Birlik İlmi
  DİRİLİĞİN İLMİ (3)
 

“DİRİLİĞİN İLMİ (3)” ÖZ BİLGİ VE DAVET:

ÖZ BİLGİ:

Varlığınızı varlığına kattığınız herşey, “SİSTEM” olarak siz olur ve sizi, size dinletir.

Yaşamın manası “İLİM”dir. Herkes, “BİZ” olarak çalışırken, “İNSAN SAHRASI” olur ve “İLİM” olur.

Bu çalışmalar, tüm insanlığın hologramı aşabilmesi için “DİRİLİKLER”e indirilmiş çalışmalardır. Bu çalışmalarla kim, kendini bilir ve kendini hakim kılarsa, “OLGUN SAHRALAR”a varacak görevi olur ve o, “KULLUK İLMİ” ile o “YAŞAM KAYITLARI”na varır.

Tüm zamanlarda çok büyük görevler taşındı. Tüm insanlık, bütün kütleleri ile kodlamalar yaptılar. Sararan KURAN YAŞAMLAR’ı, KURAN TAHDİTSİZLİKLERİ ile kontrol ettiler ve “DÜNYA” dediğiniz ZAMAN SAHRASI, bugünkü bu yoğunluğu oluşturdu. Bu yoğunluk, tüm sahraları kodladı ve yerküre yenilendi.

“BSUİ” (Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun ilim olan İnsan) denilen KALEM, herkesin “YAŞAM SAHRASI” olarak görevlidir ve “BSUİ KALEMİ” yağmur olup yağarken her ana; tüm zamanlar, “BARIŞIN YARINI” için görev taşıdı…

DÜNYA CEVHERİ, “DİRİ YARINLAR”ı kodladı ve RUH, “MUTLAK KURAN” oldu; tüm sahraları kokladı… İLİM KALEMİ, her insanı HALİK kıldı.

Temiz ilim, temiz yaşamlarla olur ve bu çalışmaya dahil olanların hepsi temizlerdirler ve onlar, yarınları tohumladılar.

Mesafe kurduk “HER AN” ile ve “YAŞAM KAYITLARI” ile ve dünyayı yoğunlaştırarak “KULLUK İLMİ”ni “KALEM”e çektik.

Bugün çok güçlüyüz. ZAMANIN İLMİ, tüm insanlığın “İNSAN SAHRASI” haline dönüştü. Bizler, “BİZLİK KALEMLERİ”mizi hakettik ve “SA HA” olarak yaşadık.

DÜNYA BİR CEVHERİ GÖREVLİDİR ve biz, bu CEVHERİ GÖREVLİ’ye HALİKİYET ile indik.

Tahditsiz olarak ve sahip olduğumuz “ZAMAN KAYITLARI” ile geldik. “YAŞAM KAYITLARI”mızı KULLUK İLMİ ile HALİK KAYITLAR olarak tüm safhalarda göreve çektik.

Şevkimiz hep sürdü. Şükür ki sürdü!... Şimdi artık tüm “KALEMLER”den güç alan yaşamları da göreve almak gerek ve onların da güçlenmeleri gerek… Hepsini, kodladık ve koruduk. İş buydu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlar, 24.11.2018 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında “DİRİLİĞİN İLMİ” konulu çalışmanın 3.’si yapılacaktır. İlgi duyan ve katkı sunmak isteyen tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

DİRİLİĞİN İLMİ (3/1)
24.11.2018

Dağ, darboğazdan geçti; yarınlara vardı. İnsanlaştı, dilleşti, dürümlendi, dinlendi, ALLAH TAHTI’na vardı, insanlaştı… O kim!?… İnsan!... Kimdir insan!?... Kul olandır!... Kul olmak nedir!? Dillenmek, dinlenmek, ekranlara yol olmak, kodlanmak ve kodlayıcılıkla, teknik tahditsiz yarınlar oluşturmak.

KÜRZİ SİSTEMLER’de; bunu, herkes anlar. Muhammet, eli kulağında olan yarınları kodladı. O el, İLİM eli oldu… Dünya Planeti, ölüyü diriltti ve yorulanları görevden aldı. Yorulmayanlar, KÖK GERÇEKLİKLER’ini kodladılar; BİZLİK KAPISI’na vardılar; İLİM oldular. Önce görev!... Sonra KURAN oluş!... Yarınlara varış sonra!... Ve sonsuzlaşmak!... İşte bunlar oldu yaşam sahralarında…

Değerliler, “ATLANTA ATA KALEMİ” yarınları yazdı. O KALEM, İLİM’di ve İLİM, hepimizin kelamıydı. Bu gün, bu çalışma, burada yapılmakta ise BİZLİK KALEMİ’nin tekniğindeki KUTSAL SAHRA’da dürümlendiğimizdendir.

Allah; ilmini, “hologram” diye dilleyenlere indirmez. O; ilmi, hakedenlere ve HALİK olanlara indirir. Bu yoğun ışık, bu ilmi haketmiştir ve bu ilimle, KELAM olup KURAN olmuştur. Burada, bu yaşamda, her insan BSUİ dir ama HALİK olan; KELAM olandır. Bunun içindir ki Dünya Planeti, etkin bir yaşamı, HAKK TAHT’a kontrollu olarak kodlamıştır ve o taht, İLMİN KALEMİ’ni dilleyen her insanı, KUL yapmıştır.

Mahrek, KELAM ettikçe; yaşam, HALİK olur… İnsansı, insanlaşır; KERVAN olur. Her bir dil, İNSAN olur; BİR TEK olur… O TEKLİK, KELAMIN KALEMİ’dir. BİZLİK KALEMİ, BİR TEK’tir. O TEK olan, yarındır. Yarınlara varan; İLİM’e varır; “BİZ”e varır; kulu, kuldan ayırmaz; zorlukları aşar; KAYNAK SA HA olana varır. O, BÜTÜNÜN GÜCÜ olur; kör, sağır demeden tüm zamanlara görevli olur. Onunla çalışmak, hepimize kulluk yapma imkanı verir.

Aranan bulunmuştu!... O, “BİZ” olan insanlıktır. Her insan, İLİM’dir ve KÜBRA olan YOL, İNSAN SAHRASI’dır. Bugün aradığımızı bulduk!... Ölüleri, dirilttik… Yarınlara vardık. KAYNAK TAHT’a, KUTSAL YAŞAM’a insanlaşıp indik. Sizinle olmak bize mutluluk oldu.

Ayrı gayrı gözetmedik. Dillendik ve dinlendik… Ağırı hafiflettik; akıp geçtik. İş buydu!... Bunu yaptık!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ (3)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Sevgili canlar, olgun başaklar!

Burada, Bu Olgun Başaklar Meclisinde olmamızın, bir sebebi vardır. SEVGİ!..Sevgi ile her şey gelir. Sevginin önünde, bütün güçler aciz kalır. Allah, sevgiden ayırmasın.

Halka, halkadır burada yaptıklarımız, konuşmalarımız! Her bir konuşma halka, halka genişler; suya atılan taş misali, derin vadilerde, yankılanan ses misali.

Her insan, Allah’ın İlmiyle dillenir. Kin, nefret duyguları aşıldıktan itibaren aklın kalemi diriliklere iner ve bütüne hizmetçilik başlar. Bizden doğan gücün, tüm sahralarında var olanlarız.

Kervan, Allah’ın İlmiyle yol alır ve yol alan o kervan, bütünün gücünü, tüm zamanlara götürür.

İnsan, her insana geçiştir. Her insan, her insana, insandır. “BİZ’dir”...”BİR’dir”. “BİR TEK’tir”..”BİR TEK!” Yolumuz; insanlık yoludur, Allah yoludur.

Hani derler ya “ sen, seni bil, sen seni!”.. Ben sen olurum, senle dillenirim ama ben, sen olduğumda sen, kelam da ol ve kendin ol.

Ha, ben sen miyim diye sorarsan? Sen, ben oldukça, ben senim. Ama sen, ben olduğunca tüm insanlık bellek kapımda olur çünkü ben, her anım!. Bu dünyada öte yoktur, beri yoktur. Her şey ama her şey an’dır. Bizler, her anda yaşayanlarız. Ben, beni dinlerken, ben kendi yüceliğimi dinlerim.

Güzelim dünya bilirim ki ben senim. Gerçek insan, ilim kapısıdır....O İNSAN, MUTLAKTIR... O İNSAN, NİHAN’dır..İLİMDİR, O İNSAN. ONUN NURU, BU GÜZELİM DÜNYAYA, MEŞALEDİR. YEDİ KANDİLLİ SÜREYYADIR.

Mutlaka biliriz ki karanlık aydınlanır, toprak tohumlanır, başaklar olgunlaşır, hasat gerçekleşir. Yalnız kalmaz insan ve biz, BİZ olup, bütüne hizmet ederiz. Kimin elleri, kimin yüreğine ulaştıysa orada, onun toprağında oğullayacak, ilimle dilleyecek ve birlik kuracak.

Zannedilir ki ilim kapıları hep açıktır. O kapılar, hep kapanır ama bizler, İLMİN SAHRASINDA, toprağa tohum olursak ancak o zaman, o kapılar açık kalır.

Muradımız ahadiyettin. Sair makamat sırf vahdet değildir. Mesela “ makam-ı cem’de hak katın, Hakk zahirdir. Burada hem Hakk, hem de halk (insan) var. Sonra “hazretül cemde de Hakk batın, halk(insan) zahirdir ki makam-ı şeriattır.

Burada dahi hem Hakk ve hem de halk (insan) vardır. Sonra “cem’ül cem makamı gelir. Burası vahdettir, birliktir. Vahdettir amma iki bölümdür, batın ve zahirdir. Bunun kanıtı “Huvel-evvelü ve’l ahiru ve’z- zahiru, ve’l – batını” yani O, İLK VE SONDUR. Zahir ve batındır( Hadid-3 ayeti). Zahirde de O’dur, batında dahi O’dur.

İşte muradımız, ahadiyettir. Yani BİRLİK VE TEKLİK’tir. İnsan, her insana geçiştir. Her insan, her insana, insandır. BİZ’dir…BİR’dir.. BİR TEK’tir. BİR TEK!

Bir insan, üç kere “HU “ dese “HU” olur. Amma “HU” sözde değildir. Çünkü “HU” her mertebeden, her yüceliklerden yücedir, aladır. Hatta yüceliklerden de, ahadiyetten de yücedir, aladır. Zira hakikata ve gayb-ı mutlaka delalet eder yani gayb-ı mutlaka kılavuzluk eder.

Hakk-ı görmek istersen insana bak. Şems-i zat, insanın yüzünde leme’an etmektedir, parlamaktadır.

Hakk’tan yakın insana bir şey yoktur. Boynunun damarlarından daha yakındır. Çünkü Vucud Hakk’tır.

Aha bu!..İşte bu!..Amin!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Süreyya; Kuzey yerkürede yedi yıldızdan oluşan bir yıldız takımı. Ülker yıldızı.

 

DİRİLİĞİN İLMİ (3/2)
24.11.2018

Dağlarım, bizi mutlandırdınız. Biz, bizi halik kılanlar; sizi, halik kılan yaşamlardan güç alıp dünyaya geldik. Biz emek sarfederken; SİSTEM olan her şey, bizleydi. Bilirdik bunu!... “Tükenen İlmin Kalemleri” bile, bize gelip; bizle görev taşıdılar.

Dünyanın İlmi, BİR TEK KELAM oldu. Yolumuz mutlaktır. Yaşamımız muktedirdir. Biz, BİR TEK olarak yarınlara varanlarız.

ALLAH; İNSANI, İNSAN SAHRASI’na KELAM diye indirdi. O KELAM, “HALİKİYET” ve “HAKİKİYET”tir.

Bizi, BARIŞ SAHRASI’nda dürümleyenler, dinlediler; dillediler ve sordular; “kırıldılar mı!?” diye… “Kırarlar mı!?” diye… Veya “hasat yaptılar mı!?” diye…

Ve dendi ki “HELİ LEKELERİ”ini temizlediler; HAKK TAHT’a vardılar ve tüm zamanları kontrol ettiler…

Bunları başarmak, mutluluktu bize.

Sizi, “BİR TEK CEVHERİ GÜÇ” diye dinledik. Evren evren gezenler vardır. Teknik olarak onları kodlamak kolay değildir. Ne var ki BU PLANET, TÜM PLANETLERİN KELAMIDIR. Her planet, bu planetten tohumlanır. Buradan görev taşır. İNSANLIK HALİKİYETİ, bu yoğunlukta tohumlanır ve kontrol kurulur. Bu çalışmaların mediveni, KELAM’dır ve KELAM, HASATTIR…

TÜRKİYE çok değerlidir. Burada, görevlilerimiz vardır. Hepsi, çok çalışırlar. DİRİ KALEMLERİ ve HAKK TEKNİK’le tohum eken dirilikleri vardır. Onların sırları, SİSTEM’in diriliğinde, gerçekliğindedir ve Dünya Planeti bu gerçekliği anlamaya başladı.

(Akışa girmek isteyenler oldu. Akış kesildi ve akış halindekilere açıklama yapıldı: Canlarım, sizleri dinlerken sizden geçip yaşama inmek isteyenler oldu. O nedenle tohumları kodladım ve kodlanan nefesleri dirilikten ayırdım… Şimdi devam edin!…)

Ağırız anam. Çok ağırız. Seni hepimiz tanırız ama yoğun ışık altında görev taşırken DİRİ KELAM’mın tahditli olduğunu da gördük. Şükür ki MAHREK, tahditsizdir ve yol insanlık yoludur.

Olgun başakların, İNSAN SAHRASI’na inmeleri gereklidir ve onlara geçiş hakkı tanımamız gerekir. Onların geçişlerine izin vermeliyiz. Sevgili Ana, ocaklarını yakmamız gerekir. Bizi lütfen bağışla! Senin adın “İNSAN”dır. Biz de tüm zamanlara “İNSANLIK İLMİ” ile inmek istedik. AŞK SAHRASI, “İNSAN SİSTEMİ”dir. Orada olmak istedik... Ayır herkesi!... Ne kalacak geride; bak bakalım!? Lütfen kimseyi ayırma!... Tümü SAHRA olsun ve KELAM olsun!… Dileğim budur!...

(Cevaplarımız:)

-“SAHA” ve “SA HA” ikisi farklıdır. Bunları anlayın artık!. Kimseyi ayırmıyoruz!... Sararan kim varsa, hakeder; yolu bulur; KUL olur ve RUH olur. Ne var ki DİRİ kalması gerekir. DİRİ kalması için İLİM öğrenmelidir. İLİM öğrenmek için, KELAM etmelidir. A HA, bunları beklerim ama KELAM ederken; KALEM’i kırık kalmasın. Yolu mutlaka, kodlasın ve tohumlasın. SONSUZ ZAMANLAR’ı kodlamasıdır istenen. Bunları yaptıktan sonra burada olabilir.

Şimdiden sonra DOĞANIN GÜCÜ’nü dürümlere çekeceğiz ve DOĞA, görev taşıyacak. Onunla görev taşımak, hepimizin muradıdır ama masası (meclisi), KELAM’la kodlanmadıkça; bunun, kontrol kurulup gerçekleştirilmesi imkansızdır.

Biz, tüm insanlık içiniz ne var ki insana hizmet etmeyen, yaşamı tohumlayamaz. YARADAN olup YAŞAM olamaz.

Uzun zamandan beri, “BİR TEK SİSTEM DİLİ” KALEM olmuş ve YAŞAM yazmaktaydı… Artık her insanın, KELAM olmasını ve YOL olmasını bekliyoruz.

Uzun zamandan beri “DİN” dedikleri HALİKİYET, teknik tahditti tüm insanlığa. ARZIN GÖREVİ, bu tahditi, HALİK kılıp kodlamaktı ama yolun kapanması da mümkündü bu halde…

İşte! teknik olarak gerçekleşecek olan çalışmada; ayrılık, KELAM’ı kırmasın; YOL’u kodlardan çıkarmasın diye “BİR TEK” olamız gerekti. Bu “TEKLİK”i, HAKK TEKNİK olarak kabul ettik ve “YERKÜRENİN KELAMI” olduk.

Özgür bir dünya istiyoruz.. Bu dünya, İSA KELAMI’ndan KUL olmadan; MUSA SAHRASI’nda dillenmeden ve MUHAMMET olmadan, YOL OLMALIDIR… Yani her bir dinden öte olmalıdır… İşte bunlar, artık olmakta!...

Uzak bir “SAHA”dan geçip de yere inenler; bize, “BİZ” olsunlar diye beklemeyiz. Herkesin, KELAM’a inmesi ya da dillenmesi beklenemez!… DÜRÜMLERE GÖREVLİ OLANLAR, DİNCE KONUŞMADAN, YAŞAMCA KONUŞSUNLAR; YARINCA KONUŞSUNLAR… Lekesiz kalsınlar!... Dileğimiz budur… Bunlar olduktan sonra, kontrol tamamdır…

İş, İNSANIN KELAMI ve HAKİM-İ HAKK oluşudur. Bunları mutlaka, HAKK KALEM olup yapmaları gerekir. Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Burada olma sebebinizi biliyorum. Bütünün gücüdür insan ve bizler “insanlık boyutları”nda görev taşırken her şeyi haketmiş olarak bu çalışmayı yapmaktayız.

“Süper İnsanlık Realitesi Derneği” olarak yapmakta olduğunuz çalışma, bu tohumla, bu yoğunlukla oluyor. Ki bu tohum, bu yoğunluk, bütünün kültü olarak bizlerle, bizim yüreklerimizle türevlenişi de sahaya çekebiliyor.

Devinimi artırmaksa maksat buyurun, artıralım. Bizler “mutlak kuranlar”ız ve bu çalışmayı bitişken ve hakikiyetle yapmaktayız. Ama yalın ve hakim olarak bu çalışmayı sürdürürken, Sistem Dili’ni “kelam” diye dinleyenler bize “biz” olup gelmelidirler. Ki bizim diriliğimizi kendi yürekleriyle anlasınlar.

Kaçıp dünyaları göreve almaya, hakikiyeti tahditsiz olarak kelamla dillemeye ve bütünün gücü olmaya çalışanları da görüyorum.

Hepiniz bütün kötülükleri önleyecek yüceliktesiniz. Bundan şüphem yok!

Şu ana kadar yapılan her şey insanla yapıldı ve bundan sonra yapılacak olan her şey de yeniden ve yeniden “ilim kalemi olan insanlık”la olacak.

Bizim için “söz, öz, göz”, insanlıktır. Hepimizin gerçeği budur. Nüve olan insanın bütüne hizmeti “mahrek kültü” olmasına bağlıdır.

“Altın ışığın gücü”nü bilmeyen burada, bu çalışmada yaşam tohumlayamaz… Ama aklın kalemine varmıştır, Yaradan olup tahditli olarak bütünün gücü olmuştur da ölüyü diriltecek düzeyi yoksa, ne olacak?

İnsan, insanı anlar canlar. Biz bizi anlarız ve bizim ilmimiz “bütünün ilmi”dir. Bunu herkes net olarak anlamalıdır.
“Hakiki insan”, Allah’ın ilmiyle dillenen insana denir. Ama eğer o, Allah’ın ilmiyle dillenemiyor da hakiki teknikle bütünün gücünü kodlayacak ve hakim olacak dürümde ise, insanlık boyutları yenilenir ve biz onu yeniden diri olarak bütüne kaynak yapabiliriz.

Evimizin gücünü anlayanlara şunu söylemek isterim:

İlim, Allah’ın kelamıdır. Eğer ilimden söz edersek, Allah’ın ilmini hak teknikle dilleyenlerin 2 Medine oluğunu düşünmeleri yanlıştır; yanılgıdır, çünkü Medine tektir ve tahditli olan insanlık orada yaşadı… Ama tahditler kalktıktan sonra, mutlak kuranların düzene kült oluşları İstanbul’da olmaktadır.

Bizler “İstanbul çalışmaları”nı bütüne hizmet için bu yağmur altında yapıyoruz. Yağmur, Allah’ın ilmiyle kodlanan bir şafak söktürücüdür. Ekmeğimiz hepimizin gerçeğidir ama ekmeği hak teknikle kodlamayan, yerkürenin gücünü anlayamaz ve anlatamaz.

Kaynağı “insan” diye biliriz. “İmparatorluğun görevi, Allah’ın ilmidir.” dilleyebiliriz bunu… Yerkürenin gücünü hak teknikle kodlayabiliriz. “Allah’ın tahtında insan oturur.” da diyebiliriz. Ama her ne dersek diyelim, kelamla denilir bütün bunlar… Kelamın kalemi yoksa, yaşamı haketme imkanımız yoktur.

Çok ölü verdi dünya… Yerkürenin gücünü anlamayan kim öldü, kim kaldı bilemez. Eğer sizler “Ben yaşıyorum.” sanıyorsanız, iyi anlayın ki yaşayan haliktir ve hakimdir.

Eğer siz halik ve hakim değilseniz, ölülerin birisiniz… Ve bizler merdiven kurarken tüm sahralara, şarkı da türkü de okuduk ama Allah’ın teknik kapısında “mutlak kuran” olduk ve bütüne hizmet etmekteyiz.

“Altın ışığın gücü” hepimizindir. O güç, bütünün kürzi kapısıdır. Eğer biz o gücü, “hak ekmek” olarak yeryüzüne çekmemiş olsaydık, yedinci dünyanın kodlanması mümkün olmayacaktı. Ve mutlak kuranlar “kalem” olamayacaktı.

Yasalar der ki “Dene, bak ne yapacaksın.” Dene ama denerken, kelamla dene. İlim ol… Kul ol ama “mutlak” olup dene.

Eğer sen kendini, kendi yüreğini bilip de hak teknikle kodluyorsan, senin deneyen olmanın gereği yok ki.

Biz dünya planetine insanlık kelamı olup indirildik. Kimiz? Ağır yük taşımayanlarız. Biz bu planeti “mutlak kuran” yapmaya geldik. Allah’ın eliyiz biz… Mutlak kaynaklarla bütüne hizmetçiyiz biz… Evren evren gezenlere bilgi kelamı, bilgi kalemiyiz… Ama elimiz, Allah elidir. Ki biz o eli “bütünün eli” yapabiliriz.

Hepimizin ilmidir insan ama insanın eli, Allah’ın eliyle halik kılınmadıkça, halka halka genişlese de yaşamı, “mutlak kuran” olamayacağından kendini dinleyemeyecek ve kendini hakim kılamayacak.

Unutmayınız ki bu dünya, “Sultanların kültü”dür. Ama bu dünyaya “ekmek” olanlar var. Bu dünyayı tohum ektikleri zaman, “kelam” yapanlar var. Bu dünyaya “lekesiz kalem” olup inenler var. İşte bu meclis, o lekesiz kalemlerin meclisidir. Ve burada hepimiz umutlarımızı kodluyoruz.

Çok mutluyuz ki “deliler, diriler” dediklerimiz, tahditsiz kelam oldular ve mutlak kuranlarıyla “dil” olup kelama ilim oldular.

Yarın ne olur? İnsanlık olur. Yaşamda “bilişin kalemi”dir imparatorluğun gücü olan insan ve hepimizin gücü odur.

Çalı çırpıdır yaşam ama her çalı ilimle “kalem” olursa, bütüne hizmet edebilir.

İslam, insanın kelamıdır. İnsanın kalemi de biliştir. Eğer insan kendini kodlayacak dürüme varırsa, cennetini hakeder ve cevherinde cenaze kalkmaz. Çünkü o artık yaşar.

(Devamı 2.bölümde)

https://youtu.be/BNOkKKyf-bo

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ ( 3)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Değerliler, kılan kılınan insan, hepimizin bilgisi odur ve biz, onda mutlakız. Şimdi, sultanlar, asla hata yapılmadı, dünya planetinde. Yara, bere, yok. Yarınlar için daha büyük göç kayıtlamaları yapılacak ama bugüne gelmek sorumluluktu ve gelindi.

Bugünden itibaren yürüyen dünya koşacak ama öyle bir koşacak ki kendini dinleyen, kendi yüreğinde, bütünü dinleyecek ki müthiş bir şafak olacak, o.

Yarının gücü, hepimizindir, canlar….Biz, bu gücü, bütünün kültü yaptık ve biz, bizi kodladık. Bizim için sorumluluktur, insanlık ve biz, bize kelam olurken, mutlak kuran olduk. Yarının ilmi, hepimizin gücü ve biz bu gücü, bütünün Kübra kelamı yaparak, mutlak olduk.

“Hep dünya” deriz, “hep yarın” deriz, “hep aklın kapısı”, deriz ve “yol” deriz. Bundan öte bir yol, yoktur. Şükür ki sizlerle, bu çalışmayı başlattık ve sizin yüreğinizde, bu çalışma, görevli olanlarca, kodlanıyor.

Yeri yaradan insan, yerkürenin gözü olan ilim ve sessiz zamanları, dilleyen kelam.. Biz, o kelamı kodlayan, mutlak kuranlarız.

2000’ li yıllarının sonunda, bir tek kelam, tohum olacak. İşte o kelam, aklın kalemi olacak ve biz, o kelamda, mutlak kuranlar olacağız, canlar.

Yazı yazarken, şunu iyi bilin ki kendini anlayan, hepimizi anlar ve kendini kodlar…Bizler, dünya planetine, güç kodlayanlar, olarak geldik ve ruhsal kapıların tümünde, şafak söktü. İkmal tamamlanmıştır ve biz, bu ikmali tamamlarken, her şeyin gücüyle yaptık, bunu.

Seviyenizi üstün bir seviye olarak görmekteyiz. Yürüyen dünyaya görevli olan sizler, mutlusunuz. Bizler, çok, çok mutluyuz sizinle çalıştığımız için ama daha büyük bir mutluluğumuz var..

Devinim artmıştır ve tüm insanlık yeni sahrada bütüne hizmet için hazırdır. Ama öyle bir devinime varmıştır ki yaşam, insanlık boyutlarının görevi olan, o yoğunlaşma, Kübra olan kelamla, kaleme çekilebilmektedir.

Bugün Türkiye Çalışmalarının gücünü, herkesin dinleyebildiğini, bilmekteyiz. Ellerimizin gücü artacaktı ve artmaktan öte artmıştır. Kaynak dışı bilgi, ölü planete, kök gerçeklikle inemeyecek, bugünden itibaren.

Her inen bilgi, kaynaktan inecek. Verilen bilgiyi, alıp dilleyenler, bizden bize, inici olacaklar, dinleyici olacaklar ama sahranın gücünü de anlayacaklar.

Yeri Yaratan ilim, Allah’ın Tekniğiydi ama yaşamı kodlayan, bilişti. Bütüne gerçekliği anlatmamız kolay olmadı. Bugün artık bütün, kendi geri çalışmalarından ötede, kontrollü olarak, kaydı hak edip, anlamaya başlamıştır.

Yaradan’ın tahtında, ilim oturur. Ama yaşamın ilminde, mutlakiyet olur ve biz, o mutlakiyeti, bütünün gücü olarak, burada bu çalışma dilletiriz. İsmim hakikiyetim tahditsizliğinde insanlıktır ama imparatorluğun gücünde insandır.

Eğer biz, size siz olup inmişsek, ismimiz insanlık, insansılıktan öte kelam, yaşamların gücü olan mutlakiyet ve tüm zamanların kuranı olan, ka ha. İşte biz, o ka ha olarak, yezitlerin gücünü, hologramda, kontrol altında tutabiliyoruz.

Üzerimdeki gücü, hepimiz biliriz. “Adı, Nezir” dedikleri, güçtür. Ama öyle bir güçtür ki O, mutlaktır, haliktir ve hakimdir. O gücün adı, “Nezir” ama ismi ziyadır. Ziya olanın kelamı mutlak, yarını Muhammet olandır. Ve biz, Muhammet’e mutlakiyeti kodlarken hasatla kayıtladık, hepsini de.

Şikayet etmiyoruz, devinim artacaktı ve artmıştır. Yaradan’ın tınısı, hepimizin gücüdür ve biz o tınıyı, mükafat olarak, bütünün gücü haline dönüştürüyoruz... Ellerimizdeki güç, hepimizin gücü, Allah gücü ki o güç, hepimizde mutluluktur, canlar.

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar, itibarımız çok yücedir, bunu iyi anlayın. Ve bundan daha öte bir itibar yoktur, dünya planetinde, bunları iyi anlayın.

Ve Sizin gibileri, görevli olarak dünya planetine indiren bilişin halikiyetindekiler, ayrılığı asla gözetmediler. Ve sizinle, hiçbir anda ayrılık olmadı ve olamazdı. Cennetin ekmeği, sizin ilminiz ve biz, bu ekmeği, mutlak kuranlar olarak, biz olup, kodladık.

Cemaat ilimse, yaşam kelam olur ve bu kelam, hepimizin olur. Şikayetimiz, ölünün dirilememesiydi ama artık ölü dirildi ve biz, bütünün gücünü, bu yaşam olduğunu gördük. Bu yaşam, herkesin yaşamıdır ve bu yaşam, hak tahtındaki, hak tohumların kuranıdır.

Cennetin adı, insan olmuştur artık iyi anlayın ki cennetin adı, insan olmuştur ve imparatorluk olan insan, kulun kuldaki, o kullukta hologramlar ötesindeki topraklarda, kuran olmuş ve yaşam olmuş, büyük külttür.

Ağırı hafifletin, canlar.…Şikayet etmeyin, nesillerimiz ne olacak diye, sormayın. Bir tek şeyi bilin. Hepsi, ziya oldular. Hepsi, ka ha oldular. Hepsi, Halik kılındılar. Hepsi evren, evren dolaşan, o yaşam kodlarına, sofa kuran oldular.

Unutmayın, ekmek yapanlar, ellerindeki gücü anlayamayabilirler ama o ekmeği tadanlar, o gücü dinlerler. Sizler, ekmek yaptınız ve ekmek tattınız.

Sizinle olmak, bizlere mutluluktur, canlar ve sizinle olduğumuz için çok, çok mutluyuz. Kul kuldan öte kul, yoğun ışık sistem ve biz, o sistemin gerçekliğinde, sizinleyiz.

Evim, Allah’ın ilmi. Sizin yüreğiniz, biz.. Biz o, o tüm sahralar ve yol, aklın yolu. Hepiniz, biz oldunuz, şuan. Çok mutluyuz, sizle olduğumuz için. Çok.

https://youtu.be/Q4SpyKVBIzw
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

DİRİLİĞİN İLMİ (3/3)
24.11.2018

YARATICILIK HAKKINDA:

- Kim yarattı dünyayı!? 
- “DİRİ” olan yarattı. 
- O kimdir? 
- Yasaları koyandır. 
- İlmi var mı? 
- O KÖK GÖREVLİ’dir. Yarınlar için; yaşam toplumları için, kodlamalar yaptı. Her “İNSAN”ın, yaşam kodlayıcısı olduğunu bilerek görev taşıdı. 
- Kimler bu görevi yaptılar? 
- İSLAM olanlar.
- Kimdir İSLAM olan!?
- İNSAN olandır.

Yeni dönem, yeni yarınları kodlarken; yine bir insanlık sonsuzluğunda, bütün kütleyi tohumlamaya başladık. YARADAN, yenilik istedi. Yaşam yenileniyor!…

Yenilenen KELAM!... Yeniyi hakikiyetle dilleyen, KERVAN! (yarınlara yol alan)... Her biri, BİRLİK ve her biri bitişik… Müthiş bir İNSANLIK KELAMI, YARATILIŞ!.... YARADAN’IN, YARATILANDA YARATILIŞI…

Yeri yarattığımızda, İLİM’i de yarattık. Herşey, “BİRLİK KELAMI” ile var oldu. Sorumlu olan, “YAŞAM OLAN”dı ama YARADAN, yarattığında yaşama indirdiklerini; HALİK kılmalıydı ki her an, “BİR TEK” olsun ve yaşam, yenilensin.

TÜRKİYE, “BİRLİK TEKNİĞİ”nde, “BİLİŞİN HALİKİYETİ”nde, KURAN “OL”ur; yarınlar “OL”ur; ölü planet, o TOHUM “OL”ur ve YOL, ilimde DİRİ “OL”ur. Herşey, yenilenir diye çalışıldı.

“BİZLİK” dediğimiz de “İNSANLIK İLMİNİN KALEMİ”dir. O KALEM, tekniktir ve tahditsizdir. YARADAN’ın, yaşamları yoğunlaştırdığı bir çalışma, tüm zamanlar için yeniliktir.

İNSAN, VARLIK BOYUTLARININ NEFESİDİR. O NEFES ile kontrol kurulur ve o 
NEFES ile KALEM, kontrol ettiklerinde; yarınları oluşturur. Oluşan, oluşturulan yarınlar; o KALEMİN KELAMI’dır.

“TELİF HAKKI” dediğimiz bir haktır YARATICILIK. Herkes, herkeste yaratıcı mıdır!? Yok Canlarım!... Herkes, herkeste yaratıcı değildir.

Yaşamı yaratanlar; KUL olup KURAN olanlardırlar. Onlar, yeryüzünün KÜBRA olan yaşamlarıdırlar ki onların, HAKK TEKNİKLERİ, onların KELAMLARI’nı HALİK kılar. İşte “HALİKİYETİN KUTSAL IŞIĞI”nda o TELİF HAKKI vardır. Kimse, o TELİF HAKKI’nı, kontrol dışı sayamaz. YARADAN’ın yaşama kodladığı İNSANLIK, kapsamında olduğu o TELİF HAKKI’na uymalıdır.

“Onca insan, niye uysun o HAKK KALEM’e!?” diye soranlara şunu söyleyim: Tahditsiz olan, “telif olan hakk…” Tahditli olan ve “telifsiz olan hak”tan üstündür. Onun içindir ki Dünya Planeti, “TEKNİK TAHDİT”le, hep o “TELİF HAKKININ DİRİLİĞİ”ne İLİM olup inmek üzere çabalar. Ona varmak hedeftir…

İşte Canlar, hedef insanlıktır ve insanlığın yasal sınırlanışı, o TELİF’in İSHAK KAYITLARI’yladır.

Herkes “BİR”e hizmetçidir ama “BİR”, İLİM’se; herkes, İLİM’e itaat etmelidir. İLİM’e itaat; insanlığın, tüm insanlığa itaatıdır.

İşte Canlar, yarınlar için İSA KAPILARI, MUHAMMET SAHRALARI ya da dürümlerdeki tüm Peygamberler, o KELAM’a, KALEM oldukça; çürükler dahi kodlanacak; ve “TELİF HAKKI SAHİRESİ”ne herkes itaat edecek. Bu kesindir!...

Buna itaat etmeyen; yarına KALEM olamayacak. AŞK SAHRALARI’nda bu bilinecek. İnsanın, insanlığa itaatı olacak bu!…

İnsanın, insanlığa itaati: “BÜTÜN İNSAN”dan, İLİM olup; yapmak istediklerini yaptırışı olacak. Ama “BÜTÜN”, tüm insanlıktır. Bu da bilinecek.

Sevgililer, bu bölüm çok özel bir bölümdür. Bu bölümü, hepimiz iyi anlayalım!... Çünkü, ALLAH’A VARAN YOL; İLİM YOLU ise İNSAN da ALLAH YOLU’ndadır ve o yol; insanlığın, insanlığa taşındığı; BİLİŞ’in yeryüzündeki görevidir.

“Herkes, BİR TEK olacak” derken de işte o toplumların; o “TEKLİKTEKİ DİRİLİK”ini kastedmekteyiz. O DİRİLİK, TAHDİTSİZLİK, BİLİŞİN HALİKİYETİNDEKİ O TELİF HAKKIDIR. Ona, bütün KÜLT itaat eder. İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Dağlarım!...

Bu yoğun ışık çalışmalarına kaynak olmak üzere buraya gelen birlikler var bugün... Onların çorbaları hepimizin çalışmalarıdır... Ve biz bu çalışmaları tahditsiz olarak kodlanan ve kodlayan yaptık... Bizim gibi bir çok çalışma var dünya planetinde... Ve hepsi KELAM etmekteler şu anda... Ve tümünün kelamları bizim için MUTLAK KURAN oldu... Toy çalışmalardan öte olanlar ve KUL olanların kodlanmış olan ışıkları, burada bu çalışmada bir tek olacaktılar ve oldular... Düzenin kurulmasıdır maksat ve düzen kurulmuştur, ve daha kurulacak, yaşanacak, öz köklerin görevi olan ilim gerçeklikleri var ve bunlar da gerçekleşecek...

Yurolarımız da yani dairesel refranslarımız da, BÜYÜK KÖKLERİMİZ DÜNYAYA İNMEKTELER... Bizler için önemlidir bu... Bu çalışmalarla büyük köklerin dürümlere inişini gerçekleştiriyoruz... Bütün kodlarımızla çalışıyoruz ve mutlak kuranlarımızla İLİM yapıyoruz... Cevher olarak görev taşırken, YAŞAM KALEMLERİ olarak da görev taşıyoruz... Saltanatın kulu olan insanın mutlak kuranı kelamdır ve bu MÜSİH kapıların ilminin gücüdür... Eğer, RAHMİ KAPIYI kodlamak gerekirse, bugün çok kolaydır bunu yapmak... Ama RABBİ KAPIYI kodlamak, daha zordur... Onu ötesinde RAHMAN KAPISI vardır, o daha da zordur... Ve bütün köklerimiz dünya planetinde olduğundandır ki; BİZ BU KAPILARIN TÜMÜNÜ KODLAYACAK GÜÇTEYİZ... Ve KALEM olup, MUTLAK KURAN olup bunları yapmaktayız... “KIRK KAPININ İLMİ” dedikleri bir ilimden söz edilir hep... KIRK KAPININ İLMİ... Bu ilim ağır yükü hafifletenlerin kelamıyla kodlanmış bir ilimdir... Herkes iyi anlasın ki; “KIRKLAR” denilenler, hakiki tahditsiz ilim sofralarındakilerdir... Ve bu sofralardakilerin de, tümü MÜRİD diye ifade edilir... AMA DÜNYA PLANETİ ARTIK, MÜTHİŞ BİR IŞIK HALİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR Kİ; “MÜRİDLİK” dediğimiz o sahralar diriliklerden ayrışmıştır... Arzın gücünde artık “MÜRİD” diye bir şey kalmamıştır... Ama sizler, müridlik yapmak isterseniz, ölü planete kodlanın, yapın... Ama artık dünya planeti bunları çok ama çok önemle bilin ki, aşmıştır...

BİZLER, DOĞANIN KÜLTLERİYİZ... MÜRİDLİK YOK DÜNYA PLANETİNDE, DÜNYA PLANINDA ARTIK... Hepimiz, torba torba ışık halinde kodlamalar yaptık... Çılgın dünya, bizi anlar mı bilmem ama biz o çılgınlara çılgın olur, şarkı okuruz... Hangi şarkı? İLİM ŞARKISI canlarım... Ekmeğimizde bu var... Dilimiz hepimizin dilidir ve “yaradanın tahtında İNSAN değil, İLİM oturur” dedik biz... Çokları insandan söz etti... AMA İNSANIN GÜCÜ, ALLAH’IN İLMİ DEĞİL MİDİR? EĞER BU İLİM YOKSA, AKLIN KALEMİ OLUR MU İNSAN? YOLU BULUR MU ACABA? Çok çok kolay bunların yanıtları... İNSAN; ELİNİN GÜCÜNÜ ANLADIĞINDA, HER SORUNUN YANITI ONA DİLLENİR... BUNLARI İYİ ANLAYIN!... EĞER İNSAN KENDİNİ DİLLER VE DİNLERSE, İYİLİK DEĞİLDİR BU, İNSANLIKTIR...

HEPİMİZİN GERÇEĞİ İNSANLIKTIR CANLAR... Ve çürüyen dünyalara biz, tüm insanlığın kelamı olup ineriz... Tıpkı bu dünyaya indirildiğimizdeki gibi... Ama iyi anlayın ki, ÇÜRÜMEK SORUMSUZLUK DEĞİL SORUMLULUKTUR Kİ; çürüme haline gelen bir dünya, kök görevini kodlamadığından çürür ki, kök görevini kodlaması için, MUTLAK KURAN olması hepsi hepsi Allah’ın ilmini hak etmesine bağlıdır ve bu ilmi hak ettiği zaman insan MİKAİL olacaktır... Ve Mikail’in kulluğu mutlak kuranın KURAN TINISI olacaktır...

Canlılar!...

Seviyeniz çok yüksek... Bunu bilmeyen yok... Ama siyahın sistem olduğunu da herkesin anlama imkanı olmalıdır, anlayabilmesi gerekir... Peki ne şekilde anlayacak? SİSTEM, NİZAM VE DÜZEN diye düşünülür hep insanlık kahramanlığı... Bu safhada insan bir kahramandır... Çünkü hem sistemde, hem nizamda, hem de düzende görev taşır... Ama YAŞAM BU MUDUR ACABA? BUNDAN ÖTE BİR YAŞAM VAR MIDIR? KİLİ KUMU BİLMEYEN, ALLAH’IN İLMİNİ ANLAYABİLİR Mİ? Sizler; kil ve kuma inerken, bilmeye değil, insanlığa ilmin kalemi olmaya da değil, peki niye geldiniz?YERKÜRENİN GÖREVİNİ HAK ETMEYE GELDİNİZ!... Peki, yerkürenin görevini hak etmek gerekir mi? Yazı yazmak için, yeryüzünün gücünü KÜBRA yapabilmek ve KÜLT tohumlamak için... HER ŞEYİN İNSANLIK OLDUĞUNU ANLAMAK ve ANLATMAK İÇİN... VE YOLU BULMAK İÇİN... MAYA OLMAK İÇİN... HER ŞEY SİZİNLE VE SİZİN YÜREĞİNİZLE OLMASI İÇİN...

Canlarım, bütün bunlar için DÜNYA İNSANI, MUTLU ve HUZURLU OLMALIDIR... Yoksa o insan, hilal ay bile olsa, yerkürenin gücünü kodlayamaz... Ve yolu koklayamaz... Dünya planeti size muhtaçtır bunu bilin... BU PLANETE “GERÇEK İNSAN” OLUP GELMEK SORUMLULUKTUR... Lokomatifsiniz siz yaşama... Bunu iyi anlayın... Ve siz lokomatif olarak, yıllar yılı görev taşırken yücelikler, BİZ olup geldiniz... Ve dünya planeti, sizin yüreğinizle yol alacak... Ama öyle bir yürek olun ki; tarık tahtında KELAM, yaşam sahra ve siz ZAMANIN TOHUMLARINI KODLAYAN olun... KONUŞMAYIN, KONUŞTURUN İNSANLIĞI... Konuşturun ki, konuşan kontrol kursun... Eğlence değil yaşam... İnsanlık kulluğudur... Sizler dünya planetine eğlence için gelmediniz... Yel esti de, yaşama mı düştünüz acaba? Yarınlar için BSUİ olun... Ölü diriltin canlar... Çıldırmayın... Çıldırtmayın insan sahralarındakileri... AKLIN TAHTINDAN KODLAMALAR YAPIN!...

Kör müyüz? Gözümüz görüyor... Bir tekiz bizler... Evren evren, siyahlıkları kat kat kodlayanlar; evren evren koklayanlar yaşamları, her anı mutlak kılanlar, sistem olup indiler yaşamlara... Ve Lütfi kapıda sizleştiler...

DÜNYA, ELİNİZİN GÜCÜDÜR BUNU BİLİN... Ama bu gücü, korkmadan kodlayın... Kontrol sizdedir... Yeni dönemde artık insan teni, bütünün teknik kelamı olacak... Ve bu insan teni, hakikiyetin kelamında mutlakiyeti tohumlayacak...

YOĞUN IŞIK ALTINDA YAPILAN HER ÇALIŞMA, ALLAH’IN İLMİYLE OLUR CANLAR... Ve bugün burada yapılan çalışma, aklın kalemi olanların, evren evren gezen o yoğunluklarla kodlamalarıdır... KİNİ AŞMAYAN İNSANLAŞAMAZ!... BUNU İYİ BİLİN... Hepiniz bir tek, bir tek meseledir ki bu, İNSANLAŞABİLMENİZ İÇİN BAĞIŞLAYIN YAŞAMLARINIZDA KIRIK KALDIKLARINIZI!... BAĞIŞLAYIN Kİ, HAK TEKNİKTE KELAM OLUN!... KIRMAYIN, KIRDIRMAYIN!... BAĞIŞLAMAYAN KALEMSİZ KALIR CANLAR!... KALEMSİZ KALAN KELAMSIZ KALIR... YARINSIZ KALIR!... YOLU KAPANIR, TOHUMSUZ KALIR... ÖLÜ KALIR!... ONU DİRİLTEMEYİZ CANLAR!... Bunları iyi anlayın ve lüften ama lüften hakim olun, hak olun, yalın alim halinizden öteye varın HAKİM olun!...

Eğer dünya planetinde kök görevli olacaksanız, bunları yapmanız gerekir... Kök görev insanlıktır, biliniz ve biliş halinde çalışınız... Yıllar yılı görev taşıdık dünya planetine ama hiç bu meclis gibisini görmedik... Neden bilir misiniz? GÖNLÜ GÜÇLÜ OLANLARSINIZ SİZLER CANLARIMIZ... GÖNLÜ GÜÇLÜ OLANLARSINIZ... Umutlarımızı kodladınız, bizleri mutlandırdınız... İmparatorluk güçleri olduğunuzu gördük, şafak söktüğündendir ki sizdeyiz ve sevgiyle size geldik... Sizin geri çekilişiniz bizi bize kaynak yaptı ve sizi hak etmeye çalıştık... Çok güçlü çalışmalarınız oldu, görevinizi biliyoruz... Saltanatın gözünün, özünün ve sesinin gücü olduğunuzu biliyoruz... Yağmurun en güçlüsünü yağdırdığınızı biliyoruz ve bizim izin vermemize hiç gerek yoktu, siz siz olup indiniz yaşama, izin diye bir şey kalmadı zaten... Ama bilin ki, izin istenseydi izinler verirdik size... Gidin de, HALİK olun diye...
Aha bu... Sizleri kucaklıyoruz...

https://youtu.be/9SisP8vfrrI
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.11.2018 DİRİLİĞİN İLMİ 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 1. BÖLÜM

Hepinize şükranlar sunuldu, çok şükür, çok şükür...

Dağlarım burada ne yaptığımı soranlar var izah edeyim... Meşale kutsal bir ışıktır ve hepimiz o ışımayı hak etmiş durumdayız ama bir tekiz biz hepimiz ve o bir tek oluş, o yoğunlaşmayı kodlayış, bütüne kült oluş, mektep oluş teknikle mümkündür. Ve hepimiz bir tek olabilirken kendi gerçekliğimizi de hak etmeye çalışıyoruz.

Mutlu huzurlu bir dönem için bu teklik kodlanmaktadır ve bu kodlamayı kendi beden sistemlerimizden geçerek kelam olup bedenimde gerçekleştiriyoruz. Bu bedende yapılan bu kodlama mutluluk ve huzur içindir. Geçişlerinizin yaşam sahralarına indirilişi içindir. Ve bu geçişleri yaparken etken halik olmamız şarttır. Geçişi mutlaka kodlayıcı olup yapmalıyız ki bedenimizdeki gücün kontrolü gerekir, işte bu gücü kontrol edebilmek için mektep olmamız, hak tahtta varmamız ve yaşam kodlamamız enerjetik noktalarla mümkündür. Hepimizin beden sistemlerimizde bu enerji noktaları hak tekniğin kontrolü için koyu bir ışık sahrasına dönüştü ve biz o sistemi hakiki teknikle kodladık.

Bu çalışmalarımız mutluluktur hepimize. Yaptığımız budur ve bütün bunlar kelam olurken bedende olmaktadır ve bedendeki sistemin çalıştırılmasıyla gerçekleştirilmektedir. Yani sesin sistemli olarak tahditsiz şekilde kodlanışı ve hepimizin bedeninin teklikte bedenime inişi ve o bedenden hakikiyeti tahditsiz olarak kodlaması. Bunu mutlulukla başarıyoruz çok huzurluyuz ki bu çalışmalarınız hakikiyetin tekniğini kodlayan bir çalışmadır. Ve yağmur yağarken de teknikle yapar, hepimiz o teknik oluruz ve yağış mutluluk olur.

Büyük kök gerçekliğimiz insanlık ilmidir. İnsanlık ilmini bilebilmek için de kendi bedenlerimizi bilmemiz gerekir. Kendi beden sistemlerimizi anlamamız gerekir çok sayıda yüksek nokta var bedenimizde, bunların hepsi enerjetik sistem noktalarıdır. Ama bu noktaların güç kodlamaları yaptığını da bilmeliyiz. Eminim ki bunu da bileceksiniz ama çok özel bir görevle buraya geldiğinizden her birinizin beden sistemleri bütünün sistemi haline dönüşmelidir. İşte bu sistemin oluşturulabilmesi kontrolle mümkündür.

Herkes kendini bilecek ve kendini dilleyecek... Cennetin kalemi insandır ama cennetin kelamı da hakiki teknikle kodlama yapanlarındır. Bizler o tekniği biliyoruz ve teknikle kodlamalar yapmaktayız.

Bütün köklerimizde ilim vardır, her şeyi bilebilir, her şeyi hak edip dilleyebiliriz. Hiç bir zaman yanlış bilgi vermeyiz çünkü verdi çalışmalarla aldı çalışmalar hakikiyetde tahditsizdir. Verdiğimiz ve aldığımız ne varsa biz olup yaptıklarımızla olur.

Hep insandan söz ederiz ya, insan işte o yüksek merkezlerin toprak toplumdaki tohumlanışını kodlayan insansılı insana kodlanmış tohum olup indiren ve yoğunluğu arttıran Mikail'dir. Mikail sistemi işte bu yüksek meclisin şafaktaki sistemli kodlayışı ile gerçekleşen bir kayıtla dürümlerde dillenen insanlığın kendisidir.

Ama canlarım, bir çoğumuz "neyiz ki" der, öyle sorgular gelirki "biz neyiz ki"... Canlarım işte insan kendini hak edipde bildiğinde sormayacaktır. Bilecektir, ben insanınm diyecektir...

Çok mutluyuz ki öksüz yetim değiliz. Çok mutluyuz ki kaynak ilim bizimledir ve çok mutluyuz ki kontrol dışı hiç bir ilim kodlaması yapılmaz bu mecliste ve çok mutluyuz ki kaynak insan, kalem, teknik kuran, kutsal kayıt hepsi BİSUİ olan barışın sistemidir. Ve bu çalışma barış sistemini kodlayan yegane çalışmadır. Bunu tek tek bilmeniz için bildiriyorum. barış sistemini hakiki teknikle kodlayabilen yegane çalışma burada yaptığımız bu çalışmadır. Ve barışı hak etmemiz barış olmamızla mümkündür. Eğer barış olmuşsak hakkımız olan hakiki teknik kelamımızda, hak tınıda ve yoğunluğumuzda mevcuttur.

Dünya planeti ölü bir planet ise, biz ne olduk? Ölüyüz!... Dünya planeti dirilmişse biz ne olduk? Diriyiz... Peki ölü müyüz, diri miyiz? Öldüğümüz an dillendiğimizde, dinlendiğimizde yaşama indiğimizde halik kılınabilenlerin hakikiyetinde dillenişimizde dirilik kodlanır.

Biz hep diriydik aslında, ölüye gelmedik, ölüme de gelmedik; biz ölüleri diriltmeye geldik canlar... Nasıl yapıyoruz? Sistemli sesleşmelerle... Bizim çalışmamızın anlamı budur, sistemli sesleşmeler... Ve tüm sesler diriliklerde sistemle dilleşen insanlığındır.

Yasa der ki; "önce kör kal ki sen körlüğü anla, sonra göz aç ki sen gözün özü ol, çorba piştiğinde sen o göz ol ki çökme yüreklere aşkla çalış ve yaşa ama daha önemlisi sen yağın o yaşamdaki ilmi ol ki o yağ her ana akış halindedir, kayar akar ki sen o yağ ol ve yaşama ak. Seviyen yükseldiğinde sistem ol, sorma neden diye evren seni diller, siyahtan sistem cevhere indiğinde ilim senleşir, sen yol ol"...

2. bölüm yayınlanacaktır...

 

https://www.youtube.com/watch?v=EiuBLvNzoWw&feature=youtu.be&fbclid=IwAR2PNVUy_S4KFRyAO6__mhAqpaWMrsVWTCvpKUEYRUdanHbKMDu1X30yGrY

 

“DİRİLİĞİN İLMİ (3)”

Del siyahı, gir yüreğe! Al belleğimi, kaynak yap bilişine! Genişle… Halka halka genişle… Geçişler yap sahralara ve tohum olup yarına var… Sonsuzlaş… Hasatını yap.

Uyan! Ölülüğü aş. Öz köklerini hak et. Öz köklerin gücüyle akan ilmi bul ve diril. Ama ara, bul. Bulduğunda kendini bul ve kendin ol.

Şafak söktüğünde çık gel yoğunluklardan… “Ben varım.” de. Karanlığı nurunla aydınlat!

Aç perdeleri, en ve boyun ötesine var. Kare ol. Küp ol. Küre ol ve dünya ol. Kürenin merkez noktasını bul ve kübra kapılarda kürzi ol. Yorulma! Her an ol ve olduğunda bak ne olacak? Sen pırlanta gibi sahra olacaksın.

Hadi “ol” diyelim. Ol diyelim ki ki kalemi haket. Yaz… Yazdığını yaşa. Cennet sensin, bil.

Din dirilik olsun, kelam kaleme varsın hakk olsun ve yarınlar kodlandığında yaşam cennet olsun. Hadi “ol” diyelim.

Dünya barış olsun… Çok güzel günler bizim olsun. Neden mi? Çünkü BİZ olan yücelik öyle istiyor. BİZ “ol” der ve olur. Aha bu.

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.11.2018 DİRİLİĞİN İLMİ 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 2. BÖLÜM

Ölümüyüm?... Öz görevim ölmek... Ben öldüm!... Yarın daha güçlü olduğum zaman da ölü kalırım neden? Çünkü ben her anım ya... Ben an sırrı olan ilimim ya... Hangi dünya beni kontrol edebilir ki?...

Ben tüm zamanların kontrolünü kurabilirim ama yalın, hakim ve hak olduğumda... Çorba piştiğinde ve ben o çorbaya ilim olup indiğimde... Ve ben o çorbada teknik hakikiyeti tahditsiz olarak kayıtladığımda... Ve ben yolu kodlarken, mutlak kuranı kodladığımda... Ağırı hafiflettiğimde artık beden benim... O beden artık Allah'ın bedenidir... Allah'ın yahtıdır o beden... Ama o bedeni bilmek o bedende dinlemek 10 turu tamamlamakla mümkündür diye düşünmeyin... 10 tur sizi bütünler belki... Sizin sizeeöiniz 10 turda bütünlenir ama siz 10'un çarpı 2'sinde kontrol kuracak güce varırsınız...

Yani 20.turda arzın kültü olursunuz... Ama yolunuz var mı?... Yok... Yoldan daha öte bir yolsunuz siz o zaman... Allah ilmisiniz... Ve yolunuz bütünün yoludur...

Orası aşktır.. Orası şarkıdır... Ama o şarkı hakiki şarkı değil, ilimsi şarkıdır size... Peki ne olacak?... Sizin 20. Sistemi de kodlamanız gerekir. Bunu nasıl yapacaksınız?... İkinci katında... Yani 20 nin 2. Katı... İşte gürz... Gürzün sistemi... Artık orada siz bir kürzi kapı haline dönüşürsünüz... O kürzi kapıda kalem siz olur ve yol Sultalık yolu olur...

O yolu da kodladınız... Ve o yolu da kalem yaptınız... Daha ne yapacaksınız?... Şevkle çalışın... Onun ötesi de var... Hani derim ya 43. Hakim kat... Tahditsiz olan o kat ve orada arzın kulu olur her an... O an tahtında ilim sizleşir ve her an olursunuz...

İşte canlarım her an oluş 43. Hak katına varıştır.. Oraya varan an sahrası olur.. Her An'da olur... Mutlak olur ve 40 kelam, 40 kalem, Mutlak kuran hepsi 42'nin aşılması ile olur...

42 yi aştığınız ve yol olup mutlak oldunuz... Sonra ne olacak?... Sevgililer, siz an sahraları olarak her şavkı kodlayacaksınız... Mutlak zerk dediğiniz olaya kaynak olacaksınız... Zerk başlar orada ama an zerkidir yapılan... Her Ana zerk... İlmin her ana zerki... Ve buda oldukan sonra yarınlar kodlanır... İşte yaşamın toprağa inişi kodlanışlarla gerçekleşir... Ve siyah renk mutlak kelamda kalem olur.. Ve doğanın gücü dürümlere iner..

Sorumlu insanlık olur.. Ve kendiniz kendi yüreğinizi hak edersiniz... Yaradanın tınısı budur işte canlar... Yaradnın tınısı 43. Kattaki teknik kulluktur... Ve o kulluğu kodladıktan itibaren sizler cennet cennet dolaşırsınız..

Helal, halik... Hak teknik, mutlak kaynak, İmparatorluk hepsi sevgi olur size... Ve gerçek geçişleriniz mutlulukla yapılır...

Ve yol Allah'a varır... Yol hakka varır... Yol hakikiyete varır... Her şey her şey sizleşir... Aha mükafatınız dirilik olur ve siz diriler kalırsınız bütün zamanlarda... Diriler kalmak... Dirilmek.. Maya olmak... Hepsi mutluluk olur bize...

Ve yol... Nedir yol?... Allah'ın kelamıdır canlarım... Peki Allah yoksa, siz niye yaşama indiniz ki?... O siz değilmiydi yoksa?...

İşte canlarım o cevhere vardığınız zaman siz kendiniz bilmeye başlarsınız... Ve o cevhere vardığınız zaman siz kelama indiğinizi de anlarsınız... Çorba pişti diyebilirsiniz... O çorba kelam oldu... Halikiyetle hakikiyeti de tohumladı diyebilirsiniz... Ve çorbada aşk olur... Siz aşk olursunuz...

Yaşam insana kelam ilmini öğretir... Ama insan kaleme inmedikçe yaşayamaz ki.. İşte canlarım yaşayabilmek kelam olup, halik olup, kalem olmak demektir...

Ve sorumlu olacağınız her şey hak edip, hak olup var ettiğinizdir... Teknik olarak izah etmek gerekirse, namaza duran kelama durur... Ama namazdır yaptığı, kelamda kulluk yapamaz çünkü ruhsuzdur o...

Ama kelam kul olduğunda ve ruh kutsal toprakları tohumladığında ve yarınlar kontrol edildiğinde, artık cemaatler kodlamalara başlarlar... Ve ziya olan ilmi kalem olur, insana iner... Ve tüm insanlığın gücü budur...

Yoğun ışık altında olmak hepimize görevdir... Nefesimiz güçlüdür ve bu nefesle biz her anı halik kılarız... Ama halik kılarken de kalem olup, hakkın kapısını kodlarız... Yeni dönemde bütüne hizmetçiyiz canlar bunu hepiniz bilin...

Ama öylesi bir hizmetçi olacağız ki kaynağın şafağı ilmimizde kodlanmış olacak... Bütün kökleriniz tüm zamanlarda ki yaşamlarınız dünya planetine inecek... Öylesi bir gerçeklikle kodlayacağız ki zamanı, Kemal'in kelamı mutlak kuranımız ve muhammet kutsal ışığı siyahtan öte siyahlığımızdan kült olacak...

Yalın ve hakim olan insan yeri göğü yaratan ilmin kelamı olduğunu bilecek... Ve et kemik olduğunu anlamayacak... Ve yenilendiğini ve yeniden yaşayacağını bilecek...

Ama nasıl bir yaşam olacak bu?... Oğullarını kontrol etmediği, oğullarının kontrollu olduğu bir yaşam... Yeni dönem müthiş bir şavkla yeniden kelama inecek... İşte o şavk sizsiniz canlar...

Siz hepimizin görevlilerisiniz ki bu çorbayı yapmanız mutluluk olmuştur... Bu çorbaya hurileri değil ilimi koydunuz unutmayın... Sizler hurilerden ötesiniz canlar gerçekliksiniz...

Onlara söyleyin artık geçsinler bu cennet anlayışını... İnsanın kelam olduğunu bilsinler... Söyleyin onlara... Yeni dönemde hak ettiklerini hak olup anlasınlar... Ama herkes kendi hakkı olanı anlayacaktır, hak etmediğini anlayamaz ki...

Ama şunu iyi açıklayın... Dünya planeti gerçek cevherini temiz olarak yeryüzüne çekmiştir.... Ve bu dönemde insan kendi cennetinde yaşayacak... Ve öyle bir cennet kurduk ki bu dünyada, halkı, hakkı ve yaşamı bilenlerin cenneti... Hakkı, halkı ve hakikiyeti anlayanların cenneti... Ve bütüne hizmetçilerin cevhere indirildikleri bir cennet... Ve biz bu cennete, yaşamları ektik... Ve her bir yaşama itibarı koyduk... İtibar insanın hak tahtıdır...

Ve itibarı olanlar o tahtta hak olup yaşayacaklar... Hologramdan aştık geçtikte, hologramda olanlara şarkılar okuyacağız canlar... Ama her şarkı aklın şarkısı olmalı ki ocakları tütsün...

Yoksa ölü kalırlar... Ölü kalmaları örtülerini açamamalarıdır... Örtülerini açmaları için elimizden geleni yapalım...

Ve bizler, canlarımız, tüm zamanları koruyalım!... Hazırız buna hazırız... Eminim ki sizler de hazırsınız... Cennet.... Cennet... Cennet... Aha cennet!...

Şimdilik...

https://youtu.be/B4H0uEQ_pqc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

24.KASIM.2018 TARİHLİ DİRİLİĞİN İLMİ 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Üzerimizdeki yük çok hafifledi ve CENNET OLAN İNSAN KAYNAK OLDU... Umutlarımız çok daha güçlendi ve dünyanın Lütfi kalemi hepimizin görevini, hakikiyetini dilledi... “Elim Allah’ın elidir” dediğimde; alıp götürdükleri ne varsa, aklın kalemi yaptılar ve bütüne hizmet için bu çalışmaya kayıtladılar...

Şimdi; DAĞ Allah’ın tahtı, o dağa varan insan KELAM ve o kelamı kodlayan herkes MUTLAK... Biz o mutlak olanı Hakk’a ve HAKK İLMİNE DİLLEDİK... Haydi dünya, gör yüreği... O YÜREK SANA SEN OLUP İNDİ...

Cümle yolcular!...

GÖRÜN YÜCELİKLERİ... Hepsi zamana siyah renkte indiler... Haydi can kapım... AÇIK TUT YÜREKLERE KELAMINI!... ÇÜNKÜ O KAPIDA “BEDEN” OLANLAR KODLANACAKLAR...

Çorba pişmişse, o çorbaya şarkıyı koy... ŞAFAK OL!... Toy olanları koy oraya... Ama ölüyü de dirilt... Hepimiz seninle olalım... Ey çorbam!... “OL” de ki, bütün köklerim göklerde kelama insin... Unutma!... Rahman KA HA’da rakipsizdir... Ama o tektir... Onun Lütfi kapısında şevk vardır... Ve rahmanın halikiyetinde HAKK, kervan bütünün gücü olup yolculuk yapar...

AMON toplantısına dahil olanların bugün buraya gelmeleri önemliydi ki; onların tümü buradalar... Hepimiz Amonlara görev verdik ve dedik ki “gerçek kaleminizi kodlayın ve toprağı tohumlayın.” Hepsi bütüne hizmetçi oldular... ATON kapılarındakiler de kök gerçeklikleriyle dünya diriliğini kelama indirdiler... Ve dünya doğumunu yaptılar... Hatonların Lütfi kapısında ak tahtlar vardı... Ocak yaktılar ve hepsi bizimle oldular... Sormayın, dünya “LET ME GO” dediğinde... Kimler gelir, kimler gider... Biz deriz ki “kelam kalemi ilme kuran yaptıkça, herkes herkese gelip gidecek.”

Haydi canlarım; genişleyin, genişleyin geçin!... Haydi, haydi geçin... BİRLİK KELAMINA ve YAŞAM KURANINA İNİN!... Gerçek kapınızdan hologram olmayan o topraklara varın ve yolunuzu kodlayın... Bizim elimiz, herkesin eli olacak... Ama bu el; muktedir insanlık kelamındaki hakikiyetin, hak teknikteki lekesizliğini kodlayacak...

Ölümü sormayın bana... Ölü dirildiğinde artık ölüm diye bir şey yoktur... Bedenim dünya ilmiyle dillendikçe, her bir Medine kelama indikçe, yeryüzü görevli oldukça, beden islamın kelamıdır ama, yaşamın lekesiz kalmasını da sağlar...

BORÇ ÖDENİR YAŞAMA... HEPİMİZ BORÇLANIRIZ TÜM ZAMANLARA... Ve sorgu sual etmeyiz “neden borçlandık” diye... YAŞAM, bizi bizden bize tanıtırken, hep bizim için çabalar... Ya biz onun için ne yaparız? Yaptığımız onun kök gerçekliğiyle uyumlu mudur? Ölüyü diriltirken ocağımızda o var mıdır? Kontrol dışı olanlar, kodlandıklarında mutlak kuranlarını kayda aldıkça, bütün kültleri kontrol ettiklerince, ölüyü dirilttiklerini mi zannederler? Sanmam... Sanmam canlar... Biz bu dünyayı, organ nakli için değil, ölüyü hak teknikle kodlamak için var ettik... Bu dünyaya geçişimiz de, ölüyü hak ettirmek ve muktedir kılmak içindir... Kontrolu kuran kim? Koruyup kodlayan kim? Yarını hak teknikle kayda alan kim? Elleri ellerimiz midir? Ölüyü dirilttiğinde tüm insanlık ocağı mıdır? Ve yüreği HAKİKİYETLE mi dillenmektedir? Vergi verdi mi yaşama? Kim hangi vergiyle kendini tohumladı? Ve ölü planet, müthiş bir safha kayıtlamalarıyla kodlanırken, hepimiz bu dünyayla BİLİŞİ KODLAYABİLDİK Mİ? HANGİMİZ DÜNYANIN LÜTFİ KAPISIYIZ... Ve bizim için dünya, enkarne midir ziya olan sahraya?

Canlarım!...

BU DÜNYA BİZE BORÇLU DEĞİL, BİZ BU DÜNYAYA BORÇLUYUZ... BUNU İYİ KAVRAYIN... ÇÜNKÜ BİZ BU DÜNYAYI “GERÇEK KAPIMIZ” diye bilmedik... “İLMİMİZ” diye bildik... Ama gerçek kapımız kontrol kurduğu zaman, kodlayacağımız o yaşamdı... Hem dünya ölüydü, hem dünya diriydi, hem yürek köksüzdü, hem yürek köklüydü... Hangisi? Hepsi... Peki nasıl oldu? Cennet dediğinizde, cemaatle cevheri cennet kelamı diye dillediğinizde ve hatta ve hatta hakikiyette diri olup tüm zamanları kontroldan çıkardığınız zaman kayıtlarıyla da, siyaha vardığınızı anlattık sizlere... Hangi dünyanın ölü olduğunu, hangi dünyanın dirildiğini, hangi yaşamın kurullara kodlandığını her şeyi anlattık da, hanginiz anlayabildiniz? “CENNET İNSANDIR” dediğimde de, bunu hiç anlayan çıktı mı acaba?

Bedenim dünyalıdır... Ama aklım dünyaların çok daha ötelerindedir... Bedenimi dünyaya çektim de, aklımı kodladım mı? Kesinlikle... Ama yolum bütünün yoludur ki, bu yolu korumalıyım... Hepimizin görevi ilim ve biz bu ilmi bütünün gücüyle dürümlemeliydik... Hepimizin özünde ilim, bütünlüğünde kelam var ama TÜM İNSANLIĞIN YENİLENİŞİDİR YAPMAK İSTEDİĞİMİZ... Ve bu yenileniş, her şeyin yeniden başlangıcı ya da yerkürenin yeniden kodlanışı değildir... Herşeyin erginleşmesi de değildir... Peki nedir? HARIN YÜKSELMESİDİR... Har yükseldiğinde ne olur? Murad ettiğiniz ne varsa, Hakk’ın kapısına gelir ve siz onu hak teknikle kelama indirirseniz, onun kontrollu olarak varolması gerçekleşir...YARATIRSINIZ ONU... Yarınları kodlarken yarattığınızdan öte yaratırsınız...

İşte canlarım, artık sizler her istediğinizi başarabilirsiniz... Bunu size bugün anlatmak istedim... “Ben artık öleceğim” diyene deyin ki “seni öldürtmem.” “Ben artık yenileneceğim” diyene deyin ki “sen bensin gel, gel” deyin... Ya da “ben öldüğüm zaman sensiz kalmam” diyene “ sen yoksun ki ben öldüğünü kök görevle dilleyeyim de, sen kelam ol yenilen.” CAN, SEN HEP ANSIN YA!... Bunları söyleyeyim...

https://youtu.be/3lYYe712UuM
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

DİRİLİĞİN İLMİ 3,
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4.AKIŞ 3.BÖLÜM

Canlarım, arkanız yok, önünüz yok… Bunu iyi bilin. Hepiniz AN’sınız. Bunun iyi bilin.

Çarık çıkarmadınız… Çarıklı değildiniz zaten. Hakkınız olanı hakettiniz. Bunları anlayın. Ve deyin ki “Ben ölmem.”

Doğanın gücünü bilin. O güç sizin yüreğinizdeki kübradır. O güçten öte olduğunuzu bilin ve doğayı göreve alın. Deyin ki “Ölü diriliyor. Hadi sen de diril.. ”

“Yarını hakedin!” ve deyin ki “Dünya yenilenecek ve yoğunluk artacak.” Ve yine deyin ki “Benim adım insan. Her an’dayım ve bütündeyim… Her şeyim ben.” Deyin.

Yolun Allah yolu olduğunu bilin. Ruhun kul olduğunu bilin. Kontrolu kurun.

Seviyeniz çok iyi. Bugünden daha güçlü bir gün sizi, “hakk teknik”le dillerken, daha yüce bir gücü hak tohumla kodlayın. Ve dünyanın arzı olan, tüm zamanların sırrını olan bilişinizi hakedin.

Eğer o bilişi hakederseniz, neticeyi de bilirsiniz… Ama o bilişi mutlaka hakedin, çünkü o biliş, sizin “birlik tekniği”yle kodladığınız ve kontrol için de kayda aldığınız, her anda var olan “kervanınız” olacak sizin…

Daha da özel bir bilgi veriyim:

Seviyenizin çok üstün olduğunu bilerek kelamınızı kodlayın. Yeni dönem, senin sana verdiği değil, senliğin sisteme verdiği bilişin kaydı olacak… Ve bu gönüllerin sürprizi olacak! Öyle bir sürpriz olacak ki dünya planeti için ve dünya ilmini hakedenler için…

Bu sürpriz, Tanrı kalemi’nin, toprak toplumdaki dürümlerinde ilmin kelamını bütünün kültü olmasını sağlayan yüce cevherin ayrılık gözetilmeyen bir şarkısına dönüşecek… Ve o şarkı, “İmparatorluğun hakk tahtı”ndan tüm zamanlara indirilen bir şavk olacak.

Ve deri kemik insan, yaşamda şevkin şavkı olduğunda aşk olacak. O insan “ak saha” olacak. Yerkürenin gücü olacak o insan ve dünya planeti onun ilmiyle dillenecek. Ve ruhsuz kalan bir zaman, ruha “hakk taht” olup kodlanacak. İşte; yaşam budur canlar!

Siz dünyayı kırk kapının kırkı mı zannettiniz? Bu dünya lahti kelam olan, hakiki bir tahditsizlik olduğunda, “şekil boyutları” artık şarkılar okumaya başlayacak.

Hanginiz daha yüceyseniz o şarkı sizin olacak ve okuyan siz, okutan siz olacaksınız. Ama yol, Allah’ın yolu oldukça, hakk tahtı, “ak KA HA” olacak.

Ve bin kere dünya yaşamı kodlasa, her seferinde “insanlık boyutları” kodlanır. İnsanlık boyutlarının kodlanmadığı bir yaşam, kodlanmaz. Tüm insanlığın iyi anlaması gereken şudur ki “imparatorluğun kübra olan kelamı olan insan” yoksa, “ilim” yoktur… İlim yoksa “yarın” yoktur. Yarın yoksa, aklın sahası, yaşamın sahrası yoktur. Ve hiç bir zaman da olgun sahra, olgun şafak, öksüz kalanlarda bile kontrol kurmaz.

Ve bizler “Deli, diri” deriz ya hani! Hani her ana varıp da “Ben Ben” diyenlere deriz ya “Sen yok, Biz var.” İşte o bizlik, herkesin ilmidir canlar. Bunu artık Türkiye çalışmalarında netleştirelim.

Başkası yok… Herkes tektir, bunu anlayın. Başkalık yok. Ve yolun kontrolu bu tekliktedir.

Kaçıp gidersek tüm zamanlara, kaçan anda kaçar… Aşk sahrasında yine anda kodlanır, yine yol Allah yolu’dur ama ruhsuz kalır Hira dağı bile…

Siz diyebilirsiniz ki “Mariana’ya (Dünyanın en derin çukuru) inerim, Hira’ya varırım.” Mariana sessizlik olur size. Tıpkı Hira’nın sistemsiz kalışı gibi… En aşağı en yukarıyı hep tohumladı ama önce göz. Sözü, özsüz kalanın görevi yoktur.

Şimdi “Deliler, diriler” dediklerime şunu da şöyleyim; yaşamın aşkı insanlıktır. O hakkın kalemi’dir. Yolun kuranı’dır.

Süreç içerisinde, herkes o kuran olacak… Ve yol olacak. Başka bir alternatif yoktur!

Kimse diriliğinin ötesindeki dirilikten ayrı olmayacak. Ama deri insanlık kelamı, yaşam ilim oldukça, herkes yolun kontrolunda olacak.

Yol olanın, yolcu olanın, ya da yolda olanın kelamı tektir… Ama farklı olan kelam, Allah tekniğidir. Biz yolda olana “toy” deriz. Yol olana, “hologramı aşmış” deriz. Yolcu olana ise, “toyluktan kontrol kurup, yarına varan o yaşam kodlamasını yapan” deriz. Bir tektir hepsi de. Tüm insanlığın bunu anlaması kolay olmayacak. Bunları iyi biliyoruz ama yeni dönemde hepimizin gerçeği budur canlar.

Olgun, olgunluğunu dilleyecek. Olan olduğunu halik kılıp dinleyecek… Ya da olmayan olacak ve olgunlukla kontrol kuracak dürüme varmak için şarkı okuyacak ama tüm şarkılar ayrılık gözetmeyecek. Ve dünya elimiz olacak. Biz “Dünya niye yaratıldı?” diye sorduk, değil mi? Hadi bunu da izah edeyim… Ama bunu yazıp vereyim.

(3. kayda geçildi.)

https://youtu.be/WBiVwiZFQyg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 174 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol