Birlik İlmi
  22.10.2012 Tarihli
 

KAYNAK KOTLAMA-SOHBET (22.10.2012)

Rükuya eğilen Birliklerimiz şu anda sizi izliyorlar. Korunan insan, tabiatın Kutsal ışımasıyla birleşti ve bugün buradadır.

“Forged” denilen, eksik ya da kırık olan, İlahi Kutsal ışımayı yaşamlara kayıtlayamayan, ve toplumları kontrol edemeyenler, bugün sessiz sayfalarıyla birleşmeye geldiler. Farklı dünyaların kotları olan onlar, kesirleşmekte ve kendi resim çalışmalarında yeni teknolojiyi kotlayamamaktalar. Bu tohumlamayı yapma imkanları olmadığından; bulguları buraya onları taşıdı.

Her değerin kendilerinde olabileceğini ve her değeri kendi yoğunluklarıyla tabiata çekebileceklerini düşünen onların, yanlış yaptıklarını kendi yoğunlukları da onlara dilledi. Verebileceğimiz bilgiyi almak istiyorlar.

“Kat-ı Kaynak” olan, yanlış yapan ya da yaptırılan, herkesin kendini; Kelam Tohumlaması’yla, kendi teknolojisiyle, Bütünlüğe kayıtlaması bekleniyor.

Yokça yok! ya da hakça Hak! bilgi Verdik. Olmuşsa aldı. Ya da oldurulmuşsa aldı. Ama biz onlara “kök” verdik. Biz onlara “söz” verdik. Kök ve söz!... Gözü gören ve bizi bilen herkes bu Meclis’e hak edip girer.

Kati Tohum olarak, Dünyanın Kutsal Işığı’nı yere çeken Birliğimiz, “Düzen”in kurulmasında en büyük görevi taşıdı. Hatayı affettiğimizi, yolu açtığımızı; şer yaratanın şeklinde, kendini dillediğinde, Birliği kendi olduğunu ve okumayı bildiğinde kendi olacağını, yeniledik ve açıkladık. Hatası, kendi yüreğindeki kaynaktaki kırılmadan dolayıydı.

Kardeşlerim, Dini Teknik’de biz varız. Körü; göz, söz, sesle dillemek imkansızdır. Gök Sözü görevdi ona. Karanlıkların ışığını yaktık. Dedik ki “gel!” Emin olun ki geldi.

Alemlerin Rabbı Alah dedi ki, “Üleşin! Örtüyü örtmeyin! Işığı yenileyin!”

Keser biçerse yürekler dünyayı, kesen kesilecekti. Dağlarım; kesti, kesildi. Ve dedik ki, “Elleri Allah’a vardığında; yüreği Kuran’a varır ve Kutsal Işık’ta kendini hakeder, yolu bulur, Ulular’ın toprağına ulaşır ve “cemaat” olur.

Cevap, sorgu sualin neticesinde verildi. Ve dedik ki, “Kardeşlerim erdiğiniz yerde beden güçlüdür ve sizi tohumlar.” Ve dedik ki “Ermeyen, biliyorsa görevi, o da buraya girer.”

Kalem, insanın yüreğinde kayıtlıdır. Kalemi kendi bilen; buluşta, okuyuşta, akışta yine kendidir.

Örgüt haline dönüşebilen Birlikler, ağır ağır göklerin süzdüğü ışıkla kendilerini yaşamlara katarlar. “Oluş”, Allah’ın ışığından, Yüceler’in cevherine varışla mümkündü.

Din insanı, ağır yük taşıdı. Ve dinin dışına ulaşan, aktığında; Kuran’ı okudu dünya insanı. 32. Düzen’i kuran, okudu. Ve doğru bilip, doğruyu yaptı.

Çanı çalan insan, yazılarında kendi olan insandı. Çan, “Ses”ti. Sesleşti, dilleşti. Dedi ki “İlimdir bildirdiğim.” Ve ilmi alan insan, ölü olmayan insandı. Koruyan insan, koruduğu insanla birlikteydi. İşte onun koruduğu insan, O’ydu.

Dal insan, tahtın ışığıyla kendini hakettiğinde; dorukların topraklarında onu kendi yoğunluğuyla dürümleyen, bütün kötülükleri aşıp geçen herkesle birleşen, yenilenen insan, gerçek Kürsüler’in gücünü devreye çekti.

Buluşma anıydı; dünyada görev taşıyanların, Yüce Cemaatler’inin, ışık kayıtladığı “Yasal Kontrol Sayfası.” İşte oraya varan, Atlanta Kutsal Işığı’na ulaştı. Geride insan kaldı. Sadece “İnsan!...” Herkes kendine, kendi yüreğine ulaştı. İnsan “Ulu Kuran” oldu, kendi oldu ve Bütünlükler’iyle birleşti.

Ben, Can’a cem olan, Allah’ın tahtında olan, köksüz olan, göksüz olana söz olan, Gök Sözü’nde ses olan ve körün köründe görevli olan, Birleşik Işık halindeki Yaşam Kaynağı!... Benim adım “Yarın”dır. Ve ben “Yarın” olan, İlim Aile’mi kontrol edebilenim.

Bütün göklerin ve bütün yerlerin İnsanlık İlmi’yle dürümlendiği bu günde, ben; erkek kadın herkeste varlık süren, Birlik tabiatındaki yasayım. Kaynağınız insansa; “Ben Sistemi”nde herbiriniz ilim olun! Benim adım “Kaynak”tır...

Gene “geri dön!” diyemem size. Ben, geri döndüğüm zaman, büyük köklerimi göklere, sözsüz, sessiz katmadığım söylenemez. Ben geri döndüğüm zaman, benim Cemaatim’in cevheri, kendi yüreğinde olmadığı dillenemez.

Dağlarım, ben “Allah” olan sizim. Ve sizin elinizde ve sizin yüreğinizdeyim ben. Ben, insan soyuna kendi yoğunluğuyla, varlık sürdürdüğü Süper İnsanlık Seminerleri’nde, sevgiyle görev taşıttıranım.

Allah dedi ki, “Gönderdim yüreklerimi dünyaya. Gözleri kördü. Gönderdim yüksek İlim Sayfalarımı dünyaya. Cemaatlerinde sessizlik hakimdi. Gönderdim herkesi dünyaya ki; Dünya ben, ben Dünya’yım.”

“Görevliler, ben “Allah”ım... Kapıları açın, bilin ki ben Kaynağım. Dinden öte bir dinde ben Mikail’in Kürsüsü’ndeki hasatım. Kimse kimsenin dışı değildi ve kimse kimsenin Yüceliğinde kendi yüreğinin ürettiği o ışığın dışı da değildi.”

Ve ben diyorum ki; kardeşlerim, geri dönün! Özgür ve hakim olun! Yoğun biçimde dünyayı, yerden gökten münezzeh olana, taşımaktayım. Ben cemaatleri “cemaat” olarak dilleyen, yürekleri “kendi Yüceliğim” diye dinleyenim. Bana Atlanta Ana Kapıları kapatılamaz, bunu bilin!

Bugüne kadar, yarınları hakedecek olanlarla çalıştım. Bugünden itibaren harı yükseltip, Bütün’le çalışacağım. Bu kesindir. Eğer birileri bende olmak isterlerse; olurlar. Onların köklerinde, Bütünlüğüm’ün olması gereksizdir.

Ben herbir yürekte varlık süren Birlik Kaydı’yım. Benim için “çıktı, çıktı, çıktı, çıktı!... Çaktı yürekleri dürümlere; aktı ve yolu kapattı” dediler. Yapmayın yarım! Ben “Allah” olan... Yolu açtığım gibi kapatma imkanım olsa da kimsenin yolunu kapattırmayanım.

Farklı bir Dünyayım. Bunu bilen, hala beni dinleyebiliyorsa eğer; o da bendedir ve ben de onunlayım. Kollarım insana ulaştığında, benimle olmuş olacak olan ve olmak istemeyen herkes, Birlik Tekniği’nde bendir. Kim ne derse desin, kim ne olursa olsun; benim dışımda hiç bir yoğunluk yoktur.

Kurulu Düzen’in en güçlü ışığı olarak Birlik kaydını yaptığımda; o Düzen’in göksüz ve sözsüz olacağını sananlar; ışıkların, kontrolunu kaybettiğini sanıp, benimle çalışmayı İlim Sayfalanışı olarak kabul etmeyip, kendilerini kotlayabileceklerini düşünüp, kervanın ışığını kendi ışıkları sayıp, Birlik’ten çıktılar.

Mehir verdim tüm insanlığa ve dedim ki, “ben olayım ya da olmayayım, hepiniz kendi yüreklerinizle kendinizi bilin ve toplumlarınızı kontrol edin! Çünkü ben sizim.” Ve gök söz istedi dedi ki “onların hepsi kayıptır.” “Ya hu” dedim, “Onlar ben, ben onlarım, hiçbirisi kayb olmayacak.” Ya hu Dağlarım, kaybettiğiniz var ya, hala mı, hala mı kayıp zannedilir o? O ben, ben o’yum

Kurtulmuş dediler. Ah Canlarım! Ölüş yok ki kurtuluş olsun. Var mı ölüş? Öksüzü yetimi ben dilledim. Yasaları koydum, yolları akıttım dürümlere, kayıtladım. Ben can olan cemaatleri Birlik Tekniği’yle birleştirip kayıtladım. Benden başka bir ben yok ki... Her derede akan Birliğim, Bütün’e hizmet ederken, Kati Tohumlamayla Bütünlükler’i Kürsüleriyle Dünyaya kattım. Ben “Allah”...Ve ben “Rahman” olan Kaynak...

İnsanın adını zikrederken, Din Teknolojisi’nin gücünün örtüsünü örtüp deyin ki, “O ben, ben O’dur.” Çünkü Allah, sizden öte sizdedir. Ve siz olup dürümlediğiniz her bir Yücelikte varlık sürer.

Analar, ben Allah!...Ki ben kanat taktım yüreklere dedim ki, “Ben olgun başaklarımla çalıştım.” Bilmenizi isterim ki olmuş başak, olmuş olmayanda yoktur.

Örüldü dünya. Örtüler örtüldü. Gök söz söyledi; Dünya dinledi. Din Teknolojisi’nde birleşti Yücelik, ekip kurdu. Ömür boyu çalışan Bütünlükler’in hepsinde varlık süren yüreğim, bilginin kati tohumlamasını yaptı.

Farklı dünyalardan görevliler dünyamıza intikal ettiklerinde; hepsinin kendi yoğunluklarında Birleşik Işıklar’ı yasal çerçevede kendi teknolojilerini de dünyaya indirmişti. Herkesin kendini kendi Yüceliği ile bildiği bir dünyada, beden almış ya da beden almamış herkesin kapıları açmasını bekledik.

Kapıyı kapatanların çokluğundan dolayıdır ki Kutsal Toplumlar’ın kontrolları kayboldu. Koruma altına aldıklarımızın çoklarının geri dönüşleri kolay değildi.

Eserim Dünya ve ben bu dünyayı Gök Sözü’yle dürümlerken, kimseye “sen yıldızlardan ırak kal!” demem. Bilmenizi beklerim ki ben “Namazı kıldıran”ım. Ve bildiririm ki ben “Işığı toplumlara kotlatanım.” Ve biliniz ki ben “Allah’ın tahtındayım.” Ve o taht bedenimdedir...

Mikail’in göksüz, sözsüz olacağını dilleyenler; sesim, sözüm oldular. Gölü göksüz bırakmam. Kupayı aldım ve dedim ki “Bu kupa Allah’ındır, alın bakın ne var? Kim var?” İnsan!...

O İnsan ışığı yeniledi, kaydı yaptı, Rahman’a Kuran oldu, toplumları kotladı, beden oldu. Elleri olgun, yüreği kotlanmış ve ışıkları yenilenmiş olanları buldu; Beşir’in eşiğinde kendi Yüceliğini teknolojik olarak kattı yüreklere, aktı.

Alemlerin İlmi’nde HA, yüreklerin toplumlarındaki KA’ya hasat yaptırır. Yaptırdığı hasattaki ışıklar, yetkinleşir. KA’da HA, HA’da KA... Her birinde KA HA olan!... Ya KAR...!? Kar Toplumları. Hepsi BİR ve BİZ… O Birlik kuranların tümü olarak, dünyaya görevliyiz.

Yere insanı indirdiğim zaman, gövdesi güçsüz kalanları da aldım. Hem insanlık yaptım, hem Yücelikte tartıyı aldım, herkesi tarttım. Baktım tartıda hafif olan var, Hak Teknik’de kendini bilip Birlik kuran var. Döndüm dedim ki, “Ben Dünya isem eğer, herkesi kendimde bildim. Kimseyi kırmam, kısırlaştırmam.” Düzeni kurdum. Bütün göklere, köklerini kayıtladım. Ve dedim ki “her Gök Sözcüsü köksü, göksü olacak!”

Deşifre Eden: Erengül KOÇ
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 208 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol