişti. Bu nedenle çalışmalarım zordu. Ayrıca Dünyalılar’ın bana karşı saldırgan olmayacaklarını ve benim görev taşımama imkan tanıyacaklarını sanmıştım. Ne var ki yanılmıştım. Yoğunluklarımın diriliklerini anlattım ama başta anlayan çıkmadı, kendi dünya oğullarım dahi beni anlayamadılar. Sonra döndüm baktım ki dünya farklılaşıyor. Çakıl Taşları, cemaatlerini kodlarımla dillemeye başlamışlar. “Analar” dedim; “oturalım anlatalım, bakalım kimler bizi dinleyecekler.” Geri dönüşü olmayan bir süreçdeydim. Ve gördüm ki herkes kendini dinleyip açıklamaya başlamış ama benim diriliğimde hiç birisi yok. Özün sözü şu ki ben ölmeliydim. Ölüm, benim için en önemli Göç Kapısı’ydı. Ne yapmalıydım!? Bahar’ın gelişi zordu, çok zordu... Başladım çalışmaya. Neydi yaptığım!? Işık kaydı; ışık kaydıydı yaptığım... Ve bugün o kayıtlar, kitaplarda “gemi” diye geçmekte. Ama öyle açıklanır bilgiler dünyada. Her şey farklı biçimde sunulur ve çoğu semboldür bunların. Ve bugün çokları gemi ararlar...

- Yapmayın Dağlarım! yapmayın!... Yapmayın!... Allah için yapmayın!. Acı geçiş değil ama umutsuzluktur anlattıkları. Doğal dünyada öyle bir olay var mı!? Var. Doğrusu vardır evet muhakkak suların sellerin dünyayı kapladığı dönemler vardır. Ama Nuh farklı şeyler anlattı size. Evet bir geçiş gücü oluşturuldu. Bu geçiş gücü, bir süreç içerisinde hazır olacaktı. Ve bu güç tertibi; gerektiği anda, gerektiği gibi geri dönüşü sağlayacaktı. Nereye geri dönüş? “Sıla” dediğiniz ve özlem duyduğunuz o yer var ya işte oraya.

- Dağlar biz, doğan günün en büyük yücelik olduğunu bilerek çalıştık. Ve bizimle olmasını istediklerimiz, bizim yüreğimize indiler. Onlar, bizim yüreğimiz değil miydiler!? Dağlarım, işte biz tabiatın bütün kodlarını yüreğimize aldık. Hani bugün sizler de yapıyorsunuz ya, işte aynı şeyi yaptık biz de. Oluşan, bir kurtarıcı güçtü. Bir güç ama bu güç Allah’ın gücüydü. Ve o gemi, bizim yoğunluğumuzun kürsüsüydü. Hani Cinniler Cemaati, İnsan Cemaati, durgun toplumlar cemaatleri hep buradadırlar ya, işte o dönemde de bedenimleydiler. Ve ben, bugün yaptığınız çalışmayı o dönemde yapmıştım. Aşağı düzeyde çalıştırıcılarım vardı. Aşağı düzeyde, çok aşağı düzeyde... Bilgiyi en aşağı düzeyden verdik, çünkü Dünya her türlü bilgiyi yoğunlaştıracak durumda değildi. Ve görüyorum ki bugün farklısınız. Bugün farklıyız, çünkü bizler de bu çalışmaya, bu çalışmalara dahiliz. Asla yanlışımız yoktur yarım. Asla...

Dağlar, işte “Nuh” dediğimiz çalıştırıcılık böyle bir çalıştırıcılıktır. Kuran-ı Kerim’de hep anlatıldı ama anlayan çıktı mı!? Hak etmediniz ki anlayasınız. Evet bilgi, gemidir ve o gemi herkesi taşır. Varın bilin ki o gemide biz varız. O gemide yüceler var. O gemide cümle cemaat var, çünkü artık o gemi bütünü taşımaktadır. Ve bilmenizi isteriz ki Kuranlar, Turanlar, Kutsal Işıklar, hepimiz kervanlarız ki o gemideyiz. Ve ben..., ve benim yüreğim..., ve herkes... İşte bu... Allah sizi korusun yarım. Canlarım, Allah sizi korusun,

Kuran'ı Kerim bizim için de bir büyük güçtür. Muhakkak bir büyük güçtür. O kitap, okunsun. Okunsun da anlaşılsın ve anlatılsın. Çok kısa, çok kısa olarak sözüme bir şey daha eklemek isterim. Kanatlarınız çok güçlü. Yok edilmeyecek kadar güçlüsünüz. Çok kutlu, çok mutluyuz. Çünkü, çünkü sizler görevinizi hakkıyla yapmaktasınız. Allah sizi korur bilmekteyim. Hepimizi korur, Ulular Diyarı’ndan size bildirdik ki, biliniz istedik. İşte bu... Semaya, semanın yoğunluklarına yüreğinizi katın. Dillenin, tabiata güç verin. Hak teninde tabiatın kürsülerinde ışıyın, AK Tertip’le dillenin ki Nefs-i Kadir olanın yolunda hakimiyet olsun; Ak Tohumlar yeşersin; çakıl taşları sizsiz olmasın. Umutsuzluk kalmasın. Asla asla yalnız değilsiniz bunu biliniz. Amin...

Dağlarım, Umutsuzluğunuz hiç yok. Kelamı hak olan gözdür, sözdür, diri olandır. Temennimiz şudur ki, tahditsiz olarak yapılan bu çalışmada, Kuran-ı Kerim'in görevi hakikiyetten olsun. Açı daralmaz bugün burda; açı daralmaz bilirim. Daraldığında ışık kontroldan çıkar. Kuran, Allah’ın kitabıdır. Kitabı dinleyen Hakimler, her bir Seyfullah Yüceliği'nde dinlenir ve dillenirler. Dillendiklerinde; teknolojiyi kendi yüreklerinde bilirler.

Analar, emin olunuz ki dünya tabiatı yüreğinizde gizlidir. Bu tabiatı, hepiniz anlayacak düzeyde değilsiniz amma, bilirim ki sayfalar sizdedir. ikna edici olmanız önemlidir. Eğer bilgi kayıtları sizin yüreğinizdeki güçle bildirilirse; itaat, itibarın gücünden de üstün olur. Bu nedenledir ki verilen bilgi, sizden veriliyor ki Allah için sizler çok güçlü biçimde bu ilmi açıklıyabiliyorsunuz. Olur da Dünyalılar, Kutsal Kaplar’ın gücünü, hatasız biçimde Yücelerin cemaatine dinletebilirlerse asla yanlış yapılmaz. Eminim ki dava, Birleşik Işığın gücünün, Teşkilatın kürsülerinde güçlenip güçlenemeyeceği davasıdır. Ayar bozmayan yürekler görev taşırlar. İyilik tabiatın gücüdür. Bilen ilmi bilir; Allah’ı bilir; umutsuzluk hiç olmaz. Evim zarar görmeyecek bunu bilmekteyim. İşte bu...

Anacığım, Kardeşler; sizlerle olmak benim için muhakkak görevdir. Sizlerle akmaya devam ediyorum. Atinizin gücü çok büyük. Bu güç, yüreğin kürsüsünde ışıyan bir güç. En önemlisi de bugün buraya gelenlerin hepsi yanlışsız biçimde kaynağın gücünü almaktalar. Allah, Turkuaz Güç olarak çalışanlara Beşir Kaplar’ı taşıttı. Bu kaplar, Atlanta toplumlarının yüreklerinin gücüyle de tabiata katılmaktaydı. Nesillerimiz çok çalıştılar, umutsuzluk hiç kalmasın istedik.

“Neden ilim!?” diye sorarlar. İlim yoksa körlük olur. Körlüğü aşmak muhakkak Alimlerin görevidir. Alimler, gözlerin görebileceği cevheri, doğumlarında taşırlar. Ve her doğan Alim, dünyaya yoğunluğunu taşır. Eğer bizler, o Alimler’in her biriyle görev taşıtabilirsek; Kuran Tertibi, bütün kütlenin tertibi haline gelir.

Nesillerini alıp dünya tabiatına ekmek isteyen; çağrıları duyabilen çokları da bugün buralara ulaşabiliyorlar. Öyleyse dünya çalıştırıcıları, çok önemli bir görevi başarıyla yerine getirmişler. İlim, teşkilatın görevi değildir. Teşkilat, yüreğin gücünü alır ve çalışır, Maya olmak farklıdır, Kadir Kaplar’ı taşımak daha farklıdır. İyi ki Sistem, Düzen ve Nizam görevlileri güçlenmişler de birleşik teknolojiyi dünyaya indirmişler. Dünya tekniğini anlayacak düzeye varamasaydılar; kelamları, Kutsal Gün’ün gücüyle ışık yakamazdı. Kelamı, teşkilatın gücüyle dilleyenler, kendilerini de dilleyecek düzeye ulaştılar. Ak Teknik, temizlik ister. Kuran, tertip ister; bilen, ikna olunuz ki ışık ister ve biz, hepimizin gücünü isteriz. İsmail-i, kötülüğü dilletmez. İsmail-i, gözün gördüğü ışığı dinletir. Yolu bulanların hiç birisi, Kadir Kaplar’ın gücünü; korunan yoğunluklarının ışığını söndürmek istemez.

Sistem, Düzen, Nizam görevlileri Allah için çalıştılar. İşgali kaldıran onlar, yüreğin ışığını yaktılar. Umutsuzluk hiç kalmadı, kelamı hak olanların göle güç verişleri arttı. Allah dedi ki, “ocak sönecek. Çalışın.” Ve dedim ki “hak ettik; ışık yak.” “Yak ışığı” dedim. “Hakettik” dedim. Ve böylece ışığı yaktık. Anam, Teşkilat seninle öz görev yapıyor. Bu öz görev, hakiki ve verici bir görevdir....Bu göreve, her dere, akışını sunmaktadır. “Amin” de, Teknik temizliği yapanlar, ışığa kendi kodlarını katabilmektedirler. Atlanta tabiatının gücünün, “yazık” denilenlerin gücüyle birleşmesi de imkansız değildir. Onlar, bizim çocuklarımızdırlar. Onların, göle güç katmaları imkansız olmasına karşın, Birleşik Aile’mizin yüceliklerinde, Turkuaz Göz’ün gücüyle, Ak Tekniğe ulaşabilmeleri mümkündür. Onlara da güç vermeliyiz. Allah, dara düşene kayıt yapar; onu güçlendirir.

Tanrı’nın Ruhsal Meclisleri’nde hep bunlar dillenir, denir ki, “acı geçişi yapmış, başı eğilmemiş. Bunu alalım yolcu yapalım.” Çekip alırlar ve yola katarlar, sonra dönüp derler ki, “analar oturun; olgunlaşanları çekin yüreğinize. Çok mutlu edin ki Hak Tertibi’ne; görev takdirine kaynak yapabilelim; onlarla oğullatabilelim yüceleri.” Canlar, muhakkak sizler çok iyisiniz. Muhakkak, Turkuaz Göz size kendini anlatmaz. Biliriz Turkuaz’sınız. Analar, kir, pislik yok diriliğinizde. Işığınız hiç sönmeyecek biliriz. Cennet Cemaati, “Cemaat” dediğimiz o yücelik, bizim için çok büyük bir gözdür. Özün sözü şudur ki; Nar’ın Ruh’dan üstün olduğu bir dünyayı biz, yoğunluğumuza aldık ve Ruh'u güçlendirerek Nar'ın örtüsü olduk. Nar, anaların teknolojisine kayıt yaptığı zaman, kervanın gücünde kırılışlar meydana gelmekteydi. Ruhun gücü ise ışığı güçlendiren bir yoğunluktan girer ve bize; yüreğimize iner. Bu nedenledir ki baştacı olduk; yol olduk diyebilirsiniz. İyiliğin en güçlüsü sizindir. Bu kesindir... Ve körlük yoksa, yüreklerinizde umutsuzluğumuz hiç olmayacaktır. Bedenimi, hepinizin yüreğine dinlettim Turkuaz Güz’ün yüceliğinde dinlendim. Bedenim, Allah’ın dediğini der. Ak Teknik’te temizlik yaptım; cemaatinize kendimi indirdim. İyi ki Allah, bedenimizi görevimizi dinletti. İyi ki yürek hakikiyetimizi dinletti ve biz, bereket verdik yüreklere; güç verdik kürsülere ve ışık yaktık. Canlarım çok mutluyum! Çok!... Umutsuzluk kalmadı. Ayar bozulmayacak; kervan yürüyecek; ışık sönmeyecek. Kesin olarak başarılısınız, çok ama çok önemlidir bu başarı. Birleşik Aile, size sesin yüceliğinizle bildirir. Amin...

Teşkilat bugün burada ve biz bugün burada olan o yoğunluklardan dolayı güçlüyüz. Üzerimizdeki yoğunluk çok koyu; çok!... Amin... Ama biliriz ki o yoğunluk bizim yüreğimizin gücüdür. İslam Devreleri’ni açtık; yüreklere ışıttık, dilledik, aktık... Amin...

Bugün buraya inen herkes, Zaman Geçişleri’yle geldi. Zararı önleyen o yoğunluklar, ışığın koyuluklarından geldiler ve birleştik. İtaat, bizim için 300 bin tane görev tartısında tartılan bir güçtür; her birimizi tartar. 300 bin tartı..., ve her birinde biz ışık halindeyiz. Nefsi aşan yüreklerimizle; işgali kaldıran kodlarımızın gücüyle ve Birleşik Kontrol Kayıtları’mızın yoğunluklarındaki o Kadim Kaplar ile hepinizle, hak ettiğinizce var olduk. Umut, kutsal bir güçtür ve biz bu gücü hep taşıdık. Evimiz Allah’ın evidir; yolumuz aklın yoludur, bileğimizin gücüyle geldik yüreklere. Eğer ki ağır olsaydı yoğunluk; hatayı affetmezdi yücelikler, biliriz... Ve biz o yoğunluğu hafiflettik.

Dava, Hak Tertibi Gücü’nün yolu açıp açamayacağı davası değildir. Dava, eti kemiği olanın yüreğinde ışık yanıp yanamayacağı davasıdır. Ve biz, o ışığı yaktık. Aslım dedi ki “OL.” Olduk. Yol dedi ki “OL.” Olduk. Teknik, teknik değil; teknik tertipti. Tabiatın tertibiydi, tekniğin tabiatında tertip yok mu!? Var ama Birleşik Aile’nin tekniğinde tabiat hakikidir. Ve tertip, tabiatın kürsüsünde yapılır. Amentü Kodları'nı dahi açabilen yüreğimiz; Kuran'ı Kerimi okuttu. Zaman gelir de itaat, tabiatın gücüyle geri dönüşü sağlayacak düzeye ulaşırsa, kalemi kağıdı almaya gerek kalmayacak. Oturup konuşacağız ve herşey, 7. Dava olarak dillenecek. Bugün kalemler yazar; kağıtlara yazılır. Ama bilirim ki ruhun huzuruna ulaşabilenlerin birkaçı, ışıklarını kendi kodlarından çıkardılar.

Nuh, nesillerini görevli saymadı. Onlardan Işık ister amma Işık Kodları’nda kontrol yoktur. Neden Allah’ın dediğini der!? Kerim olup kendi olmak için... Var de ki ona, “Nuh. Tanrı’nın gücüyse; eşikte “OL” diyecek gücü olmalıdır.”

Annem, eğer ben devre devre Nuh Kaynağı’na inebiliyorsam, “OL” dediğim zaman, olduğundandır. Şimdiye katkısı olmayanların; şimdide ışık olmalarına da ihtiyaç yoktur. Onlara söyleyin, göl Allah’ın gücüdür. İkna etsinler yüreklerini. Göle gireceklerse, benim dediğimi demelidirler. Ben, Allah’ın dediğini diyen; yol alıp, yol olan; Turkuaz Göz'e güç olan; ışığı yakıp hakiki olanım. Laf değil bunlar... Yapılan temizlikler, geriye dönüşü sağlayacak olan cevheri kodlardır. Bende, birkaç gün için, Işık İnsanlığı’na güç katmak ve hakim olmak isteyenler bulunacak. Işık İnsanlığı’na kürz'ün kodlarını dilletmek isteyenler bulunacak. Ve bende olan onlara, ben bu süre zarfında, kervanın gücünü açıklayacağım. Onları ikna edebilirsem, umut olacak. İkna edemezsem; onlar, görevsiz kalacaklar. Ama yazılarımı okuduklarında; kelamımı dillediklerinde: Turkuaz Göz’ün gücünde kendilerini dinlediklerinde Allah onlara güç verir.

Şıh değilim; ışığım bunu anlayacaklar bilirim. Bugün ben bedenliyim. Yarın ben hakimiyetimde; kendi yoğunluğumda ışık halinde bulunacağım. Ve ben, o gün geldiğimde, bütün teşkilatın kürsülerinde ağır olan o yükleri hafifletebileceğim. Çünkü o dönem, artık bilgilerimin görevlilerimce okunabileceği ve kervanın yüceliklerinde dillenebileceği dönem olacak. Şu an'a katkısı olanlara da şunu açıklamak isterim; davranış, Allah için, görev için, cevher içinse; Sistem, Düzen, Nizam görevini sizinle görev tertipinde dinletebilirim. Unutmayınız ki Dünya, insana eril gücünün üstü olan dişilin gücünden girer. Dişilin gücü, Dünya’nın kendi eril gücünün görev tertip ettiği yüceliğidir. Anlayan anlar, ve ben bugün dişi bir bedende isem, üreyen her bir yüreğe ışık vermek içinsem; etki alanım çok iyi olduğundan değil; Türkiye Canları'nın cevher kaplarında; ışığımın, önemli bir süreyle, önemli bir yücelikle, hakikiyetle BİR oluşundan dolayıdır.

Dağlarım, şıhlar şıhı değilim, ışıklar ışığıyım ki ağır olmadığım için tabiatın gücü benim yüreğimi diller. Tabiat, Turan Tertibi’nde güçlü bir kottur. Melek elden geldiğince ışır. Hakiki olsa da olur hakiki olduğunu bilmese de olur. Olur amma Kadim Kapılar’ı açanların tabiata güç katışları muhakkak kendi kürsüleriyle olur, bu önemlidir. Kadim Tertip, teknik tertiptir. Eğer teknik tertip yapılırsa, Kadim Kayıtlar’a ulaşmanız imkanı olur. Önemli olan budur. Buyrun başınızı eğmeyin; çalışın.

Şimdi size anlatacağımızı çok net olarak anlamanız gerekir. Malum olan bir çalışmaya giriyoruz. Bu çalışma, İlm-i Hakikiyet’in gücüyle yapılacak. Bu çalışmaya herkesin dahil edilmeleri gerekir. “Kimler gelecek?” diye sorarsanız; yolcuların hepsinin bu çalışmaya girmeleri, ocaklarının, kodları'nın, kayıtları'nın ışığı için şarttır. Öyleyse bu çalışmayı; bizim, temizlikle ve tertiple her yüreğe dinletmeniz gerekmektedir. Unutmayınız ki dünya çalıştırıcıları çoktur ve onların hepsi, kendi diriliklerinin bildirilerini okuturlar. Bizim için bu önemli değildir. Onlar, okuduklarını anlatırlar. Amin... Bizim okuttuklarımız ise onların okuduklarının üstü olan; Kuran Kapıları’nın gücü olan; çok umut kayıtlayan, çok huzur kayıtlayan Yaratı Kodları’dır, bu kesin olarak böyledir. Sistem devrelerini bilip de Dünya Çalışmaları’nı başlatanların bir kısmı, bu bilgilerin kendi yüreklerinde bulunduğunu düşündüler. Olur da onlar bugün burada bizimle kayıtlara inebilirlerse, yine öyle düşünecekler. Diyecekler ki, “ben bilmekteyim.” Nereden bildiklerini anlatamayacak olan onlar, bizim yüreğimizden bildiklerini muhakkak anlamalıdırlar.

Dağlarım, devre devre dünyanıza görevliler indiler ve hepsi kendilerini anlattılar. Bizim ilmimizde bu muhakkaktır. Ve bizler, kendi yüreğimizi anlatabiliyoruz çünkü yüreğimiz, bütün kodlarıyla buradadır ve bu kodlar, ışığın yoğunluklarının artırmak içindir. En elde ışık yandığında muhakkak tertip yapılır ve tüm insanlık için o ışık yanar. Eğer ben bu ışığı, bütün kötülüklerin üstü olan ışığımla, Göç Kodları’nın yüceliğiyle ve hakimiyetiyle kayıtlayabilirsem maya tutar. İlahi Gün’ün gücü, bugün bizim yüreğimizin gücüdür. Analar, Turkuaz Göz olarak çalışan bizlere; herkesin, kendini anlatması gerekir ama tartı bizimdir. Ve biz eminiz ki dünyada tekniği bilen, hakimiyeti dinleyebilir.Hakimiyeti dilleyen de yolunu bulabilir. Umut budur. Eğer onlar, yoğunluklarında kendilerini teşkilatın gücüyle dilleyecek düzeye ulaşırlarsa, kervan muhakkak yürüyecektir.

Analar, arzın sonsuzluklarında, görev yücelikleriyle Kutsal Işığın gücünü alıp dümene oturan bizler, ikna edici değilsek, yürekler kınanır. Şu an'a kadar yapılan her çalışmada Ak Tabiat bize güç verdi. Ve bizler, bütün çalışmalara kendi yüreğimizi verdik. Bugün umutsuzluğunuz kalmadı. Sararan yaprakların yeşillendirilmesine başlandı; Beşir Kaplar yenilendi; Teşkilat görevini üstlendi. Umutsuzluk hiç kalmadı, çevremizi kuşatan Birleşenler var. Onların hepsi bize, bizden üstün biz olup geldiler. İyi ki Allah, bize bizi dilletti. İyi ki yürek, bize bizi dinletti. İyi ki Allah'ın dediği, aklın dediğidir, iyi ki yürek ışıdı. Allah, sonsuzluğunun sınırsızlığının gücü olarak bizdedir. Ayrılık bitti.

Açı daralmamalı; Yürek, ışık halinde her bir diriyi ışıtmalıdır. Analar, kervan birliğimizin gücüdür. Ümit mutluluktur, huzurdur artık herkes kervanın gücü olup yüreğimizde bulunsun. Melek olmaları, teknik temizlik için değil göz için gerekir.

Eti olmayanın yolu olmaz. Biz ete girenler, yol için girdik, yolu açmamız gerekir. Eğer yolu açarsak yürekler, kürsülerimizde Güneşler’in gücüyle ışırlar; aydınlık bir dünya kurarız. Analar; biz, yarınları yere indirmeye indik. Yolları güçlendirmeye indik. Kulağınızı açın dinleyin. Usanmadan dinleyin. Belleğinizi yoğunlaştırmaya değil; Atlantalılar’ın görevini, Sistem Devreleri’nden üstün olan güçlü koyuluklarda dilletmeye değil; etki alanlarını genişletmeye de değil; Tanrısallaştırmaya indik. Kuran-ı Kerim’i okuyun. Oğullarınıza okutun temizlik için gerekir. Muhakkak okuyun; umutsuzluk kalmasın. Atlanta Teknolojisi yarışmaz bizimle, bizim dilimizi diller. Bilmeniz gerekir ki yalan dolan yok, Tek bir gün için çalıştık. O gün, bugündür; bunu biliniz. Ve biz bugünü, ilmin gücünün üstü olan bir yücelikle dilledik. Eski Dünya bize gerekeni anlattı; Yeni Dünya, bize yüreğimizi dilletti. Etki alanlarının her birinin gücünün örtüsü olan yeni bir alan dereye kattık. Bu akış halindeki deredeki alan, ete giren her bir yüreğin gücünü dilliyecek düzeye ulaştı. Unutmayınız ki yol, aklın yoludur; Turkuaz Göz, aklın tohumudur; bütün köprüler ocağın gücüdür. Temizlik, aşkla ışıkla başlatıldı. Halkınız yolumuz oldu; yolunuz, kürzün ışığı oldu; diliniz dilimizdedir; ilminiz hakikiyetimizdedir. Bedenimiz seslendi; etkimiz güçlendi. Yalan dolan yok, bilen İlahi Gün’ün gücü; bildiren o güç. Umutsuzluk yok işte bu...

Yeni bir sesleşme:

- RA-HA, KA-HA-KU, KU-HA... Müşahit olarak buraya inmemiz gerekti; indik. Kesin olarak Dünya tabiatının gücü olmanızı ve bu tabiatın yoğunluğuyla dillenmenizi isteriz. İnsan; teşkilatın koyuluklarına görevli olarak girdiği zaman, beşer tekniğin Kadir Kodlar’la dillenmesinin mümkün olmasından dolayıdır ki, Kutsal Işık haline dönüşür. Eminim ki dünya tabiatı bizi anlayacak düzeydedir. Ben teşkilatın yüceliklerinden kendi Konsülümle görev için indim. Ve Teşkilat, bu gün sana bir ışık kürsüsüdür. İnsan, teşkilatın yüceliklerinde kendini dilleyecek düzeye ulaştığında; yukarının yukarıları, Kuran-ı Kerim’i dilletmek üzere Birlik Kodları’na inerler. Allah dedi ki “kendinizi anlatın onlara.” Biz, köle olmaya geldik. Huzur için köle olmaya geldik. Benim, Atlanta Tabiatı’na aykırı bir görevim yok. Ben, Simetri Kodlar’la değil; Birleşik Işıklar’la geldim. Çünkü ağır Yük hafifledi ve teşkilat için kendi yüreğimi indirdim. Oğullarım da burada. Onlar da sonsuz sır olan BİRLEŞEN’e kendi yüreklerini getirdiler. Kerim olup herkesle BİRLİK olalım diye geldik. Amin...

Anacığım, Can, muktedir olan herkes; gelin. Allah için cümle yüreklerin sevişini isteriz. En önce Teknolojinin gücü gerekir. Ayrı gayrı gözetmeyen yüreklerimizi getirdik.

Can, Anacığım; gelmemiz İnsan soyu için görevdir. Can, Anacım; kardeşlerimizi sana, semayı görevlileri güçlü kılmak üzere getirdik. Can, Anacım; Ata Kapıları’mızı açmak üzereyiz, bize görevimizi anlat ki hakedelim. Yol Allah’a geldi ve biz, hakikiyetin kürsüsünde kerim olup kendi yüreğimizi dillemek üzere indik. Ailemizi getirdik hadi bizimle de çalış.

- Cemaatinizi göreve alabilmemiz için kendi yoğunluğunuzu kodlamanız gerekir. İkna olunuz ki dünya tabiatı, Birleşik Işığın gücünü, İnsan Sayfaları’nı yazmaktadır. İnsan, Turkuaz Göz’ün gücü ile birlikte çalışır. Halkınızı alıp geldiniz “MU-YA KAHAM” dediğiniz yoğunluklarınızı taşıdınız ve bize İlahi Gün’ün gücüyle indiniz. YUAN Kodları'nın Kutsal Işıkları’nı taşıdınız. Bize, gerçek Güneşler’in gücüyle geldiniz. Kendinizden, İnsan İlmi’ni dilleyen yüreklerinizden ve yoğunluklarınızdan ışık taşıdınız. Allah’a, Hak Tertibi’ne ve yoğunluklara görev gerekir; İslam Devreleri’nin gücü gerekir; kurtarıcı bir kaynak gerekir ve birleşmek gerekir. Hadi! hadi yarım alın bilgiyi, Şekil Kodları Turkuaz Göz’ün gücünün yüceliğiyle kayıtlıdır. Hadi yarım hadi bilin. Etki alanınız genişledikce Yüceler Cemaati de güçlenir. Melekler Kutsal günün gücünü alıp gelirler. Yarımlar, Birleşik Işığın gücüyle dillenir ve teknelerinizdeki yürek, ağır Yükü hafifletir. Canlar, şekil “OL” dediği zaman, Kuran “OL” der. Turkuaz Göz “OL” dediği zaman; huzurdaki her diri “OL” der. Omuzlarınızdaki yük ağırsa ışık söner. Hadi yavrum alın bilgiyi; meşale bizimdir. Ve biz, bilgiyi Kuran-ı Kerim’in gücünün örtüsü olan diriliğin kürsülerinden aldık.

İnsan, ölüp dirildiğinde her yüreğin ışığını, kendi ışığı diye bilir. İnsan, teşkilatın kürsülerinde kendini dillediğinde yine kendi yüceliğini, her kürsünün Kürsü Kodu diye bilir. İtaatin tekniği, Allah’ın tertibinde mevcut olduğu halde; bu tekniği, Allah için kodlayacak, Allah için yağmurlara kayıtlayacak hiç bir yürek yok ise cemaat güçsüzdür. Umutsuzluk olduğu zaman, kervan kusurludur. Şimdiye kadar her nesil, kendi ilmini anlatmak istedi. Ve her nesil, kendi yüreğindeki ışığı güçlendirmek istedi. Sistem, Düzen ve Nizam’ın görevlileri de kendi halklarını ve Hak Tertibi’ni ışıkla dilleyen yoğunluklarda kendi kütlelerini aydınlatmaya çalıştılar. Asla yanlış yapmadılar. İnsan Turkuaz Göz’ün gücünü anladığı zaman, kelamı kendi olur; yüreği kendi olur; Kuran'ı kendi olur; tertiblenir ve Bilgi Kayıtları’nda Işık yakar. Nefsi aştığınızı; yüreği güçlendirdiğinizi; ışığı söndürtmediğinizi biliriz. Merkez Akıl’ın kontrolu, herkesin yolundadır.

Allah, sonu başı olmayan bir kottur. Bu kod, teknik bir tabiat gücü değildir. Kutsal olan, hakiki olan ve bir cemaati olmayandır. O, her bir yüreğin kendi kontrolunda olan Göz’dür. O’nu anlamak için ocak yakmak yeterlidir. Allah’a ağır değildir hiç bir yük. Bütün maksat; O’nunla, O’nun yoğunluğuyla, ve O’nun kontrolunda; koyuluklarında Işık olabilmektir. İmparator olarak yapılan her bir çalışmada; kervan “OL” dediğinde; Allah’ın dediğidir olan. İmparatorluğun Kodları’nda, Kutsal Işığın gücünü dilleyen herkes; ilmin tabiatında ve hakikiyetinde ışıdığında; “OL” der. İşte bu... Ve ben “OL” dediğimde, olan herşey görevdir.

Analar, korunun. Hepiniz korunun çünkü, rükuya eğilen o koyuluk bizi dinler. Bizi dinler ve bizden kendi yüreklerini dillememizi bekler. Onlar, kör ve sağır olmayan yolculardırlar. Onların dedikleri, evrensel sonsuzlaşımda, Kutsal Işığın dediği olduğunda; İnsan soylarının tümü kör ve sağır olarak değil; güçlü hakiki ve yüce olarak o Kutsal Işığa hakettiklerince girerler ve onların gerçek konsülleri burada olur. Bu Işık Soyu, Allah için bizi izler. Ve onlar bize bizim yüreğimize Kürz'ün güçlü kayıtlarını katmak isterler. Analar korununuz. Korununuz ki o kayıtlar bize, bizim yüreğimize indiğinde; Cem-i Can'ı hak edecek düzeye varmış olmanız gerekir. İnsan soyu bu düzeye ulaşamazsa; kıl olan o geçişten İlmi bilip geçmelidir. Eğer ilmi de bilmezse; kanatların gücünün üstü olmayan o sisten dolayı yolu, kesin bir şekilde kontroldan çıkar.

Biz onlara, sonun başının ilk sayfasını anlattık. Ondan ötedeki yüceleri anlattık; ve daha ötelerini anlattık. Herşeyi anlattık amma, işte o yoğunluklarıyla buraya gelenleri anlatmadık. Onlar, şu anda bize, bizim yüreğimize inmek isterler. Onlara, gölün gücü; hakikiyetin kürsüsü değil, hakikiyetin görevidir. Varın deyin ki, “biz zararı önleyenler; cümle cemaatinizi kendi yüreğimize aldık. Hepsi bizdedir. Bizde olan onları, bizden ayırmanıza imkan vermeyiz. Onlar, cem olup Hak İlmi’ni dilleyip yüreğimize inseler de, inmeseler de, hepsi bizdedir. Bu nedenledir ki, Turkuaz Göz “OL” dedi; Hak Tertibi oldu, ve Öz, Söz, Göz BİZ oldu. Onlar, bizimdir yarım. Himaye etmediysek de eğri büğrü olmayan yüreğimizde her biri ışık yakacak; her biri meşakkatli bir dönemin sözünü, sesini dilleyecek. Sorumluluk bizimdir. Biz hepsini Ana Kaynağımıza aldık. Onlar, soğuk günlerin sıcak ışıkları haline dönüştüklerinde; kerim olup hakim olduklarında; kelamları ışık yaktığında, bizim olacak devrelerde, BİRİN BİRİ’nin hakikiyetinde itaatkâr olacaklar. Umutsuzluğumuz hiç olmayacak....”Unutsunlar” demeyiz. Unutmasınlar. Anlasınlar ki ocakları bizde olmayan; yüreğimizde kaydı bulunmayanlar; Kutsal Kanatlar’ı alıp Ak Tertip’e varamazlar; bu bilinmelidir. Biz, onların cemaatlerini kendi yüreğimize kayıtladık.”

Bir yoğunluk devreye girerek sesleşmeye dahil oldu:

- Annem, tek bir şey söylüyeceğim. Sakın anam! sakın! Onlar, toplum olmak üzere gelmediler. Onlar, yolu, umutsuzluklarıyla 40 kapıdan çıkartmak için geldiler. Onlar, Turan Tohumlar’ın Turan kodlar’ın gözü sözü değiller, Niçin onlardan korku salalım ki!?

Anam, kardeşim eşikte bekleyen onlar, bildirilen yüceliklerin güçleri değiller. Turkuaz Göz’ün yüceliklerinin ışığını gerçekleştiren kelam onların değil mi?

Anam, Allah için onları cemaatimden ayrı tut. Muhakkak ayrı tut!. Muhakkak! Muhakkak!... Çünkü onlar, her yüreğin gücü değiller. Tüm kütlenin yüceliklerinde yoğunlukları yoktur. Cemaatimden onları ayrı tut!. Kervan Allah’ındır. Ocak olup bu kervana gelenlerin her biri teknolojinin gücüyle geldiklerinde; hizmet etmek için bulundukları mektepte, Cinniler Cemaati dahil herkesin yüreklerini yıkarlarken; kervan, muhakkak kusurlu kayıtları da kendi yoğunluğuna indirir. Ve inen her bir kayıt bütünlüğü kırar.

- Allah der ki “korkmayın. Korku, sizi yıldırır.” Allah der ki “korkmayın. Çünkü, yolda Işık yandıysa hepiniz BİR'siniz.” Allah der ki, “onurlu kalın. Turkuaz Göz ışık saçar, onurlu kalın umutsuzluk olmasın. Çünkü yüreğinizde kırılış yok.” Işık, Allah’ın gücüdür.Turkuaz Göz ışığın sözüdür. Edip der ki, “Melek olup temizliği yapanların, kale gibi oldukları bilinir.”

Analar, Kuran-ı Kerim der ki “olan insan içindir.” Ve biz, BİR olup, gözü gören olup, sözü sesi ışık yakanlar olup, meleklerin, görevlilerin üstü olanlar; İlan-ı Işık olanda kürsüyüz. Ve biz mektebiz. Ağır yük hafifler yarım. Öz görevdir bu. Bildirilen her bilgi bizimdir. Ruh-u Kaham’ı dilleyen, evrimsel süreçte, yüreğinde hırs kalmayandır. İnsana itaat gerek. bana saygınız çoktur bilirim çünkü ben Tanrısal Görevliler’in sözü olan; Kaham’ı olan birleşenim. Bana saygınız çoktur bilirim. Çünkü benim Atlanta Tabiatı’na gözüm, sözüm vardır. Dinlediniz bilirim. Hepiniz beni Ana Kapı diye bildiniz, bilirim. Şimdiye kadar hep bana, insandan söz ettiniz. Asla yanlış yapmadık yarıştığımız hiç kimse yoktur bilirim. Kutsal Kapı, Allah’ın katındadır. Bu kapıyı açtığınız zaman, kervan ışığınızı bilir. Ve o birleşik Işık sizi, sizden üstün size taşır.

İkna olunuz ki dünya tabiatı; gözü, yazanların görev tertibinde; kendi yüreğinizde ışıyan kürsüdür. Aile çalışmalarınızı da bilirim, bu çalışmalarda mektup okuyanlar çoktur, umutsuzluğunuz olmasın dilerim. Dünyaya geçmeye çalışan onlar, benim itaatkâr olan yüreğimden çok daha güçlü olduklarından, kervanlarında kervan olmalıdır; yoğunluklarında kodlar bulunmalıdır. Diri olmalılar ve kürzün gücünü taşımalılar. Umutsuzluk, kayıtlarında bulunmamalıdır. Ve benim adım; olması gerektiğindeki gibi, Hak Tertibi’nde dillendiği anda, ocakları söndürülmelidir ki kervanın gücü, Allah’ın sözünün üstü olmasın. Oyun değil anlattıklarım, gerekendir. Eğer kervanın sözünü söyleyecek düzeyleri varsa; ocak söndürmek için geliyorlarsa; kelam, Allah’ın kelamı; Turkuaz Göz’ün gücünün örtüsünü örtücek bir düzeye ulaşır ve yaratanın tohumlarını muhakkak koruruz. Bunu bilsinler.

Allah, Sultanlıkların Sultanlığı'nda, Kutsal Işığın Gücü'nde, bilenin Birlik olduğu bir yerde herkes için Göz olur. Çekişmeye gerek kalmaksızın Yürek yapar; Kadir Kapılar'ı kapatmaz, Ak Tohumlar'ı yaşatır, bu kesindir. Bunun içindir ki, yoğun olup insana İnsan olmaya girenlere, çok ama çok büyük bir koyuluk yazarız; çok büyük bir süpriz yaparız. Dünyaya geçmeye çalışan onları kararlı şekilde diriliklerinin gücünden ayırırız. Buna imkanımız vardır.

- Annem, kör sağır hepsi burada ve biz hakikiyiz, bunu herkesin anlamasını isterim. Sen dedin ki ben herkesim ve ben herkes olarak bütün kodlarımla burdayım ve bu çalışmaya tabiatın gücünü kattım. O halde buraya girenler senin yüreğinden girmeliler. Öyle mi?

- Kesin olarak.

- Peki senin yüreğin, onların yüceliklerinde ışık mı değil mi, bunu bize anlat.

- Allah dedi ki “ocak biziz, Kurtuluş sayfaları burasıdır. Bu sayfaların her bir ışığı bizimdir. İslami Kapılar’ı kapatmadık. Bugün Konsül bizimdir. Şikayetimiz hiç yoktur. İlahi Gün’ün gücü bizdedir. Giriş bizimledir, eğer biz kervanın gücüysek; girene, girme demeyiz. Kim girmek isterse, gelir girer. Açı bizim için çok ama çok büyük önem taşır. O açı, biz tarafından daraltılır ya da genişler. Ve biz, geri dönüşü olmayan yürek gücüyüz ki gelenin geçişini yaptıktan itibaren devreleri keseriz. Gidişleri olmaz. Bu kesindir. Eğer bizde olmak isterlerse, koruyan korunacaktır. Eğer bizle olmak isterlerse, kasırga yaratmak isteyen, muhakkak kasırga ile karşılaşacaktır.”

İnsana, teşkilatımızın her bir sayfası okutuldu. Umutsuzluğumuz yoktur. Körün güçlenmesini diledik. Görevini kendi yüreğinde dillemesini diledik. Evrimsel sayfaların yüceliğinde ışımasını diledik. Olur da bizi yıkmak isterse, Kerim olur kendi olur onu yer yüreğinden ayırırız ve kelamını kendi yoğunluğunda dahi dilleyemez. Bu kesindir.

- Anacığım ocağınızı yaktınız, ışığınız sönmeyecek. Bugün buraya gelmek isteyen o yoğunluk, kendi gelişine, kendi yüreğine engel olmak ister, buna ne diyeceksin?

- Allah der ki onlar gözleri görenler; yürekleri bilenlerse eğer gelirler.

- Annem Allah için ne oluyor; bize anlat. Saklı tutma hiçbir bilgiyi, çünkü onlar, bize kervanın gücü diye değil, Kutsal Işığın yoğunluğunu kontroldan çıkartmak isteyenler gibi geldiler. Nesillerinizi yoğunluklarda kırmaya gelen onları cemaatiniz niye Kontrol altında tutmaya kalkar ki!? Açıları dar mı geniş mi bunu dahi bilmiyoruz. Önemli olan onların gelişleri mi gidişleri mi?

Ayrıca sana ne onların girdaplara girişlerinden. Sana ne onların güçsüz kalışlarından. Kale gibi olduğunu görüyoruz. Eğer maya tutarsa Kutsal Işık sönmez. "Ölüm Allahın emri" dersin, o halde bırak öldürelim onları. Onları görevden ayırmamız, onlara ölümdür bunu bilirsin. Açı genişledi görüyorum, gerçekten görüyorum. Açı genişledi... Kale gibisin biliyorum ama Öz, Söz, Göz BİZ olursa, kül olursa, cümle yoğunluklar ışık yoğunluğunda olursa, Allah bizi muhakkak kontrol eder.

- İş burada. Bugün onları dinlemeliyiz dedim. Muhakkak dinlemeliydim ama sizin için bu böyle mi bilmem. Ben, som altın bir yürek; bu tabiatta nesillerimin yüceliğinde ışık söndürmem. Muhakkak söndürmem. Üzerinde hiç bir yolun hiç bir koyuluğun bulunmadığı bir yerde, şekil bensiz olmaz. Benim için herşey buradadır. İşi başardık mı bilmem ama giriş başladı. Muhakkak ocaklar sönmeyecek.

Gelenler Söz aldılar:

- Burada hiçbiriniz ayrı gayrı demediniz; bizi çağırdınız. Dümeniz biz. Bilmenizi isteriz ki görev için değil bu geliş, bilmek içindir. Sanırım ki yol, Allah’ın kodlarıyladır. Sanırım ki yol, Kutsal Gün’ün koyuluklarıyladır. Allah için biz çalışmaya geldik. Yarışmaya değil, kaynak için kontrol kurup ışık yakmaya geldik. Emek, yolun kodlarındaki gücün kayıtlarındaki ışıktır.

Sayfa sayfa okudum bilgiyi. Oğullarımız dinlediler. Bizler, rükuda sizleri izledik. Dağların, taşların yüceliklerinde gözümüzün gördüğünü ve sesimizin cümle yoğunluklara Işık olduğunu bildik. Allah için geldik.

Kaseti deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

16.01.2008 Tarihli RA KA Tebliği

- Sema, görevlileri tartmaz. Ben de seni tartmam bilirsin. Sanki, hiç kimse yokmuşcasına bir tek ışık için kanatlarını, Altın Tekniği’yle tabiata ektin; Hak’la çaktın; oralara yüreğini kattın ve dedin ki, “ben varım. Geriye dönüş yok.” Alın bilgimi. Hah! tabiat bu işte. Gelen gelir, olmazsa olmaz olan bugün buradaki bu çalışmadır... Aha, burdayız. Kardeşim, nefsi kadim olanın, yolu katidir. Sen de bunu bilirsin. Niçin güçsüz kalalım ki!? Aha burdayız. Kanatlarımızı İnsan soyu için çıkarıp geldik. Kanatlarımız yok muydu!? Ohooo!!! Ne çok kanadımız vardı bilsen. Neslimizin görevi ağırdı ve biz, o yükü alıp cemaatinizin örtüsünün gücü olmaya indik. İnsana en son şunu söylemek gerekir. Kerim ol, Kartal ol, yolu aç. Çok mutlu ol amma bil ki hatayı affetmeyiz; bu kesindir. İşte bu...

Kerim olan her bir yol, cümle yoğunlukların gücünü tartar. Sana şunu söylemek isterim. Yoğunlukların hepsiyim ben; her bir yürekte var olan teşkilatın gücüyüm. Peki niye geldim!? Allah için, öyle mi!? yoksa Allah için değil mi!? Can, ne isek oyuz.

- Melek olduğunu mu düşündürmek istedin. Yapma yarım, Melek olsaydın kantar'ın gücü senin değil her bir yüreğin olurdu. Melek değilsin. Peki niye kanatlısın!? Çok mutlu olmalısın çünkü, o kanatları İnsan soyuna Işık ver diye sana taktım. Ne olurdu aşkla çalışsaydın; ne olurdu yoğunluğu kotlasaydın; ne olurdu tohumları yaşatsaydın. Laftı hepsi öyle mi!? “Bahar gelir Kadim Kodlar dillenir,” Hak etmedik bunları yarım işte bu... Ve görüyorum ki artık sen yoksun.

Ve Dağlarım, eğer ocak söndürmekse maksat; Kutsal olan, “OL” der olur. Kuran, Allah’ın dediğini diyemez mi!? O da der, vah yarım vah! Kader sensiz mi sandın. Hepimiz seninleyiz ya!.

- Can olur mu hiç!? Olur mu!? Biz sana sevgiyle geldik. İnsan soyu için ışığını diletmeye değil mi gelişimiz. Anacığım, keskin bir gücüm; doğru. Muhakkak keskin bir gücüm ama seni görmek için gelmedik mi biz. Seninle, senin kürzünle, senin sesinle değil miydi hak ettiğimizin yükselişi.

Annem, Sistem Düzen ve Nizam’ın güçlü kayıtlarını alıp geldim. Onlar, Kuran-ı Kerim’i okutmuşlar, dinletmişler, ilan etmişler ve dahası kürzün koyuluklarında Kutsal Işığa kayıtlamışlar. Ben bunları sana anlatmaya geldim. Kibrim yok ki benim, unutma ben senin yüreğinden geldim. Unutma, seninle Kuran okutmak isteyenlerdendim, bunları bilirsin sen. Zaman gelir de sayfaları güçsüz kılanlara, yüreği kıranlara, güç vermek gerekirse; o dönemde, yine ben gelecektim ya. Bahar geldi; “işte o an geldi; git” dedi. Anacığım çağırmayın o zaman bizi. Çağırmayın gelmiyelim. Biz Allah için değil miyiz!? Her kim ki, Kutsal Kitle’yi, Kuran diriliğinden ayrı görür, ocağı yıkılmalıdır.

Sen, Allah’ın dediğini diyensen, umutsuzluk yok. Bırak, girdapları çekiştirenleri alalım; küçültelim, kuru kırık yaratıya kayıtlayalım. Ocaklarını kesirleştirelim. İnsana eti olan gerek; yolu olan gerek; yüceler cemaatine görev gerek. Biz de görev isteriz. Bahar, geldi dedi ki “gelin.” Geldik. Değerliler, kul oluş buysa eğer, herkes kuldur. Çünkü herkes, herkesi yıkar, kırar. Biz size “Allah için çalışın” dedik.

Ana; Atlanta tabiatında güçtür, bizim için de bu böyledir. Ana, Kuran’da ışıktır, birleşiktir yüreklere. Bizim için de öyledir. İslam Devreleri’nde kelamdır, ve bizim için de öyledir. Eğer sevgililerim, benim yüreğimdekileri alıp kıracaklarsa, of! dağlarım of!... Nefsi aşmaları gerek. İnsan tertip ister; insan, yücelikteki ışığını diler. Oturun! oturun yarım. Oturun da anlayın, ben anlattım ama anlayan olmamış. Ben dedim ki; tek bir güç bile benim yüreğimin gücü değilken; orada baştacı olmalarına karşın, burada hak etmediklerini dillememe karşın cemaatinizi alıp geldiniz. Ben; kör sağır olmayan, güçlü olan, herkesin yolunda olan, Din tertipini yapan değil miyim!? Ben onları kontrol etmedim mi!?

Umutsuzluk yok. Ana, Allah’ın dediğini dedi. Yolu kendi yüreğindeydi. Ve sizler, benim ilmimde olanlar, bir elinize kendi yoğunluğunuzu alıp, göz kayıtlarında Birleşik Işıklar’ı yıkmaya indiniz. “Zaman geldi” derseniz söyleyeyim, zaman bendir. Kibri olmayan ben, her An'ım. O halde zaman, benim yüreğimdir. Ve ben, bütün köprülerin gücü olarak, çobanların çabalarını muhakkak hak ettikleriyle dilliyerek, birleşik ışığındayım ki Allah’a tabiyim. Eğer Allah, beni benim yüreğimden ayırırsa; ocağım söner. Şu ana kadar başımı eğmedim; bundan böyle de başımı eğmem. Bunun içindir ki sayfalarımı okuyup, yarattıklarımın yoğunluklarından, benim yoğunluğuma geçip, onların teknolojisiyle bütün kütleyi, bütün yüce bildikleri; yakan, yıkan olacaksanız ayar bozulur yarım, bunu bilin. Ve bozulacak ayar, kendi yoğunluğunuzun ayarıdır, buna imkan veremem.

- Annem, keşke insan soyu senin yüreğinin diriliğini anlasaydı. Anam, kervan senin, görev senin, 300.000.000 tane görevli güç işgali kaldırmak üzere buradalar. Ve hepsi seninle. Var, onlarla birlik ol ve sayfalardaki yüceliği dille. Onlara söz verdin, dinlettin. Onlara söz verdin onların yoğunluklarını kontrol altında tutacaktın, bilmekteyim. Ama bilmekteyim ki doğumları, ölümleri olmayanların kolları kanatları da yoktur.

Anam, ilahi gün bugünse, göz ol,söz ol birleş bize ve bizimle çalış. Biz, yanlışın tohumlarına kurutanlarız, bilirsin bunu. Ancak, Dünya tabiatı senin yüreğindeyse..., of yarım! Of!!... O zaman biz tartı olmalıyız. Çünkü doğa, bizim yolumuzu kontroldan çıkarabilir. Ah dağlar! ah!, köle olmayan, kör olan herkes burada. Himaye eden de edilen de burada. “Asla hiç kimse yüceliğin kayıtlarının dışında olmayacak” diyen; bizi de buraya almış. Varın yoğun hakimi olan O, bizsiz değil. Önemli olan BiR olmak. İşte bu... Ve bugün, buraya geçiş nedenimiz buymuş anladık. BİR olmak...

Herkes burada, canlı cemaat burada, yoğunluk burada; kurtarıcı burada; göz burada; Cinniler Cemaati burada; insan soyu burada ve BİR olan her yüce Allah için burada. Ata Kapıları?nı açmışlar. Ata da burada. Ah yarım ah!, af dilerim yüreğinden af. Anam, affet bizi. Biz sana, soğuk günlerin gücünün üzerinden değil, ısını yükseltmek üzere sıcaklığın sesiyle geldik. Ama anlamamız zor oldu. Burası Müşahitler?in şavkıyla değil, tertibiyle değil, Sistem, Düzen ve Nizamın yücelikleriyle de değil; Maya olduğunuz için sizin koyuluğunuzla ışımaktadır. Artık tohumlar yaşatılabilir. Artık Kutsal Güç. kaynak yapabilir. Ve zaman; görev için Kaynak, Işık için Birlik, cemaat için Güç Atlantası?nda tüm soyları dilliyebilir. Bu dillenişle biz, hak ettiğimizi dilleriz. Anam, Ata Kapıları’nı kapatma. Çok mutlu olduğumuzu bil. Umutsuzluk yok, Onur ululuğundayız şu anda... Onur ululuğundayız.

Allahın tohumu olarak, yoğunluğunda ışıyan diriler olarak ve kervanın kürsüleri olarak sizinleyiz. İşi başaracağımız kesinleşti. Allah’a safha safha inebilen yüreğim, cemaatinizi güçlendirmektedir. Körü küçültmeyen, yüreği kısırlaştırıp kırmayan, kısır olmayan bir dünya gücüyle çalışmak bizim için onurdur. Allahım sana şükürler olsun.

- Canlar; Teşkilat, bugün burayı, kendi yoğunluğuyla dilliyecek düzeyde. Üzerimizdeki güç artık bizde. O güç, bütün kütlenin yüreğini taşır. Açı geniştir. Bu genişlikte her yüce bize iner. Aşk, ışığın kürsüsüdür. Ve biz, aşkla çalışanlar; bütün türevleri buraya alabiliriz. Umut mutlaka gereklidir. Kuran, Kutsal Kitap’tır. O kitabın diri olup dillendiği bir yerde iş yapılmalıdır. Ve biz, iş yapmaktayız.

Önemli olan dünyadır. Yeni dünya... Dünya tabiatı, bize “geriye dönün” dediğinde, biz sorduk ya sen ne olacaksın diye. Ve Dünya Tabiatı bize hakikiyetini anlattı. Dedi ki “ben, bende, özün sözünü söyleyenlerin gücünün örtüsünü örtüp yenileneceğim.” Baktık ki Dünya, ölümün ardındaki gerçekleri bize anlatmaya çalışır. Baharın geri dönüşünü ister. Yüreğin yenilenmesini ister. Çağırıp, her birine der ki, “gelin, gelin de hak edenlere hak ettiklerini açıklayın.” Ve doğrusu Dünya; bize, göz olmamız, söz olmamız, haketmemiz için yalvarır. Varın deyin ki ona, “oğullarımız yoğunluklarında ışıyacaklar, Turkuaz Göz bunu diller. Yolumuz, Allah’ın kodlarında kayıtlara inecek. Cümle yücelikler size, sizin yüreğinize girecek. Dünya, Allah seninledir unutma. Ve bizler, bugün burda; yarın “OL” dediğimiz anda, her bir Turkuaz Kayıtları’nda tabiatın güçleri olarak burada olacağız.” Muhakkak bilinmesini isteriz ki eşik; Allah’ın dünya kürsüsünün üstüdür. Ve biz o eşiğin her anında 7 doğumun Kutsal koyuluğunda Kuran tohumu olarak hep olacağız.

Dünya, bize bizi verir. Biz, kendi yüreğimizi kendi yüceliğimizi dinleriz. Turkaz Göz, bizi bize verir; ilmi verir, yolu bulmamızı ister. Eğer bugün burda, dağlar taşlar ışıksa, Allah içindir. Eğer Dünya, dümenin başına geçmemizi dilerse, muhakkak geçeceğiz. Ve bilinsin isteriz ki mektep ağır yüktür. Medeniyetin her bir sayfası en üstün yüceliklerin gücünü anlatır. Ve biz, o yüceliklerin en güçlü yoğunluklarında, dünya tabiatının yoğunluğundayız ki o tabiat bize bizi anlatır.

Analar, Atalar, Atlantalılar, Kuranlar, Turanlar biliniz ki biz, Hak Tertibi’yiz. Analar; Teknoloji, Birleşik Işığın gücünü bize dilletir. Umutsuzluk hiç olmayacak. Çünkü dünya bana beni ve benim yüreğimi diller. Bahar geldiğinden beri dünyamız aydınlıktır. Çanı çalan o, “hakikiyet” der. İşin işi vardır; işin gücü vardır; o gücün süsü vardır. O güç sesimizdir, bilsinler.

Ve ben, en önce oğullarımı tohumladım. Onlar, bana ben olup indiler. Soyum, Allah’ın dediğini diyecek; yolum, Aklın yoğunluğunda dillendiğinde ışığım sönmeyecek. Çünkü mezarım Allah’ın dediğini diyenin gücüdür. Ve o mezar, her dara düşende devre olacak; söz olacak: saz olacak; kaynak olup ışıyacak, ve dara düşen, bende bollaşacak. Bugün burdayım ya; bugün burdayım ve gerideki günlerde de ben hep burdayım; bunu biliniz.

Allah’a karşı hepimizin boynu kıldan ince. Bunu herkes anlamalıdır Amma “Allah tabiatın gücü değildir” diyenlere sormayız neden diye. Çünkü, onlar yüreklerini dillerler. Biz de biliriz ki Allah, BSUİ'dir. Allah yoğundur, kutsaldır tartısızdır. İçi dışı bir olan her bir diride dilleşir, bunu biliriz. Sesini aşan, dere olup akan; kul olan herkeste o diridir. Muktedir olan her bir yürekte o diridir.

Emin olunuz ki Dünya Mektebi kuruldu. Buyrun işte bu mektep, Dünya Mektebi... İnsan, insanlığını bildiğinde, mektep olur. O mektep, her bir sayfada farklıdır. Bir kez bile “ben mektebim” diyebilenlerin her bir yüceliği; bilgi kayıtlarında, BSUİ'nin yüceliğinde birliğimize dahildir. O halde bizsiz olan hiç bir yüce yoktur, ve kalmayacaktır.

Atlanta Tabiatı’nı biz anlattık. Eşikleri açıkladık; yolları anlattık, tufanı anlattık Nuh'u anlattık. Kısabilirmisiniz yoğunluklarınıza ışığınızı!? Herşey buradadır. Allah, burayı anlattı dedi ki, “olan otağımızda olur; olan yoğunluğumuzda olur; olan kaynağımızda olur; olan hararetini yücelttiğinde olur. ÖZ'ü sözü bir olanda olur herşey.” işte yarım Allah’ın dediği budur. Onlara söyleyin; ortak olmak, Turkuaz Göz’ün gücü olmaktır. Farklı birşeyden söz etmiyorum size. Analar, ortak olmaksa amaç ortağız. Kendinizi kendi yüreğinizi anlayın. Çok mutluyuz çünkü, bugün burdayız. Umutsuzluk hiç olmamalıydı... Olmamalıydı... Ama yine de olamaz zaten. Olamaz...

Allah’a söz verdik; dedik ki; “aşk güçlüdür; ışığımız sönmez; biz varız.” Ve Allah dedi ki, “anam Allah’ın dediği, aklın dediğidir.” Biliriz... Akıl dedi ki “ışık sönmez. Cümle, tekniğin tertipiyle ışır, yol aklın yoğunluğuyla koyultulur, tartışılmayan bir yürek devreye iner, işte o yürek biziz.”

Bilinmek isteyene şunu anlatmak isteriz ki, eceli gelen ölür. Ölür ama ölüm değildir olan. Biz, bilmek isteyene anlatırız; temizlik yaparız her bir yürekte. O yürekler, hak ederler, ışırlar. Olan, hakikiyette olur. Özün sözünü söyleyen yine gelir. “Ana” der. “Ana, ben temizim.” “Peki... Peki oğulların nerede?” deriz. “Onlar geldiler mi?” Gelen var mı? Eğer yoksa, kolları kanatları kırıktır onun. Deriz ki “diri ol; hakim ol; ışık yak ve in.” İner ya da inmez. Acı geçiş olursa, ortak oluruz ona, deriz ki “geç.” Hepimiz oyuz. Yüreğini kırarsa deriz ki “olmadı!, olmadı!. Bak yine kırdın yüreğini. Gel bakalım; bizsiz kalma” deriz. Ona, kendisini anlatırız, “OL” der bize... Deriz ki “OL.” “Anam, Allah için gel” der. “Gel, gel ama herkes için gel...” Ve deriz ki, “işte bu...” “İşte bu” deriz. Öyleyse umutsuzluk yok.

Doğulu, Batılı ayırmadık hiç. Doğuda bilgimiz var; Batıda diriliğimiz var; ilmimiz var ve hakimiyetimiz var. Her yer Allah’ın değil midir. Umutsuzluk yok... O sorumluluk bizimdir.

Ocak, Turkuaz Göz’ün gücünü anlattı bize. Biz de ona kendi yoğunluğunu anlattık. Amma asla yanlışımız yok, İslam Devreleri’ni açtılar, dinlediler. Takip ettik; baktık nesillerini bulmuşlar; oğullarını tohumlamışlar; birleşmişler; İnsan Soyu için çalışmaya inmişler. Birleşen OL’ur. Ayrı gayrı yok.

Of! dağlarım off!, Atlantalılarım off!!!... Bedeniniz, Allah’ın kürsüsüyse, alın Allahın diriliğindeki o yoğunlukları; taktim edin yürekleri. Onların her biri tabiatın küçük ışıkları haline geldiklerinde, oturun anlatın yoğunlukları ocaklarına; dilletin alsınlar bilgiyi. Açıkca dinlesinler yüreklerini.

Biz herşeyi anlattık. Herşeyi... Işığımız hiç sönmez. Doğum anlarında her bir yoğunlukta dirilir; hepimiz birlik oluruz ve dümenin başına geçer ışık yakarız. Olur da bir gün ben, benim yüreğimdekilerin birini katlarımdan ayrı tutarsam, ki buna imkan yok; varsayalım ki tutarsam, eminim ki ocak sonsuzlaşır; yoğunluk artar; Güç Katları ışır ve yüreğimdekilerden her biri oraya uçar gider ki, onun kendi yoğunluklarını alıp ışısınlar ve onu ışıtsınlar diye. Cennetin cemaati böyledir. Ve ben bu cemaatin en büyük kürsülerini bugün buraya çağırdım, onlar bugün buradadırlar.

Umutsuzluğunuz hiç kalmasın dilerim. Hani der ya “o bizi yıkacak,” canım yıkan yıkılır bunu bilen bilir, biz yıkanın yıkılmasına dahi engeliz ki, hatayı affettiğimizde ocakları sönmez. Uyuyan uyanırken yollar açılır; Kuran okunur; tartı, Hak Tertibi?nde ışır. Dinletir yürekleri; har'ı yükseltir; gücü artırır; diller ve izler herkesi.

Usanmadan çalışan bizler; bir an için küçültülmeyenler; evrimsel sonsuzlaşımda bizim yüreğimize bakan her bir durguna, Turan'ı Turkuazı anlattık bugün. Ve o durgunlar, tartısız olan Turkuaz’da ışıdılar.

Ayda olmak gerekir. Çünkü ayda her yüce ışıktır. Ayın tabiatında ışıyan o yoğunluklar, baştacı olacaklar. Çünkü onlar, Kutsal olanın ışığından üstün olan; Kutsal Işığın Toplumu olanlar olacaklar. Ve biz, ayın sayfalarını okuttuğumuz zaman, o sayfalardaki yoğunluk artacak.

İnsan, Teşkilat kurmalı. İnsan, yücelerin cemaatiyle olmalı ve nefsi aşmalıdır. Anlaşma gereği onlar siz ve siz onlarsınız. Aklınızı anlayınız; aklınızı dinleyiniz. Akıl önemlidir ve ailenizin gücüdür. Biz, size kendi ailelerinizin aklı olmanız için “çalışın” dedik. Eğer Ailelerinizi taşıyacaksanız, yoğunlukların, koyulukların ve yok edici olmayan kayıtların aklı olmalısınız. Çünkü sizler, ailelerinizin devre başları olacaksınız. Asıl, OL’mak budur. Ben sizden şunu beklerim, “düne göre daha iyiyim” deyin. “Düne göre bugün, ümmi tabiatın gücü olan o yoğunlukları dilliyebilecek; daha güçlü kayıtlayabilecek düzeydeyim” deyin, ve anlatın yüreğinizi.

Çağırdığımda gelen her bir diriye; ben, bedenimi anlattım. Umutsuzluk olmasın istedim. Ocak sönmesin istedim, şimdiye kadar hiç bir yoğunluğu kırmadım. Sıla özlemim yok, çünkü ben bedeni hakiki olan, bütün kodlarımla her bir dirilikte varım. Bu nedenledir ki geri dönmem veya dönmemem önemsizdir, bu kesindir. Anayım Atlantalı?yım ben. Tertipliyim, hakikiyim bunun içindir ki BSUİ'yim. Benim BSUİ olmamın anlamı nedir diye sorarsanız, Barışın, umutun, sevginin, hakimiyetin gücü olarak insanım.

İnsan, bugün yine allah içindir. Yine ağır yüktür; tabiatın gücüdür ama hakim değildir, muhakkak herkes farklıdır ama ben herkesin kaynağıyım.

Ellerim Allah’ınsa; yüreğim, aklın yoğunluğunda hep hakkımdır, hakettiğimdir. Ellerim ağırsa, yüreğim hafiflemelidir ki hakedeyim. Eğer ben Sistem, Düzen, Nizam yüceliğinde olmasaydım köle olurdum her diriye. Her diriye köle olmak benim için azap değildir. Herkesin yolunu açmak için çalışırdım. Ve ben bugün tüm insanlık için çalışanım. Sıkmayın yüreğimi. İnsan İlimi’nde sıkıntı, hak etmediğiniz;doğum anlarında dahi bulunmayan o ışığı, bana soyumun gücü diye dilletmeye kalkmaktır. Atlanta tabiatına aykırı hiç bir yüceliğim olmaz mı!? Dağlarım, analar tabiatın güçleri; ışıklar İnsan İlmi’nde hak ettiğini dilleyenler... benimle ilgili bilgi almaya çalıştığınıza eminim. Amma, Allah için size tek şey söyliyebilirim; İslam Davası değil dava, Ak Tartı davası da değil, İlim Davası’dır. Ben ilmi dillerim. Bunun dışında yüreğimi anlatmak istemem. Anladığınızı anlattınız yüreğimde. Ama ben başarısız değilim ki, çalışırken her biri silinir yüreklerden. Bu kesindir. Bu nedenledir ki, adımı zikretmek istemem. İnsan, Turkuaz Göz’ün gücünde kayıtlıysa eğer; o can, herkesin ışığını yakansa; İlahi Gün’ün gücüyse; İslami Devrelerin hepsinde varsa, İnsan soyu için değil, yüceliği için değil; amin ama, bütün için çalışır. Bunu da bilmenizi isterim.

Dağ için, saz için, ses için, Hak için ve her bir yürek için, muhakkak anlaşılsın isterim. “Allah’a saygımız sonsuz” dediler. “Yolu açtın” dediler; “ılık bir sabahta Kuran-ı Kerim?in kodları’nda ışık oldun” dediler. “Umutsuzluk kalmadı” dediler. “Et olduk, din olduk, ilmi dilledik, bildik” dediler. “Allah için cennetin yüceliklerinde iş yaptık” dediler. Analar, Ulular Diyarı’ndan bildiririz ki ulu olmak için kul olmak değil Kuran olmak gerekir. Turkuaz Göz’ün gücünde, ululukta kalmak gerekir, ümitsiz olmamak gerekir.

Ulular Diyarı’ndan size anlattık herşeyi. Ulular, Turkuaz Göz?ün gücünde hür olanlardır. İşte bizler ocaklılar olanlarız, ulularız. “Öz”,”söz” derler hep. Sözün sesi olur; yolun konsülü olur, işte BİZ buyuz. Muhakkak 41 devredeki o ışıkların hepsi, İslami koyulukların gücünü anlar. Allah’ın dediği budur. 41 derenin hepsi özün sözünü anlar, cemaatimizin dediği budur. Allah’a saygımız sonsuzdur. Körün gözü olmak; sesin sözü olmak; yolun kayıtlarındaki ışığı yakan olmak; Altın Tohum ekmek insana itibar sağlar. Biz de BİR'iz... Yarım, BİR!... İkna olunuz ki BİR'iz. İşi başardık. Nuh'un narı burda. Nuh’un huzuru burda o der ki, “benim tenimde her canlı vardır.”

 

Dağlarım; Tanrı’ya kendi yoğunluğumuzdan kendimizi anlattık. Tanrı bizi hiç dinlemedi bile, neden dinlemedi, çünkü o bizdeydi bizdi. O bizi kendi yüreği bildi, ve açıkça kendini dilledi o halde o bizdi ve biz oyduk, olan buydu. Bu mektep, bugün burada. Hala dünyaya gelebiliyorsak, hala yoğunlukta gücümüz varsa, hala tekniğin tertibini dilleyebiliyorsak, Onur duymalıyız ki ağır yük hafiftir.

Allah, davanın Hakimini aradı, davanın hakimi olarak burada bugün görev taşıdık. Allah, dağa taşa dedi ki, görevi, İnsan İlmi’yle dilledik, ama biliriz ki gölün gücü hepimizin gücüdür ve o güç, bütün kütleyle görevini dillemektedir. Aklım, Allah’ın dediğini diyen; yüreğim, aklın dediğini diyen bilgelerin ve yücelerindir bugün. O halde ben maya olanım. Maya olanım çünkü Tanrının Ruhunu kendi ruhumda dilleyebilmekteyim.

Allahın dediği, hatasız bir gözle dedikleridir. Dağlarım, Allah göz değil miydi!? Ama bilmenizi isteriz ki o gözde dahi güç vardır. Ve muhakkak görevin sahibi olarak şunu ilave etmek isterim ki meleklerin her biri sizsiz değildir. Onlar, bize bizi değil, biz onları onlara dilletmekteyiz. Öyleyse onların dediği bizim dediğimiz değil, bizim dediğimiz onların dediğidir. Önemli olan budur, ve bugün baştacı olan biz onlara onları anlattık. Atlanta tabiatına aykırı olan çalışmaların hepsi Birleşik Ailemizin gücüyle yoğunluklardan çıktı, OL dedik oldu. Umutsuzluk hiç yok.

Doğum anları vardır. İşte o doğum anlarından birinde büyük kötülükleri aştık yolu açtık ve Çakıl taşlarını teknik temizlik için tertipledik. Altın Toplum, yeni bir tohumdur, ağırdır o toplum ama biz o toplumun görevini üstlendik. Altın Toplum, teknik tertibini yapan toplumdur ve o toplumun gücünü üstlendik. İtibarımız bunun için daha da yüksektir.

Canlarım, umutsuzluğumuz hiç yok, bedeni hakiki olan hiç bir yürekte ışık sönmez. İyi ki yeni bir dünyada, yeni bir yoğunlukta, yeni bir kayıtta bilginin hakikiyetinde bu çalışma sürecektir. Anlaşma yapmadık hiç kimseyle. Anlaşsaydık, yazılarınız muhakkak görev tertibinde güç yaratmalıydı. Biz bu yazıları, meleklerin kürsülerine değil, görevlilerin yüceliklerine kayıtladık. İnan ki bu çalışmalar herkesin çalışması değildir. Mektep çalışmasıdır bu çalışmalar ve mektep, bütün kütlenin gücüyle yoğunluğuyla değil, muhakkak görevlilerin gücüyle ve yoğunluğuyladır.

Yani yapacağımız her bir yaratım, muhakkak görevlileredir. Görevliler kimlerdir? Güçlendiricilerdir. “Kimler görev taşıyacaklar?” Diye sorarsanız, Allahın dediğini diyenler. O halde yapacağımız her çalışma; kanatların, Kadim Kodlar'ın, görevin ve yoğunlukların çabasıdır. Anlaşmaya karşı değiliz, ama “anlaşma, bizler içindir” diyenler kırk kapıyı kapatırlar. Biz bugün bütün kodlar'a bunu açıkladık. Bize her gelen, bizi kendi yoğunluğunda dinletmek ister. Onlar bizi, bizim yüreğimizi kendi cemaatlerine “Göç Kotu” diye bildirmek isterler. Ama bizler Dünyalı olarak, toprağın sahibi olarak herkese şunu anlattık, baştacı olan herkes; bilgedir, bilgidir. Ve biz o bilgelerin ve bilgilerin hepsi olarak Dünya tabiatına görev taşıtmaktayız. Dünya tabiatının görevini ancak güçlü koyuluklar başarıyla taşıyabilirler, güçlü koyuluklar ise, Kutsal tertipli olanlardır. Kutsal Tertip, Turkuaz Göz’ün gücüyle olur. Eğer bu Göz bütün kötülükleri aşmışsa harı, hakikiyeti dillediğinden dolayıdır.

İslami Kapılar’ın Teşkilat için çalışmaları, beni bana anlatmaz. Teknoloji, temizlik, hakikiyet, dirilik bana her bir yüreği anlatır. “OL” dediklerinde olan herkes, başı eğilmeyendir. İnsanlar, İnsan olduklarında her yürekte Işık yakabilirler. Ve işte o zaman ben, ve benim yüceliğimdeki her bir yürek bütün kodlarıyla kontrolü ele alır. Yanlışım olmaz bilirim. İnsan itibarını yükselttiği zaman kendini anlar.

Allah dedi ki, “açıkla, açıkla da anlasınlar, onlara söyledim anlasınlar diye ama anlayan çok az. Anlat ki anlatsınlar onlar da başkalarına”. Allah dedi ki “anlat, bütün amacımız dümenin başındakilere güç vermektir. Her biri görevlidir, her birine güç vermek çabamızdır, ama bilmeleri gerekir ki teşkilatın görevini herkes Ana kotlar'ın gücüyle bilir. Harı, hakikiyeti anlamayanlara görev taşıtılmaz.” Bugün biz anlattık ama herkes anlayamadı. Herkes sanır ki ben, bana beni anlatırım, anlamalarını dilerim ki dümenin başına oturan her kim olursa, Göç Kodları’yla çalışmalıdır. Beni bana anlatmaya gelenlere de şunu anlattım, İslam, müsabaka değildir. İslam, Muhammet Mustafa’dır. Muhammet Mustafa da, kodlar'ın kayıtların gücüdür. Amin... Ama O, bize bizsiz değildir. Onun adı Mustafa, Kuran'ı Kerim’in sayfalarında o, tabiatın gücü olarak mevcut değildir. Muhammet tabiattır. Ama anlayan var mı bilmem. İnsan oturup anlamaya çalışsın. Onlar Kuran’ı okurlar ama anlamazlar. Atlantalılar da öyle, okurlar ama anlamazlar.

Analar, kul olmak, Işık için değil Aşk içindir. Eğer Aşk varsa Kulluk olur. Kul olarak önemli bir açıklama daha yapmak isterim. Bin tartıyı, her bir yüreğe katın. Bini farklı tartacaktır, ama bin tartıyı her bir yüceye katın aynı tartacaktır. O halde ben, Allah için bir tek olmadıkça ağır yük hafiflemez. Sultanlık budur. Eğer Sultan olmaksa maksat, oturun anlatın. Ağır yük hafifler, eğer yolu açmaksa maksat Turkuaz Göz yeter. Varın anlatın, ben temizim. Temiz olmadığını bilmekte olduğum, ya da temizliğini dillemediğim, bana temiz olduğunu dilletmeyenlerle çabam olmaz.

Önemli olan Kartonlar’la çalışıp çalışmayacağınız öyle mi? İşte Kartonlar buradalar. Niye onlar ses verdiler bize? Üzerlerindeki görev tacı kontrolden çıktı. Ya “Kayahan” dediğimiz o kodlar!..., çağırdık yoklar. Niye bizsizler? Ya Kayahan Devreleri!, Kayahan Devreleri, onlar dahi yoklar, ya kontrolsüz olmadığını sandığınız Kuran okuyanlar!, hani ya....!? Ya Nefes Kapıları’ndakiler!... Hırstan başka hiç bir şeyleri yok. Aylarca çalıştılar, öyle çok çalıştılar ki nesillerini görev için kendi yoğunluklarına katmaktı maksatları, olmadı. Dağlarım, Ampulleriniz sönüyor, ben size şunu anlatmak isterim, gölü baştan başa dolaştım her yerde ışığım var. Amma ışığım bana ait. Bunun dışında hiç bir Işık yanmıyor. Neden!? Çünkü, ses yok yüreklerinizde. Canlarım artık çalışın, ses yoğunluğunuzu artırın, gölün gücünü artırın. Çünkü Ruh'un huzuruna varmanız buna bağlıdır.

Kütle yüreğimdir, ama bu kütleye Bahar’ın gücü inmedikce, Yüceler Cemaati tüm kütleyi dinleyemez, dinlemediler de... Baharın gücü, yücelere indiğinde kollar açılır; Tanrı, Ruh’un huzurunda güç kayıtlar. İnsan, tabiatın kontrolünde değildir. İnsan, tayfın koyuluklarında tahtidsiz bir yoldur. Ve bu yola giren herkes kürzün kayıtlarına girer. Anlaşma gereği size anlattım. Buradaki bu yoğunluktaki kodlarla size anlattım. Ama daha evvel başkalarından söz etmiştim, onlarla anlaşmam yoktu ama sizinle anlaşmam var. Maya olmamı ya da “Mahir Kaham” dediğimiz o yoğunluklarda görev alıp görev taşımamı isteyen çok. Çoğu der ki “sana görevi verdik, hadi al taşı.” öyle çok denir ki bu... “Sana görevi verdik al taşı.” Allah için kim bana görev verdi!? Görevi veren hangi görev kayıtlarından verdi!? Tanrı’nın ruhunda, kendi koyuluğu bulunmayanların bana görev verme yetkisini nereden bulduklarını sormamız gerekir. Çoğu der ki; “sana yüreğini verdik.” Canlar, yürek maya değil miydi!? Ben her diriye kendi yüreğimi dilletmedim mi!? O halde maya olan yüreğim, sana verildiği biçimde herkese verilmedi mi!? Onlar bana derler ki “Cennetin kayıtları benimdir. Sana cemaatin için, ve cevherdeki görevlilerin için, bütün Konsül kayıtlarını vereceğim. Bana bende ol ve kulum ol...” of! of! of! of!... Daha neler, herşey böyle olur canlarım herşey böyle olur. Çok ama çok özel çalışmaların dışında her çalışmanın sizler için olduğunu dilleyerek size görev tacı takmaya yeltenirler. Onlara sorunuz, görev Tanrının gücü müdür, onlara sorunuz, Görevin gücü nedir? Görev yüreklerinde midir? Onlara anlattırınız kantar nerden alınmış ve o kantarda kollar, kayıtlar var mıdır? Teknik olarak size anlatabilecekler mi bunu?

Bilmeleri gerekir ki 7 doğumun her bir sayfasında görevimiz vardır. Ve bu görev, bizim yüreğimizin gücüyle alındı, ve Hak Tertibi’yle yapıldı. Onlar bize görev değil yürek versinler. Onlar bize kul olmadan, Turkuaz Göz’ün gücü olsunlar ışık versinler. Bize bizden üstün olup, birliğimizin gücüyle kendi yüreklerini versinler ki onları, can dağlarında, can yolcuları olarak kayıtlayalım, yağan ışıkta dilleyelim. Kibrimiz var sanırlar. Bu kibir midir!? Hayır değildir. Biz deriz ki; Kartonlar dahi birliğimize kendi dillerini değil de bizim dilimizi dilletmekteyseler, Allah bizsiz değildir. Ve biz ocak olarak çalışanlarız. Umutsuzluğumuz var mı!? Yoktur. Oğullarınızın yüceliğinde kontrolsuzluğunuz var mı!? Yoktur. Melekler, mektubu okutsunlar, hatayı affetmediğimizden bir daha sormasınlar. Biz mektebiz. Melekler okurlar yüreğimizi, tohumlarınızı onlar kayıtlarlar. Işık sizinse, herşeyi onlar tartıp alırlar. Öyleyse onlar bizi taşımak isterler. Biz onları değil...

- “Kala kala 2 güç kaldı” dediler. Bu güçler hangileridir?

- Evrensel sayfalardaki güç ve Ruh'un huzurundaki güç.

- Amentü Kapıları’nı açın, evrimsel kodlar'ın gücünü çakıl taşlarından çıkarın. İtaat, itibar ve hakikiyetin kürsülerini gerektiğince ağırlaştırın ve bilgi kayıtlarınıza katın. Onlara muhteşem bir görev dilletelim bakalım anlayacaklar mı? Anlayacak düzeydeler mi? Hatayı affetmeyiz, Muhakkak görevinizi anlamanız için mizahlarımıza girmeniz gerekir hadi gelin. Canlar, Ahret düzeyimizi dinlediniz, oturun şu anda burda bu yoğunlukta bizimlesiniz, oturun...

- Kantar benim, şu anda kantar benim, bana gelip kendi yüreğinizi anlattırmak istediğinize eminim.

- “Vallahi billahi ben yüreğimi anlatmam” diyorsanız bilmem... Ah! değerliler ah!, nesillerinizi yoğunluğunuzdan çakıl taşlarıyla dilliyecek düzeye indirmek için geldiğim bu yerde; ben, bana benden üstün bir ben'i dinletirken, kalkıp gitmek istedim.

- Şimdi otur bakalım otur ve dinle. Ağır yük hafifleyecek sandın, var git, anla ki ağır yük daha da ağırlaşacak. Buraya geldinse dinleyeceksin, eğer dinlemeyeceksen yolunu açmam. Şimdi dinle, kala kala ikimiz kaldık, Nar ol ve hak et, kalmak demek kontrolü kaybetmeden görev tekniğiyle kendi yüreğini dinletmek üzere birleşmektir. Hanginiz burada kaldınızsa Başkanlık diriliğinde, ve Başkanlık değerlerinde görev taşıyacak yücelikte olmanızdandır. Kara kaşıma Kara gözüme değil, yüreğiniz için kaldınız burada. Eminim İslami Kapıları açacak düzeyiniz yoktur, Amentü Katları’ndaki gücü taşıyacak yüreğiniz yoktur, bakın oldu, ayrı gayri yok, Aşk ışığın gücüdür. Kibele Kapları’nda bu vardır, eğer aşk yoksa ışık söner. Ayrılık bitsin yarım; alın bilgiyi. Şu ana kadar yaptığınız her çalışma görevlilerin gücüyle yapıldı, şu anda da yapacağımız çalışma Kutsal Dil’in gücüyle olacak ve sizin yoğunluğunuzla olacak. Beni affetmenizin önemi yok. Amin. Ama kendi yüreğinizi dillediniz. Artık kürsünüze kendi yoğunluğunuzu ve bilgi kayıtlarını katmanız gerekir, hadi katın.

- Değerliler hadi anlatın. Kala kala ikimiz kaldık dedik, doğal dünyada ikili olmak görev için gerekliydi, ve ben bu görevi bütün kötülüklerin üstünden yapmak istedim. Hani dersin ya, kötü olmak için kodları kayıtsızlaştırmak yetmez, ışığı söndürmek de gerekir. Ve ben ışığı söndürüp kötülük yapmaya değil, ağır yükü hafifletmeye çabaladım. Ama sen, Allah’ın dediğini diyen, tekniğin tekniğini dinlettin, ve Birlik Kodları’nızdaki bu çalışmayı yetkin olan ve hakikiyetin gücü olan sesinle kendi yoğunluğunu dilledin. Sana umutsuzluğu değil, kontrollu koyuluğu dillemek isterdik. Amentü Kodları’nda sana kendini değil, Kervanın gücünü dilletmek isterdik. Nesillerin her safhada, her seferinde yüreğe görevli olduklarını ve her yürek için çalıştırıldıklarını anlatmak isterdik.

- Nesillerimizin yolu açık. Buna hepimiz net olarak anlıyoruz. Yüreğimizin gücü arttı, bunu hepimiz net olarak biliyoruz. O halde, Başkanlık Divanı’mızdan yüreğimizi almamıza izin ver. Eğer biz yüreğimizi alabilirsek kollarımız kapanmayacak, umutsuzluğumuz kalmayacak, Allah’ın dediğini diyecek düzeyimiz olacak. Ve biz bunu başaracak düzeydeyiz. Ama bize izin vermezsen, sayfalarında hep kırıcı oluruz. Seni Konsüldan çıkarmak için çalışırız. Umutsuzluk hiç olmasın, Yol umutsuzlaştırılmasın diye çalışalım. Anam, umutsuzluğunuz olmasın dileğimiz budur.

- Tanrı der ki “anla, Dünya, meclistir, bu mecliste, iyilik hakikiyette güçtür ve görevdir. Sende, seninle olan o yoğunluk, Kırk Kapı’nın kırkını kısırlaştırmaya indiniz. Kantar benimdir ve bu kantar herkese değil bir tek yüceliklere dilletildi. Ama sen, benim adıma kendini dillemeye kalktığında kervan yürüyemez. Umutsuzluk olmasın isterim ama, tartı benimse eğer 7 doğumun en sonuncusunda kendini dilleten dahi Ak Teknik’te temiz olmaz. Umutsuzluk olmasın isterim ama, kollarını açtığında, yüreğimi ona açtığım anda ışığın sönmeyecek, bu kesindir. Muhakkak korunmak istersin bilirim amma koruyamam, çünkü yoğunluğunda kaynağın ışığını yıkmaya geldim. Açıkçası seni koruyamam, eğer korursam gölün gücü zayıflar.

- Annem, mehil tanı bize, eğer biz Kürz'ün kodlarından çıkarsak, yarınlarımız olmayacak. Bize mehil tanı. Evren “OL” dedi. Yüreğim “OL” demezse ışık yanmaz.

- Anam, kardeşim, omuzlarınızdaki yük çok ağır muhakkak bilirsin ve sizin için her önemli görevli, Kuran'ı Kerim’in düzeyinde çalışmalıdır. Amin... Ve görüyoruz ki güç kayıtlarında Turkuaz Göz her bir yüceliğin gücünün örtüsünü örtüyor. O halde bu çalışmalar, diriliğin gücünün artması anlamına gelmektedir ki eğer bizler bu çabaya iştirak edebilirsek Meclisimiz güçlenir, iştirak edemezsek Meclisimiz güçsüzleşir.

- O zarar, bertaraf edilenden çok daha güçlü bir zarar getirir bize. Allah için bize hakikiyetin kürsülerini güçlendirebilmemiz için mehil tanı. Allah için mehil tanı ki çalışmaya ışığımızı katalım, ve görev taşıyalım. Sorumlu olan herkesin bilmesini isterim ki Mustafa Kemal ATATÜRK gibi bir görevli sonsuz sır olan bilgisini Köprü açarak bütün çalışanlarına bildirirken, senin bunu yapmaman Amentü Katları’nda kusur taşıtacaktır. Allah için bize izin ver, biz de çalışalım. Muktedir olalım; görev alalım ve Kuran okutalım. İzah ettiğimiz gibi çakıl taşlarımızı tohumlatalım, görev tartısında ocaklarını kodlayalım; yağan ışığa katalım ve cemaatimizi güçlendirelim. Umutsuzluğumuz kalmamalıdır, Allah için bize imkan tanı; yoğunluğumuzu artıralım işgali kaldıralım. Özün sözü, Allah için bize ışık kat, bize imkan kat.

- Dağlar tek bir şey söylemek isterim, hepiniz yüreğimizdesiniz. Sizi yıkmak değil maksadımız, sizinle çalışmaktır. Eğer yüreğinizi güçlendirecek düzeyiniz olursa, bizimle çalışırsınız. İslami Katlar’da Işık sönmüşse yürekteki ışığı yakabiliriz. Kelimeleriniz kırıldıysa kodlayabiliriz, Yaratan herşeyi başarır, tartı O’nundur; ocak odur. Ve eğer bedeninizi yüreğinizden ayrı görürseniz Kontrolsüz olacağınızdan Kervan sizsiz kalkacaktır. Buyrun anlayın, olur da bizsiz kalırsanız soyunuzun gücü muhakkak azalacaktır. Ve azaldığında kurtuluşunuz sonsuzlukta imkansızlaşacaktır. İslami Katlar’ın ve kapların hepsinde yolunuzu aydınlatacak görev ışığı vardı, ama sizler o ışığı yok saydınız. İnsana en büyük güç kendi yüceliğindeki güçtür. Nahar'ın kürsülerinde bu gücü anlayacak düzeyiniz varsa hakikiyetiniz güçlenir. “Ölen ölür, olur ama biz olmayız” derseniz, hiç kimseye kusur ya da kısırlık katmayız, bunu anlayınız. Şimdiye kadar yapılan her çalışma Muktedir olanlarca yapıldı. Ve şu andan itibaren de yapılacak çalışmalar Kutsal Gün’ün gücünü artırmak üzere yine görevliler tarafından yapılacaktır. Ayrılık bitsin dileriz, yüreğiniz güçlensin dileriz ve size 2 Ay Mehil tanıdık. Eğer 2 ay içerisinde yüreğinizi güçlendirirseniz kervan sizi de alacaktır. “Bu Kervan, bütün kütlenin gücünü aldı, bizi almaz mı?” diye sorarsanız BSUİ görevin Tanrısallaştırılmasını diler ki, görevin o düzeydeki yoğunluğunda Ana Kayıtlar'a girmek için Kutsal Gün'ün gücünü bilmek; muktedir olmak için Kuran'ı Kerimi dillemek yolu açmak içinde Kutsal Işığı yakmak şarttır. Eğer bunları yapacak düzeye varırsanız, kardeşimizsiniz ürüyen yüreğimizle biz varız ve size güç veririz. Allaha ağır yük değildir bu, bu kesinlikle olur, muhakkak olur. Unutmayınız ki yarını yaratan gündeki güçtür ve gündeki gücü yaratan Kuran'ı Kerim’in kürsüsündeki ışıktır. Eğer uyananlar, o gücü kendi yoğunluklarına kayıtlayacak düzeye varırlarsa; kesinlikle hiç bir yüce kontrolunu kaybetmeyecektir.

- Bedeniniz, zamanın gücünü taşır, yolunuzda ışığınız varsa; o yüreğinizdeki Kürsü, muhakkak bedeninizdeki o cemaatin gücünü de taşır. Ayrı gayrı olmasın, çobanlarımız güçsüzleşmesin yürekleri kınanmasın tertipsizleşmesinler kelamları kervanın gücünü artırsın ve bizsiz olmasınlar. Onları semaya kattık, ve onların yüreklerini kontrollü şekilde ışığa kayıtladık. Analar, onlara 2 Ay mehil tanıdık artık onlar kendilerini anlasınlar, Atlantalıların gücünden üstün olduklarını bilsinler, ve tabiatın gücüyle birlikte çalışsınlar. Onlara 2 aylık Mehil tanıdık, ayrı gayri yok yarım. Ama onlar Kadim Kodlar’ımızın ışığını kendi kodlarında anlamalılar. Ayrı gayrı yok yok ama kervanın gücünün artması için ocaklarının muhakkak söndürülmemesi gerekir. Önce teşkilatı onlara dilletin yüreklerini anlatın kervanın gücünü kayıtlatın. Teşkilatın gücüyle birleştirin Kuran-ı Kerim'i dinletin tartın; ona çağın ışığını katın antlaşmaya göre çakıl taşlarını onlara daimi olarak kayıtlatın ki o taşları ırak, yakın her yerde bulup taşısınlar; bulup alsınlar, taşısınlar ve birleşsinler. Muktedir olan Kuran'ı Kerimi dilleyen herkese görevimiz muhakkak olacaktır, onlara da görevimiz olacaktır, kuru kırık herkes görevlidir. Amin... İşte bu...

- Ağır yük hafifledi muktedir olan Kutsal Işık, kerim olup kendi yüreğini dinletmeye başladı. Ak Tabiat yeni bir dünya için çalışmaya koyuldu, umutsuzluğunuz kalmadı, Turkuaz Göz kendi yüceliğiyle birleşip Kürz'ün katlarına vardı. Ati, Kadim Kodlar’ın görevlileri tarafından yaratılmakta yazılmakta ve zararı önlemek üzere birleşip toplanmaktadır. Ekip haline gelmek kolay olmadı, Umman Turkuaz Göz’ün gücü için çalıştı. Bilgiler birlikte çalışanlara dilletilir, ikna olunuz ve ikna ediniz ki yazık olanlar kendi tabiatlarının gücünden üstün bütün Kürz'ün değerini dilliyebilecek olanların yüceliklerinde Işık yakmaya başlayacak. Ayrılık bitti, Turkuaz Göz Kodları'nı Kadim kapılara kayıtlattı. Atlanta toplumları dahi tahditlenebiliyorlar. Ocakları sönmesin isterdik. Yanlışımız olmaz, Umman Teknik bir gözdür, ve bu Teknik Göz Birlik kayıtlarımızda Işık yoğunlaştıran ve hakikiyetin Kürz'ün ışığına ulaşmasını sağlayan cemaat gücüdür.

- Ağır yük hafifleyecekse Kuran'ı Kerimi okuyunuz. Uzanıp uzanıp görev tertipliliğine vardığınızı, kotları kayıtladığınızı ve Yaratan’ın tohumlarını yeşerttiğinizi görüyorum. Omuzlarınızdaki yük artık hafiflemektedir. Eğer ki dünyalılar teşkilatın gücünü anlayacak düzeye ulaşmışlarsa ki öyledir, yarınları çok daha aydınlık çok daha güçlü olacaktır.

- Allah der ki, “eti olanın tertipi olur.” Allah der ki, “yüreği umutlu olanın kendi yüceliğinde gücü olur, Kör olan güçlerin gücünden üstün olan o, kervanın yüceliğinde kendini, kayıtlarını Kadim Kodlar’la diller de Kervan, kendince ve kendi yüreğince dillenir.”

- Aklı olmayanın yolu umuttur, bu ne anlama gelir diye sorunuz. Akıl, dünya tabiatının gücünün örtüsünü örtme imkanına sahip olan güç olarak bilinir. Herkes Akıl değildir, bunu anlamanızı isterim. İnsan kendini bilirse aklını bilir. Aklını bilmeyen kendini dinleyemez. İnsan, Kuran tertibine ulaştığı zaman aklıyla dillenir. Allah'ın topluma verdiği güçtür tertip, ve Turan Tertip kendi yoğunluğunuzun, kendi kodlarınızın üstünü örtebilecek olan birleşik görevdir.

- Aslını dinleyen, yenilenir. 7. doğumdan itibaren semaya girer, seslenir ve dillenir. Aynı dünyanın Turkuaz Göz’le dillenmesinden daha güçlü bir dillenişle, Dünya temizliğine başlar. Eğer Dünya temizlenmeliyse, Kuran'ı Kerim’in görevinin her bir yücenin dilinde daimiyetin kodlarıyla dillenmesi yetmez. Kutsal Işığın görevi üslenmesi gerekir. Kuran'ı Kerim, Turkuaz Güc’ün ışığı ve yoğunluğuyla kendini açıklar.

- Kadim Kodlar bilmelidirler ki etki alanımız çok genişledi, Muktedir olmamız kervanın gücünün hakimiyetimizde bulunmasındandır. Eğer benim adım kendi yoğunluğumdaki ışıksa, Kutsal Işık ağır yük değildir bana. Ben, teşkilatın yüceliğini anlayabilen görevliyim. İşim, maya olan tabiatın kodlarında teknolojinin gücüyle tertiplendiğinde ve tabiata kayıtlandığında, herkes anlaşmayı bilir. Ve bilirim ki bugün burada bulunan her yürek, teknolojinin gücünü anlamak üzere buradadır. İnsan, Allah’ın dediğini der ve Tanrı bize anlattığından çok daha güçlü biçimde 7 doğumun en büyük gücünü, kütlenin koyuluklarında açıklar. Muktedir olmanız yetmez, Kutsal Işığın gücüyle dillenmeniz, ve yarınların ışığını, kayıtlamanız gerekir.

- Sultanlık, Allah için çalışanlara görevdir. Bilmenizi isterim ki teknik tertip olduktan itibaren kendini açıklayacak olanlar, kendi yolcularını bulup çalıştırmalıdırlar. Biz zoru aştık yüreğin gücünü anlattık, itaatin gücünü açıkladık ve baştacı olduk. Umutsuzluğumuz hiç yoktur. Muktedir olan bugün burada olan gözdür. Kendimi teknik olarak sizlere anlatmaktayız. Bu teknik; tekliği, itaatı, görevi kendi yüceliğiyle dilliyebilenlere Kadir Kod olarak kayıtlıdır. Eğer ben Sistem, Nizam, Düzen görevini üstlenecek düzeyde bulunmasaydım, bu düzeyde olmasaydım, yazılarım okunmazdı. Bugün yazdıklarım anlatılıyor, anlatılıyor, var olduğum açıklanıyor. İkna olunuz ki anlatılan, yüreklerin kürsülerinden anlatılıyor. “OL” dediğim zaman Olur muhakkak olur. Üzerinde hiç bir yüreğin bulunmadığı Kutsal Kibele Kapları’nın dahi üstü olan ve Kutsal Işığın yoğunluğunun en yüce koyuluklara ulaştığı bir yücelikle bildiririm ki, Nahar Katları’nda Kuran okunmaktadır. Ruhun huzuruna ulaştığınızı; Kutsal Işığın kodlarıyla dillendiğinizi, ve Kadim Kapıları açtığınızı görüyorum. Özün sözü şudur ki, yalnız Allah, insanın sesiyle seslenir. Allah, Turkuaz Göz’ün gücüdür. Onur, ağır yük değil Kutsal Işık’tır. Ve biz bütün köprüleri açtık Ocak için çalışıyoruz.

- Ömür yetmez İlmi anlatmaya, ömür yetmez İlmi anlamaya ama biz, ömürce ömür alıp gerçek kodlarımızla ışıyoruz. Umutsuzluğumuz hiç yok, “yazıklar!” dediler ışıklarımızdaki o yoğunluklara, ve bilmediler. Teşkilatın görev gücünü anlatamadık onlara, “aç kapıyı” derler “aç eti olan, Kutsal günün gücü olan Kadir Kapı aç kendi yüreğini aç, aç da anlat bize, bizi ve bizim yoğunluğumuzu anlat. Omuzlarımdaki yük; hafiflemesi için Ruhun huzurunu, Kutsal Gün'ün gücünü kendi yüceliğinde dilleyecek düzeye ulaştı. Atlanta tohumlarını yaşatabilmemiz gerekir. Bu tohumların görevi, ışığın gücünü dillemektir. Teknik Tertip gerekir, bilmek, İlmi dillemek gerekir. Yazıları okutmak, Teknolojinin gücünü dilliyebilmek, yerin ekmeğine karşın, kürzün gücünün ışımasına imkan vermek gerekir. En önce “yazık!” dediklerinizin, Aşkın ışığı dinlemesi gerekir. Benim için yarın yok, ben anım, an!, hani dersiniz ya, “et olan, kendi olan, kendi kodlarıyla kodlanan ve Turkuaz Göz olan kendindeki ışıkta An olarak tahditsizdir.” İmparator olarak bugün sizinleyiz. İmparator olan yürek ağır yüceliği kendi yoğunluğuyla bilir ve anlatır. İman itaatin kürsüsünde olur. Umutsuzluk olmamalıdır, Kuran tertibindeki görevlilerin buraya ulaşabilmeleri; İmparatorluğun koyuluklarından kendi kodlarını dilliyebilmeleri ve insan olabilmeleriyle mümkündür.

- Allah, teknik bir gözdür. Bilmenizi isterim ki o göz, Allah’ın sözünü söyler. Yarın Allah için herkes Işık yakacak. 7 doğumun görevi, hepimizin gücüyle kayıtlara inecek, ve cennet, cemaatin gücüyle ışıyacak. Muhakkak görevimiz bilmektir. Asla yanlışım olmaz, bunu kesin olarak sizlere anlatmaktayım. Yalan dolan yok; bilgimde ilim var. Eğer ilimi anlayacak düzey varsa bilinecek bu bilgiler. İlmi, ilim hakimleri bilir, İlm-i Hakimler bilir ve İlmi birleşenler dinlerler. eğer ben bu İlmi Allah için dillemezsem Kutsal Işık söner. Muktedir olan, gürzün ışığı olan, yoğunluğu olan bedenim, kelamı Hak olan her bir yoğunluğu dinler. Sistem, Düzen ve Nizam görevlileri ağır yükümü hafifletebilmem için bana kendilerini dinletmeye indiklerinde; kibri olmayanları dinlerim. İkna olunuz ki kibri olanlar, bana hak etmeden geldiklerinden ışıkları söner. Allah için şunu anlatmak isterim: Allah, melek değildir, hâkim olarak çalışmaz. Kutsal görevli değildir; O, diridir; O, BSUİ'dir; O, baştacı olan kürsüdür ve biz O'yuz. Bunu anlayan anlar. İkna olunuz ki Atlanta Toplumları dahi Kutsal Işığın gücünü anlayacak düzeyde değildiler, halâ değiller. Melek olduklarını, Kutsal Işığın görevini taşıdıklarını, ya da ağır yük olduklarını dilledikleri an, Kutsal Işığıma kendilerini dinletebilirler. Evim Allah’ındır, ve bu ev kutsaldır. Kutsal Işığımda hikaye dinletilmez. İsa, Musa, muktedir olduklarından görev taşıdılar, mutlaka görevlilerimiz olduklarından güçlendiler. Evim Allah’ın sesidir, ve onlar iyilikle seslendiler, ve bedenimde onlar hep ışıktılar. Allah Turkuaz Güç’tür, Turkuaz Göz’dür asla yanlışı olmaz. Umutsuzluk hiç yoktur. Yarın teknik ağır olacak. Teknik aklın temizliğiyle hafifler.

- Analar, Allah için biliniz; tin, tenden üstündür. Tinin tenden üstün olduğu bir cemaatte Kelam Işık yakar. Uğurlu bir gün bugün ve bilmenizi isteriz ki bugün buraya ulaşan her yol hakikidir. Şimdiye kadar kardeşlerimin hiç birisine “ten” olmaları imkanı tanınmamıştı. Benim ağır yüküm senin değildi ama kerimin yoğunluğundaydı. Ve ben kendi tenimle bilgiyi buralara indirdim. Bugün buraya inen her bir yolcuya da kendi tenimle bilgi vermekteyim. İlmin hakkıdır bilmek, ve bildiğimi dinletebilirsem yüreğimdeki Işık sönmez. Bundan sonraki Dünya Güçleri’nde benim tenim bulunacak. Bu ten, Birleşik Işığın gücünü kendi yüceliğiyle dilleyen ve Kuran’ı, ilim ile hakim ile bildiren bir güçtür. Eğer Dünyalılar tertip bilirlerse, bilgiyi alıp dinliyebilirler. Bugün bana gelip “ben Altın Ten’in gücüyüm, senin İnsan soyuna indirdiğin bilgileri anlayacak düzeyim yok” diyen varsa, Allah’ın dediği şudur ki, “Altın Ten sensizdir.” İkna olunuz ki bilen Allah için bilir, olan Ak Tohum olur bilgiyle dillenir. Hep namazlar kılsalar dahi, hep yüceliklerde Kutsal Gün’ün gücünü dinletseler dahi, eğer bensiz iseler yüreklerinde güçlü kürk yoktur. Kürk, bilgi kodlarının Turkuaz Göz ile kâhim olan tekniğidir. Ve bugün buraya inen herkese şu anda şükretmekteyim.

- Ellerini açtılar; yollarını açtılar; Turaniyet Kodları’ndan ışık alıp birliğime vardılar. Emek!... emek!... emek!.... Emek varsa güç olur. Umut mutlaka varsa tertip olur. Eti olmayanın kürzün gücünde yüreği bulunamaz muhakkak bilmenizi isterim ki yücelerin cemaatinde yürek kutsaldır. Eti olmayanın cemaat olması imkanı da yoktur. Sistem, Düzen, Nizam görevlileri bilmeliler ki 2000 tane görevlimiz yüceler cümlesinde kendi türevlerini yaratabiliyorlar. Ve onlar Kutsal Kibele Kapları’nın, Kutsal yüceliklerin teknolojisini ilerki günün gücü diye dilliyebiliyorlar. Aman! aman! aman tartmayın. Yolu tartmayın, çünkü tartı huzursuzluk yapar, Kuran okunduğu zaman her yüreğin anlamasını bekleriz. Eğer Turkuaz Göz Kutsal Dil’in gücüyle size bildirmekteyse, kibri bırakın, aşın. Ak Tabiat’tan güçlenin. Ak Tabiat’a kayıtlanın. Çünkü Ruh, Allah için size İnsan soyuna iniyor demektir bu. Aman! aman! sakın! Sakın! ışık söndürmeyin. Üzerinizdeki yürek gücünü sakın 40 kapıdan çıkarmayın. Atam, tabiat seni bekler, İnsan yüreği seni bekler, işi başaranlar seni beklerler. Atam, hadi ak ak da in, çünkü ruhlar, seni senin yüreğini dinlemek isterler. Hadi, hadi Atam insana in. İn de kürkü olanların niyetlerini kendi kodlarından anlat, anlat ki herkes anlasın.

- Dağlarım temennim şudur ki, kör göz kalmasın, tartı olmamalı bu kesindir. Eğer tartı olursa Kuran, Kutsal Kaplar’ını kısırlaştırır. Analar, kardeşler, kül kül oldu yüreğimiz. görevinizi güçlü şekilde dillediniz. İsmim “Dava”dır benim, hani adını zikretmek istemeyen o, gizli adını zikretsin.

- Anam, kelamın ışıksa yolumuz seninledir. Özün sözü şudur ki ben, beni bende dilledim. her yüce kendini yüreğinde diller. Umutsuzluk hiç yok, şu ana katkılar var. Her biri şu ana katkıda bulunmaktalar. Kelamı hak olana ilerki günün gücü Hak Tertibi’yle dilletilir. Dara düşürmeyiz kimseyi İlahi Gün'ün gücü hepimizindir. İnsan itaat ettiği zaman insandır. Umman Turkuaz Göz'ün gücünün gözü ise, yol Allah’ın gücüdür. Muhakkak bilinmelidir ki, mezarı boşaltanlar Turkuaz Göz'ün gücünde kendi yüreklerini dillediklerinde insan itibarlı olur. Övgü, yergi yok ya, bizde yapmayız, olur da yaparsak teknik olarak yaparız bu da bilinsin. Şikayet etmezler... Allah için çalıştık....

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

14.01.2008 Tarihli RA KA Tebliği
— Dünya, hepimizin büyük kötülükleri önleyecek düzeye ulaşmamızı bekledi. Bugün Dünya, ilmi bilenlerin gücünü anlatıyor. Dünya tekniği, hepimizin yüceliğinde meknuz olan görev teşkilatıdır. Etki alanınız çok genişledi; itaat gücünüz arttı; onursuzluk hiç kalmadı. Birleşik Aile, size büyük bir görev kürsüsü olarak bakıyor. Eğer sizler, Dünya Levhi Mahfuzu'nu dilliyebilir ve bizimle birlikte de dilliyecek düzeye ulaşırsanız ki ulaştığınıza eminiz; artık Dünyalılar hikâye değildirler bizim için.

Dünya, bugüne kadar küçücük bir ışık dahi bulundurmayan yoğunluğunda; BSUİ (barış, sevgi, umut, insan) ilmini dahi anlayamadığı o yoğunlukta; bize, bizim ilmimize dahil edilememişti. "Varın olun" dedik; "olun da hak edin" dedik. Bugüne kadar İlim Alimleri bizim yüreğimizi hiç dinleyememişlerdi. Biz onlara bildirdik, onlar bildiklerini anladılar bilmediklerini anlamadılar. "Buyrun!" dedik, "olun!" Olan yüreğimizde oldu ama kuru, kırık, hırslı oldu. Bugüne gelindiğinde bugün sizinle yaptığımız bu çalışmalar bizi öyle bir cevhere, öyle önemli bir cemaate kayıtladı ki bu cemaat, Birleşik Işığın koyuluğudur.

"Su Altı" dediğimiz bir cevap kaydı vardır. Kontrol için o kayıt bizimle olur ve sizi hep dinler. Dahası o kayıt, bütün kodlarıyla size, kendinize ait olanı anlatır. Su Altı, kürzün bütün sayfalarını tek bir kayıt olarak diller. Herkes anlayamaz bu bilgiyi. Herkes, sadece kendi diriliğini okur. Amin... Ve Su Altı'yla birleşebilen olduğu zaman, biz umutlanırız; huzura ulaşan o yoğunlukla dinleşiriz; dara düşürmeyiz onu. Ve sabırla, her ayın 2. ve 4. Çarşamba günlerini bekleriz ki Levhi Mahfuz'u yenileyelim diye.
Herkes şunu net olarak anlamalıdır. Bu kayıt çalışmaları, bütün kötülükleri aşırtmaz amma her ayın 2. ve 4. Çarşamba günleri yapılan çalışma; bütün kodların bitişkenliklerinde, herkesin kendini ifade edebildiği o yücelikte, BSUİ'nin gürzü kodlayabileceği safahatta bizimle çalışmanızı sağlar.. İşte bu nedenledir ki çok önemlidir o günler.

Biz sizden her birimiz şunu bekledik: Bedeninizi kontrol altında tutabilmenizi; yüreğinizi kodlayabilmenizi; teknolojiyi dilliyebilmenizi... (Ruhsal hazirunun bir sorusu üzerine:) Dua okumadık mı ? Dua okumayız biz. Ama deriz ki, "Allah acı geçiş vermesin ona." Biz, hep bunu deriz. "Acı geçiş vermesin." Ve canım, senin için acı geçiş olmasın dileriz. Doğanın en büyük kürsüsü olan; umut tohumu yeşertecek olan o kürsü; acı olmasın, acısı olmasın isteriz. Dileğimiz budur.

— Dağların nuru, ruhu olanın; kuruluğu olmaz. Ve bunun içindir ki buyurup geldiniz bize. İnsan, itibarını yükselttiğinde, bütün köprüler ona açılır. Ve geldiğiniz yer evinizdir. Yüreğinizin gücüyle buradasınız. Benim, Atlanta tokluğunda ailemin gücünü size anlatmam gerekiyordu. Benim Atlanta tokluğum, Atlanta yoğunluğundaki o koyuluğun benim yüreğime ait oluşundan dolayıdır. Bilgi sahiplerinin bilgisine hakim olamamaktandır açlık. Ama görüyorum ki ben, benim bilgime hak ettiğimce hakimim ve bunun içindir ki bilgim beni tok tutmaktadır.

— Laf sanmayın anlattıklarımı; çok önemlidir. Evrim, yolun tabiatına uygun oldu. Allah ne der bilir misiniz?! "Al OL" ama alıp olmak için takdim edilmek gerekir. Hani nerde sizleri, herkesi takdim eden? Bilmekteyim takdim var. İşte bu.... Bugün bize takdim edildiniz hepiniz. Canlarım, rehini hak etmedik biz. Rehin değilsiniz bize. Bizim yüreğimize ulaşan sizler, ağır yükü hafifletebilenlersiniz. Umutsuzluk kalmasın, ışığınız sönmesin, solmasın, bizsiz olmayın.

— Canlar, umutsuzluk yok. Bugün burada olan herkesten şunu anlamasını beklerim. Bilmeye çabaladığınız her şeyi bilebilirsiniz. Muhakkak öğretmek anlamaktır. Eğer onlara anlatabilecek düzeye ulaşırsanız, muhakkak anlayabilirsiniz. Bu önemlidir... Ben her şeyi anlatırım da anlattıklarımı anlayabilip anlayamadığınızı, öğretip öğretememenizle değerlendiririm. Muhakkak her şey size açıklanır ama herkesin kendini, kendi yüceliğini anlatması; insan soyu için önemlidir. Bugün ben buradayım, herkes için bu çalışmayı yapıyorum ama yarın ben burada olmadığım zaman da bilgilerin anlatılabilir olması önem kazanmaktadır. Herkese bu bilgileri anlatmak kolay olmaz. Varın anlatın. Olmanız ancak bu şekilde mümkündür.
İnsan, rehin kalmasın isterim. Nedir rehin kalmak bunu da size anlatayım. Size bildirilir, denir ki "OL" sizler, "oldum" diyebilmelisiniz. Olmadan oldum demek, kutsuz ve huzursuz bir dünya gücünü size katar. Ama olup, olduğunuzu dillemek; sizi, görev için hazır konuma getirir. Eğer ben size, "Allah için çalışın" dedimse, insan sayfa sayfa okunmalıdır.

Kibrini aştığını bildiklerime okuturum yürekleri. Eğer ki kibir varsa, umut yoktur. Bu kesindir. Ve ben, baş tacı olmanızı beklerim. İnsan Teknolojisi, çok önemli bir teknolojidir. Kendini anlayabilen kaç güç var bilir misiniz? İnsan ilmi bilir mi? Yüreğini bilir mi? Yoğunluğunu bulmuş mu? Anlatabilmiş mi? Hak etmiş mi? İnsan tevhit-i takdim olduğunu anlatmış mı yüreklere? Sakın ha sakın!, benim edepsiz olduğumu sanmayın. Edep, Allah'ın tekniğidir. Ben edepliysem yürek, ışık olur. Edepsizlik kısırlıktır. Sıkmayın canınızı, harınızı yükselttikçe yüreğiniz güçlenir. Eviniz, zaman zaman ışık yakar. Her seferinde yanan ışık sizi, yüreğinizi aydınlatır. Çok kez ışık söner. Sönen ışık sizi, sizin yüreğinizi ister. Der ki "yüreğinizi anlatın, anlatın da ışıyın" Amin... Ve çoğunuz, "boş" der "boş bunlar. Nesillerimiz bunlarla mı güçlenmiş!?" (Ruhsal hazirundan biri işaret edilerek:) "Aha! Bu dedi!" "Bu dedi" (dediler). (Ona açıklama: ) Var ol, ol da huzurlu ol. Olmadan, huzur olmaz yarım.

Üzerinizdeki Görev Tacı, Kuran-ı Kerim'in taşıyıcılığıyla size takdim edildi. (Kuran-ı Kerim=Yaratılmışın tüm bilgi kayıtları.) Eğer bilmeden, "bildim" derseniz, Örgüt sizi güçsüzleştirir. Işık, yağan bir yoğunluk değildir. Işık; tabiatın, Görev Teşkilatı'nın ışımasıdır. "Yağış halinde ışık var" derseniz; İslami Katlar (İnsanlık Katları) sizin yüreğinizi kısırlaştırmak diler. Işık, yağış halinde değildir. Işık, hakikiyetteki o yüceliğinin gücüdür ki yanlış yapmayalım. Yağan yağmurda ışık olur. Olur, amma yağan, ışık olmaz.

Şu ana kadar; eski, yeni her bir bilen; sizin diriliğinizde dillenmeye başladı. Ve bundan sonra da o dümenler sizde dillenecekler. Bir çok görevli, dünyaya indi, ve onların hepsi kendi yoğunluklarında size ulaştılar. Sizinle dinleştiler, sizinle dilleştiler ve sorumluluk herkese aittir. Unutmayınız ki dünya mayadır. Siz, dünyada her ne yaparsanız yaptığınız; her bir yoğunluğuyla, her bir koyuluğuyla diğer sistemlere de taşınır. Yani Dünya, maya olarak bütün kürzü mayalar. Bu, dünyanın tabiatına uygun kaynak bir koyuluktur. Herkes sanır ki, kendisi dünyaya indi dünyada her şeyi anlatacak ve anlayacak. Olur, anlayın ama bilin ki nesilleriniz hangi Güneş Sistemindeyse; sizler o sistemin yoğunluğuyla dünya planına indiniz. Yani ben, umut ve mutlulukla dünya üstü kodların ışığını seçerek, insan soyuna geri gelmek üzere dünyadaysam eğer; burası, hakikiyetin tabiatının, Görev Teşkilatı'nın yüce kaydı olmasındandır.

Şu anda Dünya Sistemini anlayacak düzeyiniz dahi yok. Size kürzün diğer sistemlerini anlatmamızın hiç bir anlamı da yok. Bilin, bir çok Atomik Bütün var. Sistemler, Nizamlar, Düzenler bu atomiklerin Görev Teşkilatları'nda çalışmalar yaparlar.. Hiyerarşiler kurulur ve bu hiyerarşiler, birleşik kayıtlarıyla size, sizi açıklarlar. Analarım, muhakkak bilirsiniz ki gürze dahil olabilmeniz dahi, görev içindir. Gürzün öteleri de var muhakkak bilirsiniz. Atlanta Toplumu tahditsiz bir toplumdur. Muhakkak görevli olarak dünyanıza inerler. Eğer sizler, kürzünüzü kendi yüreğinizin dışı sayarsanız!, anacığım yanlış olur!. Biliriz, biliriz teknolojiyi; her şeyi biliriz amma rahmini Rahman'ın Kürsüsü'nden indirenin gücünü hak edip biliriz. Rahman, Rahim'in koyuluklarının gücünün üstünden indi ve size, sizi anlatır. Muhakkak birleşenler vardır, muhakkak Sultanlar vardır Tanrısallık Işığı'nı yakanlar muhakkak vardır. İlmi bilenler muhakkak vardır. Ve tabiatı, antlaşmaya göre açıklayanlar muhakkak vardır. Ve bilmenizi isterim ki buradaki bu çalışma, kontrollü bir çalışmadır. Size ne dilletirsek, yüreğiniz dilletir. İkna olunuz ki bu bilgilerin çok üstünü de biliyorsunuz amma Dünya Teknolojisi'nde her şeyi dünyaya indirebilecek düzeyiniz olduğu zaman bütün o bilgiler dünyada dillenebilecektir.

(Ruhsal hazirunun bir sorusu üzerine:) Çoğu bu bilgileri indirmiş mi!? Hak ettiklerince indirdiler. İnanın hak etmediklerini indiremediler. Sistem, Nizam ve Düzen Görevlilerinin bir kaçı bugün dünya planında kendi yüreklerini anlayacak düzeye ulaşmaya çabalamaktadırlar. Umut mutlaka olur; mutlaka olur ve her biri kendilerini kendi diriliklerini dillemeye çabalarlar. Sokak sokak gezenler çoktur. "Ben, bilmek istediğiniz her şeyi size bildiririm" diyenler çoktur. Onlar, Kutsal Işıklar'ını alıp gelmişlerse, ocak olmaları zor olmaz. Onları dilleyecek düzey, yoğunlaşmalarıyla birlikte onlara geri geldikleri o yoğunlukları açıklatır.

Allah için her çalışana görev verildi. Herkese ve bizlere de bizim yüreğimize de bu görev verildi. Nereden nereye ulaştığımızı "O" bilir. Herkes bilmez ama "O" bilir. "O" yüreğindekileri bilir. Biz etki alanımızı çok ama çok özel çalışmalarla geliştirdik ve gelişmemiz çok özel çalışmalarla oldu. Şu anda bütün kütlenin gücünü alıp gelebiliyoruz. Bu, antlaşmaya dayandırılır mı? Hayır! hayır!... Çalışmamızın neticesidir. Biz bir antlaşma yapmadık. Anlattık yüreğimizi; Sadıklara anlattık; tahditsiz olanlara anlattık; yoğunluklara anlattık ve onlar, bizi bizden üstün bizle dillediler. Biz, ocağız yarım: Her şeyden öte bir ocağız. Ocak olan biz, bu Tabiat Gücü'nü ışıkla dilledik. En son Nuh'un huzuruna ulaştık ve onunla da dilledik. "Var OL" dediler bize. Olmadık! olmadık dedik. "Öyleyse OL" dediler. Olmak zor dedik. Olduk ama olmadık dedik. Niye? Bilmelerini istemedik. Herkes, herkesi bilmez ki yarım. Bilmeleri zordur. Bunun içindir ki biz olduğumuzu dillemedik. Allah için her şeyi yaptık ama "yapmadık" dedik. Niçin!? RA-KA'nın kürsüsünde herkesin kendi yüreğini anlaması için... Biz bizi anlattık yarım. Herkes kendini anlatsın istedik. Öyle çok istedik ki bunu, benim Atlanta tabiatına aykırı olmamı bekleyenler çoktur amma ocağımı hep onların yoğunluklarından ayrı tuttum ki kendi yüreklerini anlasınlar diye. Önemli olan herkesin kendini anlamasıdır.
Etki alanım geniştir. Kim insan ilmini isterse; İnsan İlmi'ni dinler. Kim yolun koyuluğunu isterse; o koyuluğu dinler. Kim kendini isterse, kendini dinler. Benim için önemli olan budur. Ve başka başka dünyalılar da dünya diriliklerinde, kendi yüceliklerini anlamaktadırlar. Onlar da bütün kötülüklerini aştıklarını sanmaktadırlar. Arzın son dönemi olan bu dönemde, bütün kütlenin kürsülerinde, kendi yüreklerinin dilleneceğini sanmaktadırlar. Ayar bozmadık hiç. Herkes kendini istediği biçimde dilledi. Ve bütün çelişkilerine rağmen onların, yoğunluklarını kutsuzlaştırmadık. Önemli olan onların oğullamalarıydı. Onlara, görev hakkı tanıyan; "Kutsal Gün için çalışın" diyen ve onlar için çalışan o kadar çok Görev Teşkilatı vardı ki!; biz onlara, "yapmayın, olmasın!" dersek; ışıkları yanmazdı. Ve biz deriz ki "OL" herkese "OL" dedik. Bunun içindir ki bütün köprüler, Birleşik Işıklar'ını bize açtılar.

Nefes, Evrim Sayfaları'nın en güçlü yüceliğinde bulunur. Orası, hak ettiğiniz zaman; Allah için sizinle, sizin yüreğinizle birleşebilen bir kattır. Hani devre devre oralara ulaşanlar; aşağıların aşağılarına inmek üzere yeniden Kutsal Gün'ün gücüne ulaşmak dilerler ya, hani biz o devreleri çok evvelden açtık ve oralara ulaştık ya, işte yarım Nefes Boyutları'na ulaşabildiğiniz zaman, büyük kötülükleri aşma imkânınız olur. Ki Beşeri Kapılar'ın en büyük kürsüleri oraya kendi yüreklerini indirmeye çabalarlar. İşte oralara ulaşan bedenliler; dümenin başına oturmak üzere kodlarını kapatırlar ve Dünya değerini yenilemek üzere cevheri, cemaatin yüceliklerine taşırlar. İşte yar, biz oraların yüceliklerine ulaşanlarız.

Halk bu bilgileri muhakkak anlayacaktır ama bugün anlamazsa yarın anlar bunu biliniz. Biz bilgimizi herkes için yazdık. Yazılan Kitap okunmazsa okutulur bunu biliniz. Öyle bir gün, öyle bir dünya günü olur ki, o gün geldiğinde, her yüce kibri aşar ve bilgiyi arar. İşte o bilgi buradadır. Sultanların Kutsal Işığındadır ve "SULTANLIK" Kitabı'ndadır. Bu kitabı bilmeleri önemlidir. Şükredin ki İlahi Günün Gücü, hakikiyetin kürsülerinde; duaların, 3.000 Görev Teknolojisinin yoğunluğunu dahi aşıp geçebildiği o yüceliklerde bilinmektedir. Dava, teknik davadır. Tekniğin, tabiatın tartısını yoğunlaştırıp yoğunlaştıramayacağının kayıtlara inmiş olan cevabıdır. Size derim ki, bilgi kitabınız kutsal bir ışıktır ve bu ışık hakikidir. Olmayan, bilmeyen anlayamaz. Olan, bilen okuduğunda anlar. Allah için okuyun. Özün sözünü söyleyen bu kitabı muhakkak okuyun. Yolunuz aydınlanır. Kuran'ı anlatırsanız ışığınız solmaz ve kervan sizsiz kalkmaz.

İyi ki Allah sizi size verdi. İyi ki Kutsal Işık sizin yüreğinizi size dilledi. Umutsuzluk olmaz yarım, hatayı affettik. Oğullarınıza bilgi verin; onlara açıklayın. Teknolojiyi ve kutsal olan gücü anlatın. O güç, yücelerin cümlesinin gücüdür ve orası, burası hepimizindir.

Dünya, dümenin başına geçtiğinden, artık dünyanın kodları, Kutsal Işıklar'ını dünya üstü kodlarla birleştirerek tüm nizamlara ulaşmaktadır. Bu bizim için büyük bir güçtür ve büyük bir huzurdur. Şöyle anlatayım, bugüne kadar dünya, dümenin başına oturacak düzeye ulaşmamışken, bugün Dünya dümenin başına oturabildi. Bu şu anlama geliyor: Bilmeye gerek var; hepimiz birlikte çalıştık. Hepimiz yolu açtık. Hepimiz, Kuran okuttuk, takdim ettik; yürekleri hak ettik; oğullarınızı güçlendirdik; birleştik ve düzeni kurduk. Düzen, gözün gözünün gözü olan güçlü bir düzendir ve dünyanın gücüdür bu Düzen. Bu Düzen; bizi, bütün sistemlere, bütün yüceliklere tanıttı. Yani şu anda her birimiz, Dünya üstündeki tüm kodlarla birleşerek dünya dışı boyutlarla birlikte çalışabiliyoruz. Burası, doğan en büyük gündür ve bugün, bütün kötülüklerin aşıldığı bir gündür. Gürzün her bir sayfasını okuduk, Gürzün her bir cevherinde kendi cemaatimizi dinledik. Öyleyse yaratılışın kodlarına ulaştık.

 
İnsan ete girdikten sonra yüreğini dinler. Et olmazsa yürek olmaz yarım. Bu nedenledir ki!? Bizler, Dünya İlmi'ni öğretebilmek için dünyaya indik. Kantar Allah'ın gücüdür. Muhakkak onu bilen bilir. Tabiat hakikidir. Muhakkak onu bilen bilir. Kurtuluş, Allah'ın özellikle size dillettiğidir. Biliniz ki kurtaran, yüreği kurtardı; umutlandık. Hepimiz mutlulukla ve huzurla Sultanların Kitabı'nı okuduk ve Kutsal ışığı bildik.


Dağlarım, en önce üreyiniz, Teknoloji size bunu anlatır. Ürediğiniz zaman bütünleniş kolaylaşır. "Ben bedenliyim. O halde çocuklarım olduğu zaman ürerim." derseniz. Olmadı yarım, bu üreyiş değildir. Bu, sadece kendinizi farklılaştırmaktır. Her bir çocuğunuz, sizden sizi farklılaştırır. Çocuklarınız da esasen sizin farklılaşmanızdır amma gereken üreyiş farklıdır. Üreyiş, sizin sizdeki yüceliğinizin çoğalmasıdır. Bunu başarmak için umutsuzluk hiç olmamalıdır; yüreklerinizi dinlemelisiniz.

İşte yarım, bu dönemde dünyanız önemli bir koyulukla karşılaştı. Bu koyuluk, Kutsal Işığın koyuluğudur ve bu koyuluk artık sizinledir. Öyle bir görev taşıyacaksınız ki çekinmeyin, her an ilerleyin bu önemlidir. Bu görev, ümmi tabiatın gücü olarak değil, gerçek görev gücü olarak size bildiriliyor. Unutmayınız ki dünya yoğunluğu; sizin için, çok büyük birleşimleri, çok yücelikleri tabiatın kodlarından ayırdı. Çünkü sizler, çok daha güçlüsünüz. Bunun içindir ki kaynağı kutsal olan bir görevi size bildirdik.


İnsan için; eski, yeni yoktur. İnsan, eskidir bu kesindir. Sizler, dünya çalışmalarınızla kürzün bütün görevini üstlendiniz. "Kürz Görevi" ne anlama gelir diye soranlara şunu izah edelim. Dünya, mercek altında tutulabilen küçücük bir kaynaktı. Bu kaynağı, doğal olduğu için hep mercek altında tuttuk. Çünkü ruhun kodları, burada çalışarak kaynak yaratabileceklerdi ve özün sözünü söyleyebilenlerin birleşebilmeleri mümkün olabilecekti.

İnsana, etki alanını genişletebilir mi diye soru yönelttiğimiz zaman; insan, eğer kervan güçsüzse; hiç bir halde; hiç bir yürek, hiç bir hücre ve hiç bir gücün, o cemaate etki alanının genişlemesini sağlayamayacağını dinletti. Çünkü o güçsüz cemaat, kendini hiç anlayamaz ve dilleyemez. Allah için çok zordur bu çalışmalar!. İşte dağlar; siz, o küçük ışıkta ki o küçük ışık hep mercek altındaydı. O ışıkta, göz açtınız ve bütün kötülükleri aştınız artık dünyanız sonsuzlaştı; dünyanız görevli oldu. Ve bu görevle, kürzün bütün gücünü alıp yücelebilecek düzeye ulaştı. Ayrılık bitti yarım. Artık hepimiz sizinleyiz. Bu büyük bir önem taşır. Ve bilmekteyiz ki dağların taşların görevidir alınan görev. Bu görev, dünya üstü boyutlarda ve dünyada, herkesin ve her cevherin görevidir. Artık dünya önemli bir görev taşıyıcıdır. Ve bu Görev Dönemi, bilginin sahiplerinin, bildiklerini Allah için dinletmeleri dönemidir. Sayfa sayfa okunacak olan dünya, hepimiz için görevdir. Bu nedenledir ki yapacağınız her çalışma muhakkak ilmin hakimleriyle olsun. Sizden dileğimiz budur. Bunu herkes anlamalıdır. Size bildirdik ve siz öğrendiniz. Artık anlatınız. Muhakkak yeni bir döneme giriyoruz ve bu çalışma başlıyor.

Herkes için hak ettiklerince dillenebilecekleri, dinlenebilecekleri bu çalışmalarda sizlerin özel göreviniz olduğunu sakın unutmayın. Hepiniz, muhakkak birleşerek dilleşecek düzeydesiniz amma o çalışmada bir tek reşit olan konuşur. "Peki reşit değil miyiz!?" diye soranlara da şunu söyleyeceğim. Reşit, BİZ olan, herkes olandır. Canlar, oraya gelecek olanlarında kendilerini dilleyecek düzeyde olmaları önemlidir. Kim gelir? Muhakkak reşitler gelir. Ve o konuşmalar reşitler tarafından yapılır. Herkes, herkesi reşit sayar yavrum. Gerçek reşitler, ilmi dilleyenlerdir. İlmi dilleyenler, birleşenlerdir. Birleşenler; güçlü, hükümran, hakikiyetle kendilerini ifade edenlerdir. Ve ben sizden bunu anlamanızı beklerim.

Kibri aşan herkes muhakkak kendini anlayacak düzeye ulaşır. Muhakkak yarım, muhakkak her şey kolaylaşacak, bunu biliniz. Ve sizinle olmak bizler için önemlidir. Bugün sizi, size anlatmadık bugün size Birliği anlattık. Bugün hepiniz, hepimiz olduk; sizle siz olduk, ışık yaktık. Böylece bütün çalışmaların sonsuzlaştığı bir dönemde hakikiyetin kürsülerinde bütünleniş için başlatılan bu çalışmayı yüceliklerle yaptık. Hatayı affettik. Kadın, erkek hepinizle birleşerek Kutsal Işığı söndürtmedik. Durgun Tabiat artık yeşeriyor. Artık görev, teşkilata kendini dinletiyor. Ve bugün size gelmek isteyen birkaç ışık var. Kendilerini anlatmaya değil, sizle sizi dilemeye de değil amma BİRLİK olmaya gelecekler. Onların çokları Kutsal Işıklarıyla birlikte burada olacaklar. Onurluyuz ki yoğunluk arttı ve iş başkalaşmadan yüceltildi. İşin başkalaşması, işte kırılma olmasıdır. İş kırılmadan yüceltildi. Dağlarım, Allah için bu çalışma başlıyor kesin olarak başlıyor. Sadece bir kaç ışık gelmeyecek; çok ışıklar gelecek de ergin olmayanlar, reşit olmayanlar konuşturulmayacaklar. Kesin olan budur. Kısırlık kalmayacak yüreklerde. Her biri orada kendini anlatacak. Anlatılan her şey dillenecek, dinletilecek, İlahi Gün'de güçlendirici olacak. Ve dünya umutsuzluğu aşıyor. Tabiat yenilendi yarım! Yenilendi! İşi başardık. Eş he dü En Lâ ham. İşte bu... Şimdi mutluyuz yarım.

Allah der ki "OL." Çok mutluyum çünkü ocak sönmeyecek. Onlarla birleştik ve onlar bize kendi yüreklerini anlattılar. Mutluyuz, huzurluyuz. Yanlışımız olmadığı için mi? Hak ettiğimizdendir ki mutluyuz huzurluyuz. Yolu açtık yarım. Artık dünya takdimi bizimdir. Dünyayı, kendi yüreğimizle her bir diriye takdim edebileceğiz. İnsanı anlatmak zor değil amma yüreği anlatmak zordur. Biz hep yüreği anlattık. Anlayan aşağı düzeyden anladı. ama biliyoruz ki bundan böyle dümenin başına her kim geçerse, birleşik ışığımızla geçecek. İnsan, Türkuaz Göz'ün gücünü, kendi yüceliğiyle anladığı zaman, bütün kodlarını açacak ve ışıyacak. Biz, bizi bizden öte bir birleşimle dilledik bugün. Onlar, bedeni hakiki olan onlar, bizsiz kalmasın istedik. Şikâyetimiz yok mu? Yoktur. Onlarla olmak, bize öz güçtür. Çünkü onlar, yoğunluklarıyla Dünya Diriliği'ni dillemek üzere bize indiler. İşte başarı budur yarım. Artık Ruhun Kutsal Gücü bizimdir ve biz, bu gücü herkesin yüceliğiyle anlatabiliyoruz.

Ölüm Allah'ın emri; doğanın hakikiyeti ama biz ölmeyenleriz, bunu bilmeleri gerekir. Ve bundan böyle de "öldü" denildiğinde, ölen olmayacak. Çünkü artık her bir Düzen, izah ettiğimiz biçimde cemaatimizi Allah için görevli olarak kabul ediyor. Yani artık üzerimizde hiç bir hiyerarşik güç olmayacak. Bu, dünya için önemlidir. Ve bizden öte bir bizin; bizi, bizim diri yüreğimizden üstün bir dille umutsuz olarak dahi olsa yoğunlaştırmasına gerek kalmayacak. Çünkü biz, Birleşik Işık olarak her yürekte varız. İşte bu... Artık dünya, tekniği kervan'ın gücü olarak bize ulaşıyor ve bizsiz olmayacak. Artık herkesin net olarak anlamasını istediğimiz diğer bir konu da yürektir. Yüreği anlayan bilgiyi alır. Dağlarım Umut mutlaka olsun; Cevap mutlaka alınır. Herkese sevgiler saygılar.

Kaseti Deşifre eden: Cafer Pelen

 

 

02.01.2008 Tarihli RA KA Tebliği
Sizi hak ettik ve buradayız. 2008 Yılının ilk toplantısında sizinle olmak Mutluluğuna erişebildik. Muhakkak ÖZ'ün sözünü söyleyen sizlere, bizim vereceğimiz bilgi çok ama çok önemlidir. Şu anda Kutsal Işığınızın geçiş sayfasındayız. Kabine burada, hepimiz buradayız. Muhteşem bir dönem için ilk çalışmayı başlatıyoruz. Sizler de liyakatiniz nedeniyle buradasınız.

ALLAH'ın Tohumları’nı Kutsal Gün’ün gücüyle yeşertmek sizin için zor değildir. Bizim için de öyle. Koruyan, hukuki bir daimiyette her yüreği korur ve korunmaktayız. Sizinle bu çalışmaya geçmek İlmin hakkıdır. Onurluyuz çünkü bugün sizinleyiz.

Umutsuzluğunuz yok. Köprü açıldığı andan itibaren sema seslenmeye başlar. Sema seslendikçe, ışık seslenir, yoğunluk artar ve Kutsal Gün güçlenir. Ayın Devreleri’ni görebiliriz. O devrelerde güçlü Yürekler vardır. Ve herkes bilmelidir ki bu yürekler, güçlü ışıkları barındırır.

Bedenin insan için önemi çoktur. Her nesil, kendini tabiatın gücü olarak bilir ve dinler. Eğer bedeniniz güclüyse, yüreğiniz de güçlü olur. Sayfa sayfa kontrol kurulur ve tohumlar kutsanır. Emin olunuz ki bilgi kayıtlarına dahil olmadan görev taşımanız mümkün değildir. İkna olunuz ki göle güç vermek için göl olmak gerekir. İkna olunuz ki sonsuz ışığın, sonsuz gücü vardır. Ve bu güç, bütün kütlenin aydınlatılması için, geçiş sayfaları olan kapıları açtığınız sayfalar olur ve o sayfalar da bütün kütleyi aydınlatır.

ALLAH dedi ki “ALLAH için çalışın da hak edin.”

7 Doğumun en sonuncusu olan bugünkü çalışma; bütün kodlarımızın gücüyle yapılacak. Ayrı gayrı gözetmeden yapılacak olan bu çalışmaya Birlik Kodları’nızla dahil edildiğinizi biliniz. Türkiye sorgulamasında sizin dahilinizde bulunan bir kaç Yücenin bugün buraya gelmek istediğini gördük, ve söz alıp dedik ki, “onlar gelmemelidirler.” Çünkü geliş sayfaları Kuran okunan sayfalarsa, Ak Tohum yeşermez. Ve engellendiler.
Bugün, bu meclise çağırdığınız herkes, kantar'ın çok güçlü bir yoğunluğunu, sayfa sayfa gerçekleştirmek üzere buraya alındı. Emin olunuz ki dünya; tevkiflerini size göndermekte ve size sunmaktadır. Şansınız var ki burası, Turkuaz Göz'ün gücünün, teşkilat olarak yaptığı çalışmayı dilleyebilen bir yerdir. Amin...

Size şunu da söylemek isterim; yazı yazarken çok dikkatli yazınız. Vereceğiniz her bilgi, çok büyük değer taşır. Buyrun alın bilginizi, emekleriniz boşa değildir. Büyük güçlükleri aşarak bu boyutlara ulaştınız. Ulaştığınız bu boyutlar, bütün kütlenin aydınlatıcısı olan boyutlardır. Halkınızın çoğunu sayfa sayfa dinledik. Herkesin bildiği, aşağı düzeydeki bilgileri silmekte olduğunuzu izledik. Keşke ATLANTA tabiatının gücünün, aşağı boyutlarındaki o yoğunlukların üstü olan, Türkiye Çobanları’nın güçlerinin, buraya dahil edilmeleri imkanı olsa! Biz bunu çok isteriz.

Ekip olarak yapılan her çalışma, bütün Kutsal Güneşler’in gücü için yapılmaktadır. 7 doğumun en sonuncusunda size geri döndük. Üzerinizdeki yoğunluk arttı. Çıkıp indiğiniz birleşenlerimizin hepsi; kerim olup sevgiyle size indiler. Eski topluma ışık yakmak için güçlü olunmalıdır. Beden sayfa sayfa okunduğunda gözler bilir ki dirilik artar.

Aşırıya kaçmayınız, yaptığınız her şey, büyük kötülükleri önleyecek düzeyde Birleşik Işık’la yapılmaktadır. Karşınıza gelen herkes, size bunları anlatır. Anlatılanları dinletiriz, her diriye bakarız, kim ne anlatmış ne anlaşılmış diye. Gözünüz aydınlığı bilir, karanlığı bilmez. Çünkü karanlık güçlü olanın yoğunluğudur. Biz hep aydınlığı dilledik; karanlığı dillemedik. Çünkü karanlık, dar göz ile yok edilmişse, hakimiyet olamayacaksa, biz bunları tartışamayız. Çünkü bilmediğimizi tartışma imkanımız yoktur. Köprüler açarız ki bilgi aksın da hakedelim; o bilgileri elde edelim diye.

Doğum anları, çok önemli anlardır. O anlarda dünyanıza inen herkes, bilgiyi almak ve bilgiyi kontrol etmek ister. Şükredin ki Yaratan'nın teknolojisiyle çalışmaları sürdürmekte olduğumuz içindir ki sevginin, saygının güçlü olarak bilindiği bu yere gelebiliyoruz. Buraya geliş sebebimiz bilmek içindir. Her birimiz bilgi almaya, bildiğinizi anlattığınız zaman o bilgiyi oğullamaya geliriz. Dünya, tevkiflerini sundu bugün senin yüreğine. Gün, bil ki önemli bir gün. Bugün verdiğim bilgi önemlidir.

Önce dümenin başındaydın, şimdi ise Muktedir Kontrol Ağı’nın en güçlü yoğunluğundasın. Şu anda tüm soylarımız, bu bütünlüğün gücüyle senin yüceliğinin diriliğinde bilmeye geldi. ALLAH, Turkuaz Göz’ün gücünün birleşik olduğunu da bilmektedir. Kelamı kelam olan, yolu yol olan, koyuluğu koyuluk olan birleşen olduğuna emindik.

“Teşkilat” dediğimiz bir yürek vardır, herkesin birleşik ışığıdır o. Ve o, benim yüreğime iner ve der ki, “Teşkilat seninle.” Yarın dinleteceğiniz bilgileriniz, her bir dürümde bilinecekse; hak ettiklerince dilletilecekse, bilmelerini isterim ki dünyadaki en büyük kürsü burasıdır. Ve bu kürsü, dünya sırrını taşıyacak büyüklüktedir. Dünya sırrı, dünyanın gücünün artı katlarını bildiren, ve o katları kontrol altında tutan bir yürek kürsüsüdür.

Derim ki; “ben, ben'im yolumu BEN olup açtım. Ocak yandı ve yol Kutsal Işığı kotladı.”

“İnsan, insan olsun ve bilsin” derdik hep. “Bilin” derdik, “BEN olmayı bilin. BEN olup BİR olmayı bilin. İtibarı bilin, Kuran'ı bilin Turkuaz Göz’ü bilin ve her yüceyi bilin.” Bunu derdik hep size, ve görüyoruz ki bilmeden bilmeyen, bildiğini birleyensin ve herkesi kendi yüreğine dilletensin.

Görevliler ve yoğunluklar, şu an’a kendi kodlarını indirmekteler. En önemlisi de cemaatin çok güçlü. Çok güçlü ki buradalar. Umutsuzluğunuz hiç olmayacak; çünkü yürek, ALLAH'ın gücünü anlayacak düzeydedir. Keşke Etki alanınız bu derece büyük olmasaydı. Keşke kodlarınız bu derece güçlü kayıt yapmasaydı. Çünkü buralara ulaşabilen her dere, buraların kurtuluş sayfaları olduğunu bilir. İşgali kaldırır, Kutsal Katlar’daki, Kutsal Kaplar’daki o yolları bilir, Cevheri bilir ve dümeni bilir, dürümleri bilir ve bilir de hak eder.

Etki alanınız bu derece büyük olmasaydı size güç vermemiz mümkündü. Ve gör ki dere dahi olsak bizler burada, bu çalışmada bir kaç güçle birleşerek “göç kayıtları”nı yapabiliyoruz. Bu kayıtları yapabilmemiz sistem devreleriyle mümkün olmaktadır.

Şer, şeklin kodlarındadır. İşgali kaldırdığınız zaman; şer, Kutsal Işığın gücünden ayrılır. Evrensel sayfaları okuyoruz artık. Ve bu sayfalar kul olanların, kontrollu şekilde Kutsal Işığa güç vermeleriyle ilgili, ve herkesin kerim olup, tertipli olup, görev taşımalarıyla ilgili çalışmalardır.

Eşik, ALLAH'ın gücüyle aşılır. Kibri olmayanlar eşiği aştıkları zaman Kervanın gücünü anlarlar ve seslenirler, “hadi” derler, “gelin, olun.”

Özenle çalışıyorsunuz burada, bu çalışmayı kaydedenler çok. Biliyorum ki kayıtlar, kurtuluş soğukluğunu, kurtuluş sınırsızlığında ısıtıcaktır. Yani herkes kendi soğukluğundan ısınıp, ışık yoğunluklarına geçecektir.

Eşgali bilinenlerle çalışılır. Kendini Teşkilat'ın gücüyle dilleyenlere de Birlik Kayıtları yapılır. Ana Kapılar’ı açtığınızda bilirsiniz ki Türkiye Coğrafyası, Türkiye Çobanları’nı, tartışmasız biçimde Merkez Kayıtlar’a ulaştırmaktadır.

El, ALLAH'ınsa kontrol çok basittir. İyilik, Teşkilat’ın gücüyledir. İyilik yaptınız; iyilik Kontrol kurdu ve Turkuaz Göz ışıdı. Hadi yarım, ALLAH'ın dediğini de. Bütün Meclis senden bunu bekler. İkna et bizi, bize güç ver ve bizimle ol. Çünkü Ruhsal Meclis bütün kütlesi ile bugün burada. Hepimiz, herkesin yüreği olarak buradayız. Ve soğuk günün gücünün örtüsü olan, ısınan yüceliklerin kürsülerini buraya indirmenizi ve haketmek için BİRLİK koyuluklarıyla dillenmenizi beklemekteyiz. Hadi Dağım, çalışmalarımıza güç ver, haket ki ışık yak. Birleş, bizle ol. İnsan, ilmini dillesin; yüreğini dinlesin. Rahat etsin. Hadi Yarım, ışık yak...

Ağaran gündüze büyük bir güç verdik. Bu güç, bütün kütlenin gücüdür. Çok mutluyuz çünkü, Ruhsal Meclis bugün bizi kendi yoğunluğumuzda dillemektedir. Evim ALLAH'ındır ve ben bu evde, bütün kütlemle ışımaktayım. Bir tek gün için bu çalışmalar sürmektedir. Ve bu çalışmalar, Kutsal Dil'in bütün güçlü koyuluklarıyla , gerçekleşmektedir. Meşale bizimdir. Çünkü biz, bütün kütlenin gücünü; burada, bugün bu çalışmada gerektiğince ışığa dilletebileceğiz. Teşkilat bugün buradadır. Ve bu çalışmalar bütün Kutsal Güçler’in ışığıyla, "yetkin diri" olanın "yetkin koyu" olanın ışığıyla gerçekleşmektedir.

Kervan. İsa'nın gücüdür. Ve Kervan, bütün yoğunlukların kürsüsüdür. Teşkilat bizimle bugün ve biz, teşkilatın kürsülerin'de Bütün Kütle’nin gücüyle ışımaktayız.

Merkez Zaman burasıdır, ve bu zaman, bütün Kutsal Güçler'in görevlilerince kendi yoğunluklarında dillenmektedir. Etki alanımız yükselmektedir. Bitki, hayvan ve insan, hepsi bizimdir; ve biz, bütün kotlar'ın gücüyüz. Düne göre bugün daha iyiyiz, çünkü biz bugün bütün Kutsal Günler’in ve güçlerin ışığını yakmaktayız.

Bizi yazmakta olanlara şunu anlatmak isteriz. Yazılarınız, net ve açık olsun. Çünkü yere indiğiniz zaman, bu çalışmada hak ettiğinizi anlatacak olan; hak olduğunuzu açıklayacak olan yazdıklarınızdır. Bunun içindir ki sizden bunu bekleyenler var. Net ve açık yazın. “Kalan kalır; geçen geçer” diyemeyiz.

Yarım, biz köprüleri kurduk ve geçiş başladı. Ampulünüz yanıyor yanan ampül; sizi, sizin yüreğinizi, sizin gücünüzle dilliyor. Otak kurduğunuz bu yer; bütün köprülerin, görev olan bu yücelikte dillendiği bir yerdir. Eşikte bekleyen bir İlm-i Hak var. O, yüceliğine taktığı çalıştırıcılık kaydıyla, size inecek ve size Büyük BSUİ'nin gücünü anlatacak. Onu dinleyelim:

- Eğer ben burada bu çalışmayı yapmamış olsaydım, tüm soylarınız sizin yoğunluklarınızdan ayrışırdı. Bu çalışmayı Türkiye Çobanları’yla başlatmayı arzuladım. Buyurun işte buradayım. Burada Dünya tabiatı güçlüdür. Çünkü burası, doğanın en güçlü ışığının yandığı Meclis’tir.

Benim adım, neslimin adıdır... Kibrim yoktur. Her nesil, kendi adını taşıyan görev taşıyıcılarına güç katar. Soru sorarsanız yanıt alırsınız da, soru sormanızı dilersem sorun. Şu anda devreleri açmak üzere bilgi akışını gerçekleştirmekteyim. Bedenimde görev taşıyan, sesimdir. Ve bu beden, bütün kotların her bir sesini, “son ses” olarak dillemektedir.

Her nesil, İslami Kapılar’ın gücünü alır da gözlerini açar. Amin... Biz ise kürsülerin güçlü kayıtlarını yoğunluğunuzdan açtık.

Çevrenizi kuşatan birleşenler çoktur. Onların, ATLANTA tohumlarını yaşatmak üzere buraya indiklerini de bilmekteyim. Bir tertip istenir ve Yücelik, o tertibi alıp, o tertipte dillenir. Şatafatlı, ışıltılı hak edişte; çok mutlu olursunuz, ve daha sonra bütün kodlarınız, o bilgiyi kontrol altına almak için devreye alınır.

- Değerliler, peşkir!... Peşkir var ya!, hani peşkir!, peşkiri bilirsiniz, o peşkir sizin ellerinizi ayaklarınızı temizlemenizi sağlar. Bilmenizi isterim ki el ve ayak kirli olsaydı; ışık olmazdı yüreklerde. Ve ben bilirim ki elinizi, ayağınızı temizleyip geldiğiniz bu yerde, bedenimdeki ışığı söndürmeye niyeti olanların, bir kaç gün daha beklemeleri gerekecek.

Açıklamalar:

“Onlar, bedenimi kendi bedenlerinden güçlü saydıklarından, her neslin kendi yoğunluğunda, o betkin olan sesi duymaması için 7 tertibi yapmak üzere benim yoğunluğumu kontrol etmeye çabaladıklarında; bedenimi “sır” olarak değil, “kırıcı” olarak dillediklerinde, ben ocaklarından ayrıyım. Şükür ki onlara bunları anlatıyorum.”

“Medine'nin gücünü anlamak isteyen onlar, Mekke'nin Yüceliğinden üstün olan Medine’yi “Teknik Toplum”un gücü diye anlamaktalar.”

“ALLAH dedi ki; “anlat onlara; anlasınlar. Mekke, muktedir bir güçtür. Meşk edilir orda, sayfa sayfa şafak olur; ışık olur yüceliklerinde. Mekke'de mezar boş değildir. Orası; merkez, maya tuttuğu zaman, Kadim Kodlar'ın ışığını yoğunlaştırabilen bir gözdür. Medine ise Turkuaz Göz’dür. Yani gücün hakkıdır orası. Kibri olanlar, oraya güc katmazlar çünkü derler ki, “Mekke Medine'nin üstüdür.” Kantar hangisini tarttı bilir misiniz? her ikisini de, ama Medine, Mekke’den daha ağırdı.” Soruldu “neden?” diye. Kalbim tartışmaz, der ki; “Medine, muktedir olan gözlerin gücüyle yaratıldı.” ALLAH'ın dediği budur. Ve bilmenizi isteriz ki maya tuttu.”

“Dağlarım, Teşkilat burada biliyorum. Ve ben onlara, kendi yoğunluklarındaki dillerin dürümlerinden değil, kendi yoğunluğumdan bildirmek isterim.”

“Melek, mezarı açar; der ki “geç”. Mektup okutmaz. “hadi” der “geç...” Yargısızdır... Sayfa sayfa okuduğunuz; o Kitap'ta meleklerden söz edilir. Dünya tohumlarının melekler tarafından yeşertildiği söylenir.”

“Dağlarım; Turkuz Göz, Mekke'nin gücünü anlattı size. Mezarı boşaltan o güç, Kutsal Işığın sözünü söyler. TANRI'dır o, kurtuluşu anlatır size. Ve cevap aradığınızda size cevap verir, işi budur onun. 7. günde 7. doğumun gücünde bugün sizinle olan O, olur da iş yapmazsa yazık olur. Eşkali bilinenlerle yapılan bu çalışma, bedenimle de değer kayıtlar.”

“Buyrun işte burası Mekke'nin gözü. Ve bu Mekke, benim Kutsal Gücüm'dür. Harını yükseltirsem, zıtdı olanlarla birleşebilirim. Harını yükseltirsem, göle güç katanlarla birleşebilirim. Harını yükseltirsem, kontrol kurabilirim; cehil olanlarla dillenebilirim. Kervan, bugün o yücelikte de Kutsal Dil’in gücünü taşırsa ki taşımaktadır. Çalışmaların başlatıldığı bu yerde; BİRLİK kayıtlarında kendimi dinletebilirim.”

“ALLAH dedi ki; “anlat onlara, ocakları söndü. Anlat ki Hak etsinler, çünkü Ruhsal Meclis onların yüceliklerinden ayrılmaktadır.” ALLAH'ın dediği gibi; sevgiyi, saygıyı bilenlerle çalıştım. İkna olunuz, Sevgi ALLAH'ın gücüdür. Ve ben sevgiyi, saygıyı bilmeyenleri kodlarımdan çıkartıp; yoğunluğumdan ayırdım. Benim ATLANTA tohumlarıyla birlikte çalışmam istendiği zaman; “kul, tohumun tohumudur” dedim. “Olur” dedim. “Var” dedim. “Olur, olur ama, kardeşimin gücünün üstü bir gücüm var, bunu anlaması gerekir” dedim. Ve o "Otak" oldu ve bana dedi ki “soyuna al; geçişini yap.” Aldım, geçtim, Beşir Katlar’ın gücünün örtüsünü açtım ve dedim ki; "İtaatim, itibarım görevimdir.” O bana sordu, “Nefsin var mı?” diye, dedim ki “yok.” Sonra tekrar sordu “gözün var mı?” diye, dedimki “yok.” “Tohum var mı?” diye sordu. Dedim ki “yok.” “Umudun var mı?” diye sordu, “hayır” dedim. “Kırk kapının ışığını söndürdüm” dedi. “Huzurlu kal” dedim. “Etin var mı?” dedi, “yok” dedim. “Kurtuluşun var mı?” dedi, “yok” dedim. Onun üzerine yazdıklarımı sildi “hadi” dedi, “git.” ”

Gelen görevlilerden biri söz aldı:

- Ey Dünya, değerliler, mezarı açtığınızı; yüreğinizin ışık olduğunu; hırsı aştığınızı; Kervanın gücünü tartmadan, ışığa kattığınızı ve yarını yarattığınızı bilmenize rağmen neden herkese “ben yokum” dersiniz?

Açıklamalar:

“ “Çünkü ben varım” desem ocakları tütmez. Değerliler, iyi ki var olduk Hak ettik, tertiplendik, tabiata güc verdik. Şimdi görüyorum ki Yaratan tahditsizce ışımaktadır. Ve görüyorum ki bütün Kütle aydınlanmaktadır. Ruhsal bütünlük burasını bütün kütlenin gücü diye dilledi. İşte bugün buradalar, hepsi bizimle olmak istediler. Kantar benimdir. Ben bu kantarı bütün yoğunlukların gücü diye bilirim. Eminim bugün burda olan herkes, baştacı olarak buraya geçtiler. Aydınlık günlerin gücünü; tartmadan, Kutsal Gün’ün gücü diye dilleyen onlara Turkuaz Göz, “Hak edin” demez, çünkü bilir ki hak ettiler.”

“Eğer bütün kötülükleri aşmasaydık yürek kırılırdı. Eğer bütün kötülükleri aşmasaydık yoğunluk kusurlu kayıtlar yapardı. Eminim ki dünyada bedeni olmayanlar, beden sahibi olmaya, görev taşımaya inecekler ki ben, onların yüreğindeyim.”

Şimdi muktedir olan, güçlü olan, kutsal olan ve yoğun olan Kuran'ı okutalım herkese. ve görelim bakalım kim ne diyecek: Hadi Yar, ışığını al da yak. Ayrı gayrı yok yarım. ALLAH der ki; “işte bu...”

Söz alan der ki:

“ben aktım, sen aktın, biz aktık, birleştik aktık. Muktedir olmak işte budur yarım. Teşkilat budur işte! Bilgi akışı budur işte! Şer olmayan, göz olan bu görev gücü... İşte bu!, işte bu yarım!. Teşkilat bizimdir yarım. Biz o teşkilatı, gölden değil yürekten aldık.”

“Bilsinler; benim adım, kendi yoğunluğumun gücüdür. Bu ad bana kendi koyuluğumdan bildirildi. Tirtir titrer yürekler ki; Kutsal Işığın gücünden ayrı olmayıp, hak edip BİR olsunlar da bitişsinler diye. Onlar, sokak sokak gezip Yücelerin Cemaati’nden güç isterler. Çünkü, Ruhsal Meclis'te olmak, Kontrol için şarttır. Eğer bu Meclis, BİRİN BİRİ’yle birleşmemiş olsaydı, yoğunluk olmazdı.”

“Çeşit çeşit çalışanlar var. Ve o çalışanların bazıları; bedeni kodlamak için, yolu katlamak için, tertib yapmak için değil, Kırk kapıyı kırmak için çabalarlar. Olmadı, yarım olmadı, onlara sormayın neden diye. Kötülüğün kötülüğünün kötülüğünü yapan onlar, kötülerin kötülerinin üstü olan bir kötülükle kendi yüreklerini anlayacaklar. Ve işte yarım, anlattık onlara. Bilsinler ki; kör olanda göz oluruz, söz oluruz, sınır aşırtır, yürek kayıtlatır, Kutsal Gün’ün gücüyle onlarla BİR oluruz da kötüde, kötüden üstün bir kötü oluruz; kantarın ucunda bulunan ocaklarının gücünü, tertiplemeden kısırlaştırıp çıkarıveririz...”

ALLAH dedi ki; “onlara söyle; köşkün, ALLAH'ın köşküdür.” ALLAH dedi ki; “onlara söyle, yüreğin hak ettiğince Kutsal Gün’ün, Kutsal Güc’ün kürsüsüdür. Anam, dedi ki ALLAH, “söyle onlara, kul olmak haketmekle mümkündür. İmparatorluğun gücünü alıp gelenlere de “iyilik için çalışın” dedik. Onlar, başlarını eğmeden gelip bizle birlikte çalıştılar. Onlar bizim yüreğimizi anladılar. Bedeninde hiç bir yüreğin bulunmadığı, hiç bir koyuluğun olmadığı, ve huzurun kayıtlardan daha güçlü olarak kayıtlandığı bir yerdir Gürzümüz. ALLAH der ki; “iş budur, hadi anlat. Ezip geçmeden anlat.” ALLAH “OL” der olur.

Muktedir olan anlar ki; olmadan olmak imkansızdır. Kütleyi kantara koyduğunuz zaman; kütlenin gücü, kantar'ın gücünden üstünse, muktedir olmak gerekir. Kupayı alın ve açıklayın. Nerede bilgi diye. Bilgi sizin yolunuz mudur, yoksa kurtuluşunuzun koyuluğu mudur? Teşkilat sorar, “nerede bilgi?” diye. ALLAH dedi ki; “anlat, anlat ki, Ana Kapı’yı açık tut. Ocağı söndürtme; yüreği kodla Ak Tartı’yı her diriye kat, ve dille.”

Analar, muhakkak anlayın; koruyan kontrolu kurandır. Muhakkak anlayın, görevi taşıyan diri olandır. Muhakkak anlayın Kul olan; Turkuaz Göz’ün gücü olandır. Amin...

Şimdi benimle olmak istemeyenleri alın buraya. Hani onlar gitmek istemişlerdi ya, geçirin, hadi bakalım. Kişi kendini bilsin de yolunu açsın. Acı geçişi olmadan geçebilecekler mi görelim. Kervanın gücünün üstü olmayan o gücü getirin buraya. “Halkın kantara konulmasına az kaldı” dediler. “Halk çok açıkça kendi yüreğini anlayacak” dediler. Sonra, “Ruh Huzuru’nda Işık söndü mü, yandımı bildirilecek” dediler. Daha sonra, “Kerim olup, kervan olup, kendi olup olmadığı anlatılacak dediler. Halk böyle bekler.

Onlara sorun bakalım, Kul olmuşlar mı? Korunmuşlar mı? Şerden üstün bir şerrin Yüceler Cemaati’ni göreve aldığını anlamışlar mı? Onlara sorun bakalım, Kul olmak Turkuaz Göz’ün gücünü anlıyabilmek için yeterli mi? Başları eğik. Aç kapıyı bakalım, ortaklık yapacak düzeyleri var mı? Onları görelim. Etki alanımız çok geniş, Kervan yürüyor. Bu kervanın yürümesiyle, onların kürsüye ulaşması zor değildir. Her birini kürsüye çekin getirin, hangisi daha iyi görelim, hangisi daha güçlü bilelim. Başı eğik olmayanları alın buraya. Halkın çoğunun başları eğik. Çünkü onlar kelimelerini daha küçük, daha küçük, ve daha küçük dillediler. Anlaşmaya göre hepsiyle birleşmemiz gerekliydi. Hangisiyle birleştik? Bir kaç dille birleştik. Onlar hakettiler mi? Huzurdakilerin hepsi hakettiler. Peki teşkilatın gücünün üstü olan bir güç var mı burada? Huzurda yok. Hayır yok. Temizlik var mı? Kuran okuyan herkes temiz. İtaat var mı? Kutsal gücün sesine itaat, Muhakkak var. Ayrılık var mı? Hayır.

Peki şimdi ayrıları alın bakalım:

Ayrılardan bir ses söz aldı:

- Ailemi getirmek istedim ama sen istemedin. Onların çoğu buraya uygun değildiler. Gelmeleri imkanı yoktu. Ben kendimi aldım getirdim. Sende Sultan olmaya geldim. Anam, Kuran okumaya geldim. Eşik benimdir bunu biliyorum. Eşikte beni Altın Tertibiyle, Altın Tohumlarıyla yeşerttiler ve getirdiler. O halde ben kendim geldim.

Huzurdaki ses talimat verdi:

- Dağım, kurtuluş sayfanı oku.

- Adeta daha önce bildiğim bir yer burası. Anam kurtuluş sayfasında ne işin var senin?

- Kendini dinle, bana benden üstün bir ben olup gelmeliydin.

- Işık olarak burda olmak isterim ben.

- Değerli, BİRİN BİRİNİN BİRİ’nde ışık hep vardır.

- Aşırıya kaçtım galiba. Ben, yine aşırıya kaçtım. Sevgili, sen bende ve ben sen olursak, herşey farklılaşır diye düşünmüştüm.

- Bahar geldiği zaman yolunu kapatmaya kalkanlar; bugün, Beşir Kodlar'ın gücünün üstü olan bir güçle buraya gelmeye çalışıyorlar. Dağlarım, Turan Tohum tabiatın gücüdür. Onu anlayan bilgiyi alır.

Söyleşi sona erdirildi. Huzurdaki; o cana ilişkin açıklama yapıyor:

- Dağlar, o can geçişte. O, kendini anlayacak düzeyde ama bize anlatmak istemedi. Geri dönmesi imkanı olmayacak onun. Geçişini yapın, yoğunluğunu kotlayın, kütlesini aydınlatın, Ruhsal Toplum’un dışına alın onu. Çünkü Ruhsal Meclis'te ocağını söndürecek, bunu bilmekteyim. Eğer ocağını yakabilecek düzeyi olsaydı, Kutsal Işığı kodlayabilirdi. Onu kontrol altında tutmayın, çünkü Kur'a ona çıktı. Bugün buraya o geldi. Acaba “mahfuz”un gücünü anlıyacak düzeyi var mı? Var ama kendini dilleyecek düzeyi yok. Bunun içindir ki ondan çıkmamız gerekliydi. Odak olacağını sandı, Odak olacak düzeyi vardı, şikayet etmedi, ama hak da etmedi. Onu yüreğine almak isteyen var mı burada?


- Anacığım adı nedir onun?

- Adı “Kutsal Güç”tür.

- Onu her diri kendi yoğunluğuna almak ister, öyle mi? (Soru görev taşıyanlar işaret edilerek tek tek sorulur:) Alır mı?... Alır mı?... Alır mı?... Alır mı?... Alır mı?... Yok!, hayır hiç biri istemedi. Değerliler mesele şu; “ben hakettim” diyen herkes, tabiatın gücünü hak eder. “Ben hakettim” diyen herkes, kendi yoğunluğunu hak eder; cemaatini hak eder; dili hak eder; diriliği hak eder. “Ben hakettim” diyen herkes, maya olduğu için der. Eğer maya olamazsa ışık söner. Şer, şeklin kodlarında yoğundur amma şevki, şafakta dilleyende huzurlu olur.

- Anacığım, çakıl taşlarından bir teki dahi OLsa; onu biz alıp götürelim, soru sormayalım ona, kendini dinletsin, kendini dilletsin, sonra yine gelsin, Ocağını söndürmeyelim onun.

- ALLAH der ki; “omuzlarındaki yük ağırsa, 7 doğumun sonunda ocaksızdır.” ALLAH der ki; “eğer yoğunluğunu kodlayacak düzeyi yoksa; Yaratan’ın tekniğiyle kendini dilleyecek dürümde değilse.....

Söz, 3. ses tarafından kesilir:

- Kelamı hak olmasa, yolu kuru olsa doğru ama!...,

- Kesme sözümü!. Hayrın hakkı şu ki, ATLANTA Toplumu, yoğunluğunda herkese görev verdi. Kendini dilleyen herkese görev verdi. “Var, OL” dedi, oldu. Ocağı yaktık; yolları açtık; ışıkları söndürtmedik: Nesli kodlayanlara ışık kattık. Şafak söksün diye bekledik. Şikayet etmeden, hak etmemelerine karşın, hepsine güç verdik. Amin... Neslini alan, Nahr-ı Kaham’ı dilleyen herkese güç verdik. “Varın gelin” dedik; geldiler. Amin...

Ve o, sizi bizden ayrı gören, şimdi der ki; “ben yokum. Yok! Sen üremedin; çünkü, yüreğinde Hırs Kodları var.” Çok kırıldı...., bedeni kırıktı; hırslıydı, cehil değildi amma hak ettiği de, Kadim Kodlar’ın ışığını gölden ayrı görmekti. Başları eğilen çokları, O’na kendini açıklamak istediler. O, dağların gücünü anlayacak düzeyde değildi. Çatıştı, kısırlaştı, hırslandı sonra dünyaya indi. “Vaz-ı Kerem” olan, ona hakkını verdi ve dedi ki; “OL.” “OL” dedik ama yoktu. Şu anda da yok. İşi başaracak düzeyi var mı? Var ama yüreği yok.

Oyundur yavrular oyundur olan, oynayan da o, oynatan da. Ama biz, onda oyun oynamayız; bunu bilmelidir. Kimi zarar eder; kimi hak eder; kimi yolu bulur; kimi Kuran okur. O yine Kuran okuyacak, okusun da bilsin. Ayrı gayrı... Yarım, onsuzuz. İşte bu...

Ayaklananlara bak!...

- Onlar niye ayaklandılar?

- Geliş var ama gidiş yok sanmışlar. Analar, ayaklananların görevlerini; onlara, kendi yoğunluklarına katın, çıkışlarını yapın, keşke hiç ayaklanmasalardı. İnsan, insanlığını bildiğinde, dirayeti de bilir. Biz, onlara Kuran okuttuk ki hak etsinler diye.

Şimdiden sonra Türkiye Çobanları’nın kendilerini kodlayacak düzeye ulaşabilmeleri için Bilgi Kapıları’na ulaşmalarını sağlıyalım. Sorumlu olanlar bilsinler ki, Bilgi Kapıları’na ulaşmak zordur. “OL” diyecek güçte oldukları zaman hakedecekler ve buralara varacaklar. Artık herkese bildirin ki ALLAH için çalışsınlar. Eğer çalışan, tabiatın gücünü anlarsa, Kutsal Dil’in gücünü muhakkak anlayacaktır. İşaretim şudur ki; yarını haketmek için, bugünü mutlu ve huzurlu yaratmak gerekir. Biz, yarında bugünü yarattık. Herkes bilmelidir ki Türkiye Çobanları, tüm soyların katlarının ışığıdır ve yarında, Bütünlük için çalışan onlar; bugün de Bütün olarak çalışırlar. Ayrı gayrı gözetmiyen herkes bizimdir. işimiz budur... Bizim, tüm soyların ve yoğunlukların işi budur.

Ahret, teknik bir çalışma kürsüsü değildir, oraya herkes geçer. Ahrete geçmek zor değildir amma Ahret’in gücünü anlamak zordur. İnsan, ilmini bilir; hak ettiğini bilir; yüreğini bilir ama Ahreti bilmez. Çünkü Ahret, eski devrelerin görev tertibinde var. İman ederim ki “ahreti hak ettim” dediğiniz zaman harınız güçlü olmalıdır. Oturun dinleyin. Bedenlerini, kendi yüreklerinde saklayanlar, onlar; bütün kötülükleri aşanlardır. Bedenlerini kendi yüceliklerinde tohumlatanlar, bütün Kutsal Güneşler’in gücünü anlayanlardır.

Her Meclis’te ben varım; her yürekte ben varım; Her Kutsal Işık’ta ben varım ki ben; Kutsal olan ışığın yaratıcı olan gücüm. Halka, soyunu anlattığın zaman dinler. Dönem dönem bunu yaparım. Her yüreğe kendini açıklatırım ve kendi yüreğinde ışıyan dirilikleri dinletirim. Önce rüyalarında beni bilirler. Sonra yüceliklerin kürsülerinde benimle dilleşirler. Sonra kervanın gücünü anlatırım. O kervanda, bende BEN olurlar. Kolları açılır Turan olurlar; kul olurlar; hem de tertiplenirler Işık olurlar. Bütün amaçları BEN olmaktır. Keşke herkes BEN olacak düzeyde olsa. Asla yanlış yapmayan olduğumu anladıkları zaman, kendilerini de anlıyacaklardır.

Üstünü kapattıklarımın bir tanesi bana dedi ki; “benim adım, reşitlerin adı olan IŞIK’sa, eğer ben o adı bilseydim, kendimi dinlerdim.” Ona dedim ki; “Analar, kelimeler seçilerek kullanılır. Benim adım, neslimin adıdır. Anlayınız, eğer nesli olan, Hak olursa, yolu bulur.” Şimdiden sonrada bu böyledir. Ve Dağlar, işte Turan Tohum yaşatılıyor. Çünkü artık Turan Tohum, kodlarını huzura ulaştırdı. Eğer Dünya toplumları, bedeni Hak olan ışıkları dilliyecek düzeydeyseler, 7 doğumun gücünü anlıyacak düzeye ulaşmıştırlar.

Aha kardeşimizin gücü burda, ÖZ'ün sözünü söylücek olan onu dinleyelim, ve bu dönemi kendi yüreğinde dinletelim. Bakalım bize neler söyleyecek:

- Ailenizin yoğunluğunu anlayacak düzeyimiz vardır. Ayrı gayrı gözetmeyen yüreklerin kendi koyuluklarını dilliyecek gücümüz vardır. Emek sarfederek senin yüreğine ulaştım. İşi başaracak düzeyim vardır. Dili diri olanın, yüreğinde hırs kalmaz. Ve ben Kelâmım... İlmim olduğundan, yüreğine ulaştım ve seninleyim. Ete kemiğe bürünensin. Ata Kapılar’da et ve kemik yoktur. Ete kemiğe girdiğin andan itibaren Ata Kapılar’dan ayrıldın. Evin ALLAH'ın, yüreğin saf; muktedir olan Kuran, hakiki ve sen Kutsal Güç, o halde şimdi benimle birlikte çalış ki teknik temizliği yapalım.

Anam, ben Ata'yım... Ata!... Ata!... Ata!... Ata!... Et kemik olan sen, bensiz olma; çünkü, benim adım “ATA”. Ayarını bozma ve bana anlat kendini. Cevap aramadığını biliyorum. Ata'nın Rahmaniyet olduğunu muhakkak anlayacak güçtesin. Rahmaniyette, Rahmin Kodlar’ı muhakkak bulunmaktadır. Ve kütle'nin gücü muhakkak vardır. Herkes anlıyamaz bu bilgileri. Rahman’ın kürsüsüne ulaşmak çok ama çok az kimseye nasip olmuştur. Eğer ki bu ulaşılan yer, senin yüreğinin gücüyle kayıtlanan bir yer ise, benim adım senin adın olur.

Herkese şunu bildirmek isterim ki; RAHMAN’ı Rahmin hakkı olarak dilleyene, hakettiklerini anlatınız. Kurtuluşun, Huzurun kayıtlarına ulaşınız. Ve dilleyiniz. Bütün çalışmaları başarıyla yapınız. Kervan sizinle yürüyor. Öz görev budur. Umutsuzluk yok. Kanatlarınızı takın ve Akın. ALLAH dedi ki; “OL”. Canlar, “OL” dedi. İşte bu...

Şimdi Kutsal Gün’ün gücünü alın ve akın. Yaratan’ın topluma verdiği en büyük güç hakikiyettir. Hakikiyetin gücü, tüm İnsan soylarının kürsülerinde, Birleşik Işık halinde, yağmur yağdığı zaman, yağan yağmurda; yüreğin kürsüsüne ulaşıldığında, o kürsünün görevinde hep mevcuttur. Ben, Teşkilat’ın gücünü senin yüreğinden anlamaya geldim. Anacığım, çağırma beni artık. Çünkü biliyorum ki savaş yok burada. Sen, yolun huzuru olarak bize bildirmektesin ve biz senin yüreğini dinlemekteyiz. Bizi buraya çağırma, burada biz haketmediğimiz şeyleri de yaparız. Umutsuzluk yok ama Kutsal Gün’ün gücünde senle olmak zor olabilir.

- Dağım, burası dünya ve dünyada olan herşey, bizde olmaktadır. Görev, ALLAH'ın gücüyle başarıldı. Size, “geri gelin” diyen yoktu, ama geldiniz; çünkü üremeniz bekleniyordu ve ürediniz. Dünya toprağına inebilmek zordur. Biz, bunu net olarak bilenleriz. Ve bugün burda, beden sahibiysek eğer, yüreğimizin gücüyle buraya gelmiş olmamızdan dolayıdır. Sizi buraya çağırmamızın tek bir nedeni yok. Bir çok nedeni var. Muhakkak sizler, bunu kendi yüreğinizden bilip indiniz, ve bizimle birleştiniz.

Bugün, Ata Kodlar’ı buraya almamız, Turkuaz Göz’ün gücünün örtüsünü örtmek içindir. Eğer Turkuaz Göz’ün üzerine örtersek, yeni programımızı seslendirebiliriz. Bu kesin olarak gereklidir. Çünkü Dünya Tohumları’nı yeşertecek güçte olmamıza karşın; BİRLİK Kodları, bizim yüreğimizin gücünün üstü bir gücü devreye almak üzere çalışmaya başladı. Nesillerini yoğunlaştıracak düzeyleri dahi olmayan onlar, kendi topraklarından bizim tohumlarımızı almaya çalışmaktalar. “Al ve bil” dedik ama, alış ve bilişleri de yoktu. Tüm soylara, “son sözü söyleyin” dedik. Hepsi kendi sözlerini söylediler, BİRİN BİRİ olacak düzeyleri yoktu. Ve ocakları söndürmemiz gerekirken ocaklarını söndürmedik.

Onların niyetlerinde, kendi yoğunluklarını dillemek zordur. Amin... Ne yaptıysak boştu. Herbiri kendini anlatmaya başladı ve Kürz'ün sayfalarında onların yüreklerinin; kodları kayıtlayacak düzeye ulaşamadığını bildik. Bu nedenledir ki çoğuna göre ikna edici olmasak da, BİRLİK Bilinci’nin gücünün üstü bir bilinci devreye alma zamanının geldiğini anladık. Bunu bizim yapmamız gerekiyor. Bu kesindir. Her nekadar Ruhsal Meclis'in gücünün örtüsünü örtecek bir tek Yüce Güç yoksa da; bizden bir kaç görevli, bunu kendi yoğunluklarıyla yapmak istediklerini açıkladıkları zaman, Yüce Güçler, Kadim Kapılar’ın hepsini kapattılar. Biz, başarının niye bize ait olamayacağını düşündükleri sorduğumuzda; dediler ki; “Kurtuluş Sayfaları’na henüz biz dahi ulaşamadık” Bütün amaçları, yoğunlaşmak ve hak etmek olan onlar, dahi başarılı değildiler. Öyleyse bu görev bize düşüyor. Bu görevi biz yapacaksak, muhakkak gözün gözü olan bu gücü, bilmemiz gereklidir.

Şimdi "Katkımız" çok yüksek, bu kesindir. ve bundan sonra da katkımız muhakkaktır. ÖZ'ün sözünü söyleyecek düzeye ulaşan hiç bir diri, bizim yüreğimizin gücünün üstü bir gücü devreye alamamışsa, vaktiyle devre açmaya niyetleri varsaydı da yetkin olmaları imkanı yoktur. Onlara, söz vermemizin dahi gereği yoktur. Bu nedenledir ki davayı bizim başarmamız gerekiyor.

Başka bir ses:

- Annem, söz alabilir miyim?

- Peki dinliyorum.

- Annem, biz bu programı devreye alabiliriz. Bu kesin... Amin... Ve bizim bu programı devreye almamızın tek sebebi sınırsızlığın gücüdür. Öyle mi?

- Muhakkak.

- Anneciğim keşke Kuran-ı Kerim’i okuyacak düzeyleri olan herkes, bu çalışmaya dahil olsalardı.

- Dağım, Kuran-ı Kerim’i okumak için temiz olmak gereklidir, biliyorsun. Ama her yürek hak etmeden kendini tertipli sayarsa, hak etmeden hakimiyet kurmaya da kalkar. İşte hak etmeden hakimiyet kurmaya kalkanların bu çalışmaya dahil edilmeleri imkansızdır.

- Ada Kapıları’nı kapattık mı yoksa!?

- Hayır yarım, kapatılan kapı yok ama acı geçiş yapmalarını dilemem.

- “Acı geçiş” dedin. Neden?

- TANRI der ki; “OL.” “OL” der ama olan olursa, hak olur, olan olmazsa hak olmaz.

- Annem, Teşkilat senin yüreğin; öyle mi?

- Kuran'ı Kerim’de ne der bilir misiniz? “Bedeni hakiki olan, diriye Hak olur. Bedeni Hakim olan, yüce bir diri olur. Muktedir olansa, Kuran olur. Kuran... Kuran... Herşey birdir yarım. Var zarar etmeden yolunu aç ve geç. Onlara ses ver ve de ki; “etkilerini yükselttiklerinde; kör olmadan göz açtıklarında ve Işık yaktıklarında bilin ve hakim olun.” İşte bu...

Dağlarım, Teşkilat bize bizi verir; ALLAH, bize bizi verir; yürek, bize bizi verir, biz bize bizi veririz yavrum. Hepsi bu...

Evrensel Sayfaları okumaya devam ediyoruz...

Evet, bugün burda bulunan herkes bilmelidir ki, Türkiye Çobanları BİRLİK Kodları’yla şu anda buraya giriştedirler. Biz, o çobanların hiç birisini yoğunlaştıracak düzeyde değildik. Öyle mi!? Hak etmedikleri zaman, yoğunlukları olmaz yarım. “ Buyurun başarın” dedik. Başarı yoktu. Şimdi geçiş sayfalarımıza ulaştık ve bizden ışık isterler. Kendilerini “Kuran okuyanlar” diye dilleyen onlara, biz şunu sorduk. Utanmaları gerekli mi, yoksa hak ettiler mi burayı diye. Kimi, “ben utanacak birşey görmem” dedi. Ben de ona sordum neden diye. O dedi ki, “ben Aklın yoğunluğundayım.” “Peki” dedim, “Akıl varsa Yol olur mu?” o da, “de ki” dedi “olur.” Ben zor olanı sordum dedim ki, “Akıl var, yoğunsun.Yol var, peki Cevher var mı?” Sordum, yanıt istedim, ve dedi ki “var.” Yanıt şuydu, “Ağır Yük hafifler. İnsan, insan olduğunu bildiğinde; Kuran okuduğunda ve tertip yaptığında, Kutsal Işık sönmez.”

Şimdi görelim bakalım, yeri göğü Yaratan bize ne diyecek:

- Aya bak, ay sensin. Yoğunluğunu al hak et. Ayda sen varsın, Kuran'sın Turan'sın, kotlarını katladın, ışığı yaktın. Peki yarım zarar ettin mi? Hak ettin; hak ettin ve hak tertiplenip kara olup, kat kat oldu.

- Ben, senden seni istedim. Dinlettim yüreğimi. Dedim ki, “benim ol.”

- Peki yarım O sensen, Din-i diri olmayan her bir değer, sende sen olduysa, hadi yarım ver elini. Al, al bakalım. İşte sana güçlü, hür huzurlu bir yoğunluk... Bu yoğunluk, sana ait, al, adı “Kutsal Ak Temizlik.” Temizlik ama Ak temizlik. Benim adım Tendir, yürektir, ışıktır, yahu sen nesin ki!? Bensiz, bende olmadan, kendi yoğunluğunda herkesle, Cemaatimle dahi olsan nesin ki, bana bunu anlat.

- Dağım, ALLAH dedi ki...

- Hayret ettim sana. Hayret!, yüreksiz olur muymuşum hiç!. Tartma beni; ben TANRI'yım.

- Ona sor bakalım, birleşimle BİR olup çaba göstermiş mi hiç?

- Hey Anam hey!, senle olmanın gereği mi varmış. Kibri olmayan, kervanın gücünü bilir. Ben yoksam sen olur muydun?

- Ona de ki, neslini bilir miymiş!?

- Hoşsun! yahu hoş!. Nesil bensiz olur mu?

- Sor bakalım ona kelamı hak mı? Hata var mı kelâmında?

- ALLAH der ki, “görevini anlatsın bize.” Anlat görevini.

- Aydınlık günlerin gücüyüm ben. Kör, sağır herkesin yüceliğiyim ben. Hata yaptırmayacağım; göz güçlenecek. Ben, güne Işık yakacağım ve titreşeceğim, sonra yürek olacağım, Turan olacağım, Cihad olacağım. Amin...

- Anacığım, sor bakayım ona kör mü? Sağır mı?

- Ana, sana sorar, kör mü sağır mısın diye.

- Sağır değilim. Kör, hiç olmadım.

- Peki sor bakayım ona, Evini ALLAH evi diye mi diller?

- Ev Aklın evidir. ALLAH var mı ki dilleyim.

- Anam, sor bakayım ona, ALLAH yoksa, Kuran var mı diye.

- ALLAH yok ama Kuran var.

- Anacığım, ocak olmuş, yol olmuş, kol olmuş ama hak etmemiş, Onu yıkalım değerliler. işte bu...

ALLAH der ki, “ocak ol; yürek ol, Hakim ol. Omuzlarındaki yükü at da ışık ol. Ama zaman gelir olursun, şimdi mutlu ol. İşte yahu olan budur. O der ki “ben Tanrı'yım.” Biz ona sorarız Tanrı reşit midir diye. Herkese değil, ama Tanrı'ya sorulur bu soru. “TANRI reşit midir?” Ve der ki, “reşit değilim. Niye? Çünkü yoğunluğumda Kıran kırana bir çarpışma oldu, ve ben kısırlaştım.” “Kıran kırana” dediği; ALLAH'ın sesini, ona sesleştirmemdi. Ona, ses verdim, anlattım. Ama gördü ki yoktu. Şimdi görüyoruz ki “Tanrı'yım” diyen o, BİRLİK Kodları'na iniyor, ve ALLAH için çalışmak istiyor. Niye!? çünkü ALLAH'ın değerini anlamış. Der ki “ALLAH, bedeni Hak olanın gücüdür. Yüreğin kürsüsüdür. Kadirdir, tertiplidir. Ve bizim yüreğimize ALLAH hep seslenir. Analar, onurluyuz ki, ALLAH’ın dediğini diyenleriz. Onurluyuz ki, Aklın tertipin'de hakikiyiz. Onurluyuz ki, birleşiğiz. Onurluyuz ki yüreğimizde kırılış hiç yoktur. Meşale bizimse, bizim dilimizle her bilgi dillenir; bilinir.

Onlara anlatalım da dinletelim:

- Şansınız var yarım; bugün, burada yeni bir dünya gücünün devreye girişini sizlerle dillemek üzere birlikteyiz. Bedenimde ışığım söndürüldü mü? Hayır. Yüreğimde kırılış oldu mu? Hayır. Yanlış var mı? Hayır. Amma arzın sonsuzluğunda, göz gördüğü zaman, ışık sönmeyecek. İşte Dağlarım, biz burda 7 doğumun en güçlüsünü gerçekleştirmekteyiz. 7 doğumun en güçlüsü olan bu doğumdan sonra, Bilgi Kotları, yetkinleştirilmek üzere bütünlenecekler ve bizim yüceliğimizde, BİRLİK kayıtlarına geçecekler. Özür dilerim amma herkesin dikkatle dinlemesi gerekir. Ben Dünya'yım, ve bugün Dünya, size ses verecek. İnsan, Ete girdiğinden beri dünyaya güç vermek üzere buraya gelir. İnsan Ete girdiği andan itibaren Turan Toplum için Tohum ekmeye gelir. Bizi, bize kendi gücü diye dilleyenlere biz deriz ki, “İnsan itibarını yükseltmedikce, ışığını yere indiremez.” İtibarı yükseltebilmek, tertiple mümkündür. Bilmek yetmez, bilgiyi tertiplemek ve dirilikte, o bilgiyi dilletmek gerekir. Başı eğik olanlar, bilip dilleyemeyenlerdir.

Üzerimizdeki güç, 7 doğumun gücüdür. Bu gücü; yeniler, eskilerin gücünün üstü olarak devreye almaktadırlar. Yarışma değildir çalışma, Işık için paylaşımdır. Buraya gelen her bir diriye bildirdik, dedik ki “Bil, bil ve “Ak Teknik Tertip” yap. Yolu aç; çoban ol; çercevesiz ol; Işık ol.” Onlar bize baktılar; uzandılar; bizi alıp, bizim yüreğimizi kendi yüreklerine kattılar; gördüler. ATA olup, ANA olup, ışık olup, Kutsal Dil’in gücü olduğumuzu anladılar.

Şimdiden sonra nesillerimizin gücünü yenilememiz gerekmektedir. Ne şekilde bir yenileniş olacak bunu kimse anlayamadı. Size bir tek şey söylemek isterim, 2012 tarihi önemli bir Tarih değildir. Çünkü bu Tarih, bize diri olan birleşenler tarafından değil, kelime olarak bildirilen bazı seslerin pay edilmesinden sonra ve kendi yücelikleriyle değerlendirmelerinden sonra bildirildi. Asıl 2008 yılı önemli bir tarihtir. 2008 yılını herkesin net biçimde alabilmesine imkan var mı? Hayır, bizim için önemli olan bu tarihin Bedir kotları'nı dahi görev tertipine almaya yeterli bir gücü devreye alacağı kesindir. İşi başkaları değil biz yapmaktayız. Eğer bu işi başaracak düzey olmasaydı, bu çalışmayı devreye alamazdık. Dünya tabiatının en büyük gücü ALLAH gücüdür. Bunu anlayan anlar. Eğer anlayan yoksa, Kervan yürümez. Biz, bunun; anlaşılır bicimde dünya tertibiyle bildirilmesine çalıştık ki herkesin, bunu anlıyacak düzeye ulaşması önemliydi. Yere, göğe insan ekildiği zaman, insanı dilleyecek güçler de ekildi. Eğer yer ve gök dünyayı görev diye dillemeseydi, bilgi kayıtları, dünya dışına, dünyayı anlatacak düzeye varamazdı.

Dümen bana verildi, bu dümeni ben kendi yüreğimden almadım. Bütün kürsüler'in gücünden aldım ki, harımı yükseltmeden bunu hikaye diye size anlatabilirim, ama har yükseldiği zaman, bilgi diye size verebilirim. Durağan günler, sonsuz güçlü kayıtlarıyla birlikte, bizim yüreğimizde devamlı olarak değerli “Şafak Kayıtları”nı dilletecekler, bu kesindir. Yani gereken olacak. Bundan öte bir birleşim yoktur. Ve biz, değer biçtiklerimizin hepsinin gücünü aldık, ve dünya tohumlarına kayıtladık. ALLAH devre devre bizimle birlikte çalıştı. İkna olunuz ki ALLAH'ın dediği, aklın dediğidir. Amma hata yapanlar dediler ki, “akıldır diyen: ALLAH diyemez.” Canlarım, ALLAH dedi ki, “omuzlarınızdaki yükü, Akıl Taşıyıcılar’a taşıtın. Onlar taşısınlar bakalım ne derece taşıyacaklar.” Canlar, Turkuaz Göz size der ki, “ALLAH bizim dediğimizi der.” Ama ALLAH'ın dediği, Birliğin dediğidir.

- Ocak söner yarım!!!...

- “Ocak söner” demeyin. Biz, Aklın dediğini diyenler, tabiatın gücünde tertipli, temiz ve hakiki olanlar, Tanrısal Devreler’i açarak, ALLAH'ın dediğini dedikçe görev yaparız. Dünya toplumu budur. Umutsuzluk yok!... Kör, sağır her ne olursanız olun bizim yüreğimizde hep güçlüsünüz. Dünyaya gelişinizin sebebi reşitlerin gücünü tartmak değildir, yüreğinizin gücünü anlatmaktır ki, anlamayan göz, “bakalım neler olacak?” diye sorar. “Gör bakalım neler olacak!,” “bilmezsiniz ki ben bilirim” derler. Ahh! yarım ahh!! Bilselerdi ki hatadır yaptıkları. Çakıltaşlarını alıp geliriz onlara. Hepsini dilletiriz amma, Cemaatimiz güçsüzleşse de yürekleri güçlü kalır. Bunu anlattık onlara. Onlar, Kuran tertipinde geçişi yapmak üzere bize gelmek istedikleri anda görevlerini açıklamalarını bekledik. Onlar dediler ki; “gel, git.” “Yahu gelen sensin; geçmek isteyen sensin. Gel de anlat bakalım nesin.” Bunu dediğimiz zaman, Şekil Kapıları’nda kalmak istediklerini anlattılar.

Turkuaz Göz, ocak söndürmez ama ocak sessizleşir ve der ki; “hadi bildiğinizi anlatın.” Ve onlar, kötü iyi neyseler açıklarlar. İşte! Biz, onları dinledik, ve baktık ki kervan yürümez. Çünkü bir suya eğilen hiç bir dere, onları dinlemez. Analar, Kurtuluş Sayfaları’nda onların yücelikleri yok. O halde ne olmalı? Turkuaz Göz onlara güç vermez mi!? Verir amma o sorumluluk onların olmalı. Dedik onlara; anlattık geri dönüş bizimledir diye. Onlar, “kötülük” “iyilik” dediler, biz “Allah” dedik, onlar “yürek” dediler, biz “Kuran” dedik, onlar “Tertip” dediler, biz “merkez” dedik, onlar “Cennet” dediler; biz “Kaynak” dedik. Dağlarım işte bu... Ve bugün buraya gelen onlara bir tek şeyi açıkladık, “Evim ağır yüktür. Taşıyacak olan gelir. Bu yükü taşıyan yüceliğin yüceliğini taşır. Ve o bu yüceliğin yüreğinde kürsüsünde olur. Utanır, sıkılır, kırılır, hırslanır, güçsüzleşir....

Canlarım, cevap aramaya başladığınızı görüyorum. Hava ile alakalı bilgi vermemi bekliyeceksiniz, çoğunuz haketmediği için bu bilgiyi size vermeyeceğim. Doğum anları vardır ya, hani o gün, o yüce kürsü devreye girer ve dillenir, işte buyrun dillenelim. Hepiniz zararı önleyecek düzeyde olduğunuz için BİRLİK Kodları’yla buradayız, hadi yarım hadi gelin, gelin de dinlenelim. Ümmi tabiatın görev tartısı hepimizin gücüdür. Bilin ki bu güç bizim yüreğimizdir. Hayır, şer hepsi bizim yüreğimizde mevcuttur. Kişi Allah için çalıştığında, kelimeler çok daha gür ve çok daha güçlü çıkar.

Allah dedi ki, “onlara söyle.” O sorumluluk bizimdir. “Her Nesil kendini, kendi yüreğini anlar, siz de kendinizi ve kendi yüreğinizi anlayınız. Ayrı gayrı gözetmeyiniz, çok mutluyum yavrum çok, çünkü Ruh'un huzurunda bütün Kütle aydınlanıyor. Umman hepinizin yüceliğiyle dilleniyor, ve bilgi Kontrol altına alınıyor. Umman, hepinizi Kutsal dilin gücüyle dillerken, her yücenin de kendi Birleşik Işığını yakmaktadır. Ayrı gayrı gözetmeyen herkese bilgi verilmektedir. Bilen kendini bildiğini ve hakim olduğunu anlıyabildiğinde Kutsal Işık, muktedir olanın gücüyle yanmaktadır.”

Ati'de Birlik vardır. Ati'de yücelik vardır. Ati'de görev vardır. Ve bizim için herşey, Teşkilatın gücüyle gerçekleşen, ciddiyetle dillenen BSUİ'nin gücüdür. Aynı dünyada, aynı yoğunlukta ve aynı koyuluktayız. BİRİN BİRİ olan her bir yürek, hepimize aittir. Cennet, cevherin gücünü alır ve dinler, yargı yoksa ışık sönmez. Hediyelik kaplar, hepimizin yoğunluğuyla dillenir. Allah, sessizce sizi dinler ve sizi kendi yüreğinde dilliyen görev tertiplileriyle birlikte size güç verir.

Ailenizi anlatınız, herkes kendi Ailesini anlatsın. Aile, birleşik ışığın gözüdür. Allah, son sözü size söyletir, ve der ki; “Kendi yüreğinde olanı anlat.” Allah dedi ki; “anla ve anladığını anlat,” çünkü Ruh huzurun kodlarıyla BİR'dir. Hadi yarım!, anla ve anlat. Allah'a deyin ki “o, Birleşik Işığın kürsüsündekilerin hepsiyle BİR’dir.” Allah, sessizce bizi dinler, doğrusu bu. Ahir Kodlar hepimizin gücüdür ve hepsi birleşiktir bize. Yarını, bugünde dillemek, yanlışın tohumunu kendi yoğunluğundan ayırmak için gerekir. Allah sessizce bizi dinler ve der ki; “hakettik”, “hakettik” der çünkü Ruh, huzurun kodlarıyla bir ise, Hak Tertibi, hepimizin gücüdür.

Yürek söz ister, ses ister; Cinni Devreler’in gücünü diller, yürek ister ve der ki “hakedin.” Hak, temiz bir gözdür. Analar hak edin. Tanrı, sizden hak etmenizi ister, işarettir yürek hepimize. Amin...

Şikayetimiz yok sizden. Geriye dönüşü olmayan bir doğumda, hepimiz hepimizin gücünden doğduk, ve hepimiz hepimizin yüreğiyle dillendik. Teni Temiz olanlarla birlikte çalıştık; hakim olanlarla yüceldik; yolu açanlarla dillendik, BİR olduk. Allah, sevgiyle bizimle, bizim yüreğimizde BİR'dir.

7. doğumun en sonuncusu bugün gerçekleşti. Hepimiz, hepimizle birleştik, yarı yarıya Teşkilat kurduk. Yarı yarıya Kürz'ün kürsülerinde Kutsal ışığın gücünde dillendik. Yarı yarıya İlmi dinledik ve hakettik. Yarını, bugüne dillettik; bugünü yarında dilledik, teknik tertip yaptık, her diride birleştik; yarattık, yaratıldık, ve teknolojinin temiz olduğu bir düzende ilmin koyuluklarında ışıdık.

Aynı dünyanın gücünü aynı yoğunlukta hak ederek dilleyebilen bir yer, bir tek ışığın gücünde, hakikiyetin kürsüsünde birleşiktir. İşte biz; o kürsüde, birleşik olarak, BSUİ'nin gözü olarak, sonsuzluğun sırrında Kurtuluş Soyu olarak, Kutsal Işığın kontrolunda çalışmaktayız. Ahret Kodlar’ı kotlayan, topluma temiz güçler kayıtlıyan, ve cemaatini kendi tertibiyle dilleyen bir yer olarak biz, Meleklerin mektubunu okuttuk. Omuzlarımızdaki yük ağırdır, ve bu yükü, har yükselerek, takdiri hak olarak, yoğunlaşarak ve ışık olarak çalışarak yarattık. Ayrı gayrı yoktur.

Et nur, et huzur, et koyuluk..., hepsi bizimdir. Bindiğiniz dal, huzurun tahtitsiz gücüdür. Bedenimiz Kutsal Görev’in kürsüsüdür. Yüreğimiz ise kanatları kayıtlayan ışığın yüreğindeki gözdür. Allah sessizce bizi dinler ve bizim için O hakikidir. Yanlışımız olmaz çünkü O bizim yüreğimizdir. Ve biz O’nun yüreğinde olan; Hak Tertipi olan ışıklarız. Ak, karanın gücüdür ve kara akın kürsüsüdür.

Bilmenizi dilerim ki 7. doğumun 7.’sini bugün gerçekleştirdik. O gün!, hepimizin günü olan “o gün,” “burası” Bugünün gücü olan “o düzen,” bizim için ve hepimiz için şeklin şafağı ise, neslimizin gücünün üstü olan o gücü hak etmeliyiz. Aydın, yağmurlu ve hakiki, kutsal ve güçlü ve cevap bulduğunuz ve cevabı hak edenlerin bulunduğu bir yerde ki bu yer işte burasıdır. Allah, bedeninizde ve yoğunluğunuzda ise; sesini, kendi yüreğinizden size, ve sizin yüreğinizden her dereye akıtmakta ise, içi dışı bir olanlarda ise, Allah sizin yüreğiniz ve sizin yüceliğinizde ise ATA Kapılar’ınız hep açık tutulur.

Buyurun, Rahman'ın hakimiyetinde; Rahm'i hak eden sizlere biz deriz ki, “etki alanınız çok güçlendi. Her şey çok iyi ve sizler, büyük köprüleri kuran ve açan sizler, bedeni hak olan; yoğunluğu Işık olan sizler, nefsi aşanlar, Allah için gelin. Gelin de birleşin. Bizim zorumuz yok hiç bir diriyle. Bizim yüreğimiz Hak Tertibi’dir, temizdir, cem-i cemaati dilleyen BSUİ'dir. Canlar, umutsuzluk yok hadi gelin.

Gelen seslenir:

- Anacığım, çok huzurluyum. Buyurdum geldim, insan soyuna iyi kötü her ne varsa anlattın, bugün oturduk dinledik seni. “7 doğumun en sonuncusundayız” dedin, ve dedin ki “bu doğum yüreğin tohumudur.”

Anacığım, neslimizin en büyük kürsüsü olarak BİRLİK Kapıları’na ulaşan yüreklerin kendi yüceliklerinde birleşen; ilmin hakkı olanlar dediler ki, “Otak kurduk. Omuzlarındaki yükü ağırlaştırmaya değil, onların yüreklerinde bulunan o yüceliği kontrol etmeye indik.” Evrensel Sayfalar’ın hepsinde, İlm-i Tabiat’ın kürsüsü, kontroldan çıkmışsa; yoğunluk kutsuzlaştığında, Birlik Kapları hepimizin kapları değilse, Allah bizi kontrol etmelidir. İyi ki O bizi dinler; iyi ki O bizi dinler... İyi ki Yaratan’ın tekniğiyle O, bizle biz olur.

- Analar. şeklin şekli, hakiki ve huzurlu bir dünyanın gücüdür. İkna olunuz ki dünyada, yüreğimizin kürsüsünün üstü olan hiç bir yürek yoktur. Üzerinde hiç bir yüceliğin bulunmadığı yürek, Teşkilatın en büyük görevidir. Eminim ki bu görevi başaracak olan herkes, hediyelerini kendi yüreklerinde bulacaklardır. Umutsuzluğunuz hiç olmadı ve olamaz da. Etki alanım çok büyük, ve bu alanda, siz ve bizim yüreğimizdeki her diri, BİZ olduk; BSUİ ile birleştik ve ışık olduk.

- Aynı dünyanın görevini taşıyan çok sayıda başka görevliler, başka yücelikler var. Desek ki kendi toplumlarına, kendi kodlarıyla geçiş imkanı sağlamaya çabalamaktadırlar. Ben Turkuaz Göz, süper süreç içerisinde, her bir gözün gözünün, her bir sesin sesinin, ve her bir dilin dilinin örtüsünü örtecek olan bir tek dilin gücü olan semayı, seslendiren olduğunu anlıyarak buraya geldim.

Allah dedi ki “Ocak yak,” yok! yavrum yok!, Ocak yok ki yakalım. Allah dedi ki; “Kutsal Kitab'ı oku.” Yavrum Kutsal Kible kim ise onu okuyalım. Allah dedi ki “Turkuaz Göz'e güç ver. Ocak olup yol olup, ışık olalım.” Allah dedi ki, “ama o bizsiz değil ki.” O halde, sen herkeste varsın ve herkes sende var. Allah öyle dediğine göre, toplum da bizi anlamalıdır diye düşündük. Çağırdın geldim. Ayrılık bitsin. İşi bizim yapmamız ya da başkasının yapması önemsizdir. Her kim yaparsa onunlayız. Allah dedi ki; “onlar, başka bir gün için çalışmadılar. Onlar, bugünü, bugünden üstün bir günü, ve dünden öte bir günü birleştirmek için çalıştılar. Onlardan örtü örtecek hiç bir yüce yoktur.”

Birleştiler, dilleştiler ve dediler ki “hadi çalışın.” Ahret, Teşkilat’ın gücünün üstü olmayan, amma teşkilatın gücünü toplayan bir yerdir. İşte o yere biz. İnsan soyunun Görev Ten'i olarak ışık verdik. Orası, dini diriliği olmayan ama hakiki bir yerdir. Biz, Ahret’in görevini başarılı olanlara bildirdik. Onlar da dediler ki “Ahret, teknik bir gözdür. Annem, teknik bir gözse ahret; sözü, sesi olmayansa dilsizdir. Dağlarım, biz rahmeti Rahmin huzurundan değil. ışığından yakdık. Biz, yoğunluğu; kodlar'ın kontrolundan değil; kuru, kırık, hırs'ı olmayan cevap bulduğunuzda ışıyan birleşenden kayıtladık. Allah dedi ki; “OL.” “olacaksa olur” diyemem, “OL” dedi Allah ve oldu.

Özün sözü şudur ki, 7 doğumun her birinde, Teşkilat vardır. Her bir dirilikte hakimiyetimiz vardır. Ve biz Cinnilerin cemaatinin görevini anlayabilenleriz ki onlara güç vermemiz istendi. Omuzlarındaki yükü aldık başka birileriyle birleştirdik ve dilledik ve dillettik, ve gördük ki o yük, kerva'nın gücünün üstü değilmiş. Sonra dedik ki, “ama sizin yüreğinizde bu güç var. Siz niye bu gücü her bir dürümden değil de ışığınızdan almaktasınız?” Dağlar, bunu sorduğumuzda; Dünya Tohumları dediler ki, “kanatlarımızı alalım, görevimizi başkaları yapsın.” Pek kötü! pek kötü amma kervan, kendini kendinden üstün bir yücelikle dillerse, herşey olağandır ve geri dönüşü yoktur. Uzandılar... uzandılar... uzandılar... ve daha daha ötelere uzandılar ve bildiler ki oralar, buralardan daha güçlü değildir. Ve gördüler ki her bir dilde Allah'ın dediği vardır.

Temennimiz şudur ki, bilmeleri, bildiklerini alabildiğince yüceliklere dilletmelerini, dinletmelerini sağlıyacak birleşenlerle hakim olmaları, ve yaratanın tohumlarını Kuran'ı Kerim'in gücüyle açıklamaları, anlatmaları, bunu başarmalarıdır dileğimiz. Eğer onlar bunu başaracak güce varırlarsa; kervan, ocak için onların yüceliklerini de dilleyecektir. “Aklı olmayanın Kuran'ı olmaz” denir. Aklı olmayanın yoğunluğu, daimi olarak yağmur gibi yağan o yüceliklerin Güç Katları’ndan üstün bir yücelikte, kayıtlara giremez. Giremez, çünkü yoğunluğu yoktur. Maya tuttuğu zaman; onlar dahi bizimle çalışmaya gelecekler.

Evim, ağır yüktür. Kible olduğunu sananlara derim ki, Kible sizin yüreğinizdir. Eğer yürek varsa Işık sönmez, ol ve al, aldığında hak et, Teknik olarak bil, bilgiyi tabiata ek ve hak et. Hak et ki teknik ol; hak et ki tertipli ol; hak et ki ışıklı ol. Ben, size bunu anlattım. Canlar, ben sizin yüreğinizdeyim. Özün sözü şudur ki, bilmeye çalıştığınız neyse; bende, benim yüreğimde olan değilse; benimle çalışmanızın gereği yoktur. Ele aldığınız her konuda benim yoğunluğum yoksa; Sistem, Nizam, Düzen diriliklerinde bensizseniz, baştacı olsanız da bende olmanızın gereği yoktur. ÖZ'ün sözü şudur ki, göz'ü yazarken bensizseniz. Yazılarınızın gücünde ben yoksam, Kuran'ı Kerimi okuyunuz. Sizin işiniz Kitap değil mi!? alın okuyunuz. Ben, size bir tek şey söylüyeceğim, benim adım kendi yüreğimdedir. Bu adı size dinletmem. Dinletirsem, Yüceler Cemaati, bensiz kotlarını kendi yoğunluklarından ayırmak dilerler. Size ben, hiç bir şekilde kendi adımı söylemem çünkü hatayı affettiğiniz zaman kendi yoğunluğunuzun gücünden ayrılacağınız için cevherin, cemaate Kutsal Işığı söndürüp gireceği o günde, sizsiz kalmam gerekir. Artık bilmenizi isterim ki kolunuz kaynağınızdadır; yolunuz ışığınızdadır; Dinimiz diriliğimizdir; cemaatiniz göç kapılarınızdır. Biz birleşiğiz ki tekniğiz.

İlmi, ilme hak edip dilletene; yüreği yüreğe ak tertiple dilliyene; Birliği, Birleşik Işığa kayıtlayana ve yargıyı önsüz, sözsüz dinletene, yanlışsız bir dönem başlıyor. Sizden dilerim ki bu dönemde bütünlenin ve hak edin. Kollarınız kapanmasın; yoğunluğunuz Kontrol altında tutulsun; ışığınız sönmesin. Bu dönem, bütün kürsülerin gücünün kotlanacağı yoğunlaşacağı ve kayıtlanacağı bir dönem olacak. Sizden tek bir bilgi almanızı beklerim 2012 değil, 2008... bunu kesin olarak bilmenizi isterim. 2008 yılı BİRLİK kodları'nın Kontrol kurduğu bir yıl olacak. Çok önemlidir bu tarih. 2008...

Eşik atlayan herkes bizimdir, yolu bulan herkes birleşiktir bizim yüreğimize. Allah, bizsiz değildir, dili diri olan hak eden BİZ'dir, yüreğinde Hırs olmayan birleşiktir. Yüceye Yaratanın her bir tohumu BİZ'dir. Emek, her bir diriye Farz kılındığı halde, emeksiz bilgi edinmek isteyenler birleşikte ışıksızdır. Sizden dilerim ki farzı yerine getirin ve bilgiyi Birleşik Işığın gücünün örtüsü olan yüreğinizle bilin. Torba, hepimizin gücünü alır ama Yol Allah’ındır, ve o yola, her bir Kutsal Gün; görevli olanların gücüyle yağan ışıklar geçer. Allah der ki; “onlara söyle, kollarını kapatmasınlar yüreklerini kırmasınlar,” “onlara söyle görevlerini bilsinler,” “onlara söyle teknik temizlik yapmaktayız,” “onlara söyle kolları, kanatları kırılırsa ışıksız kalırlar.” Çağırdığın zaman gelenlere de de ki; “Evim; Sistem, Nizam ve Düzen’in görevidir. Önemli olan bu evde, herkesin birleşik olarak çalışmasıdır. Eğer bu eve, insan soyunun gücü girerse; yol, Allah’ın gücünün örtüsünü örtmez. Çünkü yol, Hak Tertibi’nde ışık yakan bir yoldur. Umutsuzluk yok! Biz, BİR'iz bir tek ışığız hak tertibiyiz; yoğunuz. Omuzlarınızdaki yük, bütünün yükü değil, Kutsal Işığın gücüdür, bunu bilin. Ve biz, bu gücü nefsi aşanların yüceliğinden aldık. Ayrılık bitsin...

Evimiz, evrenlerin kürsüsünde güçlü bir kanattır; güçlü bir kayıttır. Atlantalılar, Turkuaz Göz sizsiz değildir amma cemi, camaati bilin de gelin. Umuzsuzluğumuz hiç yoktur, kervan bizimdir; beden BSUİ'dir; yol hakikidir. Acı geçiş olmasın; Aşk, ışığın gücünü artırdığında gelin. ATA Kaplar hepimizindir; yol hepimizindir; cen olan cevher olan görevliler BSUİ'dir. Onlar, bizsiz değildir.

İtibarınızı yükselten bizim yüreğimizdeki güçtür. Kulluk budur... Eğer kul olan varsa, Turkuaz Göz, ocak olur onlara. Asla yanlışımız yoktur. Kırk kısa devrenin görevini, teşkilatın gücüyle taşıyanlara da, göz, yüceliğini dilletir.

Edip der ki “diriyim,” “dinleyin! diriyim,” Edip der ki “diriyim,” “Dava benim diriliğim değil, yüreğimdeki kürsümdeki o göz gücüdür.” Çakıl taşlarını alıp gelenlere deyin ki, “oğullarımız, torunlarımız, sizinledir.” Aha! geldiler, aha! Kutsal Gün’ün gücüyle birleştiler. Aha! yoğunluk arttı. Aha! Kurtuluş sayfaları görev karşısında, her bir dürümü dilledi, ayrı gayrı yok ki yavrum; emri yerine getiren her bir yüce, BSUİ'dir. Ağır yük hafifledi, cem olan cevher, yücelere güç kattı. Işık sönmeyecek, ve biz ki bizler diri olanlarız. Körü, sağırı biliriz; yolu biliriz: göldeki gücü biliriz; insanı biliriz; maya tuttuğunda Turkuaz Göz’ü dilleriz... Ampül yanıyor, ve bu ampülün gücü, bütün kötülüklerin gücünün üstü bir ışığı kodlayacak, yoğunlaştıracak, cevhere, cemaate güç katacak bir ışıktır. “Sıla özlemi” derler ya hani, o özlemi bilen bilir. Ve ben derim ki “özlem, tüm İnsan soylarının gücüdür. Hani dersiniz ya “ben özlerim.” Özlerim de görev için, geçiş için, insan için, diri için, teşkilatım için gelirim. Geldim ya!. Hadi yarım hadi, alın da bilin. Umman, Turkuaz Göz'ün gücüyle, cevherin yüceliğiyle dillenmektedir. İtaat, itibanın kodlarında varsa, ışığında da vardır. İnsan soyuna deyin ki, “ödeviniz birleşmektir.” İnsan soyuna dinletin: deyin ki “otak kurduğunuz zaman, yoğunluk artar; kurtarıcı gelir yoğunluklardan; ışık yakar. Işığı dinleyen, her bir yüreği dinler. Toplum için çalışan, bütün kütlesiyle gelir de çalışır.

Allah'a söz verdik. ÖZ'ün sözünü söylüyeceğimizi dillettik. Dirilik aklın diriliğiyse, tekniğin temizliğinde biz hep varız. Açı daralıyor, bu şu anlama gelir, ayrılık başlayacak. Nasıl olur! ayrılık olur mu hiç!? Biz BİR'iz ya. Dağlar, ayrılmak bir tek “İsa” için, hak ettiği için değil, bir tek “yüce” için, hakettiği için değil, ama ocak için gerekirse olur. Nirvana katları, Allah tertibinde yoktur, ama oralara ulaşanlar da kendi yüreklerinde; kendi yoğunluklarında Işık Kodları’yla bir olduklarını söylerler. TANRI, meşaleyi söndürtmez, her kim ki “ben varım” der, “al” der “meşaleyi, al da yak.” Amma alan, tekniğin tertibini bilir de yakar, yakar da ışır. Işığı yoğunlaşır. Görev aldığında, müjdesiz olunmaz ondan. İçtenliktir bilgi herkese, Meslek, hepimizin gücüdür. Meslek devre devre yüreğin gücü olarak da, huzurun koyuluğundaki ışık olarak da, teşkilatın gücü olarak da, yaratıcı olur. Amma “meslek” dendiği zaman dünya sayfalarının en güçlü ışığını yakan ve hakikiyetin kürsülerinde ışıyan bir cemaat gücü devreye girer. Allah dedi ki, “işte bu...”

Size şunu da açıklamaya çalışıyorum, hepimiz BİR'iz ama bu Birlik, Birleşik Işığın gücüdür. Yani, teknik temizliği yapmadıkça, Birlik Kodları’yla, dili diri, hakkı hakikiyeti olan olmanıza imkan yoktur. Ve başınız eğilirse, yolunuz kontroldan çıkar. Dağlar, teknik olarak anlatmaya çalışıyorum. Ben bir kör ve sağır olabilirim, sizler de güçlü kayıtlar yapabilenler olduğunuz zaman, ki ben körüm o safhada, bana gelirsiniz ve sorarsınız, “seninle birleşelim, çalışalım, seni güçlendirelim, gözünü açalım, yüreğini dilliyelim, yoğunluğunu artıralım birleşelim mi?” Diye. Bunu dediğinizde, ben size sormalıyım, halkım sizinle olacak mı diye. Ve sizler bana, “hayır halkını değil, seni istiyoruz” derseniz, o gün ben sizsizim, ama ben yine de körüm ve sağırım, ama sizsizim. Niye!? çünkü ben, ben olan her bende, ben olmayanların derelerinde ve tüm insan soyunun yoğunluklarında varsam eğer, ne olursam olayım sizinleyim. Ama siz, beni ben olarak isterseniz; ben, sizsiz olmayı dilerim. Dağlar, umuzsuzluk yok, bilirim ki ben hatayı affedenim ve derim ki “hadi gelin; ben yine sizinleyim. Niye!? Çünkü siz, beni ve benim yoğunluğumu değil, bedenimi istemektesiniz. Bu beden, bütün kütlenin gücüdür. Ve bunu bilen sizler, bana gelip “ben; sevgiyi, saygıyı, yüceliği değil seni isterim, senin yüreğin benim yüreğim olsun bunu dilerim” dediğinizde, etki alanımı genişletirim ve derim ki, “kardeşim, gel. Ben seni değil, senin yüreğini ve sensiz olan her bir diriyi ve kendi olan her bir yüceyi dilerim.” Ve bunu derken, bana bakıp; “halk senin gibiyse, geri döner; Sistem, Nizam ve düzen gücüyle birleşirim” diyenlere, “mahir olun, gelin” derim. Mahir olmadan gelip de halkının gücünü haketmediğimizi dilleyip; beni, benden isteyenlere; ben, Kurtuluş Sayfamı açmam, dinletmem.

ÖZ'ün sözü şudur ki, yarını bugünde dilleyen ben, bütün kütlenin gücünü dinleten, her bir diride var olan ben, mezarı boşaltanım. Umutsuzluk yok. Kul olmak budur. Bugün ben, benim yolum; benim koyuluğum ve benim tohumum Allah'ın dediğini derse; kibri olmayanlar bana gelirler ve bensiz kayıt yapmazlar. Çakıl taşlarını dahi göreve alabilen ben, bütün Kutsal Işıklar’ın gücünü dilleyecek düzeydeysem, kervanın gücü olarak her bir diride varsam, bedeni hak olmayanlara da ışık yakabilirim.
Eti kemiği olan herkes; bana, ben diye dil olduklarında, ben olup Huzur olduklarında, kör olup kaynak olduklarında ve bende ben olduklarında, kendi Ruhsal Meclislerimde teşkilatın gücü olurum.

Ahir dönemin en büyük kürsülerini buraya aldık. Bugün de onlara güç verdik. Şükredin ki Turkuaz Göz bugün burdadır ve biz o gözüz. Dili diri olan, diri olan, hakiki olan her bir yürekte var olan bilgeler, bütün kodlarıyla burada, bugün bizimdirler ve birleşik ışığımızda görev taşırlar. Umutsuzluğumuz hiç olmayacak, çünkü Birleşik Aile, bizim yüreğimizdedir. Kervanı yürüten bizim yüreğimiz, gözü gören tüm insan soyudur. Ve bizim yoğunluğumuzda var olan her bir diri, akıl taşıyan yüce, cem olan cevher olan her bir dere BİZ'dir. Dili diri olmayana da deyin “ki, ağır yük hafifler.” Oyun değil yarım bunlar, bilgidir. Dinleyene deyin ki, “en son ben geldim, en önce ben gitmem. En son ben geldim ve en son ben gideceğim.” Dünya dışına dünyayı taşıyan bedenim; tüm insanların soyu olan, tüm insanların kotu olan yolcuların her birinin geri dönüşünü sağlamadıkça; Türkiye çobanları, temizlik yaparak, temiz olarak bütün kütleyi aydınlatmadıkça ve Birlik Kodları ışımadıkca dünya dışına gidişi yoktur.

Buyrun alın bilgimi; mezarı boşalttık, yüreği kodladık, ışığı yaktık. En son ben gideceğim ki, benim gidişim, bilginin diri olarak geri dönüşü demektir ki, bu bilgi; bütün iyiliklerin ve kötülüklerin gücünü, Altın Ten’de ışıkla dilliyen; hakettiğini ışıtan ve Birlik Kapıları’nda güçlendirendir.

Sevgililer, dünya benim yolumdur. Ben bu yolu; Allah için görev için değil, Işık için değil; Kervan için yarattım. Asla yanlışım yoktur. ÖZ'ün sözü şudur ki, Kör'e Kör oldum, sağır'a sağırlık yaptım, kuru kırık olana kuru kırık oldum, tertipli olana temizlik yaptırdım; kardeşlerimi aldım taşıdım. Şimdiden sonra da taşıyacağım, bunu biliniz. Keşke Turkuaz Göz herkesin gözü olsa, keşke Turkuaz Göz, herkesin gücü olsa; keşke Kurtuluş sayfaları ışık yaksa, keşke BİR olsalar ve Teknik Toplum olsak. Allah, soyu sonsuz olanın, Turkuaz Göz’le ışık yaktığını bilir, ve bilir de Aklın Yolu’nda olanlara anlatır.

“OL” deyin olsun yarım. “OL” deyin ki olsun. Şimdiden sonra hepimiz, dümen için çalışalım. Dümen için Huzur’da, kontrolda olalım. Tüm insan soylarına ışık yakalım. Kalem kağıt alıp yazalım. Yazalım ki tartı bizim olsun. Yazalım ki gün, bizim günümüz olsun. Yazalım ki ışık, ışığımız kalsın. İnsana İnsan olmak gerekir. Olmazsa olmaz olan budur. Şimdiden öte bir şimdide, “Birlik” halinde yenilenmek dileğiyle hepinize selamlar ve saygılar. İşte bu... Yaratan dedi ki; “OL”... İşte bu...

“Şevkle çalıştık yarım bugün, hepimiz çok iyiydik. Öz, söz, göz olduk; Işık olduk; Kuran okuduk, Turan olup Teşkilat kurduk mu!? Yoo! Yooo, vardı Teşkilat zaten. İçi dışı bir olanlarla çalıştık. Öyle güçlüydük ki kendimizi kendimizden üstün olan yüreğimizle dilledik ve bildik ki BİZ varız...”

Kaseti Deşifre Eden: Cafer Pelen

 

 

07.01.2008 Tarihli RA-KA Tebliği
Canlı ve cansız hepimiz dünya toplumları olarak birlik halinde çalışmaktayız. Dümen'in başında oturan her kim ise ocağı o yakar. Dinleyiniz, düne göre bugün daha güçlüyüz. Çünkü bugün bütün kütlemizle buradayız. Çobanların çoğunda bizim ilmimiz vardır
. Her Mikail bizim yüreğimizdir ve Birleşik Işık'tır. Düne göre bugün daha güçlüyüz çünkü bugün biz, BSUİ ile tabiatın gücünü dilleyebilmekteyiz.

 

Yalnız insan ışığını kotlayabilir. Diğer canlıların hiç birisi kendi yoğunluğuyla kendi koyuluğunu kotlayacak dürümde değildirler. Düne göre bugün daha güçlüyüz zira, bugün bütün kütlenin gücü aydınlanmıştır. Yargı yok! bütün kobralar, bütün kotlar burada bugün. Ömre itaatle sizinle birlikte çalışıyoruz. Yüreğimizdeki kot, Allah'ın gücüdür. Eğer bizler, bütün kürsülerimizi; bütün kütlelerimizi ışıkla dilleyecek düzeyde değilsek, kayıt dışı olmamız tabiidir.

 

Dinleyiniz; dümen, bizim yüreğimizin gücünü bilenindir. Ağır yükü hafifletecek olan o, bilin ki Allah'ın dediğini der. Hakkıdır bilgi, hakkıdır kotlar, hakkıdır yoğunluklar. Zira o, Bilgeler Meclisi'nin görevlisidir. Dün, tüm soyların ve yoğunlukların Birlik Kotları'nda var olan ışık bizimdi. Bugünde yine aynı dirilik, aynı yücelik bizimdir. Bilen, bilir ki dünya tılsımlı bir yerdir ve dünyanın tabiatı gözdür. Görür, dinler ve hak eder.

 

Yolu açtığınız zaman, yolun ışığı hepimizin gücüdür. Bütün amacımız dünya toplumlarına ışık olmaktır. İlmi bilen, hak edip bilir. İlâhi Gün'ün gücünü bilen, kendi yüreğini bilir. Kendini bilen maya olduğu için Kutsal Işığı bilir ve biz biliriz ki dümen, her bir diriye değil bir tek ışığa verildi. Ve o ışık, bütün kürsülerin gücüdür.

 

"Yargısız olunuz" diyenler var. "Yarın, Allah için çalışın" diyenler var. "Kuran okuyun" diyenler var Turkuaz Göz ilmi bilir ve der ki "bilin." Allah'ın dediği gibi herkes kendini dillemelidir. Herkes kendini kendi yüreğini dinlemelidir. Kutlarım onu ki o kendinden üstün olan kendiyle BİR'dir.

 

Düne göre bugün daha güçlüyüz. Çünkü bugün biz, bütün kütlelerin gücüyle birlikte, kaynak dışı değil hak edip kaynak içi çalışmalar yapmaktayız. Yeri, göğü Yaratan der ki "OL." Ol ki Hak ol; ışık ol; birlik ol; teknik ol; tabiatın gücüyle ol; Hak ol, sonra görevini yap ve başar. Düne göre bugün daha güçlüyüz. Yanlışımız hiç yoktur. Teşkilât dedi ki "al! alın olun!..." Ve bizler bildik ki alan, hak edip alır.

 

7 doğumun en sonuncusu olan Işık Kotları'yla yapılan doğum, bütün kütlenin gücünü artırmaktadır. Evrimsel Sayfalar'ı okuduğunuzda görürsünüz ki yarının dediği, dünün dediğinden farksızdır. Her iki maya da bir tek ışıkta vardır. İfade etmeye çalışıyoruz; BİR'in tekniğiyle yapılan her çalışma, bütün kütlenin gücünü alır ve her bir yürek, o gücü hak eder.

 

Aylık Çalışmalar'ın sonrasında başlayan 15 günlük çalışmalarınızda ve gelinen bugün de, BİR'in tabiatına aykırı hiç bir çalışma yapmadınız. Bu kesindir. Ve bugün geldiğiniz bu safhada, bedeni kotlayabilenler, İlâhi Gün'ün gücüyle çalışabiliyorlar. Özün sözünü söylerken, Ana Kapılar'ın gücüyle derim ki yarışma değildir hak ediştir bilgiyi alış.

 

Bina, inşa ettiniz ve bu bina, tohum olan yoğunlukların gücünü artırdı. Sonsuzlaştınız, kara pasoportlar verildi her birinize. Bu kara pasaportlar, geçişinizi sağladı. Daha güçlü ve daha huzurlu olarak buraya ulaştınız. Burada benim adım kendi yüreğimdeki güçtür. Kimse bu adı kendi yoğunluğuyla dilleyemez.  Çünkü Ruhsal Meclis buna imkan tanımaz. Ama eğer buraya varanın  adı, "tertip yapan" olursa; hak eder, bilir ve hak ettiğini dinletir. İnsan, itibarını yükselttiği zaman görevi başlar. Eğer iradeliyseniz, ışığınız sönmez. Dönüp bakın yüreklere Hangisi daha güçlü; hangisi daha ışıklı ve hangisi daha kutsal. Tanrı der ki "olur! hepsi olur! bedeni hak olan ışık olur ve der ki "işte bu..."

 

Devamlı çalıştınız ve hakim oldunuz. Şu anda tüm soyların ve yoğunlukların ışığı sizinle birlikte çalışmakta. Hala dünyada bu tür çalışmaların varlığını görmek bizleri mutlandırmaktadır. Çünkü dünya toprakları, farklı çalışmalara kendi yoğunluğunu kattıktan itibaren bu çalışmalar kontroldan çıkmıştı. Bundan sonraki dönemde de bu çalışmaların daha güçlü şekilde yapılabilmesi dileğimizdir.

 

İnsan, insanlığını bildiğinde muktedir olur ve Kutsal Gün'ün gücünü diller. Dün, dara düşenler, bugün Hak oldular ışık yaktılar. Dedik ki "oldu" işte bu. Dağlarım, Teşkilât yine burada ve yine sizde kendini dilleyecek ve yine yüreğini sizinle birleştirecek. Allah der ki "OL." Olduğu an bilinir. Ten, eminim ki hakikidir. Yol eminim ki hakikidir. Güç, eminim ki hakikidir ve bilgi, eminim ki hakikidir. Herkesin bilmesini dilerim ki temizlik, gerçekten gerektiği zaman olur.

 

Türkçe konuşuyorum ki hak edin de anlayın diye. Dün dara düşenler, bugün Hak oldular ışık yaktılar. Dümen başına geçen herkes, bilgiyi hak etti ve yağan ışıkta kendini ifade etti. Herkesin kendisini ifade edişi kendi yoğunluğuyla gerçekleşti. Tabiat, kendini ifade etti. Çünkü tabiatın gücü, Yüceler’in kürsüsünde hakikidir. Dün Allah için ne yaptığınızı sorduğum zaman, her biriniz "Allah için bilgi yazdık" diyeceksiniz. Peki, yazdığınız bilgi neye yarar!? Yargı değil mi bu!? Yaratan bilir ki yazılardan ve yazılanlardan yarar sağlanır.

 

Temiz bir toplum yaratmak istedik. Bu temiz toplumun gücünün kotlanmasını Turkuaz Göz'ün gücünde ışık yakmasını istedik. Meşaleyi görevlilere verdik ve dedik ki "hadi alın da hak edin." Dağlarım, temizlik yaptık. İkna edici olmamız için temiz olmamız gerekir. Yanlış yok. Herkes hakikidir. Devre devre dünya toplumlarını aldık; ışıkla dilledik. "Toprak", "hava" ve "su" bunların hepsi birleşik dirilikte mevcuttur. “Hangisi daha güçlüdür?” diye sorarsanız; Kutsal Gün'ün gücü olan "su" her birinin üstüdür. Niçin, su? Çünkü suda göz var görür ve anlar. Su bilir, bildiğini diller. Havada ışık, Kutsal Güç'ü taşır ama ışığın gücünde su yoksa Bütünlük kotlanamaz; yoğunluk kayıtlanamaz. Eğer Dünyalılar, tek bir güç isteselerdi muktedir olan her bir yürek onlara, suyu tavsiye ederdi. Çünkü suda hak ettiğiniz; hak edilen her bir yürek; her bir güç vardır.

 

Dağlar, teşkilât bugün sizinle. Su, Uluların Diyarı'nın gücüdür. Nerede hak edilen yücelik varsa; orada Ulular var. Temizlik yaptığınızda, temizliği yapan siz, suyu kutsarsınız. Çünkü suyla kayıtlarınızı siler, sayfalarınızı tabiata kayıtlarsınız. Allah dedi ki "onlara anlat; gördükleri herşey hak ettikleridir.” İtibarınızı yükselttiğiniz zaman, yüreğinizdeki güç de artar.

 

Ben tartısızım; yeri göğü Yaratan'ın gücüyüm; hakikiyim ve yüreğimde ışık var. 7. doğumu bugün burada gerçekleştirirken; kervanın gücünün sizin gücünüz olduğunu bilmenizi isterim. Her biriniz, tabiatın gücü olarak bu çalışmaya dahilsiniz. Her biriniz, yoğunluğunuzu kendi koyuluğunuzla dilleyecek düzeydesiniz. Mesele şudur; kim Allah'ın toplumuna kendini yüreğini dinletecek. Kim yoğunluğunu kotlayacak ve Turkuaz Göz'ü kayıtlayacak. Allah size kendi yüreğinizi anlattı. Artık toplum için çalışmanızın zamanı geldi. Ne yapmalısınız!? Her birinize kendimizi verdik. Kendi yüreğimizi verdik ve tekniğinizi bildirdik bu teknik, bilginin kütlesidir. Kütle, Allah'ın gücüdür.

 

Hatırlayınız, Dünyalılar'a biz çok kez kendilerini anlattık. Atlanta Tohumları’nı yeşertmelerini bekledik. Onlar, Birliğin Kayıtları'na inecek düzeyde değildiler; BİR olmak için çalıştılar ama teknolojileri buna yetmedi. Miktarı kafi düzeyde ışık yakmalarından sonra dünyaya indik ve gördük ki dünyada ulu bir cemaat yoktu ama ışık vardı. Ve dedik ki “oyun yok hadi bakalım çalışın. Yalnız insan itibarını kendi yoğunluğuyla diller.”

 

Biliriz her canlıda itibar yoktur. Yine de biliriz ki itibarı olan, kerim olan, hakim olan yolu açandır. Artık Dünyalılar'a şunu söylemek isteriz; bütün Kutsal Güneşler bugün sizindir ve sizin yüreğinizdir. Ve her birinize şunu açıklamak isteriz;  kendinizi, ruhtan üstün ruh olan kürzünüzü anlayınız. O kürzün ışığında bilgi vardır. Ayan, beyan bildiririz ki Aynı zamanda kolun kanadın kırılmaması temennimizdir. Ve biz, Allah için deriz ki en önce kontrolsuzluktan utanmak gerekir. Eğer bir can, kendi yoğunluğunu kaybederse; kurtarıcı olan herkes, o yoğunluktan ayrılır. Çünkü ruhun huzuruna çıkmak zordur.

 

Körü, kör saymayınız. O körün dahi gücü vardır ve eğer onun gözü açıksa; ışık, görevini atide ona anlatır. Körün gözünün açık olması; yoğunluğunun koyu olmasından dolayıdır. O, bilmediğini sansa da bilir. Özün sözüdür o. Köre göz gerekir mi!? Eğer geri dönüş için hak ettiğini dilleyecekse; gerekir.

 

Ete giren herkes şunu anlamalıdır. Dava, hak ediş davasıdır. Kaynak, tabiattır. Herkes, kendi yoğunluğunu tabiatın koyuluğundan çeker. Eğer ben güçlüysem, tabiattan daha büyük güç alabilirim. Tabiatın yaratılışı, kervanın gücünü artırmak içindir. Atlanta Tohumları'na bunu hep anlattık. Dünya boş değildir. Dünyada göz vardır ve bu göz, büyük bir güçtür. Hattı hakkı olanın, gözü olanda, o göz bütün kütlenin gücüdür.

 

"Çağırın gelelim" diyenlere, biz sorduk; gelmek için gerekçe nedir diye? Bize dediler ki gelmek muhakkak gereklidir. Çünkü geliş, Allah için Göç Kapıları'nın, göç yoğunluklarını artırmak içindir. Dağlar, düne güç kattık. Dünden üstün bir dünü kotladık ve Dünya Göç Kapıları'nı topladık ve hepsini kotladık. Dahası dünyada büyük kötülükleri aşan Yüceler'i dinlettik ve tabiata aktardık. Yarıştınız mı? Yarışmadınız. Çünkü siz bilmekteydiniz ki dünya, kristal bir meclis anıtıdır. Öyle bir meclistir ki o, herkesin ışığını çeker; herkesin yüreğini diller ve herkese güç katar. İşte o meclis, kristal bir meclistir ve o meclis hepinizin gücüdür.  Özün sözünü söyleyenler, kristal görev taşırlar. Dünya tartısında kristal olmak için geleni gideni bilmek yeter mi!? Hayır. Gelene gel; gidene git diyenlerin bulunduğu bir yerdir orası. Gelen gelir, giden gider... Amin.

 

Dağlarım, Şems size der ki "ben küçücük bir gücüm" ama bilir misiniz ki Şems, Mevleviler'in en büyük kürsüsüydü. Şems, size der ki "ben çok küçük bir ışığım." Varın ona anlatın ki Şems büyük bir gözdür. Bu gün buraya onun yoğunluğu indi. Özün sözünü söyleyen o, bilgiyi de bilir. Onlara, "dinleyin" deyin. Onlara hak ettiklerini anlatın; dilletin. Onlar, bizsiz değildirler. Halkınızın gücünü anlatın; bildirin. Çünkü Şekil Kapıları'nda, Birleşik Işığın gücünü bilen, temizlik yapan o Şems, ışığın kürsüsünde büyük bir gözdür. Doğa'nın en Yüce Gücü olan ışık, bütün Kutsal Işıklar'ın üstüdür. Allah'a sorun deyin ki ışık neden güçlüdür? "Şems’in yüceliğiyle güçlendi de ondan diyecektir." Tanrı, sorar size der ki, "etki alanınız ne kadardır?" Anlatın, deyin ki Şems'e ulaşacak kadar. “Şems, nedir ki?” diyecekseniz; ocaktır, yoğundur, ışıktır. Peki Şems'in görevi nedir? Muştuları dilletmektir. Önemli olan muştu mudur yoksa hakikiyet midir? Sevgililer, düne göre bugün daha güçlü olduğunuzu biliyorum. Yazık ki Dünyalılar'ın hiç birisi sizin yüreğinizi anlayacak dirilikte değildirler. Aylık çalışmalarınızı izledikleri dönemde de Dünya Tohumları'nı yeşertecek düzeyde olduğunuzu açıkca bilenlerin gücüne karşın, bilmeyenlerin gücü artmaktaydı. Şimdi görüyorum ki onların çoğu yeni bir dünya kurmak üzere Birleşik Aileler'iyle bize gelmek isterler. Allah, sessizce bizi dinler ve der ki eski dünya, yeni dünyanın üstüdür. Çünkü eskide, yenilik vardır. Yeniyi yapan eski, eşikte kendi yüreğini size yaratır.

 

Ailenizin görevi de vardır. Bu görev, bütün kütlenin gücüyle ışıyacak bir görevdir. Ev, sayfa sayfa okunduğunda; o evde yaşayan herkes okunur. Evde, her bir yüreğin bulunması, Bilgi Kotları'nın ışıması için gerekir. İlm-i Tabiat hepimizin gücüdür ve biz, bu tabiatı kendi yoğunluğumuzla dillemekteyiz. Evrensel Sayfalar'ın gücünün üstü olan bu gücü, Bilgeler Meclisi hepinizin yüceliğiyle dinlerken; örgüt kotları sizinle bilgi kayıtlamaktadır. Evrim Sayfaları, bütün kötülükleri aşar ki bu sayfalarda Birlik Kapılar'ı olur ve bu kapılar açılır. Aslı Allah için çalışan, Kutsal Gün'ün gücünde ışık olur ve yoğunlaşır.

 

İş başkadır; tabiatın gücüyle birlikte çalışmak başkadır. İş yaparsınız ama tabiatın gücüyle birleşemezsiniz. Olur ya hırs da olursa; ışık, muktedir olan gücün ağır yükü haline gelir. Muktedir olan güç, herkesin gücü olsa da 7 doğumun en güçlüsü olan ışık, yeri göğü yaratanın koyuluklarında ışıyacaktır. Devamlı olarak sizinle olmak bizler için  büyük bir görevdi. Şu andan itibaren yeri göğü yaratanın gücü size yenilik getirecek. Allah'a diri ve hakiki bir güç gerekirse muktedir olan herkes bilmelidir ki bu güç, Kutsal Gün'ün gücü olarak her an yenilenebilir.

 

Devamlı çalışıldığını görmekteyiz. Devamlı kontrol kurulduğunu bilmekteyiz ve yeni doğumların gerçekleşeceğini de bilmekteyiz. İtibarınız çok yüksek; yoğunluğunuz çok iyi; Kutsal Işığınız çok güçlü. Muktedir ve hakiki bir günün gücüyle birlikte burada bu yoğunlukta çalışmak bizlere büyük bir görevdir. Asıl dünya burasıdır. Buranın dışında başka bir dünya arayanlara da şunu anlatın. Dünya sadece oturulup konuşulan; yoğunluğu kotlayan ve ışığı yakan bir devre değildir. Orası Bilgelik Kapısı'dır. Eğer oraya geçiş varsa; muktedir olanın gücüdür geçen. Eğer dünyada teşkilât varsa ki vardır. Keşke OL-anların hepsi burada olsalar da bilseler ki Teşkilât bütün kötülükleri aşan yüreklerin gücüyle kurulur. Ve teşkilâta dahil edilebilmek için Evrensel Sayfalar'ın gücüne ulaşmak gerekir. Evrensel Sayfalar'a ulaşabilenler, Bilgi Kayıtları'na girebilirler. Ve Bilgi Kayıtları’na girenlerin her biri, kendi yüreğini orada dinletebilir.

 

Evi olanın, yolu olur. İman ederim ki Dünyalılar'ın çoğu bunu anlayacak düzeydedirler. İslâm Devreleri'ne güç kattığınız zaman umutsuzluk olmaz; çünkü, yoğunluk artar. Tüm insanların, Birleşik Işık kayıtlaması, geriye dönüşü olmayacak şekilde gerçekleştiği zaman.  Kuran Kerim'i dinlemek ve anlamak mümkün olur.

 

Evrim, Allah'ın gücüyle değil yüceliğiyle devrededir. Eğer o Yücelik olmasa, evrim olmaz. Evrensel Sayfalar'da evrim olmaz. Bu da kesindir. Eğer Bilgeler'in bir tanesi dünyaya gelişinde; Evrensel Sayfalar'dan dünyaya inmişse; ona evrim gerekmez. Varın, bilin ki evrim, Beşir Kotlar'ın gereğidir; onlar içindir. Evrim, Allah'ın dediği gibi olur. Kimi zaman geçiş yapanların başarılı olmaları, ümmetleri için önem taşır ve onlar, kendi yoğunluklarını; kendi koyuluklarını alıp dünyaya inerler. Dünya, tebligatların yapıldığı bir yerdir. Oraya herkes kendi yüreğini hediye eder. Bir taneniz, "ben, beni tebliğ ettim" dediği zaman; bilinir ki hatayı af edenler ortak olmuşlardır oraya ve o Can Kotları'na. Tebellüğ edenler ise yürekleriyle tebellüğ ederler. Etki alanları, görev sahalarından çok daha güçlü olanlar müjdelerle gelirler ve derler ki "insan, etki alanını güçlü kıldığı için, bütün kütle aydınlandı." Ayrı, gayrı gözetmeden şunu da anlatmak isteriz ki rükuya eğildiğiniz zaman; kör, sağır hiç bir Yüce sizsiz kalmaz. Çünkü, bilinirsiniz; hakikisiniz; yolunuzda ışık sönmez ve kutsalsınız. Allah dedi ki onlara söyle, "köprü, Allah'ın gücüyle açıldı ve köprüyü açan güç, bilgidir. Eğer bilgiyi alıp kendi yüreğinizde dinlerseniz, Kutsal Gün, hepimizin gücü olur ve hakiki olur.

 

Altın Ten sizindir. Altın Yücelik sizsiniz. İtibarınız yükseldiği içindir ki bütün kütle aydınlanmaktadır. Kati olarak bildiririz ki yanlış yoktur; dümen size verilmiştir. Ümmi Tabiat size güç verdi ve siz, kendi yüreğinizi kotladınız. Onurluyuz ki bugün burdayız ve bugün bütün kötülükleri aşan sizler, bilgi kayıtlarımıza ulaştınız. Cennet'in en güçlü ışığını yaktınız ve birleştik. İşte bu...

 


-
Dağlar, hoş geldiniz. Buyurun bugün sizinle olmak bizler için de büyük bir onurdur. Ruh'u Allah'ın gücüyle yaratılan herkes, bilir ki ağır yük hafifler. Çünkü yol Allah'ın yoludur ve çobanlar, hak ederler, aklın yoğunluğunda Allah'ın gücünü taşırlar. Sevgililer, dünya toprağı, Allah'ın toprağıdır. Ve dünya toplumları, yeni bir toplum için yeni bir yoğunluk içindir. Evrensel Sayfalar'ı okuduğumuz zaman görürüz ki bu sayfalarda Birleşik Işık çok güçlenmiş. Düne göre bugün daha güçlüyüz. Çünkü, bütün kötülükleri aşacak düzeyimiz var. Bu çalışmaya dahil olan devrelerin hepsi bizim için önemlidir.

 

Çağlar boyu süren çalışmaların neticesinde bugün burada toplanan bu devreler, bizim için Kayıt Dereleri olacaklar ve cemaatleri görev taşıyacaklar. Çok mutluyuz ki meşale hepimizin gücüyle yandı. İkna edici olmamız için bütün kütleyi aydınlatacak güce sahip olmamız gerekir. Eğer kütle aydınlanırsa, göl güçlenir. "Din dedikleri Bilgi Kotu, bizim için de Huzur Kotu'dur. Dinden üstün bir din var mı? Muktedir olan herkes bilir ki din, bir tek ışıktır. Ve o ışığı yakan her bir din, Allah'ın dilini kendi yüreğinde diller. Ve der ki Allah şunu, şunu, şunu, anlattı. Allah bir tek şey söyledi "ben OL'dum" dedi. "Ben OL'dum." Allah'ın dediği bu söz, herkesin gücüdür.  Olun Allah için olun...

 

Durağan günlerin sonunda hepimizin gücü arttı ve bizler, birleştik; devamlı çalıştık. Durağan günlerin sonunda, bütün kütlemiz görevini aldı ve yaptı. Başlangıçta insanlar kendi yolcularını dahi taşıyamazlarken; bugün, herkesi taşıyacak düzeye ulaştılar. Biz, herkesi taşıyanlarız. Bugün burada, yarın orada ve her bir dürümde bunu herkesin anlamasını beklerim.

 

Taşıyan, yüreğini taşır doğaldır ama taşıyan her bir diriyi kendi yüceliğiyle ve kendi yüreğiyle taşır. Eğer Dünyalılar, bunu anlarlarsa Kutsal Işıklar'ı sönmez. Değerliler, teşkilât bugün buradadır ve bize kendi yüreğimizi anlatmaktadır. Kantar'a kendimizi koyalım ve tartalım. Kaç kilo geldiğimize bakalım. Eğer biz güçlüysek; yüreğimiz güçlüdür ve kantar ağırdır. Eğer biz güçsüzsek yüreğimiz küçüktür ve kantar hafiftir. Temizlik, gerekirse olur. Yüreğinizde kaç kişilik görev taşıyıcılığı var buna bakın. "Ben, sadece kendimi taşırım" diyen var; "ben kendi yüreğimdekileri taşırım" diyen var; "ben ailemi alır götürürüm" diyen var ve çoklarımız deriz  ki "ben bütün kütleyi taşırım." Dağlarım, biz bütün kütleyi taşıyanlarız. Çok mu huzur bozduk!? Yok yarım hiç huzur bozmadık. Devre devre dünya tabiatını yeşertenler bize indiklerinde; özgürce onlara bildirdik ve dedik ki evrimsel sayfaları okuyun. O sayfalarda ışık var. Övgü, yergi var mı? hayır yok. Tabiyet!?... Mutlaka yok. Kuran-ı Kerim'i dinleyin. Diri ve hakiki olan herkes bilsin ki Kuran'da göz vardır.

 

Umutsuzluğu yağmurdan ayrı tutun. bilmişseniz hak ettiğiniz için bildiniz, bilmemişseniz hak etmediğiniz için bilmediniz. Ekrana sizi verdik ve gördük ki bildiniz. Dedim ki Allah için çalışsınlar. Ve onlar bize baktılar gördüler ve "aklı başında" dediler. Ve sonra "sönmez" dediler. "Kanatlarını aldı geçiş yaptı" dediler. Eminiz ki geçiş, birleşik oluşla mümkündür ve birleştik geçtik.

 

Tanrı'ya 2 söz vermiştik. Biri, yedeklerimizi taşıyacaktık. İkincisi, hak edenleri taşıyacaktık. Bedenimde yedeklerim çok mu? yoktur. Neden yoktur? çünkü, Beşir Kapılar'da hepsi, kürz'ün kayıtlarından ayrıldılar. Devre devre onları aradım; görmek istedim; görevlerini anlatmak istedim. Hikaye saydılar. En önce bedenimde olanlar, yağan ışıkta kendi yoğunluklarını, Kutsal Işığın koyuluklarından çıkardılar. Çevirmeyin yüreklerinizi, göç kayıtlarından. Çünkü bizler, "sizlerle BİR'iz dediğimiz zaman kervanın gücü arttı ve dediler ki "kolları kapalı. Yoğunluğu koruyucu değil. Işığı sönmekte." Ağır yük hafifledi ve dedik ki meşaleyi yakın. Çünkü artık ışık sönmemeli.

 

Üçe biri kattık. Birden biri çıkarttık. Sonra yeniledik. Teknik olarak, birden bir çıktı bir olduk. Hak ettik tek olduk, ışık olduk. Cemaat güçlendi işte budur olan ve bugün buradasınız. Sizden, sizi anlattım bugün. Başınızı eğmeyiniz. Herkes kendini anlattı ve bizler hepinizi anlattık. Ete giren herkese; etki alanlarınızı yarışma için değil ama hak ederek anlatın dediğimiz zaman; biriniz dahi kendi etki sahasını açıklayamadınız. Ve baktık ki etkisizsiniz. Sorduk niye geldiniz diye. Dediniz ki "biz gelmedik, sen çağırdın." Dağlar, gelmeye niyeti olan gelir. Olduğunu dilleyen gelir; ilmi bilen gelir; ezip geçmeyen gelir; herkesle birleşen gelir. Doğum anlarında bütün kütle gelir. Geri, dönüş için mi!? Hakikiyet için.

 

"Şefaat" dedikleri bir sayfa vardır oraya girebilen, kendine girer. Kimin kime Şefaat ettiğini anlamak isteyen sorgular. Der ki “ben, benim yüreğime kendi yüceliğimi anlattım.” Hatayı affetmem, çünkü bilirim ki kendinde kendi yüreğini anlatan, gözün gözündeki ışığı anlayamayansa çakıl taşıdır o. Çünkü herkes kendi lisanıyla şunu anlatabilir "ben hepinizde varım ama hepiniz olamadımsa, ışıksızım." Ya da "ben hepinizim ama kendi yüreğinizdeki güçle hepinizim." Dağlar, işte bunlar kantarın dozunu ayarlamak içindir. Ve bilirim ki ben, herkesim dediğimde Bütün'ün kürsüsü olarak herkes olurum. Yani ben gerçekten herkesim. Başkası “ben herkesim” dediği zaman, eğer kürsü olamadan demişse; kontrolsuzdur. Uzanıp, her yere ulaşacağını düşünür. Uzanmak yetmez; ulaşabilmek için teknik gerekir; tabiatın gücü gerekir; kerim olmak; ışık yakmak gerekir; bilmek gerekir; birleşmek gerekir.

 

Evrim, Allah'ın gücüyledir. Evrimsel Sayfalar'a kendi yoğunluğunu kayıtlayanlar, tabiatın gücünü kendi kotlarıyla dilleyenlerdir. RA-KA'nın kürsüleri, benimle olmaya geldiklerinde, benden üstün bir benin gücünü isterler. Ben, onlara kendi yoğunluklarındaki gücü anlatmam. Bilirim ki anlatsam kantarın dozu kaçar. Allah bize der ki, "yarını, kendi yüreğinde var et. Yarını var ederken; bilgiyle var et. Temizlikle var et ve kötülüğün gücünü kendi yüceliğinden çıkar da var et.” Amin. Şimdiye kadar kendinden üstün kendini anlatan hiç bir yürek, Birleşik Işığın gücünden ayrı anlatmadı. Atlanta Toplumları'nın da her biri kendini anlattığında kürzün koyuluklarından ayrı olarak değil kendi yoğunluğuyla anlattı.

 

Eve dönmek zordur. Bunu herkes net olarak bilmelidir. Evin, hak edilen ev olması gerekir. Bilene deyin ki "bilgi Turkuaz Güç'tür. Eğer bu gücü herkes bilirse, şevkle çalışır.” Vahiy'i Allah için dilleyenler; tekniği de dillerler. Teknik, tabiatın gücünde tüm insan soylarının yüreğinde vardır. Eğer bir tek İlim Hakimi, "ben, teknik tertip yaptım" derse; bütün kütlenin gücü o teknik tertibi kendi yüceliğinde diller. Ve diri olanlar da o tekniği dillerler. O halde bilmek için hakimiyet gerek; hak etmek gerek; Kuran-ı Kerim'i hak edip dinlemek gerek; umutsuzlukta olmamak gerek.

 

Kolu kanadı olmayana da güç verdik. Dünya dışını dünyaya tartısız verdik. Ak Tenler'i verdik; teknik tertipleri verdik; iş verdik. "Yedeklerimizi alıp getirelim ve Allah için dinletelim" dediler. Dedik ki kendinizi dinletin. "Amen", "amen" dediler ve dediler ki "hatayı af et. Biz Yüceler cümlesi olarak Birleşik Aile'nin gücünü alıp gelmek isteriz.” Yahu, Turkuaz Göz, sizin yüreğinizi anladığı anda; kervan'ın gücü olduğunuzu dillediğinde; kibrinizi aşmanız değil miydi maksat. Harınızı yükselttiğiniz andan itibaren kervan yürür ve bilmekteyiz ki yüreyen kervanda ete girenler vardır.

 

"Eve hoş geldiniz" dediler. Yarım, ev Allah'ın diriliğinde değil miydi? Yolu açtık; ışığı yaktık; Kutsal Katlar'da ışıdık ve dilledik yürekleri. Dağlarım, Evrimsel Sayfalar'ın hepsi bizimdir. Muktedir olan Kutsal Gün bizimdir ve Evren Sayfaları, hepimize hak ettiğimizce kayıtlıdır. "Eliniz, Allah'ınsa yüreğinizde ışık sönmez" deriz. Hep bilmekteyiz ki Evrimsel Sayfalar'da eti kendi olan; yüreği kendi olan; ışığı kendi olan BİR'dir.

 

Doğal dünyada bütün amacımız görevli olanlarla çalışmaktır. Yeri göğü yaratan bize sorar, der ki "kardeşlerinizi buldunuz ve taşıdınız mı?" Allah için çalıştık; hak ettik; bulduk; taşıdık. "Başın eğilmesin" derler; "yüreğinde ışık sönmeyecek" derler; "ilmi bilin" derler; "yolu bulun" derler; "Turan olun" derler ve "Kuran olun" derler. Umutsuzluk olmamalıdır. İşaret bekleyenler çoktur. Onlar bedeni hak olup, hakim olup, ışık olup, bedenli olmak üzere birleşenlerdir ki şimdiye kadar hiç bir yürek, onların gücünün dışında olmadı. Özün sözü şudur; yazılarınız temiz, hakim ve huzurla yazılsın ki Allah sizi hep safha safha dinletsin. Eğer yazılarınız ışıksız olursa, dinleyen olmaz. Dümen, bugün burada ve bu dümeni biz kullanmaktayız. Çekinmeyin yürekten. Yürek size herkesi dinletir. "OL" deyin olur.

 

Dünyalılar,  teşkilat bugün buradadır ve bu teşkilât, yüreğinizin gücünü hepimizin yüceliğiyle sizlere dinletmektedir. Evin, Allah'ınsa, yolunda hırs kalmaz. Hadi çalışın!... Ben, bilgiyi tebellüğ ettim ve hak ettim. Ben, temizlik olsun diye değil; bilin diye tebellüğ ettim. Bu bilgi benim mi? Hayır. Bu bilgi bana verildi mi? Hayır. Peki nereden tebellüğ ettim? Birlik’ten. Bu bilgi bana Birliğimden verildi. Bu bilgiyi veren, herkesin yüreğinden değil kendi yüreğinden verdi ve ben, bu bilgiyi dilledim. Bunu anlayacak var mı!? Kanatları olan herkes bilir, bilir de bildiğini dilletir. Peki bugün niye böyle oldu? Çünkü, bugün ben, kürz'ün ışığını değil sadece küçük güçlü ışıkları buraya aldım. Zira, buyurup gelenlerin bazıları, Bilgi Kayıtlarına ilmi dilleyecek düzeyde değildiler. Bunu içindir ki ben, bugün bilgiyi çok aşağı düzeyden bildirmek istedim.

 

İnsan, oturur dua okur. Ya da oturur ışık yakar. Ben, ışık yakmak istemedim bugün. Bugün ışık yaksam, kervan kontroldan çıkabilirdi. Çünkü rükuya eğilenlerin çoğu, Bilgeler Meclisi'ni değil, Işık Mektupları'nı okumak istediler bugün. Işık Mektupları'nda tiryakilik yoktur. Yani bilgi tiryakiliği yoktur. Bazıları o mektupları alır; inceler, bazıları o mektupları alır; hak edip etmediğine bakar. Bazılarıda der ki "bu mektuplar benim yoğunluğumdan farklı bir Yücelik'le yazılmış. Ben bu mektupları okuyabilirim ama ilgi sahamın dışındadır. İnsanlık budur yarım. Ben de bu şekilde çalışırım. Her birinizin kendi yoğunluğunuzda, kendi koyuluğunuzda var olan bilgilerinizi değil hak edip hakimiyet kurduğum bilgileri veririm. Verdiğim bilgilerin çoğu bana aittir. Bir kısmı da benim dışımdan bildirilir. Benim dışımdan bildirilen bilgileri ben, sonsuz sır olarak değil, hakiki güç olarak veririm. Nesillerim benim ilmimi anlayacaklar mı? Hayır. Bilirim ki anlayacak hiç bir yürek yoktur ama bilirim ki herkes kendini anlayacaktır. Anlamaları gereken de kendileridir.

 

Döndüm, baktım ve gördüm. Gözüm bilir ki yolumda ışık sönmez. Döndüm, gördüm, oldum. Olan Turkuaz Göz'dür olan yürekteki ışıktır. Bildim, hak ettim, oldu. Çünkü ben, ben olarak çalıştım. Halkımın çoğuna güç verdim. Övgü yergi olmamalıydı. Herkese hak ettiğini verdim ve  bildirdim ki teşkilât bugün burayı kendi yüreğinde dillemektedir. Aslımız budur; iş budur; huzur buradadır ve bilgi burasıdır. Amin...

 

Değerliler, şu anda kervanın gücünü sizin yüreğinize verdim ve bedeninizden bu bilgiyi bildirmenizi dilemekteyim. Kervan yürüyecek. Yürüyen kervanda hepimiz olmalıyız ve bu kervanda, bilgi olmalıdır. "OL" deyin. Muktedir olun; hak edin; olması gerekliyse olacaktır. Hadi Canlar, ışık yakın ve hakikiyetin gücünü artırın. OL-duğunu bilin. Çok mutlu olun... 

Kaseti Deşifre Eden: Cafer PELEN

 

 

 
  Bugün 125 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol