Birlik İlmi
  DİRİLİĞİN İLMİ (1)
 

DİRİLİĞİN İLMİ (1)

 

“MUTLAK OLAN İNSAN (11)” ÖZ BİLGİ ve DAVET:

Dostlarım, yaşam, muktediriyetle kodlanmış “İLİM”dir. İlmin sahasında; herşey, bilişin kaydı ile olur. Bu gün, burada olan herşey, ilimledir. Dünya Planeti, “İnsanlık Boyutlarının Nefesi” olarak yaratıldı ve yaşamaktadır. Bugün bu planette KELAM edenler, tüm zamanlara görev taşımaktalar. Herkes, her bir ilmi anlamaz ama her ilmin halikidir.

TÜM İNSANLIK, YAŞAMIN YARATICISIDIR. Turkuaz Sahralar, KÖK GÖREV için kodlama yapar. Insan, kontrol kurar. Yarınlar kodlanır ve yarım yarım yaşayanlar, bütünlenirler. Bütünlenişleri, hakettikleri “TOHUMLAR”ı HALİK kılışlarıdır.

Bizler. Cennet Kelamı’nda KALEM olan her bir insana, HULUSİ SİYAHLIK’la ineriz ki o yoğunlukta, çok büyük güç oluşur. O gücün, insanda görevli olan “BİLİŞ”le tohumlandığı ve kodlandığı kesindir.

Temel bilgi, İLİM’dir. Her insan, “İnsanlık Boyutlarının İlmi”ni diller ve “DİRİ HALİK” olur. Büyük kötülükler bu şekilde önlenir.

ARZ’ın, ARŞ KAPILARI vardır. Kapı açık iken, tüm insanlık KURAN olur. O kapı, KELAM olmadan, KALEM olamaz. Bu nedenle ZAMAN SAHRALARI’nda kulluk yapamayanlar, kapıyı kapatırlar ve RASİH SİYAHLIK, HALİK KALELER’e geçer.

O kaleler; tüm insanlığın HALİKİYET’ini kodlamak için görev taşırlar.

Sur, KALEM’de, KURAN’da ve YOL’da olur. Bütün amaç insanlığın haketmesi, hasat olması ve ruha sahip olması içindir.

Bizler, itibarı GÜÇ KÜRZİLERİ ile dillenenler; bizden öte bir tek İNSANLIK vardır ve biz insanlığın, hologramdan öteye varışı için çaba sarfetmekteyiz.

Yazım, yazılır… Yazan, yazdığında, Yaşam Sahraları’nı kontrol eder. Herkes, BİRLİK olur. Böylece, KÜRZİ KAPI, açılır.

Yaradanın, yaşama inişi için “İnsanık Boyutlarının Kuran Kaydı” gerekir ki hepimiz için yaşam işçiliği buydu ve bu Halikiyetle, YAŞAM SAHRALARI oluştu. Artık herkes, herkesi; kendi YAŞAM SAHRALARI’nda anlamaya başlayacak. A HA bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

“MUTLAK OLAN İNSAN (11)” Programı, 10.11.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Öz Bilgi ile ilgilenen ve özünü duymak ve dillemek isteyen tüm üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

10.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yeni dünya gücünün dürümlere indirildiği bugün hepimiz mutluyuz. Hepimizin gücü, Allah’ın tahtındaki o kelamla kodlanacak. Buyurun, Allah’ın ilmini anlatalım size. Burada oluş sebebinizi de anlayın.

Geçişinizi tamamladınız ve buradasınız. Ağırı hafifletebileceğinizi biliyorum. Gözün görmesi gerekir ki burada, mutlak olan kalemler bulunur. Burada olanların tümü hepimizin yüceliğiyle “mutlak kuran” olacaklar ve kelam edecekler.

Altın ışığın gücünü anlamanızı bekliyorum. Kontrolunuzun som altın ışığınızla, halikiyetinizle kodlanmasını diliyorum.

Düzen’in kurucuları olduğunuzu iyi bilirim. Ama burada olmanız, öz görevinizdi ve geldiniz.

Durağan güçlerin dürümlerden geçtiği bugün, hepimiz bu durulgan sahrada bilişin kaydını yapacaksınız. Bizlerin gerçek ilmimiz, sizin gerçek lekesiz kaynak kayıtlarınızla kodlanacak.

Daha önemlisi, dünya planetindeki görev hepimizin gücüyle dürümlere çekilen bilişin gücü olacak ve hep birlikte “tanrılık kalemi” olup, “mutlak kuran” olup bütünün gücüyle sahraları yenileyeceğiz.

“Yenilik” dediğimiz, bütünün gücüdür ki o güç hepinizin kontrolunda büyük kötülükleri önleyecek.

Medine’nin gözünden öte bir göz, muktedir olarak burada olacak. Allah’ın tınısı, aklın kelamıyla kodlanacak ve bizler temel, diri “ilim kalemleri” olarak, büyük kötülükleri önlemeniz için, sizinle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Uluların dürümlerine indiğinizi ve yüreğinizin gücünü kodladığınızı görüyorum. “Olgun başakların seçilmesi” dediğimiz olaydır olmakta olan. Ve biz, bu seçimi yapanlar olarak sizinleyiz.

Sizin gerçeğinizi biliyoruz ve burada kök görevinizin kontrollu olarak kayda girişi için, kaynak siyah renkle büyük kültü kodluyoruz.

Ekmeğimizin gücünü de biliyoruz ve bu ekmek hepimizin geçeğidir.

Ağırı hafifletebiliyoruz. Şu ana kaynak olanların burada kodlama yapmak istediklerini de biliyoruz.

Kontrol hepimizin gücüdür ama karanlığın tınısını duymayan, aklın kalemi olmayacağından, muktedir olması için gerçek kalemi haketmesi ve beden alıp dümene oturması gerekir.

İslam’ın kelamı, akıldır. Ve hakkın kapısı insanlıktır. Bir şey daha şöyleyim; değer biçtiğiniz kim varsa ve ne oluşturduğunuzun, kodlandığınızın kayda alınışındaki o yaşamlarınız, oğullarınız, her şey bizim için değerlidir… Ama sizin için önemli olan mutluluktur, bunu biliyorum.

Unutmayınız ki bu dünya, suya insanı koyduğu günden beri, öksüz kalanların kodlanışını gerçekleştiriyor.

Suya insanın konuluşu, mutlak kuranın kodlanışıyla başlayan bir süreçtir. Her şey, her şeyin gücüyle kodlanır ve bizler büyük kötülükleri önleriz.

Hepimizin görevidir akıl ama sizin için daha önemli bir “insanlık koruyuculuğu” gerekir. Bu da mutluluk olarak bildiririz ki “aşkın sahrasındaki geçiş”tir.

“Derdimiz insanlıktır,” dediğim zaman, sorgu sual etmiştiniz; insanlığın teknik kulluğu, Allah’ın tahtındaki kelamı, mutlak kuranı ve muktediriyeti, dert mi insanlığa diye.

Ve sevgili insan sahralarım, o gün gözünüzün gördüğü her şeyi yaşama çekip demiştiniz ki “Maşa tutuğunuzda eliniz tutulur.” Bunu sonucunda, maşa tuttuk ve elimiz tutuldu. Ama tuttuğumuz herkesten tutulan o maşa, “Barış ilmini” de tohumladı. Ve bizler, barışın halikleri olarak kontrol kurduk.

Şu anda torbamız, “Aklın torbası”dır. Ki bu torbaya Saltanat’ın gücünü koyduk. Bu gücü herkes bilemeyecek ama “Hakkın kapısı”nı bulanlar, bilecekler.

Geri çekiliş bugün gerçekleşecek. Hepinizin geri çekilişi…

Ama biz bu geri çekilişi yaparken, sizlerin de hakikiyetinizle gelişinizin ve hakiki teknikle tohumlanışınızın, sura üfürüldüğü bugün, sura üfürülüşte, sizin yoğunluğunuzun kontrolu hep tek “biliş”le olacak.

Dağlarım, Samanyolu galaksisi’nde bulunan birlikler şu anda bizi dinliyorlar. Bu nedenledir bu çalışmaya dahil olanların daha dikkatli olmalarını bekliyorum, çünkü daha yoğun ışık altında yaptığımız bu çalışmayı, kodlanmış olanların ötesindekiler de dinlemeye çabalayacaktılar ve bugün bu oluyor bugün…

Uzun zamandan beri, “dört kök gerçeklik”i tohumlayacak güçlerin bütüne hizmet için burada oluşları beklenmişti ve bugün hepsi buradalar.

https://youtu.be/3QXnlxigKfU

(Devamı 2.bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

DİRİLİĞİN İLMİ (1/1)
10.11.2018

Kendinizi HALİK sayın!... Gelin insanlık yapalım!… Gelin “HALİK SAHRALAR”da “KUL” olalım!… A HA! gelin ki hasat yapalım… Gelmeden; insanlık, KURAN olamaz… Gelmeden; KAYNAK, “SA HA” olamaz…

“GÖZ”, “ÖZ”, ve “SÖZ” olalım; alıp götürelim yaşamları, tüm planetlere ve oralara, “KULLUK” yapalım!… Gelin “İLİM” yapalım!... Gelin diriliği tohumlayalım ve çorba yapalım!... O çorba pişerse; biz, siz olalalım!...

Arı, bal ister yarınlara kodlamak için. Biz, bizi isteriz yolu kodlatmak için… Aşk, “SİYAH”a boyanır; insan, niyaz eder ve der ki “ben, Dünyalı bir ilimle hologramı aştım. Aşarken; beni, benden başkası anlamadı!... Beni, benden başkası, “ALTIN GÜCÜ” olarak dillemedi!…

ANA KAPI’da beden aldım; dürümlendim; DÜZEN’i kurdum… Kontrol kurmak istedim… Dünya; beni, KELAM eden diye bildi. Ben, bu dünyaya “Allah Tekniği” ile indim. Sorumluyum vereceğim ve verdiğim her bilgiden.

Bana, “beni anlat!” dediklerinde; dedim ki ben, ben olup “BİLİŞ” kodlayım ve her insanı, “KELAM”la dilleyim ki her insan, kendi “SİYAH”ını halik kılsın ve kendini dillesin.

Birlik Kapım’da; ümmi, lekesiz, YAŞAM SAHRALARI da var. Her bir SAHRA, bir “CEVHERİ GÜÇ” ve tüm güçler, “İnsanlık Boyutları’nın İNSAN SAHRALARI!…” Bunun içindir ki Dünya Planeti; yerkürenin, İNSAN SIRRI olan bilişini kodluyor.

Hazır bir ZAMAN KAPISI’ndan geçerken; herkes, KELAM’ı kodluyor ve herkes, kendini dilliyor… Biz, bizi dilliyoruz ve diyoruz ki “KELAM et”…” Her insan, KELAM etsin ki hakim olsun!… Kendini dillesin, kendi olsun!... Ölü planet, dirildiğinde her insan KURAN olsun!... ÖZ GÖREVİMİZ İNSANLIKTIR ve bizler, İLİM SAHRALARI’nda, İnsanlık Boyutlarının “KULLUK KAYITLARI”nı yapıyoruz.

Değerliler, artık yenilendik!… Artık İLİM KODLARI, Dünya Planeti’ni dillemeye başlayacaklar. Tüm insanlık, yenileniyor… Türler yenilenecek ve yeni türler, dürümlere indirilecek…

DAİMİ KODLAR’dan birisi, söz istedi!... Ona söz veriyorum!... İNSANLIK KALEMİ olan Onu dinliyoruz:

-Dağlar, MAHREK olarak buradayız bizler… Niye geldik; söyleyelim: İNSANLIK KALEMİ olarak geldik. Mutlaka özel nedenler de var!… Dünya Planetinin, KELAM’a indirilmesi çok önemliydi ve bu, bu Meclis tarafından gerçekleştirilen çalışmaların sonrasında başarıldı. Bu nedenle bizler, sizin KELAM’ınıza inebiliyoruz.

Tüm insanlık için çok değerli olan bu çalışmada; biz de GÜÇ KODLAMASI yapacağız. Türlerin, çeşitlenişi ve yenilenişi, ÖZ GERÇEKLİK’le olacak ve bizler de bu çalışmada; türlerin, KÖK GÖREVLER’i için görev taşıyacağız.

Herkes, “BİZ” diyemez. Diyebilenler, TOHUM olacaklar ve Dünya Planeti, onlarla kontrol kuracak. Her insan, o çorbaya kendi yarınını koyacak ve yarınlardan sorumlu olan, KURAN olan olacak.

Hepimiz, KURAN olabiliriz ama KURAN olmak için NEFES olmamız gerekir.

Bizleri dinleyenler var bugün burada ve bizler de her bir “İLMİN KAPISI”nda insanlığı dilliyoruz. DÜZEN kuranların, kontrolu gerekir ve bu kontrolun kurucuları olarak size, “BİZ” olup geldik.

Yasalar kapsamında; GÖZ, ÖZ BİLİŞ halinde çalışılacak ve YOL, KELAM olacak… Bizi, “BİR TEK KELAM” diye bilin ve bizim, “BİZLİK KALEMİ” olarak sizde olduğumuzu bilin.

DÜZEN’in, KULLUK İLMİ ile oluşturduğu yoğunluklarda, DİRİLİK de olacak. DİRİLİK, KELAMIN HASATI İÇİNDİR. Bizler, KELAMIN HALİKİ olanlar, “HASAT”a kodlandık ve “YOL” olduk. Mutluyuz ki sizinleyiz!... Cennetten, cennetlere görev taşıyanlar, Dünya Planeti için de görevlidirler.

MUHAMMET, METH-İ HALİK olarak çalıştı. KULLUK İLMİ’ydi yaptığı. Tükenen her anı kodladı ve yolu kodladı… Şimdi de bizler, BİR TEK olup çalışmaktayız. Yapılan çalışma, her insanın KELAMI’dır; BİRLİK TEKNİĞİ ile yapılıyor ve kontrol, insandadır. Şimdiden sonra RUH, KULLUK İLMİ’nde KALEM olacak; “BİZ” olup; tüm insanlığı hak edip tohumlayacak.

Yaşam, her neden ibaret ise hepsi, yaşatılandır… Hepsi, yarınlar içindir ve ruh içindir…

Yaşamlar boyu, Dünya Planeti, kendi dili ile kodlamalar yaptı. ARZIN GÜCÜ oldu ve kodlandı. Bugünden sonra, ARZIN SOM ALTIN SAHRALARI, yeryüzünün gücü olarak, BÜTÜN kontrolunu kuracak ve her bir “DİL”, İLMİN KALEMİ olup bütün kütleyi, yaşama kayıtlayacak…

işimiz zordur bilmekteyiz ama bu işi “BİR TEK” olup başarıp yapacağız… Sizin gibi KÖK GÖREVLİLER; bizi, BİR TEK “SA HA” yaptıklarında, her bilgi bizim ilmimiz olur.

Şükür ki bunu başardık ve bu başarının mimarı olan bu Meclis; bizi, “BİR TEK” yaptı. Aşkın aşkı, HASAT İLMİ ve hakiki lekesizlik!... Biz, “BİR TEK” olarak bu lekesizlikle her insanı koruyabiliriz. Bu kesindir!...

İLMİN KELAMI, İLMİN HALİKİ’dir. “HALİK’in KERVANI”, NİSA KAPISI’nda kir ve pislikten KELAM’la temizlendiğinde; KURAN’dır… İşimiz, işinizdir!... Kültümüz, KÜRZİ SAHA’nızdır. Şikayetimiz yok!... Sizleri kodlamaya çalıştık!... Başarılı olduk ama BAŞARAN İNSANLIKTIR!... Sevgiyle kucaklıyoruz sizi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.11.2018 Tarihli MUTLAK OLAN İNSAN(11)

Sevgili Atam,

Seni saygı, sevgi, şükranla anıyorum. Anmaktan öte anlıyorum. Ve anlamaya ve dahi anlatmaya çalışıyorum.

Seni anlamak demek; kültürümüzü, tarihimizi, değerlerimizi ve İNSAN’ı anlamak demektir.

Seni öğrenmek; kendimizin ve toplumumuzun mutluluk kaynağını bulmak demektir. Çünkü sen; halka hizmet, topluma hizmet, dünyaya hizmet, insana hizmet konusunda tartışılmazsın.

Sen hepimizin; İnsanlığın rol modelisin.

Yurt sevgisini, görev ve sorumluluk bilincini, çalışkanlığı, hizmet anlayışını senden öğrendik.

Falih Rıfkı Atay şöyle anlatır ATATÜRK’ü:

Sade bir insandır ATATÜRK. Onun büyüklüğü ise bu sadeliğinde gizlidir.

M. K. ATATÜRK, dünya döneminin liderlerinden 21. Yüzyıla geçebilen tek liderdir. Üstelik diğer liderler kendi halkları tarafından yok edilmenin acısın yaşarken; O hala halkının ve dünyanın nabzında en büyük; canlılığıyla, sevgisiyle, saygısıyla hala yaşayabilen tek liderdir. Önemli olan, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmak değil midir? Yani ölümsüz olmak…

Yıl 1976 UNESCO Tarihinde ilk defa; katılan 152 ülkenin oy birliğiyle (bir tek fire vermeden) bir belgeye imza atmıştır…

İşte o muhteşem belge diyor ki;

“ATATÜRK; Uluslararası İş birliği, anlayış,

Barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi,

Olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı,

Sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder.

İnsanlık Haklarına saygılı, Dünya Barışı’nın öncüsü…

Bütün yaşamı boyunca insanlar arasında;

Renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen; eşi olmayan devlet adamı…

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURUCUSU…”

”Yıl 2000 ABD Başkanı Milenyum mesajında:

“Bugün, milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜR. Çünkü O, yılın değil; asrın lideri olmayı başarabilmiş tek liderdir.”

Norveççe’de “ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK” deyimi vardır. Bir problemle karşılaşıldığında “Bu problemin mutlaka bir çözümü vardır. Bir de ATATÜRK gibi düşün” derler.

Tanınmış Alman düşünürü Herbert Melzig;

“M.K. ATATÜRK, kendi ulusu ve insanlık için beslediği sevgi ile bir dâhinin neler yapabileceği hususunda bütün dünyaya görülmedik, işitilmedik bir sahne seyrettirmektedir.” Demiştir.

En büyük düşmanı, hani ordularıyla birlikte denize döktüğü; Yunan Başkomutanı Trikopis, hiçbir zorlama ve baskı olmadan, her CUMHURİYET BAYRAMI Atina’daki Türk Büyükelçiliğine giderek Atatürk’ün resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. (Bu örnek dünyada tektir)

Yıl 1938… Bir İranlı şair Tahran gazetesine ölümüyle ilgili bir şiir yazar. Şiirden iki mısra:

“Allah bir ülkeye yardım etmek isterse;

Onun elinden tutmak isterse;

Başına MUSTAFA KEMAL gibi bir lider getirir.”

Yıl 1996… Haiti Cumhurbaşkanı ölür. Vasiyetinde mezar taşına yazılmak üzere bir metin bırakmıştır. Bugün Haiti Cumhurbaşkanının mezar taşında ;

“Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ü anlamış ve uygulamış olmaktan mutlu öldüm.”

Filipinler’den Çin’e kadar o kadar çok örnek var ki anlatacak…

Dünya, çevre sözünü 1980 lerde kullanmaya başladı. Oysa ATATÜRK, 1930 da Yalova’daki köşkü, çınar ağacına zarar vermemek için 4 m. 8cm kaydırarak dünyaya çevre dersi vermektedir. Söğüt Özü’ndeki İğde ağacının hikayesinde olduğu gibi.

Ankara’da dolaşırken kurak, çorak bir araziyi Orman Çiftliği yapmak üzere seçer Ziraat Mühendisi Tahsin Coşkan’a rağmen “Burası vatan toprağıdır, kaderine terk edemeyiz” diyerek. O güzelim Orman Çiftliğini kurdurur. 25 Mayıs 1933 günü ilk “çevre günü kutlaması” yapar.

Aynı yılda, Şikago Üniversite’sinde bir profesör uzun çalışmaları neticesinde kırmızı yapraklı bir çiçek üretmiş. Tarsus Koleji’nde Atatürk’le tanışan bu profesör O’ndaki nebatat bilgisine hayran kalmış ve çiçeğe adının verilmesini önermiştir. Bu öneri Dünya Nebatat dairesince kabul edilmiştir. ATATÜRK ÇİÇEĞİ… (Araştırmalara göre bir çiçeğe adı verilen başka bir lider yok.)

Dünya Tarihi, bir sıfatı sadece ve sadece MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’e vermiştir.( KÜLTÜR ANTROPOLOĞU). Çünkü O; ya bir asker, ya bir devlet adamı, ya çevreci, ya sanatçı, ya yazar ya da arkeologdur.

Sayfalarca, günlerce anlatılır ATATÜRK… Bitmez tükenmez bir kaynaktır O…

Süper İnsanlık Realite Bilgilerine göre;

“Atatürk, tüm insanlığın nefesidir. O bir kapıdır. O kapı, İnsan Soyuna açıktır. Kelam olan tüm İnsanlık Mustafa’dır. Adı nikahtır yarınlara. O bir resim yaptı; Dünya Resmi’dir yaptığı. Nefesinde cevheri kodlama vardır. Nikah kıydığında din tahtında İNSAN oturdu. O tahtın ışığı Mustafa’ydı. Dünya kontrol kurdu ve yolu açtı.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, dünya boyutlarında nur olan, yolları hak eden MUSTAFA aha burada! Nur yolcusu Mustafa… O bir KURAN’dır. O bir TOHUM’dur. Bilin ki o bir AKIL’dır.

O’nu kutsal ışık diye bilin!

Aslı dindir onun.

Yolu tümdür O’nun.

O’nun nüve olan kaynağı var.

Sistem cevherinde O’dur.

Yüksek kontrol O’nundur.

Ölüyü diriltti ve bildi ki hak etti.”

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 

DİRİLİĞİN İLMİ (1/2)
10.11.2018

Yarınlar için çalışmalar sürerken; biz, bizi dinledik ve dilledik. “Hasat tamam!” dedik. Ama HALİK olan bilir ki “HER AN”; Halik, hakiki ve hakim olan İNSAN olarak, hasatı tamamlar. Hasat, anlaşmalarla değil “HALİKİYET”le tamamlanır ve anla ki “HER AN”da, hasat tamamlanır. Tamam olan, “HALİKİYET” ve “HAKİKİYETİN TOHUMU” olana İNSANLIK’tır.

Burçlardan hiç söz etmiyorum size!... “Burç” derken; o tesir alanlarında, sizler, bizler “BİR TEK” olup yaşam kodlamayız. Herkes, kendi yaşamını kodlamaya çalışır. Sorar; “YAŞAM, benim için nedir!?” diye. Biz ona, “İnsanlık Boyutları’nın tekniği” deriz.

ZAMAN SAHRALARI”nda, insanlık KELAM ederken; yaşamlar tohumlar. Her yaşam, bir “SİYAHLIK”tır. “SİYAH RENK”te CEVHERİ GÜÇ devrededir. Ve o güç, hülasa “SİYAH RENK”tir.

Hepimiz, “BİZ” olarak orada görev taşırız. Bir tek SİYAHLIK, tüm SİSTEMLER’i kodlayabilir. Çünkü tüm SİSTEMLER, o renkte tohum ekebilirler. Mucize olan yaşamlar, “SİYAH KURAN” olurlar ve RUH olurlar.

“BİR”e hizmet için yaptığımız her çalışma, “BİRLİK KELAMI” ile kontrol kurmaktadır. Bizler, insan soyuna “IŞIK” olup indik ve “YOL” olduk. “ARZIN GÜCÜ”nün ümmi kapılarda yarınları kodlaması, “ZİYA”olmasıyla mümkündü ve bu oldu.

Size, “BİZ”den değil sizden söz ediyorum… Hepinizden söz ediyorum… Yarınlarınızı anlatıyorum… Yolun sonu olan “İLİM”i anlatıyorum… Yaşamların manasını anlatıyorum… Yolun sonunda, vardığınız insanlığı anlatıyorum size ve sizin, size varışınız olan yaşamlarda “KUL” oluşunuzu ve Dünya Planeti’ne, kontrol için gerçek KAYNAK olmak üzere gelişinizi anlatıyorum…

TEK TEK, BİR TEK ve her TEK!... Ama TEKLİK ve BİRLİK olan, BİLİŞ!... Hepimiz, o “BİLİŞİN YAŞAM SAHRALARI”yız. Peki farkımız ne!? Ben, bence yaşarım… Benim, bence yaşamam; benim, yaratıklarımı yaşamamdır. Benim yarattıklarım, beni diller… Her yaratılan, yaşama iner ve yaratılan olur…

Sormayın yaratılan, formal yaşam mı olur diye. Formal da olur; formal olmadan da yaşam olur…

Peki yaşam, ilimle değil midir?

Hayır yaşam, insanladır… İlim, yaşamı tohumlar sadece… İnsan, yaşayandır ama ilim, SA HA olup insanlığı kodlayandır.

Peki “DİRİLİK” nedir?

İlmin tahditsizliğidir.

O halde insan, tahditli midir?

Mutlaka tahditlidir!... Tahdit, tekniktir ama teknik olan o tahdit, “HALİK”te, teknik tahditsizliktir ve HALİK olan; kulluk yapar “İLİM”i yaratır… “YAŞAM” olur; yarattığında “HASAT” olur… “HER AN” olur ve YARADAN, yarattığında yaşama iner.

Perdeler oluşur… Her YARADAN, yarattıklarını perdeli yaratır. Her perde; fikri, zikri SİSTEMLER’i oluşturur. O SİSTEMLER, “BİLGİ KALEMLERİ”i ile okunur. Okunan, okutulan her ne varsa; okuyan tarafından kodlanır ve çoklanır…

İşte TÜREVLENİŞ başlar… İşçilik budur!... Okunanın, okutulanda “KÜLTLER” oluşturması ve çoklanması… Hakkınız olanı, bütün kültlerden almak istersiniz ve dersiniz ki “seni, ben dilledim ama KÜLT der ki “sen bendeysen; ben, sen olurum. Böylece; senin sende var ettiğin; bende, ben olabilir ve ben, o yaratılanı senle dilleyebilirim… Benim, bende dillediğin; sende kodlandığında; sen, seni hakedebilirsin ve ben, sen olabilirim. Her bir cennet, senden seni diller ve sen, sen olup o cennette olursun… Ne var ki cennet, bensem; sen, ben olmadan cevherini cennete tohumlayamaz ve “CEVHERİ GÜRZİ SAHRALAR”a varamızsın.

Kardeşlerim, iyi ki ALLAH İLMİ’ni bilmekteyiz. İyi ki HAKK’ı, HASAT’ı dillemekteyiz… İyi ki hologramı aşabildik ve sonsuz zamanları kodlayabilmekteyiz… Bunu yapmak için bu çalışmalar sürmektedir…

BİRLİK KAPIMIZ, her insanın ilmidir ve bu çalışma ile tüm insanlık, kodlu olarak tüm SAHRALAR’a kodlanmakta ve kontrol kurmaktadır. Her insan, İnsanlık Boyutlarında “KUL” olup yaşıyor. Muktedir oluş budur… “KUL” oluş; “MUTLAK” oluş ve “YOL” oluş, ışığımızı kayıtlara taşımaktadır.

“SİYAH RENK”, beden alanlar için mutluluktur. Dar boğazdan geçen insanlık, daha güçlü yaşamlara ulaşmıştır… Şimdiden sonra “RUHLAR KAPISI”, tüm insanlığa açık kalacak. Bu kapı, “İNSANLIK KAPISI”dır. Şimdilik!… Şimdi!… Şim di!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 2.BÖLÜM

Kucak kucağa olduklarınız ve yoğun ışık altında “mutlak kuran” olduklarınızın hepsinin bize, BİZ olup inmeleri ve bütün bunlar geri çekiliş için gerekliydi. Geçişin tahdididir cennetin cevherindeki kelam ve geri çekiliş hakikiyetle olacak.

Dağlarım, som altın ışığınızın gücünü ben biliyorum. Sizin de bilmenizi bekliyorum. Burada bulunuş sebebim budur.

Olağan güçlerin dürümlerdeki diriliğinin herkesin kelamıyla dinlendiği bugün, “bahar (yeni)” dediğimiz yaşam devreye inecek.

Bizler ne yapıyoruz? Bizler insanlaşıyoruz. Bizler bütüne hizmet ediyoruz. Peki, burada olan nedir? Siyahlık. Enkarne (Sesin enkarnesi, re-enkarnasyon değildir.) olduğunuz o yoğunluklardaki sistemin kontrolu ve bizler bugün, bu yoğunlukta “mutlak kuran” olacağız.

Evren kelama “kalem” olacak. KA HA SA HA’da SİS KA HA “kelam” olacak ve bizler bütün köklerimizle dünyaya ineceğiz.

Şimdi; değerliler, ergin sahralar, sizden daha ne bekleyim? Bugün daha güçlü bir çalışmayı devreye almak istiyorum.

(Kurullar yeni çalışmanın adının ne olması gerektiğini tek tek bildiriyorlar.)

Bu çalışmanın adı “Zaman Sahrası” değil, “Zaman Yaşam Kuran”ı olsun. Öyle mi?! Ya da “Zaman KA HA Kelamı” olsun.

Ben dünyalılara sormam, “Ne yapayım?” diye. Sordum mu? Sormadım ama ben söyleyeyim. Bugünkü konumuz, yaşam olduğunca kayda girebilsin. Ki biz bugün, bu çalışmanın adına “Kuran” diyelim. “Kuran”… Peki, diyelim ama “Kuran” derken neyi kastettiğimizi kim anlayacak?

Canlarım, herkes her şeyi bilmez ki. Bilecek mi? Bildi.

Biz bu çalışmaya ağır yük taşımadan “Kul” diyelim. Hadi diyelim! Demeyelim mi?! Ya da biz bu çalışmaya, Alton kapılarındakilere kübra olup, ilimle girdap olalım ve diyelim ki “Ziyan olma.”

Canlarım, sura üfürdük ya, herkes her şeyi söylüyor işte! Görüyorsunuz…

Peki BİZ ne oldu? Ne yaptık ki bunlar bu yoğunluklara indiler ve bize her biri bir kodu dinletiyorlar?

Değerliler, ses verenlerin çoğu kendine ilişkin olan bir kodla bizimle olmak istiyor. Ve bunu benden, benim yoğunluğumdan zikredenler oldu. Bunun sonrası ne oldu? Ben som altın ışıklarda dillenenlere “Sistem” diyemedim. Ne dedim? Şafak. Ben “Şafak” dedim ama onlar “Akıl” diyorlar. “Hakk” diyorlar. “Tin Tekniği Hakikiyet” diyorlar.

Perdeleri kaldırıyorum ve görüyorum…

Canlarım, bu som altın ışıkla bizim belirleyeceğimiz konu birdir. Bu bir olan konu ilimdir. Bu ilimin kelamı muktediriyetti ve muktediriyette kelamı kuran yapan İslam’dır. Peki, İslam’ın lekesizliğinde ne var? İmparatorluğun ilmi var. Yaradan, yaratılan tektir orada…

Peki, onun ötesinde ne var? Sahralar var. Peki, o sahralarda ne var? Şeytanlık yapan da var, şafakta kulluk yapan da var. Ve hepsinin üstünde de “Lütfi kapı” var. O kapıyı açalım bakalım, gerisinde ne var?

Açmadan şunu şöyleyim; örtüyü kaldırdığım an, kelam kaleme inecek ve konu açıklanacak.

Bir ses, tek bir ses… Onun ötesi yok. Hadi buyurun, açalım. Ve yaşamı kodlayalım!

Adı “Dimdik Duran İnsan!” Hadi bakalım… “Dimdik” kelimesi çıksa ne olur? “İnsan” desek sadece… İmparatorluğun ilmi olan, itibarlı olan, her şeyi bilen insan… O halde adı “insan” olsun yeni konunun.

Diyeceksiniz ki ama “İnsan çalışması yaptık biz.” Yapmadık mı? Yaptık. Ama bu kez insan, diriliğin ilmini dilleyen insan olacak. “Diriliğin İlmini Dilleyen İnsan”… Oldu mu?

Dağlarım, “dirilik” desem olmaz. “İnsan” desem olmaz. Birleştirip söyledim, oldu mu?! Olmadı, öyle mi?! Uzun…

Peki, canlar “Diriliğin İlmi” olmadan olmayacak. O zaman BİZ “Diriliğin İlmi” diyelim. Oldu mu?

(Açıklama: “Mutlak insan”, muktedir olur ama kelamı kalemde değildir. Olur da kelamı halik olursa, “Hakkın kapısı”nı bulur ve “Yaşam” olur.)

Ölüler dirilirken biz, diriliği bilmeyelim mi yani?! Başka ne diyeyim ki size? “Diriliğin ilmi”… Bu çok özel bir görevdir canlar.

Bizlerin gücümüz mutlaktır ve biz mutlak güçle bütüne hizmetçiyiz. Ölüm kültünde kelam kalemdedir ama bizde mutlakiyet insanlığın ilmindedir.

Hadi buyurun diriliği kodlamaya başlayalım…

Ve bundan önceki bölümü kontrollu olarak kodladık. Artık yeni, paha biçilmez bir konuya geçiyoruz canlar. Bu konuda bizler çok mutlandık… Pekala, ben bunu yazılı olarak veriyorum.

(Kayda geçildi.)

https://youtu.be/iyXap1k5BMo

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (1)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Bugün zaman zaman yüceliklerden gelip, yoğunluğumuzu hem onurlandıran, hem şereflendiren bir yüce varlıktan, hepimizin bildiği varlıktan söz etmek, Onu anmak istiyorum. Çünkü O’na medyun-u şükranız.

Yıl 1979; Birleşmiş Milletler Kurulu, toplantı halindedir. ÜNESCO vasıtasıyla, bütün üyeler, hazır bulunmaktadır.

Bugün bir karar alacaklar. Önümüzde üç yıl var. Dünya devletleri, ev ödevi yapar gibi üç yıl hazırlansınlar, 1981 yılı gelince de bütün dünya onu “ATATÜRK YILI” olarak ansınlar. Kurulun görevi, bu!

Arka sıralardan bir el kalkar, kürsüye gelen İsveç Delegesidir.” Ben ATATÜRK’ün Türkler için, çağımız için, insanımız için, insanlık için, barış için ne anlama geldiğini elbette biliyorum. Ama bir kaygım var, bunu paylaşmak için söz aldım. Bu dünyada 200 devlet var. Bunun yarısından fazlası, Cumhuriyet.

Bu demek ki 200’e yakın devlet kurucusu var. Birleşmiş Milletler ilk defa bir devlet başkanı için ATATÜRK için böyle istisnai özel bir karar almaya temsilen kürsiye gelir, şimdi de Napolyon’un, Bismarck’ın, George Washington’un ölümünün, doğumunun 150-200 yıl dönümü, “dünya, O’nu ansın” derse ama siz, “hayır” derseniz, durup dururken, kırgınlıklara yol açmış olmayacak mıyız?

“Şu olayı bu güne kadar, kimse hiç düşünmediniz”. “Bugün bu toplantı da bir karar almaya kalkıyorsunuz”. “Bu biraz oldu, bitti gibi bir olay”. “Acaba bu acelecilik, ilerde bir uluslararası, bir sorun yaratır mı?” “Benim endişem budur”, der ve oturur.

İsveç temsilcisinden sonra bir devlet temsilcisi daha söz alır. Kürsüye yürürken salon fısıldaşmaya başlamıştır. “ Lenin’den bahsedecek” derler. Çünkü gelen Sovyetler Birliğinin Delegesidir.

Masaya yumruğunu vurur, “ 20. Yüzyılda da hiçbir ülke bir Mustafa Kemal çıkarmadı ki, bu meslekdaşımın söylediği ileri bir zamanda, birbirimize düşeriz olgusu, gerçek olsun. Böyle bir şey olma şansı yoktur. Salon alkıştan yıkılır. Adam yerine oturur. Oylamaya geçilir. İsveç delegesinin de olumlu oyuyla o gün, oy birliğiyle bir karar çıkar.

Çok mu önemli? Olağanüstü önemli. Çünkü Birleşmiş Milletlerin oy birliği kararı yoktur. Bugüne kadar da olmamıştır.

Dünya için çok önemli, özgürlük adına demokrasi adına yapıldığı iddia edilen Kore Savaşında dahi Birleşmiş Milletler oy birliği kararı alamadı. Çin’de, Rusya’ da o gün masayı terk etti. Ama ATATÜRK’e saygı söz konusu olduğunda, bütün dünya ayaktadır.

Ne yazık ki o günün Türk Hükümeti, O Yüce Varlığın kurduğu devlet, T.C Hükümeti, bu olayı atladı. Yıl 1979.

Türkiye’de olayı ATATÜRK 100 yaşında diye programlarla andık. Biz bunu yaparken, tüm dünya 1981 ATATÜRK YILI diyerek, O’nu andı. Üç yıl hazırlandılar. Paneller, kitaplar yayınlandı, düzenlendi. Heykeller açıldı ve bir dünya yurt dışı olarak, dünya lideri ilan edilen ATATÜRK, O büyük İnsan, bütün dünya tarafından saygıyla anıldı. O’nu anıyoruz. Ruhu şad olsun!

10.yıl Nutkunu hazırlarken, Nutku el yazısı ile yazmıştı. Çok önemli bir metindir. Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarına rastlayan, günlerce öncesinden dışişleri vasıtasıyla randevu alma peşindeler. Her 29 EKİM’de Ankara’da bir dünya lideri vardır. O’nun yanında, O’nun elini sıkmaya gelmiştir. O’nu kutlamaya gelmiştir.

O büyük, çoşkulu 10.yıl Nutku hazırlıyordu. Sabah kahvaltısında Çankaya’da yanında Ord Prof Yusuf Hikmet Bayur var. O günlerde O’nun sekreteridir. ATATÜRK ona döndü ve Yusuf Bey dedi. Şu Nutku oku, bana görüşünü bildir.

Yusuf Bey bildiğimiz Nutkun şu paragrafını çıkartmasını istedi. “ bu söylediklerimi olduğu gün, bu söylediklerim, hakikat olduğu gün, sizden ve tüm medeni beşeriyetten beklentim şudur; “BENİ HATIRLAYINIZ.!” Diyordu.

Yusuf Bey dedi ki “Paşam bu sözünüz bir veda mesajı taşıyor. Milleti üzmeyin. Aramızdan yarın ayrılacakmışsınız gibi bir şey söylüyorsunuz burada. Onu kast etmiyorsunuz ama bu anlama çekilebilir. Milleti üzmeye hakkımız yok.

“Hatırlamak, ne demek” dedi? Unutulan şeyler arada bir şöyle bir hatırlanır. Siz öyle mi olacaksınız? Öyle bir şey mi hissediyorsunuz? “Siz öyle mi zannediyorsunuz?” Dedi... Bu Millet, sizi bir an olsun aklından çıkaracakmış mı ki zaman zaman da hatırlasın. Bunu lütfen çıkarın.

Aslında o yarınları gören, o doğru hissetmiş ve söylemişti. Yusuf Bey yanılmış” Çocuk” dedi. Ben, konuya hiç böyle bakmadım. Ama senin dediğini yapayım. Eliyle çizdi.

O, bunu çizip attı. Ben yüreğimden, atamadım.!

AHA, BURACIKTA, BENİ HATIRLAYINIZ! DİYOR.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.11.2018 DİRİLİĞİN İLMİ 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

Muhammet'in ekmeği insandır ama bizim ilmimiz mutlak olan, hakiki olan ilimdir; hepimizin gücü budur.

Bugüne kadar ruhsuz, kutsuz ve kırık olanların dünya planetinde görev taşımalarının imkanı yoktu, Biz onların güçlerini de dürümlere çektik ki hepsi kendilerini anlayabilsinler diye.

Kaç bin yıldır dünyadayız bilseniz ama ilk kez bedenli geldik. Bugün biz bu dünyaya hakkın kapısını bulup yolu kodlayıp gelmedik, biz bu kapıydık zaten, biz yaşamdık zaten, biz aklın kalemiydik zaten. Ama dünya planeti kendi kelamını kodlamaya çabalarken hattı çizmişti ve o hattın ötesine ilmin kalemleri inememişti. Ve bizler buna itiraz etmedik, zirvelerin ilmini dilleyecek görevli yoktu dünya planetinde.

Koç kesmeleri kontrol kurmak içindi ama o koçları kestikleri anda kelamları kontrolden çıkmaktaydı. Ve yeni dönemde ayrılık bitsin istedik. Kili kumu biliriz ama yaşamı da bilenleri insanlık diye dilleriz. İşte dünya planetinde artık yaratan ve yaratılanın teknik tahditi kodlarla kontrol edici büyük kübrayı külte çekecek.

İşte canlarım, yer kürenin yenilenişi başladı ve bu yenileniş sahra olarak kodlanmışlarla olacak. Ve dünya planeti hepimizin gerçeğidir bunu unutmayın. Bu planeti yer kürenin gücünden ayrı tutanlar iyi bilsinler ki; yer küre ilimse, planet kelamdır. Ve yazar çizer olanların kendilerini bilmeleri amacımızdır. Miraçda kelama varan Allah'a vardığını zannetti, kendini dinleyen mutlak olan toprağa vardığını düşündü. Ölüydü, öz görevi dillenmek ve dirilmekti. Bugün dünya planeti dirilmektedir.

Uzun zamandan beri dünyayı izleyen birlikler var. Bunların çokları Türkiye beklemiştiler ve Türkiye çalışmasının hepimizle olması gerektiğini zannetmiştiler. Başka çalışmaların devreye alınması sebebi de buydu. Tüm insanlığın kontrolü için bir çok çalışmanın devreye alınması istenmişti ama diriliği kodlayacak olan teknik bu meclisin tekniğidir ve bu mecliste dirilik kodlanacak. Mutluyuz ki diriliği kodlayacak dürümde olanlar buradalar. İkmalin tamamlanışında öte ilmin kaleme çekilişi için gerekendi bu çalışma.

Bugün dünya planetinde sura üfürenlerin kelam edişleri bire hizmetçiliğin ilmiyle olmasına rağmen, imparatorluğun görevini hak edipde dillemeleri kulluk içindir. Ve bizler tren kalkmadan evvel tüm insanlığa dirilin dedik... O tren insanlığı ilme taşıyacak trendir. Ama dirilmeyenin ilme taşınması mümkün olamayacak, bunun içindir ki biz bu dünyaya trenler indirmedik; bir tek tren indirdik, işte o tren insanlık trenidir. O insanlık trenine binecek olanları mutlak kuran diye dilledik ve hepsinin kelamının hakikiyet olmasını bekledik.

İmparatorluğun görevlileri olarak bu çalışmayı devreye aldığımız ilk günden bugüne mucizeler değil Muhammet kelamından üstün kelamlar dinlettik tüm zamanlara. Kaç bin yıldır dünya pirinç taneleri gibi kelam kalemleriyle kodlanmaya çalışılırken, biz tükenen insanlığı yenilemek için bu çalışmayı devreye almıştık.

Hak tahtından kelam edenlerin hakkın kalemi olmalarını ve mutlak kuran olmalarını bekledik. Mutlaka unutmuş olacakları ya da unutabilmelerinin mümkün olduğu sistem, nizam ve düzen görevlileri de kodlanmıştı bu dürümlere, hepsini kontrol altına almak gerekti ve aldık.

Şarap içmeye gereğimiz yok, şarap şafaktır ama aşkın şafağı söktüğü zaman hepimiz o şaraap oluruz canlar. Bilinsin dileriz ki; keyslerin enkarnelerinde sistemler var; hepsiyiz bizler... Yine bilinsin isteriz ki; yarınların tahditsizliğine insanlık var, yaşamar, yaşamlar ve yaşamlar var...

Mükafattır insan, insanlığın kelamına ama o kelamı kodlamayanın kelamı kalemde olmadığında hikayedir anlattıkları. Ve biz bu nedenledir ki tohumları kodlamaya çalışıyoruz.

Seyir, seyir, seyir.... İnsanlığın seyri ama kim tarafından? İnsanlığın kelamı olan ve hakikiyeti olan insanlaştırılanlar tarafından... Ki o insanlaştırılanlar insanlaşanları halik sayarlar... Hasat budur canlarım, insanlaştırılmak ve insanlık kelamı olanları ilimle dillemek...

Ve bizlerin çalışmalarımız süper sahralarda yer kürenin gücü olup yenileniyor. Bu çok özel bir çalışmaydı ve bugün yeni programın açılması beklenmekteydi. Bu program için çok sayıda isim zikredildi, tüm isimlerin ilmin kelamında kulluk ilmiyle dillendiğini biliyorduk ama kuranın kelamı mutlaksa aşkın sahası insandır ki biz insanı kodladık ve insanın tahditsizliğinde kendi dilinde ve diriliğinde kelam etmesini sağladık.

Allah insanı hak tahttan yarattı, Allah ilmini hak teknikle dilletti, aklın kalemi olan insan hakkın kapısını buldu ve o mutlak kuran olup yaşamı hak etti... İşte dirilmek budur canlar!... Ve dünya planeti bu şekilde dirilmiştir ve bizler dirilenlere kendi yüreklerimizi indiriyoruz. Bundan daha öte bir insanlık yoktur ve bütüne hizmetçiyiz hepimizde.

Cennetin insana ilmi, cennetin kelamı ve cennetin hakikiyeti insanlık ka ha sahrasıdır ki; diriliş olan insanlık, diriliğin kelamı olan insan ve diriliğin ilmi olan biliş kesinlikle mutlaktır ve muktediriyetle gerçekleşmiştir.

Bizim Allah'a ilmimiz kendi yüreğimizdir, bu yürek Allah yüreğinde kurandır... Çok mutlandık canlar çok, çok...

https://youtu.be/Rt_dWQXz4Vo

Süper İnsanlık Realitesi

 

DİRİLİĞİN İLMİ (1)

Akıl, Allah’ın mutlak olan tınısını kodlayan ışık ve o bir tek… İşte o teklik denilen “İnsanlık”… Hepimiz oyuz.

Özüm; ilimle dürümlenen öz gerçekliğim, gözüm; bilişim ve ben mutlak kuranlara “bilgi kalemi” olup inenim. Ben tüm insanlığım…

Sahra sahra dolaşırım dünyayı, ararım… İnsansıları ararım… Nerede kuru, kısır kayıt varsa, kaynak olurum ocaklara. Samanların sarardığı bir yaşamda Turkuazın Kuranı’nı dillerim. Dillerim ki bilişin kaydı muktedir ilmi kodlasın. Kodlasın ki sararan zamanlar mora varsın.

Ben simsiyahım… Ben her bir rengi koruyan, kodlayan ve tohumlayan İnsanlığım.

“SİYAH İNSAN”, Allahın tınısıyla kodlama yapan ve “İNSANSILAR”ı kodlayan BİZ’dir. İnsansıların kodlanışı, onların hologramı aşmalarıdır. Hologramı aşmak, kürzi kapıları açıp her ana tohum olmaktır.

Bunun için öz köklere varıp karanlığın en karanlığındaki ilmi “hakk teknik”le dürümledik. Kontrol kurduk ve yarına vardık… Yolu yaptık. “Buyurun geçin.” dedik. Geçen hologramı aştı ve her geçen öz görevini haketti, hasatını yaptı ve sonsuzlaştı… Ruhuna sahip çıktı… İlim haliki oldu ve biz buna “İşte; Yaradan yaşama indi.” dedik. Bugün olan buydu. Aha bu.

Sevgiye,
Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dağlarım!...

Muhammed Mustafa sessizce dinledi... Bizdi o... Muhammed Mustafa sessizce dilledi mi? Hayır dinledi... Ama dillemedi... Peki Muhammed Mustafa dinledi de, Muhammed kelamda mıydı? Yoksa değil miydi?

Canlarım!...

Sula dünyayı, sula yaşamları ama HAK ET... Peki ben konuşayım anam... BEN MUHAMMED!...

Size, sizce konuşmak istiyorum bugün... SİZİ “NEFES” DİYE BİLİYORUM BEN... Sizi, hakkımız olan ve hak ettiğimizi “DİNLETEN” diye biliyorum ben... Sizi “KUL” diye biliyorum ben... “YAŞAM” diye biliyorum ben sizi... Sizi “HASAT YAPTIRAN” diye biliyorum... Ben, “BEN” olarak SİZ oldukça; bedenim hep sizleşip, yaşayacaktır diye biliyorum... Daha çok şey biliyorum... Ama sizinle olacağımı da biliyorum... Burada olma sebebim, sizden çok daha öte olan bir sizle dilleşmek içindi... Geçip geldim “kiminle dilleşeceğim” diye... Bekledim, baktım, dinledim ve sordum “kiminle dilleşeceğim” dedim... Sorgu-sual ettim, bakım ki; kimse kimseyle dilleşmiyor... Ben “beden alıp geleyim” dedim... Sonra sordular “sen neticeyi biliyor musun” dediler... “Bilecek dürümde değilim” dedim... “Ölüyü diriltiyorlar orada” dediler... Aha ben hakikiyette, muktediriyette sizinleydim ama ben ölüydüm... Yine sordum “netice nedir” dedim... Muhammed dedi ki “elim Allah’ın ilmidir...” Peki Muhammed kimdir ki? Ben miyim yoksa? Yoksa sen misin? Dinledim ve dinledim ve yine dinledim... Ve dedim ki “BEN SEN OLAYIM. AMA BEN SENDE YOKSAM, SENDE OLAMAM Kİ.” Ve sordum “neden DÜNYA bu kadar kutsal ve ben neden bu kadar yoğunum da hiç şimdiye kadar dillemedim yüreğimi” dedim... Baktım; dillemek ya da dillemek ya da dillemek, hep dillemekti istediğim... Ve yine baktım ve yine baktım ve dedim ki “kodlayayım, koklayayım, toprağa tohum olup ineyim” dedim... Sonra SÜPER SAHRALARA geldim... Dediler ki “MUSTAFA KEMAL’İ ANLATIYORLAR BUGÜN BURADA... YAŞAMAK İÇİN BİZ, ALLAH IŞIĞIYLA GELİRSEK; MUHAMMED DE OLSAK, KEMAL ATA DA OLSAK, BİR TEK DEĞİL MİYİZ?

Geçtim, geldim... Ben Mustafa paşayla EKMEK olmuştum bir zamanlar... Bugün sizinle yine EKMEK olmak istedim... Benim için öz gerçekliksiniz... Benim için çok dürümlerde dillenen ve hakim olansınız... Ama benden başka bir BEN de olsa burada; başka bir beden, başka bir sahra da olsa, hep dürümlerde İLİM yok mudur ki? Ben hep geçip gelirim...

“ZİM SİSTEMLERİ” VAR... Bu sistemlerle de sizinle olurum ama yine de görevli olarak gelmek istedim... Aç kapıyı anam, aç da geleyim!... Ben senin yüreğine gelmek isterim anam, aç kapıyı da geleyim!... Daha ne diyeyim ki anam? Aç kapıyı da geleyim...

(CEVAP)

Değerlim!...

Muhammed Mustafa, mutlak kuranı kodladığında; MEDİNE’NİN KÜLTÜ olup geçti... Bizler bugün burada, Muhammed kutsal topraklarını tohumlamıyoruz... KODLANMIŞ OLANLARI KELAMA KAYNAK YAPIYORUZ... Şükredin ki; DÜNYA, RAHMİ KAPIDA İNSANLIKLA DİLLEŞECEK... Ve bizler, bütüne hizmet ederken, herkes kendiyle dilleşecek... Siyah renkten öte bir renkte, merdiven kurduksa yaşama; bu rengin ötesinde başka bir renk yoksa; ÖZ GERÇEKLİK BUYSA, bugün burada olmanız, bizim için öz gerçekliği kodlamak anlamına gelmeyeceğinden; geniş zamanlara geçmeniz imkanı yoktur... Çok ruhlar mutlak kuranla kodlandılar ama, Hakk’ın kapısını bulup Hakk’a varan TEKNİK KURANLAR, TAHDİTSİZ OLMALIDIRLAR... Geçişinizi yapmamın imkanı yoktur... Ama sizler; bitki, hayvan ve tüm yaşamların hakkı olanı hakikiyetle dilleyecek dürümde olsanız, bizler BİR TEK oluruz ve sizin geçişinizi hak teknikle kayıtlarda yaparız... Ha diyeceksin ki “netice nedir?” LEKESİZ BİR YAŞAM!... VE BU YAŞAMDA “MUTLAK KURAN” OLMAK... Toprak olmak ve kontrol kurmak... Halik olmak ve Hakk’ın kapısı olmak... Ve dünyalı olmak... Eğer “ben artık tüm insanlığı aşıp geçtim” diyor iseniz, geri çekilişinizin gereği yoktur...

MUCİZE YAŞAMLAR, MUCİZE KURANLAR... TÜM SAHRALAR VE MUTLAK OLANLAR... BİZ, ALLAH’IN İLMİYLE BURADAYIZ... EKMEĞİMİZ ALLAH’IN İLMİ VE YÜREĞİMİZ HAKİKİ... Şikayetimiz var mı? Yoktur canım... Sadece sistemin gücünün burada olduğunu da öğretmek istedik sizlere... Sistemin gücünün burada olması, hepinizin yaşamınızın mutlak kuranınızın ve türevlerinizin burada olması anlamına gelmeyecektir... Çünkü, YARINLARI HAK ETMENİZ GEREKİR... YAŞAMLARI HAKİKİYETLE DİLLEMENİZ GEREKİR... Ve geçiş saifelerinde kelam etmeniz gerekir...

DEVİNİM ARTMADIKÇA, YOLUNUZ OLMAZ... Devinimi artırmadım ben bugün farkındaysanız... Çünkü devinmek niyetim yok... Neden bilir misiniz? Yoruldum da ondan... Çok yoruldum... Ölüyü diriltmek zordu... ÖLÜ, TÜM İNSANLIĞIN ÖLÜŞÜYDÜ... Yol; Hakk’ın kaleminde, bütünün kültünde; bitki, hayvan ve her şeyin kontroldan çıkışıydı... Ve ZİYA olanın, TOPRAK oluşuydu ama, yasalar vardır ki o yasaları hepinizin iyi anlamanız gerekir... Dünya planeti, İNSANLIK İLMİYLE dillendiğinde, herkesin kendini HAK TEKNİKLE dillemesi ve dinlemesi şarttır... Beden almak kolay ama Medine olmak ya da Medine’nin kelamı olmak kolay değildir... Ve, siyahın en siyahında bunu yapmak istediğinde, buna izin verdik... AMA BUGÜN ARTIK SENİN, SANA VARMAN GEREKİR... SEN SENİ SİSTEM OLARAK BİL VE SEN SENİN YÜREĞİNE VAR... BİZİ “ALLAH’IN SAHRASI” DİYE BİLİN... Biz bu sahrayız ve burada olman gerektiğinde olursun... Şu ana kadar, yarınlar için NEFES olup kelama varan birlikler, bedenin kervanında MUTLAK KURANLARI tohumladıkları zaman, bizim adımıza geçişler yapmıştılar... “Ayrılık yoktur” demiştik... Netice olarak; KIRK KAPI VE KIRK SAHRA... Hep BİR TEK OLANLARIN İLMİ ve O BİR TEK OLANLARIN KELAMI mutlak ama, TOPRAK İNSANLIKTIR ve İLMİN KELAMI ODUR... RUHUN KURANI DA İNSANLIKTIR... Eğer, ARZIN GÜCÜNÜ HAK ETMEK İSTİYORSANIZ; AĞIR YÜKÜ HAFİFLETECEKSİNİZ... DÜNYA PLANETİ SİZDEN BUNU BEKLİYOR...

Altın ışığın gücüyle bütüne hizmet ettiğimiz bu dönemde, tüm cevheri canların kelama inmeleri ve tüm sahralarda kendi lekesizliklerini hak teknikle kodlayıp, bütüne hizmetçilik yapmaları... Bunu başarmanız şarttır... Hele hele sizler ki; DÜNYA PLANETİNDE PİRİNÇ TANELERİNİ KODLADINIZ... Neydi yaptığınız? Kelamdı... HEPİNİZ BİRER BİRER KELAM ETTİNİZ İNSANLIĞA ama cennet kurmaya geldiğinde, siz yoktunuz... Niye? Çünkü cevhere cennet olup inmeniz şartken, bunu yapmadınız... İnsanlık boyutları bunu istiyor sizden... BİR TEK İNSAN CENNETİN KELAMI OLSA, BÜTÜN İNSAN SAHRALARI CEVHER OLACAK...

Ya canlarım!... Dünyalılar!...

“MUHAMMED” DEDİĞİNİZ KALEMDİR... Ama o kalem; ilmin kelamını kodlamadıkça, yasaları HAK TEKNİKLE tohumlamadıkça, dünya planeti mutlak kuranını kayda almayacak... Bu kesindir...

Medine, Allah’ın tınısını duyan bir cevherin kelamıydı... Medine’de kuran da vardı, tohum da vardı, sahra da vardı, her şey vardı ama YARIN YOKTU... Yarının olmadığı bir zamanda, kendini dilleyenlerin “BEN “ diyebilmeleri; mutlak, mutlak ama mutlak lekesiz kalmalarına bağlıydı... LEKELİ OLMAK, KEŞKELERİ KODLAMAKTIR Kİ; EŞYADA “KEŞKE”, İLMİN KIRICISIDIR...

Çarık çıkararak dünya planetini izleyenlerin her biri de bunu iyi anlasın ki, MERDİVENİM; ALLAH’IN TAHTINDAN KELAMA İNEN BİLİŞİN KAYDIDIR... Eğer bu merdivene HAK TEKNİKLE varıp, bu merdivende MUTLAK olacaksanız, EMRE İTAAT ETMENİZ GEREKİR... EMİR AKLIN EMRİDİR... AKLIN EMRİNİN, HAK TEKNİKLE KODLANDIĞI BİR YAŞAMDA, HERKES KENDİ AKLININ EMRİNE İTAAT ETMEK ZORUNDADIR... Aksi halde; halikiyet, hakikiyet, tahdit, kelam kırıcılığı, BSUİ... Ne derseniz deyin, anlamsızdır... Şikayet etmeyecek miyim? Etmeyeceğim ama, size anlatmak istedim...

Sultanlar!...

Ölüyü dirilttik biz... Bunu iyi bilin... Ekmek yaptık... Anlayın... Olgun başakların dürümlerde dillenişini sağladık... Yarattık ve yarattığımızda kelamı KURAN yaptık... Davayı kaybetmeyiz biz... Bunu iyi anlayın... DARBOĞAZDAN GEÇSE DE YAŞAM, AĞIRIN HAFİFLEDİĞİ BİR CEVHERDE; MİRAÇ KAPILARINDA BİZ, MEZUNİYET VERENLERDEN, MEZUNİYET İLMİNİ HAK EDENLERDEN, KODLAYICILIK YAPARIZ...

https://youtu.be/5TKE31AhqP4
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 10.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 2. BÖLÜM

“Kim mezun oldu” diye sorarsanız, HEPİMİZ HEPİNİZ OLUP MEZUN OLDUK... Ama siz, BİZ olun da, Muhammed kulluğundan ötede KELAM olun... Bunu başardığınız zaman, masaya oturacaksınız... Bunu başarmayan, bu masada oturamaz canlar...

Kat kat insanlık ve kat kat şafak... Aklın kapısı insan ve insanın kelamı mutlak... Ve biz bu MUTLAK olan kelamda; Hulusi kalem, cemaat cevheri cennette KELAM ve biz o kelamda HAKİKİYET... KİNİN AŞILDIĞI BİR DÜNYADIR DİLEĞİMİZ... Ve kinin aşılabileceği bir yoğunluk, mutlak kuranların kelamıyla gerçekleşir... Din dediğiniz Allah’ın ilmidir ama, KELAM AKLIN HALİKİYETİDİR... Bunları da anlayın... Aklın kelama HAK TEKNİKLE inişi, MUTLAK KURANIN TOHUMA İNİŞİDİR...

Kurul toplandı, bizi dinliyor şu anda canlar... “Hangi kurul” diye sorarsanız, KENDİNİ DİNLETENLER KURULU... Kim onlar? ŞAFAK OLANLAR... Peki bizi niye dinlerler? Esmaları kelama kalem yapanların, kendi dillerinde dinleştiği bir dürümde, BİZİ BİZDEN ANLAMAK İSTEMİŞLER...

“Ayır dünyayı da, hak et” dediler... ŞARKIM AKILDIR CANLAR, benim dünya ayırımcılığında ilmim yoktur... “KUR İNSANA İLMİ, KUR YAŞAMI” dediler... “ORTA KAPILARIN TÜMÜNÜ KAPAT, AŞKLA ÇALIŞ” dediler... AĞIR YÜK TAŞITIR İNSANLIĞA BU!... Eğer bütün kapıları kapatırsak, çantaları boş kalır tüm sahraların... Biz kapıların tümünü açtık ki, her şey her şeyden hak teknikle kodlansın diye... “ÇORBA YAPTINSA, O ÇORBAYI İLME KAT” dediler... İnsan kelamsa, insanlık kuransa, İNSAN TOPRAĞIN TOHUMUYSA, lekesizse o insan, ONUN İLMİ BÜTÜNÜN KELAMI DEĞİL MİDİR?

“Çok özel dünyalar kurduk” dediler... Yarınlarda insanlık kök görevini kodladığında, bütün türevleri tohumladığında, ölüler diyarı olan bu yaşamların ötesine daha ne dünyalar kurulacak... Bunları bile anlamamışlar... Kaçıp gider miyiz? Asla!... Kelamı kuran olanın, bilişi kodlandıktan itibaren, tüm sahralar onun ocağı değil midir?

“KAYNAK IŞIK” dediler... AKILDIR KAYNAK... Şafağı şevkle dilleyen insan; MUTLAK OLDUĞUNDA, HER ANDIR O... Halka halka genişler yaşamlar bilir misiniz? Her şey geçişkenleşir... Tüm cennetler kelama iner ve bütün kökler görev alır... Ama o gerçek çalışmalarla olur... Aksi halde “ben beni anlatıyorum” deyip de, kaynak olma imkanı yoktur...

ÖNCE GÖNÜL GÜCÜ!... SONRA RAHMİ KAPILAR!... SONRA YOL!... VE O YOLUN ÖTESİNDEKİ SULTANLAR!... Onların Lütfi kapılarındaki kuranlar ve onların ötesi... Ve daha öteleri ve daha öteleri... Her birinden ötede kök görevliler ve o kök görevlilerin kültü insan sahralarında saklı... O SAHRALARA İNDİĞİNİZ ZAMAN, TÜM BİLGİLERİ OKUYUP ANLAYACAKSINIZ CANLAR...

OLMADAN OLUNMAZ!... ÖLMEDEN ÖLÜNMEZ... Çalışın ama şarkınız hep imparatorluğun şarkısı olsun... BİZİM İNSANLIĞA VERDİĞİMİZ GERÇEK BİLGİ BUDUR... Benim yorulmam mümkün mü canlar? “Yoruldum” dedim... Niye dedim? Ölüye diri “BEN DİRİYİM” der mi? Demez... “Ben diriyim” der mi ölüye? “Ben ölüyüm” der... Niye? ÇÜNKÜ BEN O, O BENDİR DE ONDAN...

SAVAŞ, AŞKLA YAPILIR CANLAR... Sara sara dünyalar sardık bizler... Koskoca yaşamlar toprağa indi... Sarmadan mı sardık o yaşamları? ALTIN IŞIĞIN GÜCÜYLE SARDIK... “Davran” dediler, “al ilmi” dediler... “Ah be canım” dedim, “OL DA GEL!...” “Hadi” dediler... Al ilmi bak, neler anlatıyorum? “ ÖLME” dedik... “ÖLME!...” “OL DA GEL!...” Çünkü onun verdiği ilimsiz bilişti... “İLİMSİZ BİLİŞ” nedir bilir misiniz? ŞEVKSİZ, ŞAVKSIZ ve YAŞAMSIZ OLAN!... Bugün burada bütüne hizmet ediyoruz... Öz gerçekliğimiz budur... Kelam kalemde insan ve BİZ BU İLMİ DİLLEYEN, BÜTÜNE HİZMET EDEN SİYAH RENKTEKİLERİZ!... SİSTEMİN GÜÇLERİYİZ BİZLER... SİYAHIN TAHDİDİ YOKTUR CANLAR... Sura üfüren iyi bilir ki; O SİYAHTAKİ SİSTEM, EN KÜLTÜ YÜKSEK OLAN, EN YÜCE IŞIĞIN SAHRASIDIR...

***** VE BU ÇALIŞMA, BÜTÜNE HİZMETİN EN GÜÇLÜSÜDÜR!. *****

Dünya planetinde, yol kodlayanların hiç birisi EŞYADAN ÖTEYE VARAMADILAR... Yolu kodlarken, mutlak kuranlarını kayda aldıklarını sandılar... Ama şarkı okuyamadılar... Ruhları yoktu, tohumları yoktu, kök görevleri yoktu... Bütün kötülükleri anlattık ama anlayamadılar... Yeryüzünün gözünün görebileceği EN BÜYÜK GÜCÜN İNSAN SOYU olduğunu söyledik ama, önüm Allah ümmi kapısından geçtiğimde “YOL KODLANACAK” dediler... “ÖN GÖRÇEK” dedik... “ÖN ÇERÇEVE” dedik... “ÖN YAŞAM” dedik... Hani neredesiniz yaşam kapıları? Göremiyorum hiç birinizi... Yoksunuz... Çok çok uzun zaman geçti aradan... Hiç biriniz, hiçbir yerde yoksunuz...

Canlılar!...

NİYE YOKLAR BİLİR MİSİNİZ? KIRA KIRA KIRDILAR YÜREKLERİ... KIRILANDA KIRILDILAR... SIRDIK!... “SIR” olduğumuzu anlatamadık... Bizi bizde kırmaya kalkan, KELAMDA KIRILIR... Anlattık, anlattık... Anlattık ve anladıklarını sandılar...

YARADAN, YAŞAMA İNDİ CANLAR... Yerküre yeri göğü yaratan, o yoğunluktadır şu anda... Hangi siyah, mor bu renkten ötededir? Hiç birisi...

ÖLÜLERİN DİRİLMESİDİR OLAN... TÜM ÖLÜLERİN DİRİLDİĞİ BİR YAŞAMDAYIZ... Öz görevimiz, ÖLÜLERİ DİRİLTMEKTİR... İlahi görev; insanın kendi yüreğindeki güçle kodlanan ve yolu koruyanların gücüyle tohumlanan görevdir... Bire hizmetin en büyüğü de budur... Herkes kendine bilmeli ve bire hizmetçi olduğunu anlamalıdır... Irakların en ırağı olmak da, yarınların en yarını olmak da, kelamın HULUSİ KAPISI olmak da; “teknik kuranda, mutlak kalemde olmak” anlamına gelir ki; bunu herkes net olarak muktediriyetle bilmelidir...

MERDİVENİM, ALLAH’IN İLMİYLE KODLANAN BİR MERDİVEN... Her diride varım ama TOPRAK OLARAK... Çünkü onlar topraktırlar... Ama ÜMMÜ KAPILARI aşıp da, “GÜN” olduklarında; O GÜNDE VARIM... “YOL” olduklarında, o yolda varım... Şarkılarında AŞK olduğunda, AŞK olacağım onlarda... Ve simsiyaha vardıklarında; SİSTEM olup, simsiyah olacağım onlarda... VE DÜMEN İNSANLIK OLACAK!...

Mesih kapılarını kelamla dillerken, YÜREK İNSAN; kendini anlayacak artık... Ve dürüm dürüm olan lekesizler, MÜRİTLİKTEN MUTLAK KURAN oluşa geçecekler... İyi anlayın ki; KİNİ AŞAN MÜRİT OLMAZ... KİNİ AŞAN, HALİK OLUR!... HAKK’IN KALEMİ OLUR, KUL OLUR... KULLUK, “ALLAH KULLUĞU” OLUR...

Unutmayınız!... Uzun zamandan beri, dünyamızı ziyaret için bekleyenler var... Onların burada olmaları, bizleri mutlandırmıştır... Çorba pişerken, o çorbaya kendi yolculuklarındaki diriliklerini de katmak istediler ve kattılar... Hepsinin elleri, ellerimize ulaştı, görevleri bizimle olmaktı ve olacaklar... O dünya ötelerindeki kök görevlilerin burada olmaları, bize mutluk verdi... VE TÜRKİYE ÇALIŞMALARI, DAHA GÜÇLÜ OLARAK YAPILMAYA BAŞLANACAK!...

MURADIMIZ, TÜM İNSANLIĞIN KENDİNİ HAK ETMESİDİR VE kendi yüreğinde, kendi dininde, kendi düzeninde ve dürümlerinde, KÖK GÜCÜNÜ ANLAMASIDIR...

Meni kelam, haliki kalem, mutlak kuranda tohum oluş, biz için önemsizdir... Bizi men etme imkanları yoktur canlar... Ve bizim için örtü yoktur... Biz tüm insanlığı dinleriz, vira vira kuran yaparız, tertipleriz hepsini de ve yaşatırız... Bizim için 3. Dünya diye bir şey yoktur... Bizim için, hangi dirilik olursa olsun, hepsi BİZ olup dillenecektir... Ve, bundan sonraki süreçte, çalı çırpı olmayan bir teknik, tahdit, bütünün gücünü kodlayış sistemi devreye girecektir...

Vatikan KELAM istedi, ettik... Ama bu kelam teknikti ve tüm sahralaraydı... Ama bizim için değerli olan, insanlığı izlemeye gelenlerdi... Onların çorba pişirme imkanları olmadığından, yapabileceğimiz ne varsa, yaptık ki; çorbalarında kelamımız olsun diye... Çorba; insanlık çorbası, bugün, bu mecliste, hologram ötesi bir şafakla pişirilmiştir... Ve o çorbaya, hepimiz kendimizi kattık canlar... Bu çorbanın tadı çok güzel... Bir tadın bakın... Ama daha da güzel olan, sizlersiniz... Sizlerin yüceliğiniz ve yüreklerinizdir... Ve bizim için çok değerlisiniz canlar... Çok umutluyum ki; siyah renkten ötede de, kelamınız, halikiyetiniz olacak... Çok çok mutluyum ve mutlak ummanların kuranı olduğunuzu biliyorum... Huzurluyum ki, bizimle bu çalışmayı yapıyorsunuz... Çok huzurluyum... Çok...

Şimdi... AŞKLA KALIN...
 

https://youtu.be/h7cBaIQbdbs

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Asla hatamız olmayacak, canlarım. Asla halikiyetinizde, kontrol dışılık olmayacak. Hak ettiğiniz çok büyük bir güç, sizinle olacak, hep. Ve sizi, hep dinleyecek. Fiziki varlığınıza, kısırlık asla olmayacak ve Hepinizin yaşam sahralarınız, mutlu olacak. Ve sizler, her anda mutlu ve huzurlu yaşamlar, olacaksınız.

Hep dünya ilmini dinlettik, sizlere. Ve ziya olmanız için dinleştik, sizinle. Bundan öte bir ilim olmadı. Yaradan’ın yaşama çektiği insan, bir kök gerçeği dilliyor ve Bir’e hizmetçiliğin, en büyüğü gerçekleşiyor.

“Dert insanlıktır”, dediler. İlimdir kelamda olan ve dert; ilimsizliktir. Bugün doğanın gücüdür, insana görev taşıyan. Doğanın yoğunluğunda, bütüne hizmetçilikte, kelamla ve hakikiyetledir.

İn si kalemler ve in si yarınlar vardır. Bizim için çok önemlidir, bunlar. Ve buluşmamız, bugüne isabet etti.

Bugün kelamınız kare, ilmin kuranından ötede, Sistem olan, Nizam olan ve Düzen olan bellek kalemleriyle, kontrol kurduğunuzda, kodlandı. Yazıp çizdiğiniz, kim ne olduysa, hepsi, bizim ilmimizle oldu. Ve bizim ilmimiz, sizin kelamınızla kodlandı.

Kucak, insanlık kucağı... Bu kucağa alınan insan, mutlak kalem olan insan... Yeri yarattığımız, yolu kodladığımız ve şirkin şafağında kodlanmış olana kelam ettiğimiz, her an, bizi bize taşıdı.

Kin, nefret duygularını aşan, her kim varsa, yeryüzünün gücüdür. Ve yoğunluğunda, mutluluk olacak. “Her kimse varsa ben, Allah’ın tınısını duydum ve tüm insanlıkla bilişe vardım” diyen, hepsi hakikiyetin, hakiki tekniğiyle kodlanacak ve mutlu olacak.

Tabular yıkılacak. İnsan ilminde, kelamda ve her anda, tabu koyar ve der ki” bu benim diriliğimde mevcut olan, insanlığımdır”. Bunların artık geçilmesi gerekir. Kili kumdan öteye kodlayanlar, dünya diriliğini anlatamazlar... Kim insansa, o kelamda, mutlak olur ve her bir dili diller, ve dinler.

İnsanın ellerinde, ilim olsun. Yaşamında halik olan, biliş olsun. Ve dünya durumu, mutluluk versin, ona... Bunları, nasıl başaracağız?. Kelam ederek.. Bir tek kelamdır, bunun hak tekniktir, çaresi. Eğer kelam edersek, tüm zorluklar aşılır… Kelam, altın ışığın gücüyle kodlandığında, tohumlar yaşar, canlarım.

Ve tüm sofralarda, imparatorluğun görevlileri olur. Ve sofralar, bütünün sofralarına dönüşür ve yaşamlar, mutlu olur. Beni az, öz, bilgi veren diye dillemek istediklerinde, ellerimi kapattım, sordum yasaları çiğnedim mi niye konuşmıyayım, dedim?. Dünya öz gerçekliğiyle, birlik tekniğiyle, kodlandı ve dedi ki “sen konuşma, ben konuşayım.” Oh ne ala” dedim ve sustum.

Ve dünya kontrollü olarak sesleşmeya başladı. Basınç arttı. Ve Artan basıncın neticesinde, “yes, işte”, dedik. “Aha, işte” dedik. Bu ne demek, bilir misiniz? “Ol” dedik. “Ol”.

“Ve her şey ol” dedi. “Her şey ol” dedi. “Dünya ol” dedi. Ve oldu, bütün köklerimiz, tüm insanlık, Türkiye çalışmalarıyla mutlak kurana indi ve oldurdu, yaşamları.

Ve yazı yazanların hepsi, öfkeyi aştılar ve tüm sahralara girerek, ekmek oldular. İşte ekmek, hep birlikte yaptığımız, bu çalışmaların, ilmiydi.

Yalın ve hakim olarak bildiririm ki dünya diriliğinde, tüm zamanlar, kontrol kurucu bir safhaya varmıştır. Her birimizin yoğunluğu artacak ve bütünün gücü artacak. Bütünün gücünün artışıyla birlikte, sofraya insanlık kodları inecekler. İnsanlığın ilme varışıdır, olacak olan.

Ve insanlık ilme vardığında, Yaradan’ın aşkı, devreye girecek. Yaradan, Allah’ın ilmiyle, bütüne hizmet ederken, tüm sahralarıyla, bilişin tohumu olmuş ve her anda kelam eden, kendini kendi yaşamını, var etmiştir.

Ve onun sura üfürende, kelamı mutluluktur. Uzun zamandan beri, doğal dünyanın görevlilerini, kontrollü olarak kayda almaya çalışıyoruz. Bundan daha öte bir çalışma olsun ve orada, bütün kökler, görevi alsınlar diye, bekliyoruz.

Nesillerimizde, bunu beklediler. Cennetin ilmini anlamaya çabaladılar. Ve ölüyü diriltebilecek gücün dürümlere inmesini beklediler.

Netice olarak; burada bu yoğunlukta, bunlar başarıldı. Başaran, hepimiziz. Başarılan, her ilmin kaleminde mevcut olan, sahranın siyah levhi kaydıdır. Bu kaydı yapmak mutluluktur, bizlere.

https://youtu.be/jK-kevx_xHo
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

10.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Ata kapıyı açın ve bakın, ne var?. İnsanlık var. Ata kapıyı açın ve bakın, ne var? Mutluluk var... Ata kapıyı açın ve görün, mükafatınız orada. O mükafat, bütünün kübre sistemindeki, mükafattır. Ve oradaki mükafatla, murat ettiğiniz her şeyi hak edip, elde edebileceksiniz.

Nedir, sizden beklentimiz? Kili, kumu ve tüm yaşamları, hak edin. Siyah renk, sizsiniz, bunu iyi bilin. Siyahta, mutluluk var. Ve hepinizin insanlığı var, bunları anlayın artık.

Yırtılan nesillerimizi kodlayın ve hak edin. Ocaklarınızı kodlayın ve hak edin. Üzerinizdeki gücü anlayın. Bu güçle, her anı, kontrol altında tutabileceğinizi, bilin.

Ve yerkürenin görevi, sizin görevinizdir.. Açık veriyorum. Eğer yarın, siz ölüp giderseniz, bu zamandaki kayıtlardan, insanlık boyutlarında, öz göreviniz, bitmiş olmayacak. Çünkü siz, her anda, bu yoğunlukta olacaksınız ve görev yapmayı sürdüreceksiniz.

Altın ışığın gücünü de anlayın. Herkes, herkesi anlasın ama yerin gücünü de anlayın. Yerin gücü, bizim kült olan, kelam olan bilişimizle, hasatı kodlayacak.. Ve bizim için ölü planet artık yeryüzünün gücü olacak.

Ve yolun, yoğun ışığı devreye girecek. Ve dünyanın ruhu, mutlak kuranla, kontrol kuracak. Ayrı gayrı gözetmeyelim, canlarım. Hepimiz, her anla ve her sahrayla tekiz, bunları iyi bilelim. Ayrı gayrı gözetmeyelim, seviyeniz yükseldikçe, bütüne hizmetiniz de artacak ama bu hizmeti yaparken, kendinizi bilip, yapın.

Neden, dünyalı oldunuz? Neden, yarını hak etmeye çalıştınız? Neden, mutlak kurana, kodlanmış ilimle, indiniz?.. Neden, dirilikle, hakikiyetle, bütüne hizmet, sessizlikteki dilde dillenirken, siz, o dilde oldunuz?

Burçlar, tüm zamanların kodları. O burçların ilminden öte bir ilim var, insanın kelamı. O kelamda, pür kervanlar var. Hepsi diri ama tüm diriliklerin ötesinde, aşk var. Ve her şey orada kodlanmıştır.

Ve sizler, tüm zamanlardakiler, iyi bilin ki başka dünyaların görevlileriyle de birlikte bu çalışmayı sürdürmektesiniz. Çok mutlu olmanızı bekliyoruz. Bellek kapılarınızı açın ve her anda, yaşama, insana ve tüm ziya olanlara varıp, bütünün gücünü, onlarla da dilleyin.

Kırk kapı ve bir tek şafak, aşk ve hepsi, teklik. İşte o teklikteki, aşk biliş ve biz bilişi kodlarken, her şeyi hak etmeye çalıştık. Hakkımız olanı ve hak ettiğimizi, dilledik ama hak olan, hak ettiğimiz, bütünün gücü olarak, biz olup, dillendi.. Seyrettiğiniz ne varsa biz olup, seyrettik ve o seyrettiğiniz bizlikte, bir tektik…Onunla, işte bütün bunları daha net anlamanızı bekliyoruz.

Şuana kadar, yeli kelam saydılar. Ama biz, yeli ilim saydık.. Artık yel Allah’ın ilmiyle, hak teknikle estikçe, yaşamlar, hak tahta varacak. Unutmayınız, yarına varmak, yerin gücüyle, olur. Yarını hak etmek, imparatorluğun kübra kelamı, olandan olur. Ve sona varmak, som altın, oluşla olur.

Sona vardığımızda, bir tekiz. Orada, ayrı gayrı biter. Ve son oluş, Nuh kapılarından öte de kul oluşla, mümkündür. Ve Nuh, insanın yığınlarını kıran, bir şarkıydı. Biz, o şarkıyı tahditledik.. Dünya planetinde, bir kez daha tufan olmamalıydı ve olmadı.

Ala vere, ola, yolu bula, yaşama vara ve bire, bir tek olup, kelam ola. Biz olduk ve olanda, olduran olduk. Şarkı, şarkı, şarkı ve her an şarkıyla, tüm insanlığa dillendi.

Tevekkil, teklikte tahditliliktir. Biz tevekkilde teklik, tahdit kelamında, kervan olduk. Hadi, din kapılarını kapatalım. Aşk sahralarına inelim. Yol olup, kodlayalım bütünü Mustafa Paşa olalım. Hadi gelin olalım. O, biz değil miydi?. Bugün onu hiç seslendirmeyeceğim, diye düşündünüz. Yoldur, O.. Yol!....O biz, biz oyuz, canlar.

Kontrol dışı bilgimiz, asla yok. “Ol” der, oldurur, O ve biz, ondaydık, hep. O’nun cenneti, hepimizin cennetidir.. O’nun dili, hepimizin dilidir. O, bilişin kelamı, biz, O’nun kulluk yapan insanlığıyız. Ayrılık yok ki.

“Barışa geldim” dedi. Savaşım yoktu ki onla. Aşkınla kelam ettim dedi, kalemim oydu zaten. O’na sahra olup, gelen, bedel ödemek istemedi. Ödenen hiçbir bedel, kalmadı ki. Hepimiz, Onda teknik ve onda hakikiyettik. O, başkası değildi ki. Bizdi.

O’nun bizliğinde, biz onda kelamız, canlar. Peki, O’nu, şimdi yazarak sesleştireceğim.
 

https://youtu.be/Em6GlZHXJqA

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 371 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol