Birlik İlmi
  FORUM
 
=> Daha kayıt olmadın mı?

Ortak aklın yarattığı BİRLİK idrakinin temel faktörleri olan bilgiyi, sevgiyi ve saygıyı hakim kılan; spiritüel, kozmik ve metapisişik paylaşımlar dileğiyle Forumumuzu hizmetinize sunuyoruz. Saygılarımızla...

FORUM - Hikaye

Burdasın:
FORUM => GİRİŞ => Hikaye
<- Geri  1  2  3 Devam -> 

burake
(şimdiye kadar 135 posta)
09.05.2010 15:35 (UTC)[alıntı yap]
6.BÖLÜM

-Söylediğin şeyler gerçeklikten çok uzak. İnançlarının normal olmadığının farkında mısın?

-Benim hakkımda kaygılanma. Unutma ki ben senin inançlarının normal olmadığını düşünmüyorum ve şu andaki inançlarımdan da tamamen kendim sorumluyum. Senin yaşam deneyimini tamamen özümseyerek daha farklı bir deneyime geçmeye karar verdim ve bundan asla pişman değilim. Tam tersine yaşamım senin yaşamına göre çok daha doyurucu.

-Benim yaşamım senin için sadece bir tahmin. Sen kendi eski yaşamına göre oluşan bir farktan söz edebilirsin ama benimki hakkında konuşamazsın.

-Ama sen konuşabilirsin. İşte ben de seni buna davet ediyorum. Dene, gör ve ondan sonra konuş. Yaşamım eskisine göre çok daha doyurucu de, ya da değil de.

-Buna ihtiyacım yok.

-İşte bu konuda yanılıyorsun. Neye ihtiyacın olduğu konusunda da sadece şimdiye kadarki hayatında alışageldiğin "kabuller" tarafından yönlendiriliyorsun. Ve bunu bilen benim, sen değil.

-Bunu nasıl bilebilirsin?

-Senin hayat bilgeliği hakkındaki yetersizliğin bana bu konuda yeterince bilgi veriyor. Benim düşüncelerimi reddedişini gördüğümde senin dünyan hakkında yeterince sağlam tahminlerde bulunabiliyorum. Bunu benim geçmişteki bilgisiz yaşamımla karşılaştırıyorum ve işte senin hakkında senin bildiğinden daha çok şey bilen bir insan olarak karşında duruyorum.

-"Hayat bilgeliği" dediğinde anlattığın karmakarışık ve tutarsız görüşleri anlamak gerekiyor herhalde.

-Anlamak değil sadece hemen reddetmemek gerekiyor. Ta ki aksi kanıtlanana kadar.

-Sen de benim gerçekliğimin yanlış olduğunu kanıtlamak zorundasın aynı şekilde.

-Hayır. Senin gerçekliğin bana göre yanlış değil, unuttun mu burada birşeyleri reddeden sensin, ben değil. Reddetmek ispat yükümlülüğü getirir. Doğruluk ve yanlışlık kaygısı olmayanın doğruluğu ya da yanlışlığı ispata ihtiyacı da yoktur.
burake
(şimdiye kadar 135 posta)
09.05.2010 15:36 (UTC)[alıntı yap]
7.BÖLÜM

-Doğruları ve yanlışları olmayan, her türlü doğruluk ve yanlışlık değerinden azade bir yaşam düşünülemez.

-Doğru düşünülemez, ama deneyimlenebilir. İşte burada karşında böyle biri oturuyor. Ve benim deneyimim bence seni biraz korkutuyor.

-Neden korkutuyor?

-Sen neden dersin?

-Cevap sırası sende.

-Olabilir, yanlız şunu bil ki ben senin kendi cevaplarını bulman için buradayım, sana senin bana yapmaya çalıştığın gibi bir görüşün doğruluğunu dayatmak için değil. Şimdi eğer senin bir cevabın yoksa benim şunu söylememe izin ver: Bende ve benim sana anlattığım deneyimde şu ana kadar olan yaşamına, yani varlığına bir tehdit görüyorsun. Yani bir yerde senin ölümünüm ben. Öyle ya, herşeyi sorgularsak geriye ne kalır? Ama merak etme ölecek olan sen değilsin, ölecek olan sadece zihnindeki o savunmayı pek sevdiğin karmaşa.

-Esas senin zihnin bayağı karmaşık görünüyor.

-Hayır, değil. Benim söylediklerim senin zihnine bir karmaşa gibi gözüküyor sadece. Senin karmakarışık ve parçalanmış zihnin kendisinin sağlıklı olduğu önkabulüne sıkı sıkıya sarılmış, ona yabancı gelen herşeyi hiç sorgulamadan reddediyor. Hastalığının farkında olmayan bir hasta gibi.

-Bu konuda nasıl bu kadar emin olabilirsin?

-Ben hiçbirşeyden emin olamam ve olmayı da istemem zaten. Benim işim sorgulamak, sorgulamak ve tekrar sorgulamaktır. Ve seni sorgulamaya teşvik etmek. Düşünmek budur, yoksa aynı şeyleri tekrar tekrar zihninde tutmak değil.

-Sorgulayınca dünya ile ilgili yeni bir anlayışa ulaşacağım. Öyle mi?

-Evet ve hayır. Sorgulayınca yeni bir anlayışa ulaşacaksın ama bugünkü anlamında aldığın şekliyle değil. Soruyu sorunca bir cevap oluşacak ama ilk cevap eski alışkanlıklar düzeyinde olacak. Yani eski anlamı yansıtan bir tuzak, sadece yeni bir sınırlılık. Sen burada durursan kaybedersin ama buna aldanmayıp tekrar sorguladığında ve tekrar ve tekrar sorguladığında bir gün gelecek eski alışkanlıkları kırıp atacaksın.

-Ve o zaman geldiğinde senin deneyimine sahip olacak ve seni anlayacağım.

-Hayır. Kendi deneyimine sahip olacaksın ve beni değil sadece kendi kendini anlayacaksın. Eskisinden daha iyi bir şekilde.

-Sorgulamak ilk defasında eski anlayışı davet edecekse bir sonrakisinde de edecektir. Buna göre senin iddia ettiğin şey hiçbir zaman gerçekleşemez. İşte senin gerçekliğinin varolmadığının kanıtı.

-Bu tamamen hangi düzeyde sorguladığına bağlı. Sorularını alıştığın düzeyde sorarsan hiçbirşey değişmeyecektir. Bunu zaten bugüne kadar da hep yaptın. Hep şahsen doğruluğu sınanmamış ön kabuller çerçevesinde sorular sorup, onlara gene o kabullere uygun cevaplar buldun. Benim ise sorgulamaktan kastım bu değil.

-O bahsettiğin "derin düzeyde" sorgularsam yanıtların da "o derin düzeyde" olması gerekir. Az evvel söylediğin şekilde "eski anlayış" çerçevesinde değil.

-Bu doğru. Ama ilk başlarda bu o kadar zayıf bir şekilde olacaktır ki sen onları algılamakta zorluk çekeceksin. Benim kastettiğim buydu. Sorgulamak senin sınırlı anlayışın ve önkabullerinle benim sınırsız dünyam arasındaki tek ortak nokta ve senin için de güzel bir anahtar.

-Ve sen bunun benim için "sınırlılıktan kurtuluşu" sağlayacak tek yol olduğunu söylüyorsun.

-Hayır. Sınırlılıktan sınırsızlığa giden pek çok yol vardır. Bir budist de olabilir ve "Nirvana"ya ulaşabilirsin. Ve oraya vardığında bir bakarsın ki ben orada seni beklemekteyim ya da Gandi, ya da Buda.

-Senin zihnin iyice karışmış. Bunların konumuzla hiçbir ilgisi yok.

-Neden olmasın ki? Tüm yaşam sensin ve bu yolculuk senin bunu idrak yolculuğundur dediğimde Buda'nın ya da Gandi'nin bu "yaşamın" dışında olacağını mı zannediyorsun?

-Buda ya da Gandi ya da senin, benden ayrı şeyler olduğunu red mi ediyorsun?

-Hayır. Sadece senin tüm yaşam "birken" ve aslında "senken" kendi düşüncelerinin içindeki kaybolmuşluğunu, yalnızlığını ve bunu idrak edemeyişini seyrediyorum.

burake
(şimdiye kadar 135 posta)
20.05.2010 14:22 (UTC)[alıntı yap]
8.BÖLÜM

-Benim yaşamımdaki inanışlarım bence son derece mantıklı.

-Doğru ama bu yeterli oldukları anlamına gelmez. Senin "inanışların" ve "mantığın" beni tatmin etmediğinden bir gün bir araştırma yaptım ve bir de baktım ki işler hiç de göründüğü gibi değil. Sonuçta inanışlar yitip gitti ama gördüğün gibi hala mantıklı düşünüyorum.

-Bence mantıklı düşünmüyorsun.

-Düşünüyorum. Hem de neden biliyor musun?

-Bana mantıklı çıkarımlar yaptığını mı söyleyeceksin?

-Hayır. Böyle bir cevabı sen verirdin eminim. Benim cevabım ise daha basit. Mantıklı düşünüyorum çünkü soru soruyorum. Soru soruyor ve araştırıyorum. Anlattığım herşey sana saçma gelebilir ama bunun mantıklı olduğundan şüphe edemezsin.

-Bunu neden yapamayayım?

-Çünkü eğer bunu yapacak olursan kendi varoluşunu reddetmiş olursun. Unutma ki senin benim anlattıklarımı reddedebilmek için onların doğruluğunu sorgulamaya ihtiyacın var. Daha evvel de söylediğim gibi senin sınırlı yaşamında varolup da evrensel ve sınırsız olan ve seni sınırsızlığa bağlayan halkadır sorgulamak.

-Ve de sorgulamak sonucunda elde ettiğin sonuçların kabul edilebilir olup olmadığına bakmak.

-Sen bunu çok seviyorsun değil mi? İlla sonuçlara bakacaksın ve bir karar vereceksin. Ama unutma, bu kararı o ana kadarki sorgulanmamış inançlarına göre veriyorsun. Yani bir bakıma çok aceleci davranıyorsun. Ben sorgulamak kısmında durup soluk alırken sen ileriye sıçrayıp "kararını" veriyorsun. Elbette karar ver ama güvenilir verilere göre ve bunun için de benim söylediklerim de dahil başkalarından duyduklarına güvenme.

-Başkalarından neyi duydum?

-Bugünkü inançların hep başkalarından duyulmuş şeylerdir ve sence öylesine kabul edilmiş şeyler.

-Onlar benim yaşam deneyimimin sonuçlarıdır.

-İşte bunun böyle olduğunu sanman da senin koşullanmışlığındandır. Bir deneyimin ne olduğu konusunda da hep genel geçerli görüşlerle iştigal etmektesin. Kendini sorgulamaya korkan bir kitlenin bir üyesi olmak istiyorsan buna diyeceğim bir şey yok. Ama bunu istemiyorsan böyle bir şansının olduğunu söylemeye çalışıyorum ben sana burada.

-Çok teşekkür ederim ama benimle başkaları arasında ciddi görüş ayrılıkları var, ben kendi yaşam deneyimimi onların sayesinde bilseydim bu böyle olmazdı.

-İnan ki bu doğru değil genç dostum. Gerçekten bir görüş ayrılığına sen sadece benimle sahipsin. Ve o ayrılık benimle o normal görüşlere sahip diye nitelediğin kitle arasında var. Seninle, belki yanlış bulduğun ama benim anlattıklarıma göre daha az saçma olan, yani "normal" görüşleri olan o kitle arasındaki yüzeysel görüş ayrılıklarını ben görmüyorum bile.
burake
(şimdiye kadar 135 posta)
21.05.2010 19:32 (UTC)[alıntı yap]
9.BÖLÜM

-Beni bu "yeni gerçekliği" deneyimlemeye davet etmekteki nedenin ne? Bundan senin ne gibi bir çıkarın olacak?

-Çıkarlar konusundaki görüşümü daha evvel belirtmiştim. Nedenim konusuna gelince ben buna yaşamın yaşama hizmet etmesi diyorum.

-Bunun çıkardan farkı ne?

-Çıkarda beklenti vardır ve bu beklenti yerine gelmezse hayal kırıklığı olur. Benimse seni yeni bir yaşamı keşfetmeye davet etmekte hiçbir beklentim yok. Sen bu daveti kabul etsen de ben mutlak ve huzurluyum, etmesen de.

-Gene de bir nedenin var.

-Buna amaç da diyebiliriz istersen.

-Amaca ulaşmak sana bir fayda sağlar.

-İşte burada yanılıyorsun. Buradaki amaca ulaşmak bana değil sana bir fayda sağlayacak, bense mutlu ve huzurluyum, öyle de, böyle de.

-Beni ikna edemedin.En azından benim fayda sağlamamın sana fayda sağlayacağını düşünmesen benimle bu sohbeti yapmazdın.

-Benim beynimin içini okuyamadığına göre neyi neden yaptığım hakkında sadece tahminlerde bulunabilirsin.Ve bu tahminleri yaparken de kendi düşünüşünden, kendi hayat anlayışından yola çıkabilirsin. Ama bunların sınırlı karakterine daha evvel de dikkat çekmiştim. Önce benimle aynı hayat anlayışına gel, istersen bu konuyu daha sonra seninle tekrar tartışmaya hazırım.

-Sorumdan kaçtığını hissediyorum dersem bana ne dersin?

-Bunları boşver de sana anlattığım şeye ver dikkatini derim. Kendini bilmeye, kendi hayatını geliştirmeye harca vaktini derim.

-Benimle tartışmadığının farkında mısın?

-Seni kutluyorum. Bunu sana sanıyorum bir ara ben de söylemiştim. Ben sadece senin benimle tartışmanı büyük bir zevk alarak izliyorum. Ve biliyor musun? Aslında sana nasıl iyi bir tartışmacı olunacağı ile ilgili faydalı bir tavsiyede bile bulunabilirim.

-Dur da bir tahmin yapayım: İnancına son derece sağlam, şahsen denemeye dayalı kanıtlar bularak diyeceksin.

-Hayır. Tartışmayarak. Doğruluğuna ya da yanlışlığına inandığın inançlara değil yaşamın tümüne sahip olarak. Üzülen, kızan ya da sevinen değil her zaman mutlu ve huzurlu olan aydınlanmış, ermiş, filozof, peygamber, buda ya da adına ne dersen de, işte o olarak.

-İşte yine saçmaladık.

-Çok doğru. Artık biliyorsun ki ben saçmalamayı çok seviyorum. Ama yine de işte karşında dimdik, kendiyle ve sen başta olmak üzere herkesle gurur duyan biri olarak duruyorum.

-Benimle gurur duymanı neye borçluyum?

-Çünkü sende umut görüyorum.

-Çok teşekkürler. Neyin umudunu gördüğünü de bana söyleyebilirsin herhalde.

-Benim dediklerimi uygulama ve kendi yaşamını geliştirme umudunu.

-Bunu nasıl anlamalıyım?

-Umut görüyorum çünkü hala beni dinlemeye devam ediyorsun. Bazen bu tarz bir sohbet ilk bildirdiğim "saçma" görüşlerde karşımdakinin ilgisini yitirmesiyle sonuçlanır. Sendeki devamlılıkta merak ve yaşamı sorgulamak için cesaret görüyorum.

burake
(şimdiye kadar 135 posta)
31.05.2010 19:02 (UTC)[alıntı yap]
10.BÖLÜM

-Bundan dolayı herhalde mutlu olmalıyım. İltifatın için teşekkür ederim.

-Mutlu olup olmayacağın senin bileceğin şey. Burada ben de sana teşekkür ederim.

-Bana niçin teşekkür ediyorsun?

-Hayattaki pek çok şeyden heyecan duymuyorum ( belki de yaşlanmakla alakalıdır bu ). Bir eser yaratıp bunla ilgili kocaman bir ödül alan bir insan, bir fabrika kurup tüm dünyaya ihracat yapan bir başkası ya da insanlık tarihinde büyük değişikliklere yol açan bir buluşa imza atan bir buluşçu gördüğümde ya da bütün bunların hepsini yapanın ben olması düşüncesiyle bile bir heyecan hissetmiyorum içimde. Ama bir insanın yıldızlara uzanışını görmek keyif verici.

-Bir insanın nasıl seninkiler kadar karmaşık, tutarsız ve gerçekten uzak olduğu son derece aşikar görüşlere varabileceğini merak ediyorum doğrusu.

-Görüşlerim tutarlı gözükmeyebilir ama ben tutarlıyım, önemli olan da bu. Bu arada bu çok iyi, yani merak etmen.

-Merak etmem iyi mi? Neden?

-Çünkü merak edebilmek gücünü senin sınırlı yaşamına sınırsızlık vermekte. Merak duygusu senin sınırlı gerçeğinde görülebilen sınırsızlığa ait bir izdir, aynı sorgulamak gibi. Eğer kendi gerçekliğinin herşey olduğuna yüzde yüz kani olsaydın asla hiçbirşeyi merak etmezdin. Böyle yaşayan insanlar vardır, bilirsin. Ama içten içe gördüğün ve bildiğin şeylerle ilgili bundan daha fazlasının varolduğuna dair sezgisel bir bilişe sahipsin, yani merağa.

-Merak etmek de benim yaşam deneyimimin bir parçasıdır, senin sınırsız dediğin ve benimkinden farklı olduğunu iddia ettiğin gerçekliğin değil. Benim dünya deneyimlerimin ve bunun içinde gerçekleşen bu sohbetin, yani somut ve mantıklı dünyanın.

-Ben burada gene bir kendi kalıplarına uydurma, indirgeme ve her reddedişin temelinde yatan olguyu yani sorgulamaktan kaçış görüyorum. Ama biliyorsun, bunun yanlış olduğunu söylemiyorum, bu sadece bir gözlem. Bu arada yeri gelmişken benim gerçekliğimin seninkinden farklılığının sadece kapsam açısından olduğunu da hatırlatayım. Bana göre sen tüm yaşamını büyük bir odada geçiren, hiç dışarıya çıkmamış ve tüm dünyanın bu odadan ibaret olduğunu zanneden bir insana benziyorsun. O odada senin gibi başkaları da var ve onlar da seninle aynı şeyi düşünüyor. Sizler son derece mutlu bir yaşam sürerken birgün birden birşey oluyor ve birisi o odanın kapısını çalıyor.

-Hoşgeldin.

-Henüz gelemedim çünkü beni duyan yok. Herkes bunun bir kapı çalınışı değil, bir yanılsama olduğu konusunda hemfikir. Evet orada öyle bir kapı var ama o her zaman vardı. O bir kapıdır, nokta.

-Sen ne yapıyorsun?

-Hafifçe tekrardan çalıyorum.

-Sonra?

-Yine bir yanılsama diyor herkes, ne olacak?

-Ama..

-Ama birkaçı, hani o çok meraklı olanlar var ya, acaba burada yeni ve bilinmemiş birşeyle mi karşı karşıyayız? diyorlar.

-Sonra?

-Sonra bunu başkalarına da söylüyorlar ve saçmalama allahaşkına gibisinden sözler işitiyorlar.

-Hikayenin sonu?

-Onu da sen yaz. Seni burada baştan beri buna teşvik etmeye çalışıyorum.


Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 190
Bütün postalar: 358
Bütün kullanıcılar: 154
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
  Bugün 56 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol