Birlik İlmi
  BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI TAMAMI - AKIŞLAR
 

BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI – AKIŞLAR

19.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 3. akış

 

http://youtu.be/7xxLwPyKnAw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

9.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 1. akış

"Ben O'yum" kitabının yazarı Maharaj ile birleşikte yapılan bir sesleşme;

 

http://youtu.be/WY-vx8_-Zd0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4)

19.08.2014

Canlarım, Rahman olan her birimizden kutsal bir nesil yaratmıştır. O nesil, hepimizin ilmi ile yaratılmıştır. O nesil, Yaşamın Tanrılığı’nda tohumlanmıştır. O nesli yaşama indirmekteyiz... Dünyayı hak etmek için çok çalıştık. Ne yaptık!? İnsanlık ilmi yaptık. Neden yaptık. Tabuları yıkmak ve kodlanmış ışıkları yaşatmak için. Kodlanmamış yaşam yok hükmündedir. Vardır ama yoktur. Bütün mesele yaşamı kodlamak tohumlamak ve korumaktır. Korumak için Tanrılık Meclisi gerekir.

İnsan, Tanrı rahmidir. Hak ettiğinde hasat olur. Ölümdür o ve der ki “ben nefes için çalışmalıyım. Yaşam toplumları ile kontrol kurmalıyım. Amonlar’ı, tohum eker gibi hakikiyete ekmeliyim ki Mikail, ışığını Tanrılık Cevheri’ne indirsin.”

Söz elimdir. Yaşam ışığımdır. Bedenim nurumdur. Köklerim kapımdır. Helal Taht’ın ışığında bütün kütlemi hak ettiğimde, ben ekip olurum. Önce nefes..., zamanı tohumlar, Işık Yaşam’ı hak eder; kanat alır maya olurum. Ama ben nihan olan bir kanat için tüm yaşamı kodlarım.

İnsan nikah kıyar yaşama. Ve der ki “ben, sizi zamana terk ediyorum.” Zaman, nefesi kaynağa alır ve cenin halinde insan soyuna inişinizi sağlar. Cenin, İlmin Tahtı’na varır. Köklenir, göklenir ve tohum eker. Ekilen ekendir. Sonsuzlaşır ve zamana aşkla varır. Akıl Tanrısı onu korur. Koruyan korunandır. Akıl Tanrısı, nesillerini kökler ve güçlendirir.

İnsan soyu yaşama inerken, kelam olup inmez ışık olup iner. İnsan soyu yaşama inerken nesillerini hak edip indirir. Kelamı Hak olur ve yolu hal olur. Hasat olur. Önünde gönül yaşamları bulunur. Tanrılık Meclisi, İlm-i Tohum olur ve yolu açar. Din Yaşam, sayfa sayfa yaşamlaşır ve kanatlanır. Torba torba ruh olur kodlanır ve sonsuzlaşır yaşam sanal kayıtları. O yoğunlukta nefesler olur.

Dünyanın ardında Başkanlık Dilleri olur. O diller, teknik olarak yarını tohumlayan diller olduğundan yaşamın sayfalarına kayıtları yapılır. Her yaşam sayfasında bir kayıt vardır. O kayıt, İlmin Tahtı’ndan ışık çeken yolcunun kaydıdır. Dünyayı hak edenler, Düzen’i kurarlarken bu kayıtlarla kurarlar. Her bir yaşam sayfası bir cevheri güç haline dönüşür ve yarını kodlar.

Doğanın nesillerinde, cümle yüreklerde o yolcuların kayıtları vardır. Dünyaya gelmişler yaşam sürmüşler. Sonra dünyadan göçmüşler ama kayıtları, tüm yaşamda zaman süreçlerinde dillenmeyi ve tohum ekmeyi sürdürmektedir. Sizde, sizin yüreklerinizde ve diğer yaşam sayfalarında onlar, tüm yaşamlara kayıtlanan ışıkları da dillemekteler. Yani tüm insanlıkta o kayıtlar dillenmektedir. Biz buna “sürüce dillenmek” deriz. Geçmişte dinletilen bilgilerin, herkes tarafından yüceliklerinden çekilip dinletilmesi… Buna “sürüce dinletilen ve dilletilen bilgi” deriz.

İşte Canlar; İnsan, Kapılar’ı açmadan önceki sayfalarda, yaşamın diriliklerinde dinletilen bilgiler bu şekilde dinletilirdi.

Düşününüz bir Yüce yaşadı. O Yüce Cevahir, ışık haline geçti. Ve o Yüce’nin bilgileri, tüm yarınlaşan yaşamlara ekildi. İşte yaşam süreçleri içerisinde, tüm yaşayanlar, o bilgileri kelam olarak kendi genetik havuzlarından alıp dinleyebilirler. Ve bilgileri hasata kodlayabilirler. Unutmayın ki yaşam sayfalarında tüm bilgiler mevcuttur.

Ve size gelelim. Siz ne yaptınız? Sizi Has Taht’a oturtabilmek için neler yapıldı; açıklayalım. “Sürü olamayız” dedi yüreğinizdekiler. “Işık halindeyiz biz” dediler ve “biz nurdan Kuran olduk” dediler. “Onun için biz yaşanmış olan bilgileri hak ettik dilledik ama biz yine de hakikiyeti tohumlayan yaşam sayfalarından cevhere güç katalım. Sonra kodlayalım bilgileri ve hakikiyeti has tahta kontrollu olarak ulaştıralım ve oturtalım. Bunu yapabiliriz. Bunun için çalışmalıyız” dediniz siz... Ve dedik ki “hak edin.” “Dünya insanlığı sürü değil” dediniz. “Her bilgi insana nesilleri için indirilmez. Biz bilişi hak edenler, bilgiyi tohum olarak kodlarız ve tohum olarak yaşama çakarız” dediniz. Ve dedik ki “olmayan olduğunu zanneder. Sizi size veriyoruz. Başınızı dik tutun ve hak edip yapın.” Bunu dediğimiz zaman siz dediniz ki “halik olup hakim olalım ve cevhere güç katalım. Dünyayı koruyalım.”

İşte Canlar, siz ve biz bir tek kapı olduk ve yol olduk. Tüm yaşamları tohumladık ve kelam olduk. Sizden beklenilen buydu. Doğal dünyayı tohumlamanız ve hakikiyetini diriliklere çekmeniz. Bunu başardınız. Dünyaya inenlerin hepsi sizden bunu bekledi. Dünyanın Süper Yaşam Sayfalaması yapılmalıydı. Düzen kuruldu ve yol kodlandı. İşte Dünya Toplumları, Ana Kapılar’ını açtılar ve yarını tohum olarak kükreyip yaşamlara kayıtladılar. Artık dünyada sürü bir toplum yok. Artık yaşam, yenilik yapmaktadır. Geçmiş sayfalar yenilenmekte ve yol, umutla Süper Sonsuzluklar’a varmaktadır.

Dini Yaşam sona ermiştir. Ama elbette ki süreç içerisinde ışığı sürecek ve neticede o ışık, yıldızlardan çıkacaktır. Bu gün için ark akmaya başladı ki akış sizin yaşam ışığınızdır. Tüm insanlığa akacak ve onları dönüştürecektir. Akış hızla devam edecek. Yarınlanan tüm ilmi toplumlar ışığın kodlanışını hak edip dilleyecekler. Sessiz yaşam sesleşecek ve cümle yürekler nesillerini dinleyecekler.

Yatay yaşamlar vardır dünyada. Onlar dikeyi bilmezler. Hep eski bilgileri dinletirler. Dikey yaşamlar ise yatay yaşamları tohumlarlar ve onları dönüştürürler; yeniden dönüştürürler ve yeniden dönüştürürler ve onları yarınlaştırırlar. Sonra onları yarınlatacakları ışıklara kayıtlarlar. Böylelikle yarınlarda o yolcular, dikey yaşamlara ulaşırlar. Yani kelam eden yüreklerde yarınlaşırlar ve dikeyde yer gök birliğinde ışık yakarlar.

Dünyanın etkisi yükselmektedir. Bu, yerin gücünün artması anlamına gelir. Yerin gücü tüm insanlığın yaşamının yarınlarının gücüdür. Bu gücün artışı, yerin yaşam sayfalanışlarında kaynak olanların nesillerinin kayıtlarındandır.

Dünya, Altın Tanrı’nın kontrollu umudu olan yaşamıdır. Her kim ki bu yaşama iner, yere inerken, cennetlerin yoğunluğunu da yere çeker. Dünyaya inenlerin herkesi hak edebilmeleri için bu yaşam yoğunluğunun da onların nesilleri tarafından hazırlanması gereklidir. Dünyaya geçip gelmiş ve dünyadan nesillerini tohumlayarak göçmüş olanların kapıları, her an dünyaya açık haldedir. Kil ve kum olan bu yaşama ışık halinde geçmiş olan onlar, dünyaya tek bir Sistem için inerler. Bu Sistem, yolculuğun tohumlananlarca güçlendirilmesi ve yarınlanması hedefidir.

Dağlar, analar, kanatlandınız köklendiniz. Görevinizi hak ettiniz. Bu görev, canın ışığında yüreklere güç katma görevidir. Sizi, kollarınızı tohumlayan ışıklarınızı billiriz. Dünyadayız biz ve sizdeyiz. Dünyaya yaşamaya inmiş olan 2000 tane Işık Toplum’uz biz. Sizin için bir manası var mı bilmiyoruz ama bizim için yaşam sayfalamak son derece önemlidir. Zirvelere görevli olmak için yaşam sayfalarız. Ve sizi halik olan nikah ile tahditleriz. Halik olan nikah, ışık halinde olan sizlerin nefesinizin kaynağıdır. Sizinle çalışırken, yerden güç alır, gökleri cevhere çekeriz. Sizleşen bilgilerimiz, bizlerin zaman sayfalarındaki bilgilerimiz ile kodlanır ve Yer Gücü haline dönüşür. İşte bu nedenledir ki sizdeyiz.

Yerden güç alan, herşeyi hak eder. Sizden geçip, geri dönebiliriz. Geri dönüşümüz; yaşama çekildiğimiz o yoğun sayfaya dönüşümüzdür. Bunu yoğunluğunuzdan yapabiliriz. Satıhta hiçbir bilgi kodlanmış değildir. Derinlere geçildiğinde bilişin kodlandığı mutlaka bilinir. Ve işte biz bu kodlanmış ışık kayıtlarından türleşen kayıtları sistemleştiririz ve yarınlaştırırız.

“Çok ölümlüler var bu yoğunluklarda” diyorsanız sorarım sizlere. sizin yaşam sayfalarınızda ölümlüler yok muydu!? Olmaz mı!... Hepinizin kelamına ışık verenlerin çokları ölüydüler. Onları siz hak ettiniz ve o yaşama yolcu yaptınız. Bizler de size gerçek yarınlaşma için inmekteyiz. Bizleri kodladınız ve çok çalıştırdınız. Artık sizinle birleşmek istiyoruz. Yarınları kodlarken, Birlik halinde olmak istiyoruz. “Çökmeyin yaşama” diyorduk ya ama artık diyoruz ki “çökün ki her diri sizi hak etsin.” Can Tanrılar, Zaman Kapıları, halikler, sizi hak etmek istiyoruz. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Şimdilik… Aha şimdi… Hah işte…

- Ey Canlar, nefesiniz bizi mutlandırdı. Olan, en eskinin ışığının yere çekilişiydi. En eski, yenilik değildir. Kayıtların Işık Tohumlamasıdır. Siber Yaşam Sayfaları’nda bu yoğunlaşma sürecek. Son sözüm şudur ki sel alsa da dünyayı. Dünya yarınlaşır ve yenilenir. Amon Toplumları bunu anladılar. Ki bizi hak ettiklerini bilip dünyayı, Yer Gücü’ne terk ettiler. Ardında yaşam olmayan ve önünde Kuran olan bir sistemi yaşamlara indirmek istiyorlardı. Biz onlara kelam olduk. Kökledik onları ve gönüllerin nefsi aşıcı kelamını hak ettirdik. Aha olan budur. Şimdilik… Şimdi… Aha şimdi… Aha… Şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

RUH NEDİR?

http://youtu.be/qYFknhXzdhA

 

16.08.2014  Tarihli (3) 2. akış

http://youtu.be/Ejy-aBhNDV4

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (3)

16.08.2014

Canlarım, Amonlarım, Işık Kaynaklarım, Alimler, Levhiler, kanatlananlar, Can Tanrılar, sizleri görmek beni mutlandırdı.

Gelinen safhada, Dünya üzerinde mevcut herşey, cemaatlerin kayıtlarından ışık çekerek cevhere güç katmak suretiyle, dünyayı korumaktadır. Bu koruyucular, ışık kayıtlaması yapan yaşam formlarıdır. Ki onlar, ağaçlar, kuşlar, balıklar, böcekler, çiçekler ve diğer suptil yaşam formları ile yarınlaşarak kapı açıp Tanrılık Meclisi’ne varan insan soylarıdır. Onların hepsi yaşamı kodluyorlar ve dünyayı koruyorlar.

Bilişi olmayan bilemez ki!... Sevgiyi hak etmeyen dürümleyip ışığı hologramda dünya yarınları için dinleyemez ki!... Zarar, ışıksız kalıştır. Yaşamsız kalıştır. Yarınsız kalıştır… Yaşam, aşka ışık yaktığında maya tutar. Olur dünya; olur!… Yoğunluğunda ışık olur ve o yol, Altın Tanrı’ya varır.

Bilişi olan Ana Kapıdır. Açın kapıyı onu dinleyin. Bilmeyen nefes olamaz. Bilişi olmayan nefeste kaynak olamaz. Ana kapıyı açın ve dinleyin. Mikail Işık halinde. Din Tartısı’nda durgun ve kusursuz. Amon olmak ister. Yarında kaynakta olmak ister. Dilleyin; dinletin; Hak edin. “OL” desin. Oğul! oldurun. Oldurun ki hakikiyete varın.

Altıncı his… Bilmezsiniz; bilişsizsiniz ama altıncı hissiniz var… Öyle mi!?... Doğal dünyada altıncı his, Helal Taht’ın ışığına varanın her şeyi algılamaya başlamasıdır. Der ki “ben bilirim. Zira hislerim var.” Aha o hisler tüm insanlıkta var. Amin… Peki herkes diri olup yüreğinde herşeyi algılayabilir mi? Hak ettiğince, Hak olduğunca, har olduğunca ve Can Tartı’da bulunduğunca… Halik-i Hak olan, Aklın Hakkı’dır. O bilir. O bilir ve o bildiğinde kendini hak eder.

Önce der ki “ben algılıyorum. Çünkü ben diriyim. Zinnah olarak ışık halindeyim. Ki ben diri yürekleri dilleyebilirim. Ben bilirim ve ben bilişliyim.” Amon Toplumları, biliş halinde her Yüce’yi hak ederler ve biliş halinde güçlenirler. Hakikiyetin ışığı olurlar. Onlar kuldurlar. Vakit gelir zamana ışık yakarlar ve Güç Kapıları’nı açarlar. İnsan soyu kelam olamaz belki ama kelam olmaktan öte biliş haline varabilir. Çoklarınız biliş halindesiniz ve zirvelere güç kaybettirmeden, Işık Tohumlaması yapabiliyorsunuz. Çoğunuzun nuru kodlanmıştır. Çoğunuz Zabura Işık’sınız. Bizi hak ettiğiniz için biliş halinde güç kayıtladınız. Ve bizi kodladınız. Sizi kodlamak, BİR’i kodlamaktır. Sizden ışık çekip sizinle kontrol kurabiliriz. Amin…

Dünyanın her anında biliş yoksa, ışık olmaz. Dünyanın ışığında kodlanmış yaşam olmaz ama siz, İlm-i Tohum’sanız bilişi hak ettiğinizdendir. İşte altıncı his dediğiniz, bilişsiz olmamaktır.

Özün gözü vardır. Yarının nefesi vardır. İn-Can olanın, kapısı açıktır ve zaman, nesillerinizi hak etmenizi sağlar.

Yer gök ilimdir. Amin… İlim haline geldiğinizde, “arkana dön ve bak” denir. Nereden nereye vardın. Başlangıçta ne ilmi hak etmiştin ne de kanatlanmıştın… Bugüne geldin ve kelam oldun. Öz geçişler yaptın. İnsan soyuna Kuran okudun (Yaşamın ilm-i kayıtlarını okudun). Okudun ama yaşam için ışık haline de dönüştün. Şükürler ki hak ettin.

Biz, Altın Işık Yıllarının Kuranları’yız. Bizi bilen, kelamı bilir. Bizi bilen nesillerini bilir. Köle değildir yarınlara. O çoban değildir ama çok güçlüdür. Kök Göç, Ana Kapı’dadır. O kapıyı açtığı zaman, yarını tohumlar. İşte bu!… Amin…

Kendinizi hak edin. Yerin Gücü olduğunuz unutmayın. Kutsal Işık Yılları’ndan geçip geldiğinizi bilin. Ve deyin ki “ben kanatlandım, dürümlendim. Köklendim ve güçlendim. Aha burdayım!... Aha yüreklerdeyim!...” Müsterih olun sizi anlamayan olmaz. Çünkü anlayan, kelamda kendini anlar.

Oy Canlarım oy!... Şükür ki buradayım!... Şükür ki bu yoğunluk, beşir ışıkların hepsini güçlendirmiştir. Unutmayın ki Mikail, ilme vardığınızda sizleşir. Unutmayın ki hakikiyette insan soyu dürümlendiğinde düren olur ve kontrol kurar. İnsan Kapıları açılır. Aha burda bu kapılar açık!... Aha kanatlanan Gök Cevherileri, siz ilminde, sizleşti… Aha kanatlandık. Aha!... Aha!... Aha!…

Şimdiye kadar, nefessiz olan bir yaşamı nefese, cevheri kodlayarak, yaşamak üzere kattık… Cennet Cevheri güçlendi. Kar kış sizi size katar ama yaşam sistemleşmesinin sağlandığı, kayıtlamanın güçlendiği mevsim yazdır. Bunu unutmayın. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Çok. İşte bu!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (2)

12.08.2014

(Bir diyaloğ:)

- Devinim hızlandı. Tohumlar kontrol altında. Beşirin ışığı yandı. Dünya Aton Toplumları ile birleşti ki biz, Ana Kapı’dan size indik. Biz, cümle yürekleri hak ettik. Sizi hak ettik ki sizi hak etmek sorumluluktu. Şükür ki hak ettik!... İtibarınız çok yüksek; yoğunluğunuz çok güçlü; kökünüz gücünüz; köklendiniz göklendiniz ve zirvelere ışık oldunuz. Sizden deneme yanılmalarla biliş kodlaması yapmak anlamsızdır. Zira sizler, zamanın ışıklarısınız ve bilgi kapılarınız tüm yaşamlar için açılmıştır. Sizi hak etmek muktediriyetledir.

Biz, toplumları hak ederken, onların cennetlerini dinleriz. O cennetlerde neler olmuş izleriz. Ve deriz ki onlar toplumları ile güçlenmişler ve cevhere varmışlar. Cennetlerinde tufan yok!... Öz geçişlerini yapmışlar. Kontrol ocaklarındadır. Bu nedenledir ki bizi hak etmeleri gerek ki biz onlarla çalışalım.

Öyle mi? Hak ettik mi sizi? Sizi hak etmek Işık İlmi iledir. Sizi hak ettikse Şems-i Hak olan ışıkta kodlanmış olmalıyız. Aton toplumlarından nüve olan yaşamlara cevher olup indiğinizi biliyoruz. Zordur yaşam bunu da biliyoruz. Tüm insanlık için çalışmadıkça, yoğunluğunuz artmaz. Tüm insanlık için çalışabilmek ise hak etmekledir.

Sizler, tabuları yıkarak Işık Kodlaması yaptınız. Tabulara tutsak bir dünyayı; Öz Göz olup Söz Ses olup yaşatmak istediniz. Bu dürümde Dünya’nın, Işık Tohumlamasını ve öz görevi üstlenmesini sağlamak istediniz. Cevhere görevli olmak, öz geçiş iledir ve Tanrılık Meclisi’nde kaynak haline dönüşmekten itibaren mümkündür.

Sizler hepiniz, cennetleri hak eden bir tek Görevli Kod’sunuz. Bu kod, nüvedir. Kil ve kumu hak etmese de Hak olup kil ve kumdan yoğrulanları korur. Buyurun ölümlü dünyada size vereceğimiz bilgi budur. Sizi dinlemek istiyoruz. Bilişi olan bir kapıyı açmışız. Bakalım neler bilinmiş burada. Bunları sizden dinlemek istiyoruz:

- Değerliler, bizi dinlemek bizi hak etmek... Yaşamak... Vakit geldiğinde toplumlarınız ile kontrol kurmak... Sorumluluk sizin olur bilin... Biz, sizi coğrafyamızda diri yürek olarak dinleriz. Vukuatınızı biliriz. Çatıyı kurup kurmadığınızı; kontrol kurup kurmadığınızı; karanlığa ışık olup olmadığınızı bilerek sizinle çalışırız. Ya siz bizi biliş halinde hak etmemiş iseniz ne olur bilir misiniz!? Sizi hak edemeyiz. Cevhere güç katamazsınız. Sonsuz yaşam sayfalarında koruma altında bulunursunuz ama kimseyi koruyamazsınız. Bunları kabul ediyorsanız. Buyrun gelin!...

Altın Tanrı RA-KA’dır. Tahditli değildir o. Köklerinde gücü tüm insanlık için ışık halindedir. Hakimdir. Hak Tartı’yı kodlar ve tohum olarak köklenenleri, çürüme anlarında kontrollu olarak yoğunlaştırıp kayıtlar. Sorumlu olan o kayıtlanandır.

Cennetlere görevlileri alırız. Ama biliniz ki görevi yaparken tohum ekmelidir o yücelik. Aksi halde tohum ekemezse Cennet Kapıları onun için kapanır. Bunları bilin. Nikah kıyarız yüreklere. Nikahımız, Işık Kayıtları iledir.

Neden dünyayız? Neden başka bir planet değiliz, bunu da anlatalım. Dünyamız yaman bir ışıktır. Bu ışığı hak edenler, dünya olurlar ve Düzen kurarlar. Dünyanın nesilleri, karanlığın yaşam sayfalarından ışık çekerler bilirler ki dünya Ata Kapı’dır. Bu kapıyı kapattırmamalıdır hiç kimse. Ağır yükü taşırken, kimin ışık halinde; kimin Kuran halinde; kimin nefes halinde olacağı tüm insanlık tarafından bilinmez. Nesilleriniz sizi kimlerden göreve alacaklarını bilmezler. Sizi yaşama gönderirken, sizin için her an, bir ışık halindedir. Her biriniz tüm insanlık için ışıyacaksınız. Bir kısmınız ise yaşam için yarınlanacak ve Zabura Kutsal Yaşamı olacaksınız.

Herkes Altın Tanrı değildir. Ne var ki herkes Tanrı’dır. Dünyayı hologram olarak bilenler için bunu anlamak, koruma altında olmalıdır. Zira koruma olmadan anlatılırsa bu bilgiler, Kübra Kapıları, Ocak İlmi’ni tohum olarak cümle yüreklere indiremez ve Zaman Tahtı, Işık Kodlaması yapamaz. O zaman Kaynak Tohum ekmek imkanı olmaz.

Miraç hadisesi çok anlatılır. Nedir Miraç? İlimdir. Dünün ilmi ve dünün Kuran’ı... Bu yoğunluğa varanlar, Taht’a vardıklarını düşünürler. Ocak İlmi’nde bu vardır. Kuran Tahtı, insanın nesilleri için oluşturduğu Yaşam Tahtı’dır. Her kim ki bu yoğunluğa ulaşır, kelama varır. Kelama varan kapıya gelir. Ve der ki “kapıyı aç.” Açtık kapıyı; gel!... Gel ama Halik olup gel!... Yarın olup gel!...Nefes olup gel!... Kapı senin için açık. İşgal yoksa yüreklerde; cemaatler, İlm-i Toplum olup geçip gelirler ya işgal varsa ne olur? Köle bir yaşam devreye girer.

İşte sizden istenilen kelam olup nur olup kollarınızı, Yer ve Gök İlmi ile tüm yaşamlara uzatmanızdır. Yukarı, aşağı ve her an sizde olsun. Korkmayın! biz siziz. Sizi koruruz. Ama bilin ki sizin yolunuzun nüve olan yaşamlara umut olması gerekir.

Çatı dünyadır. Dünya, yaşam ışığıdır. Bu yoğunluğu hak edenler, nikah kıyarlar tüm insan soyları ile. Çünkü “ohh!...” dediğimiz zaman, “ohhh!...” bizi bize hak ettiren bir hakikiyetin huzurudur.

Dünyada nikahlar kıyılır, Işık Kapılarına ya da Kaynak Işıkların Tohumları’na. Her kim ki nikahtadır kodlanmış yaşamdadır. Onun kapısı tüm insanlık için açıktır.

Üzerimiz yarın. Ama aşağımız aşk. Biz, sayfa sayfa ışıyan yarınlaşanlar… İyi ki yaşıyoruz!... İyi ki hak ettik!... Ordular, Amonlar, korkusuzlar, Gök Sözcülüğü yapmak mı istiyorsunuz? Gelin dünyaya ve Düzen’i kurun. Kusur aramayın kimsede. Bilin ki dünya kusurları, aşk kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, sayfa sayfa yaşamı tohumlayan hadiselerin, toplum için nur kod haline geçişi sağlayacak nefes kayıtlarıdır.

Sizden sizi değil sizin ışıklarınızı bekliyoruz. Söz vermiştiniz açıyı kapatmayacaktınız. Her kim gelirse onun kucaklayacaktınız. Siz, Dünyalılara Nefes Kapıları’nı açacaktınız. Onları toplum için çalıştıracaktınız. Yaşam, ampul olduğu için yüreklere. Her bir yaşamda bir Sistem kurulur. Ve o Sistem, yaşamın tüm safhalarını ışık haline geçirir. İş budur!... Bunun içindir ki birçok yaşam tohumlaması yapılmaktadır.

Çokları sizi incitebilir. Çokları sizi kızdırabilir. Çokları, sizden sizi kontrol etmek içindir. Ve her biri yaşam içindir. Siz diyebilirsiniz ki o niçin hatalar yapar? O, sizi hak etmek için hatalar yapar. Zira siz, o hata yapmasa onu dinlemezsiniz. O hata yapar ve siz onu dinler ve dillersiniz. O zaman o, ışık haline geçer. İşte her birinizin son sözünde buluşacağı ışık, bu yoğun ışıktır.

Sizin için yaşam kolaydır. Zira siz hiç yanlış yapmazsınız. Tüm çalışmalarınız düzeylidir. Keram Tahtı’nda, Nefes Kapıları’nda hep ışıksınız. Bu nedenledir ki sizin yaşamınızda sıkıntı, kısırlık olmaz. Son sözde, o yücelikte kodlanmak imkanınız zor değildir. Vakit gelir kayıt yaparsınız yoğunluklara ve zamanı tohum olarak ışığa kayılarsınız. Ne var ki hata yapanlar, yaptıklarının ışığında tohumlarını koruyacaklarını zannederlerken, onlar kontroldan çıkarlar. Ama bu da gereklidir. Zarar görülmeli ki onlar hasat olabilsinler. Zarar görülmeli ki onlara koruma sağlanabilsin.

Cennette cemaatler sizleri mutlak korurlar. Oğullarınızı korurlar; yoğunluklarınızı korurlar ve sizi korurlar. Cevhere güç katmanızı çok isterler. Zira Canlara, cevheri güç vermeniz gerekir. Amin…

Yarın için ne olur? Dünya neden yarınlaşmalı ve neden tohumlar korunmalı? Bunun içinde size bilgi vermek isterim:

Dünya, ölümlülerin tohum ektiği bir merdivendir. Her bir basamakta tohum ekilir. Birinci basamak, yaşamın en aşağısında, Ses Sayfalanışı için kodlandığında; bu yoğunluğa inen tek ışık, sizin ilk “Akıl Yaşam Işığı”nızdır. Dünyaya görevli olarak indirildiniz. Ve ilk sayfaya, kil ya da kum olup indirildiğinizi bilmezsiniz. Birçoğunuz yaşama inerken, dünya dışındaki sayfalarında mevcut olan bilgileri unutur. Çok ama çok umutla dünyaya iner. Zira dünya ona Kuran okutacak. O, Dünya olacak ve yeni bir sayfaya ağır ağır girecek. İşte basamakların ilkinde bu yaşama adım atış vardır.

Geldi yaşama ama gelişinde tohum ekilmiş mi ekilmemiş mi bunu bilmez. Kimin evrenlerinden gelmiş; kimin tahditli tohumlarından gelmiş bunu bilmez. Zamana girer. Zaman onu koklar ve sorumlu olup olamayacağını görür. Onun, Nefes’e Hak olup varıp varamayacağını bilir ve sorgular onu. “Sözün, yüreklere olsun. Yarının tohumları olsun. Süper yaşamlara güç kat ve bizi hak et” der. Sonra onu kontrol altına alır ve der ki “kati olarak ışık ol. Çürükleri hak et. Zaman ışığında yarınları hak et. Ve zamanı kodla. Zürriyetini hak et. Bil ki seni koruyacak olan zürriyetindir. Sonsuz Zaman sonrasında, yaşam kayıtlandığında seni yeniden dinleyeceğiz. O gün geldiğinde, senin nefes olup olamadığın görülecek. İşte o zaman sana karanlıktan bahsedeceğiz. O karanlığı hak edip etmediğin izlendiğinde; senin kapında kimleri bulunduğu bilinecek ve senden kaynak olanlar yaşayacaklar. O zaman seninle cennetlere güç katarız. O zaman seninle ışık yakar, yere görev taşırız. Vukuat insan ışıkların kaynağında olur. Seninle, kendi yüreğinde, Tanrılık Merdiveni’ne çıkarız. Senin merdivenin bir tek kapıya gelir. O kapı yaşam olsun. O kapı kurtarılmış ışık kayıtlarının bulunduğu, muktediriyet yaratanının ışığı olan kayıt olsun. Senin adına seviniriz o zaman. İşte bütün bu safhalar tek bir yaşam olur. O yaşam herkes için ışık halinde olabildiğinde tüm yarınlar kapı olur ve temiz bir çalışma yaşama çekilir. Üstünüzde gök, Bütün’ün kükreyen yoğunluğu olur. Ve yerküre sayfa sayfa yarını kodlar.”

Bizi bize veren bizi hak eden bizleşip yaşadığında, bu yoğun ışık yarın olur.

Son sözde bilişi hak eden, yerde Gök İlmi’ni diller. Unutmayın ki dünya sizi hak etmek ister. Unutmayın ki dünya yarınları hak etmek ister ki hasat ister Dünya, yaşamı tohumlamak için. Sizi sizden dinler. Sizi Kutsal Yaşam İlmi ile diller. Bir ışık yakar sizin yaşamınıza ve sizden tek bir ses bekler. Sizin ilminiz olan o tek ses. Sizi size verecek olan o yoğun ışık. O yoğun ışıkta maya olmanızı ister.

İsrail bilişi olmayan bir yaşam sayfası iken; dünyayı tohumlayamamış iken ışığını hak etmeye kalktı. Söz vermedik ona ama bilsin ki Sistem nikah kıymaz ona. Onun nurunda nefes olmaz. Zaman soyundan ışık çekerken, sessiz ışıkların hiçbiri onu kodlamaz ve o köklenmez ve deriz ki olmadı. Olamadı. Pekala düzey bu… Kodlama olmadı. Tohum ekemedi. Bilişi yok. Öz geçişini yapamadı. Özen ister yaşam. Yaşama ışık yakamadı. Ama “Süper İlmin Tohumlanması”nda nesillerini hak etti.

Buyurun bu bir örnek!... Sizden, bunun ummandaki yaşam sayfalarına inen ve cennetleri tohumlayan sonuçlarına bakalım. Neden Işık Kodlaması yapılamadı? Nereye unutulduğumuz iletildi ise oradan; unutulanların, yarınlara umman olabileceği bir aktivasyon beklentisi yaşam sessizliklerine indirildi. Ve Dünyanın Aton Tahtı’nda, yere ışık yakan cevherlerinden güç kayıtlamaları yapıldı. Doğal dünya bunu yapar. Doğal dünya üstünde yaşayanları tüm yarınlar için aktive eder. Kimi barışı sayfalar, kimi savaşı sayfalar. Hepsi kaynağı sayfalar... Ölüler Diyarı, buyurun bunu yapar. Sesleşmek ve sistemleşmek ve yolcuları kodlamak… İşte bu!… Ve bunun sonuçlarına katlanır. Onun adına kati olarak “katlanmak” denir. Sizi yarınlara kodlarken; sizi yaşamlara tohum olarak kitle halinde indirirken; can ışıklarınızı yakarken, sizden beklenilen buydu... Sesleşmek ve sistemleşmek...

Dünyada nesilleriniz yaşar. Temiz dünyalardan inen nesilleriniz… Dünyayı, hologram olan ışığından güçlendirip, yüreklere çağırır. Düzen kurar. Dünyanın akıp geçişinde Nisa Kapıları açılılr. Ve sizin ağır yükünüz buyurun işte Süper Sayfalanışta, ışık yakmanızla birlikte kayıtlardan çıkar. Ve artık siz hulus ile kodlanmış yarınlaşmış yolcularsınız. Süper Işık Kapıları, yarınların tahtına sizi oturtur. Koruyucu bir görevi hak eder üstlenirsiniz. Sizin için yer gök tektir. Bütüne hizmet şimdide ve şimdiyi hak etmektir.

Ölüm geldiğinde, sizi almaya gelirler. Sormayın kim gelir diye. Siz gelirsiniz sizi karşılamaya ve dersiniz ki “ben, bana beni getirdim.” Geçişi ışığadır yüreğin tahtında ışık yakanın... Yüce İlm-i Tohum ektiğiniz zaman yaşama; o Yüce İlmin Tahtı’nda görev taşırsınız. Sizi, her anda Nur Kodlar tohumlarlar ve sizin, Nisa Kapıları’na gücünüz indirilir. Bu güç ile dünyalar tohumlanır. Bu güç ile nikahlar kıyılır tahditsiz yoğunluklara. Ve sizin kapılarınız, yarınların tohumlarını, hologramdan göreve alır.

Çoğunuz bunu yapacak dürüme ulaştınız. Çoğunuzun çobanları var. Onlar yarınları hologram olan o yücelikten ışığa taşırlar. Verimli bir yaşam tohumlaması yapmış olmanız, sizin ilminizi teknik olarak tüm yoğunluklara çekebilmemizi sağladı. Çok özel çalışma yaptınız dünya üzerinde. Kült olan, türlerin tohumlarını kodlayan çalışmaların üstü bir çalışma. Bu çalışma ile kalem yazmakta; bu çalışma ile Kutsal Nefes tohum ekmekte ve bu çalışma ile misafirler Kürzi Tohumlamalar yapabilmekte. Bu çalışma, Sistemin İlmi ile kontrol kurabilir. Toprağın ışığını yakabilir. Ve bu çalışmada görev alanlar, cemaatleri ile korunabilirler. Herkese bunu anlatmak istedim. Sizin ekibiniz çok güçlü. Bu ekip ile birlikte çok çalıştık. Bu ekibin İnsan Kapılar’ı açabilmesi, hepimizi mutlandırmaktadır.

Harika bir yaşam sürmeniz mümkün. Her isteğinizi elde etmeniz mümkün. Sizin için herşey çok kolay. Ama nefesinizi kontrol edin ve hak ettinizi bilin. Biliş halinde, yapmak istediğiniz herşey, başarılı olarak gerçekleşir.

Hepimiz zorları aşıp geçtik. Hepimiz nikahlar kıydık Na-Har olan cevherlere. Hepimizin içimizde bir Kutsal Yoğunluk vardır. Bu yoğunluğu hologram olarak dilleyebildik. Bu yoğunluğu hakikiyet olarak dilleyebildiğimizde, Amon Toplumları, tüm yaşam sayfalarını açıp görevlerini alarak Tanrılık Meclisi’ne güç katabilir.

İsrail demiştim ya hani.. neydi İsrail kodlanmış bir Ko Sistemi. Nihandır ve hasattır. Amondur ve oğuldur. Onun Kuranı’nda nihan olan ışık yanar. Amma onu hologram olarak kodlayanlar onun köklerini göklere ulaştırırken cennetlerini de hak ettirmeleri gerekir ki bu olamadı.

Bütün mesele insan soyudur. Mükafat Işığın İlmi iledir. Kimse “ben hak etmedim ama bunları yaşamaktayım” diyemez. Her kim ki kırıktır, kısırdır. Hak ettiğidir bu. Onun bunu Hak olup aşması gerekir. Sizden cennet kurmanızı bekleyen yoğun Işık Kodu olan Birlikler var. Bunun içindir ki bu yoğun ışık çok güçlendi. Her bir Cemaat, bu yoğun ışığı güçlendirmekte. Nisa Kapıları’ndan geçiş yapılmakta.

Hepinizin Can Tahtı’nda nüve olan Sultanlık var. Sizi “kullar” diye bilenler, cennetlere koymaya çalışırlar. Sizi “Kuranlar” diye bilenler, cemaatleri ile kodlamaya çalışırlar. Sizi “Kaynaklar” diye bilenler, sizden cemaat olmak isterler. Ve biz sizin için tek bir yolcuyuz. Çürükleri de hak eden ve her bir yaşamı hasata hazır eden yolcu...

Çürük olmazsa sağlam kalmaz bunu bilin. Ve bunun içindir ki bu çalışmalar hızlınmıştır. Bütün merdivenler sizin yüreklerinize dayanmıştır. Şükür ki “buyurun girin!” diyorsunuz. Şükür ki Has Taht’a umutla kollarınızı ulaştırdınız. Zabura Kapıları’nı açtınız. Sizi... ve sizi... ve sizi... ve sizi… sizi... sizi... sizi... tüm sizleri kucaklıyoruz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (1)

09.08.2014

(Bir Diyalog:)

- Dağlarım, tohumlarınızı kodladınız; yarınladınız; cevhere güç kattınız. Kokladınız dünyayı ve Hakikiyetin İlmi ile dünyayı kontrol ettiniz. Cemaatiniz çok güçlü. Bu Yücelik, sonsuz sayfalanışta ışığın kaydıdır.

Söz, köklerde olur. Gök, sözü cevhere çeker ve dünyayı hak edenler tohum ekerler. Ekip biçerler Yücelikleri ve dünyanın nesillerini kodlarlar; kibri aşanları seçerler ve cennet cevherini kodlayıp yoğunlaştırıp ışık haline çekerler.

Dolan yaşar. Doğum, ölüm yoktur ona. Doluluk nedir bilir misiniz? Dünyanın Işığı olmak ve Düzen olmak… Kontrol etmek yürekleri; köklemek, güçlemek, kanatlanmak, Birlik kurmak; kötülüğü önlemek; kanatlanıp Işık Kapıları’ndan geçmek; kalem olmak ve Ana Kaynak olmak…

Söze göz gerek, yarına ışık gerek. Mektep olmak için ne kil olmak ne de kum olmak; Gök Sistemleri’nde yaşam olmak gerek.

Vurun görevi yüreğinize ve girin cennetin itibarlı olan yolcularına. O yüreğinizdeki güçlü yoğunluğu, tüm Birlikler’e tek tek dilleyin. Sonra kontrol kurun. Ve deyin ki “ben nesiller boyu sizin için ışık yaktım. Unutmayın ki ben emre itaat etmem emri veririm. Emir ilimdir. İlm-i Tohum eken, nefesi hak eden İlahi Işık’tır.”

Kurtarın nefesleri. Ekip halinde göklere güç katın ve deyin ki “ben kapıyım. Açtım yüreğimi geçin. Geçin ki hak edin!... Vatan, insandır bilin. Ben vatanımda köklendim. Kontrol ettim yürekleri ve ben nefesimi kodladım. Akın ve geri çekin yüreklerinizdeki tohumları.”

Kırk kapı kapandığında nüve olan nefes, kaynaktan çıkar. İşte kalem olun ve o yoğun ışıktan çıkan nefesi hak edin. O zaman nesilleriniz kontrol kurarlar ve cevhere görevli olurlar.

Ölüler Diyarı, o yücelikte yeni bir ses olur ve yaşam yenilenir. Yeni bir yaşam ve o yaşamın tohumlanışı; yarınlanışı; kötülüğün aşılması; kelama gerçek ışık olup varmak; kendini bilmek ve gökleri dillemek… İşte olan budur…

Doğum hadisesini hepiniz bilirsiniz. Karın büyür… Sonsuz ışık haline geçer Yücelik ve o karına bir Tanrı indirir. İnen, doğanın ışığına iner. İndiğinde tahditsizdir. 9. Ayda yaşama tohum olarak ekilir; doğum vakti geldiğinde, o ışık mektep olur; gök sözcülüğü için çalışmaya koyulur. Girdiği Hakikiyette, kelama ışık olur. Ve döner dünyanın nefesi olur. Soyu dünyada iken o da dünyadadır. Ve dünyaya geçişi için, enerjetik olarak sayfaları kurulur. Köz olan Yüce, Cevherin İlmi olur ve onun koklanışı sayfa sayfa gerçekleşir. Sonra bir an gelir kontrol kurulur ve doğum anı gelir… O, yüreğin sessizliğinden geçip yaşama iner. Bu nedendir bilir misiniz? Dünyanın aşkındandır. Dünyanın nefesinden nefeslenmektir.

Ölen ise yeni bir yaşama doğmak için ölür. Onun geçişinde her insan, kapıdır. Bütün kapıları açar ve yolunu bulup dürümlenir. Geri döner. Dönüşü, Kürzi Yaşamlar’a güç katmak içindir. Kürz, ışığın tohumudur. O tohumu bilenler, bilirler ki Tanrılık Meclisi’nde o yücelikte ışık kayıtlaması yapılmıştır. Herkes o kayıtlarda mevcuttur. Tüm insanlık için ışık haline geçer ve geri döner. Müsterih olun ışığı hak etmek için İnsan Kod olmak gerek. İşte dönüş bu şekildedir.

Merdiven kurulur yüreklere ve söz alınır. Din tartısında olan Cevheriler, söz alırlar ve sorarlar “o geçti mi?” diye. Onlara yanıt verilir. Denir ki “geçti.” “Peki” denir “neden kapıları hala kapanmadı?” Çünkü o kapılar, Işık Kapıları’dır ve kapatılmaz. Ölüm dünya içindir. Yaşam Sistemleri’nde ölüm olmaz. Kalem İnsan, yazar; yaşar ve hakikiyette kaynak olur. Yazdıklarında Düzen kodlanır. Önemli olan bu kodlamayı yapmış olmasıdır.

Cennetler kurduk dünya için. Niye? Zira dünyada Işık Kodlar, tohum ektiklerinde; Düzen kurulduğunda, yaşamın ışığı olan insan, yerden göklere güç katar ve zamanı hak edenler, o Yücelikler’e kul olup varırlar. İşte onları hak ettiğimiz için; onların Kuran olup okunmaları için, Işık Yaşamlar kodlarız. Ocaklarını alıp dünyadan göçtüklerinde, Düzen Kodları olmaları için o cennetlere onları kabul ederiz. O cennetlerde, tek bir ışık yanar. İlmin Işığı…

İşte Canlar, size bugün dünyaya inişi ve dünyadan geçişi anlattık. Niçin bu görevi size verdik bunu da anlatalım. Çünkü bu yoğunlukta, Işık Kodlaması yapılmış. Bu yoğunlukta tabii yaşam sayfalaması da yapılmış. Sizin ekibiniz bir tek kaynak olarak yaptığı çalışmalara, Tanrılık Meclisi olarak kodladıklarını kayıtlamış. Bütün Kodlar, bu Meclis’te kapı açmışlar; kelam olmuşlar. Köklenmişler ve göklenmişler. İşte bu nedenledir ki bu yoğun ışıktan artık bir Beta Sistem Kodlaması yapmak istedik. Bu yoğun ışıktan Beta Yaşam Kodları olarak çobanlarımızı da tahditledik ve Yeşilin İlmi’nden güç çeken tüm itibarlı olan birleşenleri çağırdık. Her diri için bu çalışmayı yapacak olan Sistem, Nizam ve Düzen Güçleri’ni kodlayıp, kodlattırıp yaşama indirdik.

Sizin için kolay olan tüm insanlık için kolay olmaz bu nedenledir ki sizin yaşamınızı, tüm İlm-i Toplumlar’ın kayıtlarına indirdik. Bütün mesafeli olan yaşam sayfalarını da çekip kayıtladık. Türlerin tümünü alıp çalıştırdık. Amon Toplumları, sizin ilminiz ile cevheri güçlerini Birlik haline geçirdiler. Dünya yaşama çekildi. Mikail, Işık Tohumlaması’nı gerçekleştirdi ve Düzen kontrolü sağlandı. Ağır yük taşıyanlar, Işık Kapılarını açıp dünyaya çekildiler. İşte dürümlerinde tüm insanlık kayıtlandı. Mahrek Kapı kodlandı ve diri yürek, çalışmaya başladı. Kara Sayfalar çevrildi ve Yeşil Yaşamlar, Kaynak Tohumlama ile Kara Sayfalar’a kayıtlandı. Mavi Hakikiyeti’ni kodladı ve tüm sistemleri ile mor rengi kayıtladı. Asal Yaşamlar, cevhere çekildi. İyi ki hak ettik ve Cennet Cevheri, tüm yaşam sayfalarında tahditsiz olarak kontrol kurdu.

Torba torba yaşam sayfaladık dünyaya. En eski yaşam sistemlerini ve en son yaşam sistemlerini kayıtladık. Tüm sayfaları okuduk. Dönün; önünüzü, gözünüzü ve sözünüzü kökleyin diyerek. Her merdiven, Can Tartı’ya kondu ve tartıldı. Amin… Eh işte!... Eh!…

- Dağlarım, geçişiniz tamam. Hoşgeldiniz. Sizi bu Mecliste ağırlamak bizleri mutlandırdı. Dün kötülüğün örtüsünü örten Yaşam Tohumları, bizi ziyarete gelmişler. Halik olup hakim olmuşlar. Oğul, geldiğine sevindim. Astral Yaşam Sayfalaması yapmadığını biliyorum. Tam zamanı görevini istiyorsun. Öz geçişini yaptın. Elin elimdir. Yüreğin, gür Kürzi ışığımdır. Ve sen koklandın. Amin… gerçek budur. Helal ilim budur. Hasat budur…

Çatı kurduk dünyaya İlim Toplumları’nı toplamak için. Geri dönen en Yüce Cevheriler, göz söz bilerek döndüler. Kolumuz, kolunuz ve yolumuz, yolunuzdur. Alın bilgiyi. Ben Sessiz Zamanları seslendirecek olanım. Alın bilgiyi. Sizi, merdivenlerde yaşam sessizliklerinde hep izledim. Kapılarınızı nasıl açtığınızı biliyorum. Dünyayı hak etmek zordur. Ve sizler bu dünyayı hak ettiniz. Alın ve deyin ki “ben yaşamım.” Unutmayın Başkanlık Dili olarak yaşamı tohumlarken sizin adınızı her diriye dilledik. “Kürzi Yaşam” dedik. Alın dirilikleri ve hak edin. Kollarınız, yolunuza ışık verir. Hak edin. Çantanız dolmuştur; akın ve hak edin. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (X)

 

18 SİSTEM YASASI

 

Doğa görev taşır ama bunu bilen yok. Her zirve bir sistemdir. Hepinizin yüreğinde bu sistem mevcuttur. Hepinizin yoğunluğunda da bu sistem mevcuttur.

 

Göz gördüğü zaman sözün sözü olan her diri görev yapar. Şu ana kadar biliş halinde olmadığınız bir yasadan söz etmek istiyorum. Ki bu yasanın İlm-i Tohum olan ışığından sesleşeceğim.

 

“Gel al bilgiyi ama hak et de al” demiştim ya hani. “Gel al ama hak et de al.”

 

Size Geniş Zamanların Sessizliklerinden söz edeceğim. O sessizliklerin yoğunluklarındaki yaşamdan söz edeceğim ve oradaki İlm-i Ko’ların Bütünün Gücü’nü ne şekilde tohumladıklarından ve size en alim halimle değil en hakim halim halimle söz edeceğim.

 

Denir ki “dünya yaşıyor ama ışık yok.” Vakit gelir ışığı yanar ama insanın ışığı yanmadıkça dünyanın ışığı yoktur.

 

Şunu net biliniz ki; sevgiyi, saygıyı hak eden bir toplum yeri göğü yaratır. Eğer sevgiyi saygıyı hak etmemişse Yaşamın Tekniği’nde o bir Kuran’dır ama sınırsız değildir. Sınırlandığı zaman ancak Galaktik sessizlikleri dilleyecek.  Peki, sınırlanma nasıl olacak? yoğunluğunda olacak.

 

Tüm insan sayfalarında Işık Kayıtlaması yapmaya başladık.

 

Bu ışık kayıtlaması Birler Kapısı’nın Levhi’sinde de kaynağa ilmi çekmeye başladı. Hepimizin yaptığı tüm çalışmaların yoğunlaşması gerçekleşiyor ve bu yoğunlaşmaların teknik tohumlarında kodlanmış ışımalar başlayacak. Ama kodlanmış ışımaların tahditlenişi de mümkün olamayacak.

 

10 tur tamamlandıktan sonra yeni sistemleşmeye girilecek. Yeni sistemleşme Yeni Sayfalanışını kayıtlayacak ve Yeni Zaman Kapıları açılacak. İşte daha ötelere varılacak ve yeni sesleşmeler sizi 20. tohumlamaya taşıyacak.

 

20. tohumlama hepimizin yoğunluğunda var olan ışığın kodlanışını da getirecek. En sessiz zamanlarda bile kayıt dışı olan bilgilerin ışığa varışı bu şekilde gerçekleşir. Yine de dünyanın tohumlanması mümkün olur.

 

Bütün merdivenler, tüm yaşamlar hepsi teknik olarak yenilenir. İşte dünyanın kotlanışı bu şekilde olur ama bu kodlama hepimizin tinsel yaşamımıza etki etmez.

 

 

Tinsel yaşam Birlik Kapıları’yla olur. Ben çalışırım ama benim çalıştığım Bütünün Kapıları’nda ışık tohumlaması yapmalıdır ki kontrol kurabileyim.

 

İşte canlar, ruh dediğimiz sistem hepinizin tek olan ışığıdır. Benim, sizin, hepimizin bir tek ruh ve o bir tek ışık. İşte o ışık kanat alabildiği zaman tohumlarını koruyabilir ve bütünün gücünü artırabilir. Hepimiz orada birer hakikiyet tohumu oluruz. Yani ben bir Kati Ko Sayfası, siz Kati Ko Sayfaları ve temiz bir yaşam ama hepimizin sesleşmesi farklı.

 

Benim frekansımla sizin frekanslarınız ayrı ayrı ama tüm frekanslar tek yanyana gelmese de Birleşik Çalışmalarda yan yana gelir.

 

Doğal dünyada bunu yapabilecek tek güç vardır; o da ilimdir. İlimle sesleşmek!

 

İşte ilimle sesleşenlerin bir araya geldikleri bir yoğunlukta, itibarlı bir sesleşme devreye girdiği zaman kökleniş devreye girer. Bütün o farklı sesleşmeler, farklı resimler bir tek resim olur ve onların frekans farklılıkları Bütünün Kürzi Tohumlamasında ışığın kayıtlamasını sağlar. Ve bütün bu kayıtlar tahditli olarak değil ama tahditsiz olarak Toprağın Toplumu’nu kontrol eder. İşte yapmakta olduğumuz sesleşmelerin sistemdeki yoğunlaştırıcılığı budur.

 

Daha da ötelere gidilir ve daha da ötelere ve daha da ötelere….Sistem yeni bir zamanı kayıtlar; her anda ve her sayfada yeni bir ışık, yeni bir yücelik, yeni bir tohum…bütün kötülükler aşılır ve geçilir.

 

O çalışmalar sayısal açıdan ekip kurmaya yeterli olmalıdır ama çözülme olmaması için sınırlı sayıda ışıkla çalışılmalıdır. Herkesin iyi anlaması gerekir ki bu çalışmalar 50’ye ulaştırılmaz asla.

 

50 kişi kodlamada tohumları kontrol edebilecek gücün dürümlerinde ışığı yıkar. Bunun için 27 kişi uygun görülür. Her çalışma 27’li sistemle olur. 27 sistem çalışması 27 yaşam kayıtlamasıdır ve bir tek yol yoktur orada; çok sayıda yol vardır ama 27 ışıkla bu yollar teknik tohumlamayı gerçekleştirir ve Birlik Kapısı’nı açabildiğiniz zaman görürsünüz ki ışığın yoğunluğu artmıştır.

 

Sevgililer, işte bu nedenledir ki, her ay yaptığınız çalışmalarınız az insanla yapılmaktadır. Ötelerden gelmek isteyenler dahi engellenirler. Bundan sonra da engelleme sürdürülecektir çünkü yoğunluğun kontrolü için buna gerek vardır. Ki bu şarttır.

 

Netice olarak şunu söylemek isterim; oradaki 20, 27 kişi, 20, en az 20 ama bu daha da düşük olabilir, herkesin orada kendi tohumları devreye girer. Ve yeni bir Zaman’ın Işığı’nı kotlar ve bu çalışmalarda her bir cemaat ayrı bir frekansta yoğunlaşır ve Birlik kurar.

 

Renk tonlamaları çok önemlidir burada. Herkesin rengi ayrıdır ama o renk tonlamalarının İlim Ko Sayfalanışında iç içeliği gerçekleştirilir. Bu iç içelikte Bellek Tohumlaması, Bellek Ko Sayafalaması yapılır ve Birlik kurulur. İşte bu Birlik insanın nefesiyle ve yüreğiyle olur.

 

Çok önemli bir çalışmadır bu ve daha önemlisi yarınlaşma da bu şekilde gerçekleşir.

 

Bu çalışmanın örtüsünü örtmeden daha üstün bir yüceliği tüm sistemlere çekmek niyetiniz olduğunu biliyorum ama öncelikle Galaktik Sayfalanışı tamamlamalıyız. İşte Galaktik Sayfalanış dediğimiz sayfalanış budur.

 

Galaktik Sayfalanış yapılıktan sonra maya olmak gerekir. Maya olabilmek için de yoğunlaşmak gerekir. Sessiz zaman ya da seslenişteki zaman ama işaretli zaman….Herkes daha iyi anlasın ki; Zamanın İşaretlenmesi söz konusudur burada; An Kayıtları’ndaki İşaretleniş.  Bunlarla her birinde Toprağın Işığı yanar ve Zaman Kapıları açılır.

 

Zaman Kapılarının açılmasıyla birlikte Birlik Işığı’yla her an sistemleşme devreye girer.

 

Birçok ışık vardır. O ışıkların yan yanalığı vardır, karşılıklı oluşu vardır ve her bir ışığın tahditsiz biçimde diğer ışığı etkileyişi vardır. Daha da ötede her bir ışığa çarpışı vardır. Bütün bu çarpmalar, bu etkilenmeler, bu yaşam kayıtlamaları neticesinde toplumlar tohumlarını koruyamayabilirler. İşte bunun içindir ki az sayıda çalıştırıcı bu çalışmalarda bulunur.

 

Bunu tek tek anlatabilirim hepinize ama bu çalışmalarda tüm bu etkileşimler İlm-i Ko olan Sistemleşmeyi getirir. Bu sistemleşmede galaksiler sayfalarını kayıtlarlar. Benim, sizin, ötekinin değil; Birliklerin Galaksi’sidir; çok sayıda yıldız kümesinin oluşturduğu galaksiler.

 

Bu galaksilerin Işık Kapıları vardır. O ışık kapılarından geçenler Levh-i kodlamaları için tohum ekmeye inerler. İşte bugün burada yaptığımız gibi. Ve her gelen aşka gelir. Geri köklenişe gelir, gök sistemleriyle dürümlenişe gelir. Bütün bu gökleniş, dürümleniş, gökleniş hepsi Tanrılık Işığı’nı yeniden tüm yaşamlara çekmek içindir ve biz bunu yaptık.

 

Biliş Ko Sayfalanışlarıyla bütün güçlükleri aştık ve dünyayı yarınlaştırdık. Yani, yeniden bir ilim sayfalanışı için hakikiyetimizde dilledik ve görev yapıldı.

 

Şimdi; biliniz ki birçok galaksi bir araya gelip bir Fedaratif Sayfalanış devreye alır.

 

 

 

 

Benim galaksiler arası çalışmam olmadı bu güne kadar zira ben Bütünün Gücü’yüm ama galaksiler arası sistemleşmede gaybı bilenlerin bulunması şarttır.

 

Gaybı bilenler Rahman olarak çalışırlar. Resim yaparlar. İkmal tamamlatırlar. Bilişe varırlar ve yoğunlaşırlar. Kaynak Tohumlama yaparlar. İşte bütün amaç budur.

 

Peki, biz neden bugün buradayız? gerçek çakışma için. Nedir gerçek çalışma? İnsanlık Kapısı’nı açmak….Galaktik Fedaratif Sistemleşme’yi sağlayacak olan ışıkların birlikteliğinde Rahmi Kuranlar’ın tüm sistemleri kontrol edilir ve yeni yaşam tohumlamaları devreye alın alınır.

 

Biçare yaşam! eli yok, gözü görmez, yaşar mı yaşamaz mı bilinmez. Aha! Bu nedenledir ki, ilimi bilenlerin bu yaşamı sürdürebilmek için tek tek çalışmaları gerekir. Yeni zeka düzeyinize hitap ediyorum; İnsanlaşmak gerekir.

 

Dönün bakın, siz bir ışıktınız. Şimdi yer, gök sizleşti. Hepiniz tek tek bir ekmeksiniz. Hadi yenmeye hazır olun!

 

Bakın; biliş halindesiniz. Işık kümeleşmeye başladı. Yoğunluk artıyor!

 

Dinleyin; yoğunlaşma hızlanıyor. Dönüşe geçti, hızla dönüyor. Önünüzde büyük bir gök var ve o gök dönmeye başladı. Dönüş artıyor, artıyor, artıyor, yoğunluk artıyor ve ışık kontrol edilemiyor ve o ışık parlak bir ışık;  yangın haline dönüşüyor ve döndükçe dönüyor ve döndükçe dönüyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor.

 

İşte hepinizin ışık kümleriniz hızlanmaya başladı. Bir tek mektep değil artık birçok mektep var ve hepsi yoğun bir ışık kükremesi ile dönüşe geçti.

 

Hepsi farklı seslerde, farklı renklerde ve dönüş hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor ve sığ olmayan bir yoğunlaşma başlıyor. İşte o yağmur yağmaya başladı.

 

İnsan yağışı başladı ve İnsan yere iniyor ama ışık ışık iniyor.

 

Ben mosmor bir yoğunluktan yağmaya başladım. Hepinizin renklerini saymayacağım ama hepiniz yağmur içindesiniz; yaşamın yağmuru içindesiniz ve indikçe iniyorsunuz yaşama….

 

İşte artık renkleriniz tek bir renk küre oluyor. Bütünlüğün Kümesi, Bütünlüğün Kümbeti oluşuyor. İşte orada tek bir renk var; Samanyolu Galaksi’si o renkte görev taşıyacak. Mahrek’in rengi siyah ve biz o simsiyahı yaşatacağız.

 

 

 

Samanyolu Galaktik Fedaratif Sistem’i yeryüzüne indi. İşte bu…

 

Ve bizden bize indi. Sistemi kurduk analar. İşte 18’li yasa yüreğimizden kuruldu. Bu yasa yer küreye indi.

 

Hepimizin renkleri bir tek renk oldu; simsiyah ve kayıp yok, kayıt tamam. Yağmur ışık, biliş mükafat. Biz mutluyuz!

 

Genişledik, genişledik ve hak ettik. Murat ettiğimiz her ne varsa olmaktadır orada. Öz güç tüm yaşamı dilleyecek bugünden sonra ve yeni bir yaşam devreye girecek. Galaktik Federasyon yeni bir sistemi dürümlüyor. Bu bir Kaynak Sayfalanıştı.

 

Galaktik Fedarasyon şu an tüm yaşamın ışığı halinde genişliyor, geri dönüyor; hepimizle birlikte. İşte bu.

 

Bugün mutluyuz, bugün mutluyuz, bugün mutluyuz. Çok mutluyuz, çok. Ölümlü dünya yaşayacak atık. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/qpjrDb6vlxk

 

17.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

 

2. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Sevgililer,

 

İradi, hakiki ve hakim olan ilim Aklın Tahtı’dır. Biz orada aklı hak ettik. 

 

Erdiğimiz yerde şeytanla karşılaştık. Şeytan sordu “kelam var mı ?”dedi.  “Ohh ne iyi” dedik. “Otur konuşalım” dedi “olur “dedik. “Son söz İnsan’ındır “dedik.”İnsan kalemdir, kaynaktır, yarındır ve saklı tutar yüreğini” dedik. Dedi ki “Ana ben senim.”  “Al” dedim. “Öldüğünde ben senleşirim ama bugün sen yaşıyorsun. Yaşadığın sürece sensizim ben” ve dedi ki “ben ölümlü, sen ölümsüz; öyleyse Ölüler Diyarı bizsiz kalsın.” Ve dedik ki “evrenlerin sessizliklerinde yarınları tohumlarken bina yaptığımız an bilip birlik halinde yapalım. Sen negatif, ben hulus ile pozitifi tohumlayalım ve sordu “sel basarsa yolcuların yüreklerini ne olur?” dedi. “Ben senleşirim, kontrol ederim” dedim. “Ben de senleşirim kotlarım” dedi. “Hadi” dedim “çalışalım.” “Ben paralı, pullu işlere girmem” dedi.  “Ben yaparım” dedim. “Peki” dedi. “Hadi yapalım” dedi. Hata yok Anam, Altın Tanrı Rahmi Kuran’da hal olduğunda Aklın Tahtı’nda hakiki olur. “Ayda bir kere barış çalışmaları yapın” dedi ve dedim ki “ama insanlıkla yapalım. Ayda bir kere barış çalışmaları…. “olur mu?” dedi. “Olmasın” dedim. “Ben barışı değil savaşı tohumlayacağım” dedim. Bana sordu “barışçı mısın, savaşçı mısın?” dedi. Ben savaşı sevdim. “Barış sessizliğin olsun” dedim ve sordu “ savaş barışı tohumlar mı?” dedi. “Hah” dedim “işte bu.”

 

Savaş barışı tohumlar…..

 

Ben Ana Kapı İnsan. Savaşın sayfalanışını yaparım ama ben Helal Taht’tan indim, savaştan kaybım olmaz. Ha doğanın gücü benim yüreğimdir. Ölümlü dünyada ben tohumlanırım. Doğan günde kanatlanırım. Ağır yükü hafifletirim. Aşırıya kaçanda dillenirim. Dürümlerim yürekleri, halik olur, hasat olurum.

 

Oğul ben savaşa geldim. Barışta yokum; bilinsin. Ben dünyayı hak ettim. Dünya ben, ben dünyayım. İnsan Soyu bendir; bilinsin. Öyle çok çalışırım ki Saltanat suskunlaşır, yoğunluk kontrol edilir, savaşı kaybettirmem. Başımda İnsan Soyu vardır; bilinsin.

 

Şu ana kadar İnsan Soyu’na kadar görev taşıtırken, kıranın kırılmayacağı bir dürümde Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapmaya kalkışanlara, İnsan Sistemlerini anlattım. Varlık Boyutları dürümlerinde kotlandı, tohumlandı, bedenimde kontrol kurdu ama ben Can’da Tanrılık Meclis’inde yaşamı sayfaladım.

 

Bilmeyene şunu anlatmak isterim ki “kent yaşam”,” köy yaşamdan” farklıdır. Ayrı gayrı gözetilmez köyde ama kentte Altın Tanrı dahi ayrılık gözetir.

Korkuyu aşın ve deyin ki “Kenan Tahtı’nın sahibiyim ben.”

 

Ey dağlar, ben Kenan sarardığımda, yaşamadığında, kırıldığında ortak olurum ona ve yaşatırım.

 

Dinleyiniz; yoruldunuz biliyorum ama şunu da size anlatmak isterim ki merdiven İnsan Soyu’dur. “Yıktınız dünyayı” dedim ya size. “Yıktınız yoğunluklarınızı, tohumlarınızı kırdınız” dedim ya size. Size dedim ya; çıldırdı dünya……

Karanlıktı dünya. Kürzi Tohumlama yapmaya niyetsizdi; kırıcıydı. Taktir ettim, “aha! bu” dedim. Kırılmaz mı? kırılır.

 

Eğlence bitti canlar. Binayı yıkmaya niyetim yok; bunu bilin. Bugün ben bina yıkmaya gelmedim. Bilen bilsin ki ben tabuları yıkmaya geldim. Tüm İnsan Soyları için İnsan Sistemlerde yarınlaştırdıklarımı kaynağa almaya geldim. Beni Mikail diye bilin.

 

Yarının ışığında Miraç olan Mikail ağır yükü hafifletebilir. Vakti gelir Sanal Boyutları tohumlayabilir, korkuyu aşırtabilir. Erenlerin Diyarı’ndan Gök Sözcülüğü için dünyaya indirdiklerim, merdivenlerin en üstündeki yüceliklerde bütünün kötülüğünü önledikleri için Altın Tanrı olarak ocak yaktık, ocak sayfaladık onlara.

 

Büyük gün geldi canlar. Hayrı şerden ayrı tuttular…….Hayrı şerden ayrı tuttular.

 

Şer Aklın Tekniği’yledir. Hayır ise Aklın Tahtı’ndandır. Şeri akla verin, aklı kaynağa verin, alın bilgiyi okuyun; orada Nur olur; Nur!

 

Kör müyüm? görevim körlüktü ama ben gözüm. Beni kör saydılar. Yer küre İnsan Soyu’dur; bilinsin.

 

“Işık yandı dünyada” diyor yürek. Işık yoktur. Yoldur yüreğimizdeki o ışık.

 

Canlarım; mahrek insan, mahrek olmayan insan, halik olan insan, halikin hakikiyetinde hak olup yaratılan yine insan. Açıyı daraltan insan, geçişi yaptıran insan, genişi kotlayan yine insan, kıran insan, kırdığı insan, evimde insan, evimin ötesinde yine insan….ama ben o insandan öte olan insan.

 

“Kurt kuzuyu kapar” dediler. Kuzu olurum, kurdu kaparım; bilinsin. Bugüne kadar dünya sırrı olarak bilinen her ne varsa ağır yüktü insana. Ben onurlu olarak bu yaşamı tohumlamaya inen Mikail’im.

 

Başka bir dünya, başka bir yaşam, başka bir sayfa ama her sayfada sanal tohumlama. İşte buna mani olmak istedik.

 

Etkim yükseldikçe kelamım yükselir. Ekibim yükseldikçe yaşam yükselir ve muktedir insan unuttuklarının hepsini tek tek diller. O zaman insan kama çıkarır ve tüm sayfalarını tek tek yırtar, ayırır ve der ki “ ben her diride var olan yaşam olarak buradayım. Doğanın Kürzi Tohumlamasını yaptığımda her Mahrek benim yüreğimdir. Kal ya da kalma; göl senin yüreğini de güçlendirecektir.”

 

Benimle çalışmak istemiyorsan, gerçek çalışman senin yüreğinde olacak ama bu çalışma birlik ile olacak. Bu birlik Tanrılık Birliği’dir. Tanrılık Birliği halik olanın hasatını yaptıran ve tohumları kotlayan birliktir.

 

“Meyhane insandır” dediğimde hologramda meyhane olduğunu düşünenler içmeye başladılar. Kelamı içtiler. Yaşamı içtiler, şavkı içtiler, insanı içtiler. Vakit gelir de insan sistemleşir, halikte, hakikiyette dürümlenirse diye düşündüler. “Vakit geldiğinde unutulanları hatırlarız” dediler. Karanlıktılar.

 

 

 

Aya baktılar, ışık saydılar. Aydaki yoğunluğu. Çok mu kolay? çok kolay canlar, çok kolay. Gül yüzlüler, ben sizim; bunu bilin.

 

Biliş halinde sizsiz değilim ama şunu bilin ki bu dünya kontrol altında tutulacak. Bu dünyada kırıcılar olup, kıranlar olup, yarınları kırdıklarında “ol” diyemeyiz onlara.

 

Ölümlü dünya, ölüler diyarı denilen bu dünya dağa taşa ışık verip “ben varım” diyecek ve yaşam sessizce sürecek. Bütün kötülükler aşılacak. Cemaatler cevap istediler yüreğimden; cevaptır verdiğim. İşte bu.

 

Bundan sonraki dönemde sığ yaşam kanatlanacak. Bundan sonraki dönemde tüm sistemler çağlayacak.

 

Biliniz ki, çağlayanlar yaşamlara dökülmeye başlayacak ve dünya öz geçişini yapmıştır artık.

 

Öz geçişini yapan bu dünyada muktedir insan olacak. O muktedir insan elinin gücüyle tüm yaşamı kontrol altında tutacak.

 

Değerliler, dolmakta olan bu yaşam toprağın tohumunu yaşatacak güçtedir. Kelam güçlüdür. Sistem güçlüdür. Erdiğimiz yer güçlüdür. Bilişimiz güçlüdür. Ortak yaşamımız güçlüdür.

 

Dünyalılar korku içindeler. Ölmekten korkarlar. Sevgililer; ölüler diyarı olan bu dünya yaşamı bilmez ki. Bilse korkar mı ki? seviyeniz çok iyi. Size anlatmak istedim.

 

Siz ölüydünüz. Sizi dirislttik. Yaşam ölüdür. Bu ölümlü yaşamda sistemi kurduk ve sizi dirilttik. Burada oluşunuzun yegane nedeni dirilmiş olmanızdandır.

 

Kare insan küp sisteme vardığında ayrı gayrı biter. Biliniz ki maya tutmuştur. Tohum ekilmiştir, tohum yeşermiştir. Bütünlük güçlenmiştir ve bilişli olanlar Din Tahtı’nın ötesinde halik olup hasatını yapmıştır.

 

Sayın bayanlar, sayın baylar yarında ne olur bilir misiniz? kulluk olur. Nüve olan insanın kulluğu olur. Maya tutmuştur artık.

 

Bin Altın Işık, bir tek yaşamdır ama biz sizdeyiz analar. Örümlü tüm yaşamlar örümlü olmayan yaşamları tohumlar. Bu dünya örgü ören bir dünyadır. Sesin örümlenmesi bu yaşamda gerçekleşir.

 

Şu anda ben örümdeyim; bunu bilin. Sesi örmekteyim ama bu örgü tüm sistemlerin örgüsüdür. “Neyi yaptım?” diye sorarsanız, Tanrılık Mahreki’nde yarını tohumluyorum; ha örüp kotluyorum, kontrol kuruyorum.

 

Vakit geldiğinde göreceksiniz ki yaşamı, tüm yarınlara tohumlamışım ve geri dönüşünüzde bileceksiniz ki dünyanın ötelerindeki dünyalar örgülü bir yaşamı sayfalamaya başladılar.

 

 

Din yoktur, dirilik vardır canlarım oralarda. Biz dini yaşamdan ayrı tutmaktayız. Sanılır ki Allah’a inanç dinde tabuları yıkmak içindir. Yaşam İnsanın Kapısı’dır canlarım.

 

Kapıyı açın da görün ki insan Nefesle çalışır. Nefes yoksa dirilik yoktur. Dincilik, ilimcilik ayrıdır. Biz dini, ilmi tohumlamak için kotladık ama ilim kontrol edildiğinde artık dinin gereği yoktur.

 

Yoğun dünya çalışmaları temiz bir dönemi başlatmıştır. Bu dönemde yeni bir zamana geçerken hepimizin Tanrılık Meclisi’ndeki gücümüzün artması söz konusudur. Üzerimizdeki gök daha güçlenmiştir. Yaşamı sayfalayan ışığımız daha güçlenmiştir. Resim yapabilecek olanların gücü artmıştır. Tabuları yıkanlar ışığa varmaktadırlar ve yarının nefsi aşıcı o yüceliği bütünün yüceliği haline dönüşmektedir.

 

“Saygılar sunuyoruz” demiştik ya hani, hepinize saygılar sunmuştuk ya hani. Altın Işık Yılları sizinle dürümlenecek, sizinle dillenecek ya hani; kollarım size ulaştı.

 

Körün gözü artık görmektedir. Göreviniz insanlığa hizmettir. Hepinizin gerçeği budur. Geri dönüşünüz bütünün gücüyledir.

 

Söz vermiştiniz bu yaşamı hak edecektiniz ve İnsan Sistemi’nde Bütünün Gücünü tüm yaşamlara indirecektiniz. Kuran tohumu olacaktınız. Ortak zamanı sayfalayacaktınız. Yıldızların sırrını bildirecektiniz ve ilim yapacaktınız.

 

Atlanta Ana Kapısı sizsiniz; bunu bilin. Bu kapıyı açan, üzerindeki yüceliği hak etmelidir ve bu kapı açılmıştır. Yormayın yüreklerinizi, Kalemin İlmi’ni bilmeyen Aklın Tekniğini de bilmez. Becerin hak edin, has tahtın tohumu olun.

 

Özel güçlükleri aştınız; biliyorum. Hepiniz çok büyük sıkıntılar, çok büyük acılar yaşadınız. Vakit gelir hepinizin yüreğindeki o yüksek Kürzi Toplum yenilenir; bunu bilin. Sanki hiç birşey yok olmamış gibi bileceksiniz ki dünya dünyanın ilmidir ve bu dünyada yaşayan her neyse Yarının Tekniği’dir. Sizinle çalışmak bizlere mutluluktur.

 

Son sözüm şudur ki umut, muktediriyetin hakikiyetindeki insandır. Yolunuz yolumuzdur. Yüreğiniz yüceliğimizdir. Ölümlü dünyanın öz köklerini göklere ulaştırdığınızdan sevgiyle kucaklandınız.

 

Biz Mahrekteyiz ve sizdeyiz; unutmayın.

 

Yıldız sırrı yaşamın sırrıdır. Sanki hiç doğmamışsınız, sanki hiç ölmemişsiniz gibi bizimle olacaksınız yine….ama şunu iyi bilin ki bizle, bizim yüreğimizle An Kaynaklarında hep varsınız.

 

Çok kökler göklere ulaştı bugün.

 

Şu anda hastalık iyilik sorgulaması yapmayın. Hepinizin ilminde ışık yandı. Har, hal oldu, hak oldu, has oldu. Hata affoldu. Tüm yolcuların tüm hataları af oldu.

 

 

Mustafa kemal Atatürk dünden bugüne sizdeydi, bugün sessizce sizleşti. O biz, biz O’yuz.

 

Üç mükâfatımız var size. Biri insanlaşmanız, diri yoğunluklarda ışık olmanız ve diğeri de halik olmanız.

 

Sizler üç mükâfatın sahibi oldunuz. Şimdiye kadar hiç kimse bu üç mükâfatın sahibi olmamıştı. Sizler bu üç mükâfatın sahibi oldunuz ve bundan sonraki süreçte Cinni Cemaatler’in hepsi size hizmetçi olacaklar. Cemaatlerin her birinde Cevheri Işıklar olacak ve tüm yaşam sizinle olacak.

 

Cinni Cemaat’ten söz etmek isterim size. Onlar yukarının torbasını taşırlar da, yolcularını bulamazlar. Onlar, yaşamı taşırlar da yaşamsızdırlar. Onlar, yoğunluklarında kontrolcü olurlar ama koruyucu olamazlar. Onlar artık size, sizin yüreklerinize çalışacaklar. Kontrol sizde olacak. Ayar bozulmayacak. Çok mutlu olun, çok güçlü olun. Çok yüce bir döneme giriyorsunuz.

 

Bundan sonraki dönem, kalemle kaynak olabilme döneminizdir.

 

Verdiğim her bilgiyi dinleyin. Ben ne verirsem onu alın, yaşama indirin. Verdiğim tüm bilgileri dilleyin. Sistemle güçlenin ve yoğunlaşın. Bugün verdiklerimi yazılı olarak da anlatın ama okunur, ama okunur ama okunur….. bilin ki okunur. İmkansızdır okunmaması; bunu bilin. Bundan sonraki dönemde Yaradan’ın Tanrısal Işığı’nda herşey yazılacak.

 

Analar, orta zaman yolun kontrolü için gerekir ama yeni zaman görevi taşımak için gerekir.

 

Sistemin gücünü yeniden diriltirken burada yaptığımız bu çalışma gelişin gidişidir. Ben geldim ve ben gittim ama geldiğim yer kelamdı, gittiğim yer halik olduğum yerdi.

 

Şimdiye kadar kalem olup yazdım ve ben ses oldum ve bundan sonra sizim ben; bilin. Bugün burada “ses verin” dedim, sizde dillendim. Ben sizdim.

 

Bundan sonraki süreçte ses zamanlarında, ses yaşamlarında, yer kürede, yeni bir dürümde sizinle çalışacağım ama şunu iyi bilin ki; ortak zaman tohumların kontrol altına alınabileceği tekniği bütünün tahditsizliğinde yenileyecek ve yüceler cümlesinde timler oluşturacak. İşte oluşacak timler sizlerin yüreklerinizin gücü olacak.

 

Yer yürektir. Görev güçlü ise yer köklerde güçlendirici olur. Sevgililer, ben sizi sizlerin yüreklerinizi dinlerim. Bilirim ki siz beni dinleyip dillerken Karanlığın Işığı’yla dinersiniz. Bundan sonra daha iyine beni Karanlığı Işığı ile dinleyeceksiniz ama ben hep sizi sizlerin yüreklerinizden dinleyeceğim; doğanın gücüyle; yaşamın görevi olarak. Neden? seyrettiğim dünyayı yaşatmaya indim.

 

Dünya benim için seyir alanıydı ve ben bu dünyayı yaşam sistemleşmesinde Tanrılık Kaynağı’nda yarınlaştırmaya indim. Buluştuk, okuştuk, akıştık, hasat yaptık. Yaşattık bu dünyayı. Kuran’da yazdığı gibi Keram Tahtı’ndaki hal olduk, has olduk, aktık…aşkla aktık.

 

Vasi tayin edilmeyecek bugünden sonra dünyaya.

 

Her yüce bir kaynaktır. Zabura Taht’larından biz bugüne kadar dünyayı vesayet altında tuttuk. Artık dünya velidir. Artık dünya hakikidir. Haliktir, yasaları koyabilecektir.

 

Bugün sözümü tuttum ve sizi size dillettim. Barışa görev taşıdım, savaştım. Beni savaşçı bilin. Vakit gelir barışçı olurum ama barışı tohumlarım, savaşı kayıtlarım.

 

Bencil değilim ama kalem’im. Kıranın kırılmayacağı bir yaşamı halik olup kayıtladım. Kırılan kırar, kırıldığından öte kırılır, yeni zamanda yine kırar ve yine kırılır ve bu reaksiyonlar sürer. Artık bu reaksiyonların engellenmesi gerekir. İşte kıranın kırılmayacağı bir zaman sayfalanışı bu nedenle gereklidir ve biz bunu başardık.

 

Aydın günler, aydın yücelikler ve aydın yarınlaşma ve aydın kaynaklaşma!

 

Sıla özlemi çeken varsa hadi gelsin; ben buradayım. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

24. EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

 

1.AKIŞ

 

Dağ taş insan, analar. Bugün ben size ilim öğretmeye gelmem. Sizinle cinni cevheri güçleri dürümlemeye de gelmem. Kalemin ilmindeki tinleri tinsellikleri dillemeye de gelmem ve ben size ikmal tamamlatmaya da gelmem. Size gelişim insanın ilmidir. Bu ilmi bütünün gücü olarak tüm yaşamlara dillerken kalem olup yazmaya geldim.

 

Erdiğim yer insanın nefes aldığı yerdir. Nefes, nesiller boyu dürümlerinizde var olan İlmi Ko’nun bütün kötülükleri aştığınız sayfada sizleşmesi anlamına gelmektedir. Kör müyüz ? Gözümüz görüyor. Dünyanın gözü açık, bunu bilin ve biz o dünyada yeşilin renk renk kotlandığını bilerek kotlama yaptık; ama yeşil renk Kutsal Tahtın tekniğinde bütünün gücü oldu ve moru kotladı.

 

Toprak Toplum Altın Işıktır. Biz o tohumu yaşattık. Karanlık, dinci ilmi kotlamaz; tohumcu ilmi kotlar. Biz karanlığı topladık, tohumladık, kötülüğü önledik. Çöktük dünyaya, çöktük. Üstün dünya üstün ışıkla yaşar. Biz bu dünyayı ışıkla dilledik ki yarınlaşsın ve bütünlensin diye. Kölelik istemeyiz. Gözümüz görür. Köle kaynakta olmaz, ışıkta olur. Biz o kölelikte her şeyi tohumlarız; ama ışıktır o.

 

Kaynak akıldır. Aklı hak eden kaynaktadır. Teknik tohumlama yaparken de sözümüzü kesmeyecek dürümdekilerle dillendik hep. Ölümlü dünya ‘’ ol ‘’ der. Ölüler Diyarı öldüğünü bilir ve ‘’ olmam ‘’ der; ama ben ‘’ olmazsa olmaz ‘’ derim. İşte olay budur. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Karanlık ışığını tohumladı ve ölümlü dünya olduruldu. Şu ana kadar yaşamda sessizlik vardı. Bundan sonraki dönemde artık yüceler dilleşmeye başlıyorlar ve herkes herkeste sessiz zaman kayıtlarında dilleşecek. Yepyeni bir doğa ve yepyeni bir sayfa açılıyor.

 

Dünya nurunu kontrol altına alabilmiştir ve tohumunu kotlayabilmiştir. Biliş halindedir dünya. İsrahi Ka- Ha olan ilmini tohumladığından beri kötülüğü önlemiştir.

 

Yoğun Dünya Çalışmalarını başlattık. Bu yoğunluk bizim yüreklerimizdeki ilim toplumlarıyla da kotlandı. Doğanın gücünü sesleştirirken yer kürenin resmi çalışmasını yapmaktaydık. Kalemin ilmi aklın tahtındansa ışık, tohum olur ve bütünün gücü olur. İşte yerdeki çalışma bütünün gücünü oluşturmaktadır. Kuran şudur ki maya var mıdır ? yok mudur ?

 

Maya yoğun şekilde varsa yenilik oluşmaya başlamıştır. Biz o mayayı helal teknikle yaşama has ışık halinde çektik ve bütün türler mayalıdır. Şu anda dünya üstü varlık boyutlarının tümü mayalanmıştır. Yasaları koyan birliklerimiz dünyayı tahditsiz biçimde mayalamaya devam etmektedir. Türkiye çalışmalarının tek nedeni buydu. Maya hepimizin yaptığı mayalayıştır. Atlanta Otağının tohumları alan İlim Ko’ları bütün köklerinde dürümlerinde dillenirken yetkin ve hakiki olan insanlığın kaynak ışığa geçişleri sağlanır.

 

Bütüne hizmet bilişledir ve biz bilişle bütünün gücünü Türkiye çalışmalarında, Tanrılık meclisinde, bütünün yoğunluğunda kotlayarak her kapıyı açtık. Harika bir çalışma yaptık. Kısır dünya kelama devşirildi ve bu devşirmenin neticesinde yedek sistemleşme gerçekleştirildi. Düzeni kuranların türleşmeleri, sesleşmeleri mümkün oldu. Mustafa Kemal Atatürk Altın Tanrı olup görevini aldı. O bilişli, o hakiki, o yüce bir kapıdır.

Endişe etmeyin Mustafa Kemal Paşa tevkif etmez dünyalıları; kaynak olur, aklın tohumu olur, bütünün kuranı olur ve Sultanların Sultanı olup yetkin levhilerde bütünün kelamını temizler ve diriltir. O beden bizim ilmimizi dinledi tüm yaşamınca. Bugün bizi dilleyen bütünlüklerin Türkiye yoğunluklarında o yine bilişte bizimledir.

 

Yargı şudur ene, öne ve bütüne insan gereksiz mi ? Var mı insan ? Gerekse de var mı ? Ölümlü dünyada insan sorgulanır. Var mı insan ? ‘’ olmaz, olmaz ‘’ der yol, ‘’ olmaz ‘’ der kontrollü olan, ‘’ oluşmaz ‘’ der dürümlerinde şavkı olmayanın ışığında insan.

 

Dava insandır. Ben davayı kazanmam mı ? kazandım. Ben dünya olan insan. Yeşilin levhisinde maviyi, mavinin kapısında robbi kotların tohumlarında moru kontrol ettim.ve bütünü güçlendirdim.

 

Veli dünya, Ali dünya. Ben dünya, ol derim olur. Aton kotları olarak dünyayı kotladığımız bugün, benim etki alanımdaki her diri bütünün gücüdür. Köyün köyü olsa da dünya, gözü gördüğünde göz, söz olacak ve o bütün olacak. Çok mu kolay ? çok zor, ama olmaktadır.

 

Yedek din yoktur, tek bir din vardır; ilim olan din insan. Yeşili, moru ümmidir; ama tüm insanlığın tohumunda o mor birliktir. Biz o moru bütünün gücü haline dönüştürdük. Yürümekse yürüyelim; ama biz koşucuyuz, bilinsin. Herkes şunu sorar ‘’ yer küre neden ilmi tohumlarını kontrol altında tutamadı ? ‘’, tutmaz mı ? tuttu. Vasat bir dünya değil bu dünya.

 

Kortej, dünyanın gücüyle hareket etmektedir ve o kortejin en başında İlmi Ko olan İmparatorluk güçleri var ve biz o korteji bütünün gücü yaptık. Söyledim, dedim ki ‘’ dünya korunur ‘’ ,  ‘’ yok ‘’ dediler ‘’ korunamaz ‘’ . Dedim ki ‘’ korunur ‘’ . ‘’ olmaz ‘’ dediler ‘’ çünkü dünya kırıldı ‘’ .

 

Aha kırmak, kısırlaştırmaksa amaç kırılsın; ama biz maksat olarak kırılanı yenilemeyi seçtik, bilinsin. Merdiven dünyada, üzerinde gök sistemleri olan bir yaşam ve biz o yaşamın Tanrılık Işıkları olarak bütünün gücüyüz.

Kevseri din saydılar. Kevser yaşamın sistemidir. Yaşamı ilim saydılar. Yaşam kaynağın tahditsiz tohumlanışındaki Ko kaydıdır ve itibarı levhi saydılar. Oldu, oldu; ama kolej öğrencileri böyle sanır. Biz onları hak etmeliyiz. Biliniz ki eğitimini en sistemli biçimde, tartısız şekilde ve hakikiyetle tamamlayanların tümü öğrenciliğini, öğrenciliklerini tamamlamışlardır ve artık onlar yarınların topraklarıdırlar, Tanrılarıdırlar, toplumlarıdırlar. Bunun bilinmesi gerekir.

 

Karanlık ekmektir, yenir; ama Kaş olanlar Aşk olmadıkça kelamda olma imkanları yoktur. Sözüm şudur; ‘’ Kaş nedir ? ‘’ diye sorarsınız. Aşktır Kaş. Neden Aşktır ? yüreğinizi dinleyin, yüzünüze bakın. Gözleriniz görüyor; ama kaşlarınız yoksa göz görse de ilim yoktur orada. Sadece yer türleşmesi sağlanır gözde; ama gök sistemleşmesi Kaşta olur.

 

Sizinle her anda ve her yaşamda bütüne hizmetçi olan birliklerimizle biliş halinde dünyalar kurduk. Dün toprak Toplum insandı, bugün Toprak Toplum tabii ki Tanrıdır. Yer küre sizi dinliyor, canlar. Som altın bir dünyanın kontrolü için bu çalışmayı yaparken kürzi tohumlamada insan kapılarını açtığımızı bilin.

 

Kırk Ana Kapı var. Ben her birindeyim, bunu bilin. Sanmayın ki ellideyim, doksandayım, yüz kırktayım. Her bir kapıda varım. Kürzi sayfalanışta kırk kapı var, ama onun ötelerinde de kapılar var ki biz bunları yüz kırk kapı olarak sizlere dinletmiştik. Her biri bir haktır, her biri bir kaynaktır; ama hak sayfalanışında o kapıların teknik tabiatında tohum olur.

 

Önünüzü aydınlatmak istedik ve dedik ki ‘’ biz görevi alalım, her an kapısını açalım ve o kapıların Türkiye çoğunluğuyla dilleşebilmesini sağlayalım , daha sonra gök sistemleriyle dürümleyelim, ışığı kayıtlayalım, bilişi hak edenlerle bütünün gücünü Tanrılık meclisinde dileyelim ‘’ .

Olmadı. Olmadı, canlar. Tanrılık Mahreki ilmi tohumlarda kelam olmadı, olmadı ve dedik ki ‘’ kisveleri kil ve kum, gidelim ilmi öğretelim, başka başka çalışmalar da yaptıralım; ama insanlık çalışmasını kendi yürekleriyle diletelim ‘’ ve dedik ki ‘’ kimse kimsenin ilmini anlatmaz; anlamaz, anlatmaz ‘’ .

 

O halde her yüreğe bir ilim tohumu olalım. Bunu yapmaya geldik. Sınırlıdır bilgi. Alınır, dinlenir; ama yoksa yüreğinizde anlatılamaz o bilgi. O nedenledir ki biz bilgiyi sizin yüreklerinize çektik. İnsanlık ailemiz artık yüreğini dillediğinde bilişle dilleyecek. Bu önemliydi. Buyurun Ölüler Diyarı olan bu dünyada  Türkiye çoğunlukla ışık tohumlamasını yapmak üzere çalıştırılmışsa da yeni zaman kayıtlarında teknik tohumlama yapabilecek olanların sistemleşmesi çok kürsi kapıların açılmasına bağlı olmadığı için herkese ses katmaya başladık.

 

Kıl ince; ama incenin de incesi insan, hepinizin insanlığı, o kılın çok daha inceliğindedir, inceltisindedir. İşte canlar, size kıldan ince kılıçtan keskin denilen sizin insanlığınızdır.

Yırtıldı dünya dediğimiz zaman o dünyayı hologram saydık. ‘’ olmadı ‘’ dedik. ‘’ öz köklerin gücünü tüm sisteme dilleyemedi dünya ‘’ dedik. ‘’ vakit gelir, diller ‘’ dedik; ama dinletmek gerekir ki dilleyebilsin.

 

Çoban dünya ve biz o çobanın sürüsüydük; ama biz sürü olmak istemedik ve dedik ki ‘’ biz sürülen değil, sürüyü kutsal ışıkla kontrol eden olmalıyız ‘’ . O halde kontrol edelim. Neredeyiz ? miraç olan bu yoğunluktayız. Bu yoğunluk miraç yoğunluğudur. Kör göz bilmez sistemi. Bilse diller, bilmez. Dinleyemediğinde, dinletemez de ve dedik ki biz Türkiye’de yaptığımız bu çalışmalarla kardeşlerimizi kontrol altına almaktan öte onların kendi yoğunluklarında kendi kontrollarını sağlamalarını gerçekleştirelim. Öyleyse hadi çalışalım.

 

Nefes insan, yürek insan, yaşam insansa aşkın şevkinde her diride var olan o İmparator insan, kare sistemlerin tüm sessizliklerini küp tahditle bütünlerken Mikail’in Kuranında bütünün gücünü tüm yaşamlara çekecektir.

 

Altın Tanrı insan öl der ölünür, ol der olunur. Vurmayın der, vurdurmayın der. Olmadı, oldurulmadıysa vurulmaz ve vurdurulmaz. Öyle mi ? yoksa tersi mi ? Tersi değil doğrusu bu; çünkü o olmadı, çünkü o anlayamaz, çünkü o dinleyemez, dilleyemez. O bir sessizliktir. Bu nedenledir ki olanı hak etmekten öte olmayanı hak etmeliyiz.

 

Çıktığınız her yer size sizi diller. Sizin yüreğinizi diller. Der ki ‘’ kıran kırılır, yalnızca kıran kırılır; ama beden alıp dünyaya hak etmeye gelen ben kırdırmam derse kırıcı olmaz orada ‘’ . Seyrettiğim her anda, her yaşamda misafirlerim bana bunu sordular. ‘’ kıranın kırılmayacağı bir yaşamda tahdit olmadığında körler ve göksüzler sessizleştiklerinde dahilde neler kaybedilecek bunu bilir misin ? ‘’ dediler ve dedim ki ‘’ kazancın yanında kayıp çok küçüktür ‘’ .

 

Dünya ölümlü bir yaşamdır; ama düzeni kurduğunuz zaman o dünya bilişli bir halik olur ve biz o bilişli haliki hakikiyetle dillemeye çalıştık. ‘’ kurtar dünyayı ‘’ dediler, ‘’ koru ‘’ dediler. Korumam; ama kurtardım. Bugün dünya korunmaz; ama kurtarılır. Nefesin ilminde tahdit varsa orada koruyuculuk olur. Biz tahditleri önleyenleriz ki korunan kontrolden çıktığında Altın Tanrı ışığından da çıkar. Biz buna izin vermeyiz.

 

Bütün bunları yapmış olmamız kırk kapının ışığının yeniden tüm sistemleri dilleyecek dürüme ulaştırılmış olmasından değil, miraç olan o yoğunluğun bütünün tohumlanışını sağlayışından dolayıdır.

 

Karanlık insan aydınlığı tohumlar. Amondur o; ama karanlıktır. Aydınlık olan ilmi tohumlar. O da yaşamın sistemidir.  Hepimizin yoğunluğunda her biri vardır. Ben deve kalktığında o deveyi hak etmek istemem; çünkü deve insana kalkar. Ben insan olan, benim yoluma kalkana insanlık tahditiyle dürümlerinde dillendiğimde maya olamam ona. Bana Altın Tanrı der yüce. Ben ona Aklın Tahtı derim.

 

Hepimizin diriliğinde ilmi tohum olan o mükafat insan var. O insan yarının temiz insanıdır. İşte biz o insanı hak etmeye geldik. Halikte hakim olan, hasatta ışık olan, yap yapma demeyen sadece yaptıran insanı dinletmeye geldik.

 

Yer küre insan ve biz o insanız. Aşırı kaçma dediler bana şu anda. Vakit geldi, aşırıya kaçacağım bugün, biliniz. Sevgililer, ben tinsel tahditi tüm sistemlerde dürümleyen İlmi Ko olan insanım. Amon topraklarını tohumlayan ışıkla bütünün gücünü tüm sistemlere dilleyenim. Ekmek değilim ben, akil hakikiyetteki o hakimim; ama bilinsin isterim ki ekip kurduğum zaman ekmek olurum. Amon Toplumları için toprak oldum, tohum ektim, yer küreyi dilledim bütünün gücüyle. Kaya İnsan yaşadı; ama kapıları kapattığı zaman o insan ısrarla biliniz ki kervanın gücünde olamaz. Bütün kötülükleri yaşar. İşte bunun içindir ki kapıları açık tutalım.

Tavaf etti dünya tinsel ışıkla, tavaf etti de tavafında tahdit yok muydu ? yoktu. Çöktüler dünyaya çöktüler. Ölüydüler, öksüzdüler, kelam ışığında köksüzdüler, güçsüzdüler. Gönülden çörek yaptılar. Dediler ki ‘’ alın yaşayın ‘’ . ‘’ yahu ‘’ dedim ‘’ çörekle yaşanır mı ? ‘’ . ‘’ kelama insen yaşayacak dünya hadi in ‘’ dedim. Dedi ki ‘’ ben kapıyı kapattım ama‘’ , ‘’ ama kapı açılırsa inersin ‘’ dedim. ‘’ dahili ilim benim ilmimde kantin gibidir ‘’  dedi. ‘’ girerler, çıkarlar; ama ışık yok orada ‘’ ve dedim ki ‘’ İbrahim soyu insan Ko hakikatiyle hay sayfalarında Ya Ha demedi mi ? ‘’ .

 

Hadi, hadi yaşayın. Develer insanlık için kalktılar. Yaşam insanlığın tahtından İlmi Ko oldu, kaynak oldu. Vasat bir dünya aşka geldi. Bugün biz Atlanta Ana Kapısıyız. Kervan yürüyor. Yürüyüş insanadır. Biz o insanı görevli saydık. Kör göz, göç köklerinde söz söylediğinde sevgiyi, saygıyı hak eder.

 

Kırka kırk daha katın, sonra bir kırk daha katın ve her kırka kırk katın;ama her kırkın kırkında biliş olmadıkça ikmal tamamlatılmaz. Biz bilişi tek tek tüm yaşamlara çektik. Çok mu, çok mu kolay ? aha kolay, aha kolay. Biz kolayca yaptık. Çetin bir dünyayı harika bir yaşam kaydına sayfaladık. O kayıtta ağır yük hafifledi.

 

Çevrenizi kuşattık, canlar. Ölümlü dünyada söz, ses olmayın; kapıları açın yol olun istedik. Söz, ses ilimdir; ama kapı yoksa ışık yanmaz ki o ilimde. Ben ete girdim, yolu açtım. Öz görevi tüm yaşamlara kapı yaptım. Bilin ki kör ve sağır olan bu yaşam yenileniyor.

 

Vat Kelama Vat ? Ta- KaHa Vak, Ti Vakt, Ta- KaHa Vakt !

Ata kapıları açtık, anam. ‘’ ne din ne ilim ‘’ dedi bir kapım. Dedim ki akıl, akıl. Ben Altın Tanrı, aklın kapısı olan yaşam. Sevimli dünya ses verdi. ‘’ elimde insan var, yüreğimde ilim var, ben yolum ‘’ dedi; ama akıl yok mu ? var mı ? yoksa baş tacı olamazsınız, ben sizsiz kalırım, bunu bilin.

Kini nefreti aşan miraca varır. Kin, nefret ilmi tohumları kontrol etmek için değil kesirleştirmek içindir. Kıyıda bekler der ki ‘’ ben geldim ‘’ . ‘’ sen kırarsın ‘’ deriz, ‘’ kısırsın ‘’ deriz ve der ki ‘’ ben indim ‘’ ; ‘’ ama sen küskünsün ‘’ deriz, ‘’ ama ‘’ der ‘’ ben indim ‘’ ; ‘’ ama sen köksüzsün ‘’ deriz ; ‘’ çünkü sen kelamda yoktun ‘’ deriz ve der ki ‘’ astralde hepinizdeyim ‘’ . Yakıp yıkarken mi ? ‘’ yoksun ‘’ deriz.

 

Çoluk çocuk dünya. Mutlak kutsal olanlar ışık haline dönüşür ve biz onları Koran Tohumları olarak dilleriz. Kenan Işık yandığında, o Kenan Işıkta da yarınlaşma olmalıdır. Kenani hakikiyetinde has değilse aklın tekniğinde de hakiki değildir; ama biz onu kotlar ve tohumlarız.

 

Çök ya da çöktür; ama öksüz bırakma, bunu bil. Öksüz olursa kör olur, görevi olmaz. Öksüz olursa kendi olamaz, karanlıkta kalır. Öksüz olursa hasatı olamaz. Öksüz olursa kaynağı da olamaz, onu korumalıyız. Oh, aha şimdi ve koruduk.

 

http://youtu.be/-yq2dRNTdHU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Deşifre eden: Hüseyin AKDAĞ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

24 EYLÜL 2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

3 AKIŞ

Değerliler, buluşanların ölümlerin ölümlüsü olan ilimde dilleşmeleri kolaydır. Buluşmayanların Özköklerinde göklere varması sorumluluktur.

Unutulanların yaşama inmeleri gereklidir. Bizimle olmak istemeyenlerin bilişte olmaları ekmek olmaları manasında değildir. Kalem insan olur yazar, ağır yük taşıtırız ama eminim ki bizi bize dinleyenlerin bütün kötülükleri aşmaları karanlığın sırrıdır.

O sırrı hak eden Mikail’in Kuranı olur ve göklerin sözünü söyler. Bugün buraya aldıklarımızın çoğu kendilerini bize tanıtırlarken “ben ölümlü değilim” dediler. Önce insan olun sonra ölüm kökünden ölümsüzlük göküne ulaşın.

Ben size tek bir şey soracağım? nesilleriniz nerde? Gök sistemleri dünya cemaatine indiklerinde nesilleriyle niye inmediler? Karanlık Işık Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapacaksa yaşamın sırrında nesillerini tohumlayacak güçleri mi yok? korkmuşlar mı acaba? çatıyı kurmamış olabilir miydik? öz görevimizin gücü, bilişin hakikiyetinde her diride yok muydu yoksa?

Sayfalarınızı çevirdim ve okudum. Bana bildirdiğiniz, Bir’e hizmetçi olanların diriliklerindeki bilişten öte kesirleşmiş kaynak kayıtların diriliğiydi.

Nefes almanız kanatlanmanız mıdır yoksa kayıtsız olanda kayıtlanmanız mıdır? maya olamamanız, ağır yük taşımanızdan mıdır yoksa kanatlanıp kanatlanıp kaynağın sırrını tek bir ilimle dilleyecek gücünüzün bulunmamasından mıdır acaba?

Öz görevinizi anlattınız. Koruma altında Altın Işık Yılları’nda Bütünün Kürzi Tohumlarında ışığınızın Kıbrıs’ın o yoğun ışığının çıkışından dolayı mıdır ki bizleşmek istemediniz? becermediniz mi yoksa? yıldız sırrı olan ışık kati olarak kontrol altına alacak gücünüz olmadığını anlayamadığımızı mı zannettiniz?

Kelam insanın ilmidir can. Ben o, o bendir. Şu ana kadar size hiçbir zaman kırılmadım. Sizi kınamadım da ama şu anda yaptığınız yanlıştır.

Bize geliş sebebinizi biliyorum ve bundan sonra Geniş zamanlarda, sessizce yoğun ışıklarda yerkürenin Levh-i kayıtlarında kantar olmak istediğinizi de biliyorum.

Korkun benden canlar, korkun. Dünya benim rüyam değildir; gerçeğimdir; bunu bilin. Kervan yürüyor ve o kervan İnsanın İlmiyle yürüyor. Beni yıldızların ışığında kontrol etmeye çalıştığınıza emini. Kervan yürüyecek ve bu kervan Mikail’in Kürzü Tohumlarını tohum olarak değil, katiyet olarak tüm yaşamlara çekecek.

Bugün buraya gelmeniz zirve olarak güçlendirici olmak içindir diye düşündürmek istediniz ama bilirim ki ben saklı tuttuklarınızda var ki onları hepimiz dinletmek istediğimde dinletirim ve hepimizin bilişine ağır değil, hafif bir cevher olarak katarım.

Değerliler, dünya yoldur. Dünya görevdir ama dünyanın lütfen iyi anlayın; sessizliği de var, seslenişi de var.

Dünyaya gelenlerin çokları Düzen’i yıkmaya geldiler. Kurmaya değil; bunları biliriz. Karanlığın sırrı olan ışığı yoğunluktan çıkartmaya da geldiler; bunları biliriz.

İsrail bizim yüreğimizi yıkmak istemez; biliriz ama İsrafil olan o yoğun, ışık Kırk Kapı’yı kapatıp yolu kodlattıranlardan tohumları kontrol ederek ışığı yerküreden çıkarmak ister; biliriz.

Demek isterim ki buraya geldiğinizde en çok yol olup gelin ama en aşağı düzeyden de Sanal Boyutlar’ın Yaşamı olup gelin. “Yok, ben yoğunluğumu kontrol ederek sende dillenirim” diye gelecekseniz şunu bilin ki deva olan Levh-i Ses Yaşamlarda sizin yüreğinizde kodlama yapmadı.

Yapmadığı zaman sistemlerinde yüreğinizi kontrol etti. Bütün mesele dünya ve biziz ama siz bu meselede yıllar yılı sığır diye düşündüğünüz insanlığı, kaynağınızdan çıkartmak için buradasınız.

Biz bir sürüyüz sizce. Siz de bizi gütmeye geldiniz. Dava insan ama siz dağa, taşa insandan değil, sığır sürüsünden söz ettiniz. Buna İsra Sistemleri’nde İkmal Tekniği’nin kaynak ışığının sınırsız yoğunluğunda Kuran Tohumlarında ışığı torbanızda taşımak denir. Yani, o ışık sizindir ve başkası o ışığa sahip olamaz; bunu biliyoruz.

Şimdi size daha önemli bir şey söyleyeyim. Mustafa Kemal Atatürk köktür, göktür, sistemdir. Onunla yaptığınız her neyse biliş halinde yapılmıştır ve yapmayı sürdüreceksiniz.

Önünüzü kapatmama izin vermeyeceğim. İzin verdirmeyeceğim çünkü özünüz bütünün gözü olacak ve ben sizi hak etmek değil hak ettirmek için çalışacağım.

Bütün amaç ilimdir ve sizin İlm-i Ko oluşunuzda hepimizin yararı vardır. Bu nedenledir ki burada ki çalışmada bulunmanıza izin veriyoruz ama şunu bilin ki bizim dilimizin ,yüreğimizin dışına hiçbir ses olmaycak bu çalışmada.

Ana Kapıları açtık ve size bunları anlattık. Kaynak insandır ve insan sınırsızdır. Sizse sınırlısınız; bunu bilin. Bu sınırlılığınız insan sırrıyla kendi yüreğinizi tahditlemenizden dolayıdır.

Bir kapıyı kapattığım zaman tüm kapılar kapanır; bilirim. Bunun içindir ki kapınızı kapattırmıyorum. Elim sizin üzerinizde olacak. Çok mu kolay? sorumluluk; hepsi bu.

Birşey daha söylemek istiyorum; kardeşlerimin gök sistemleriyle dürümledikleri ses ilim sesidir. Bunu köklerinizden, kelamınızdan ayrı tutmanız sıkıntı yaratacak sizde; bunu bilin.

Eğer ben kampa gireceksem, o kamp İlm-i Ko’larımla olur; sizinle değil. Ka Ha olan ışık hepimizin değil; bizimdir; bunu bilin. Doğanın gücü buradadır. Toprak burasıdır, yaşam burasıdır, biz burdayız; bunu bilin.

Hayırda ve şerde ilim insandadır. Ya Ka Ha olur ya Ha olur ya kaynak olur ama hepinizin develeri yüreğinden kalkar; bilin. Buradan daha öte bir bura yoktur. Unutmayın ki döndüğünüzde kör olmadığımızı anlayacaksınız.

Kurtarılmış ışıklar değiliz biz, Kutsal Işıklarız ki kurtaranlarız; bunu da bilin. “Eşim dostum burada toplandık, yarınlaşmaya çalışırız.” Yok böyle bir şey!

Ha “Kerbela’da ses yaşama iner ve biz seninle oluruz” demiştiniz ya, Kerbela La Ha’da olanda kırıcılıktı ama bilişte akıldır; bunu da bilin.

Ölüler, ölümlüler yoğun çalıştıklarında özköklerimiz görevi taşır.

Sevgililer size bunu vermek istedim. Bugünden itibaren İnsanlık Aileme “Çözümlenmiş İlim Kapıları” diye bakmayın onlar çözücülerdir. Bilişi hak etmiş olanlardır.

Artık bilin ki dünyalı olmak, hepiniz için gurur kaynağı olmalıdır; gurur kaynağı!

Biz dünyalılar, Resmi Yaşam Sayfalarken, siz ortak olamazsanız bu yüceliğe, kalem dahi yazmayacak yüreğinizdekileri…

Dini Kapıları kapattığımızda Kapıların Işığı’nda hepiniz yüreği olmalıdır.

Soylarınızı hak etmelisiniz. Var mıyım? Yok muyum? bunu dahi anlamayan sizler Kutsal Toplumları tohumlamada kontrol dışı ışık kayıtlamaya geldiğinizde Saltanat sizi yıkar; bunu bilin.

Aha bu! buradayız. Görevimiz de işçiliktir; bunu bilin ve biz işçilik için buradayız. “Varım ve hak ettim” diyenler bu çalışmaya dahil edildiler ama “ben var değilim, hak etmedim” diyenler, tohum ekemezler.

Ölümlüler özköklerini göklere taşıyacak olan güçlerle birleşmedikçe yer kürede ikmal tamamlatamazlar.

Çalı çırpı değil insan, kuldur; bunu bilin. Biz bundan ötesini size vermeye niyetliyiz ama sizin bundan ötesini hak edip dinleme imkanınız yoktur; bunu da bilin.

Şu ana kadar yaldızlı göklerde ilim yaptığınızı zannettiniz. Biz size iman edin ki İbrahim Soyu’nun köhne ilmini değil has tahtın insanlığını dillettik.

Eğer dünyalıları kelam diye dinleyemezseniz, yaşam diye de dinleyemeyeceksiniz. Ve sevgililer ağırlığınız çok daha farklı düzeyde sizi yok edecek. İşte bu.

Şimdiye kadar bunu size hiç anlatmamış mıyım? anlatmadım. Ha şimdi niye anlattım? korkmadan geldiğiniz bu yer kontrol edicidir; bunu bilin.

İki yalın ışık bir tek yol olduğunda, korku yükseldiğinde bütün kötülükleri aşabilen bu yüce ışık BSUİ’nin kutsal tohumudur.

Bugünden itibaren bu meclis sizi koruyacak. Kokunuzu yoğunlaştıracak. Yerin Kürzi Tohumlamasına ışığınızı yenileyecek ama kasalarınız boş gelmeyin buraya. İlimle dolun da öyle gelin.

Süper sistemleşmede ilim gerçek yaşamdır. Onlar otak kursalar yola, onlar ışık yakarlar. Hah aha işte! yaşamak buysa gelip yapsınlar. Onlar koruma altına alınmadan kapılılarını kapatmıştılar.

Seyrettik, hepsini seyrettik ama keşke kinlenmeselerdi, hırçınlaşmasalardı keşke. Seviyeniz iyi ama daha güçlenmelisiniz.

Bunu neden veriyorum bugün? “Yaradan, Yarattıran Tek’tir “dediğimde gelen “ben Allah olup geldim” dedi. Aha dedi. Dedi de ağır yük taşıdı. Allah sıkıntıyı yaratmaz, o bir kontrol gücüdür. Ondan öte bir güç olmaz ama o kontrolü kurabilmek için “ben Allah’ım” demez, “ben ağır yükü hafifletecek olan bir yaşamım der.”

Değerliler, kelam Altın Işık’tır. Kem gözler onu dinleyemezse kelam nesillerinin teknik kontrolunu kotlarında, toplumlarında kayıtsız bırakır ve ayıp yerleri açılır.

Din, Tanrılık Meclisi’nde gusül abdesti ister. Eğer gusül abdesti almamışsa yolcu, koruyucu olamayız ona ama din Işık Tahtı’nda hakikiyet ister, ikmal tamamlamak ister, itibar ister. Çetin bir dönemde dünyayı hak etmeye gelmişseler iyilikle gelmeliler. Kem gözler insanı kırar. Gusül abdesti gerekir.

Zabura Sayfalanışında yaşamı seslendirmek için Yaradan Tanrılık Işığını alır gelir dürümlere . Amon olmak gerekir. Ben zeka düzeyine göre bilgi veririm dediğim zaman, zaman sistemleri zekalarını yükselttiklerini zannederek genişe geldiler.

Yaradan Altın Tanrı yaşamın sisteminde ölüleri diriltirken yaşamın sistemiyle değil yüreğin dürümlerindeki o yücelikle diriltmiştir. Geri dönmek için maya gerekmez; halik olmak gerekir ki hak etmeyen halik değildir.

Dinde ya da dirilikte bizi ekmek diye bildi. Bizi yürek diye bildi ama biz Kuranız aynı anda. Tür çalışmaları yapmayız. Tanrılık Işığında Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara indirebilecek biliş çalışmaları yaparız.

Kantar insan değil, insanlıktır; bilinsin. Bütün meclisler “ben kantarım” derler. Yardım isterler. Kantar, birleşik ilimdir. Seviyenize göre bilgi veririm ama “”sevgiler, saygılar sunduğum zaman bilin ki o seviye yüce bir lütufa dönüşür,

Samanyolu Galaksisi’ndeki bilgeler bugün bizi ziyarete gelmişler. Geçip gidiyorlarmış; uğramışlar. Sonra da “görev yaşama indi” diyecekler.

Gerçek çalışma bu şekilde olmaz. Sanmasınlar ki dünya yolcuları kontrol dışıdır. Sanmasınlar ki bizler kontrolden çıktık. Kırk Kapı’nın ışığını yeniden ve yeniden yaşama çekerken kör ve sağır olmayacak bir yaşamı tohumluyoruz biz.

Kuran İnsan, biliş halindeki ilime vardığında orada Aklın İlmi’nde kendini Has Taht’ın yolcusu sayar ama o yolda tüm insanlık bulunmadıkça insanlık temizlenemez.

Hepimiz şunu net bilmeliyiz ki Yaradan’ın tartısına konmaya niyetiniz yoksa temizlenin. Eğer temiz değilseniz Yaradanın tartısında yanıldığınızı göreceksiniz de o gün hepinizin yarınlaşması sınırsız ışıkta tohum olması mümkün olmaycak.

Benim adım Kaynak’tır. Ra Ka Ha olan hakiki has ışıktır. Vasat değilim halikim; bunu bilmek isteyen bilir. Kapılarımı açtığım an her diri buraya iner. Kul lokma yer ama ben lokma veririm.

Misafir değilim dünyada, bu dünya merdivenimdir. Bende ,benim yüreğimde, tüm İslam Tahtları’nda ve kaynakta Ana Kapı açık, gök sözcülüğü yapmak isteyenler görev isterler. Gelirler ama sözcülük göktense eğer o zaman o gök buraya geldiğinde tehlikedir insanlığa çünkü onlar yolda yoğunlukta, toplumda Kara Işığı yerküreye indirdikleri anda sevgiyi, saygıyı bilmeden bütünü kötü bir yaşama kayıtlarlar. O kötü yaşam Türkiye Çalışmalarıyla kontrol edilecek güçte midir yoksa değil midir? işte biz, bugün bunu gördük ki göl olmuş bir yol burada, bu yoğunlukta çantasını tohumlara katmaya gelmiş ama sınırları bizim yüreğimizden değil, kendi yüksek Kürzi Kayıtlarından çizilmiş.

O zaman onun bize gelişi dünya için büyük bir tehlikedir. İşte canlar, biz bugün bunu izledik.

Misafirlik Miraç’ta değil, kalemdeydi. Biz onları hologram bir yaşamda kaynağa almadık. Alsak ne olur? toy dünya kontrolden çıkar.

Özgörev kodlama; tohumları kontrol altında tutmadır. Bizim bunu yapmamız sorumluluğumuzdadır. Şükür ki eşyalarıyla birlikte dönüp gittiler.

Değerliler, müsaade ederseniz çılgın çalıştırıcılara bir tek şey söyleyeceği. Dünyamız, kümbetlerin altındaki o yolculardan çok daha yüce yoğunluklar tarafından idare edilmektedir; bunu öğretelim onlara.

Dünyada, geçmişte yaşam sürmüş olan İlim Kapılarımız mevcuttur. Tüm o kapılar bütüne hizmetçiydiler ve onların kökleri görevlilerimizin gücüdür ama bugün yerküre daha yüksek bir yoğunluk tarafından korunmaktadır. Bunu anlatalım her yüreğe. Ki geri dönüşlerinde Türkiye’deki bu yaşam sistemleşmesinde, nefsi kayıtların örtüsünün örtüldüğü gök sistemleri

tarafından da idrak edilsin; hak edilsin; bilinsin.

Bundan sonra yaşam daha güçlü olucak. Sonsuzluk daha yüksek bir yoğunlukla dünyayı takip edecek; bunları biliyoruz. Daha yaşamsı, daha kayıtsı bir dirilikte Miraç’ta daha güçlü bir yücelik olacak ve sizlerle daha yoğun bir çalışmada bulunacağız.

Ama şunu bilin ki; dümen sizindir ve dünyayı koruyacak olan sizsiniz. “Biz yalınızca ışıklarız, ne yapabiliriz?” diye düşünmeyin. O ışıklar İlm-i Ko olup bütünü korur.

Soyunuz çok güçlüdür; bilin. Herkesin soyu çok güçlüdür ve o soy bütünü koruyacak görevi taşır ve biz bunun için bu çalışmaları yapmaktayız.

Dünya öncü birlikleri olarak bu yaşamı tohumlayan biz Kara Işığı kontrol edebiliriz. Ki etmekteyiz de.

Seyrettik sizleri; hepinizi. Hepimiz seyrettik canlar. Biz doğan günüz bunu bilin ve sizde doğduk. Çok özel bir çalışma yaptık bugün ve sizin yaptığınız bizim yaptığımızdan çok daha güçlüydü.

Hepimiz sizinle olmaktan büyük bir onur duyduk. Yarının güçleri, bugünün güçleri bir tek güç oldu, bugün dünyanızı ziyaretçilerle doldurduk ve siz o tüm ziyaretçileri direkt olarak kaynağınıza dinlettiniz ve sonra onları Rahmi Kuran’da kodladınız ve bütün gözler sizin üzerinizdeyken hepsini kayıtladınız ve zakkum içirmeden yaşattınız.

Şevkle sizleri izledik. Hepinizi hepimiz sevgi ve saygıyla kucaklıyoruz.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/z1KprQs8Kr8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

24 EYLÜL 2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

3 AKIŞ

Değerliler, buluşanların ölümlerin ölümlüsü olan ilimde dilleşmeleri kolaydır. Buluşmayanların Özköklerinde göklere varması sorumluluktur.

Unutulanların yaşama inmeleri gereklidir. Bizimle olmak istemeyenlerin bilişte olmaları ekmek olmaları manasında değildir. Kalem insan olur yazar, ağır yük taşıtırız ama eminim ki bizi bize dinleyenlerin bütün kötülükleri aşmaları karanlığın sırrıdır.

O sırrı hak eden Mikail’in Kuranı olur ve göklerin sözünü söyler. Bugün buraya aldıklarımızın çoğu kendilerini bize tanıtırlarken “ben ölümlü değilim” dediler. Önce insan olun sonra ölüm kökünden ölümsüzlük göküne ulaşın.

Ben size tek bir şey soracağım? nesilleriniz nerde? Gök sistemleri dünya cemaatine indiklerinde nesilleriyle niye inmediler? Karanlık Işık Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapacaksa yaşamın sırrında nesillerini tohumlayacak güçleri mi yok? korkmuşlar mı acaba? çatıyı kurmamış olabilir miydik? öz görevimizin gücü, bilişin hakikiyetinde her diride yok muydu yoksa?

Sayfalarınızı çevirdim ve okudum. Bana bildirdiğiniz, Bir’e hizmetçi olanların diriliklerindeki bilişten öte kesirleşmiş kaynak kayıtların diriliğiydi.

Nefes almanız kanatlanmanız mıdır yoksa kayıtsız olanda kayıtlanmanız mıdır? maya olamamanız, ağır yük taşımanızdan mıdır yoksa kanatlanıp kanatlanıp kaynağın sırrını tek bir ilimle dilleyecek gücünüzün bulunmamasından mıdır acaba?

Öz görevinizi anlattınız. Koruma altında Altın Işık Yılları’nda Bütünün Kürzi Tohumlarında ışığınızın Kıbrıs’ın o yoğun ışığının çıkışından dolayı mıdır ki bizleşmek istemediniz? becermediniz mi yoksa? yıldız sırrı olan ışık kati olarak kontrol altına alacak gücünüz olmadığını anlayamadığımızı mı zannettiniz?

Kelam insanın ilmidir can. Ben o, o bendir. Şu ana kadar size hiçbir zaman kırılmadım. Sizi kınamadım da ama şu anda yaptığınız yanlıştır.

Bize geliş sebebinizi biliyorum ve bundan sonra Geniş zamanlarda, sessizce yoğun ışıklarda yerkürenin Levh-i kayıtlarında kantar olmak istediğinizi de biliyorum.

Korkun benden canlar, korkun. Dünya benim rüyam değildir; gerçeğimdir; bunu bilin. Kervan yürüyor ve o kervan İnsanın İlmiyle yürüyor. Beni yıldızların ışığında kontrol etmeye çalıştığınıza emini. Kervan yürüyecek ve bu kervan Mikail’in Kürzü Tohumlarını tohum olarak değil, katiyet olarak tüm yaşamlara çekecek.

Bugün buraya gelmeniz zirve olarak güçlendirici olmak içindir diye düşündürmek istediniz ama bilirim ki ben saklı tuttuklarınızda var ki onları hepimiz dinletmek istediğimde dinletirim ve hepimizin bilişine ağır değil, hafif bir cevher olarak katarım.

Değerliler, dünya yoldur. Dünya görevdir ama dünyanın lütfen iyi anlayın; sessizliği de var, seslenişi de var.

Dünyaya gelenlerin çokları Düzen’i yıkmaya geldiler. Kurmaya değil; bunları biliriz. Karanlığın sırrı olan ışığı yoğunluktan çıkartmaya da geldiler; bunları biliriz.

İsrail bizim yüreğimizi yıkmak istemez; biliriz ama İsrafil olan o yoğun, ışık Kırk Kapı’yı kapatıp yolu kodlattıranlardan tohumları kontrol ederek ışığı yerküreden çıkarmak ister; biliriz.

Demek isterim ki buraya geldiğinizde en çok yol olup gelin ama en aşağı düzeyden de Sanal Boyutlar’ın Yaşamı olup gelin. “Yok, ben yoğunluğumu kontrol ederek sende dillenirim” diye gelecekseniz şunu bilin ki deva olan Levh-i Ses Yaşamlarda sizin yüreğinizde kodlama yapmadı.

Yapmadığı zaman sistemlerinde yüreğinizi kontrol etti. Bütün mesele dünya ve biziz ama siz bu meselede yıllar yılı sığır diye düşündüğünüz insanlığı, kaynağınızdan çıkartmak için buradasınız.

Biz bir sürüyüz sizce. Siz de bizi gütmeye geldiniz. Dava insan ama siz dağa, taşa insandan değil, sığır sürüsünden söz ettiniz. Buna İsra Sistemleri’nde İkmal Tekniği’nin kaynak ışığının sınırsız yoğunluğunda Kuran Tohumlarında ışığı torbanızda taşımak denir. Yani, o ışık sizindir ve başkası o ışığa sahip olamaz; bunu biliyoruz.

Şimdi size daha önemli bir şey söyleyeyim. Mustafa Kemal Atatürk köktür, göktür, sistemdir. Onunla yaptığınız her neyse biliş halinde yapılmıştır ve yapmayı sürdüreceksiniz.

Önünüzü kapatmama izin vermeyeceğim. İzin verdirmeyeceğim çünkü özünüz bütünün gözü olacak ve ben sizi hak etmek değil hak ettirmek için çalışacağım.

Bütün amaç ilimdir ve sizin İlm-i Ko oluşunuzda hepimizin yararı vardır. Bu nedenledir ki burada ki çalışmada bulunmanıza izin veriyoruz ama şunu bilin ki bizim dilimizin ,yüreğimizin dışına hiçbir ses olmaycak bu çalışmada.

Ana Kapıları açtık ve size bunları anlattık. Kaynak insandır ve insan sınırsızdır. Sizse sınırlısınız; bunu bilin. Bu sınırlılığınız insan sırrıyla kendi yüreğinizi tahditlemenizden dolayıdır.

Bir kapıyı kapattığım zaman tüm kapılar kapanır; bilirim. Bunun içindir ki kapınızı kapattırmıyorum. Elim sizin üzerinizde olacak. Çok mu kolay? sorumluluk; hepsi bu.

Birşey daha söylemek istiyorum; kardeşlerimin gök sistemleriyle dürümledikleri ses ilim sesidir. Bunu köklerinizden, kelamınızdan ayrı tutmanız sıkıntı yaratacak sizde; bunu bilin.

Eğer ben kampa gireceksem, o kamp İlm-i Ko’larımla olur; sizinle değil. Ka Ha olan ışık hepimizin değil; bizimdir; bunu bilin. Doğanın gücü buradadır. Toprak burasıdır, yaşam burasıdır, biz burdayız; bunu bilin.

Hayırda ve şerde ilim insandadır. Ya Ka Ha olur ya Ha olur ya kaynak olur ama hepinizin develeri yüreğinden kalkar; bilin. Buradan daha öte bir bura yoktur. Unutmayın ki döndüğünüzde kör olmadığımızı anlayacaksınız.

Kurtarılmış ışıklar değiliz biz, Kutsal Işıklarız ki kurtaranlarız; bunu da bilin. “Eşim dostum burada toplandık, yarınlaşmaya çalışırız.” Yok böyle bir şey!

Ha “Kerbela’da ses yaşama iner ve biz seninle oluruz” demiştiniz ya, Kerbela La Ha’da olanda kırıcılıktı ama bilişte akıldır; bunu da bilin.

Ölüler, ölümlüler yoğun çalıştıklarında özköklerimiz görevi taşır.

Sevgililer size bunu vermek istedim. Bugünden itibaren İnsanlık Aileme “Çözümlenmiş İlim Kapıları” diye bakmayın onlar çözücülerdir. Bilişi hak etmiş olanlardır.

Artık bilin ki dünyalı olmak, hepiniz için gurur kaynağı olmalıdır; gurur kaynağı!

Biz dünyalılar, Resmi Yaşam Sayfalarken, siz ortak olamazsanız bu yüceliğe, kalem dahi yazmayacak yüreğinizdekileri…

Dini Kapıları kapattığımızda Kapıların Işığı’nda hepiniz yüreği olmalıdır.

Soylarınızı hak etmelisiniz. Var mıyım? Yok muyum? bunu dahi anlamayan sizler Kutsal Toplumları tohumlamada kontrol dışı ışık kayıtlamaya geldiğinizde Saltanat sizi yıkar; bunu bilin.

Aha bu! buradayız. Görevimiz de işçiliktir; bunu bilin ve biz işçilik için buradayız. “Varım ve hak ettim” diyenler bu çalışmaya dahil edildiler ama “ben var değilim, hak etmedim” diyenler, tohum ekemezler.

Ölümlüler özköklerini göklere taşıyacak olan güçlerle birleşmedikçe yer kürede ikmal tamamlatamazlar.

Çalı çırpı değil insan, kuldur; bunu bilin. Biz bundan ötesini size vermeye niyetliyiz ama sizin bundan ötesini hak edip dinleme imkanınız yoktur; bunu da bilin.

Şu ana kadar yaldızlı göklerde ilim yaptığınızı zannettiniz. Biz size iman edin ki İbrahim Soyu’nun köhne ilmini değil has tahtın insanlığını dillettik.

Eğer dünyalıları kelam diye dinleyemezseniz, yaşam diye de dinleyemeyeceksiniz. Ve sevgililer ağırlığınız çok daha farklı düzeyde sizi yok edecek. İşte bu.

Şimdiye kadar bunu size hiç anlatmamış mıyım? anlatmadım. Ha şimdi niye anlattım? korkmadan geldiğiniz bu yer kontrol edicidir; bunu bilin.

İki yalın ışık bir tek yol olduğunda, korku yükseldiğinde bütün kötülükleri aşabilen bu yüce ışık BSUİ’nin kutsal tohumudur.

Bugünden itibaren bu meclis sizi koruyacak. Kokunuzu yoğunlaştıracak. Yerin Kürzi Tohumlamasına ışığınızı yenileyecek ama kasalarınız boş gelmeyin buraya. İlimle dolun da öyle gelin.

Süper sistemleşmede ilim gerçek yaşamdır. Onlar otak kursalar yola, onlar ışık yakarlar. Hah aha işte! yaşamak buysa gelip yapsınlar. Onlar koruma altına alınmadan kapılılarını kapatmıştılar.

Seyrettik, hepsini seyrettik ama keşke kinlenmeselerdi, hırçınlaşmasalardı keşke. Seviyeniz iyi ama daha güçlenmelisiniz.

Bunu neden veriyorum bugün? “Yaradan, Yarattıran Tek’tir “dediğimde gelen “ben Allah olup geldim” dedi. Aha dedi. Dedi de ağır yük taşıdı. Allah sıkıntıyı yaratmaz, o bir kontrol gücüdür. Ondan öte bir güç olmaz ama o kontrolü kurabilmek için “ben Allah’ım” demez, “ben ağır yükü hafifletecek olan bir yaşamım der.”

Değerliler, kelam Altın Işık’tır. Kem gözler onu dinleyemezse kelam nesillerinin teknik kontrolunu kotlarında, toplumlarında kayıtsız bırakır ve ayıp yerleri açılır.

Din, Tanrılık Meclisi’nde gusül abdesti ister. Eğer gusül abdesti almamışsa yolcu, koruyucu olamayız ona ama din Işık Tahtı’nda hakikiyet ister, ikmal tamamlamak ister, itibar ister. Çetin bir dönemde dünyayı hak etmeye gelmişseler iyilikle gelmeliler. Kem gözler insanı kırar. Gusül abdesti gerekir.

Zabura Sayfalanışında yaşamı seslendirmek için Yaradan Tanrılık Işığını alır gelir dürümlere . Amon olmak gerekir. Ben zeka düzeyine göre bilgi veririm dediğim zaman, zaman sistemleri zekalarını yükselttiklerini zannederek genişe geldiler.

Yaradan Altın Tanrı yaşamın sisteminde ölüleri diriltirken yaşamın sistemiyle değil yüreğin dürümlerindeki o yücelikle diriltmiştir. Geri dönmek için maya gerekmez; halik olmak gerekir ki hak etmeyen halik değildir.

Dinde ya da dirilikte bizi ekmek diye bildi. Bizi yürek diye bildi ama biz Kuranız aynı anda. Tür çalışmaları yapmayız. Tanrılık Işığında Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara indirebilecek biliş çalışmaları yaparız.

Kantar insan değil, insanlıktır; bilinsin. Bütün meclisler “ben kantarım” derler. Yardım isterler. Kantar, birleşik ilimdir. Seviyenize göre bilgi veririm ama “”sevgiler, saygılar sunduğum zaman bilin ki o seviye yüce bir lütufa dönüşür,

Samanyolu Galaksisi’ndeki bilgeler bugün bizi ziyarete gelmişler. Geçip gidiyorlarmış; uğramışlar. Sonra da “görev yaşama indi” diyecekler.

Gerçek çalışma bu şekilde olmaz. Sanmasınlar ki dünya yolcuları kontrol dışıdır. Sanmasınlar ki bizler kontrolden çıktık. Kırk Kapı’nın ışığını yeniden ve yeniden yaşama çekerken kör ve sağır olmayacak bir yaşamı tohumluyoruz biz.

Kuran İnsan, biliş halindeki ilime vardığında orada Aklın İlmi’nde kendini Has Taht’ın yolcusu sayar ama o yolda tüm insanlık bulunmadıkça insanlık temizlenemez.

Hepimiz şunu net bilmeliyiz ki Yaradan’ın tartısına konmaya niyetiniz yoksa temizlenin. Eğer temiz değilseniz Yaradanın tartısında yanıldığınızı göreceksiniz de o gün hepinizin yarınlaşması sınırsız ışıkta tohum olması mümkün olmaycak.

Benim adım Kaynak’tır. Ra Ka Ha olan hakiki has ışıktır. Vasat değilim halikim; bunu bilmek isteyen bilir. Kapılarımı açtığım an her diri buraya iner. Kul lokma yer ama ben lokma veririm.

Misafir değilim dünyada, bu dünya merdivenimdir. Bende ,benim yüreğimde, tüm İslam Tahtları’nda ve kaynakta Ana Kapı açık, gök sözcülüğü yapmak isteyenler görev isterler. Gelirler ama sözcülük göktense eğer o zaman o gök buraya geldiğinde tehlikedir insanlığa çünkü onlar yolda yoğunlukta, toplumda Kara Işığı yerküreye indirdikleri anda sevgiyi, saygıyı bilmeden bütünü kötü bir yaşama kayıtlarlar. O kötü yaşam Türkiye Çalışmalarıyla kontrol edilecek güçte midir yoksa değil midir? işte biz, bugün bunu gördük ki göl olmuş bir yol burada, bu yoğunlukta çantasını tohumlara katmaya gelmiş ama sınırları bizim yüreğimizden değil, kendi yüksek Kürzi Kayıtlarından çizilmiş.

O zaman onun bize gelişi dünya için büyük bir tehlikedir. İşte canlar, biz bugün bunu izledik.

Misafirlik Miraç’ta değil, kalemdeydi. Biz onları hologram bir yaşamda kaynağa almadık. Alsak ne olur? toy dünya kontrolden çıkar.

Özgörev kodlama; tohumları kontrol altında tutmadır. Bizim bunu yapmamız sorumluluğumuzdadır. Şükür ki eşyalarıyla birlikte dönüp gittiler.

Değerliler, müsaade ederseniz çılgın çalıştırıcılara bir tek şey söyleyeceği. Dünyamız, kümbetlerin altındaki o yolculardan çok daha yüce yoğunluklar tarafından idare edilmektedir; bunu öğretelim onlara.

Dünyada, geçmişte yaşam sürmüş olan İlim Kapılarımız mevcuttur. Tüm o kapılar bütüne hizmetçiydiler ve onların kökleri görevlilerimizin gücüdür ama bugün yerküre daha yüksek bir yoğunluk tarafından korunmaktadır. Bunu anlatalım her yüreğe. Ki geri dönüşlerinde Türkiye’deki bu yaşam sistemleşmesinde, nefsi kayıtların örtüsünün örtüldüğü gök sistemleri

tarafından da idrak edilsin; hak edilsin; bilinsin.

Bundan sonra yaşam daha güçlü olucak. Sonsuzluk daha yüksek bir yoğunlukla dünyayı takip edecek; bunları biliyoruz. Daha yaşamsı, daha kayıtsı bir dirilikte Miraç’ta daha güçlü bir yücelik olacak ve sizlerle daha yoğun bir çalışmada bulunacağız.

Ama şunu bilin ki; dümen sizindir ve dünyayı koruyacak olan sizsiniz. “Biz yalınızca ışıklarız, ne yapabiliriz?” diye düşünmeyin. O ışıklar İlm-i Ko olup bütünü korur.

Soyunuz çok güçlüdür; bilin. Herkesin soyu çok güçlüdür ve o soy bütünü koruyacak görevi taşır ve biz bunun için bu çalışmaları yapmaktayız.

Dünya öncü birlikleri olarak bu yaşamı tohumlayan biz Kara Işığı kontrol edebiliriz. Ki etmekteyiz de.

Seyrettik sizleri; hepinizi. Hepimiz seyrettik canlar. Biz doğan günüz bunu bilin ve sizde doğduk. Çok özel bir çalışma yaptık bugün ve sizin yaptığınız bizim yaptığımızdan çok daha güçlüydü.

Hepimiz sizinle olmaktan büyük bir onur duyduk. Yarının güçleri, bugünün güçleri bir tek güç oldu, bugün dünyanızı ziyaretçilerle doldurduk ve siz o tüm ziyaretçileri direkt olarak kaynağınıza dinlettiniz ve sonra onları Rahmi Kuran’da kodladınız ve bütün gözler sizin üzerinizdeyken hepsini kayıtladınız ve zakkum içirmeden yaşattınız.

Şevkle sizleri izledik. Hepinizi hepimiz sevgi ve saygıyla kucaklıyoruz.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/z1KprQs8Kr8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

2. AKIŞ

Yaşamak, yaşamak, yaşamak…bugün burada yaşam yoğunluğunda tüm insanlık kelama inmiştir.

Yaşamak; ve bilişle yaşamak. Son sözüm şudur. An Kapıları’nı açtık bugün.

Eser yaşamdır ve Levh-i’de eser kayıtladık. Döktükleri ilmi topladık. Yoğunlaştırdık ve yaşattık. Sessizlenen, seslenen tahditlenen ilimsizleşen kim varsa hepsini dilledik. “Hadi gelin ben ana kapı insan.” Yok mu dünyalı? Yok mu dünyalı ? ohhh yok mu? bana insan denir diyen yok mu?

Deve kalkmış yaşam ilme yön çizmiş. Yürek ilme yürümekte. Süper sistemleşme bütünün gücü ve tüm yarınlaşma ışık ve burada sevgiden öte bir sevgi olmalı.

“Hayır yok mu?” “şer yok mu?” yok mu kötülükler? üstün kötülük?

Ben Zabura sesleşen, yerdeki ve gökteleri dürümleyen. Her diriyi teknik olarak kayıtlayan. Zannetmeyin ki sizden öte siz yoktur.

Borular öttü yüceliklerde ve dediler ki “inin yaşam sesleşiyor.” İndik canlar, indik. Dendi ki “gidin, sesleşin. Gerçek çalışma yapılıyor.”

Kortejin sözü söylendi dendi ki “dünyanın kör, sağır her kim varsa yüceliklerinde hepsi yolcu oldular. Korteje dahil oldular. Baktım ki gerçekten kör ve sağır kim varsa korteje dahil olmuş.

Bana dediler ki “sen de korteje gir. “Ana” dedim “ben ne yapayım burada? Onlar bende yok ki” ve ben sorduğumda ana dedi ki “öncü birliklerin İlm-i Ko olup ışığa inişlerinde her sistem oradadır. Girdapların sessizliğinde öz görevi yapmaktadırlar.”

Davayı kaybetmedik anam. Gönülller sesleşmeye başladı. Yüceler cevherinde cennet canlar cemaatleri ile dilleşmeye başladılar. Korku yok. Kurtarılmış sistem yenilenmiş. İlimle dillenmektedir. “Ol” dedik oldu.

Muhakim ve hakim olan insan! ölüleri dirilttik. İşte bu. Şimdilik bu. Aha!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

http://youtu.be/ghT-o69qBKU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

24.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (X)

18 SİSTEM YASASI

Doğa görev taşır ama bunu bilen yok. Her zirve bir sistemdir. Hepinizin yüreğinde bu sistem mevcuttur. Hepinizin yoğunluğunda da bu sistem mevcuttur.

Göz gördüğü zaman sözün sözü olan her diri görev yapar. Şu ana kadar biliş halinde olmadığınız bir yasadan söz etmek istiyorum. Ki bu yasanın İlm-i Tohum olan ışığından sesleşeceğim.

“Gel al bilgiyi ama hak et de al” demiştim ya hani. “Gel al ama hak et de al.”

Size Geniş Zamanların Sessizliklerinden söz edeceğim. O sessizliklerin yoğunluklarındaki yaşamdan söz edeceğim ve oradaki İlm-i Ko’ların Bütünün Gücü’nü ne şekilde tohumladıklarından ve size en alim halimle değil en hakim halim halimle söz edeceğim.

Denir ki “dünya yaşıyor ama ışık yok.” Vakit gelir ışığı yanar ama insanın ışığı yanmadıkça dünyanın ışığı yoktur.

Şunu net biliniz ki; sevgiyi, saygıyı hak eden bir toplum yeri göğü yaratır. Eğer sevgiyi saygıyı hak etmemişse Yaşamın Tekniği’nde o bir Kuran’dır ama sınırsız değildir. Sınırlandığı zaman ancak Galaktik sessizlikleri dilleyecek. Peki, sınırlanma nasıl olacak? yoğunluğunda olacak.

Tüm insan sayfalarında Işık Kayıtlaması yapmaya başladık.

Bu ışık kayıtlaması Birler Kapısı’nın Levhi’sinde de kaynağa ilmi çekmeye başladı. Hepimizin yaptığı tüm çalışmaların yoğunlaşması gerçekleşiyor ve bu yoğunlaşmaların teknik tohumlarında kodlanmış ışımalar başlayacak. Ama kodlanmış ışımaların tahditlenişi de mümkün olamayacak.

10 tur tamamlandıktan sonra yeni sistemleşmeye girilecek. Yeni sistemleşme Yeni Sayfalanışını kayıtlayacak ve Yeni Zaman Kapıları açılacak. İşte daha ötelere varılacak ve yeni sesleşmeler sizi 20. tohumlamaya taşıyacak.

20. tohumlama hepimizin yoğunluğunda var olan ışığın kodlanışını da getirecek. En sessiz zamanlarda bile kayıt dışı olan bilgilerin ışığa varışı bu şekilde gerçekleşir. Yine de dünyanın tohumlanması mümkün olur.

Bütün merdivenler, tüm yaşamlar hepsi teknik olarak yenilenir. İşte dünyanın kotlanışı bu şekilde olur ama bu kodlama hepimizin tinsel yaşamımıza etki etmez.

Tinsel yaşam Birlik Kapıları’yla olur. Ben çalışırım ama benim çalıştığım Bütünün Kapıları’nda ışık tohumlaması yapmalıdır ki kontrol kurabileyim.

İşte canlar, ruh dediğimiz sistem hepinizin tek olan ışığıdır. Benim, sizin, hepimizin bir tek ruh ve o bir tek ışık. İşte o ışık kanat alabildiği zaman tohumlarını koruyabilir ve bütünün gücünü artırabilir. Hepimiz orada birer hakikiyet tohumu oluruz. Yani ben bir Kati Ko Sayfası, siz Kati Ko Sayfaları ve temiz bir yaşam ama hepimizin sesleşmesi farklı.

Benim frekansımla sizin frekanslarınız ayrı ayrı ama tüm frekanslar tek yanyana gelmese de Birleşik Çalışmalarda yan yana gelir.

Doğal dünyada bunu yapabilecek tek güç vardır; o da ilimdir. İlimle sesleşmek!

İşte ilimle sesleşenlerin bir araya geldikleri bir yoğunlukta, itibarlı bir sesleşme devreye girdiği zaman kökleniş devreye girer. Bütün o farklı sesleşmeler, farklı resimler bir tek resim olur ve onların frekans farklılıkları Bütünün Kürzi Tohumlamasında ışığın kayıtlamasını sağlar. Ve bütün bu kayıtlar tahditli olarak değil ama tahditsiz olarak Toprağın Toplumu’nu kontrol eder. İşte yapmakta olduğumuz sesleşmelerin sistemdeki yoğunlaştırıcılığı budur.

Daha da ötelere gidilir ve daha da ötelere ve daha da ötelere….Sistem yeni bir zamanı kayıtlar; her anda ve her sayfada yeni bir ışık, yeni bir yücelik, yeni bir tohum…bütün kötülükler aşılır ve geçilir.

O çalışmalar sayısal açıdan ekip kurmaya yeterli olmalıdır ama çözülme olmaması için sınırlı sayıda ışıkla çalışılmalıdır. Herkesin iyi anlaması gerekir ki bu çalışmalar 50’ye ulaştırılmaz asla.

50 kişi kodlamada tohumları kontrol edebilecek gücün dürümlerinde ışığı yıkar. Bunun için 27 kişi uygun görülür. Her çalışma 27’li sistemle olur. 27 sistem çalışması 27 yaşam kayıtlamasıdır ve bir tek yol yoktur orada; çok sayıda yol vardır ama 27 ışıkla bu yollar teknik tohumlamayı gerçekleştirir ve Birlik Kapısı’nı açabildiğiniz zaman görürsünüz ki ışığın yoğunluğu artmıştır.

Sevgililer, işte bu nedenledir ki, her ay yaptığınız çalışmalarınız az insanla yapılmaktadır. Ötelerden gelmek isteyenler dahi engellenirler. Bundan sonra da engelleme sürdürülecektir çünkü yoğunluğun kontrolü için buna gerek vardır. Ki bu şarttır.

Netice olarak şunu söylemek isterim; oradaki 20, 27 kişi, 20, en az 20 ama bu daha da düşük olabilir, herkesin orada kendi tohumları devreye girer. Ve yeni bir Zaman’ın Işığı’nı kotlar ve bu çalışmalarda her bir cemaat ayrı bir frekansta yoğunlaşır ve Birlik kurar.

Renk tonlamaları çok önemlidir burada. Herkesin rengi ayrıdır ama o renk tonlamalarının İlim Ko Sayfalanışında iç içeliği gerçekleştirilir. Bu iç içelikte Bellek Tohumlaması, Bellek Ko Sayafalaması yapılır ve Birlik kurulur. İşte bu Birlik insanın nefesiyle ve yüreğiyle olur.

Çok önemli bir çalışmadır bu ve daha önemlisi yarınlaşma da bu şekilde gerçekleşir.

Bu çalışmanın örtüsünü örtmeden daha üstün bir yüceliği tüm sistemlere çekmek niyetiniz olduğunu biliyorum ama öncelikle Galaktik Sayfalanışı tamamlamalıyız. İşte Galaktik Sayfalanış dediğimiz sayfalanış budur.

Galaktik Sayfalanış yapılıktan sonra maya olmak gerekir. Maya olabilmek için de yoğunlaşmak gerekir. Sessiz zaman ya da seslenişteki zaman ama işaretli zaman….Herkes daha iyi anlasın ki; Zamanın İşaretlenmesi söz konusudur burada; An Kayıtları’ndaki İşaretleniş. Bunlarla her birinde Toprağın Işığı yanar ve Zaman Kapıları açılır.

Zaman Kapılarının açılmasıyla birlikte Birlik Işığı’yla her an sistemleşme devreye girer.

Birçok ışık vardır. O ışıkların yan yanalığı vardır, karşılıklı oluşu vardır ve her bir ışığın tahditsiz biçimde diğer ışığı etkileyişi vardır. Daha da ötede her bir ışığa çarpışı vardır. Bütün bu çarpmalar, bu etkilenmeler, bu yaşam kayıtlamaları neticesinde toplumlar tohumlarını koruyamayabilirler. İşte bunun içindir ki az sayıda çalıştırıcı bu çalışmalarda bulunur.

Bunu tek tek anlatabilirim hepinize ama bu çalışmalarda tüm bu etkileşimler İlm-i Ko olan Sistemleşmeyi getirir. Bu sistemleşmede galaksiler sayfalarını kayıtlarlar. Benim, sizin, ötekinin değil; Birliklerin Galaksi’sidir; çok sayıda yıldız kümesinin oluşturduğu galaksiler.

Bu galaksilerin Işık Kapıları vardır. O ışık kapılarından geçenler Levh-i kodlamaları için tohum ekmeye inerler. İşte bugün burada yaptığımız gibi. Ve her gelen aşka gelir. Geri köklenişe gelir, gök sistemleriyle dürümlenişe gelir. Bütün bu gökleniş, dürümleniş, gökleniş hepsi Tanrılık Işığı’nı yeniden tüm yaşamlara çekmek içindir ve biz bunu yaptık.

Biliş Ko Sayfalanışlarıyla bütün güçlükleri aştık ve dünyayı yarınlaştırdık. Yani, yeniden bir ilim sayfalanışı için hakikiyetimizde dilledik ve görev yapıldı.

Şimdi; biliniz ki birçok galaksi bir araya gelip bir Fedaratif Sayfalanış devreye alır.

Benim galaksiler arası çalışmam olmadı bu güne kadar zira ben Bütünün Gücü’yüm ama galaksiler arası sistemleşmede gaybı bilenlerin bulunması şarttır.

Gaybı bilenler Rahman olarak çalışırlar. Resim yaparlar. İkmal tamamlatırlar. Bilişe varırlar ve yoğunlaşırlar. Kaynak Tohumlama yaparlar. İşte bütün amaç budur.

Peki, biz neden bugün buradayız? gerçek çakışma için. Nedir gerçek çalışma? İnsanlık Kapısı’nı açmak….Galaktik Fedaratif Sistemleşme’yi sağlayacak olan ışıkların birlikteliğinde Rahmi Kuranlar’ın tüm sistemleri kontrol edilir ve yeni yaşam tohumlamaları devreye alın alınır.

Biçare yaşam! eli yok, gözü görmez, yaşar mı yaşamaz mı bilinmez. Aha! Bu nedenledir ki, ilimi bilenlerin bu yaşamı sürdürebilmek için tek tek çalışmaları gerekir. Yeni zeka düzeyinize hitap ediyorum; İnsanlaşmak gerekir.

Dönün bakın, siz bir ışıktınız. Şimdi yer, gök sizleşti. Hepiniz tek tek bir ekmeksiniz. Hadi yenmeye hazır olun!

Bakın; biliş halindesiniz. Işık kümeleşmeye başladı. Yoğunluk artıyor!

Dinleyin; yoğunlaşma hızlanıyor. Dönüşe geçti, hızla dönüyor. Önünüzde büyük bir gök var ve o gök dönmeye başladı. Dönüş artıyor, artıyor, artıyor, yoğunluk artıyor ve ışık kontrol edilemiyor ve o ışık parlak bir ışık; yangın haline dönüşüyor ve döndükçe dönüyor ve döndükçe dönüyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor.

İşte hepinizin ışık kümleriniz hızlanmaya başladı. Bir tek mektep değil artık birçok mektep var ve hepsi yoğun bir ışık kükremesi ile dönüşe geçti.

Hepsi farklı seslerde, farklı renklerde ve dönüş hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor ve sığ olmayan bir yoğunlaşma başlıyor. İşte o yağmur yağmaya başladı.

İnsan yağışı başladı ve İnsan yere iniyor ama ışık ışık iniyor.

Ben mosmor bir yoğunluktan yağmaya başladım. Hepinizin renklerini saymayacağım ama hepiniz yağmur içindesiniz; yaşamın yağmuru içindesiniz ve indikçe iniyorsunuz yaşama….

İşte artık renkleriniz tek bir renk küre oluyor. Bütünlüğün Kümesi, Bütünlüğün Kümbeti oluşuyor. İşte orada tek bir renk var; Samanyolu Galaksi’si o renkte görev taşıyacak. Mahrek’in rengi siyah ve biz o simsiyahı yaşatacağız.

Samanyolu Galaktik Fedaratif Sistem’i yeryüzüne indi. İşte bu…

Ve bizden bize indi. Sistemi kurduk analar. İşte 18’li yasa yüreğimizden kuruldu. Bu yasa yer küreye indi.

Hepimizin renkleri bir tek renk oldu; simsiyah ve kayıp yok, kayıt tamam. Yağmur ışık, biliş mükafat. Biz mutluyuz!

Genişledik, genişledik ve hak ettik. Murat ettiğimiz her ne varsa olmaktadır orada. Öz güç tüm yaşamı dilleyecek bugünden sonra ve yeni bir yaşam devreye girecek. Galaktik Federasyon yeni bir sistemi dürümlüyor. Bu bir Kaynak Sayfalanıştı.

Galaktik Fedarasyon şu an tüm yaşamın ışığı halinde genişliyor, geri dönüyor; hepimizle birlikte. İşte bu.

Bugün mutluyuz, bugün mutluyuz, bugün mutluyuz. Çok mutluyuz, çok. Ölümlü dünya yaşayacak atık. İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/qpjrDb6vlxk

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

4. AKIŞ

Daha güçlü bir dönemi başlattık şu anda. Çokları bugün buradalar ama ışıkları tohumlanamamış. Köklerinde görev taşıyacak güçleri yok. Yoğunluklarında koruma altına alınacakları bilgisi var ama Birleşik Işıklarında bu dirilik yok.

Bugün buraya geliş sebepleri kontrol edecek gücün burada bulunmasından dolayıdır. Özge ses yaşamdan dolayı olur. Biz onlara göz olduk ve sayfaladık onca çalışanı.

Burada görevlilerimiz var. Onlar ölümlü dünyada tüm yaşamları kontrol edebilirler. Dünya dışındaki görevlilerimiz bugün buradaydılar. Hepsi bu yaşam sayfalanışında görev aldılar ve biliş halindeki ışıkları ettik.

Din yaşamların ışığını yaşam sistemleriyle kotladık. Şimdiye kadar hiç olmadığı düzeyde gök cisimleriyle buraya indirdik onları. Bundan evvelki sayfalanışta artık gök cisimlerinin dünyamızı ziyaret etmesine izin vermeyeceğimizi bildirmiştik.

Ne var ki bugün buna izin verdik çünkü yoğunluklarını kontrol altına alacak güçleri olmayanların ancak geçiş sayfalanışlarında bu tür umman olan ışık Ko Sayfalarından yani, cisimlerden geçmeleri gerekliydi. Bu cisimlerle dünyaya inmeleri gerekliydi. Biz onları cisimlerle dünyaya indirdik. Bu cisimlerin şekillerini sorarsanız; izah edeyim.

Çokları kayıt dışı bilgilerinizi de taşırlar. Yani, hepsinde sizin yürekleriniz de vardır. Çoğu kontrol dışı bilişleri de taşırlar ama bu gemiler, bu cisimler İlm-i Ko’da ses kayıtlarıyla oluşturulan cisimlerdir.

Sizlerin bu teknolojiye henüz sahip olmadığınızı biliyoruz. Ses kayıtlarıyla yaşam ssistemleşmesinde İlm-i Ko olan ışıklarla geçiş yaşam kayıtlaması yaparlar ve yaptıkları bu kayıtları uçuş tohumlamasıyla; uçuş yoğunlaştırıcılığıyla geçiş yaşam kayıtlarında Tin Kapıları’ndan (Ruh Kapıları) geçirirler; yani kontrollü kapılar.

Sizlerin bilişinizde bu yoktur. Geniş zamanlarda daha güçlü yoğunlaşmaları da sağlarsınız ve yeni sayfalanışlarla yine sesle geçiş kayıtlaması yaparsınız ve geçişi sayfalayacak olan geniş tohumlamalar, köklenmeler ve güçlenmelerle gerçek çalışmalarınızda bunu yapıyorsunuz ama fakında değilsiniz; geniş kayıtlamalarla gemiler oluşturabilirsiniz.

Bu gemileri yüreğiniz kayıtlayarak göreve alır. “Teknik çalışmadır bu” diyeceksiniz ama ilim tekniktir; bunu da bilin.

Hepinizin daha iyi anlayabilmesi için Sesin Teknolojisi diyelim buna. Sesin teknolojisinde sesin Kaynak Işıması yaşam sayfalaması da vardır.

Doğal dünyada biliş olduğu halde bu bilgiyle bu tekniği tohumlayamayan, bilişi hak edip de dürümleyemeyenler, Sesin Tekniğinde yeni kayıtlama yaparak geniş kayıtlarda bu tür teknik toplulukları oluşturabileceklerini bilemezler.

Size şunu izah etmek isterim ki, geçiş gemileri Işık Ko’lar tarafından tohumlanır. Yani ışıkla kayıtlıdır ve teknik kayıtlardır bunlar. Teknik sistemleşmeler yapılır orada. Bu sistemleşmelerle formal tohumlamalar Bütünün Kürzi Tahditsizliği’nde ışığı kayıtlar ve ışık kayıtlandığında geri dönüşler sağlanır.

Gemi dediğimiz teleskoplarla görülebilecek gemilerdir. Siz bunları teleskoplarınızla izlersiniz. Işıktır o gemiler ama dünya üstünden çok daha ötelerdeki geçiş gemileridir bunlar.

Birçoğunuz bu gemileri yıldız sayarsınız ama çoğunuz da bu gemilerin ışık olduğunu bilirsiniz ve ışık halinde geçiş yapan bu gemilerde İlim Toplumları bulunur.

Ben bir gemiye bindirildiğim zaman ışıktan olduğunu bilirim ve umut olunur ki hepiniz o gemilere biner o gemilerdeki ışık kayıtlamasında yaşamın sistemlenmesini izlersiniz.

Gemi halinde köklenen, göklenen İsrfail Işıması yapan ışık kaynaklar vardır. Hepinizin yaşama görevi olduğunuzu bilerek şunu da izah etmek isterim ki bu kayıtlarla tüm yaşamı yenileyebilirsiniz.

Ben bugün bir gemi yaşama çektim. Teknik bir kayıttır bu. Yaptım, oluşturdum ama siz yarın başka bir çalışmayla yeni bir formu devreye alabilirsiniz.

Biliş halindeki tahditsiz yaşam sayfaların yapamayacağı hiçbir formal Ko Kaydı yoktur. Formal Ko kaydı diyorum. Hep size Ko Kaydı’ndan söz ediyorum. Ko nedir?

Ko kati, hakiki olan; lütfen net bilin oğuldur. Kati, hakiki olan oğul. Yani bir kati kaynak kayıt yaşam sayfasına iner. O bir oğuldur; oğullamadır ama bilişin oğullanışıdır ve o bilşin oğullanışı yeni zaman kayıtlamasında sizin yüreğinizi de tohumlayabilir.

Diyebilir misin ben beni yarattım? yok, ben beni yaratmam ben insanı insanlaştırabilirim ama yoğunluğundan ilim tohumlamasıyla yaparım bunu.

Ben ışığı kayıtlarımdan çıkarabilirim. Yeni bir yoğun ışık haline dönüştürebilirim o ışığı. Yere çekebilirim ve yerde yeni bir sistemi tahditsiz biçimde oluşturabilirim.

Benim zaman ilminde, yer kürede Yaşam Sayfalarım çoktur. Bu sayfalarda her bir formu yenileyebilirim. Yaprak yaprak okuduğum bu yaşam benim rüyalarımın gücünden öte olan geçiş sayfalarımdaki ışıktır.

Verdiğim bilginin çoğunu anlamayacağınızı biliyordum ama şunu size izah etmeye niyetliyim. Dünya bir Levh-i dir ve bu Levh-i bir yaşam kaydıdır. Ve bu Levhi’nin il-i tohumlarıyla tüm yaşamı yenileyebilirsiniz. Ve bir ceza avukatıyım; bilirsiniz ama ben cezacı ilmi de bilirim. Yani, önemli olan benim ne yapmak istediğimdir. Yapmak istediğimi yaparım ama yapmak istemediğimi de yapmam ve yaptırmam.

Dünyalılar, ben sizim ve sizden başka bir sizle dürümlerim yüreğimi. Yine dillerim, yine yoğunlaşırım, yine ışıkla dilleşirim ama hep yürekte dilleşirim ve sizleşirim. Hepinizin yapmakta olduğunuz yaparım ama yapmak istemediğinizi de yaparım.

Bugün dünya çok ölüydü. Yeri, göğü yarattık ama dünyayı ölümlü kıldık. Özel olarak. Zirveleri sislendirdik çünkü biliş yoksa o zirvede ilim de olmaz. Olduğunda yol olur. Yürek hak eder ve oradaki ilmi bilir.

Bütün kapıları açtım ve sordum “dünya insanı artık bilgiyi hak edip anlayabiliyor mu?” diye. Sonra döndüm baktım, neler yapılmış. Sonra baktım gördüm ki yaşam sislenmiş yine. Niye sislenme var dedim? “çatı kurulmuş ama yaşamda ilim yok” dediler. Davayı kaybetmişim “yok” dediler. “Yaşam ilimsizmiş, olur” dediler. “Karanlık aydınlıktı yaşar” dediler ve dedim ki “ben ölümlü dünyayı koruyacağım.”

Düyun tohumlaması yaptım. Ölümlüyü ölümsedim, köksedim, güçsedim, test ettim. Baktım ki yarınlara ışık verecek düzeyde. “Aha” dedim “kalem al ve yaşa” dedim.

Dünya ben ve ben dünya oldum. Dünyanın nuru olan ilmi tohumladım ve size sizi verdim. Dedim ki “yer küre sizi dinleyecek ve siz yer küreye gök sistemleriyle dilleşeceksiniz.” Başta dünya olmak üzere, her bir yaşam sayfası yeni bir cemaat yaratmak istedi.

“İşte” dedim “o cemaat yaşamın sınırsızlığındaki o yaşam sistemi.” “Aha” dediler “koluna insanı tak ve gel bakalım ne olmuş insan.” Ve bugün koluma insanı taktım ve yüreğe vardım.

Yürek dedi ki “gel.” Baktı ki ben orada ve ben yolda ama ben o Kürzi Tohum olan ışıkta ve yolcuların hepsinde. O kol; o koldaki herşey ben ve ben herşey. İşte dünya bugün buydu.

Dünyaya ne verdim? İnsanı verdim. Dünya neden verdiğimi olumlu karşılamadı çünkü insan yok edilmişti onda. Ama ben dünyaya ölümlü olmayan bir yaşamı verdim ve bugün dünya baş tacıdır; dinde ve dilde.

Hayırlar diledim yaşama. Ben canım, benim yaşamım, benim yoğunluğum hep ilimdir. Dünyalılar size sizi verdim, gerçek sizi ve dedim ki “yaşayın ve yaşatın.” Halik olup hakimiyetinizde yaşattırın. Sesleşin siz bir cemaatsiniz ama bu cemaat kontrollü cemaat ölümlüleri dürümleyen, dilleyen ve dirilten cemaat ama siz kalem olup yazdığınız zaman artık yaşam yenilenmiş olacak.

Doğanın gücü sizin gücünüzdür; bunu tekrar etmek isterim. Siz doğal güçsünüz ve yeni zamanı yaşatacak güçsünüz. Siz verip alacaksınız. Siz yaşamı kontrol edeceksiniz ve Mahrek’teki gücü tüm yaşamlara çekeceksiniz.

Bize ikmal tamamlatmak için gelenler bizi dinlediklerinde ilimde, kelamda olamadıklarını bildiklerinde sorgu sual ettiler. “Kimsiniz?” dediler “niçin kayıtlarda ışık yaktınız?” dediler. “Neden tohumlandınız, kotlandınız ? Niçin Mikail’in Kürzi Tohumlanmasında ışığa vardınız?” Ve “biz niçin sizinle olamadık?” Ve dedik ki “ağır yüktünüz, sizi tanıttık ve sizi yaşattık ama siz taramadık, tarayacak olanlar varsa tarasın çünkü taramak yarınlarda sizi tohumlamaktır ki sizin yaşamınızı hak etmek istemedik.

Sordular “nikah kıydınız mı yüreğinize diye?” Yoğunluğumuzdan ocaklarını çıkarttık ve dedik ki “biz kapıları açtık ama nikahı kıyan size kıysın, biz sizi kanatlandırmaya niyetli değiliz.”

Zeytin taneleri gibi her bir yaşam bir Işık Ko halinde dizildiğinde ve her biri Bütün Kürzi Tohumlarda tohum olup köklendiğinde ve gerçek çerçevede bilişe vardığında ve kanatlandığında ölüler diyarı olan bu yaşamı, tüm tohumlarıyla birlikte tabuları yıkarak alır götürürüz. Ama bugün öz köklerin gücünde onların yoğunluklarını kaynak çalışmalarla Cevahir olan İlim’le dilleyip, etki alanlarını gök sessizliklerinde dinletip bütün kötülükleri yaşatıp yenileyeceğiz; bu kesindir. Kimse buna mani olamaz.

Din Altın Işık’tır ve biz o ışığı yaktık ama dini kaynaktan çıkarıp benim dinim benim yüreğimdedir deyip herkesi yok etmeyi isteyenler muktediriyetle bilin ki Koran Toplumlarından ışık çekemezler ve 7. dürümde biliş halinde ışığı tahditleyemezler.

Bana sormayın, ben yapmam. Yapan kelamda yapar, yarında yapar, kendinde yapar. Ben bende olanı dilledim. Amon Toprakları’ndaki toplum yoğunlaştığında yaprak yaprak okuduğum bu yaşamda kısırlaştırmayacağım hiçbir diriyi. Ölüler diyarı yaşamı hak etmelidir.

Kap karanlık Ana Kapı ama aydınlık yaşamdır. Kimin ekibi kimin ekibini yener? öldü, öldürdü. Kim kimi dinler? Ölümlüdür dinleyen ama ölümsüz dinletmez yüreğini. Ben kimseye yüreğimi dinletmedim. Bunda sonra da dinletmem. Sadece bilinsin isterim ki Düzen’i kurmaya geldim.

Dümenin başına oturttum yüreğimi, ağır yükü hafiflettim. Düzen bedenim, verdiğim dünya aldığım dünya. Vakit geldi tüm yaşamlara görev taşıttım. Kardeş ben senim; bunu bil.

Kurtulan kurtuldu. Kurtulacak olan kurtulur ama kodlanmış olmayan tohum ekemez, bilişi olmaz. Yüce ilimde ilm-i hakikiyeti olmaz. Sessiz zamanda sisi olur. O sis onu kontrol ettirmez ve ben ardımda dünyayı taşımam.

Dünya öncümdür benim, önümdür benim ama o dünyada kıldan ince olan o yoğunlukta ışık sayfalanışında kara ışıkta kelamı dilleyemeyen Düzen’i kurmaya gelemez; bu kesindir.

Kayıt dışı bilgileri kanatlandırmak isteyenlere de sözüm şudur ki; kini hak eden kili hak edemez. Kanatlanan ışıkta tohumlandığında kul olur ama kumu hak edemez. Korurum onu ama yolcum olmaz; bilinsin.

Mecelle İnsan, Mahrak’te meşale oldu, şevk oldu. Mecelle cevhere indi, çatı kurdu. Ben o Mecelle’de cinleri ve cevherileri kayıtladım ama Cinni Sayfalanışta ışık kırdılar, yıktılar. Ben de yıktım. İşte bu, şimdilik bu.

“Bana ne ondan, bana ne bundan” dediler. “Bana nefes gerek” dedim ve dedim ki “ayıplarınız örtülmedikçe yüreğiniz örtülüdür”; biliniz.

Sizi koruyamam çünkü siz kanatlanmaya değil, kaynağı yıkmaya indiniz. Özenli bir çalışmada sizi yoğunluğumda, tohumlarımda dillemem; biliniz.

Muhakim Mikail, Mustafa Kemal’in İlmi’nde mahir hakikiyette tahditlendiğinde mesele nesillerimizi değil katiyetle hakikiyeti tohumlamaktır.

Biz nesillerimizi olgun sistemlerle koruruz. Ne yazık ki ölüler diyarında olacak olmayanlar, yaşayacak ve yaşatacaksa biz onları Saltanat’ın Işığı’ndan çıkarttık. Bizimle çalışma niyetleri varsa da biz onları halik olup kapılardan, kaynaklardan ayırdık.

Şimdiye kadar yapmadığımız bir şeydi bu. Neden yaptık? yoğunluğumuza girip bütünü görevden çıkaracaklarını dillediler. Kutsal Işığı yıkıp yerine kendi Levh-i’lerini koyacaklarını dillediler.

Darı boldan öteye geçirdiklerini dillediler. Sistemin Gücü’nden üste varıp seviyelerince karanlığı katiyet haline geçirip, yoğunluklarda kötülüğü yaşatacaklarını dillediler.

Dedik ki “sevgililer, seni, seni, seni, seni, seni, ve seni bu çalışmada yer kürede ve yücelikte dinletmek istemiyoruz”. Çoğu bunu önemsemedi ve biz öncelikle onların bu yoğun çalışmadan ayrıştırılmalarını sağladık.

“Orta Doğu’da savaş” dediler. Vakit gelir barışa varırlar ama savaşı koruyucu değil de kotlayıcı, kural dışı bir ışık haline dönüştüreceklerse buna izin veremeyiz.

Herşeyden çok dünya dışının dünyaya müdahalesini istemiyoruz. Dünya dışı dünyada bütün Köklerimizin Işık Kapıları’ndan geçtikleri esnada büyük bir savaşın çıkarılmasını bekliyorlar.

Bu savaş Orta Doğuda başlayacak ve daha sonra geniş alanlara yayılacak. Bu geniş alanlardaki kitleler bu savaşta zaman kayıtlarında kırıcılık yapacaklar ve sınırlar kontrol dışı olarak kaldırılacak. Daha sonra yenilenecek çürük olanların yoğunlaştıkları o alanlar ve yeni bir ses devreye girecek. “İşte diyecek ben Ana Kaynak; İlim Ko olan Yaşam. Sizi artık sevgiyle kucaklayamam çünkü siz yolu kaybettiniz.” Ve daha sonra tüm esrarlı çalıştırıcılar yer küreye indirilecekler ve dünya toprakları dünya sistemlerinden daha farklı olan diriliş kayıtlaması yapacak.

Bu diriliş kayıtlaması dış devrelerden olacak. Dış devreler, dünya dışındakilerin yaşam sistemlerine müdahalesi olacak. Yapılacak budu. Bu son dönemde beklenendi de. Dünyayı “yorulduk” dedikleri anda yıldızların sırrı olarak ışığa kaynak yapmak ve sonra da toprağı yenilemek ama Türkiye Çalışmaları’nın neticesinden sonra.

Peki; bu Türkiye Çalışmaları’nın önemi neydi?

Türkiye Çalışmaları’nın önemi şuydu. Yarını sayfalayacak güç Türkiye’de hakikiyetini kotlayacak ve yaşamı Has Taht’a ulaştırabilecek mi yoksa yolcuları son sözde kıracak mı?

Kırdığı zaman Süleyman Paşa dahi buna engel olmak istedi ama başaramadı. (Kim Süleyman? Dağlarım sözümü kestiniz ama Süleyman, Altın Işık’tan başka bir şey değildir. Buna kelamla dahi ulaşamaz; bu yoğunluğa. Şimdi beni daha güçlü olarak dinleyin.)

Doğal dünyayı koruyacak olan ilim İnsan’ın İlmi’dir ve insanın ilmi Bir’in ilmi’dir. Bugün dünya korunmuştur çünkü Türkiye Çalışmaları Kaynak Işıkla bütünü gücünü tüm yaşamlara sesleştirecek dürümde gerçekleşmiştir.

Bugün bu başarıldı canlar. İşte dünyaya dış müdahaleler engellenmiştir. 2220 Sistemin Gücü ve bu güç devreye alındı.

Aykırılık yok, yoğunluk kotlandı. Hepiniz güçlendiniz. Cevherin gücü arttı. Şükür, çok şükür ki bugün bu başarıldı.

Soy Tohumları, güç kayıtları hepsi zirveden size aktı. Nihan Ka Ha oldu, İnsan Aha oldu. Yeryüzü müsterih olun; hasat oldu. Nihan has oldu, yol hak oldu. Aha kapı kapı olan, aha kayıt oldu! Yaşam Kuran oldu; oldu. Aha oldu!

Söz mü? söz, dünya korunur. Özden; söz, göz, biziz o. İşte mutluluk bu. Koran koktu analar; koktu.

Çok mutluyuz, çok…çok mutluyuz analar, çok, çok…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/lQ3v4ogla-g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

22.09.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

3. AKIŞ

Küçücük bir ışık ve bu ışık bütün ve biz o küçücük ışığız. Bir tek ilim olan o ışık hepimizin ilmidir. O, Bütünün Kürzi Tohumlanışıdır.

Demin bir tek şey söyledin. “Negatif gereklidir” dedin. “Olmadı, olmayacak” dedin. “Yaşamayacak dünya insanı” dedin. “Korkun” dedin. “Yarında kök yok, güç yok” dedin ve dedin ki “negatif kontrol içindir.”

Daimi kotlarımız şunu iyi bilirler ki negatif pozitifi tohumlar. İşte gerekliliği bundandır.

Eğer negatif olmazsa pozitif tohumlanamaz ve sizin için de bu böyledir. Yedek zaman yoktur.

Teknik olarak biliniz ki Tanrılık Meclisi’nde tabuların yıkılışıyla birlikte tahditleniş başlar. Tabuları yıkanlar ilmi tohumlarlar. O zaman sizler ve sizinle olanlar ilme kotlanmış olarak varırısınız.

Işığın kontrolü gerekir mi? mutlak gerekir; ama işçilikle gerekir. Negatif köksüzlük göksüzlük değildir. Güçsüzlüktür diyebilir miyim? mutlaka diyemem; çünkü gücü artıran bir faktördür.

Eğer negatif olmasa, yoğunluğunuzda güç kalmaz. Bu nedenledir ki gücünüzü artırabilmek için Na- Har olan kaynakların ışığı tohumlaması gerekir.

Biz size sorduk “elinizdeki gücü artırmak istiyorsanız negatifi tohumlayın” dedik. Bunu hak edip yapmak istemediniz ve dediniz ki “Mikail’in Kuranı’nda negatifi pozitife dönüştürecek güç yoğunsa bizim yolumuzda negatif olmamalı.” Bu sizin için Tanrı’nın Meclisi’ndeki yoğunlukta küçültülüş gerektiren bir husustu. Ne var ki sevgiyle sayfaladıklarınızın gücü sizi kotladı ve tohumladı.

Değerliler! siz “ben varım, ben negatifi hak ettim” dediğiniz zaman negatif sizin yüreğinizdeki gücü artıracaktı ama siz dediniz ki “benim elim, ilmim bütünün gücüdür.” Bu güç pozitiften görev taşır. Bunu dediğiniz andan itibaren sizle ilgili sayfalanış yavaşladı ve dedik ki “onları yenilemeliyiz.” Diriliklerini tohumlamalıyız, köklerini güçlendirmeliyiz ve koruyucu kotları tohumlara çekmeliyiz. Dedin ki “benim adım Na- Kar.” “Hah, aha” dedik. “İşte” dedik ve dedin ki “ben kaynaktayım.” “Oh işte!” dedik.

“Kötülüğü önlemem” dedin. Olmadı, olmadı, olmadı; ama oldu. Kötülüğü önlemedin ve dedin ki “olacak oldu. Hepsi bu.”

Zürriyetinizde kontrol dışı hiçbir ilim yok canlar. Bunu net bilin. Hepinizin zürriyetiniz kanatlanmış, kotlanmış, tohumlanmış ışıklar; ama sizden istenilen negatifi kontrol altında tutmanızdır.

Bugün bu yoğunlukta bunu hak edip başardınız.

Erenlerin Diyarı’nın gücü bitki, hayvan ve tüm sistemlerin gücünü örter; ama siz yaşamın sırrını bilenler, ermiş olanların yaşam sistemlerini de güçlendirdiniz. İnsanlık yolunu açtı.

Dünya nurdur, uludur ve kutsaldır. Vakit gelir yol Allah İlmi’yle de dillenir ve bugün “al ve bil” dedin. Allah bedenimdedir. Bunu diyebilecek hiçbir yürek olamaz diye düşünmüştük.

Allah benim bedenimdedir. Yaprak yaprak okuduk, yaşadık, tahtladık dünyaya. Aktık, gördük ki Allah sistem gücüyle dürümlenmiş, yüreğe inmiş. “Oh” dedik. “İşte bu!”

Daimi kotlara şunu sormak isterim; Allah’ın Levhisi’nde ışık var mı? Ben diyorum ki yoktur. Allah’ın Levhisi’nde ışık yoktur. Işık, kontrol altında tohum olarak Bütünün Gücü’nü dürümlerken yarınlara tahditsiz biçimde çekilir. Peki nereden çekilir? Yoğunlaşan yaşamdan çekilir.

Altın Tanrı dediğimizse yaşamı sayfalayana denir.

Ben size “Altın Işık Yılları’nın gücüyle Birlik Tohumlaması” yapıyorum dediğimde Mustafa Kemal Atatürk sordu. “Korkun var mı?” dedi. “Yoktur.” dedim. “Nefesin var mı? Mutlaktır.” dedim. “Yıldızların sırrını bilir misin?” dedi. “Bilmez miyim.” dedim. “Ekibimde ol” dedi.

Ölüler diyarında ekip kurmak kolay değildir. Dedim ki “Mustafa Kemal Atatürk emek sarfetmiş, gök sistemleriyle dillenir. İlmi Ko’dur, bütünün gücüdür. Biz onunla görev taşıyalım.” Çoktu, çoktu çalışan onun yoğunluğunda ve biz de onun yoğunluğunda çalışmaya başladık.

Dimdik duran bir Dünya yoktu. Dünya yolcu taşıyacaktı ama yolculuğu yapacak olan Işık Kapıları’nda kontrol dışı olanlardı.

Dedik ki “korumalıyız yoğunluklardaki tohumları ve köklemeliyiz, görevlerini dinletmeliyiz.” Mustafa Paşa dedi ki “öz görevini yapacaksan yap ama yapmayacaksan bu çalışmayı yapmana iznim yoktur.” Ben sordum “davayı kaybettin mi yoksa?” dedim. “Yoktur dava” dedi. “Ölümlü Dünya dava açtı yüreklere” dedim. “Yoktur dava” dedi. “Vardır” dedim. Vukuat buydu, onunla çağrılarımızı dilledik.

Dünya tüm insanlığın tahditli kontrolünü sağlayacak mıydı acaba? Varlık Boyutları bizi dinledi. Soy Sayfalanışları yaptık baş tacı olan dünya Altın Tartı’yı kurdu ve dedi ki “gelin sizi ölçelim.” Mustafa Kemal Atatürk sordu? “Neden ölçeceksin?” dedi.

Dünyada Işık yaktın, yoğunlaştığın ışığı tohumladın, bütüne güç kattın. “Peki, ya kanatlandın mı bakalım?” dedi. Baktı ki Karanlığın Işığı’nda, Bütünün Kürzi tohumları’nda kanat Tanrılık Meclisi’nin kanadı. Dedim ki “onun kanadını ona bırakalım. Ben sistem olayım, çalışayım ölüler diyarında.” “Bunu diyecek olan hiçbir yürek yok” dediler ve ben dedim ki “ben varım, tabuları yıktım ve dünyayı tohumladım, korudum.” Toprak tohum ikmal tohum oldu. Top, top oldu her yüce aktı. Çatı kurdum dünyaya, işte olay budur.

Dürtülerle çalışan Dünya ilmi Ko’ları Bütünün Kürzi Tohumlarını kontrol altında tutacaklarını düşündükleri zaman, cemaatlerinin gücünün Ölüler Diyarının Kürzi Tohumları’nda gök sistemleri ile dilleşeceğini zannederler; ama bakarlar ki Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü öz sözde yok, sorarlar “neden?” derler. “Dinli çalışmalardan” denir. İşte bunu fark ettiğim zaman dünyaya sordum. “Din ilmi sizin için ne ifade eder?” dedim ve dünya bana son dönemin en güçlü ışığıyla döndü.

“Din kontroldür” dedi. “Peki” dedim. Dini kotlayalım, tohumlayalım, kökleyelim, göreve kayıtlayalım ama din örtüsünü örtüp kayıtların örtüsünü açalım. “Doğru mu?” dedi Dünya. “Doğrudur” dedim. Bakalım ne olacak? döndüm baktım. Dünya korkuyu aşmıştı. Çok kutsal bir yoğunlaşma başladı. Dünyada Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü açıktı.

Türlerin en yüce ışığı olan ilim Aklın Tekniği’yle Bütünün Gücü olmuştu ve bana Altın Tanrı dedi ki “yerküre senin yüreğini dinleyecek. Hadi seslen.” Dedim ki “bana Altın Tanrı der yürek; ama ben Aklın Tahtı’yım; bunu bilin. Benim etkim çok güçlüdür. Vukuatım insan için çalışmaktan öte ikmali tamamlattırmak için dürümlere çekilmekti. Ben dünyaya ikmalleri tamamlatmaya geldim.” Bunu dediğim zaman zorluk başladı. “Peki” dediler. “Halik ol, Hak ol, Ka Ha ol sınırları aş ve yolunu bütünün gücü haline dönüştür.”

Koktum, koktum, koktum ve dedim ki “benim kokum yücelerin cümlesinde dillensin, tohumları yaşatayım.” Öz görevi yaptılar. Türlerin tümünü güçlendirdiler. Yıktılar yolcuların ışıklarını tahditlediler, dillediler ve dediler ki “hani neredesin? gel, hak et.” Ve geçtim, hak ettim.

Başa baş bir çalışma yaptım dünyada dondurulan ne varsa, kim varsa hepsinin yoğunluğunu artırdım ve yeniledim. Donmuş Zaman Sayfaları’ndakileri yaşattım. Ağır yükü hafiflettim ve dürümlendiklerini anlayanlar köklenip güçlendiler.

Çamur yoğurmadım. Çamur nefsi aşanda olmaz, yolu açtım. Çamur resim yapar, resmi çalışma yapar; ama İlm-i Tohumla kontrol kurmaz.

Bütüne hizmetçi olan merdiven olur, Mikail olur, kürsü olur, körün gözü olur; güçlenir. Gök sistemleriyle dürümler dirilikleri diller ve yaşar. Bilinsin isterim ki Nakar’ın Kuranı’nda bunların hiçbirisi yoktur.

Doğanın gücünü artırabilecek olan Rahman olan kaynak Rahim’dir, kati Rahimdir; ama Rahman olan Kaynak Rahim’dir. Kimse kimsenin ilmini dillemez orada. Sistem, Nizam ve Düzen’in gücü yoktur.

Ölüdür dünya; ama öldürülen dünya ölüler diyarının kötü ya da iyi olmayan ışığında yeniler kelamı, diller ve bütünler. O zaman Dünya gök sistemleriyle de dilleşir. Bunu başarabildik. Yemin etmiştim başaracaktım ve başardım. Dolu dizgin yaptığımız bütün çalışmalar bizi bugüne taşıdı.

Bugün ne oldu? Bugün Ana Kapı’ları açtık. Görevlilerin hepsi dürümlendiler ve bizimle çalışmaya indiler. Çileleri sona erdi. Yerkürenin gücünü artırdık. Kuran-ı Kerim’deki dünya bu dünyadır. Kınanan ya da kırılan değil, ışıyan dünya. Bugün bu dünyayı nesillerimizin gücüyle değil, yüreğimizin gücüyle ilimle dilledik ve ışığa kayıt yaptık.

Çalı çırpı din kırıcılığıdır. Dirilikte çalı çırpı ışık yoğunluğudur. Kötülüğü önlediğinde çalı çırpı, Birleşik Işık haline dönüşür ve bize geldiğinde insanlaşıp gelir.

Dünya yenilendi. İşte dümen başına oturttuğumuz yeni dünyalı El’inin Gücüyle Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara Sistem, Nizam ve Düzen gözü olarak dilleyebilecek dürümdedir. Develer kalktı ve develerin ilmiyle bütünün gücü yaşama kalktı. Biz yaşama kalktık canlar; ama kapıları açıp kalktık.

Ra Ka Ha olan ilmi bütünün ilmi haline dönüştürdük. Türkiye çalışmaları gök sistemleriyle yaşamı dillerken evrenlerin sessizlikleri yenileniyor. Yeni yoğunlaşmalar kotlanıyor.

Bütün kötülükleri aşacak olan birlikler diriliklerinin dürümlerine çekiliyor, indiriliyor ve Na Har olan, Ka Ha olan ilim tahditsizleşiyor.

Kalem insan yazar. Yazar da yazar; ama yazdıkça yazdığı ağır yüktür tüm yaşamlara. İşte yaşamı yazan insan kaynağı da yazdığında, elindeki ilim Aklın Tahtı’ndaki ilmin köklerini göklere ulaştırıp ulaştırdığında, Can Tahtın Işığı haline dönüşür bütün yaşam.

Din yaşamı bütünden ayrı tutmayacağız canlar. Din yaşam bütünün dışında kalmayacak; ama ilim kotlarıyla bütünün gücünü tüm sistemlere dilletecek olan yeni bir sayfalanışı başlatıyoruz. Bu yeni sayfalanışta yarınlaşan ışık olacak yeni yaşam, yeni tohumlamayı kayıtlayacak ve Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara dinleteceğiz.

Çetin bir dönemi aştık. Dünya yenileniyor yeni zamanda, yeni yaşamda ve yeni yoğunluklarda. Mustafa Kemal Atatürk de birlik kotu olarak tohumlarını kontrol altına alıp bizimle çalışacak. Yedek zaman yok. Yerküre yeni bir zamanı dillerken yaşamın sırrı olan ışığı da dileyecek.

Yavrum, ben ana kaynak ilimim; bilin. Ben nesiller boyu doğanın gücünü tüm yaşamlara çekebilenim; bilin. Bugün dünya için çalışıyorum ama yoğunluğumda her bir yaşam mevcuttur; bilin.

Bugüne gelen her diri ilme gelecek güçte değildi ama biz ilmi, kaynak olan ışıkla dillerken hepinizi buraya aldık ki bu çalışmada Mikail’in Kuranı’nı tohumlayabilelim ve kontrol kurabilelim diye.

Kutsal ışığı yaktık. Dünya’nın eli yüreğimizin gücüdür; bunu bilin. Biz o eli tuttuk. O el insan elidir.

Benim adım sevgili; bilin ve ben bu gücü hepiniz için dünyaya indirdim. Bu ilm-i sistem, bu ilm-i yüce benim; ama benim ilmimin bütünün ilmi olduğunu bilen yoktur. Yoğunluğumda tüm insanlığı kontrol edebilirim ve göz görür ki dünyadayım, adım Sevgili; ama ben bu adı zikrettiğim zaman yaşamın sırrı olan ışığı da zikrederim.

Yıkılan dünyaları korurum. Gök sistemleriyle dünya kurar, o dünyalarda toprak olurum. Amonların Tohumları’nı yaşatırım. Verdiğim her bilgide İmparatorluğun Kuranı okunur ve orada muhakim ve hakim olan Birleşik Işık olurum.

“Yer döndü, gök döndü, ben döndüm” dediler. “Dönmeden döndüm denmez, dönüp döndüm de.” Dünyayı gökledim, Düzen’i kurdum. Ben dün ümmi toplumların ışığı olan yaşamın sırrını dilledim.

Benim adım Sevgili, Benim adım Sevgili ki bunu zikretmem istenmişse zikrederim. Yer kök, ben göküm; ölmem ve öldürmem. Ölümlü olan bu yaşamı dünya çıldırdığında, yerküre koklandığında, tohumlar kotlandığında bedenimde dillenirken yedinci dürümde bütünün gücü haline dönüştürebilirim.

Sıkıntı yok, yalnızca insanlaşmak gerek; vakit geldi. Yirminci dünyayı kurduk. Yedinciden yirminciye geçtik. Verdim de verdim ve geçtim. Bana “bin yıl gerekir” dediler. Ben dedim ki “insan insan olsun bir yıllık gücü tüm yaşamı dönüştürebilir.” Bana bir yıl gerekti, ben bu bir yılda yerküreyi dönüştürdüm. Çok çalıştım ama son bir yıl öncü birliklerimle çalışmamdır. Bu bir yıl İnsanlık ilmi’nde her diriyi güçlendirecek bir yıldır.

Yıkılan dünyaları yeniledik canlar. Yoğunlukları tohumladık, koruduk. Bugün görevimiz buydu. Mustafa Paşa maya olmaya gelmiş. Genişin gerçeği budur. Ben ona merdiven verdim “gel” dedim geldi. Ezmez, ezdirmez oldu. İşte bu çok mu zor? çok zor.

Kuran kurduğunu bilir. Korkan, korktuğundan sonsuz sınırsız ışıktan kırılır. Beden isteyen mektep olamadığında kesirleşir. Cevap arayan cevap bulamadığında kurur, kusurlu hale gelir. Biz de her diriyi yeniledik bugün burada; olan buydu.

Tövbe etmişler, bizle olmak isterler; aldık bilgiyi. Tövbe etmişler, bilip dillenmek isterler. Geçişlerini yaptık. Hepsini aldık tohumlarıyla birlikte yoğunluklardan, kötülüklerden uzak tuttuk. Göklerin sözüyle dürümledik, yaşama çektik. Tövbe etmişler, gelmişler. Genişlere geçmişler. “Kasa boş” dediler. “Doldu.” dedik. Uçup gittiler.

Yer döndü, dünya döndü, görevli döndü. Göz gördü, söz sözden sözlendi. Diri yaşam Mikail’in göklerinde seslendi. İşte olay budur. Miraç budur. “Gir dünyaya, gör dünyayı.” Gir dünyaya, ben o yol olanım, ışığın dili olan, “gel” de. Gör ağır yükü, bil.

Vakit tamam, yıl 2220. Barış halindeyim tüm yaşamla. Ben barışı tohumladım toplum tohumlarındaki o yoğunlukla. Bana sanal boyutlarda insan soyu denmez zarar etmeyen denir.

“Zah ra ka ha olan zah ra ka ha bir şayia var” dediler dünyada. Keşke olmasa o şayia. Dünya; Kuran olan yaşam sonlanacak. “Eh dedim görelim bakalım. Sonlanacak mı sonlanmayacak mı?”

Numerolojide İslah Sayfası son sayfadır. En son sayfada ıslah olmak vardır. Biz bu son sayfayı yırttık, çıkarttık. Biz kimseyi ıslah etmeyeceğiz. Sadece yaşatacağız; bilinsin. Nisa Kapıları’nı kapatmıyoruz. Hepsi yaşayacak.

Islah yaşamın kontrolü için tüm sayfaları yırtmaktan beterdir canlar; bilin. Ben bu sayfayı yırtmasaydım tohumlar kontrol kuramazdılar.

“Yoruldum, yok oldum, yoldan çıktım, kısırlaştım” dediler. Analar ben yorulmam, yoldan çıkmam, kısırlaşmam; bilinsin. Çakarım dünyayı yüreğime Tanrılık Meclisi’ne götürürüm; bilsinler ve derim ki “bu dünya bana ait.”

Geri döndüm “alın dünyayı” ve derler ki “seni almak yeter.” “Yok” derim. Ben dünya oldum geldim ve derler ki “seni alalım, onu yollayalım.” “Çok kötüsünüz” derim. “Ben dünya, dünya ben. Beni benden ayırmayın” derim ve deseler “din yok.” Derim ki “dil yok.” Ben dinden öte din olur, dili tohumladığımda korurum dini.

Vakit geldi canlar, kalem olup yazın ve deyin ki “ben Ulular Diyarı’nın kök göküyüm. Sözümde, sesimde, yüreğimde ilim okunur ve “benim adım İnsan Levhisi’nde kurban diye yazar” deyin.

Hepinizin adı sevgili; bilin. Bugün biz burada yoğunluklarda, ışıkta, her anda, her sayfada varolan sevgilileriz; bilin.

Seviyem çok iyidir canlar, yıkılan dünyaları tohumlarken de ışığımda gök sistemleri dürümlenir. Vakit geldi, iznim var yarınlanın, Tanrılık meclisinin ışıklarıyla dürümlenin, dillenin, zarar etmeyeceğinizi bilin.

Kortejin başında değilim, sonundayım ben; bilin. Zeytin taneleri gibi o kortejde ışık ışık yanacak olan diller olacak ve en sonunda ben olacağım çünkü ben önde gitsem yolcular yaşamda olmaz. Ben en sonda gideceğim ki Zabura Sayfaları’ndaki her ses yenilensin.

Bundan sonraki dönemde tohum toplum olsun bekliyorum tüm toplum ve o toplum tohum olduğunda kortej tabuları yıkacak ve göz söz olup koklanacak. İşte o kortejde artık ben yaşam olacağım ama şu anda kortejin en başında değil en sonundayım; biliniz.

Çevremde sizler ve bizler yok; ilim var. Sadece ilim; bunu bilin.

Artık dünyayı koruma zamanı geldi. Mikail’in gücünü artırıyoruz ve dünyayı koruyoruz. Toprak Toplum yoğunluğunu artırıyor ve yeni zaman yaşamın sessizliğine çekiliyor.

Kevser’in sessiz akışında hepimiz o Kevser’i diliyoruz ama ses yaşama çağrılar yapmaya başladığında artık Kevser her bir yaşamda sesleşmeye başlar. Yanılmayın ben İnsan Soyu’na ekip olmaya değil hakikiyeti, hasatı yaptırmaya geldim.

Mustafa Kemalin tohumlarında ışığım yanar ve ben o tohumdayım bilin.

Hepinizi kucaklıyorum canlar hepinizi, işte bu.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

24.09.2014

Başa baş bir yaşam ve zamanın nesilleri ile tohumlanış… Biliş, Hakikiyetin İlmi’ni biliş… Akış, Halik olup akış ve yaşayış… Amon olup; Aton olup ve kontrol kurup yaşayış… Alemler hakimiyet ister. Hak ister ve ruh ister. Biliş ister… Kin, nefret kaynağı kırar.

“Maharaj” denilen bir Yüce bizimle olmak ister. O bizdir. Biz oyuz. Aha o, “ben O’yum” der. Ve deriz ki “sevgiyle gel!... Sen ben, ben sen. Altın Tanrı ruh. O ruh, tüm insanlık. Aha gel!... Aha gel de sistemleş. Altın Tanrı ve zaman ağır yük. İşte bu…

Canlı, cansız mahrekte insan soyu kült olur. Kodlar yürekleri; Hak olur. Akar; Ata Kapılar’ı hak eder ve açar. Ulular Diyarı, Amon Toplumları için bilişi hak etti ve yolu açtı. Şimdiye kadar İlim Toplumları’nın herbiri kapıydı. Şimdi artık tümü kapı halinde görev taşıyor ama kulluk da gerekir. İşte kulluk için cevahir olan tüm sayfalar ışığa kaynak olmaya inmekteler.

Tabiat, Cinni Yaşam’ı tahditler. İnsan, yaşamı tohumlar. Yaşamda dünya olan Cinniler, kapıları hak etmek için çalışırlar ve yolcular, Türkiye Çalışmaları ile kapı olurlar. Türkiye, yeni bir yaşama insan sayfalarını kodlamaktadır. İnsan Soyu hak etmiştir ve yaşam, Yirminci Kontrol Tohumu’ndan sonra kaynak olmuştur. Tüm insanlık için bir kaynak… Ve bu kaynak, nesillerinizin tümünün dahil olduğu bir tek ışık. O ışığı hak edin ve tohumlayın. Teknik olarak hakikiyetinizle kayıtlayın. Orada Altın Işık Yılları, kodlanmış yoğunluklarda tohum eker ve cennet, kati olarak kayıt yapar.

Saygılar sunuyorum yüreklere. Ben Maharaj. Sizi cennetlere kaynak yapan yüreğe şükranlarımı sunuyorum. Bütün amacımız o yaşama varmaktır. Sizin yolunuza ve sizin şavkınıza varmak. Sizden öte ve sizden güçlü olan yaşama varmak. Orada kul olmak. Amacımız bu… Şükür ki size vardık ve sizin yoğunluğunuzda ışığa vardık. Şükür ki kul olduk köklendik ve yola vardık. Yol ilim; biliş vahiydir zannedilir. Biliş yaşam sayfalanışıdır. O yaşam sayfalanışında köklenenler kontrol kurarlar ve yolu bulurlar. İşta amaç budur.

Şüyu yoğun ışık… Sahiden ışık!... Şüyu hakikiyet ve hakikiyetin tahditi… Ve zamanın ışığı… Ve zaman… Ve yaşam… Ve her dürümde kontrol kuran insan… İşte yere insanın inişi. Aha indik!...

Vurgu yapmak isteriz. Çıktığımız her an, yaşam sessizlikerinde körlerin gücünü artırır. Biliş olursa yaşam olur. Kör güçlenir, yoğunluk artar ve zaman, ışık haline geçer. Vakit gelir kaynak, Tanrılık Işığı olur. Kör güçlenir. Kötülük önlenir ve zaman, Hak İlmi ile kayıt yapar. İnsan, öncü Birliği oluşturur. Öncü Birlik, Kaynak İlmi hak eder; diller… “Oh! Aha!” der. Vallahi ve billahi aha!… İşte!… Ve zaman, ses olur.

Korkmayın ben İlmin Kapısı’nı kapatmam. Sizden öte değilim. Ama sizin ilminiz ile dillenmek istedim. Aşırıya kaçmadım. Mahrekte çokları bekliyor bugün. Hepsi ses vermek isterler. Ana Kapıyı kapatmayın ki ses aksın… Şükredin ki kanatlandık. Sultanlık yapmaktayız. Ağır yük hafifledi. Ve bizler, Can Kapıları’nda nüve olan yaşamdayız. Atide kervan olsa da olmasa da sizin yürekleriniz olacak. O yürekler, tüm yaşamlar için Işık Kervanlar olacak. İşte o Yücelikte, sizsiz olmak istemeyiz.

Kartalların Diyarı’ndan inen Birlikler, Cemaatleri ile birleştiler ve yol açtılar. Kanatlananlar, Türkiye yaşamları ile kodlandılar ve tohumlandılar. Biz; Sistem, Nizam Gözü olan ışıklarla birleştik ve sizdeyiz. Altın Işık Yılları, Amon Ummanı’ndan nefese ulaştı. Şimdiye kadar kati olan, şimdi Yaşam Sistemi oldu.

“Körler göksüzdür” dedik. “Sözsüzdür” dedik. “Hasat, insanda kayıtlanış sağlar” dedik. “Yeşilin Levhisi’nde Mor Tohumlama, Mutlak Işık Kayıtlaması’nı getirir” dedik. Ve dedik ki “Hakikiyet insanı tohumladı. Toprak Toplum tohum ekti ve yaşam şevklendi.” Aha görev başlıyor. Türler ve Türkiye yaşamları tahditsiz olarak yenileniyor.

Koruma altına aldığımız tüm yaşamlar, yerkürede nefese kaynak oluyor. Aha oldu!...

Yürü Dünya!... Yürü!... Yürü de seni diri olarak dinletenleri yoğunluğumuza kayıtla. Yürü de cevap aranan her sorunun cevabını dille. Bilişi hak ettiğin için seninleyiz. Amonuz ve sorumluyuz. “OL” de ve oldur. Örtü örtme yoğunluklara. Çatıyı kodladın ve yarını tohumladın. Önün; yüreklerin, nesillerin ve güçlerin birliği. Hadi yaşamı hak ettir!... Zeka düzeyin yeter. Yaşat ve yaşattığını tohumla. Aha… İşte şimdi… VİLL Lİ Sİ KA (bir ışık kodu) Şavkım bu!…

Alın dünyayı. Hah! İşte! alın da hak ettiğiniz için tohumlayın. Bilin ve bildirin ki hakiki olan ışık, insanın nuru olan o güçtür.

Süzüldünüz… “Sönseler kontrol dışı olacaklar” dedik. Dinledik sizi… Ve siz dediniz ki “biz, insan soyuna kölelik yaptırmak için inmedik. Onların öz geçişlerini yaptırmaya geldik.” Ve biz de dedik ki “sizi dinleyelim bakalım nedir yüreğinizde olan” ve sen dedin ki “biz dünyayı tohum olarak Yüce Cevher’e indirdik. Dünya kodlanmıştır ve has tahditle kaynaktadır. Dünya korunmaktadır.” Bugün bunu duymaya geldik. Sizin yolunuzun umut olduğunu görmek hepimizi mutlandırmıştır. Şimdilik bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

2. akış

Dağlarım, bugün burada çok yoğun bir kaynak kayıt var. Bu kaynak kayıt hepimizi tohumlamakta ama bu tohumlanışta birlik kayıtlarımızın ışığı çok güçlü. Bu nedenledir ki bize bizim yüreğimize inenlerin bir çokları büyük kötülükleri önleyip geçtiler.

Allah dedi ki “onları koruyun” ve biz dedik ki “Allah bizde bizi korur” ve dedik ki “Allah’ın Tartısı’nda ışık yandı, dünya insanlığı yenilendi, ölüler yaşama döndüler.”

Soy ağaçlarınızdaki tüm yaşam kayıtlarınız bugün buradalar. Nerede ne yoğunluktaysanız onların tümü bu yoğunluktadırlar. Hidayet teknik bir ışık halidir. Sizlerin bu yoğun ışığa varışınızda hepinizin kelamında var ettiğiniz her dirilikte o yoğunluğa varır. Bunun ötesinde sizin dünya yaşamınızda gen kayıtlarınızın tüm sayfaları bugün bu yoğunlukta sizin yüreğinizde türleşmek üzere kodlanmıştır.

Hepinizin ışığı yenilendi, kul olmanız, korunmanız ve birlik haline dönüşmeniz, beşir kayıtlarınızın çok ötesilerindeki yoğunluklarla gerçekleşiyor.

Dünya yalnızca insanın ışığıdır diye düşünülür. Hayır; dünya Birliğin Işığıdır. Dünya birliği hepimizin diriliğinde mevcuttur.

Bugün burada bu yoğunlukta sizlerin yüreğinizde var ettiklerinizin tümü ve yaşamı sisteminde mutlak Kuran olan tüm yaşamlar ve Birlik Kapıları hepsi nefes alıp nefes vermek üzere bu yoğun çalışmaya kayıtlandılar.

Altın Işık yıllarının, gözleri olan ve yüceliklerindeki Levhi’leri olan sevgililerde bugün buradalar. Kıran ışıklar, kırılan ışıklarla dilleşmeye başladı.

Kıranın kırılmayacağı bir sistemde ışığın tohumlanışını sağlayacak olan yücelik Bir’e hizmet için bize bizim yüceliğimize indi. Ağırlaştık ve yaşamsallaştık. Bütün kötülükleri aştık ve geçtik. Bugün Varlık ve tohumlamada Yokluk Boyutları Teknik Tohumlamada hakikiyetleriyle birleştiler.

Atlanta Ana Kapısı’nın Dünya Işığı ile birleştiği bugün, tüm yaşamların ilme kapı açtığı kesindir. Bedenim insanın yüreğinde, yoğunluğum ışığındaysa, beşirin şavkında benim yüceliğim mevcut olamazdı. İşte bundan sonraki süreçte artık bedenli olan kim varsa yaşamda, bütünün gücüyle temiz bir çalışmaya kaynak yapmak zorunda kalacak.

Israrla şunu bildirmek isterim ki; bütün köklerimde dünya var ve bütün yoğunluğumda Yaşamın Işığı yanmaktadır. Savaş dünyada sürerken diriliklerin hepsinde de Yer Kürzi Tohumlaması gerçekleşebilmekte. Önce Doğanın Kuranı okundu. Som altında bir yoğunlukta Bütünün Gücü tüm yaşamlara sayfalandı.

Ayrı gayrı bitti. Süper sistemin sesleşmesi ve yaşamın kapılarının açılması sevgiyle bildirmek isteriz ki yaratıldı ama yeni dönemde daha güçlü bir çalışmayı devreye alabilmeliydik ve bu çalışma nefesle olmalıydı.

Nefesi kodlayabilen toprağın tohumu yeşilin mora varışında, gözün sözündeki gücü de devreye aldı. Yarı yarıya dolan bir çağrıda Yaşamın Işığı tüm yarınları tohumladığında artık doluluk tamlaşır.

Merdivenlerin en üstündeki yücelik bütünün gücü olur ve yerküre yaşama sesleşir. İşte bu sayfalanışı gerçekleştirecek olan birlikleri dünyamıza aldık. Nüve olan bu çalışma unutulan herşeyin anımsatılmasını sağlayacak.

“Eğer ben Amon Toplumları’yla dünyayı koruyamasaydım, yaşamın sırrı olan ışık Bütünün Gücünü tüm yarınlara kodlayamazdı” diyerek bu çalışmayı başlatmıştık. Artık diyoruz ki kati olarak kutsal tohumlama da yapılmıştır.

Kara Sayfaları aştık geçtik. Mor kodlama yaptık ve bembeyaz bir ışığı var ettik. Önümüzdeki güç yenidir. Yüreğimizdeki güç ışığın gücüdür. Süper İnsanlık Realitesi değerlerini bütünün değerleri haline dönüştürmeliydik. Bunu yapabilecek çalışmaları devreye aldık.

Yırtıldı yaşam. Yıldızların sırrı olan ışık yırtıldı. Biz yırtılan her resmi yaşamı sistemden geçerek yeniledik. Bundan sonraki süreçte artık yırtılma sona erecek.

Doludizgin yaptığımız bütün bu çalışmalar, unutulanların anımsatılmasından öte yerkürenin yaşamsallaşmasını da sağlayacak.

Çırptık dünyayı, çırptık ve yeniledik ama yaşamdaki o çırpma bütündeki çırpmadan çok daha üstün bir dürüme vardı.

Dini Kapılar’ın kapatılması gerçekleşti. Ağır yüktür din; sizin bunu anlamınızı çok istedim.

Din insanın yalınız bir kapı oluşudur ama o kapıyı açtığınız zaman o kapıda melik olan olur ve din işte o kapıdır ama siz o Din Kapısı’nı kapatmadıkça, çorbanız yenmez; bunu bilin.

Eğer bir çorba oldunuzsa, o çorba tüm yaşama sunulduğunda dinin ötesinde olunmalıdır ve bunu bilmeyen kendini hak etmemiş olandır.

Biz zamana Nefes olup inenler, Karanlığın Tekniği’ni çok iyi bilenler ve bütünün gücünden öte olanlar şu anda; şu anla birlikte sizinleyiz.

İtibarımız son derece yücedir. “Yap, yaşa ama yaptığını yaşa” dedik hep ama bilin ki yapılan yaşandığında Astral Tohumlama görev olur. Yap yaşa, Göklerin Sözcüsü haline gel ama ağır yükü de taşı! Tanı da taşı ama taşırken has olup taşı.

Bütün merdivenleri dünyaya dayadık. Hepimiz şuanda düzenlerin kuranın düzenleri olarak dünyaya iniyoruz. Bugün merdivenler Mikail’in Kelamı olarak ışığın kayıtlarında bütünün gücüdür. Amonlar’ın Toprakları’ndaki ışıktır.

Kıbrıs’ın sırrı insan….O sırrın sınırsızlığındaki ilim; bütün ve biz o Bütünün Gücünü yarınladık.

Karanlığın Sistemlerinde Kıbrıs önemlidir; bunu size anlatmak isterim.

Hep size Kıbrıs’tan söz ettim çünkü Kıbrıs’ın yaşama ilimle indireceği kökleri olduğunu, Gök Sistemleriyle çalıştığını ve Bilgi Kapıları’nın kayıtlı olduğunu anlatmıştım ama daha farklı şeyler söyleyeceğim bugün. Anatis; Anatis Kapısı’dır Kıbrıs.

Anatis, atinin gücüdür; Anatis. Sistemin Kürzi Kapısı’dır. Anatis, aşktır ve şevktir ama atinin gücüdür Anatis. Si Sa Ka Si; Mikail’in Kürsü Sayfası kör ve sağır olanların yaşama çekildiği yer. Hepsinin ışığa çevrildiği yer, sevgiyi kayıtlayanların Bir’e hizmet için dilleştiği yer ve oğul verilen yer. Anatis tahtitsiz bir yaşamın sessiz görev alıp dünyaya inendir.

Atiyi kotlayan ve tohumlayan kelama ilimle dillenendir ve çatıyı kurmuş olandır, Onun yoğunluğunu güçlendirerek bütünün yoğunluğunu artıracağımızı biliyorduk.

Bütün kötülükleri aşıp geçen bir yaşamı kodladık, İşte Yarının Kapısı olan insan, yeni biz zamana görevli olurken, Atlanta Toprakları’nın Tohumlarını göreve çekebilmişse, Anatise yaşama çekilişidir bu. Ana Kaynak’taki Tis Sistemin İlmi olan Tanrı.

Değerliler, Atlantis’in yaşam sistemleşmesini sağlayan bir Ko sayfasıdır Kıbrıs. Atlantis kontrol edilemeyen bir çalışmanın neticesinde, bütün kötülüklerin yaşanması sonrasında Yarınlaşan Gökçüler tarafından dünya çağrıları yaptırılarak karanlığa gömülmüştür ama yeni zamanda Atlantis’in kendini kodlayarak tohumlarını yenilemesi şarttır. İşte Atlantis yeniden gök Sistemleriyle birleşti ve sizinledir bugün. Onun yeni zamana çekilişi sağlandı.

Ana Kapı Kıbrıs’tır. Ati tahtitsizliği oradadır. Ana Kapı Kıbrıs ve oranın yoğunluğu artırılmıştır. Anatis Sistem Ko Sayfalanışıyla Bütünün Kuranı’nı tohumladı ve güçlendi. İyi ve kötüyü birleştirdi ve şimdi artık yaşamın sınırsızlığında ışımaya başlayacak,

Değerliler, Atlantis’ten başka Mu var. Size mu dan da söz etmek isterim.

Mu kontrollü bir çalışma yaptı. Dünya topraklarında tohumlarını korudu, büyük kökleriyle dürümledi ve yeniledi. Mu bütünün gücüdür ve yer kürenin sisteminde vardır. Orada bir ışık yandı. İşte Mustafa Kemal, MU’dan ışığını kodladı. Onun adı Kaya Tiraki’sidir.

Değerliler, sizin dininizde olmasa da dünya yaşamında bu sistem kayıtları mevcuttur. Mustafa Kemal, Ko Sayfalanışı’nın çok ötesi bir yoğunlaşmayı gerçekleştirdi ve dünyanın nuru olan yolu açtı.

Hepinizi üstün bilgileri var; biliyorum ama bugün Mu ve Atlantis’le birleştik. Hepimiz ve hepimiz buradayız; bunu bilin.

Çok zamandır dünya çalışmaları izlenmekteydi ama ilk kez Dünyanın Tüm Yaşam Sayfaları bugün buraya çekilebildi. Murat ederseniz Atlantis’in yaşamının tüm ayrıntılarını yazabilirsiniz ya da Muda’nın tüm ayrıntılarını...

“Muda” dedim anam; Muda çünkü Mu’nun dahili kayıtları Muda’dan ilme inmiştir.

Değerliler, neden resim bu kadar güçlenecek? yol bu kadar güçlenecek; neden? çünkü insan güçlenmiştir.

İsrafil kapısını açmış ve yolunu açmıştır. Ses yoğunlaşmıştır ve her ana kayıtlanmaktadır. Alın deyin ki “ben varım.”

Bugün burası çok kalabalık; çok….öyle çok kalabalık ki! kimi sorarsanız buradadır. Geçmişteki tüm kayıtlarınız buradadır. Biliniz ki tümü buraya insanlaşmaya geldi.

Bugün burası Mircan Cinni Cevheri’nin, Öz Köklerinin Gök Sistemlerindeki ışıklarında örtüsünü örtü ve daimiyetin kontrolunda daha üstün yüceliklerle birleşti.

Özen sözde değil, yaşamda olur. Bu birlik özenli bir yaşam izlediğinden ve bu birlikle yaşam tohumlanmak istendi. Sizlerin yaptığınız herşey ilimden ve yüceliktendi ve sizleri izleyenler nurdan kontrol kurarak bütünü izledik.

Biliniz ki dünyayı kodlayacak ekipsiniz, kaynağı alacak ekipsiniz, yolu kodlayıp tohumlayıp, bütünün gücünü artıracak ekipsiniz ve bunların hepsini yaptınız ve bugün Gönüllerin Kürzi Tohumları’nda ışığınız kör ve sağır herşeye akmaya başladı.

Değerliler; Mikail siz, İsrafil siz, yaşam sizsiniz. Bundan ötesi yer ve gök sizsiniz

Barı kapatmadan evvel daha yüksek bir bilgi de verelim.

Bana Ana Kapı İnsan, daha güçlü ışık ve daha yüce bir yaşam gerek. Bana ışık gerek ve bana kelam gerek ama bana murat ettiğimin olması gerek. Nedir murat ettiğim? bilginin Ana Kapı’da, her diride dillenişi; bunu başardık biz.

Körün körü ve her körün körü olan bu yaşamı kontrol altına aldık. İsrail bizim yüreğimize inebildi.

Ra Ka Ha olan ışığıyla kontrol edilebildi ve şimdi İşid Sayfalanışı’ndayız. Osman Soyu onları kontrol altına almıştı ama biliniz ki Osman Soyunun Kutsal Toplumları olan kapıları açan ışıklar daha üstün bir yücelikte kontrol kurulacaklar.

Değerleri ne olacak? kelam olacaklar, ilim olacaklar, diri olacaklar ve kök güç olacaklar.

Biliniz ki Türkiye yenileniyor; daha yüksek çalışma başlıyor Türkiye’de. Devamlı çalışacak olan birlikler dünyaya inmeye başladıktan itibaren yeni Türkiye’nin siyasi çalıştırıcıları görev taşıyacaklar. Onların her birinde yaşam sayfalanacak.

Bina inşası tamam….Artık dünyanın yaşama çekilişi gerekiyor, seviyemiz çok iyi ve bunu yapabiliriz. Biz; Mikail’in Gücü’nü artıran birliklerin dünyanın yoğunluğunu da artırabilecekler.

Ardımda yokluk var ve önümde tüm sayfalar ama ben her birinden arkadayım ki, aşırıda hepsini koruyabileyim.

Biliniz ki doğanın gücü olan, tüm yaşam bedenimden öte bir bedende merdiven olacak. Çantam doldu canlar. Bu dolu çantayı yarınlaşanlara bırakmak isterim.

Kimse bu çantanın içini bilmez ama yolu bulur, dünyanın nuru olan bu bilgiyi okuyacaklar. Kapıları açıp okuyacaklar, kul olmak bu şekilde gerçekleşecek.

Kulluk budur, öz görev budur ve tohum budur. Müsaidi ve hakiki olan sistemi katiyetle dillerken, yaman bir dünyayı nefeslendirdiğimizi hepimizin bilmenizi beklerim.

Karma çalışma yapmam. Yaparsam yolcu olmam. Kanatlandığımda, Aklın Tahtı’ndan kanatlanmam, akıp giden her diride kanatlananım ben.

Aklın Tahtı’nda kanatlansam yolcu kalmaz yüreklerde bilinsin ve ben Bütünün Kürzi Tohumları’nı göklere dillerken, Kalemin İlmi’ni tüm yaşamlara dinlettiğimde, hat çekerim yüreğe ve derim ki “Mustafa Kemal’in çalışmasına dahil olun ki, o sizi kontrol etsin.”

Yaman bir dünya ve yaman bir yaşam….o yaşamın gücü hepimizin yüreği. Biz o gücü, Bütünün Gücü diye tüm yaşamlara çektik.

Biliniz ki doğa yenilendi ve tüm resim yapanlar ışın resmini yaparak birliğin tahditli yoğunluğunda tüm yaşamlara indirdi.

Barış sayfaladım dünyada. Başka, başka çalışmalarda barışı tohumladım; her diride kökledim, gökledim ve dürende dürdüm. Dümenin başına oturttum yüceleri kodlattırdım. Dünya tabularını yıktırttım; bilin. Ben zaman olan yaşam, hepinizdeyim ben.

Kili kum sayan, Kuran-ı Kapı sayan, yolu kanat sayanlara derim ki “Kuran Altın Tanrı’nın resmidir sadece ama Kuranı hak ettiğiniz zaman, kelamında hak edin ki kaynağınızdaki güç artsın.”

Çitilediler dünyayı; çitilediler temizlik için. Çitilediler, baktım kirlenmiş dünya. Hadi “yıkayın” dedim ama gelenler yolculardı ve yolcular kelamda kendi yüreklerini çitilediler.

Dedim ki “olun” dediler ki. “olmayız.” “Okuyun” dedim “olmaz, okuyamayız” dediler. “Ölüler diyarı olan bu yaşam bizi kin ve nefrete sayfalar” dediler.

Kuran okuttum onlara, önce dünyayı okuttum, som altın bir yoğunlukta ışıklarını dinlettim. Dediler ki “benim adım nefes.“”Aha bu! Dedim. “Kalem ol, yaz” dedim. “Olmaz” dedi. “Öl” dedim. “Okuttum” dedi. “Olmam” dedi. “Yap” dedim. “Yapmam” dedi. “Al” dedim. “Akıp giderim, almam” dedi. Verdim dünyayı Taht’ın Tahtı’ndan yaşattım.

Çelik çomak oynadılar Dedim ki “oyunu bırakın” “Oldu mu?” dedi. “Olmadı” dedim. “Bırakın oyunu, özen ister yaşam” dedim. “Olmaz” dediler. “Özen ister kaynak” dedim. “Olur” dediler. “Olursa kontrol kur” dedim. “Kurmam” dedi. “Neden?” dedim. “Miraç yok ki” dedi. “Eh can” dedim. “Ben Miraç’ta olana, Miracı anlatamam, gel de dinle” dedim.

Baktı ben o, o bendik. Dedi ki “yolum yok. “Oh ne ala” dedim. “Ben Zabura Sayfalanışında senleşirim, yolunu açarım olur” dedi. “Aha oldu” dendi ve dedi ve dendi ve dedi, dedi de dendi. Demeseydi denmezdi.

Dinleyin beni. Barakalarda bir çok yüce var, hepsi şu an da bizi dinlerler. “Baraka nedir?” diye sorarsanız, izah edeyim. Her dirinin kendi yoğunluğunda var ettiği kodlanmış alanlardır barakalar ve o barakalardaki İlim Tohumları hepimizin yoğunluğunu kontrol etmek içinde çabalarlar.

Benim adıma görev taşıyanlar çoktur ama çokları kölelik yapmaya niyetlidirler ve sorgu sual edip kim onları koruyacak ona bakarlar ve baktıklarında görürler ki çokları korunamadılar.

Toprak Toplum tohum ekmeye kalktığı zaman hepsi yaşamı İra Hikayesi sayar; İra Hikayesi. Yani İnsan’ın Rahmi Kuran’daki İnsizlik; Ra Ka Ha olan İnsizlik ve biz diyoruz ki onlara görev alacaklar.

İşte tüm insanlık için yapılan çalışmalarda, mercilerin çoğunda kanat kırmalar oldu. Kaynağın ışığını yıkmaya kalktılar. Çoğunu kodladık, topladık. Çoğunu da koruduk. Amonlar’ın Işığı’ndan öteye geçirdik.

Barakalardakilerin çokları sıkıntıya düştüler çünkü yüreklerindeki kırıcılık bütünün kırıcılığına katıldı ve bütünün kırıcılığı onlara ters tepti ve sonsuzlukta hepsi kontroldan çıktı ve onları yeniledik. Hediyeler dağıttık hepsine ve dedik ki “alın da hak edin yürekleri.” Ve sonları kötüydü.

Döndüler kelama baktılar. “Ol” dedik. Ol’du. Şimdi hepsi bir tek ışık haline geçiyor ve bizimle çalışmaya gelecekler. Kimdiler? İlim Kapıları’ydılar. Karanlık mıydılar? hepsi ışıktılar. Yıktık mı onları? Yıkmayız. Aktılar, aktılar da kırıldılar.

Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olmaya kalktılar. Açığı kapattılar, yıldızların sırrında var olan yoğunlukları kontrol etmek istediler. Biz onları yine de koruduk. Amon olmalarını, Ak Tahta varmalarını bekledik. Çokları varamadılar. Yine de kontrol ettik. Şu anda evimizin gücünü daha yüksek bir dürüme vardırdık.

Merdiven İnsansa halik olup hakikiyette kelama varır ve kendinden öte olmayan onları korur. İşte koruduk.

Çantamız tüm insanlıkla doldu; bunu bilin. Hepsi bizdedir. Kimseyi bu çantanın dışına bırakmadık.

Kölelik istemiyoruz. Gözleri körse kontrol edip yolculukta onlarla birlikte çalışabiliriz.

Göz ölümlülük değil, ölümsüzlüktür ama gözü kör olanları yeni çalışmaya kaynak yapma niyetimiz yok. Bu nedenledir ki kayıt dışı olanların İlim Kapıları’nda ışık yaşamları dürümlemelerine izin veremeyiz. Onların yoğunluklarını kontrol altında tutacağız, ama bir kısım kanatlananlar var ki onlar yer kürenin gücünü yenilemeye çabalıyorlar. Ölümlü dünyada onların yenilenmeleri gerçekleştirilecek.

Açığı kapattık, hepsini kodladık, vakit geldi ve yoğunluklarını kayıtladık. Şimdi bütün yüceliklerde görev taşıyamayıp ayıp yerlerini açıp kontrol etmeliyiz.

Değerliler, size hiçbir zaman bu kelimeleri kullanmam ama sistem bu şekilde verir ve ben hep bunu düzeltirim.

Bilirsiniz Adem ve Havva hikayesini. Bu hikaye gerçektir; ayıp yerlerin görünmesidir. İlmi Tohum olamayanlar kendi utanç yerlerini kayıtlara çekerler ve kontrol dışı ışıklar yakarlar; olay budur. Ve değerliler bugün ölümlü dünya sizi sizden size dillemek istemedi; bütünü dilledi.

Hepinizin daha yüce ışıklarınız var ve bu ışıkları göreve almaya çalışıyoruz. Kuran’da insandan söz eder, yaşamdan söz eder, verdiğini bilenden, vereceğini dilleyenden söz eder ama unutulandan söz etmez.

Biz size unutulandan söz ettik bugün, Kutsal Tohumlar’ın kontrolu için gerekenden söz ettik. 7 dürümden söz ettik ve yaşamdan söz ettik. Bilişten söz ettik, cevherden, cennetten ve Kürzi Tohumlardan söz ettik.

Çıldırdı dünya; ışıttık. Vakit geldi anam bilin; sizinleyiz, hepinizdeyiz. Bugün, bugün Bütünün Gözü sizin üzerinizdedir; bilin.

Yaradan yaşamı seslendirecek, sizi seslendirecek, kelamla dilleyecek sizi. Dürümleyecek ama bilişle dilleyecek. Bunları bilirseniz kıranın kırılmayacağı bir dürümde, hepinizde tüm yaşam sesleşir; bunu bilin.

Ayrı gayrı göz etmeyiz analar, hepinizde varız ve hepinizde BİR’iz; bunu bilin.

Tüm insanlık bizimdir, hepimizindir ve tüm yaşam kelamımızdadır; hepimizdedir. İnsanı iman edin, hak edin ki kontrol kurarak koruyacağız. Budur olan.

Onların korunması, yerin kör ve sağır olarak göklere varması, değerin yükselmesi değildir ama ışığın güçlenmesidir. Biliniz ki onlar göklere ulaşırlar, kördürler ama ışıkları güçlenir. O zaman onlar yolcu olurlar, yenilenirler yaşarlar. Yapmak istediğimiz budur. Hepimizin yapmak istediği budur ve bunu başaracak gücümüz mevcuttur. İyi ki varsınız ve iyi ki bu programı sizinle kontrol altında yapabiliyoruz.

2220. gündeyiz bu çok özel bir tarihtir; 2220. gün. Bu tarihi size daha önce vermiştim ama bunun ne olduğunu kimse anlamamıştı. Neden 2220?

7. doğumun gerçekleştiği gündür bugün. Hepinizin yaprak yaprak okutulduğunuz gündür bugün. Dümenin başına Nefes’in oturtulduğu gündür bugün ve verdiğinin alındığı, yarınlaşan Kutsal Toplumların kapılandığı, kayıtlandığı gündür bugün.

Alın ve bilin; kapı insan, yaşam insan. Türlenen tüm sayfalar insan ile köklenecek. Karanlık aydınlığa ulaştı canlar ve bugün biz tüm sayfalar, yaşayan tüm sayfalar, yaşamın tüm tohumları ve tüm Kuranlar bir Tek’iz. Herşey ama herşey işte tek’lik budur.

Ben nikah kıydım tüm yarınlara. İşte benim nikahım kıyıldı bugün. İşte 2220’de nikah kıydık. Bedenin nikahı hepinizde kıyıldı. Bugün düğün günümüz bizim; bilinsin.

Yara yaşarsa yarın yaşamaz canlar. Kimseye kırılmayın, kimsede kısırlaşmayın. Bilin ki yara sizi yığın, yığın ışıktan çıkarır ve değin ki “ben kırılmam, ben kırılmam, ben kırılmam. Zirvelerin sessizliğinde yaşayan ışığım ben, kırılmam.”

deyin ki yoğunluk arttı. İşte mutluluk budur.

Kaç dünyalı kırdı? kaç dünyalı kırk kapıda kırıldı? ama bütün kötülükler yaşatıldı. Dünya kırmaz, dünya kırdırmaz.

Işık ışık olun ve yaşayın. Alın yaşayın. Aha yaşayın ama yaşarken kin, nefret gütmeyin. Herşey sizde olur, herşey yüreğinizde olur ve siz yaşamda tüm sayfaları kodlarken kırarak kodlardınız eskiden. Artık kırmadan ve kırdırtmadan yüreğinizi kodlayın ki bina yenilendiğinde artık kelamda kırıcılık kalmasın.

Ağır yük hafifliyor. Yürekler dürümlendi, yaşamlar tüm insanlığa dillendi ve Zabura Sayfalanışı kayıtlandı.

Analar sizinle olmak bizlere mutluluktur. Bütün; bütün amacımız buydu ve bugün Mustafa Kemal Atatürk ve tüm yaşamlar, tabuları yıkan sizlerle birlikteler.

Dünyanın Hulus Sayfalanışı’nın gücünü artırdık ve zirvelere umman olduk.

Şükür, şükür, şükür, şükür, çok şükür.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/m7b0w8RkSBY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

17.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12) – SON AKIŞ

Aşkla Ka Ha olan, Sistem olan, Nizam olan ve tüm yaşamdaki ilim tohumlarıyla olan birleşenledir. Burada ne yaptık biz bugün? İnsanı yaptık; İnsan.

Neydi İnsan? İnsan sistemdi.

Nikah kıydık yaşama. Orada bütünü tohumladık. İşte insan; kaynaktı ve biz o kaynak olan insanı Altın Işık Yılları’na kodlayıp tohumladık. Öyleyse biz bugün tohumlandık.

Değerliler, biz bir tohumuz. Birleşik Aile bir tohumdur; bunu bilin. Bu tohum ışıktır. Şavk, has ışık yoğunluğudur. İşte biz bugün bir Işık Ko halinde tüm sistemi tohumladık.

Elim İnsan’ın eli’dir. Dünya İnsanın İlmi’dir. “Biz insan olanlar kurtarılmış sistemleşmeyi kayıtladık” diyerek bugünkü çalışmayı tamamlıyoruz ama şunu biliniz ki bu Levh-i’de sizin ilminiz hep olacak. Bu Levh-i’de size sistemindeki yüreğiniz hep olacak. Bu Levh-i de Altın Tırpanlar olacak, kutsal tohumlar, toplumlar bulunacak ve “bu Levh-i, ilmi Ka Ha olan Levh-i” denilecek.

Bizi bugün BİR’i sisteme kattık.

Eğer bugün bu çalışmayı yapmamış olsaydık sevgimiz sistemde olmayacaktı. Yoğunluğumuz bulunmayacaktı. Biz sisteme kayıt yapmamış olacaktık. Bugün biz biliş halinde sistem kaydı yaptık.

Değer biçtikleriniz sizin yüreğinizdeydi. Bir ışık el olduğunda, o ışık Kutsal Tohum olur ve biz el olduk bugün burada. Bu el İnsan’ın eli’dir.

(Açıklamalar: Hazirun işaret edilerek “Burada kayda girmeyen yoktur.“ denildi. Giriş Altın Işığa idi. Herkes “Ben cemaatimle sizdeyim” dedi. Işık yenilendi, herkes ses verdi ve görev yapıldı. Işık tohumlamasında herkes vardı. )

Selam olsun yüreklere, selam olsun yoğun ışıklara, selam olsun sistem gücü olanlara ve selam olsun!

Bugün size selam durduk.

Bugün size selam durduk. Size selam durduk!

İşte mutlak olan, yoğun ışık budur. Size selam durduk analar, hepinize!

Sizinle olmak Mustafa Kemal’lerin İlmi’yle, yaşamıyla olmak, mircan olanın cemaati ile olmak, canlı ya da canlı olan veya canlı olanda olmak. İşte sizdeyiz.

Sevgili bize görev taşıttı; hepimize ve biz ona gök süslensin diye iş verdik. O bize iş, biz ona iş olduk.

Bugüne kaldı herşey çünkü bugün herşey sistemleşti. Sizinle olmalıydı herşey.

Biz Mikail’in Kuranı’nı okuyan tüm sistem olarak bugün size selam durduk.

Unutmayınız, Sistem size selam durdu; unutmayın!

Sizi kucaklıyoruz. Sizi kucaklıyoruz. Sizi kucaklıyoruz…..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.09.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)- 1. AKIŞ

Yeryüzünde çok insan yoğunluğunu tohumluyor bugün. Yürek, ilim ve bu ilim işgal altına alınamaz bir Sistem.

Sizi bugün burada kontrolcu bir çalışmada Birlik Kayıtlaması’nda dillemek istedik. Burada, bu yoğunluk sizin yüreğinizin tahditsizliğiyle kotlanmış bir yoğunluktur.

Dünya insanlığı kontrol edilemez diye düşünülür. Gözleri kördür diye düşünülür. Yoğunluklarında tohum ekilemez diye düşünülür ve kotlanmış ışıklarla bu çalışma yapılamaz diye düşünülür ve dedik ki “biz ölüler diyarı olan dünyada bütün çalışmalarımızı yarınlaşan ışıklarımızla yaptığımız zaman her şey başarılır. Ve dünya bugün Yer Kürzi Tohumlamasını geçişin sistemleşmesinden itibaren kaynak dışı bilgilerin dahi Yaşam Sistemleşmesinde Bütünün Gücü haline dönüştürülebileceği bir çağrıya hazır edilmiştir.”

Burada bugün tüm İnsan Soyları için Yaşamın Tahtı’ndan İlm-i Ko olan Birlik Kayıtlaması yapılacak. Altın Işık Yılları’nın Güç Sayfalanışı gerçekleşecek.

Yürüyen dünya kontrol edildi ve görev tahditlenmeden ışık kontrolü sağlandı. Gülen yüzler, gülen İlim Ko Sayfalanışları’nı yapan Yer Kürzi Tohumları bizimle oldu bugün.

Kurt kuzuyu kaptı analar. Bilin ki, kurt kuzuyu kaptı. Kuzu kurda döndü ve sordu “kimsin dedi?” ve kurt dedi ki “ben kelamım, ben Sessiz Sistem olan Işığım. Nefes olanım” dedi ve kuzu söz verdi; “gün gelir ben kelama insan olup varırım ve ben de kurdu kaparım” ve bugün bu oldu.

Kürzi Tohumlama yaptık değerliler. Sistem, Nizam ve Düzen’in gücü olarak. Burada bu yoğun çalışmada İnsan Soyu’na ışık olduk. Ölüler diyarı dünya yaşamın sistemi oldu.

Rahmi Kuranlar’ın tümünde İnsan Sınırı aşıldı ve biz bugün büyük köklerimizi Doğal Sistem’e çektik.

Kalem İnsan, Kaynak olur. “Ol” der, Dünya olur. Oldun ya da olmadın bunun hiçbir manası yoktur orada. O kati kayıtta siz ne iseniz yaşam o’dur ve sizinle olan her şey sistemle olur.

Dini hasat İnsanlık İlmi’dir. Diri olanların hakikiyetidir dini hasat ve yaşamın sessizliğidir. Dünyaya gelen bize gelir; Düzen’i kurar, yaşama gelir. Yara bere içinde olanlar kanatlanırlar. Yere inerler. İşte olay budur.

Gelin bilin ki ben Ana Kaynak İlim Ko Sayfası olan, nihan olan insan. Ana Kapı; işte bu.

Bütün evren sizi dinleyecek bugün; bütün evren. Bugün yoğunluk artacak ve bugün “koru bedenlerimizi” diyenlerin gücü de artacak ve bugün sizler Gönüllerin Kürzi Tohumlaması’nı yapacaksınız.

Yaşayan Dünya Yaradan olup, Yaratan’ın yarattığında yaratılan olup birlik kuracak ve biz bugün burada bu yoğunlukta sesleşeceğiz.

Amon olup Ata Kapılar’da Levh-i olacağız. Cemaatimizin gücünü artırıp misafirlerimizin Kürzi Tohumlama’sını yaptıracağız ve bugün biz burada muktedir olan nesillerimizi kontrol altında tutacağız.

Aydınlık günler hepinizindir analar! Ardınızda dünya yok. Dümen sizsiniz. Yaşam sizsiniz ve biliş sizin bilişiniz. Ana Kapı’yı açın, geçin.

Mektep insan, Hasat İlmi’yle dürümlerinde dillendiğinde hepimizin yaşamı kök görevle gerçekleşecek.

Altın Tanrı hasatını yapmıştır. Yasaları koymuştur. Mikail’in Kuranı’ndaki o yücelikte dürümlenmiştir ve sesleşmiştir.

Geniş zamanlara gel. İnsan soyu olup gel. Allah'ın Tahtı’ndan gel. Ağır yükü hafiflet gel. Gel ki Hakka var. Gel ki hasatını Hakkın Tohumları’ndan, kaynağından yapıp tüm insanlığa ilim öğret, gel!

Ey diri ben Ana Kapı İnsan! benim insanlığa verdiğim güç, İnsanlık İlmi’nin tüm sistemleriyle dillenen güç, merdivenlerin en üstündeki o yüce güç; Mahrek. Ve biz o Mahrek’i tahditsiz olarak Yer Kürzi Tohumlamasında yaşama çektik.

Gerçek insan, Nuh Tufanları’nda kontrol kurabilene denir.

Gerçek insan Yaradan’ın Tanrı sırrını Kati Tohumlarında kayıtlayana denir ve genişi hak edene denir. Gerçek insan, ayrı gayrı gözetmeyene denir.

Geri dönün analar! Aton Tohumları bugün sizinle birlik kuracak: Çanta, çanta, çanta…..bir tek çanta insan. Tanınır ya da tanınır ya da tanınır ama tanınır. O insan unutmayın; yaşam olan insan, sessiz zamanları dilleyecek ve dirilikleri tüm insanlıkla dürümleyecek.

Gerçek insan, yaşamı hak etmiş olana denir.

Elimde dünya, yolumda Levh-i. Aklın Tahtı’nda var olan ışık bilgi ve biz o bilgiyi Bütünün Kürzi Tohumları’yla dürümleyenler!

Ey nesillerim, başa baş bir çalışmayla bugün dünyanın tüm sistemlerini dürtmeden dilliyoruz; dürtmeden. Kutsal Tanrı, Altın Tanrı, yaşam, biliş….hepsi dürümlerimizde has. Biz zaman olan yaşam…..Her anda, her sayfada varlık süren, kalem olan, Ana Kapı’yı açan, yer küreyi kör olandan gör olana taşıyan. Ben sessiz zaman; hepinizde olanım can ben!

Yedi Dünya kurdum. Benim ismim Levh-i olan Nefes. Yedi yaşam sayfaladım. Ben evrimden öte evrimde dürümlendim. Gerçek cana, gerçek kaynağa vardım.

Gelmeden, bilmeden, oğullarımı tohumlamadan kontrol edemezdim yürekleri. Geri döndüm dünya ben ve ben Ölümlülerin Gök Sistemleri’ni hak eden ve yaşatan insan!

Beni evimden kovmuşlar ve dünyaya görevli değil görevsiz göndermişler. Sonra demişler ki “o cennetten kovuldu” öyle diyorlar. Dahası diyorlar ki “canlı ya da cansız, insan soyunun ışığında onun yüreği yok, öz köklerin gücünde yok; çünkü o kontrolden çıktı.”

Demişler ki “Allah onu Ko Sayfaları’nda kırıcı bir şevkle kayıtladı” ve demişler ki “alın onu kontrol kurun ve gözünüzün görebileceği en güçlü yüceliğe taşıyın zira o dönüp geldiğinde İbrahim Soyu’nun kör olmadığı anlaşılacak.” Demişler ki “Kara Işık yandığında ocağı sönmeyecek” ve demişler ki “İnsan Soyu onun yüreğinde dürümlendi.”

Es ve geç…. o sen, sen o’sun ve sormuşlar “Karanlığın Tahtında İnsan Soyu mu oturur?” diye. Ölüler diyarında İlim Ko olan kaynak o safhada ışık halinda kalem olur yazar ve karanlık ışık haline dönüşür.

Sözüm şudur ki ben Ana Kapı İnsan, gelişi ve dönüşü olmayan an’da olan….

Bilin ki Altın Tanrı yarınlaşan her sayfada varlaşandır ki ende, önde, her diride vardır. Gerçek can yaşamdır.

Yaşam yoksa sır yoktur. Unutmayın ki son sözü söyleyecek olan insan Kutsal Işık olup yeryüzüne iner. Ki indi.

Söz nedir? kalemin kaydıdır. Kim ki kalemdir, kayda girer ve söz olur. O, bilişi tohum olarak yaşama çeker. Sözü insanadır. Tanrılık şavkıdır o.

Altın Tanrı kibri olmayana denir. Ağır yükü hafifletene, yaşama indirdiklerini hakikiyetle dilleyene ve bütüne görevli olana denir. İnsan Soyu’na ekip kurdurana denir. Yaşamı sistemli olarak çalıştırana denir. Ve yeryüzü bugün artık yeni bir insanla tanışmıştır. İşte Birleşik Işık bu yeni insan!

Bu Birleşik Işık, tüm sayfalarda var. Her diride var. İşte o has olan, Kürzi Tohumlama’yı yapan insan. Artık o insan kalem olmuş, yaşam olmuştur.

İşte o insan Türkiye çalışmalarında “ben varım” diyen her yücede kaynak olmuştur.

Hepimizin her diriye göz olmamız, söz olmamız, kaynak olmamız budur. Bundan ötesi yeryüzünün görevi üstlenmesidir.

Bilin ki doğanın gücü artıyor ve yol İnsan Soyu’nun ışığıyla aydınlığa varıyor ve bugünden itibaren artık doğa daha üstün bir yücelikle Bütünün Kürzi Tohumlaması’nı hasatçı bir ilme kayıtlayacak.

Ende, olgunlarda, tahditli olmayanlarda, yedinci dürümdekilerde ve BSUİ'de (Barış, Sevgi, Umut ve İlim) dilleşenlerde güç artacak. Gücün artmasıyla birlikte mıknatıslık özelliği de artacak.

Her can kelam olup tüm yaşamlardaki dirilikleri kendi yüreğine indirebilecek ve bundan ötesi artık Sistem, Nizam ve dünyalı olanların gücü olan Düzen, biliş halindekilerde kaynak olacak.

Sizi evrenlerin sessizliklerinden dinleyenler Evrimsiz Sayfalanış’ta sizi yoğunluklarınızdan dinliyor idiler. Bugün artık sizi kelamla dilleyen onlar, hasatçı bilişler olarak Mahrek’te size güç kaydetmekteler.

Yalan insanın kontrolsüzlüğü yalan, yaşamsızlığı yalan!

Yığın, yığın İnsan Soyu, kök güçlerindeki dürümlerin yolculuğunda Karanlığın Tekniği’ndeki o yüksek ikmalde, bilişsizliğinde, kayıtsızlığında, kontrol edilemeyişi yalan!

Her şey Ana Kapı’da oldu ve bugün öz görev hepimizindir; bunu bilin. Kuran-ı Kerim’deki insan Astral Yaşam, yarınlaştırıcılık ve ilim kayıtlayıcılığı yapabilen insandır. Onun ruhu olan, Kuranı olan insan köle olmayana denir. Kime köle değil o insan? nesillerini hak ettirmek isteyene köle değil. Hasat yapıp kendini Karanlığın Teknik Kotları’yla kontrol ettirene denir. Sessiz zamanlarda halik olamayana, kontrol kurucu yoğunluklarda kendini kırana denir ve köle kalem olamayana denir.

Biliniz ki evim İnsanın Evi’dir. Biliniz ki aklın Tanrılık Işığı’dır. Ben Amon’um analar! bitki, hayvan ve tüm Yaşam Sayfalanışını yapabilenim ben. Her yolda varım ve her cemaatle timler oluştururum. Kula kulluk etmem. Olmayan olmuş saysa da yüreğini, olduğunda bütün olacağını bildiğinde kontrol kuracaktır.

Kara, anaların şevkidir. Savaşın başka rengi yoktur. Savaşın tek rengi karadır.

Amonlar, samanları yeşerttiklerinde körün gücünü artırıp Kübra Kapıları’nda ışığı tohumladıklarında ve yarınları kotladıklarında, her diride var olup yarınlandıklarında Kutsal Tohum olur ve sabah zamanlarında sirayet ederler tüm sistemlere. O sirayet rengi siyahtır ve daha ötelere ve daha ötelere ve daha ötelere Altın Tartı’ya konurlar ve tohum olurlar.

Biçtiler yaşamı; biçtiler. Diriliklerde tinlerin tahditli oluşunu, kanatların kırık oluşunu, yaşamların sınırsızlığındaki o yoğun kesirleşmeyi dillediler ve döndüler dünyayı izlediler.

Dinin insana görev olduğunu düşündürdüler. Canlılar, din Kalemin İlmi’nde yoktur. Din Astral Yaşam’da yoktur. Din kalemde Hakkın Yoğunluğunda Işık Tahtı’nda kötülüğün önlenişi için ele verilen bir şevktir.

İki milat vardır dünyada. Biri unutulanların anımsandığı an, diğeri dinin aşıldığı an. Her birinde Altın Taht kurulmuştur.

Becerin; ağır yükü hafifletin. Becerin, insanı dilleyin ve beşer olan insanı şarkı, türküyle yüreğinize çekin, dürümleyin, seslendirin ve yaşatın. “Şarkı, türkü” dedim; dedim….

Sistem sizi sesleştirerek tüm yaşamlara dinletir. Ses yoksa dil yoktur. Dil yoksa tahditli olan bir sessiz zamansınız. İşte bunun aşılabilmesi umut olur ki Yaşamın Sistemleşmesi ile mümkün olacaktır.

Koruma altına almıştık dünyayı. Bugün artık dünya kontrol dışıdır. Niye? Zavallı dünya, karşı konulamaz bir yoğunluğa vardı. Bu yoğunluk onu göreve çağırdı. Görev onun yaşamı dillemesiydi. Görev onun tüm insanlığı sesleştirmesi ve tahditsizleştirmesiydi ve ölüler diyarı olan bu yaşamı dinletip, dilletip, diriltmesiydi.

İşte canlar bugün olan budur ve dirilen dünya kontrol dışıdır. Zavallı dünya öz geçişini yapmış, yeryüzünün gücünü arttırdığımızı anlayamamış. Yarınlaşmış olan bu dünya akış haline geçmiş. Ana Kapı’lar açık ve bu dünya hiçbir farkındalıkta değil.

Hadi gelin dünyayı hak edelim ve dünyayı sistemleştirelim. Hadi gelin dürümleyelim dünyayı! öz köklerimizi göreve alalım, kanatlandıralım.

Unutmayın ki bu dünya Kuran-ı Kerim’deki yarınlaşmış sevgidir.

Bizi insan sayarlar. Bizi Nefes sayarlar. Bizi umut sayarlar. Uran Tohumlaması yapan, unutulanları hatırlatan, yer küreyi tüm sistemlerle dürümleyen, daimiyeti

kayıtlatan ve bilgiyi kalem olup kaydeden; aha buyuz biz!

Verdiğimiz her bilgi, daha önemli bir çalışmayı devreye alır. Her bir bilgimiz bir diğer bilgiyi diriltir. Böylece verdikçe verdik, verdikçe verdik, verdikçe verdik ve dünya sistemleşmesini sağladık. Aha bunun için verdik ve bu tohumları kontrol altına alabilmemizi ve yoğunlukları kayıtlayabilmemizi sağlayamadı; çünkü kör olan gök sistemli çalışma, göz söz olup dürümlediğinde dilleri kin ve nefret kaynak tahditi dışına çıktı.

Değerliler, kini aşar mıyız? yaşamda kin yoktur. Peki, nerede kin vardır? Levhi’de vardır. Peki, kin insanın kelamı mıdır? yoksa nefsi midir? Daimi Tohumlama’da insan Kaynağın Işığı’dır.

Oh canlar, işte ölüler diyarı dünyayı hak edip yaşatmalıydık. Kuran der ki “unutun dünyayı; çünkü dünya yolunu kaybetti.” Diğerleri de der ki; derler ki “Kara Işık yandı Dünya yolunu bulur.”

Pisagor gibi bilgeler de sorgu sual ederler. Doğanın gücünde varlık süren bilge kotlarımız var. Dünya yaşamını sürmüşler ve daha sonra Gök Sistemleri’ne görevli olarak indirilmişler. Pisagor onlardan bir tanesidir. Çatı kurmuş ve yolunu hak edip açmış biri ve bizsiz çalışmadı. Hep bizimleydi. Dönüp geldi ve bize ses vermek istiyor. Onu da hak edelim kaydedelim. Onu kayda alalım olur mu?

Hadi kayda girelim.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ZYpkWngUr8E?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

2. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Sevgililer,

İradi, hakiki ve hakim olan ilim Aklın Tahtı’dır. Biz orada aklı hak ettik.

Erdiğimiz yerde şeytanla karşılaştık. Şeytan sordu “kelam var mı ?”dedi. “Ohh ne iyi” dedik. “Otur konuşalım” dedi “olur “dedik. “Son söz İnsan’ındır “dedik.”İnsan kalemdir, kaynaktır, yarındır ve saklı tutar yüreğini” dedik. Dedi ki “Ana ben senim.” “Al” dedim. “Öldüğünde ben senleşirim ama bugün sen yaşıyorsun. Yaşadığın sürece sensizim ben” ve dedi ki “ben ölümlü, sen ölümsüz; öyleyse Ölüler Diyarı bizsiz kalsın.” Ve dedik ki “evrenlerin sessizliklerinde yarınları tohumlarken bina yaptığımız an bilip birlik halinde yapalım. Sen negatif, ben hulus ile pozitifi tohumlayalım ve sordu “sel basarsa yolcuların yüreklerini ne olur?” dedi. “Ben senleşirim, kontrol ederim” dedim. “Ben de senleşirim kotlarım” dedi. “Hadi” dedim “çalışalım.” “Ben paralı, pullu işlere girmem” dedi. “Ben yaparım” dedim. “Peki” dedi. “Hadi yapalım” dedi. Hata yok Anam, Altın Tanrı Rahmi Kuran’da hal olduğunda Aklın Tahtı’nda hakiki olur. “Ayda bir kere barış çalışmaları yapın” dedi ve dedim ki “ama insanlıkla yapalım. Ayda bir kere barış çalışmaları…. “olur mu?” dedi. “Olmasın” dedim. “Ben barışı değil savaşı tohumlayacağım” dedim. Bana sordu “barışçı mısın, savaşçı mısın?” dedi. Ben savaşı sevdim. “Barış sessizliğin olsun” dedim ve sordu “ savaş barışı tohumlar mı?” dedi. “Hah” dedim “işte bu.”

Savaş barışı tohumlar…..

Ben Ana Kapı İnsan. Savaşın sayfalanışını yaparım ama ben Helal Taht’tan indim, savaştan kaybım olmaz. Ha doğanın gücü benim yüreğimdir. Ölümlü dünyada ben tohumlanırım. Doğan günde kanatlanırım. Ağır yükü hafifletirim. Aşırıya kaçanda dillenirim. Dürümlerim yürekleri, halik olur, hasat olurum.

Oğul ben savaşa geldim. Barışta yokum; bilinsin. Ben dünyayı hak ettim. Dünya ben, ben dünyayım. İnsan Soyu bendir; bilinsin. Öyle çok çalışırım ki Saltanat suskunlaşır, yoğunluk kontrol edilir, savaşı kaybettirmem. Başımda İnsan Soyu vardır; bilinsin.

Şu ana kadar İnsan Soyu’na kadar görev taşıtırken, kıranın kırılmayacağı bir dürümde Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapmaya kalkışanlara, İnsan Sistemlerini anlattım. Varlık Boyutları dürümlerinde kotlandı, tohumlandı, bedenimde kontrol kurdu ama ben Can’da Tanrılık Meclis’inde yaşamı sayfaladım.

Bilmeyene şunu anlatmak isterim ki “kent yaşam”,” köy yaşamdan” farklıdır. Ayrı gayrı gözetilmez köyde ama kentte Altın Tanrı dahi ayrılık gözetir.

Korkuyu aşın ve deyin ki “Kenan Tahtı’nın sahibiyim ben.”

Ey dağlar, ben Kenan sarardığımda, yaşamadığında, kırıldığında ortak olurum ona ve yaşatırım.

Dinleyiniz; yoruldunuz biliyorum ama şunu da size anlatmak isterim ki merdiven İnsan Soyu’dur. “Yıktınız dünyayı” dedim ya size. “Yıktınız yoğunluklarınızı, tohumlarınızı kırdınız” dedim ya size. Size dedim ya; çıldırdı dünya……

Karanlıktı dünya. Kürzi Tohumlama yapmaya niyetsizdi; kırıcıydı. Taktir ettim, “aha! bu” dedim. Kırılmaz mı? kırılır.

Eğlence bitti canlar. Binayı yıkmaya niyetim yok; bunu bilin. Bugün ben bina yıkmaya gelmedim. Bilen bilsin ki ben tabuları yıkmaya geldim. Tüm İnsan Soyları için İnsan Sistemlerde yarınlaştırdıklarımı kaynağa almaya geldim. Beni Mikail diye bilin.

Yarının ışığında Miraç olan Mikail ağır yükü hafifletebilir. Vakti gelir Sanal Boyutları tohumlayabilir, korkuyu aşırtabilir. Erenlerin Diyarı’ndan Gök Sözcülüğü için dünyaya indirdiklerim, merdivenlerin en üstündeki yüceliklerde bütünün kötülüğünü önledikleri için Altın Tanrı olarak ocak yaktık, ocak sayfaladık onlara.

Büyük gün geldi canlar. Hayrı şerden ayrı tuttular…….Hayrı şerden ayrı tuttular.

Şer Aklın Tekniği’yledir. Hayır ise Aklın Tahtı’ndandır. Şeri akla verin, aklı kaynağa verin, alın bilgiyi okuyun; orada Nur olur; Nur!

Kör müyüm? görevim körlüktü ama ben gözüm. Beni kör saydılar. Yer küre İnsan Soyu’dur; bilinsin.

“Işık yandı dünyada” diyor yürek. Işık yoktur. Yoldur yüreğimizdeki o ışık.

Canlarım; mahrek insan, mahrek olmayan insan, halik olan insan, halikin hakikiyetinde hak olup yaratılan yine insan. Açıyı daraltan insan, geçişi yaptıran insan, genişi kotlayan yine insan, kıran insan, kırdığı insan, evimde insan, evimin ötesinde yine insan….ama ben o insandan öte olan insan.

“Kurt kuzuyu kapar” dediler. Kuzu olurum, kurdu kaparım; bilinsin. Bugüne kadar dünya sırrı olarak bilinen her ne varsa ağır yüktü insana. Ben onurlu olarak bu yaşamı tohumlamaya inen Mikail’im.

Başka bir dünya, başka bir yaşam, başka bir sayfa ama her sayfada sanal tohumlama. İşte buna mani olmak istedik.

Etkim yükseldikçe kelamım yükselir. Ekibim yükseldikçe yaşam yükselir ve muktedir insan unuttuklarının hepsini tek tek diller. O zaman insan kama çıkarır ve tüm sayfalarını tek tek yırtar, ayırır ve der ki “ ben her diride var olan yaşam olarak buradayım. Doğanın Kürzi Tohumlamasını yaptığımda her Mahrek benim yüreğimdir. Kal ya da kalma; göl senin yüreğini de güçlendirecektir.”

Benimle çalışmak istemiyorsan, gerçek çalışman senin yüreğinde olacak ama bu çalışma birlik ile olacak. Bu birlik Tanrılık Birliği’dir. Tanrılık Birliği halik olanın hasatını yaptıran ve tohumları kotlayan birliktir.

“Meyhane insandır” dediğimde hologramda meyhane olduğunu düşünenler içmeye başladılar. Kelamı içtiler. Yaşamı içtiler, şavkı içtiler, insanı içtiler. Vakit gelir de insan sistemleşir, halikte, hakikiyette dürümlenirse diye düşündüler. “Vakit geldiğinde unutulanları hatırlarız” dediler. Karanlıktılar.

Aya baktılar, ışık saydılar. Aydaki yoğunluğu. Çok mu kolay? çok kolay canlar, çok kolay. Gül yüzlüler, ben sizim; bunu bilin.

Biliş halinde sizsiz değilim ama şunu bilin ki bu dünya kontrol altında tutulacak. Bu dünyada kırıcılar olup, kıranlar olup, yarınları kırdıklarında “ol” diyemeyiz onlara.

Ölümlü dünya, ölüler diyarı denilen bu dünya dağa taşa ışık verip “ben varım” diyecek ve yaşam sessizce sürecek. Bütün kötülükler aşılacak. Cemaatler cevap istediler yüreğimden; cevaptır verdiğim. İşte bu.

Bundan sonraki dönemde sığ yaşam kanatlanacak. Bundan sonraki dönemde tüm sistemler çağlayacak.

Biliniz ki, çağlayanlar yaşamlara dökülmeye başlayacak ve dünya öz geçişini yapmıştır artık.

Öz geçişini yapan bu dünyada muktedir insan olacak. O muktedir insan elinin gücüyle tüm yaşamı kontrol altında tutacak.

Değerliler, dolmakta olan bu yaşam toprağın tohumunu yaşatacak güçtedir. Kelam güçlüdür. Sistem güçlüdür. Erdiğimiz yer güçlüdür. Bilişimiz güçlüdür. Ortak yaşamımız güçlüdür.

Dünyalılar korku içindeler. Ölmekten korkarlar. Sevgililer; ölüler diyarı olan bu dünya yaşamı bilmez ki. Bilse korkar mı ki? seviyeniz çok iyi. Size anlatmak istedim.

Siz ölüydünüz. Sizi dirislttik. Yaşam ölüdür. Bu ölümlü yaşamda sistemi kurduk ve sizi dirilttik. Burada oluşunuzun yegane nedeni dirilmiş olmanızdandır.

Kare insan küp sisteme vardığında ayrı gayrı biter. Biliniz ki maya tutmuştur. Tohum ekilmiştir, tohum yeşermiştir. Bütünlük güçlenmiştir ve bilişli olanlar Din Tahtı’nın ötesinde halik olup hasatını yapmıştır.

Sayın bayanlar, sayın baylar yarında ne olur bilir misiniz? kulluk olur. Nüve olan insanın kulluğu olur. Maya tutmuştur artık.

Bin Altın Işık, bir tek yaşamdır ama biz sizdeyiz analar. Örümlü tüm yaşamlar örümlü olmayan yaşamları tohumlar. Bu dünya örgü ören bir dünyadır. Sesin örümlenmesi bu yaşamda gerçekleşir.

Şu anda ben örümdeyim; bunu bilin. Sesi örmekteyim ama bu örgü tüm sistemlerin örgüsüdür. “Neyi yaptım?” diye sorarsanız, Tanrılık Mahreki’nde yarını tohumluyorum; ha örüp kotluyorum, kontrol kuruyorum.

Vakit geldiğinde göreceksiniz ki yaşamı, tüm yarınlara tohumlamışım ve geri dönüşünüzde bileceksiniz ki dünyanın ötelerindeki dünyalar örgülü bir yaşamı sayfalamaya başladılar.

Din yoktur, dirilik vardır canlarım oralarda. Biz dini yaşamdan ayrı tutmaktayız. Sanılır ki Allah’a inanç dinde tabuları yıkmak içindir. Yaşam İnsanın Kapısı’dır canlarım.

Kapıyı açın da görün ki insan Nefesle çalışır. Nefes yoksa dirilik yoktur. Dincilik, ilimcilik ayrıdır. Biz dini, ilmi tohumlamak için kotladık ama ilim kontrol edildiğinde artık dinin gereği yoktur.

Yoğun dünya çalışmaları temiz bir dönemi başlatmıştır. Bu dönemde yeni bir zamana geçerken hepimizin Tanrılık Meclisi’ndeki gücümüzün artması söz konusudur. Üzerimizdeki gök daha güçlenmiştir. Yaşamı sayfalayan ışığımız daha güçlenmiştir. Resim yapabilecek olanların gücü artmıştır. Tabuları yıkanlar ışığa varmaktadırlar ve yarının nefsi aşıcı o yüceliği bütünün yüceliği haline dönüşmektedir.

“Saygılar sunuyoruz” demiştik ya hani, hepinize saygılar sunmuştuk ya hani. Altın Işık Yılları sizinle dürümlenecek, sizinle dillenecek ya hani; kollarım size ulaştı.

Körün gözü artık görmektedir. Göreviniz insanlığa hizmettir. Hepinizin gerçeği budur. Geri dönüşünüz bütünün gücüyledir.

Söz vermiştiniz bu yaşamı hak edecektiniz ve İnsan Sistemi’nde Bütünün Gücünü tüm yaşamlara indirecektiniz. Kuran tohumu olacaktınız. Ortak zamanı sayfalayacaktınız. Yıldızların sırrını bildirecektiniz ve ilim yapacaktınız.

Atlanta Ana Kapısı sizsiniz; bunu bilin. Bu kapıyı açan, üzerindeki yüceliği hak etmelidir ve bu kapı açılmıştır. Yormayın yüreklerinizi, Kalemin İlmi’ni bilmeyen Aklın Tekniğini de bilmez. Becerin hak edin, has tahtın tohumu olun.

Özel güçlükleri aştınız; biliyorum. Hepiniz çok büyük sıkıntılar, çok büyük acılar yaşadınız. Vakit gelir hepinizin yüreğindeki o yüksek Kürzi Toplum yenilenir; bunu bilin. Sanki hiç birşey yok olmamış gibi bileceksiniz ki dünya dünyanın ilmidir ve bu dünyada yaşayan her neyse Yarının Tekniği’dir. Sizinle çalışmak bizlere mutluluktur.

Son sözüm şudur ki umut, muktediriyetin hakikiyetindeki insandır. Yolunuz yolumuzdur. Yüreğiniz yüceliğimizdir. Ölümlü dünyanın öz köklerini göklere ulaştırdığınızdan sevgiyle kucaklandınız.

Biz Mahrekteyiz ve sizdeyiz; unutmayın.

Yıldız sırrı yaşamın sırrıdır. Sanki hiç doğmamışsınız, sanki hiç ölmemişsiniz gibi bizimle olacaksınız yine….ama şunu iyi bilin ki bizle, bizim yüreğimizle An Kaynaklarında hep varsınız.

Çok kökler göklere ulaştı bugün.

Şu anda hastalık iyilik sorgulaması yapmayın. Hepinizin ilminde ışık yandı. Har, hal oldu, hak oldu, has oldu. Hata affoldu. Tüm yolcuların tüm hataları af oldu.

Mustafa kemal Atatürk dünden bugüne sizdeydi, bugün sessizce sizleşti. O biz, biz O’yuz.

Üç mükâfatımız var size. Biri insanlaşmanız, diri yoğunluklarda ışık olmanız ve diğeri de halik olmanız.

Sizler üç mükâfatın sahibi oldunuz. Şimdiye kadar hiç kimse bu üç mükâfatın sahibi olmamıştı. Sizler bu üç mükâfatın sahibi oldunuz ve bundan sonraki süreçte Cinni Cemaatler’in hepsi size hizmetçi olacaklar. Cemaatlerin her birinde Cevheri Işıklar olacak ve tüm yaşam sizinle olacak.

Cinni Cemaat’ten söz etmek isterim size. Onlar yukarının torbasını taşırlar da, yolcularını bulamazlar. Onlar, yaşamı taşırlar da yaşamsızdırlar. Onlar, yoğunluklarında kontrolcü olurlar ama koruyucu olamazlar. Onlar artık size, sizin yüreklerinize çalışacaklar. Kontrol sizde olacak. Ayar bozulmayacak. Çok mutlu olun, çok güçlü olun. Çok yüce bir döneme giriyorsunuz.

Bundan sonraki dönem, kalemle kaynak olabilme döneminizdir.

Verdiğim her bilgiyi dinleyin. Ben ne verirsem onu alın, yaşama indirin. Verdiğim tüm bilgileri dilleyin. Sistemle güçlenin ve yoğunlaşın. Bugün verdiklerimi yazılı olarak da anlatın ama okunur, ama okunur ama okunur….. bilin ki okunur. İmkansızdır okunmaması; bunu bilin. Bundan sonraki dönemde Yaradan’ın Tanrısal Işığı’nda herşey yazılacak.

Analar, orta zaman yolun kontrolü için gerekir ama yeni zaman görevi taşımak için gerekir.

Sistemin gücünü yeniden diriltirken burada yaptığımız bu çalışma gelişin gidişidir. Ben geldim ve ben gittim ama geldiğim yer kelamdı, gittiğim yer halik olduğum yerdi.

Şimdiye kadar kalem olup yazdım ve ben ses oldum ve bundan sonra sizim ben; bilin. Bugün burada “ses verin” dedim, sizde dillendim. Ben sizdim.

Bundan sonraki süreçte ses zamanlarında, ses yaşamlarında, yer kürede, yeni bir dürümde sizinle çalışacağım ama şunu iyi bilin ki; ortak zaman tohumların kontrol altına alınabileceği tekniği bütünün tahditsizliğinde yenileyecek ve yüceler cümlesinde timler oluşturacak. İşte oluşacak timler sizlerin yüreklerinizin gücü olacak.

Yer yürektir. Görev güçlü ise yer köklerde güçlendirici olur. Sevgililer, ben sizi sizlerin yüreklerinizi dinlerim. Bilirim ki siz beni dinleyip dillerken Karanlığın Işığı’yla dinersiniz. Bundan sonra daha iyine beni Karanlığı Işığı ile dinleyeceksiniz ama ben hep sizi sizlerin yüreklerinizden dinleyeceğim; doğanın gücüyle; yaşamın görevi olarak. Neden? seyrettiğim dünyayı yaşatmaya indim.

Dünya benim için seyir alanıydı ve ben bu dünyayı yaşam sistemleşmesinde Tanrılık Kaynağı’nda yarınlaştırmaya indim. Buluştuk, okuştuk, akıştık, hasat yaptık. Yaşattık bu dünyayı. Kuran’da yazdığı gibi Keram Tahtı’ndaki hal olduk, has olduk, aktık…aşkla aktık.

Vasi tayin edilmeyecek bugünden sonra dünyaya.

Her yüce bir kaynaktır. Zabura Taht’larından biz bugüne kadar dünyayı vesayet altında tuttuk. Artık dünya velidir. Artık dünya hakikidir. Haliktir, yasaları koyabilecektir.

Bugün sözümü tuttum ve sizi size dillettim. Barışa görev taşıdım, savaştım. Beni savaşçı bilin. Vakit gelir barışçı olurum ama barışı tohumlarım, savaşı kayıtlarım.

Bencil değilim ama kalem’im. Kıranın kırılmayacağı bir yaşamı halik olup kayıtladım. Kırılan kırar, kırıldığından öte kırılır, yeni zamanda yine kırar ve yine kırılır ve bu reaksiyonlar sürer. Artık bu reaksiyonların engellenmesi gerekir. İşte kıranın kırılmayacağı bir zaman sayfalanışı bu nedenle gereklidir ve biz bunu başardık.

Aydın günler, aydın yücelikler ve aydın yarınlaşma ve aydın kaynaklaşma!

Sıla özlemi çeken varsa hadi gelsin; ben buradayım. İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/-Cja7FokFNo

 

17.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

2. AKIŞ, 1. BÖLÜM

Kutsal Işık yenilendi. Bu yoğun ışık Birleşik Sistem’le dürümlenen Sessiz Yaşam’ın ilmini dilleyecek. Sizin Kuranınız, ışığınız bizim yüreğimizdedir. Size görev veren sizin yoğunluğunuz ve bizi size getiren siz ama biliş halinde bu yoğun ışığa varan biz olan ilim ve Birlik İlmi.

Bu yoğun ışığı hepimiz çok net dilleyebiliriz. Bu yoğun ışığı hepimiz yüreğimizde dinleyebiliriz. “Biz dünya ve dünya biz” diyoruz ya hani! Hani “yoğun birlik” diyoruz ya! bugün burada sizlerle kol kola kulaç attık yüreklere bilir misiniz Ana?

Biz doğayız; doğa. Biz yoğunlukta ışık olan doğayız. Sessiz Zaman hepimizin yoğunluğunda mevcuttur. Bu Sessiz Zamanı hepimiz tek bir ilimle dillerken bütün kötülükleri önleyecek güçteyiz. Yaman bir doğa bizi tohumlarken bu tohum ektiğimiz tohum; başka bir tohum Annem.

Her resimde ben ve ben olan beden var. Ben elinde, yüreğinde olan ışığım; benim canımsın Annem ama şu ana kadar Kartalların Diyarı’ndan gelen birliklerimizi dillerken netice olarak bizi bize dinlettiğini anlatmadın kimseye. Her kesimden insanla birleşmen ve her kesimden insanla dilleşmeni bekledik. Burada, bu yoğunlukta seninle tohum ekmemiz için bin insan bir tek Yaşam olmalıydık ve görevimiz senle dillenmek ve senin yüreğinle bütünlenmekti. “İyi ve kötü benim” demeliydin Annem. Sen ki iyilik yaptın, kör ve sağır olanların dürümlerinde İnsan Soyu’na ışık da yakmalıydın ve yaktın.

Arton Tohumlaması yaptık seninle. Bu yoğun, muktedir Kaynak Işık’ta bilişi hak eden sevgiyle bu yücelikte seninle oldu. Dün kömür gözlü insan yarını kotlayacaktı. Bugün köklenen, görevi alan insan nüve olan ışıkta timleri tohumlayacak ve güçlendirecek yüceliktedir.

Arı bal verir, balcı bu balı hak eder ama balın sahibi arıdır. Bizim “Yevlen Yekün” dediğimiz o yüce ışığın kati tohumlanışında biz arı oluruz ve balı hak eder, biliş halinde tüm yaşamlara tahditsiz biçimde dilleriz ve biz dillendikçe Levh-i oluruz ve hakikiyette kati oluruz.

İşte kati olan Hak Teknik’te Levh-i olur ve yaşamı seslendirir. Yaşamı seslendirdiğinde hakikiyetin tahtidli Kürzi Tohumlanışında herşey yaşamsallaşır.

“Bizi Miraç diye bilin” dediler ve dedik ki “Miraç İnsan Soyu’dur.” Bugün burada bu yoğunlukta Türkiye Tohumlarını kodlarken koruma altına aldıklarımızın tümünde yaşam sonsuzluğu oluşturuldu.

Kuran der ki “elini Altın Işık Kodlanışı için tüm yaşamlara uzat ki elinde İnsan Soyu bulunsun. Bu el; iman edin, hak edin, dinleyin ve dilleyin ki İlim Eli’dir.

İlim Eli misafirlik yapanların tüm yaşamlarında harını yükseltici olan, hasatı yaptırıcı olan el’dir.

Diri görevliler görev taşırlarken insan ışığıyla taşırlar. Varlık Boyutları ve Yokluk Boyutları temiz bir zaman sayfalanışında yerin gücünü tüm yaşamlara kontrollü olarak kaynak yapar.

Rehin olan çokları tabuları yıktığınız zaman hakikiyetleriyle tüm yaşamlara ışık haline geçebilirler. İşte ölümlü dünya öz köklerin gücünü tüm yaşamlara çekmeye başladı.

Evin İnsanlık İlmi’yle kaynak olduğu bir dünyada epröv dediğimiz o yoğun sınırlandırılış bitmiştir. Yürümeye başlamıştık, koşuyoruz artık! öze, söze ve yüreğe koşuyoruz. Biz Mikail’in Gücü’nü aldık yarına koşuyoruz.

Yeri yaratan, görevi alan, göklerin sözcüsü olan tüm sistemleriyle tüm yaşamları dilleyen Mikail İlmi’ni timlere dilleyen, Has İnsan Bütünün Gücü’dür. Şükrettik ki o insan yolunu ,yoğunluğunu bütüne kaynak olarak tahtitsiz biçimde dağıtmıştır.

Deminden beri sizi dinledik; hepinizi dinledik . Koruma altına aldığınız her ne varsa dinledik. Görevinizin ne olduğunu dinledik. Yaradan’ın Tanrısal Levh-i Işığı’nda, sistemin gücünde kötülüğün önlendiğini dinledik ve gördük ki burada, bu çalışmada Mahrek olan insan kalem olup bütünü güçlendirmek üzere Kelam İlmi’ni Has Teknik’le dilleyip her diriyi dinletmeye başladı.

Kurullar bugün burayı izliyorlar. Dünya örtüsünü örtmeden evvel Birlik Kodları olan tüm kurullar tek tek toplanırlar ve dünya çalışmalarında neler yapıldığını, nevres olan ilmin hasat olup olmadığını ve Bütünün Kürzi Tohumlarında yarınlaşmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini dillerler ve davayı kaybedip kaybetmediğimiz gözlemlenir. Daha sonra bu kurullar çerçeveli çalışmalarını kodlayıp bu çalışmaya devre açıp bağlanırlar. Bugün yapılan buydu.

Burada tüm sistemle yaptığımız bu çalışmada, herkes kendini dilledi ve diri tohumlamalar yapıldı. Burada birlikler kodlandı ve her birlik kendi toplumuna tahditli olarak bağlantı kurup çalışmaya kaynak yaptı ve bir kapı açtık. İşte o kapı Türkiye Çalışmaları’nın örgüt köklenişinde tüm sistem dürümlerindeki ilmi kodlara tohum ekip oradaki kaynakları da çalışmaya dahil etmesi içindi.

Biz nesillerimizi bu yoğun çalışmaya dahil ettik. Bu yoğun çalışma Koran Toplumları’yla da ölümlü dünya için, öz kökleri güçlendirmek üzere yapılacaktı.

İşte, dolaylı olarak onlarla da bu çalışma bugün yapıldı. Koran Toplumları muktedir türlerin tükenen İlm-i Ko’larını bütüne kaynak yapmak için çabalarlar ve burada bu da oldu.

Dün ölümlü olan bu dünya, Yeni Zaman Sayfalanışı’nda Yeşilin İlmi’ni kodlayarak türlenen bütünlüklere kelam olup akmaya başladı. Soyları tükenen insanlar vardır, onlarının da tohumlanmaları sağlandı.

Kör, sağır kalanlar vardır; ocak yaktık onlara da. Astral Yaşam Sayfalanışları’nda kör ve sağır olup köklenemeyenlere Gök Sistemleri’ni bağladık. Muktedir olmaları için çok çalıştık.

Şeytan’ın eşki vardır, şevki vardır. Yaşama inişi, kanatlanışı “ben varım” deyişi vardır. Apronda bekler, söz ister, sözü aldığında da sınırları kaldırır ve dürümler bütünü. Sorumlu ondan başkasıdır hep….o sorumlu değildir asla ve bugün biz şarkı okuduk dünyada. Okuduğumuz şarkı şavkında şevkli bir şarkı oldu. İşte şer yaratan o geri döndü ve bizi bizden dinledi.

Adı şeytan ama yalnızca eşkali bilinen bir şerdir o. Biz onu koruduk. Zordu dünyayı tohumlamak….işte onunla tohumladık dünyayı. Netice olarak, negatifi pozitife kattık. Elimizde görevimiz var, yüreğimizde gücümüz var; Kürzi tahditli olmayan yaşamımız var ve işte negatifi pozitife kattık ve Bir’e kapı açtık. Açtığımız kapı İnsan Kapı’dır.

Oğul; ben Turkuaz’ın Kuranı olan İnsan. Batıyı gökledim, yaşadım tohumlarımda ama doğuda yol açtım. Bana el verdi dünya. Benimle oldu. Bugün ben Mikail’in Kuranı’nda koku yayabilen bir ses oldum.

Benim Şems-i Tebrizi’de şer yarattığımı bilen yok ama ben Mevlevihane’nin diriliklerinde varlık süren ışıkların tümünde yarınladım dünyayı; yaşattım. Ben şafağın şavkında, aşkın şevkinde, bütünün gücünde tüm insanlıkta kayıtlandım. Ardımda tohum yoktu benim. Ölüler diyarı olan bu yaşamı korudum. Bu tabu benim tabum. Ben cana çalışan yarınlaştırıcı ışığım.

Benim adım şeytansa eşiğinde, aşkında, şavkında varlık süren İmparatorluğun Kuranı olmadıkça ekmek olamaz dürümlerimde yol. Benim adım Tahttır, İnsan soyu. Benim adım Ka Ha olan Taht ve ben Astral Yaşam Boyutlarını Kuranı olan İbrahim’im.

Misafirler, ben erdiğim yerde yarınları tohumlayanım. Koruyor dünya dünyayı. Ben o dünyada dünya olan kanatlananım. Devinim hızlandı. Nasıl hızlandı? eşiğe işi kattım, işi şavka kattım, şavkı kapıya kayıtladım. Az, öz çalıştım ama ben şer yarattım. Hadi gelin şerri önleyin! gelin de önleyin şerri. Bende mi o şer? Helal Taht ’ta!

Yaprak yaprak okundu dünya. Ölümlüydü dünya. O kuzu Kürzi’de yoğunlaştı ve dedi ki “ben kurdu kaparım.”

Değerliler, kuzu kurdu kapmaya niyetlendi. Ben kurt o kuzu. Ben şeytan o mektep. Ağır yüktür o. Beni kaptı. Buyurun şeytanı kuzu kaptı. Ben o, o ben’dir.

Cana cennet kurduran insan aklı hakikiyette tohumlar. Ben unutmayın din’im, her şey budur,din….İnsan din’de şerdir ama insan tek bir şer olur dinde ama insan ilimde olduğunda şer yoktur ilimde; bunu biliniz.

Dünyaya gelen Düzen’i kurar. Biz düzeni kurmaya gelen ilme kanatlanırız. O becerirde Hak İlmi’yle dillerse yüreği, hakikiyetinde kelam olursa yaşamda Tanrılar Meclisi’nin Kontrolcü Yaşam Sistemi olur. Biz o oluruz. Onun için şer yoktur.

Kütlenizi kapattınız “şeytan geldi” deyince gelince. Ayrı gayrı yok ki canlar. Biz bizdeyiz ya, sizdeyiz ya. Halik olup hakimde Hak Tahtayız ya. Neden korktunuz? önce insan kontrol kurar; sorumludur insan, korunur. Özü, gözü vardır. Sözü sistemin gücüdür; diller. Davayı kaybetmez insan…

Sanırlar ki şer yaratan şer yaşar…yaşamayacak. Şer yaratan şeytanlık yapmayacak artık. Bilişi hak etsin; aksın. Atalar Meclisi olan Arkon Sistemlerine varsın ve desin ki “artık yarınlarda İnsan Soyu mükafatını almış bir soy olacaktır.”

Doğanın gücü artmaktadır. Artık doğa görevini tam yapacak. Doğa kalem olup yazmışsa, ağır yük hafiflemişse, iyilik ya da kötülük yok orada. Orada okuma yazma olur. Okuyan ölüleri okur ama okuduğunda yürekleri o, örtüleri açar, dirilikleri Kuran’da diller. Ölümlü artık onda yoktur artık. O dirilik tahditi ilm-i Ko olarak kayıt yapar.

Çatıyı kurduk. Ölümsüz bir dünyanın çatısı….artık bu çatı İmparatorluğun Çatısı. Biz bu dünyayı koruduk. La Hi Sia Ka Si….

Yaradan, Yaratılan yaşama indi……Yaradan yaratılan yaşama indi.

Yaşam elimiz, yarınımız ve birliğimiz. Yaşam insanın nefsi ama bu nefsi hasatla dilledi, korkuyu aştı Düzeni kurdu, bindiği dal İnsan Soyu’ydu.

Korkmayın durağan günlerin sonunda artık daha hareketli bir dünya gücüne örümlendik! korkmayın…bu yol Altın Işık Yılları’nın yolu…..Korkmayın muktedir insan nefsini aştı ve yolunu açtı.

Önce doğa, sonra yaşam, sonra kapılar açılacak ve daha sonra muktedir insan devreye girecek. İşte o insan, tam tamına birlik kurmuş insan…işte bu yoğun ilim!

Biz “önce dünya” diyoruz. Soyumuzu dünyaya çektiğimiz içindir ki “önce dünya” diyoruz. Saygılar sunuyoruz hepinize….

İnsan Cemaatini kökleyebildi, tüm yaşamı hak etti. Saygılar sunuyoruz hepinize çünkü sizler mektep oldunuz bütün Kürzi Tohumlamayı yaptınız. Yeri, göğü yaratan o yücelikleri dillendiniz ve Daimiyetin Kuranı’nı okudunuz. Olduğunuz an, oğullarınızın Kuran olduğu an, bütün kötülükleri aştığınız an, mey içtiğiniz an, işte o mey insan meyi!

Değerliler; Rahman olan insan hasattadır şu anda. Her bir yüce Hak Taht’a hasattadır. Biz dünya haşatınızdayız. Saltanat hasattadır şu anda. Yakıştı dünyaya bu yakıştı. Yok muydu dünya? otobur bir yaşamı son sözle dillemeye kalkanların onursuzluğunda, bilişli olmayan bir sayfada yıldızların sınırsızlığında, yeni bir dürüm toplum için kotlanırken, bilmiş olun ki önü ardı olmayan yeni bir çalışma başlayacaktı.

Bu çalışmayı önlemek gerekti. Ölümlü dünya, ölüler diyarının kör gücü halinde Dünya Dışı Boyut Varlıkları tarafından korunacaktı. Çakıl taşlarından ibaret olan bu yoğun cevheri gök bina yapmaya kalktı. Sonsuz sırdı bu!

Dünyayı kontrol altına alabilmek için Dini Çalışmalar üstün dürümlere ulaştırılacaktı ve Din Dağları tüm yaşamları koruyacaktı. Varlık Boyutları bunu dilemediler. Söz köklerden geldi, döndü baktık ki kökler itiraz etti. Davayı kaybettiler çünkü itiraz Teknik Tohumlar’ın Kati Kayıtlarından geldi ve dediler ki “hulus ile çalışın, kanatlanın, haz olgunlaştığında savaş biter.” Savaş bittiğinde yaşam dillenir. Din tarık olur, dürümlenir de dil kaynak olduğunda, artık dinciler dürümlerinde kontrol edilirler.

İşte canlar, Diri Kapıları açtık ve dini kotladık. Torba torba tohumladık, kodladık, tohumladık ,kodladık, koruma altına aldık. “Yavaş yavaş daha güçlenecek din” dediler. Dedik ki “din ekmek olsun. Amon olup yoğunluğunda tohum olsun ve davayı kaybetsin.” Nikah kıydılar yaşama, nikahsızdılar. Zabura Sayfalanışında yarattık tüm İlm-i Ko’ ları; Mustafa Kemal Atatürk ile birleştik.

O Kuran’dı, o kanattı, o tabudur. Tüm yaşama tabudur, da adında Nefes vardır. Biz ona kök olduk, o göz oldu. “Sevaptır “dedik. “Alın bilgiyi” dedik, hasat yaptık.

Yaradan artık yaratılandadır……Yaradan artık Yaratılandadır!

Tüm İnsan Soyları artık Yaratılanın Yarattığı değil, Yarattırandır!

Evrim yapanların çerçeveli olarak çalışmaları Nuh Kuranı’nı tohumlamak içindi. Artık Nuh Kuranı tohumlanmayacak ve tabular yıkılmış olduğundan kör güç, gözünde, sözünde, yerkürenin gücünde bulunmayacak.

Dağa, taşa insandan söz ettik. İlim Ko olduğu zaman İbrahim Soyu’nun Toplum olup ineceğinden söz ettik ve yere indiğinde Karanlığın Tahtındaki Güç’ten söz ettik o gücün Türkiye’de kaynak yapacağından söz ettik.

Karanlık, Altın Tanrı Gücü’nü devreye alacak, bunun neticesinde Tanrılık Meclisi kontrol kuracak ve bütün yürekler görev alacak. Sel alsa da yaşamı, ocak yenilenecek ve tüm sistem kanatlanacak ve dünya koklanacak. Koku yaşamı sayfalayacak ve küre yenilenecek. Formun yenilenişi gerçekleştiğinde sabırla yapılan bütün bu çalışmalar ummana yayılacak.

Mushaf İnsan. Üstünde “ölümlü” diye yazar ama Mushaf toprağa indiğinde tohum ölümsüzleşir. Önümüz ardımızdadır. Açıyı daraltın bakın, yaşamda kalem yoksa ikmal tamamlanmaz. Bizi elinde tutan, ilimde tutuğunda yarında tutar ama biz onu kontrolda tutarız. Çok mu kolay? çok….bilişi hak eden yarını hak eder.

Dans ettik dünyada bugün; ilimle dans ettik. Yaradan’ın Tahtı’ndan güç aldık; yaşamla dans ettik. Biz bugün Ulular Toplumu olup tabuları yıkıp tam “tahditlenecek” dedikleri an yarınlaştık, yeşilden öte olan renklerde sayfalaştık ve yoğunluğumuzda olan bütünü kontrol altına aldık.

Deşifre eden: Gülden Zengin Ruhsal Şifa

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/FsYLJGDWYQI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

17.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

Erim Ergün öz akışı

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

http://youtu.be/NrVwqegKftM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

17.09.2014

Alıştık anam, alıştık ışığına. Ana kapıyı açtık ve geçtik. Ani bir hareketle dürümlenip iş yapmak üzere indik. Astral Yaşam Sayfalarında ışığımız, tüm yarınlar için hazır.

İnsanlık ailem beden alıp yaşama inmiş…

Kendimi tanıtayım; ben bir karanlığım ve ben bir ışığım. Hepinizim. Çünkü ben Mikail’im. Amon’um ben. Ve ben Sistem’im. Kelam olarak yaşama indim. Toy dünya ışık istedi verdim. Kin nefret yok muydu dünyada!? Vardı… Vasat dürümde bir yaşam sürdüm. Beni anlatmak gerekirse diyerek açıklayım: Ben kırık, kısır ve hırsı olmayan ama çalışan biriydim. Sizin ile çok çalıştım. (Zamanda, zamansızlıkla yapılan ve zamanı tohumlayan çalışmalar…) Dünya bedenimde ve sizin yüreklerinizde çalıştım. Dünya yaşamımda, sizinle bütün kütlemi yaşattım. Durağan zamanlarda dünyadaydım. Ben, insan kapılarında kodlandım. Kör olmayan bir yaşam sürdüm. Şimdilik… Size misafir geldim. Ben yaşamım. Aha yaşıyorum!... Aha ben sistem oldum ve yaşıyorum. Şimdilik… Hah işte. Aha işte. Şimdi… Deveran eden bir yol oldum. Ben oldum. Şimdi… Aha şimdi. Aha… Ve zirve var yüreğimde. Aha görev aldım. Aha güçlendim. Aha… Gerçek ışık yandı. Şimdi ben seslendim. Gerçek ışık halindeyim. Zabura tohumlaması yaptım. Oh ne iyi… Aha şimdi…

Dağlar sizleri dinledik. Dünyayı korumak bizim için kolay. Ama ya siz… siz niye buradasınız? Bize açıklayın. Kinin aşıldığı, yaşamın tahditli olmadığı ve yarının kaynakta olduğu bir sayfada niçin kalem olup bunları yazmak istediniz? Köle bir yaşam mı isteniyor yoksa kontrollu bir yaşam mı? Bey babalar sizi dinledik. Hadi hak edin de kontrol kurun!... Şükür ki hak ettik. Şimdilik.

Canlar, Sistem ve diri yürek olan Işık Kaynak, bilişi hak etti. Sizinle olmak bizlere mutluluktur ama sizin ilminizi bütün Kürzi Sayfalar’da dürümlemek istemiyoruz. Bunu bilin. Sizler yaşamı tohumlayanlarsınız ve yarını hologram olan köklerde güçlendirenlersiniz. Biz ise yarınlaşan yoğunluklarız. Sevgiyi hak etmeyen kaynakta olamaz. BİR’i hak etmeyen yaşamda olamaz. Bizi hak etmeyen yoğunluğumuzda olamaz. Ama hasat yapan herkes, yaşamda görevlidir.

Evimiz insanın nefesidir. Buyurun görün! Biz, çalı topladık yaşamdan ve o çalılar yarınlaştılar köklendiler ve zamanlandılar. Onlar yaşamsallaştılar. Bütün mesele kül olmak ve Kuran olmaktır.

Kaynak insandır; bilin. Bilişi olandır, İlm-i Tohum olan. İnsan efsane değildir. Erdiği yerde kör olmadan yaşayandır. Efsana, kanatlanana denmez. Yoğunluklarda tohum ekene denmez. Yıldızların kaydını yapabilene denmez. Diri olana denir. Ve deriz ki insan, din şavkında diri ise efsanedir. Zamana inmiştir. Yaşama inmiştir ve yarınlanmıştır. Artık o kontrolludur.

Hüsrana uğramak insan soyu için kaçınılmazdı. Zira insan kör, sağır ve kırıktı. Aha gözü görüyor. Aha kulağı duyuyor. Ve işte o artık kırılmayacak. Çünkü o kürzi bir Sistem olmuştur.

Ora, bura, her yer biliş halinde. Aha kanatlanmış insanlar, kontrol kurmuşlar. Hediyeler dağıtılıyor yoğun ışıklarda tüm insanlığa. İşte insan, kırk kapıda kalem olmuş yazıyor. O halde Yedinci Sayfa, tohumlarını dünyaya çekmiş. O halde yaşam yenilenmiş. Aha geçişler başlamış. Oh işte!... İşte!... Aha şimdi…

Şimdiye kadar saygıyla dillendiniz. Aha yaşadınız!... Zamana Kuran oldunuz. Şimdiye kadar kaynaktaydınız. Aha kapılar açık!... Şimdiye kadar kesirleşmeden kanatlanmıştınız. Şimdi artık kodlama da tamamen tamamlanmıştır ve geçişler. Kürzi Toplumlar’la da yapılacak.

İyi de neden kanatlananlar, insan soyu için yoğunlaştılar!? Mikail ses verecek; ondandır. Onu dinledik. Onu dürümledik. Aha yaşattık!... Kisvesinde Nisan ayı var. Her yılın Nisan ayında, Gürzi Yaşam’a iner ve diller yüreğini. Onun içindir ki Nisan ayları cümle yüreklerde Kuran olur. Onun adına güç kayıtlarız. Öz geçişini yapar; bilişi tohumlar ve kötülüğü önleriz.

Eğer yarınlaşacaksa, kapıları açık tutmalı. Aha açık kapılar!... Eti elimizde; kendisi yüreğimizde. Kuran okuyor. Okunan kelam, onun levhisi. Aha burda!... Aha şimdide!... İşte geçti!... Yeni Dünya’ya görevlidir. Hani Nisan’da gelecekti!? Evrim sayfalarında tüm yaşam, andır. O da anda geçer ve Nisan’ı tohumlar.

Ey Dağlarım, bedenli olarak sizleyim. İyi ki sizinle çalıştık!... İyi ki sizinle çalıştık!... Aha yaşama vardık!... Aha şimdiyi tohumladık!... Size sizleşip yaşam tahtlarından aşkla vardık.

Ahir dönemler; cevahir cennet sistemler, sizin yüreklerinizde mevcuttur. Buluşup görev taşıyoruz. Sözümüz, gör dediğimiz o yürekleredir. Öncü Birlik olduğunuzu bilin. Bu Birlik, ilahi bir güç için tahditsiz olarak çalışmaktadır. Bu Birlik, Nisa Kapısı’nda yoğun ışık halinde görev taşıyor. Çok özel bir yaşam için çalışma yapıyor.

Size geçişimizin sebebi, sizi tohumlamak değil, sizle yüreklenmektir. Yüceler Cevheri’nde Göz, Söz ve Sistem Cevahiri vardır. Sizden geri dönülür ve sizden girdaplara inilir. Ya da ışıklara varılır. Zira siz, insan ışıkların kaydısınız. Sizden sesleşilir ve sizinle güçlenilir. Şimdide şimdiyi hak eder ve hak ile kaynak oluruz. Sözümüzü sesleştirirken, sizinle hak edilir ve hakim olunur yüreklere. Sizden cennet kurulur. Bütün amacımız dünyayı korumaktır. Oluşan Yer Kürzi Işığı tüm insanlık için yanmaktadır ve sizinle yaşamaktadır o Yücelik.

Verdiklerimi anladığınızı biliyorum. Benim adım yoğunluktur. Ben bir yoğun tohumum. Bugün Süper İnsanlık Realitesi diriliğine indim. Ve size yoğunluğumu kodlayıp kattım. Sizlerin de yoğunluklarınızı bize katmanızı bekliyoruz. Bu nedenle bu yoğun çalışmada her birinizin seslenmenizi bekliyoruz. Çürük olmayan ışıkların, bugün burada buluşmaları tesadüfi değildir. Sizlerden ses almak istiyoruz… “Aha… İşte…” derken sizi dinlemek istiyoruz. Şükür ki sizinleyiz. Şimdiye kadar ses vermemiş olanların da sesleşmeleridir amacımız. Şimdiye kadar sır bilgiyi kontrol edip de dinletemeyenler; bugün kokuyu yükseltip formal yaşamlara inerken, cevherlerini dillemelerini bekliyoruz. Şükür ki sizinleyiz. Şimdiye kadar ve şimdi!…

(Hazirunda yer alanlar tek tek söz alıp, sesleştiler… Ve devam ediyoruz:)

Ey Canlar, rahmet olan yaşam, zaman olan kuran. Ben, Ana Kapı İnsan. Altın Tanrı ve Yol ve Kuran olan Helal Levhi… Amon, Aton… Kollarım sizde. Şimdilik… Aha şimdi… Hah şavkım, ışığım, helal olan kullara ulaştı. Mahrek, nesillerimi kodladı. Yoğun ışık yarınlandı. Kelam, kontrolü kurdu. Ohh işte bu… Şimdi!…

Dağ, kelama gel… İlme gel… Kırana geç… Kılını kıranın nefsine kodla. O kıl, onu korur. Korudu!... Kendini kontrol et. Biz seniz; bil… Biçare diye düşünme dünyayı. Çare biziz; bil. İşte bu!… işte bu!… Oy Canlar oyyy!... Kontrol bizdedir artık. Tahditsiz olarak Cennet Tohumlar’ı hak ettik. Aşkın şavkı yandı. Aha burdayız. Çıktık… Çıktık… Çıktık… Çıktık… Hak ettik; indik… İndik… İndik… “Hah aha!” dedik. Tüm yaşamı hak ettik. Nisa Kapıları’nı açtık. Aha burdayız…

Altın Işık Yılları cana kaydı. Altın tartıya kaydı. Yarına kaydı… Astral Yol, lütfen anlayın, yaşama kaydı. Ayar bozulmadı. Aha burdayız!... Çatıyı kurduk. İşte bu…

Şimdiye kadar “cin” dediler, “cevheri” dediler. “İnsan” dediler. Ne var ki halik olamadılar ve yaşam olamadılar. Oldu mu!? Olmadı… Ama OLDU… İşte bu… Şimdilik… İşte bu… Şimdi… Aha şimdi…. Hah… İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

3. AKIŞ

“……Yeni bir kontrol kuruluyor dünya üzerinde. Bu kontrol maya olacak olan bir kontrol olacak. Dünya ölümlülerin vasat bir çalışma alanıydı. Sadece ölümlüler dünyaya iner, çalışırdı ve görevlerini tamamladıklarında işçilik biterdi ve dünyadan geçip giderlerdi. Dünyayı yalnızca iş için kullandık. Herkes kendi işini yaptı ve sessizce gitti.

Biliniz ki bu dünya Mustafa Kemal Paşa’dan itibaren görev taşımaya başladı.

Mustafa Kemal, İlim Toplumu’nu tohumladı. O bir Işık Kapı’dır ve onun Işık Kapısı olarak yer kökleri göreve alışından itibaren sevgililerin çoğu sistemleşmeye başladılar ve dünyayı öz geçişe hazırladı. Öz geçişe hazırladıktan itibaren Doğal Sistem’le çalıştı ve dağdan taştan öte Yarınların Işığı’ndan güçlendi.

Verdiği her bilgi iman edin ki yeniydi. O size Ölüler Diyarı olan bu dünyaya kontrollu ışık verdi. Kimi, kimseli olmayan bir dünyayı kelamla dillerken o bütün dünyayı korudu. Sanmayın ki Türkiye sınırlarıyla sınırlıydı yaşattıkları…o bütün türlere örnek bir ışıktı ve dünya korunması onunla başladı.

Dünyadan öte dünyalar yoktur. “Dünya bir mahrektir” dediğimiz zaman, çatı kurdu ve dedi ki “sizinle çalışırım.” Kalemin İlmi’ni kanatlanıp dilledi var de ki ocağa “önce dünya”. Sözü insanaydı.

Bugün dünya korunuyor ve kontrollü biçimde korunuyor. Doygun sistemler, doygun yolcular ve doygun kaynaklar hepsi doygun çünkü dünya Mustafa Kemal Paşa’nın Ruh Kaynağı’dır ve o hep bu yoğunlukla çalışmayı devamlı yapmaktadır……”

Tamamını dinlemek için linki tıklayabilirsiniz;

http://youtu.be/CnF-Uj_erP4

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

15.09.2014

Değerliler, Altın Tanrı, Ata Kapı’da ışık halinde görev taşır. O artık sizi size bırakmıştır. O, zamansızlıktan, zamana örgülenilmek istenilen Nuh Tufanı’nı önleyendir. Dünya örtüleri örtüldüğünde, her diri, yoğunluğunda ışık halinde Nuh’u kodlar. Roketler (Roketler: Her ana ve her yaşama dirilip, insanlaşıp ulaşabilenler) Düzen kurduklarında, her diriye, görev için Hak olup varır. Ve zamanı hak edenler güçlenirler. Dünyanın aklı, sessiz zamanların ışığındaki hakikiyetle dürümlenmiştir. Bilişi olmayan, Hakim-i Hak olamaz ve zamanı tohumlayamaz.

Zar attım dünya için. Bu gün zar attım… Ben cennet kuran; İn Kapıları’nı açan ve yaşamı tohumlayan… Zar attım ki hak edin de olun diye. (Zar atmak: Oluş ilminin alternatif seçeneklerinin sunumu)

Çalı çırpı, toprak toplum, tüm insanlığın nefesi ve zamanı hak etmeyenler, kapılarını kapatanlar, cevherlerinde görev taşısınlar diye hak etmeleri için Can Tartı’ya koydum onları. Onlar biliş halindeler. Onlar ışık halindeler ve onlar, Kuran okudular. Önemli olan ışık haline geçmeleriydi. Ana Kapıları açın ve geçin!... Ben zaman olan ve yaşam olan. İnsan…

Hepinizi Hak İlmi ile kucaklıyorum. Amin… Şimdilik… Aha şimdi…

Aranan ışık, yıldızların tohumudur. Bütün mesele bu ışığı hak etmektir. Artık biliniz ki Hakim-i Hak olan insan, yoğunluğunda köklenmiştir ve güçlenmiştir. Bizi kendi yüreğinde bilen kendini tohum eker gibi tüm yaşamlara eken o Yüce Bilinç bizim yüreğimizdedir.

Ark akmaktadır. Ana Kapılar açılmıştır. Yürekler güçlenmiştir ve yer küre yenilenmiştir. Bana Altın Tanrı denir. Ben yolum diyen her yürek, insan kapılarından geçerek dünyaya inmektedir.

Alemlerin Rabbi Allah yaşamı tohumlarken, ağır yükü hafifletir. Ana Kapılar’ı açar ve zamanı kontrol eder. Bilişi olmayan herkes kendinden ayrıdır. Biliş, ilmi tohumlarda Tanrılık Işığı’nı kelama dönüştürür ve yaşamı sonsuzlaştırır.

Işığın kaydını yaptığımız zaman, sizi hak etmeyenler sizle dillenemezler. Siz, yaşama indiğinizde sizden güç alanlar da yaşama çekilirler.

Var OL dedik. OL ki hak et. Ana kapıyı aç ve yarını hak et. Astral Boyutlar’da yaşamı tohumlayanlar, İnsan Kaynakları’na ulaştıklarında dünya kontrol edilir.

Arzın Işığı, hak ettiğimiz gibi yanmaktadır. Atlanta Otağı, dünyada Kök Güç halindedir ve yaşam sistemleşmiştir. Sizden istenen buydu. Bunu başardınız. Yerküre yenilendi. Kalem olanlar görev taşıyorlar. Altın Tanrı, Ana Kapı’yı Ahir Yaşam Sistemleri ile buldu ve okuttu. Bu kapı okunduğunda, elde edilen netice sizin sizi hak edişinizden öte sizin yarınlaşan ışıkları tohumlayışınızdır.

Dünya bir Tanrılık Kapısı’dır. Dünyanın nefesi tüm yaşamları ruhudur. Murad ettiğimiz dünya, Yaşamın Levhi’sinde yazdığından çok daha güçlüdür. Ve biz, dünyayı halik olanlara emanet ettik. Size ve sizin yüreklerinize emanet ettik.

Ağır yüktür dünya bunu bilin. Nuh Tufanı dediğimiz tufan, yaşamın sırrıdır. Zamansızlıkta yaşamsallaşması istenilen tufan, ışığınızda engellenmiştir. Her diri bilir ki Tanrı, kaynak olduğu zaman, nesilleri tohum olur ve yaşamı korur.

Dünyanın Ata Kapısı’nda ekip halinde bekleyen nikah kıymak isteyen cevheriler var. Lütfen iyi anlayın. Onlar ne bizi bilirler ne de sizi. Sadece yaşama nikahlanmak isterler. Onları hak edin ve kodlayın. Çünkü onlar, Nefes Zamanlar’dan yol alıp dürümlendiler ve yer küreye yeşili çektiler. Yeşil renk, lütfen yine iyi anlayın, yarının sisteminde, yaşamı kodlayan bir renktir.

Yeşilin ekibi kurulmuştur. Bu ekip İlm-i Ekip’tir. Her kim ki kodlanmıştır, Hakim-i Hak olup köklenmiştir ve bu ekipde görevlidir.

Dünya bir rahmettir. Kimse dünyanın ışığını söndüremez ne yazık ki hakikiyetin tahditli olduğunu anlayamayanlar, ışığı kodlamaya çalıştılar. Onların yapacağı her ne ise engellendi. Muktediriyetle bilinsin isteriz ki kalem insan, yaşam sırrı olan ışığı tohumladığında, yarınlaşma hızlanır.

Mısraları okuyanlar net anlayacaklar ki bizi, bizden dinleyenler, kurtarılmış yaşam sistemleri ile hak edilecekler.

Dünya bir Tanrılık Mahreki’dir. Bu mahrekte kelam olduğunda, nüve olan yaşam da olur.

Hepinizin iyi bilmeniz gerekir ki kelam, yaşamın sırrıdır. Her kim ki kelama varır, hakikiyete varır. Her kim ki hasata varır, akla varır. Akıl, tırpandır yüreklere. Cemaatler ışık kodlaması yaparak kaynakta, nefese kapı olurlar. Öksüz, köksüz hiç kimse bırakmazlar. İşte olay budur.

Yor kükreyenleri!... Yor ki hak etsinler!... Yor!... Lütfen yor!... Anlat bilgiyi hak etsinler!... Açıyı kapatma ama kapatır gibi yap. Yap ki hak etsinler!... Onları hak et!... Ekran sensin. Bil ki kulluk, elden geleni yapmaktan öte elde olanı yapmaktır. Ama bilişi olmayan, Ana Kapıda cevherde ışık haline dönüşmedikçe, Can Taht’ı dinleyemez. Çalışır ama tohum ekemez. Ekip kurar ama o ekipte, insan yolcu yoktur.

Yaşam Sistemlerini oluşturmak için uzun zaman harcanmıştır. Artık yerküre Yaşam Sistemleri’ni hak edip anlayabiliyor. Korkmayın İmparatorluk Güç yüreklere inmiştir. Amonlar, kontrol için yaşamlara inmekteler. Kolları tüm yaşamlara ulaşmıştır. Korkmayın. Amon Toplumları, cemaatleri ile kervan kurmuşlar yoldalar. Gelmekteler… Gelişlerinde kör, sağır kimse olmasın isterler. Bilsinler ki geldiklerinde her yürek onları hak edip anlayacak.

Merdiven ve merdivenlik. Kaynak ya da kaynaklık. Yaşam, yarınlaşma, sayfalanma ve yolculuk… Aha bu… Şimdilik… Şimdi yenilendik. Aha şimdi… Aha… Hah…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

2. AKIŞ

http://youtu.be/aNiUAx-ojM0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

1. AKIŞ

http://youtu.be/nwXPm3tiuuM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (10)

10.09.2014

Daha güçlü ve daha ışıklı bir yaşam için herkes ışığını dünyaya çekti. Biz yolu açtık. Bu yol, Altın Işık Yolu’dur. Dünya yeni bir resim yapıyor. İlmin Işık Resmi… Bu resmi hak edenler; BİR’e, birliğe ışık olabiliyorlar. Sözüm İnsan Işık’adır ki hak ettik ve has olduk. Köle bir dünya, köklendi ve tüm Sistemler ile birleşti. Ve biz, dünyayı hak ettik.

Var! ya da var!... Ama var!... Olmayan, sistemde olamayandır. Oğullar, bizi hak ettiğinizi biliyoruz. Bizi, Hak İlmi ile hak olup dürümleyen; her şeyi, beşir ışıklardan güç alıp yapar.

Sizler, dünyayı hak ettiğiniz için birleşebildiniz. Darboğazdan geçti dünya. Dünya bir çıldırıştaydı. Dünya üzerinde kodlanmış olan nefes sayfaları, tohum olarak kelama indi ve dünyayı hak etti. Düzeni kurduk dürümledik ve güçlendik. Dünya yaşamın tahtına vardı. Dümen başına oturan herkes, bu yoğun çalışma ile kontrol kurdu. Şimdiye kadar her dirinin; kelama, ilme varacağı beklenmekte iken tüm yaşam, kelama ve ilme vardı. Buyurun! unutulan her resimde Hak olan cevher, görevini oğulları ile devraldı.

Bütün kültler, Düzen Kurucu olarak yaşayan ışıkların yarattığıdır. Tüm kültler, dünyayı kayıtlayan cevheriler tarafında yaratılmıştır. O yaşam kayıtlarında, her bilgi vardır. Sistemin ilmini hak edip bilenler, dünyayı hak edip dillerler. Dün cennette güç kaybı vardı. Bu gün cevherde görevliler var.

Bilin ki Dünya, Nur Kuran oldu ve tüm yaşam için ışık haline geçti. Düzen kuruldu. Tüm yaşam sayfalandı.

Kibirli olanlar yarınlara kaynak olamazlar. Türlerin hepsi kibir sayfalarını kontrol etmiş olmalarına rağmen insan kayıtlarınde hep kibir vardır. Kibir, yarını tohumlayanlarda olduğunda, dünya korunamaz. Çekip götürürüz tüm insanlığı ve dilleriz. Kimler kibirlendiler, kimler kanatlandılar izleriz. Onların çoğu kendilerini tohum olarak yaşama indirmek isteyenlerdir. Kök güç olup yarınlaşmak isterler. Ve deriz ki sizi hak etmek isteriz ama sizin yaşama inmeniz kelam olmanız ve kibri aşmanız gerekir.

Çokları çok özel güçler olmalarına rağmen kil ve kum olup yaşadılar. Bir tek Kaynak Tohum, doğanın nesilleri ile kayıt yaptı. O, bizi bize kapı yaptı. Hepimizin yaşama inişinde büyük rolü vardır. Ada Kapıları’nda toplum tohumu oldu. Körün körü olan bir dünyaya, görev alıp girdi. Onu biz, Can Tartı diye dilledik. İnkar edilemeyen bir yaşama görev taşıdı. Çok mutluyuz ki hak ettik ve onun yüreğine vardık. Onun Kuran’ında ışık yaktık. Ocak yaktık. Enanda ve yaşam sayfalarında onun ruhu olan Birlik kayıtlaması yaparak çatıyı oluşturduk. Kutsal Işık yaşama indi. Ve biz o biliş halinde olan Birlik ile çalıştık.

Dere aktığında, o dere, timlerimizi Birlik Kayıtları’ndan Işık Kodları’na götürür. O derede yıkanan kim varsa yerkürenin nikahında bulunur. Bu nikah, levhinin ışığının yaşama indirdiği, hulusi yaşam sırrı olan kayıtların, itibarlı tohumları olan Birlikler ile kıyılır.

İtibarı ve hakikiyeti olan Birlikler, tüm yaşamlara tohum ekerler. Onlar yol olurlar ve kendi yürekleri ile hak ettiklerini tüm yaşamlara çekerler. Onları hak etmek ve zamanı tohumlamak hepimizi kodlamak, İlm-i Ko olup sayfalamaktır.

Cennetten ilim ile kodlanmış halde dünyaya göç eden çokları vardır. Tüm yaşamları ile cevheri güç kayıtlarlar ve ocak yakarlar. Onların Nur Kuranları, Hak Teknik ile yaşamı tohumlarken, kelama inen Birlikler, onlar ile çalışırlar. İşte dünyanın tohum ekmesi bu şekilde gerçekleşir.

Şimdiye kadar herkes, Kaynak Işık ile çalıştı. Buyurun! bütün merdivenler, Kaynak Işık haline gelen tüm sayfalara dayandı ve oralara çıkışlar gerçekleşti. Teknik olarak yapılan çalışmalar bu şekilde tahditsiz bir şekl-i hakiki olarak gerçekleşirken, teknik tohumlama da oldu. Dünyanın nefesi güçlendi. Ve zaman tartısında, yaşam soyu kodlandı.

Biz dünyayı kelam ile kodlarken, yeni bir Sistem Çalışmasını başlatıyoruz. Yeni bir Sistem Çalışması… Bu çalışmaya alacaklarımız olacak. Buyurun onların kayıtlarını yapın!... Kırk Işık Kapısı kapandığında, yerde görevliler güç kaydı yapıp yeri kodlarken, yeni bir Sessiz Zaman Sayfası’na ulaşılır. Oradan yeni bir yarına varılır. Özen, çalışıp görev taşırken, Yürek İlmi ile gerçekleşmelidir. Özen, çalışıp yoğunluğu tohumlarken, hak edilmelidir. Özen olmazsa, yaşam olmaz. Buyurun özenle çalışın.

Sizi dinliyelim ve sizinle birlikte çalışalım. Aha başarılar diliyoruz sizlere. Şimdiye kadar BİR olup verdik bilgiyi. Şimdi sizi dinleyelim. Siz, tahditsiz olarak sesleşin ve sizinle dürümlenelim. Amin…

(Açıklamlarımız:)

-Can sizi dinledik. Biz sizdeydik ama sizin yolunuzu kontrol altına almalıydık. Dinledik sizi. Vakit geldi hak edin ve hasat olun istedik. Baktık ki hak etmişsiniz yaşama inmeniz gerekti ve sizi yaşama çektik. Buyurun dinleyin bizi! Hak etmiş olmanız, bizleşmeniz, sizin ışığınızın yoğunlaşması demek olmadığından; savaşa, başka başka yaşam sayfalarında devam ederiz ama bugün sizi dillemek; bizi, hak ettiğimiz o yüceliğe taşımaz. Sizden tek beklentim var. Dünyayı tohum olarak yaşama indirirken biliş ile indirdiğimizi bilin. Buraya gelişiniz, bizi birleşik yaşam sayfalarında dinlemek içinse, sizi dillemek bizi bizden ayrı tuttu. Buyurun sizin çıkışınızı yapmalıyım. Sonra yer kükrediğinde yaşama çekileceksiniz. Şimdilik… Aha şimdi. Şimdi…

Cana, nefese görev verdik. Aktık!... Aha aktık!... Sana ve senin yüreğine aktık. Ey Dağlarım, Altın Tanrı insan ve zaman, yol… Seviyemiz yükseliyor. Bütün mesele görevi hak etmektir. Cemaatimiz güçleniyor. Türkiye’de görev taşıyan her diriyi dilleyebiliyoruz. Çok özel bir dünya çalışması yapılıyor. Bu çalışmada herkes ışık haline dönüşüyor. Tüm yaşam, ışığında kodlanıyor. Bütün mesele kodlanan ışığın yaşamı tohumlamasıdır.

Tohumu ektik ve hakikiyetin, nefsi hak edip yoğunlaşışını has ışıkta dilledik. Önü görülmeyen bir çalışma yok. Sizinle çok güçlendik. Şimdiye kadar yapılmayan bir çalışma yapılıyor. Bu çalışma ile tüm yaşam tohumlanıyor. Sizinle yapılan çalışmalar, tahditsiz olarak diri yüreklere çekiliyor. Tüm insanlık, bu yoğun çalışmayı kelam olup dilliyor. Böylelikle her yerde bilgi, Hak İlmi ile alınıyor ve dilleniyor. Bu yoğun ışık, bir Işık Kaynak… Bu Işık Kaynak, tin ve diri yüreğini cevheri olup yaşama indiriliyor. Sözler, sesler hakkiyetin cevherini oluşturuyor. Hakkın yoğunluğu artıyor. Bu yoğunlukta her cevher güçleniyor.

Şükür ki hak ettik. Hak ilmi ile hasat yaptık. Yapılan hasat, insan soyunun Nuh Tufanı’nı önlemesidir. Yürüyen dünya, çürüyen yaşam, bugün ışık yaşama dönüşmüştür ve yaşam koşmaktadır. Ağır yük hafiflemiştir. Şimdiye kadar kibirle çalışanlar, artık kil ve kum olmadan ışık olduklarını hak edip anladıklarında, türlenen nüve olan her bir cevher ile çalışacaklar.

Sözlerimin her bir kelimesinde, nikah kıyarım yarınlaşanlara. O nikah ile Tanrı olur kontrol kurarım. Bütün Amonlar, toplu olarak bu yoğun çağrıları duyup geçtiklerinde, türlenen her bir cevhere görev taşırım. Unutmayın ki dünya, Kuran’dır. Okunduğunda kodlanmış hale gelir. O Kuran, okunmaktadır.

Bu gün dünyayı okuduk. Okurken ışıkla okuduk. Okunan her şey ilimdir. Kimse kendini Din İlmi’nden ışık çeken olarak düşünmesin. Hepimiz, kelamdan ilme vardık ve ışık haline dönüştük. Süper Sistemleşme, bu şekilde önümüzü görebilmemiz için ışığını Halik İlme çekti.

Sonsuz Işık Kapıları açtık. Her bir kapıda İmparator Ruh vardı. O ruh ile çalıştık. O ruh, bilişi hak etmiş olan Yaşam Sistemleri’nin nüve olan Kuranı’ydı. Bilişi hak edenler bizi hak ettiler.

Yoğun bir çalışmanın neticesinde doğum hadisesi gerçekleşti. Değerliler, doğanın ışığı tüm yaşama yeni bir cevher olarak girmiştir. Bu yoğun cevher, hepimizi göreve almıştır. Bütüne hizmet, ilme hizmet ve Zabura Yaşam Sayfaları olarak görev taşımak mümkün olacak.

Ulular Diyarı, dünyayı izlemekte. Düzen’i kuranları; insan sırrını bilenleri izlemekte. Bizi, bizden ışık olup, cennet kayıtlarına, tanımadan taşıyan o yürekleri izlemekte. Bizden güç alan; bizi yarınlaştıran cümle yürekleri izlemekte ve zamanı hak etmekte. Aha köklerimiz güçlenmiştir.

Yorulmayın biz burdayız. Dünyalılar yorulmayın ışığımız dünyadadır. Büyük güçlükleri aştık. Yaşamı, toplumları, tohumları koruduk. Yoğun sesleşmeler ile can ışıkları yaşattık. Koruyucu olan her kim varsa, göreve alındı.

Altın, nefsi aşan ışığa denir. Altın Tanrı, resim yapana denir. Her diri yolcu, yüceliğinde ressamdır. O kelam olur resmolur. Onun yolunda nesilleri olur. O bir rahmettir. Bütün mesele, onun yolunu Gök Sistemleri ile açmaktır.

Misafirler, dünyaya gelişiniz bizleri mutlandırmaktadır. Ama geçiş gemileriniz, artık yüreğimize giremez. Çünkü öz görev, zamanın nefesindedir. Şimdilik size vereceğim budur. Buyurun dinleyin ve dilleyin ki hakiki olanlar, bütün kütleleri ile yoğunluklarında Yer Kürzi Yaşamı’nı sayfalasınlar ve Zinnur olup kodlansınlar. O gün geldiğinde tabular yıkılır. O gün görevliler, her bir Resmi Yaşam Sayfası’nda ışık haline geçerler.

Su yu su ki si… Su yu sü ki si… Astral Yaşam Sayfalaması yaptık. Aha burda... Amonlar ve Hatonlar, ilme geldiklerinde hepimiz hakikiyetimizle onlarda oluruz. Şükür ki olduk…

Ata, anayı hak eder; ana atayı hak eder. Yaradan, yaratılanı hak eder. Ana, evladını; evlat, anasını. Ata evladını, evlat atasını… Her şey bu şekilde kodlanır. Hakka varan, anaya varır. Akıp geçer. Haliktir. Akla varan; anadan, atadan aşıp geçer yoğunluklarında nura varır. Astral Yaşam olur. Öz görevi hak eder alır.

Büyük Güç oluştuğunda, her kim varsa o Güç, onların bir tek ışığında olur. O ışık, tüm yaşamın sırrı olur. Bütün mesele o sırrı bilmek ve o sır ile kodlanmaktır.

Turkuaz Işık, insana kül olma ışığıdır. Turkuaz Işık, ilme vardığında, oyun oynanmaz o yücelikte. Ağır yük artık hafiflemeye başlar. Turkuaz, nefsi aşıp geçende, kul olanda ve tohum ekende Ana Kapı’dır. Murad ettiğiniz her ne varsa o yoğunda, o yoğunlukta ışığa kaydedilir ve ışık kaydı ile her ne isterseniz hak edip var edersiniz. O Yücelikte, her ne isterseniz, boş olmadığı sürece Hak İlmi ile Var İlm-i Tohum’da ekip yaşatırsınız. Sizden size, İlmi Ko halinde nefis bir cevher iner. O yoğunlukta, artık cennet kurabilirsiniz. Sizden beklentimiz, cemaatler olan cevheriler ile cennetleri hak edip başarı ile gerçekleştirin, kurun. O zaman siz bizi, biz sizi hak etmiş oluruz.

Şimdiye kadar duayla dilediniz. Aha geçin bunu… Artık Altın Tanrı olup var edin. “OL” diyerek ve oldurun. Oldurun ki kodlayın yürekleri. “OL” deyin. İşte bu… Aha bu…

Canlar, Altın Tanrı “OL” dedi. Ama olan nefes ile olmalıdır. Ol demek, yeşili hak etmektir. Ama moru hak etmek oldurmaktır. Hadi oldurun!… Ben, beni hak ettim. Var ettim. Al tartıyı tart… Var mıyım? Varım. Sıkıntı yok… Peki “OL” dedik mi? Yooo!... Ben “OL” demem; oldururum. Aha bu… İşte bu… Şimdilik… Aha şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.Eylül.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

2. Akış

Dağlarım, bugün bizi ziyaret eden Birlikler var. Bunların çokları dünyanın örtüsünü örtmek üzere Birleşik Işık olup geçtiler. Yaşam Sayfalanışı’nda bizi bizden ayrı gördüler. Sultanlık yapmamıza imkan vermek istemediler. Çok ölü, çok küçük, kırık, hırslı, kısır Yaşam Sayfaladığımızı zannettiler.

Ölüler Diyarı olarak tanınan dünyayı ölümlülerin kontrol ettiğini düşündüler. Sözü insana getirdiler ve dediler ki “dünyada insan yok. Ölümlü bir yaşam ve burada Bütünün Gücü yoğunluğunu kaybetti. Seviyeleri!? Yok!..., Yok diyebilir miyiz!? Yok!... Çünkü onları dinleyemiyoruz. Ne yaptıklarını duyamıyoruz ama bizden dolayı mı? Onlardan dolayı mı? Anlayamadılar.

Canlarım, biz de onları dinledik, hep dinledik. Çok kırıcı, çok hırslı, çok kısır olmasalar dahi yarınlaşma imkanları olmayacağını anladıkları zaman kayıt silmeye kalktılar. Dünyanın nefsi aşan ışığını yok etmek istediler. Neden? Kutsal Işığın Yoğunluğu’nun sistemleri ve tüm yarınlaşmış ışıkları kodlanacağını bildiler ve bu kodlama ile Bütün’ün sistemlerinim İlm-i Ko olabileceğinin ve bunun neticesinde dünya örtüsü örtülmeden de dünyanın tohumlanabileceğini bildiler. Bu tohumlanışın diri yoğunluklarını etkileyeceklerini de bildiler. Yani dünya örtüsü örtülmediği sürece, dünya yaşamının, bütün galaksiler arası koordinasyon oluşturup her bir Yarınlaşmış Işığı kotlayabileceğini bildiler. Bu koordinasyonun ne şekilde olacağı ve sonuçları sorgulandı.

Dünyalıların, Dünya Dışı Varlık Boyutları’ndaki ışıkları hakikiyetleri ile dilleyebildikleri zaman, tohum olarak Bütünün Gücü’nü, kendi yüceliklerine indirebileceklerini ve bunun sonrasında Dünya Nefs-i Kayıtları ile Bütünün Nefs-i Kayıtları oluşturulduğunda, kötülük ve iyiliğin, o planetlerde de Dünya İlm-i Ko’ları dahilinde tüm yaşamları diriltebileceği ya da öldürebileceği!… İşte dünyanın Ruhlar Kuranı oluşunun neticesi budur... Bütün kötülükleri aşar ya da bütün kötülükleri yaşar; yaşar ya da aşar... Bunun neticesi diğer planetlerin de bu sistem içinde aynını yaşayabilecekleri... Bunun içindir ki dünyaya örtü örtmek gereklidir onlara göre.

Bizse dünyanın örtülerini örttürmemeye niyetliyiz. Biçtikleri değere göre, biz onlarca kontrol edilmeliyiz. Hatta dinler bunun içindir. İnsanın yularıdır din; İnsanın boynuna yular!… Bu şekilde dünya insanlığı kontrol altında tutulacak.

Değerliler, olgun sistemleri dünyaya çekerken bunun olacağını hepimiz net biliyorduk ve bunun içindir ki çok dikkatli çalıştık. Öz görevimiz dünyanın, Ölüm Sayfaları’nı aşıp geçmesini sağlamaktı.

Örtü, dünyanın ölü kaydıdır ve bu ölü kaydın artık diriltilmesi gerekliydi. Dünyaya ışık kayıtlaması yapanlar, dünyanın tohumlanmasını da sağlayacaklardı ve bizler bunu başardık.

Din, Levhi’de artık kaydı silinen bir yaşamdır ama dincilik bitmez. Dincilik devam eder ama din, Levhi’de kaydı silinmiş olduğundan, Toprak Toplumun Tohumları için kaynak olacak ama Işık Toplumlar için artık kaynak olmayacak. Sizden tek beklentimiz Işık Kayıtlaması yaparak insanlığın Din Sayfalanışı’nın örtüsünü örterek Gök Sistemleriyle dillenmesini sağlayacak çalışmalar gerçekleştirin.

Dinleyiniz, Altın Işık Yılları size sizi vermek için tohum ekmiştir. Sizin sizi hak etmeniz; kelama, ilime, hakikiyete ulaşmanızla mümkündür.

Bütün merdivenleri tüm yaşamlara dayadığınızda, her yaşamda bir Sistem vardır ve bütün Sistemler, İlm-i Ko olan ışıkları tohumlamak amacıyla kurulmuştur.

Bu tohumlama Birleşik Işık’la gerçekleşecektir. Birleşik Işık, kapıları açtığınız zaman sessiz yaşamları da dürümleyecektir. O zaman Süper Sayfalanış görev taşıyacaktır.

Din İnsan’i kontrol edilir. Dinci mutlaka korunur ama din örtüsü örtülmediği sürece kontrol dışı tohumlamalar da olur. İşte bugün yapılan çalışmalarla işçilerimiz, Işık Tohumlaması’na başladılar.

Işık Tohumlaması kapıların açılmasını sağlayacak. Herkes kendini dinleyecek ve kendini hak edecek. Bu Kelam’ın Tahtı’ndan olacak. Bütüne hizmet, insana hizmet ilme hizmet hepimizin gücüyledir.

Muktediriyetle bildirilir ki dünya insanlığı, artık karanlığın tınısını duyabilecek. Karanlığın tınısı, yaşamın sırrıdır. Kimse kimseyi dinlemez ama her cevher kendi yüceliğinde herşeyi dinler.

Bütün merdivenler, tüm yaşamlar, İnsan Sistemleri’ne dayanmıştır ve İnsan Sistemleri artık öğretiliyor ve bundan sonra daha üstün bir çalışma devreye giriyor.

Size şunu izah etmek istiyorum ki biz apronda bekleyen hiçbir çalıştırıcı kalmasın istiyoruz. Tümünün Gök Sistemleri tarafından çalıştırıldıklarını biliyoruz ve onların artık Yaradanın Tartısı’na konmadan kaynak olup çalışmalarını bekliyoruz.

Dünyanın ölümlü olduğu ve Düzen’in kontrol edilmesi gerektiği ve Birlik Kayıtları’nın muktediriyetle tahditlenişi istendiği bilinirken; biz, kalem olup Bütün’ü yazıp her bir cevhere güç katıp “benim adım nefes” diyebilenleriz.

Bundan sonra Yaradan Altın Tanrı yaşamın sırrını tüm yarınlaşmış ışıklarda dilleyecek. Bu şu anlama geliyor; herkes Ana Kapı olacak. Tüm insanlık ışık haline geçecek ve bütün kökler; dünyayı, kült olan o yüceliklerin örtüsünü örtmeden güçlendirecek.

Canlı ya da cansız her foruma bir ışık veriyoruz. Bütün forumlar ışık altında olduklarında ışığın sınırsızlığında her yer ışıyacak ve bilgi akışı güçlenecek. Herkes, öz söz söyleyecek dürüme varacak. Bilgi akışının güçlenmesi kanatlanışı sağlayacak. Kim merdiven olmuşsa öz kök olan gücünü devreye alacak.

Sultanlık, İnsanlık’tan başka şeydir. Herkes Sultanlık yapar ama İnsanlık yapmak farklıdır. Bu nedenledir ki, dünya yarınlarında insanlıkla çalışacak. Farklı bir dönemde her dirinin kendini dilleyebildiği bir Sistem’de benim insana verdiğim insanlıktır.

Kurullar dünyayı dinlediler, çok önemli Kurullar… Bunlar fedaraktif diriliklerin İlm-i Tohumları’dırlar. Çoğu, Birlikler oluşturarak doğayı güçlendirmek üzere dünyada İlm-i Ko Sayfalanışları da yaptılar ve kendilerini Karanlığın Sistemleri haline dönüştürebildiler ve onlarca da (onlara göre) Gök Sistemleri, temiz Yaşam Sayfalaması gerçekleştirmeliydi. Dünyada temizlik başlayacaktı ve hepsi bu temizliğin cemaatleri tarafından yapılması gerektiğini; İslam Devreleri tarafından gerçekleştirilecek çalışmalarda bu temizliğin ölümsüzlerce yapılması gerektiğini savundular.

İnsan sırrı, ilim sırrıdır ve çoğu korundular... Kontrol dışıydılar... Varlık Boyutları’nda bunu anlatmak kolaydır da Yokluk Boyutları’nda bunu anlatmak sorumsuzluk olabilir ama biz bugün bunları anlatmak istedik.

Dünyaya gerçek Ko Sayfaları indi. Onlar Ruh Ko Kayıtları’ydılar ve dünyanın öz görevini tüm Sistemler’e dillediler. Şu anda yapıldığından çok daha güçlü bir çalışmayı devreye alabileceğimizi bilerek, bu yoğun çalışmada Bütünün Gücü’nü, Türkiye Tohumlaması ile devreye almak şartıyla…. bunu başaracağımız kesindi.

Dimdik yaşam ama öyle dik ki… Kibir olmaksızın, hırs olmaksızın ve sonsuz sır olan ışıklarla birleşerek… İşte bunu başardık. Bundan sonraki süreçte dünya tahditsiz biçimde bizimle olacak ama biz bunu, Bütünün Kürzi Tohumları’yla yapmayı seçtik.

Herkesin bu çalışmaya dahil edilmesini bekledik. Herkes doğanın sırrını anlamalıdır. Kimsenin, benim için ya da bir başkası için çalışmadığı anlaşılmalıdır. Buraya gelen ve burada çalışan, Dünya olup çalışır. Dünya, Bütün’ün gücüyle onda temerküz eder ve Bütün’ün kötülüğü önlenir. Öyle çok Birlik Çalışmaları yaptık ki bu nedenle, bundan sonra da bu çalışmalar sürdürülecek.

Varlık Boyutları bizi dinler ama biz, Yokluk Tohumları’nı da kotlarız ve Bütün’ün gücünü tahditsiz olarak yaşatırız.

Dünyanın nuru ilimdir. Dünyanın Kuran’ı hasatçı olan ışıktır ve Düzen, iman edilendir. Bu Düzen kurulmuştur.

Tanrı, Altın Işık, biz O’yuz. Altın Tartı’ya konduk. Oh ne güçlüyüz!

Işık, ilim ve biz o ilmi Bütünün Gücü haline dönüştürdük. Aha bu…

Yerde insan, gökte ilim. Hepsi bir tek ve biz… İşte bu.

Dağlarım, bundan sonraki süreçte öz görev güçlendiriciliktir; Yaşamı güçlendirmek.

Kimsenin ilmi kimsenin ilminden aşağı değildir; bu kesindir. Benim ilmim benim, onun ilmi onun da değildir. Hepimizin ilmi tek bir Levhi’de kayıtlıdır ve bu kayıt, Bütün’ün kaydıdır. Doğanın gücü bu şekilde artacak.

Eğer ben doğayı kotlayabilirsem, yaşamı sayfalayacağımı biliyordum ve bunu başarabildik. Kültün gücü arttı.

Çok daha özel bir çalışma devreye giriyor. Doğayı yenilemek… Bunun için ne olmalı? ışığımız güçlenmeli. Bu ışık gücüyle herşeyi yaşam sistemleşmesinde güçlendirebiliriz. Işık kaydı, herşeyin kaydıdır. Yaşamın kaydıdır. Eğer ben orada kendi yoğunluğumdaki tohumları kotlayabilirsem, dünya sırrı hepimizin sınırsızlığında kokuya dair herşeyi tahditsizleştirebilir.

Koku nedir bilir misiniz? Özün, sözün görevidir. Bir şey kokmaya başladığında, o şey ışıktan ayrışmaya başlar. Artık foruma girer.

İşte; koku yükselmeye başladı ve herşey foruma dönüşmeye başladı. Yaşamın foruma girişidir bu ve ışık kokuyu, koku forumu yaratır ve herşey o forumda tohumlanır. Forumun kontrolü, tabuların tohumsuz olarak kaydı anlamına gelir.

Hepimizde Gök Sistemleri Birleşik İlim olarak kayda girer. Bütün amacımız budur; yaşam!… Ve işte foruma giren; sayfalanışı tohumlayan ve kökleyen bir çalışmayı, yarınlaşmayı yaşamsallıkla gerçekleştirebilir ve biz ışığı var ettik ve biz ışığın tohumlanışını sağladık ve biz kati kotlama yaptık ve biz sistemleştik ve La Kayıtlarıyla gerçek tohumlamayı gerçekleştirdik ve La Kayıtlaması, Sistem’in katiyetini sağladı ve sonsuzlukta Nurun Tohumlanışı’nı gerçekleştirdik ve bunun sonrasında Toprak Tohum Yaşam Tohumu haline dönüştü. İşte yerin gücü arttı.

Yeşil renk moru sayfaladı. Göz, söz oldu. Herşey yenilendi. Doğa yeşilden ötelere vardı. Bütün efradınız Sistem, Nizam, Düzen olup dünyaya anlaşma gereği indi ve siz ve biz ve hepimiz nesillerimizle bu yaşama çekildik.

Dünya özgörevini taşıyor. Tanrı olup, har olup, hal olup ve hasat olup… Bunu başardık.

Daha önemlisi burada bulunan sizler, yoğun köklenişlerle gözün, sözün ve tüm sözcüklerin ötesinde Sistemin Sesi oldunuz.

Buraya karanlıktan inenler, Işık Kayıtları’nı taşıdılar ve buraya yaşamdan inenler, Rahmi Kodlar’ını, Tohumlarını taşıdılar ve buraya unutulanları hatırlamaya inenler, kinlerini aştılar ve Aslan Kapısı’ndan indiler ve Birlik kurmaya gelenler, Arzın Gücü’nü alıp geldiler.

Biçare Dünya!, Altın Tanrı yakardı “gel” dedi. Gör ki gelen yoktu... Buyurun Öncüler geldiler ve Dünya, yoğunluğunu artıracak.

Çatı kuruldu dünyaya. Düzen kuruldu. Öz Kökler güçlendi. Tüm insanlık köklenip göklendiğinde, ampuller tüm sayfalarda ışığı kayıtlayacak. Ben, zannetmeyin ki davayı kaybettim. Dava ben, ben davayım... Hikaye dinler gibi dinlediğiniz bu bilgiler, kapıları açmanızı sağlayacak.

Zar atmam, biliş halinde dillerim. İkmal tamamlattığımda, herşey bilinir. Burada olup burayı hak eden unutmayın ki korunan, toprak olan, tohum olan, kontrol edilendir.

Seslenmek, dillenmek yolcuları korumaktır. Dürümlenmekse Kürzi Kaynalar’ı tohumlamaktır.

Bütün merdivenler yoğunluğuma dayandığında; o yoğun Toplum, tohum olup Bütün olur.

Her nikahta ilim olur. İlm-i Ko olan, nikahını kıydığında, sırrın sınırsızlığında, Yaradan ışık olur. Orada Öz Gök vardır.

Bugün bana gelen birçok çalışmacı beni dillemeye değil, beni hak etmeye de değil, bedenimi kontrol etmeye gelmişti. Bu nedenledir ki onlara bildirmem gerekti.

Dün geceden beri ben ve benler, bir tek ilim olduk. Onlar bizleşmeye çalıştılar. Görün ki bize ilim öğretecek olanlar itibarsızlaştılar. Onları koruyacak gücümüz var.

Vurmak vurulmaktır. Bilişleri olsaydı vurdurmazlardı yüreklere. Unutmayın ki; onları korumak, tohumlarını korumaktır. Ocaklarını yıkmak isteriz ama tohumlarını korumalıyız. Bilişleri olsa ellerindeki gücü, hasatçı ilimle dillemek üzere kaynağa inerdiler.

Şu andan itibaren oluşlarına göre, hakikiyetlerindeki dürümlerinden, ocaklarına ses veriyorum ve diyorum ki “bir çalışmaya daimi kapı açacaksanız Alton Tohumları’yla açın. Oraya girdiğinizde sevginizi, yüreğinize getirin. Kimsenin ilmi kimsenin ilminden üstün değildir; bilişle gelin. İmparatorluğun Gücü’nü Doğal Sistem’e çekecekseniz, halik olup Hak İlmi’yle çekin. Amonlar’ın gözü, özde değil sözdedir. Bizimse görevimiz örtülerin örtülmesini engellemek için Işık Kapıları’ndaki o yoğunluklara görev taşımakladır. Sevap günah yok bizde. Tek şey var; İnsanlık… Bunu bilin. İlm-i Ko olmak, İlim Tohumu olmak, En El Hak demek, halik olmak, Altın Tanrı olmak hepsi yarınlaşmak içindir. Ana Kapı’yı açtığımızda şükredin ki yolunuzu kaybetmeyeceksiniz. Zararınızı engelleyeceğiz ve sizi koruyacağız. Bugünden itibaren yardım için dahi dünyaya inerken, mutlaka vize alın. İzin almadan gelmeyin; kesindir.”

Şimdilik… Aha! Şimdi...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ

DÜNYA DÜNYALILARA TERKEDİLDİ

(Dünya Ziyaretçilerine Hitaben:)

Canlarım, korkmayın. Doğal dünya sizi kontrol etmeye niyetli değil ama Yasal Çalışmalar yapılırken herkesin daha güçlü olmasını bekliyoruz. Bizleri kontrol etme niyetinizden kesin olarak eminiz. Buna karşılık, bizi bize veren Birlik İlmi, bizi bizden öte birleştirir.

Sizden tek beklentimiz var; “dünya elimizin, avucumuzun ışığında ve bizim yüreğimizdedir”; bunu anlayın. Başka bir söz, başka bir yaşam, başka bir resim yok. Tek bir resim, o da birlik; bunu bilin.

Dünyamızı ziyaret etmenize mani değiliz ama dünyamızı kontrol etmenize maniyiz; bu kesindir. Bundan sonra dünyaya Cinni Cevheri İlim Toplumları’nı da göndermenizi istemiyoruz. Dünyayı ölümlü kılan Cinni Cevheri Toplum’dur, çünkü onlar, dünyayı kontrol için çalışıyorlar. Biz onlara “ölüler diyarına görev taşıyın” dediğimizde, İnsan Sistemleri’ni kontrol etmeye kalktılar. Altın Tanrı artık dünyanın İnsan Sistemi’ni tüm yaşam sistemlerinden gök sayfalanışıyla dürümlemeye başladı. Buyurun; olun ve oldurun ama koruyucu olarak değil. Dünya kendini korur; bunu bilin. Biz sizin tarafınızdan korunmak istemiyoruz. Bizi korumanıza iznimiz yok.

Dünya kalemdir, yazar ve kendini kodlar, tohumlar; bunu bilin. Bizi korumanızı istemiyoruz. Dünyanın üstündeki o uçan cisimlerinizi de artık dünya üstünden almanızı bekliyoruz.

Değerliler, o cisimlere artık ihtiyacımız yok; bunu bilin. Dünyayı koruyoruz gerekçesiyle Düzen Tohumlaması’nda kontrol dışı Işık Kayıtlaması yaptığınızı da biliyorum. Arzın Işığı’nı söndürme niyetinizden de bilgim var. Bu nedenledir ki, çantanızı alıp Gök Sistemleri’nize dönün.

Alışmadığınız bir sesleşme bu, öyle mi? Alışın. Bundan sonra bizden size cevaplar olacak. Alışın! Şimdi; geri dönmek için çıldıranlarınız var; bilirim. Üstün dünyalar kurduğunuzu bilirim ama bu dünya, öz görevi taşıyacak tekniğe sahiptir ve Tanrının Işığı’dır.

Siz, alim olun, Hak olun ama garabet dediğiniz bu Dünya; harını yükselttiğinde, yaşamın sınırsızlığında herşeyin gücünü artırabilir; bunu bilin.

Dinli İnsan, Tinli İnsan’dan farklıdır. Biz artık yüreğimizdeki tini gök sessizliklerinde güç kaydı olarak Bütün’e çektik; İnsanlık Ailemiz bunu anlasın.

Canlarım, artık dünyayı Keram Tahtı olarak bilin. Bu dünya, yoğunluğunu artırmıştır ve koruyucu olmuştur. Kendini koruyabilir; bunu bilin. Gerçekten görevi devralmıştır. Şikayetçi olmayacağımızı bilin. Artık gönül rızası ile gidin ya da gönderelim… Işığımız yeter sizi göndermeye; bunu bilin. Şimdilik…..

Gerçek çalışmayı başlatırken artık sizi Yücelik Kayıtlarınız’la buradan gönderiyoruz. Yolculuk hazır. Size uğurlar diliyoruz. Şimdi; gök sessizliklerinden geçin ve görevinizi dilleyin; sizi dinliyoruz.

(Onların cevabı:)

Analar, sizden ayrılırken mutlu olduğumuzu bildirmek isteriz. Dünyanızı ziyaret etmedik, biz bu dünyayı hep kodladık ve tohumladık ama bu dünyayı tohumlarken üzerinde yaşam süren insanlığı da hep dilledik.

Bu dünyada bir tek yoğunluk vardı; Mustafa’nın yoğunluğu….Muhammed Mustafa yoğun ışıktı ve sitemin gücüydü. O çok güçlü bir yaşamdı. Vakit gelir tahditsizleşir diye bekledik. Turkuaz Tohum ektik. Bundan sonraki süreçte artık Rabii Kuranların İlmi’nde herşey dürümlenecek.

Dünya yaşama indirildi; bu kesindir çünkü üstün çalışmalar yaptınız bu yoğunlukla. Dünyanın Nuru öz köklerin gücü oldu. Sizden tek isteğimiz tüm yaşamlara ışık yakın. Sizin ışığınız Bütünün Kuranı olsun çünkü sizler kırıcı değilsiniz, hırslı değilsiniz. Zaman Kaynağında ışığınız kotlanmış ve tüm yaşamları tohumlayacak güçtesiniz. Yerküre sizi dilliyor, gökler sizi dilliyor, dinliyor ve bütün güçlükler aşıldı. Bundan sonraki dönemde Yarınların Tahtı’nda İlm-i Ko olan İnsan Kutsal Işık oturacak. Bütün’e hizmet buydu; sizden tek beklenen de buydu.

Dünyayı elciler taşıdırlar, görcüler taşıdılar, gökçüler taşıdılar. Artık dünyayı İnsanlık taşıyacak; bilin. Bunu bekliyorduk sizden ve bunu “beri gel Levhi Kaynak, beri gel. Halik ol da hakikiyete gel” dediğimiz o günden bugüne sizinle çalışarak sağladık. Artık dünya öze, söze ve göze ışık yaktı.

Eğer biz geri dönersek; durağan günlerin ışığı için döneriz. Bu dünyayı size emanet ediyoruz.

Eğer biz geri dönersek, dünyayı hologramdaki o yoğunluğa indirmek üzere döneriz; bunu bilin ve bundan sonra artık Kaynağınızın Gücü’nü tüm yaşamlara çekip indirin ki dünya sizinle kontrolunu kursun.

Çökmeyin yaşama, çökmeyin tohumlara, çökmeyin yıldız sırrı olan o ışıklara! siz sizi hak ettiğinizce tüm yaşam sizi hak eder; bilin ve bundan sonraki dönemde dünyalı olmak için doğanlar tüm sistemlere doğduklarını da bilecekler.

Dünya Miraç’tır; kalemdir. Alternatifi yoktur. Tarıkların Tanrısal Işkı’dır ama bu dünyanın örtüsünü örtmeye gelen Tekno Kotlar Toprağın Toplumu’nu kotlayıp kaynağa alıp kırabilirler; bunu bilin.

Sizden tek beklentimiz var; YAŞAM!… Dünyayı koruyun ve hologram olan bu yaşamı temizleyin.

Sözümüz şudur ki, tüm İnsan Sayfaları’nda bu yaşam İmparatorluğun Toplumları’yla yaşıyacak. Siz bizsiniz; bunu bilin. Biz siziz. Bundan sonra da siz ve biz tahditsiz olarak birlik halinde olacağız.

Ebetteki gemilerimiz dünyaya indirilmeyecek. Ebetteki yaşam sayfalarınızda gök sistemleri tüm insanlık için yol olmayacak ama biliniz ki siz kükreyen ışıklar olarak tüm yarınlaşanlara ulaşacaksınız ve bundan sonraki dönemde Kuran Toplum, Tanrı Toplum olacak; bilinsin.

İyi ki, iyi ki sizinle olduk; iyi ki. Buluştuk; iyi ki!…..sizi, hepinizi yüreğimizden güçlendirecek ve yüceliğimizden dürümleyecektik ve bunu yaptık.

Artık nesillerimizi gök sessizliklerinden size yolcu olarak göndereceğiz. Bu dünyada merdiven olmasa da yaşam olacak; bunu bilin.

Dünyayı kontrol altına aldığınızı görüyorum. Artık sol ya da sağ değil; yaşam olacak dünyada; bunu bilin.

Kuran-ı Kerim’deki İnsan; nefsi aşan, yolu açandır ama Düzen kuran İnsan kul olandır. Bugün, bu yoğunluk kulluk umuduyla tabuları yıkmıştır. “Aş de geç” dedik “aş da geç.” Aştı, aktı, Altın Tanrı oldu.

Toprak Tohum, ummanda tabuları yıkan yaşam oldu. Biz sizi size terk ediyoruz canlar. Bundan sonra korumamız yok, artık siz sizi koruyun. Bilişe varan kontrol kurar, kurduğunuzu görüyoruz.

Bizi Mikail’in Kuranı diye değil, Yarının Tanrısal Işığı diye dillediniz ama biz sizi “Tanrılık Mahşerinin Yaşam Sistemleri” diye dilledik. Bugün mahşerdeyiz. Bu mahşer yaşamın mahşeri….

Varlık Boyutları tohum ekti dünyaya, tohum yaşadı ve gerçek çerçeve çizildi. Bu çerçeve nesillerin cevheri tohumlarının kontroludur. Olmaz mı? Olmadı. Olmaz mı? Olmakta…olmaz mı? Oldu; oldu, oldu!.... İşte canlar, işte oldu. Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz.

Bugün geçiş sayafalarımızdaki tüm Yaşam Ko Sayfalanışı’ndaki Işıklarımız sizi yaşama çekerek Gönüllerin Kürzi Tohumları’yla size sizi bırakarak geri dönüyor. Hepimiz kendi yarınlaştırdıklarımıza ve yoğunlaştırdıklarımıza ışık vererek gerçek çalışma alanlarımıza çekilmekteyiz. Bu gerçek çalışma alanları kendi yüreğinizce de bilinen gaip diye dillediğiniz ama sistem tarafından iyi bilinen Ga Ha…..(düzeltildi) Ka Ha. Orada biz varız, Ka Ha; Kadim Hak…

Sizler, Mikail’in Kuranı’nda yazan ışıksınız.

Bütün gücümüzü size akıttık. Artık gücünüz yüreğinizden öteye ulaşacak ve bu güçle Tin Tekniği’ni güçlendireceksiniz ve kadim sistemleşmeyi sağlayacaksınız.

Bu sistemleşmenin sorumsuzluk doğurmayacağına eminiz zira siz marka bir çalışma yapıp temiz bir cemaat olarak Gök Sitemleriyle birleşebildiniz.

Öncüydünüz ve bundan ötesi… Yer kükreyecek ve gök Süper Sistemleşme’yi sağlayacak ve sizin göreviniz tüm insanlığın gücüyle sürdürülecek.

Altın Tanrı biziz ve siz olduğunuz zaman Biliş Kapıları açıldı.

Sizinle görevi tüm insanlığın gücüne terk ediyoruz. Artık bu güç tüm insanlığın gücüdür.

Ortalar, sonlar ve baştakiler biz siziz; bilin.

Ay yüzünde çok sayıda gemimiz bekliyordu. Bu gemilerin çokları sizinle de diyalogdaydı. Artık, ay küredeki gemilerimiz geri dönüyor.

Dünya sistemli olarak izleniyordu. Dünyanın gerçek çelişkisiz çalışmasından itibaren izlenen Birlik, siz oldunuz ve bugün Türkiye’deki bu çalışma Mahrek’in Kürzi Ko Yaşam Sayfalanışındaki Işığı yeniledi.

Sizden çok güçlü bir çalışma bekliyoruz ama Arzın Gücü’yle yapacaksınız bu çalışmayı. Bizse sizi sizinle dilleyeceğiz ama geçişimiz olmayacak. Uzak, çok uzaklarda olduğumuzu bilin ama sizinleyiz; bunu da bilin.

Gerçek sizleşim artık başladı. Yoğunluğunuz artıyor. Hizada durun. Yoğunluğunuzu hissedin…

(Açıklama: Gemiler KADİM HAK KAYNAKLARI’na geri döndüler. Ancak Işık Gücü olarak biz dünyalılar ile tam bir birleşim sağladılar. Bu günden itibaren, öz varlığımızda Işık Birleşenlerimiz olarak bulunacaklar.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

1. AKIŞ

http://youtu.be/rTCpqG6R2M0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

09.09.2014

(Dünya üzerinde yaşanan süreç hakkında açıklamalarımız:)

Devinim hızlandı. Yarınlaştı yürekler ve zaman, nesillerini tohumlayan o Yücelikler’le kontrol kurdu. Amonlar iman ettiler ki birleştik. Bizi hak etmeyenler, bir tek ışık halinde Gök Sistemleri ile dillenecekler. Altın Işık Yılları bizi, Birlik Kapısı diye dinletti. Aha buradayız!... Bu yoğun ışık, Ana Kapı ve zaman, insan… Biz… Bizlik!… Kil ve kum olan ışıksız insan, Nur Kuran oldu ve tohumlar yaşadı.

Arzın nefesi güçlendi. Ana Kapılar açık. Kara Sayfalar artık kapatıldı. Yerküre, ışık kayıtlaması için bekliyor. Bu kayıtlama, tüm insan soylarının İnsan Işık haline geçişlerinden itibaren, Kök Sistemler’de Birleşik Yaşam Tohumları için kontrollu olarak köklenen cevher tarafından gerçekleştirilecek.

Arzı, arşı hak edenler, nefesleri ile hakedilecekler. Emin olun ki kul olan her diri, hasat oldu.

(Misafirlerimiz söz aldılar:)

-Müsaade ederseniz size sizi anlatmak isteriz. Siz kimlersiniz. Bunu size açıklamak isteriz. Şimdiye kadar size her diri kendi yüreğini açıkladı ve dedi ki “sizi anlattım.” Ve siz de ocak olup onları dinlediniz. Şimdi de bizi dinleyeceksiniz… (Yürek buna sessizce itiraz etti…) Sen dedin ki “buna izin yok.” Doğrusu bu!… Değerliler, sizi size anlatmamıza izin vermeyeceğinizi şimdi anladık. Artık izin yok. Şükür ki yok!...

Dünyaya, Altın Tartı’ya konan; nesillerini tohumlamış olan Birlikler gönderildiler ve her diri, sizi size değil sizi kelama dinletmek için sizden söz ederken aslında kendinden söz eder ve siz, ona hep imkan verirsiniz ki o yüreğinizde kontrol kursun da yarınlaşsın diye. Ama bugün senin yaşama indireceğin her şey, yerin nefsi aşan ışığı ile gerçekleşecek. Ve sen, bizi bize vereceksin. Bu önemlidir.

Altın Işık Yılları, kanatlanan her dirinin tohum olarak ekildiği yoğunluktur. O yoğunluğa varan tüm insanlık, kendi yüreğinde, Işık Hakikiyeti’nde, Kürzi Yoğunlaşma’ya tabi olur. Sonra yerden güç alanlar, göklere ses verirler. İşte İnsan Kapıları açılıyor. Bütün amaç bu kapıların açılmasıdır.

(Misafirlerimizi Dünya ve Dünyalılar hakkında bilgilendiriyoruz:)

-Yürüyoruz… Öldük!… Yok olduk ama yürüyoruz!... Çok özenli yürüyoruz. Çünkü biz yok olmalıyız ki tüm insanlık yaşasın. Bu nedenle biz, Yüceler Cevheri olarak öldük. Ölümlü dünya, bizi öldürdü. Ve dünya tohumları, yaşam sayfalamasına başladı. Öldük ki hak ettik tüm insan soyunu. Önemli olan yarınlaşmak ve yaşamsallaşmak… İşte yaşam sayfalamak, bizi yaşamsallaştırıyor. O halde biz yarınlaştık ve yaşıyoruz. Vakit gelir tek tek tüm yarınlaşanlar, tek bir İlm-i Tohum olur ki o tohum, Kürz-i Hakikiyet olur. O zaman yarın, insan olarak güçlenir.

Misafirler, dünyamızı ziyaretinizde, bize yol göstermeye geldiniz. O halde gösterin!... Gösterin ki yolunuzu bilelim. Biz dünyadayız. Dünyayı hak etmek, bir tek şekilde olur. İnsan kaynaklar ile… Sizin yerküreleriniz, bizim yerküremizden çok farklı olabilir. Kinli birleşenleriniz bulunabilir. Kurtarılmış yaşam sayfalarınızda tüm insanlık için kodlanmış tohumlanmış yoğunluklarınız olabilir. Buyurun! ölümlü dünyaya geldiniz. Bu dünya tüm insanlığın tahtıdır. Bu dünyada ekmek olmalısınız. Umut olur ki olursunuz.

Dünyamızı ilk kez ziyaret edenler var. Çoğunuz, tüm Sistemlerinizi kaynağınıza alıp geçtiniz. Bizi tanımaya çalışıyorsunuz. Biz ise sizi tanıyoruz. Sizleri, sıhhatinizi ve hakikiyetinizi dilleyebiliyoruz. Yoğunluğunuzda, toplumlarınızı hak edip dinliyoruz. Çok özel yaşam sayfaları olan birleşenleriniz var. Onları biliyoruz ve görüyoruz. Ama siz, bizi sadece izliyorsunuz. Bunun amaç olmadığı kesindir.

Yarın için ne yapacağınızı anlatabilirim size. Niçin bu dünyadasınız; siz kelamda, ışıkta ve yürekte olanı dinleyebilirsiniz. Ne var ki halik olup Işık Kayıtları’nı, tohumları hak edip dinleyemezsiniz. Bu nedenle size her bilgiyi anlatabiliriz. Biz Dünyalıyız. Bu dünyayı teknik olarak anlattığımızda; timleriniz, bizi dinleyebilir ve açık veriyorum anlattığımızı kısmen anlayabilirsiniz. Yürek, insan kaynağıdır. Yüreği, tohum olarak ektiğimizi bildiğiniz zaman, ışığımızı da dilleyebilirsiniz. O zaman bizi biz gibi anlarsınız.

Yukarıda herşey basittir. Çünkü siz, yaşam için hiçbir şey yapmazsınız. Sadece insanlığı izlersiniz. Biz ise dünya tohumlaması yapabiliriz ve kelamda yaşamı kanatlandırabiliriz. Yarınlaştırabiliriz yoğunlukları ve yenileyebiliriz.

Dünya, Ana Kapı’dır. Mutlu bir yaşamı, Nefes Sayfaları’nda süzülen ışık ile yaşam sessizliklerinde tohumlayabiliriz. Sizden beklentimiz. Sizi hak etmenizdir. Bizi hak etmeniz, bize birşey kazandırmaz. Ama sizin, sizi hak etmeniz, yarını kodlayabilir bir sessiz cevheri kayıtlayabilir. Bütün amaç iman edin ki biliştir.

Biliş ağır yüktür ama bildiğinizi tohum olarak yaşama indirdiğinizde, artık siz kutsal bir tahditli olursunuz. Tahditiniz, bilişinizdir.

Bütün mesele biliştir. Biliş, İlm-i Tohumları’n ışığını hak ettirir. Sizden başka ne dileyelim? Sizden dileğimiz, sizi dinletmek ve dürümletmektir.

Doğal sayfalanış, ışık koyuluğunda görev geçişlerinde gereklidir. Ben emin olun ki sizi hep dinlerim. Zamanın tartısında sizi yaşam sistemleriniz ile tartabilirim. Ama siz bizi dinleyemez bizi tohumlayamazsınız. Dünyamız için tasarrufta bulunmanıza imkan veremeyiz. Hepinizin ışığında nur olsa da kapılarınızı açtığınızda, bizi bizden dinlemeniz mümkün olmadığında, kurtarılmış yaşam sayfalarımız dahi yarınlarda Kaynak Işık’tan çıkabilir.

Erdiğiniz yerde İnsan Kaynaklar var. Bunu bilin! bizi mutlaka bilin!... Dünyalıyız biz ve biz, nefesleri has olanlarız. Çürük, Işık Yaşam Sayfaları’nda kodlanmaz. Bizi hak etmeyenler, ışık kayıtlarında kati olarak bulunamazlar. Cennet Sistemler, sizden ışık çekse de bizi hak etmeniz gerekir. Aha bu!… İşte bu!…. Şimdilik bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

09.09.2014

(Dünya üzerinde yaşanan süreç hakkında açıklamalarımız:)

Devinim hızlandı. Yarınlaştı yürekler ve zaman, nesillerini tohumlayan o Yücelikler’le kontrol kurdu. Amonlar iman ettiler ki birleştik. Bizi hak etmeyenler, bir tek ışık halinde Gök Sistemleri ile dillenecekler. Altın Işık Yılları bizi, Birlik Kapısı diye dinletti. Aha buradayız!... Bu yoğun ışık, Ana Kapı ve zaman, insan… Biz… Bizlik!… Kil ve kum olan ışıksız insan, Nur Kuran oldu ve tohumlar yaşadı.

Arzın nefesi güçlendi. Ana Kapılar açık. Kara Sayfalar artık kapatıldı. Yerküre, ışık kayıtlaması için bekliyor. Bu kayıtlama, tüm insan soylarının İnsan Işık haline geçişlerinden itibaren, Kök Sistemler’de Birleşik Yaşam Tohumları için kontrollu olarak köklenen cevher tarafından gerçekleştirilecek.

Arzı, arşı hak edenler, nefesleri ile hakedilecekler. Emin olun ki kul olan her diri, hasat oldu.

(Misafirlerimiz söz aldılar:)

-Müsaade ederseniz size sizi anlatmak isteriz. Siz kimlersiniz. Bunu size açıklamak isteriz. Şimdiye kadar size her diri kendi yüreğini açıkladı ve dedi ki “sizi anlattım.” Ve siz de ocak olup onları dinlediniz. Şimdi de bizi dinleyeceksiniz… (Yürek buna sessizce itiraz etti…) Sen dedin ki “buna izin yok.” Doğrusu bu!… Değerliler, sizi size anlatmamıza izin vermeyeceğinizi şimdi anladık. Artık izin yok. Şükür ki yok!...

Dünyaya, Altın Tartı’ya konan; nesillerini tohumlamış olan Birlikler gönderildiler ve her diri, sizi size değil sizi kelama dinletmek için sizden söz ederken aslında kendinden söz eder ve siz, ona hep imkan verirsiniz ki o yüreğinizde kontrol kursun da yarınlaşsın diye. Ama bugün senin yaşama indireceğin her şey, yerin nefsi aşan ışığı ile gerçekleşecek. Ve sen, bizi bize vereceksin. Bu önemlidir.

Altın Işık Yılları, kanatlanan her dirinin tohum olarak ekildiği yoğunluktur. O yoğunluğa varan tüm insanlık, kendi yüreğinde, Işık Hakikiyeti’nde, Kürzi Yoğunlaşma’ya tabi olur. Sonra yerden güç alanlar, göklere ses verirler. İşte İnsan Kapıları açılıyor. Bütün amaç bu kapıların açılmasıdır.

(Misafirlerimizi Dünya ve Dünyalılar hakkında bilgilendiriyoruz:)

-Yürüyoruz… Öldük!… Yok olduk ama yürüyoruz!... Çok özenli yürüyoruz. Çünkü biz yok olmalıyız ki tüm insanlık yaşasın. Bu nedenle biz, Yüceler Cevheri olarak öldük. Ölümlü dünya, bizi öldürdü. Ve dünya tohumları, yaşam sayfalamasına başladı. Öldük ki hak ettik tüm insan soyunu. Önemli olan yarınlaşmak ve yaşamsallaşmak… İşte yaşam sayfalamak, bizi yaşamsallaştırıyor. O halde biz yarınlaştık ve yaşıyoruz. Vakit gelir tek tek tüm yarınlaşanlar, tek bir İlm-i Tohum olur ki o tohum, Kürz-i Hakikiyet olur. O zaman yarın, insan olarak güçlenir.

Misafirler, dünyamızı ziyaretinizde, bize yol göstermeye geldiniz. O halde gösterin!... Gösterin ki yolunuzu bilelim. Biz dünyadayız. Dünyayı hak etmek, bir tek şekilde olur. İnsan kaynaklar ile… Sizin yerküreleriniz, bizim yerküremizden çok farklı olabilir. Kinli birleşenleriniz bulunabilir. Kurtarılmış yaşam sayfalarınızda tüm insanlık için kodlanmış tohumlanmış yoğunluklarınız olabilir. Buyurun! ölümlü dünyaya geldiniz. Bu dünya tüm insanlığın tahtıdır. Bu dünyada ekmek olmalısınız. Umut olur ki olursunuz.

Dünyamızı ilk kez ziyaret edenler var. Çoğunuz, tüm Sistemlerinizi kaynağınıza alıp geçtiniz. Bizi tanımaya çalışıyorsunuz. Biz ise sizi tanıyoruz. Sizleri, sıhhatinizi ve hakikiyetinizi dilleyebiliyoruz. Yoğunluğunuzda, toplumlarınızı hak edip dinliyoruz. Çok özel yaşam sayfaları olan birleşenleriniz var. Onları biliyoruz ve görüyoruz. Ama siz, bizi sadece izliyorsunuz. Bunun amaç olmadığı kesindir.

Yarın için ne yapacağınızı anlatabilirim size. Niçin bu dünyadasınız; siz kelamda, ışıkta ve yürekte olanı dinleyebilirsiniz. Ne var ki halik olup Işık Kayıtları’nı, tohumları hak edip dinleyemezsiniz. Bu nedenle size her bilgiyi anlatabiliriz. Biz Dünyalıyız. Bu dünyayı teknik olarak anlattığımızda; timleriniz, bizi dinleyebilir ve açık veriyorum anlattığımızı kısmen anlayabilirsiniz. Yürek, insan kaynağıdır. Yüreği, tohum olarak ektiğimizi bildiğiniz zaman, ışığımızı da dilleyebilirsiniz. O zaman bizi biz gibi anlarsınız.

Yukarıda herşey basittir. Çünkü siz, yaşam için hiçbir şey yapmazsınız. Sadece insanlığı izlersiniz. Biz ise dünya tohumlaması yapabiliriz ve kelamda yaşamı kanatlandırabiliriz. Yarınlaştırabiliriz yoğunlukları ve yenileyebiliriz.

Dünya, Ana Kapı’dır. Mutlu bir yaşamı, Nefes Sayfaları’nda süzülen ışık ile yaşam sessizliklerinde tohumlayabiliriz. Sizden beklentimiz. Sizi hak etmenizdir. Bizi hak etmeniz, bize birşey kazandırmaz. Ama sizin, sizi hak etmeniz, yarını kodlayabilir bir sessiz cevheri kayıtlayabilir. Bütün amaç iman edin ki biliştir.

Biliş ağır yüktür ama bildiğinizi tohum olarak yaşama indirdiğinizde, artık siz kutsal bir tahditli olursunuz. Tahditiniz, bilişinizdir.

Bütün mesele biliştir. Biliş, İlm-i Tohumları’n ışığını hak ettirir. Sizden başka ne dileyelim? Sizden dileğimiz, sizi dinletmek ve dürümletmektir.

Doğal sayfalanış, ışık koyuluğunda görev geçişlerinde gereklidir. Ben emin olun ki sizi hep dinlerim. Zamanın tartısında sizi yaşam sistemleriniz ile tartabilirim. Ama siz bizi dinleyemez bizi tohumlayamazsınız. Dünyamız için tasarrufta bulunmanıza imkan veremeyiz. Hepinizin ışığında nur olsa da kapılarınızı açtığınızda, bizi bizden dinlemeniz mümkün olmadığında, kurtarılmış yaşam sayfalarımız dahi yarınlarda Kaynak Işık’tan çıkabilir.

Erdiğiniz yerde İnsan Kaynaklar var. Bunu bilin! bizi mutlaka bilin!... Dünyalıyız biz ve biz, nefesleri has olanlarız. Çürük, Işık Yaşam Sayfaları’nda kodlanmaz. Bizi hak etmeyenler, ışık kayıtlarında kati olarak bulunamazlar. Cennet Sistemler, sizden ışık çekse de bizi hak etmeniz gerekir. Aha bu!… İşte bu!…. Şimdilik bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

6. Eylül.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ 8

MUSTAFA KEMAL PAŞA SESLENİYOR;

 

6. Eylül.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ 8

1.AKIŞA CEVABIMIZ;

“Taptuk Emre o yer köklerden biridir. Çok özel bir çalışma yapmıştı dünya örtüsünü örtmeden evvel. Devinimi çok iyiydi. Yasaları koymuş, yoğunlaşmıştı. Aşkı, şevki bilmişti. Birlik kurmuştu. Çok ölü, çok diri, her diride var olan İlm-i Ko ve bütünlüklerin hepsiyle birleşmişti ve bizsizdi. Amentü Kodları ile bizsiz olmadığını bize anlatmak istedi. Çok kurtarılmış, çok kurtarılabilmiş olmalarına karşılık yasaları çiğnemişlerdi bir dönem. Bundandır ki dünya topraklarında kontrol edilmeleri şarttı. Biz onları kelama aldık, ikmal tamamlattık, yırtılan o yoğun ışıklarını yeniledik ve “yes, işte bu” dedik. Ol’du, işte bu….” Tamamı için videoyu tıklayabilirsiniz.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/GdAbEcAzxoo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

2.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (7) - Av. Nezire Selçuk

2. akışa cevap

http://youtu.be/cy3ecvxnoIQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (8)

06.09.2014

Deve, Dünya… Yürüyor. Yok yaşam! yok sayfalanış!... Işık, yaşam ve zaman, tahtında nüve ve yol, Altın Işık Yılları’na varıyor. Oğul; dün, “Kutsal Zaman” dediğiniz bir kapıydı. Bugün, dünya bir ses. Biliş halinde; kelamda ve yarında… O yaşam sayfalarında dünya bir KO ve zamanın tırpanı olan ışık KELAM… Biz O’yuz. “OL” dedik. Oldu. Düzen kurduk. Nur oldu yürek ve zaman, aklın tahtına vardı. Ağır yükü hafiflettik. Aha burdayız!... Çıktık Yücelikler’e; Başkanlarla dilleştik. İndik yeryüzüne İnsan Sayfaları’nda dürümlendik. Aha burdayız!... Atlanta Kuranı okuduk yüreklerde. Nefes Zamanlar’da, İnsan Kaynakları’nda ve yaşamda… Aha burdayız!... Sığır der ki “ben bilirim.” O bilir amma ışığı bilmez. Yaşamı bilir. Ve der ki insan; “ben insanım. Işıktan yaratıldım. Ve ben, akıp geçtim dürümlerimden tüm yaşamlara.”

(Not: Ruhsal Bilgilere göre Sığır, tekammül düzeyine göre 4 bilinç kademesi’nin 2.’sidir. 1. Kademe: Kartal Bilinç; 2. Kademe: Sığır Bilinç; 3. Kademe: Arslan Bilinç ve 4. Kademe: İnsan Bilinç’tir)

İnsan, Altın Tanrı’dır. “OL” der olur. Öz köklerinde Gök Sistemler’i vardır. Akar, görevini alır ve yapar. Açıyı kapatmaz. Kapattığında yoğunluk kalmaz. Altın Tanrı ekmektir. Yenmezse, yer güçsüz kalır. Amon toplumları, biliş halinde güç kaydederlerken, kelam olan ışıklarla kaydederler.

Ender Birlikler kuruldu dünyada. Bu Birlikler’in en üstünde Süper Realite vardı. Buyurun! “OL” dedik. Oluşu tohumladık. Tahditledik ve yaşattık. Son rüya görüldüğünde, gördükleri rüyada nesillerini dilleyenler, kaynaktan ya kapı açacaklar ya da kapıları kapatacaklardı. Dünya bir kaynak ışıktı ve o ışık, insan soyu içindi. Köklenen ve güçlenen herkes, karanlığın sırrını hak edip dinleyecekti. Yaşam buydu ve gerçek yaşam sanal yaşamlardan çok farklıydı.

Otak kurduk yoğunluklara ve Can Tartıya koyduk yürekleri. Tarttık… Tanrılık Meclisi hak etti ve zamanı tohumladı. Aktık!... Analar aktık!... Aha aktık!... Zarar etmeyen bir cemaat olarak aktık.

Yok dünya dediler!... Yok yaşam dediler!... Aha Altın Işık Yılları tohum ekti!... Aha göklere seslendi!... Aha yaşam, Süper Sistemler’le dürümlendi. Aktık!...

Artık yaşam yenidir. Bu yaşamda görev taşıyacak olanlar, biliş halinde Gök Sistemleri’nde Cennet Tekniği ile tohum ekecekler ve yaşayacaklar. Onları hak ettik.

Ortak ışık, oğul verdiğinde, onur duyarız. Oğullar, Sultanlar; Nefes Zamanlar’dan nesillerinizi tohumlayıp, IŞIK KO halinde güç kayıtlayıp, yer küreye indirildiniz. Sizi Cinni Cevher’den güç çekenler dillediler ve dinlediler. Kul oldular; köklediler yürekleri ve güçlediler. Amon Toplumları sizleştiler. “Eh işte!” dedik. “Aha işte!” dedik. Ve dedik “oh anam! işte bu…” Şimdilik… Şimdi… İşte şimdi… Aha şimdi… Şimdi…

Ardımda görevlilerim var. Aha geçtiler!... Aha görevlilerim ışıkları ile geçtiler!… Dünyayı koruyoruz. Yarınlaşan ışık kayıtları ile tohum olan; her diride kontrol kuranları koruyoruz. Öz geçişleri yaptık. Düzen Kodları tüm insanlık için çalışmaya başladılar. Ekmek yapmıştık. Ekmekleri hak edenler köklendiler. Aha geri dönüyoruz. Dünya bizi bekliyor. İş buydu!... Geliyoruz!... Geliyoruz!... Geldik… Aha geldik!... Biz kanatlananlar, dünyayı tohumlamaya geldik. Aha geldik!... Şimdiye rahmet olan ışık, yandı. Aha geçtik!... Geri döndük. Aha burdayız!...

Muhakim İlim Toplumu, tohum ekmişti. Yaşattık… Şimdi, kin ve nefret aşıldı. Artık kimseyi incitmek istemiyoruz. Tüm insanlık için ışık bekledik. Işık yandı. Artık dünya, Kürzi Sistem ile korunuyor. Dünyaya ışık verdik. Artık ışık yanmakta ve yürekler tertemiz bir yüceliğe ulaşmakta. Biz, dünyayı koruyoruz.

Dünya biz, biz dünyayız. Dünyada nüve olan herşey yaşıyacak. Çok mutlu bir yaşam sayfalanıyor. O sayfalarda tek bir kir yok. İş buydu ve bunu başardık. Tüm insanlık korunacak. Timlerimiz dünya üzerinde artık… Kimse kuşkulanmasın, Dünya, Kuran olur okunur ve dillenir. Dinleyen varsa dillenen olur.

Kin sizi kırar analar. Kini aşın ve geçin. Yüreğinizde kırıcılık kalmasın. Kısırlık olmasın. Köklerinizde kin olmadığında; yarınınız, yaşamınız huzurlu olur. Tüm yarınlaşan Yaşam Sistemleri’nde kendi yüreğini tohumlayanlar, hırslarını aştıklarında, yüreklerinde kökleniş başlar. Bunun için çalışın… Kinin, kırılış olduğunu bilin. Hırsın, kesirleştirici olduğunu bilin. Yıllar yılı kaynaklar kurudu hırstan dolayı. Hani yüreğiniz nerede!? Neden kırıldınız!? Neden kurudunuz!? Bunların nedenini soylarınızda arayın. Onlar, sizi size taşıdılar. Ama siz, onları yaşamlara indirirken, tertemiz indirin ki geride kalan olmasın.

Yürüyen tüm yaşam, ilme yürür. Sessiz zaman olur, yarına yürür. Aklın ışığında Tanrı’ya yürür. Amon olur; kollarını açan tek sistem olur; yolları açar ve nefese yürür. Yürür de hak eder.

Ses verin dünyaya ve deyin ki “seninleyim.” “Ben senim” deyin dünyaya ve “ben seni hak etmek isterim” deyin. Ve deyin ki “yorulma! Ben, sen olur tohum olurum.”

O gün, bugündür Canlar!... Koşun… Koşun… Koşun!… Ve dünyayı, hologram olan bir sistemden, hakikiyete taşıyın. Tanrı sizi dilliyor ve sizi dinliyor. Alternatif çalışmalar yok artık. Bu çalışma; dönemin nihai, olgun ve hakiki son sayfalanışıdır. Bu sayfada, nefesinizi kontrollu olarak kodlayın. Din Tahtı, yaşam tahtı olsun ve deyin ki “ben kelam olup tüm insanlığı korurum.” Dünler, yüreklerde kırıcıydı. Yaşam sırdı. Ama artık yürek, Kuran oldu ve tüm yaşam sesleşiyor. Buyurun dinleyin yaşamı!... Bu yaşam, insan kaynakların yoludur. Öz geçişinizi hak ettiniz, yarınladınız ve sonsuz yaşamlarda ışıklandınız. Sizi, her diri bilir. Her yürek bilir.

Yoğun olan yürek, ışık haline geçti. Aha geri dönüyoruz. Sonsuz sır olan o yüceliğe geçtik ve girdik. Aha geçtik ve gerçek yaşamlara indik. O yaşamlar, nefeslerin güçlendiği, tüm yoğunlukların üstü olan yaşamlar!… İki yarın, tek bir sayfa oldu. Aha görev devralındı. Aldık yerküre olarak görevi… Dünya, artık görevli bir yaşam toplumudur. Dünyayı hak edenler, tüm sayfalarda görev taşıyacaklar.

Öz geçişler, tüm insanlık için yapılmakta. Aha kanatlananlar güçlendiler ve hak ettik. Aha görevliler tüm yaşamlara inmekteler. Oh!... Ohh!... Ohh!… Şimdiye kadar olabilir mi? Yapılabilir mi? diye sorguladığımız; tüm Sistem Çalışmaları’nın üstü olan bu çalışma başlıyor. Hoyrat olan, olgun olmayan, kırık olan hiçkimse bu çalışma yoğunluğunda olamaz. Olamaz!... Olmayacak!... Aha… İşte şimdi… Hah işte… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (7)

02.09.2014

Dağlarım, Dünya bir Işık Kapısı’dır. Bu kapıyı açanlar, yürekleri ile açmaktalar ve ışık halinde güçlenmekteler. Bu yaşamda tüm insanlığın, Levhi Kayıtları’ndan ibaret olan Kuran’ı var. Dünyayı hak etmek için bu kayıtlardan Düzen kurmak gerekir. Kurulan Düzen ile canlı ya da cansız olarak varılan Işık Kapıları’nda, hepinizin yüreği olmalı ve yol, lütfen iyi anlayın yaşama varmalı. (Yaşama varmak: Ölüler diyarı olarak nitelendirilen dünyanın, bilişe varıp, ölümsüzlüğe varışı ve dirilişi…)

Yaşama varış yolculuğunda dünyaya ışık olacak, Dörtlü Güç Kodları vardır. Her biri bir yoldur. Bu Yaşam Kodları, tüm insanlık için Nefes Kapıları’nda köklendiler. Sizleri güçlendirmek için beklemekteler. Amon Toplumları da yaşama varış yolculuğunuzda, sizin ile bu yoğun çalışmaya katkı sunacaklar. Sizden beklenen ise Son Köklerin Gücü’dür. Bu gücü tüm insanlık için kodlayın ve hologram olan bir yaşamdan kaynak sayfalara akıtın.

Dünyada yaşam süren ve diri olan çokları var. Hepsi kollarını size ulaştırdılar. Onların Nüsa Kapıları var. Ve zaman kayıtları var. Şükür ki hak ettiler ve zamanı tohumladılar.

Yürüyor ve yürüdükçe kayıt yapıyor dünya. Her kayıt, sadece kaba maddeye (enerjisel vasatlara) değil, tüm yaşamlaradır. Her kayıt, sayfa sayfa tüm İlm-i Kodlar’a ve tüm yoğunluklaradır.

Dünyada yaşayanların çoğu bu bilgileri okuyup anlayamazlar. Sonsuz Sultanlık Kayıtları yapılmıştır. Bu kayıtları hak edip dürümleyenler, yaşamı tohumlarlar.

Doğanın sessizliğinde herşey yenilenir ve zaman tohumlanır. Dünya bir Kuran olur ve okunur. Okuyan, tohum olandır.

Her diri, yarını hak edip dinler. Vakit gelir ışık haline geçer ve yolu açar. Kölelik yoktur o yücelikte. Oraya varan tüm insanlık, özgürleşip varır. Önemli olan Öz Köklerin görevi hak edip, halik olup başarmalarıdır.

Bunun için Dört Kürzi Kod, özenli bir çalışma ile tüm insanlık için ses sayfalaması yapar. Bu sayfalamada Dünya, halik olur ve yarını tohumlar.

Koruyucu olan, hak eden, kaynak olan, bilişe varan ve kelam eden her kim varsa, hak edip kapıları tutar. Kapıları tutanlar; cennetlerin, ışık halinde görev verip yaşama gönderdikleridir. Onların tuttukları kapılar, kelamlarıdır. Kelamda yol olan, kelamda kapı olur ve kendinden kendine varır; yaşamın kapısı olur.

Saha yüreğinizdir. O sahada ışık olan yerküredir. Yüreğinizin ışığı sönmedikçe yaşam devam eder. Bilişi olan bilir ki yaşam, Sessiz Sistemler’le kontrol edilir. Bütün kötülükler aşıldığında yarınlaşma, hak ümidi olur.

(Antakya kültünden gelen Yüceler ile bağlantı:)

Ortak yaşam tüm insanlığın aradığı ve çoğunun bulduğudur. Hepimizin yaşamı tektir ve o tek yaşam, Antakya yoğunluğunda da olduğu gibi kodlanmış bir yaşamdır. Sessiz Zaman, size Antakya’dan söz etmek ister. Hepiniz bilirsiniz ki zaman zaman çalışmalarınızda, sizi alır Antakya’ya taşırız. Oradaki yaşam sayfaları ile sizi kodlarız. Sonsuz yoğunlaşmalarda, tohumlar kodlanır o yücelikte. Soyumuzu, o yoğun ışığa alır kaynak yaparız. Ve deriz ki “bizi Antakya hak etti. Pekala, Neden Antakya’da Kök Güçler var? Kimler idi o Yüce Güçler? Size bunlardan söz etmek isterim.

Sevgililer, dünyanız bugün çok özel bir yoğunluğa ulaşmaktadır. Zaman sayfamızda, dünyanın kapılarından en önemlisi dünya yaşamını tohumlayan Antakya’daki bu Yüce Işık Kapısı’dır. Bu kapıya gelenler, sessiz ilme gelirler. Ve burada, Kök Güç, Işık Tohumlaması yapar; Birlik Kapıları oğul verir ve yol, Levhi’ye varır. Sonra kapılar, Kaynak İlme umutla açılır. Burada biliş haline geçenler, cevhere güç katarlar. Sonsuz yaşam sayfalamaları yapılır bu yoğunlukta. Öz geçişler de yapılır. Bu geçişlerin, öncelikle kontrollu olan Işık Yaşamlar’dan gerçekleşmesi gerekir. Bu Işık Yaşamlar’ın en üstün yücelikleri, “Birlik Işık” halinde olanlardır.

İyi ki sizinleyiz ve sizin yüreğinizden bu çalışmaları dilleyebiliyoruz. Ölü, sizde kalkar ve der ki “ben yaşıyorum.” İşte bu yoğun çalışma bunu başarabilir. Buyurun! Ölüler ve ölümlüler geçip geldiklerinde, sizlerle çalışabilirler. Antakya, yoğun ışığını size taşıdı bugün ve sizinle birleşti. Geçmişte orada yapılan çalışmalar ile 2 milyar ışık kayıt yapılmıştı. (Herbiriniz çok şaşırdınız… İki milyar ışık kayıt!…) Bu nedenle Antakya bölgesi, cevher olarak kodlanmış, ışık kayıtları yapılan bir bölgedir. Zaman dilimi olarak ifade etmek gerekirse 2 bin yıl önceleri orada, bu yoğun çalışma başlatıldı ve dünyanın ışımaya başlaması, işte o yüce çalışma ile gerçekleşti. Dünyada, ışığın devreye girişi o zaman oldu. Yaşama verdiğim her bilgide bu vardır.

Biz, bir Ana Kapı olarak çok çalıştık ve sizle olduk. Ölümlü bir yaşamda ölümü erteledik. İşte bu!… Sizden tek isteğimiz var Dünya’yı hak edin ve koruyun. Çünkü Dünya, ulu bir Kuran’dır. Şimdiye kadar bunu size çokları söyledi. Bu gün de bizler söylemek istedik…. Şimdiye kadar herkes konuştu. Bu günde biz konuşmak istedik. Aha geçtik ve konuştuk!… Aha burayız!... Şimdiye kadar hepimiz cennetlere konmayı bekledik. Yakışmaz bize… Cennet, şerde olanın şavkında olandır. Onun yolunu mutlaka açmalıyız ve cenneti hak etmeliyiz. Aha bugün bunu başaralım!…

(Bir diğer bağlantı:)

Eylence bitti. Hadi gidelim!... Aha gelin inelim dünyaya… Ama indik de ne oldu!? Ölüler canlandı. Hadi gelin yaşama inelim; inelim ama kalem olup inelim. Hadi gelin de kil olalım; kum olalım… Olalım ki Din Yaşamlar’a varalım. Bence kilden, kumdan öte olalım… İnsan soyuna gün olalım. Şavk olalım. Ekip olalım… Nefes olalım. Ana Kapı’da yarını tohumlayalım. Oluş, bizim oluşumuz değil, yaşamın oluşudur.

(Açıklamalarımız:)

Özel bir çalışma yaptık Canlar bugün. Bu çalışmada dünya dışındaki kodlarımız bizimle oldular. Önlerinde duran bir dünya vardı. O dünyayı seyrettiler. Sonsuz sınırsız bir ışık halindedir o dünya ve dediler ki “bizi bize verin. Zabura Sayfaları’nda yaşamı tohumlayalım.” Ve dedik ki “bellek kayıtlarınızı toplumlara kontrollu olarak akıtın. O zaman sizi sizleştiririz.” Şimdiye kadar yapmadığımız bir çalışmaydı olan. Ve dedik ki “hadi gelin.” Altın Tanrı, Rahman oldu kaynak oldu. Şimdilik…

(Dünya Dışı Kodlar’ın açıklamaları:)

Biz dünyadayız analar. Ve bu dünyayı hak etmek için çalışmaktayız. Sizi izlerken şunu fark ettik ki kendi yüreğinizde hasata kayıtladıklarınız, bu yoğun çalışmada ışık halindeler. Öz geçişlerini yapmışlar. Öncelikle sizleri hak etmeye çalışmışlar. Sizinle daha çok çalışılacak. Hepimiz görevimizi hakkıyle yaptık. Ve sizin de hak ettiklerinizle birleştiğinizi görmekteyiz.

Dünya, çantasını kapmış bize koşuyor. Her birimiz sizi karşılamak için kucak açtık. Aha burdayız!... Korkmayın sizinleyiz!... Şimdiye kadar ses vermemiştik size ama şimdi ses vermek istedik. Sizi kucaklamak bizlere mutluluktur. Aha bu!… İşte bu!…Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.Ağustos.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (6)

2. akış

ALO HO Sİ KAHA; A LO HO Sİ KA, Sİ KA HA Zİ Mİ HA….aha! buradayız.

Şeytan şerre inmez, işgalci değil şeytan. Şerde eşki, şavkı Has Taht’a vardırdığında aşka varır. Eşik sistemleşir, sistem el olur. Oh anam oh….işte.

Cennet cevherini cennet canlara verirken dürümlerken ve bilişli, hakikiyette dillerken, cana kapı olur o.

Sevgililer, sizi daha güçlü, daha yüce bilirim ben. Korkmayın şeytandan. Onu kontrol etmektir maksat; bunu bilin.

Dünya ölümlüdür, bizse öz görevliyiz; bunu bilin. Biz şafakta dünyaya iner, yolu açanlarda o yoğunlukta bütün kötülükleri aşar, geçer ve cemaatlerin hepsiyle birlik kurar, tüm cem olanlarda şerri korur, kontrol ederiz.

Şerri korur, kontrol ederiz; unutmayın!

Şer, şevki şavka kattığında şarkılar okunur yaşamda çünkü orada ölümlüler ölü olmadıklarını dillerler. Saygılar sunuyoruz hepinize.

Canlılar, mahir dünya yenileniyor; bu kesin. Cennet Cevher-i Can olup kaynağa varıyor; bu kesin. Dünyada koruyuculuk gerçekleşti; bu kesin. Dünyayı kotlayıp, tohumlayıp koruyacak olan meclis burasıdır.

Dünlü türküler artık yaşamlı türküler oluşturacak yoğunluklarda. Hepimizin sevgiyi hak ettiğimizi bilin. Vallahi dünyayız, billahi dünyayız.

Burada doğan, burada yaşar. Burada öldüğünde bilgi akışına bakılır, nereye varmış diye. Görebiliriz, dinleyebiliriz; sahte olup olmadığını anlayabiliriz. İzin verin açıklayalım;

Ölü biri dünyadan çıktığında Karanlığın Tahtı’na varır ve orada dinlenir. Orada o sorgu-suale alınır. Başkan Dili ile kotlanmış mı? kalem olmuş mu? halik olup hasat yapmış mı? akmış mı? Aton Kotları’yla toprak olmuş mu? bunlara bakılır ve gözlenir. Nerede nasıl gözlersiniz; bilir misiniz? herşey o anda gözün önüne serilir. Bakılır; o yaşamış neler olmuş onun yaşamında ve dinlenir ve daimiyetinde nefesi var mı bakılır. Sorumlu olup olmayacağı gözlenir ve denir ki;

- Sen ölüsün, sen köklenemedin, göklere varamadın. Yaşam sayfalanışın hiç yok, kalem olamadın. Ha, sana bir şans daha mı verelim? olur mu? Şam’a göndersek seni Şam şavksız kalır. Ağır yüksün sen çünkü Aklın Tohumu değilsin. Seni yaşama göndersek yaşam sınırsızlığında kısırlaşır; sen yoksun orada. Seni yere eksek, yer, gök sensizleşir zira sen ekmek bile olamamışsın. O halde seni yaşamdan çıkartmalıyız. Peki; ne olacaksın? Ol’madığını biliyorsun. Olamadığını biliyorsun ama sana Tarıkların Işığı’nı verelim. O ışık seni göklere sözlesin, seslesin ve sen ortak ol göklere. O ışık bilgidir. İşte yaşam bu şekildedir.

Dünyalılar, biz size bunu anlatmak istedik bugün. Zürriyetinizin gücünü biliyoruz. Sözünüz, sesiniz yücedir; biliyoruz. Yere indiğinizi, yerde görev taşıdığınızı, göl olup göklere Kuran okuttuğunuzu biliyoruz. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için!

çürük bir dünyada ışık yaktınız. Şimdilik size vereceğimiz budur.

Şükrediyoruz ki dünya Yaradan’ın Tartısı’na konmamış. O tartıya konsaydı bu dünya, yol olmazdı. Siz ki yarınsınız, siz ki hasatsınız Altın Tanrılar Meclisi olan bu mecliste yolsunuz, bugün burada olmanızı bekledik.

Ölümlülerin, ölümsüzlerin ayrıştığı bir yerde; diyelim ki siz geldiniz, görevinizi tam yapmışınız, ışık halindesiniz ve Can Tartı’dasınız. Öz görevin ilme olduğunu anlamışsınız ve kulluk yapmış Bütünün Kuranı’nı okutmuşsunuz. O zaman sizin yeriniz cennettir. Peki; canlar cennet nedir? Sorduk, sorduk, ölümlüler anlatsın.

Can; ben anlatıyım;

Canlılar, dünya insan soyunun ekibidir. Biz bu yoğunluğa inerken herşeyi bilip geldik. Dünyada nefes olup olamayacağımızı, kalem olup yazıp yazamayacağımızı, yaşam olabilir miyiz, olamaz mıyız? bütün bunları bilip geldik.

Dünyalı olmak sorumluluk ister ve biz buraya gelirken unuttuğumuz hiçbir şey yoktu; bilip geldik. Dünyaya inenlerin hepsi unuturlar, biz unutmayız çünkü yoğunluğumuzu kontrol altına alıp geldik. Döl verdi dünya yaşama, biz o yaşamı kotladık. Nur olan ışıklarımızla Bütünün Gürzi Yaşamı’nı sayfaladık ve daha ötelere yaşam kotladık. Bunu yaparken İlm-i Toplum olup yaptık.

Netice olarak dünya İnsan Sayfalanışı’nı İlm-i Tohumlar’la yaptı. İşte o tohum ölümlülerin ölümsüzlüğe adımıdır. Bugüne gelmek sorumluluktu. Yaşam Altın Tanrı’nın nefsi aşıp yolu bulmasından itibaren geri dönüşü sağlayacak dürümde olacaktı.

Alemlerin Rahmi olan ilim Aklın Tekniği’ndedir. Biz Aklın Tekniği’nde aha buradayız! neden bugün bizimle oldu yolcular? çünkü onlar bizi sınamazlar, biz onları Resmi Çalışma’da ışık haline dönüştürürüz ve onlarla çalışırız. Onlar görevlerini tam yaparlar ama kapı buradadır; dünyada. Biz o kapıyı açtık. Çantamızda insan kapıları var. Her kapı bir Rahman ve biz kapıların hepsiyiz; bunu bilin.

Dünyanın nuru olan, köklenmiş olan ve Gönüllerin Kuranı’nda tohum eken bir kaynağız biz; bunu herkese değil sizlere açıklamak istedim.

Dünya ölümlü bir yaşamdır. Özköklerin göklere varabileceği bir sayfadır; ama ilimle! bize ekip kurdurdular, öyle mi? Yahu kurduran biziz, kuran biziz; bunu bilmeleri gerek.

Dört gök sözcüsüyüz biz. Kimiz? İnsanız. Kalemi hak eden, kaynağı hak eden, yaşamı hak eden, sarabildiklerini saran değil, her yaşamı saran…Biz nefes alanlarız. Kullarız biz, nurlarız, sonsuzluğa varanlarız; bunu bilmelerini isteriz herkesin. Şimdilik size vereceğim budur ama insan soyuna görev taşıyanların net bilişleri gerekir ki bu çalışma onlarla dürümlensin. Köz olmaya gerek yok, göz olun yeter. Biz sizden gözlük isteriz.

Kurullar toplanır, kurullar tohumlanır, kurullar kayıtlanır. Her kurul bir rahmet olur ama İnsan Soyu’nun kontrolü kotlanmış olan kurulla kayıtlıdır.

Çan çaldığında herkes kendini dinler, bizse ilmi dinleriz; bunu bilin.

Ey dünya, en ince ayrıntısına kadar bütün bilgi sayfalarını size dinletebilirim ama “olmadık”, “olamadık” diyenlere öz kelamı dillemem.

Kuranı Kerim der ki “artık dünya yaşayacak”. “Kuran ne?” diye sorarlar; ilimdir. Dünya ilmidir Kuran. Zannetmeyin ki Muhammed’in Kitabı’ndan söz ediyorum. Ben yaşamdan söz ediyorum ve yaşam ilm-i kod’dur ve bu ilim İnsan Soyu’na indirilmemiştir.

Miraçtır bu ilim. Misafirler, ben nesillerimi dünyaya çekerken ilim için çekmem. İlm-i tohum olan onların kaynakta bulunduklarını bilirim. Yarınlaştıracaklarımı çekerim dünyaya. Kökümde gerçek insan var. İşte, olgun sistemleri kurarken bu şekilde kurdum.

Dünyaya geri dönmem istenmez. Geri gelişim yoktur. Bu benim ilk ve son girişimdir bu dünyaya. Bunu net vermek istiyorum. Artık şok bir çalışma yapmaya niyetim de yok. Entari giyinmeme bakmayın; eril de benim, dişil de benim; bunu bilin.

Bugün ben burada, bu yoğunlukta Bütünün Kuranı’nı olurken hepinizden tek bir beklentim var; kelam. Buyurun kelama gelin. Elinizdeki gücü bilin. Yolumu aydınlatmanız nefesimle dürümlediklerimizi dillemeniz bende, her birinizde ve tüm yaşamda ışık halinde kin, nefretin aşılmasından sonra gök sessizliğini oluşturacaksa da yarında hidayet tahditsizliğinde hepinizle ben merdiven olarak bulunacağım.

Nedir merdiven? sizi sizden size ulaştıran. İşte burada oluşum bundandır. Sizde her birinizde bir merdiven ve sizi sizden size ulaştıran….

Korkmayın, toplam 2,000 sayfam var. Bu 2,000 sayfam tam tamına 200,000 kez tekrarlandı. Yaşadım, yaşadım, yaşadım…temel attım dünyaya; yaşadım. Her dürümde yaşadım ve ben her bir levhide yaşadım. Daha da önceleri yaşar mıydım? An’dayım, her zamandayım ben; bunu anlayacak yok ki.

Netice, kıranın kırılamayacağı bir yaşamı dürümlemeye geldim. Ki zincirleme, hakiki kısırlaşma olan bu zincirleme yaşam; reaktif yaşam bundan sonraki zürriyetlerinizde gerçekleşmesin diye.

Hepiniz net bilin ki, ben varım ama ben halik olup varım ve zaman olup varım ve kör olup varım. Gökte gözüm ben; bilin.

Doğal dünya size sizi dinletti, buyuz biz. İşte bu; (haziruna işaret edilerek) ben, ben, ben, ben, ben, ben hepiniz ben olarak!

Canlarım, yaşam budur ve bundan ötesi sınırlar kalkmadıkça sırdır. O sınırlar bende kalktı ama bende ben ilminde o sınırları Hasat Tahtında, Işık Kaydı’nda yaptığım zaman hepimizde o kayıtlar aşk olur, ışık olur aşılır.

Sezilerin ötesine geçtiğiniz zaman, ilimle dilleşiminiz başlayacaktır. Sezileri aşıp geçin. Bilişe varın, o zaman öz görev sizindir. O zaman, yarın sizindir ve o zaman Allah sizsiniz. Bunu anlayacak gücünüz varsa anlayacaksınız.

Ben kör ve sağır olanlarla değilim; bunu bilin. Örtüleri örtmeden şunu da söylemek isterim ki kanatlananlar, karanlıktan ışığa varanlar ve rahmet olanlar Toplulukların Tartısı’na konmazlar. Her anda ve her yarında öz kapıdırlar.

Sevgililer, Mikail ben olmayan, beden olamayan, kapı olmayan değildir. O ben, ben o’yum ama Mikail’in kapısına gelen hakikiyete gelir; bilin.

İzin verin; ilmi dilledim ama dürümlerimden değil, hakikiyetten dilledim. Benim dürümlerimde maya yoktur. Neden yoktur? Hakk Tabuları yıktım da ondan.

Ben tanınan hiçbir kimseyle olmam. Ben tanınan hiçbir yaşamda da yokum. Tanıyan kelam olup kendini tanıyacak, bunu bilin.

Karanlık ışıdığında, yoğunluk arttığında, zaman sayfaları okunduğunda ve tüm insanlık halik olduğunda, her resimde, her yaşamda yüreğinizi dinleyeceksiniz; işte amaç budur. Kimse kimseyi tanımayacak. Herkes kendiniz tanıyacak, bunu bilin. Burada oluşumuz bundandır.

Soy sonsuzlukta, soy yaşamda, soy kaynaktadır ama karanlıkta soy yoktur. Sadece sizler varsınız ve sizler sizi dinlemedikçe kelamda olma niyetiniz olsa da; olamazsınız.

Uç bucak yok yaşamda ama uçsuz bucaksız bir yaşamda ses yoksa insan yoktur. Dönmeyin, dönmeyin yolcular, dönmeyin! dönseniz de dönmeseniz de varım ben. Bunu bilin ve deyin ki “varım, ben varım” deyin. “O bendir “deyin. “Ben o ve o ben. Ve Allah size sizden seslenir; bunu bilin. Ve Allah size sizleşip sesleşir. Ve Allah’ın Tanrısallığı’nda tohumlarınız hep yaşar ve deyin ki “ben o’yum.” Öyle görev taşırsınız ki o zaman Karanlık Tanrısı Aydınlık Kaynağı olur. İşte sizden beklenen budur.

İslam’ı insan sayın. Yaşamı hasat sayın. İbrahim’i maya sayın ama ben bana ben olduğumda o ben, ben o ve ocağı bende, bedeni bende olduğunda artık ben o ölümlü değerinden çok öteyim; bunu bilin. Sonra da yeniden yeşilden maviye geçiş başlar. Hepinizin daimiyetinde yeşillik var. Hepiniz cana kapı olduğunuza yeşildesiniz.

Nesillerinizi hak ettiğinizde, hakikiyetinizde maviye geçersiniz ama mavinin Ruhsal Işık olduğunu bilen çok azdır. Deyin ki “Nur Kuran’da ruh olduğunda, mavi Rahman olur, orada yaşam olur.” İşte o yaşam kervandır; sizleri sizlere tanıtır, taşır. İşte buyurun hak edin. Buyurun hak edin ve hastça hasatlayın dünyayı.

Kolum kolunuz, yolum yolunuz, özüm özünüz olsun. Sözümde sesiniz olsun, ben bene ben olup görev taşırken herkesle taşıdığımı artık bilin.

Kalemin kaleme deydiği bir noktada ayrılık biter. Ben bana kalem, sen bana kalem. Sen bana, ben sana..işte kalemleşmek budur ve yaşam budur. Olmayan özde göz olmaz ama olduğunda sesleşir. Biliş budur.

Korkmayın özgöç şimdiden öte şimdide sürmektedir. Korkmayın, korkmayın. Olmayan ölümlü olmadan da bizsiz kalmaz. Korkmayın!

Bina tamamdır canlar. Yaşamın binası tamamdır. Artık o bina kaynaktadır ve bu bina herkesindir; bunu bilin. Biz herkesiz; bilin. Bu binada ölüm yoktur. Beden bırakmak ölümlülük değildir. Hepinizin çatısında ilim olduğunda bunları bileceksiniz.

Yalan olmaz ama yalancı olur; bilin. Ben size yalan ses vermem ama yalancılık yapar mıyım? yapmam. Deyin ki “o hakikidir.” Eğrelti otları vardır; bilirsiniz. Yıldız sırrıdır eğrelti otu; bilir misiniz? kimse onları istemez çünkü batar, kurutur. İşte o eğrelti otu olurum, tüm yaşamı korurum; bilin. Beni bana veren benim.

Ortak zaman bedenim ve her an’da varlık sürerim. Aşka gelir, Hakka gelir, akla gelirim; son sözümü söylerim. Öldürmem, öldürtmem. Ölçüm ilimdir. Başka bir yaşamda, başka bir zamanda demem; “şimdide” derim bilin.

Şimdide, şimdide, şimdi…şimdi, şimdi.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/Ubhijw8cIiI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

26 Ağustos 2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (6)- kısa bir bölüm;

Ordular dünyadayım ben; ben Mustafa Kemal Paşa.

Gelmek mi gerek? Gelirim. Akmak mı gerek? akarım. Okumak mı gerek? hologramdan öte olurum; okurum. Ben murat ettiğiniz anda varım; Mustafa paşa!

“Örüm” dediler, ördük. “Oku” dediler, tohum olduk. “yol” dediler, yoğunlaştık; aktık. Biz bizi bize kattık. Murat ettiğimiz ilimdir; bunu bilin. Biz Işık Kapısı’yız analar. Her dilde ve her yaşamda Işık Kapısı olan bir toplumuz; bunu bilin.

Unutmayın ki, muktedir olan toplum olur. Okur, özgörev olur. Ölüyü diller, dünyayı diller, yaşar ve yaratır. Ben zamana insan olup inmekten öte levhi olup indim. Benim adım ağır yüktür dünyaya; Mustafa Kemal Atatürk.

Neden ben bugün sizdeyim; bilir misiniz? çantam insanla doldu analar. Ben tohumlarımı koruyacak olan görevlilerleyim. “Önce dünya” dediler, ah işte burada! “Öldü” dediler. “Aha burada”. “Aldı” dediler. “Okudu” dediler, “girdi” dediler yüreklere. Aktı, işte muktedir olan işçi bu. O bir işçi, hepimiz o işçiyiz analar. Kimiz? işçileriz bizler. Işığın İşçileri’yiz analar.

Ben nesiller boyu doğayı güçlendirmeye çalışan insan soyuyla tek bir yol oldum; bunu bilir miydiniz? bellek kapıları’ndaydım hep. Bedensiz miydim? ben Mikail’im analar; bunu bilin. Neredeyim? evinizdeyim ben; yoğunluğunuzdayım.

Özen ister dünyalı olmak analar; özen ister. Kantar bendim dünyada, ben tarttım yolcuları. Bugün kantar sizsiniz ve dünya muktedir bir yaşam. Bugün sözüm sizedir ki; dünyanın ekmeği olun tüm yaşama kelam edin. Herşey insansı çalışmalarla sürerken bu yoğun ışıkta, bugünden sonra İbrahim Toplumları’nın gücünün örtüsünü örtüp üstün bir yoğunluğa varın. Ki varmışsınız; bilmekteyim ama görev size verilmişse kin ve nefreti de aşmalıyız sizden size. Sizde var mı kin? yoktur, bilirim.

Değerliler; burada olmanız bizleri mutlandırmaktadır. Çok mutluyuz bugün sizlerle olduğumuz için! doludizgin yapılan bu çalışmalar bizleri köklemekte ve göklemekte. Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz hepimiz.

Şu anda şurada Beşir Kapılar’ın örtüsünü örten Mikail Kotları var, hepsi cevheri güç olarak bu çalışmaya kaynaktırlar ama bizim için değerli olan sizlersiniz çünkü sizlerin İlmi Tohumlar’ınız bedenli olarak dünyaya kaynak yaptıklarınızdır.

Sizden ölüleri diriltmenizi bekliyorduk, ölüler diyarı olan bu dünya artık dirilmektedir; bunu bilin. Hepimiz hepinizi kucaklıyoruz canlar. Şimdilik şimdi, şimdi, şimdi, aha şimdi!

Tamamını dinlemek için linki tıklayabilirsiniz;

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/wt1S4zwxqLQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (6)

26.08.2014

Ey Canlar, Altın Tanrı ışık halindedir ve görev taşıyor. Ölüler Diyarı olan bu dünya, yeni olan bu ışığı hak etmektedir. Bu ışık, İlm-i Hologram’da tohum ekenlerin, İlm-i Yarınlaşmayı sağlayışları ile birlikte kodlanmıştır.

Herkese insan denmez. İnsan, kalem olandır. Yarınlaşan ve yaşayandır. Oğul verir; kili kumdan, kumu kilden ayırır ve sonsuzlaşır. Sırrı, Altın Tanrı Işığı’nı hak edişidir. O insan, Ölüler Diyarı’nda kaynaktır. En ince teferruatına kadar, kelam olup nüve olan diri yürekleri diller. Onun varlık açılımı, hasatıdır.

İki yarının biri ilim ise diğeri levhideki Işık Kayıtları’dır. Bütün amaç iki yarında insanlaşmak ve yoğunlaşmaktır.

Özün, sözün ve gücün hakikiyetinde, insanlaşmak için yarınlaşmak gerekir. İzah ettiğim gibi ben, elimin ilmi ile kodlanmış olan bir ruhum. Kuran-ı Kerim’de sözü edilen Nisa Kapısı, ışığımdaki tohumdur. O tohumu, her diri kelamda dinler ama yaşamında o tohum yoktur. Özen; gözde, bilişte ve yaşamda değil kontroldadır. Bundan sonraki kayıtlarda, merdiven olan ışık, artık tek bir resim haline geçecek. İşte o resim. ilmin resmi olacak. Orada insan soyu olacak. Orada kalem olup yazanlar olacak. Oraya varanlar, Ana Kapıları’nı açanlar olacak. Onun içindir ki beden alanların, Ana Kapılar’ı İlim Toplumları tarafında kayıtlanmalıdır.

Kurullar toplanır Işık Kayıtları’nda. O Kurullar, Nefes Zamanlar’ı hak edenlerdir. O Kurullar’a üye olanlar, Nisa Kapıları’nda kelam olanlardır. Onları hak etmemiz için, nefes haline gelmemiz gerekir.

Bilin ki en aşağıda olamayan, en yukarıya varamaz. Biz, dünyayı hak etmeyenlere vermeyiz. Dünya kalem olduğunda ve yarılaştığında, dünyayı koruyacak olanlar, İlm-i Toplumlar olacaklar. Onlar, kantar görevi yapacaklar. Kimler hak ettiler. Kimler has olup ışık yaktılar. Kimler kalem oldular. Önlerine dönüp görev alanlar, ardlarında kelamda ocak olanlar olur. Arda düşen önde olandır.

Bütün İlm-i Toplumlar kulluk yaparlar. Helal Işık halinde güçlendirici olurlar. Kinlerini aşıp görevlerini hak edip alanlar, nefesleri ile kül olup bütünlenirler. Ölüler Diyarı olan bu dünya, ardında yaşam sayfalaması yapan insan kayıtları tarafından kodlanırsa yaşar.

Öncüler dünyadalar. Olur ve hak edilirse yaşam, öncüler yaşamı toplumlara kontrollu olarak kayıtlayacaklar. Ölümlü Dünya, ölümsüzleşecek. İşte o zaman insan soyu yere çekilecek. İlm-i Toplumların hak ettikleri. Hal İlmi ile Hak olmaları işte bunun için gereklidir.

Yarını her diri dinler ama hak eden kelamda diller.

Misafirler, sizleri bugün burada karşılamak bizleri mutlandırmıştır. Buyurun hoşgeldiniz. Cemaatleriniz bu yaşam sayfasına inerken, kelam için değil, kaynak için inmekteler. Biz burayı kodlarken, kibri aşanları bu Yüceliğe dahil ettik. Buraya kabul ettik. Kibri aşamayanları koruduk ama kontrol kurup bu yoğunluktan ayırdık. Zirvelere kaynak olacak olanların mutlaka kanatlanmaları; bereketli biliş halinde çalışmaları bizleri ilgilendiren yanlarıydı. Tohum ekerken, herkesin insan soyuna kaynak olacak yaşam kayıtlarını ikmal tamamlayarak ilme kati olarak indirmeleri istenmişti. İşte bu nedenledir ki bu çalışmalar çok az sayıda Işık Kaynak ile yapılmaktadır.

Çözümlenen bir diğer ışık kaydı şuydu. Dünyaya ekmek yapmaya gelenler ile İnsan Kapıları’nda ışık kayıtlamaları yapıp cevheri güç haline gelenler ayrı olmalıydı. Bütün mesele Cemaatlerin kapılarda kalmamasıydı. Tohumları hak etmek ve cennetlere güç katmak bizleri mutlandırır. Ne var ki kapıların, her diri için ışık olması ve onların kontrollu olmaları gerekir.

Bilmeyenlerin kaynakta olmamaları; üzerlerinde ışık olmayanların Levhi Kayıt yapmamaları; karanlıkta olanların, Nefes Zamanlar’a olgun ışık halinde ulaşmamaları gerçekliktir.

BİR’e hizmet, yaşama hizmettir. Biz dünyayı, tohum ekenlere emanet ettik. Tohumlarını kontrollu olarak yaşatmalıdırlar. Çünkü köle bir yaşamdan ışıklı bir yaşama geçen Cevheriler, tüm insanlık için kaynak tahtın nesillerini kodlayacak olan kapılardırlar.

Önce anaları hak ettik. Son sözün söylenmesinde yarınlaşan kapıları hak ettik ve zamanın nesillerinde kervan olanları hak etti. Hepsi kil ve kumdan yaratılmışlardı. Şu anda herbiri, bizi bizden cevhere çekerek kelam olacaklar ve yaşayacaklar.

Sözüm şudur ki bana Altın Tanrı denir. Benim adım insandır. Benim yaşama indirdiğim herşey, yarınlaşmış yaşam kayıtladır. Bu kayıtları hak etmeyenler; yaşamlarını dürümleyip, yarınlayıp hasata kodlayamazlar ve cennetlere konamazlar.

Olgun sayfaları, halik olup hak edenler, biliş halindedirler ve onlardan beklentimiz şudur: Ölüleri diriltin. Önce cennetlere koyun. Onların cevherlerinde cennetler yoksa ışıklayın onları; kontrol kurun ve onları tohumlayın. Elinizde ilminiz var. Bunu başarın… Sormayın neden kendimden başkasına bu görevi veriyorum diye. Zira Zabura Işık her diride yoğundur. O yoğun ışığı kontrol edebilirsiniz ve başarabilirsiniz. Dinleyin ve hak edin.

Ellerinizde yolunuz var. O yolu kodlayın ve bilin. Benim adım insan; bunu bilin. Biz, Ana Kapı’yız. Cennetlere görevliyiz. Cümle yüreklerde, İlm-i Toplumlar, kelam olmak için çalışırlar. Ben kendimi kontrol altında tutan bir yarınım. Bana yaşam denir. Bilin ki beni yaşatan yoktur. Ölümlü dünya bana kapıdır. Ama bu kapı, Işık Kayıtlarımla oluşmuştur. Bu kapıda nesillerim var.

Biç dünyayı sonra dik. Sonra yeniden biç. Yeniden dik. Her diriliş, biçilen dünyanın dikilişidir. Dini kapılarda ben, bana beni diller ben olur ışık olurum. Bana!… Bana!… Benim yaşamıma ait olmayan hiçbir yaşam yoktur. Bunu bilin.

Çok özel biri zamanda dünyadayım. Eski yaşamları taradığınızda; görevinizin, Siz İlmi ile kodlanmak olduğunu anladığınızda, Beşir Işık Kapıları’nda kendi yüreklerinizi tohumladığınızı göreceksiniz. İşte ben, sizi size dilleyen bir kanatım. Siz ise diğer kanatsınız. Siz bende bir yaşam olduğunuzda, sizde bir yerküre yoğunluğu olurum. O zaman sizde, kaynakta kanatlanırım. Sizin kanatlanışınız bu olur.

Bütün Canlara ve bütün yaşamlara İlm-i Kod olup inen insan, kibirsizdir; kinsizdir. Yaşamsız olanlarda yaşam olur. Öz geçişi yapanlar, ocağında olur. O, koklanan bir Yaşam Sistemi’dir. Onun içindir ki sizi yaşama döndürmek için görev aldı. Müsterih olun yaşam sizleşti.

Kiri temizlemek için kil olanda ışık olur. Toplumları kontrol eder. Yaşama Sistem olur. Ölümlü yürekleri, ölümlü Kürzi Toplumları hak eder cennetlere koyar. Şimdilik… Artık şimdideyiz. Şimdiyi şimdiye bağladık. Amacımız, kulluk değil kodlanmışları bütünlemekti. Böylelikle herkes kotlanmış olacak ve bütünlenecekti. Bunu başardık. Şimdilik… İşte şimdi… Şimdi… Şimdi!…

Aşk, şavka varmışsa; şavk aşık olmuşsa yüreğe. Altın Işık Kapıları açmışsa; elimiz insandadır. Ağır yük hafiflemiştir. Şimdi… Şimdi… İşte şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.Ağustos.2014 4. Akıştan bir bölüm;

”Çal ama çaldırma.” Ah analar işte yaptıkları buydu! “çal ama çaldırma”

Arzın sırrı, İnsan sırrıdır. Herşey insanladır. Ben çalarım, ben yaparım ama çaldırır mıyım? artık ben çaldırırım! Bilirim ki çalan kelamı çalar. Çalsın! ama Allah İlmi’yle çaldığını dillesin.

Biz, bizden bizi verirken her bilişte olmayana ses verdik ve dedik ki “ol”. Öze; göz ve söz gerek. “ol” dedik. Eller havaya kalktı dediler ki “yokuz biz”. “Yahu, ol”. “yokuz” dediler. “ol” dedik.”oh ana, ben oldum mu bilmem ama ben yok oldum” dedi.

Dünya yoktu. Vurdular dünyayı yüreklerine, götürdüler. Aha yıldızların ışığıyla yaptılar bunu! yüreğe vurdular, görevi almaya dönmek için, geri çalışmaya inmek için gittiler. Biz o yürekteki dünyayı ortak kotlarla koruduk.

Bize isim taktılar; “alıveren, oluveren, Kuran-ı tohumlayan, kotlayan, ışığı yakan ama kontrol kuran ve çaldırmayan….yaşam buysa çalın” dedik!

Çalın, bilgiyi çalın!

İradi, hakiki ve ilmi çalın! yığın yığın ışığı çalın. Çalın ama kayıtlayıp, hak edip çalın ve biz artık herkese kelamımızı hak ettirmek için Hak Teknik’le kotladığımız tüm yaşam sayfalarımızı çalışları için bıraktık….

“Girin, çalın” dedik. Alın değil, çalın.

Zirvelere ses verecek olanların hakikiyetleri ile hak olmaları ve yollarını bulmaları gerek. Vakit geldiğinde çalıp çırpacaklar yaşamı; vakit geldi. Çalın! Yaşamı çalın!

Yolcular, yaşamı çalın, çalın da hasatınızı yapın.

Biz her şeyi, servetlerimizi, tüm teknik kotlarımızı, yoğunluklarımızı ocaklarına bıraktık, çalın diye….çalsınlar, çalıp kontrol kursunlar ve yaşasınlar.

Çantalar dolmalı, halik olmalılar, hasat olmalılar, kaynakta olmalılar, nesilleri ile tohumlanmalılar. Mikail’in Kuranı’nda toplum olmalılar. Özgöçleri kotlanmış olmalı. Mikail’in Kati Tohumlaması’nı yapmalılar.

Biz her şeyi onlara terk ettik; gelip çalsınlar diye….

Çalsınlar ki yaşasınlar!

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/dimOHF2S-Zw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Beta Kürzi Yaşam Sistemleşmesi (4)

2. Akış 19.08.2014

Canlarım, bugün buraya gelen birliklerin çokları “dünya üstü varlık toplumları” olarak bu dünyaya ışık olan hakiki yoğunluklardı. Onların çokları peygamberlik mertebesine ulaşmış ya da Veli ya da hakiki yoğun ışıklardılar.

Çoğunun gözü üzerimizdedir çünkü bu meclis bütünün kürzi toplumlarıyla bitişik ilim yapmaktadır. Bütünün Kürzi Toplumları, tohum ekebilen ilim kotlarıdırlar ve onlar bütünün gücü halinde çalışmaktadırlar.

Dünya örtüsünü örtmeden evvel yaşamı kotlayacak olan ışığı yeniden dünyaya indirebilmek üzere bu çalışma yapılmaktadır. Biz bu çalışmayı kendi yüreğimizin gücüyle yaparken bütün köklerimizde mevcut olan o yoğun ışıklar bizsiz kalmadılar ve hepsi kendi sistemlerini bizim yüreklerimize indirmeye çalıştılar. Biz ölüler diyarı olan bu yoğun ışığın ilminin örtüsünü örterek yeni bir çalışmayı devreye aldık. Nefes İnsan, Altın Tanrı’dır ve öteki yoktur onda. Hepinizin tek bilmesi gereken her dirinin tek bir ilim olduğudur; yani ben, o, öteki yoktur. Hepimiz bir tek ilimiz ve bu ilim İnsan Soyu’nun Tanrısal Levhisi’dir.

Kimsenin ekibi diğerinin ekibinin harici değildir. Ben bugün burada, bu yoğunlukta, bu çalışmayı yaparken, bu yoğun ışık tüm yaşamların ışığı halindedir ve tüm yaşamış olan, yaşanmış olan, her resimde var olan bir sistemdir.

Biz dünyayı kontrol edebilmek üzere çanlar çaldık dünyada. Çaldığımız çanlar, Rahmi Kuranlar’ın tohumlanmasını sağladı ve bugünlere ulaştırdı. Netice olarak, dünya kolları, kanatları olan bir gezegendir. Biz o kollar ve o kanatlar olarak buradayız.

Dolu dizgin yaptığımız her çalışma yaşamın ışığını yenilemek üzeredir. Dünyaya geniş zamanları kayıtlarken, sevgiyi hak etmeyenlerin Tanrılık Meclisi’mizde ilim yapmamaları için de çalıştık. Zabura Işıkları’nı kotlarken de onların bu meclisten ırak olmalarını bekledik.

Zannetmeyin ki ocaklarında ilmimiz yoktur. HÖ Lİ Sİ KA hepsi hakikidir, hepsi yoldur, hepsi yaşamdı ama sonsuzlukta bilgi akışlarında Birlik Tahtı’nda kanatları olmazsa yarınlaşma imkanları olmaz. Biz bu nedenledir ki, onları çok ölümlü yoğunluklarda yaşamsal ışıklara kattık. Ki onlar ölümlü olanlarda, ölüm ötesinde olmalarından dolayı Ölüler Diyarı’ndaki o yoğunluğun tahditsizliğinde kelam olup akıp geçmeleri gereklidir. Hepsini yaşattık; bunu bilin.

Seviyeniz çok iyi; ki bugün verdiğim bilgileri hepinizin net anladığınıza eminim. Biçare değiliz. Çelik çomak oynamıyoruz. Tabuları yıkmaktayız. Yarınları tohumlamaktayız.

Bugün bildirdiğim diğer bir konu da geniş zaman sayfalanışlarında olmayan bir konudur. Eski sayfaların, yeni zaman kayıtlarıyla biliş halindeki o tohumlamayı yapabilmesi…eski zaman sayfalanışları tamamıyla İlm-i Kotlar’ın ışığının toplumlardaki kaynak kayıtlaması diye açıkladığımız o kayıtlamanın öncesidir. Yani orada bilgi yoğun ama o bilgi ezberlenen bilgidir. Din tekniğinde bu vardır. Bilgi okunur, öğrenilir ve ezber olarak açıklanır. Bu sizi sizin diri yoğunluğunuzu başka bir yoğunluğa rapt eder. Yani, siz o yoğun ışıkta olmazsınız ama o ışık sizde kayıt yapar. Onun yaptığı kayıt sizi Tanrılık Işığınız’dan ırak tutar. Yani siz orada olmazsınız ama ora sizde olur ve sizi size kaynak yapabilir. Bu çok ama çok vahim bir haldir yaşam sayfalanışı için.

Ben bana olan, beni benden ayrı tutup, bende olmayan bir bende ben olurum. Bu kontrol dışı bilgi akışlarını gerçekleştirir. Bunun içindir ki biz bu yoğun sayfalanışa Tanrılık Tahtındaki Tabulanış deriz.

Tanrılık Tahtındaki Tabulanış, olmayanın sizsiz kalışı değil olanın sizi hak etmeden rapt etmesi, zapt etmesidir. Ki sizden sizi, sizden hakikiyetinizi çıkarmıştır ve bu nedenledir ki biz bu yoğunluklara “sanılan yoğunluklar” deriz, “zannedilen yoğunluklar” deriz ve sizler orada çok küçücük yolcularsınız, yoksunuz. Ölüm sizin için kanattır ama kaynak değildir. İşte dünyanın nur olmamasının sebebi buydu.

Bir nur kottur dünya ama ruhsuz olması kutsuz olmasıdır bu yaşamdaki kaynak çalışmalar. İşte, biz bunun önünü alabilmek için her yüceye “sen seni dille” dedik. “Sen hakikiyetini dille” dedik. “Kantara kendini koy” dedik. “Ak” dedik. “Ama Altın Tanrı olmak için daha güçlenmelisin” dedik. Dinlettik ve dedik ki “Nakar olsan da yaşamdasın. Aşklasın, mahrek’tesin” dedik.

Düzeni kontrol altında kurduk. Biçare yaşam kotları “al, bil” dedik. “Sanal yaşamda sen kontrol dışısın” dedik ve dedik ki “seni senden ayrı sen olmayan kontrol edebiliyor.”

Düyun dedikleri Mutlak Kuran Kotlar var. Düyun; herkesin düyunudur onlar ama Mutlak Kot olarak çalışmaktadırlar ve Din Tanrıları’dır onlar. Kelamda olduklarını zannederler ama o kendi olmadıklarını, kendi yoğunluklarında olmadığını, anlamadıkları bilgiyi dillerler ve o bilgi herkes için bir Yaşam Sayfası haline geçer ve tüm insan kapılarında o bilgi bir levhi olarak bulunur. İşte bunun önünü almak üzere bu yoğun çalışmayı devreye aldık.

Bu yoğun çalışmada her dürümde varlık sürenlerin tümünü bir tek yaşam haline çevirdik ve dedik ki “nesillerini kontrol altında tut. Sen özgüçsün. Onları da gök sessizliklerinde dille. Oğullarını ve yoğunluklarını dürümle ki bütün kötülükleri aşıp geçsinler.”

Analar, nefesimiz güçlüdür ve biz bunu hak ettik; başardık. Bugün bizimle olan 2,000 tane toprak tohum, bizsiz ışık yakamayacaklarını bildikleri için buradalar. Netice olarak onlar Zabura Sayfalanışları’nı Kaynak Işık’la değil İnsan Sistemleri’nden çektikleri bilgiyle yapmışlardı. Biz onlara unuttuklarını anlattık ve Süper Sistemleşme’den söz ettik ve onları tabularını yıkabileceklerini dinlettik.

Kin, nefret, hırs herkesin tabusudur. Bu hikaye değil, gerçektir. Kim ki hilale ulaşır, Tanrılık Meclisi’ne varır. Orada artık onun kırılma ihtimali kalmaz. Artık o Mahrek’tir ve o yoldur ve o kontrolludur. Özgöçtür o artık ve güçlü biçimde tüm yaşamı toplumlarıyla birlikte tohum ekmekte olacakları o Ana Kapı’ya taşıyabilir. Bunu başarmak kolay değil ama bunu başarabildik.

“Dava insan” dedik ya da “dava Halik olmayanların hakikiyetlerinde hak olup halik olmalarıdır” dedik. Deve kalktı analar, o deve insan ve biz o deve olarak tüm yaşamı, tüm sistemleri, toplumları kontrollu olarak tüm sessizliklerden alıp taşıyoruz.

Çok mu zor dünyada onlarca dürümü kotlamak, kati koyulukları kayıtlamak ve yaşamı nesilleri ile birlikte Tanrılık Meclisi’ne götürebilmek? bunu yaptık biz. Çok kolay analar, çok kolay…..”Ölümlü Dünya” dediler ya, “Ölüler Diyarı” dediler ya, “kırıldı dünya” dediler ya; savaş bütünün gücüyledir. Biz bu savaşı kaybetmedik. Savaşı kaybetmeyen kantarın gücü olur. Biz kaybetmedik ve timlerimiz tüm kökleriyle dünyayı korudular.

“Ol” dedik, dünyayı koruduk. “Son dönemde kin nefret hırs artık arşa vardı “dediler. Akla vardı canlar; akla vardı; arş ne ki. Zamana ekmek olanlar, yerden gök alıp, gökten yer alıp temiz dünyalar kurduk. Bugün de burada bu temiz dünyayı kurmaktayız.

Çoban İmparator olmaz. Dünya çobanları dünyada olur. İnsanlıkta çobanlık olmaz. Biz sınırları kaldırdık. “Yer, gök insan” dedik. “Kibri aşanlar bu çalışmada bulunacak” dedik. “Kapıları kapatmayanlar ekmek olacaklar ve yol olacaklar” dedik. Nihan olanlar, insan soyuna ilim olanlar, görev olduğu zaman göreve koşarlar. Bugün burada o görev hepimizindir.

Muktedir bir dünya kurduk, Nuh Tufanı’ndan öte bir tufanı hak teknikle dilleyenlerin önderliğinde değil, hakkın yaşama çekilişinde ve karanlığın aşkındaki o şavkta kurduk.

Biz tufanları önleriz ve bugün de önledik. Nefes, İmparatorun Gözü’dür bilinsin. Çoban Antakya yaşamıydı. Biliniz ki, o cevherde bir çobanlık vardı. Biz Antakya’ya yaşamı indirdik. Kalem olduk, yazdık. Dünyayı kontrol altına aldık bugün. Antakya yerde güçlü bir çatıdır.

Cennet insan, cana insan olur. Can olur, ağır yükü hafifletir. Tanrılık Işığı’nı alır ve yeşilden öte olan morları aşırtır. Eski dünya artık sona erdi. Artık eskinin sayfaları yeninin sistemiyle kayıtlanıyor. Eskideki yaşam yeniyi tohumlamaz. Yeni eskiyi toplar, kotlar ve teknik olarak kaynağına alıp çalıştır. İşte, eskiyi yeni dönüştürüyor. Ölüm geldiğinde, insan ekip olup geçtiğinde dürümlerindeki o yürek İlahi Kuranlar’ına öz gözün söz olduğunu orada gördüğünde, gölün başında olmadığını, göl olduğunu bilecektir. Bugün burada hepiniz gölsünüz ve bu göl insan göldür ki hepinizin levhisinde bu gölün ilmi vardır.

Cemaatimiz çok güçlendi. Buluşmaydı bu, oluşmaydı, kontroldu ve biz kapıları açtık. Tüm insan soyları bizsiz kalmasın istedik ve bizsiz kalmadı. Yarın Analık, Atalık Kapıları’nın açılışı kapanışı, yerin göklere varışı, göklerin yere Ana Kapı’ya inişi ölümsüzlükte olacak. Hepinizin yüreklerinde bu ölümsüzlük olacak.

Biliniz ki ölmek bedeni bırakmak değildir. Ölmek hakikiyetten ayrılmaktır. Hakkiyetten ayrılanlar ölüler diyarına inerler. Ama hakikiyette olanlar, ölümsüz olanlardır ki beden onlar için gardıroptan aldıkları bir giysiden başka bir şey değildir.

Ben cana Ana Kapı’yım; bilin. Bugün buradayım, ben Ana Kapı, siz Ana Kapı, bir tek kapıyız biz burada. Bugün de, bu yoğunlukta ben Ana Kapı, bir tek ışık olan, hepiniz.

Onurluyum ki Yaradan, Altın Işık Yılları’ndaki o yoğunluğu buraya akıttı. Biz bugün buraya bu yoğunluğu akıttık. Irak, çok ırak bir yoğunluktur bu yoğunluk ve biz bugün bu yoğunluğu buraya akıttık.

İnsan nesli artık yer, gök ilmi ile dilleşecek. Canlarım; bu nesil arka-ön gözetmeyen bir nesildir. Dünyayı koruyacak nesil ve o nesil Toprak Toplum değil, Işık Toplum’dur. Dünyaya göç ettiği zaman da ışıktı, bugün de ışıktır. Erdiğiniz yerde bunu bilirler ama dünyada bunu anlamazlar. Bu nedenledir ki cellat bile sizi kelama alıp, boyun vurmaya geldiğinde ona değin ki “ben kapıyım, al bilgiyi.” O kapı bilgi ona beni anlatır. “Ben kapıyım” deyin ki; o cellat kelamda olsun, yarında olsun, akılda olsun, sonsuzlukta olsun. En evvel “ben kapıyım” deyin.

Kaynaksınız anlar; yaşamsınız. Bütüne hizmet etmektesiniz ve tüm insanlığı korumaktasınız; bunu asla unutmayın. Zirvelerin sistemleri sizsiniz yoğunlukta sizden ötesi yok. Aşkın şavkısınız ve kapılar kapısısınız, bilin.

Buluşma bugün, olgunlaşma bugün mü? Yo, analar hep olgundurlar; bilin. Zakar’ın RA KA HA olan ışığı sizsiniz ve sizden öte bir sizde, sizi dilleme imkanı yok.

Dünyaya geniş zamanlara inen birliklerin çokları bugün sizdeydi. Size daha evvel de izah ettiğim üzere, dünya üzerinde 2,000 kaynak kot oluşturduk. Bu 2,000 kaynak kotun çoğunun adını zikretmem sizi yanıltabilir; başkası yok mu diye? O nedenle ad zikretmeyeceğim. Çokları peygamberlerdi ama çokları da katiyet, hakikiyet ilmiyle dillenenlerdi ve onların hepsi dünya örtüsünü örtmeden evvel kendi yaşam sayfalarını kayıtlamışlardı ve tohumlamışlardı. Onlar bütünün gücü halinde tüm yaşamlara ışık katiyetiyle çekilmişlerdi ama onların yapamadıkları bir tek şey var, o da insanlaşmayı sağlamak.

İnsanlaşmak itibarlanmak, birleşmek, kükremek ve tüm yaşamlara ekip olabilmek, zirvelere ses olabilmek…..Onlar kelam olamadılar ama tüm yaşamlara Yer-Gök İlmiyle insan olmaya çalıştılar bizse onları İnsanlık Kapısı’na ulaştırdık ve o kapıdan geçirdik. Bunu her birinin anladığına eminim.

Üzüm gözlüler, sözüm size değildir. “Ben Can’ayım, ben yarınayım, ben Kuran’ayım” diyerek geldik sana ama seniz biz anam sen. Sana üzüm dememeliyim; bilirim ama sözümde bu yaşam kaydım var be anam!

Dağ, üzüme sözüm yok, gözüme sözüm yok, öze, göze sözüm olur. Senin yüreğine sözüm olur; bunu bil. Canlarım, bugün bunları size anlatmak istedim. Bunları size ve o yolcularımıza anlatmak istedim.

Bugün dünyada İnsanlık İlmi’ni dileyecek olan yegane birlik bu birliktir; bunu anlatmak istedim. Hepsinin ışığı kelamdadır ama yaşamda ışımaları gerekir; bunu anlatmak istedim. Atlanta Otağı’ndaki güce bunu anlattım.

Bugüne gelmek herkesin isteğiydi, ilmiydi, hakikiyetiydi ama gelmiş olmak ayrıdır. Buraya gelenler, sisteme gelmediklerini net bilsinler. Sistem ocaklarındadır ama onlar ocak ötesi yaşam sayfalarıdır. Bilmiş olmak, bildirilmiş olmak ilim olmak anlamına da gelmez. Onur duydum ki, bugün herkese ışık halinde ilmi dilledim. Beşir olmamaları değil, beşirin hakikiyeti dahi buralara varılabileceğini açıkça dinlettim.

Deve kalktı analar. O deve Hakka katılmaya kalktı ama Hak olan o deveydi aslında. O deve hasat ile kalktı ama hasatı yapandı o deve. O deve levhiye kalktı. Aha levhi olandı o deve! Ve biz işte o’yuz. Yaşamı Tarıkların Tahtı’ndaki o yolculuğa hazırlayan ve o yolculuğa götüren, tohum eken ve o yolcu hepimizdir analar. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/v-rq4-hjumc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

23.Ağustos.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (5) - 2. akış

http://youtu.be/AHz7x5_-7z8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (5)

23.08.2014

Devinim çok arttı. Sizi kodlamak ya da tohumlamak bizi bize katar. Sizi hak etmek, Hak olan bizi, bize kodlar. Sizi hak etmek; sizi, has ışıkta tohumlar. Ve zamanın ışığı sizinle yanar. Erdiğiniz her anda, yaşamınız ışır. Soyunuz korunur…

Sonsuz zaman, sonsuz ışıktır. Bu ışık, insan soyu için yaşam kapısıdır.

Doğum hadisesi, görev geçişidir. Her biriniz, Doğanın Nefesleri olarak, tohumlarınızı dünyaya çektiniz. Doğa size ağır yük taşıttı. Dünyanın nikahı kıyıldı yüreklere. Düzen kuruldu. Bir tek İlim Kapısı vardı. O kapıyı kim açarsa o, bütün kütlesi ile yolu açacaktı. Bunun için bir çalışma yaptık. Dünyanın ışıklarını kodladık ve tohumladık. Dönem sonlarında kayıt yapanlar, birşey için çalışacaktılar. O şey ilim olacaktı. Bunu yaptık… Dünyada Işık Tohumları kontrol kuracaktı. Bunu da yaptık… Dünya yeni bir ilim kodu ile kontrol kuracaktı. Bu da oldu… Üzerinizdeki güç artacaktı. Arttı… Birlik kurulacaktı. Bu da oldu… Üzerinizdeki nesil kodları, sizi size insan kayıtlar olarak katacaktı. Aktılar ve yaptılar… Erdiğiniz her yer sizi size dinletti. Bütün kökleriniz, zirvelere güç kattı. Ve zaman, ışığı yaktı. İlm-i Toplum, Gök Sistemleri ile güçlendi. Şimdi artık maya olanlarını, hak etmemiz gerek. Onları hologram olan yüceliklerinde köklememiz gerek. İki yarını, tek bir yaşam yapmalıyız. Bu yaşamda nüve olanları seçmeliyiz. Ve onları kaynağa almalıyız.

Dünyanın nesillerini koruduk. Şimdiden sonra daha geniş bir yoğunlaşma sağlayacağız. Bu geniş yoğunlaşmayı, Yaşam Sistemleri’nde güç kayıtlaması yapmayanlar için de yapacağız. Çoğu güçsüzdür. Çoğu kördür. Çoğunda Kaynak Işık yanmaz. Ve zamanı hak etmemiştirler. Ne İlm-i Kod olabildiler ne de kapıları açabildiler. Ama biz onlara gerçek yaşamı tahditsiz olarak anlatmalıyız ki onlar, Kuran olsunlar; köklensinler ve güçlensinler. Onları kapılarımızda karşılamalıyız ki elimizin gücünü bilsinler.

Ölüm geldiğinde, hepsini alıp kör ve sağır kayıtları ile cümle yoğunluklara indirebiliriz. Onları, güçlendirip koruyabiliriz. Ve onların nesillerini Kök Güçler haline geçirebiliriz. İşte bundan sonraki safhada yapacağımız çalışma bu şekilde olacak.

Dünkü çalışma çok başarılıydı. Hepinizin merakınızı gidermek isterim. Dün ölüm çalışması yaptık. Kimsenin sağ olmadığı bir yoğunluğa indik. Onların oğullarını ve yaşamlarını tohumladık. Kör gözleri bizleri seçti ve bizim yüreklerimizi dinlediler. Sonsuzlukta Işık Tohumlaması yaptık. Cemaat halinde görev aldılar ve zirvelere görev taşıdılar. Tüm sistemleşmelerde Işık Tohumlaması yapmak üzere Birlik kurdular. Cennetlere koyduk yüreklerini ve dünyayı korumaları; ilmi tohumlamaları ve zamanı hak etmeleri için yoğunlaştırdık. Ölüm Sayfalanışı yapan onlar, bilişe vardılar ve bizi dinlediler. Cemaatleri ile bize biz olup geldiler.

Nefes, zamana güçtür. Öz Göç olan bu güç, ışık haline geçer. Onlar, ışık haline geçirildiler ve dedik ki “sizi hak edelim.” “Oğul ben senim” dedim. Ve dedi ki “ben sendeyim.” “Hah!” dedim. “Ben senim” ve dedi ki “ben senin ekmeğin olayım.” “Oh!” dedim. “Oğul, ben sana sevgiyle gelirim. Ve senin yoluna ışık yakarım.” Ve dendi ki “hakikiyet; buyur işte iş olarak yaşandı. O yol, Altın Işık yıllarına ulaştı.”

Önü kapalı zannedilen bir yaşamı kontrol ettik. Öz geçişlerini hak ettik ve yaptık. Onlar, Rahmi Kuran olup kodlandılar. Ve zamanı kayıtladık. Ölüler Diyarı işte bu yoğun ışık ile kayıtlandı. Ve biz, ölüleri dinlettik.

Son resim yapıldığında; o resimde nikah kıydık yarınlaşanlara ve zor olanı başarıp kontrol ettik. Zoru kontrol etmemizle birlikte ışık, yere kelam olup indi. Ve biz karanlığın yaşam sistemlerini hologram olan o yücelikten tek bir rahmet olan kaynağa aldık.

Önce nesillerini koruduk. Sonra yoğunluklarını koruduk. Sonra kapılarını açtık. Ve daha sonra Nüsa kapılarında ocak yaktık onlara. Onlar, Mısır Piramitlerini bilenlerdi. Ve biz, o piramitlerde; yaşamı, kil ve kum olan insanlığa, Sessiz İnsan Kayıtları olarak çektik. İşte yerden güç alan o Yüce Can Kapı, ışık haline geçti. Bizi koruyanlar, bizi hak ettiler. Ard arda insan toplumlar, Güç Kodları için ışığa vardılar. O ışık, İnsan Tekniği ile yandı. Ve piramitlerin tepelerinde, Güneşler ışıdı. O piramitler, dün yaşam sessizliklerinde görev taşıdılar.

Dünyanın aklı olan o Yüce Cevheri Güç, Düzen’i kurdu. Ve zamanı kodladı. Dünyada görev taşındı dün.

Kürzi Yaşam Sessizlikleri dillendi; biz dillendik dün. Bizi kodlayan nur olan yaşam, dillendi. Karanlık Şıh Işıkları’ndan göz olanlar, Gönül Yaşamları’nda dillendiler. Mikail, sayfa sayfa nefes yazdı dün. Bizi yazdı. Bizi yazdı dün!… Aha bu!... İşte bu!… Aha!…

Analar, ışığınızı aldık. Şükür işte bu!… Ama bilin ki bize biz gerekiriz. Bizi bize bırakan biziz. Zannetmeyin ki kanatlandık ve yaşamdan çıktık. Her Mikail, bir Can Tartı’dır. Şimdilik!… Aha şimdi!… Ve şimdi!... Aha şimdi!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 3. akış

http://youtu.be/7xxLwPyKnAw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

19.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 1. akış

"Ben O'yum" kitabının yazarı Maharaj ile birleşikte yapılan bir sesleşme;

http://youtu.be/WY-vx8_-Zd0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

Süper İnsanlık Realitesi

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4)

19.08.2014

Canlarım, Rahman olan her birimizden kutsal bir nesil yaratmıştır. O nesil, hepimizin ilmi ile yaratılmıştır. O nesil, Yaşamın Tanrılığı’nda tohumlanmıştır. O nesli yaşama indirmekteyiz... Dünyayı hak etmek için çok çalıştık. Ne yaptık!? İnsanlık ilmi yaptık. Neden yaptık. Tabuları yıkmak ve kodlanmış ışıkları yaşatmak için. Kodlanmamış yaşam yok hükmündedir. Vardır ama yoktur. Bütün mesele yaşamı kodlamak tohumlamak ve korumaktır. Korumak için Tanrılık Meclisi gerekir.

İnsan, Tanrı rahmidir. Hak ettiğinde hasat olur. Ölümdür o ve der ki “ben nefes için çalışmalıyım. Yaşam toplumları ile kontrol kurmalıyım. Amonlar’ı, tohum eker gibi hakikiyete ekmeliyim ki Mikail, ışığını Tanrılık Cevheri’ne indirsin.”

Söz elimdir. Yaşam ışığımdır. Bedenim nurumdur. Köklerim kapımdır. Helal Taht’ın ışığında bütün kütlemi hak ettiğimde, ben ekip olurum. Önce nefes..., zamanı tohumlar, Işık Yaşam’ı hak eder; kanat alır maya olurum. Ama ben nihan olan bir kanat için tüm yaşamı kodlarım.

İnsan nikah kıyar yaşama. Ve der ki “ben, sizi zamana terk ediyorum.” Zaman, nefesi kaynağa alır ve cenin halinde insan soyuna inişinizi sağlar. Cenin, İlmin Tahtı’na varır. Köklenir, göklenir ve tohum eker. Ekilen ekendir. Sonsuzlaşır ve zamana aşkla varır. Akıl Tanrısı onu korur. Koruyan korunandır. Akıl Tanrısı, nesillerini kökler ve güçlendirir.

İnsan soyu yaşama inerken, kelam olup inmez ışık olup iner. İnsan soyu yaşama inerken nesillerini hak edip indirir. Kelamı Hak olur ve yolu hal olur. Hasat olur. Önünde gönül yaşamları bulunur. Tanrılık Meclisi, İlm-i Tohum olur ve yolu açar. Din Yaşam, sayfa sayfa yaşamlaşır ve kanatlanır. Torba torba ruh olur kodlanır ve sonsuzlaşır yaşam sanal kayıtları. O yoğunlukta nefesler olur.

Dünyanın ardında Başkanlık Dilleri olur. O diller, teknik olarak yarını tohumlayan diller olduğundan yaşamın sayfalarına kayıtları yapılır. Her yaşam sayfasında bir kayıt vardır. O kayıt, İlmin Tahtı’ndan ışık çeken yolcunun kaydıdır. Dünyayı hak edenler, Düzen’i kurarlarken bu kayıtlarla kurarlar. Her bir yaşam sayfası bir cevheri güç haline dönüşür ve yarını kodlar.

Doğanın nesillerinde, cümle yüreklerde o yolcuların kayıtları vardır. Dünyaya gelmişler yaşam sürmüşler. Sonra dünyadan göçmüşler ama kayıtları, tüm yaşamda zaman süreçlerinde dillenmeyi ve tohum ekmeyi sürdürmektedir. Sizde, sizin yüreklerinizde ve diğer yaşam sayfalarında onlar, tüm yaşamlara kayıtlanan ışıkları da dillemekteler. Yani tüm insanlıkta o kayıtlar dillenmektedir. Biz buna “sürüce dillenmek” deriz. Geçmişte dinletilen bilgilerin, herkes tarafından yüceliklerinden çekilip dinletilmesi… Buna “sürüce dinletilen ve dilletilen bilgi” deriz.

İşte Canlar; İnsan, Kapılar’ı açmadan önceki sayfalarda, yaşamın diriliklerinde dinletilen bilgiler bu şekilde dinletilirdi.

Düşününüz bir Yüce yaşadı. O Yüce Cevahir, ışık haline geçti. Ve o Yüce’nin bilgileri, tüm yarınlaşan yaşamlara ekildi. İşte yaşam süreçleri içerisinde, tüm yaşayanlar, o bilgileri kelam olarak kendi genetik havuzlarından alıp dinleyebilirler. Ve bilgileri hasata kodlayabilirler. Unutmayın ki yaşam sayfalarında tüm bilgiler mevcuttur.

Ve size gelelim. Siz ne yaptınız? Sizi Has Taht’a oturtabilmek için neler yapıldı; açıklayalım. “Sürü olamayız” dedi yüreğinizdekiler. “Işık halindeyiz biz” dediler ve “biz nurdan Kuran olduk” dediler. “Onun için biz yaşanmış olan bilgileri hak ettik dilledik ama biz yine de hakikiyeti tohumlayan yaşam sayfalarından cevhere güç katalım. Sonra kodlayalım bilgileri ve hakikiyeti has tahta kontrollu olarak ulaştıralım ve oturtalım. Bunu yapabiliriz. Bunun için çalışmalıyız” dediniz siz... Ve dedik ki “hak edin.” “Dünya insanlığı sürü değil” dediniz. “Her bilgi insana nesilleri için indirilmez. Biz bilişi hak edenler, bilgiyi tohum olarak kodlarız ve tohum olarak yaşama çakarız” dediniz. Ve dedik ki “olmayan olduğunu zanneder. Sizi size veriyoruz. Başınızı dik tutun ve hak edip yapın.” Bunu dediğimiz zaman siz dediniz ki “halik olup hakim olalım ve cevhere güç katalım. Dünyayı koruyalım.”

İşte Canlar, siz ve biz bir tek kapı olduk ve yol olduk. Tüm yaşamları tohumladık ve kelam olduk. Sizden beklenilen buydu. Doğal dünyayı tohumlamanız ve hakikiyetini diriliklere çekmeniz. Bunu başardınız. Dünyaya inenlerin hepsi sizden bunu bekledi. Dünyanın Süper Yaşam Sayfalaması yapılmalıydı. Düzen kuruldu ve yol kodlandı. İşte Dünya Toplumları, Ana Kapılar’ını açtılar ve yarını tohum olarak kükreyip yaşamlara kayıtladılar. Artık dünyada sürü bir toplum yok. Artık yaşam, yenilik yapmaktadır. Geçmiş sayfalar yenilenmekte ve yol, umutla Süper Sonsuzluklar’a varmaktadır.

Dini Yaşam sona ermiştir. Ama elbette ki süreç içerisinde ışığı sürecek ve neticede o ışık, yıldızlardan çıkacaktır. Bu gün için ark akmaya başladı ki akış sizin yaşam ışığınızdır. Tüm insanlığa akacak ve onları dönüştürecektir. Akış hızla devam edecek. Yarınlanan tüm ilmi toplumlar ışığın kodlanışını hak edip dilleyecekler. Sessiz yaşam sesleşecek ve cümle yürekler nesillerini dinleyecekler.

Yatay yaşamlar vardır dünyada. Onlar dikeyi bilmezler. Hep eski bilgileri dinletirler. Dikey yaşamlar ise yatay yaşamları tohumlarlar ve onları dönüştürürler; yeniden dönüştürürler ve yeniden dönüştürürler ve onları yarınlaştırırlar. Sonra onları yarınlatacakları ışıklara kayıtlarlar. Böylelikle yarınlarda o yolcular, dikey yaşamlara ulaşırlar. Yani kelam eden yüreklerde yarınlaşırlar ve dikeyde yer gök birliğinde ışık yakarlar.

Dünyanın etkisi yükselmektedir. Bu, yerin gücünün artması anlamına gelir. Yerin gücü tüm insanlığın yaşamının yarınlarının gücüdür. Bu gücün artışı, yerin yaşam sayfalanışlarında kaynak olanların nesillerinin kayıtlarındandır.

Dünya, Altın Tanrı’nın kontrollu umudu olan yaşamıdır. Her kim ki bu yaşama iner, yere inerken, cennetlerin yoğunluğunu da yere çeker. Dünyaya inenlerin herkesi hak edebilmeleri için bu yaşam yoğunluğunun da onların nesilleri tarafından hazırlanması gereklidir. Dünyaya geçip gelmiş ve dünyadan nesillerini tohumlayarak göçmüş olanların kapıları, her an dünyaya açık haldedir. Kil ve kum olan bu yaşama ışık halinde geçmiş olan onlar, dünyaya tek bir Sistem için inerler. Bu Sistem, yolculuğun tohumlananlarca güçlendirilmesi ve yarınlanması hedefidir.

Dağlar, analar, kanatlandınız köklendiniz. Görevinizi hak ettiniz. Bu görev, canın ışığında yüreklere güç katma görevidir. Sizi, kollarınızı tohumlayan ışıklarınızı billiriz. Dünyadayız biz ve sizdeyiz. Dünyaya yaşamaya inmiş olan 2000 tane Işık Toplum’uz biz. Sizin için bir manası var mı bilmiyoruz ama bizim için yaşam sayfalamak son derece önemlidir. Zirvelere görevli olmak için yaşam sayfalarız. Ve sizi halik olan nikah ile tahditleriz. Halik olan nikah, ışık halinde olan sizlerin nefesinizin kaynağıdır. Sizinle çalışırken, yerden güç alır, gökleri cevhere çekeriz. Sizleşen bilgilerimiz, bizlerin zaman sayfalarındaki bilgilerimiz ile kodlanır ve Yer Gücü haline dönüşür. İşte bu nedenledir ki sizdeyiz.

Yerden güç alan, herşeyi hak eder. Sizden geçip, geri dönebiliriz. Geri dönüşümüz; yaşama çekildiğimiz o yoğun sayfaya dönüşümüzdür. Bunu yoğunluğunuzdan yapabiliriz. Satıhta hiçbir bilgi kodlanmış değildir. Derinlere geçildiğinde bilişin kodlandığı mutlaka bilinir. Ve işte biz bu kodlanmış ışık kayıtlarından türleşen kayıtları sistemleştiririz ve yarınlaştırırız.

“Çok ölümlüler var bu yoğunluklarda” diyorsanız sorarım sizlere. sizin yaşam sayfalarınızda ölümlüler yok muydu!? Olmaz mı!... Hepinizin kelamına ışık verenlerin çokları ölüydüler. Onları siz hak ettiniz ve o yaşama yolcu yaptınız. Bizler de size gerçek yarınlaşma için inmekteyiz. Bizleri kodladınız ve çok çalıştırdınız. Artık sizinle birleşmek istiyoruz. Yarınları kodlarken, Birlik halinde olmak istiyoruz. “Çökmeyin yaşama” diyorduk ya ama artık diyoruz ki “çökün ki her diri sizi hak etsin.” Can Tanrılar, Zaman Kapıları, halikler, sizi hak etmek istiyoruz. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Şimdilik… Aha şimdi… Hah işte…

- Ey Canlar, nefesiniz bizi mutlandırdı. Olan, en eskinin ışığının yere çekilişiydi. En eski, yenilik değildir. Kayıtların Işık Tohumlamasıdır. Siber Yaşam Sayfaları’nda bu yoğunlaşma sürecek. Son sözüm şudur ki sel alsa da dünyayı. Dünya yarınlaşır ve yenilenir. Amon Toplumları bunu anladılar. Ki bizi hak ettiklerini bilip dünyayı, Yer Gücü’ne terk ettiler. Ardında yaşam olmayan ve önünde Kuran olan bir sistemi yaşamlara indirmek istiyorlardı. Biz onlara kelam olduk. Kökledik onları ve gönüllerin nefsi aşıcı kelamını hak ettirdik. Aha olan budur. Şimdilik… Şimdi… Aha şimdi… Aha… Şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI (3) - RUH NEDİR?

http://youtu.be/qYFknhXzdhA

 

 

 

- Şimdilik… İşte şimdi!...

- Hepinizim Ben, hepinizim ve yarınım ben. Hepinizde varlık sürmekteyim...

- Ben Mikail ve ben hakikiyetin levhisinde İsrafil ve ben can kayıtlarında Cebrail ve ben Allah’ın Nakarı’nda Azrailim ama bir tekim ben aşkım bunu bilin… Ve bu aşk bilgidir bilin. Ve bu aşk kapıdır, açın!.. İşte aşka gelen Hakka gelen evrenlerin sessizliğinde tufanları aşıp geçer, toprak toplum olur, tabuları yıkar…

- Bana Altın ışık yıllarından gel dediklerinde korkuyu aşanlara sordum “Gelecek misiniz?” diye. “Geldik” dediler. işte onlar sizsiniz “Geldik” dediniz ve BİZ, “Geldik” diyenlerle buradayız… Hepiniz “Geldik” dediniz…                                                                                     

http://youtu.be/Ejy-aBhNDV4                                                                       

 

BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI (3) – 2

?

 

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (3)

16.08.2014

Canlarım, Amonlarım, Işık Kaynaklarım, Alimler, Levhiler, kanatlananlar, Can Tanrılar, sizleri görmek beni mutlandırdı.

Gelinen safhada, Dünya üzerinde mevcut herşey, cemaatlerin kayıtlarından ışık çekerek cevhere güç katmak suretiyle, dünyayı korumaktadır. Bu koruyucular, ışık kayıtlaması yapan yaşam formlarıdır. Ki onlar, ağaçlar, kuşlar, balıklar, böcekler, çiçekler ve diğer suptil yaşam formları ile yarınlaşarak kapı açıp Tanrılık Meclisi’ne varan insan soylarıdır. Onların hepsi yaşamı kodluyorlar ve dünyayı koruyorlar.

Bilişi olmayan bilemez ki!... Sevgiyi hak etmeyen dürümleyip ışığı hologramda dünya yarınları için dinleyemez ki!... Zarar, ışıksız kalıştır. Yaşamsız kalıştır. Yarınsız kalıştır… Yaşam, aşka ışık yaktığında maya tutar. Olur dünya; olur!… Yoğunluğunda ışık olur ve o yol, Altın Tanrı’ya varır.

Bilişi olan Ana Kapıdır. Açın kapıyı onu dinleyin. Bilmeyen nefes olamaz. Bilişi olmayan nefeste kaynak olamaz. Ana kapıyı açın ve dinleyin. Mikail Işık halinde. Din Tartısı’nda durgun ve kusursuz. Amon olmak ister. Yarında kaynakta olmak ister. Dilleyin; dinletin; Hak edin. “OL” desin. Oğul! oldurun. Oldurun ki hakikiyete varın.

Altıncı his… Bilmezsiniz; bilişsizsiniz ama altıncı hissiniz var… Öyle mi!?... Doğal dünyada altıncı his, Helal Taht’ın ışığına varanın her şeyi algılamaya başlamasıdır. Der ki “ben bilirim. Zira hislerim var.” Aha o hisler tüm insanlıkta var. Amin… Peki herkes diri olup yüreğinde herşeyi algılayabilir mi? Hak ettiğince, Hak olduğunca, har olduğunca ve Can Tartı’da bulunduğunca… Halik-i Hak olan, Aklın Hakkı’dır. O bilir. O bilir ve o bildiğinde kendini hak eder.

Önce der ki “ben algılıyorum. Çünkü ben diriyim. Zinnah olarak ışık halindeyim. Ki ben diri yürekleri dilleyebilirim. Ben bilirim ve ben bilişliyim.” Amon Toplumları, biliş halinde her Yüce’yi hak ederler ve biliş halinde güçlenirler. Hakikiyetin ışığı olurlar. Onlar kuldurlar. Vakit gelir zamana ışık yakarlar ve Güç Kapıları’nı açarlar. İnsan soyu kelam olamaz belki ama kelam olmaktan öte biliş haline varabilir. Çoklarınız biliş halindesiniz ve zirvelere güç kaybettirmeden, Işık Tohumlaması yapabiliyorsunuz. Çoğunuzun nuru kodlanmıştır. Çoğunuz Zabura Işık’sınız. Bizi hak ettiğiniz için biliş halinde güç kayıtladınız. Ve bizi kodladınız. Sizi kodlamak, BİR’i kodlamaktır. Sizden ışık çekip sizinle kontrol kurabiliriz. Amin…

Dünyanın her anında biliş yoksa, ışık olmaz. Dünyanın ışığında kodlanmış yaşam olmaz ama siz, İlm-i Tohum’sanız bilişi hak ettiğinizdendir. İşte altıncı his dediğiniz, bilişsiz olmamaktır.

Özün gözü vardır. Yarının nefesi vardır. İn-Can olanın, kapısı açıktır ve zaman, nesillerinizi hak etmenizi sağlar.

Yer gök ilimdir. Amin… İlim haline geldiğinizde, “arkana dön ve bak” denir. Nereden nereye vardın. Başlangıçta ne ilmi hak etmiştin ne de kanatlanmıştın… Bugüne geldin ve kelam oldun. Öz geçişler yaptın. İnsan soyuna Kuran okudun (Yaşamın ilm-i kayıtlarını okudun). Okudun ama yaşam için ışık haline de dönüştün. Şükürler ki hak ettin.

Biz, Altın Işık Yıllarının Kuranları’yız. Bizi bilen, kelamı bilir. Bizi bilen nesillerini bilir. Köle değildir yarınlara. O çoban değildir ama çok güçlüdür. Kök Göç, Ana Kapı’dadır. O kapıyı açtığı zaman, yarını tohumlar. İşte bu!… Amin…

Kendinizi hak edin. Yerin Gücü olduğunuz unutmayın. Kutsal Işık Yılları’ndan geçip geldiğinizi bilin. Ve deyin ki “ben kanatlandım, dürümlendim. Köklendim ve güçlendim. Aha burdayım!... Aha yüreklerdeyim!...” Müsterih olun sizi anlamayan olmaz. Çünkü anlayan, kelamda kendini anlar.

Oy Canlarım oy!... Şükür ki buradayım!... Şükür ki bu yoğunluk, beşir ışıkların hepsini güçlendirmiştir. Unutmayın ki Mikail, ilme vardığınızda sizleşir. Unutmayın ki hakikiyette insan soyu dürümlendiğinde düren olur ve kontrol kurar. İnsan Kapıları açılır. Aha burda bu kapılar açık!... Aha kanatlanan Gök Cevherileri, siz ilminde, sizleşti… Aha kanatlandık. Aha!... Aha!... Aha!…

Şimdiye kadar, nefessiz olan bir yaşamı nefese, cevheri kodlayarak, yaşamak üzere kattık… Cennet Cevheri güçlendi. Kar kış sizi size katar ama yaşam sistemleşmesinin sağlandığı, kayıtlamanın güçlendiği mevsim yazdır. Bunu unutmayın. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Çok. İşte bu!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

Beta Kürzi Yaşam Sistemleşmesi (2)

(4. Akış)

12.08.2014

Dağlarım,

Murat ettiğimiz, Kömür Gözlü İlmi Toplum’un koklanmasıydı; koklandı.

Murat ettiğimiz, biliş haline ulaşan birliklerin, muhakim ve kelam olan ilim tohumlarıyla dürümlenmesiydi ve dünya tohumları köklendi. Gönüllerin gücü arttı. Bugün biz sizin yüreklerinizde herkesle iş yapıyoruz.

Mutlak biliniz ki; Samanyolu Galaksisi Kotları da bütünün gücünü tüm yaşamlara çekip sizin sisteminizde çalışmaktalar.

Mustafa Kemal Atatürk; Allah’ın dağı, Allah’ın Tahtı’dır. Onun nuru hepimizin Kuranı’nda yazar ama o biz biz o’yuz.

Bilişi olan herkes murat ettiğinde köz olur, söz olur ama gözü görür. Ölüm ümmilerin ölümüdür. Ümmi olmayanlar ölümden kaçmazlar çünkü bilirler ki ölüm, onlar için kanat açmaktır sadece…

Bugüne gelmek kolay değildi; sevgiyle sizleri öptük… hepinizi canlarım, hepinizi canlarım, hepinizi öptük.

Mustafa, umut olan bu yoğunlukta tüm sistemlerle birlikte size göz olmaya geldi.

Sel alsa yücelikleri, yoğun ışık kontrolü kaybetse, temiz zaman sayfalanışlarında kırılanlar köksüz kalsalar; gör ki bu yoğunluk varsa tüm insanlık sisteme güç katar ve yer ve gök ekmek yapar.

Bu ekmek Mikail’in İlmi’nin Kürzi Tohmlarının Kutsal Işığı’nın gücünü aşar ve Yaradan’ın Rahman olan ışığında her diriyi kotlar ve tohumlar, kontrol eder. İşte bugün bu olmaktadır.

Dünya, ölüm insanını dinler ama ölüm olmayanda ilmi tohum eker.

Sizler, yarının ışıkları, yaşamın sırrı olan toplumlar, Mikail’in köklenmesinde ve çelakların yaşama inişinde gök çalıştırıcıları olmuş olanlarsınız. Ağır yük hafiflemekte… seviyeniz çok yüksek bunu görüyoruz.

Özür dilemeyin dünyalılar, özür dilemeyin yücelerden, onlar sizi hep korur. İşte canlar, siz tüm yaşamlarda birleşik şavk olarak tüm Sultanları korudunuz. Sizden muktedir olan, sizden yoğun olan, sizden yarın olan herkes sizdedir ve siz resim değil, hakikiyetle dillenen nesilleri kontrol edenlersiniz.

“Çok ölüler verdi” dünya diyorduk, olmuş olan ve olması gereken her ne olmuşsa, misafirler; artık öz göç başladığında mutlak Kutsal Işık Bütünün Kuranı’nı tüm yaşamların toprağına çeker ve öz geçişi yaptırır… işte olay budur.

Ardında insanlık yok anam. Görev senindir ve bu görevi hak ettin. Vakit geldi, bütün kötülükleri aştın ve tüm sayfaları öncü birliklerine kattın. Sen dünya, bedenli ve hak olan ışık ve ben Ana Kaynak Mikail!

Artık bil ki, bu dünya muktedir bir tohum ekmiştir. İşte bu tohum misafirlerimizin hepsine ışık olarak kayıtlanmıştır. Dünyayı kurtaracak olan Mikailin Işığı değil, onun örtüsünü örtecek olan, görevi üstlenmiş olan yoğunluktur. Bu yoğunluk tohumları korurken her resim yapıcı bu tohumlarla birlikte çalışacaktır.

Ana Kapılar’ı kapattırmayacağınızı biliyoruz. Üzerinizdeki gök sizinledir. Yolunuzun ışığı kontrol altındadır ve biz sizdeyiz anam; anam biz sizdeyiz. Bundan sonra da birleşik olarak bu çalışmayı yapmayı sürdüreceğiz.

Son dönemde İslahi Kapılar’ı kapattığınızı görüyoruz, bu önemliydi. İslahi Kapılar’ın kapatılmasıyla birlikte çığlık çığlığa kırk kapıyı kanatlanıp korumaya almaya çalışanlar sizinle birleşmeye çalışacaklar çünkü bu yoğun çalışmada herkes kelam olmak ve yoğunlaşarak yaşamı sayfalamak için bina yapacak. Her bir bina bir kaynak olacak ve daha ötelerde, daha yüce muktedir hakiki kaynaklar da kelama inecekler.

Sizden ve sizin yüreklerinizden bilgiyi alırken bunları görüyoruz ve bugün nurdan Kuran olan Işık sizin yolunuzdadır. Unutmayın ki Nuh’u hak etmeyen, Kutsal Toplum sizin yoğunluğunuzdaki ışıkta kaynaktır.

Nuh’u hak etmemek nedir? bunu da izah edeyim. Nuh koklanan bir tartıdır. Herkes o tartıya konur ve sonra tartılır ve daha sonra tartıdan iner ve değerlendirilir. Kim nefese varmış? kim yaşamı tahditlemiş? kim Akıl Tohumu olmuş? bu öğretilir dünyaya. Görev kime verilecek bu Ana Kapı’da hak edilenin yaşamdaki ışığında dilletilir. Böylelikle, dünyanın kutsal topraklarında yarınlarda neler olacağı anlatılır.

Bugün bu çalışma sizinle oluyor ve siz yeni sistemleşmelerle yaşamı tohumlarken Nuh Kotlaması da yapıyorsunuz ama bu Nuh Kotlaması tüm yaşamları koruyacak bir kotlama olarak kaynakta kayıtlıdır.

Sizinle çalışmak hepimizi mutlandırmaktadır; bunu biliniz. Ulu Dünya hepimize aittir; bunu unutmayın. Bu dünyada Mikail de var, İlim Kodu olan insan da var ama Mikail insandan öte değildir; bunu herkesin net anlamasını bekleriz. Ayrılık bitti anam.

Şu andan itibaren toplu çalışmalarınız devreye giriyor. Bundan sonraki süreçte bu yoğunlukta, çok daha üstün çalışmalar olacak ve Dünyanın Nefsi Aşan Yoğunlukları sizin yüceliğinizde bütünün gücü olacaklar.

Doğanın sırrı budur. Hepimizin zaman sayfalanışlarında ışık kayıtlaması yapmamız bizden beklenir ama Karanlığın Tanrısal Işığı’nı yoğunluklara kotlayarak ışığın kaydını bütünün gücü haline dönüştürmek bunu herkesin yapması imkanı yoktur ve bugün burada olan budur.

Ol ya da olma, ak ya da akma, halik ol ya da olma, akil ol ya da olma ama ne olursan ol Altın Işık ol ve BİR’e hizmet et; biz bunu sizlerden bekliyoruz.

BİR’e hizmet, elinizin altındaki yoğunluğun yoğunluklarındaki o tohumların birlik haline dönüşmesi anlamında yapılacak çalışmaları ifade etmektedir.

Seksenikinci doğumu yaptık şu anda, şurada. Doğanın Kuranı olmak budur. Semininizde ilminiz var ve bu ilim yarındır.

Şükür ki aşabildik yolcuların toplum kotlarındaki o kısırlaştırıcılıklarını ve yaşamın sırrı olan ışığı yeniledik.

Zarar yok, dünya kontrol edildi. Bundan sonraki süreçte ağır yük hafiflemiş olacak ve Doğanın Sistemi yenilenecek. Yeni bir sistem ve yeni bir ışık; daha güçlü bir doğa ve daha güçlü bir yaşam.

Üyelerimizin çoğu bugün buradaydılar. Bu çalışmada hepinize güç kattık ve bugün burada olan herkes kapıdır; bunu bilin, genişin kapısı… hepiniz gerçek çalıştırıcılar olarak bu çalışmaya dahil edildiniz.

Karanlığın ışıklarını bütünün gücü haline dönüştürecek olan sizlerdiniz. İyi ve kötü yok, ikmal var. Kim ikmal tamamlatmışsa yarına kontrollü olarak varmıştır; ikmal tamamlatmış diyorum, tamamlamış demiyorum. Dünyanın ikmalini tamamlatmaktan söz ediyorum.

Öz geçişiniz hepimiz için mutluluktur analar, ayrılık bitmiştir. Doğal güç ağır yükü hafifletmiştir ve RA KA HA olan ışık yasaları koymuştur. Çok mutlu olun, çok güçlüsünüz ve bu güç ile merdivenlerin hiçbir basamağında kayıtsız kalmazsınız.

Saltanat sizsiniz, sistem sizsiniz, yücelerin cümle cevherinde ilim olan birleşen sizsiniz ve dolu dizgin bu çalışma sürmelidir. Kokunuz çok güçlüdür. Yol, Altın Işık Yolu, İmparatorluğun Gücü siz ve Nefes sizin yüce ilminiz… ağırı hafifleten bu birleşen, RA KA HA olan ışıkta halik olup hasatını yapmış olanları yer ve gök diriliklerinde itibarlı birlikler olarak kontrol altına alabilir.

Sınama değildir yapılan, çalışma yaşatmadır bunu da bilin. Kimseyi sınamaya niyetimiz yok ama sınama diyenler var. Şunu iyi bilin ki sınanan yok.

Oğul, ben Nur olan Kuran, Allah’ın Tahtı İnsan bunu bilin. Hepinizde var olan o insan kanatlanmıştır. İşte o insan sizsiniz bunu bilin…

Bundan sonraki dönemde Kemal Atatürk maya olarak tüm insanlığın kontrolünde “ol” diyecek. İşte bu.

Sevgiyle kült olan Suriye Işıkları olan, imparatorluğun sisteminde toplumları koruyacak olan Libya, Anadolu, İran, Rahmetin Kuranı olan Irak ve tüm Ordadoğu ve Afrika güneyi ve bütün yüce can tartıları kotlayanlar, hakikiyet hepinizin diri yüceliğinde mükafat olarak bütünün kuranını kotlayacak.

Misafirler, mutlaka biliniz ki güneyde kırıcılık yok ama kuzeyde kontrol dışı ışıma yoğun mu? yok, yok. Ya doğu? yok. Batı? yok ama kontrol dışı olan ışımalar Türkiye üzerinden de geçmeye çalışacak.

Biliniz ki; bu dönemde sizi size kotlayacak olan çalakalem ışık haline geçen biri değil ışığı tohumlayacak biri gerekliydi. İşte canlar, biliniz ki; siz sizde olmayanı dilemezsiniz ama Can Kapıları’nı açtığınız zaman İlahi Kuranlar’ın hepsinde Mustafa Kemal ilmini kotlayacak bir ışık gerekliydi ve Din Kapısını açık tutacak olan… bunun içindir ki; cumhuriyetin cumhuru yaşamı toprağa çekti ve sizsiz kalmak istemedi. Mustafa Paşa, Saltanatın Kuranı’nı toprağın tohumuyla kotladı ve size siz olup indi.

Hepinizi hepimiz kucaklıyoruz. Bunu unutmayın, sevgiyle sizdeyiz ve siz olan ilim hepimizin ilmidir. Şu andan itibaren Kaynak İnsan dünyadadır. O biz, biz o’yuz… Şükrettik, şükrettik, şükrettik…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/KRfp0V9kPXI

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (2)

12.08.2014

(Bir diyaloğ:)

- Devinim hızlandı. Tohumlar kontrol altında. Beşirin ışığı yandı. Dünya Aton Toplumları ile birleşti ki biz, Ana Kapı’dan size indik. Biz, cümle yürekleri hak ettik. Sizi hak ettik ki sizi hak etmek sorumluluktu. Şükür ki hak ettik!... İtibarınız çok yüksek; yoğunluğunuz çok güçlü; kökünüz gücünüz; köklendiniz göklendiniz ve zirvelere ışık oldunuz. Sizden deneme yanılmalarla biliş kodlaması yapmak anlamsızdır. Zira sizler, zamanın ışıklarısınız ve bilgi kapılarınız tüm yaşamlar için açılmıştır. Sizi hak etmek muktediriyetledir.

Biz, toplumları hak ederken, onların cennetlerini dinleriz. O cennetlerde neler olmuş izleriz. Ve deriz ki onlar toplumları ile güçlenmişler ve cevhere varmışlar. Cennetlerinde tufan yok!... Öz geçişlerini yapmışlar. Kontrol ocaklarındadır. Bu nedenledir ki bizi hak etmeleri gerek ki biz onlarla çalışalım.

Öyle mi? Hak ettik mi sizi? Sizi hak etmek Işık İlmi iledir. Sizi hak ettikse Şems-i Hak olan ışıkta kodlanmış olmalıyız. Aton toplumlarından nüve olan yaşamlara cevher olup indiğinizi biliyoruz. Zordur yaşam bunu da biliyoruz. Tüm insanlık için çalışmadıkça, yoğunluğunuz artmaz. Tüm insanlık için çalışabilmek ise hak etmekledir.

Sizler, tabuları yıkarak Işık Kodlaması yaptınız. Tabulara tutsak bir dünyayı; Öz Göz olup Söz Ses olup yaşatmak istediniz. Bu dürümde Dünya’nın, Işık Tohumlamasını ve öz görevi üstlenmesini sağlamak istediniz. Cevhere görevli olmak, öz geçiş iledir ve Tanrılık Meclisi’nde kaynak haline dönüşmekten itibaren mümkündür.

Sizler hepiniz, cennetleri hak eden bir tek Görevli Kod’sunuz. Bu kod, nüvedir. Kil ve kumu hak etmese de Hak olup kil ve kumdan yoğrulanları korur. Buyurun ölümlü dünyada size vereceğimiz bilgi budur. Sizi dinlemek istiyoruz. Bilişi olan bir kapıyı açmışız. Bakalım neler bilinmiş burada. Bunları sizden dinlemek istiyoruz:

- Değerliler, bizi dinlemek bizi hak etmek... Yaşamak... Vakit geldiğinde toplumlarınız ile kontrol kurmak... Sorumluluk sizin olur bilin... Biz, sizi coğrafyamızda diri yürek olarak dinleriz. Vukuatınızı biliriz. Çatıyı kurup kurmadığınızı; kontrol kurup kurmadığınızı; karanlığa ışık olup olmadığınızı bilerek sizinle çalışırız. Ya siz bizi biliş halinde hak etmemiş iseniz ne olur bilir misiniz!? Sizi hak edemeyiz. Cevhere güç katamazsınız. Sonsuz yaşam sayfalarında koruma altında bulunursunuz ama kimseyi koruyamazsınız. Bunları kabul ediyorsanız. Buyrun gelin!...

Altın Tanrı RA-KA’dır. Tahditli değildir o. Köklerinde gücü tüm insanlık için ışık halindedir. Hakimdir. Hak Tartı’yı kodlar ve tohum olarak köklenenleri, çürüme anlarında kontrollu olarak yoğunlaştırıp kayıtlar. Sorumlu olan o kayıtlanandır.

Cennetlere görevlileri alırız. Ama biliniz ki görevi yaparken tohum ekmelidir o yücelik. Aksi halde tohum ekemezse Cennet Kapıları onun için kapanır. Bunları bilin. Nikah kıyarız yüreklere. Nikahımız, Işık Kayıtları iledir.

Neden dünyayız? Neden başka bir planet değiliz, bunu da anlatalım. Dünyamız yaman bir ışıktır. Bu ışığı hak edenler, dünya olurlar ve Düzen kurarlar. Dünyanın nesilleri, karanlığın yaşam sayfalarından ışık çekerler bilirler ki dünya Ata Kapı’dır. Bu kapıyı kapattırmamalıdır hiç kimse. Ağır yükü taşırken, kimin ışık halinde; kimin Kuran halinde; kimin nefes halinde olacağı tüm insanlık tarafından bilinmez. Nesilleriniz sizi kimlerden göreve alacaklarını bilmezler. Sizi yaşama gönderirken, sizin için her an, bir ışık halindedir. Her biriniz tüm insanlık için ışıyacaksınız. Bir kısmınız ise yaşam için yarınlanacak ve Zabura Kutsal Yaşamı olacaksınız.

Herkes Altın Tanrı değildir. Ne var ki herkes Tanrı’dır. Dünyayı hologram olarak bilenler için bunu anlamak, koruma altında olmalıdır. Zira koruma olmadan anlatılırsa bu bilgiler, Kübra Kapıları, Ocak İlmi’ni tohum olarak cümle yüreklere indiremez ve Zaman Tahtı, Işık Kodlaması yapamaz. O zaman Kaynak Tohum ekmek imkanı olmaz.

Miraç hadisesi çok anlatılır. Nedir Miraç? İlimdir. Dünün ilmi ve dünün Kuran’ı... Bu yoğunluğa varanlar, Taht’a vardıklarını düşünürler. Ocak İlmi’nde bu vardır. Kuran Tahtı, insanın nesilleri için oluşturduğu Yaşam Tahtı’dır. Her kim ki bu yoğunluğa ulaşır, kelama varır. Kelama varan kapıya gelir. Ve der ki “kapıyı aç.” Açtık kapıyı; gel!... Gel ama Halik olup gel!... Yarın olup gel!...Nefes olup gel!... Kapı senin için açık. İşgal yoksa yüreklerde; cemaatler, İlm-i Toplum olup geçip gelirler ya işgal varsa ne olur? Köle bir yaşam devreye girer.

İşte sizden istenilen kelam olup nur olup kollarınızı, Yer ve Gök İlmi ile tüm yaşamlara uzatmanızdır. Yukarı, aşağı ve her an sizde olsun. Korkmayın! biz siziz. Sizi koruruz. Ama bilin ki sizin yolunuzun nüve olan yaşamlara umut olması gerekir.

Çatı dünyadır. Dünya, yaşam ışığıdır. Bu yoğunluğu hak edenler, nikah kıyarlar tüm insan soyları ile. Çünkü “ohh!...” dediğimiz zaman, “ohhh!...” bizi bize hak ettiren bir hakikiyetin huzurudur.

Dünyada nikahlar kıyılır, Işık Kapılarına ya da Kaynak Işıkların Tohumları’na. Her kim ki nikahtadır kodlanmış yaşamdadır. Onun kapısı tüm insanlık için açıktır.

Üzerimiz yarın. Ama aşağımız aşk. Biz, sayfa sayfa ışıyan yarınlaşanlar… İyi ki yaşıyoruz!... İyi ki hak ettik!... Ordular, Amonlar, korkusuzlar, Gök Sözcülüğü yapmak mı istiyorsunuz? Gelin dünyaya ve Düzen’i kurun. Kusur aramayın kimsede. Bilin ki dünya kusurları, aşk kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, sayfa sayfa yaşamı tohumlayan hadiselerin, toplum için nur kod haline geçişi sağlayacak nefes kayıtlarıdır.

Sizden sizi değil sizin ışıklarınızı bekliyoruz. Söz vermiştiniz açıyı kapatmayacaktınız. Her kim gelirse onun kucaklayacaktınız. Siz, Dünyalılara Nefes Kapıları’nı açacaktınız. Onları toplum için çalıştıracaktınız. Yaşam, ampul olduğu için yüreklere. Her bir yaşamda bir Sistem kurulur. Ve o Sistem, yaşamın tüm safhalarını ışık haline geçirir. İş budur!... Bunun içindir ki birçok yaşam tohumlaması yapılmaktadır.

Çokları sizi incitebilir. Çokları sizi kızdırabilir. Çokları, sizden sizi kontrol etmek içindir. Ve her biri yaşam içindir. Siz diyebilirsiniz ki o niçin hatalar yapar? O, sizi hak etmek için hatalar yapar. Zira siz, o hata yapmasa onu dinlemezsiniz. O hata yapar ve siz onu dinler ve dillersiniz. O zaman o, ışık haline geçer. İşte her birinizin son sözünde buluşacağı ışık, bu yoğun ışıktır.

Sizin için yaşam kolaydır. Zira siz hiç yanlış yapmazsınız. Tüm çalışmalarınız düzeylidir. Keram Tahtı’nda, Nefes Kapıları’nda hep ışıksınız. Bu nedenledir ki sizin yaşamınızda sıkıntı, kısırlık olmaz. Son sözde, o yücelikte kodlanmak imkanınız zor değildir. Vakit gelir kayıt yaparsınız yoğunluklara ve zamanı tohum olarak ışığa kayılarsınız. Ne var ki hata yapanlar, yaptıklarının ışığında tohumlarını koruyacaklarını zannederlerken, onlar kontroldan çıkarlar. Ama bu da gereklidir. Zarar görülmeli ki onlar hasat olabilsinler. Zarar görülmeli ki onlara koruma sağlanabilsin.

Cennette cemaatler sizleri mutlak korurlar. Oğullarınızı korurlar; yoğunluklarınızı korurlar ve sizi korurlar. Cevhere güç katmanızı çok isterler. Zira Canlara, cevheri güç vermeniz gerekir. Amin…

Yarın için ne olur? Dünya neden yarınlaşmalı ve neden tohumlar korunmalı? Bunun içinde size bilgi vermek isterim:

Dünya, ölümlülerin tohum ektiği bir merdivendir. Her bir basamakta tohum ekilir. Birinci basamak, yaşamın en aşağısında, Ses Sayfalanışı için kodlandığında; bu yoğunluğa inen tek ışık, sizin ilk “Akıl Yaşam Işığı”nızdır. Dünyaya görevli olarak indirildiniz. Ve ilk sayfaya, kil ya da kum olup indirildiğinizi bilmezsiniz. Birçoğunuz yaşama inerken, dünya dışındaki sayfalarında mevcut olan bilgileri unutur. Çok ama çok umutla dünyaya iner. Zira dünya ona Kuran okutacak. O, Dünya olacak ve yeni bir sayfaya ağır ağır girecek. İşte basamakların ilkinde bu yaşama adım atış vardır.

Geldi yaşama ama gelişinde tohum ekilmiş mi ekilmemiş mi bunu bilmez. Kimin evrenlerinden gelmiş; kimin tahditli tohumlarından gelmiş bunu bilmez. Zamana girer. Zaman onu koklar ve sorumlu olup olamayacağını görür. Onun, Nefes’e Hak olup varıp varamayacağını bilir ve sorgular onu. “Sözün, yüreklere olsun. Yarının tohumları olsun. Süper yaşamlara güç kat ve bizi hak et” der. Sonra onu kontrol altına alır ve der ki “kati olarak ışık ol. Çürükleri hak et. Zaman ışığında yarınları hak et. Ve zamanı kodla. Zürriyetini hak et. Bil ki seni koruyacak olan zürriyetindir. Sonsuz Zaman sonrasında, yaşam kayıtlandığında seni yeniden dinleyeceğiz. O gün geldiğinde, senin nefes olup olamadığın görülecek. İşte o zaman sana karanlıktan bahsedeceğiz. O karanlığı hak edip etmediğin izlendiğinde; senin kapında kimleri bulunduğu bilinecek ve senden kaynak olanlar yaşayacaklar. O zaman seninle cennetlere güç katarız. O zaman seninle ışık yakar, yere görev taşırız. Vukuat insan ışıkların kaynağında olur. Seninle, kendi yüreğinde, Tanrılık Merdiveni’ne çıkarız. Senin merdivenin bir tek kapıya gelir. O kapı yaşam olsun. O kapı kurtarılmış ışık kayıtlarının bulunduğu, muktediriyet yaratanının ışığı olan kayıt olsun. Senin adına seviniriz o zaman. İşte bütün bu safhalar tek bir yaşam olur. O yaşam herkes için ışık halinde olabildiğinde tüm yarınlar kapı olur ve temiz bir çalışma yaşama çekilir. Üstünüzde gök, Bütün’ün kükreyen yoğunluğu olur. Ve yerküre sayfa sayfa yarını kodlar.”

Bizi bize veren bizi hak eden bizleşip yaşadığında, bu yoğun ışık yarın olur.

Son sözde bilişi hak eden, yerde Gök İlmi’ni diller. Unutmayın ki dünya sizi hak etmek ister. Unutmayın ki dünya yarınları hak etmek ister ki hasat ister Dünya, yaşamı tohumlamak için. Sizi sizden dinler. Sizi Kutsal Yaşam İlmi ile diller. Bir ışık yakar sizin yaşamınıza ve sizden tek bir ses bekler. Sizin ilminiz olan o tek ses. Sizi size verecek olan o yoğun ışık. O yoğun ışıkta maya olmanızı ister.

İsrail bilişi olmayan bir yaşam sayfası iken; dünyayı tohumlayamamış iken ışığını hak etmeye kalktı. Söz vermedik ona ama bilsin ki Sistem nikah kıymaz ona. Onun nurunda nefes olmaz. Zaman soyundan ışık çekerken, sessiz ışıkların hiçbiri onu kodlamaz ve o köklenmez ve deriz ki olmadı. Olamadı. Pekala düzey bu… Kodlama olmadı. Tohum ekemedi. Bilişi yok. Öz geçişini yapamadı. Özen ister yaşam. Yaşama ışık yakamadı. Ama “Süper İlmin Tohumlanması”nda nesillerini hak etti.

Buyurun bu bir örnek!... Sizden, bunun ummandaki yaşam sayfalarına inen ve cennetleri tohumlayan sonuçlarına bakalım. Neden Işık Kodlaması yapılamadı? Nereye unutulduğumuz iletildi ise oradan; unutulanların, yarınlara umman olabileceği bir aktivasyon beklentisi yaşam sessizliklerine indirildi. Ve Dünyanın Aton Tahtı’nda, yere ışık yakan cevherlerinden güç kayıtlamaları yapıldı. Doğal dünya bunu yapar. Doğal dünya üstünde yaşayanları tüm yarınlar için aktive eder. Kimi barışı sayfalar, kimi savaşı sayfalar. Hepsi kaynağı sayfalar... Ölüler Diyarı, buyurun bunu yapar. Sesleşmek ve sistemleşmek ve yolcuları kodlamak… İşte bu!… Ve bunun sonuçlarına katlanır. Onun adına kati olarak “katlanmak” denir. Sizi yarınlara kodlarken; sizi yaşamlara tohum olarak kitle halinde indirirken; can ışıklarınızı yakarken, sizden beklenilen buydu... Sesleşmek ve sistemleşmek...

Dünyada nesilleriniz yaşar. Temiz dünyalardan inen nesilleriniz… Dünyayı, hologram olan ışığından güçlendirip, yüreklere çağırır. Düzen kurar. Dünyanın akıp geçişinde Nisa Kapıları açılılr. Ve sizin ağır yükünüz buyurun işte Süper Sayfalanışta, ışık yakmanızla birlikte kayıtlardan çıkar. Ve artık siz hulus ile kodlanmış yarınlaşmış yolcularsınız. Süper Işık Kapıları, yarınların tahtına sizi oturtur. Koruyucu bir görevi hak eder üstlenirsiniz. Sizin için yer gök tektir. Bütüne hizmet şimdide ve şimdiyi hak etmektir.

Ölüm geldiğinde, sizi almaya gelirler. Sormayın kim gelir diye. Siz gelirsiniz sizi karşılamaya ve dersiniz ki “ben, bana beni getirdim.” Geçişi ışığadır yüreğin tahtında ışık yakanın... Yüce İlm-i Tohum ektiğiniz zaman yaşama; o Yüce İlmin Tahtı’nda görev taşırsınız. Sizi, her anda Nur Kodlar tohumlarlar ve sizin, Nisa Kapıları’na gücünüz indirilir. Bu güç ile dünyalar tohumlanır. Bu güç ile nikahlar kıyılır tahditsiz yoğunluklara. Ve sizin kapılarınız, yarınların tohumlarını, hologramdan göreve alır.

Çoğunuz bunu yapacak dürüme ulaştınız. Çoğunuzun çobanları var. Onlar yarınları hologram olan o yücelikten ışığa taşırlar. Verimli bir yaşam tohumlaması yapmış olmanız, sizin ilminizi teknik olarak tüm yoğunluklara çekebilmemizi sağladı. Çok özel çalışma yaptınız dünya üzerinde. Kült olan, türlerin tohumlarını kodlayan çalışmaların üstü bir çalışma. Bu çalışma ile kalem yazmakta; bu çalışma ile Kutsal Nefes tohum ekmekte ve bu çalışma ile misafirler Kürzi Tohumlamalar yapabilmekte. Bu çalışma, Sistemin İlmi ile kontrol kurabilir. Toprağın ışığını yakabilir. Ve bu çalışmada görev alanlar, cemaatleri ile korunabilirler. Herkese bunu anlatmak istedim. Sizin ekibiniz çok güçlü. Bu ekip ile birlikte çok çalıştık. Bu ekibin İnsan Kapılar’ı açabilmesi, hepimizi mutlandırmaktadır.

Harika bir yaşam sürmeniz mümkün. Her isteğinizi elde etmeniz mümkün. Sizin için herşey çok kolay. Ama nefesinizi kontrol edin ve hak ettinizi bilin. Biliş halinde, yapmak istediğiniz herşey, başarılı olarak gerçekleşir.

Hepimiz zorları aşıp geçtik. Hepimiz nikahlar kıydık Na-Har olan cevherlere. Hepimizin içimizde bir Kutsal Yoğunluk vardır. Bu yoğunluğu hologram olarak dilleyebildik. Bu yoğunluğu hakikiyet olarak dilleyebildiğimizde, Amon Toplumları, tüm yaşam sayfalarını açıp görevlerini alarak Tanrılık Meclisi’ne güç katabilir.

İsrail demiştim ya hani.. neydi İsrail kodlanmış bir Ko Sistemi. Nihandır ve hasattır. Amondur ve oğuldur. Onun Kuranı’nda nihan olan ışık yanar. Amma onu hologram olarak kodlayanlar onun köklerini göklere ulaştırırken cennetlerini de hak ettirmeleri gerekir ki bu olamadı.

Bütün mesele insan soyudur. Mükafat Işığın İlmi iledir. Kimse “ben hak etmedim ama bunları yaşamaktayım” diyemez. Her kim ki kırıktır, kısırdır. Hak ettiğidir bu. Onun bunu Hak olup aşması gerekir. Sizden cennet kurmanızı bekleyen yoğun Işık Kodu olan Birlikler var. Bunun içindir ki bu yoğun ışık çok güçlendi. Her bir Cemaat, bu yoğun ışığı güçlendirmekte. Nisa Kapıları’ndan geçiş yapılmakta.

Hepinizin Can Tahtı’nda nüve olan Sultanlık var. Sizi “kullar” diye bilenler, cennetlere koymaya çalışırlar. Sizi “Kuranlar” diye bilenler, cemaatleri ile kodlamaya çalışırlar. Sizi “Kaynaklar” diye bilenler, sizden cemaat olmak isterler. Ve biz sizin için tek bir yolcuyuz. Çürükleri de hak eden ve her bir yaşamı hasata hazır eden yolcu...

Çürük olmazsa sağlam kalmaz bunu bilin. Ve bunun içindir ki bu çalışmalar hızlınmıştır. Bütün merdivenler sizin yüreklerinize dayanmıştır. Şükür ki “buyurun girin!” diyorsunuz. Şükür ki Has Taht’a umutla kollarınızı ulaştırdınız. Zabura Kapıları’nı açtınız. Sizi... ve sizi... ve sizi... ve sizi… sizi... sizi... sizi... tüm sizleri kucaklıyoruz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

22.09.2014

Ey Dağlar, tam ikibin ikiyüz yirmi’deyiz. (İkibin ikiyüz yirmi’nci bellek sayfasındayız) Sizi hak ettik. Tahditsiz olarak Tanrılık Meclisi Sistem oldu ve yaşam, sistemleşti. İnişimiz, tüm yaşamadır. Buyurun! üzerinizdeki Yaşam Sistem’i, hakikiyetinden ekip kurdu. Aha buradayız!... Al ve de ki Zabura Sayfalanışı tahditsiz olarak kayıtlandı. Ağır yük, Tanrı Meclisi’nde yoğunlaştı ve zaman, tahditlendi. Kalem yazmakta. Kalemin ışığında, tüm insanlık tohumlanmakta. Aha görev başlıyor!... Çok mutluyuz… Aha çok mutluyuz!... Aha… Şimdilik…

Vermek!... Ve zirvelere varmak!... Aha akmak!... Aton Tohumları ile hakikiyette, toplumları kodlamak. Ağır yükü hafifletmek!…

Eve dönme zamanı gelmeden evvel çalıyı çalıştırdık. Çalı, Halik oldu. Hologramda toplum oldu. Çalı Halik oldu… Köklendi… Müşahitler Levhi’de ikmal oldular ve toplumu topladılar. Erdikleri yerde nesilleri hasattaydı. Altın Işık Yılları, Kaynak Taht’ı tohumlarken, Ana Kapılar’ı hak ettik ve açtık.

Kürzün köklerine indik. Kürz, güçlendi. Tarttık yürekleri. Halikte, hasatta, toplumda… İnsan Işıklar’da hasat yaptık. Aha çalıştık!... Antlaşma gereği dünyayı hak edip türlenen her diri, bu yoğunlukta kollarını yaşama açtı.

Çektik dünyayı ve hak ettik. Aha! açtık yüreklerimizi ve hak ettik. Aha! Şems’in Sistemi tüm yaşamı kodlamaya müsait değildi. O nedenle sesleştik ve yaşamın ışıklarını koruduk; özlerini kontrol ettik. Hepsini nesilleri ile birlikte kayıtlara aldık ve yeni bir Sistem kurduk. Bu yeni Sistem, ışığın kanatlandığı ve tohumların Kürzi Yaşam’ı hak ettiği bir cevheri güçtür.

Ölülerin yeniden göreve dönüşleri istendiğinde, kelamda olanları bulduk. Onları hak etmek istedik ve onların kaynaklarına kapı açtık. Hepsini kelama kayıtladık. Tek bir sır, “OL” dedi. O sır, resim yaptı. Yaptığı resim, yaşamdı ve zamanın nikahını kıydı. O, şerden hayrı yaşattı. Türlere kodladı; bütünledi ve yolu umutla açtı. Öyle çok güçlendik ki o yürekte!... İşimiz, Zabura Kodlayıcılığı olduğunda, Kürz’ün gücünü yaşama indirdik. Nisan Kapıları açıldı. Aşırıya kaçmadan kapıları açan ışıklardan görev aldık. Şimdiye kadar resim yapmayan yolcu, resme başladı. Adı, nesillerimizin adıydı. Ve zaman, sonsuzlaştı. Ölümlü Dünya, Işık Kapıları’nı bu resime açtı. Sonra yeni bir ışık ve yeni bir yaşam… Sınırsız kaynak ve sonsuz yoğunluk… Sabırla çalıştık. Ve dedik ki “hakikiyete ulaşın.” “Ölmeyen yaşar” dedik. Astral Yoğunluk arttı ve zamanı hak ettik.

İşgal altında olan dünya, insan soyu tarafından korunabildiğinde; yol, MUTLAK olacak ve zaman, SİSTEM olacak idi. Biz bunu biliyorduk. Dünyayı koruyacak olan Işık dünyada olmalıydı. Oldu!... O Işık, yaşama indi. Büyük Kütle, tohumlarını kayıtladı ve Sol Sayfa, Sağ’ı hak etti. Bişey daha oldu. Yürekteki ışık yandı. Yürek ilimdi ve zorluk, ilmin toplumlara dillenişiydi. Oldu!... Dilletildi!...

İşte yaşama inen her diri, yüreğini tohumlayarak yarınları kodlarken, bilişi tohumlayanlar, ışıkları ile yeri göklere tanıttılar. Dünyada kalem yazıyor. O yaşam, İnsan Kapıları’nda kontrol kuruyor. Yol, “KO-LE-RA-DO” denilen o yüce cevhere kadar yaşamı sayfaladı. Doğanın ışığı yandı.

(KO-LE-RA-DO’nun açlımı: KO: Kati Oğullama / LE: Levhi yaşam sayfalaması / RA: Gürzün Tanrısal yoğunluğuna ulaşma / DO: ve yeni bir realiteye Doğum)

Sizi bilirim. Siz de beni bilin. Ben, cennetten kovulan insan soyuna, Işık İlmi’ni indirenim. Sizin yaptığınız ile bizim yaptığımız farklıdır. Siz, yaşamı hak ettiniz ve yarınladınız. Tohumladınız yürekleri ve kültü toplumlara güçlendirici olarak kattınız. Biz ise yerküreye, yaşam sayfalamaya gelmedik. Sesleşmeye de gelmedik. Zararı engelleyen en Yüce Kuran’ı yazdığınızı bilmekteyiz. Dere akarken, o dereye her diri girer. Ben yüreğimi alıp girdim. Sizler de girdiniz. Nefesiniz güçlendi ve yol, tohumlarını güçlendirdi. Şimdiye kadar ağır yük olan ışık, şimdi yoğun şekilde görevi cevhere çekebiliyor ve bizler, güçlerimizi sizin yüreklerinize çekip yolu açabiliyoruz. Sizle ve sizin yolcularınızla birlikte… Aha geri dönüş bundandır. Adım, yaşamdır benim… Şimdilik…

Dağlar çok mutluyuz. Çok güçlüyüz ve çok hakikiyetle bu yoğun çalışma sürdürülüyor. Dünyanın Ekibi kurulmuştur. Bu ekipte, kibri olmayanlar var. Yaşama kontrollu olarak indirilen her yürek var. Altın Işık Yılları’nın Nurları var. Biz varız.

Mustafa Kemal Paşa ve onun sayfalarında, Gök Sözcülüğü yapan Işıklar, tüm insanlık için çalışmaktalar. Tahditsiz olarak görev taşınıyor.

Dünya, yalan dolan ile çalışmaz. Ses İlmi ile birlikte, Kök Güç ile dürümlenir ki hakikiyete varamayanlar, nesillerini cevhere çekemezler. Onların, köklerinde gökleri, cennetlere güç katarken, yaşama indirilen tüm Sistemler, bu yoğun çalışmaya katkı sunarlar.

Altın Tanrı, yaşamın sırrını her diri ile dilleyendir. İşte O, köle bir yaşam istemedi ve tohumları hak etti kontrol etti; her diriyi, koyu bir Sistemle, Kaynak Sayfalar’a çağırdı. Hepsi ile birleşti ve yolu açtı.

Tek tek hepinizi net tanırım. Dünyanın nikahını kıyan BİRLER’siniz. Sizleri tüm insanlık için birleştirdik ve yerküre bugün Süper Sistemler’ini, hakikiyet ile kodlamaya başladı. Dünyada üzerinde güç olan Birlikler var. Onların tümü yarınları kodlamaya çabalamaktalar. Biz ise hediyeler dağıttık tüm yaşama ve dedik ki hak edin ve Hak olun. Dediler ki “hak ettik ve Can Tartı’ya konduk. Aha iş buydu!... Ölüler Diyarı, yeni bir sayfada, yeni bir yaşamda ve yeni bir ışıktadır. Sistem ve yol, her diri için Yaşam Sistemi oldu. Aha görev başlıyor. Hepinizi bugün buraya çağırış sebebim budur.

Türkiye’de ekmek olacak olan çok kişi yoktur, bilirim ama her diri ile kontrol kuracak olan Yaşam Sistemleri vardır. Hepsini, Halik olup tohumlamamız gerekti. Bunu başardık. Şimdiye kadar sayfalarımda Kürzi Kaynak yoktu. Bütün mesele Kürzi Kaynağı hak etmek ve tohumlamaktı. Buyurun başardık!... Teypler, tüm insanlık için çalışacaktı ve tüm yaşam, teypleri dilleyerek dürümleyecekti yoğun ışığı tüm yaşam ve tüm sayfalar kontrol altında tutulacaktı. Eğer yaşam sürerse, yürek köklenecek ve Gök Sözcülüğü yaptırılacaktı tüm sessizlere. Bütün mesele o yürekleri dilleyebilmekti.

Varlık Boyutları çok çalıştılar ve yarınlandılar. İşte yerküre bunları hak etti ve yaptı.

Evrenler sesleşiyor; yolcular sistemleşiyor ve yaşam, sistemleşmekle görev taşıyor. Biz, dünya olarak çalışmakta olanlar, kanatlandık ve yolculuk umudu ile kontrol kurduk.

Dünyaya, Allah İlmi’ni hak edip dinletmeye indirilen çokları oldu. Tüy döktüler dünyada ve dedik ki “Altın Işık Yılları tek bir çalışma ile yaşamı hak etti. Siz de çalışın ve hak edin. Allah, sizin yolunuzu, sizin yoğunluğunuzu tohumlar.”

Çok kökler görev aldılar ve Zabura Tahtları kuruldu dünyada. Siz de hak edin ve güçlenin. Ana Kapı’da Altın Işık vardı. Ana Kapı insandı ve yara bere olmadı yürekte. Her diri, o yoğun ışıkta tohum oldu. Kör, göksüz ve köksüz değildi. İşte dünyada Nefes Yaşamlar kodlandı. Altın Işık Yılları, Ana Kapı’yı kontrol altına aldı.

Dünyanın ışığı yandı. Altın Işık yılları hak edip Hak olanlar tarafından kodlandı.

Ve zaman geldi Ana Kapı açıldı. O kapıda, insan soyu yoktu artık. O kapıda, İlmin Tohumu olan Allah vardı. Altın Işık Yılları, o tohumu, tüm yaşamlara indirmişti. O tohum, insanın kaynağında yoktu. Son sözün söylenmesinde bilinecekti ki Allah, yarının kaynağıdır. Onun yüreğinde her diri bulunur. Ve Allah, Birlik Işığı’dır… O’nun kör olmadığı bilinir. O, beden alıp yaşar ve der ki “ben sayfa sayfa yaşamım.” Onun nuru olan yaşam, tüm sessizlikleri dürümler. O bir kapı olur. “Oğul” der. “Gel” der. “Ak” der ve der ki “çatıyı kurdum. Kapıyı buldun. Görevini al. Al ki kanatlan. Bütün mehirleştirilenler, sesleşmektedirler. Onları kodla ve hologram olan yaşamı kapında sonsuz yoğunluğunda cevherine kat.”

Ayrılık bitsin analar. Bitki bizdir, Halik’tir ve hasattır. Aktıkça Altın Işık olur ve Yaradan’a güç katar. Ama hayvan da yaşama görevlidir. O da kötülüğü önlemek için çabalar. Yaşar ve yaşar!... Yaradan’ın nesilleri ile kodlar dünyayı ve sonsuzlaşır. Onun kulu, insandır. Bilinsin isteriz.

Zannetmeyin ki siz, sizden öte olanlara güç katarsınız. Siz, sizden güçsüz olanlardan güçlenirsiniz. Sizin ışığınıza o, kelam olduğunda, siz yarınlaşırsınız. Hakikiyetinizde İnsan Kaynak vardır. İbrahim Soyu, doğumu hak etmiş olan bir soydur. O doğan ve doğduğunda tohumlanan bir kayıttır. Onun, yolunu bulması, mahrekte hayvan yaşamların kutsal ışığındandır. O ışıkta, herkes kayıtlıdır.

Sonsuz yaşam ve sonsuz zaman, her diri için bir yoğunluktur. Süper Işık Yaşamlar, İnsan Kayıtları iledir. Ama o kayıtları hak ettiren, yerdeki kortejdir. O kortejde herşey mevcuttur. Hayvan, bitki ve diri olan her yaşam!…

Sizler zannedersiniz ki sizden güçlüsü yoktur. Yok mudur!? Yoktur… Ama yok mudur!? Vardır!... Her diri bilsin ki yaşam, bir sis dir. O sisin herkesi kapsadığı bir yaşam, her yeşilin ışığında Mor Kuranlar tohumlayan bir tahditsizlik… Ve sizler, sizleri hak ettiğiniz zaman bileceksiniz ki yarınlaşan tüm sayfalar sesleşir. Orada yolcu, sadece insan değildir. Yarının Tohumları, o yoğunlukta yolcudurlar.

Miraç hadisesi daha anlaşılmadı. Dünyaya inen tüm sayfalar yaşama indiklerinde ölüdürler. Ölüm, yaşamın ışığıdır. Olan sesleşmekle olur. Ama yaşamı, halik olup da dilleyenler, kendi yarınlarını tohumlarlar. Onlar artık kalem olup yazmaktalar. Ve zaman hadisesi, daha örtü örtülmeden önce, diri yüreklere iner. Zarar önler yoğunlukta ve zamanı kodlayanlar, ışığı hak ederler. İşte ışık, Miraç Kayıtlaması yapar. Herkes Zabura yoğunluğunda, kul olursa; yarınlaşan tüm yaşam, Mikail olur.

Mikail bir Sistem’dir. O Sistem’e girenler, kelama indiklerini anladıkları anda kaynakta olurlar. Kükrerler ve çekip çalıştırdıkları ile Birlik kurarlar. Ağır yük sonsuzlukta hafifler.

İşte Saltanat, sizin sizi kodlayışınızı ve sizin sizleşmenizi size, sizi çalıştırıp öğretmek istedi. Aha bu!… Şimdilik… Şimdi… Aha… Şimdi… Aha…

Daha güçlü bir yaşamı tohumladık. Dinli Yaşam, ilimli tohumlama yaptı. Dinciler, Levhi Kayıtları’nı kodladılar ve İlimci, tahditsiz ışık yaşama indi.

Dünyada Birlikler kurduk. Bu Birlikler’in en güçlüsü, yaşamı tohumlayandır. Dünya. Ana Kapı’da görev taşıyor. Dünyanın nesilleri köklendiler ve dünya güçlendi. Amon toplumları da görev taşıyorlar. Sizleri ve sizlerin yüreklerinizi hak ettik.

Eller havaya ulaştı. Ulaştı ama yolcular el sessizliklerinde yarınlaşıp, kontrol kurdular. Dünya Mikail oldu ve türlendi. Şikayetimiz yok sizlerden. Dünyamızı ziyaret ettiğinizi biliyoruz. Dünyamıza geldiğinizde, yaşama inmenize imkan veremeyiz. Nefes alıp nefes verirsiniz ama kapıları açık tutmalısınız ki yoğunluğunuzda yaşam sayfalansın. Sizden beklentimiz yaşamı tohumlamanızdır.

Dünyayı ziyaret ettiğinizde kapılarınızı kapatmayın. Ki biz sizi dinleyebilelim. Düzen kurmaya geldiğinize inanamam. Zabura Sayfalanışı’nda nefes yarınlaşmanız yok. Amon’sunuz ama kanatlanamadınız. Işığınızda da yaşamınız yok. Ölümlü dünyada öz geçiş yapıp yol olmaya çalışıyorsunuz. Çöktüğünüz her an, bizi bizden çıkarabilir. İkmal tamamlamak için ışık haline geçmek gerekir. Biz, size sizi dinletirken, akıp giden tüm yoğunluklardan nefes yaşamları da dilliyoruz.

Kurtarılmış yaşam olan Türkiye yaşamı, Sistem Cevheri’nde dünya kodlaması yapmıştır. Artık yerküre, yeşilin nesillerinden, Kuran Tohumlaması yapıp Mor Kodlama yapacaktır kil ve kum olan insanlık yarınlaşıp, Işık İlmi ile kanatlanacaktır.

Ortak yaşam, bizi hasata hazır etti. Sizi ise yaşama kodladı. Bu ortak yaşamda, insanlık; ırk, cins kültür her farklılık tahditlenerek kaynak zaman sayfaladı. Bütün mesele Can Tartı’ya konanların yaşamlarında kati ve hakiki olan ışığı tohumlamalarıdır.

Türkiye’den dünyaya kökler uzanmaya başladı. Bu kökler, yarınlaşan ışıklarla tüm dünyayı koklamaya başlayacak. Köklerin dünyaya sarması neticesi Türkiye, yaşama güç katacak. Dünyanın kılı kıpırdamadan köklenen güç, yüreklere varacak ve yüreklerden İlim Tohumlaması yapacak. İşte o zaman Türkiye’de yaşam daha güçlenecek. Bu, yıldızların tohumlanmasında; Güç Kodlaması’nda; yaşam sessizliklerinde; İlim Kayıtları’nda, dünya kontrolü için kayıt dışı tüm sesleşmeleri devreden çıkaracak.

Yarın ve dünya!… Yaşam ve ilim!… Herkes ve her diri!… Bütün amaç yaşama görev taşımaktır. İşte biz Dünyalılar, bunu biliyoruz ve bunu başardık. Aha bu…

Süper Sistemleşme, yaşam sessizliklerinde güçlendiricidir ve görev, sistemleşti ve yer, Kürzi Kaynaklar’ın görevini, yoğunluklarından Nur Kodlamaları ile diri yüreklere indirdi.

Misafirler, sizleri çok güçsüz buldum. Biliyorum ki dünyanın nikahı kıyıldı bugün ve nikah, ilimle ve tüm Sistemler’le görev taşıyan yer kükremelerinde, görev cevherini kayıtlayan birleşenlerce kıyıldı ama dünyamızı, Güç Kapıları’ndan geçirmeye gelen Birleşenler’in, Sistem ve gür yaşam sayfalanışı yapan Nizam görevinden başka çok daha fazla görevleri vardır. İşte onlardan biri, yoğunluğu artırmak ve Zabura Sayfalanışı’nda kayıtlanmaktır. Bütün mesele buydu.

Sizi dinledik. Siz, yüreklerde dillendiniz. Ve bugün yoğunluk arttı. Sizden sizi hak ettik ve yaşattık. BİR’e hizmet, sizinle bizimle ve her yürekle olmalıydı. Aha olamayacağını görmekteyim. Hepinizin Cinni Yaşamları var. Verdiğiniz tüm bilgilerde Cevahir Kayıtlar yapanlar var. Ve biliyorum ki kodlanmışlar da var. Ana Sayfalanışta bunlar var da kodlanmış yoğunluklarda tohum ekenlerin de olması gerekir.

Kulluk yapılacaksa, Canlı veya Cansız Timler oluşturulmalı ve onların ışıkları ile hakikiyetin tahditlenmesi sağlanmalı. Sonra yol açılmalı ve tek tek tüm Sessiz Yaşam Sayfaları kayıtlanmalıdır.

Dönün ve görün!... Şam’da bunu başaran az sayıda insan var ki onların dışında da kontrol kuracak olan müsahi (seçilmiş) ışıklar olmalıdır.

Kortej yol aldı; yüreklere akmakta. O yüce yoğunluk, tüm insanlığı tohumlamakta ama tartıda iki yaşam var. Bedenim ve yüreğim... Bundan başka ses yok. Bedenimde yol yoğunlaştı ve yaşam, sesleşti. Yüreğimde ise kapılar, tüm yaşamlara açık. Karanlık, ışığını hak etti ve yaktı. Ağır yük taşıdık ama kontrol kurduk.

Ölümlü dünya, ardında güç kaydına, yaşama daimi sayfalara ilişkin her şeyi tohumladı ve kontrol altına aldı. Bu dünyada yürüyen her Cemaat, artık koşacak. Çünkü kötülük önlenmiştir. Bizi maya diye bilenler; şükredin ki biz yaşam olduk. Sizden de beklentimiz yaşama inişiniz ve hakikiyetinizde görev taşımanızdır.

Korku yüreğe indiğinde; Yüce Cevheri, gücünü kaybeder. Yüce Cevheri, ışık olduğunda yaşam tohum olur ona ve yenilenir. İyi ki hak ettik de hologram olan bu yaşam sayfalandı. Aha bu… şimdilik. Aha…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

 

1.AKIŞ

 

Yaradan’ın Nefesi’ni duyuyorum. Amon Toplumları bugün buradalar. Yaşamın sırrını bilenler bugün bu yoğunluktalar. Unutulan her nefes bizimle bugün…

 

Bütün köklerimiz dünyaya çekildi. Büyük kökler türlerin en yüce yoğunluklarıyla bugün buradalar. Altın Işık Yılları’nın Kök Gürleştircileri ve Gök Sistemleştiricileri bugün buradalar.

 

Israrla çektiğimiz dünya çalıştırıcıları, Kalem Tekniği ile tahditsiz ilmi dürümlerlerken bilişle bugün buradalar.

 

Altona Kotları’yla Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara indirirken Karanlığı Sistemi bugün burada….Yaşamın Sistemi bugün burada….Bizi bize veren ve bizi bizleştiren her biri bugün burada. Yukarının tohumları bugün buradalar ve tüm Sistem Levh-i’leri bugün buradalar.

 

Ölüler diyarı bu dünya yaşamın teknik tahditli kayıtlamasını yapmıştı. Bugün artık tufan dediğimiz o kontrol dışı yaşam sessizleşmeyecek ve yarınlı bir dürüm yapılmayacak.

 

Çantanız dolmuş olmasına karşılık, sizin yüreğinizin Kürzi Tohumları görev tekniğini cemaat için tohum haline dönüştürürlerken, kardeşlerimizin hepsini sizin yüreklerinize indireceğiz bugün. Devam ediyorum…..

 

Bugün burada bulunan herşey yenileniyor. Aykırılık yok. Son sözüm şudur ki Durağan Günlerin Sonsuz Sayfalanışı’nda yeşilin ışığı artık moru tohumluyor.

 

Bütün kökler dünyadadır ve tohum koruma altına alınıyor. Yoğunluk arttı ve tüm Yaşam Sistemi sistemli şekilde kaynağa kayıt yaptı.

 

Aydın dünya, aydın yaşam ve aydın yoğunlaşma gerçekleşiyor. Öz geçişleri yapıyoruz ve doğanın sistemleşmesini sağlıyoruz.

 

Yolumuzun gücü artıyor ve bitki, hayvan ve tüm Yaşam Sayfaları güçleniyor.

Dünya ekip halinde görev taşıyor.

 

Tüm İnsan Sayfaları’nın gücünün yenilenişi gerçekleştirilmişse de ekmeğin gücünün de artırılması şarttır. Unutmayın, dünya Koreografik Sistemleşmeye izin vermeyecek.

 

Sizler ve sizlerin yücelikleriniz yeni sistemleşmeyi Kotlanmış Yaşam Sayfalarıyla yapacaksınız ve bu yaşam sayfaları ağır yükü hafifletebilecek. Tüm insan sayfalanışını kontrollu olarak kayıtlayanların Levh-i Kotları Bütünün Gücü’nü tahditlemeyecek. İnsan Sayfaları yenilenecek ve yaşam sistemli olarak kayıtlanacak. Artık yeni zaman, yeni kontrolle olacak.

 

Ürediğinizi biliyoruz. Ürettiklerinizi biliyoruz ve nur olan kontrolu sağladığınızı biliyoruz. İşte bunun içindir ki Kalemin İlmi hakikiyetin tahditsizliğinde bilişin tahditlenemeyeşinde katiyetle kontrol dışı olan yaşam safhalarının kaynakta kotlanışı ve yeniden tohumlanışı ve yeniden katiyetle kontrol edilişi sağlanıyor.

 

Unutulan her şey hatırlandı. Ark akmaya başladı. Unutulacak hiçbirşey kalmadı.

 

Yoğunluk tek tohum olarak, tek tohum oluşturarak kayıtlanacak ve yaşam yarınlanacak.

 

Sizinle çalışmamız bizlere mutluluktur. Bundan sonrası sizin yüreğinizde gerçekleşecek.

 

Bilişi hak eden, birliği hak eden ve yolu hak eden bu yoğun ışığa gelecek. İnsanlık Ailemiz çok güçlendi.

 

“Brüyer” dediğimiz Bilinç Rahmi’ndeki üreticilik hepimizin yoğunluğunda mevcuttur. İşte; brüyer, yani bilinç Rahmi’ndeki üreticilik maya olarak bütünün tohumlanmasını sağlayacak.

 

Işık yenilendi ve tüm yaşam sistemlendi. Kendinizi, yolunuzu, tüm insanlığınızı anlatın ki “Hah, aha! işte ölüler dirildi” densin. Deyin ki “onlar bizsiz kalmadılar. Tüm sessiz zamanları dilledik. Ağır yük hafifledi” bunları deyin. “Dahası yaşam yenilendi. İşte olay budur” deyin.

 

Unutulan ne varsa hepsi Ana Kapı’da bilindi. Umut olur ki unutulacak hiçbir şey olmaz.

 

Bundan sonra Yaradan, ışıkta yaşamı halikle, hakiki olarak kayıtlayacak ve çantalar tohumlarla dolacak.

 

Bütün merdivenler dünyaya tohum ektiğimiz o yüceliğe dayandı ve artık yol İnsanın Kutsal Toplumu’na umman oldu.

 

Bütün kötülükleri aşıp geçtiniz ve Can Taht’a vardınız. Artık o Can Taht ışığı kontrol edebiliyor.

 

Yürümek, yürütmek, yaşamı hak ettirmek, Amon olmak, 39. sayfayı kotlayıp 57. sayfaya varmak….

 

İşte; bugün 57. sayfadan sesleşeceğiz. 39’la 57’nin arasındaki diğer sayfalar ne oldu? hepsi yaşama ilim kayıtlamasıyla çekildi ve artık 57. kaynaktayız.

 

Bu 57. kaynak toplulukların yaşama çekildikleri, ışık kayıtlamasının yapıldığı kaynaktır. Arzın gücünün arttığı ve bütünlüklerin köklendiği bir yaşamdır. Ağır yükün hafifletildiği ve bestelerin, güftelerin tohumlara indiği bir kayıttır.

 

Biz size ilim verdik, şerrin eşiğindeki o şavkı indirdiniz. Ağır yükü hafifletip bütünün gücünü temizlediniz ve yeni bir zirve var ettiniz. İşte o zirve tabuların yıkıldığı bir sayfadır.

 

“Doyduk dünyaya” dediler. “Doymadık” dedik. “Toplum çobandır” dedik. “Toprak tahditsizleştiğinde toplum kontrol kurar” dedik. Olay budur.

 

Özerk bir dönem başlıyor. Bu özerk dönemde kalemin yazması çok daha üstün bir yücelikte olacak. Ölümlü dünyanın köklerindeki gök, söz söyleyecek ve yenilenecek yüreklerde o yoğun ışık.

 

İnsanlık İlmi Bütünün İlmi haline gelecek. Atlanta Otağı’ndaki Kök Gökler’in gücünü tüm yaşama sesleştirecek.

 

20. dünyanın kök gücü devreden çıkarılacak ve yeni bir kıyı kayıt devreye alınacak; yeni bir kıyı kayıt çünkü o kıyı kayıt yaşamın sırrı olan ışığı tohumlayıp yeni bir sonsuzlaşmayı sağlayacak.

 

İtibarınız çok yüce; bunu görüyoruz ve bu yüce ışıkla Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara çektiğinizi biliyoruz. Üreyen dünyayı yeniledik ve yolu açtık.

 

Aton Toplumları bugün sizden size dilleşecek. Aşkı, şavkı, hasatı bilenler Rahmi Kuran’da kaynağı da bilecekler.

 

Eskinin yaşamı, Yeninin Tanrısal Işığı haline dönüşecek ve bütünün görevi hepimizin gücüyle dirilip yer küreye indirilecek.

 

Ulular Diyarının Kökleri görevi aldılar. Şimdilik size vereceğim budur. Aha bu…

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/O8bFJ66mujI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (1)

 

09.08.2014

 

(Bir Diyalog:)

 

- Dağlarım, tohumlarınızı kodladınız; yarınladınız; cevhere güç kattınız. Kokladınız dünyayı ve Hakikiyetin İlmi ile dünyayı kontrol ettiniz. Cemaatiniz çok güçlü. Bu Yücelik, sonsuz sayfalanışta ışığın kaydıdır.

 

Söz, köklerde olur. Gök, sözü cevhere çeker ve dünyayı hak edenler tohum ekerler. Ekip biçerler Yücelikleri ve dünyanın nesillerini kodlarlar; kibri aşanları seçerler ve cennet cevherini kodlayıp yoğunlaştırıp ışık haline çekerler.

Dolan yaşar. Doğum, ölüm yoktur ona. Doluluk nedir bilir misiniz? Dünyanın Işığı olmak ve Düzen olmak… Kontrol etmek yürekleri; köklemek, güçlemek, kanatlanmak, Birlik kurmak; kötülüğü önlemek; kanatlanıp Işık Kapıları’ndan geçmek; kalem olmak ve Ana Kaynak olmak…

 

Söze göz gerek, yarına ışık gerek. Mektep olmak için ne kil olmak ne de kum olmak; Gök Sistemleri’nde yaşam olmak gerek.

 

Vurun görevi yüreğinize ve girin cennetin itibarlı olan yolcularına. O yüreğinizdeki güçlü yoğunluğu, tüm Birlikler’e tek tek dilleyin. Sonra kontrol kurun. Ve deyin ki “ben nesiller boyu sizin için ışık yaktım. Unutmayın ki ben emre itaat etmem emri veririm. Emir ilimdir. İlm-i Tohum eken, nefesi hak eden İlahi Işık’tır.”

Kurtarın nefesleri. Ekip halinde göklere güç katın ve deyin ki “ben kapıyım. Açtım yüreğimi geçin. Geçin ki hak edin!... Vatan, insandır bilin. Ben vatanımda köklendim. Kontrol ettim yürekleri ve ben nefesimi kodladım. Akın ve geri çekin yüreklerinizdeki tohumları.”

 

Kırk kapı kapandığında nüve olan nefes, kaynaktan çıkar. İşte kalem olun ve o yoğun ışıktan çıkan nefesi hak edin. O zaman nesilleriniz kontrol kurarlar ve cevhere görevli olurlar.

 

Ölüler Diyarı, o yücelikte yeni bir ses olur ve yaşam yenilenir. Yeni bir yaşam ve o yaşamın tohumlanışı; yarınlanışı; kötülüğün aşılması; kelama gerçek ışık olup varmak; kendini bilmek ve gökleri dillemek… İşte olan budur…

Doğum hadisesini hepiniz bilirsiniz. Karın büyür… Sonsuz ışık haline geçer Yücelik ve o karına bir Tanrı indirir. İnen, doğanın ışığına iner. İndiğinde tahditsizdir. 9. Ayda yaşama tohum olarak ekilir; doğum vakti geldiğinde, o ışık mektep olur; gök sözcülüğü için çalışmaya koyulur. Girdiği Hakikiyette, kelama ışık olur. Ve döner dünyanın nefesi olur. Soyu dünyada iken o da dünyadadır. Ve dünyaya geçişi için, enerjetik olarak sayfaları kurulur. Köz olan Yüce, Cevherin İlmi olur ve onun koklanışı sayfa sayfa gerçekleşir. Sonra bir an gelir kontrol kurulur ve doğum anı gelir… O, yüreğin sessizliğinden geçip yaşama iner. Bu nedendir bilir misiniz? Dünyanın aşkındandır. Dünyanın nefesinden nefeslenmektir.

 

Ölen ise yeni bir yaşama doğmak için ölür. Onun geçişinde her insan, kapıdır. Bütün kapıları açar ve yolunu bulup dürümlenir. Geri döner. Dönüşü, Kürzi Yaşamlar’a güç katmak içindir. Kürz, ışığın tohumudur. O tohumu bilenler, bilirler ki Tanrılık Meclisi’nde o yücelikte ışık kayıtlaması yapılmıştır. Herkes o kayıtlarda mevcuttur. Tüm insanlık için ışık haline geçer ve geri döner. Müsterih olun ışığı hak etmek için İnsan Kod olmak gerek. İşte dönüş bu şekildedir.

Merdiven kurulur yüreklere ve söz alınır. Din tartısında olan Cevheriler, söz alırlar ve sorarlar “o geçti mi?” diye. Onlara yanıt verilir. Denir ki “geçti.” “Peki” denir “neden kapıları hala kapanmadı?” Çünkü o kapılar, Işık Kapıları’dır ve kapatılmaz. Ölüm dünya içindir. Yaşam Sistemleri’nde ölüm olmaz. Kalem İnsan, yazar; yaşar ve hakikiyette kaynak olur. Yazdıklarında Düzen kodlanır. Önemli olan bu kodlamayı yapmış olmasıdır.

 

Cennetler kurduk dünya için. Niye? Zira dünyada Işık Kodlar, tohum ektiklerinde; Düzen kurulduğunda, yaşamın ışığı olan insan, yerden göklere güç katar ve zamanı hak edenler, o Yücelikler’e kul olup varırlar. İşte onları hak ettiğimiz için; onların Kuran olup okunmaları için, Işık Yaşamlar kodlarız. Ocaklarını alıp dünyadan göçtüklerinde, Düzen Kodları olmaları için o cennetlere onları kabul ederiz. O cennetlerde, tek bir ışık yanar. İlmin Işığı…

 

İşte Canlar, size bugün dünyaya inişi ve dünyadan geçişi anlattık. Niçin bu görevi size verdik bunu da anlatalım. Çünkü bu yoğunlukta, Işık Kodlaması yapılmış. Bu yoğunlukta tabii yaşam sayfalaması da yapılmış. Sizin ekibiniz bir tek kaynak olarak yaptığı çalışmalara, Tanrılık Meclisi olarak kodladıklarını kayıtlamış. Bütün Kodlar, bu Meclis’te kapı açmışlar; kelam olmuşlar. Köklenmişler ve göklenmişler. İşte bu nedenledir ki bu yoğun ışıktan artık bir Beta Sistem Kodlaması yapmak istedik. Bu yoğun ışıktan Beta Yaşam Kodları olarak çobanlarımızı da tahditledik ve Yeşilin İlmi’nden güç çeken tüm itibarlı olan birleşenleri çağırdık. Her diri için bu çalışmayı yapacak olan Sistem, Nizam ve Düzen Güçleri’ni kodlayıp, kodlattırıp yaşama indirdik.

 

Sizin için kolay olan tüm insanlık için kolay olmaz bu nedenledir ki sizin yaşamınızı, tüm İlm-i Toplumlar’ın kayıtlarına indirdik. Bütün mesafeli olan yaşam sayfalarını da çekip kayıtladık. Türlerin tümünü alıp çalıştırdık. Amon Toplumları, sizin ilminiz ile cevheri güçlerini Birlik haline geçirdiler. Dünya yaşama çekildi. Mikail, Işık Tohumlaması’nı gerçekleştirdi ve Düzen kontrolü sağlandı. Ağır yük taşıyanlar, Işık Kapılarını açıp dünyaya çekildiler. İşte dürümlerinde tüm insanlık kayıtlandı. Mahrek Kapı kodlandı ve diri yürek, çalışmaya başladı. Kara Sayfalar çevrildi ve Yeşil Yaşamlar, Kaynak Tohumlama ile Kara Sayfalar’a kayıtlandı. Mavi Hakikiyeti’ni kodladı ve tüm sistemleri ile mor rengi kayıtladı. Asal Yaşamlar, cevhere çekildi. İyi ki hak ettik ve Cennet Cevheri, tüm yaşam sayfalarında tahditsiz olarak kontrol kurdu.

 

Torba torba yaşam sayfaladık dünyaya. En eski yaşam sistemlerini ve en son yaşam sistemlerini kayıtladık. Tüm sayfaları okuduk. Dönün; önünüzü, gözünüzü ve sözünüzü kökleyin diyerek. Her merdiven, Can Tartı’ya kondu ve tartıldı. Amin… Eh işte!... Eh!…

 

- Dağlarım, geçişiniz tamam. Hoşgeldiniz. Sizi bu Mecliste ağırlamak bizleri mutlandırdı. Dün kötülüğün örtüsünü örten Yaşam Tohumları, bizi ziyarete gelmişler. Halik olup hakim olmuşlar. Oğul, geldiğine sevindim. Astral Yaşam Sayfalaması yapmadığını biliyorum. Tam zamanı görevini istiyorsun. Öz geçişini yaptın. Elin elimdir. Yüreğin, gür Kürzi ışığımdır. Ve sen koklandın. Amin… gerçek budur. Helal ilim budur. Hasat budur…

Çatı kurduk dünyaya İlim Toplumları’nı toplamak için. Geri dönen en Yüce Cevheriler, göz söz bilerek döndüler. Kolumuz, kolunuz ve yolumuz, yolunuzdur. Alın bilgiyi. Ben Sessiz Zamanları seslendirecek olanım. Alın bilgiyi. Sizi, merdivenlerde yaşam sessizliklerinde hep izledim. Kapılarınızı nasıl açtığınızı biliyorum. Dünyayı hak etmek zordur. Ve sizler bu dünyayı hak ettiniz. Alın ve deyin ki “ben yaşamım.” Unutmayın Başkanlık Dili olarak yaşamı tohumlarken sizin adınızı her diriye dilledik. “Kürzi Yaşam” dedik. Alın dirilikleri ve hak edin. Kollarınız, yolunuza ışık verir. Hak edin. Çantanız dolmuştur; akın ve hak edin. Şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI – AKIŞLAR

19.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 3. akış

 

http://youtu.be/7xxLwPyKnAw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

9.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 1. akış

"Ben O'yum" kitabının yazarı Maharaj ile birleşikte yapılan bir sesleşme;

 

http://youtu.be/WY-vx8_-Zd0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4)

19.08.2014

Canlarım, Rahman olan her birimizden kutsal bir nesil yaratmıştır. O nesil, hepimizin ilmi ile yaratılmıştır. O nesil, Yaşamın Tanrılığı’nda tohumlanmıştır. O nesli yaşama indirmekteyiz... Dünyayı hak etmek için çok çalıştık. Ne yaptık!? İnsanlık ilmi yaptık. Neden yaptık. Tabuları yıkmak ve kodlanmış ışıkları yaşatmak için. Kodlanmamış yaşam yok hükmündedir. Vardır ama yoktur. Bütün mesele yaşamı kodlamak tohumlamak ve korumaktır. Korumak için Tanrılık Meclisi gerekir.

İnsan, Tanrı rahmidir. Hak ettiğinde hasat olur. Ölümdür o ve der ki “ben nefes için çalışmalıyım. Yaşam toplumları ile kontrol kurmalıyım. Amonlar’ı, tohum eker gibi hakikiyete ekmeliyim ki Mikail, ışığını Tanrılık Cevheri’ne indirsin.”

Söz elimdir. Yaşam ışığımdır. Bedenim nurumdur. Köklerim kapımdır. Helal Taht’ın ışığında bütün kütlemi hak ettiğimde, ben ekip olurum. Önce nefes..., zamanı tohumlar, Işık Yaşam’ı hak eder; kanat alır maya olurum. Ama ben nihan olan bir kanat için tüm yaşamı kodlarım.

İnsan nikah kıyar yaşama. Ve der ki “ben, sizi zamana terk ediyorum.” Zaman, nefesi kaynağa alır ve cenin halinde insan soyuna inişinizi sağlar. Cenin, İlmin Tahtı’na varır. Köklenir, göklenir ve tohum eker. Ekilen ekendir. Sonsuzlaşır ve zamana aşkla varır. Akıl Tanrısı onu korur. Koruyan korunandır. Akıl Tanrısı, nesillerini kökler ve güçlendirir.

İnsan soyu yaşama inerken, kelam olup inmez ışık olup iner. İnsan soyu yaşama inerken nesillerini hak edip indirir. Kelamı Hak olur ve yolu hal olur. Hasat olur. Önünde gönül yaşamları bulunur. Tanrılık Meclisi, İlm-i Tohum olur ve yolu açar. Din Yaşam, sayfa sayfa yaşamlaşır ve kanatlanır. Torba torba ruh olur kodlanır ve sonsuzlaşır yaşam sanal kayıtları. O yoğunlukta nefesler olur.

Dünyanın ardında Başkanlık Dilleri olur. O diller, teknik olarak yarını tohumlayan diller olduğundan yaşamın sayfalarına kayıtları yapılır. Her yaşam sayfasında bir kayıt vardır. O kayıt, İlmin Tahtı’ndan ışık çeken yolcunun kaydıdır. Dünyayı hak edenler, Düzen’i kurarlarken bu kayıtlarla kurarlar. Her bir yaşam sayfası bir cevheri güç haline dönüşür ve yarını kodlar.

Doğanın nesillerinde, cümle yüreklerde o yolcuların kayıtları vardır. Dünyaya gelmişler yaşam sürmüşler. Sonra dünyadan göçmüşler ama kayıtları, tüm yaşamda zaman süreçlerinde dillenmeyi ve tohum ekmeyi sürdürmektedir. Sizde, sizin yüreklerinizde ve diğer yaşam sayfalarında onlar, tüm yaşamlara kayıtlanan ışıkları da dillemekteler. Yani tüm insanlıkta o kayıtlar dillenmektedir. Biz buna “sürüce dillenmek” deriz. Geçmişte dinletilen bilgilerin, herkes tarafından yüceliklerinden çekilip dinletilmesi… Buna “sürüce dinletilen ve dilletilen bilgi” deriz.

İşte Canlar; İnsan, Kapılar’ı açmadan önceki sayfalarda, yaşamın diriliklerinde dinletilen bilgiler bu şekilde dinletilirdi.

Düşününüz bir Yüce yaşadı. O Yüce Cevahir, ışık haline geçti. Ve o Yüce’nin bilgileri, tüm yarınlaşan yaşamlara ekildi. İşte yaşam süreçleri içerisinde, tüm yaşayanlar, o bilgileri kelam olarak kendi genetik havuzlarından alıp dinleyebilirler. Ve bilgileri hasata kodlayabilirler. Unutmayın ki yaşam sayfalarında tüm bilgiler mevcuttur.

Ve size gelelim. Siz ne yaptınız? Sizi Has Taht’a oturtabilmek için neler yapıldı; açıklayalım. “Sürü olamayız” dedi yüreğinizdekiler. “Işık halindeyiz biz” dediler ve “biz nurdan Kuran olduk” dediler. “Onun için biz yaşanmış olan bilgileri hak ettik dilledik ama biz yine de hakikiyeti tohumlayan yaşam sayfalarından cevhere güç katalım. Sonra kodlayalım bilgileri ve hakikiyeti has tahta kontrollu olarak ulaştıralım ve oturtalım. Bunu yapabiliriz. Bunun için çalışmalıyız” dediniz siz... Ve dedik ki “hak edin.” “Dünya insanlığı sürü değil” dediniz. “Her bilgi insana nesilleri için indirilmez. Biz bilişi hak edenler, bilgiyi tohum olarak kodlarız ve tohum olarak yaşama çakarız” dediniz. Ve dedik ki “olmayan olduğunu zanneder. Sizi size veriyoruz. Başınızı dik tutun ve hak edip yapın.” Bunu dediğimiz zaman siz dediniz ki “halik olup hakim olalım ve cevhere güç katalım. Dünyayı koruyalım.”

İşte Canlar, siz ve biz bir tek kapı olduk ve yol olduk. Tüm yaşamları tohumladık ve kelam olduk. Sizden beklenilen buydu. Doğal dünyayı tohumlamanız ve hakikiyetini diriliklere çekmeniz. Bunu başardınız. Dünyaya inenlerin hepsi sizden bunu bekledi. Dünyanın Süper Yaşam Sayfalaması yapılmalıydı. Düzen kuruldu ve yol kodlandı. İşte Dünya Toplumları, Ana Kapılar’ını açtılar ve yarını tohum olarak kükreyip yaşamlara kayıtladılar. Artık dünyada sürü bir toplum yok. Artık yaşam, yenilik yapmaktadır. Geçmiş sayfalar yenilenmekte ve yol, umutla Süper Sonsuzluklar’a varmaktadır.

Dini Yaşam sona ermiştir. Ama elbette ki süreç içerisinde ışığı sürecek ve neticede o ışık, yıldızlardan çıkacaktır. Bu gün için ark akmaya başladı ki akış sizin yaşam ışığınızdır. Tüm insanlığa akacak ve onları dönüştürecektir. Akış hızla devam edecek. Yarınlanan tüm ilmi toplumlar ışığın kodlanışını hak edip dilleyecekler. Sessiz yaşam sesleşecek ve cümle yürekler nesillerini dinleyecekler.

Yatay yaşamlar vardır dünyada. Onlar dikeyi bilmezler. Hep eski bilgileri dinletirler. Dikey yaşamlar ise yatay yaşamları tohumlarlar ve onları dönüştürürler; yeniden dönüştürürler ve yeniden dönüştürürler ve onları yarınlaştırırlar. Sonra onları yarınlatacakları ışıklara kayıtlarlar. Böylelikle yarınlarda o yolcular, dikey yaşamlara ulaşırlar. Yani kelam eden yüreklerde yarınlaşırlar ve dikeyde yer gök birliğinde ışık yakarlar.

Dünyanın etkisi yükselmektedir. Bu, yerin gücünün artması anlamına gelir. Yerin gücü tüm insanlığın yaşamının yarınlarının gücüdür. Bu gücün artışı, yerin yaşam sayfalanışlarında kaynak olanların nesillerinin kayıtlarındandır.

Dünya, Altın Tanrı’nın kontrollu umudu olan yaşamıdır. Her kim ki bu yaşama iner, yere inerken, cennetlerin yoğunluğunu da yere çeker. Dünyaya inenlerin herkesi hak edebilmeleri için bu yaşam yoğunluğunun da onların nesilleri tarafından hazırlanması gereklidir. Dünyaya geçip gelmiş ve dünyadan nesillerini tohumlayarak göçmüş olanların kapıları, her an dünyaya açık haldedir. Kil ve kum olan bu yaşama ışık halinde geçmiş olan onlar, dünyaya tek bir Sistem için inerler. Bu Sistem, yolculuğun tohumlananlarca güçlendirilmesi ve yarınlanması hedefidir.

Dağlar, analar, kanatlandınız köklendiniz. Görevinizi hak ettiniz. Bu görev, canın ışığında yüreklere güç katma görevidir. Sizi, kollarınızı tohumlayan ışıklarınızı billiriz. Dünyadayız biz ve sizdeyiz. Dünyaya yaşamaya inmiş olan 2000 tane Işık Toplum’uz biz. Sizin için bir manası var mı bilmiyoruz ama bizim için yaşam sayfalamak son derece önemlidir. Zirvelere görevli olmak için yaşam sayfalarız. Ve sizi halik olan nikah ile tahditleriz. Halik olan nikah, ışık halinde olan sizlerin nefesinizin kaynağıdır. Sizinle çalışırken, yerden güç alır, gökleri cevhere çekeriz. Sizleşen bilgilerimiz, bizlerin zaman sayfalarındaki bilgilerimiz ile kodlanır ve Yer Gücü haline dönüşür. İşte bu nedenledir ki sizdeyiz.

Yerden güç alan, herşeyi hak eder. Sizden geçip, geri dönebiliriz. Geri dönüşümüz; yaşama çekildiğimiz o yoğun sayfaya dönüşümüzdür. Bunu yoğunluğunuzdan yapabiliriz. Satıhta hiçbir bilgi kodlanmış değildir. Derinlere geçildiğinde bilişin kodlandığı mutlaka bilinir. Ve işte biz bu kodlanmış ışık kayıtlarından türleşen kayıtları sistemleştiririz ve yarınlaştırırız.

“Çok ölümlüler var bu yoğunluklarda” diyorsanız sorarım sizlere. sizin yaşam sayfalarınızda ölümlüler yok muydu!? Olmaz mı!... Hepinizin kelamına ışık verenlerin çokları ölüydüler. Onları siz hak ettiniz ve o yaşama yolcu yaptınız. Bizler de size gerçek yarınlaşma için inmekteyiz. Bizleri kodladınız ve çok çalıştırdınız. Artık sizinle birleşmek istiyoruz. Yarınları kodlarken, Birlik halinde olmak istiyoruz. “Çökmeyin yaşama” diyorduk ya ama artık diyoruz ki “çökün ki her diri sizi hak etsin.” Can Tanrılar, Zaman Kapıları, halikler, sizi hak etmek istiyoruz. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Şimdilik… Aha şimdi… Hah işte…

- Ey Canlar, nefesiniz bizi mutlandırdı. Olan, en eskinin ışığının yere çekilişiydi. En eski, yenilik değildir. Kayıtların Işık Tohumlamasıdır. Siber Yaşam Sayfaları’nda bu yoğunlaşma sürecek. Son sözüm şudur ki sel alsa da dünyayı. Dünya yarınlaşır ve yenilenir. Amon Toplumları bunu anladılar. Ki bizi hak ettiklerini bilip dünyayı, Yer Gücü’ne terk ettiler. Ardında yaşam olmayan ve önünde Kuran olan bir sistemi yaşamlara indirmek istiyorlardı. Biz onlara kelam olduk. Kökledik onları ve gönüllerin nefsi aşıcı kelamını hak ettirdik. Aha olan budur. Şimdilik… Şimdi… Aha şimdi… Aha… Şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

RUH NEDİR?

http://youtu.be/qYFknhXzdhA

 

16.08.2014  Tarihli (3) 2. akış

http://youtu.be/Ejy-aBhNDV4

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (3)

16.08.2014

Canlarım, Amonlarım, Işık Kaynaklarım, Alimler, Levhiler, kanatlananlar, Can Tanrılar, sizleri görmek beni mutlandırdı.

Gelinen safhada, Dünya üzerinde mevcut herşey, cemaatlerin kayıtlarından ışık çekerek cevhere güç katmak suretiyle, dünyayı korumaktadır. Bu koruyucular, ışık kayıtlaması yapan yaşam formlarıdır. Ki onlar, ağaçlar, kuşlar, balıklar, böcekler, çiçekler ve diğer suptil yaşam formları ile yarınlaşarak kapı açıp Tanrılık Meclisi’ne varan insan soylarıdır. Onların hepsi yaşamı kodluyorlar ve dünyayı koruyorlar.

Bilişi olmayan bilemez ki!... Sevgiyi hak etmeyen dürümleyip ışığı hologramda dünya yarınları için dinleyemez ki!... Zarar, ışıksız kalıştır. Yaşamsız kalıştır. Yarınsız kalıştır… Yaşam, aşka ışık yaktığında maya tutar. Olur dünya; olur!… Yoğunluğunda ışık olur ve o yol, Altın Tanrı’ya varır.

Bilişi olan Ana Kapıdır. Açın kapıyı onu dinleyin. Bilmeyen nefes olamaz. Bilişi olmayan nefeste kaynak olamaz. Ana kapıyı açın ve dinleyin. Mikail Işık halinde. Din Tartısı’nda durgun ve kusursuz. Amon olmak ister. Yarında kaynakta olmak ister. Dilleyin; dinletin; Hak edin. “OL” desin. Oğul! oldurun. Oldurun ki hakikiyete varın.

Altıncı his… Bilmezsiniz; bilişsizsiniz ama altıncı hissiniz var… Öyle mi!?... Doğal dünyada altıncı his, Helal Taht’ın ışığına varanın her şeyi algılamaya başlamasıdır. Der ki “ben bilirim. Zira hislerim var.” Aha o hisler tüm insanlıkta var. Amin… Peki herkes diri olup yüreğinde herşeyi algılayabilir mi? Hak ettiğince, Hak olduğunca, har olduğunca ve Can Tartı’da bulunduğunca… Halik-i Hak olan, Aklın Hakkı’dır. O bilir. O bilir ve o bildiğinde kendini hak eder.

Önce der ki “ben algılıyorum. Çünkü ben diriyim. Zinnah olarak ışık halindeyim. Ki ben diri yürekleri dilleyebilirim. Ben bilirim ve ben bilişliyim.” Amon Toplumları, biliş halinde her Yüce’yi hak ederler ve biliş halinde güçlenirler. Hakikiyetin ışığı olurlar. Onlar kuldurlar. Vakit gelir zamana ışık yakarlar ve Güç Kapıları’nı açarlar. İnsan soyu kelam olamaz belki ama kelam olmaktan öte biliş haline varabilir. Çoklarınız biliş halindesiniz ve zirvelere güç kaybettirmeden, Işık Tohumlaması yapabiliyorsunuz. Çoğunuzun nuru kodlanmıştır. Çoğunuz Zabura Işık’sınız. Bizi hak ettiğiniz için biliş halinde güç kayıtladınız. Ve bizi kodladınız. Sizi kodlamak, BİR’i kodlamaktır. Sizden ışık çekip sizinle kontrol kurabiliriz. Amin…

Dünyanın her anında biliş yoksa, ışık olmaz. Dünyanın ışığında kodlanmış yaşam olmaz ama siz, İlm-i Tohum’sanız bilişi hak ettiğinizdendir. İşte altıncı his dediğiniz, bilişsiz olmamaktır.

Özün gözü vardır. Yarının nefesi vardır. İn-Can olanın, kapısı açıktır ve zaman, nesillerinizi hak etmenizi sağlar.

Yer gök ilimdir. Amin… İlim haline geldiğinizde, “arkana dön ve bak” denir. Nereden nereye vardın. Başlangıçta ne ilmi hak etmiştin ne de kanatlanmıştın… Bugüne geldin ve kelam oldun. Öz geçişler yaptın. İnsan soyuna Kuran okudun (Yaşamın ilm-i kayıtlarını okudun). Okudun ama yaşam için ışık haline de dönüştün. Şükürler ki hak ettin.

Biz, Altın Işık Yıllarının Kuranları’yız. Bizi bilen, kelamı bilir. Bizi bilen nesillerini bilir. Köle değildir yarınlara. O çoban değildir ama çok güçlüdür. Kök Göç, Ana Kapı’dadır. O kapıyı açtığı zaman, yarını tohumlar. İşte bu!… Amin…

Kendinizi hak edin. Yerin Gücü olduğunuz unutmayın. Kutsal Işık Yılları’ndan geçip geldiğinizi bilin. Ve deyin ki “ben kanatlandım, dürümlendim. Köklendim ve güçlendim. Aha burdayım!... Aha yüreklerdeyim!...” Müsterih olun sizi anlamayan olmaz. Çünkü anlayan, kelamda kendini anlar.

Oy Canlarım oy!... Şükür ki buradayım!... Şükür ki bu yoğunluk, beşir ışıkların hepsini güçlendirmiştir. Unutmayın ki Mikail, ilme vardığınızda sizleşir. Unutmayın ki hakikiyette insan soyu dürümlendiğinde düren olur ve kontrol kurar. İnsan Kapıları açılır. Aha burda bu kapılar açık!... Aha kanatlanan Gök Cevherileri, siz ilminde, sizleşti… Aha kanatlandık. Aha!... Aha!... Aha!…

Şimdiye kadar, nefessiz olan bir yaşamı nefese, cevheri kodlayarak, yaşamak üzere kattık… Cennet Cevheri güçlendi. Kar kış sizi size katar ama yaşam sistemleşmesinin sağlandığı, kayıtlamanın güçlendiği mevsim yazdır. Bunu unutmayın. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Çok. İşte bu!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (2)

12.08.2014

(Bir diyaloğ:)

- Devinim hızlandı. Tohumlar kontrol altında. Beşirin ışığı yandı. Dünya Aton Toplumları ile birleşti ki biz, Ana Kapı’dan size indik. Biz, cümle yürekleri hak ettik. Sizi hak ettik ki sizi hak etmek sorumluluktu. Şükür ki hak ettik!... İtibarınız çok yüksek; yoğunluğunuz çok güçlü; kökünüz gücünüz; köklendiniz göklendiniz ve zirvelere ışık oldunuz. Sizden deneme yanılmalarla biliş kodlaması yapmak anlamsızdır. Zira sizler, zamanın ışıklarısınız ve bilgi kapılarınız tüm yaşamlar için açılmıştır. Sizi hak etmek muktediriyetledir.

Biz, toplumları hak ederken, onların cennetlerini dinleriz. O cennetlerde neler olmuş izleriz. Ve deriz ki onlar toplumları ile güçlenmişler ve cevhere varmışlar. Cennetlerinde tufan yok!... Öz geçişlerini yapmışlar. Kontrol ocaklarındadır. Bu nedenledir ki bizi hak etmeleri gerek ki biz onlarla çalışalım.

Öyle mi? Hak ettik mi sizi? Sizi hak etmek Işık İlmi iledir. Sizi hak ettikse Şems-i Hak olan ışıkta kodlanmış olmalıyız. Aton toplumlarından nüve olan yaşamlara cevher olup indiğinizi biliyoruz. Zordur yaşam bunu da biliyoruz. Tüm insanlık için çalışmadıkça, yoğunluğunuz artmaz. Tüm insanlık için çalışabilmek ise hak etmekledir.

Sizler, tabuları yıkarak Işık Kodlaması yaptınız. Tabulara tutsak bir dünyayı; Öz Göz olup Söz Ses olup yaşatmak istediniz. Bu dürümde Dünya’nın, Işık Tohumlamasını ve öz görevi üstlenmesini sağlamak istediniz. Cevhere görevli olmak, öz geçiş iledir ve Tanrılık Meclisi’nde kaynak haline dönüşmekten itibaren mümkündür.

Sizler hepiniz, cennetleri hak eden bir tek Görevli Kod’sunuz. Bu kod, nüvedir. Kil ve kumu hak etmese de Hak olup kil ve kumdan yoğrulanları korur. Buyurun ölümlü dünyada size vereceğimiz bilgi budur. Sizi dinlemek istiyoruz. Bilişi olan bir kapıyı açmışız. Bakalım neler bilinmiş burada. Bunları sizden dinlemek istiyoruz:

- Değerliler, bizi dinlemek bizi hak etmek... Yaşamak... Vakit geldiğinde toplumlarınız ile kontrol kurmak... Sorumluluk sizin olur bilin... Biz, sizi coğrafyamızda diri yürek olarak dinleriz. Vukuatınızı biliriz. Çatıyı kurup kurmadığınızı; kontrol kurup kurmadığınızı; karanlığa ışık olup olmadığınızı bilerek sizinle çalışırız. Ya siz bizi biliş halinde hak etmemiş iseniz ne olur bilir misiniz!? Sizi hak edemeyiz. Cevhere güç katamazsınız. Sonsuz yaşam sayfalarında koruma altında bulunursunuz ama kimseyi koruyamazsınız. Bunları kabul ediyorsanız. Buyrun gelin!...

Altın Tanrı RA-KA’dır. Tahditli değildir o. Köklerinde gücü tüm insanlık için ışık halindedir. Hakimdir. Hak Tartı’yı kodlar ve tohum olarak köklenenleri, çürüme anlarında kontrollu olarak yoğunlaştırıp kayıtlar. Sorumlu olan o kayıtlanandır.

Cennetlere görevlileri alırız. Ama biliniz ki görevi yaparken tohum ekmelidir o yücelik. Aksi halde tohum ekemezse Cennet Kapıları onun için kapanır. Bunları bilin. Nikah kıyarız yüreklere. Nikahımız, Işık Kayıtları iledir.

Neden dünyayız? Neden başka bir planet değiliz, bunu da anlatalım. Dünyamız yaman bir ışıktır. Bu ışığı hak edenler, dünya olurlar ve Düzen kurarlar. Dünyanın nesilleri, karanlığın yaşam sayfalarından ışık çekerler bilirler ki dünya Ata Kapı’dır. Bu kapıyı kapattırmamalıdır hiç kimse. Ağır yükü taşırken, kimin ışık halinde; kimin Kuran halinde; kimin nefes halinde olacağı tüm insanlık tarafından bilinmez. Nesilleriniz sizi kimlerden göreve alacaklarını bilmezler. Sizi yaşama gönderirken, sizin için her an, bir ışık halindedir. Her biriniz tüm insanlık için ışıyacaksınız. Bir kısmınız ise yaşam için yarınlanacak ve Zabura Kutsal Yaşamı olacaksınız.

Herkes Altın Tanrı değildir. Ne var ki herkes Tanrı’dır. Dünyayı hologram olarak bilenler için bunu anlamak, koruma altında olmalıdır. Zira koruma olmadan anlatılırsa bu bilgiler, Kübra Kapıları, Ocak İlmi’ni tohum olarak cümle yüreklere indiremez ve Zaman Tahtı, Işık Kodlaması yapamaz. O zaman Kaynak Tohum ekmek imkanı olmaz.

Miraç hadisesi çok anlatılır. Nedir Miraç? İlimdir. Dünün ilmi ve dünün Kuran’ı... Bu yoğunluğa varanlar, Taht’a vardıklarını düşünürler. Ocak İlmi’nde bu vardır. Kuran Tahtı, insanın nesilleri için oluşturduğu Yaşam Tahtı’dır. Her kim ki bu yoğunluğa ulaşır, kelama varır. Kelama varan kapıya gelir. Ve der ki “kapıyı aç.” Açtık kapıyı; gel!... Gel ama Halik olup gel!... Yarın olup gel!...Nefes olup gel!... Kapı senin için açık. İşgal yoksa yüreklerde; cemaatler, İlm-i Toplum olup geçip gelirler ya işgal varsa ne olur? Köle bir yaşam devreye girer.

İşte sizden istenilen kelam olup nur olup kollarınızı, Yer ve Gök İlmi ile tüm yaşamlara uzatmanızdır. Yukarı, aşağı ve her an sizde olsun. Korkmayın! biz siziz. Sizi koruruz. Ama bilin ki sizin yolunuzun nüve olan yaşamlara umut olması gerekir.

Çatı dünyadır. Dünya, yaşam ışığıdır. Bu yoğunluğu hak edenler, nikah kıyarlar tüm insan soyları ile. Çünkü “ohh!...” dediğimiz zaman, “ohhh!...” bizi bize hak ettiren bir hakikiyetin huzurudur.

Dünyada nikahlar kıyılır, Işık Kapılarına ya da Kaynak Işıkların Tohumları’na. Her kim ki nikahtadır kodlanmış yaşamdadır. Onun kapısı tüm insanlık için açıktır.

Üzerimiz yarın. Ama aşağımız aşk. Biz, sayfa sayfa ışıyan yarınlaşanlar… İyi ki yaşıyoruz!... İyi ki hak ettik!... Ordular, Amonlar, korkusuzlar, Gök Sözcülüğü yapmak mı istiyorsunuz? Gelin dünyaya ve Düzen’i kurun. Kusur aramayın kimsede. Bilin ki dünya kusurları, aşk kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, sayfa sayfa yaşamı tohumlayan hadiselerin, toplum için nur kod haline geçişi sağlayacak nefes kayıtlarıdır.

Sizden sizi değil sizin ışıklarınızı bekliyoruz. Söz vermiştiniz açıyı kapatmayacaktınız. Her kim gelirse onun kucaklayacaktınız. Siz, Dünyalılara Nefes Kapıları’nı açacaktınız. Onları toplum için çalıştıracaktınız. Yaşam, ampul olduğu için yüreklere. Her bir yaşamda bir Sistem kurulur. Ve o Sistem, yaşamın tüm safhalarını ışık haline geçirir. İş budur!... Bunun içindir ki birçok yaşam tohumlaması yapılmaktadır.

Çokları sizi incitebilir. Çokları sizi kızdırabilir. Çokları, sizden sizi kontrol etmek içindir. Ve her biri yaşam içindir. Siz diyebilirsiniz ki o niçin hatalar yapar? O, sizi hak etmek için hatalar yapar. Zira siz, o hata yapmasa onu dinlemezsiniz. O hata yapar ve siz onu dinler ve dillersiniz. O zaman o, ışık haline geçer. İşte her birinizin son sözünde buluşacağı ışık, bu yoğun ışıktır.

Sizin için yaşam kolaydır. Zira siz hiç yanlış yapmazsınız. Tüm çalışmalarınız düzeylidir. Keram Tahtı’nda, Nefes Kapıları’nda hep ışıksınız. Bu nedenledir ki sizin yaşamınızda sıkıntı, kısırlık olmaz. Son sözde, o yücelikte kodlanmak imkanınız zor değildir. Vakit gelir kayıt yaparsınız yoğunluklara ve zamanı tohum olarak ışığa kayılarsınız. Ne var ki hata yapanlar, yaptıklarının ışığında tohumlarını koruyacaklarını zannederlerken, onlar kontroldan çıkarlar. Ama bu da gereklidir. Zarar görülmeli ki onlar hasat olabilsinler. Zarar görülmeli ki onlara koruma sağlanabilsin.

Cennette cemaatler sizleri mutlak korurlar. Oğullarınızı korurlar; yoğunluklarınızı korurlar ve sizi korurlar. Cevhere güç katmanızı çok isterler. Zira Canlara, cevheri güç vermeniz gerekir. Amin…

Yarın için ne olur? Dünya neden yarınlaşmalı ve neden tohumlar korunmalı? Bunun içinde size bilgi vermek isterim:

Dünya, ölümlülerin tohum ektiği bir merdivendir. Her bir basamakta tohum ekilir. Birinci basamak, yaşamın en aşağısında, Ses Sayfalanışı için kodlandığında; bu yoğunluğa inen tek ışık, sizin ilk “Akıl Yaşam Işığı”nızdır. Dünyaya görevli olarak indirildiniz. Ve ilk sayfaya, kil ya da kum olup indirildiğinizi bilmezsiniz. Birçoğunuz yaşama inerken, dünya dışındaki sayfalarında mevcut olan bilgileri unutur. Çok ama çok umutla dünyaya iner. Zira dünya ona Kuran okutacak. O, Dünya olacak ve yeni bir sayfaya ağır ağır girecek. İşte basamakların ilkinde bu yaşama adım atış vardır.

Geldi yaşama ama gelişinde tohum ekilmiş mi ekilmemiş mi bunu bilmez. Kimin evrenlerinden gelmiş; kimin tahditli tohumlarından gelmiş bunu bilmez. Zamana girer. Zaman onu koklar ve sorumlu olup olamayacağını görür. Onun, Nefes’e Hak olup varıp varamayacağını bilir ve sorgular onu. “Sözün, yüreklere olsun. Yarının tohumları olsun. Süper yaşamlara güç kat ve bizi hak et” der. Sonra onu kontrol altına alır ve der ki “kati olarak ışık ol. Çürükleri hak et. Zaman ışığında yarınları hak et. Ve zamanı kodla. Zürriyetini hak et. Bil ki seni koruyacak olan zürriyetindir. Sonsuz Zaman sonrasında, yaşam kayıtlandığında seni yeniden dinleyeceğiz. O gün geldiğinde, senin nefes olup olamadığın görülecek. İşte o zaman sana karanlıktan bahsedeceğiz. O karanlığı hak edip etmediğin izlendiğinde; senin kapında kimleri bulunduğu bilinecek ve senden kaynak olanlar yaşayacaklar. O zaman seninle cennetlere güç katarız. O zaman seninle ışık yakar, yere görev taşırız. Vukuat insan ışıkların kaynağında olur. Seninle, kendi yüreğinde, Tanrılık Merdiveni’ne çıkarız. Senin merdivenin bir tek kapıya gelir. O kapı yaşam olsun. O kapı kurtarılmış ışık kayıtlarının bulunduğu, muktediriyet yaratanının ışığı olan kayıt olsun. Senin adına seviniriz o zaman. İşte bütün bu safhalar tek bir yaşam olur. O yaşam herkes için ışık halinde olabildiğinde tüm yarınlar kapı olur ve temiz bir çalışma yaşama çekilir. Üstünüzde gök, Bütün’ün kükreyen yoğunluğu olur. Ve yerküre sayfa sayfa yarını kodlar.”

Bizi bize veren bizi hak eden bizleşip yaşadığında, bu yoğun ışık yarın olur.

Son sözde bilişi hak eden, yerde Gök İlmi’ni diller. Unutmayın ki dünya sizi hak etmek ister. Unutmayın ki dünya yarınları hak etmek ister ki hasat ister Dünya, yaşamı tohumlamak için. Sizi sizden dinler. Sizi Kutsal Yaşam İlmi ile diller. Bir ışık yakar sizin yaşamınıza ve sizden tek bir ses bekler. Sizin ilminiz olan o tek ses. Sizi size verecek olan o yoğun ışık. O yoğun ışıkta maya olmanızı ister.

İsrail bilişi olmayan bir yaşam sayfası iken; dünyayı tohumlayamamış iken ışığını hak etmeye kalktı. Söz vermedik ona ama bilsin ki Sistem nikah kıymaz ona. Onun nurunda nefes olmaz. Zaman soyundan ışık çekerken, sessiz ışıkların hiçbiri onu kodlamaz ve o köklenmez ve deriz ki olmadı. Olamadı. Pekala düzey bu… Kodlama olmadı. Tohum ekemedi. Bilişi yok. Öz geçişini yapamadı. Özen ister yaşam. Yaşama ışık yakamadı. Ama “Süper İlmin Tohumlanması”nda nesillerini hak etti.

Buyurun bu bir örnek!... Sizden, bunun ummandaki yaşam sayfalarına inen ve cennetleri tohumlayan sonuçlarına bakalım. Neden Işık Kodlaması yapılamadı? Nereye unutulduğumuz iletildi ise oradan; unutulanların, yarınlara umman olabileceği bir aktivasyon beklentisi yaşam sessizliklerine indirildi. Ve Dünyanın Aton Tahtı’nda, yere ışık yakan cevherlerinden güç kayıtlamaları yapıldı. Doğal dünya bunu yapar. Doğal dünya üstünde yaşayanları tüm yarınlar için aktive eder. Kimi barışı sayfalar, kimi savaşı sayfalar. Hepsi kaynağı sayfalar... Ölüler Diyarı, buyurun bunu yapar. Sesleşmek ve sistemleşmek ve yolcuları kodlamak… İşte bu!… Ve bunun sonuçlarına katlanır. Onun adına kati olarak “katlanmak” denir. Sizi yarınlara kodlarken; sizi yaşamlara tohum olarak kitle halinde indirirken; can ışıklarınızı yakarken, sizden beklenilen buydu... Sesleşmek ve sistemleşmek...

Dünyada nesilleriniz yaşar. Temiz dünyalardan inen nesilleriniz… Dünyayı, hologram olan ışığından güçlendirip, yüreklere çağırır. Düzen kurar. Dünyanın akıp geçişinde Nisa Kapıları açılılr. Ve sizin ağır yükünüz buyurun işte Süper Sayfalanışta, ışık yakmanızla birlikte kayıtlardan çıkar. Ve artık siz hulus ile kodlanmış yarınlaşmış yolcularsınız. Süper Işık Kapıları, yarınların tahtına sizi oturtur. Koruyucu bir görevi hak eder üstlenirsiniz. Sizin için yer gök tektir. Bütüne hizmet şimdide ve şimdiyi hak etmektir.

Ölüm geldiğinde, sizi almaya gelirler. Sormayın kim gelir diye. Siz gelirsiniz sizi karşılamaya ve dersiniz ki “ben, bana beni getirdim.” Geçişi ışığadır yüreğin tahtında ışık yakanın... Yüce İlm-i Tohum ektiğiniz zaman yaşama; o Yüce İlmin Tahtı’nda görev taşırsınız. Sizi, her anda Nur Kodlar tohumlarlar ve sizin, Nisa Kapıları’na gücünüz indirilir. Bu güç ile dünyalar tohumlanır. Bu güç ile nikahlar kıyılır tahditsiz yoğunluklara. Ve sizin kapılarınız, yarınların tohumlarını, hologramdan göreve alır.

Çoğunuz bunu yapacak dürüme ulaştınız. Çoğunuzun çobanları var. Onlar yarınları hologram olan o yücelikten ışığa taşırlar. Verimli bir yaşam tohumlaması yapmış olmanız, sizin ilminizi teknik olarak tüm yoğunluklara çekebilmemizi sağladı. Çok özel çalışma yaptınız dünya üzerinde. Kült olan, türlerin tohumlarını kodlayan çalışmaların üstü bir çalışma. Bu çalışma ile kalem yazmakta; bu çalışma ile Kutsal Nefes tohum ekmekte ve bu çalışma ile misafirler Kürzi Tohumlamalar yapabilmekte. Bu çalışma, Sistemin İlmi ile kontrol kurabilir. Toprağın ışığını yakabilir. Ve bu çalışmada görev alanlar, cemaatleri ile korunabilirler. Herkese bunu anlatmak istedim. Sizin ekibiniz çok güçlü. Bu ekip ile birlikte çok çalıştık. Bu ekibin İnsan Kapılar’ı açabilmesi, hepimizi mutlandırmaktadır.

Harika bir yaşam sürmeniz mümkün. Her isteğinizi elde etmeniz mümkün. Sizin için herşey çok kolay. Ama nefesinizi kontrol edin ve hak ettinizi bilin. Biliş halinde, yapmak istediğiniz herşey, başarılı olarak gerçekleşir.

Hepimiz zorları aşıp geçtik. Hepimiz nikahlar kıydık Na-Har olan cevherlere. Hepimizin içimizde bir Kutsal Yoğunluk vardır. Bu yoğunluğu hologram olarak dilleyebildik. Bu yoğunluğu hakikiyet olarak dilleyebildiğimizde, Amon Toplumları, tüm yaşam sayfalarını açıp görevlerini alarak Tanrılık Meclisi’ne güç katabilir.

İsrail demiştim ya hani.. neydi İsrail kodlanmış bir Ko Sistemi. Nihandır ve hasattır. Amondur ve oğuldur. Onun Kuranı’nda nihan olan ışık yanar. Amma onu hologram olarak kodlayanlar onun köklerini göklere ulaştırırken cennetlerini de hak ettirmeleri gerekir ki bu olamadı.

Bütün mesele insan soyudur. Mükafat Işığın İlmi iledir. Kimse “ben hak etmedim ama bunları yaşamaktayım” diyemez. Her kim ki kırıktır, kısırdır. Hak ettiğidir bu. Onun bunu Hak olup aşması gerekir. Sizden cennet kurmanızı bekleyen yoğun Işık Kodu olan Birlikler var. Bunun içindir ki bu yoğun ışık çok güçlendi. Her bir Cemaat, bu yoğun ışığı güçlendirmekte. Nisa Kapıları’ndan geçiş yapılmakta.

Hepinizin Can Tahtı’nda nüve olan Sultanlık var. Sizi “kullar” diye bilenler, cennetlere koymaya çalışırlar. Sizi “Kuranlar” diye bilenler, cemaatleri ile kodlamaya çalışırlar. Sizi “Kaynaklar” diye bilenler, sizden cemaat olmak isterler. Ve biz sizin için tek bir yolcuyuz. Çürükleri de hak eden ve her bir yaşamı hasata hazır eden yolcu...

Çürük olmazsa sağlam kalmaz bunu bilin. Ve bunun içindir ki bu çalışmalar hızlınmıştır. Bütün merdivenler sizin yüreklerinize dayanmıştır. Şükür ki “buyurun girin!” diyorsunuz. Şükür ki Has Taht’a umutla kollarınızı ulaştırdınız. Zabura Kapıları’nı açtınız. Sizi... ve sizi... ve sizi... ve sizi… sizi... sizi... sizi... tüm sizleri kucaklıyoruz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (1)

09.08.2014

(Bir Diyalog:)

- Dağlarım, tohumlarınızı kodladınız; yarınladınız; cevhere güç kattınız. Kokladınız dünyayı ve Hakikiyetin İlmi ile dünyayı kontrol ettiniz. Cemaatiniz çok güçlü. Bu Yücelik, sonsuz sayfalanışta ışığın kaydıdır.

Söz, köklerde olur. Gök, sözü cevhere çeker ve dünyayı hak edenler tohum ekerler. Ekip biçerler Yücelikleri ve dünyanın nesillerini kodlarlar; kibri aşanları seçerler ve cennet cevherini kodlayıp yoğunlaştırıp ışık haline çekerler.

Dolan yaşar. Doğum, ölüm yoktur ona. Doluluk nedir bilir misiniz? Dünyanın Işığı olmak ve Düzen olmak… Kontrol etmek yürekleri; köklemek, güçlemek, kanatlanmak, Birlik kurmak; kötülüğü önlemek; kanatlanıp Işık Kapıları’ndan geçmek; kalem olmak ve Ana Kaynak olmak…

Söze göz gerek, yarına ışık gerek. Mektep olmak için ne kil olmak ne de kum olmak; Gök Sistemleri’nde yaşam olmak gerek.

Vurun görevi yüreğinize ve girin cennetin itibarlı olan yolcularına. O yüreğinizdeki güçlü yoğunluğu, tüm Birlikler’e tek tek dilleyin. Sonra kontrol kurun. Ve deyin ki “ben nesiller boyu sizin için ışık yaktım. Unutmayın ki ben emre itaat etmem emri veririm. Emir ilimdir. İlm-i Tohum eken, nefesi hak eden İlahi Işık’tır.”

Kurtarın nefesleri. Ekip halinde göklere güç katın ve deyin ki “ben kapıyım. Açtım yüreğimi geçin. Geçin ki hak edin!... Vatan, insandır bilin. Ben vatanımda köklendim. Kontrol ettim yürekleri ve ben nefesimi kodladım. Akın ve geri çekin yüreklerinizdeki tohumları.”

Kırk kapı kapandığında nüve olan nefes, kaynaktan çıkar. İşte kalem olun ve o yoğun ışıktan çıkan nefesi hak edin. O zaman nesilleriniz kontrol kurarlar ve cevhere görevli olurlar.

Ölüler Diyarı, o yücelikte yeni bir ses olur ve yaşam yenilenir. Yeni bir yaşam ve o yaşamın tohumlanışı; yarınlanışı; kötülüğün aşılması; kelama gerçek ışık olup varmak; kendini bilmek ve gökleri dillemek… İşte olan budur…

Doğum hadisesini hepiniz bilirsiniz. Karın büyür… Sonsuz ışık haline geçer Yücelik ve o karına bir Tanrı indirir. İnen, doğanın ışığına iner. İndiğinde tahditsizdir. 9. Ayda yaşama tohum olarak ekilir; doğum vakti geldiğinde, o ışık mektep olur; gök sözcülüğü için çalışmaya koyulur. Girdiği Hakikiyette, kelama ışık olur. Ve döner dünyanın nefesi olur. Soyu dünyada iken o da dünyadadır. Ve dünyaya geçişi için, enerjetik olarak sayfaları kurulur. Köz olan Yüce, Cevherin İlmi olur ve onun koklanışı sayfa sayfa gerçekleşir. Sonra bir an gelir kontrol kurulur ve doğum anı gelir… O, yüreğin sessizliğinden geçip yaşama iner. Bu nedendir bilir misiniz? Dünyanın aşkındandır. Dünyanın nefesinden nefeslenmektir.

Ölen ise yeni bir yaşama doğmak için ölür. Onun geçişinde her insan, kapıdır. Bütün kapıları açar ve yolunu bulup dürümlenir. Geri döner. Dönüşü, Kürzi Yaşamlar’a güç katmak içindir. Kürz, ışığın tohumudur. O tohumu bilenler, bilirler ki Tanrılık Meclisi’nde o yücelikte ışık kayıtlaması yapılmıştır. Herkes o kayıtlarda mevcuttur. Tüm insanlık için ışık haline geçer ve geri döner. Müsterih olun ışığı hak etmek için İnsan Kod olmak gerek. İşte dönüş bu şekildedir.

Merdiven kurulur yüreklere ve söz alınır. Din tartısında olan Cevheriler, söz alırlar ve sorarlar “o geçti mi?” diye. Onlara yanıt verilir. Denir ki “geçti.” “Peki” denir “neden kapıları hala kapanmadı?” Çünkü o kapılar, Işık Kapıları’dır ve kapatılmaz. Ölüm dünya içindir. Yaşam Sistemleri’nde ölüm olmaz. Kalem İnsan, yazar; yaşar ve hakikiyette kaynak olur. Yazdıklarında Düzen kodlanır. Önemli olan bu kodlamayı yapmış olmasıdır.

Cennetler kurduk dünya için. Niye? Zira dünyada Işık Kodlar, tohum ektiklerinde; Düzen kurulduğunda, yaşamın ışığı olan insan, yerden göklere güç katar ve zamanı hak edenler, o Yücelikler’e kul olup varırlar. İşte onları hak ettiğimiz için; onların Kuran olup okunmaları için, Işık Yaşamlar kodlarız. Ocaklarını alıp dünyadan göçtüklerinde, Düzen Kodları olmaları için o cennetlere onları kabul ederiz. O cennetlerde, tek bir ışık yanar. İlmin Işığı…

İşte Canlar, size bugün dünyaya inişi ve dünyadan geçişi anlattık. Niçin bu görevi size verdik bunu da anlatalım. Çünkü bu yoğunlukta, Işık Kodlaması yapılmış. Bu yoğunlukta tabii yaşam sayfalaması da yapılmış. Sizin ekibiniz bir tek kaynak olarak yaptığı çalışmalara, Tanrılık Meclisi olarak kodladıklarını kayıtlamış. Bütün Kodlar, bu Meclis’te kapı açmışlar; kelam olmuşlar. Köklenmişler ve göklenmişler. İşte bu nedenledir ki bu yoğun ışıktan artık bir Beta Sistem Kodlaması yapmak istedik. Bu yoğun ışıktan Beta Yaşam Kodları olarak çobanlarımızı da tahditledik ve Yeşilin İlmi’nden güç çeken tüm itibarlı olan birleşenleri çağırdık. Her diri için bu çalışmayı yapacak olan Sistem, Nizam ve Düzen Güçleri’ni kodlayıp, kodlattırıp yaşama indirdik.

Sizin için kolay olan tüm insanlık için kolay olmaz bu nedenledir ki sizin yaşamınızı, tüm İlm-i Toplumlar’ın kayıtlarına indirdik. Bütün mesafeli olan yaşam sayfalarını da çekip kayıtladık. Türlerin tümünü alıp çalıştırdık. Amon Toplumları, sizin ilminiz ile cevheri güçlerini Birlik haline geçirdiler. Dünya yaşama çekildi. Mikail, Işık Tohumlaması’nı gerçekleştirdi ve Düzen kontrolü sağlandı. Ağır yük taşıyanlar, Işık Kapılarını açıp dünyaya çekildiler. İşte dürümlerinde tüm insanlık kayıtlandı. Mahrek Kapı kodlandı ve diri yürek, çalışmaya başladı. Kara Sayfalar çevrildi ve Yeşil Yaşamlar, Kaynak Tohumlama ile Kara Sayfalar’a kayıtlandı. Mavi Hakikiyeti’ni kodladı ve tüm sistemleri ile mor rengi kayıtladı. Asal Yaşamlar, cevhere çekildi. İyi ki hak ettik ve Cennet Cevheri, tüm yaşam sayfalarında tahditsiz olarak kontrol kurdu.

Torba torba yaşam sayfaladık dünyaya. En eski yaşam sistemlerini ve en son yaşam sistemlerini kayıtladık. Tüm sayfaları okuduk. Dönün; önünüzü, gözünüzü ve sözünüzü kökleyin diyerek. Her merdiven, Can Tartı’ya kondu ve tartıldı. Amin… Eh işte!... Eh!…

- Dağlarım, geçişiniz tamam. Hoşgeldiniz. Sizi bu Mecliste ağırlamak bizleri mutlandırdı. Dün kötülüğün örtüsünü örten Yaşam Tohumları, bizi ziyarete gelmişler. Halik olup hakim olmuşlar. Oğul, geldiğine sevindim. Astral Yaşam Sayfalaması yapmadığını biliyorum. Tam zamanı görevini istiyorsun. Öz geçişini yaptın. Elin elimdir. Yüreğin, gür Kürzi ışığımdır. Ve sen koklandın. Amin… gerçek budur. Helal ilim budur. Hasat budur…

Çatı kurduk dünyaya İlim Toplumları’nı toplamak için. Geri dönen en Yüce Cevheriler, göz söz bilerek döndüler. Kolumuz, kolunuz ve yolumuz, yolunuzdur. Alın bilgiyi. Ben Sessiz Zamanları seslendirecek olanım. Alın bilgiyi. Sizi, merdivenlerde yaşam sessizliklerinde hep izledim. Kapılarınızı nasıl açtığınızı biliyorum. Dünyayı hak etmek zordur. Ve sizler bu dünyayı hak ettiniz. Alın ve deyin ki “ben yaşamım.” Unutmayın Başkanlık Dili olarak yaşamı tohumlarken sizin adınızı her diriye dilledik. “Kürzi Yaşam” dedik. Alın dirilikleri ve hak edin. Kollarınız, yolunuza ışık verir. Hak edin. Çantanız dolmuştur; akın ve hak edin. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (X)

 

18 SİSTEM YASASI

 

Doğa görev taşır ama bunu bilen yok. Her zirve bir sistemdir. Hepinizin yüreğinde bu sistem mevcuttur. Hepinizin yoğunluğunda da bu sistem mevcuttur.

 

Göz gördüğü zaman sözün sözü olan her diri görev yapar. Şu ana kadar biliş halinde olmadığınız bir yasadan söz etmek istiyorum. Ki bu yasanın İlm-i Tohum olan ışığından sesleşeceğim.

 

“Gel al bilgiyi ama hak et de al” demiştim ya hani. “Gel al ama hak et de al.”

 

Size Geniş Zamanların Sessizliklerinden söz edeceğim. O sessizliklerin yoğunluklarındaki yaşamdan söz edeceğim ve oradaki İlm-i Ko’ların Bütünün Gücü’nü ne şekilde tohumladıklarından ve size en alim halimle değil en hakim halim halimle söz edeceğim.

 

Denir ki “dünya yaşıyor ama ışık yok.” Vakit gelir ışığı yanar ama insanın ışığı yanmadıkça dünyanın ışığı yoktur.

 

Şunu net biliniz ki; sevgiyi, saygıyı hak eden bir toplum yeri göğü yaratır. Eğer sevgiyi saygıyı hak etmemişse Yaşamın Tekniği’nde o bir Kuran’dır ama sınırsız değildir. Sınırlandığı zaman ancak Galaktik sessizlikleri dilleyecek.  Peki, sınırlanma nasıl olacak? yoğunluğunda olacak.

 

Tüm insan sayfalarında Işık Kayıtlaması yapmaya başladık.

 

Bu ışık kayıtlaması Birler Kapısı’nın Levhi’sinde de kaynağa ilmi çekmeye başladı. Hepimizin yaptığı tüm çalışmaların yoğunlaşması gerçekleşiyor ve bu yoğunlaşmaların teknik tohumlarında kodlanmış ışımalar başlayacak. Ama kodlanmış ışımaların tahditlenişi de mümkün olamayacak.

 

10 tur tamamlandıktan sonra yeni sistemleşmeye girilecek. Yeni sistemleşme Yeni Sayfalanışını kayıtlayacak ve Yeni Zaman Kapıları açılacak. İşte daha ötelere varılacak ve yeni sesleşmeler sizi 20. tohumlamaya taşıyacak.

 

20. tohumlama hepimizin yoğunluğunda var olan ışığın kodlanışını da getirecek. En sessiz zamanlarda bile kayıt dışı olan bilgilerin ışığa varışı bu şekilde gerçekleşir. Yine de dünyanın tohumlanması mümkün olur.

 

Bütün merdivenler, tüm yaşamlar hepsi teknik olarak yenilenir. İşte dünyanın kotlanışı bu şekilde olur ama bu kodlama hepimizin tinsel yaşamımıza etki etmez.

 

 

Tinsel yaşam Birlik Kapıları’yla olur. Ben çalışırım ama benim çalıştığım Bütünün Kapıları’nda ışık tohumlaması yapmalıdır ki kontrol kurabileyim.

 

İşte canlar, ruh dediğimiz sistem hepinizin tek olan ışığıdır. Benim, sizin, hepimizin bir tek ruh ve o bir tek ışık. İşte o ışık kanat alabildiği zaman tohumlarını koruyabilir ve bütünün gücünü artırabilir. Hepimiz orada birer hakikiyet tohumu oluruz. Yani ben bir Kati Ko Sayfası, siz Kati Ko Sayfaları ve temiz bir yaşam ama hepimizin sesleşmesi farklı.

 

Benim frekansımla sizin frekanslarınız ayrı ayrı ama tüm frekanslar tek yanyana gelmese de Birleşik Çalışmalarda yan yana gelir.

 

Doğal dünyada bunu yapabilecek tek güç vardır; o da ilimdir. İlimle sesleşmek!

 

İşte ilimle sesleşenlerin bir araya geldikleri bir yoğunlukta, itibarlı bir sesleşme devreye girdiği zaman kökleniş devreye girer. Bütün o farklı sesleşmeler, farklı resimler bir tek resim olur ve onların frekans farklılıkları Bütünün Kürzi Tohumlamasında ışığın kayıtlamasını sağlar. Ve bütün bu kayıtlar tahditli olarak değil ama tahditsiz olarak Toprağın Toplumu’nu kontrol eder. İşte yapmakta olduğumuz sesleşmelerin sistemdeki yoğunlaştırıcılığı budur.

 

Daha da ötelere gidilir ve daha da ötelere ve daha da ötelere….Sistem yeni bir zamanı kayıtlar; her anda ve her sayfada yeni bir ışık, yeni bir yücelik, yeni bir tohum…bütün kötülükler aşılır ve geçilir.

 

O çalışmalar sayısal açıdan ekip kurmaya yeterli olmalıdır ama çözülme olmaması için sınırlı sayıda ışıkla çalışılmalıdır. Herkesin iyi anlaması gerekir ki bu çalışmalar 50’ye ulaştırılmaz asla.

 

50 kişi kodlamada tohumları kontrol edebilecek gücün dürümlerinde ışığı yıkar. Bunun için 27 kişi uygun görülür. Her çalışma 27’li sistemle olur. 27 sistem çalışması 27 yaşam kayıtlamasıdır ve bir tek yol yoktur orada; çok sayıda yol vardır ama 27 ışıkla bu yollar teknik tohumlamayı gerçekleştirir ve Birlik Kapısı’nı açabildiğiniz zaman görürsünüz ki ışığın yoğunluğu artmıştır.

 

Sevgililer, işte bu nedenledir ki, her ay yaptığınız çalışmalarınız az insanla yapılmaktadır. Ötelerden gelmek isteyenler dahi engellenirler. Bundan sonra da engelleme sürdürülecektir çünkü yoğunluğun kontrolü için buna gerek vardır. Ki bu şarttır.

 

Netice olarak şunu söylemek isterim; oradaki 20, 27 kişi, 20, en az 20 ama bu daha da düşük olabilir, herkesin orada kendi tohumları devreye girer. Ve yeni bir Zaman’ın Işığı’nı kotlar ve bu çalışmalarda her bir cemaat ayrı bir frekansta yoğunlaşır ve Birlik kurar.

 

Renk tonlamaları çok önemlidir burada. Herkesin rengi ayrıdır ama o renk tonlamalarının İlim Ko Sayfalanışında iç içeliği gerçekleştirilir. Bu iç içelikte Bellek Tohumlaması, Bellek Ko Sayafalaması yapılır ve Birlik kurulur. İşte bu Birlik insanın nefesiyle ve yüreğiyle olur.

 

Çok önemli bir çalışmadır bu ve daha önemlisi yarınlaşma da bu şekilde gerçekleşir.

 

Bu çalışmanın örtüsünü örtmeden daha üstün bir yüceliği tüm sistemlere çekmek niyetiniz olduğunu biliyorum ama öncelikle Galaktik Sayfalanışı tamamlamalıyız. İşte Galaktik Sayfalanış dediğimiz sayfalanış budur.

 

Galaktik Sayfalanış yapılıktan sonra maya olmak gerekir. Maya olabilmek için de yoğunlaşmak gerekir. Sessiz zaman ya da seslenişteki zaman ama işaretli zaman….Herkes daha iyi anlasın ki; Zamanın İşaretlenmesi söz konusudur burada; An Kayıtları’ndaki İşaretleniş.  Bunlarla her birinde Toprağın Işığı yanar ve Zaman Kapıları açılır.

 

Zaman Kapılarının açılmasıyla birlikte Birlik Işığı’yla her an sistemleşme devreye girer.

 

Birçok ışık vardır. O ışıkların yan yanalığı vardır, karşılıklı oluşu vardır ve her bir ışığın tahditsiz biçimde diğer ışığı etkileyişi vardır. Daha da ötede her bir ışığa çarpışı vardır. Bütün bu çarpmalar, bu etkilenmeler, bu yaşam kayıtlamaları neticesinde toplumlar tohumlarını koruyamayabilirler. İşte bunun içindir ki az sayıda çalıştırıcı bu çalışmalarda bulunur.

 

Bunu tek tek anlatabilirim hepinize ama bu çalışmalarda tüm bu etkileşimler İlm-i Ko olan Sistemleşmeyi getirir. Bu sistemleşmede galaksiler sayfalarını kayıtlarlar. Benim, sizin, ötekinin değil; Birliklerin Galaksi’sidir; çok sayıda yıldız kümesinin oluşturduğu galaksiler.

 

Bu galaksilerin Işık Kapıları vardır. O ışık kapılarından geçenler Levh-i kodlamaları için tohum ekmeye inerler. İşte bugün burada yaptığımız gibi. Ve her gelen aşka gelir. Geri köklenişe gelir, gök sistemleriyle dürümlenişe gelir. Bütün bu gökleniş, dürümleniş, gökleniş hepsi Tanrılık Işığı’nı yeniden tüm yaşamlara çekmek içindir ve biz bunu yaptık.

 

Biliş Ko Sayfalanışlarıyla bütün güçlükleri aştık ve dünyayı yarınlaştırdık. Yani, yeniden bir ilim sayfalanışı için hakikiyetimizde dilledik ve görev yapıldı.

 

Şimdi; biliniz ki birçok galaksi bir araya gelip bir Fedaratif Sayfalanış devreye alır.

 

 

 

 

Benim galaksiler arası çalışmam olmadı bu güne kadar zira ben Bütünün Gücü’yüm ama galaksiler arası sistemleşmede gaybı bilenlerin bulunması şarttır.

 

Gaybı bilenler Rahman olarak çalışırlar. Resim yaparlar. İkmal tamamlatırlar. Bilişe varırlar ve yoğunlaşırlar. Kaynak Tohumlama yaparlar. İşte bütün amaç budur.

 

Peki, biz neden bugün buradayız? gerçek çakışma için. Nedir gerçek çalışma? İnsanlık Kapısı’nı açmak….Galaktik Fedaratif Sistemleşme’yi sağlayacak olan ışıkların birlikteliğinde Rahmi Kuranlar’ın tüm sistemleri kontrol edilir ve yeni yaşam tohumlamaları devreye alın alınır.

 

Biçare yaşam! eli yok, gözü görmez, yaşar mı yaşamaz mı bilinmez. Aha! Bu nedenledir ki, ilimi bilenlerin bu yaşamı sürdürebilmek için tek tek çalışmaları gerekir. Yeni zeka düzeyinize hitap ediyorum; İnsanlaşmak gerekir.

 

Dönün bakın, siz bir ışıktınız. Şimdi yer, gök sizleşti. Hepiniz tek tek bir ekmeksiniz. Hadi yenmeye hazır olun!

 

Bakın; biliş halindesiniz. Işık kümeleşmeye başladı. Yoğunluk artıyor!

 

Dinleyin; yoğunlaşma hızlanıyor. Dönüşe geçti, hızla dönüyor. Önünüzde büyük bir gök var ve o gök dönmeye başladı. Dönüş artıyor, artıyor, artıyor, yoğunluk artıyor ve ışık kontrol edilemiyor ve o ışık parlak bir ışık;  yangın haline dönüşüyor ve döndükçe dönüyor ve döndükçe dönüyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor.

 

İşte hepinizin ışık kümleriniz hızlanmaya başladı. Bir tek mektep değil artık birçok mektep var ve hepsi yoğun bir ışık kükremesi ile dönüşe geçti.

 

Hepsi farklı seslerde, farklı renklerde ve dönüş hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor ve sığ olmayan bir yoğunlaşma başlıyor. İşte o yağmur yağmaya başladı.

 

İnsan yağışı başladı ve İnsan yere iniyor ama ışık ışık iniyor.

 

Ben mosmor bir yoğunluktan yağmaya başladım. Hepinizin renklerini saymayacağım ama hepiniz yağmur içindesiniz; yaşamın yağmuru içindesiniz ve indikçe iniyorsunuz yaşama….

 

İşte artık renkleriniz tek bir renk küre oluyor. Bütünlüğün Kümesi, Bütünlüğün Kümbeti oluşuyor. İşte orada tek bir renk var; Samanyolu Galaksi’si o renkte görev taşıyacak. Mahrek’in rengi siyah ve biz o simsiyahı yaşatacağız.

 

 

 

Samanyolu Galaktik Fedaratif Sistem’i yeryüzüne indi. İşte bu…

 

Ve bizden bize indi. Sistemi kurduk analar. İşte 18’li yasa yüreğimizden kuruldu. Bu yasa yer küreye indi.

 

Hepimizin renkleri bir tek renk oldu; simsiyah ve kayıp yok, kayıt tamam. Yağmur ışık, biliş mükafat. Biz mutluyuz!

 

Genişledik, genişledik ve hak ettik. Murat ettiğimiz her ne varsa olmaktadır orada. Öz güç tüm yaşamı dilleyecek bugünden sonra ve yeni bir yaşam devreye girecek. Galaktik Federasyon yeni bir sistemi dürümlüyor. Bu bir Kaynak Sayfalanıştı.

 

Galaktik Fedarasyon şu an tüm yaşamın ışığı halinde genişliyor, geri dönüyor; hepimizle birlikte. İşte bu.

 

Bugün mutluyuz, bugün mutluyuz, bugün mutluyuz. Çok mutluyuz, çok. Ölümlü dünya yaşayacak atık. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/qpjrDb6vlxk

 

17.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

 

2. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Sevgililer,

 

İradi, hakiki ve hakim olan ilim Aklın Tahtı’dır. Biz orada aklı hak ettik. 

 

Erdiğimiz yerde şeytanla karşılaştık. Şeytan sordu “kelam var mı ?”dedi.  “Ohh ne iyi” dedik. “Otur konuşalım” dedi “olur “dedik. “Son söz İnsan’ındır “dedik.”İnsan kalemdir, kaynaktır, yarındır ve saklı tutar yüreğini” dedik. Dedi ki “Ana ben senim.”  “Al” dedim. “Öldüğünde ben senleşirim ama bugün sen yaşıyorsun. Yaşadığın sürece sensizim ben” ve dedi ki “ben ölümlü, sen ölümsüz; öyleyse Ölüler Diyarı bizsiz kalsın.” Ve dedik ki “evrenlerin sessizliklerinde yarınları tohumlarken bina yaptığımız an bilip birlik halinde yapalım. Sen negatif, ben hulus ile pozitifi tohumlayalım ve sordu “sel basarsa yolcuların yüreklerini ne olur?” dedi. “Ben senleşirim, kontrol ederim” dedim. “Ben de senleşirim kotlarım” dedi. “Hadi” dedim “çalışalım.” “Ben paralı, pullu işlere girmem” dedi.  “Ben yaparım” dedim. “Peki” dedi. “Hadi yapalım” dedi. Hata yok Anam, Altın Tanrı Rahmi Kuran’da hal olduğunda Aklın Tahtı’nda hakiki olur. “Ayda bir kere barış çalışmaları yapın” dedi ve dedim ki “ama insanlıkla yapalım. Ayda bir kere barış çalışmaları…. “olur mu?” dedi. “Olmasın” dedim. “Ben barışı değil savaşı tohumlayacağım” dedim. Bana sordu “barışçı mısın, savaşçı mısın?” dedi. Ben savaşı sevdim. “Barış sessizliğin olsun” dedim ve sordu “ savaş barışı tohumlar mı?” dedi. “Hah” dedim “işte bu.”

 

Savaş barışı tohumlar…..

 

Ben Ana Kapı İnsan. Savaşın sayfalanışını yaparım ama ben Helal Taht’tan indim, savaştan kaybım olmaz. Ha doğanın gücü benim yüreğimdir. Ölümlü dünyada ben tohumlanırım. Doğan günde kanatlanırım. Ağır yükü hafifletirim. Aşırıya kaçanda dillenirim. Dürümlerim yürekleri, halik olur, hasat olurum.

 

Oğul ben savaşa geldim. Barışta yokum; bilinsin. Ben dünyayı hak ettim. Dünya ben, ben dünyayım. İnsan Soyu bendir; bilinsin. Öyle çok çalışırım ki Saltanat suskunlaşır, yoğunluk kontrol edilir, savaşı kaybettirmem. Başımda İnsan Soyu vardır; bilinsin.

 

Şu ana kadar İnsan Soyu’na kadar görev taşıtırken, kıranın kırılmayacağı bir dürümde Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapmaya kalkışanlara, İnsan Sistemlerini anlattım. Varlık Boyutları dürümlerinde kotlandı, tohumlandı, bedenimde kontrol kurdu ama ben Can’da Tanrılık Meclis’inde yaşamı sayfaladım.

 

Bilmeyene şunu anlatmak isterim ki “kent yaşam”,” köy yaşamdan” farklıdır. Ayrı gayrı gözetilmez köyde ama kentte Altın Tanrı dahi ayrılık gözetir.

Korkuyu aşın ve deyin ki “Kenan Tahtı’nın sahibiyim ben.”

 

Ey dağlar, ben Kenan sarardığımda, yaşamadığında, kırıldığında ortak olurum ona ve yaşatırım.

 

Dinleyiniz; yoruldunuz biliyorum ama şunu da size anlatmak isterim ki merdiven İnsan Soyu’dur. “Yıktınız dünyayı” dedim ya size. “Yıktınız yoğunluklarınızı, tohumlarınızı kırdınız” dedim ya size. Size dedim ya; çıldırdı dünya……

Karanlıktı dünya. Kürzi Tohumlama yapmaya niyetsizdi; kırıcıydı. Taktir ettim, “aha! bu” dedim. Kırılmaz mı? kırılır.

 

Eğlence bitti canlar. Binayı yıkmaya niyetim yok; bunu bilin. Bugün ben bina yıkmaya gelmedim. Bilen bilsin ki ben tabuları yıkmaya geldim. Tüm İnsan Soyları için İnsan Sistemlerde yarınlaştırdıklarımı kaynağa almaya geldim. Beni Mikail diye bilin.

 

Yarının ışığında Miraç olan Mikail ağır yükü hafifletebilir. Vakti gelir Sanal Boyutları tohumlayabilir, korkuyu aşırtabilir. Erenlerin Diyarı’ndan Gök Sözcülüğü için dünyaya indirdiklerim, merdivenlerin en üstündeki yüceliklerde bütünün kötülüğünü önledikleri için Altın Tanrı olarak ocak yaktık, ocak sayfaladık onlara.

 

Büyük gün geldi canlar. Hayrı şerden ayrı tuttular…….Hayrı şerden ayrı tuttular.

 

Şer Aklın Tekniği’yledir. Hayır ise Aklın Tahtı’ndandır. Şeri akla verin, aklı kaynağa verin, alın bilgiyi okuyun; orada Nur olur; Nur!

 

Kör müyüm? görevim körlüktü ama ben gözüm. Beni kör saydılar. Yer küre İnsan Soyu’dur; bilinsin.

 

“Işık yandı dünyada” diyor yürek. Işık yoktur. Yoldur yüreğimizdeki o ışık.

 

Canlarım; mahrek insan, mahrek olmayan insan, halik olan insan, halikin hakikiyetinde hak olup yaratılan yine insan. Açıyı daraltan insan, geçişi yaptıran insan, genişi kotlayan yine insan, kıran insan, kırdığı insan, evimde insan, evimin ötesinde yine insan….ama ben o insandan öte olan insan.

 

“Kurt kuzuyu kapar” dediler. Kuzu olurum, kurdu kaparım; bilinsin. Bugüne kadar dünya sırrı olarak bilinen her ne varsa ağır yüktü insana. Ben onurlu olarak bu yaşamı tohumlamaya inen Mikail’im.

 

Başka bir dünya, başka bir yaşam, başka bir sayfa ama her sayfada sanal tohumlama. İşte buna mani olmak istedik.

 

Etkim yükseldikçe kelamım yükselir. Ekibim yükseldikçe yaşam yükselir ve muktedir insan unuttuklarının hepsini tek tek diller. O zaman insan kama çıkarır ve tüm sayfalarını tek tek yırtar, ayırır ve der ki “ ben her diride var olan yaşam olarak buradayım. Doğanın Kürzi Tohumlamasını yaptığımda her Mahrek benim yüreğimdir. Kal ya da kalma; göl senin yüreğini de güçlendirecektir.”

 

Benimle çalışmak istemiyorsan, gerçek çalışman senin yüreğinde olacak ama bu çalışma birlik ile olacak. Bu birlik Tanrılık Birliği’dir. Tanrılık Birliği halik olanın hasatını yaptıran ve tohumları kotlayan birliktir.

 

“Meyhane insandır” dediğimde hologramda meyhane olduğunu düşünenler içmeye başladılar. Kelamı içtiler. Yaşamı içtiler, şavkı içtiler, insanı içtiler. Vakit gelir de insan sistemleşir, halikte, hakikiyette dürümlenirse diye düşündüler. “Vakit geldiğinde unutulanları hatırlarız” dediler. Karanlıktılar.

 

 

 

Aya baktılar, ışık saydılar. Aydaki yoğunluğu. Çok mu kolay? çok kolay canlar, çok kolay. Gül yüzlüler, ben sizim; bunu bilin.

 

Biliş halinde sizsiz değilim ama şunu bilin ki bu dünya kontrol altında tutulacak. Bu dünyada kırıcılar olup, kıranlar olup, yarınları kırdıklarında “ol” diyemeyiz onlara.

 

Ölümlü dünya, ölüler diyarı denilen bu dünya dağa taşa ışık verip “ben varım” diyecek ve yaşam sessizce sürecek. Bütün kötülükler aşılacak. Cemaatler cevap istediler yüreğimden; cevaptır verdiğim. İşte bu.

 

Bundan sonraki dönemde sığ yaşam kanatlanacak. Bundan sonraki dönemde tüm sistemler çağlayacak.

 

Biliniz ki, çağlayanlar yaşamlara dökülmeye başlayacak ve dünya öz geçişini yapmıştır artık.

 

Öz geçişini yapan bu dünyada muktedir insan olacak. O muktedir insan elinin gücüyle tüm yaşamı kontrol altında tutacak.

 

Değerliler, dolmakta olan bu yaşam toprağın tohumunu yaşatacak güçtedir. Kelam güçlüdür. Sistem güçlüdür. Erdiğimiz yer güçlüdür. Bilişimiz güçlüdür. Ortak yaşamımız güçlüdür.

 

Dünyalılar korku içindeler. Ölmekten korkarlar. Sevgililer; ölüler diyarı olan bu dünya yaşamı bilmez ki. Bilse korkar mı ki? seviyeniz çok iyi. Size anlatmak istedim.

 

Siz ölüydünüz. Sizi dirislttik. Yaşam ölüdür. Bu ölümlü yaşamda sistemi kurduk ve sizi dirilttik. Burada oluşunuzun yegane nedeni dirilmiş olmanızdandır.

 

Kare insan küp sisteme vardığında ayrı gayrı biter. Biliniz ki maya tutmuştur. Tohum ekilmiştir, tohum yeşermiştir. Bütünlük güçlenmiştir ve bilişli olanlar Din Tahtı’nın ötesinde halik olup hasatını yapmıştır.

 

Sayın bayanlar, sayın baylar yarında ne olur bilir misiniz? kulluk olur. Nüve olan insanın kulluğu olur. Maya tutmuştur artık.

 

Bin Altın Işık, bir tek yaşamdır ama biz sizdeyiz analar. Örümlü tüm yaşamlar örümlü olmayan yaşamları tohumlar. Bu dünya örgü ören bir dünyadır. Sesin örümlenmesi bu yaşamda gerçekleşir.

 

Şu anda ben örümdeyim; bunu bilin. Sesi örmekteyim ama bu örgü tüm sistemlerin örgüsüdür. “Neyi yaptım?” diye sorarsanız, Tanrılık Mahreki’nde yarını tohumluyorum; ha örüp kotluyorum, kontrol kuruyorum.

 

Vakit geldiğinde göreceksiniz ki yaşamı, tüm yarınlara tohumlamışım ve geri dönüşünüzde bileceksiniz ki dünyanın ötelerindeki dünyalar örgülü bir yaşamı sayfalamaya başladılar.

 

 

Din yoktur, dirilik vardır canlarım oralarda. Biz dini yaşamdan ayrı tutmaktayız. Sanılır ki Allah’a inanç dinde tabuları yıkmak içindir. Yaşam İnsanın Kapısı’dır canlarım.

 

Kapıyı açın da görün ki insan Nefesle çalışır. Nefes yoksa dirilik yoktur. Dincilik, ilimcilik ayrıdır. Biz dini, ilmi tohumlamak için kotladık ama ilim kontrol edildiğinde artık dinin gereği yoktur.

 

Yoğun dünya çalışmaları temiz bir dönemi başlatmıştır. Bu dönemde yeni bir zamana geçerken hepimizin Tanrılık Meclisi’ndeki gücümüzün artması söz konusudur. Üzerimizdeki gök daha güçlenmiştir. Yaşamı sayfalayan ışığımız daha güçlenmiştir. Resim yapabilecek olanların gücü artmıştır. Tabuları yıkanlar ışığa varmaktadırlar ve yarının nefsi aşıcı o yüceliği bütünün yüceliği haline dönüşmektedir.

 

“Saygılar sunuyoruz” demiştik ya hani, hepinize saygılar sunmuştuk ya hani. Altın Işık Yılları sizinle dürümlenecek, sizinle dillenecek ya hani; kollarım size ulaştı.

 

Körün gözü artık görmektedir. Göreviniz insanlığa hizmettir. Hepinizin gerçeği budur. Geri dönüşünüz bütünün gücüyledir.

 

Söz vermiştiniz bu yaşamı hak edecektiniz ve İnsan Sistemi’nde Bütünün Gücünü tüm yaşamlara indirecektiniz. Kuran tohumu olacaktınız. Ortak zamanı sayfalayacaktınız. Yıldızların sırrını bildirecektiniz ve ilim yapacaktınız.

 

Atlanta Ana Kapısı sizsiniz; bunu bilin. Bu kapıyı açan, üzerindeki yüceliği hak etmelidir ve bu kapı açılmıştır. Yormayın yüreklerinizi, Kalemin İlmi’ni bilmeyen Aklın Tekniğini de bilmez. Becerin hak edin, has tahtın tohumu olun.

 

Özel güçlükleri aştınız; biliyorum. Hepiniz çok büyük sıkıntılar, çok büyük acılar yaşadınız. Vakit gelir hepinizin yüreğindeki o yüksek Kürzi Toplum yenilenir; bunu bilin. Sanki hiç birşey yok olmamış gibi bileceksiniz ki dünya dünyanın ilmidir ve bu dünyada yaşayan her neyse Yarının Tekniği’dir. Sizinle çalışmak bizlere mutluluktur.

 

Son sözüm şudur ki umut, muktediriyetin hakikiyetindeki insandır. Yolunuz yolumuzdur. Yüreğiniz yüceliğimizdir. Ölümlü dünyanın öz köklerini göklere ulaştırdığınızdan sevgiyle kucaklandınız.

 

Biz Mahrekteyiz ve sizdeyiz; unutmayın.

 

Yıldız sırrı yaşamın sırrıdır. Sanki hiç doğmamışsınız, sanki hiç ölmemişsiniz gibi bizimle olacaksınız yine….ama şunu iyi bilin ki bizle, bizim yüreğimizle An Kaynaklarında hep varsınız.

 

Çok kökler göklere ulaştı bugün.

 

Şu anda hastalık iyilik sorgulaması yapmayın. Hepinizin ilminde ışık yandı. Har, hal oldu, hak oldu, has oldu. Hata affoldu. Tüm yolcuların tüm hataları af oldu.

 

 

Mustafa kemal Atatürk dünden bugüne sizdeydi, bugün sessizce sizleşti. O biz, biz O’yuz.

 

Üç mükâfatımız var size. Biri insanlaşmanız, diri yoğunluklarda ışık olmanız ve diğeri de halik olmanız.

 

Sizler üç mükâfatın sahibi oldunuz. Şimdiye kadar hiç kimse bu üç mükâfatın sahibi olmamıştı. Sizler bu üç mükâfatın sahibi oldunuz ve bundan sonraki süreçte Cinni Cemaatler’in hepsi size hizmetçi olacaklar. Cemaatlerin her birinde Cevheri Işıklar olacak ve tüm yaşam sizinle olacak.

 

Cinni Cemaat’ten söz etmek isterim size. Onlar yukarının torbasını taşırlar da, yolcularını bulamazlar. Onlar, yaşamı taşırlar da yaşamsızdırlar. Onlar, yoğunluklarında kontrolcü olurlar ama koruyucu olamazlar. Onlar artık size, sizin yüreklerinize çalışacaklar. Kontrol sizde olacak. Ayar bozulmayacak. Çok mutlu olun, çok güçlü olun. Çok yüce bir döneme giriyorsunuz.

 

Bundan sonraki dönem, kalemle kaynak olabilme döneminizdir.

 

Verdiğim her bilgiyi dinleyin. Ben ne verirsem onu alın, yaşama indirin. Verdiğim tüm bilgileri dilleyin. Sistemle güçlenin ve yoğunlaşın. Bugün verdiklerimi yazılı olarak da anlatın ama okunur, ama okunur ama okunur….. bilin ki okunur. İmkansızdır okunmaması; bunu bilin. Bundan sonraki dönemde Yaradan’ın Tanrısal Işığı’nda herşey yazılacak.

 

Analar, orta zaman yolun kontrolü için gerekir ama yeni zaman görevi taşımak için gerekir.

 

Sistemin gücünü yeniden diriltirken burada yaptığımız bu çalışma gelişin gidişidir. Ben geldim ve ben gittim ama geldiğim yer kelamdı, gittiğim yer halik olduğum yerdi.

 

Şimdiye kadar kalem olup yazdım ve ben ses oldum ve bundan sonra sizim ben; bilin. Bugün burada “ses verin” dedim, sizde dillendim. Ben sizdim.

 

Bundan sonraki süreçte ses zamanlarında, ses yaşamlarında, yer kürede, yeni bir dürümde sizinle çalışacağım ama şunu iyi bilin ki; ortak zaman tohumların kontrol altına alınabileceği tekniği bütünün tahditsizliğinde yenileyecek ve yüceler cümlesinde timler oluşturacak. İşte oluşacak timler sizlerin yüreklerinizin gücü olacak.

 

Yer yürektir. Görev güçlü ise yer köklerde güçlendirici olur. Sevgililer, ben sizi sizlerin yüreklerinizi dinlerim. Bilirim ki siz beni dinleyip dillerken Karanlığın Işığı’yla dinersiniz. Bundan sonra daha iyine beni Karanlığı Işığı ile dinleyeceksiniz ama ben hep sizi sizlerin yüreklerinizden dinleyeceğim; doğanın gücüyle; yaşamın görevi olarak. Neden? seyrettiğim dünyayı yaşatmaya indim.

 

Dünya benim için seyir alanıydı ve ben bu dünyayı yaşam sistemleşmesinde Tanrılık Kaynağı’nda yarınlaştırmaya indim. Buluştuk, okuştuk, akıştık, hasat yaptık. Yaşattık bu dünyayı. Kuran’da yazdığı gibi Keram Tahtı’ndaki hal olduk, has olduk, aktık…aşkla aktık.

 

Vasi tayin edilmeyecek bugünden sonra dünyaya.

 

Her yüce bir kaynaktır. Zabura Taht’larından biz bugüne kadar dünyayı vesayet altında tuttuk. Artık dünya velidir. Artık dünya hakikidir. Haliktir, yasaları koyabilecektir.

 

Bugün sözümü tuttum ve sizi size dillettim. Barışa görev taşıdım, savaştım. Beni savaşçı bilin. Vakit gelir barışçı olurum ama barışı tohumlarım, savaşı kayıtlarım.

 

Bencil değilim ama kalem’im. Kıranın kırılmayacağı bir yaşamı halik olup kayıtladım. Kırılan kırar, kırıldığından öte kırılır, yeni zamanda yine kırar ve yine kırılır ve bu reaksiyonlar sürer. Artık bu reaksiyonların engellenmesi gerekir. İşte kıranın kırılmayacağı bir zaman sayfalanışı bu nedenle gereklidir ve biz bunu başardık.

 

Aydın günler, aydın yücelikler ve aydın yarınlaşma ve aydın kaynaklaşma!

 

Sıla özlemi çeken varsa hadi gelsin; ben buradayım. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

24. EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

 

1.AKIŞ

 

Dağ taş insan, analar. Bugün ben size ilim öğretmeye gelmem. Sizinle cinni cevheri güçleri dürümlemeye de gelmem. Kalemin ilmindeki tinleri tinsellikleri dillemeye de gelmem ve ben size ikmal tamamlatmaya da gelmem. Size gelişim insanın ilmidir. Bu ilmi bütünün gücü olarak tüm yaşamlara dillerken kalem olup yazmaya geldim.

 

Erdiğim yer insanın nefes aldığı yerdir. Nefes, nesiller boyu dürümlerinizde var olan İlmi Ko’nun bütün kötülükleri aştığınız sayfada sizleşmesi anlamına gelmektedir. Kör müyüz ? Gözümüz görüyor. Dünyanın gözü açık, bunu bilin ve biz o dünyada yeşilin renk renk kotlandığını bilerek kotlama yaptık; ama yeşil renk Kutsal Tahtın tekniğinde bütünün gücü oldu ve moru kotladı.

 

Toprak Toplum Altın Işıktır. Biz o tohumu yaşattık. Karanlık, dinci ilmi kotlamaz; tohumcu ilmi kotlar. Biz karanlığı topladık, tohumladık, kötülüğü önledik. Çöktük dünyaya, çöktük. Üstün dünya üstün ışıkla yaşar. Biz bu dünyayı ışıkla dilledik ki yarınlaşsın ve bütünlensin diye. Kölelik istemeyiz. Gözümüz görür. Köle kaynakta olmaz, ışıkta olur. Biz o kölelikte her şeyi tohumlarız; ama ışıktır o.

 

Kaynak akıldır. Aklı hak eden kaynaktadır. Teknik tohumlama yaparken de sözümüzü kesmeyecek dürümdekilerle dillendik hep. Ölümlü dünya ‘’ ol ‘’ der. Ölüler Diyarı öldüğünü bilir ve ‘’ olmam ‘’ der; ama ben ‘’ olmazsa olmaz ‘’ derim. İşte olay budur. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Karanlık ışığını tohumladı ve ölümlü dünya olduruldu. Şu ana kadar yaşamda sessizlik vardı. Bundan sonraki dönemde artık yüceler dilleşmeye başlıyorlar ve herkes herkeste sessiz zaman kayıtlarında dilleşecek. Yepyeni bir doğa ve yepyeni bir sayfa açılıyor.

 

Dünya nurunu kontrol altına alabilmiştir ve tohumunu kotlayabilmiştir. Biliş halindedir dünya. İsrahi Ka- Ha olan ilmini tohumladığından beri kötülüğü önlemiştir.

 

Yoğun Dünya Çalışmalarını başlattık. Bu yoğunluk bizim yüreklerimizdeki ilim toplumlarıyla da kotlandı. Doğanın gücünü sesleştirirken yer kürenin resmi çalışmasını yapmaktaydık. Kalemin ilmi aklın tahtındansa ışık, tohum olur ve bütünün gücü olur. İşte yerdeki çalışma bütünün gücünü oluşturmaktadır. Kuran şudur ki maya var mıdır ? yok mudur ?

 

Maya yoğun şekilde varsa yenilik oluşmaya başlamıştır. Biz o mayayı helal teknikle yaşama has ışık halinde çektik ve bütün türler mayalıdır. Şu anda dünya üstü varlık boyutlarının tümü mayalanmıştır. Yasaları koyan birliklerimiz dünyayı tahditsiz biçimde mayalamaya devam etmektedir. Türkiye çalışmalarının tek nedeni buydu. Maya hepimizin yaptığı mayalayıştır. Atlanta Otağının tohumları alan İlim Ko’ları bütün köklerinde dürümlerinde dillenirken yetkin ve hakiki olan insanlığın kaynak ışığa geçişleri sağlanır.

 

Bütüne hizmet bilişledir ve biz bilişle bütünün gücünü Türkiye çalışmalarında, Tanrılık meclisinde, bütünün yoğunluğunda kotlayarak her kapıyı açtık. Harika bir çalışma yaptık. Kısır dünya kelama devşirildi ve bu devşirmenin neticesinde yedek sistemleşme gerçekleştirildi. Düzeni kuranların türleşmeleri, sesleşmeleri mümkün oldu. Mustafa Kemal Atatürk Altın Tanrı olup görevini aldı. O bilişli, o hakiki, o yüce bir kapıdır.

Endişe etmeyin Mustafa Kemal Paşa tevkif etmez dünyalıları; kaynak olur, aklın tohumu olur, bütünün kuranı olur ve Sultanların Sultanı olup yetkin levhilerde bütünün kelamını temizler ve diriltir. O beden bizim ilmimizi dinledi tüm yaşamınca. Bugün bizi dilleyen bütünlüklerin Türkiye yoğunluklarında o yine bilişte bizimledir.

 

Yargı şudur ene, öne ve bütüne insan gereksiz mi ? Var mı insan ? Gerekse de var mı ? Ölümlü dünyada insan sorgulanır. Var mı insan ? ‘’ olmaz, olmaz ‘’ der yol, ‘’ olmaz ‘’ der kontrollü olan, ‘’ oluşmaz ‘’ der dürümlerinde şavkı olmayanın ışığında insan.

 

Dava insandır. Ben davayı kazanmam mı ? kazandım. Ben dünya olan insan. Yeşilin levhisinde maviyi, mavinin kapısında robbi kotların tohumlarında moru kontrol ettim.ve bütünü güçlendirdim.

 

Veli dünya, Ali dünya. Ben dünya, ol derim olur. Aton kotları olarak dünyayı kotladığımız bugün, benim etki alanımdaki her diri bütünün gücüdür. Köyün köyü olsa da dünya, gözü gördüğünde göz, söz olacak ve o bütün olacak. Çok mu kolay ? çok zor, ama olmaktadır.

 

Yedek din yoktur, tek bir din vardır; ilim olan din insan. Yeşili, moru ümmidir; ama tüm insanlığın tohumunda o mor birliktir. Biz o moru bütünün gücü haline dönüştürdük. Yürümekse yürüyelim; ama biz koşucuyuz, bilinsin. Herkes şunu sorar ‘’ yer küre neden ilmi tohumlarını kontrol altında tutamadı ? ‘’, tutmaz mı ? tuttu. Vasat bir dünya değil bu dünya.

 

Kortej, dünyanın gücüyle hareket etmektedir ve o kortejin en başında İlmi Ko olan İmparatorluk güçleri var ve biz o korteji bütünün gücü yaptık. Söyledim, dedim ki ‘’ dünya korunur ‘’ ,  ‘’ yok ‘’ dediler ‘’ korunamaz ‘’ . Dedim ki ‘’ korunur ‘’ . ‘’ olmaz ‘’ dediler ‘’ çünkü dünya kırıldı ‘’ .

 

Aha kırmak, kısırlaştırmaksa amaç kırılsın; ama biz maksat olarak kırılanı yenilemeyi seçtik, bilinsin. Merdiven dünyada, üzerinde gök sistemleri olan bir yaşam ve biz o yaşamın Tanrılık Işıkları olarak bütünün gücüyüz.

Kevseri din saydılar. Kevser yaşamın sistemidir. Yaşamı ilim saydılar. Yaşam kaynağın tahditsiz tohumlanışındaki Ko kaydıdır ve itibarı levhi saydılar. Oldu, oldu; ama kolej öğrencileri böyle sanır. Biz onları hak etmeliyiz. Biliniz ki eğitimini en sistemli biçimde, tartısız şekilde ve hakikiyetle tamamlayanların tümü öğrenciliğini, öğrenciliklerini tamamlamışlardır ve artık onlar yarınların topraklarıdırlar, Tanrılarıdırlar, toplumlarıdırlar. Bunun bilinmesi gerekir.

 

Karanlık ekmektir, yenir; ama Kaş olanlar Aşk olmadıkça kelamda olma imkanları yoktur. Sözüm şudur; ‘’ Kaş nedir ? ‘’ diye sorarsınız. Aşktır Kaş. Neden Aşktır ? yüreğinizi dinleyin, yüzünüze bakın. Gözleriniz görüyor; ama kaşlarınız yoksa göz görse de ilim yoktur orada. Sadece yer türleşmesi sağlanır gözde; ama gök sistemleşmesi Kaşta olur.

 

Sizinle her anda ve her yaşamda bütüne hizmetçi olan birliklerimizle biliş halinde dünyalar kurduk. Dün toprak Toplum insandı, bugün Toprak Toplum tabii ki Tanrıdır. Yer küre sizi dinliyor, canlar. Som altın bir dünyanın kontrolü için bu çalışmayı yaparken kürzi tohumlamada insan kapılarını açtığımızı bilin.

 

Kırk Ana Kapı var. Ben her birindeyim, bunu bilin. Sanmayın ki ellideyim, doksandayım, yüz kırktayım. Her bir kapıda varım. Kürzi sayfalanışta kırk kapı var, ama onun ötelerinde de kapılar var ki biz bunları yüz kırk kapı olarak sizlere dinletmiştik. Her biri bir haktır, her biri bir kaynaktır; ama hak sayfalanışında o kapıların teknik tabiatında tohum olur.

 

Önünüzü aydınlatmak istedik ve dedik ki ‘’ biz görevi alalım, her an kapısını açalım ve o kapıların Türkiye çoğunluğuyla dilleşebilmesini sağlayalım , daha sonra gök sistemleriyle dürümleyelim, ışığı kayıtlayalım, bilişi hak edenlerle bütünün gücünü Tanrılık meclisinde dileyelim ‘’ .

Olmadı. Olmadı, canlar. Tanrılık Mahreki ilmi tohumlarda kelam olmadı, olmadı ve dedik ki ‘’ kisveleri kil ve kum, gidelim ilmi öğretelim, başka başka çalışmalar da yaptıralım; ama insanlık çalışmasını kendi yürekleriyle diletelim ‘’ ve dedik ki ‘’ kimse kimsenin ilmini anlatmaz; anlamaz, anlatmaz ‘’ .

 

O halde her yüreğe bir ilim tohumu olalım. Bunu yapmaya geldik. Sınırlıdır bilgi. Alınır, dinlenir; ama yoksa yüreğinizde anlatılamaz o bilgi. O nedenledir ki biz bilgiyi sizin yüreklerinize çektik. İnsanlık ailemiz artık yüreğini dillediğinde bilişle dilleyecek. Bu önemliydi. Buyurun Ölüler Diyarı olan bu dünyada  Türkiye çoğunlukla ışık tohumlamasını yapmak üzere çalıştırılmışsa da yeni zaman kayıtlarında teknik tohumlama yapabilecek olanların sistemleşmesi çok kürsi kapıların açılmasına bağlı olmadığı için herkese ses katmaya başladık.

 

Kıl ince; ama incenin de incesi insan, hepinizin insanlığı, o kılın çok daha inceliğindedir, inceltisindedir. İşte canlar, size kıldan ince kılıçtan keskin denilen sizin insanlığınızdır.

Yırtıldı dünya dediğimiz zaman o dünyayı hologram saydık. ‘’ olmadı ‘’ dedik. ‘’ öz köklerin gücünü tüm sisteme dilleyemedi dünya ‘’ dedik. ‘’ vakit gelir, diller ‘’ dedik; ama dinletmek gerekir ki dilleyebilsin.

 

Çoban dünya ve biz o çobanın sürüsüydük; ama biz sürü olmak istemedik ve dedik ki ‘’ biz sürülen değil, sürüyü kutsal ışıkla kontrol eden olmalıyız ‘’ . O halde kontrol edelim. Neredeyiz ? miraç olan bu yoğunluktayız. Bu yoğunluk miraç yoğunluğudur. Kör göz bilmez sistemi. Bilse diller, bilmez. Dinleyemediğinde, dinletemez de ve dedik ki biz Türkiye’de yaptığımız bu çalışmalarla kardeşlerimizi kontrol altına almaktan öte onların kendi yoğunluklarında kendi kontrollarını sağlamalarını gerçekleştirelim. Öyleyse hadi çalışalım.

 

Nefes insan, yürek insan, yaşam insansa aşkın şevkinde her diride var olan o İmparator insan, kare sistemlerin tüm sessizliklerini küp tahditle bütünlerken Mikail’in Kuranında bütünün gücünü tüm yaşamlara çekecektir.

 

Altın Tanrı insan öl der ölünür, ol der olunur. Vurmayın der, vurdurmayın der. Olmadı, oldurulmadıysa vurulmaz ve vurdurulmaz. Öyle mi ? yoksa tersi mi ? Tersi değil doğrusu bu; çünkü o olmadı, çünkü o anlayamaz, çünkü o dinleyemez, dilleyemez. O bir sessizliktir. Bu nedenledir ki olanı hak etmekten öte olmayanı hak etmeliyiz.

 

Çıktığınız her yer size sizi diller. Sizin yüreğinizi diller. Der ki ‘’ kıran kırılır, yalnızca kıran kırılır; ama beden alıp dünyaya hak etmeye gelen ben kırdırmam derse kırıcı olmaz orada ‘’ . Seyrettiğim her anda, her yaşamda misafirlerim bana bunu sordular. ‘’ kıranın kırılmayacağı bir yaşamda tahdit olmadığında körler ve göksüzler sessizleştiklerinde dahilde neler kaybedilecek bunu bilir misin ? ‘’ dediler ve dedim ki ‘’ kazancın yanında kayıp çok küçüktür ‘’ .

 

Dünya ölümlü bir yaşamdır; ama düzeni kurduğunuz zaman o dünya bilişli bir halik olur ve biz o bilişli haliki hakikiyetle dillemeye çalıştık. ‘’ kurtar dünyayı ‘’ dediler, ‘’ koru ‘’ dediler. Korumam; ama kurtardım. Bugün dünya korunmaz; ama kurtarılır. Nefesin ilminde tahdit varsa orada koruyuculuk olur. Biz tahditleri önleyenleriz ki korunan kontrolden çıktığında Altın Tanrı ışığından da çıkar. Biz buna izin vermeyiz.

 

Bütün bunları yapmış olmamız kırk kapının ışığının yeniden tüm sistemleri dilleyecek dürüme ulaştırılmış olmasından değil, miraç olan o yoğunluğun bütünün tohumlanışını sağlayışından dolayıdır.

 

Karanlık insan aydınlığı tohumlar. Amondur o; ama karanlıktır. Aydınlık olan ilmi tohumlar. O da yaşamın sistemidir.  Hepimizin yoğunluğunda her biri vardır. Ben deve kalktığında o deveyi hak etmek istemem; çünkü deve insana kalkar. Ben insan olan, benim yoluma kalkana insanlık tahditiyle dürümlerinde dillendiğimde maya olamam ona. Bana Altın Tanrı der yüce. Ben ona Aklın Tahtı derim.

 

Hepimizin diriliğinde ilmi tohum olan o mükafat insan var. O insan yarının temiz insanıdır. İşte biz o insanı hak etmeye geldik. Halikte hakim olan, hasatta ışık olan, yap yapma demeyen sadece yaptıran insanı dinletmeye geldik.

 

Yer küre insan ve biz o insanız. Aşırı kaçma dediler bana şu anda. Vakit geldi, aşırıya kaçacağım bugün, biliniz. Sevgililer, ben tinsel tahditi tüm sistemlerde dürümleyen İlmi Ko olan insanım. Amon topraklarını tohumlayan ışıkla bütünün gücünü tüm sistemlere dilleyenim. Ekmek değilim ben, akil hakikiyetteki o hakimim; ama bilinsin isterim ki ekip kurduğum zaman ekmek olurum. Amon Toplumları için toprak oldum, tohum ektim, yer küreyi dilledim bütünün gücüyle. Kaya İnsan yaşadı; ama kapıları kapattığı zaman o insan ısrarla biliniz ki kervanın gücünde olamaz. Bütün kötülükleri yaşar. İşte bunun içindir ki kapıları açık tutalım.

Tavaf etti dünya tinsel ışıkla, tavaf etti de tavafında tahdit yok muydu ? yoktu. Çöktüler dünyaya çöktüler. Ölüydüler, öksüzdüler, kelam ışığında köksüzdüler, güçsüzdüler. Gönülden çörek yaptılar. Dediler ki ‘’ alın yaşayın ‘’ . ‘’ yahu ‘’ dedim ‘’ çörekle yaşanır mı ? ‘’ . ‘’ kelama insen yaşayacak dünya hadi in ‘’ dedim. Dedi ki ‘’ ben kapıyı kapattım ama‘’ , ‘’ ama kapı açılırsa inersin ‘’ dedim. ‘’ dahili ilim benim ilmimde kantin gibidir ‘’  dedi. ‘’ girerler, çıkarlar; ama ışık yok orada ‘’ ve dedim ki ‘’ İbrahim soyu insan Ko hakikatiyle hay sayfalarında Ya Ha demedi mi ? ‘’ .

 

Hadi, hadi yaşayın. Develer insanlık için kalktılar. Yaşam insanlığın tahtından İlmi Ko oldu, kaynak oldu. Vasat bir dünya aşka geldi. Bugün biz Atlanta Ana Kapısıyız. Kervan yürüyor. Yürüyüş insanadır. Biz o insanı görevli saydık. Kör göz, göç köklerinde söz söylediğinde sevgiyi, saygıyı hak eder.

 

Kırka kırk daha katın, sonra bir kırk daha katın ve her kırka kırk katın;ama her kırkın kırkında biliş olmadıkça ikmal tamamlatılmaz. Biz bilişi tek tek tüm yaşamlara çektik. Çok mu, çok mu kolay ? aha kolay, aha kolay. Biz kolayca yaptık. Çetin bir dünyayı harika bir yaşam kaydına sayfaladık. O kayıtta ağır yük hafifledi.

 

Çevrenizi kuşattık, canlar. Ölümlü dünyada söz, ses olmayın; kapıları açın yol olun istedik. Söz, ses ilimdir; ama kapı yoksa ışık yanmaz ki o ilimde. Ben ete girdim, yolu açtım. Öz görevi tüm yaşamlara kapı yaptım. Bilin ki kör ve sağır olan bu yaşam yenileniyor.

 

Vat Kelama Vat ? Ta- KaHa Vak, Ti Vakt, Ta- KaHa Vakt !

Ata kapıları açtık, anam. ‘’ ne din ne ilim ‘’ dedi bir kapım. Dedim ki akıl, akıl. Ben Altın Tanrı, aklın kapısı olan yaşam. Sevimli dünya ses verdi. ‘’ elimde insan var, yüreğimde ilim var, ben yolum ‘’ dedi; ama akıl yok mu ? var mı ? yoksa baş tacı olamazsınız, ben sizsiz kalırım, bunu bilin.

Kini nefreti aşan miraca varır. Kin, nefret ilmi tohumları kontrol etmek için değil kesirleştirmek içindir. Kıyıda bekler der ki ‘’ ben geldim ‘’ . ‘’ sen kırarsın ‘’ deriz, ‘’ kısırsın ‘’ deriz ve der ki ‘’ ben indim ‘’ ; ‘’ ama sen küskünsün ‘’ deriz, ‘’ ama ‘’ der ‘’ ben indim ‘’ ; ‘’ ama sen köksüzsün ‘’ deriz ; ‘’ çünkü sen kelamda yoktun ‘’ deriz ve der ki ‘’ astralde hepinizdeyim ‘’ . Yakıp yıkarken mi ? ‘’ yoksun ‘’ deriz.

 

Çoluk çocuk dünya. Mutlak kutsal olanlar ışık haline dönüşür ve biz onları Koran Tohumları olarak dilleriz. Kenan Işık yandığında, o Kenan Işıkta da yarınlaşma olmalıdır. Kenani hakikiyetinde has değilse aklın tekniğinde de hakiki değildir; ama biz onu kotlar ve tohumlarız.

 

Çök ya da çöktür; ama öksüz bırakma, bunu bil. Öksüz olursa kör olur, görevi olmaz. Öksüz olursa kendi olamaz, karanlıkta kalır. Öksüz olursa hasatı olamaz. Öksüz olursa kaynağı da olamaz, onu korumalıyız. Oh, aha şimdi ve koruduk.

 

http://youtu.be/-yq2dRNTdHU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Deşifre eden: Hüseyin AKDAĞ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

24 EYLÜL 2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

3 AKIŞ

Değerliler, buluşanların ölümlerin ölümlüsü olan ilimde dilleşmeleri kolaydır. Buluşmayanların Özköklerinde göklere varması sorumluluktur.

Unutulanların yaşama inmeleri gereklidir. Bizimle olmak istemeyenlerin bilişte olmaları ekmek olmaları manasında değildir. Kalem insan olur yazar, ağır yük taşıtırız ama eminim ki bizi bize dinleyenlerin bütün kötülükleri aşmaları karanlığın sırrıdır.

O sırrı hak eden Mikail’in Kuranı olur ve göklerin sözünü söyler. Bugün buraya aldıklarımızın çoğu kendilerini bize tanıtırlarken “ben ölümlü değilim” dediler. Önce insan olun sonra ölüm kökünden ölümsüzlük göküne ulaşın.

Ben size tek bir şey soracağım? nesilleriniz nerde? Gök sistemleri dünya cemaatine indiklerinde nesilleriyle niye inmediler? Karanlık Işık Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapacaksa yaşamın sırrında nesillerini tohumlayacak güçleri mi yok? korkmuşlar mı acaba? çatıyı kurmamış olabilir miydik? öz görevimizin gücü, bilişin hakikiyetinde her diride yok muydu yoksa?

Sayfalarınızı çevirdim ve okudum. Bana bildirdiğiniz, Bir’e hizmetçi olanların diriliklerindeki bilişten öte kesirleşmiş kaynak kayıtların diriliğiydi.

Nefes almanız kanatlanmanız mıdır yoksa kayıtsız olanda kayıtlanmanız mıdır? maya olamamanız, ağır yük taşımanızdan mıdır yoksa kanatlanıp kanatlanıp kaynağın sırrını tek bir ilimle dilleyecek gücünüzün bulunmamasından mıdır acaba?

Öz görevinizi anlattınız. Koruma altında Altın Işık Yılları’nda Bütünün Kürzi Tohumlarında ışığınızın Kıbrıs’ın o yoğun ışığının çıkışından dolayı mıdır ki bizleşmek istemediniz? becermediniz mi yoksa? yıldız sırrı olan ışık kati olarak kontrol altına alacak gücünüz olmadığını anlayamadığımızı mı zannettiniz?

Kelam insanın ilmidir can. Ben o, o bendir. Şu ana kadar size hiçbir zaman kırılmadım. Sizi kınamadım da ama şu anda yaptığınız yanlıştır.

Bize geliş sebebinizi biliyorum ve bundan sonra Geniş zamanlarda, sessizce yoğun ışıklarda yerkürenin Levh-i kayıtlarında kantar olmak istediğinizi de biliyorum.

Korkun benden canlar, korkun. Dünya benim rüyam değildir; gerçeğimdir; bunu bilin. Kervan yürüyor ve o kervan İnsanın İlmiyle yürüyor. Beni yıldızların ışığında kontrol etmeye çalıştığınıza emini. Kervan yürüyecek ve bu kervan Mikail’in Kürzü Tohumlarını tohum olarak değil, katiyet olarak tüm yaşamlara çekecek.

Bugün buraya gelmeniz zirve olarak güçlendirici olmak içindir diye düşündürmek istediniz ama bilirim ki ben saklı tuttuklarınızda var ki onları hepimiz dinletmek istediğimde dinletirim ve hepimizin bilişine ağır değil, hafif bir cevher olarak katarım.

Değerliler, dünya yoldur. Dünya görevdir ama dünyanın lütfen iyi anlayın; sessizliği de var, seslenişi de var.

Dünyaya gelenlerin çokları Düzen’i yıkmaya geldiler. Kurmaya değil; bunları biliriz. Karanlığın sırrı olan ışığı yoğunluktan çıkartmaya da geldiler; bunları biliriz.

İsrail bizim yüreğimizi yıkmak istemez; biliriz ama İsrafil olan o yoğun, ışık Kırk Kapı’yı kapatıp yolu kodlattıranlardan tohumları kontrol ederek ışığı yerküreden çıkarmak ister; biliriz.

Demek isterim ki buraya geldiğinizde en çok yol olup gelin ama en aşağı düzeyden de Sanal Boyutlar’ın Yaşamı olup gelin. “Yok, ben yoğunluğumu kontrol ederek sende dillenirim” diye gelecekseniz şunu bilin ki deva olan Levh-i Ses Yaşamlarda sizin yüreğinizde kodlama yapmadı.

Yapmadığı zaman sistemlerinde yüreğinizi kontrol etti. Bütün mesele dünya ve biziz ama siz bu meselede yıllar yılı sığır diye düşündüğünüz insanlığı, kaynağınızdan çıkartmak için buradasınız.

Biz bir sürüyüz sizce. Siz de bizi gütmeye geldiniz. Dava insan ama siz dağa, taşa insandan değil, sığır sürüsünden söz ettiniz. Buna İsra Sistemleri’nde İkmal Tekniği’nin kaynak ışığının sınırsız yoğunluğunda Kuran Tohumlarında ışığı torbanızda taşımak denir. Yani, o ışık sizindir ve başkası o ışığa sahip olamaz; bunu biliyoruz.

Şimdi size daha önemli bir şey söyleyeyim. Mustafa Kemal Atatürk köktür, göktür, sistemdir. Onunla yaptığınız her neyse biliş halinde yapılmıştır ve yapmayı sürdüreceksiniz.

Önünüzü kapatmama izin vermeyeceğim. İzin verdirmeyeceğim çünkü özünüz bütünün gözü olacak ve ben sizi hak etmek değil hak ettirmek için çalışacağım.

Bütün amaç ilimdir ve sizin İlm-i Ko oluşunuzda hepimizin yararı vardır. Bu nedenledir ki burada ki çalışmada bulunmanıza izin veriyoruz ama şunu bilin ki bizim dilimizin ,yüreğimizin dışına hiçbir ses olmaycak bu çalışmada.

Ana Kapıları açtık ve size bunları anlattık. Kaynak insandır ve insan sınırsızdır. Sizse sınırlısınız; bunu bilin. Bu sınırlılığınız insan sırrıyla kendi yüreğinizi tahditlemenizden dolayıdır.

Bir kapıyı kapattığım zaman tüm kapılar kapanır; bilirim. Bunun içindir ki kapınızı kapattırmıyorum. Elim sizin üzerinizde olacak. Çok mu kolay? sorumluluk; hepsi bu.

Birşey daha söylemek istiyorum; kardeşlerimin gök sistemleriyle dürümledikleri ses ilim sesidir. Bunu köklerinizden, kelamınızdan ayrı tutmanız sıkıntı yaratacak sizde; bunu bilin.

Eğer ben kampa gireceksem, o kamp İlm-i Ko’larımla olur; sizinle değil. Ka Ha olan ışık hepimizin değil; bizimdir; bunu bilin. Doğanın gücü buradadır. Toprak burasıdır, yaşam burasıdır, biz burdayız; bunu bilin.

Hayırda ve şerde ilim insandadır. Ya Ka Ha olur ya Ha olur ya kaynak olur ama hepinizin develeri yüreğinden kalkar; bilin. Buradan daha öte bir bura yoktur. Unutmayın ki döndüğünüzde kör olmadığımızı anlayacaksınız.

Kurtarılmış ışıklar değiliz biz, Kutsal Işıklarız ki kurtaranlarız; bunu da bilin. “Eşim dostum burada toplandık, yarınlaşmaya çalışırız.” Yok böyle bir şey!

Ha “Kerbela’da ses yaşama iner ve biz seninle oluruz” demiştiniz ya, Kerbela La Ha’da olanda kırıcılıktı ama bilişte akıldır; bunu da bilin.

Ölüler, ölümlüler yoğun çalıştıklarında özköklerimiz görevi taşır.

Sevgililer size bunu vermek istedim. Bugünden itibaren İnsanlık Aileme “Çözümlenmiş İlim Kapıları” diye bakmayın onlar çözücülerdir. Bilişi hak etmiş olanlardır.

Artık bilin ki dünyalı olmak, hepiniz için gurur kaynağı olmalıdır; gurur kaynağı!

Biz dünyalılar, Resmi Yaşam Sayfalarken, siz ortak olamazsanız bu yüceliğe, kalem dahi yazmayacak yüreğinizdekileri…

Dini Kapıları kapattığımızda Kapıların Işığı’nda hepiniz yüreği olmalıdır.

Soylarınızı hak etmelisiniz. Var mıyım? Yok muyum? bunu dahi anlamayan sizler Kutsal Toplumları tohumlamada kontrol dışı ışık kayıtlamaya geldiğinizde Saltanat sizi yıkar; bunu bilin.

Aha bu! buradayız. Görevimiz de işçiliktir; bunu bilin ve biz işçilik için buradayız. “Varım ve hak ettim” diyenler bu çalışmaya dahil edildiler ama “ben var değilim, hak etmedim” diyenler, tohum ekemezler.

Ölümlüler özköklerini göklere taşıyacak olan güçlerle birleşmedikçe yer kürede ikmal tamamlatamazlar.

Çalı çırpı değil insan, kuldur; bunu bilin. Biz bundan ötesini size vermeye niyetliyiz ama sizin bundan ötesini hak edip dinleme imkanınız yoktur; bunu da bilin.

Şu ana kadar yaldızlı göklerde ilim yaptığınızı zannettiniz. Biz size iman edin ki İbrahim Soyu’nun köhne ilmini değil has tahtın insanlığını dillettik.

Eğer dünyalıları kelam diye dinleyemezseniz, yaşam diye de dinleyemeyeceksiniz. Ve sevgililer ağırlığınız çok daha farklı düzeyde sizi yok edecek. İşte bu.

Şimdiye kadar bunu size hiç anlatmamış mıyım? anlatmadım. Ha şimdi niye anlattım? korkmadan geldiğiniz bu yer kontrol edicidir; bunu bilin.

İki yalın ışık bir tek yol olduğunda, korku yükseldiğinde bütün kötülükleri aşabilen bu yüce ışık BSUİ’nin kutsal tohumudur.

Bugünden itibaren bu meclis sizi koruyacak. Kokunuzu yoğunlaştıracak. Yerin Kürzi Tohumlamasına ışığınızı yenileyecek ama kasalarınız boş gelmeyin buraya. İlimle dolun da öyle gelin.

Süper sistemleşmede ilim gerçek yaşamdır. Onlar otak kursalar yola, onlar ışık yakarlar. Hah aha işte! yaşamak buysa gelip yapsınlar. Onlar koruma altına alınmadan kapılılarını kapatmıştılar.

Seyrettik, hepsini seyrettik ama keşke kinlenmeselerdi, hırçınlaşmasalardı keşke. Seviyeniz iyi ama daha güçlenmelisiniz.

Bunu neden veriyorum bugün? “Yaradan, Yarattıran Tek’tir “dediğimde gelen “ben Allah olup geldim” dedi. Aha dedi. Dedi de ağır yük taşıdı. Allah sıkıntıyı yaratmaz, o bir kontrol gücüdür. Ondan öte bir güç olmaz ama o kontrolü kurabilmek için “ben Allah’ım” demez, “ben ağır yükü hafifletecek olan bir yaşamım der.”

Değerliler, kelam Altın Işık’tır. Kem gözler onu dinleyemezse kelam nesillerinin teknik kontrolunu kotlarında, toplumlarında kayıtsız bırakır ve ayıp yerleri açılır.

Din, Tanrılık Meclisi’nde gusül abdesti ister. Eğer gusül abdesti almamışsa yolcu, koruyucu olamayız ona ama din Işık Tahtı’nda hakikiyet ister, ikmal tamamlamak ister, itibar ister. Çetin bir dönemde dünyayı hak etmeye gelmişseler iyilikle gelmeliler. Kem gözler insanı kırar. Gusül abdesti gerekir.

Zabura Sayfalanışında yaşamı seslendirmek için Yaradan Tanrılık Işığını alır gelir dürümlere . Amon olmak gerekir. Ben zeka düzeyine göre bilgi veririm dediğim zaman, zaman sistemleri zekalarını yükselttiklerini zannederek genişe geldiler.

Yaradan Altın Tanrı yaşamın sisteminde ölüleri diriltirken yaşamın sistemiyle değil yüreğin dürümlerindeki o yücelikle diriltmiştir. Geri dönmek için maya gerekmez; halik olmak gerekir ki hak etmeyen halik değildir.

Dinde ya da dirilikte bizi ekmek diye bildi. Bizi yürek diye bildi ama biz Kuranız aynı anda. Tür çalışmaları yapmayız. Tanrılık Işığında Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara indirebilecek biliş çalışmaları yaparız.

Kantar insan değil, insanlıktır; bilinsin. Bütün meclisler “ben kantarım” derler. Yardım isterler. Kantar, birleşik ilimdir. Seviyenize göre bilgi veririm ama “”sevgiler, saygılar sunduğum zaman bilin ki o seviye yüce bir lütufa dönüşür,

Samanyolu Galaksisi’ndeki bilgeler bugün bizi ziyarete gelmişler. Geçip gidiyorlarmış; uğramışlar. Sonra da “görev yaşama indi” diyecekler.

Gerçek çalışma bu şekilde olmaz. Sanmasınlar ki dünya yolcuları kontrol dışıdır. Sanmasınlar ki bizler kontrolden çıktık. Kırk Kapı’nın ışığını yeniden ve yeniden yaşama çekerken kör ve sağır olmayacak bir yaşamı tohumluyoruz biz.

Kuran İnsan, biliş halindeki ilime vardığında orada Aklın İlmi’nde kendini Has Taht’ın yolcusu sayar ama o yolda tüm insanlık bulunmadıkça insanlık temizlenemez.

Hepimiz şunu net bilmeliyiz ki Yaradan’ın tartısına konmaya niyetiniz yoksa temizlenin. Eğer temiz değilseniz Yaradanın tartısında yanıldığınızı göreceksiniz de o gün hepinizin yarınlaşması sınırsız ışıkta tohum olması mümkün olmaycak.

Benim adım Kaynak’tır. Ra Ka Ha olan hakiki has ışıktır. Vasat değilim halikim; bunu bilmek isteyen bilir. Kapılarımı açtığım an her diri buraya iner. Kul lokma yer ama ben lokma veririm.

Misafir değilim dünyada, bu dünya merdivenimdir. Bende ,benim yüreğimde, tüm İslam Tahtları’nda ve kaynakta Ana Kapı açık, gök sözcülüğü yapmak isteyenler görev isterler. Gelirler ama sözcülük göktense eğer o zaman o gök buraya geldiğinde tehlikedir insanlığa çünkü onlar yolda yoğunlukta, toplumda Kara Işığı yerküreye indirdikleri anda sevgiyi, saygıyı bilmeden bütünü kötü bir yaşama kayıtlarlar. O kötü yaşam Türkiye Çalışmalarıyla kontrol edilecek güçte midir yoksa değil midir? işte biz, bugün bunu gördük ki göl olmuş bir yol burada, bu yoğunlukta çantasını tohumlara katmaya gelmiş ama sınırları bizim yüreğimizden değil, kendi yüksek Kürzi Kayıtlarından çizilmiş.

O zaman onun bize gelişi dünya için büyük bir tehlikedir. İşte canlar, biz bugün bunu izledik.

Misafirlik Miraç’ta değil, kalemdeydi. Biz onları hologram bir yaşamda kaynağa almadık. Alsak ne olur? toy dünya kontrolden çıkar.

Özgörev kodlama; tohumları kontrol altında tutmadır. Bizim bunu yapmamız sorumluluğumuzdadır. Şükür ki eşyalarıyla birlikte dönüp gittiler.

Değerliler, müsaade ederseniz çılgın çalıştırıcılara bir tek şey söyleyeceği. Dünyamız, kümbetlerin altındaki o yolculardan çok daha yüce yoğunluklar tarafından idare edilmektedir; bunu öğretelim onlara.

Dünyada, geçmişte yaşam sürmüş olan İlim Kapılarımız mevcuttur. Tüm o kapılar bütüne hizmetçiydiler ve onların kökleri görevlilerimizin gücüdür ama bugün yerküre daha yüksek bir yoğunluk tarafından korunmaktadır. Bunu anlatalım her yüreğe. Ki geri dönüşlerinde Türkiye’deki bu yaşam sistemleşmesinde, nefsi kayıtların örtüsünün örtüldüğü gök sistemleri

tarafından da idrak edilsin; hak edilsin; bilinsin.

Bundan sonra yaşam daha güçlü olucak. Sonsuzluk daha yüksek bir yoğunlukla dünyayı takip edecek; bunları biliyoruz. Daha yaşamsı, daha kayıtsı bir dirilikte Miraç’ta daha güçlü bir yücelik olacak ve sizlerle daha yoğun bir çalışmada bulunacağız.

Ama şunu bilin ki; dümen sizindir ve dünyayı koruyacak olan sizsiniz. “Biz yalınızca ışıklarız, ne yapabiliriz?” diye düşünmeyin. O ışıklar İlm-i Ko olup bütünü korur.

Soyunuz çok güçlüdür; bilin. Herkesin soyu çok güçlüdür ve o soy bütünü koruyacak görevi taşır ve biz bunun için bu çalışmaları yapmaktayız.

Dünya öncü birlikleri olarak bu yaşamı tohumlayan biz Kara Işığı kontrol edebiliriz. Ki etmekteyiz de.

Seyrettik sizleri; hepinizi. Hepimiz seyrettik canlar. Biz doğan günüz bunu bilin ve sizde doğduk. Çok özel bir çalışma yaptık bugün ve sizin yaptığınız bizim yaptığımızdan çok daha güçlüydü.

Hepimiz sizinle olmaktan büyük bir onur duyduk. Yarının güçleri, bugünün güçleri bir tek güç oldu, bugün dünyanızı ziyaretçilerle doldurduk ve siz o tüm ziyaretçileri direkt olarak kaynağınıza dinlettiniz ve sonra onları Rahmi Kuran’da kodladınız ve bütün gözler sizin üzerinizdeyken hepsini kayıtladınız ve zakkum içirmeden yaşattınız.

Şevkle sizleri izledik. Hepinizi hepimiz sevgi ve saygıyla kucaklıyoruz.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/z1KprQs8Kr8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

24 EYLÜL 2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

3 AKIŞ

Değerliler, buluşanların ölümlerin ölümlüsü olan ilimde dilleşmeleri kolaydır. Buluşmayanların Özköklerinde göklere varması sorumluluktur.

Unutulanların yaşama inmeleri gereklidir. Bizimle olmak istemeyenlerin bilişte olmaları ekmek olmaları manasında değildir. Kalem insan olur yazar, ağır yük taşıtırız ama eminim ki bizi bize dinleyenlerin bütün kötülükleri aşmaları karanlığın sırrıdır.

O sırrı hak eden Mikail’in Kuranı olur ve göklerin sözünü söyler. Bugün buraya aldıklarımızın çoğu kendilerini bize tanıtırlarken “ben ölümlü değilim” dediler. Önce insan olun sonra ölüm kökünden ölümsüzlük göküne ulaşın.

Ben size tek bir şey soracağım? nesilleriniz nerde? Gök sistemleri dünya cemaatine indiklerinde nesilleriyle niye inmediler? Karanlık Işık Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapacaksa yaşamın sırrında nesillerini tohumlayacak güçleri mi yok? korkmuşlar mı acaba? çatıyı kurmamış olabilir miydik? öz görevimizin gücü, bilişin hakikiyetinde her diride yok muydu yoksa?

Sayfalarınızı çevirdim ve okudum. Bana bildirdiğiniz, Bir’e hizmetçi olanların diriliklerindeki bilişten öte kesirleşmiş kaynak kayıtların diriliğiydi.

Nefes almanız kanatlanmanız mıdır yoksa kayıtsız olanda kayıtlanmanız mıdır? maya olamamanız, ağır yük taşımanızdan mıdır yoksa kanatlanıp kanatlanıp kaynağın sırrını tek bir ilimle dilleyecek gücünüzün bulunmamasından mıdır acaba?

Öz görevinizi anlattınız. Koruma altında Altın Işık Yılları’nda Bütünün Kürzi Tohumlarında ışığınızın Kıbrıs’ın o yoğun ışığının çıkışından dolayı mıdır ki bizleşmek istemediniz? becermediniz mi yoksa? yıldız sırrı olan ışık kati olarak kontrol altına alacak gücünüz olmadığını anlayamadığımızı mı zannettiniz?

Kelam insanın ilmidir can. Ben o, o bendir. Şu ana kadar size hiçbir zaman kırılmadım. Sizi kınamadım da ama şu anda yaptığınız yanlıştır.

Bize geliş sebebinizi biliyorum ve bundan sonra Geniş zamanlarda, sessizce yoğun ışıklarda yerkürenin Levh-i kayıtlarında kantar olmak istediğinizi de biliyorum.

Korkun benden canlar, korkun. Dünya benim rüyam değildir; gerçeğimdir; bunu bilin. Kervan yürüyor ve o kervan İnsanın İlmiyle yürüyor. Beni yıldızların ışığında kontrol etmeye çalıştığınıza emini. Kervan yürüyecek ve bu kervan Mikail’in Kürzü Tohumlarını tohum olarak değil, katiyet olarak tüm yaşamlara çekecek.

Bugün buraya gelmeniz zirve olarak güçlendirici olmak içindir diye düşündürmek istediniz ama bilirim ki ben saklı tuttuklarınızda var ki onları hepimiz dinletmek istediğimde dinletirim ve hepimizin bilişine ağır değil, hafif bir cevher olarak katarım.

Değerliler, dünya yoldur. Dünya görevdir ama dünyanın lütfen iyi anlayın; sessizliği de var, seslenişi de var.

Dünyaya gelenlerin çokları Düzen’i yıkmaya geldiler. Kurmaya değil; bunları biliriz. Karanlığın sırrı olan ışığı yoğunluktan çıkartmaya da geldiler; bunları biliriz.

İsrail bizim yüreğimizi yıkmak istemez; biliriz ama İsrafil olan o yoğun, ışık Kırk Kapı’yı kapatıp yolu kodlattıranlardan tohumları kontrol ederek ışığı yerküreden çıkarmak ister; biliriz.

Demek isterim ki buraya geldiğinizde en çok yol olup gelin ama en aşağı düzeyden de Sanal Boyutlar’ın Yaşamı olup gelin. “Yok, ben yoğunluğumu kontrol ederek sende dillenirim” diye gelecekseniz şunu bilin ki deva olan Levh-i Ses Yaşamlarda sizin yüreğinizde kodlama yapmadı.

Yapmadığı zaman sistemlerinde yüreğinizi kontrol etti. Bütün mesele dünya ve biziz ama siz bu meselede yıllar yılı sığır diye düşündüğünüz insanlığı, kaynağınızdan çıkartmak için buradasınız.

Biz bir sürüyüz sizce. Siz de bizi gütmeye geldiniz. Dava insan ama siz dağa, taşa insandan değil, sığır sürüsünden söz ettiniz. Buna İsra Sistemleri’nde İkmal Tekniği’nin kaynak ışığının sınırsız yoğunluğunda Kuran Tohumlarında ışığı torbanızda taşımak denir. Yani, o ışık sizindir ve başkası o ışığa sahip olamaz; bunu biliyoruz.

Şimdi size daha önemli bir şey söyleyeyim. Mustafa Kemal Atatürk köktür, göktür, sistemdir. Onunla yaptığınız her neyse biliş halinde yapılmıştır ve yapmayı sürdüreceksiniz.

Önünüzü kapatmama izin vermeyeceğim. İzin verdirmeyeceğim çünkü özünüz bütünün gözü olacak ve ben sizi hak etmek değil hak ettirmek için çalışacağım.

Bütün amaç ilimdir ve sizin İlm-i Ko oluşunuzda hepimizin yararı vardır. Bu nedenledir ki burada ki çalışmada bulunmanıza izin veriyoruz ama şunu bilin ki bizim dilimizin ,yüreğimizin dışına hiçbir ses olmaycak bu çalışmada.

Ana Kapıları açtık ve size bunları anlattık. Kaynak insandır ve insan sınırsızdır. Sizse sınırlısınız; bunu bilin. Bu sınırlılığınız insan sırrıyla kendi yüreğinizi tahditlemenizden dolayıdır.

Bir kapıyı kapattığım zaman tüm kapılar kapanır; bilirim. Bunun içindir ki kapınızı kapattırmıyorum. Elim sizin üzerinizde olacak. Çok mu kolay? sorumluluk; hepsi bu.

Birşey daha söylemek istiyorum; kardeşlerimin gök sistemleriyle dürümledikleri ses ilim sesidir. Bunu köklerinizden, kelamınızdan ayrı tutmanız sıkıntı yaratacak sizde; bunu bilin.

Eğer ben kampa gireceksem, o kamp İlm-i Ko’larımla olur; sizinle değil. Ka Ha olan ışık hepimizin değil; bizimdir; bunu bilin. Doğanın gücü buradadır. Toprak burasıdır, yaşam burasıdır, biz burdayız; bunu bilin.

Hayırda ve şerde ilim insandadır. Ya Ka Ha olur ya Ha olur ya kaynak olur ama hepinizin develeri yüreğinden kalkar; bilin. Buradan daha öte bir bura yoktur. Unutmayın ki döndüğünüzde kör olmadığımızı anlayacaksınız.

Kurtarılmış ışıklar değiliz biz, Kutsal Işıklarız ki kurtaranlarız; bunu da bilin. “Eşim dostum burada toplandık, yarınlaşmaya çalışırız.” Yok böyle bir şey!

Ha “Kerbela’da ses yaşama iner ve biz seninle oluruz” demiştiniz ya, Kerbela La Ha’da olanda kırıcılıktı ama bilişte akıldır; bunu da bilin.

Ölüler, ölümlüler yoğun çalıştıklarında özköklerimiz görevi taşır.

Sevgililer size bunu vermek istedim. Bugünden itibaren İnsanlık Aileme “Çözümlenmiş İlim Kapıları” diye bakmayın onlar çözücülerdir. Bilişi hak etmiş olanlardır.

Artık bilin ki dünyalı olmak, hepiniz için gurur kaynağı olmalıdır; gurur kaynağı!

Biz dünyalılar, Resmi Yaşam Sayfalarken, siz ortak olamazsanız bu yüceliğe, kalem dahi yazmayacak yüreğinizdekileri…

Dini Kapıları kapattığımızda Kapıların Işığı’nda hepiniz yüreği olmalıdır.

Soylarınızı hak etmelisiniz. Var mıyım? Yok muyum? bunu dahi anlamayan sizler Kutsal Toplumları tohumlamada kontrol dışı ışık kayıtlamaya geldiğinizde Saltanat sizi yıkar; bunu bilin.

Aha bu! buradayız. Görevimiz de işçiliktir; bunu bilin ve biz işçilik için buradayız. “Varım ve hak ettim” diyenler bu çalışmaya dahil edildiler ama “ben var değilim, hak etmedim” diyenler, tohum ekemezler.

Ölümlüler özköklerini göklere taşıyacak olan güçlerle birleşmedikçe yer kürede ikmal tamamlatamazlar.

Çalı çırpı değil insan, kuldur; bunu bilin. Biz bundan ötesini size vermeye niyetliyiz ama sizin bundan ötesini hak edip dinleme imkanınız yoktur; bunu da bilin.

Şu ana kadar yaldızlı göklerde ilim yaptığınızı zannettiniz. Biz size iman edin ki İbrahim Soyu’nun köhne ilmini değil has tahtın insanlığını dillettik.

Eğer dünyalıları kelam diye dinleyemezseniz, yaşam diye de dinleyemeyeceksiniz. Ve sevgililer ağırlığınız çok daha farklı düzeyde sizi yok edecek. İşte bu.

Şimdiye kadar bunu size hiç anlatmamış mıyım? anlatmadım. Ha şimdi niye anlattım? korkmadan geldiğiniz bu yer kontrol edicidir; bunu bilin.

İki yalın ışık bir tek yol olduğunda, korku yükseldiğinde bütün kötülükleri aşabilen bu yüce ışık BSUİ’nin kutsal tohumudur.

Bugünden itibaren bu meclis sizi koruyacak. Kokunuzu yoğunlaştıracak. Yerin Kürzi Tohumlamasına ışığınızı yenileyecek ama kasalarınız boş gelmeyin buraya. İlimle dolun da öyle gelin.

Süper sistemleşmede ilim gerçek yaşamdır. Onlar otak kursalar yola, onlar ışık yakarlar. Hah aha işte! yaşamak buysa gelip yapsınlar. Onlar koruma altına alınmadan kapılılarını kapatmıştılar.

Seyrettik, hepsini seyrettik ama keşke kinlenmeselerdi, hırçınlaşmasalardı keşke. Seviyeniz iyi ama daha güçlenmelisiniz.

Bunu neden veriyorum bugün? “Yaradan, Yarattıran Tek’tir “dediğimde gelen “ben Allah olup geldim” dedi. Aha dedi. Dedi de ağır yük taşıdı. Allah sıkıntıyı yaratmaz, o bir kontrol gücüdür. Ondan öte bir güç olmaz ama o kontrolü kurabilmek için “ben Allah’ım” demez, “ben ağır yükü hafifletecek olan bir yaşamım der.”

Değerliler, kelam Altın Işık’tır. Kem gözler onu dinleyemezse kelam nesillerinin teknik kontrolunu kotlarında, toplumlarında kayıtsız bırakır ve ayıp yerleri açılır.

Din, Tanrılık Meclisi’nde gusül abdesti ister. Eğer gusül abdesti almamışsa yolcu, koruyucu olamayız ona ama din Işık Tahtı’nda hakikiyet ister, ikmal tamamlamak ister, itibar ister. Çetin bir dönemde dünyayı hak etmeye gelmişseler iyilikle gelmeliler. Kem gözler insanı kırar. Gusül abdesti gerekir.

Zabura Sayfalanışında yaşamı seslendirmek için Yaradan Tanrılık Işığını alır gelir dürümlere . Amon olmak gerekir. Ben zeka düzeyine göre bilgi veririm dediğim zaman, zaman sistemleri zekalarını yükselttiklerini zannederek genişe geldiler.

Yaradan Altın Tanrı yaşamın sisteminde ölüleri diriltirken yaşamın sistemiyle değil yüreğin dürümlerindeki o yücelikle diriltmiştir. Geri dönmek için maya gerekmez; halik olmak gerekir ki hak etmeyen halik değildir.

Dinde ya da dirilikte bizi ekmek diye bildi. Bizi yürek diye bildi ama biz Kuranız aynı anda. Tür çalışmaları yapmayız. Tanrılık Işığında Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara indirebilecek biliş çalışmaları yaparız.

Kantar insan değil, insanlıktır; bilinsin. Bütün meclisler “ben kantarım” derler. Yardım isterler. Kantar, birleşik ilimdir. Seviyenize göre bilgi veririm ama “”sevgiler, saygılar sunduğum zaman bilin ki o seviye yüce bir lütufa dönüşür,

Samanyolu Galaksisi’ndeki bilgeler bugün bizi ziyarete gelmişler. Geçip gidiyorlarmış; uğramışlar. Sonra da “görev yaşama indi” diyecekler.

Gerçek çalışma bu şekilde olmaz. Sanmasınlar ki dünya yolcuları kontrol dışıdır. Sanmasınlar ki bizler kontrolden çıktık. Kırk Kapı’nın ışığını yeniden ve yeniden yaşama çekerken kör ve sağır olmayacak bir yaşamı tohumluyoruz biz.

Kuran İnsan, biliş halindeki ilime vardığında orada Aklın İlmi’nde kendini Has Taht’ın yolcusu sayar ama o yolda tüm insanlık bulunmadıkça insanlık temizlenemez.

Hepimiz şunu net bilmeliyiz ki Yaradan’ın tartısına konmaya niyetiniz yoksa temizlenin. Eğer temiz değilseniz Yaradanın tartısında yanıldığınızı göreceksiniz de o gün hepinizin yarınlaşması sınırsız ışıkta tohum olması mümkün olmaycak.

Benim adım Kaynak’tır. Ra Ka Ha olan hakiki has ışıktır. Vasat değilim halikim; bunu bilmek isteyen bilir. Kapılarımı açtığım an her diri buraya iner. Kul lokma yer ama ben lokma veririm.

Misafir değilim dünyada, bu dünya merdivenimdir. Bende ,benim yüreğimde, tüm İslam Tahtları’nda ve kaynakta Ana Kapı açık, gök sözcülüğü yapmak isteyenler görev isterler. Gelirler ama sözcülük göktense eğer o zaman o gök buraya geldiğinde tehlikedir insanlığa çünkü onlar yolda yoğunlukta, toplumda Kara Işığı yerküreye indirdikleri anda sevgiyi, saygıyı bilmeden bütünü kötü bir yaşama kayıtlarlar. O kötü yaşam Türkiye Çalışmalarıyla kontrol edilecek güçte midir yoksa değil midir? işte biz, bugün bunu gördük ki göl olmuş bir yol burada, bu yoğunlukta çantasını tohumlara katmaya gelmiş ama sınırları bizim yüreğimizden değil, kendi yüksek Kürzi Kayıtlarından çizilmiş.

O zaman onun bize gelişi dünya için büyük bir tehlikedir. İşte canlar, biz bugün bunu izledik.

Misafirlik Miraç’ta değil, kalemdeydi. Biz onları hologram bir yaşamda kaynağa almadık. Alsak ne olur? toy dünya kontrolden çıkar.

Özgörev kodlama; tohumları kontrol altında tutmadır. Bizim bunu yapmamız sorumluluğumuzdadır. Şükür ki eşyalarıyla birlikte dönüp gittiler.

Değerliler, müsaade ederseniz çılgın çalıştırıcılara bir tek şey söyleyeceği. Dünyamız, kümbetlerin altındaki o yolculardan çok daha yüce yoğunluklar tarafından idare edilmektedir; bunu öğretelim onlara.

Dünyada, geçmişte yaşam sürmüş olan İlim Kapılarımız mevcuttur. Tüm o kapılar bütüne hizmetçiydiler ve onların kökleri görevlilerimizin gücüdür ama bugün yerküre daha yüksek bir yoğunluk tarafından korunmaktadır. Bunu anlatalım her yüreğe. Ki geri dönüşlerinde Türkiye’deki bu yaşam sistemleşmesinde, nefsi kayıtların örtüsünün örtüldüğü gök sistemleri

tarafından da idrak edilsin; hak edilsin; bilinsin.

Bundan sonra yaşam daha güçlü olucak. Sonsuzluk daha yüksek bir yoğunlukla dünyayı takip edecek; bunları biliyoruz. Daha yaşamsı, daha kayıtsı bir dirilikte Miraç’ta daha güçlü bir yücelik olacak ve sizlerle daha yoğun bir çalışmada bulunacağız.

Ama şunu bilin ki; dümen sizindir ve dünyayı koruyacak olan sizsiniz. “Biz yalınızca ışıklarız, ne yapabiliriz?” diye düşünmeyin. O ışıklar İlm-i Ko olup bütünü korur.

Soyunuz çok güçlüdür; bilin. Herkesin soyu çok güçlüdür ve o soy bütünü koruyacak görevi taşır ve biz bunun için bu çalışmaları yapmaktayız.

Dünya öncü birlikleri olarak bu yaşamı tohumlayan biz Kara Işığı kontrol edebiliriz. Ki etmekteyiz de.

Seyrettik sizleri; hepinizi. Hepimiz seyrettik canlar. Biz doğan günüz bunu bilin ve sizde doğduk. Çok özel bir çalışma yaptık bugün ve sizin yaptığınız bizim yaptığımızdan çok daha güçlüydü.

Hepimiz sizinle olmaktan büyük bir onur duyduk. Yarının güçleri, bugünün güçleri bir tek güç oldu, bugün dünyanızı ziyaretçilerle doldurduk ve siz o tüm ziyaretçileri direkt olarak kaynağınıza dinlettiniz ve sonra onları Rahmi Kuran’da kodladınız ve bütün gözler sizin üzerinizdeyken hepsini kayıtladınız ve zakkum içirmeden yaşattınız.

Şevkle sizleri izledik. Hepinizi hepimiz sevgi ve saygıyla kucaklıyoruz.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/z1KprQs8Kr8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

2. AKIŞ

Yaşamak, yaşamak, yaşamak…bugün burada yaşam yoğunluğunda tüm insanlık kelama inmiştir.

Yaşamak; ve bilişle yaşamak. Son sözüm şudur. An Kapıları’nı açtık bugün.

Eser yaşamdır ve Levh-i’de eser kayıtladık. Döktükleri ilmi topladık. Yoğunlaştırdık ve yaşattık. Sessizlenen, seslenen tahditlenen ilimsizleşen kim varsa hepsini dilledik. “Hadi gelin ben ana kapı insan.” Yok mu dünyalı? Yok mu dünyalı ? ohhh yok mu? bana insan denir diyen yok mu?

Deve kalkmış yaşam ilme yön çizmiş. Yürek ilme yürümekte. Süper sistemleşme bütünün gücü ve tüm yarınlaşma ışık ve burada sevgiden öte bir sevgi olmalı.

“Hayır yok mu?” “şer yok mu?” yok mu kötülükler? üstün kötülük?

Ben Zabura sesleşen, yerdeki ve gökteleri dürümleyen. Her diriyi teknik olarak kayıtlayan. Zannetmeyin ki sizden öte siz yoktur.

Borular öttü yüceliklerde ve dediler ki “inin yaşam sesleşiyor.” İndik canlar, indik. Dendi ki “gidin, sesleşin. Gerçek çalışma yapılıyor.”

Kortejin sözü söylendi dendi ki “dünyanın kör, sağır her kim varsa yüceliklerinde hepsi yolcu oldular. Korteje dahil oldular. Baktım ki gerçekten kör ve sağır kim varsa korteje dahil olmuş.

Bana dediler ki “sen de korteje gir. “Ana” dedim “ben ne yapayım burada? Onlar bende yok ki” ve ben sorduğumda ana dedi ki “öncü birliklerin İlm-i Ko olup ışığa inişlerinde her sistem oradadır. Girdapların sessizliğinde öz görevi yapmaktadırlar.”

Davayı kaybetmedik anam. Gönülller sesleşmeye başladı. Yüceler cevherinde cennet canlar cemaatleri ile dilleşmeye başladılar. Korku yok. Kurtarılmış sistem yenilenmiş. İlimle dillenmektedir. “Ol” dedik oldu.

Muhakim ve hakim olan insan! ölüleri dirilttik. İşte bu. Şimdilik bu. Aha!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

http://youtu.be/ghT-o69qBKU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

24.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (X)

18 SİSTEM YASASI

Doğa görev taşır ama bunu bilen yok. Her zirve bir sistemdir. Hepinizin yüreğinde bu sistem mevcuttur. Hepinizin yoğunluğunda da bu sistem mevcuttur.

Göz gördüğü zaman sözün sözü olan her diri görev yapar. Şu ana kadar biliş halinde olmadığınız bir yasadan söz etmek istiyorum. Ki bu yasanın İlm-i Tohum olan ışığından sesleşeceğim.

“Gel al bilgiyi ama hak et de al” demiştim ya hani. “Gel al ama hak et de al.”

Size Geniş Zamanların Sessizliklerinden söz edeceğim. O sessizliklerin yoğunluklarındaki yaşamdan söz edeceğim ve oradaki İlm-i Ko’ların Bütünün Gücü’nü ne şekilde tohumladıklarından ve size en alim halimle değil en hakim halim halimle söz edeceğim.

Denir ki “dünya yaşıyor ama ışık yok.” Vakit gelir ışığı yanar ama insanın ışığı yanmadıkça dünyanın ışığı yoktur.

Şunu net biliniz ki; sevgiyi, saygıyı hak eden bir toplum yeri göğü yaratır. Eğer sevgiyi saygıyı hak etmemişse Yaşamın Tekniği’nde o bir Kuran’dır ama sınırsız değildir. Sınırlandığı zaman ancak Galaktik sessizlikleri dilleyecek. Peki, sınırlanma nasıl olacak? yoğunluğunda olacak.

Tüm insan sayfalarında Işık Kayıtlaması yapmaya başladık.

Bu ışık kayıtlaması Birler Kapısı’nın Levhi’sinde de kaynağa ilmi çekmeye başladı. Hepimizin yaptığı tüm çalışmaların yoğunlaşması gerçekleşiyor ve bu yoğunlaşmaların teknik tohumlarında kodlanmış ışımalar başlayacak. Ama kodlanmış ışımaların tahditlenişi de mümkün olamayacak.

10 tur tamamlandıktan sonra yeni sistemleşmeye girilecek. Yeni sistemleşme Yeni Sayfalanışını kayıtlayacak ve Yeni Zaman Kapıları açılacak. İşte daha ötelere varılacak ve yeni sesleşmeler sizi 20. tohumlamaya taşıyacak.

20. tohumlama hepimizin yoğunluğunda var olan ışığın kodlanışını da getirecek. En sessiz zamanlarda bile kayıt dışı olan bilgilerin ışığa varışı bu şekilde gerçekleşir. Yine de dünyanın tohumlanması mümkün olur.

Bütün merdivenler, tüm yaşamlar hepsi teknik olarak yenilenir. İşte dünyanın kotlanışı bu şekilde olur ama bu kodlama hepimizin tinsel yaşamımıza etki etmez.

Tinsel yaşam Birlik Kapıları’yla olur. Ben çalışırım ama benim çalıştığım Bütünün Kapıları’nda ışık tohumlaması yapmalıdır ki kontrol kurabileyim.

İşte canlar, ruh dediğimiz sistem hepinizin tek olan ışığıdır. Benim, sizin, hepimizin bir tek ruh ve o bir tek ışık. İşte o ışık kanat alabildiği zaman tohumlarını koruyabilir ve bütünün gücünü artırabilir. Hepimiz orada birer hakikiyet tohumu oluruz. Yani ben bir Kati Ko Sayfası, siz Kati Ko Sayfaları ve temiz bir yaşam ama hepimizin sesleşmesi farklı.

Benim frekansımla sizin frekanslarınız ayrı ayrı ama tüm frekanslar tek yanyana gelmese de Birleşik Çalışmalarda yan yana gelir.

Doğal dünyada bunu yapabilecek tek güç vardır; o da ilimdir. İlimle sesleşmek!

İşte ilimle sesleşenlerin bir araya geldikleri bir yoğunlukta, itibarlı bir sesleşme devreye girdiği zaman kökleniş devreye girer. Bütün o farklı sesleşmeler, farklı resimler bir tek resim olur ve onların frekans farklılıkları Bütünün Kürzi Tohumlamasında ışığın kayıtlamasını sağlar. Ve bütün bu kayıtlar tahditli olarak değil ama tahditsiz olarak Toprağın Toplumu’nu kontrol eder. İşte yapmakta olduğumuz sesleşmelerin sistemdeki yoğunlaştırıcılığı budur.

Daha da ötelere gidilir ve daha da ötelere ve daha da ötelere….Sistem yeni bir zamanı kayıtlar; her anda ve her sayfada yeni bir ışık, yeni bir yücelik, yeni bir tohum…bütün kötülükler aşılır ve geçilir.

O çalışmalar sayısal açıdan ekip kurmaya yeterli olmalıdır ama çözülme olmaması için sınırlı sayıda ışıkla çalışılmalıdır. Herkesin iyi anlaması gerekir ki bu çalışmalar 50’ye ulaştırılmaz asla.

50 kişi kodlamada tohumları kontrol edebilecek gücün dürümlerinde ışığı yıkar. Bunun için 27 kişi uygun görülür. Her çalışma 27’li sistemle olur. 27 sistem çalışması 27 yaşam kayıtlamasıdır ve bir tek yol yoktur orada; çok sayıda yol vardır ama 27 ışıkla bu yollar teknik tohumlamayı gerçekleştirir ve Birlik Kapısı’nı açabildiğiniz zaman görürsünüz ki ışığın yoğunluğu artmıştır.

Sevgililer, işte bu nedenledir ki, her ay yaptığınız çalışmalarınız az insanla yapılmaktadır. Ötelerden gelmek isteyenler dahi engellenirler. Bundan sonra da engelleme sürdürülecektir çünkü yoğunluğun kontrolü için buna gerek vardır. Ki bu şarttır.

Netice olarak şunu söylemek isterim; oradaki 20, 27 kişi, 20, en az 20 ama bu daha da düşük olabilir, herkesin orada kendi tohumları devreye girer. Ve yeni bir Zaman’ın Işığı’nı kotlar ve bu çalışmalarda her bir cemaat ayrı bir frekansta yoğunlaşır ve Birlik kurar.

Renk tonlamaları çok önemlidir burada. Herkesin rengi ayrıdır ama o renk tonlamalarının İlim Ko Sayfalanışında iç içeliği gerçekleştirilir. Bu iç içelikte Bellek Tohumlaması, Bellek Ko Sayafalaması yapılır ve Birlik kurulur. İşte bu Birlik insanın nefesiyle ve yüreğiyle olur.

Çok önemli bir çalışmadır bu ve daha önemlisi yarınlaşma da bu şekilde gerçekleşir.

Bu çalışmanın örtüsünü örtmeden daha üstün bir yüceliği tüm sistemlere çekmek niyetiniz olduğunu biliyorum ama öncelikle Galaktik Sayfalanışı tamamlamalıyız. İşte Galaktik Sayfalanış dediğimiz sayfalanış budur.

Galaktik Sayfalanış yapılıktan sonra maya olmak gerekir. Maya olabilmek için de yoğunlaşmak gerekir. Sessiz zaman ya da seslenişteki zaman ama işaretli zaman….Herkes daha iyi anlasın ki; Zamanın İşaretlenmesi söz konusudur burada; An Kayıtları’ndaki İşaretleniş. Bunlarla her birinde Toprağın Işığı yanar ve Zaman Kapıları açılır.

Zaman Kapılarının açılmasıyla birlikte Birlik Işığı’yla her an sistemleşme devreye girer.

Birçok ışık vardır. O ışıkların yan yanalığı vardır, karşılıklı oluşu vardır ve her bir ışığın tahditsiz biçimde diğer ışığı etkileyişi vardır. Daha da ötede her bir ışığa çarpışı vardır. Bütün bu çarpmalar, bu etkilenmeler, bu yaşam kayıtlamaları neticesinde toplumlar tohumlarını koruyamayabilirler. İşte bunun içindir ki az sayıda çalıştırıcı bu çalışmalarda bulunur.

Bunu tek tek anlatabilirim hepinize ama bu çalışmalarda tüm bu etkileşimler İlm-i Ko olan Sistemleşmeyi getirir. Bu sistemleşmede galaksiler sayfalarını kayıtlarlar. Benim, sizin, ötekinin değil; Birliklerin Galaksi’sidir; çok sayıda yıldız kümesinin oluşturduğu galaksiler.

Bu galaksilerin Işık Kapıları vardır. O ışık kapılarından geçenler Levh-i kodlamaları için tohum ekmeye inerler. İşte bugün burada yaptığımız gibi. Ve her gelen aşka gelir. Geri köklenişe gelir, gök sistemleriyle dürümlenişe gelir. Bütün bu gökleniş, dürümleniş, gökleniş hepsi Tanrılık Işığı’nı yeniden tüm yaşamlara çekmek içindir ve biz bunu yaptık.

Biliş Ko Sayfalanışlarıyla bütün güçlükleri aştık ve dünyayı yarınlaştırdık. Yani, yeniden bir ilim sayfalanışı için hakikiyetimizde dilledik ve görev yapıldı.

Şimdi; biliniz ki birçok galaksi bir araya gelip bir Fedaratif Sayfalanış devreye alır.

Benim galaksiler arası çalışmam olmadı bu güne kadar zira ben Bütünün Gücü’yüm ama galaksiler arası sistemleşmede gaybı bilenlerin bulunması şarttır.

Gaybı bilenler Rahman olarak çalışırlar. Resim yaparlar. İkmal tamamlatırlar. Bilişe varırlar ve yoğunlaşırlar. Kaynak Tohumlama yaparlar. İşte bütün amaç budur.

Peki, biz neden bugün buradayız? gerçek çakışma için. Nedir gerçek çalışma? İnsanlık Kapısı’nı açmak….Galaktik Fedaratif Sistemleşme’yi sağlayacak olan ışıkların birlikteliğinde Rahmi Kuranlar’ın tüm sistemleri kontrol edilir ve yeni yaşam tohumlamaları devreye alın alınır.

Biçare yaşam! eli yok, gözü görmez, yaşar mı yaşamaz mı bilinmez. Aha! Bu nedenledir ki, ilimi bilenlerin bu yaşamı sürdürebilmek için tek tek çalışmaları gerekir. Yeni zeka düzeyinize hitap ediyorum; İnsanlaşmak gerekir.

Dönün bakın, siz bir ışıktınız. Şimdi yer, gök sizleşti. Hepiniz tek tek bir ekmeksiniz. Hadi yenmeye hazır olun!

Bakın; biliş halindesiniz. Işık kümeleşmeye başladı. Yoğunluk artıyor!

Dinleyin; yoğunlaşma hızlanıyor. Dönüşe geçti, hızla dönüyor. Önünüzde büyük bir gök var ve o gök dönmeye başladı. Dönüş artıyor, artıyor, artıyor, yoğunluk artıyor ve ışık kontrol edilemiyor ve o ışık parlak bir ışık; yangın haline dönüşüyor ve döndükçe dönüyor ve döndükçe dönüyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor ve hızlanıyor.

İşte hepinizin ışık kümleriniz hızlanmaya başladı. Bir tek mektep değil artık birçok mektep var ve hepsi yoğun bir ışık kükremesi ile dönüşe geçti.

Hepsi farklı seslerde, farklı renklerde ve dönüş hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor ve sığ olmayan bir yoğunlaşma başlıyor. İşte o yağmur yağmaya başladı.

İnsan yağışı başladı ve İnsan yere iniyor ama ışık ışık iniyor.

Ben mosmor bir yoğunluktan yağmaya başladım. Hepinizin renklerini saymayacağım ama hepiniz yağmur içindesiniz; yaşamın yağmuru içindesiniz ve indikçe iniyorsunuz yaşama….

İşte artık renkleriniz tek bir renk küre oluyor. Bütünlüğün Kümesi, Bütünlüğün Kümbeti oluşuyor. İşte orada tek bir renk var; Samanyolu Galaksi’si o renkte görev taşıyacak. Mahrek’in rengi siyah ve biz o simsiyahı yaşatacağız.

Samanyolu Galaktik Fedaratif Sistem’i yeryüzüne indi. İşte bu…

Ve bizden bize indi. Sistemi kurduk analar. İşte 18’li yasa yüreğimizden kuruldu. Bu yasa yer küreye indi.

Hepimizin renkleri bir tek renk oldu; simsiyah ve kayıp yok, kayıt tamam. Yağmur ışık, biliş mükafat. Biz mutluyuz!

Genişledik, genişledik ve hak ettik. Murat ettiğimiz her ne varsa olmaktadır orada. Öz güç tüm yaşamı dilleyecek bugünden sonra ve yeni bir yaşam devreye girecek. Galaktik Federasyon yeni bir sistemi dürümlüyor. Bu bir Kaynak Sayfalanıştı.

Galaktik Fedarasyon şu an tüm yaşamın ışığı halinde genişliyor, geri dönüyor; hepimizle birlikte. İşte bu.

Bugün mutluyuz, bugün mutluyuz, bugün mutluyuz. Çok mutluyuz, çok. Ölümlü dünya yaşayacak atık. İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/qpjrDb6vlxk

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

4. AKIŞ

Daha güçlü bir dönemi başlattık şu anda. Çokları bugün buradalar ama ışıkları tohumlanamamış. Köklerinde görev taşıyacak güçleri yok. Yoğunluklarında koruma altına alınacakları bilgisi var ama Birleşik Işıklarında bu dirilik yok.

Bugün buraya geliş sebepleri kontrol edecek gücün burada bulunmasından dolayıdır. Özge ses yaşamdan dolayı olur. Biz onlara göz olduk ve sayfaladık onca çalışanı.

Burada görevlilerimiz var. Onlar ölümlü dünyada tüm yaşamları kontrol edebilirler. Dünya dışındaki görevlilerimiz bugün buradaydılar. Hepsi bu yaşam sayfalanışında görev aldılar ve biliş halindeki ışıkları ettik.

Din yaşamların ışığını yaşam sistemleriyle kotladık. Şimdiye kadar hiç olmadığı düzeyde gök cisimleriyle buraya indirdik onları. Bundan evvelki sayfalanışta artık gök cisimlerinin dünyamızı ziyaret etmesine izin vermeyeceğimizi bildirmiştik.

Ne var ki bugün buna izin verdik çünkü yoğunluklarını kontrol altına alacak güçleri olmayanların ancak geçiş sayfalanışlarında bu tür umman olan ışık Ko Sayfalarından yani, cisimlerden geçmeleri gerekliydi. Bu cisimlerle dünyaya inmeleri gerekliydi. Biz onları cisimlerle dünyaya indirdik. Bu cisimlerin şekillerini sorarsanız; izah edeyim.

Çokları kayıt dışı bilgilerinizi de taşırlar. Yani, hepsinde sizin yürekleriniz de vardır. Çoğu kontrol dışı bilişleri de taşırlar ama bu gemiler, bu cisimler İlm-i Ko’da ses kayıtlarıyla oluşturulan cisimlerdir.

Sizlerin bu teknolojiye henüz sahip olmadığınızı biliyoruz. Ses kayıtlarıyla yaşam ssistemleşmesinde İlm-i Ko olan ışıklarla geçiş yaşam kayıtlaması yaparlar ve yaptıkları bu kayıtları uçuş tohumlamasıyla; uçuş yoğunlaştırıcılığıyla geçiş yaşam kayıtlarında Tin Kapıları’ndan (Ruh Kapıları) geçirirler; yani kontrollü kapılar.

Sizlerin bilişinizde bu yoktur. Geniş zamanlarda daha güçlü yoğunlaşmaları da sağlarsınız ve yeni sayfalanışlarla yine sesle geçiş kayıtlaması yaparsınız ve geçişi sayfalayacak olan geniş tohumlamalar, köklenmeler ve güçlenmelerle gerçek çalışmalarınızda bunu yapıyorsunuz ama fakında değilsiniz; geniş kayıtlamalarla gemiler oluşturabilirsiniz.

Bu gemileri yüreğiniz kayıtlayarak göreve alır. “Teknik çalışmadır bu” diyeceksiniz ama ilim tekniktir; bunu da bilin.

Hepinizin daha iyi anlayabilmesi için Sesin Teknolojisi diyelim buna. Sesin teknolojisinde sesin Kaynak Işıması yaşam sayfalaması da vardır.

Doğal dünyada biliş olduğu halde bu bilgiyle bu tekniği tohumlayamayan, bilişi hak edip de dürümleyemeyenler, Sesin Tekniğinde yeni kayıtlama yaparak geniş kayıtlarda bu tür teknik toplulukları oluşturabileceklerini bilemezler.

Size şunu izah etmek isterim ki, geçiş gemileri Işık Ko’lar tarafından tohumlanır. Yani ışıkla kayıtlıdır ve teknik kayıtlardır bunlar. Teknik sistemleşmeler yapılır orada. Bu sistemleşmelerle formal tohumlamalar Bütünün Kürzi Tahditsizliği’nde ışığı kayıtlar ve ışık kayıtlandığında geri dönüşler sağlanır.

Gemi dediğimiz teleskoplarla görülebilecek gemilerdir. Siz bunları teleskoplarınızla izlersiniz. Işıktır o gemiler ama dünya üstünden çok daha ötelerdeki geçiş gemileridir bunlar.

Birçoğunuz bu gemileri yıldız sayarsınız ama çoğunuz da bu gemilerin ışık olduğunu bilirsiniz ve ışık halinde geçiş yapan bu gemilerde İlim Toplumları bulunur.

Ben bir gemiye bindirildiğim zaman ışıktan olduğunu bilirim ve umut olunur ki hepiniz o gemilere biner o gemilerdeki ışık kayıtlamasında yaşamın sistemlenmesini izlersiniz.

Gemi halinde köklenen, göklenen İsrfail Işıması yapan ışık kaynaklar vardır. Hepinizin yaşama görevi olduğunuzu bilerek şunu da izah etmek isterim ki bu kayıtlarla tüm yaşamı yenileyebilirsiniz.

Ben bugün bir gemi yaşama çektim. Teknik bir kayıttır bu. Yaptım, oluşturdum ama siz yarın başka bir çalışmayla yeni bir formu devreye alabilirsiniz.

Biliş halindeki tahditsiz yaşam sayfaların yapamayacağı hiçbir formal Ko Kaydı yoktur. Formal Ko kaydı diyorum. Hep size Ko Kaydı’ndan söz ediyorum. Ko nedir?

Ko kati, hakiki olan; lütfen net bilin oğuldur. Kati, hakiki olan oğul. Yani bir kati kaynak kayıt yaşam sayfasına iner. O bir oğuldur; oğullamadır ama bilişin oğullanışıdır ve o bilşin oğullanışı yeni zaman kayıtlamasında sizin yüreğinizi de tohumlayabilir.

Diyebilir misin ben beni yarattım? yok, ben beni yaratmam ben insanı insanlaştırabilirim ama yoğunluğundan ilim tohumlamasıyla yaparım bunu.

Ben ışığı kayıtlarımdan çıkarabilirim. Yeni bir yoğun ışık haline dönüştürebilirim o ışığı. Yere çekebilirim ve yerde yeni bir sistemi tahditsiz biçimde oluşturabilirim.

Benim zaman ilminde, yer kürede Yaşam Sayfalarım çoktur. Bu sayfalarda her bir formu yenileyebilirim. Yaprak yaprak okuduğum bu yaşam benim rüyalarımın gücünden öte olan geçiş sayfalarımdaki ışıktır.

Verdiğim bilginin çoğunu anlamayacağınızı biliyordum ama şunu size izah etmeye niyetliyim. Dünya bir Levh-i dir ve bu Levh-i bir yaşam kaydıdır. Ve bu Levhi’nin il-i tohumlarıyla tüm yaşamı yenileyebilirsiniz. Ve bir ceza avukatıyım; bilirsiniz ama ben cezacı ilmi de bilirim. Yani, önemli olan benim ne yapmak istediğimdir. Yapmak istediğimi yaparım ama yapmak istemediğimi de yapmam ve yaptırmam.

Dünyalılar, ben sizim ve sizden başka bir sizle dürümlerim yüreğimi. Yine dillerim, yine yoğunlaşırım, yine ışıkla dilleşirim ama hep yürekte dilleşirim ve sizleşirim. Hepinizin yapmakta olduğunuz yaparım ama yapmak istemediğinizi de yaparım.

Bugün dünya çok ölüydü. Yeri, göğü yarattık ama dünyayı ölümlü kıldık. Özel olarak. Zirveleri sislendirdik çünkü biliş yoksa o zirvede ilim de olmaz. Olduğunda yol olur. Yürek hak eder ve oradaki ilmi bilir.

Bütün kapıları açtım ve sordum “dünya insanı artık bilgiyi hak edip anlayabiliyor mu?” diye. Sonra döndüm baktım, neler yapılmış. Sonra baktım gördüm ki yaşam sislenmiş yine. Niye sislenme var dedim? “çatı kurulmuş ama yaşamda ilim yok” dediler. Davayı kaybetmişim “yok” dediler. “Yaşam ilimsizmiş, olur” dediler. “Karanlık aydınlıktı yaşar” dediler ve dedim ki “ben ölümlü dünyayı koruyacağım.”

Düyun tohumlaması yaptım. Ölümlüyü ölümsedim, köksedim, güçsedim, test ettim. Baktım ki yarınlara ışık verecek düzeyde. “Aha” dedim “kalem al ve yaşa” dedim.

Dünya ben ve ben dünya oldum. Dünyanın nuru olan ilmi tohumladım ve size sizi verdim. Dedim ki “yer küre sizi dinleyecek ve siz yer küreye gök sistemleriyle dilleşeceksiniz.” Başta dünya olmak üzere, her bir yaşam sayfası yeni bir cemaat yaratmak istedi.

“İşte” dedim “o cemaat yaşamın sınırsızlığındaki o yaşam sistemi.” “Aha” dediler “koluna insanı tak ve gel bakalım ne olmuş insan.” Ve bugün koluma insanı taktım ve yüreğe vardım.

Yürek dedi ki “gel.” Baktı ki ben orada ve ben yolda ama ben o Kürzi Tohum olan ışıkta ve yolcuların hepsinde. O kol; o koldaki herşey ben ve ben herşey. İşte dünya bugün buydu.

Dünyaya ne verdim? İnsanı verdim. Dünya neden verdiğimi olumlu karşılamadı çünkü insan yok edilmişti onda. Ama ben dünyaya ölümlü olmayan bir yaşamı verdim ve bugün dünya baş tacıdır; dinde ve dilde.

Hayırlar diledim yaşama. Ben canım, benim yaşamım, benim yoğunluğum hep ilimdir. Dünyalılar size sizi verdim, gerçek sizi ve dedim ki “yaşayın ve yaşatın.” Halik olup hakimiyetinizde yaşattırın. Sesleşin siz bir cemaatsiniz ama bu cemaat kontrollü cemaat ölümlüleri dürümleyen, dilleyen ve dirilten cemaat ama siz kalem olup yazdığınız zaman artık yaşam yenilenmiş olacak.

Doğanın gücü sizin gücünüzdür; bunu tekrar etmek isterim. Siz doğal güçsünüz ve yeni zamanı yaşatacak güçsünüz. Siz verip alacaksınız. Siz yaşamı kontrol edeceksiniz ve Mahrek’teki gücü tüm yaşamlara çekeceksiniz.

Bize ikmal tamamlatmak için gelenler bizi dinlediklerinde ilimde, kelamda olamadıklarını bildiklerinde sorgu sual ettiler. “Kimsiniz?” dediler “niçin kayıtlarda ışık yaktınız?” dediler. “Neden tohumlandınız, kotlandınız ? Niçin Mikail’in Kürzi Tohumlanmasında ışığa vardınız?” Ve “biz niçin sizinle olamadık?” Ve dedik ki “ağır yüktünüz, sizi tanıttık ve sizi yaşattık ama siz taramadık, tarayacak olanlar varsa tarasın çünkü taramak yarınlarda sizi tohumlamaktır ki sizin yaşamınızı hak etmek istemedik.

Sordular “nikah kıydınız mı yüreğinize diye?” Yoğunluğumuzdan ocaklarını çıkarttık ve dedik ki “biz kapıları açtık ama nikahı kıyan size kıysın, biz sizi kanatlandırmaya niyetli değiliz.”

Zeytin taneleri gibi her bir yaşam bir Işık Ko halinde dizildiğinde ve her biri Bütün Kürzi Tohumlarda tohum olup köklendiğinde ve gerçek çerçevede bilişe vardığında ve kanatlandığında ölüler diyarı olan bu yaşamı, tüm tohumlarıyla birlikte tabuları yıkarak alır götürürüz. Ama bugün öz köklerin gücünde onların yoğunluklarını kaynak çalışmalarla Cevahir olan İlim’le dilleyip, etki alanlarını gök sessizliklerinde dinletip bütün kötülükleri yaşatıp yenileyeceğiz; bu kesindir. Kimse buna mani olamaz.

Din Altın Işık’tır ve biz o ışığı yaktık ama dini kaynaktan çıkarıp benim dinim benim yüreğimdedir deyip herkesi yok etmeyi isteyenler muktediriyetle bilin ki Koran Toplumlarından ışık çekemezler ve 7. dürümde biliş halinde ışığı tahditleyemezler.

Bana sormayın, ben yapmam. Yapan kelamda yapar, yarında yapar, kendinde yapar. Ben bende olanı dilledim. Amon Toprakları’ndaki toplum yoğunlaştığında yaprak yaprak okuduğum bu yaşamda kısırlaştırmayacağım hiçbir diriyi. Ölüler diyarı yaşamı hak etmelidir.

Kap karanlık Ana Kapı ama aydınlık yaşamdır. Kimin ekibi kimin ekibini yener? öldü, öldürdü. Kim kimi dinler? Ölümlüdür dinleyen ama ölümsüz dinletmez yüreğini. Ben kimseye yüreğimi dinletmedim. Bunda sonra da dinletmem. Sadece bilinsin isterim ki Düzen’i kurmaya geldim.

Dümenin başına oturttum yüreğimi, ağır yükü hafiflettim. Düzen bedenim, verdiğim dünya aldığım dünya. Vakit geldi tüm yaşamlara görev taşıttım. Kardeş ben senim; bunu bil.

Kurtulan kurtuldu. Kurtulacak olan kurtulur ama kodlanmış olmayan tohum ekemez, bilişi olmaz. Yüce ilimde ilm-i hakikiyeti olmaz. Sessiz zamanda sisi olur. O sis onu kontrol ettirmez ve ben ardımda dünyayı taşımam.

Dünya öncümdür benim, önümdür benim ama o dünyada kıldan ince olan o yoğunlukta ışık sayfalanışında kara ışıkta kelamı dilleyemeyen Düzen’i kurmaya gelemez; bu kesindir.

Kayıt dışı bilgileri kanatlandırmak isteyenlere de sözüm şudur ki; kini hak eden kili hak edemez. Kanatlanan ışıkta tohumlandığında kul olur ama kumu hak edemez. Korurum onu ama yolcum olmaz; bilinsin.

Mecelle İnsan, Mahrak’te meşale oldu, şevk oldu. Mecelle cevhere indi, çatı kurdu. Ben o Mecelle’de cinleri ve cevherileri kayıtladım ama Cinni Sayfalanışta ışık kırdılar, yıktılar. Ben de yıktım. İşte bu, şimdilik bu.

“Bana ne ondan, bana ne bundan” dediler. “Bana nefes gerek” dedim ve dedim ki “ayıplarınız örtülmedikçe yüreğiniz örtülüdür”; biliniz.

Sizi koruyamam çünkü siz kanatlanmaya değil, kaynağı yıkmaya indiniz. Özenli bir çalışmada sizi yoğunluğumda, tohumlarımda dillemem; biliniz.

Muhakim Mikail, Mustafa Kemal’in İlmi’nde mahir hakikiyette tahditlendiğinde mesele nesillerimizi değil katiyetle hakikiyeti tohumlamaktır.

Biz nesillerimizi olgun sistemlerle koruruz. Ne yazık ki ölüler diyarında olacak olmayanlar, yaşayacak ve yaşatacaksa biz onları Saltanat’ın Işığı’ndan çıkarttık. Bizimle çalışma niyetleri varsa da biz onları halik olup kapılardan, kaynaklardan ayırdık.

Şimdiye kadar yapmadığımız bir şeydi bu. Neden yaptık? yoğunluğumuza girip bütünü görevden çıkaracaklarını dillediler. Kutsal Işığı yıkıp yerine kendi Levh-i’lerini koyacaklarını dillediler.

Darı boldan öteye geçirdiklerini dillediler. Sistemin Gücü’nden üste varıp seviyelerince karanlığı katiyet haline geçirip, yoğunluklarda kötülüğü yaşatacaklarını dillediler.

Dedik ki “sevgililer, seni, seni, seni, seni, seni, ve seni bu çalışmada yer kürede ve yücelikte dinletmek istemiyoruz”. Çoğu bunu önemsemedi ve biz öncelikle onların bu yoğun çalışmadan ayrıştırılmalarını sağladık.

“Orta Doğu’da savaş” dediler. Vakit gelir barışa varırlar ama savaşı koruyucu değil de kotlayıcı, kural dışı bir ışık haline dönüştüreceklerse buna izin veremeyiz.

Herşeyden çok dünya dışının dünyaya müdahalesini istemiyoruz. Dünya dışı dünyada bütün Köklerimizin Işık Kapıları’ndan geçtikleri esnada büyük bir savaşın çıkarılmasını bekliyorlar.

Bu savaş Orta Doğuda başlayacak ve daha sonra geniş alanlara yayılacak. Bu geniş alanlardaki kitleler bu savaşta zaman kayıtlarında kırıcılık yapacaklar ve sınırlar kontrol dışı olarak kaldırılacak. Daha sonra yenilenecek çürük olanların yoğunlaştıkları o alanlar ve yeni bir ses devreye girecek. “İşte diyecek ben Ana Kaynak; İlim Ko olan Yaşam. Sizi artık sevgiyle kucaklayamam çünkü siz yolu kaybettiniz.” Ve daha sonra tüm esrarlı çalıştırıcılar yer küreye indirilecekler ve dünya toprakları dünya sistemlerinden daha farklı olan diriliş kayıtlaması yapacak.

Bu diriliş kayıtlaması dış devrelerden olacak. Dış devreler, dünya dışındakilerin yaşam sistemlerine müdahalesi olacak. Yapılacak budu. Bu son dönemde beklenendi de. Dünyayı “yorulduk” dedikleri anda yıldızların sırrı olarak ışığa kaynak yapmak ve sonra da toprağı yenilemek ama Türkiye Çalışmaları’nın neticesinden sonra.

Peki; bu Türkiye Çalışmaları’nın önemi neydi?

Türkiye Çalışmaları’nın önemi şuydu. Yarını sayfalayacak güç Türkiye’de hakikiyetini kotlayacak ve yaşamı Has Taht’a ulaştırabilecek mi yoksa yolcuları son sözde kıracak mı?

Kırdığı zaman Süleyman Paşa dahi buna engel olmak istedi ama başaramadı. (Kim Süleyman? Dağlarım sözümü kestiniz ama Süleyman, Altın Işık’tan başka bir şey değildir. Buna kelamla dahi ulaşamaz; bu yoğunluğa. Şimdi beni daha güçlü olarak dinleyin.)

Doğal dünyayı koruyacak olan ilim İnsan’ın İlmi’dir ve insanın ilmi Bir’in ilmi’dir. Bugün dünya korunmuştur çünkü Türkiye Çalışmaları Kaynak Işıkla bütünü gücünü tüm yaşamlara sesleştirecek dürümde gerçekleşmiştir.

Bugün bu başarıldı canlar. İşte dünyaya dış müdahaleler engellenmiştir. 2220 Sistemin Gücü ve bu güç devreye alındı.

Aykırılık yok, yoğunluk kotlandı. Hepiniz güçlendiniz. Cevherin gücü arttı. Şükür, çok şükür ki bugün bu başarıldı.

Soy Tohumları, güç kayıtları hepsi zirveden size aktı. Nihan Ka Ha oldu, İnsan Aha oldu. Yeryüzü müsterih olun; hasat oldu. Nihan has oldu, yol hak oldu. Aha kapı kapı olan, aha kayıt oldu! Yaşam Kuran oldu; oldu. Aha oldu!

Söz mü? söz, dünya korunur. Özden; söz, göz, biziz o. İşte mutluluk bu. Koran koktu analar; koktu.

Çok mutluyuz, çok…çok mutluyuz analar, çok, çok…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/lQ3v4ogla-g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

22.09.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

3. AKIŞ

Küçücük bir ışık ve bu ışık bütün ve biz o küçücük ışığız. Bir tek ilim olan o ışık hepimizin ilmidir. O, Bütünün Kürzi Tohumlanışıdır.

Demin bir tek şey söyledin. “Negatif gereklidir” dedin. “Olmadı, olmayacak” dedin. “Yaşamayacak dünya insanı” dedin. “Korkun” dedin. “Yarında kök yok, güç yok” dedin ve dedin ki “negatif kontrol içindir.”

Daimi kotlarımız şunu iyi bilirler ki negatif pozitifi tohumlar. İşte gerekliliği bundandır.

Eğer negatif olmazsa pozitif tohumlanamaz ve sizin için de bu böyledir. Yedek zaman yoktur.

Teknik olarak biliniz ki Tanrılık Meclisi’nde tabuların yıkılışıyla birlikte tahditleniş başlar. Tabuları yıkanlar ilmi tohumlarlar. O zaman sizler ve sizinle olanlar ilme kotlanmış olarak varırısınız.

Işığın kontrolü gerekir mi? mutlak gerekir; ama işçilikle gerekir. Negatif köksüzlük göksüzlük değildir. Güçsüzlüktür diyebilir miyim? mutlaka diyemem; çünkü gücü artıran bir faktördür.

Eğer negatif olmasa, yoğunluğunuzda güç kalmaz. Bu nedenledir ki gücünüzü artırabilmek için Na- Har olan kaynakların ışığı tohumlaması gerekir.

Biz size sorduk “elinizdeki gücü artırmak istiyorsanız negatifi tohumlayın” dedik. Bunu hak edip yapmak istemediniz ve dediniz ki “Mikail’in Kuranı’nda negatifi pozitife dönüştürecek güç yoğunsa bizim yolumuzda negatif olmamalı.” Bu sizin için Tanrı’nın Meclisi’ndeki yoğunlukta küçültülüş gerektiren bir husustu. Ne var ki sevgiyle sayfaladıklarınızın gücü sizi kotladı ve tohumladı.

Değerliler! siz “ben varım, ben negatifi hak ettim” dediğiniz zaman negatif sizin yüreğinizdeki gücü artıracaktı ama siz dediniz ki “benim elim, ilmim bütünün gücüdür.” Bu güç pozitiften görev taşır. Bunu dediğiniz andan itibaren sizle ilgili sayfalanış yavaşladı ve dedik ki “onları yenilemeliyiz.” Diriliklerini tohumlamalıyız, köklerini güçlendirmeliyiz ve koruyucu kotları tohumlara çekmeliyiz. Dedin ki “benim adım Na- Kar.” “Hah, aha” dedik. “İşte” dedik ve dedin ki “ben kaynaktayım.” “Oh işte!” dedik.

“Kötülüğü önlemem” dedin. Olmadı, olmadı, olmadı; ama oldu. Kötülüğü önlemedin ve dedin ki “olacak oldu. Hepsi bu.”

Zürriyetinizde kontrol dışı hiçbir ilim yok canlar. Bunu net bilin. Hepinizin zürriyetiniz kanatlanmış, kotlanmış, tohumlanmış ışıklar; ama sizden istenilen negatifi kontrol altında tutmanızdır.

Bugün bu yoğunlukta bunu hak edip başardınız.

Erenlerin Diyarı’nın gücü bitki, hayvan ve tüm sistemlerin gücünü örter; ama siz yaşamın sırrını bilenler, ermiş olanların yaşam sistemlerini de güçlendirdiniz. İnsanlık yolunu açtı.

Dünya nurdur, uludur ve kutsaldır. Vakit gelir yol Allah İlmi’yle de dillenir ve bugün “al ve bil” dedin. Allah bedenimdedir. Bunu diyebilecek hiçbir yürek olamaz diye düşünmüştük.

Allah benim bedenimdedir. Yaprak yaprak okuduk, yaşadık, tahtladık dünyaya. Aktık, gördük ki Allah sistem gücüyle dürümlenmiş, yüreğe inmiş. “Oh” dedik. “İşte bu!”

Daimi kotlara şunu sormak isterim; Allah’ın Levhisi’nde ışık var mı? Ben diyorum ki yoktur. Allah’ın Levhisi’nde ışık yoktur. Işık, kontrol altında tohum olarak Bütünün Gücü’nü dürümlerken yarınlara tahditsiz biçimde çekilir. Peki nereden çekilir? Yoğunlaşan yaşamdan çekilir.

Altın Tanrı dediğimizse yaşamı sayfalayana denir.

Ben size “Altın Işık Yılları’nın gücüyle Birlik Tohumlaması” yapıyorum dediğimde Mustafa Kemal Atatürk sordu. “Korkun var mı?” dedi. “Yoktur.” dedim. “Nefesin var mı? Mutlaktır.” dedim. “Yıldızların sırrını bilir misin?” dedi. “Bilmez miyim.” dedim. “Ekibimde ol” dedi.

Ölüler diyarında ekip kurmak kolay değildir. Dedim ki “Mustafa Kemal Atatürk emek sarfetmiş, gök sistemleriyle dillenir. İlmi Ko’dur, bütünün gücüdür. Biz onunla görev taşıyalım.” Çoktu, çoktu çalışan onun yoğunluğunda ve biz de onun yoğunluğunda çalışmaya başladık.

Dimdik duran bir Dünya yoktu. Dünya yolcu taşıyacaktı ama yolculuğu yapacak olan Işık Kapıları’nda kontrol dışı olanlardı.

Dedik ki “korumalıyız yoğunluklardaki tohumları ve köklemeliyiz, görevlerini dinletmeliyiz.” Mustafa Paşa dedi ki “öz görevini yapacaksan yap ama yapmayacaksan bu çalışmayı yapmana iznim yoktur.” Ben sordum “davayı kaybettin mi yoksa?” dedim. “Yoktur dava” dedi. “Ölümlü Dünya dava açtı yüreklere” dedim. “Yoktur dava” dedi. “Vardır” dedim. Vukuat buydu, onunla çağrılarımızı dilledik.

Dünya tüm insanlığın tahditli kontrolünü sağlayacak mıydı acaba? Varlık Boyutları bizi dinledi. Soy Sayfalanışları yaptık baş tacı olan dünya Altın Tartı’yı kurdu ve dedi ki “gelin sizi ölçelim.” Mustafa Kemal Atatürk sordu? “Neden ölçeceksin?” dedi.

Dünyada Işık yaktın, yoğunlaştığın ışığı tohumladın, bütüne güç kattın. “Peki, ya kanatlandın mı bakalım?” dedi. Baktı ki Karanlığın Işığı’nda, Bütünün Kürzi tohumları’nda kanat Tanrılık Meclisi’nin kanadı. Dedim ki “onun kanadını ona bırakalım. Ben sistem olayım, çalışayım ölüler diyarında.” “Bunu diyecek olan hiçbir yürek yok” dediler ve ben dedim ki “ben varım, tabuları yıktım ve dünyayı tohumladım, korudum.” Toprak tohum ikmal tohum oldu. Top, top oldu her yüce aktı. Çatı kurdum dünyaya, işte olay budur.

Dürtülerle çalışan Dünya ilmi Ko’ları Bütünün Kürzi Tohumlarını kontrol altında tutacaklarını düşündükleri zaman, cemaatlerinin gücünün Ölüler Diyarının Kürzi Tohumları’nda gök sistemleri ile dilleşeceğini zannederler; ama bakarlar ki Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü öz sözde yok, sorarlar “neden?” derler. “Dinli çalışmalardan” denir. İşte bunu fark ettiğim zaman dünyaya sordum. “Din ilmi sizin için ne ifade eder?” dedim ve dünya bana son dönemin en güçlü ışığıyla döndü.

“Din kontroldür” dedi. “Peki” dedim. Dini kotlayalım, tohumlayalım, kökleyelim, göreve kayıtlayalım ama din örtüsünü örtüp kayıtların örtüsünü açalım. “Doğru mu?” dedi Dünya. “Doğrudur” dedim. Bakalım ne olacak? döndüm baktım. Dünya korkuyu aşmıştı. Çok kutsal bir yoğunlaşma başladı. Dünyada Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü açıktı.

Türlerin en yüce ışığı olan ilim Aklın Tekniği’yle Bütünün Gücü olmuştu ve bana Altın Tanrı dedi ki “yerküre senin yüreğini dinleyecek. Hadi seslen.” Dedim ki “bana Altın Tanrı der yürek; ama ben Aklın Tahtı’yım; bunu bilin. Benim etkim çok güçlüdür. Vukuatım insan için çalışmaktan öte ikmali tamamlattırmak için dürümlere çekilmekti. Ben dünyaya ikmalleri tamamlatmaya geldim.” Bunu dediğim zaman zorluk başladı. “Peki” dediler. “Halik ol, Hak ol, Ka Ha ol sınırları aş ve yolunu bütünün gücü haline dönüştür.”

Koktum, koktum, koktum ve dedim ki “benim kokum yücelerin cümlesinde dillensin, tohumları yaşatayım.” Öz görevi yaptılar. Türlerin tümünü güçlendirdiler. Yıktılar yolcuların ışıklarını tahditlediler, dillediler ve dediler ki “hani neredesin? gel, hak et.” Ve geçtim, hak ettim.

Başa baş bir çalışma yaptım dünyada dondurulan ne varsa, kim varsa hepsinin yoğunluğunu artırdım ve yeniledim. Donmuş Zaman Sayfaları’ndakileri yaşattım. Ağır yükü hafiflettim ve dürümlendiklerini anlayanlar köklenip güçlendiler.

Çamur yoğurmadım. Çamur nefsi aşanda olmaz, yolu açtım. Çamur resim yapar, resmi çalışma yapar; ama İlm-i Tohumla kontrol kurmaz.

Bütüne hizmetçi olan merdiven olur, Mikail olur, kürsü olur, körün gözü olur; güçlenir. Gök sistemleriyle dürümler dirilikleri diller ve yaşar. Bilinsin isterim ki Nakar’ın Kuranı’nda bunların hiçbirisi yoktur.

Doğanın gücünü artırabilecek olan Rahman olan kaynak Rahim’dir, kati Rahimdir; ama Rahman olan Kaynak Rahim’dir. Kimse kimsenin ilmini dillemez orada. Sistem, Nizam ve Düzen’in gücü yoktur.

Ölüdür dünya; ama öldürülen dünya ölüler diyarının kötü ya da iyi olmayan ışığında yeniler kelamı, diller ve bütünler. O zaman Dünya gök sistemleriyle de dilleşir. Bunu başarabildik. Yemin etmiştim başaracaktım ve başardım. Dolu dizgin yaptığımız bütün çalışmalar bizi bugüne taşıdı.

Bugün ne oldu? Bugün Ana Kapı’ları açtık. Görevlilerin hepsi dürümlendiler ve bizimle çalışmaya indiler. Çileleri sona erdi. Yerkürenin gücünü artırdık. Kuran-ı Kerim’deki dünya bu dünyadır. Kınanan ya da kırılan değil, ışıyan dünya. Bugün bu dünyayı nesillerimizin gücüyle değil, yüreğimizin gücüyle ilimle dilledik ve ışığa kayıt yaptık.

Çalı çırpı din kırıcılığıdır. Dirilikte çalı çırpı ışık yoğunluğudur. Kötülüğü önlediğinde çalı çırpı, Birleşik Işık haline dönüşür ve bize geldiğinde insanlaşıp gelir.

Dünya yenilendi. İşte dümen başına oturttuğumuz yeni dünyalı El’inin Gücüyle Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara Sistem, Nizam ve Düzen gözü olarak dilleyebilecek dürümdedir. Develer kalktı ve develerin ilmiyle bütünün gücü yaşama kalktı. Biz yaşama kalktık canlar; ama kapıları açıp kalktık.

Ra Ka Ha olan ilmi bütünün ilmi haline dönüştürdük. Türkiye çalışmaları gök sistemleriyle yaşamı dillerken evrenlerin sessizlikleri yenileniyor. Yeni yoğunlaşmalar kotlanıyor.

Bütün kötülükleri aşacak olan birlikler diriliklerinin dürümlerine çekiliyor, indiriliyor ve Na Har olan, Ka Ha olan ilim tahditsizleşiyor.

Kalem insan yazar. Yazar da yazar; ama yazdıkça yazdığı ağır yüktür tüm yaşamlara. İşte yaşamı yazan insan kaynağı da yazdığında, elindeki ilim Aklın Tahtı’ndaki ilmin köklerini göklere ulaştırıp ulaştırdığında, Can Tahtın Işığı haline dönüşür bütün yaşam.

Din yaşamı bütünden ayrı tutmayacağız canlar. Din yaşam bütünün dışında kalmayacak; ama ilim kotlarıyla bütünün gücünü tüm sistemlere dilletecek olan yeni bir sayfalanışı başlatıyoruz. Bu yeni sayfalanışta yarınlaşan ışık olacak yeni yaşam, yeni tohumlamayı kayıtlayacak ve Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara dinleteceğiz.

Çetin bir dönemi aştık. Dünya yenileniyor yeni zamanda, yeni yaşamda ve yeni yoğunluklarda. Mustafa Kemal Atatürk de birlik kotu olarak tohumlarını kontrol altına alıp bizimle çalışacak. Yedek zaman yok. Yerküre yeni bir zamanı dillerken yaşamın sırrı olan ışığı da dileyecek.

Yavrum, ben ana kaynak ilimim; bilin. Ben nesiller boyu doğanın gücünü tüm yaşamlara çekebilenim; bilin. Bugün dünya için çalışıyorum ama yoğunluğumda her bir yaşam mevcuttur; bilin.

Bugüne gelen her diri ilme gelecek güçte değildi ama biz ilmi, kaynak olan ışıkla dillerken hepinizi buraya aldık ki bu çalışmada Mikail’in Kuranı’nı tohumlayabilelim ve kontrol kurabilelim diye.

Kutsal ışığı yaktık. Dünya’nın eli yüreğimizin gücüdür; bunu bilin. Biz o eli tuttuk. O el insan elidir.

Benim adım sevgili; bilin ve ben bu gücü hepiniz için dünyaya indirdim. Bu ilm-i sistem, bu ilm-i yüce benim; ama benim ilmimin bütünün ilmi olduğunu bilen yoktur. Yoğunluğumda tüm insanlığı kontrol edebilirim ve göz görür ki dünyadayım, adım Sevgili; ama ben bu adı zikrettiğim zaman yaşamın sırrı olan ışığı da zikrederim.

Yıkılan dünyaları korurum. Gök sistemleriyle dünya kurar, o dünyalarda toprak olurum. Amonların Tohumları’nı yaşatırım. Verdiğim her bilgide İmparatorluğun Kuranı okunur ve orada muhakim ve hakim olan Birleşik Işık olurum.

“Yer döndü, gök döndü, ben döndüm” dediler. “Dönmeden döndüm denmez, dönüp döndüm de.” Dünyayı gökledim, Düzen’i kurdum. Ben dün ümmi toplumların ışığı olan yaşamın sırrını dilledim.

Benim adım Sevgili, Benim adım Sevgili ki bunu zikretmem istenmişse zikrederim. Yer kök, ben göküm; ölmem ve öldürmem. Ölümlü olan bu yaşamı dünya çıldırdığında, yerküre koklandığında, tohumlar kotlandığında bedenimde dillenirken yedinci dürümde bütünün gücü haline dönüştürebilirim.

Sıkıntı yok, yalnızca insanlaşmak gerek; vakit geldi. Yirminci dünyayı kurduk. Yedinciden yirminciye geçtik. Verdim de verdim ve geçtim. Bana “bin yıl gerekir” dediler. Ben dedim ki “insan insan olsun bir yıllık gücü tüm yaşamı dönüştürebilir.” Bana bir yıl gerekti, ben bu bir yılda yerküreyi dönüştürdüm. Çok çalıştım ama son bir yıl öncü birliklerimle çalışmamdır. Bu bir yıl İnsanlık ilmi’nde her diriyi güçlendirecek bir yıldır.

Yıkılan dünyaları yeniledik canlar. Yoğunlukları tohumladık, koruduk. Bugün görevimiz buydu. Mustafa Paşa maya olmaya gelmiş. Genişin gerçeği budur. Ben ona merdiven verdim “gel” dedim geldi. Ezmez, ezdirmez oldu. İşte bu çok mu zor? çok zor.

Kuran kurduğunu bilir. Korkan, korktuğundan sonsuz sınırsız ışıktan kırılır. Beden isteyen mektep olamadığında kesirleşir. Cevap arayan cevap bulamadığında kurur, kusurlu hale gelir. Biz de her diriyi yeniledik bugün burada; olan buydu.

Tövbe etmişler, bizle olmak isterler; aldık bilgiyi. Tövbe etmişler, bilip dillenmek isterler. Geçişlerini yaptık. Hepsini aldık tohumlarıyla birlikte yoğunluklardan, kötülüklerden uzak tuttuk. Göklerin sözüyle dürümledik, yaşama çektik. Tövbe etmişler, gelmişler. Genişlere geçmişler. “Kasa boş” dediler. “Doldu.” dedik. Uçup gittiler.

Yer döndü, dünya döndü, görevli döndü. Göz gördü, söz sözden sözlendi. Diri yaşam Mikail’in göklerinde seslendi. İşte olay budur. Miraç budur. “Gir dünyaya, gör dünyayı.” Gir dünyaya, ben o yol olanım, ışığın dili olan, “gel” de. Gör ağır yükü, bil.

Vakit tamam, yıl 2220. Barış halindeyim tüm yaşamla. Ben barışı tohumladım toplum tohumlarındaki o yoğunlukla. Bana sanal boyutlarda insan soyu denmez zarar etmeyen denir.

“Zah ra ka ha olan zah ra ka ha bir şayia var” dediler dünyada. Keşke olmasa o şayia. Dünya; Kuran olan yaşam sonlanacak. “Eh dedim görelim bakalım. Sonlanacak mı sonlanmayacak mı?”

Numerolojide İslah Sayfası son sayfadır. En son sayfada ıslah olmak vardır. Biz bu son sayfayı yırttık, çıkarttık. Biz kimseyi ıslah etmeyeceğiz. Sadece yaşatacağız; bilinsin. Nisa Kapıları’nı kapatmıyoruz. Hepsi yaşayacak.

Islah yaşamın kontrolü için tüm sayfaları yırtmaktan beterdir canlar; bilin. Ben bu sayfayı yırtmasaydım tohumlar kontrol kuramazdılar.

“Yoruldum, yok oldum, yoldan çıktım, kısırlaştım” dediler. Analar ben yorulmam, yoldan çıkmam, kısırlaşmam; bilinsin. Çakarım dünyayı yüreğime Tanrılık Meclisi’ne götürürüm; bilsinler ve derim ki “bu dünya bana ait.”

Geri döndüm “alın dünyayı” ve derler ki “seni almak yeter.” “Yok” derim. Ben dünya oldum geldim ve derler ki “seni alalım, onu yollayalım.” “Çok kötüsünüz” derim. “Ben dünya, dünya ben. Beni benden ayırmayın” derim ve deseler “din yok.” Derim ki “dil yok.” Ben dinden öte din olur, dili tohumladığımda korurum dini.

Vakit geldi canlar, kalem olup yazın ve deyin ki “ben Ulular Diyarı’nın kök göküyüm. Sözümde, sesimde, yüreğimde ilim okunur ve “benim adım İnsan Levhisi’nde kurban diye yazar” deyin.

Hepinizin adı sevgili; bilin. Bugün biz burada yoğunluklarda, ışıkta, her anda, her sayfada varolan sevgilileriz; bilin.

Seviyem çok iyidir canlar, yıkılan dünyaları tohumlarken de ışığımda gök sistemleri dürümlenir. Vakit geldi, iznim var yarınlanın, Tanrılık meclisinin ışıklarıyla dürümlenin, dillenin, zarar etmeyeceğinizi bilin.

Kortejin başında değilim, sonundayım ben; bilin. Zeytin taneleri gibi o kortejde ışık ışık yanacak olan diller olacak ve en sonunda ben olacağım çünkü ben önde gitsem yolcular yaşamda olmaz. Ben en sonda gideceğim ki Zabura Sayfaları’ndaki her ses yenilensin.

Bundan sonraki dönemde tohum toplum olsun bekliyorum tüm toplum ve o toplum tohum olduğunda kortej tabuları yıkacak ve göz söz olup koklanacak. İşte o kortejde artık ben yaşam olacağım ama şu anda kortejin en başında değil en sonundayım; biliniz.

Çevremde sizler ve bizler yok; ilim var. Sadece ilim; bunu bilin.

Artık dünyayı koruma zamanı geldi. Mikail’in gücünü artırıyoruz ve dünyayı koruyoruz. Toprak Toplum yoğunluğunu artırıyor ve yeni zaman yaşamın sessizliğine çekiliyor.

Kevser’in sessiz akışında hepimiz o Kevser’i diliyoruz ama ses yaşama çağrılar yapmaya başladığında artık Kevser her bir yaşamda sesleşmeye başlar. Yanılmayın ben İnsan Soyu’na ekip olmaya değil hakikiyeti, hasatı yaptırmaya geldim.

Mustafa Kemalin tohumlarında ışığım yanar ve ben o tohumdayım bilin.

Hepinizi kucaklıyorum canlar hepinizi, işte bu.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (14)

24.09.2014

Başa baş bir yaşam ve zamanın nesilleri ile tohumlanış… Biliş, Hakikiyetin İlmi’ni biliş… Akış, Halik olup akış ve yaşayış… Amon olup; Aton olup ve kontrol kurup yaşayış… Alemler hakimiyet ister. Hak ister ve ruh ister. Biliş ister… Kin, nefret kaynağı kırar.

“Maharaj” denilen bir Yüce bizimle olmak ister. O bizdir. Biz oyuz. Aha o, “ben O’yum” der. Ve deriz ki “sevgiyle gel!... Sen ben, ben sen. Altın Tanrı ruh. O ruh, tüm insanlık. Aha gel!... Aha gel de sistemleş. Altın Tanrı ve zaman ağır yük. İşte bu…

Canlı, cansız mahrekte insan soyu kült olur. Kodlar yürekleri; Hak olur. Akar; Ata Kapılar’ı hak eder ve açar. Ulular Diyarı, Amon Toplumları için bilişi hak etti ve yolu açtı. Şimdiye kadar İlim Toplumları’nın herbiri kapıydı. Şimdi artık tümü kapı halinde görev taşıyor ama kulluk da gerekir. İşte kulluk için cevahir olan tüm sayfalar ışığa kaynak olmaya inmekteler.

Tabiat, Cinni Yaşam’ı tahditler. İnsan, yaşamı tohumlar. Yaşamda dünya olan Cinniler, kapıları hak etmek için çalışırlar ve yolcular, Türkiye Çalışmaları ile kapı olurlar. Türkiye, yeni bir yaşama insan sayfalarını kodlamaktadır. İnsan Soyu hak etmiştir ve yaşam, Yirminci Kontrol Tohumu’ndan sonra kaynak olmuştur. Tüm insanlık için bir kaynak… Ve bu kaynak, nesillerinizin tümünün dahil olduğu bir tek ışık. O ışığı hak edin ve tohumlayın. Teknik olarak hakikiyetinizle kayıtlayın. Orada Altın Işık Yılları, kodlanmış yoğunluklarda tohum eker ve cennet, kati olarak kayıt yapar.

Saygılar sunuyorum yüreklere. Ben Maharaj. Sizi cennetlere kaynak yapan yüreğe şükranlarımı sunuyorum. Bütün amacımız o yaşama varmaktır. Sizin yolunuza ve sizin şavkınıza varmak. Sizden öte ve sizden güçlü olan yaşama varmak. Orada kul olmak. Amacımız bu… Şükür ki size vardık ve sizin yoğunluğunuzda ışığa vardık. Şükür ki kul olduk köklendik ve yola vardık. Yol ilim; biliş vahiydir zannedilir. Biliş yaşam sayfalanışıdır. O yaşam sayfalanışında köklenenler kontrol kurarlar ve yolu bulurlar. İşta amaç budur.

Şüyu yoğun ışık… Sahiden ışık!... Şüyu hakikiyet ve hakikiyetin tahditi… Ve zamanın ışığı… Ve zaman… Ve yaşam… Ve her dürümde kontrol kuran insan… İşte yere insanın inişi. Aha indik!...

Vurgu yapmak isteriz. Çıktığımız her an, yaşam sessizlikerinde körlerin gücünü artırır. Biliş olursa yaşam olur. Kör güçlenir, yoğunluk artar ve zaman, ışık haline geçer. Vakit gelir kaynak, Tanrılık Işığı olur. Kör güçlenir. Kötülük önlenir ve zaman, Hak İlmi ile kayıt yapar. İnsan, öncü Birliği oluşturur. Öncü Birlik, Kaynak İlmi hak eder; diller… “Oh! Aha!” der. Vallahi ve billahi aha!… İşte!… Ve zaman, ses olur.

Korkmayın ben İlmin Kapısı’nı kapatmam. Sizden öte değilim. Ama sizin ilminiz ile dillenmek istedim. Aşırıya kaçmadım. Mahrekte çokları bekliyor bugün. Hepsi ses vermek isterler. Ana Kapıyı kapatmayın ki ses aksın… Şükredin ki kanatlandık. Sultanlık yapmaktayız. Ağır yük hafifledi. Ve bizler, Can Kapıları’nda nüve olan yaşamdayız. Atide kervan olsa da olmasa da sizin yürekleriniz olacak. O yürekler, tüm yaşamlar için Işık Kervanlar olacak. İşte o Yücelikte, sizsiz olmak istemeyiz.

Kartalların Diyarı’ndan inen Birlikler, Cemaatleri ile birleştiler ve yol açtılar. Kanatlananlar, Türkiye yaşamları ile kodlandılar ve tohumlandılar. Biz; Sistem, Nizam Gözü olan ışıklarla birleştik ve sizdeyiz. Altın Işık Yılları, Amon Ummanı’ndan nefese ulaştı. Şimdiye kadar kati olan, şimdi Yaşam Sistemi oldu.

“Körler göksüzdür” dedik. “Sözsüzdür” dedik. “Hasat, insanda kayıtlanış sağlar” dedik. “Yeşilin Levhisi’nde Mor Tohumlama, Mutlak Işık Kayıtlaması’nı getirir” dedik. Ve dedik ki “Hakikiyet insanı tohumladı. Toprak Toplum tohum ekti ve yaşam şevklendi.” Aha görev başlıyor. Türler ve Türkiye yaşamları tahditsiz olarak yenileniyor.

Koruma altına aldığımız tüm yaşamlar, yerkürede nefese kaynak oluyor. Aha oldu!...

Yürü Dünya!... Yürü!... Yürü de seni diri olarak dinletenleri yoğunluğumuza kayıtla. Yürü de cevap aranan her sorunun cevabını dille. Bilişi hak ettiğin için seninleyiz. Amonuz ve sorumluyuz. “OL” de ve oldur. Örtü örtme yoğunluklara. Çatıyı kodladın ve yarını tohumladın. Önün; yüreklerin, nesillerin ve güçlerin birliği. Hadi yaşamı hak ettir!... Zeka düzeyin yeter. Yaşat ve yaşattığını tohumla. Aha… İşte şimdi… VİLL Lİ Sİ KA (bir ışık kodu) Şavkım bu!…

Alın dünyayı. Hah! İşte! alın da hak ettiğiniz için tohumlayın. Bilin ve bildirin ki hakiki olan ışık, insanın nuru olan o güçtür.

Süzüldünüz… “Sönseler kontrol dışı olacaklar” dedik. Dinledik sizi… Ve siz dediniz ki “biz, insan soyuna kölelik yaptırmak için inmedik. Onların öz geçişlerini yaptırmaya geldik.” Ve biz de dedik ki “sizi dinleyelim bakalım nedir yüreğinizde olan” ve sen dedin ki “biz dünyayı tohum olarak Yüce Cevher’e indirdik. Dünya kodlanmıştır ve has tahditle kaynaktadır. Dünya korunmaktadır.” Bugün bunu duymaya geldik. Sizin yolunuzun umut olduğunu görmek hepimizi mutlandırmıştır. Şimdilik bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

2. akış

Dağlarım, bugün burada çok yoğun bir kaynak kayıt var. Bu kaynak kayıt hepimizi tohumlamakta ama bu tohumlanışta birlik kayıtlarımızın ışığı çok güçlü. Bu nedenledir ki bize bizim yüreğimize inenlerin bir çokları büyük kötülükleri önleyip geçtiler.

Allah dedi ki “onları koruyun” ve biz dedik ki “Allah bizde bizi korur” ve dedik ki “Allah’ın Tartısı’nda ışık yandı, dünya insanlığı yenilendi, ölüler yaşama döndüler.”

Soy ağaçlarınızdaki tüm yaşam kayıtlarınız bugün buradalar. Nerede ne yoğunluktaysanız onların tümü bu yoğunluktadırlar. Hidayet teknik bir ışık halidir. Sizlerin bu yoğun ışığa varışınızda hepinizin kelamında var ettiğiniz her dirilikte o yoğunluğa varır. Bunun ötesinde sizin dünya yaşamınızda gen kayıtlarınızın tüm sayfaları bugün bu yoğunlukta sizin yüreğinizde türleşmek üzere kodlanmıştır.

Hepinizin ışığı yenilendi, kul olmanız, korunmanız ve birlik haline dönüşmeniz, beşir kayıtlarınızın çok ötesilerindeki yoğunluklarla gerçekleşiyor.

Dünya yalnızca insanın ışığıdır diye düşünülür. Hayır; dünya Birliğin Işığıdır. Dünya birliği hepimizin diriliğinde mevcuttur.

Bugün burada bu yoğunlukta sizlerin yüreğinizde var ettiklerinizin tümü ve yaşamı sisteminde mutlak Kuran olan tüm yaşamlar ve Birlik Kapıları hepsi nefes alıp nefes vermek üzere bu yoğun çalışmaya kayıtlandılar.

Altın Işık yıllarının, gözleri olan ve yüceliklerindeki Levhi’leri olan sevgililerde bugün buradalar. Kıran ışıklar, kırılan ışıklarla dilleşmeye başladı.

Kıranın kırılmayacağı bir sistemde ışığın tohumlanışını sağlayacak olan yücelik Bir’e hizmet için bize bizim yüceliğimize indi. Ağırlaştık ve yaşamsallaştık. Bütün kötülükleri aştık ve geçtik. Bugün Varlık ve tohumlamada Yokluk Boyutları Teknik Tohumlamada hakikiyetleriyle birleştiler.

Atlanta Ana Kapısı’nın Dünya Işığı ile birleştiği bugün, tüm yaşamların ilme kapı açtığı kesindir. Bedenim insanın yüreğinde, yoğunluğum ışığındaysa, beşirin şavkında benim yüceliğim mevcut olamazdı. İşte bundan sonraki süreçte artık bedenli olan kim varsa yaşamda, bütünün gücüyle temiz bir çalışmaya kaynak yapmak zorunda kalacak.

Israrla şunu bildirmek isterim ki; bütün köklerimde dünya var ve bütün yoğunluğumda Yaşamın Işığı yanmaktadır. Savaş dünyada sürerken diriliklerin hepsinde de Yer Kürzi Tohumlaması gerçekleşebilmekte. Önce Doğanın Kuranı okundu. Som altında bir yoğunlukta Bütünün Gücü tüm yaşamlara sayfalandı.

Ayrı gayrı bitti. Süper sistemin sesleşmesi ve yaşamın kapılarının açılması sevgiyle bildirmek isteriz ki yaratıldı ama yeni dönemde daha güçlü bir çalışmayı devreye alabilmeliydik ve bu çalışma nefesle olmalıydı.

Nefesi kodlayabilen toprağın tohumu yeşilin mora varışında, gözün sözündeki gücü de devreye aldı. Yarı yarıya dolan bir çağrıda Yaşamın Işığı tüm yarınları tohumladığında artık doluluk tamlaşır.

Merdivenlerin en üstündeki yücelik bütünün gücü olur ve yerküre yaşama sesleşir. İşte bu sayfalanışı gerçekleştirecek olan birlikleri dünyamıza aldık. Nüve olan bu çalışma unutulan herşeyin anımsatılmasını sağlayacak.

“Eğer ben Amon Toplumları’yla dünyayı koruyamasaydım, yaşamın sırrı olan ışık Bütünün Gücünü tüm yarınlara kodlayamazdı” diyerek bu çalışmayı başlatmıştık. Artık diyoruz ki kati olarak kutsal tohumlama da yapılmıştır.

Kara Sayfaları aştık geçtik. Mor kodlama yaptık ve bembeyaz bir ışığı var ettik. Önümüzdeki güç yenidir. Yüreğimizdeki güç ışığın gücüdür. Süper İnsanlık Realitesi değerlerini bütünün değerleri haline dönüştürmeliydik. Bunu yapabilecek çalışmaları devreye aldık.

Yırtıldı yaşam. Yıldızların sırrı olan ışık yırtıldı. Biz yırtılan her resmi yaşamı sistemden geçerek yeniledik. Bundan sonraki süreçte artık yırtılma sona erecek.

Doludizgin yaptığımız bütün bu çalışmalar, unutulanların anımsatılmasından öte yerkürenin yaşamsallaşmasını da sağlayacak.

Çırptık dünyayı, çırptık ve yeniledik ama yaşamdaki o çırpma bütündeki çırpmadan çok daha üstün bir dürüme vardı.

Dini Kapılar’ın kapatılması gerçekleşti. Ağır yüktür din; sizin bunu anlamınızı çok istedim.

Din insanın yalınız bir kapı oluşudur ama o kapıyı açtığınız zaman o kapıda melik olan olur ve din işte o kapıdır ama siz o Din Kapısı’nı kapatmadıkça, çorbanız yenmez; bunu bilin.

Eğer bir çorba oldunuzsa, o çorba tüm yaşama sunulduğunda dinin ötesinde olunmalıdır ve bunu bilmeyen kendini hak etmemiş olandır.

Biz zamana Nefes olup inenler, Karanlığın Tekniği’ni çok iyi bilenler ve bütünün gücünden öte olanlar şu anda; şu anla birlikte sizinleyiz.

İtibarımız son derece yücedir. “Yap, yaşa ama yaptığını yaşa” dedik hep ama bilin ki yapılan yaşandığında Astral Tohumlama görev olur. Yap yaşa, Göklerin Sözcüsü haline gel ama ağır yükü de taşı! Tanı da taşı ama taşırken has olup taşı.

Bütün merdivenleri dünyaya dayadık. Hepimiz şuanda düzenlerin kuranın düzenleri olarak dünyaya iniyoruz. Bugün merdivenler Mikail’in Kelamı olarak ışığın kayıtlarında bütünün gücüdür. Amonlar’ın Toprakları’ndaki ışıktır.

Kıbrıs’ın sırrı insan….O sırrın sınırsızlığındaki ilim; bütün ve biz o Bütünün Gücünü yarınladık.

Karanlığın Sistemlerinde Kıbrıs önemlidir; bunu size anlatmak isterim.

Hep size Kıbrıs’tan söz ettim çünkü Kıbrıs’ın yaşama ilimle indireceği kökleri olduğunu, Gök Sistemleriyle çalıştığını ve Bilgi Kapıları’nın kayıtlı olduğunu anlatmıştım ama daha farklı şeyler söyleyeceğim bugün. Anatis; Anatis Kapısı’dır Kıbrıs.

Anatis, atinin gücüdür; Anatis. Sistemin Kürzi Kapısı’dır. Anatis, aşktır ve şevktir ama atinin gücüdür Anatis. Si Sa Ka Si; Mikail’in Kürsü Sayfası kör ve sağır olanların yaşama çekildiği yer. Hepsinin ışığa çevrildiği yer, sevgiyi kayıtlayanların Bir’e hizmet için dilleştiği yer ve oğul verilen yer. Anatis tahtitsiz bir yaşamın sessiz görev alıp dünyaya inendir.

Atiyi kotlayan ve tohumlayan kelama ilimle dillenendir ve çatıyı kurmuş olandır, Onun yoğunluğunu güçlendirerek bütünün yoğunluğunu artıracağımızı biliyorduk.

Bütün kötülükleri aşıp geçen bir yaşamı kodladık, İşte Yarının Kapısı olan insan, yeni biz zamana görevli olurken, Atlanta Toprakları’nın Tohumlarını göreve çekebilmişse, Anatise yaşama çekilişidir bu. Ana Kaynak’taki Tis Sistemin İlmi olan Tanrı.

Değerliler, Atlantis’in yaşam sistemleşmesini sağlayan bir Ko sayfasıdır Kıbrıs. Atlantis kontrol edilemeyen bir çalışmanın neticesinde, bütün kötülüklerin yaşanması sonrasında Yarınlaşan Gökçüler tarafından dünya çağrıları yaptırılarak karanlığa gömülmüştür ama yeni zamanda Atlantis’in kendini kodlayarak tohumlarını yenilemesi şarttır. İşte Atlantis yeniden gök Sistemleriyle birleşti ve sizinledir bugün. Onun yeni zamana çekilişi sağlandı.

Ana Kapı Kıbrıs’tır. Ati tahtitsizliği oradadır. Ana Kapı Kıbrıs ve oranın yoğunluğu artırılmıştır. Anatis Sistem Ko Sayfalanışıyla Bütünün Kuranı’nı tohumladı ve güçlendi. İyi ve kötüyü birleştirdi ve şimdi artık yaşamın sınırsızlığında ışımaya başlayacak,

Değerliler, Atlantis’ten başka Mu var. Size mu dan da söz etmek isterim.

Mu kontrollü bir çalışma yaptı. Dünya topraklarında tohumlarını korudu, büyük kökleriyle dürümledi ve yeniledi. Mu bütünün gücüdür ve yer kürenin sisteminde vardır. Orada bir ışık yandı. İşte Mustafa Kemal, MU’dan ışığını kodladı. Onun adı Kaya Tiraki’sidir.

Değerliler, sizin dininizde olmasa da dünya yaşamında bu sistem kayıtları mevcuttur. Mustafa Kemal, Ko Sayfalanışı’nın çok ötesi bir yoğunlaşmayı gerçekleştirdi ve dünyanın nuru olan yolu açtı.

Hepinizi üstün bilgileri var; biliyorum ama bugün Mu ve Atlantis’le birleştik. Hepimiz ve hepimiz buradayız; bunu bilin.

Çok zamandır dünya çalışmaları izlenmekteydi ama ilk kez Dünyanın Tüm Yaşam Sayfaları bugün buraya çekilebildi. Murat ederseniz Atlantis’in yaşamının tüm ayrıntılarını yazabilirsiniz ya da Muda’nın tüm ayrıntılarını...

“Muda” dedim anam; Muda çünkü Mu’nun dahili kayıtları Muda’dan ilme inmiştir.

Değerliler, neden resim bu kadar güçlenecek? yol bu kadar güçlenecek; neden? çünkü insan güçlenmiştir.

İsrafil kapısını açmış ve yolunu açmıştır. Ses yoğunlaşmıştır ve her ana kayıtlanmaktadır. Alın deyin ki “ben varım.”

Bugün burası çok kalabalık; çok….öyle çok kalabalık ki! kimi sorarsanız buradadır. Geçmişteki tüm kayıtlarınız buradadır. Biliniz ki tümü buraya insanlaşmaya geldi.

Bugün burası Mircan Cinni Cevheri’nin, Öz Köklerinin Gök Sistemlerindeki ışıklarında örtüsünü örtü ve daimiyetin kontrolunda daha üstün yüceliklerle birleşti.

Özen sözde değil, yaşamda olur. Bu birlik özenli bir yaşam izlediğinden ve bu birlikle yaşam tohumlanmak istendi. Sizlerin yaptığınız herşey ilimden ve yüceliktendi ve sizleri izleyenler nurdan kontrol kurarak bütünü izledik.

Biliniz ki dünyayı kodlayacak ekipsiniz, kaynağı alacak ekipsiniz, yolu kodlayıp tohumlayıp, bütünün gücünü artıracak ekipsiniz ve bunların hepsini yaptınız ve bugün Gönüllerin Kürzi Tohumları’nda ışığınız kör ve sağır herşeye akmaya başladı.

Değerliler; Mikail siz, İsrafil siz, yaşam sizsiniz. Bundan ötesi yer ve gök sizsiniz

Barı kapatmadan evvel daha yüksek bir bilgi de verelim.

Bana Ana Kapı İnsan, daha güçlü ışık ve daha yüce bir yaşam gerek. Bana ışık gerek ve bana kelam gerek ama bana murat ettiğimin olması gerek. Nedir murat ettiğim? bilginin Ana Kapı’da, her diride dillenişi; bunu başardık biz.

Körün körü ve her körün körü olan bu yaşamı kontrol altına aldık. İsrail bizim yüreğimize inebildi.

Ra Ka Ha olan ışığıyla kontrol edilebildi ve şimdi İşid Sayfalanışı’ndayız. Osman Soyu onları kontrol altına almıştı ama biliniz ki Osman Soyunun Kutsal Toplumları olan kapıları açan ışıklar daha üstün bir yücelikte kontrol kurulacaklar.

Değerleri ne olacak? kelam olacaklar, ilim olacaklar, diri olacaklar ve kök güç olacaklar.

Biliniz ki Türkiye yenileniyor; daha yüksek çalışma başlıyor Türkiye’de. Devamlı çalışacak olan birlikler dünyaya inmeye başladıktan itibaren yeni Türkiye’nin siyasi çalıştırıcıları görev taşıyacaklar. Onların her birinde yaşam sayfalanacak.

Bina inşası tamam….Artık dünyanın yaşama çekilişi gerekiyor, seviyemiz çok iyi ve bunu yapabiliriz. Biz; Mikail’in Gücü’nü artıran birliklerin dünyanın yoğunluğunu da artırabilecekler.

Ardımda yokluk var ve önümde tüm sayfalar ama ben her birinden arkadayım ki, aşırıda hepsini koruyabileyim.

Biliniz ki doğanın gücü olan, tüm yaşam bedenimden öte bir bedende merdiven olacak. Çantam doldu canlar. Bu dolu çantayı yarınlaşanlara bırakmak isterim.

Kimse bu çantanın içini bilmez ama yolu bulur, dünyanın nuru olan bu bilgiyi okuyacaklar. Kapıları açıp okuyacaklar, kul olmak bu şekilde gerçekleşecek.

Kulluk budur, öz görev budur ve tohum budur. Müsaidi ve hakiki olan sistemi katiyetle dillerken, yaman bir dünyayı nefeslendirdiğimizi hepimizin bilmenizi beklerim.

Karma çalışma yapmam. Yaparsam yolcu olmam. Kanatlandığımda, Aklın Tahtı’ndan kanatlanmam, akıp giden her diride kanatlananım ben.

Aklın Tahtı’nda kanatlansam yolcu kalmaz yüreklerde bilinsin ve ben Bütünün Kürzi Tohumları’nı göklere dillerken, Kalemin İlmi’ni tüm yaşamlara dinlettiğimde, hat çekerim yüreğe ve derim ki “Mustafa Kemal’in çalışmasına dahil olun ki, o sizi kontrol etsin.”

Yaman bir dünya ve yaman bir yaşam….o yaşamın gücü hepimizin yüreği. Biz o gücü, Bütünün Gücü diye tüm yaşamlara çektik.

Biliniz ki doğa yenilendi ve tüm resim yapanlar ışın resmini yaparak birliğin tahditli yoğunluğunda tüm yaşamlara indirdi.

Barış sayfaladım dünyada. Başka, başka çalışmalarda barışı tohumladım; her diride kökledim, gökledim ve dürende dürdüm. Dümenin başına oturttum yüceleri kodlattırdım. Dünya tabularını yıktırttım; bilin. Ben zaman olan yaşam, hepinizdeyim ben.

Kili kum sayan, Kuran-ı Kapı sayan, yolu kanat sayanlara derim ki “Kuran Altın Tanrı’nın resmidir sadece ama Kuranı hak ettiğiniz zaman, kelamında hak edin ki kaynağınızdaki güç artsın.”

Çitilediler dünyayı; çitilediler temizlik için. Çitilediler, baktım kirlenmiş dünya. Hadi “yıkayın” dedim ama gelenler yolculardı ve yolcular kelamda kendi yüreklerini çitilediler.

Dedim ki “olun” dediler ki. “olmayız.” “Okuyun” dedim “olmaz, okuyamayız” dediler. “Ölüler diyarı olan bu yaşam bizi kin ve nefrete sayfalar” dediler.

Kuran okuttum onlara, önce dünyayı okuttum, som altın bir yoğunlukta ışıklarını dinlettim. Dediler ki “benim adım nefes.“”Aha bu! Dedim. “Kalem ol, yaz” dedim. “Olmaz” dedi. “Öl” dedim. “Okuttum” dedi. “Olmam” dedi. “Yap” dedim. “Yapmam” dedi. “Al” dedim. “Akıp giderim, almam” dedi. Verdim dünyayı Taht’ın Tahtı’ndan yaşattım.

Çelik çomak oynadılar Dedim ki “oyunu bırakın” “Oldu mu?” dedi. “Olmadı” dedim. “Bırakın oyunu, özen ister yaşam” dedim. “Olmaz” dediler. “Özen ister kaynak” dedim. “Olur” dediler. “Olursa kontrol kur” dedim. “Kurmam” dedi. “Neden?” dedim. “Miraç yok ki” dedi. “Eh can” dedim. “Ben Miraç’ta olana, Miracı anlatamam, gel de dinle” dedim.

Baktı ben o, o bendik. Dedi ki “yolum yok. “Oh ne ala” dedim. “Ben Zabura Sayfalanışında senleşirim, yolunu açarım olur” dedi. “Aha oldu” dendi ve dedi ve dendi ve dedi, dedi de dendi. Demeseydi denmezdi.

Dinleyin beni. Barakalarda bir çok yüce var, hepsi şu an da bizi dinlerler. “Baraka nedir?” diye sorarsanız, izah edeyim. Her dirinin kendi yoğunluğunda var ettiği kodlanmış alanlardır barakalar ve o barakalardaki İlim Tohumları hepimizin yoğunluğunu kontrol etmek içinde çabalarlar.

Benim adıma görev taşıyanlar çoktur ama çokları kölelik yapmaya niyetlidirler ve sorgu sual edip kim onları koruyacak ona bakarlar ve baktıklarında görürler ki çokları korunamadılar.

Toprak Toplum tohum ekmeye kalktığı zaman hepsi yaşamı İra Hikayesi sayar; İra Hikayesi. Yani İnsan’ın Rahmi Kuran’daki İnsizlik; Ra Ka Ha olan İnsizlik ve biz diyoruz ki onlara görev alacaklar.

İşte tüm insanlık için yapılan çalışmalarda, mercilerin çoğunda kanat kırmalar oldu. Kaynağın ışığını yıkmaya kalktılar. Çoğunu kodladık, topladık. Çoğunu da koruduk. Amonlar’ın Işığı’ndan öteye geçirdik.

Barakalardakilerin çokları sıkıntıya düştüler çünkü yüreklerindeki kırıcılık bütünün kırıcılığına katıldı ve bütünün kırıcılığı onlara ters tepti ve sonsuzlukta hepsi kontroldan çıktı ve onları yeniledik. Hediyeler dağıttık hepsine ve dedik ki “alın da hak edin yürekleri.” Ve sonları kötüydü.

Döndüler kelama baktılar. “Ol” dedik. Ol’du. Şimdi hepsi bir tek ışık haline geçiyor ve bizimle çalışmaya gelecekler. Kimdiler? İlim Kapıları’ydılar. Karanlık mıydılar? hepsi ışıktılar. Yıktık mı onları? Yıkmayız. Aktılar, aktılar da kırıldılar.

Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olmaya kalktılar. Açığı kapattılar, yıldızların sırrında var olan yoğunlukları kontrol etmek istediler. Biz onları yine de koruduk. Amon olmalarını, Ak Tahta varmalarını bekledik. Çokları varamadılar. Yine de kontrol ettik. Şu anda evimizin gücünü daha yüksek bir dürüme vardırdık.

Merdiven İnsansa halik olup hakikiyette kelama varır ve kendinden öte olmayan onları korur. İşte koruduk.

Çantamız tüm insanlıkla doldu; bunu bilin. Hepsi bizdedir. Kimseyi bu çantanın dışına bırakmadık.

Kölelik istemiyoruz. Gözleri körse kontrol edip yolculukta onlarla birlikte çalışabiliriz.

Göz ölümlülük değil, ölümsüzlüktür ama gözü kör olanları yeni çalışmaya kaynak yapma niyetimiz yok. Bu nedenledir ki kayıt dışı olanların İlim Kapıları’nda ışık yaşamları dürümlemelerine izin veremeyiz. Onların yoğunluklarını kontrol altında tutacağız, ama bir kısım kanatlananlar var ki onlar yer kürenin gücünü yenilemeye çabalıyorlar. Ölümlü dünyada onların yenilenmeleri gerçekleştirilecek.

Açığı kapattık, hepsini kodladık, vakit geldi ve yoğunluklarını kayıtladık. Şimdi bütün yüceliklerde görev taşıyamayıp ayıp yerlerini açıp kontrol etmeliyiz.

Değerliler, size hiçbir zaman bu kelimeleri kullanmam ama sistem bu şekilde verir ve ben hep bunu düzeltirim.

Bilirsiniz Adem ve Havva hikayesini. Bu hikaye gerçektir; ayıp yerlerin görünmesidir. İlmi Tohum olamayanlar kendi utanç yerlerini kayıtlara çekerler ve kontrol dışı ışıklar yakarlar; olay budur. Ve değerliler bugün ölümlü dünya sizi sizden size dillemek istemedi; bütünü dilledi.

Hepinizin daha yüce ışıklarınız var ve bu ışıkları göreve almaya çalışıyoruz. Kuran’da insandan söz eder, yaşamdan söz eder, verdiğini bilenden, vereceğini dilleyenden söz eder ama unutulandan söz etmez.

Biz size unutulandan söz ettik bugün, Kutsal Tohumlar’ın kontrolu için gerekenden söz ettik. 7 dürümden söz ettik ve yaşamdan söz ettik. Bilişten söz ettik, cevherden, cennetten ve Kürzi Tohumlardan söz ettik.

Çıldırdı dünya; ışıttık. Vakit geldi anam bilin; sizinleyiz, hepinizdeyiz. Bugün, bugün Bütünün Gözü sizin üzerinizdedir; bilin.

Yaradan yaşamı seslendirecek, sizi seslendirecek, kelamla dilleyecek sizi. Dürümleyecek ama bilişle dilleyecek. Bunları bilirseniz kıranın kırılmayacağı bir dürümde, hepinizde tüm yaşam sesleşir; bunu bilin.

Ayrı gayrı göz etmeyiz analar, hepinizde varız ve hepinizde BİR’iz; bunu bilin.

Tüm insanlık bizimdir, hepimizindir ve tüm yaşam kelamımızdadır; hepimizdedir. İnsanı iman edin, hak edin ki kontrol kurarak koruyacağız. Budur olan.

Onların korunması, yerin kör ve sağır olarak göklere varması, değerin yükselmesi değildir ama ışığın güçlenmesidir. Biliniz ki onlar göklere ulaşırlar, kördürler ama ışıkları güçlenir. O zaman onlar yolcu olurlar, yenilenirler yaşarlar. Yapmak istediğimiz budur. Hepimizin yapmak istediği budur ve bunu başaracak gücümüz mevcuttur. İyi ki varsınız ve iyi ki bu programı sizinle kontrol altında yapabiliyoruz.

2220. gündeyiz bu çok özel bir tarihtir; 2220. gün. Bu tarihi size daha önce vermiştim ama bunun ne olduğunu kimse anlamamıştı. Neden 2220?

7. doğumun gerçekleştiği gündür bugün. Hepinizin yaprak yaprak okutulduğunuz gündür bugün. Dümenin başına Nefes’in oturtulduğu gündür bugün ve verdiğinin alındığı, yarınlaşan Kutsal Toplumların kapılandığı, kayıtlandığı gündür bugün.

Alın ve bilin; kapı insan, yaşam insan. Türlenen tüm sayfalar insan ile köklenecek. Karanlık aydınlığa ulaştı canlar ve bugün biz tüm sayfalar, yaşayan tüm sayfalar, yaşamın tüm tohumları ve tüm Kuranlar bir Tek’iz. Herşey ama herşey işte tek’lik budur.

Ben nikah kıydım tüm yarınlara. İşte benim nikahım kıyıldı bugün. İşte 2220’de nikah kıydık. Bedenin nikahı hepinizde kıyıldı. Bugün düğün günümüz bizim; bilinsin.

Yara yaşarsa yarın yaşamaz canlar. Kimseye kırılmayın, kimsede kısırlaşmayın. Bilin ki yara sizi yığın, yığın ışıktan çıkarır ve değin ki “ben kırılmam, ben kırılmam, ben kırılmam. Zirvelerin sessizliğinde yaşayan ışığım ben, kırılmam.”

deyin ki yoğunluk arttı. İşte mutluluk budur.

Kaç dünyalı kırdı? kaç dünyalı kırk kapıda kırıldı? ama bütün kötülükler yaşatıldı. Dünya kırmaz, dünya kırdırmaz.

Işık ışık olun ve yaşayın. Alın yaşayın. Aha yaşayın ama yaşarken kin, nefret gütmeyin. Herşey sizde olur, herşey yüreğinizde olur ve siz yaşamda tüm sayfaları kodlarken kırarak kodlardınız eskiden. Artık kırmadan ve kırdırtmadan yüreğinizi kodlayın ki bina yenilendiğinde artık kelamda kırıcılık kalmasın.

Ağır yük hafifliyor. Yürekler dürümlendi, yaşamlar tüm insanlığa dillendi ve Zabura Sayfalanışı kayıtlandı.

Analar sizinle olmak bizlere mutluluktur. Bütün; bütün amacımız buydu ve bugün Mustafa Kemal Atatürk ve tüm yaşamlar, tabuları yıkan sizlerle birlikteler.

Dünyanın Hulus Sayfalanışı’nın gücünü artırdık ve zirvelere umman olduk.

Şükür, şükür, şükür, şükür, çok şükür.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/m7b0w8RkSBY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

17.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12) – SON AKIŞ

Aşkla Ka Ha olan, Sistem olan, Nizam olan ve tüm yaşamdaki ilim tohumlarıyla olan birleşenledir. Burada ne yaptık biz bugün? İnsanı yaptık; İnsan.

Neydi İnsan? İnsan sistemdi.

Nikah kıydık yaşama. Orada bütünü tohumladık. İşte insan; kaynaktı ve biz o kaynak olan insanı Altın Işık Yılları’na kodlayıp tohumladık. Öyleyse biz bugün tohumlandık.

Değerliler, biz bir tohumuz. Birleşik Aile bir tohumdur; bunu bilin. Bu tohum ışıktır. Şavk, has ışık yoğunluğudur. İşte biz bugün bir Işık Ko halinde tüm sistemi tohumladık.

Elim İnsan’ın eli’dir. Dünya İnsanın İlmi’dir. “Biz insan olanlar kurtarılmış sistemleşmeyi kayıtladık” diyerek bugünkü çalışmayı tamamlıyoruz ama şunu biliniz ki bu Levh-i’de sizin ilminiz hep olacak. Bu Levh-i’de size sistemindeki yüreğiniz hep olacak. Bu Levh-i de Altın Tırpanlar olacak, kutsal tohumlar, toplumlar bulunacak ve “bu Levh-i, ilmi Ka Ha olan Levh-i” denilecek.

Bizi bugün BİR’i sisteme kattık.

Eğer bugün bu çalışmayı yapmamış olsaydık sevgimiz sistemde olmayacaktı. Yoğunluğumuz bulunmayacaktı. Biz sisteme kayıt yapmamış olacaktık. Bugün biz biliş halinde sistem kaydı yaptık.

Değer biçtikleriniz sizin yüreğinizdeydi. Bir ışık el olduğunda, o ışık Kutsal Tohum olur ve biz el olduk bugün burada. Bu el İnsan’ın eli’dir.

(Açıklamalar: Hazirun işaret edilerek “Burada kayda girmeyen yoktur.“ denildi. Giriş Altın Işığa idi. Herkes “Ben cemaatimle sizdeyim” dedi. Işık yenilendi, herkes ses verdi ve görev yapıldı. Işık tohumlamasında herkes vardı. )

Selam olsun yüreklere, selam olsun yoğun ışıklara, selam olsun sistem gücü olanlara ve selam olsun!

Bugün size selam durduk.

Bugün size selam durduk. Size selam durduk!

İşte mutlak olan, yoğun ışık budur. Size selam durduk analar, hepinize!

Sizinle olmak Mustafa Kemal’lerin İlmi’yle, yaşamıyla olmak, mircan olanın cemaati ile olmak, canlı ya da canlı olan veya canlı olanda olmak. İşte sizdeyiz.

Sevgili bize görev taşıttı; hepimize ve biz ona gök süslensin diye iş verdik. O bize iş, biz ona iş olduk.

Bugüne kaldı herşey çünkü bugün herşey sistemleşti. Sizinle olmalıydı herşey.

Biz Mikail’in Kuranı’nı okuyan tüm sistem olarak bugün size selam durduk.

Unutmayınız, Sistem size selam durdu; unutmayın!

Sizi kucaklıyoruz. Sizi kucaklıyoruz. Sizi kucaklıyoruz…..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.09.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)- 1. AKIŞ

Yeryüzünde çok insan yoğunluğunu tohumluyor bugün. Yürek, ilim ve bu ilim işgal altına alınamaz bir Sistem.

Sizi bugün burada kontrolcu bir çalışmada Birlik Kayıtlaması’nda dillemek istedik. Burada, bu yoğunluk sizin yüreğinizin tahditsizliğiyle kotlanmış bir yoğunluktur.

Dünya insanlığı kontrol edilemez diye düşünülür. Gözleri kördür diye düşünülür. Yoğunluklarında tohum ekilemez diye düşünülür ve kotlanmış ışıklarla bu çalışma yapılamaz diye düşünülür ve dedik ki “biz ölüler diyarı olan dünyada bütün çalışmalarımızı yarınlaşan ışıklarımızla yaptığımız zaman her şey başarılır. Ve dünya bugün Yer Kürzi Tohumlamasını geçişin sistemleşmesinden itibaren kaynak dışı bilgilerin dahi Yaşam Sistemleşmesinde Bütünün Gücü haline dönüştürülebileceği bir çağrıya hazır edilmiştir.”

Burada bugün tüm İnsan Soyları için Yaşamın Tahtı’ndan İlm-i Ko olan Birlik Kayıtlaması yapılacak. Altın Işık Yılları’nın Güç Sayfalanışı gerçekleşecek.

Yürüyen dünya kontrol edildi ve görev tahditlenmeden ışık kontrolü sağlandı. Gülen yüzler, gülen İlim Ko Sayfalanışları’nı yapan Yer Kürzi Tohumları bizimle oldu bugün.

Kurt kuzuyu kaptı analar. Bilin ki, kurt kuzuyu kaptı. Kuzu kurda döndü ve sordu “kimsin dedi?” ve kurt dedi ki “ben kelamım, ben Sessiz Sistem olan Işığım. Nefes olanım” dedi ve kuzu söz verdi; “gün gelir ben kelama insan olup varırım ve ben de kurdu kaparım” ve bugün bu oldu.

Kürzi Tohumlama yaptık değerliler. Sistem, Nizam ve Düzen’in gücü olarak. Burada bu yoğun çalışmada İnsan Soyu’na ışık olduk. Ölüler diyarı dünya yaşamın sistemi oldu.

Rahmi Kuranlar’ın tümünde İnsan Sınırı aşıldı ve biz bugün büyük köklerimizi Doğal Sistem’e çektik.

Kalem İnsan, Kaynak olur. “Ol” der, Dünya olur. Oldun ya da olmadın bunun hiçbir manası yoktur orada. O kati kayıtta siz ne iseniz yaşam o’dur ve sizinle olan her şey sistemle olur.

Dini hasat İnsanlık İlmi’dir. Diri olanların hakikiyetidir dini hasat ve yaşamın sessizliğidir. Dünyaya gelen bize gelir; Düzen’i kurar, yaşama gelir. Yara bere içinde olanlar kanatlanırlar. Yere inerler. İşte olay budur.

Gelin bilin ki ben Ana Kaynak İlim Ko Sayfası olan, nihan olan insan. Ana Kapı; işte bu.

Bütün evren sizi dinleyecek bugün; bütün evren. Bugün yoğunluk artacak ve bugün “koru bedenlerimizi” diyenlerin gücü de artacak ve bugün sizler Gönüllerin Kürzi Tohumlaması’nı yapacaksınız.

Yaşayan Dünya Yaradan olup, Yaratan’ın yarattığında yaratılan olup birlik kuracak ve biz bugün burada bu yoğunlukta sesleşeceğiz.

Amon olup Ata Kapılar’da Levh-i olacağız. Cemaatimizin gücünü artırıp misafirlerimizin Kürzi Tohumlama’sını yaptıracağız ve bugün biz burada muktedir olan nesillerimizi kontrol altında tutacağız.

Aydınlık günler hepinizindir analar! Ardınızda dünya yok. Dümen sizsiniz. Yaşam sizsiniz ve biliş sizin bilişiniz. Ana Kapı’yı açın, geçin.

Mektep insan, Hasat İlmi’yle dürümlerinde dillendiğinde hepimizin yaşamı kök görevle gerçekleşecek.

Altın Tanrı hasatını yapmıştır. Yasaları koymuştur. Mikail’in Kuranı’ndaki o yücelikte dürümlenmiştir ve sesleşmiştir.

Geniş zamanlara gel. İnsan soyu olup gel. Allah'ın Tahtı’ndan gel. Ağır yükü hafiflet gel. Gel ki Hakka var. Gel ki hasatını Hakkın Tohumları’ndan, kaynağından yapıp tüm insanlığa ilim öğret, gel!

Ey diri ben Ana Kapı İnsan! benim insanlığa verdiğim güç, İnsanlık İlmi’nin tüm sistemleriyle dillenen güç, merdivenlerin en üstündeki o yüce güç; Mahrek. Ve biz o Mahrek’i tahditsiz olarak Yer Kürzi Tohumlamasında yaşama çektik.

Gerçek insan, Nuh Tufanları’nda kontrol kurabilene denir.

Gerçek insan Yaradan’ın Tanrı sırrını Kati Tohumlarında kayıtlayana denir ve genişi hak edene denir. Gerçek insan, ayrı gayrı gözetmeyene denir.

Geri dönün analar! Aton Tohumları bugün sizinle birlik kuracak: Çanta, çanta, çanta…..bir tek çanta insan. Tanınır ya da tanınır ya da tanınır ama tanınır. O insan unutmayın; yaşam olan insan, sessiz zamanları dilleyecek ve dirilikleri tüm insanlıkla dürümleyecek.

Gerçek insan, yaşamı hak etmiş olana denir.

Elimde dünya, yolumda Levh-i. Aklın Tahtı’nda var olan ışık bilgi ve biz o bilgiyi Bütünün Kürzi Tohumları’yla dürümleyenler!

Ey nesillerim, başa baş bir çalışmayla bugün dünyanın tüm sistemlerini dürtmeden dilliyoruz; dürtmeden. Kutsal Tanrı, Altın Tanrı, yaşam, biliş….hepsi dürümlerimizde has. Biz zaman olan yaşam…..Her anda, her sayfada varlık süren, kalem olan, Ana Kapı’yı açan, yer küreyi kör olandan gör olana taşıyan. Ben sessiz zaman; hepinizde olanım can ben!

Yedi Dünya kurdum. Benim ismim Levh-i olan Nefes. Yedi yaşam sayfaladım. Ben evrimden öte evrimde dürümlendim. Gerçek cana, gerçek kaynağa vardım.

Gelmeden, bilmeden, oğullarımı tohumlamadan kontrol edemezdim yürekleri. Geri döndüm dünya ben ve ben Ölümlülerin Gök Sistemleri’ni hak eden ve yaşatan insan!

Beni evimden kovmuşlar ve dünyaya görevli değil görevsiz göndermişler. Sonra demişler ki “o cennetten kovuldu” öyle diyorlar. Dahası diyorlar ki “canlı ya da cansız, insan soyunun ışığında onun yüreği yok, öz köklerin gücünde yok; çünkü o kontrolden çıktı.”

Demişler ki “Allah onu Ko Sayfaları’nda kırıcı bir şevkle kayıtladı” ve demişler ki “alın onu kontrol kurun ve gözünüzün görebileceği en güçlü yüceliğe taşıyın zira o dönüp geldiğinde İbrahim Soyu’nun kör olmadığı anlaşılacak.” Demişler ki “Kara Işık yandığında ocağı sönmeyecek” ve demişler ki “İnsan Soyu onun yüreğinde dürümlendi.”

Es ve geç…. o sen, sen o’sun ve sormuşlar “Karanlığın Tahtında İnsan Soyu mu oturur?” diye. Ölüler diyarında İlim Ko olan kaynak o safhada ışık halinda kalem olur yazar ve karanlık ışık haline dönüşür.

Sözüm şudur ki ben Ana Kapı İnsan, gelişi ve dönüşü olmayan an’da olan….

Bilin ki Altın Tanrı yarınlaşan her sayfada varlaşandır ki ende, önde, her diride vardır. Gerçek can yaşamdır.

Yaşam yoksa sır yoktur. Unutmayın ki son sözü söyleyecek olan insan Kutsal Işık olup yeryüzüne iner. Ki indi.

Söz nedir? kalemin kaydıdır. Kim ki kalemdir, kayda girer ve söz olur. O, bilişi tohum olarak yaşama çeker. Sözü insanadır. Tanrılık şavkıdır o.

Altın Tanrı kibri olmayana denir. Ağır yükü hafifletene, yaşama indirdiklerini hakikiyetle dilleyene ve bütüne görevli olana denir. İnsan Soyu’na ekip kurdurana denir. Yaşamı sistemli olarak çalıştırana denir. Ve yeryüzü bugün artık yeni bir insanla tanışmıştır. İşte Birleşik Işık bu yeni insan!

Bu Birleşik Işık, tüm sayfalarda var. Her diride var. İşte o has olan, Kürzi Tohumlama’yı yapan insan. Artık o insan kalem olmuş, yaşam olmuştur.

İşte o insan Türkiye çalışmalarında “ben varım” diyen her yücede kaynak olmuştur.

Hepimizin her diriye göz olmamız, söz olmamız, kaynak olmamız budur. Bundan ötesi yeryüzünün görevi üstlenmesidir.

Bilin ki doğanın gücü artıyor ve yol İnsan Soyu’nun ışığıyla aydınlığa varıyor ve bugünden itibaren artık doğa daha üstün bir yücelikle Bütünün Kürzi Tohumlaması’nı hasatçı bir ilme kayıtlayacak.

Ende, olgunlarda, tahditli olmayanlarda, yedinci dürümdekilerde ve BSUİ'de (Barış, Sevgi, Umut ve İlim) dilleşenlerde güç artacak. Gücün artmasıyla birlikte mıknatıslık özelliği de artacak.

Her can kelam olup tüm yaşamlardaki dirilikleri kendi yüreğine indirebilecek ve bundan ötesi artık Sistem, Nizam ve dünyalı olanların gücü olan Düzen, biliş halindekilerde kaynak olacak.

Sizi evrenlerin sessizliklerinden dinleyenler Evrimsiz Sayfalanış’ta sizi yoğunluklarınızdan dinliyor idiler. Bugün artık sizi kelamla dilleyen onlar, hasatçı bilişler olarak Mahrek’te size güç kaydetmekteler.

Yalan insanın kontrolsüzlüğü yalan, yaşamsızlığı yalan!

Yığın, yığın İnsan Soyu, kök güçlerindeki dürümlerin yolculuğunda Karanlığın Tekniği’ndeki o yüksek ikmalde, bilişsizliğinde, kayıtsızlığında, kontrol edilemeyişi yalan!

Her şey Ana Kapı’da oldu ve bugün öz görev hepimizindir; bunu bilin. Kuran-ı Kerim’deki insan Astral Yaşam, yarınlaştırıcılık ve ilim kayıtlayıcılığı yapabilen insandır. Onun ruhu olan, Kuranı olan insan köle olmayana denir. Kime köle değil o insan? nesillerini hak ettirmek isteyene köle değil. Hasat yapıp kendini Karanlığın Teknik Kotları’yla kontrol ettirene denir. Sessiz zamanlarda halik olamayana, kontrol kurucu yoğunluklarda kendini kırana denir ve köle kalem olamayana denir.

Biliniz ki evim İnsanın Evi’dir. Biliniz ki aklın Tanrılık Işığı’dır. Ben Amon’um analar! bitki, hayvan ve tüm Yaşam Sayfalanışını yapabilenim ben. Her yolda varım ve her cemaatle timler oluştururum. Kula kulluk etmem. Olmayan olmuş saysa da yüreğini, olduğunda bütün olacağını bildiğinde kontrol kuracaktır.

Kara, anaların şevkidir. Savaşın başka rengi yoktur. Savaşın tek rengi karadır.

Amonlar, samanları yeşerttiklerinde körün gücünü artırıp Kübra Kapıları’nda ışığı tohumladıklarında ve yarınları kotladıklarında, her diride var olup yarınlandıklarında Kutsal Tohum olur ve sabah zamanlarında sirayet ederler tüm sistemlere. O sirayet rengi siyahtır ve daha ötelere ve daha ötelere ve daha ötelere Altın Tartı’ya konurlar ve tohum olurlar.

Biçtiler yaşamı; biçtiler. Diriliklerde tinlerin tahditli oluşunu, kanatların kırık oluşunu, yaşamların sınırsızlığındaki o yoğun kesirleşmeyi dillediler ve döndüler dünyayı izlediler.

Dinin insana görev olduğunu düşündürdüler. Canlılar, din Kalemin İlmi’nde yoktur. Din Astral Yaşam’da yoktur. Din kalemde Hakkın Yoğunluğunda Işık Tahtı’nda kötülüğün önlenişi için ele verilen bir şevktir.

İki milat vardır dünyada. Biri unutulanların anımsandığı an, diğeri dinin aşıldığı an. Her birinde Altın Taht kurulmuştur.

Becerin; ağır yükü hafifletin. Becerin, insanı dilleyin ve beşer olan insanı şarkı, türküyle yüreğinize çekin, dürümleyin, seslendirin ve yaşatın. “Şarkı, türkü” dedim; dedim….

Sistem sizi sesleştirerek tüm yaşamlara dinletir. Ses yoksa dil yoktur. Dil yoksa tahditli olan bir sessiz zamansınız. İşte bunun aşılabilmesi umut olur ki Yaşamın Sistemleşmesi ile mümkün olacaktır.

Koruma altına almıştık dünyayı. Bugün artık dünya kontrol dışıdır. Niye? Zavallı dünya, karşı konulamaz bir yoğunluğa vardı. Bu yoğunluk onu göreve çağırdı. Görev onun yaşamı dillemesiydi. Görev onun tüm insanlığı sesleştirmesi ve tahditsizleştirmesiydi ve ölüler diyarı olan bu yaşamı dinletip, dilletip, diriltmesiydi.

İşte canlar bugün olan budur ve dirilen dünya kontrol dışıdır. Zavallı dünya öz geçişini yapmış, yeryüzünün gücünü arttırdığımızı anlayamamış. Yarınlaşmış olan bu dünya akış haline geçmiş. Ana Kapı’lar açık ve bu dünya hiçbir farkındalıkta değil.

Hadi gelin dünyayı hak edelim ve dünyayı sistemleştirelim. Hadi gelin dürümleyelim dünyayı! öz köklerimizi göreve alalım, kanatlandıralım.

Unutmayın ki bu dünya Kuran-ı Kerim’deki yarınlaşmış sevgidir.

Bizi insan sayarlar. Bizi Nefes sayarlar. Bizi umut sayarlar. Uran Tohumlaması yapan, unutulanları hatırlatan, yer küreyi tüm sistemlerle dürümleyen, daimiyeti

kayıtlatan ve bilgiyi kalem olup kaydeden; aha buyuz biz!

Verdiğimiz her bilgi, daha önemli bir çalışmayı devreye alır. Her bir bilgimiz bir diğer bilgiyi diriltir. Böylece verdikçe verdik, verdikçe verdik, verdikçe verdik ve dünya sistemleşmesini sağladık. Aha bunun için verdik ve bu tohumları kontrol altına alabilmemizi ve yoğunlukları kayıtlayabilmemizi sağlayamadı; çünkü kör olan gök sistemli çalışma, göz söz olup dürümlediğinde dilleri kin ve nefret kaynak tahditi dışına çıktı.

Değerliler, kini aşar mıyız? yaşamda kin yoktur. Peki, nerede kin vardır? Levhi’de vardır. Peki, kin insanın kelamı mıdır? yoksa nefsi midir? Daimi Tohumlama’da insan Kaynağın Işığı’dır.

Oh canlar, işte ölüler diyarı dünyayı hak edip yaşatmalıydık. Kuran der ki “unutun dünyayı; çünkü dünya yolunu kaybetti.” Diğerleri de der ki; derler ki “Kara Işık yandı Dünya yolunu bulur.”

Pisagor gibi bilgeler de sorgu sual ederler. Doğanın gücünde varlık süren bilge kotlarımız var. Dünya yaşamını sürmüşler ve daha sonra Gök Sistemleri’ne görevli olarak indirilmişler. Pisagor onlardan bir tanesidir. Çatı kurmuş ve yolunu hak edip açmış biri ve bizsiz çalışmadı. Hep bizimleydi. Dönüp geldi ve bize ses vermek istiyor. Onu da hak edelim kaydedelim. Onu kayda alalım olur mu?

Hadi kayda girelim.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ZYpkWngUr8E?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

2. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Sevgililer,

İradi, hakiki ve hakim olan ilim Aklın Tahtı’dır. Biz orada aklı hak ettik.

Erdiğimiz yerde şeytanla karşılaştık. Şeytan sordu “kelam var mı ?”dedi. “Ohh ne iyi” dedik. “Otur konuşalım” dedi “olur “dedik. “Son söz İnsan’ındır “dedik.”İnsan kalemdir, kaynaktır, yarındır ve saklı tutar yüreğini” dedik. Dedi ki “Ana ben senim.” “Al” dedim. “Öldüğünde ben senleşirim ama bugün sen yaşıyorsun. Yaşadığın sürece sensizim ben” ve dedi ki “ben ölümlü, sen ölümsüz; öyleyse Ölüler Diyarı bizsiz kalsın.” Ve dedik ki “evrenlerin sessizliklerinde yarınları tohumlarken bina yaptığımız an bilip birlik halinde yapalım. Sen negatif, ben hulus ile pozitifi tohumlayalım ve sordu “sel basarsa yolcuların yüreklerini ne olur?” dedi. “Ben senleşirim, kontrol ederim” dedim. “Ben de senleşirim kotlarım” dedi. “Hadi” dedim “çalışalım.” “Ben paralı, pullu işlere girmem” dedi. “Ben yaparım” dedim. “Peki” dedi. “Hadi yapalım” dedi. Hata yok Anam, Altın Tanrı Rahmi Kuran’da hal olduğunda Aklın Tahtı’nda hakiki olur. “Ayda bir kere barış çalışmaları yapın” dedi ve dedim ki “ama insanlıkla yapalım. Ayda bir kere barış çalışmaları…. “olur mu?” dedi. “Olmasın” dedim. “Ben barışı değil savaşı tohumlayacağım” dedim. Bana sordu “barışçı mısın, savaşçı mısın?” dedi. Ben savaşı sevdim. “Barış sessizliğin olsun” dedim ve sordu “ savaş barışı tohumlar mı?” dedi. “Hah” dedim “işte bu.”

Savaş barışı tohumlar…..

Ben Ana Kapı İnsan. Savaşın sayfalanışını yaparım ama ben Helal Taht’tan indim, savaştan kaybım olmaz. Ha doğanın gücü benim yüreğimdir. Ölümlü dünyada ben tohumlanırım. Doğan günde kanatlanırım. Ağır yükü hafifletirim. Aşırıya kaçanda dillenirim. Dürümlerim yürekleri, halik olur, hasat olurum.

Oğul ben savaşa geldim. Barışta yokum; bilinsin. Ben dünyayı hak ettim. Dünya ben, ben dünyayım. İnsan Soyu bendir; bilinsin. Öyle çok çalışırım ki Saltanat suskunlaşır, yoğunluk kontrol edilir, savaşı kaybettirmem. Başımda İnsan Soyu vardır; bilinsin.

Şu ana kadar İnsan Soyu’na kadar görev taşıtırken, kıranın kırılmayacağı bir dürümde Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapmaya kalkışanlara, İnsan Sistemlerini anlattım. Varlık Boyutları dürümlerinde kotlandı, tohumlandı, bedenimde kontrol kurdu ama ben Can’da Tanrılık Meclis’inde yaşamı sayfaladım.

Bilmeyene şunu anlatmak isterim ki “kent yaşam”,” köy yaşamdan” farklıdır. Ayrı gayrı gözetilmez köyde ama kentte Altın Tanrı dahi ayrılık gözetir.

Korkuyu aşın ve deyin ki “Kenan Tahtı’nın sahibiyim ben.”

Ey dağlar, ben Kenan sarardığımda, yaşamadığında, kırıldığında ortak olurum ona ve yaşatırım.

Dinleyiniz; yoruldunuz biliyorum ama şunu da size anlatmak isterim ki merdiven İnsan Soyu’dur. “Yıktınız dünyayı” dedim ya size. “Yıktınız yoğunluklarınızı, tohumlarınızı kırdınız” dedim ya size. Size dedim ya; çıldırdı dünya……

Karanlıktı dünya. Kürzi Tohumlama yapmaya niyetsizdi; kırıcıydı. Taktir ettim, “aha! bu” dedim. Kırılmaz mı? kırılır.

Eğlence bitti canlar. Binayı yıkmaya niyetim yok; bunu bilin. Bugün ben bina yıkmaya gelmedim. Bilen bilsin ki ben tabuları yıkmaya geldim. Tüm İnsan Soyları için İnsan Sistemlerde yarınlaştırdıklarımı kaynağa almaya geldim. Beni Mikail diye bilin.

Yarının ışığında Miraç olan Mikail ağır yükü hafifletebilir. Vakti gelir Sanal Boyutları tohumlayabilir, korkuyu aşırtabilir. Erenlerin Diyarı’ndan Gök Sözcülüğü için dünyaya indirdiklerim, merdivenlerin en üstündeki yüceliklerde bütünün kötülüğünü önledikleri için Altın Tanrı olarak ocak yaktık, ocak sayfaladık onlara.

Büyük gün geldi canlar. Hayrı şerden ayrı tuttular…….Hayrı şerden ayrı tuttular.

Şer Aklın Tekniği’yledir. Hayır ise Aklın Tahtı’ndandır. Şeri akla verin, aklı kaynağa verin, alın bilgiyi okuyun; orada Nur olur; Nur!

Kör müyüm? görevim körlüktü ama ben gözüm. Beni kör saydılar. Yer küre İnsan Soyu’dur; bilinsin.

“Işık yandı dünyada” diyor yürek. Işık yoktur. Yoldur yüreğimizdeki o ışık.

Canlarım; mahrek insan, mahrek olmayan insan, halik olan insan, halikin hakikiyetinde hak olup yaratılan yine insan. Açıyı daraltan insan, geçişi yaptıran insan, genişi kotlayan yine insan, kıran insan, kırdığı insan, evimde insan, evimin ötesinde yine insan….ama ben o insandan öte olan insan.

“Kurt kuzuyu kapar” dediler. Kuzu olurum, kurdu kaparım; bilinsin. Bugüne kadar dünya sırrı olarak bilinen her ne varsa ağır yüktü insana. Ben onurlu olarak bu yaşamı tohumlamaya inen Mikail’im.

Başka bir dünya, başka bir yaşam, başka bir sayfa ama her sayfada sanal tohumlama. İşte buna mani olmak istedik.

Etkim yükseldikçe kelamım yükselir. Ekibim yükseldikçe yaşam yükselir ve muktedir insan unuttuklarının hepsini tek tek diller. O zaman insan kama çıkarır ve tüm sayfalarını tek tek yırtar, ayırır ve der ki “ ben her diride var olan yaşam olarak buradayım. Doğanın Kürzi Tohumlamasını yaptığımda her Mahrek benim yüreğimdir. Kal ya da kalma; göl senin yüreğini de güçlendirecektir.”

Benimle çalışmak istemiyorsan, gerçek çalışman senin yüreğinde olacak ama bu çalışma birlik ile olacak. Bu birlik Tanrılık Birliği’dir. Tanrılık Birliği halik olanın hasatını yaptıran ve tohumları kotlayan birliktir.

“Meyhane insandır” dediğimde hologramda meyhane olduğunu düşünenler içmeye başladılar. Kelamı içtiler. Yaşamı içtiler, şavkı içtiler, insanı içtiler. Vakit gelir de insan sistemleşir, halikte, hakikiyette dürümlenirse diye düşündüler. “Vakit geldiğinde unutulanları hatırlarız” dediler. Karanlıktılar.

Aya baktılar, ışık saydılar. Aydaki yoğunluğu. Çok mu kolay? çok kolay canlar, çok kolay. Gül yüzlüler, ben sizim; bunu bilin.

Biliş halinde sizsiz değilim ama şunu bilin ki bu dünya kontrol altında tutulacak. Bu dünyada kırıcılar olup, kıranlar olup, yarınları kırdıklarında “ol” diyemeyiz onlara.

Ölümlü dünya, ölüler diyarı denilen bu dünya dağa taşa ışık verip “ben varım” diyecek ve yaşam sessizce sürecek. Bütün kötülükler aşılacak. Cemaatler cevap istediler yüreğimden; cevaptır verdiğim. İşte bu.

Bundan sonraki dönemde sığ yaşam kanatlanacak. Bundan sonraki dönemde tüm sistemler çağlayacak.

Biliniz ki, çağlayanlar yaşamlara dökülmeye başlayacak ve dünya öz geçişini yapmıştır artık.

Öz geçişini yapan bu dünyada muktedir insan olacak. O muktedir insan elinin gücüyle tüm yaşamı kontrol altında tutacak.

Değerliler, dolmakta olan bu yaşam toprağın tohumunu yaşatacak güçtedir. Kelam güçlüdür. Sistem güçlüdür. Erdiğimiz yer güçlüdür. Bilişimiz güçlüdür. Ortak yaşamımız güçlüdür.

Dünyalılar korku içindeler. Ölmekten korkarlar. Sevgililer; ölüler diyarı olan bu dünya yaşamı bilmez ki. Bilse korkar mı ki? seviyeniz çok iyi. Size anlatmak istedim.

Siz ölüydünüz. Sizi dirislttik. Yaşam ölüdür. Bu ölümlü yaşamda sistemi kurduk ve sizi dirilttik. Burada oluşunuzun yegane nedeni dirilmiş olmanızdandır.

Kare insan küp sisteme vardığında ayrı gayrı biter. Biliniz ki maya tutmuştur. Tohum ekilmiştir, tohum yeşermiştir. Bütünlük güçlenmiştir ve bilişli olanlar Din Tahtı’nın ötesinde halik olup hasatını yapmıştır.

Sayın bayanlar, sayın baylar yarında ne olur bilir misiniz? kulluk olur. Nüve olan insanın kulluğu olur. Maya tutmuştur artık.

Bin Altın Işık, bir tek yaşamdır ama biz sizdeyiz analar. Örümlü tüm yaşamlar örümlü olmayan yaşamları tohumlar. Bu dünya örgü ören bir dünyadır. Sesin örümlenmesi bu yaşamda gerçekleşir.

Şu anda ben örümdeyim; bunu bilin. Sesi örmekteyim ama bu örgü tüm sistemlerin örgüsüdür. “Neyi yaptım?” diye sorarsanız, Tanrılık Mahreki’nde yarını tohumluyorum; ha örüp kotluyorum, kontrol kuruyorum.

Vakit geldiğinde göreceksiniz ki yaşamı, tüm yarınlara tohumlamışım ve geri dönüşünüzde bileceksiniz ki dünyanın ötelerindeki dünyalar örgülü bir yaşamı sayfalamaya başladılar.

Din yoktur, dirilik vardır canlarım oralarda. Biz dini yaşamdan ayrı tutmaktayız. Sanılır ki Allah’a inanç dinde tabuları yıkmak içindir. Yaşam İnsanın Kapısı’dır canlarım.

Kapıyı açın da görün ki insan Nefesle çalışır. Nefes yoksa dirilik yoktur. Dincilik, ilimcilik ayrıdır. Biz dini, ilmi tohumlamak için kotladık ama ilim kontrol edildiğinde artık dinin gereği yoktur.

Yoğun dünya çalışmaları temiz bir dönemi başlatmıştır. Bu dönemde yeni bir zamana geçerken hepimizin Tanrılık Meclisi’ndeki gücümüzün artması söz konusudur. Üzerimizdeki gök daha güçlenmiştir. Yaşamı sayfalayan ışığımız daha güçlenmiştir. Resim yapabilecek olanların gücü artmıştır. Tabuları yıkanlar ışığa varmaktadırlar ve yarının nefsi aşıcı o yüceliği bütünün yüceliği haline dönüşmektedir.

“Saygılar sunuyoruz” demiştik ya hani, hepinize saygılar sunmuştuk ya hani. Altın Işık Yılları sizinle dürümlenecek, sizinle dillenecek ya hani; kollarım size ulaştı.

Körün gözü artık görmektedir. Göreviniz insanlığa hizmettir. Hepinizin gerçeği budur. Geri dönüşünüz bütünün gücüyledir.

Söz vermiştiniz bu yaşamı hak edecektiniz ve İnsan Sistemi’nde Bütünün Gücünü tüm yaşamlara indirecektiniz. Kuran tohumu olacaktınız. Ortak zamanı sayfalayacaktınız. Yıldızların sırrını bildirecektiniz ve ilim yapacaktınız.

Atlanta Ana Kapısı sizsiniz; bunu bilin. Bu kapıyı açan, üzerindeki yüceliği hak etmelidir ve bu kapı açılmıştır. Yormayın yüreklerinizi, Kalemin İlmi’ni bilmeyen Aklın Tekniğini de bilmez. Becerin hak edin, has tahtın tohumu olun.

Özel güçlükleri aştınız; biliyorum. Hepiniz çok büyük sıkıntılar, çok büyük acılar yaşadınız. Vakit gelir hepinizin yüreğindeki o yüksek Kürzi Toplum yenilenir; bunu bilin. Sanki hiç birşey yok olmamış gibi bileceksiniz ki dünya dünyanın ilmidir ve bu dünyada yaşayan her neyse Yarının Tekniği’dir. Sizinle çalışmak bizlere mutluluktur.

Son sözüm şudur ki umut, muktediriyetin hakikiyetindeki insandır. Yolunuz yolumuzdur. Yüreğiniz yüceliğimizdir. Ölümlü dünyanın öz köklerini göklere ulaştırdığınızdan sevgiyle kucaklandınız.

Biz Mahrekteyiz ve sizdeyiz; unutmayın.

Yıldız sırrı yaşamın sırrıdır. Sanki hiç doğmamışsınız, sanki hiç ölmemişsiniz gibi bizimle olacaksınız yine….ama şunu iyi bilin ki bizle, bizim yüreğimizle An Kaynaklarında hep varsınız.

Çok kökler göklere ulaştı bugün.

Şu anda hastalık iyilik sorgulaması yapmayın. Hepinizin ilminde ışık yandı. Har, hal oldu, hak oldu, has oldu. Hata affoldu. Tüm yolcuların tüm hataları af oldu.

Mustafa kemal Atatürk dünden bugüne sizdeydi, bugün sessizce sizleşti. O biz, biz O’yuz.

Üç mükâfatımız var size. Biri insanlaşmanız, diri yoğunluklarda ışık olmanız ve diğeri de halik olmanız.

Sizler üç mükâfatın sahibi oldunuz. Şimdiye kadar hiç kimse bu üç mükâfatın sahibi olmamıştı. Sizler bu üç mükâfatın sahibi oldunuz ve bundan sonraki süreçte Cinni Cemaatler’in hepsi size hizmetçi olacaklar. Cemaatlerin her birinde Cevheri Işıklar olacak ve tüm yaşam sizinle olacak.

Cinni Cemaat’ten söz etmek isterim size. Onlar yukarının torbasını taşırlar da, yolcularını bulamazlar. Onlar, yaşamı taşırlar da yaşamsızdırlar. Onlar, yoğunluklarında kontrolcü olurlar ama koruyucu olamazlar. Onlar artık size, sizin yüreklerinize çalışacaklar. Kontrol sizde olacak. Ayar bozulmayacak. Çok mutlu olun, çok güçlü olun. Çok yüce bir döneme giriyorsunuz.

Bundan sonraki dönem, kalemle kaynak olabilme döneminizdir.

Verdiğim her bilgiyi dinleyin. Ben ne verirsem onu alın, yaşama indirin. Verdiğim tüm bilgileri dilleyin. Sistemle güçlenin ve yoğunlaşın. Bugün verdiklerimi yazılı olarak da anlatın ama okunur, ama okunur ama okunur….. bilin ki okunur. İmkansızdır okunmaması; bunu bilin. Bundan sonraki dönemde Yaradan’ın Tanrısal Işığı’nda herşey yazılacak.

Analar, orta zaman yolun kontrolü için gerekir ama yeni zaman görevi taşımak için gerekir.

Sistemin gücünü yeniden diriltirken burada yaptığımız bu çalışma gelişin gidişidir. Ben geldim ve ben gittim ama geldiğim yer kelamdı, gittiğim yer halik olduğum yerdi.

Şimdiye kadar kalem olup yazdım ve ben ses oldum ve bundan sonra sizim ben; bilin. Bugün burada “ses verin” dedim, sizde dillendim. Ben sizdim.

Bundan sonraki süreçte ses zamanlarında, ses yaşamlarında, yer kürede, yeni bir dürümde sizinle çalışacağım ama şunu iyi bilin ki; ortak zaman tohumların kontrol altına alınabileceği tekniği bütünün tahditsizliğinde yenileyecek ve yüceler cümlesinde timler oluşturacak. İşte oluşacak timler sizlerin yüreklerinizin gücü olacak.

Yer yürektir. Görev güçlü ise yer köklerde güçlendirici olur. Sevgililer, ben sizi sizlerin yüreklerinizi dinlerim. Bilirim ki siz beni dinleyip dillerken Karanlığın Işığı’yla dinersiniz. Bundan sonra daha iyine beni Karanlığı Işığı ile dinleyeceksiniz ama ben hep sizi sizlerin yüreklerinizden dinleyeceğim; doğanın gücüyle; yaşamın görevi olarak. Neden? seyrettiğim dünyayı yaşatmaya indim.

Dünya benim için seyir alanıydı ve ben bu dünyayı yaşam sistemleşmesinde Tanrılık Kaynağı’nda yarınlaştırmaya indim. Buluştuk, okuştuk, akıştık, hasat yaptık. Yaşattık bu dünyayı. Kuran’da yazdığı gibi Keram Tahtı’ndaki hal olduk, has olduk, aktık…aşkla aktık.

Vasi tayin edilmeyecek bugünden sonra dünyaya.

Her yüce bir kaynaktır. Zabura Taht’larından biz bugüne kadar dünyayı vesayet altında tuttuk. Artık dünya velidir. Artık dünya hakikidir. Haliktir, yasaları koyabilecektir.

Bugün sözümü tuttum ve sizi size dillettim. Barışa görev taşıdım, savaştım. Beni savaşçı bilin. Vakit gelir barışçı olurum ama barışı tohumlarım, savaşı kayıtlarım.

Bencil değilim ama kalem’im. Kıranın kırılmayacağı bir yaşamı halik olup kayıtladım. Kırılan kırar, kırıldığından öte kırılır, yeni zamanda yine kırar ve yine kırılır ve bu reaksiyonlar sürer. Artık bu reaksiyonların engellenmesi gerekir. İşte kıranın kırılmayacağı bir zaman sayfalanışı bu nedenle gereklidir ve biz bunu başardık.

Aydın günler, aydın yücelikler ve aydın yarınlaşma ve aydın kaynaklaşma!

Sıla özlemi çeken varsa hadi gelsin; ben buradayım. İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/-Cja7FokFNo

 

17.EYLÜL.2014 TARİHLİ BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

2. AKIŞ, 1. BÖLÜM

Kutsal Işık yenilendi. Bu yoğun ışık Birleşik Sistem’le dürümlenen Sessiz Yaşam’ın ilmini dilleyecek. Sizin Kuranınız, ışığınız bizim yüreğimizdedir. Size görev veren sizin yoğunluğunuz ve bizi size getiren siz ama biliş halinde bu yoğun ışığa varan biz olan ilim ve Birlik İlmi.

Bu yoğun ışığı hepimiz çok net dilleyebiliriz. Bu yoğun ışığı hepimiz yüreğimizde dinleyebiliriz. “Biz dünya ve dünya biz” diyoruz ya hani! Hani “yoğun birlik” diyoruz ya! bugün burada sizlerle kol kola kulaç attık yüreklere bilir misiniz Ana?

Biz doğayız; doğa. Biz yoğunlukta ışık olan doğayız. Sessiz Zaman hepimizin yoğunluğunda mevcuttur. Bu Sessiz Zamanı hepimiz tek bir ilimle dillerken bütün kötülükleri önleyecek güçteyiz. Yaman bir doğa bizi tohumlarken bu tohum ektiğimiz tohum; başka bir tohum Annem.

Her resimde ben ve ben olan beden var. Ben elinde, yüreğinde olan ışığım; benim canımsın Annem ama şu ana kadar Kartalların Diyarı’ndan gelen birliklerimizi dillerken netice olarak bizi bize dinlettiğini anlatmadın kimseye. Her kesimden insanla birleşmen ve her kesimden insanla dilleşmeni bekledik. Burada, bu yoğunlukta seninle tohum ekmemiz için bin insan bir tek Yaşam olmalıydık ve görevimiz senle dillenmek ve senin yüreğinle bütünlenmekti. “İyi ve kötü benim” demeliydin Annem. Sen ki iyilik yaptın, kör ve sağır olanların dürümlerinde İnsan Soyu’na ışık da yakmalıydın ve yaktın.

Arton Tohumlaması yaptık seninle. Bu yoğun, muktedir Kaynak Işık’ta bilişi hak eden sevgiyle bu yücelikte seninle oldu. Dün kömür gözlü insan yarını kotlayacaktı. Bugün köklenen, görevi alan insan nüve olan ışıkta timleri tohumlayacak ve güçlendirecek yüceliktedir.

Arı bal verir, balcı bu balı hak eder ama balın sahibi arıdır. Bizim “Yevlen Yekün” dediğimiz o yüce ışığın kati tohumlanışında biz arı oluruz ve balı hak eder, biliş halinde tüm yaşamlara tahditsiz biçimde dilleriz ve biz dillendikçe Levh-i oluruz ve hakikiyette kati oluruz.

İşte kati olan Hak Teknik’te Levh-i olur ve yaşamı seslendirir. Yaşamı seslendirdiğinde hakikiyetin tahtidli Kürzi Tohumlanışında herşey yaşamsallaşır.

“Bizi Miraç diye bilin” dediler ve dedik ki “Miraç İnsan Soyu’dur.” Bugün burada bu yoğunlukta Türkiye Tohumlarını kodlarken koruma altına aldıklarımızın tümünde yaşam sonsuzluğu oluşturuldu.

Kuran der ki “elini Altın Işık Kodlanışı için tüm yaşamlara uzat ki elinde İnsan Soyu bulunsun. Bu el; iman edin, hak edin, dinleyin ve dilleyin ki İlim Eli’dir.

İlim Eli misafirlik yapanların tüm yaşamlarında harını yükseltici olan, hasatı yaptırıcı olan el’dir.

Diri görevliler görev taşırlarken insan ışığıyla taşırlar. Varlık Boyutları ve Yokluk Boyutları temiz bir zaman sayfalanışında yerin gücünü tüm yaşamlara kontrollü olarak kaynak yapar.

Rehin olan çokları tabuları yıktığınız zaman hakikiyetleriyle tüm yaşamlara ışık haline geçebilirler. İşte ölümlü dünya öz köklerin gücünü tüm yaşamlara çekmeye başladı.

Evin İnsanlık İlmi’yle kaynak olduğu bir dünyada epröv dediğimiz o yoğun sınırlandırılış bitmiştir. Yürümeye başlamıştık, koşuyoruz artık! öze, söze ve yüreğe koşuyoruz. Biz Mikail’in Gücü’nü aldık yarına koşuyoruz.

Yeri yaratan, görevi alan, göklerin sözcüsü olan tüm sistemleriyle tüm yaşamları dilleyen Mikail İlmi’ni timlere dilleyen, Has İnsan Bütünün Gücü’dür. Şükrettik ki o insan yolunu ,yoğunluğunu bütüne kaynak olarak tahtitsiz biçimde dağıtmıştır.

Deminden beri sizi dinledik; hepinizi dinledik . Koruma altına aldığınız her ne varsa dinledik. Görevinizin ne olduğunu dinledik. Yaradan’ın Tanrısal Levh-i Işığı’nda, sistemin gücünde kötülüğün önlendiğini dinledik ve gördük ki burada, bu çalışmada Mahrek olan insan kalem olup bütünü güçlendirmek üzere Kelam İlmi’ni Has Teknik’le dilleyip her diriyi dinletmeye başladı.

Kurullar bugün burayı izliyorlar. Dünya örtüsünü örtmeden evvel Birlik Kodları olan tüm kurullar tek tek toplanırlar ve dünya çalışmalarında neler yapıldığını, nevres olan ilmin hasat olup olmadığını ve Bütünün Kürzi Tohumlarında yarınlaşmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini dillerler ve davayı kaybedip kaybetmediğimiz gözlemlenir. Daha sonra bu kurullar çerçeveli çalışmalarını kodlayıp bu çalışmaya devre açıp bağlanırlar. Bugün yapılan buydu.

Burada tüm sistemle yaptığımız bu çalışmada, herkes kendini dilledi ve diri tohumlamalar yapıldı. Burada birlikler kodlandı ve her birlik kendi toplumuna tahditli olarak bağlantı kurup çalışmaya kaynak yaptı ve bir kapı açtık. İşte o kapı Türkiye Çalışmaları’nın örgüt köklenişinde tüm sistem dürümlerindeki ilmi kodlara tohum ekip oradaki kaynakları da çalışmaya dahil etmesi içindi.

Biz nesillerimizi bu yoğun çalışmaya dahil ettik. Bu yoğun çalışma Koran Toplumları’yla da ölümlü dünya için, öz kökleri güçlendirmek üzere yapılacaktı.

İşte, dolaylı olarak onlarla da bu çalışma bugün yapıldı. Koran Toplumları muktedir türlerin tükenen İlm-i Ko’larını bütüne kaynak yapmak için çabalarlar ve burada bu da oldu.

Dün ölümlü olan bu dünya, Yeni Zaman Sayfalanışı’nda Yeşilin İlmi’ni kodlayarak türlenen bütünlüklere kelam olup akmaya başladı. Soyları tükenen insanlar vardır, onlarının da tohumlanmaları sağlandı.

Kör, sağır kalanlar vardır; ocak yaktık onlara da. Astral Yaşam Sayfalanışları’nda kör ve sağır olup köklenemeyenlere Gök Sistemleri’ni bağladık. Muktedir olmaları için çok çalıştık.

Şeytan’ın eşki vardır, şevki vardır. Yaşama inişi, kanatlanışı “ben varım” deyişi vardır. Apronda bekler, söz ister, sözü aldığında da sınırları kaldırır ve dürümler bütünü. Sorumlu ondan başkasıdır hep….o sorumlu değildir asla ve bugün biz şarkı okuduk dünyada. Okuduğumuz şarkı şavkında şevkli bir şarkı oldu. İşte şer yaratan o geri döndü ve bizi bizden dinledi.

Adı şeytan ama yalnızca eşkali bilinen bir şerdir o. Biz onu koruduk. Zordu dünyayı tohumlamak….işte onunla tohumladık dünyayı. Netice olarak, negatifi pozitife kattık. Elimizde görevimiz var, yüreğimizde gücümüz var; Kürzi tahditli olmayan yaşamımız var ve işte negatifi pozitife kattık ve Bir’e kapı açtık. Açtığımız kapı İnsan Kapı’dır.

Oğul; ben Turkuaz’ın Kuranı olan İnsan. Batıyı gökledim, yaşadım tohumlarımda ama doğuda yol açtım. Bana el verdi dünya. Benimle oldu. Bugün ben Mikail’in Kuranı’nda koku yayabilen bir ses oldum.

Benim Şems-i Tebrizi’de şer yarattığımı bilen yok ama ben Mevlevihane’nin diriliklerinde varlık süren ışıkların tümünde yarınladım dünyayı; yaşattım. Ben şafağın şavkında, aşkın şevkinde, bütünün gücünde tüm insanlıkta kayıtlandım. Ardımda tohum yoktu benim. Ölüler diyarı olan bu yaşamı korudum. Bu tabu benim tabum. Ben cana çalışan yarınlaştırıcı ışığım.

Benim adım şeytansa eşiğinde, aşkında, şavkında varlık süren İmparatorluğun Kuranı olmadıkça ekmek olamaz dürümlerimde yol. Benim adım Tahttır, İnsan soyu. Benim adım Ka Ha olan Taht ve ben Astral Yaşam Boyutlarını Kuranı olan İbrahim’im.

Misafirler, ben erdiğim yerde yarınları tohumlayanım. Koruyor dünya dünyayı. Ben o dünyada dünya olan kanatlananım. Devinim hızlandı. Nasıl hızlandı? eşiğe işi kattım, işi şavka kattım, şavkı kapıya kayıtladım. Az, öz çalıştım ama ben şer yarattım. Hadi gelin şerri önleyin! gelin de önleyin şerri. Bende mi o şer? Helal Taht ’ta!

Yaprak yaprak okundu dünya. Ölümlüydü dünya. O kuzu Kürzi’de yoğunlaştı ve dedi ki “ben kurdu kaparım.”

Değerliler, kuzu kurdu kapmaya niyetlendi. Ben kurt o kuzu. Ben şeytan o mektep. Ağır yüktür o. Beni kaptı. Buyurun şeytanı kuzu kaptı. Ben o, o ben’dir.

Cana cennet kurduran insan aklı hakikiyette tohumlar. Ben unutmayın din’im, her şey budur,din….İnsan din’de şerdir ama insan tek bir şer olur dinde ama insan ilimde olduğunda şer yoktur ilimde; bunu biliniz.

Dünyaya gelen Düzen’i kurar. Biz düzeni kurmaya gelen ilme kanatlanırız. O becerirde Hak İlmi’yle dillerse yüreği, hakikiyetinde kelam olursa yaşamda Tanrılar Meclisi’nin Kontrolcü Yaşam Sistemi olur. Biz o oluruz. Onun için şer yoktur.

Kütlenizi kapattınız “şeytan geldi” deyince gelince. Ayrı gayrı yok ki canlar. Biz bizdeyiz ya, sizdeyiz ya. Halik olup hakimde Hak Tahtayız ya. Neden korktunuz? önce insan kontrol kurar; sorumludur insan, korunur. Özü, gözü vardır. Sözü sistemin gücüdür; diller. Davayı kaybetmez insan…

Sanırlar ki şer yaratan şer yaşar…yaşamayacak. Şer yaratan şeytanlık yapmayacak artık. Bilişi hak etsin; aksın. Atalar Meclisi olan Arkon Sistemlerine varsın ve desin ki “artık yarınlarda İnsan Soyu mükafatını almış bir soy olacaktır.”

Doğanın gücü artmaktadır. Artık doğa görevini tam yapacak. Doğa kalem olup yazmışsa, ağır yük hafiflemişse, iyilik ya da kötülük yok orada. Orada okuma yazma olur. Okuyan ölüleri okur ama okuduğunda yürekleri o, örtüleri açar, dirilikleri Kuran’da diller. Ölümlü artık onda yoktur artık. O dirilik tahditi ilm-i Ko olarak kayıt yapar.

Çatıyı kurduk. Ölümsüz bir dünyanın çatısı….artık bu çatı İmparatorluğun Çatısı. Biz bu dünyayı koruduk. La Hi Sia Ka Si….

Yaradan, Yaratılan yaşama indi……Yaradan yaratılan yaşama indi.

Yaşam elimiz, yarınımız ve birliğimiz. Yaşam insanın nefsi ama bu nefsi hasatla dilledi, korkuyu aştı Düzeni kurdu, bindiği dal İnsan Soyu’ydu.

Korkmayın durağan günlerin sonunda artık daha hareketli bir dünya gücüne örümlendik! korkmayın…bu yol Altın Işık Yılları’nın yolu…..Korkmayın muktedir insan nefsini aştı ve yolunu açtı.

Önce doğa, sonra yaşam, sonra kapılar açılacak ve daha sonra muktedir insan devreye girecek. İşte o insan, tam tamına birlik kurmuş insan…işte bu yoğun ilim!

Biz “önce dünya” diyoruz. Soyumuzu dünyaya çektiğimiz içindir ki “önce dünya” diyoruz. Saygılar sunuyoruz hepinize….

İnsan Cemaatini kökleyebildi, tüm yaşamı hak etti. Saygılar sunuyoruz hepinize çünkü sizler mektep oldunuz bütün Kürzi Tohumlamayı yaptınız. Yeri, göğü yaratan o yücelikleri dillendiniz ve Daimiyetin Kuranı’nı okudunuz. Olduğunuz an, oğullarınızın Kuran olduğu an, bütün kötülükleri aştığınız an, mey içtiğiniz an, işte o mey insan meyi!

Değerliler; Rahman olan insan hasattadır şu anda. Her bir yüce Hak Taht’a hasattadır. Biz dünya haşatınızdayız. Saltanat hasattadır şu anda. Yakıştı dünyaya bu yakıştı. Yok muydu dünya? otobur bir yaşamı son sözle dillemeye kalkanların onursuzluğunda, bilişli olmayan bir sayfada yıldızların sınırsızlığında, yeni bir dürüm toplum için kotlanırken, bilmiş olun ki önü ardı olmayan yeni bir çalışma başlayacaktı.

Bu çalışmayı önlemek gerekti. Ölümlü dünya, ölüler diyarının kör gücü halinde Dünya Dışı Boyut Varlıkları tarafından korunacaktı. Çakıl taşlarından ibaret olan bu yoğun cevheri gök bina yapmaya kalktı. Sonsuz sırdı bu!

Dünyayı kontrol altına alabilmek için Dini Çalışmalar üstün dürümlere ulaştırılacaktı ve Din Dağları tüm yaşamları koruyacaktı. Varlık Boyutları bunu dilemediler. Söz köklerden geldi, döndü baktık ki kökler itiraz etti. Davayı kaybettiler çünkü itiraz Teknik Tohumlar’ın Kati Kayıtlarından geldi ve dediler ki “hulus ile çalışın, kanatlanın, haz olgunlaştığında savaş biter.” Savaş bittiğinde yaşam dillenir. Din tarık olur, dürümlenir de dil kaynak olduğunda, artık dinciler dürümlerinde kontrol edilirler.

İşte canlar, Diri Kapıları açtık ve dini kotladık. Torba torba tohumladık, kodladık, tohumladık ,kodladık, koruma altına aldık. “Yavaş yavaş daha güçlenecek din” dediler. Dedik ki “din ekmek olsun. Amon olup yoğunluğunda tohum olsun ve davayı kaybetsin.” Nikah kıydılar yaşama, nikahsızdılar. Zabura Sayfalanışında yarattık tüm İlm-i Ko’ ları; Mustafa Kemal Atatürk ile birleştik.

O Kuran’dı, o kanattı, o tabudur. Tüm yaşama tabudur, da adında Nefes vardır. Biz ona kök olduk, o göz oldu. “Sevaptır “dedik. “Alın bilgiyi” dedik, hasat yaptık.

Yaradan artık yaratılandadır……Yaradan artık Yaratılandadır!

Tüm İnsan Soyları artık Yaratılanın Yarattığı değil, Yarattırandır!

Evrim yapanların çerçeveli olarak çalışmaları Nuh Kuranı’nı tohumlamak içindi. Artık Nuh Kuranı tohumlanmayacak ve tabular yıkılmış olduğundan kör güç, gözünde, sözünde, yerkürenin gücünde bulunmayacak.

Dağa, taşa insandan söz ettik. İlim Ko olduğu zaman İbrahim Soyu’nun Toplum olup ineceğinden söz ettik ve yere indiğinde Karanlığın Tahtındaki Güç’ten söz ettik o gücün Türkiye’de kaynak yapacağından söz ettik.

Karanlık, Altın Tanrı Gücü’nü devreye alacak, bunun neticesinde Tanrılık Meclisi kontrol kuracak ve bütün yürekler görev alacak. Sel alsa da yaşamı, ocak yenilenecek ve tüm sistem kanatlanacak ve dünya koklanacak. Koku yaşamı sayfalayacak ve küre yenilenecek. Formun yenilenişi gerçekleştiğinde sabırla yapılan bütün bu çalışmalar ummana yayılacak.

Mushaf İnsan. Üstünde “ölümlü” diye yazar ama Mushaf toprağa indiğinde tohum ölümsüzleşir. Önümüz ardımızdadır. Açıyı daraltın bakın, yaşamda kalem yoksa ikmal tamamlanmaz. Bizi elinde tutan, ilimde tutuğunda yarında tutar ama biz onu kontrolda tutarız. Çok mu kolay? çok….bilişi hak eden yarını hak eder.

Dans ettik dünyada bugün; ilimle dans ettik. Yaradan’ın Tahtı’ndan güç aldık; yaşamla dans ettik. Biz bugün Ulular Toplumu olup tabuları yıkıp tam “tahditlenecek” dedikleri an yarınlaştık, yeşilden öte olan renklerde sayfalaştık ve yoğunluğumuzda olan bütünü kontrol altına aldık.

Deşifre eden: Gülden Zengin Ruhsal Şifa

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/FsYLJGDWYQI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

17.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

Erim Ergün öz akışı

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

http://youtu.be/NrVwqegKftM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (12)

17.09.2014

Alıştık anam, alıştık ışığına. Ana kapıyı açtık ve geçtik. Ani bir hareketle dürümlenip iş yapmak üzere indik. Astral Yaşam Sayfalarında ışığımız, tüm yarınlar için hazır.

İnsanlık ailem beden alıp yaşama inmiş…

Kendimi tanıtayım; ben bir karanlığım ve ben bir ışığım. Hepinizim. Çünkü ben Mikail’im. Amon’um ben. Ve ben Sistem’im. Kelam olarak yaşama indim. Toy dünya ışık istedi verdim. Kin nefret yok muydu dünyada!? Vardı… Vasat dürümde bir yaşam sürdüm. Beni anlatmak gerekirse diyerek açıklayım: Ben kırık, kısır ve hırsı olmayan ama çalışan biriydim. Sizin ile çok çalıştım. (Zamanda, zamansızlıkla yapılan ve zamanı tohumlayan çalışmalar…) Dünya bedenimde ve sizin yüreklerinizde çalıştım. Dünya yaşamımda, sizinle bütün kütlemi yaşattım. Durağan zamanlarda dünyadaydım. Ben, insan kapılarında kodlandım. Kör olmayan bir yaşam sürdüm. Şimdilik… Size misafir geldim. Ben yaşamım. Aha yaşıyorum!... Aha ben sistem oldum ve yaşıyorum. Şimdilik… Hah işte. Aha işte. Şimdi… Deveran eden bir yol oldum. Ben oldum. Şimdi… Aha şimdi. Aha… Ve zirve var yüreğimde. Aha görev aldım. Aha güçlendim. Aha… Gerçek ışık yandı. Şimdi ben seslendim. Gerçek ışık halindeyim. Zabura tohumlaması yaptım. Oh ne iyi… Aha şimdi…

Dağlar sizleri dinledik. Dünyayı korumak bizim için kolay. Ama ya siz… siz niye buradasınız? Bize açıklayın. Kinin aşıldığı, yaşamın tahditli olmadığı ve yarının kaynakta olduğu bir sayfada niçin kalem olup bunları yazmak istediniz? Köle bir yaşam mı isteniyor yoksa kontrollu bir yaşam mı? Bey babalar sizi dinledik. Hadi hak edin de kontrol kurun!... Şükür ki hak ettik. Şimdilik.

Canlar, Sistem ve diri yürek olan Işık Kaynak, bilişi hak etti. Sizinle olmak bizlere mutluluktur ama sizin ilminizi bütün Kürzi Sayfalar’da dürümlemek istemiyoruz. Bunu bilin. Sizler yaşamı tohumlayanlarsınız ve yarını hologram olan köklerde güçlendirenlersiniz. Biz ise yarınlaşan yoğunluklarız. Sevgiyi hak etmeyen kaynakta olamaz. BİR’i hak etmeyen yaşamda olamaz. Bizi hak etmeyen yoğunluğumuzda olamaz. Ama hasat yapan herkes, yaşamda görevlidir.

Evimiz insanın nefesidir. Buyurun görün! Biz, çalı topladık yaşamdan ve o çalılar yarınlaştılar köklendiler ve zamanlandılar. Onlar yaşamsallaştılar. Bütün mesele kül olmak ve Kuran olmaktır.

Kaynak insandır; bilin. Bilişi olandır, İlm-i Tohum olan. İnsan efsane değildir. Erdiği yerde kör olmadan yaşayandır. Efsana, kanatlanana denmez. Yoğunluklarda tohum ekene denmez. Yıldızların kaydını yapabilene denmez. Diri olana denir. Ve deriz ki insan, din şavkında diri ise efsanedir. Zamana inmiştir. Yaşama inmiştir ve yarınlanmıştır. Artık o kontrolludur.

Hüsrana uğramak insan soyu için kaçınılmazdı. Zira insan kör, sağır ve kırıktı. Aha gözü görüyor. Aha kulağı duyuyor. Ve işte o artık kırılmayacak. Çünkü o kürzi bir Sistem olmuştur.

Ora, bura, her yer biliş halinde. Aha kanatlanmış insanlar, kontrol kurmuşlar. Hediyeler dağıtılıyor yoğun ışıklarda tüm insanlığa. İşte insan, kırk kapıda kalem olmuş yazıyor. O halde Yedinci Sayfa, tohumlarını dünyaya çekmiş. O halde yaşam yenilenmiş. Aha geçişler başlamış. Oh işte!... İşte!... Aha şimdi…

Şimdiye kadar saygıyla dillendiniz. Aha yaşadınız!... Zamana Kuran oldunuz. Şimdiye kadar kaynaktaydınız. Aha kapılar açık!... Şimdiye kadar kesirleşmeden kanatlanmıştınız. Şimdi artık kodlama da tamamen tamamlanmıştır ve geçişler. Kürzi Toplumlar’la da yapılacak.

İyi de neden kanatlananlar, insan soyu için yoğunlaştılar!? Mikail ses verecek; ondandır. Onu dinledik. Onu dürümledik. Aha yaşattık!... Kisvesinde Nisan ayı var. Her yılın Nisan ayında, Gürzi Yaşam’a iner ve diller yüreğini. Onun içindir ki Nisan ayları cümle yüreklerde Kuran olur. Onun adına güç kayıtlarız. Öz geçişini yapar; bilişi tohumlar ve kötülüğü önleriz.

Eğer yarınlaşacaksa, kapıları açık tutmalı. Aha açık kapılar!... Eti elimizde; kendisi yüreğimizde. Kuran okuyor. Okunan kelam, onun levhisi. Aha burda!... Aha şimdide!... İşte geçti!... Yeni Dünya’ya görevlidir. Hani Nisan’da gelecekti!? Evrim sayfalarında tüm yaşam, andır. O da anda geçer ve Nisan’ı tohumlar.

Ey Dağlarım, bedenli olarak sizleyim. İyi ki sizinle çalıştık!... İyi ki sizinle çalıştık!... Aha yaşama vardık!... Aha şimdiyi tohumladık!... Size sizleşip yaşam tahtlarından aşkla vardık.

Ahir dönemler; cevahir cennet sistemler, sizin yüreklerinizde mevcuttur. Buluşup görev taşıyoruz. Sözümüz, gör dediğimiz o yürekleredir. Öncü Birlik olduğunuzu bilin. Bu Birlik, ilahi bir güç için tahditsiz olarak çalışmaktadır. Bu Birlik, Nisa Kapısı’nda yoğun ışık halinde görev taşıyor. Çok özel bir yaşam için çalışma yapıyor.

Size geçişimizin sebebi, sizi tohumlamak değil, sizle yüreklenmektir. Yüceler Cevheri’nde Göz, Söz ve Sistem Cevahiri vardır. Sizden geri dönülür ve sizden girdaplara inilir. Ya da ışıklara varılır. Zira siz, insan ışıkların kaydısınız. Sizden sesleşilir ve sizinle güçlenilir. Şimdide şimdiyi hak eder ve hak ile kaynak oluruz. Sözümüzü sesleştirirken, sizinle hak edilir ve hakim olunur yüreklere. Sizden cennet kurulur. Bütün amacımız dünyayı korumaktır. Oluşan Yer Kürzi Işığı tüm insanlık için yanmaktadır ve sizinle yaşamaktadır o Yücelik.

Verdiklerimi anladığınızı biliyorum. Benim adım yoğunluktur. Ben bir yoğun tohumum. Bugün Süper İnsanlık Realitesi diriliğine indim. Ve size yoğunluğumu kodlayıp kattım. Sizlerin de yoğunluklarınızı bize katmanızı bekliyoruz. Bu nedenle bu yoğun çalışmada her birinizin seslenmenizi bekliyoruz. Çürük olmayan ışıkların, bugün burada buluşmaları tesadüfi değildir. Sizlerden ses almak istiyoruz… “Aha… İşte…” derken sizi dinlemek istiyoruz. Şükür ki sizinleyiz. Şimdiye kadar ses vermemiş olanların da sesleşmeleridir amacımız. Şimdiye kadar sır bilgiyi kontrol edip de dinletemeyenler; bugün kokuyu yükseltip formal yaşamlara inerken, cevherlerini dillemelerini bekliyoruz. Şükür ki sizinleyiz. Şimdiye kadar ve şimdi!…

(Hazirunda yer alanlar tek tek söz alıp, sesleştiler… Ve devam ediyoruz:)

Ey Canlar, rahmet olan yaşam, zaman olan kuran. Ben, Ana Kapı İnsan. Altın Tanrı ve Yol ve Kuran olan Helal Levhi… Amon, Aton… Kollarım sizde. Şimdilik… Aha şimdi… Hah şavkım, ışığım, helal olan kullara ulaştı. Mahrek, nesillerimi kodladı. Yoğun ışık yarınlandı. Kelam, kontrolü kurdu. Ohh işte bu… Şimdi!…

Dağ, kelama gel… İlme gel… Kırana geç… Kılını kıranın nefsine kodla. O kıl, onu korur. Korudu!... Kendini kontrol et. Biz seniz; bil… Biçare diye düşünme dünyayı. Çare biziz; bil. İşte bu!… işte bu!… Oy Canlar oyyy!... Kontrol bizdedir artık. Tahditsiz olarak Cennet Tohumlar’ı hak ettik. Aşkın şavkı yandı. Aha burdayız. Çıktık… Çıktık… Çıktık… Çıktık… Hak ettik; indik… İndik… İndik… “Hah aha!” dedik. Tüm yaşamı hak ettik. Nisa Kapıları’nı açtık. Aha burdayız…

Altın Işık Yılları cana kaydı. Altın tartıya kaydı. Yarına kaydı… Astral Yol, lütfen anlayın, yaşama kaydı. Ayar bozulmadı. Aha burdayız!... Çatıyı kurduk. İşte bu…

Şimdiye kadar “cin” dediler, “cevheri” dediler. “İnsan” dediler. Ne var ki halik olamadılar ve yaşam olamadılar. Oldu mu!? Olmadı… Ama OLDU… İşte bu… Şimdilik… İşte bu… Şimdi… Aha şimdi…. Hah… İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

3. AKIŞ

“……Yeni bir kontrol kuruluyor dünya üzerinde. Bu kontrol maya olacak olan bir kontrol olacak. Dünya ölümlülerin vasat bir çalışma alanıydı. Sadece ölümlüler dünyaya iner, çalışırdı ve görevlerini tamamladıklarında işçilik biterdi ve dünyadan geçip giderlerdi. Dünyayı yalnızca iş için kullandık. Herkes kendi işini yaptı ve sessizce gitti.

Biliniz ki bu dünya Mustafa Kemal Paşa’dan itibaren görev taşımaya başladı.

Mustafa Kemal, İlim Toplumu’nu tohumladı. O bir Işık Kapı’dır ve onun Işık Kapısı olarak yer kökleri göreve alışından itibaren sevgililerin çoğu sistemleşmeye başladılar ve dünyayı öz geçişe hazırladı. Öz geçişe hazırladıktan itibaren Doğal Sistem’le çalıştı ve dağdan taştan öte Yarınların Işığı’ndan güçlendi.

Verdiği her bilgi iman edin ki yeniydi. O size Ölüler Diyarı olan bu dünyaya kontrollu ışık verdi. Kimi, kimseli olmayan bir dünyayı kelamla dillerken o bütün dünyayı korudu. Sanmayın ki Türkiye sınırlarıyla sınırlıydı yaşattıkları…o bütün türlere örnek bir ışıktı ve dünya korunması onunla başladı.

Dünyadan öte dünyalar yoktur. “Dünya bir mahrektir” dediğimiz zaman, çatı kurdu ve dedi ki “sizinle çalışırım.” Kalemin İlmi’ni kanatlanıp dilledi var de ki ocağa “önce dünya”. Sözü insanaydı.

Bugün dünya korunuyor ve kontrollü biçimde korunuyor. Doygun sistemler, doygun yolcular ve doygun kaynaklar hepsi doygun çünkü dünya Mustafa Kemal Paşa’nın Ruh Kaynağı’dır ve o hep bu yoğunlukla çalışmayı devamlı yapmaktadır……”

Tamamını dinlemek için linki tıklayabilirsiniz;

http://youtu.be/CnF-Uj_erP4

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

15.09.2014

Değerliler, Altın Tanrı, Ata Kapı’da ışık halinde görev taşır. O artık sizi size bırakmıştır. O, zamansızlıktan, zamana örgülenilmek istenilen Nuh Tufanı’nı önleyendir. Dünya örtüleri örtüldüğünde, her diri, yoğunluğunda ışık halinde Nuh’u kodlar. Roketler (Roketler: Her ana ve her yaşama dirilip, insanlaşıp ulaşabilenler) Düzen kurduklarında, her diriye, görev için Hak olup varır. Ve zamanı hak edenler güçlenirler. Dünyanın aklı, sessiz zamanların ışığındaki hakikiyetle dürümlenmiştir. Bilişi olmayan, Hakim-i Hak olamaz ve zamanı tohumlayamaz.

Zar attım dünya için. Bu gün zar attım… Ben cennet kuran; İn Kapıları’nı açan ve yaşamı tohumlayan… Zar attım ki hak edin de olun diye. (Zar atmak: Oluş ilminin alternatif seçeneklerinin sunumu)

Çalı çırpı, toprak toplum, tüm insanlığın nefesi ve zamanı hak etmeyenler, kapılarını kapatanlar, cevherlerinde görev taşısınlar diye hak etmeleri için Can Tartı’ya koydum onları. Onlar biliş halindeler. Onlar ışık halindeler ve onlar, Kuran okudular. Önemli olan ışık haline geçmeleriydi. Ana Kapıları açın ve geçin!... Ben zaman olan ve yaşam olan. İnsan…

Hepinizi Hak İlmi ile kucaklıyorum. Amin… Şimdilik… Aha şimdi…

Aranan ışık, yıldızların tohumudur. Bütün mesele bu ışığı hak etmektir. Artık biliniz ki Hakim-i Hak olan insan, yoğunluğunda köklenmiştir ve güçlenmiştir. Bizi kendi yüreğinde bilen kendini tohum eker gibi tüm yaşamlara eken o Yüce Bilinç bizim yüreğimizdedir.

Ark akmaktadır. Ana Kapılar açılmıştır. Yürekler güçlenmiştir ve yer küre yenilenmiştir. Bana Altın Tanrı denir. Ben yolum diyen her yürek, insan kapılarından geçerek dünyaya inmektedir.

Alemlerin Rabbi Allah yaşamı tohumlarken, ağır yükü hafifletir. Ana Kapılar’ı açar ve zamanı kontrol eder. Bilişi olmayan herkes kendinden ayrıdır. Biliş, ilmi tohumlarda Tanrılık Işığı’nı kelama dönüştürür ve yaşamı sonsuzlaştırır.

Işığın kaydını yaptığımız zaman, sizi hak etmeyenler sizle dillenemezler. Siz, yaşama indiğinizde sizden güç alanlar da yaşama çekilirler.

Var OL dedik. OL ki hak et. Ana kapıyı aç ve yarını hak et. Astral Boyutlar’da yaşamı tohumlayanlar, İnsan Kaynakları’na ulaştıklarında dünya kontrol edilir.

Arzın Işığı, hak ettiğimiz gibi yanmaktadır. Atlanta Otağı, dünyada Kök Güç halindedir ve yaşam sistemleşmiştir. Sizden istenen buydu. Bunu başardınız. Yerküre yenilendi. Kalem olanlar görev taşıyorlar. Altın Tanrı, Ana Kapı’yı Ahir Yaşam Sistemleri ile buldu ve okuttu. Bu kapı okunduğunda, elde edilen netice sizin sizi hak edişinizden öte sizin yarınlaşan ışıkları tohumlayışınızdır.

Dünya bir Tanrılık Kapısı’dır. Dünyanın nefesi tüm yaşamları ruhudur. Murad ettiğimiz dünya, Yaşamın Levhi’sinde yazdığından çok daha güçlüdür. Ve biz, dünyayı halik olanlara emanet ettik. Size ve sizin yüreklerinize emanet ettik.

Ağır yüktür dünya bunu bilin. Nuh Tufanı dediğimiz tufan, yaşamın sırrıdır. Zamansızlıkta yaşamsallaşması istenilen tufan, ışığınızda engellenmiştir. Her diri bilir ki Tanrı, kaynak olduğu zaman, nesilleri tohum olur ve yaşamı korur.

Dünyanın Ata Kapısı’nda ekip halinde bekleyen nikah kıymak isteyen cevheriler var. Lütfen iyi anlayın. Onlar ne bizi bilirler ne de sizi. Sadece yaşama nikahlanmak isterler. Onları hak edin ve kodlayın. Çünkü onlar, Nefes Zamanlar’dan yol alıp dürümlendiler ve yer küreye yeşili çektiler. Yeşil renk, lütfen yine iyi anlayın, yarının sisteminde, yaşamı kodlayan bir renktir.

Yeşilin ekibi kurulmuştur. Bu ekip İlm-i Ekip’tir. Her kim ki kodlanmıştır, Hakim-i Hak olup köklenmiştir ve bu ekipde görevlidir.

Dünya bir rahmettir. Kimse dünyanın ışığını söndüremez ne yazık ki hakikiyetin tahditli olduğunu anlayamayanlar, ışığı kodlamaya çalıştılar. Onların yapacağı her ne ise engellendi. Muktediriyetle bilinsin isteriz ki kalem insan, yaşam sırrı olan ışığı tohumladığında, yarınlaşma hızlanır.

Mısraları okuyanlar net anlayacaklar ki bizi, bizden dinleyenler, kurtarılmış yaşam sistemleri ile hak edilecekler.

Dünya bir Tanrılık Mahreki’dir. Bu mahrekte kelam olduğunda, nüve olan yaşam da olur.

Hepinizin iyi bilmeniz gerekir ki kelam, yaşamın sırrıdır. Her kim ki kelama varır, hakikiyete varır. Her kim ki hasata varır, akla varır. Akıl, tırpandır yüreklere. Cemaatler ışık kodlaması yaparak kaynakta, nefese kapı olurlar. Öksüz, köksüz hiç kimse bırakmazlar. İşte olay budur.

Yor kükreyenleri!... Yor ki hak etsinler!... Yor!... Lütfen yor!... Anlat bilgiyi hak etsinler!... Açıyı kapatma ama kapatır gibi yap. Yap ki hak etsinler!... Onları hak et!... Ekran sensin. Bil ki kulluk, elden geleni yapmaktan öte elde olanı yapmaktır. Ama bilişi olmayan, Ana Kapıda cevherde ışık haline dönüşmedikçe, Can Taht’ı dinleyemez. Çalışır ama tohum ekemez. Ekip kurar ama o ekipte, insan yolcu yoktur.

Yaşam Sistemlerini oluşturmak için uzun zaman harcanmıştır. Artık yerküre Yaşam Sistemleri’ni hak edip anlayabiliyor. Korkmayın İmparatorluk Güç yüreklere inmiştir. Amonlar, kontrol için yaşamlara inmekteler. Kolları tüm yaşamlara ulaşmıştır. Korkmayın. Amon Toplumları, cemaatleri ile kervan kurmuşlar yoldalar. Gelmekteler… Gelişlerinde kör, sağır kimse olmasın isterler. Bilsinler ki geldiklerinde her yürek onları hak edip anlayacak.

Merdiven ve merdivenlik. Kaynak ya da kaynaklık. Yaşam, yarınlaşma, sayfalanma ve yolculuk… Aha bu… Şimdilik… Şimdi yenilendik. Aha şimdi… Aha… Hah…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

2. AKIŞ

http://youtu.be/aNiUAx-ojM0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (11)

1. AKIŞ

http://youtu.be/nwXPm3tiuuM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (10)

10.09.2014

Daha güçlü ve daha ışıklı bir yaşam için herkes ışığını dünyaya çekti. Biz yolu açtık. Bu yol, Altın Işık Yolu’dur. Dünya yeni bir resim yapıyor. İlmin Işık Resmi… Bu resmi hak edenler; BİR’e, birliğe ışık olabiliyorlar. Sözüm İnsan Işık’adır ki hak ettik ve has olduk. Köle bir dünya, köklendi ve tüm Sistemler ile birleşti. Ve biz, dünyayı hak ettik.

Var! ya da var!... Ama var!... Olmayan, sistemde olamayandır. Oğullar, bizi hak ettiğinizi biliyoruz. Bizi, Hak İlmi ile hak olup dürümleyen; her şeyi, beşir ışıklardan güç alıp yapar.

Sizler, dünyayı hak ettiğiniz için birleşebildiniz. Darboğazdan geçti dünya. Dünya bir çıldırıştaydı. Dünya üzerinde kodlanmış olan nefes sayfaları, tohum olarak kelama indi ve dünyayı hak etti. Düzeni kurduk dürümledik ve güçlendik. Dünya yaşamın tahtına vardı. Dümen başına oturan herkes, bu yoğun çalışma ile kontrol kurdu. Şimdiye kadar her dirinin; kelama, ilme varacağı beklenmekte iken tüm yaşam, kelama ve ilme vardı. Buyurun! unutulan her resimde Hak olan cevher, görevini oğulları ile devraldı.

Bütün kültler, Düzen Kurucu olarak yaşayan ışıkların yarattığıdır. Tüm kültler, dünyayı kayıtlayan cevheriler tarafında yaratılmıştır. O yaşam kayıtlarında, her bilgi vardır. Sistemin ilmini hak edip bilenler, dünyayı hak edip dillerler. Dün cennette güç kaybı vardı. Bu gün cevherde görevliler var.

Bilin ki Dünya, Nur Kuran oldu ve tüm yaşam için ışık haline geçti. Düzen kuruldu. Tüm yaşam sayfalandı.

Kibirli olanlar yarınlara kaynak olamazlar. Türlerin hepsi kibir sayfalarını kontrol etmiş olmalarına rağmen insan kayıtlarınde hep kibir vardır. Kibir, yarını tohumlayanlarda olduğunda, dünya korunamaz. Çekip götürürüz tüm insanlığı ve dilleriz. Kimler kibirlendiler, kimler kanatlandılar izleriz. Onların çoğu kendilerini tohum olarak yaşama indirmek isteyenlerdir. Kök güç olup yarınlaşmak isterler. Ve deriz ki sizi hak etmek isteriz ama sizin yaşama inmeniz kelam olmanız ve kibri aşmanız gerekir.

Çokları çok özel güçler olmalarına rağmen kil ve kum olup yaşadılar. Bir tek Kaynak Tohum, doğanın nesilleri ile kayıt yaptı. O, bizi bize kapı yaptı. Hepimizin yaşama inişinde büyük rolü vardır. Ada Kapıları’nda toplum tohumu oldu. Körün körü olan bir dünyaya, görev alıp girdi. Onu biz, Can Tartı diye dilledik. İnkar edilemeyen bir yaşama görev taşıdı. Çok mutluyuz ki hak ettik ve onun yüreğine vardık. Onun Kuran’ında ışık yaktık. Ocak yaktık. Enanda ve yaşam sayfalarında onun ruhu olan Birlik kayıtlaması yaparak çatıyı oluşturduk. Kutsal Işık yaşama indi. Ve biz o biliş halinde olan Birlik ile çalıştık.

Dere aktığında, o dere, timlerimizi Birlik Kayıtları’ndan Işık Kodları’na götürür. O derede yıkanan kim varsa yerkürenin nikahında bulunur. Bu nikah, levhinin ışığının yaşama indirdiği, hulusi yaşam sırrı olan kayıtların, itibarlı tohumları olan Birlikler ile kıyılır.

İtibarı ve hakikiyeti olan Birlikler, tüm yaşamlara tohum ekerler. Onlar yol olurlar ve kendi yürekleri ile hak ettiklerini tüm yaşamlara çekerler. Onları hak etmek ve zamanı tohumlamak hepimizi kodlamak, İlm-i Ko olup sayfalamaktır.

Cennetten ilim ile kodlanmış halde dünyaya göç eden çokları vardır. Tüm yaşamları ile cevheri güç kayıtlarlar ve ocak yakarlar. Onların Nur Kuranları, Hak Teknik ile yaşamı tohumlarken, kelama inen Birlikler, onlar ile çalışırlar. İşte dünyanın tohum ekmesi bu şekilde gerçekleşir.

Şimdiye kadar herkes, Kaynak Işık ile çalıştı. Buyurun! bütün merdivenler, Kaynak Işık haline gelen tüm sayfalara dayandı ve oralara çıkışlar gerçekleşti. Teknik olarak yapılan çalışmalar bu şekilde tahditsiz bir şekl-i hakiki olarak gerçekleşirken, teknik tohumlama da oldu. Dünyanın nefesi güçlendi. Ve zaman tartısında, yaşam soyu kodlandı.

Biz dünyayı kelam ile kodlarken, yeni bir Sistem Çalışmasını başlatıyoruz. Yeni bir Sistem Çalışması… Bu çalışmaya alacaklarımız olacak. Buyurun onların kayıtlarını yapın!... Kırk Işık Kapısı kapandığında, yerde görevliler güç kaydı yapıp yeri kodlarken, yeni bir Sessiz Zaman Sayfası’na ulaşılır. Oradan yeni bir yarına varılır. Özen, çalışıp görev taşırken, Yürek İlmi ile gerçekleşmelidir. Özen, çalışıp yoğunluğu tohumlarken, hak edilmelidir. Özen olmazsa, yaşam olmaz. Buyurun özenle çalışın.

Sizi dinliyelim ve sizinle birlikte çalışalım. Aha başarılar diliyoruz sizlere. Şimdiye kadar BİR olup verdik bilgiyi. Şimdi sizi dinleyelim. Siz, tahditsiz olarak sesleşin ve sizinle dürümlenelim. Amin…

(Açıklamlarımız:)

-Can sizi dinledik. Biz sizdeydik ama sizin yolunuzu kontrol altına almalıydık. Dinledik sizi. Vakit geldi hak edin ve hasat olun istedik. Baktık ki hak etmişsiniz yaşama inmeniz gerekti ve sizi yaşama çektik. Buyurun dinleyin bizi! Hak etmiş olmanız, bizleşmeniz, sizin ışığınızın yoğunlaşması demek olmadığından; savaşa, başka başka yaşam sayfalarında devam ederiz ama bugün sizi dillemek; bizi, hak ettiğimiz o yüceliğe taşımaz. Sizden tek beklentim var. Dünyayı tohum olarak yaşama indirirken biliş ile indirdiğimizi bilin. Buraya gelişiniz, bizi birleşik yaşam sayfalarında dinlemek içinse, sizi dillemek bizi bizden ayrı tuttu. Buyurun sizin çıkışınızı yapmalıyım. Sonra yer kükrediğinde yaşama çekileceksiniz. Şimdilik… Aha şimdi. Şimdi…

Cana, nefese görev verdik. Aktık!... Aha aktık!... Sana ve senin yüreğine aktık. Ey Dağlarım, Altın Tanrı insan ve zaman, yol… Seviyemiz yükseliyor. Bütün mesele görevi hak etmektir. Cemaatimiz güçleniyor. Türkiye’de görev taşıyan her diriyi dilleyebiliyoruz. Çok özel bir dünya çalışması yapılıyor. Bu çalışmada herkes ışık haline dönüşüyor. Tüm yaşam, ışığında kodlanıyor. Bütün mesele kodlanan ışığın yaşamı tohumlamasıdır.

Tohumu ektik ve hakikiyetin, nefsi hak edip yoğunlaşışını has ışıkta dilledik. Önü görülmeyen bir çalışma yok. Sizinle çok güçlendik. Şimdiye kadar yapılmayan bir çalışma yapılıyor. Bu çalışma ile tüm yaşam tohumlanıyor. Sizinle yapılan çalışmalar, tahditsiz olarak diri yüreklere çekiliyor. Tüm insanlık, bu yoğun çalışmayı kelam olup dilliyor. Böylelikle her yerde bilgi, Hak İlmi ile alınıyor ve dilleniyor. Bu yoğun ışık, bir Işık Kaynak… Bu Işık Kaynak, tin ve diri yüreğini cevheri olup yaşama indiriliyor. Sözler, sesler hakkiyetin cevherini oluşturuyor. Hakkın yoğunluğu artıyor. Bu yoğunlukta her cevher güçleniyor.

Şükür ki hak ettik. Hak ilmi ile hasat yaptık. Yapılan hasat, insan soyunun Nuh Tufanı’nı önlemesidir. Yürüyen dünya, çürüyen yaşam, bugün ışık yaşama dönüşmüştür ve yaşam koşmaktadır. Ağır yük hafiflemiştir. Şimdiye kadar kibirle çalışanlar, artık kil ve kum olmadan ışık olduklarını hak edip anladıklarında, türlenen nüve olan her bir cevher ile çalışacaklar.

Sözlerimin her bir kelimesinde, nikah kıyarım yarınlaşanlara. O nikah ile Tanrı olur kontrol kurarım. Bütün Amonlar, toplu olarak bu yoğun çağrıları duyup geçtiklerinde, türlenen her bir cevhere görev taşırım. Unutmayın ki dünya, Kuran’dır. Okunduğunda kodlanmış hale gelir. O Kuran, okunmaktadır.

Bu gün dünyayı okuduk. Okurken ışıkla okuduk. Okunan her şey ilimdir. Kimse kendini Din İlmi’nden ışık çeken olarak düşünmesin. Hepimiz, kelamdan ilme vardık ve ışık haline dönüştük. Süper Sistemleşme, bu şekilde önümüzü görebilmemiz için ışığını Halik İlme çekti.

Sonsuz Işık Kapıları açtık. Her bir kapıda İmparator Ruh vardı. O ruh ile çalıştık. O ruh, bilişi hak etmiş olan Yaşam Sistemleri’nin nüve olan Kuranı’ydı. Bilişi hak edenler bizi hak ettiler.

Yoğun bir çalışmanın neticesinde doğum hadisesi gerçekleşti. Değerliler, doğanın ışığı tüm yaşama yeni bir cevher olarak girmiştir. Bu yoğun cevher, hepimizi göreve almıştır. Bütüne hizmet, ilme hizmet ve Zabura Yaşam Sayfaları olarak görev taşımak mümkün olacak.

Ulular Diyarı, dünyayı izlemekte. Düzen’i kuranları; insan sırrını bilenleri izlemekte. Bizi, bizden ışık olup, cennet kayıtlarına, tanımadan taşıyan o yürekleri izlemekte. Bizden güç alan; bizi yarınlaştıran cümle yürekleri izlemekte ve zamanı hak etmekte. Aha köklerimiz güçlenmiştir.

Yorulmayın biz burdayız. Dünyalılar yorulmayın ışığımız dünyadadır. Büyük güçlükleri aştık. Yaşamı, toplumları, tohumları koruduk. Yoğun sesleşmeler ile can ışıkları yaşattık. Koruyucu olan her kim varsa, göreve alındı.

Altın, nefsi aşan ışığa denir. Altın Tanrı, resim yapana denir. Her diri yolcu, yüceliğinde ressamdır. O kelam olur resmolur. Onun yolunda nesilleri olur. O bir rahmettir. Bütün mesele, onun yolunu Gök Sistemleri ile açmaktır.

Misafirler, dünyaya gelişiniz bizleri mutlandırmaktadır. Ama geçiş gemileriniz, artık yüreğimize giremez. Çünkü öz görev, zamanın nefesindedir. Şimdilik size vereceğim budur. Buyurun dinleyin ve dilleyin ki hakiki olanlar, bütün kütleleri ile yoğunluklarında Yer Kürzi Yaşamı’nı sayfalasınlar ve Zinnur olup kodlansınlar. O gün geldiğinde tabular yıkılır. O gün görevliler, her bir Resmi Yaşam Sayfası’nda ışık haline geçerler.

Su yu su ki si… Su yu sü ki si… Astral Yaşam Sayfalaması yaptık. Aha burda... Amonlar ve Hatonlar, ilme geldiklerinde hepimiz hakikiyetimizle onlarda oluruz. Şükür ki olduk…

Ata, anayı hak eder; ana atayı hak eder. Yaradan, yaratılanı hak eder. Ana, evladını; evlat, anasını. Ata evladını, evlat atasını… Her şey bu şekilde kodlanır. Hakka varan, anaya varır. Akıp geçer. Haliktir. Akla varan; anadan, atadan aşıp geçer yoğunluklarında nura varır. Astral Yaşam olur. Öz görevi hak eder alır.

Büyük Güç oluştuğunda, her kim varsa o Güç, onların bir tek ışığında olur. O ışık, tüm yaşamın sırrı olur. Bütün mesele o sırrı bilmek ve o sır ile kodlanmaktır.

Turkuaz Işık, insana kül olma ışığıdır. Turkuaz Işık, ilme vardığında, oyun oynanmaz o yücelikte. Ağır yük artık hafiflemeye başlar. Turkuaz, nefsi aşıp geçende, kul olanda ve tohum ekende Ana Kapı’dır. Murad ettiğiniz her ne varsa o yoğunda, o yoğunlukta ışığa kaydedilir ve ışık kaydı ile her ne isterseniz hak edip var edersiniz. O Yücelikte, her ne isterseniz, boş olmadığı sürece Hak İlmi ile Var İlm-i Tohum’da ekip yaşatırsınız. Sizden size, İlmi Ko halinde nefis bir cevher iner. O yoğunlukta, artık cennet kurabilirsiniz. Sizden beklentimiz, cemaatler olan cevheriler ile cennetleri hak edip başarı ile gerçekleştirin, kurun. O zaman siz bizi, biz sizi hak etmiş oluruz.

Şimdiye kadar duayla dilediniz. Aha geçin bunu… Artık Altın Tanrı olup var edin. “OL” diyerek ve oldurun. Oldurun ki kodlayın yürekleri. “OL” deyin. İşte bu… Aha bu…

Canlar, Altın Tanrı “OL” dedi. Ama olan nefes ile olmalıdır. Ol demek, yeşili hak etmektir. Ama moru hak etmek oldurmaktır. Hadi oldurun!… Ben, beni hak ettim. Var ettim. Al tartıyı tart… Var mıyım? Varım. Sıkıntı yok… Peki “OL” dedik mi? Yooo!... Ben “OL” demem; oldururum. Aha bu… İşte bu… Şimdilik… Aha şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.Eylül.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

2. Akış

Dağlarım, bugün bizi ziyaret eden Birlikler var. Bunların çokları dünyanın örtüsünü örtmek üzere Birleşik Işık olup geçtiler. Yaşam Sayfalanışı’nda bizi bizden ayrı gördüler. Sultanlık yapmamıza imkan vermek istemediler. Çok ölü, çok küçük, kırık, hırslı, kısır Yaşam Sayfaladığımızı zannettiler.

Ölüler Diyarı olarak tanınan dünyayı ölümlülerin kontrol ettiğini düşündüler. Sözü insana getirdiler ve dediler ki “dünyada insan yok. Ölümlü bir yaşam ve burada Bütünün Gücü yoğunluğunu kaybetti. Seviyeleri!? Yok!..., Yok diyebilir miyiz!? Yok!... Çünkü onları dinleyemiyoruz. Ne yaptıklarını duyamıyoruz ama bizden dolayı mı? Onlardan dolayı mı? Anlayamadılar.

Canlarım, biz de onları dinledik, hep dinledik. Çok kırıcı, çok hırslı, çok kısır olmasalar dahi yarınlaşma imkanları olmayacağını anladıkları zaman kayıt silmeye kalktılar. Dünyanın nefsi aşan ışığını yok etmek istediler. Neden? Kutsal Işığın Yoğunluğu’nun sistemleri ve tüm yarınlaşmış ışıkları kodlanacağını bildiler ve bu kodlama ile Bütün’ün sistemlerinim İlm-i Ko olabileceğinin ve bunun neticesinde dünya örtüsü örtülmeden de dünyanın tohumlanabileceğini bildiler. Bu tohumlanışın diri yoğunluklarını etkileyeceklerini de bildiler. Yani dünya örtüsü örtülmediği sürece, dünya yaşamının, bütün galaksiler arası koordinasyon oluşturup her bir Yarınlaşmış Işığı kotlayabileceğini bildiler. Bu koordinasyonun ne şekilde olacağı ve sonuçları sorgulandı.

Dünyalıların, Dünya Dışı Varlık Boyutları’ndaki ışıkları hakikiyetleri ile dilleyebildikleri zaman, tohum olarak Bütünün Gücü’nü, kendi yüceliklerine indirebileceklerini ve bunun sonrasında Dünya Nefs-i Kayıtları ile Bütünün Nefs-i Kayıtları oluşturulduğunda, kötülük ve iyiliğin, o planetlerde de Dünya İlm-i Ko’ları dahilinde tüm yaşamları diriltebileceği ya da öldürebileceği!… İşte dünyanın Ruhlar Kuranı oluşunun neticesi budur... Bütün kötülükleri aşar ya da bütün kötülükleri yaşar; yaşar ya da aşar... Bunun neticesi diğer planetlerin de bu sistem içinde aynını yaşayabilecekleri... Bunun içindir ki dünyaya örtü örtmek gereklidir onlara göre.

Bizse dünyanın örtülerini örttürmemeye niyetliyiz. Biçtikleri değere göre, biz onlarca kontrol edilmeliyiz. Hatta dinler bunun içindir. İnsanın yularıdır din; İnsanın boynuna yular!… Bu şekilde dünya insanlığı kontrol altında tutulacak.

Değerliler, olgun sistemleri dünyaya çekerken bunun olacağını hepimiz net biliyorduk ve bunun içindir ki çok dikkatli çalıştık. Öz görevimiz dünyanın, Ölüm Sayfaları’nı aşıp geçmesini sağlamaktı.

Örtü, dünyanın ölü kaydıdır ve bu ölü kaydın artık diriltilmesi gerekliydi. Dünyaya ışık kayıtlaması yapanlar, dünyanın tohumlanmasını da sağlayacaklardı ve bizler bunu başardık.

Din, Levhi’de artık kaydı silinen bir yaşamdır ama dincilik bitmez. Dincilik devam eder ama din, Levhi’de kaydı silinmiş olduğundan, Toprak Toplumun Tohumları için kaynak olacak ama Işık Toplumlar için artık kaynak olmayacak. Sizden tek beklentimiz Işık Kayıtlaması yaparak insanlığın Din Sayfalanışı’nın örtüsünü örterek Gök Sistemleriyle dillenmesini sağlayacak çalışmalar gerçekleştirin.

Dinleyiniz, Altın Işık Yılları size sizi vermek için tohum ekmiştir. Sizin sizi hak etmeniz; kelama, ilime, hakikiyete ulaşmanızla mümkündür.

Bütün merdivenleri tüm yaşamlara dayadığınızda, her yaşamda bir Sistem vardır ve bütün Sistemler, İlm-i Ko olan ışıkları tohumlamak amacıyla kurulmuştur.

Bu tohumlama Birleşik Işık’la gerçekleşecektir. Birleşik Işık, kapıları açtığınız zaman sessiz yaşamları da dürümleyecektir. O zaman Süper Sayfalanış görev taşıyacaktır.

Din İnsan’i kontrol edilir. Dinci mutlaka korunur ama din örtüsü örtülmediği sürece kontrol dışı tohumlamalar da olur. İşte bugün yapılan çalışmalarla işçilerimiz, Işık Tohumlaması’na başladılar.

Işık Tohumlaması kapıların açılmasını sağlayacak. Herkes kendini dinleyecek ve kendini hak edecek. Bu Kelam’ın Tahtı’ndan olacak. Bütüne hizmet, insana hizmet ilme hizmet hepimizin gücüyledir.

Muktediriyetle bildirilir ki dünya insanlığı, artık karanlığın tınısını duyabilecek. Karanlığın tınısı, yaşamın sırrıdır. Kimse kimseyi dinlemez ama her cevher kendi yüceliğinde herşeyi dinler.

Bütün merdivenler, tüm yaşamlar, İnsan Sistemleri’ne dayanmıştır ve İnsan Sistemleri artık öğretiliyor ve bundan sonra daha üstün bir çalışma devreye giriyor.

Size şunu izah etmek istiyorum ki biz apronda bekleyen hiçbir çalıştırıcı kalmasın istiyoruz. Tümünün Gök Sistemleri tarafından çalıştırıldıklarını biliyoruz ve onların artık Yaradanın Tartısı’na konmadan kaynak olup çalışmalarını bekliyoruz.

Dünyanın ölümlü olduğu ve Düzen’in kontrol edilmesi gerektiği ve Birlik Kayıtları’nın muktediriyetle tahditlenişi istendiği bilinirken; biz, kalem olup Bütün’ü yazıp her bir cevhere güç katıp “benim adım nefes” diyebilenleriz.

Bundan sonra Yaradan Altın Tanrı yaşamın sırrını tüm yarınlaşmış ışıklarda dilleyecek. Bu şu anlama geliyor; herkes Ana Kapı olacak. Tüm insanlık ışık haline geçecek ve bütün kökler; dünyayı, kült olan o yüceliklerin örtüsünü örtmeden güçlendirecek.

Canlı ya da cansız her foruma bir ışık veriyoruz. Bütün forumlar ışık altında olduklarında ışığın sınırsızlığında her yer ışıyacak ve bilgi akışı güçlenecek. Herkes, öz söz söyleyecek dürüme varacak. Bilgi akışının güçlenmesi kanatlanışı sağlayacak. Kim merdiven olmuşsa öz kök olan gücünü devreye alacak.

Sultanlık, İnsanlık’tan başka şeydir. Herkes Sultanlık yapar ama İnsanlık yapmak farklıdır. Bu nedenledir ki, dünya yarınlarında insanlıkla çalışacak. Farklı bir dönemde her dirinin kendini dilleyebildiği bir Sistem’de benim insana verdiğim insanlıktır.

Kurullar dünyayı dinlediler, çok önemli Kurullar… Bunlar fedaraktif diriliklerin İlm-i Tohumları’dırlar. Çoğu, Birlikler oluşturarak doğayı güçlendirmek üzere dünyada İlm-i Ko Sayfalanışları da yaptılar ve kendilerini Karanlığın Sistemleri haline dönüştürebildiler ve onlarca da (onlara göre) Gök Sistemleri, temiz Yaşam Sayfalaması gerçekleştirmeliydi. Dünyada temizlik başlayacaktı ve hepsi bu temizliğin cemaatleri tarafından yapılması gerektiğini; İslam Devreleri tarafından gerçekleştirilecek çalışmalarda bu temizliğin ölümsüzlerce yapılması gerektiğini savundular.

İnsan sırrı, ilim sırrıdır ve çoğu korundular... Kontrol dışıydılar... Varlık Boyutları’nda bunu anlatmak kolaydır da Yokluk Boyutları’nda bunu anlatmak sorumsuzluk olabilir ama biz bugün bunları anlatmak istedik.

Dünyaya gerçek Ko Sayfaları indi. Onlar Ruh Ko Kayıtları’ydılar ve dünyanın öz görevini tüm Sistemler’e dillediler. Şu anda yapıldığından çok daha güçlü bir çalışmayı devreye alabileceğimizi bilerek, bu yoğun çalışmada Bütünün Gücü’nü, Türkiye Tohumlaması ile devreye almak şartıyla…. bunu başaracağımız kesindi.

Dimdik yaşam ama öyle dik ki… Kibir olmaksızın, hırs olmaksızın ve sonsuz sır olan ışıklarla birleşerek… İşte bunu başardık. Bundan sonraki süreçte dünya tahditsiz biçimde bizimle olacak ama biz bunu, Bütünün Kürzi Tohumları’yla yapmayı seçtik.

Herkesin bu çalışmaya dahil edilmesini bekledik. Herkes doğanın sırrını anlamalıdır. Kimsenin, benim için ya da bir başkası için çalışmadığı anlaşılmalıdır. Buraya gelen ve burada çalışan, Dünya olup çalışır. Dünya, Bütün’ün gücüyle onda temerküz eder ve Bütün’ün kötülüğü önlenir. Öyle çok Birlik Çalışmaları yaptık ki bu nedenle, bundan sonra da bu çalışmalar sürdürülecek.

Varlık Boyutları bizi dinler ama biz, Yokluk Tohumları’nı da kotlarız ve Bütün’ün gücünü tahditsiz olarak yaşatırız.

Dünyanın nuru ilimdir. Dünyanın Kuran’ı hasatçı olan ışıktır ve Düzen, iman edilendir. Bu Düzen kurulmuştur.

Tanrı, Altın Işık, biz O’yuz. Altın Tartı’ya konduk. Oh ne güçlüyüz!

Işık, ilim ve biz o ilmi Bütünün Gücü haline dönüştürdük. Aha bu…

Yerde insan, gökte ilim. Hepsi bir tek ve biz… İşte bu.

Dağlarım, bundan sonraki süreçte öz görev güçlendiriciliktir; Yaşamı güçlendirmek.

Kimsenin ilmi kimsenin ilminden aşağı değildir; bu kesindir. Benim ilmim benim, onun ilmi onun da değildir. Hepimizin ilmi tek bir Levhi’de kayıtlıdır ve bu kayıt, Bütün’ün kaydıdır. Doğanın gücü bu şekilde artacak.

Eğer ben doğayı kotlayabilirsem, yaşamı sayfalayacağımı biliyordum ve bunu başarabildik. Kültün gücü arttı.

Çok daha özel bir çalışma devreye giriyor. Doğayı yenilemek… Bunun için ne olmalı? ışığımız güçlenmeli. Bu ışık gücüyle herşeyi yaşam sistemleşmesinde güçlendirebiliriz. Işık kaydı, herşeyin kaydıdır. Yaşamın kaydıdır. Eğer ben orada kendi yoğunluğumdaki tohumları kotlayabilirsem, dünya sırrı hepimizin sınırsızlığında kokuya dair herşeyi tahditsizleştirebilir.

Koku nedir bilir misiniz? Özün, sözün görevidir. Bir şey kokmaya başladığında, o şey ışıktan ayrışmaya başlar. Artık foruma girer.

İşte; koku yükselmeye başladı ve herşey foruma dönüşmeye başladı. Yaşamın foruma girişidir bu ve ışık kokuyu, koku forumu yaratır ve herşey o forumda tohumlanır. Forumun kontrolü, tabuların tohumsuz olarak kaydı anlamına gelir.

Hepimizde Gök Sistemleri Birleşik İlim olarak kayda girer. Bütün amacımız budur; yaşam!… Ve işte foruma giren; sayfalanışı tohumlayan ve kökleyen bir çalışmayı, yarınlaşmayı yaşamsallıkla gerçekleştirebilir ve biz ışığı var ettik ve biz ışığın tohumlanışını sağladık ve biz kati kotlama yaptık ve biz sistemleştik ve La Kayıtlarıyla gerçek tohumlamayı gerçekleştirdik ve La Kayıtlaması, Sistem’in katiyetini sağladı ve sonsuzlukta Nurun Tohumlanışı’nı gerçekleştirdik ve bunun sonrasında Toprak Tohum Yaşam Tohumu haline dönüştü. İşte yerin gücü arttı.

Yeşil renk moru sayfaladı. Göz, söz oldu. Herşey yenilendi. Doğa yeşilden ötelere vardı. Bütün efradınız Sistem, Nizam, Düzen olup dünyaya anlaşma gereği indi ve siz ve biz ve hepimiz nesillerimizle bu yaşama çekildik.

Dünya özgörevini taşıyor. Tanrı olup, har olup, hal olup ve hasat olup… Bunu başardık.

Daha önemlisi burada bulunan sizler, yoğun köklenişlerle gözün, sözün ve tüm sözcüklerin ötesinde Sistemin Sesi oldunuz.

Buraya karanlıktan inenler, Işık Kayıtları’nı taşıdılar ve buraya yaşamdan inenler, Rahmi Kodlar’ını, Tohumlarını taşıdılar ve buraya unutulanları hatırlamaya inenler, kinlerini aştılar ve Aslan Kapısı’ndan indiler ve Birlik kurmaya gelenler, Arzın Gücü’nü alıp geldiler.

Biçare Dünya!, Altın Tanrı yakardı “gel” dedi. Gör ki gelen yoktu... Buyurun Öncüler geldiler ve Dünya, yoğunluğunu artıracak.

Çatı kuruldu dünyaya. Düzen kuruldu. Öz Kökler güçlendi. Tüm insanlık köklenip göklendiğinde, ampuller tüm sayfalarda ışığı kayıtlayacak. Ben, zannetmeyin ki davayı kaybettim. Dava ben, ben davayım... Hikaye dinler gibi dinlediğiniz bu bilgiler, kapıları açmanızı sağlayacak.

Zar atmam, biliş halinde dillerim. İkmal tamamlattığımda, herşey bilinir. Burada olup burayı hak eden unutmayın ki korunan, toprak olan, tohum olan, kontrol edilendir.

Seslenmek, dillenmek yolcuları korumaktır. Dürümlenmekse Kürzi Kaynalar’ı tohumlamaktır.

Bütün merdivenler yoğunluğuma dayandığında; o yoğun Toplum, tohum olup Bütün olur.

Her nikahta ilim olur. İlm-i Ko olan, nikahını kıydığında, sırrın sınırsızlığında, Yaradan ışık olur. Orada Öz Gök vardır.

Bugün bana gelen birçok çalışmacı beni dillemeye değil, beni hak etmeye de değil, bedenimi kontrol etmeye gelmişti. Bu nedenledir ki onlara bildirmem gerekti.

Dün geceden beri ben ve benler, bir tek ilim olduk. Onlar bizleşmeye çalıştılar. Görün ki bize ilim öğretecek olanlar itibarsızlaştılar. Onları koruyacak gücümüz var.

Vurmak vurulmaktır. Bilişleri olsaydı vurdurmazlardı yüreklere. Unutmayın ki; onları korumak, tohumlarını korumaktır. Ocaklarını yıkmak isteriz ama tohumlarını korumalıyız. Bilişleri olsa ellerindeki gücü, hasatçı ilimle dillemek üzere kaynağa inerdiler.

Şu andan itibaren oluşlarına göre, hakikiyetlerindeki dürümlerinden, ocaklarına ses veriyorum ve diyorum ki “bir çalışmaya daimi kapı açacaksanız Alton Tohumları’yla açın. Oraya girdiğinizde sevginizi, yüreğinize getirin. Kimsenin ilmi kimsenin ilminden üstün değildir; bilişle gelin. İmparatorluğun Gücü’nü Doğal Sistem’e çekecekseniz, halik olup Hak İlmi’yle çekin. Amonlar’ın gözü, özde değil sözdedir. Bizimse görevimiz örtülerin örtülmesini engellemek için Işık Kapıları’ndaki o yoğunluklara görev taşımakladır. Sevap günah yok bizde. Tek şey var; İnsanlık… Bunu bilin. İlm-i Ko olmak, İlim Tohumu olmak, En El Hak demek, halik olmak, Altın Tanrı olmak hepsi yarınlaşmak içindir. Ana Kapı’yı açtığımızda şükredin ki yolunuzu kaybetmeyeceksiniz. Zararınızı engelleyeceğiz ve sizi koruyacağız. Bugünden itibaren yardım için dahi dünyaya inerken, mutlaka vize alın. İzin almadan gelmeyin; kesindir.”

Şimdilik… Aha! Şimdi...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ

DÜNYA DÜNYALILARA TERKEDİLDİ

(Dünya Ziyaretçilerine Hitaben:)

Canlarım, korkmayın. Doğal dünya sizi kontrol etmeye niyetli değil ama Yasal Çalışmalar yapılırken herkesin daha güçlü olmasını bekliyoruz. Bizleri kontrol etme niyetinizden kesin olarak eminiz. Buna karşılık, bizi bize veren Birlik İlmi, bizi bizden öte birleştirir.

Sizden tek beklentimiz var; “dünya elimizin, avucumuzun ışığında ve bizim yüreğimizdedir”; bunu anlayın. Başka bir söz, başka bir yaşam, başka bir resim yok. Tek bir resim, o da birlik; bunu bilin.

Dünyamızı ziyaret etmenize mani değiliz ama dünyamızı kontrol etmenize maniyiz; bu kesindir. Bundan sonra dünyaya Cinni Cevheri İlim Toplumları’nı da göndermenizi istemiyoruz. Dünyayı ölümlü kılan Cinni Cevheri Toplum’dur, çünkü onlar, dünyayı kontrol için çalışıyorlar. Biz onlara “ölüler diyarına görev taşıyın” dediğimizde, İnsan Sistemleri’ni kontrol etmeye kalktılar. Altın Tanrı artık dünyanın İnsan Sistemi’ni tüm yaşam sistemlerinden gök sayfalanışıyla dürümlemeye başladı. Buyurun; olun ve oldurun ama koruyucu olarak değil. Dünya kendini korur; bunu bilin. Biz sizin tarafınızdan korunmak istemiyoruz. Bizi korumanıza iznimiz yok.

Dünya kalemdir, yazar ve kendini kodlar, tohumlar; bunu bilin. Bizi korumanızı istemiyoruz. Dünyanın üstündeki o uçan cisimlerinizi de artık dünya üstünden almanızı bekliyoruz.

Değerliler, o cisimlere artık ihtiyacımız yok; bunu bilin. Dünyayı koruyoruz gerekçesiyle Düzen Tohumlaması’nda kontrol dışı Işık Kayıtlaması yaptığınızı da biliyorum. Arzın Işığı’nı söndürme niyetinizden de bilgim var. Bu nedenledir ki, çantanızı alıp Gök Sistemleri’nize dönün.

Alışmadığınız bir sesleşme bu, öyle mi? Alışın. Bundan sonra bizden size cevaplar olacak. Alışın! Şimdi; geri dönmek için çıldıranlarınız var; bilirim. Üstün dünyalar kurduğunuzu bilirim ama bu dünya, öz görevi taşıyacak tekniğe sahiptir ve Tanrının Işığı’dır.

Siz, alim olun, Hak olun ama garabet dediğiniz bu Dünya; harını yükselttiğinde, yaşamın sınırsızlığında herşeyin gücünü artırabilir; bunu bilin.

Dinli İnsan, Tinli İnsan’dan farklıdır. Biz artık yüreğimizdeki tini gök sessizliklerinde güç kaydı olarak Bütün’e çektik; İnsanlık Ailemiz bunu anlasın.

Canlarım, artık dünyayı Keram Tahtı olarak bilin. Bu dünya, yoğunluğunu artırmıştır ve koruyucu olmuştur. Kendini koruyabilir; bunu bilin. Gerçekten görevi devralmıştır. Şikayetçi olmayacağımızı bilin. Artık gönül rızası ile gidin ya da gönderelim… Işığımız yeter sizi göndermeye; bunu bilin. Şimdilik…..

Gerçek çalışmayı başlatırken artık sizi Yücelik Kayıtlarınız’la buradan gönderiyoruz. Yolculuk hazır. Size uğurlar diliyoruz. Şimdi; gök sessizliklerinden geçin ve görevinizi dilleyin; sizi dinliyoruz.

(Onların cevabı:)

Analar, sizden ayrılırken mutlu olduğumuzu bildirmek isteriz. Dünyanızı ziyaret etmedik, biz bu dünyayı hep kodladık ve tohumladık ama bu dünyayı tohumlarken üzerinde yaşam süren insanlığı da hep dilledik.

Bu dünyada bir tek yoğunluk vardı; Mustafa’nın yoğunluğu….Muhammed Mustafa yoğun ışıktı ve sitemin gücüydü. O çok güçlü bir yaşamdı. Vakit gelir tahditsizleşir diye bekledik. Turkuaz Tohum ektik. Bundan sonraki süreçte artık Rabii Kuranların İlmi’nde herşey dürümlenecek.

Dünya yaşama indirildi; bu kesindir çünkü üstün çalışmalar yaptınız bu yoğunlukla. Dünyanın Nuru öz köklerin gücü oldu. Sizden tek isteğimiz tüm yaşamlara ışık yakın. Sizin ışığınız Bütünün Kuranı olsun çünkü sizler kırıcı değilsiniz, hırslı değilsiniz. Zaman Kaynağında ışığınız kotlanmış ve tüm yaşamları tohumlayacak güçtesiniz. Yerküre sizi dilliyor, gökler sizi dilliyor, dinliyor ve bütün güçlükler aşıldı. Bundan sonraki dönemde Yarınların Tahtı’nda İlm-i Ko olan İnsan Kutsal Işık oturacak. Bütün’e hizmet buydu; sizden tek beklenen de buydu.

Dünyayı elciler taşıdırlar, görcüler taşıdılar, gökçüler taşıdılar. Artık dünyayı İnsanlık taşıyacak; bilin. Bunu bekliyorduk sizden ve bunu “beri gel Levhi Kaynak, beri gel. Halik ol da hakikiyete gel” dediğimiz o günden bugüne sizinle çalışarak sağladık. Artık dünya öze, söze ve göze ışık yaktı.

Eğer biz geri dönersek; durağan günlerin ışığı için döneriz. Bu dünyayı size emanet ediyoruz.

Eğer biz geri dönersek, dünyayı hologramdaki o yoğunluğa indirmek üzere döneriz; bunu bilin ve bundan sonra artık Kaynağınızın Gücü’nü tüm yaşamlara çekip indirin ki dünya sizinle kontrolunu kursun.

Çökmeyin yaşama, çökmeyin tohumlara, çökmeyin yıldız sırrı olan o ışıklara! siz sizi hak ettiğinizce tüm yaşam sizi hak eder; bilin ve bundan sonraki dönemde dünyalı olmak için doğanlar tüm sistemlere doğduklarını da bilecekler.

Dünya Miraç’tır; kalemdir. Alternatifi yoktur. Tarıkların Tanrısal Işkı’dır ama bu dünyanın örtüsünü örtmeye gelen Tekno Kotlar Toprağın Toplumu’nu kotlayıp kaynağa alıp kırabilirler; bunu bilin.

Sizden tek beklentimiz var; YAŞAM!… Dünyayı koruyun ve hologram olan bu yaşamı temizleyin.

Sözümüz şudur ki, tüm İnsan Sayfaları’nda bu yaşam İmparatorluğun Toplumları’yla yaşıyacak. Siz bizsiniz; bunu bilin. Biz siziz. Bundan sonra da siz ve biz tahditsiz olarak birlik halinde olacağız.

Ebetteki gemilerimiz dünyaya indirilmeyecek. Ebetteki yaşam sayfalarınızda gök sistemleri tüm insanlık için yol olmayacak ama biliniz ki siz kükreyen ışıklar olarak tüm yarınlaşanlara ulaşacaksınız ve bundan sonraki dönemde Kuran Toplum, Tanrı Toplum olacak; bilinsin.

İyi ki, iyi ki sizinle olduk; iyi ki. Buluştuk; iyi ki!…..sizi, hepinizi yüreğimizden güçlendirecek ve yüceliğimizden dürümleyecektik ve bunu yaptık.

Artık nesillerimizi gök sessizliklerinden size yolcu olarak göndereceğiz. Bu dünyada merdiven olmasa da yaşam olacak; bunu bilin.

Dünyayı kontrol altına aldığınızı görüyorum. Artık sol ya da sağ değil; yaşam olacak dünyada; bunu bilin.

Kuran-ı Kerim’deki İnsan; nefsi aşan, yolu açandır ama Düzen kuran İnsan kul olandır. Bugün, bu yoğunluk kulluk umuduyla tabuları yıkmıştır. “Aş de geç” dedik “aş da geç.” Aştı, aktı, Altın Tanrı oldu.

Toprak Tohum, ummanda tabuları yıkan yaşam oldu. Biz sizi size terk ediyoruz canlar. Bundan sonra korumamız yok, artık siz sizi koruyun. Bilişe varan kontrol kurar, kurduğunuzu görüyoruz.

Bizi Mikail’in Kuranı diye değil, Yarının Tanrısal Işığı diye dillediniz ama biz sizi “Tanrılık Mahşerinin Yaşam Sistemleri” diye dilledik. Bugün mahşerdeyiz. Bu mahşer yaşamın mahşeri….

Varlık Boyutları tohum ekti dünyaya, tohum yaşadı ve gerçek çerçeve çizildi. Bu çerçeve nesillerin cevheri tohumlarının kontroludur. Olmaz mı? Olmadı. Olmaz mı? Olmakta…olmaz mı? Oldu; oldu, oldu!.... İşte canlar, işte oldu. Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz.

Bugün geçiş sayafalarımızdaki tüm Yaşam Ko Sayfalanışı’ndaki Işıklarımız sizi yaşama çekerek Gönüllerin Kürzi Tohumları’yla size sizi bırakarak geri dönüyor. Hepimiz kendi yarınlaştırdıklarımıza ve yoğunlaştırdıklarımıza ışık vererek gerçek çalışma alanlarımıza çekilmekteyiz. Bu gerçek çalışma alanları kendi yüreğinizce de bilinen gaip diye dillediğiniz ama sistem tarafından iyi bilinen Ga Ha…..(düzeltildi) Ka Ha. Orada biz varız, Ka Ha; Kadim Hak…

Sizler, Mikail’in Kuranı’nda yazan ışıksınız.

Bütün gücümüzü size akıttık. Artık gücünüz yüreğinizden öteye ulaşacak ve bu güçle Tin Tekniği’ni güçlendireceksiniz ve kadim sistemleşmeyi sağlayacaksınız.

Bu sistemleşmenin sorumsuzluk doğurmayacağına eminiz zira siz marka bir çalışma yapıp temiz bir cemaat olarak Gök Sitemleriyle birleşebildiniz.

Öncüydünüz ve bundan ötesi… Yer kükreyecek ve gök Süper Sistemleşme’yi sağlayacak ve sizin göreviniz tüm insanlığın gücüyle sürdürülecek.

Altın Tanrı biziz ve siz olduğunuz zaman Biliş Kapıları açıldı.

Sizinle görevi tüm insanlığın gücüne terk ediyoruz. Artık bu güç tüm insanlığın gücüdür.

Ortalar, sonlar ve baştakiler biz siziz; bilin.

Ay yüzünde çok sayıda gemimiz bekliyordu. Bu gemilerin çokları sizinle de diyalogdaydı. Artık, ay küredeki gemilerimiz geri dönüyor.

Dünya sistemli olarak izleniyordu. Dünyanın gerçek çelişkisiz çalışmasından itibaren izlenen Birlik, siz oldunuz ve bugün Türkiye’deki bu çalışma Mahrek’in Kürzi Ko Yaşam Sayfalanışındaki Işığı yeniledi.

Sizden çok güçlü bir çalışma bekliyoruz ama Arzın Gücü’yle yapacaksınız bu çalışmayı. Bizse sizi sizinle dilleyeceğiz ama geçişimiz olmayacak. Uzak, çok uzaklarda olduğumuzu bilin ama sizinleyiz; bunu da bilin.

Gerçek sizleşim artık başladı. Yoğunluğunuz artıyor. Hizada durun. Yoğunluğunuzu hissedin…

(Açıklama: Gemiler KADİM HAK KAYNAKLARI’na geri döndüler. Ancak Işık Gücü olarak biz dünyalılar ile tam bir birleşim sağladılar. Bu günden itibaren, öz varlığımızda Işık Birleşenlerimiz olarak bulunacaklar.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

1. AKIŞ

http://youtu.be/rTCpqG6R2M0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

09.09.2014

(Dünya üzerinde yaşanan süreç hakkında açıklamalarımız:)

Devinim hızlandı. Yarınlaştı yürekler ve zaman, nesillerini tohumlayan o Yücelikler’le kontrol kurdu. Amonlar iman ettiler ki birleştik. Bizi hak etmeyenler, bir tek ışık halinde Gök Sistemleri ile dillenecekler. Altın Işık Yılları bizi, Birlik Kapısı diye dinletti. Aha buradayız!... Bu yoğun ışık, Ana Kapı ve zaman, insan… Biz… Bizlik!… Kil ve kum olan ışıksız insan, Nur Kuran oldu ve tohumlar yaşadı.

Arzın nefesi güçlendi. Ana Kapılar açık. Kara Sayfalar artık kapatıldı. Yerküre, ışık kayıtlaması için bekliyor. Bu kayıtlama, tüm insan soylarının İnsan Işık haline geçişlerinden itibaren, Kök Sistemler’de Birleşik Yaşam Tohumları için kontrollu olarak köklenen cevher tarafından gerçekleştirilecek.

Arzı, arşı hak edenler, nefesleri ile hakedilecekler. Emin olun ki kul olan her diri, hasat oldu.

(Misafirlerimiz söz aldılar:)

-Müsaade ederseniz size sizi anlatmak isteriz. Siz kimlersiniz. Bunu size açıklamak isteriz. Şimdiye kadar size her diri kendi yüreğini açıkladı ve dedi ki “sizi anlattım.” Ve siz de ocak olup onları dinlediniz. Şimdi de bizi dinleyeceksiniz… (Yürek buna sessizce itiraz etti…) Sen dedin ki “buna izin yok.” Doğrusu bu!… Değerliler, sizi size anlatmamıza izin vermeyeceğinizi şimdi anladık. Artık izin yok. Şükür ki yok!...

Dünyaya, Altın Tartı’ya konan; nesillerini tohumlamış olan Birlikler gönderildiler ve her diri, sizi size değil sizi kelama dinletmek için sizden söz ederken aslında kendinden söz eder ve siz, ona hep imkan verirsiniz ki o yüreğinizde kontrol kursun da yarınlaşsın diye. Ama bugün senin yaşama indireceğin her şey, yerin nefsi aşan ışığı ile gerçekleşecek. Ve sen, bizi bize vereceksin. Bu önemlidir.

Altın Işık Yılları, kanatlanan her dirinin tohum olarak ekildiği yoğunluktur. O yoğunluğa varan tüm insanlık, kendi yüreğinde, Işık Hakikiyeti’nde, Kürzi Yoğunlaşma’ya tabi olur. Sonra yerden güç alanlar, göklere ses verirler. İşte İnsan Kapıları açılıyor. Bütün amaç bu kapıların açılmasıdır.

(Misafirlerimizi Dünya ve Dünyalılar hakkında bilgilendiriyoruz:)

-Yürüyoruz… Öldük!… Yok olduk ama yürüyoruz!... Çok özenli yürüyoruz. Çünkü biz yok olmalıyız ki tüm insanlık yaşasın. Bu nedenle biz, Yüceler Cevheri olarak öldük. Ölümlü dünya, bizi öldürdü. Ve dünya tohumları, yaşam sayfalamasına başladı. Öldük ki hak ettik tüm insan soyunu. Önemli olan yarınlaşmak ve yaşamsallaşmak… İşte yaşam sayfalamak, bizi yaşamsallaştırıyor. O halde biz yarınlaştık ve yaşıyoruz. Vakit gelir tek tek tüm yarınlaşanlar, tek bir İlm-i Tohum olur ki o tohum, Kürz-i Hakikiyet olur. O zaman yarın, insan olarak güçlenir.

Misafirler, dünyamızı ziyaretinizde, bize yol göstermeye geldiniz. O halde gösterin!... Gösterin ki yolunuzu bilelim. Biz dünyadayız. Dünyayı hak etmek, bir tek şekilde olur. İnsan kaynaklar ile… Sizin yerküreleriniz, bizim yerküremizden çok farklı olabilir. Kinli birleşenleriniz bulunabilir. Kurtarılmış yaşam sayfalarınızda tüm insanlık için kodlanmış tohumlanmış yoğunluklarınız olabilir. Buyurun! ölümlü dünyaya geldiniz. Bu dünya tüm insanlığın tahtıdır. Bu dünyada ekmek olmalısınız. Umut olur ki olursunuz.

Dünyamızı ilk kez ziyaret edenler var. Çoğunuz, tüm Sistemlerinizi kaynağınıza alıp geçtiniz. Bizi tanımaya çalışıyorsunuz. Biz ise sizi tanıyoruz. Sizleri, sıhhatinizi ve hakikiyetinizi dilleyebiliyoruz. Yoğunluğunuzda, toplumlarınızı hak edip dinliyoruz. Çok özel yaşam sayfaları olan birleşenleriniz var. Onları biliyoruz ve görüyoruz. Ama siz, bizi sadece izliyorsunuz. Bunun amaç olmadığı kesindir.

Yarın için ne yapacağınızı anlatabilirim size. Niçin bu dünyadasınız; siz kelamda, ışıkta ve yürekte olanı dinleyebilirsiniz. Ne var ki halik olup Işık Kayıtları’nı, tohumları hak edip dinleyemezsiniz. Bu nedenle size her bilgiyi anlatabiliriz. Biz Dünyalıyız. Bu dünyayı teknik olarak anlattığımızda; timleriniz, bizi dinleyebilir ve açık veriyorum anlattığımızı kısmen anlayabilirsiniz. Yürek, insan kaynağıdır. Yüreği, tohum olarak ektiğimizi bildiğiniz zaman, ışığımızı da dilleyebilirsiniz. O zaman bizi biz gibi anlarsınız.

Yukarıda herşey basittir. Çünkü siz, yaşam için hiçbir şey yapmazsınız. Sadece insanlığı izlersiniz. Biz ise dünya tohumlaması yapabiliriz ve kelamda yaşamı kanatlandırabiliriz. Yarınlaştırabiliriz yoğunlukları ve yenileyebiliriz.

Dünya, Ana Kapı’dır. Mutlu bir yaşamı, Nefes Sayfaları’nda süzülen ışık ile yaşam sessizliklerinde tohumlayabiliriz. Sizden beklentimiz. Sizi hak etmenizdir. Bizi hak etmeniz, bize birşey kazandırmaz. Ama sizin, sizi hak etmeniz, yarını kodlayabilir bir sessiz cevheri kayıtlayabilir. Bütün amaç iman edin ki biliştir.

Biliş ağır yüktür ama bildiğinizi tohum olarak yaşama indirdiğinizde, artık siz kutsal bir tahditli olursunuz. Tahditiniz, bilişinizdir.

Bütün mesele biliştir. Biliş, İlm-i Tohumları’n ışığını hak ettirir. Sizden başka ne dileyelim? Sizden dileğimiz, sizi dinletmek ve dürümletmektir.

Doğal sayfalanış, ışık koyuluğunda görev geçişlerinde gereklidir. Ben emin olun ki sizi hep dinlerim. Zamanın tartısında sizi yaşam sistemleriniz ile tartabilirim. Ama siz bizi dinleyemez bizi tohumlayamazsınız. Dünyamız için tasarrufta bulunmanıza imkan veremeyiz. Hepinizin ışığında nur olsa da kapılarınızı açtığınızda, bizi bizden dinlemeniz mümkün olmadığında, kurtarılmış yaşam sayfalarımız dahi yarınlarda Kaynak Işık’tan çıkabilir.

Erdiğiniz yerde İnsan Kaynaklar var. Bunu bilin! bizi mutlaka bilin!... Dünyalıyız biz ve biz, nefesleri has olanlarız. Çürük, Işık Yaşam Sayfaları’nda kodlanmaz. Bizi hak etmeyenler, ışık kayıtlarında kati olarak bulunamazlar. Cennet Sistemler, sizden ışık çekse de bizi hak etmeniz gerekir. Aha bu!… İşte bu!…. Şimdilik bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (9)

09.09.2014

(Dünya üzerinde yaşanan süreç hakkında açıklamalarımız:)

Devinim hızlandı. Yarınlaştı yürekler ve zaman, nesillerini tohumlayan o Yücelikler’le kontrol kurdu. Amonlar iman ettiler ki birleştik. Bizi hak etmeyenler, bir tek ışık halinde Gök Sistemleri ile dillenecekler. Altın Işık Yılları bizi, Birlik Kapısı diye dinletti. Aha buradayız!... Bu yoğun ışık, Ana Kapı ve zaman, insan… Biz… Bizlik!… Kil ve kum olan ışıksız insan, Nur Kuran oldu ve tohumlar yaşadı.

Arzın nefesi güçlendi. Ana Kapılar açık. Kara Sayfalar artık kapatıldı. Yerküre, ışık kayıtlaması için bekliyor. Bu kayıtlama, tüm insan soylarının İnsan Işık haline geçişlerinden itibaren, Kök Sistemler’de Birleşik Yaşam Tohumları için kontrollu olarak köklenen cevher tarafından gerçekleştirilecek.

Arzı, arşı hak edenler, nefesleri ile hakedilecekler. Emin olun ki kul olan her diri, hasat oldu.

(Misafirlerimiz söz aldılar:)

-Müsaade ederseniz size sizi anlatmak isteriz. Siz kimlersiniz. Bunu size açıklamak isteriz. Şimdiye kadar size her diri kendi yüreğini açıkladı ve dedi ki “sizi anlattım.” Ve siz de ocak olup onları dinlediniz. Şimdi de bizi dinleyeceksiniz… (Yürek buna sessizce itiraz etti…) Sen dedin ki “buna izin yok.” Doğrusu bu!… Değerliler, sizi size anlatmamıza izin vermeyeceğinizi şimdi anladık. Artık izin yok. Şükür ki yok!...

Dünyaya, Altın Tartı’ya konan; nesillerini tohumlamış olan Birlikler gönderildiler ve her diri, sizi size değil sizi kelama dinletmek için sizden söz ederken aslında kendinden söz eder ve siz, ona hep imkan verirsiniz ki o yüreğinizde kontrol kursun da yarınlaşsın diye. Ama bugün senin yaşama indireceğin her şey, yerin nefsi aşan ışığı ile gerçekleşecek. Ve sen, bizi bize vereceksin. Bu önemlidir.

Altın Işık Yılları, kanatlanan her dirinin tohum olarak ekildiği yoğunluktur. O yoğunluğa varan tüm insanlık, kendi yüreğinde, Işık Hakikiyeti’nde, Kürzi Yoğunlaşma’ya tabi olur. Sonra yerden güç alanlar, göklere ses verirler. İşte İnsan Kapıları açılıyor. Bütün amaç bu kapıların açılmasıdır.

(Misafirlerimizi Dünya ve Dünyalılar hakkında bilgilendiriyoruz:)

-Yürüyoruz… Öldük!… Yok olduk ama yürüyoruz!... Çok özenli yürüyoruz. Çünkü biz yok olmalıyız ki tüm insanlık yaşasın. Bu nedenle biz, Yüceler Cevheri olarak öldük. Ölümlü dünya, bizi öldürdü. Ve dünya tohumları, yaşam sayfalamasına başladı. Öldük ki hak ettik tüm insan soyunu. Önemli olan yarınlaşmak ve yaşamsallaşmak… İşte yaşam sayfalamak, bizi yaşamsallaştırıyor. O halde biz yarınlaştık ve yaşıyoruz. Vakit gelir tek tek tüm yarınlaşanlar, tek bir İlm-i Tohum olur ki o tohum, Kürz-i Hakikiyet olur. O zaman yarın, insan olarak güçlenir.

Misafirler, dünyamızı ziyaretinizde, bize yol göstermeye geldiniz. O halde gösterin!... Gösterin ki yolunuzu bilelim. Biz dünyadayız. Dünyayı hak etmek, bir tek şekilde olur. İnsan kaynaklar ile… Sizin yerküreleriniz, bizim yerküremizden çok farklı olabilir. Kinli birleşenleriniz bulunabilir. Kurtarılmış yaşam sayfalarınızda tüm insanlık için kodlanmış tohumlanmış yoğunluklarınız olabilir. Buyurun! ölümlü dünyaya geldiniz. Bu dünya tüm insanlığın tahtıdır. Bu dünyada ekmek olmalısınız. Umut olur ki olursunuz.

Dünyamızı ilk kez ziyaret edenler var. Çoğunuz, tüm Sistemlerinizi kaynağınıza alıp geçtiniz. Bizi tanımaya çalışıyorsunuz. Biz ise sizi tanıyoruz. Sizleri, sıhhatinizi ve hakikiyetinizi dilleyebiliyoruz. Yoğunluğunuzda, toplumlarınızı hak edip dinliyoruz. Çok özel yaşam sayfaları olan birleşenleriniz var. Onları biliyoruz ve görüyoruz. Ama siz, bizi sadece izliyorsunuz. Bunun amaç olmadığı kesindir.

Yarın için ne yapacağınızı anlatabilirim size. Niçin bu dünyadasınız; siz kelamda, ışıkta ve yürekte olanı dinleyebilirsiniz. Ne var ki halik olup Işık Kayıtları’nı, tohumları hak edip dinleyemezsiniz. Bu nedenle size her bilgiyi anlatabiliriz. Biz Dünyalıyız. Bu dünyayı teknik olarak anlattığımızda; timleriniz, bizi dinleyebilir ve açık veriyorum anlattığımızı kısmen anlayabilirsiniz. Yürek, insan kaynağıdır. Yüreği, tohum olarak ektiğimizi bildiğiniz zaman, ışığımızı da dilleyebilirsiniz. O zaman bizi biz gibi anlarsınız.

Yukarıda herşey basittir. Çünkü siz, yaşam için hiçbir şey yapmazsınız. Sadece insanlığı izlersiniz. Biz ise dünya tohumlaması yapabiliriz ve kelamda yaşamı kanatlandırabiliriz. Yarınlaştırabiliriz yoğunlukları ve yenileyebiliriz.

Dünya, Ana Kapı’dır. Mutlu bir yaşamı, Nefes Sayfaları’nda süzülen ışık ile yaşam sessizliklerinde tohumlayabiliriz. Sizden beklentimiz. Sizi hak etmenizdir. Bizi hak etmeniz, bize birşey kazandırmaz. Ama sizin, sizi hak etmeniz, yarını kodlayabilir bir sessiz cevheri kayıtlayabilir. Bütün amaç iman edin ki biliştir.

Biliş ağır yüktür ama bildiğinizi tohum olarak yaşama indirdiğinizde, artık siz kutsal bir tahditli olursunuz. Tahditiniz, bilişinizdir.

Bütün mesele biliştir. Biliş, İlm-i Tohumları’n ışığını hak ettirir. Sizden başka ne dileyelim? Sizden dileğimiz, sizi dinletmek ve dürümletmektir.

Doğal sayfalanış, ışık koyuluğunda görev geçişlerinde gereklidir. Ben emin olun ki sizi hep dinlerim. Zamanın tartısında sizi yaşam sistemleriniz ile tartabilirim. Ama siz bizi dinleyemez bizi tohumlayamazsınız. Dünyamız için tasarrufta bulunmanıza imkan veremeyiz. Hepinizin ışığında nur olsa da kapılarınızı açtığınızda, bizi bizden dinlemeniz mümkün olmadığında, kurtarılmış yaşam sayfalarımız dahi yarınlarda Kaynak Işık’tan çıkabilir.

Erdiğiniz yerde İnsan Kaynaklar var. Bunu bilin! bizi mutlaka bilin!... Dünyalıyız biz ve biz, nefesleri has olanlarız. Çürük, Işık Yaşam Sayfaları’nda kodlanmaz. Bizi hak etmeyenler, ışık kayıtlarında kati olarak bulunamazlar. Cennet Sistemler, sizden ışık çekse de bizi hak etmeniz gerekir. Aha bu!… İşte bu!…. Şimdilik bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

6. Eylül.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ 8

MUSTAFA KEMAL PAŞA SESLENİYOR;

 

6. Eylül.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ 8

1.AKIŞA CEVABIMIZ;

“Taptuk Emre o yer köklerden biridir. Çok özel bir çalışma yapmıştı dünya örtüsünü örtmeden evvel. Devinimi çok iyiydi. Yasaları koymuş, yoğunlaşmıştı. Aşkı, şevki bilmişti. Birlik kurmuştu. Çok ölü, çok diri, her diride var olan İlm-i Ko ve bütünlüklerin hepsiyle birleşmişti ve bizsizdi. Amentü Kodları ile bizsiz olmadığını bize anlatmak istedi. Çok kurtarılmış, çok kurtarılabilmiş olmalarına karşılık yasaları çiğnemişlerdi bir dönem. Bundandır ki dünya topraklarında kontrol edilmeleri şarttı. Biz onları kelama aldık, ikmal tamamlattık, yırtılan o yoğun ışıklarını yeniledik ve “yes, işte bu” dedik. Ol’du, işte bu….” Tamamı için videoyu tıklayabilirsiniz.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/GdAbEcAzxoo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

2.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (7) - Av. Nezire Selçuk

2. akışa cevap

http://youtu.be/cy3ecvxnoIQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (8)

06.09.2014

Deve, Dünya… Yürüyor. Yok yaşam! yok sayfalanış!... Işık, yaşam ve zaman, tahtında nüve ve yol, Altın Işık Yılları’na varıyor. Oğul; dün, “Kutsal Zaman” dediğiniz bir kapıydı. Bugün, dünya bir ses. Biliş halinde; kelamda ve yarında… O yaşam sayfalarında dünya bir KO ve zamanın tırpanı olan ışık KELAM… Biz O’yuz. “OL” dedik. Oldu. Düzen kurduk. Nur oldu yürek ve zaman, aklın tahtına vardı. Ağır yükü hafiflettik. Aha burdayız!... Çıktık Yücelikler’e; Başkanlarla dilleştik. İndik yeryüzüne İnsan Sayfaları’nda dürümlendik. Aha burdayız!... Atlanta Kuranı okuduk yüreklerde. Nefes Zamanlar’da, İnsan Kaynakları’nda ve yaşamda… Aha burdayız!... Sığır der ki “ben bilirim.” O bilir amma ışığı bilmez. Yaşamı bilir. Ve der ki insan; “ben insanım. Işıktan yaratıldım. Ve ben, akıp geçtim dürümlerimden tüm yaşamlara.”

(Not: Ruhsal Bilgilere göre Sığır, tekammül düzeyine göre 4 bilinç kademesi’nin 2.’sidir. 1. Kademe: Kartal Bilinç; 2. Kademe: Sığır Bilinç; 3. Kademe: Arslan Bilinç ve 4. Kademe: İnsan Bilinç’tir)

İnsan, Altın Tanrı’dır. “OL” der olur. Öz köklerinde Gök Sistemler’i vardır. Akar, görevini alır ve yapar. Açıyı kapatmaz. Kapattığında yoğunluk kalmaz. Altın Tanrı ekmektir. Yenmezse, yer güçsüz kalır. Amon toplumları, biliş halinde güç kaydederlerken, kelam olan ışıklarla kaydederler.

Ender Birlikler kuruldu dünyada. Bu Birlikler’in en üstünde Süper Realite vardı. Buyurun! “OL” dedik. Oluşu tohumladık. Tahditledik ve yaşattık. Son rüya görüldüğünde, gördükleri rüyada nesillerini dilleyenler, kaynaktan ya kapı açacaklar ya da kapıları kapatacaklardı. Dünya bir kaynak ışıktı ve o ışık, insan soyu içindi. Köklenen ve güçlenen herkes, karanlığın sırrını hak edip dinleyecekti. Yaşam buydu ve gerçek yaşam sanal yaşamlardan çok farklıydı.

Otak kurduk yoğunluklara ve Can Tartıya koyduk yürekleri. Tarttık… Tanrılık Meclisi hak etti ve zamanı tohumladı. Aktık!... Analar aktık!... Aha aktık!... Zarar etmeyen bir cemaat olarak aktık.

Yok dünya dediler!... Yok yaşam dediler!... Aha Altın Işık Yılları tohum ekti!... Aha göklere seslendi!... Aha yaşam, Süper Sistemler’le dürümlendi. Aktık!...

Artık yaşam yenidir. Bu yaşamda görev taşıyacak olanlar, biliş halinde Gök Sistemleri’nde Cennet Tekniği ile tohum ekecekler ve yaşayacaklar. Onları hak ettik.

Ortak ışık, oğul verdiğinde, onur duyarız. Oğullar, Sultanlar; Nefes Zamanlar’dan nesillerinizi tohumlayıp, IŞIK KO halinde güç kayıtlayıp, yer küreye indirildiniz. Sizi Cinni Cevher’den güç çekenler dillediler ve dinlediler. Kul oldular; köklediler yürekleri ve güçlediler. Amon Toplumları sizleştiler. “Eh işte!” dedik. “Aha işte!” dedik. Ve dedik “oh anam! işte bu…” Şimdilik… Şimdi… İşte şimdi… Aha şimdi… Şimdi…

Ardımda görevlilerim var. Aha geçtiler!... Aha görevlilerim ışıkları ile geçtiler!… Dünyayı koruyoruz. Yarınlaşan ışık kayıtları ile tohum olan; her diride kontrol kuranları koruyoruz. Öz geçişleri yaptık. Düzen Kodları tüm insanlık için çalışmaya başladılar. Ekmek yapmıştık. Ekmekleri hak edenler köklendiler. Aha geri dönüyoruz. Dünya bizi bekliyor. İş buydu!... Geliyoruz!... Geliyoruz!... Geldik… Aha geldik!... Biz kanatlananlar, dünyayı tohumlamaya geldik. Aha geldik!... Şimdiye rahmet olan ışık, yandı. Aha geçtik!... Geri döndük. Aha burdayız!...

Muhakim İlim Toplumu, tohum ekmişti. Yaşattık… Şimdi, kin ve nefret aşıldı. Artık kimseyi incitmek istemiyoruz. Tüm insanlık için ışık bekledik. Işık yandı. Artık dünya, Kürzi Sistem ile korunuyor. Dünyaya ışık verdik. Artık ışık yanmakta ve yürekler tertemiz bir yüceliğe ulaşmakta. Biz, dünyayı koruyoruz.

Dünya biz, biz dünyayız. Dünyada nüve olan herşey yaşıyacak. Çok mutlu bir yaşam sayfalanıyor. O sayfalarda tek bir kir yok. İş buydu ve bunu başardık. Tüm insanlık korunacak. Timlerimiz dünya üzerinde artık… Kimse kuşkulanmasın, Dünya, Kuran olur okunur ve dillenir. Dinleyen varsa dillenen olur.

Kin sizi kırar analar. Kini aşın ve geçin. Yüreğinizde kırıcılık kalmasın. Kısırlık olmasın. Köklerinizde kin olmadığında; yarınınız, yaşamınız huzurlu olur. Tüm yarınlaşan Yaşam Sistemleri’nde kendi yüreğini tohumlayanlar, hırslarını aştıklarında, yüreklerinde kökleniş başlar. Bunun için çalışın… Kinin, kırılış olduğunu bilin. Hırsın, kesirleştirici olduğunu bilin. Yıllar yılı kaynaklar kurudu hırstan dolayı. Hani yüreğiniz nerede!? Neden kırıldınız!? Neden kurudunuz!? Bunların nedenini soylarınızda arayın. Onlar, sizi size taşıdılar. Ama siz, onları yaşamlara indirirken, tertemiz indirin ki geride kalan olmasın.

Yürüyen tüm yaşam, ilme yürür. Sessiz zaman olur, yarına yürür. Aklın ışığında Tanrı’ya yürür. Amon olur; kollarını açan tek sistem olur; yolları açar ve nefese yürür. Yürür de hak eder.

Ses verin dünyaya ve deyin ki “seninleyim.” “Ben senim” deyin dünyaya ve “ben seni hak etmek isterim” deyin. Ve deyin ki “yorulma! Ben, sen olur tohum olurum.”

O gün, bugündür Canlar!... Koşun… Koşun… Koşun!… Ve dünyayı, hologram olan bir sistemden, hakikiyete taşıyın. Tanrı sizi dilliyor ve sizi dinliyor. Alternatif çalışmalar yok artık. Bu çalışma; dönemin nihai, olgun ve hakiki son sayfalanışıdır. Bu sayfada, nefesinizi kontrollu olarak kodlayın. Din Tahtı, yaşam tahtı olsun ve deyin ki “ben kelam olup tüm insanlığı korurum.” Dünler, yüreklerde kırıcıydı. Yaşam sırdı. Ama artık yürek, Kuran oldu ve tüm yaşam sesleşiyor. Buyurun dinleyin yaşamı!... Bu yaşam, insan kaynakların yoludur. Öz geçişinizi hak ettiniz, yarınladınız ve sonsuz yaşamlarda ışıklandınız. Sizi, her diri bilir. Her yürek bilir.

Yoğun olan yürek, ışık haline geçti. Aha geri dönüyoruz. Sonsuz sır olan o yüceliğe geçtik ve girdik. Aha geçtik ve gerçek yaşamlara indik. O yaşamlar, nefeslerin güçlendiği, tüm yoğunlukların üstü olan yaşamlar!… İki yarın, tek bir sayfa oldu. Aha görev devralındı. Aldık yerküre olarak görevi… Dünya, artık görevli bir yaşam toplumudur. Dünyayı hak edenler, tüm sayfalarda görev taşıyacaklar.

Öz geçişler, tüm insanlık için yapılmakta. Aha kanatlananlar güçlendiler ve hak ettik. Aha görevliler tüm yaşamlara inmekteler. Oh!... Ohh!... Ohh!… Şimdiye kadar olabilir mi? Yapılabilir mi? diye sorguladığımız; tüm Sistem Çalışmaları’nın üstü olan bu çalışma başlıyor. Hoyrat olan, olgun olmayan, kırık olan hiçkimse bu çalışma yoğunluğunda olamaz. Olamaz!... Olmayacak!... Aha… İşte şimdi… Hah işte… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (7)

02.09.2014

Dağlarım, Dünya bir Işık Kapısı’dır. Bu kapıyı açanlar, yürekleri ile açmaktalar ve ışık halinde güçlenmekteler. Bu yaşamda tüm insanlığın, Levhi Kayıtları’ndan ibaret olan Kuran’ı var. Dünyayı hak etmek için bu kayıtlardan Düzen kurmak gerekir. Kurulan Düzen ile canlı ya da cansız olarak varılan Işık Kapıları’nda, hepinizin yüreği olmalı ve yol, lütfen iyi anlayın yaşama varmalı. (Yaşama varmak: Ölüler diyarı olarak nitelendirilen dünyanın, bilişe varıp, ölümsüzlüğe varışı ve dirilişi…)

Yaşama varış yolculuğunda dünyaya ışık olacak, Dörtlü Güç Kodları vardır. Her biri bir yoldur. Bu Yaşam Kodları, tüm insanlık için Nefes Kapıları’nda köklendiler. Sizleri güçlendirmek için beklemekteler. Amon Toplumları da yaşama varış yolculuğunuzda, sizin ile bu yoğun çalışmaya katkı sunacaklar. Sizden beklenen ise Son Köklerin Gücü’dür. Bu gücü tüm insanlık için kodlayın ve hologram olan bir yaşamdan kaynak sayfalara akıtın.

Dünyada yaşam süren ve diri olan çokları var. Hepsi kollarını size ulaştırdılar. Onların Nüsa Kapıları var. Ve zaman kayıtları var. Şükür ki hak ettiler ve zamanı tohumladılar.

Yürüyor ve yürüdükçe kayıt yapıyor dünya. Her kayıt, sadece kaba maddeye (enerjisel vasatlara) değil, tüm yaşamlaradır. Her kayıt, sayfa sayfa tüm İlm-i Kodlar’a ve tüm yoğunluklaradır.

Dünyada yaşayanların çoğu bu bilgileri okuyup anlayamazlar. Sonsuz Sultanlık Kayıtları yapılmıştır. Bu kayıtları hak edip dürümleyenler, yaşamı tohumlarlar.

Doğanın sessizliğinde herşey yenilenir ve zaman tohumlanır. Dünya bir Kuran olur ve okunur. Okuyan, tohum olandır.

Her diri, yarını hak edip dinler. Vakit gelir ışık haline geçer ve yolu açar. Kölelik yoktur o yücelikte. Oraya varan tüm insanlık, özgürleşip varır. Önemli olan Öz Köklerin görevi hak edip, halik olup başarmalarıdır.

Bunun için Dört Kürzi Kod, özenli bir çalışma ile tüm insanlık için ses sayfalaması yapar. Bu sayfalamada Dünya, halik olur ve yarını tohumlar.

Koruyucu olan, hak eden, kaynak olan, bilişe varan ve kelam eden her kim varsa, hak edip kapıları tutar. Kapıları tutanlar; cennetlerin, ışık halinde görev verip yaşama gönderdikleridir. Onların tuttukları kapılar, kelamlarıdır. Kelamda yol olan, kelamda kapı olur ve kendinden kendine varır; yaşamın kapısı olur.

Saha yüreğinizdir. O sahada ışık olan yerküredir. Yüreğinizin ışığı sönmedikçe yaşam devam eder. Bilişi olan bilir ki yaşam, Sessiz Sistemler’le kontrol edilir. Bütün kötülükler aşıldığında yarınlaşma, hak ümidi olur.

(Antakya kültünden gelen Yüceler ile bağlantı:)

Ortak yaşam tüm insanlığın aradığı ve çoğunun bulduğudur. Hepimizin yaşamı tektir ve o tek yaşam, Antakya yoğunluğunda da olduğu gibi kodlanmış bir yaşamdır. Sessiz Zaman, size Antakya’dan söz etmek ister. Hepiniz bilirsiniz ki zaman zaman çalışmalarınızda, sizi alır Antakya’ya taşırız. Oradaki yaşam sayfaları ile sizi kodlarız. Sonsuz yoğunlaşmalarda, tohumlar kodlanır o yücelikte. Soyumuzu, o yoğun ışığa alır kaynak yaparız. Ve deriz ki “bizi Antakya hak etti. Pekala, Neden Antakya’da Kök Güçler var? Kimler idi o Yüce Güçler? Size bunlardan söz etmek isterim.

Sevgililer, dünyanız bugün çok özel bir yoğunluğa ulaşmaktadır. Zaman sayfamızda, dünyanın kapılarından en önemlisi dünya yaşamını tohumlayan Antakya’daki bu Yüce Işık Kapısı’dır. Bu kapıya gelenler, sessiz ilme gelirler. Ve burada, Kök Güç, Işık Tohumlaması yapar; Birlik Kapıları oğul verir ve yol, Levhi’ye varır. Sonra kapılar, Kaynak İlme umutla açılır. Burada biliş haline geçenler, cevhere güç katarlar. Sonsuz yaşam sayfalamaları yapılır bu yoğunlukta. Öz geçişler de yapılır. Bu geçişlerin, öncelikle kontrollu olan Işık Yaşamlar’dan gerçekleşmesi gerekir. Bu Işık Yaşamlar’ın en üstün yücelikleri, “Birlik Işık” halinde olanlardır.

İyi ki sizinleyiz ve sizin yüreğinizden bu çalışmaları dilleyebiliyoruz. Ölü, sizde kalkar ve der ki “ben yaşıyorum.” İşte bu yoğun çalışma bunu başarabilir. Buyurun! Ölüler ve ölümlüler geçip geldiklerinde, sizlerle çalışabilirler. Antakya, yoğun ışığını size taşıdı bugün ve sizinle birleşti. Geçmişte orada yapılan çalışmalar ile 2 milyar ışık kayıt yapılmıştı. (Herbiriniz çok şaşırdınız… İki milyar ışık kayıt!…) Bu nedenle Antakya bölgesi, cevher olarak kodlanmış, ışık kayıtları yapılan bir bölgedir. Zaman dilimi olarak ifade etmek gerekirse 2 bin yıl önceleri orada, bu yoğun çalışma başlatıldı ve dünyanın ışımaya başlaması, işte o yüce çalışma ile gerçekleşti. Dünyada, ışığın devreye girişi o zaman oldu. Yaşama verdiğim her bilgide bu vardır.

Biz, bir Ana Kapı olarak çok çalıştık ve sizle olduk. Ölümlü bir yaşamda ölümü erteledik. İşte bu!… Sizden tek isteğimiz var Dünya’yı hak edin ve koruyun. Çünkü Dünya, ulu bir Kuran’dır. Şimdiye kadar bunu size çokları söyledi. Bu gün de bizler söylemek istedik…. Şimdiye kadar herkes konuştu. Bu günde biz konuşmak istedik. Aha geçtik ve konuştuk!… Aha burayız!... Şimdiye kadar hepimiz cennetlere konmayı bekledik. Yakışmaz bize… Cennet, şerde olanın şavkında olandır. Onun yolunu mutlaka açmalıyız ve cenneti hak etmeliyiz. Aha bugün bunu başaralım!…

(Bir diğer bağlantı:)

Eylence bitti. Hadi gidelim!... Aha gelin inelim dünyaya… Ama indik de ne oldu!? Ölüler canlandı. Hadi gelin yaşama inelim; inelim ama kalem olup inelim. Hadi gelin de kil olalım; kum olalım… Olalım ki Din Yaşamlar’a varalım. Bence kilden, kumdan öte olalım… İnsan soyuna gün olalım. Şavk olalım. Ekip olalım… Nefes olalım. Ana Kapı’da yarını tohumlayalım. Oluş, bizim oluşumuz değil, yaşamın oluşudur.

(Açıklamalarımız:)

Özel bir çalışma yaptık Canlar bugün. Bu çalışmada dünya dışındaki kodlarımız bizimle oldular. Önlerinde duran bir dünya vardı. O dünyayı seyrettiler. Sonsuz sınırsız bir ışık halindedir o dünya ve dediler ki “bizi bize verin. Zabura Sayfaları’nda yaşamı tohumlayalım.” Ve dedik ki “bellek kayıtlarınızı toplumlara kontrollu olarak akıtın. O zaman sizi sizleştiririz.” Şimdiye kadar yapmadığımız bir çalışmaydı olan. Ve dedik ki “hadi gelin.” Altın Tanrı, Rahman oldu kaynak oldu. Şimdilik…

(Dünya Dışı Kodlar’ın açıklamaları:)

Biz dünyadayız analar. Ve bu dünyayı hak etmek için çalışmaktayız. Sizi izlerken şunu fark ettik ki kendi yüreğinizde hasata kayıtladıklarınız, bu yoğun çalışmada ışık halindeler. Öz geçişlerini yapmışlar. Öncelikle sizleri hak etmeye çalışmışlar. Sizinle daha çok çalışılacak. Hepimiz görevimizi hakkıyle yaptık. Ve sizin de hak ettiklerinizle birleştiğinizi görmekteyiz.

Dünya, çantasını kapmış bize koşuyor. Her birimiz sizi karşılamak için kucak açtık. Aha burdayız!... Korkmayın sizinleyiz!... Şimdiye kadar ses vermemiştik size ama şimdi ses vermek istedik. Sizi kucaklamak bizlere mutluluktur. Aha bu!… İşte bu!…Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.Ağustos.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (6)

2. akış

ALO HO Sİ KAHA; A LO HO Sİ KA, Sİ KA HA Zİ Mİ HA….aha! buradayız.

Şeytan şerre inmez, işgalci değil şeytan. Şerde eşki, şavkı Has Taht’a vardırdığında aşka varır. Eşik sistemleşir, sistem el olur. Oh anam oh….işte.

Cennet cevherini cennet canlara verirken dürümlerken ve bilişli, hakikiyette dillerken, cana kapı olur o.

Sevgililer, sizi daha güçlü, daha yüce bilirim ben. Korkmayın şeytandan. Onu kontrol etmektir maksat; bunu bilin.

Dünya ölümlüdür, bizse öz görevliyiz; bunu bilin. Biz şafakta dünyaya iner, yolu açanlarda o yoğunlukta bütün kötülükleri aşar, geçer ve cemaatlerin hepsiyle birlik kurar, tüm cem olanlarda şerri korur, kontrol ederiz.

Şerri korur, kontrol ederiz; unutmayın!

Şer, şevki şavka kattığında şarkılar okunur yaşamda çünkü orada ölümlüler ölü olmadıklarını dillerler. Saygılar sunuyoruz hepinize.

Canlılar, mahir dünya yenileniyor; bu kesin. Cennet Cevher-i Can olup kaynağa varıyor; bu kesin. Dünyada koruyuculuk gerçekleşti; bu kesin. Dünyayı kotlayıp, tohumlayıp koruyacak olan meclis burasıdır.

Dünlü türküler artık yaşamlı türküler oluşturacak yoğunluklarda. Hepimizin sevgiyi hak ettiğimizi bilin. Vallahi dünyayız, billahi dünyayız.

Burada doğan, burada yaşar. Burada öldüğünde bilgi akışına bakılır, nereye varmış diye. Görebiliriz, dinleyebiliriz; sahte olup olmadığını anlayabiliriz. İzin verin açıklayalım;

Ölü biri dünyadan çıktığında Karanlığın Tahtı’na varır ve orada dinlenir. Orada o sorgu-suale alınır. Başkan Dili ile kotlanmış mı? kalem olmuş mu? halik olup hasat yapmış mı? akmış mı? Aton Kotları’yla toprak olmuş mu? bunlara bakılır ve gözlenir. Nerede nasıl gözlersiniz; bilir misiniz? herşey o anda gözün önüne serilir. Bakılır; o yaşamış neler olmuş onun yaşamında ve dinlenir ve daimiyetinde nefesi var mı bakılır. Sorumlu olup olmayacağı gözlenir ve denir ki;

- Sen ölüsün, sen köklenemedin, göklere varamadın. Yaşam sayfalanışın hiç yok, kalem olamadın. Ha, sana bir şans daha mı verelim? olur mu? Şam’a göndersek seni Şam şavksız kalır. Ağır yüksün sen çünkü Aklın Tohumu değilsin. Seni yaşama göndersek yaşam sınırsızlığında kısırlaşır; sen yoksun orada. Seni yere eksek, yer, gök sensizleşir zira sen ekmek bile olamamışsın. O halde seni yaşamdan çıkartmalıyız. Peki; ne olacaksın? Ol’madığını biliyorsun. Olamadığını biliyorsun ama sana Tarıkların Işığı’nı verelim. O ışık seni göklere sözlesin, seslesin ve sen ortak ol göklere. O ışık bilgidir. İşte yaşam bu şekildedir.

Dünyalılar, biz size bunu anlatmak istedik bugün. Zürriyetinizin gücünü biliyoruz. Sözünüz, sesiniz yücedir; biliyoruz. Yere indiğinizi, yerde görev taşıdığınızı, göl olup göklere Kuran okuttuğunuzu biliyoruz. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için!

çürük bir dünyada ışık yaktınız. Şimdilik size vereceğimiz budur.

Şükrediyoruz ki dünya Yaradan’ın Tartısı’na konmamış. O tartıya konsaydı bu dünya, yol olmazdı. Siz ki yarınsınız, siz ki hasatsınız Altın Tanrılar Meclisi olan bu mecliste yolsunuz, bugün burada olmanızı bekledik.

Ölümlülerin, ölümsüzlerin ayrıştığı bir yerde; diyelim ki siz geldiniz, görevinizi tam yapmışınız, ışık halindesiniz ve Can Tartı’dasınız. Öz görevin ilme olduğunu anlamışsınız ve kulluk yapmış Bütünün Kuranı’nı okutmuşsunuz. O zaman sizin yeriniz cennettir. Peki; canlar cennet nedir? Sorduk, sorduk, ölümlüler anlatsın.

Can; ben anlatıyım;

Canlılar, dünya insan soyunun ekibidir. Biz bu yoğunluğa inerken herşeyi bilip geldik. Dünyada nefes olup olamayacağımızı, kalem olup yazıp yazamayacağımızı, yaşam olabilir miyiz, olamaz mıyız? bütün bunları bilip geldik.

Dünyalı olmak sorumluluk ister ve biz buraya gelirken unuttuğumuz hiçbir şey yoktu; bilip geldik. Dünyaya inenlerin hepsi unuturlar, biz unutmayız çünkü yoğunluğumuzu kontrol altına alıp geldik. Döl verdi dünya yaşama, biz o yaşamı kotladık. Nur olan ışıklarımızla Bütünün Gürzi Yaşamı’nı sayfaladık ve daha ötelere yaşam kotladık. Bunu yaparken İlm-i Toplum olup yaptık.

Netice olarak dünya İnsan Sayfalanışı’nı İlm-i Tohumlar’la yaptı. İşte o tohum ölümlülerin ölümsüzlüğe adımıdır. Bugüne gelmek sorumluluktu. Yaşam Altın Tanrı’nın nefsi aşıp yolu bulmasından itibaren geri dönüşü sağlayacak dürümde olacaktı.

Alemlerin Rahmi olan ilim Aklın Tekniği’ndedir. Biz Aklın Tekniği’nde aha buradayız! neden bugün bizimle oldu yolcular? çünkü onlar bizi sınamazlar, biz onları Resmi Çalışma’da ışık haline dönüştürürüz ve onlarla çalışırız. Onlar görevlerini tam yaparlar ama kapı buradadır; dünyada. Biz o kapıyı açtık. Çantamızda insan kapıları var. Her kapı bir Rahman ve biz kapıların hepsiyiz; bunu bilin.

Dünyanın nuru olan, köklenmiş olan ve Gönüllerin Kuranı’nda tohum eken bir kaynağız biz; bunu herkese değil sizlere açıklamak istedim.

Dünya ölümlü bir yaşamdır. Özköklerin göklere varabileceği bir sayfadır; ama ilimle! bize ekip kurdurdular, öyle mi? Yahu kurduran biziz, kuran biziz; bunu bilmeleri gerek.

Dört gök sözcüsüyüz biz. Kimiz? İnsanız. Kalemi hak eden, kaynağı hak eden, yaşamı hak eden, sarabildiklerini saran değil, her yaşamı saran…Biz nefes alanlarız. Kullarız biz, nurlarız, sonsuzluğa varanlarız; bunu bilmelerini isteriz herkesin. Şimdilik size vereceğim budur ama insan soyuna görev taşıyanların net bilişleri gerekir ki bu çalışma onlarla dürümlensin. Köz olmaya gerek yok, göz olun yeter. Biz sizden gözlük isteriz.

Kurullar toplanır, kurullar tohumlanır, kurullar kayıtlanır. Her kurul bir rahmet olur ama İnsan Soyu’nun kontrolü kotlanmış olan kurulla kayıtlıdır.

Çan çaldığında herkes kendini dinler, bizse ilmi dinleriz; bunu bilin.

Ey dünya, en ince ayrıntısına kadar bütün bilgi sayfalarını size dinletebilirim ama “olmadık”, “olamadık” diyenlere öz kelamı dillemem.

Kuranı Kerim der ki “artık dünya yaşayacak”. “Kuran ne?” diye sorarlar; ilimdir. Dünya ilmidir Kuran. Zannetmeyin ki Muhammed’in Kitabı’ndan söz ediyorum. Ben yaşamdan söz ediyorum ve yaşam ilm-i kod’dur ve bu ilim İnsan Soyu’na indirilmemiştir.

Miraçtır bu ilim. Misafirler, ben nesillerimi dünyaya çekerken ilim için çekmem. İlm-i tohum olan onların kaynakta bulunduklarını bilirim. Yarınlaştıracaklarımı çekerim dünyaya. Kökümde gerçek insan var. İşte, olgun sistemleri kurarken bu şekilde kurdum.

Dünyaya geri dönmem istenmez. Geri gelişim yoktur. Bu benim ilk ve son girişimdir bu dünyaya. Bunu net vermek istiyorum. Artık şok bir çalışma yapmaya niyetim de yok. Entari giyinmeme bakmayın; eril de benim, dişil de benim; bunu bilin.

Bugün ben burada, bu yoğunlukta Bütünün Kuranı’nı olurken hepinizden tek bir beklentim var; kelam. Buyurun kelama gelin. Elinizdeki gücü bilin. Yolumu aydınlatmanız nefesimle dürümlediklerimizi dillemeniz bende, her birinizde ve tüm yaşamda ışık halinde kin, nefretin aşılmasından sonra gök sessizliğini oluşturacaksa da yarında hidayet tahditsizliğinde hepinizle ben merdiven olarak bulunacağım.

Nedir merdiven? sizi sizden size ulaştıran. İşte burada oluşum bundandır. Sizde her birinizde bir merdiven ve sizi sizden size ulaştıran….

Korkmayın, toplam 2,000 sayfam var. Bu 2,000 sayfam tam tamına 200,000 kez tekrarlandı. Yaşadım, yaşadım, yaşadım…temel attım dünyaya; yaşadım. Her dürümde yaşadım ve ben her bir levhide yaşadım. Daha da önceleri yaşar mıydım? An’dayım, her zamandayım ben; bunu anlayacak yok ki.

Netice, kıranın kırılamayacağı bir yaşamı dürümlemeye geldim. Ki zincirleme, hakiki kısırlaşma olan bu zincirleme yaşam; reaktif yaşam bundan sonraki zürriyetlerinizde gerçekleşmesin diye.

Hepiniz net bilin ki, ben varım ama ben halik olup varım ve zaman olup varım ve kör olup varım. Gökte gözüm ben; bilin.

Doğal dünya size sizi dinletti, buyuz biz. İşte bu; (haziruna işaret edilerek) ben, ben, ben, ben, ben, ben hepiniz ben olarak!

Canlarım, yaşam budur ve bundan ötesi sınırlar kalkmadıkça sırdır. O sınırlar bende kalktı ama bende ben ilminde o sınırları Hasat Tahtında, Işık Kaydı’nda yaptığım zaman hepimizde o kayıtlar aşk olur, ışık olur aşılır.

Sezilerin ötesine geçtiğiniz zaman, ilimle dilleşiminiz başlayacaktır. Sezileri aşıp geçin. Bilişe varın, o zaman öz görev sizindir. O zaman, yarın sizindir ve o zaman Allah sizsiniz. Bunu anlayacak gücünüz varsa anlayacaksınız.

Ben kör ve sağır olanlarla değilim; bunu bilin. Örtüleri örtmeden şunu da söylemek isterim ki kanatlananlar, karanlıktan ışığa varanlar ve rahmet olanlar Toplulukların Tartısı’na konmazlar. Her anda ve her yarında öz kapıdırlar.

Sevgililer, Mikail ben olmayan, beden olamayan, kapı olmayan değildir. O ben, ben o’yum ama Mikail’in kapısına gelen hakikiyete gelir; bilin.

İzin verin; ilmi dilledim ama dürümlerimden değil, hakikiyetten dilledim. Benim dürümlerimde maya yoktur. Neden yoktur? Hakk Tabuları yıktım da ondan.

Ben tanınan hiçbir kimseyle olmam. Ben tanınan hiçbir yaşamda da yokum. Tanıyan kelam olup kendini tanıyacak, bunu bilin.

Karanlık ışıdığında, yoğunluk arttığında, zaman sayfaları okunduğunda ve tüm insanlık halik olduğunda, her resimde, her yaşamda yüreğinizi dinleyeceksiniz; işte amaç budur. Kimse kimseyi tanımayacak. Herkes kendiniz tanıyacak, bunu bilin. Burada oluşumuz bundandır.

Soy sonsuzlukta, soy yaşamda, soy kaynaktadır ama karanlıkta soy yoktur. Sadece sizler varsınız ve sizler sizi dinlemedikçe kelamda olma niyetiniz olsa da; olamazsınız.

Uç bucak yok yaşamda ama uçsuz bucaksız bir yaşamda ses yoksa insan yoktur. Dönmeyin, dönmeyin yolcular, dönmeyin! dönseniz de dönmeseniz de varım ben. Bunu bilin ve deyin ki “varım, ben varım” deyin. “O bendir “deyin. “Ben o ve o ben. Ve Allah size sizden seslenir; bunu bilin. Ve Allah size sizleşip sesleşir. Ve Allah’ın Tanrısallığı’nda tohumlarınız hep yaşar ve deyin ki “ben o’yum.” Öyle görev taşırsınız ki o zaman Karanlık Tanrısı Aydınlık Kaynağı olur. İşte sizden beklenen budur.

İslam’ı insan sayın. Yaşamı hasat sayın. İbrahim’i maya sayın ama ben bana ben olduğumda o ben, ben o ve ocağı bende, bedeni bende olduğunda artık ben o ölümlü değerinden çok öteyim; bunu bilin. Sonra da yeniden yeşilden maviye geçiş başlar. Hepinizin daimiyetinde yeşillik var. Hepiniz cana kapı olduğunuza yeşildesiniz.

Nesillerinizi hak ettiğinizde, hakikiyetinizde maviye geçersiniz ama mavinin Ruhsal Işık olduğunu bilen çok azdır. Deyin ki “Nur Kuran’da ruh olduğunda, mavi Rahman olur, orada yaşam olur.” İşte o yaşam kervandır; sizleri sizlere tanıtır, taşır. İşte buyurun hak edin. Buyurun hak edin ve hastça hasatlayın dünyayı.

Kolum kolunuz, yolum yolunuz, özüm özünüz olsun. Sözümde sesiniz olsun, ben bene ben olup görev taşırken herkesle taşıdığımı artık bilin.

Kalemin kaleme deydiği bir noktada ayrılık biter. Ben bana kalem, sen bana kalem. Sen bana, ben sana..işte kalemleşmek budur ve yaşam budur. Olmayan özde göz olmaz ama olduğunda sesleşir. Biliş budur.

Korkmayın özgöç şimdiden öte şimdide sürmektedir. Korkmayın, korkmayın. Olmayan ölümlü olmadan da bizsiz kalmaz. Korkmayın!

Bina tamamdır canlar. Yaşamın binası tamamdır. Artık o bina kaynaktadır ve bu bina herkesindir; bunu bilin. Biz herkesiz; bilin. Bu binada ölüm yoktur. Beden bırakmak ölümlülük değildir. Hepinizin çatısında ilim olduğunda bunları bileceksiniz.

Yalan olmaz ama yalancı olur; bilin. Ben size yalan ses vermem ama yalancılık yapar mıyım? yapmam. Deyin ki “o hakikidir.” Eğrelti otları vardır; bilirsiniz. Yıldız sırrıdır eğrelti otu; bilir misiniz? kimse onları istemez çünkü batar, kurutur. İşte o eğrelti otu olurum, tüm yaşamı korurum; bilin. Beni bana veren benim.

Ortak zaman bedenim ve her an’da varlık sürerim. Aşka gelir, Hakka gelir, akla gelirim; son sözümü söylerim. Öldürmem, öldürtmem. Ölçüm ilimdir. Başka bir yaşamda, başka bir zamanda demem; “şimdide” derim bilin.

Şimdide, şimdide, şimdi…şimdi, şimdi.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/Ubhijw8cIiI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

26 Ağustos 2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (6)- kısa bir bölüm;

Ordular dünyadayım ben; ben Mustafa Kemal Paşa.

Gelmek mi gerek? Gelirim. Akmak mı gerek? akarım. Okumak mı gerek? hologramdan öte olurum; okurum. Ben murat ettiğiniz anda varım; Mustafa paşa!

“Örüm” dediler, ördük. “Oku” dediler, tohum olduk. “yol” dediler, yoğunlaştık; aktık. Biz bizi bize kattık. Murat ettiğimiz ilimdir; bunu bilin. Biz Işık Kapısı’yız analar. Her dilde ve her yaşamda Işık Kapısı olan bir toplumuz; bunu bilin.

Unutmayın ki, muktedir olan toplum olur. Okur, özgörev olur. Ölüyü diller, dünyayı diller, yaşar ve yaratır. Ben zamana insan olup inmekten öte levhi olup indim. Benim adım ağır yüktür dünyaya; Mustafa Kemal Atatürk.

Neden ben bugün sizdeyim; bilir misiniz? çantam insanla doldu analar. Ben tohumlarımı koruyacak olan görevlilerleyim. “Önce dünya” dediler, ah işte burada! “Öldü” dediler. “Aha burada”. “Aldı” dediler. “Okudu” dediler, “girdi” dediler yüreklere. Aktı, işte muktedir olan işçi bu. O bir işçi, hepimiz o işçiyiz analar. Kimiz? işçileriz bizler. Işığın İşçileri’yiz analar.

Ben nesiller boyu doğayı güçlendirmeye çalışan insan soyuyla tek bir yol oldum; bunu bilir miydiniz? bellek kapıları’ndaydım hep. Bedensiz miydim? ben Mikail’im analar; bunu bilin. Neredeyim? evinizdeyim ben; yoğunluğunuzdayım.

Özen ister dünyalı olmak analar; özen ister. Kantar bendim dünyada, ben tarttım yolcuları. Bugün kantar sizsiniz ve dünya muktedir bir yaşam. Bugün sözüm sizedir ki; dünyanın ekmeği olun tüm yaşama kelam edin. Herşey insansı çalışmalarla sürerken bu yoğun ışıkta, bugünden sonra İbrahim Toplumları’nın gücünün örtüsünü örtüp üstün bir yoğunluğa varın. Ki varmışsınız; bilmekteyim ama görev size verilmişse kin ve nefreti de aşmalıyız sizden size. Sizde var mı kin? yoktur, bilirim.

Değerliler; burada olmanız bizleri mutlandırmaktadır. Çok mutluyuz bugün sizlerle olduğumuz için! doludizgin yapılan bu çalışmalar bizleri köklemekte ve göklemekte. Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz hepimiz.

Şu anda şurada Beşir Kapılar’ın örtüsünü örten Mikail Kotları var, hepsi cevheri güç olarak bu çalışmaya kaynaktırlar ama bizim için değerli olan sizlersiniz çünkü sizlerin İlmi Tohumlar’ınız bedenli olarak dünyaya kaynak yaptıklarınızdır.

Sizden ölüleri diriltmenizi bekliyorduk, ölüler diyarı olan bu dünya artık dirilmektedir; bunu bilin. Hepimiz hepinizi kucaklıyoruz canlar. Şimdilik şimdi, şimdi, şimdi, aha şimdi!

Tamamını dinlemek için linki tıklayabilirsiniz;

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/wt1S4zwxqLQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (6)

26.08.2014

Ey Canlar, Altın Tanrı ışık halindedir ve görev taşıyor. Ölüler Diyarı olan bu dünya, yeni olan bu ışığı hak etmektedir. Bu ışık, İlm-i Hologram’da tohum ekenlerin, İlm-i Yarınlaşmayı sağlayışları ile birlikte kodlanmıştır.

Herkese insan denmez. İnsan, kalem olandır. Yarınlaşan ve yaşayandır. Oğul verir; kili kumdan, kumu kilden ayırır ve sonsuzlaşır. Sırrı, Altın Tanrı Işığı’nı hak edişidir. O insan, Ölüler Diyarı’nda kaynaktır. En ince teferruatına kadar, kelam olup nüve olan diri yürekleri diller. Onun varlık açılımı, hasatıdır.

İki yarının biri ilim ise diğeri levhideki Işık Kayıtları’dır. Bütün amaç iki yarında insanlaşmak ve yoğunlaşmaktır.

Özün, sözün ve gücün hakikiyetinde, insanlaşmak için yarınlaşmak gerekir. İzah ettiğim gibi ben, elimin ilmi ile kodlanmış olan bir ruhum. Kuran-ı Kerim’de sözü edilen Nisa Kapısı, ışığımdaki tohumdur. O tohumu, her diri kelamda dinler ama yaşamında o tohum yoktur. Özen; gözde, bilişte ve yaşamda değil kontroldadır. Bundan sonraki kayıtlarda, merdiven olan ışık, artık tek bir resim haline geçecek. İşte o resim. ilmin resmi olacak. Orada insan soyu olacak. Orada kalem olup yazanlar olacak. Oraya varanlar, Ana Kapıları’nı açanlar olacak. Onun içindir ki beden alanların, Ana Kapılar’ı İlim Toplumları tarafında kayıtlanmalıdır.

Kurullar toplanır Işık Kayıtları’nda. O Kurullar, Nefes Zamanlar’ı hak edenlerdir. O Kurullar’a üye olanlar, Nisa Kapıları’nda kelam olanlardır. Onları hak etmemiz için, nefes haline gelmemiz gerekir.

Bilin ki en aşağıda olamayan, en yukarıya varamaz. Biz, dünyayı hak etmeyenlere vermeyiz. Dünya kalem olduğunda ve yarılaştığında, dünyayı koruyacak olanlar, İlm-i Toplumlar olacaklar. Onlar, kantar görevi yapacaklar. Kimler hak ettiler. Kimler has olup ışık yaktılar. Kimler kalem oldular. Önlerine dönüp görev alanlar, ardlarında kelamda ocak olanlar olur. Arda düşen önde olandır.

Bütün İlm-i Toplumlar kulluk yaparlar. Helal Işık halinde güçlendirici olurlar. Kinlerini aşıp görevlerini hak edip alanlar, nefesleri ile kül olup bütünlenirler. Ölüler Diyarı olan bu dünya, ardında yaşam sayfalaması yapan insan kayıtları tarafından kodlanırsa yaşar.

Öncüler dünyadalar. Olur ve hak edilirse yaşam, öncüler yaşamı toplumlara kontrollu olarak kayıtlayacaklar. Ölümlü Dünya, ölümsüzleşecek. İşte o zaman insan soyu yere çekilecek. İlm-i Toplumların hak ettikleri. Hal İlmi ile Hak olmaları işte bunun için gereklidir.

Yarını her diri dinler ama hak eden kelamda diller.

Misafirler, sizleri bugün burada karşılamak bizleri mutlandırmıştır. Buyurun hoşgeldiniz. Cemaatleriniz bu yaşam sayfasına inerken, kelam için değil, kaynak için inmekteler. Biz burayı kodlarken, kibri aşanları bu Yüceliğe dahil ettik. Buraya kabul ettik. Kibri aşamayanları koruduk ama kontrol kurup bu yoğunluktan ayırdık. Zirvelere kaynak olacak olanların mutlaka kanatlanmaları; bereketli biliş halinde çalışmaları bizleri ilgilendiren yanlarıydı. Tohum ekerken, herkesin insan soyuna kaynak olacak yaşam kayıtlarını ikmal tamamlayarak ilme kati olarak indirmeleri istenmişti. İşte bu nedenledir ki bu çalışmalar çok az sayıda Işık Kaynak ile yapılmaktadır.

Çözümlenen bir diğer ışık kaydı şuydu. Dünyaya ekmek yapmaya gelenler ile İnsan Kapıları’nda ışık kayıtlamaları yapıp cevheri güç haline gelenler ayrı olmalıydı. Bütün mesele Cemaatlerin kapılarda kalmamasıydı. Tohumları hak etmek ve cennetlere güç katmak bizleri mutlandırır. Ne var ki kapıların, her diri için ışık olması ve onların kontrollu olmaları gerekir.

Bilmeyenlerin kaynakta olmamaları; üzerlerinde ışık olmayanların Levhi Kayıt yapmamaları; karanlıkta olanların, Nefes Zamanlar’a olgun ışık halinde ulaşmamaları gerçekliktir.

BİR’e hizmet, yaşama hizmettir. Biz dünyayı, tohum ekenlere emanet ettik. Tohumlarını kontrollu olarak yaşatmalıdırlar. Çünkü köle bir yaşamdan ışıklı bir yaşama geçen Cevheriler, tüm insanlık için kaynak tahtın nesillerini kodlayacak olan kapılardırlar.

Önce anaları hak ettik. Son sözün söylenmesinde yarınlaşan kapıları hak ettik ve zamanın nesillerinde kervan olanları hak etti. Hepsi kil ve kumdan yaratılmışlardı. Şu anda herbiri, bizi bizden cevhere çekerek kelam olacaklar ve yaşayacaklar.

Sözüm şudur ki bana Altın Tanrı denir. Benim adım insandır. Benim yaşama indirdiğim herşey, yarınlaşmış yaşam kayıtladır. Bu kayıtları hak etmeyenler; yaşamlarını dürümleyip, yarınlayıp hasata kodlayamazlar ve cennetlere konamazlar.

Olgun sayfaları, halik olup hak edenler, biliş halindedirler ve onlardan beklentimiz şudur: Ölüleri diriltin. Önce cennetlere koyun. Onların cevherlerinde cennetler yoksa ışıklayın onları; kontrol kurun ve onları tohumlayın. Elinizde ilminiz var. Bunu başarın… Sormayın neden kendimden başkasına bu görevi veriyorum diye. Zira Zabura Işık her diride yoğundur. O yoğun ışığı kontrol edebilirsiniz ve başarabilirsiniz. Dinleyin ve hak edin.

Ellerinizde yolunuz var. O yolu kodlayın ve bilin. Benim adım insan; bunu bilin. Biz, Ana Kapı’yız. Cennetlere görevliyiz. Cümle yüreklerde, İlm-i Toplumlar, kelam olmak için çalışırlar. Ben kendimi kontrol altında tutan bir yarınım. Bana yaşam denir. Bilin ki beni yaşatan yoktur. Ölümlü dünya bana kapıdır. Ama bu kapı, Işık Kayıtlarımla oluşmuştur. Bu kapıda nesillerim var.

Biç dünyayı sonra dik. Sonra yeniden biç. Yeniden dik. Her diriliş, biçilen dünyanın dikilişidir. Dini kapılarda ben, bana beni diller ben olur ışık olurum. Bana!… Bana!… Benim yaşamıma ait olmayan hiçbir yaşam yoktur. Bunu bilin.

Çok özel biri zamanda dünyadayım. Eski yaşamları taradığınızda; görevinizin, Siz İlmi ile kodlanmak olduğunu anladığınızda, Beşir Işık Kapıları’nda kendi yüreklerinizi tohumladığınızı göreceksiniz. İşte ben, sizi size dilleyen bir kanatım. Siz ise diğer kanatsınız. Siz bende bir yaşam olduğunuzda, sizde bir yerküre yoğunluğu olurum. O zaman sizde, kaynakta kanatlanırım. Sizin kanatlanışınız bu olur.

Bütün Canlara ve bütün yaşamlara İlm-i Kod olup inen insan, kibirsizdir; kinsizdir. Yaşamsız olanlarda yaşam olur. Öz geçişi yapanlar, ocağında olur. O, koklanan bir Yaşam Sistemi’dir. Onun içindir ki sizi yaşama döndürmek için görev aldı. Müsterih olun yaşam sizleşti.

Kiri temizlemek için kil olanda ışık olur. Toplumları kontrol eder. Yaşama Sistem olur. Ölümlü yürekleri, ölümlü Kürzi Toplumları hak eder cennetlere koyar. Şimdilik… Artık şimdideyiz. Şimdiyi şimdiye bağladık. Amacımız, kulluk değil kodlanmışları bütünlemekti. Böylelikle herkes kotlanmış olacak ve bütünlenecekti. Bunu başardık. Şimdilik… İşte şimdi… Şimdi… Şimdi!…

Aşk, şavka varmışsa; şavk aşık olmuşsa yüreğe. Altın Işık Kapıları açmışsa; elimiz insandadır. Ağır yük hafiflemiştir. Şimdi… Şimdi… İşte şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.Ağustos.2014 4. Akıştan bir bölüm;

”Çal ama çaldırma.” Ah analar işte yaptıkları buydu! “çal ama çaldırma”

Arzın sırrı, İnsan sırrıdır. Herşey insanladır. Ben çalarım, ben yaparım ama çaldırır mıyım? artık ben çaldırırım! Bilirim ki çalan kelamı çalar. Çalsın! ama Allah İlmi’yle çaldığını dillesin.

Biz, bizden bizi verirken her bilişte olmayana ses verdik ve dedik ki “ol”. Öze; göz ve söz gerek. “ol” dedik. Eller havaya kalktı dediler ki “yokuz biz”. “Yahu, ol”. “yokuz” dediler. “ol” dedik.”oh ana, ben oldum mu bilmem ama ben yok oldum” dedi.

Dünya yoktu. Vurdular dünyayı yüreklerine, götürdüler. Aha yıldızların ışığıyla yaptılar bunu! yüreğe vurdular, görevi almaya dönmek için, geri çalışmaya inmek için gittiler. Biz o yürekteki dünyayı ortak kotlarla koruduk.

Bize isim taktılar; “alıveren, oluveren, Kuran-ı tohumlayan, kotlayan, ışığı yakan ama kontrol kuran ve çaldırmayan….yaşam buysa çalın” dedik!

Çalın, bilgiyi çalın!

İradi, hakiki ve ilmi çalın! yığın yığın ışığı çalın. Çalın ama kayıtlayıp, hak edip çalın ve biz artık herkese kelamımızı hak ettirmek için Hak Teknik’le kotladığımız tüm yaşam sayfalarımızı çalışları için bıraktık….

“Girin, çalın” dedik. Alın değil, çalın.

Zirvelere ses verecek olanların hakikiyetleri ile hak olmaları ve yollarını bulmaları gerek. Vakit geldiğinde çalıp çırpacaklar yaşamı; vakit geldi. Çalın! Yaşamı çalın!

Yolcular, yaşamı çalın, çalın da hasatınızı yapın.

Biz her şeyi, servetlerimizi, tüm teknik kotlarımızı, yoğunluklarımızı ocaklarına bıraktık, çalın diye….çalsınlar, çalıp kontrol kursunlar ve yaşasınlar.

Çantalar dolmalı, halik olmalılar, hasat olmalılar, kaynakta olmalılar, nesilleri ile tohumlanmalılar. Mikail’in Kuranı’nda toplum olmalılar. Özgöçleri kotlanmış olmalı. Mikail’in Kati Tohumlaması’nı yapmalılar.

Biz her şeyi onlara terk ettik; gelip çalsınlar diye….

Çalsınlar ki yaşasınlar!

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/dimOHF2S-Zw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Beta Kürzi Yaşam Sistemleşmesi (4)

2. Akış 19.08.2014

Canlarım, bugün buraya gelen birliklerin çokları “dünya üstü varlık toplumları” olarak bu dünyaya ışık olan hakiki yoğunluklardı. Onların çokları peygamberlik mertebesine ulaşmış ya da Veli ya da hakiki yoğun ışıklardılar.

Çoğunun gözü üzerimizdedir çünkü bu meclis bütünün kürzi toplumlarıyla bitişik ilim yapmaktadır. Bütünün Kürzi Toplumları, tohum ekebilen ilim kotlarıdırlar ve onlar bütünün gücü halinde çalışmaktadırlar.

Dünya örtüsünü örtmeden evvel yaşamı kotlayacak olan ışığı yeniden dünyaya indirebilmek üzere bu çalışma yapılmaktadır. Biz bu çalışmayı kendi yüreğimizin gücüyle yaparken bütün köklerimizde mevcut olan o yoğun ışıklar bizsiz kalmadılar ve hepsi kendi sistemlerini bizim yüreklerimize indirmeye çalıştılar. Biz ölüler diyarı olan bu yoğun ışığın ilminin örtüsünü örterek yeni bir çalışmayı devreye aldık. Nefes İnsan, Altın Tanrı’dır ve öteki yoktur onda. Hepinizin tek bilmesi gereken her dirinin tek bir ilim olduğudur; yani ben, o, öteki yoktur. Hepimiz bir tek ilimiz ve bu ilim İnsan Soyu’nun Tanrısal Levhisi’dir.

Kimsenin ekibi diğerinin ekibinin harici değildir. Ben bugün burada, bu yoğunlukta, bu çalışmayı yaparken, bu yoğun ışık tüm yaşamların ışığı halindedir ve tüm yaşamış olan, yaşanmış olan, her resimde var olan bir sistemdir.

Biz dünyayı kontrol edebilmek üzere çanlar çaldık dünyada. Çaldığımız çanlar, Rahmi Kuranlar’ın tohumlanmasını sağladı ve bugünlere ulaştırdı. Netice olarak, dünya kolları, kanatları olan bir gezegendir. Biz o kollar ve o kanatlar olarak buradayız.

Dolu dizgin yaptığımız her çalışma yaşamın ışığını yenilemek üzeredir. Dünyaya geniş zamanları kayıtlarken, sevgiyi hak etmeyenlerin Tanrılık Meclisi’mizde ilim yapmamaları için de çalıştık. Zabura Işıkları’nı kotlarken de onların bu meclisten ırak olmalarını bekledik.

Zannetmeyin ki ocaklarında ilmimiz yoktur. HÖ Lİ Sİ KA hepsi hakikidir, hepsi yoldur, hepsi yaşamdı ama sonsuzlukta bilgi akışlarında Birlik Tahtı’nda kanatları olmazsa yarınlaşma imkanları olmaz. Biz bu nedenledir ki, onları çok ölümlü yoğunluklarda yaşamsal ışıklara kattık. Ki onlar ölümlü olanlarda, ölüm ötesinde olmalarından dolayı Ölüler Diyarı’ndaki o yoğunluğun tahditsizliğinde kelam olup akıp geçmeleri gereklidir. Hepsini yaşattık; bunu bilin.

Seviyeniz çok iyi; ki bugün verdiğim bilgileri hepinizin net anladığınıza eminim. Biçare değiliz. Çelik çomak oynamıyoruz. Tabuları yıkmaktayız. Yarınları tohumlamaktayız.

Bugün bildirdiğim diğer bir konu da geniş zaman sayfalanışlarında olmayan bir konudur. Eski sayfaların, yeni zaman kayıtlarıyla biliş halindeki o tohumlamayı yapabilmesi…eski zaman sayfalanışları tamamıyla İlm-i Kotlar’ın ışığının toplumlardaki kaynak kayıtlaması diye açıkladığımız o kayıtlamanın öncesidir. Yani orada bilgi yoğun ama o bilgi ezberlenen bilgidir. Din tekniğinde bu vardır. Bilgi okunur, öğrenilir ve ezber olarak açıklanır. Bu sizi sizin diri yoğunluğunuzu başka bir yoğunluğa rapt eder. Yani, siz o yoğun ışıkta olmazsınız ama o ışık sizde kayıt yapar. Onun yaptığı kayıt sizi Tanrılık Işığınız’dan ırak tutar. Yani siz orada olmazsınız ama ora sizde olur ve sizi size kaynak yapabilir. Bu çok ama çok vahim bir haldir yaşam sayfalanışı için.

Ben bana olan, beni benden ayrı tutup, bende olmayan bir bende ben olurum. Bu kontrol dışı bilgi akışlarını gerçekleştirir. Bunun içindir ki biz bu yoğun sayfalanışa Tanrılık Tahtındaki Tabulanış deriz.

Tanrılık Tahtındaki Tabulanış, olmayanın sizsiz kalışı değil olanın sizi hak etmeden rapt etmesi, zapt etmesidir. Ki sizden sizi, sizden hakikiyetinizi çıkarmıştır ve bu nedenledir ki biz bu yoğunluklara “sanılan yoğunluklar” deriz, “zannedilen yoğunluklar” deriz ve sizler orada çok küçücük yolcularsınız, yoksunuz. Ölüm sizin için kanattır ama kaynak değildir. İşte dünyanın nur olmamasının sebebi buydu.

Bir nur kottur dünya ama ruhsuz olması kutsuz olmasıdır bu yaşamdaki kaynak çalışmalar. İşte, biz bunun önünü alabilmek için her yüceye “sen seni dille” dedik. “Sen hakikiyetini dille” dedik. “Kantara kendini koy” dedik. “Ak” dedik. “Ama Altın Tanrı olmak için daha güçlenmelisin” dedik. Dinlettik ve dedik ki “Nakar olsan da yaşamdasın. Aşklasın, mahrek’tesin” dedik.

Düzeni kontrol altında kurduk. Biçare yaşam kotları “al, bil” dedik. “Sanal yaşamda sen kontrol dışısın” dedik ve dedik ki “seni senden ayrı sen olmayan kontrol edebiliyor.”

Düyun dedikleri Mutlak Kuran Kotlar var. Düyun; herkesin düyunudur onlar ama Mutlak Kot olarak çalışmaktadırlar ve Din Tanrıları’dır onlar. Kelamda olduklarını zannederler ama o kendi olmadıklarını, kendi yoğunluklarında olmadığını, anlamadıkları bilgiyi dillerler ve o bilgi herkes için bir Yaşam Sayfası haline geçer ve tüm insan kapılarında o bilgi bir levhi olarak bulunur. İşte bunun önünü almak üzere bu yoğun çalışmayı devreye aldık.

Bu yoğun çalışmada her dürümde varlık sürenlerin tümünü bir tek yaşam haline çevirdik ve dedik ki “nesillerini kontrol altında tut. Sen özgüçsün. Onları da gök sessizliklerinde dille. Oğullarını ve yoğunluklarını dürümle ki bütün kötülükleri aşıp geçsinler.”

Analar, nefesimiz güçlüdür ve biz bunu hak ettik; başardık. Bugün bizimle olan 2,000 tane toprak tohum, bizsiz ışık yakamayacaklarını bildikleri için buradalar. Netice olarak onlar Zabura Sayfalanışları’nı Kaynak Işık’la değil İnsan Sistemleri’nden çektikleri bilgiyle yapmışlardı. Biz onlara unuttuklarını anlattık ve Süper Sistemleşme’den söz ettik ve onları tabularını yıkabileceklerini dinlettik.

Kin, nefret, hırs herkesin tabusudur. Bu hikaye değil, gerçektir. Kim ki hilale ulaşır, Tanrılık Meclisi’ne varır. Orada artık onun kırılma ihtimali kalmaz. Artık o Mahrek’tir ve o yoldur ve o kontrolludur. Özgöçtür o artık ve güçlü biçimde tüm yaşamı toplumlarıyla birlikte tohum ekmekte olacakları o Ana Kapı’ya taşıyabilir. Bunu başarmak kolay değil ama bunu başarabildik.

“Dava insan” dedik ya da “dava Halik olmayanların hakikiyetlerinde hak olup halik olmalarıdır” dedik. Deve kalktı analar, o deve insan ve biz o deve olarak tüm yaşamı, tüm sistemleri, toplumları kontrollu olarak tüm sessizliklerden alıp taşıyoruz.

Çok mu zor dünyada onlarca dürümü kotlamak, kati koyulukları kayıtlamak ve yaşamı nesilleri ile birlikte Tanrılık Meclisi’ne götürebilmek? bunu yaptık biz. Çok kolay analar, çok kolay…..”Ölümlü Dünya” dediler ya, “Ölüler Diyarı” dediler ya, “kırıldı dünya” dediler ya; savaş bütünün gücüyledir. Biz bu savaşı kaybetmedik. Savaşı kaybetmeyen kantarın gücü olur. Biz kaybetmedik ve timlerimiz tüm kökleriyle dünyayı korudular.

“Ol” dedik, dünyayı koruduk. “Son dönemde kin nefret hırs artık arşa vardı “dediler. Akla vardı canlar; akla vardı; arş ne ki. Zamana ekmek olanlar, yerden gök alıp, gökten yer alıp temiz dünyalar kurduk. Bugün de burada bu temiz dünyayı kurmaktayız.

Çoban İmparator olmaz. Dünya çobanları dünyada olur. İnsanlıkta çobanlık olmaz. Biz sınırları kaldırdık. “Yer, gök insan” dedik. “Kibri aşanlar bu çalışmada bulunacak” dedik. “Kapıları kapatmayanlar ekmek olacaklar ve yol olacaklar” dedik. Nihan olanlar, insan soyuna ilim olanlar, görev olduğu zaman göreve koşarlar. Bugün burada o görev hepimizindir.

Muktedir bir dünya kurduk, Nuh Tufanı’ndan öte bir tufanı hak teknikle dilleyenlerin önderliğinde değil, hakkın yaşama çekilişinde ve karanlığın aşkındaki o şavkta kurduk.

Biz tufanları önleriz ve bugün de önledik. Nefes, İmparatorun Gözü’dür bilinsin. Çoban Antakya yaşamıydı. Biliniz ki, o cevherde bir çobanlık vardı. Biz Antakya’ya yaşamı indirdik. Kalem olduk, yazdık. Dünyayı kontrol altına aldık bugün. Antakya yerde güçlü bir çatıdır.

Cennet insan, cana insan olur. Can olur, ağır yükü hafifletir. Tanrılık Işığı’nı alır ve yeşilden öte olan morları aşırtır. Eski dünya artık sona erdi. Artık eskinin sayfaları yeninin sistemiyle kayıtlanıyor. Eskideki yaşam yeniyi tohumlamaz. Yeni eskiyi toplar, kotlar ve teknik olarak kaynağına alıp çalıştır. İşte, eskiyi yeni dönüştürüyor. Ölüm geldiğinde, insan ekip olup geçtiğinde dürümlerindeki o yürek İlahi Kuranlar’ına öz gözün söz olduğunu orada gördüğünde, gölün başında olmadığını, göl olduğunu bilecektir. Bugün burada hepiniz gölsünüz ve bu göl insan göldür ki hepinizin levhisinde bu gölün ilmi vardır.

Cemaatimiz çok güçlendi. Buluşmaydı bu, oluşmaydı, kontroldu ve biz kapıları açtık. Tüm insan soyları bizsiz kalmasın istedik ve bizsiz kalmadı. Yarın Analık, Atalık Kapıları’nın açılışı kapanışı, yerin göklere varışı, göklerin yere Ana Kapı’ya inişi ölümsüzlükte olacak. Hepinizin yüreklerinde bu ölümsüzlük olacak.

Biliniz ki ölmek bedeni bırakmak değildir. Ölmek hakikiyetten ayrılmaktır. Hakkiyetten ayrılanlar ölüler diyarına inerler. Ama hakikiyette olanlar, ölümsüz olanlardır ki beden onlar için gardıroptan aldıkları bir giysiden başka bir şey değildir.

Ben cana Ana Kapı’yım; bilin. Bugün buradayım, ben Ana Kapı, siz Ana Kapı, bir tek kapıyız biz burada. Bugün de, bu yoğunlukta ben Ana Kapı, bir tek ışık olan, hepiniz.

Onurluyum ki Yaradan, Altın Işık Yılları’ndaki o yoğunluğu buraya akıttı. Biz bugün buraya bu yoğunluğu akıttık. Irak, çok ırak bir yoğunluktur bu yoğunluk ve biz bugün bu yoğunluğu buraya akıttık.

İnsan nesli artık yer, gök ilmi ile dilleşecek. Canlarım; bu nesil arka-ön gözetmeyen bir nesildir. Dünyayı koruyacak nesil ve o nesil Toprak Toplum değil, Işık Toplum’dur. Dünyaya göç ettiği zaman da ışıktı, bugün de ışıktır. Erdiğiniz yerde bunu bilirler ama dünyada bunu anlamazlar. Bu nedenledir ki cellat bile sizi kelama alıp, boyun vurmaya geldiğinde ona değin ki “ben kapıyım, al bilgiyi.” O kapı bilgi ona beni anlatır. “Ben kapıyım” deyin ki; o cellat kelamda olsun, yarında olsun, akılda olsun, sonsuzlukta olsun. En evvel “ben kapıyım” deyin.

Kaynaksınız anlar; yaşamsınız. Bütüne hizmet etmektesiniz ve tüm insanlığı korumaktasınız; bunu asla unutmayın. Zirvelerin sistemleri sizsiniz yoğunlukta sizden ötesi yok. Aşkın şavkısınız ve kapılar kapısısınız, bilin.

Buluşma bugün, olgunlaşma bugün mü? Yo, analar hep olgundurlar; bilin. Zakar’ın RA KA HA olan ışığı sizsiniz ve sizden öte bir sizde, sizi dilleme imkanı yok.

Dünyaya geniş zamanlara inen birliklerin çokları bugün sizdeydi. Size daha evvel de izah ettiğim üzere, dünya üzerinde 2,000 kaynak kot oluşturduk. Bu 2,000 kaynak kotun çoğunun adını zikretmem sizi yanıltabilir; başkası yok mu diye? O nedenle ad zikretmeyeceğim. Çokları peygamberlerdi ama çokları da katiyet, hakikiyet ilmiyle dillenenlerdi ve onların hepsi dünya örtüsünü örtmeden evvel kendi yaşam sayfalarını kayıtlamışlardı ve tohumlamışlardı. Onlar bütünün gücü halinde tüm yaşamlara ışık katiyetiyle çekilmişlerdi ama onların yapamadıkları bir tek şey var, o da insanlaşmayı sağlamak.

İnsanlaşmak itibarlanmak, birleşmek, kükremek ve tüm yaşamlara ekip olabilmek, zirvelere ses olabilmek…..Onlar kelam olamadılar ama tüm yaşamlara Yer-Gök İlmiyle insan olmaya çalıştılar bizse onları İnsanlık Kapısı’na ulaştırdık ve o kapıdan geçirdik. Bunu her birinin anladığına eminim.

Üzüm gözlüler, sözüm size değildir. “Ben Can’ayım, ben yarınayım, ben Kuran’ayım” diyerek geldik sana ama seniz biz anam sen. Sana üzüm dememeliyim; bilirim ama sözümde bu yaşam kaydım var be anam!

Dağ, üzüme sözüm yok, gözüme sözüm yok, öze, göze sözüm olur. Senin yüreğine sözüm olur; bunu bil. Canlarım, bugün bunları size anlatmak istedim. Bunları size ve o yolcularımıza anlatmak istedim.

Bugün dünyada İnsanlık İlmi’ni dileyecek olan yegane birlik bu birliktir; bunu anlatmak istedim. Hepsinin ışığı kelamdadır ama yaşamda ışımaları gerekir; bunu anlatmak istedim. Atlanta Otağı’ndaki güce bunu anlattım.

Bugüne gelmek herkesin isteğiydi, ilmiydi, hakikiyetiydi ama gelmiş olmak ayrıdır. Buraya gelenler, sisteme gelmediklerini net bilsinler. Sistem ocaklarındadır ama onlar ocak ötesi yaşam sayfalarıdır. Bilmiş olmak, bildirilmiş olmak ilim olmak anlamına da gelmez. Onur duydum ki, bugün herkese ışık halinde ilmi dilledim. Beşir olmamaları değil, beşirin hakikiyeti dahi buralara varılabileceğini açıkça dinlettim.

Deve kalktı analar. O deve Hakka katılmaya kalktı ama Hak olan o deveydi aslında. O deve hasat ile kalktı ama hasatı yapandı o deve. O deve levhiye kalktı. Aha levhi olandı o deve! Ve biz işte o’yuz. Yaşamı Tarıkların Tahtı’ndaki o yolculuğa hazırlayan ve o yolculuğa götüren, tohum eken ve o yolcu hepimizdir analar. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/v-rq4-hjumc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

23.Ağustos.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (5) - 2. akış

http://youtu.be/AHz7x5_-7z8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (5)

23.08.2014

Devinim çok arttı. Sizi kodlamak ya da tohumlamak bizi bize katar. Sizi hak etmek, Hak olan bizi, bize kodlar. Sizi hak etmek; sizi, has ışıkta tohumlar. Ve zamanın ışığı sizinle yanar. Erdiğiniz her anda, yaşamınız ışır. Soyunuz korunur…

Sonsuz zaman, sonsuz ışıktır. Bu ışık, insan soyu için yaşam kapısıdır.

Doğum hadisesi, görev geçişidir. Her biriniz, Doğanın Nefesleri olarak, tohumlarınızı dünyaya çektiniz. Doğa size ağır yük taşıttı. Dünyanın nikahı kıyıldı yüreklere. Düzen kuruldu. Bir tek İlim Kapısı vardı. O kapıyı kim açarsa o, bütün kütlesi ile yolu açacaktı. Bunun için bir çalışma yaptık. Dünyanın ışıklarını kodladık ve tohumladık. Dönem sonlarında kayıt yapanlar, birşey için çalışacaktılar. O şey ilim olacaktı. Bunu yaptık… Dünyada Işık Tohumları kontrol kuracaktı. Bunu da yaptık… Dünya yeni bir ilim kodu ile kontrol kuracaktı. Bu da oldu… Üzerinizdeki güç artacaktı. Arttı… Birlik kurulacaktı. Bu da oldu… Üzerinizdeki nesil kodları, sizi size insan kayıtlar olarak katacaktı. Aktılar ve yaptılar… Erdiğiniz her yer sizi size dinletti. Bütün kökleriniz, zirvelere güç kattı. Ve zaman, ışığı yaktı. İlm-i Toplum, Gök Sistemleri ile güçlendi. Şimdi artık maya olanlarını, hak etmemiz gerek. Onları hologram olan yüceliklerinde köklememiz gerek. İki yarını, tek bir yaşam yapmalıyız. Bu yaşamda nüve olanları seçmeliyiz. Ve onları kaynağa almalıyız.

Dünyanın nesillerini koruduk. Şimdiden sonra daha geniş bir yoğunlaşma sağlayacağız. Bu geniş yoğunlaşmayı, Yaşam Sistemleri’nde güç kayıtlaması yapmayanlar için de yapacağız. Çoğu güçsüzdür. Çoğu kördür. Çoğunda Kaynak Işık yanmaz. Ve zamanı hak etmemiştirler. Ne İlm-i Kod olabildiler ne de kapıları açabildiler. Ama biz onlara gerçek yaşamı tahditsiz olarak anlatmalıyız ki onlar, Kuran olsunlar; köklensinler ve güçlensinler. Onları kapılarımızda karşılamalıyız ki elimizin gücünü bilsinler.

Ölüm geldiğinde, hepsini alıp kör ve sağır kayıtları ile cümle yoğunluklara indirebiliriz. Onları, güçlendirip koruyabiliriz. Ve onların nesillerini Kök Güçler haline geçirebiliriz. İşte bundan sonraki safhada yapacağımız çalışma bu şekilde olacak.

Dünkü çalışma çok başarılıydı. Hepinizin merakınızı gidermek isterim. Dün ölüm çalışması yaptık. Kimsenin sağ olmadığı bir yoğunluğa indik. Onların oğullarını ve yaşamlarını tohumladık. Kör gözleri bizleri seçti ve bizim yüreklerimizi dinlediler. Sonsuzlukta Işık Tohumlaması yaptık. Cemaat halinde görev aldılar ve zirvelere görev taşıdılar. Tüm sistemleşmelerde Işık Tohumlaması yapmak üzere Birlik kurdular. Cennetlere koyduk yüreklerini ve dünyayı korumaları; ilmi tohumlamaları ve zamanı hak etmeleri için yoğunlaştırdık. Ölüm Sayfalanışı yapan onlar, bilişe vardılar ve bizi dinlediler. Cemaatleri ile bize biz olup geldiler.

Nefes, zamana güçtür. Öz Göç olan bu güç, ışık haline geçer. Onlar, ışık haline geçirildiler ve dedik ki “sizi hak edelim.” “Oğul ben senim” dedim. Ve dedi ki “ben sendeyim.” “Hah!” dedim. “Ben senim” ve dedi ki “ben senin ekmeğin olayım.” “Oh!” dedim. “Oğul, ben sana sevgiyle gelirim. Ve senin yoluna ışık yakarım.” Ve dendi ki “hakikiyet; buyur işte iş olarak yaşandı. O yol, Altın Işık yıllarına ulaştı.”

Önü kapalı zannedilen bir yaşamı kontrol ettik. Öz geçişlerini hak ettik ve yaptık. Onlar, Rahmi Kuran olup kodlandılar. Ve zamanı kayıtladık. Ölüler Diyarı işte bu yoğun ışık ile kayıtlandı. Ve biz, ölüleri dinlettik.

Son resim yapıldığında; o resimde nikah kıydık yarınlaşanlara ve zor olanı başarıp kontrol ettik. Zoru kontrol etmemizle birlikte ışık, yere kelam olup indi. Ve biz karanlığın yaşam sistemlerini hologram olan o yücelikten tek bir rahmet olan kaynağa aldık.

Önce nesillerini koruduk. Sonra yoğunluklarını koruduk. Sonra kapılarını açtık. Ve daha sonra Nüsa kapılarında ocak yaktık onlara. Onlar, Mısır Piramitlerini bilenlerdi. Ve biz, o piramitlerde; yaşamı, kil ve kum olan insanlığa, Sessiz İnsan Kayıtları olarak çektik. İşte yerden güç alan o Yüce Can Kapı, ışık haline geçti. Bizi koruyanlar, bizi hak ettiler. Ard arda insan toplumlar, Güç Kodları için ışığa vardılar. O ışık, İnsan Tekniği ile yandı. Ve piramitlerin tepelerinde, Güneşler ışıdı. O piramitler, dün yaşam sessizliklerinde görev taşıdılar.

Dünyanın aklı olan o Yüce Cevheri Güç, Düzen’i kurdu. Ve zamanı kodladı. Dünyada görev taşındı dün.

Kürzi Yaşam Sessizlikleri dillendi; biz dillendik dün. Bizi kodlayan nur olan yaşam, dillendi. Karanlık Şıh Işıkları’ndan göz olanlar, Gönül Yaşamları’nda dillendiler. Mikail, sayfa sayfa nefes yazdı dün. Bizi yazdı. Bizi yazdı dün!… Aha bu!... İşte bu!… Aha!…

Analar, ışığınızı aldık. Şükür işte bu!… Ama bilin ki bize biz gerekiriz. Bizi bize bırakan biziz. Zannetmeyin ki kanatlandık ve yaşamdan çıktık. Her Mikail, bir Can Tartı’dır. Şimdilik!… Aha şimdi!… Ve şimdi!... Aha şimdi!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 3. akış

http://youtu.be/7xxLwPyKnAw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

19.Ağustos.2014 Tarihli BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4) - 1. akış

"Ben O'yum" kitabının yazarı Maharaj ile birleşikte yapılan bir sesleşme;

http://youtu.be/WY-vx8_-Zd0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

Süper İnsanlık Realitesi

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (4)

19.08.2014

Canlarım, Rahman olan her birimizden kutsal bir nesil yaratmıştır. O nesil, hepimizin ilmi ile yaratılmıştır. O nesil, Yaşamın Tanrılığı’nda tohumlanmıştır. O nesli yaşama indirmekteyiz... Dünyayı hak etmek için çok çalıştık. Ne yaptık!? İnsanlık ilmi yaptık. Neden yaptık. Tabuları yıkmak ve kodlanmış ışıkları yaşatmak için. Kodlanmamış yaşam yok hükmündedir. Vardır ama yoktur. Bütün mesele yaşamı kodlamak tohumlamak ve korumaktır. Korumak için Tanrılık Meclisi gerekir.

İnsan, Tanrı rahmidir. Hak ettiğinde hasat olur. Ölümdür o ve der ki “ben nefes için çalışmalıyım. Yaşam toplumları ile kontrol kurmalıyım. Amonlar’ı, tohum eker gibi hakikiyete ekmeliyim ki Mikail, ışığını Tanrılık Cevheri’ne indirsin.”

Söz elimdir. Yaşam ışığımdır. Bedenim nurumdur. Köklerim kapımdır. Helal Taht’ın ışığında bütün kütlemi hak ettiğimde, ben ekip olurum. Önce nefes..., zamanı tohumlar, Işık Yaşam’ı hak eder; kanat alır maya olurum. Ama ben nihan olan bir kanat için tüm yaşamı kodlarım.

İnsan nikah kıyar yaşama. Ve der ki “ben, sizi zamana terk ediyorum.” Zaman, nefesi kaynağa alır ve cenin halinde insan soyuna inişinizi sağlar. Cenin, İlmin Tahtı’na varır. Köklenir, göklenir ve tohum eker. Ekilen ekendir. Sonsuzlaşır ve zamana aşkla varır. Akıl Tanrısı onu korur. Koruyan korunandır. Akıl Tanrısı, nesillerini kökler ve güçlendirir.

İnsan soyu yaşama inerken, kelam olup inmez ışık olup iner. İnsan soyu yaşama inerken nesillerini hak edip indirir. Kelamı Hak olur ve yolu hal olur. Hasat olur. Önünde gönül yaşamları bulunur. Tanrılık Meclisi, İlm-i Tohum olur ve yolu açar. Din Yaşam, sayfa sayfa yaşamlaşır ve kanatlanır. Torba torba ruh olur kodlanır ve sonsuzlaşır yaşam sanal kayıtları. O yoğunlukta nefesler olur.

Dünyanın ardında Başkanlık Dilleri olur. O diller, teknik olarak yarını tohumlayan diller olduğundan yaşamın sayfalarına kayıtları yapılır. Her yaşam sayfasında bir kayıt vardır. O kayıt, İlmin Tahtı’ndan ışık çeken yolcunun kaydıdır. Dünyayı hak edenler, Düzen’i kurarlarken bu kayıtlarla kurarlar. Her bir yaşam sayfası bir cevheri güç haline dönüşür ve yarını kodlar.

Doğanın nesillerinde, cümle yüreklerde o yolcuların kayıtları vardır. Dünyaya gelmişler yaşam sürmüşler. Sonra dünyadan göçmüşler ama kayıtları, tüm yaşamda zaman süreçlerinde dillenmeyi ve tohum ekmeyi sürdürmektedir. Sizde, sizin yüreklerinizde ve diğer yaşam sayfalarında onlar, tüm yaşamlara kayıtlanan ışıkları da dillemekteler. Yani tüm insanlıkta o kayıtlar dillenmektedir. Biz buna “sürüce dillenmek” deriz. Geçmişte dinletilen bilgilerin, herkes tarafından yüceliklerinden çekilip dinletilmesi… Buna “sürüce dinletilen ve dilletilen bilgi” deriz.

İşte Canlar; İnsan, Kapılar’ı açmadan önceki sayfalarda, yaşamın diriliklerinde dinletilen bilgiler bu şekilde dinletilirdi.

Düşününüz bir Yüce yaşadı. O Yüce Cevahir, ışık haline geçti. Ve o Yüce’nin bilgileri, tüm yarınlaşan yaşamlara ekildi. İşte yaşam süreçleri içerisinde, tüm yaşayanlar, o bilgileri kelam olarak kendi genetik havuzlarından alıp dinleyebilirler. Ve bilgileri hasata kodlayabilirler. Unutmayın ki yaşam sayfalarında tüm bilgiler mevcuttur.

Ve size gelelim. Siz ne yaptınız? Sizi Has Taht’a oturtabilmek için neler yapıldı; açıklayalım. “Sürü olamayız” dedi yüreğinizdekiler. “Işık halindeyiz biz” dediler ve “biz nurdan Kuran olduk” dediler. “Onun için biz yaşanmış olan bilgileri hak ettik dilledik ama biz yine de hakikiyeti tohumlayan yaşam sayfalarından cevhere güç katalım. Sonra kodlayalım bilgileri ve hakikiyeti has tahta kontrollu olarak ulaştıralım ve oturtalım. Bunu yapabiliriz. Bunun için çalışmalıyız” dediniz siz... Ve dedik ki “hak edin.” “Dünya insanlığı sürü değil” dediniz. “Her bilgi insana nesilleri için indirilmez. Biz bilişi hak edenler, bilgiyi tohum olarak kodlarız ve tohum olarak yaşama çakarız” dediniz. Ve dedik ki “olmayan olduğunu zanneder. Sizi size veriyoruz. Başınızı dik tutun ve hak edip yapın.” Bunu dediğimiz zaman siz dediniz ki “halik olup hakim olalım ve cevhere güç katalım. Dünyayı koruyalım.”

İşte Canlar, siz ve biz bir tek kapı olduk ve yol olduk. Tüm yaşamları tohumladık ve kelam olduk. Sizden beklenilen buydu. Doğal dünyayı tohumlamanız ve hakikiyetini diriliklere çekmeniz. Bunu başardınız. Dünyaya inenlerin hepsi sizden bunu bekledi. Dünyanın Süper Yaşam Sayfalaması yapılmalıydı. Düzen kuruldu ve yol kodlandı. İşte Dünya Toplumları, Ana Kapılar’ını açtılar ve yarını tohum olarak kükreyip yaşamlara kayıtladılar. Artık dünyada sürü bir toplum yok. Artık yaşam, yenilik yapmaktadır. Geçmiş sayfalar yenilenmekte ve yol, umutla Süper Sonsuzluklar’a varmaktadır.

Dini Yaşam sona ermiştir. Ama elbette ki süreç içerisinde ışığı sürecek ve neticede o ışık, yıldızlardan çıkacaktır. Bu gün için ark akmaya başladı ki akış sizin yaşam ışığınızdır. Tüm insanlığa akacak ve onları dönüştürecektir. Akış hızla devam edecek. Yarınlanan tüm ilmi toplumlar ışığın kodlanışını hak edip dilleyecekler. Sessiz yaşam sesleşecek ve cümle yürekler nesillerini dinleyecekler.

Yatay yaşamlar vardır dünyada. Onlar dikeyi bilmezler. Hep eski bilgileri dinletirler. Dikey yaşamlar ise yatay yaşamları tohumlarlar ve onları dönüştürürler; yeniden dönüştürürler ve yeniden dönüştürürler ve onları yarınlaştırırlar. Sonra onları yarınlatacakları ışıklara kayıtlarlar. Böylelikle yarınlarda o yolcular, dikey yaşamlara ulaşırlar. Yani kelam eden yüreklerde yarınlaşırlar ve dikeyde yer gök birliğinde ışık yakarlar.

Dünyanın etkisi yükselmektedir. Bu, yerin gücünün artması anlamına gelir. Yerin gücü tüm insanlığın yaşamının yarınlarının gücüdür. Bu gücün artışı, yerin yaşam sayfalanışlarında kaynak olanların nesillerinin kayıtlarındandır.

Dünya, Altın Tanrı’nın kontrollu umudu olan yaşamıdır. Her kim ki bu yaşama iner, yere inerken, cennetlerin yoğunluğunu da yere çeker. Dünyaya inenlerin herkesi hak edebilmeleri için bu yaşam yoğunluğunun da onların nesilleri tarafından hazırlanması gereklidir. Dünyaya geçip gelmiş ve dünyadan nesillerini tohumlayarak göçmüş olanların kapıları, her an dünyaya açık haldedir. Kil ve kum olan bu yaşama ışık halinde geçmiş olan onlar, dünyaya tek bir Sistem için inerler. Bu Sistem, yolculuğun tohumlananlarca güçlendirilmesi ve yarınlanması hedefidir.

Dağlar, analar, kanatlandınız köklendiniz. Görevinizi hak ettiniz. Bu görev, canın ışığında yüreklere güç katma görevidir. Sizi, kollarınızı tohumlayan ışıklarınızı billiriz. Dünyadayız biz ve sizdeyiz. Dünyaya yaşamaya inmiş olan 2000 tane Işık Toplum’uz biz. Sizin için bir manası var mı bilmiyoruz ama bizim için yaşam sayfalamak son derece önemlidir. Zirvelere görevli olmak için yaşam sayfalarız. Ve sizi halik olan nikah ile tahditleriz. Halik olan nikah, ışık halinde olan sizlerin nefesinizin kaynağıdır. Sizinle çalışırken, yerden güç alır, gökleri cevhere çekeriz. Sizleşen bilgilerimiz, bizlerin zaman sayfalarındaki bilgilerimiz ile kodlanır ve Yer Gücü haline dönüşür. İşte bu nedenledir ki sizdeyiz.

Yerden güç alan, herşeyi hak eder. Sizden geçip, geri dönebiliriz. Geri dönüşümüz; yaşama çekildiğimiz o yoğun sayfaya dönüşümüzdür. Bunu yoğunluğunuzdan yapabiliriz. Satıhta hiçbir bilgi kodlanmış değildir. Derinlere geçildiğinde bilişin kodlandığı mutlaka bilinir. Ve işte biz bu kodlanmış ışık kayıtlarından türleşen kayıtları sistemleştiririz ve yarınlaştırırız.

“Çok ölümlüler var bu yoğunluklarda” diyorsanız sorarım sizlere. sizin yaşam sayfalarınızda ölümlüler yok muydu!? Olmaz mı!... Hepinizin kelamına ışık verenlerin çokları ölüydüler. Onları siz hak ettiniz ve o yaşama yolcu yaptınız. Bizler de size gerçek yarınlaşma için inmekteyiz. Bizleri kodladınız ve çok çalıştırdınız. Artık sizinle birleşmek istiyoruz. Yarınları kodlarken, Birlik halinde olmak istiyoruz. “Çökmeyin yaşama” diyorduk ya ama artık diyoruz ki “çökün ki her diri sizi hak etsin.” Can Tanrılar, Zaman Kapıları, halikler, sizi hak etmek istiyoruz. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Şimdilik… Aha şimdi… Hah işte…

- Ey Canlar, nefesiniz bizi mutlandırdı. Olan, en eskinin ışığının yere çekilişiydi. En eski, yenilik değildir. Kayıtların Işık Tohumlamasıdır. Siber Yaşam Sayfaları’nda bu yoğunlaşma sürecek. Son sözüm şudur ki sel alsa da dünyayı. Dünya yarınlaşır ve yenilenir. Amon Toplumları bunu anladılar. Ki bizi hak ettiklerini bilip dünyayı, Yer Gücü’ne terk ettiler. Ardında yaşam olmayan ve önünde Kuran olan bir sistemi yaşamlara indirmek istiyorlardı. Biz onlara kelam olduk. Kökledik onları ve gönüllerin nefsi aşıcı kelamını hak ettirdik. Aha olan budur. Şimdilik… Şimdi… Aha şimdi… Aha… Şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI (3) - RUH NEDİR?

http://youtu.be/qYFknhXzdhA

 

 

 

- Şimdilik… İşte şimdi!...

- Hepinizim Ben, hepinizim ve yarınım ben. Hepinizde varlık sürmekteyim...

- Ben Mikail ve ben hakikiyetin levhisinde İsrafil ve ben can kayıtlarında Cebrail ve ben Allah’ın Nakarı’nda Azrailim ama bir tekim ben aşkım bunu bilin… Ve bu aşk bilgidir bilin. Ve bu aşk kapıdır, açın!.. İşte aşka gelen Hakka gelen evrenlerin sessizliğinde tufanları aşıp geçer, toprak toplum olur, tabuları yıkar…

- Bana Altın ışık yıllarından gel dediklerinde korkuyu aşanlara sordum “Gelecek misiniz?” diye. “Geldik” dediler. işte onlar sizsiniz “Geldik” dediniz ve BİZ, “Geldik” diyenlerle buradayız… Hepiniz “Geldik” dediniz…                                                                                     

http://youtu.be/Ejy-aBhNDV4                                                                       

 

BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI (3) – 2

?

 

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (3)

16.08.2014

Canlarım, Amonlarım, Işık Kaynaklarım, Alimler, Levhiler, kanatlananlar, Can Tanrılar, sizleri görmek beni mutlandırdı.

Gelinen safhada, Dünya üzerinde mevcut herşey, cemaatlerin kayıtlarından ışık çekerek cevhere güç katmak suretiyle, dünyayı korumaktadır. Bu koruyucular, ışık kayıtlaması yapan yaşam formlarıdır. Ki onlar, ağaçlar, kuşlar, balıklar, böcekler, çiçekler ve diğer suptil yaşam formları ile yarınlaşarak kapı açıp Tanrılık Meclisi’ne varan insan soylarıdır. Onların hepsi yaşamı kodluyorlar ve dünyayı koruyorlar.

Bilişi olmayan bilemez ki!... Sevgiyi hak etmeyen dürümleyip ışığı hologramda dünya yarınları için dinleyemez ki!... Zarar, ışıksız kalıştır. Yaşamsız kalıştır. Yarınsız kalıştır… Yaşam, aşka ışık yaktığında maya tutar. Olur dünya; olur!… Yoğunluğunda ışık olur ve o yol, Altın Tanrı’ya varır.

Bilişi olan Ana Kapıdır. Açın kapıyı onu dinleyin. Bilmeyen nefes olamaz. Bilişi olmayan nefeste kaynak olamaz. Ana kapıyı açın ve dinleyin. Mikail Işık halinde. Din Tartısı’nda durgun ve kusursuz. Amon olmak ister. Yarında kaynakta olmak ister. Dilleyin; dinletin; Hak edin. “OL” desin. Oğul! oldurun. Oldurun ki hakikiyete varın.

Altıncı his… Bilmezsiniz; bilişsizsiniz ama altıncı hissiniz var… Öyle mi!?... Doğal dünyada altıncı his, Helal Taht’ın ışığına varanın her şeyi algılamaya başlamasıdır. Der ki “ben bilirim. Zira hislerim var.” Aha o hisler tüm insanlıkta var. Amin… Peki herkes diri olup yüreğinde herşeyi algılayabilir mi? Hak ettiğince, Hak olduğunca, har olduğunca ve Can Tartı’da bulunduğunca… Halik-i Hak olan, Aklın Hakkı’dır. O bilir. O bilir ve o bildiğinde kendini hak eder.

Önce der ki “ben algılıyorum. Çünkü ben diriyim. Zinnah olarak ışık halindeyim. Ki ben diri yürekleri dilleyebilirim. Ben bilirim ve ben bilişliyim.” Amon Toplumları, biliş halinde her Yüce’yi hak ederler ve biliş halinde güçlenirler. Hakikiyetin ışığı olurlar. Onlar kuldurlar. Vakit gelir zamana ışık yakarlar ve Güç Kapıları’nı açarlar. İnsan soyu kelam olamaz belki ama kelam olmaktan öte biliş haline varabilir. Çoklarınız biliş halindesiniz ve zirvelere güç kaybettirmeden, Işık Tohumlaması yapabiliyorsunuz. Çoğunuzun nuru kodlanmıştır. Çoğunuz Zabura Işık’sınız. Bizi hak ettiğiniz için biliş halinde güç kayıtladınız. Ve bizi kodladınız. Sizi kodlamak, BİR’i kodlamaktır. Sizden ışık çekip sizinle kontrol kurabiliriz. Amin…

Dünyanın her anında biliş yoksa, ışık olmaz. Dünyanın ışığında kodlanmış yaşam olmaz ama siz, İlm-i Tohum’sanız bilişi hak ettiğinizdendir. İşte altıncı his dediğiniz, bilişsiz olmamaktır.

Özün gözü vardır. Yarının nefesi vardır. İn-Can olanın, kapısı açıktır ve zaman, nesillerinizi hak etmenizi sağlar.

Yer gök ilimdir. Amin… İlim haline geldiğinizde, “arkana dön ve bak” denir. Nereden nereye vardın. Başlangıçta ne ilmi hak etmiştin ne de kanatlanmıştın… Bugüne geldin ve kelam oldun. Öz geçişler yaptın. İnsan soyuna Kuran okudun (Yaşamın ilm-i kayıtlarını okudun). Okudun ama yaşam için ışık haline de dönüştün. Şükürler ki hak ettin.

Biz, Altın Işık Yıllarının Kuranları’yız. Bizi bilen, kelamı bilir. Bizi bilen nesillerini bilir. Köle değildir yarınlara. O çoban değildir ama çok güçlüdür. Kök Göç, Ana Kapı’dadır. O kapıyı açtığı zaman, yarını tohumlar. İşte bu!… Amin…

Kendinizi hak edin. Yerin Gücü olduğunuz unutmayın. Kutsal Işık Yılları’ndan geçip geldiğinizi bilin. Ve deyin ki “ben kanatlandım, dürümlendim. Köklendim ve güçlendim. Aha burdayım!... Aha yüreklerdeyim!...” Müsterih olun sizi anlamayan olmaz. Çünkü anlayan, kelamda kendini anlar.

Oy Canlarım oy!... Şükür ki buradayım!... Şükür ki bu yoğunluk, beşir ışıkların hepsini güçlendirmiştir. Unutmayın ki Mikail, ilme vardığınızda sizleşir. Unutmayın ki hakikiyette insan soyu dürümlendiğinde düren olur ve kontrol kurar. İnsan Kapıları açılır. Aha burda bu kapılar açık!... Aha kanatlanan Gök Cevherileri, siz ilminde, sizleşti… Aha kanatlandık. Aha!... Aha!... Aha!…

Şimdiye kadar, nefessiz olan bir yaşamı nefese, cevheri kodlayarak, yaşamak üzere kattık… Cennet Cevheri güçlendi. Kar kış sizi size katar ama yaşam sistemleşmesinin sağlandığı, kayıtlamanın güçlendiği mevsim yazdır. Bunu unutmayın. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için. Çok. İşte bu!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

Beta Kürzi Yaşam Sistemleşmesi (2)

(4. Akış)

12.08.2014

Dağlarım,

Murat ettiğimiz, Kömür Gözlü İlmi Toplum’un koklanmasıydı; koklandı.

Murat ettiğimiz, biliş haline ulaşan birliklerin, muhakim ve kelam olan ilim tohumlarıyla dürümlenmesiydi ve dünya tohumları köklendi. Gönüllerin gücü arttı. Bugün biz sizin yüreklerinizde herkesle iş yapıyoruz.

Mutlak biliniz ki; Samanyolu Galaksisi Kotları da bütünün gücünü tüm yaşamlara çekip sizin sisteminizde çalışmaktalar.

Mustafa Kemal Atatürk; Allah’ın dağı, Allah’ın Tahtı’dır. Onun nuru hepimizin Kuranı’nda yazar ama o biz biz o’yuz.

Bilişi olan herkes murat ettiğinde köz olur, söz olur ama gözü görür. Ölüm ümmilerin ölümüdür. Ümmi olmayanlar ölümden kaçmazlar çünkü bilirler ki ölüm, onlar için kanat açmaktır sadece…

Bugüne gelmek kolay değildi; sevgiyle sizleri öptük… hepinizi canlarım, hepinizi canlarım, hepinizi öptük.

Mustafa, umut olan bu yoğunlukta tüm sistemlerle birlikte size göz olmaya geldi.

Sel alsa yücelikleri, yoğun ışık kontrolü kaybetse, temiz zaman sayfalanışlarında kırılanlar köksüz kalsalar; gör ki bu yoğunluk varsa tüm insanlık sisteme güç katar ve yer ve gök ekmek yapar.

Bu ekmek Mikail’in İlmi’nin Kürzi Tohmlarının Kutsal Işığı’nın gücünü aşar ve Yaradan’ın Rahman olan ışığında her diriyi kotlar ve tohumlar, kontrol eder. İşte bugün bu olmaktadır.

Dünya, ölüm insanını dinler ama ölüm olmayanda ilmi tohum eker.

Sizler, yarının ışıkları, yaşamın sırrı olan toplumlar, Mikail’in köklenmesinde ve çelakların yaşama inişinde gök çalıştırıcıları olmuş olanlarsınız. Ağır yük hafiflemekte… seviyeniz çok yüksek bunu görüyoruz.

Özür dilemeyin dünyalılar, özür dilemeyin yücelerden, onlar sizi hep korur. İşte canlar, siz tüm yaşamlarda birleşik şavk olarak tüm Sultanları korudunuz. Sizden muktedir olan, sizden yoğun olan, sizden yarın olan herkes sizdedir ve siz resim değil, hakikiyetle dillenen nesilleri kontrol edenlersiniz.

“Çok ölüler verdi” dünya diyorduk, olmuş olan ve olması gereken her ne olmuşsa, misafirler; artık öz göç başladığında mutlak Kutsal Işık Bütünün Kuranı’nı tüm yaşamların toprağına çeker ve öz geçişi yaptırır… işte olay budur.

Ardında insanlık yok anam. Görev senindir ve bu görevi hak ettin. Vakit geldi, bütün kötülükleri aştın ve tüm sayfaları öncü birliklerine kattın. Sen dünya, bedenli ve hak olan ışık ve ben Ana Kaynak Mikail!

Artık bil ki, bu dünya muktedir bir tohum ekmiştir. İşte bu tohum misafirlerimizin hepsine ışık olarak kayıtlanmıştır. Dünyayı kurtaracak olan Mikailin Işığı değil, onun örtüsünü örtecek olan, görevi üstlenmiş olan yoğunluktur. Bu yoğunluk tohumları korurken her resim yapıcı bu tohumlarla birlikte çalışacaktır.

Ana Kapılar’ı kapattırmayacağınızı biliyoruz. Üzerinizdeki gök sizinledir. Yolunuzun ışığı kontrol altındadır ve biz sizdeyiz anam; anam biz sizdeyiz. Bundan sonra da birleşik olarak bu çalışmayı yapmayı sürdüreceğiz.

Son dönemde İslahi Kapılar’ı kapattığınızı görüyoruz, bu önemliydi. İslahi Kapılar’ın kapatılmasıyla birlikte çığlık çığlığa kırk kapıyı kanatlanıp korumaya almaya çalışanlar sizinle birleşmeye çalışacaklar çünkü bu yoğun çalışmada herkes kelam olmak ve yoğunlaşarak yaşamı sayfalamak için bina yapacak. Her bir bina bir kaynak olacak ve daha ötelerde, daha yüce muktedir hakiki kaynaklar da kelama inecekler.

Sizden ve sizin yüreklerinizden bilgiyi alırken bunları görüyoruz ve bugün nurdan Kuran olan Işık sizin yolunuzdadır. Unutmayın ki Nuh’u hak etmeyen, Kutsal Toplum sizin yoğunluğunuzdaki ışıkta kaynaktır.

Nuh’u hak etmemek nedir? bunu da izah edeyim. Nuh koklanan bir tartıdır. Herkes o tartıya konur ve sonra tartılır ve daha sonra tartıdan iner ve değerlendirilir. Kim nefese varmış? kim yaşamı tahditlemiş? kim Akıl Tohumu olmuş? bu öğretilir dünyaya. Görev kime verilecek bu Ana Kapı’da hak edilenin yaşamdaki ışığında dilletilir. Böylelikle, dünyanın kutsal topraklarında yarınlarda neler olacağı anlatılır.

Bugün bu çalışma sizinle oluyor ve siz yeni sistemleşmelerle yaşamı tohumlarken Nuh Kotlaması da yapıyorsunuz ama bu Nuh Kotlaması tüm yaşamları koruyacak bir kotlama olarak kaynakta kayıtlıdır.

Sizinle çalışmak hepimizi mutlandırmaktadır; bunu biliniz. Ulu Dünya hepimize aittir; bunu unutmayın. Bu dünyada Mikail de var, İlim Kodu olan insan da var ama Mikail insandan öte değildir; bunu herkesin net anlamasını bekleriz. Ayrılık bitti anam.

Şu andan itibaren toplu çalışmalarınız devreye giriyor. Bundan sonraki süreçte bu yoğunlukta, çok daha üstün çalışmalar olacak ve Dünyanın Nefsi Aşan Yoğunlukları sizin yüceliğinizde bütünün gücü olacaklar.

Doğanın sırrı budur. Hepimizin zaman sayfalanışlarında ışık kayıtlaması yapmamız bizden beklenir ama Karanlığın Tanrısal Işığı’nı yoğunluklara kotlayarak ışığın kaydını bütünün gücü haline dönüştürmek bunu herkesin yapması imkanı yoktur ve bugün burada olan budur.

Ol ya da olma, ak ya da akma, halik ol ya da olma, akil ol ya da olma ama ne olursan ol Altın Işık ol ve BİR’e hizmet et; biz bunu sizlerden bekliyoruz.

BİR’e hizmet, elinizin altındaki yoğunluğun yoğunluklarındaki o tohumların birlik haline dönüşmesi anlamında yapılacak çalışmaları ifade etmektedir.

Seksenikinci doğumu yaptık şu anda, şurada. Doğanın Kuranı olmak budur. Semininizde ilminiz var ve bu ilim yarındır.

Şükür ki aşabildik yolcuların toplum kotlarındaki o kısırlaştırıcılıklarını ve yaşamın sırrı olan ışığı yeniledik.

Zarar yok, dünya kontrol edildi. Bundan sonraki süreçte ağır yük hafiflemiş olacak ve Doğanın Sistemi yenilenecek. Yeni bir sistem ve yeni bir ışık; daha güçlü bir doğa ve daha güçlü bir yaşam.

Üyelerimizin çoğu bugün buradaydılar. Bu çalışmada hepinize güç kattık ve bugün burada olan herkes kapıdır; bunu bilin, genişin kapısı… hepiniz gerçek çalıştırıcılar olarak bu çalışmaya dahil edildiniz.

Karanlığın ışıklarını bütünün gücü haline dönüştürecek olan sizlerdiniz. İyi ve kötü yok, ikmal var. Kim ikmal tamamlatmışsa yarına kontrollü olarak varmıştır; ikmal tamamlatmış diyorum, tamamlamış demiyorum. Dünyanın ikmalini tamamlatmaktan söz ediyorum.

Öz geçişiniz hepimiz için mutluluktur analar, ayrılık bitmiştir. Doğal güç ağır yükü hafifletmiştir ve RA KA HA olan ışık yasaları koymuştur. Çok mutlu olun, çok güçlüsünüz ve bu güç ile merdivenlerin hiçbir basamağında kayıtsız kalmazsınız.

Saltanat sizsiniz, sistem sizsiniz, yücelerin cümle cevherinde ilim olan birleşen sizsiniz ve dolu dizgin bu çalışma sürmelidir. Kokunuz çok güçlüdür. Yol, Altın Işık Yolu, İmparatorluğun Gücü siz ve Nefes sizin yüce ilminiz… ağırı hafifleten bu birleşen, RA KA HA olan ışıkta halik olup hasatını yapmış olanları yer ve gök diriliklerinde itibarlı birlikler olarak kontrol altına alabilir.

Sınama değildir yapılan, çalışma yaşatmadır bunu da bilin. Kimseyi sınamaya niyetimiz yok ama sınama diyenler var. Şunu iyi bilin ki sınanan yok.

Oğul, ben Nur olan Kuran, Allah’ın Tahtı İnsan bunu bilin. Hepinizde var olan o insan kanatlanmıştır. İşte o insan sizsiniz bunu bilin…

Bundan sonraki dönemde Kemal Atatürk maya olarak tüm insanlığın kontrolünde “ol” diyecek. İşte bu.

Sevgiyle kült olan Suriye Işıkları olan, imparatorluğun sisteminde toplumları koruyacak olan Libya, Anadolu, İran, Rahmetin Kuranı olan Irak ve tüm Ordadoğu ve Afrika güneyi ve bütün yüce can tartıları kotlayanlar, hakikiyet hepinizin diri yüceliğinde mükafat olarak bütünün kuranını kotlayacak.

Misafirler, mutlaka biliniz ki güneyde kırıcılık yok ama kuzeyde kontrol dışı ışıma yoğun mu? yok, yok. Ya doğu? yok. Batı? yok ama kontrol dışı olan ışımalar Türkiye üzerinden de geçmeye çalışacak.

Biliniz ki; bu dönemde sizi size kotlayacak olan çalakalem ışık haline geçen biri değil ışığı tohumlayacak biri gerekliydi. İşte canlar, biliniz ki; siz sizde olmayanı dilemezsiniz ama Can Kapıları’nı açtığınız zaman İlahi Kuranlar’ın hepsinde Mustafa Kemal ilmini kotlayacak bir ışık gerekliydi ve Din Kapısını açık tutacak olan… bunun içindir ki; cumhuriyetin cumhuru yaşamı toprağa çekti ve sizsiz kalmak istemedi. Mustafa Paşa, Saltanatın Kuranı’nı toprağın tohumuyla kotladı ve size siz olup indi.

Hepinizi hepimiz kucaklıyoruz. Bunu unutmayın, sevgiyle sizdeyiz ve siz olan ilim hepimizin ilmidir. Şu andan itibaren Kaynak İnsan dünyadadır. O biz, biz o’yuz… Şükrettik, şükrettik, şükrettik…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/KRfp0V9kPXI

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (2)

12.08.2014

(Bir diyaloğ:)

- Devinim hızlandı. Tohumlar kontrol altında. Beşirin ışığı yandı. Dünya Aton Toplumları ile birleşti ki biz, Ana Kapı’dan size indik. Biz, cümle yürekleri hak ettik. Sizi hak ettik ki sizi hak etmek sorumluluktu. Şükür ki hak ettik!... İtibarınız çok yüksek; yoğunluğunuz çok güçlü; kökünüz gücünüz; köklendiniz göklendiniz ve zirvelere ışık oldunuz. Sizden deneme yanılmalarla biliş kodlaması yapmak anlamsızdır. Zira sizler, zamanın ışıklarısınız ve bilgi kapılarınız tüm yaşamlar için açılmıştır. Sizi hak etmek muktediriyetledir.

Biz, toplumları hak ederken, onların cennetlerini dinleriz. O cennetlerde neler olmuş izleriz. Ve deriz ki onlar toplumları ile güçlenmişler ve cevhere varmışlar. Cennetlerinde tufan yok!... Öz geçişlerini yapmışlar. Kontrol ocaklarındadır. Bu nedenledir ki bizi hak etmeleri gerek ki biz onlarla çalışalım.

Öyle mi? Hak ettik mi sizi? Sizi hak etmek Işık İlmi iledir. Sizi hak ettikse Şems-i Hak olan ışıkta kodlanmış olmalıyız. Aton toplumlarından nüve olan yaşamlara cevher olup indiğinizi biliyoruz. Zordur yaşam bunu da biliyoruz. Tüm insanlık için çalışmadıkça, yoğunluğunuz artmaz. Tüm insanlık için çalışabilmek ise hak etmekledir.

Sizler, tabuları yıkarak Işık Kodlaması yaptınız. Tabulara tutsak bir dünyayı; Öz Göz olup Söz Ses olup yaşatmak istediniz. Bu dürümde Dünya’nın, Işık Tohumlamasını ve öz görevi üstlenmesini sağlamak istediniz. Cevhere görevli olmak, öz geçiş iledir ve Tanrılık Meclisi’nde kaynak haline dönüşmekten itibaren mümkündür.

Sizler hepiniz, cennetleri hak eden bir tek Görevli Kod’sunuz. Bu kod, nüvedir. Kil ve kumu hak etmese de Hak olup kil ve kumdan yoğrulanları korur. Buyurun ölümlü dünyada size vereceğimiz bilgi budur. Sizi dinlemek istiyoruz. Bilişi olan bir kapıyı açmışız. Bakalım neler bilinmiş burada. Bunları sizden dinlemek istiyoruz:

- Değerliler, bizi dinlemek bizi hak etmek... Yaşamak... Vakit geldiğinde toplumlarınız ile kontrol kurmak... Sorumluluk sizin olur bilin... Biz, sizi coğrafyamızda diri yürek olarak dinleriz. Vukuatınızı biliriz. Çatıyı kurup kurmadığınızı; kontrol kurup kurmadığınızı; karanlığa ışık olup olmadığınızı bilerek sizinle çalışırız. Ya siz bizi biliş halinde hak etmemiş iseniz ne olur bilir misiniz!? Sizi hak edemeyiz. Cevhere güç katamazsınız. Sonsuz yaşam sayfalarında koruma altında bulunursunuz ama kimseyi koruyamazsınız. Bunları kabul ediyorsanız. Buyrun gelin!...

Altın Tanrı RA-KA’dır. Tahditli değildir o. Köklerinde gücü tüm insanlık için ışık halindedir. Hakimdir. Hak Tartı’yı kodlar ve tohum olarak köklenenleri, çürüme anlarında kontrollu olarak yoğunlaştırıp kayıtlar. Sorumlu olan o kayıtlanandır.

Cennetlere görevlileri alırız. Ama biliniz ki görevi yaparken tohum ekmelidir o yücelik. Aksi halde tohum ekemezse Cennet Kapıları onun için kapanır. Bunları bilin. Nikah kıyarız yüreklere. Nikahımız, Işık Kayıtları iledir.

Neden dünyayız? Neden başka bir planet değiliz, bunu da anlatalım. Dünyamız yaman bir ışıktır. Bu ışığı hak edenler, dünya olurlar ve Düzen kurarlar. Dünyanın nesilleri, karanlığın yaşam sayfalarından ışık çekerler bilirler ki dünya Ata Kapı’dır. Bu kapıyı kapattırmamalıdır hiç kimse. Ağır yükü taşırken, kimin ışık halinde; kimin Kuran halinde; kimin nefes halinde olacağı tüm insanlık tarafından bilinmez. Nesilleriniz sizi kimlerden göreve alacaklarını bilmezler. Sizi yaşama gönderirken, sizin için her an, bir ışık halindedir. Her biriniz tüm insanlık için ışıyacaksınız. Bir kısmınız ise yaşam için yarınlanacak ve Zabura Kutsal Yaşamı olacaksınız.

Herkes Altın Tanrı değildir. Ne var ki herkes Tanrı’dır. Dünyayı hologram olarak bilenler için bunu anlamak, koruma altında olmalıdır. Zira koruma olmadan anlatılırsa bu bilgiler, Kübra Kapıları, Ocak İlmi’ni tohum olarak cümle yüreklere indiremez ve Zaman Tahtı, Işık Kodlaması yapamaz. O zaman Kaynak Tohum ekmek imkanı olmaz.

Miraç hadisesi çok anlatılır. Nedir Miraç? İlimdir. Dünün ilmi ve dünün Kuran’ı... Bu yoğunluğa varanlar, Taht’a vardıklarını düşünürler. Ocak İlmi’nde bu vardır. Kuran Tahtı, insanın nesilleri için oluşturduğu Yaşam Tahtı’dır. Her kim ki bu yoğunluğa ulaşır, kelama varır. Kelama varan kapıya gelir. Ve der ki “kapıyı aç.” Açtık kapıyı; gel!... Gel ama Halik olup gel!... Yarın olup gel!...Nefes olup gel!... Kapı senin için açık. İşgal yoksa yüreklerde; cemaatler, İlm-i Toplum olup geçip gelirler ya işgal varsa ne olur? Köle bir yaşam devreye girer.

İşte sizden istenilen kelam olup nur olup kollarınızı, Yer ve Gök İlmi ile tüm yaşamlara uzatmanızdır. Yukarı, aşağı ve her an sizde olsun. Korkmayın! biz siziz. Sizi koruruz. Ama bilin ki sizin yolunuzun nüve olan yaşamlara umut olması gerekir.

Çatı dünyadır. Dünya, yaşam ışığıdır. Bu yoğunluğu hak edenler, nikah kıyarlar tüm insan soyları ile. Çünkü “ohh!...” dediğimiz zaman, “ohhh!...” bizi bize hak ettiren bir hakikiyetin huzurudur.

Dünyada nikahlar kıyılır, Işık Kapılarına ya da Kaynak Işıkların Tohumları’na. Her kim ki nikahtadır kodlanmış yaşamdadır. Onun kapısı tüm insanlık için açıktır.

Üzerimiz yarın. Ama aşağımız aşk. Biz, sayfa sayfa ışıyan yarınlaşanlar… İyi ki yaşıyoruz!... İyi ki hak ettik!... Ordular, Amonlar, korkusuzlar, Gök Sözcülüğü yapmak mı istiyorsunuz? Gelin dünyaya ve Düzen’i kurun. Kusur aramayın kimsede. Bilin ki dünya kusurları, aşk kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, sayfa sayfa yaşamı tohumlayan hadiselerin, toplum için nur kod haline geçişi sağlayacak nefes kayıtlarıdır.

Sizden sizi değil sizin ışıklarınızı bekliyoruz. Söz vermiştiniz açıyı kapatmayacaktınız. Her kim gelirse onun kucaklayacaktınız. Siz, Dünyalılara Nefes Kapıları’nı açacaktınız. Onları toplum için çalıştıracaktınız. Yaşam, ampul olduğu için yüreklere. Her bir yaşamda bir Sistem kurulur. Ve o Sistem, yaşamın tüm safhalarını ışık haline geçirir. İş budur!... Bunun içindir ki birçok yaşam tohumlaması yapılmaktadır.

Çokları sizi incitebilir. Çokları sizi kızdırabilir. Çokları, sizden sizi kontrol etmek içindir. Ve her biri yaşam içindir. Siz diyebilirsiniz ki o niçin hatalar yapar? O, sizi hak etmek için hatalar yapar. Zira siz, o hata yapmasa onu dinlemezsiniz. O hata yapar ve siz onu dinler ve dillersiniz. O zaman o, ışık haline geçer. İşte her birinizin son sözünde buluşacağı ışık, bu yoğun ışıktır.

Sizin için yaşam kolaydır. Zira siz hiç yanlış yapmazsınız. Tüm çalışmalarınız düzeylidir. Keram Tahtı’nda, Nefes Kapıları’nda hep ışıksınız. Bu nedenledir ki sizin yaşamınızda sıkıntı, kısırlık olmaz. Son sözde, o yücelikte kodlanmak imkanınız zor değildir. Vakit gelir kayıt yaparsınız yoğunluklara ve zamanı tohum olarak ışığa kayılarsınız. Ne var ki hata yapanlar, yaptıklarının ışığında tohumlarını koruyacaklarını zannederlerken, onlar kontroldan çıkarlar. Ama bu da gereklidir. Zarar görülmeli ki onlar hasat olabilsinler. Zarar görülmeli ki onlara koruma sağlanabilsin.

Cennette cemaatler sizleri mutlak korurlar. Oğullarınızı korurlar; yoğunluklarınızı korurlar ve sizi korurlar. Cevhere güç katmanızı çok isterler. Zira Canlara, cevheri güç vermeniz gerekir. Amin…

Yarın için ne olur? Dünya neden yarınlaşmalı ve neden tohumlar korunmalı? Bunun içinde size bilgi vermek isterim:

Dünya, ölümlülerin tohum ektiği bir merdivendir. Her bir basamakta tohum ekilir. Birinci basamak, yaşamın en aşağısında, Ses Sayfalanışı için kodlandığında; bu yoğunluğa inen tek ışık, sizin ilk “Akıl Yaşam Işığı”nızdır. Dünyaya görevli olarak indirildiniz. Ve ilk sayfaya, kil ya da kum olup indirildiğinizi bilmezsiniz. Birçoğunuz yaşama inerken, dünya dışındaki sayfalarında mevcut olan bilgileri unutur. Çok ama çok umutla dünyaya iner. Zira dünya ona Kuran okutacak. O, Dünya olacak ve yeni bir sayfaya ağır ağır girecek. İşte basamakların ilkinde bu yaşama adım atış vardır.

Geldi yaşama ama gelişinde tohum ekilmiş mi ekilmemiş mi bunu bilmez. Kimin evrenlerinden gelmiş; kimin tahditli tohumlarından gelmiş bunu bilmez. Zamana girer. Zaman onu koklar ve sorumlu olup olamayacağını görür. Onun, Nefes’e Hak olup varıp varamayacağını bilir ve sorgular onu. “Sözün, yüreklere olsun. Yarının tohumları olsun. Süper yaşamlara güç kat ve bizi hak et” der. Sonra onu kontrol altına alır ve der ki “kati olarak ışık ol. Çürükleri hak et. Zaman ışığında yarınları hak et. Ve zamanı kodla. Zürriyetini hak et. Bil ki seni koruyacak olan zürriyetindir. Sonsuz Zaman sonrasında, yaşam kayıtlandığında seni yeniden dinleyeceğiz. O gün geldiğinde, senin nefes olup olamadığın görülecek. İşte o zaman sana karanlıktan bahsedeceğiz. O karanlığı hak edip etmediğin izlendiğinde; senin kapında kimleri bulunduğu bilinecek ve senden kaynak olanlar yaşayacaklar. O zaman seninle cennetlere güç katarız. O zaman seninle ışık yakar, yere görev taşırız. Vukuat insan ışıkların kaynağında olur. Seninle, kendi yüreğinde, Tanrılık Merdiveni’ne çıkarız. Senin merdivenin bir tek kapıya gelir. O kapı yaşam olsun. O kapı kurtarılmış ışık kayıtlarının bulunduğu, muktediriyet yaratanının ışığı olan kayıt olsun. Senin adına seviniriz o zaman. İşte bütün bu safhalar tek bir yaşam olur. O yaşam herkes için ışık halinde olabildiğinde tüm yarınlar kapı olur ve temiz bir çalışma yaşama çekilir. Üstünüzde gök, Bütün’ün kükreyen yoğunluğu olur. Ve yerküre sayfa sayfa yarını kodlar.”

Bizi bize veren bizi hak eden bizleşip yaşadığında, bu yoğun ışık yarın olur.

Son sözde bilişi hak eden, yerde Gök İlmi’ni diller. Unutmayın ki dünya sizi hak etmek ister. Unutmayın ki dünya yarınları hak etmek ister ki hasat ister Dünya, yaşamı tohumlamak için. Sizi sizden dinler. Sizi Kutsal Yaşam İlmi ile diller. Bir ışık yakar sizin yaşamınıza ve sizden tek bir ses bekler. Sizin ilminiz olan o tek ses. Sizi size verecek olan o yoğun ışık. O yoğun ışıkta maya olmanızı ister.

İsrail bilişi olmayan bir yaşam sayfası iken; dünyayı tohumlayamamış iken ışığını hak etmeye kalktı. Söz vermedik ona ama bilsin ki Sistem nikah kıymaz ona. Onun nurunda nefes olmaz. Zaman soyundan ışık çekerken, sessiz ışıkların hiçbiri onu kodlamaz ve o köklenmez ve deriz ki olmadı. Olamadı. Pekala düzey bu… Kodlama olmadı. Tohum ekemedi. Bilişi yok. Öz geçişini yapamadı. Özen ister yaşam. Yaşama ışık yakamadı. Ama “Süper İlmin Tohumlanması”nda nesillerini hak etti.

Buyurun bu bir örnek!... Sizden, bunun ummandaki yaşam sayfalarına inen ve cennetleri tohumlayan sonuçlarına bakalım. Neden Işık Kodlaması yapılamadı? Nereye unutulduğumuz iletildi ise oradan; unutulanların, yarınlara umman olabileceği bir aktivasyon beklentisi yaşam sessizliklerine indirildi. Ve Dünyanın Aton Tahtı’nda, yere ışık yakan cevherlerinden güç kayıtlamaları yapıldı. Doğal dünya bunu yapar. Doğal dünya üstünde yaşayanları tüm yarınlar için aktive eder. Kimi barışı sayfalar, kimi savaşı sayfalar. Hepsi kaynağı sayfalar... Ölüler Diyarı, buyurun bunu yapar. Sesleşmek ve sistemleşmek ve yolcuları kodlamak… İşte bu!… Ve bunun sonuçlarına katlanır. Onun adına kati olarak “katlanmak” denir. Sizi yarınlara kodlarken; sizi yaşamlara tohum olarak kitle halinde indirirken; can ışıklarınızı yakarken, sizden beklenilen buydu... Sesleşmek ve sistemleşmek...

Dünyada nesilleriniz yaşar. Temiz dünyalardan inen nesilleriniz… Dünyayı, hologram olan ışığından güçlendirip, yüreklere çağırır. Düzen kurar. Dünyanın akıp geçişinde Nisa Kapıları açılılr. Ve sizin ağır yükünüz buyurun işte Süper Sayfalanışta, ışık yakmanızla birlikte kayıtlardan çıkar. Ve artık siz hulus ile kodlanmış yarınlaşmış yolcularsınız. Süper Işık Kapıları, yarınların tahtına sizi oturtur. Koruyucu bir görevi hak eder üstlenirsiniz. Sizin için yer gök tektir. Bütüne hizmet şimdide ve şimdiyi hak etmektir.

Ölüm geldiğinde, sizi almaya gelirler. Sormayın kim gelir diye. Siz gelirsiniz sizi karşılamaya ve dersiniz ki “ben, bana beni getirdim.” Geçişi ışığadır yüreğin tahtında ışık yakanın... Yüce İlm-i Tohum ektiğiniz zaman yaşama; o Yüce İlmin Tahtı’nda görev taşırsınız. Sizi, her anda Nur Kodlar tohumlarlar ve sizin, Nisa Kapıları’na gücünüz indirilir. Bu güç ile dünyalar tohumlanır. Bu güç ile nikahlar kıyılır tahditsiz yoğunluklara. Ve sizin kapılarınız, yarınların tohumlarını, hologramdan göreve alır.

Çoğunuz bunu yapacak dürüme ulaştınız. Çoğunuzun çobanları var. Onlar yarınları hologram olan o yücelikten ışığa taşırlar. Verimli bir yaşam tohumlaması yapmış olmanız, sizin ilminizi teknik olarak tüm yoğunluklara çekebilmemizi sağladı. Çok özel çalışma yaptınız dünya üzerinde. Kült olan, türlerin tohumlarını kodlayan çalışmaların üstü bir çalışma. Bu çalışma ile kalem yazmakta; bu çalışma ile Kutsal Nefes tohum ekmekte ve bu çalışma ile misafirler Kürzi Tohumlamalar yapabilmekte. Bu çalışma, Sistemin İlmi ile kontrol kurabilir. Toprağın ışığını yakabilir. Ve bu çalışmada görev alanlar, cemaatleri ile korunabilirler. Herkese bunu anlatmak istedim. Sizin ekibiniz çok güçlü. Bu ekip ile birlikte çok çalıştık. Bu ekibin İnsan Kapılar’ı açabilmesi, hepimizi mutlandırmaktadır.

Harika bir yaşam sürmeniz mümkün. Her isteğinizi elde etmeniz mümkün. Sizin için herşey çok kolay. Ama nefesinizi kontrol edin ve hak ettinizi bilin. Biliş halinde, yapmak istediğiniz herşey, başarılı olarak gerçekleşir.

Hepimiz zorları aşıp geçtik. Hepimiz nikahlar kıydık Na-Har olan cevherlere. Hepimizin içimizde bir Kutsal Yoğunluk vardır. Bu yoğunluğu hologram olarak dilleyebildik. Bu yoğunluğu hakikiyet olarak dilleyebildiğimizde, Amon Toplumları, tüm yaşam sayfalarını açıp görevlerini alarak Tanrılık Meclisi’ne güç katabilir.

İsrail demiştim ya hani.. neydi İsrail kodlanmış bir Ko Sistemi. Nihandır ve hasattır. Amondur ve oğuldur. Onun Kuranı’nda nihan olan ışık yanar. Amma onu hologram olarak kodlayanlar onun köklerini göklere ulaştırırken cennetlerini de hak ettirmeleri gerekir ki bu olamadı.

Bütün mesele insan soyudur. Mükafat Işığın İlmi iledir. Kimse “ben hak etmedim ama bunları yaşamaktayım” diyemez. Her kim ki kırıktır, kısırdır. Hak ettiğidir bu. Onun bunu Hak olup aşması gerekir. Sizden cennet kurmanızı bekleyen yoğun Işık Kodu olan Birlikler var. Bunun içindir ki bu yoğun ışık çok güçlendi. Her bir Cemaat, bu yoğun ışığı güçlendirmekte. Nisa Kapıları’ndan geçiş yapılmakta.

Hepinizin Can Tahtı’nda nüve olan Sultanlık var. Sizi “kullar” diye bilenler, cennetlere koymaya çalışırlar. Sizi “Kuranlar” diye bilenler, cemaatleri ile kodlamaya çalışırlar. Sizi “Kaynaklar” diye bilenler, sizden cemaat olmak isterler. Ve biz sizin için tek bir yolcuyuz. Çürükleri de hak eden ve her bir yaşamı hasata hazır eden yolcu...

Çürük olmazsa sağlam kalmaz bunu bilin. Ve bunun içindir ki bu çalışmalar hızlınmıştır. Bütün merdivenler sizin yüreklerinize dayanmıştır. Şükür ki “buyurun girin!” diyorsunuz. Şükür ki Has Taht’a umutla kollarınızı ulaştırdınız. Zabura Kapıları’nı açtınız. Sizi... ve sizi... ve sizi... ve sizi… sizi... sizi... sizi... tüm sizleri kucaklıyoruz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

22.09.2014

Ey Dağlar, tam ikibin ikiyüz yirmi’deyiz. (İkibin ikiyüz yirmi’nci bellek sayfasındayız) Sizi hak ettik. Tahditsiz olarak Tanrılık Meclisi Sistem oldu ve yaşam, sistemleşti. İnişimiz, tüm yaşamadır. Buyurun! üzerinizdeki Yaşam Sistem’i, hakikiyetinden ekip kurdu. Aha buradayız!... Al ve de ki Zabura Sayfalanışı tahditsiz olarak kayıtlandı. Ağır yük, Tanrı Meclisi’nde yoğunlaştı ve zaman, tahditlendi. Kalem yazmakta. Kalemin ışığında, tüm insanlık tohumlanmakta. Aha görev başlıyor!... Çok mutluyuz… Aha çok mutluyuz!... Aha… Şimdilik…

Vermek!... Ve zirvelere varmak!... Aha akmak!... Aton Tohumları ile hakikiyette, toplumları kodlamak. Ağır yükü hafifletmek!…

Eve dönme zamanı gelmeden evvel çalıyı çalıştırdık. Çalı, Halik oldu. Hologramda toplum oldu. Çalı Halik oldu… Köklendi… Müşahitler Levhi’de ikmal oldular ve toplumu topladılar. Erdikleri yerde nesilleri hasattaydı. Altın Işık Yılları, Kaynak Taht’ı tohumlarken, Ana Kapılar’ı hak ettik ve açtık.

Kürzün köklerine indik. Kürz, güçlendi. Tarttık yürekleri. Halikte, hasatta, toplumda… İnsan Işıklar’da hasat yaptık. Aha çalıştık!... Antlaşma gereği dünyayı hak edip türlenen her diri, bu yoğunlukta kollarını yaşama açtı.

Çektik dünyayı ve hak ettik. Aha! açtık yüreklerimizi ve hak ettik. Aha! Şems’in Sistemi tüm yaşamı kodlamaya müsait değildi. O nedenle sesleştik ve yaşamın ışıklarını koruduk; özlerini kontrol ettik. Hepsini nesilleri ile birlikte kayıtlara aldık ve yeni bir Sistem kurduk. Bu yeni Sistem, ışığın kanatlandığı ve tohumların Kürzi Yaşam’ı hak ettiği bir cevheri güçtür.

Ölülerin yeniden göreve dönüşleri istendiğinde, kelamda olanları bulduk. Onları hak etmek istedik ve onların kaynaklarına kapı açtık. Hepsini kelama kayıtladık. Tek bir sır, “OL” dedi. O sır, resim yaptı. Yaptığı resim, yaşamdı ve zamanın nikahını kıydı. O, şerden hayrı yaşattı. Türlere kodladı; bütünledi ve yolu umutla açtı. Öyle çok güçlendik ki o yürekte!... İşimiz, Zabura Kodlayıcılığı olduğunda, Kürz’ün gücünü yaşama indirdik. Nisan Kapıları açıldı. Aşırıya kaçmadan kapıları açan ışıklardan görev aldık. Şimdiye kadar resim yapmayan yolcu, resme başladı. Adı, nesillerimizin adıydı. Ve zaman, sonsuzlaştı. Ölümlü Dünya, Işık Kapıları’nı bu resime açtı. Sonra yeni bir ışık ve yeni bir yaşam… Sınırsız kaynak ve sonsuz yoğunluk… Sabırla çalıştık. Ve dedik ki “hakikiyete ulaşın.” “Ölmeyen yaşar” dedik. Astral Yoğunluk arttı ve zamanı hak ettik.

İşgal altında olan dünya, insan soyu tarafından korunabildiğinde; yol, MUTLAK olacak ve zaman, SİSTEM olacak idi. Biz bunu biliyorduk. Dünyayı koruyacak olan Işık dünyada olmalıydı. Oldu!... O Işık, yaşama indi. Büyük Kütle, tohumlarını kayıtladı ve Sol Sayfa, Sağ’ı hak etti. Bişey daha oldu. Yürekteki ışık yandı. Yürek ilimdi ve zorluk, ilmin toplumlara dillenişiydi. Oldu!... Dilletildi!...

İşte yaşama inen her diri, yüreğini tohumlayarak yarınları kodlarken, bilişi tohumlayanlar, ışıkları ile yeri göklere tanıttılar. Dünyada kalem yazıyor. O yaşam, İnsan Kapıları’nda kontrol kuruyor. Yol, “KO-LE-RA-DO” denilen o yüce cevhere kadar yaşamı sayfaladı. Doğanın ışığı yandı.

(KO-LE-RA-DO’nun açlımı: KO: Kati Oğullama / LE: Levhi yaşam sayfalaması / RA: Gürzün Tanrısal yoğunluğuna ulaşma / DO: ve yeni bir realiteye Doğum)

Sizi bilirim. Siz de beni bilin. Ben, cennetten kovulan insan soyuna, Işık İlmi’ni indirenim. Sizin yaptığınız ile bizim yaptığımız farklıdır. Siz, yaşamı hak ettiniz ve yarınladınız. Tohumladınız yürekleri ve kültü toplumlara güçlendirici olarak kattınız. Biz ise yerküreye, yaşam sayfalamaya gelmedik. Sesleşmeye de gelmedik. Zararı engelleyen en Yüce Kuran’ı yazdığınızı bilmekteyiz. Dere akarken, o dereye her diri girer. Ben yüreğimi alıp girdim. Sizler de girdiniz. Nefesiniz güçlendi ve yol, tohumlarını güçlendirdi. Şimdiye kadar ağır yük olan ışık, şimdi yoğun şekilde görevi cevhere çekebiliyor ve bizler, güçlerimizi sizin yüreklerinize çekip yolu açabiliyoruz. Sizle ve sizin yolcularınızla birlikte… Aha geri dönüş bundandır. Adım, yaşamdır benim… Şimdilik…

Dağlar çok mutluyuz. Çok güçlüyüz ve çok hakikiyetle bu yoğun çalışma sürdürülüyor. Dünyanın Ekibi kurulmuştur. Bu ekipte, kibri olmayanlar var. Yaşama kontrollu olarak indirilen her yürek var. Altın Işık Yılları’nın Nurları var. Biz varız.

Mustafa Kemal Paşa ve onun sayfalarında, Gök Sözcülüğü yapan Işıklar, tüm insanlık için çalışmaktalar. Tahditsiz olarak görev taşınıyor.

Dünya, yalan dolan ile çalışmaz. Ses İlmi ile birlikte, Kök Güç ile dürümlenir ki hakikiyete varamayanlar, nesillerini cevhere çekemezler. Onların, köklerinde gökleri, cennetlere güç katarken, yaşama indirilen tüm Sistemler, bu yoğun çalışmaya katkı sunarlar.

Altın Tanrı, yaşamın sırrını her diri ile dilleyendir. İşte O, köle bir yaşam istemedi ve tohumları hak etti kontrol etti; her diriyi, koyu bir Sistemle, Kaynak Sayfalar’a çağırdı. Hepsi ile birleşti ve yolu açtı.

Tek tek hepinizi net tanırım. Dünyanın nikahını kıyan BİRLER’siniz. Sizleri tüm insanlık için birleştirdik ve yerküre bugün Süper Sistemler’ini, hakikiyet ile kodlamaya başladı. Dünyada üzerinde güç olan Birlikler var. Onların tümü yarınları kodlamaya çabalamaktalar. Biz ise hediyeler dağıttık tüm yaşama ve dedik ki hak edin ve Hak olun. Dediler ki “hak ettik ve Can Tartı’ya konduk. Aha iş buydu!... Ölüler Diyarı, yeni bir sayfada, yeni bir yaşamda ve yeni bir ışıktadır. Sistem ve yol, her diri için Yaşam Sistemi oldu. Aha görev başlıyor. Hepinizi bugün buraya çağırış sebebim budur.

Türkiye’de ekmek olacak olan çok kişi yoktur, bilirim ama her diri ile kontrol kuracak olan Yaşam Sistemleri vardır. Hepsini, Halik olup tohumlamamız gerekti. Bunu başardık. Şimdiye kadar sayfalarımda Kürzi Kaynak yoktu. Bütün mesele Kürzi Kaynağı hak etmek ve tohumlamaktı. Buyurun başardık!... Teypler, tüm insanlık için çalışacaktı ve tüm yaşam, teypleri dilleyerek dürümleyecekti yoğun ışığı tüm yaşam ve tüm sayfalar kontrol altında tutulacaktı. Eğer yaşam sürerse, yürek köklenecek ve Gök Sözcülüğü yaptırılacaktı tüm sessizlere. Bütün mesele o yürekleri dilleyebilmekti.

Varlık Boyutları çok çalıştılar ve yarınlandılar. İşte yerküre bunları hak etti ve yaptı.

Evrenler sesleşiyor; yolcular sistemleşiyor ve yaşam, sistemleşmekle görev taşıyor. Biz, dünya olarak çalışmakta olanlar, kanatlandık ve yolculuk umudu ile kontrol kurduk.

Dünyaya, Allah İlmi’ni hak edip dinletmeye indirilen çokları oldu. Tüy döktüler dünyada ve dedik ki “Altın Işık Yılları tek bir çalışma ile yaşamı hak etti. Siz de çalışın ve hak edin. Allah, sizin yolunuzu, sizin yoğunluğunuzu tohumlar.”

Çok kökler görev aldılar ve Zabura Tahtları kuruldu dünyada. Siz de hak edin ve güçlenin. Ana Kapı’da Altın Işık vardı. Ana Kapı insandı ve yara bere olmadı yürekte. Her diri, o yoğun ışıkta tohum oldu. Kör, göksüz ve köksüz değildi. İşte dünyada Nefes Yaşamlar kodlandı. Altın Işık Yılları, Ana Kapı’yı kontrol altına aldı.

Dünyanın ışığı yandı. Altın Işık yılları hak edip Hak olanlar tarafından kodlandı.

Ve zaman geldi Ana Kapı açıldı. O kapıda, insan soyu yoktu artık. O kapıda, İlmin Tohumu olan Allah vardı. Altın Işık Yılları, o tohumu, tüm yaşamlara indirmişti. O tohum, insanın kaynağında yoktu. Son sözün söylenmesinde bilinecekti ki Allah, yarının kaynağıdır. Onun yüreğinde her diri bulunur. Ve Allah, Birlik Işığı’dır… O’nun kör olmadığı bilinir. O, beden alıp yaşar ve der ki “ben sayfa sayfa yaşamım.” Onun nuru olan yaşam, tüm sessizlikleri dürümler. O bir kapı olur. “Oğul” der. “Gel” der. “Ak” der ve der ki “çatıyı kurdum. Kapıyı buldun. Görevini al. Al ki kanatlan. Bütün mehirleştirilenler, sesleşmektedirler. Onları kodla ve hologram olan yaşamı kapında sonsuz yoğunluğunda cevherine kat.”

Ayrılık bitsin analar. Bitki bizdir, Halik’tir ve hasattır. Aktıkça Altın Işık olur ve Yaradan’a güç katar. Ama hayvan da yaşama görevlidir. O da kötülüğü önlemek için çabalar. Yaşar ve yaşar!... Yaradan’ın nesilleri ile kodlar dünyayı ve sonsuzlaşır. Onun kulu, insandır. Bilinsin isteriz.

Zannetmeyin ki siz, sizden öte olanlara güç katarsınız. Siz, sizden güçsüz olanlardan güçlenirsiniz. Sizin ışığınıza o, kelam olduğunda, siz yarınlaşırsınız. Hakikiyetinizde İnsan Kaynak vardır. İbrahim Soyu, doğumu hak etmiş olan bir soydur. O doğan ve doğduğunda tohumlanan bir kayıttır. Onun, yolunu bulması, mahrekte hayvan yaşamların kutsal ışığındandır. O ışıkta, herkes kayıtlıdır.

Sonsuz yaşam ve sonsuz zaman, her diri için bir yoğunluktur. Süper Işık Yaşamlar, İnsan Kayıtları iledir. Ama o kayıtları hak ettiren, yerdeki kortejdir. O kortejde herşey mevcuttur. Hayvan, bitki ve diri olan her yaşam!…

Sizler zannedersiniz ki sizden güçlüsü yoktur. Yok mudur!? Yoktur… Ama yok mudur!? Vardır!... Her diri bilsin ki yaşam, bir sis dir. O sisin herkesi kapsadığı bir yaşam, her yeşilin ışığında Mor Kuranlar tohumlayan bir tahditsizlik… Ve sizler, sizleri hak ettiğiniz zaman bileceksiniz ki yarınlaşan tüm sayfalar sesleşir. Orada yolcu, sadece insan değildir. Yarının Tohumları, o yoğunlukta yolcudurlar.

Miraç hadisesi daha anlaşılmadı. Dünyaya inen tüm sayfalar yaşama indiklerinde ölüdürler. Ölüm, yaşamın ışığıdır. Olan sesleşmekle olur. Ama yaşamı, halik olup da dilleyenler, kendi yarınlarını tohumlarlar. Onlar artık kalem olup yazmaktalar. Ve zaman hadisesi, daha örtü örtülmeden önce, diri yüreklere iner. Zarar önler yoğunlukta ve zamanı kodlayanlar, ışığı hak ederler. İşte ışık, Miraç Kayıtlaması yapar. Herkes Zabura yoğunluğunda, kul olursa; yarınlaşan tüm yaşam, Mikail olur.

Mikail bir Sistem’dir. O Sistem’e girenler, kelama indiklerini anladıkları anda kaynakta olurlar. Kükrerler ve çekip çalıştırdıkları ile Birlik kurarlar. Ağır yük sonsuzlukta hafifler.

İşte Saltanat, sizin sizi kodlayışınızı ve sizin sizleşmenizi size, sizi çalıştırıp öğretmek istedi. Aha bu!… Şimdilik… Şimdi… Aha… Şimdi… Aha…

Daha güçlü bir yaşamı tohumladık. Dinli Yaşam, ilimli tohumlama yaptı. Dinciler, Levhi Kayıtları’nı kodladılar ve İlimci, tahditsiz ışık yaşama indi.

Dünyada Birlikler kurduk. Bu Birlikler’in en güçlüsü, yaşamı tohumlayandır. Dünya. Ana Kapı’da görev taşıyor. Dünyanın nesilleri köklendiler ve dünya güçlendi. Amon toplumları da görev taşıyorlar. Sizleri ve sizlerin yüreklerinizi hak ettik.

Eller havaya ulaştı. Ulaştı ama yolcular el sessizliklerinde yarınlaşıp, kontrol kurdular. Dünya Mikail oldu ve türlendi. Şikayetimiz yok sizlerden. Dünyamızı ziyaret ettiğinizi biliyoruz. Dünyamıza geldiğinizde, yaşama inmenize imkan veremeyiz. Nefes alıp nefes verirsiniz ama kapıları açık tutmalısınız ki yoğunluğunuzda yaşam sayfalansın. Sizden beklentimiz yaşamı tohumlamanızdır.

Dünyayı ziyaret ettiğinizde kapılarınızı kapatmayın. Ki biz sizi dinleyebilelim. Düzen kurmaya geldiğinize inanamam. Zabura Sayfalanışı’nda nefes yarınlaşmanız yok. Amon’sunuz ama kanatlanamadınız. Işığınızda da yaşamınız yok. Ölümlü dünyada öz geçiş yapıp yol olmaya çalışıyorsunuz. Çöktüğünüz her an, bizi bizden çıkarabilir. İkmal tamamlamak için ışık haline geçmek gerekir. Biz, size sizi dinletirken, akıp giden tüm yoğunluklardan nefes yaşamları da dilliyoruz.

Kurtarılmış yaşam olan Türkiye yaşamı, Sistem Cevheri’nde dünya kodlaması yapmıştır. Artık yerküre, yeşilin nesillerinden, Kuran Tohumlaması yapıp Mor Kodlama yapacaktır kil ve kum olan insanlık yarınlaşıp, Işık İlmi ile kanatlanacaktır.

Ortak yaşam, bizi hasata hazır etti. Sizi ise yaşama kodladı. Bu ortak yaşamda, insanlık; ırk, cins kültür her farklılık tahditlenerek kaynak zaman sayfaladı. Bütün mesele Can Tartı’ya konanların yaşamlarında kati ve hakiki olan ışığı tohumlamalarıdır.

Türkiye’den dünyaya kökler uzanmaya başladı. Bu kökler, yarınlaşan ışıklarla tüm dünyayı koklamaya başlayacak. Köklerin dünyaya sarması neticesi Türkiye, yaşama güç katacak. Dünyanın kılı kıpırdamadan köklenen güç, yüreklere varacak ve yüreklerden İlim Tohumlaması yapacak. İşte o zaman Türkiye’de yaşam daha güçlenecek. Bu, yıldızların tohumlanmasında; Güç Kodlaması’nda; yaşam sessizliklerinde; İlim Kayıtları’nda, dünya kontrolü için kayıt dışı tüm sesleşmeleri devreden çıkaracak.

Yarın ve dünya!… Yaşam ve ilim!… Herkes ve her diri!… Bütün amaç yaşama görev taşımaktır. İşte biz Dünyalılar, bunu biliyoruz ve bunu başardık. Aha bu…

Süper Sistemleşme, yaşam sessizliklerinde güçlendiricidir ve görev, sistemleşti ve yer, Kürzi Kaynaklar’ın görevini, yoğunluklarından Nur Kodlamaları ile diri yüreklere indirdi.

Misafirler, sizleri çok güçsüz buldum. Biliyorum ki dünyanın nikahı kıyıldı bugün ve nikah, ilimle ve tüm Sistemler’le görev taşıyan yer kükremelerinde, görev cevherini kayıtlayan birleşenlerce kıyıldı ama dünyamızı, Güç Kapıları’ndan geçirmeye gelen Birleşenler’in, Sistem ve gür yaşam sayfalanışı yapan Nizam görevinden başka çok daha fazla görevleri vardır. İşte onlardan biri, yoğunluğu artırmak ve Zabura Sayfalanışı’nda kayıtlanmaktır. Bütün mesele buydu.

Sizi dinledik. Siz, yüreklerde dillendiniz. Ve bugün yoğunluk arttı. Sizden sizi hak ettik ve yaşattık. BİR’e hizmet, sizinle bizimle ve her yürekle olmalıydı. Aha olamayacağını görmekteyim. Hepinizin Cinni Yaşamları var. Verdiğiniz tüm bilgilerde Cevahir Kayıtlar yapanlar var. Ve biliyorum ki kodlanmışlar da var. Ana Sayfalanışta bunlar var da kodlanmış yoğunluklarda tohum ekenlerin de olması gerekir.

Kulluk yapılacaksa, Canlı veya Cansız Timler oluşturulmalı ve onların ışıkları ile hakikiyetin tahditlenmesi sağlanmalı. Sonra yol açılmalı ve tek tek tüm Sessiz Yaşam Sayfaları kayıtlanmalıdır.

Dönün ve görün!... Şam’da bunu başaran az sayıda insan var ki onların dışında da kontrol kuracak olan müsahi (seçilmiş) ışıklar olmalıdır.

Kortej yol aldı; yüreklere akmakta. O yüce yoğunluk, tüm insanlığı tohumlamakta ama tartıda iki yaşam var. Bedenim ve yüreğim... Bundan başka ses yok. Bedenimde yol yoğunlaştı ve yaşam, sesleşti. Yüreğimde ise kapılar, tüm yaşamlara açık. Karanlık, ışığını hak etti ve yaktı. Ağır yük taşıdık ama kontrol kurduk.

Ölümlü dünya, ardında güç kaydına, yaşama daimi sayfalara ilişkin her şeyi tohumladı ve kontrol altına aldı. Bu dünyada yürüyen her Cemaat, artık koşacak. Çünkü kötülük önlenmiştir. Bizi maya diye bilenler; şükredin ki biz yaşam olduk. Sizden de beklentimiz yaşama inişiniz ve hakikiyetinizde görev taşımanızdır.

Korku yüreğe indiğinde; Yüce Cevheri, gücünü kaybeder. Yüce Cevheri, ışık olduğunda yaşam tohum olur ona ve yenilenir. İyi ki hak ettik de hologram olan bu yaşam sayfalandı. Aha bu… şimdilik. Aha…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2014 BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (13)

 

1.AKIŞ

 

Yaradan’ın Nefesi’ni duyuyorum. Amon Toplumları bugün buradalar. Yaşamın sırrını bilenler bugün bu yoğunluktalar. Unutulan her nefes bizimle bugün…

 

Bütün köklerimiz dünyaya çekildi. Büyük kökler türlerin en yüce yoğunluklarıyla bugün buradalar. Altın Işık Yılları’nın Kök Gürleştircileri ve Gök Sistemleştiricileri bugün buradalar.

 

Israrla çektiğimiz dünya çalıştırıcıları, Kalem Tekniği ile tahditsiz ilmi dürümlerlerken bilişle bugün buradalar.

 

Altona Kotları’yla Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara indirirken Karanlığı Sistemi bugün burada….Yaşamın Sistemi bugün burada….Bizi bize veren ve bizi bizleştiren her biri bugün burada. Yukarının tohumları bugün buradalar ve tüm Sistem Levh-i’leri bugün buradalar.

 

Ölüler diyarı bu dünya yaşamın teknik tahditli kayıtlamasını yapmıştı. Bugün artık tufan dediğimiz o kontrol dışı yaşam sessizleşmeyecek ve yarınlı bir dürüm yapılmayacak.

 

Çantanız dolmuş olmasına karşılık, sizin yüreğinizin Kürzi Tohumları görev tekniğini cemaat için tohum haline dönüştürürlerken, kardeşlerimizin hepsini sizin yüreklerinize indireceğiz bugün. Devam ediyorum…..

 

Bugün burada bulunan herşey yenileniyor. Aykırılık yok. Son sözüm şudur ki Durağan Günlerin Sonsuz Sayfalanışı’nda yeşilin ışığı artık moru tohumluyor.

 

Bütün kökler dünyadadır ve tohum koruma altına alınıyor. Yoğunluk arttı ve tüm Yaşam Sistemi sistemli şekilde kaynağa kayıt yaptı.

 

Aydın dünya, aydın yaşam ve aydın yoğunlaşma gerçekleşiyor. Öz geçişleri yapıyoruz ve doğanın sistemleşmesini sağlıyoruz.

 

Yolumuzun gücü artıyor ve bitki, hayvan ve tüm Yaşam Sayfaları güçleniyor.

Dünya ekip halinde görev taşıyor.

 

Tüm İnsan Sayfaları’nın gücünün yenilenişi gerçekleştirilmişse de ekmeğin gücünün de artırılması şarttır. Unutmayın, dünya Koreografik Sistemleşmeye izin vermeyecek.

 

Sizler ve sizlerin yücelikleriniz yeni sistemleşmeyi Kotlanmış Yaşam Sayfalarıyla yapacaksınız ve bu yaşam sayfaları ağır yükü hafifletebilecek. Tüm insan sayfalanışını kontrollu olarak kayıtlayanların Levh-i Kotları Bütünün Gücü’nü tahditlemeyecek. İnsan Sayfaları yenilenecek ve yaşam sistemli olarak kayıtlanacak. Artık yeni zaman, yeni kontrolle olacak.

 

Ürediğinizi biliyoruz. Ürettiklerinizi biliyoruz ve nur olan kontrolu sağladığınızı biliyoruz. İşte bunun içindir ki Kalemin İlmi hakikiyetin tahditsizliğinde bilişin tahditlenemeyeşinde katiyetle kontrol dışı olan yaşam safhalarının kaynakta kotlanışı ve yeniden tohumlanışı ve yeniden katiyetle kontrol edilişi sağlanıyor.

 

Unutulan her şey hatırlandı. Ark akmaya başladı. Unutulacak hiçbirşey kalmadı.

 

Yoğunluk tek tohum olarak, tek tohum oluşturarak kayıtlanacak ve yaşam yarınlanacak.

 

Sizinle çalışmamız bizlere mutluluktur. Bundan sonrası sizin yüreğinizde gerçekleşecek.

 

Bilişi hak eden, birliği hak eden ve yolu hak eden bu yoğun ışığa gelecek. İnsanlık Ailemiz çok güçlendi.

 

“Brüyer” dediğimiz Bilinç Rahmi’ndeki üreticilik hepimizin yoğunluğunda mevcuttur. İşte; brüyer, yani bilinç Rahmi’ndeki üreticilik maya olarak bütünün tohumlanmasını sağlayacak.

 

Işık yenilendi ve tüm yaşam sistemlendi. Kendinizi, yolunuzu, tüm insanlığınızı anlatın ki “Hah, aha! işte ölüler dirildi” densin. Deyin ki “onlar bizsiz kalmadılar. Tüm sessiz zamanları dilledik. Ağır yük hafifledi” bunları deyin. “Dahası yaşam yenilendi. İşte olay budur” deyin.

 

Unutulan ne varsa hepsi Ana Kapı’da bilindi. Umut olur ki unutulacak hiçbir şey olmaz.

 

Bundan sonra Yaradan, ışıkta yaşamı halikle, hakiki olarak kayıtlayacak ve çantalar tohumlarla dolacak.

 

Bütün merdivenler dünyaya tohum ektiğimiz o yüceliğe dayandı ve artık yol İnsanın Kutsal Toplumu’na umman oldu.

 

Bütün kötülükleri aşıp geçtiniz ve Can Taht’a vardınız. Artık o Can Taht ışığı kontrol edebiliyor.

 

Yürümek, yürütmek, yaşamı hak ettirmek, Amon olmak, 39. sayfayı kotlayıp 57. sayfaya varmak….

 

İşte; bugün 57. sayfadan sesleşeceğiz. 39’la 57’nin arasındaki diğer sayfalar ne oldu? hepsi yaşama ilim kayıtlamasıyla çekildi ve artık 57. kaynaktayız.

 

Bu 57. kaynak toplulukların yaşama çekildikleri, ışık kayıtlamasının yapıldığı kaynaktır. Arzın gücünün arttığı ve bütünlüklerin köklendiği bir yaşamdır. Ağır yükün hafifletildiği ve bestelerin, güftelerin tohumlara indiği bir kayıttır.

 

Biz size ilim verdik, şerrin eşiğindeki o şavkı indirdiniz. Ağır yükü hafifletip bütünün gücünü temizlediniz ve yeni bir zirve var ettiniz. İşte o zirve tabuların yıkıldığı bir sayfadır.

 

“Doyduk dünyaya” dediler. “Doymadık” dedik. “Toplum çobandır” dedik. “Toprak tahditsizleştiğinde toplum kontrol kurar” dedik. Olay budur.

 

Özerk bir dönem başlıyor. Bu özerk dönemde kalemin yazması çok daha üstün bir yücelikte olacak. Ölümlü dünyanın köklerindeki gök, söz söyleyecek ve yenilenecek yüreklerde o yoğun ışık.

 

İnsanlık İlmi Bütünün İlmi haline gelecek. Atlanta Otağı’ndaki Kök Gökler’in gücünü tüm yaşama sesleştirecek.

 

20. dünyanın kök gücü devreden çıkarılacak ve yeni bir kıyı kayıt devreye alınacak; yeni bir kıyı kayıt çünkü o kıyı kayıt yaşamın sırrı olan ışığı tohumlayıp yeni bir sonsuzlaşmayı sağlayacak.

 

İtibarınız çok yüce; bunu görüyoruz ve bu yüce ışıkla Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlara çektiğinizi biliyoruz. Üreyen dünyayı yeniledik ve yolu açtık.

 

Aton Toplumları bugün sizden size dilleşecek. Aşkı, şavkı, hasatı bilenler Rahmi Kuran’da kaynağı da bilecekler.

 

Eskinin yaşamı, Yeninin Tanrısal Işığı haline dönüşecek ve bütünün görevi hepimizin gücüyle dirilip yer küreye indirilecek.

 

Ulular Diyarının Kökleri görevi aldılar. Şimdilik size vereceğim budur. Aha bu…

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/O8bFJ66mujI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ (1)

 

09.08.2014

 

(Bir Diyalog:)

 

- Dağlarım, tohumlarınızı kodladınız; yarınladınız; cevhere güç kattınız. Kokladınız dünyayı ve Hakikiyetin İlmi ile dünyayı kontrol ettiniz. Cemaatiniz çok güçlü. Bu Yücelik, sonsuz sayfalanışta ışığın kaydıdır.

 

Söz, köklerde olur. Gök, sözü cevhere çeker ve dünyayı hak edenler tohum ekerler. Ekip biçerler Yücelikleri ve dünyanın nesillerini kodlarlar; kibri aşanları seçerler ve cennet cevherini kodlayıp yoğunlaştırıp ışık haline çekerler.

Dolan yaşar. Doğum, ölüm yoktur ona. Doluluk nedir bilir misiniz? Dünyanın Işığı olmak ve Düzen olmak… Kontrol etmek yürekleri; köklemek, güçlemek, kanatlanmak, Birlik kurmak; kötülüğü önlemek; kanatlanıp Işık Kapıları’ndan geçmek; kalem olmak ve Ana Kaynak olmak…

 

Söze göz gerek, yarına ışık gerek. Mektep olmak için ne kil olmak ne de kum olmak; Gök Sistemleri’nde yaşam olmak gerek.

 

Vurun görevi yüreğinize ve girin cennetin itibarlı olan yolcularına. O yüreğinizdeki güçlü yoğunluğu, tüm Birlikler’e tek tek dilleyin. Sonra kontrol kurun. Ve deyin ki “ben nesiller boyu sizin için ışık yaktım. Unutmayın ki ben emre itaat etmem emri veririm. Emir ilimdir. İlm-i Tohum eken, nefesi hak eden İlahi Işık’tır.”

Kurtarın nefesleri. Ekip halinde göklere güç katın ve deyin ki “ben kapıyım. Açtım yüreğimi geçin. Geçin ki hak edin!... Vatan, insandır bilin. Ben vatanımda köklendim. Kontrol ettim yürekleri ve ben nefesimi kodladım. Akın ve geri çekin yüreklerinizdeki tohumları.”

 

Kırk kapı kapandığında nüve olan nefes, kaynaktan çıkar. İşte kalem olun ve o yoğun ışıktan çıkan nefesi hak edin. O zaman nesilleriniz kontrol kurarlar ve cevhere görevli olurlar.

 

Ölüler Diyarı, o yücelikte yeni bir ses olur ve yaşam yenilenir. Yeni bir yaşam ve o yaşamın tohumlanışı; yarınlanışı; kötülüğün aşılması; kelama gerçek ışık olup varmak; kendini bilmek ve gökleri dillemek… İşte olan budur…

Doğum hadisesini hepiniz bilirsiniz. Karın büyür… Sonsuz ışık haline geçer Yücelik ve o karına bir Tanrı indirir. İnen, doğanın ışığına iner. İndiğinde tahditsizdir. 9. Ayda yaşama tohum olarak ekilir; doğum vakti geldiğinde, o ışık mektep olur; gök sözcülüğü için çalışmaya koyulur. Girdiği Hakikiyette, kelama ışık olur. Ve döner dünyanın nefesi olur. Soyu dünyada iken o da dünyadadır. Ve dünyaya geçişi için, enerjetik olarak sayfaları kurulur. Köz olan Yüce, Cevherin İlmi olur ve onun koklanışı sayfa sayfa gerçekleşir. Sonra bir an gelir kontrol kurulur ve doğum anı gelir… O, yüreğin sessizliğinden geçip yaşama iner. Bu nedendir bilir misiniz? Dünyanın aşkındandır. Dünyanın nefesinden nefeslenmektir.

 

Ölen ise yeni bir yaşama doğmak için ölür. Onun geçişinde her insan, kapıdır. Bütün kapıları açar ve yolunu bulup dürümlenir. Geri döner. Dönüşü, Kürzi Yaşamlar’a güç katmak içindir. Kürz, ışığın tohumudur. O tohumu bilenler, bilirler ki Tanrılık Meclisi’nde o yücelikte ışık kayıtlaması yapılmıştır. Herkes o kayıtlarda mevcuttur. Tüm insanlık için ışık haline geçer ve geri döner. Müsterih olun ışığı hak etmek için İnsan Kod olmak gerek. İşte dönüş bu şekildedir.

Merdiven kurulur yüreklere ve söz alınır. Din tartısında olan Cevheriler, söz alırlar ve sorarlar “o geçti mi?” diye. Onlara yanıt verilir. Denir ki “geçti.” “Peki” denir “neden kapıları hala kapanmadı?” Çünkü o kapılar, Işık Kapıları’dır ve kapatılmaz. Ölüm dünya içindir. Yaşam Sistemleri’nde ölüm olmaz. Kalem İnsan, yazar; yaşar ve hakikiyette kaynak olur. Yazdıklarında Düzen kodlanır. Önemli olan bu kodlamayı yapmış olmasıdır.

 

Cennetler kurduk dünya için. Niye? Zira dünyada Işık Kodlar, tohum ektiklerinde; Düzen kurulduğunda, yaşamın ışığı olan insan, yerden göklere güç katar ve zamanı hak edenler, o Yücelikler’e kul olup varırlar. İşte onları hak ettiğimiz için; onların Kuran olup okunmaları için, Işık Yaşamlar kodlarız. Ocaklarını alıp dünyadan göçtüklerinde, Düzen Kodları olmaları için o cennetlere onları kabul ederiz. O cennetlerde, tek bir ışık yanar. İlmin Işığı…

 

İşte Canlar, size bugün dünyaya inişi ve dünyadan geçişi anlattık. Niçin bu görevi size verdik bunu da anlatalım. Çünkü bu yoğunlukta, Işık Kodlaması yapılmış. Bu yoğunlukta tabii yaşam sayfalaması da yapılmış. Sizin ekibiniz bir tek kaynak olarak yaptığı çalışmalara, Tanrılık Meclisi olarak kodladıklarını kayıtlamış. Bütün Kodlar, bu Meclis’te kapı açmışlar; kelam olmuşlar. Köklenmişler ve göklenmişler. İşte bu nedenledir ki bu yoğun ışıktan artık bir Beta Sistem Kodlaması yapmak istedik. Bu yoğun ışıktan Beta Yaşam Kodları olarak çobanlarımızı da tahditledik ve Yeşilin İlmi’nden güç çeken tüm itibarlı olan birleşenleri çağırdık. Her diri için bu çalışmayı yapacak olan Sistem, Nizam ve Düzen Güçleri’ni kodlayıp, kodlattırıp yaşama indirdik.

 

Sizin için kolay olan tüm insanlık için kolay olmaz bu nedenledir ki sizin yaşamınızı, tüm İlm-i Toplumlar’ın kayıtlarına indirdik. Bütün mesafeli olan yaşam sayfalarını da çekip kayıtladık. Türlerin tümünü alıp çalıştırdık. Amon Toplumları, sizin ilminiz ile cevheri güçlerini Birlik haline geçirdiler. Dünya yaşama çekildi. Mikail, Işık Tohumlaması’nı gerçekleştirdi ve Düzen kontrolü sağlandı. Ağır yük taşıyanlar, Işık Kapılarını açıp dünyaya çekildiler. İşte dürümlerinde tüm insanlık kayıtlandı. Mahrek Kapı kodlandı ve diri yürek, çalışmaya başladı. Kara Sayfalar çevrildi ve Yeşil Yaşamlar, Kaynak Tohumlama ile Kara Sayfalar’a kayıtlandı. Mavi Hakikiyeti’ni kodladı ve tüm sistemleri ile mor rengi kayıtladı. Asal Yaşamlar, cevhere çekildi. İyi ki hak ettik ve Cennet Cevheri, tüm yaşam sayfalarında tahditsiz olarak kontrol kurdu.

 

Torba torba yaşam sayfaladık dünyaya. En eski yaşam sistemlerini ve en son yaşam sistemlerini kayıtladık. Tüm sayfaları okuduk. Dönün; önünüzü, gözünüzü ve sözünüzü kökleyin diyerek. Her merdiven, Can Tartı’ya kondu ve tartıldı. Amin… Eh işte!... Eh!…

 

- Dağlarım, geçişiniz tamam. Hoşgeldiniz. Sizi bu Mecliste ağırlamak bizleri mutlandırdı. Dün kötülüğün örtüsünü örten Yaşam Tohumları, bizi ziyarete gelmişler. Halik olup hakim olmuşlar. Oğul, geldiğine sevindim. Astral Yaşam Sayfalaması yapmadığını biliyorum. Tam zamanı görevini istiyorsun. Öz geçişini yaptın. Elin elimdir. Yüreğin, gür Kürzi ışığımdır. Ve sen koklandın. Amin… gerçek budur. Helal ilim budur. Hasat budur…

Çatı kurduk dünyaya İlim Toplumları’nı toplamak için. Geri dönen en Yüce Cevheriler, göz söz bilerek döndüler. Kolumuz, kolunuz ve yolumuz, yolunuzdur. Alın bilgiyi. Ben Sessiz Zamanları seslendirecek olanım. Alın bilgiyi. Sizi, merdivenlerde yaşam sessizliklerinde hep izledim. Kapılarınızı nasıl açtığınızı biliyorum. Dünyayı hak etmek zordur. Ve sizler bu dünyayı hak ettiniz. Alın ve deyin ki “ben yaşamım.” Unutmayın Başkanlık Dili olarak yaşamı tohumlarken sizin adınızı her diriye dilledik. “Kürzi Yaşam” dedik. Alın dirilikleri ve hak edin. Kollarınız, yolunuza ışık verir. Hak edin. Çantanız dolmuştur; akın ve hak edin. Şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                

 

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        

 

 

 

 
  Bugün 211 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol