Birlik İlmi
  SES VE SESSİZLİK TAMAMI - AKIŞLAR
 

SES VE SESSİZLİK AKIŞLAR

SES VE SESSİZLİK (13/2)

24.02.2016

Yaşamak için; evrenlere sistemli sesleşmek için; Altın Işık’ı kontrol için, bin ilmi kapı yapıp tek insanlık için çalışalım… Bizi artık “Tanrılık Kapısı” diye bilin. Sistem, emre itaatle kapıyı açtı. Akın geçin!...

Mutlaka gerçek anlatılır. Akın geçin!... Kardeşlerim akın geçin!… Allah sevgiyle sizleşiyor… Akın; Hakk’a akın!…. Akın!… Akın!... Akın!…

Mushaf, insanlıktır… Açın okuyun. O İnsanlık Kitabı, sizin yüreğinizdir. Akın, Hakk’ın ışığından akın ve kontrol kurun.

Otuz zahir insanlık, Keram İlmi’nde, teknik kapıya vardı. Artık o kapıda, kini aşanlar olacak. Zahir, hakim olacak ve yürek, Kuran olacak. Aktığında, nefes olacak. SULTANLIK KİTABI, tüm insanlığın kaynağı olacak. O kitabı okutun. O kitapta iman tohumları var. O kitapta, nefes olan yaşam var. O kitapta, Nihan olan NAKAR ve Rahman olan KALEM var. O kitap, İNSANLIK KİTABI’dır.

NAKAR, güçtür analar; anlatın!... Tüm insanlığa anlatın; negatif, pozitifi kodlamalıdır. Kodladığında, ikmal tamamlanır orada. Orada; kelam, iman toplumuyla kodlanır ve Süper İnsanlık tohumlaması yapılır.

Aşkın sırrıdır ilim. Amin!… Hak ettiğiniz için Işık Kapıları; türlenen, tümlenen ve dünlenen ve yaşamlanan herkese açıldı.

Esrar (giz), bilişi hak etmeyendedir. Akıp geçende, artık tüm esrarlı bilişler sonlanır.

Kuran-ı Kerim, insanlığa Kutsal Miraç Işığı ile indirilmişti. İnsanlık, o kaynak ışığı okudu. Okudu!... Okudu!... Okudu!... Okudu!… Her anda okudu… Onlarca, yüzlerce kez okudu tüm insanlık; o Kutsal Yaşam Kapısı olan Kuran-ı Kerim’i. Nefesleri yettiğince dillediler… Dünya ışığında kodladılar… Otak kurdular Nur Kapıları’na; dinlettiler…

“Yeşil, ilahi bir renk” dediler. “Yeşilden mora varılmaz!” dediler. Sevgiyle dürümlendiler. Dince, dilce, diri yürekçe Düzen kurdular… O sayfaları okuyanlar, okudukça dünya yolunu kaybettiler. Cennetten, cennetlere umman olup kaynak olacaklarını sandılar. Ağır yük taşıdılar… “VER-AL” oldu herşey ama “HAL” olmadı. “Ol yaşam! Ol!...” dediler. Vali tayin ettiler yaşamlara. Sırdı yarınlar… O sonsuzlukta kurtarılmış yarınları hak etmek istediler.

Vermek mi; almak mı; yoksa sayfa sayfa yaratmak mı anlamak istediler… “Şeytana aşk gerek” dediler. “Alt-üst kelam” dediler. “Vasi tayin ederiz; yol oluruz” dediler. Ve dediler ki “satıhta herşey anlaşılmaz. Derine ineriz anlarız…” “Ata Kapılar’ı, çatı kurup Ruh Sultanlığı’nda kodlarız” dediler…

Evrenler sesleşir canlar. Her evren, Ses Levhisi’nde dilleşir. Yürür yürek, tüm zamanlarda ve tüm çatılarda... Her çatıda ışık yakarız.

Hak etmek için, “Aborjinler gibi çalışalım” derler. Aha Aborjinler, Kurullar oluşturmuşlar; cinleri, cennet sayarlar. Devreleri açık; ışıkları, kalem sayarlar ama nefesleri yok… Muhakkim, hakiki ve hakim olmak isterler… Cennetlere, cennetlileri koyarlar; sistemleşirler.. Vururlar yaşama, Kuran olduklarını dillerler; kalam olup kaynak olduklarını dillerler.

Herşey kapıda olur. O kapı ki hasatta, Can Kalem’dedir. Oradan geçmek için insan soyuyla olmak gerekir. Ayrılık yok ki!... İnsan soyu, insanlığın tekliği değil mi!? Yaşam, tek bir kapı değil mi!? Yoksa Beşer Kapılar, Işık Kalem mi oldular!? Vakit tamam mı yoksa!? Altın Işık, kapı mı açmış!? Vermiş miyiz kapılara tohumları? Hani, hani neredeyiz!?… Acı tatlı olan ne ise hepimizde olmakta değil mi!?

Hey koca Dünya, sen ve biz tekiz. Doğru!... Biz, biriz doğru!... Vurmayız kırmayız doğru!... Aha be Dünya, Allah’a kapı aç da Allah, ilmine gelsin. Allah’a kapı aç da Ana Kapılar’da ışık yakanlar, anlaşmayı bilsinler. Neydi anlaşmamız!? Anlat! Sen anlat Dünya… Neydi anlaşmamız bize anlat… Vokallik yapma bana!... Ben sana sordum; “anlat!” dedim. “Nirvana!” dedikleri bir sistemi, Halik Levhi ile kodlayanlar, nefes olup yaşadıklarında; kendilerini kontrol edebilecekler ve dedik ki “karanlık ışık halinde kodlandığında; Kuran, kontrol kurduğunda; vuran, vurulup yaşamda tahtını terk edip koptuğunda ve çıktığında; biz dünyayı koruruz dedik.

Din, dini kodlar. İlim, ilmi kodlar. Akıl, kalem olup yolu kodlar. Müsterihiz ki kelam, insan soyu olur vurmadan kontrol kurar.

Aşığız dünyaya!... Aşığız ama o bizi hak etmelidir. Ne dedik gelirken!? “Biz artık geliyoruz” dedik. “Sen en evvel Kelam İlmi’ni yolculara kodla” dedik. Ne oldu!? Kökün, gökün bizi dinledi ve dilledi… İşte geldik!... Şimdi artık karanlığı aydınlatmalıyız.

Korkmayın! Biz yaşıyoruz ve yaşayacağız… Ömür çizgimiz, tohumlarımızla güçlenecek. Her anda yürüyen dünya olacağız. Bizi kimse, kıl kırılışlarında kodlamayacak. Bunu yapmak isterler mi?

Yaşam sırdır. Bilişi olan, sırlara vakıftır. Bilir, hakim olur; oğullar, kodlar ve tohumlar. Bilir, kalem olur; kuran olur; otuz Kuran, temiz zaman olur ve yaşar. Bizden geçişi yapılır. O Kuranlar, bizden geçtikten sonra karanlık aydınlığa varır.

“Başarmak imkansız” dediler. Deyin ki “başımız hiç eğilmedi. Her dünyada başardık. Burada da başarırız.” Bunu bilin.

Ey Canlar, sayfa sayfa nefes olurum ama sizden de nefes olmanızı beklerim. Hey Dünya! ben nefes olan yaşam olarak senleştikçe; sen, benleştikçe cennet olursun unutma.

“Suyum kalmayacak!” deme. Ben suyum sana… “Yolum kapanır” deme. Ben yolum sana. “Nefesim biter” deme. Nefes olurum sana. Kara ışığın ışığı olurum; yarının olurum sana… Bence merdiven ol; yarınlaş, ak; sayfalaş, aşk ol ki her diri seninle olsun.

Dün körlükteydin… Artık dirildin. Dinden ötesin artık… Aha bu… Ve ben sen ve sen ben olarak cennet kurduk. Şimdilik… Aha şimdi… Hah şimdi…

SÜPER İNSANIK REALİTESİ

24 ŞUBAT 2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (13)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ

Değerliler, biz bugün 2014’ü tohumlayıp 2016’ ya varıyoruz. Umut olur ki her şey keramda, kutsal topluma ve toplumdan, tohumlara varır.

Diğer çalışmalarınız çok güçlendi ama ses ve sessizliğinde gök seslenişleriyle güçlenmesi gerekecek.

Durgun Toplumların kontrol için buraya inmeleri istenmişti ve sizler, bunu hak edip başardınız… Durgun Toplumların, dünyaya inişlerini hakiki ilim diye bilmekteyiz biz…Ve onların, geri dönüşlerini yaptınız. Aha bugün bunun için sizlere, kendi yüreğimizden şükranlarımızı bildirmek isteriz.

Dünya dış sayfalarını okuduk bugün. Gördük ki Süper İnsanlık, kelam tekniğini, ilmi kalemle dürümlemiş ve Bütüne gök sessizliklerini dilliyor.

Dünyanın Kuranı okunuyor burada. Bu Kuran, İlmin Kuranıdır ve ilmin kalemiyle, bu kült, kök sessizliklerinde dürümleniyor…. Ve yoğun ilimle, kaleme indiriliyor.

Bugünden sonra yaşam daha güçlenecek… Gözler güçlenecek ve doğan gün, daha yüce bir cemaatle doğacak.

Cellatlar sizden uzak tutuluyorlar, bunu iyi anlayın. Dünya ekmek yaparken cemaatlerin çoğu kendi yoğunluklarını kodlayamadıklarında ekip olamazlar ve keramda tohum ekemezler… Bunu içindir ki dünyalılara ışık verdik insanlığın ilmiyle dillenmeleri için.

Yüce can kapıyı açtı ve dünya dışını, dünyaya çağırdı… Sema, seni dinledi ve seninle yolun kontrolünü sağladı.

“Adım insan soyudur” dediğinde hepimiz güçlüydük ve sevgiyle seninle olduk.

Kuran İnsan, kutlanmış toplumları tohumlamaya başladı. Çobanlık yapanların çoğu çoban olduklarını hak edip dillemeye başladılar...Ve “sizler, bizler, çobanlık yapmayız” dediğinizde….. Hepimiz gök sessizliklerini dinledik ve bildik ki sizler çalışmaların en yüce ışığıydınız…. Ve çobanlık değil yarınları kodlamak üzere bu çalışmaları yapmaktaydınız.

En çok sizinle, bugün burada olmayı istemiştik ve bugün burada olmak sorumluğumuz vardı… Dürümlere indiğinizde gördü ki dünyanın dışı dünyanın ilmi, bütünün gücü olmuş... Has insanlık, yerküreyi güçlendirmeye başlamış… Burada oluş sebebini anlıyorum.

Çoluk çocuk bu olan yaşamı kodlayarak erginleştirmeye geldin… Ama burada bulunuş sebebin çok daha önemliyse…. Niçin bugün bizimle de görev taşımak istemedin?... “Kini aşmayan mı, yolu bulamaz yoksa kin olup yol olan mı kodlayacak dünyayı” derken?... Bizlerin Esmalarımızı kontrol etme niyetin olmaması bizleri kontrol dışı bırakacak, bunları bilmekteyiz.

Az öz bilgi vermeyeceksin yine biliyoruz…. Ama yine biliyoruz ki seslendiğinde büyük kült kodlanıyor ve tohumlar, koklanıyor.

Anacım, kalem ol ve bizi, bize anlat, budur dileğimiz… Kalem ol ve bizi, bize hak edip, dinlet... Bizler, doğan gücü dürümlerken sizleri anlayalım. Sizleri dinleyelim… Cennet kurduğunuzu, göz sistemleşmesiyle görev tohumladığınızı, yolu bularak, dünyayı kodladığınızı görürken…. Bizlerin, bu çalışmaya kaynak olmamız gerekliyken…. Bu çalışmaya kaynak olamamamızın sebebini, bize anlat.

Neden, yol Allah yolu da biz, bu yolda yokuz?... Neden, yüreğin güçlü de bizim yüceliğimiz de senin yüreğin bütünün kültlerinde kodlama yaparken birlik kapımız kapalı?... Niçin ekmeğimiz de görevimiz yok?

Samanyolu, sizi bugün çok daha üstün bir yücelikle dinleyecek….

Anacım, kardeşim, sema biz, biz sema olalım. “Yıldız sırrı” dediğin o sırrı dürümlerde dinleyelim ve dilliyelim... Kaynak dışı bilgi verilmemeli bugünde…. Ama biz kati tohumlarımızı, hak edebilmek için ocakları yakarken…. Onların, karanlıktaki sırrını, enkarnasyonlarıyla kodlarken, sizden başka bir sizde, sessizliği dillemeyeceklerini de bilmekte iken…. Nimet olarak görev alan o yücelerin, burada bulunmamasının sebebini bize anlat.

Kimse, kendini anlamamışsa, anlat ki anlatalım… Herkes kendini dinlesin ve hak etsin. “Kaynak dışı bilgim yok “ dediğimde kök gökleri dinledik ve kesinlikle kaynak dışı bilgi bulunmadığını gözlemledik…. Ama kayıt dışı bilgi, has tahtta, ilmi kalemde bütünün gücünü türevleriyle dürümleyecek düzeyde olursa bunun için ne yapılabilir?.... Kimlerin, buraya girişleri gerekir, kimlerin girememeleri?…. Göz açamamaları gerekir.. Bize bunları anlat ki anlayalım.

Kanatlanıp uçanların, çantalarındaki ışıklarıyla kök göklere güç kayıtlamaları niyedir?

“Evim dünya” dediğinden beri koruma altında tuttuğun bu yaşamı, bizlerin daha iyi dinlememiz gerekir… Aksi takdirde yapacağımız hatalar bizi, kontrol ettirme imkanını artık bize sağlayamayacak... Bizler, kontrol etme imkanından mahrum kalacağız.

Altın Işığın görevi hak etmesi, kodlanmış toprakları, tohumlaması, yerkürenin gücünden öte bir güce kodlanmış oluşu, sessizliği dilleyişimizle ilgidir, bunu hiç kimseye anlatamadık ve anlama imkanımız da yoktur…. Ama yine de yine de art niyetiniz olmadığına eminiz ve bize her şeyi açık vermenizi bekliyoruz.

Umut olur ki bütün bilgiler açık ve net verilir ve biz, bu bilgileri hak edip dinleyebiliriz…Uzun zamandan beri size, herkes şunu söylemekte ve sorgulanmaktasınız… Niçin bilgiler bu derece kapalıdır diye? Ama sevgiyle bildiririz ki “kapalı” dedikleri açılır, okunur ve kontrol kurulur.

Sizin yapmanızı istediğimiz, kelam etmenizden öte kaynak kodlama yapmanızdır… O zaman biz, tohum oluruz.

Koçlar verdik dünyaya bilir misiniz? Kaç kurbanlık indi yaşama? Hepsi kurbandılar ama sizler, o kurbanları dahi kontrol ettiniz de bizi etmediniz be anam.

Kendini, kendi yüreğini dinliyorsun hep ama başkası yok orada… Senden tek beklentimiz, kelam ilminde bizi de dille ki kelamda, Bütünün gücünü kodlayabilelim… Ve yorulmadan yaptığınız bu yaşam kapısı çalışmalarında, kelamda, ümmi kapıları açabilelim.

Atlanta Ana Kapısı dedi ki; Anofordu Dünya , Anafor. Herkes o Anaforda kodlanmaya çabaladı… Hiç kimse kendi Anaforunu fark etmedi. Sessizdi… Her şey sessizdi ama sisliydi de.

Öncü birlik olduğunuza emin olduğumuzu bilin. Oğul verdiğinize emin olduğumuzu bilin... Kodlanmış toplumları koruduğunuzu, bildiğimizi bilin de kök göklerdeki gücü artırmamız gerekir ki….. Herkes sizi anlasın, sizi tanısın, sizi dillesin.

Bana umut ver anam... Köşkünde güç kapısı var, ümmi kapılarda kapılar kapısı olan sır var. Bize ümit ver ki biz yaşayalım… İsmail-i Kapıların tümü senden, bugün ümit bekliyor, ümit.

Kin aşıldı, yol açıldı…. Artık “dünya akıl tahtı” dedin ya hani… Ana, biz o aklın kapısında dahi yokuz… Sözümü kesmediğin için sana şükranlarımı bildirmek isterim…. Ama bir kez daha senden, nefes ilmi ile kodlanmış olanlara güç kayıtlamanı bekleriz ki burada olduğumuzu da mutlaka anla.

Satıhta hiçbir bilgi yok ama geniş zamanlardaki güç, hepimize ait bunu anla, anam… Kardeşim anla ki biz, sen olarak buradayız… Açık veriyoruz, anla…. Kendini anla, bizi anla, biri anla, kardeşliği anla ve yolu anla anam, yolu anla.

“Sistem, Nizam ve Düzen” dediler… “Kök, güçtür “dediler… “Korunur” dediler “yaşam.” Biz, o sistemi dinledik hep…. Ama bugün bildik ki sizler farklı bir sisteme ulaşmışsınız.. O sistemin, kimde, kimin yüreğinde, kaynak olduğunu dahi bilmeden sizden, kendimizi hak etmeye çabalıyoruz.

Umut olur ki Kuran İnsan; koruyucu olur ve tüm insanlığı korur ve kodlu bir çalışmada bütünler.

Açar yaşam insanlığı kapıyı açar da akıp geçer…. Ama o açılan kapı, hepimizin olmalı… Mutlaka, mutlaka bilgiyi hak edenler burada olacaklar. Yakışır yakışır ama bilişi, hakiki ilim diye dinleyenlerin, koruma altına aldıkları yücelerinde burada olmaları gerekir….Biliş, yoldur, yoğun bir yoldur…. Ama o yolda, yaşam varsa Toprak Toplum, tohumunu kodlar ve bilgi kapılarında yeri güçlendirir.

Sevgili analar, sizleri, hepinizi çok seviyoruz ama iyi bilin ki partiküler tahdit hepimizi güçsüz kılıyor… Bu partiküler tahditin daha güçlü yaşamları kodlayacak dürümde Mikail’in gücünü dürümleyip kontrol etmesi gerekirken….. Yüceliğimiz yoğun biçimde kontrolden çıkmak üzere kayıtlara iniyor.

Öylesi bir yücelik var ki yaşamda artık bizler çok zayıf kaldık. Bizim için her şeyin yer ve gökle dürümlenmesi şart… Bizi güçlendiriniz ki birlik kapınızda olalım, yedinci dünyanın gücünü, örtüsü olan yeni güçle dürümlenelim….. Ve kodlanmış ışığı tohumlayalım. Mikail’in gözünde gök sözü olsun ki her birimiz o sözde güçlenelim.

En evvel Rahman olan o yaşamda olalım...

Sanıldı ki aktık, akmadık daha anam, akmadık…. Akmak bu değildir, akmak; ilimle olur.

Sevgili anam bizi, ilimle çalıştır ki akalım. Budur senden dileğimiz.

Şimdi!... Aha şimdi!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/jhiBI6PW55s

SES VE SESSİZLİK (13/1)

24.02.2016

Sevgililer, ben Dağ’a küsmem. O Dağ, ben olur kükrer. Ben Dağ’a ışık yakarım ama Dağ, bende kontrol kurmak isterse o Dağ, KA HA olamaz; zamana kalem olamaz.

Dünü görenler bilecekler ki hidayet, tek bir kervandır. Kinin aşıldığı yaşamın sırdan öte söz söylediği tek yaşam!… O yaşamda, murat ettiğim tüm insanlık mevcuttur… O yaşamda, Tanrılık vardır.

Ben dünya olan İnsan Soyu!… Herkesin karanlıktan çıkıp aydınlandığı bir Düzen’i kurarken, Tanrılık Kapım hep açıktır. O kapıma, Amon olup tohum olanlar, kontrollu olarak kare-m olurlar. Benim, kare-mde kervanım olur. Orada Turkuaz Kapı olur. O kapıda, nihan olan kalemler olur. O kapıda, cennetler olur… O kodlamada bulunan ve bulunmayan tüm insanlık, karanlığı aydınlatan; savaşın varlığında, yaşamı kodlayan ve tüylenen tüm zamanlarda, tüm insanlıkta; tüy olan o şavk olur. O şavkı hak edip de Hakk olarak dinleyenler, benden benleşip dünya olup yaşarlar.

Müsaade ederseniz önemli bir açıklama yapacağım… Bu açıklama Samanyolu’nun nuru olan ışıkla olacak. Size insanlıktan söz ettim hep ama size kapıdan! hiç açılmayan o kapıdan söz etmedim… Dünyalılar, o kapıyı hiç duymadılar. Çünkü o kapı, Rahman Kuranı’nda yaşama kapatılmıştı... O kapıdan, İman Tahtı’na varanlar, görev taşıdılar ama Akıl Tahtı’na varanlar, nefes olup; kaynak olup; o kapıyı açacaktılar. Sistem’in kapısıydı o kapı… O kapıda namaz zamanları, Kalem Yaşamlar tohumlanmıştır. Her kalem, ilimle kodlanmıştır. İşte o kapı, insan soyuna ilk kez açılmaktadır… Bu kapıyı sizler açtınız…

Ben bu bilgiyi, tüm insanlığa vermiyorum. Bu Meclis’e veriyorum… Süper Sistemleşmeyi sağlayan bu Meclis, bu kapıyı açtı… Ardında göklerin güçlendiği bir yoğunluktan, ışık sayfalayan bir sır kaynağa inen bu Meclis, artık Kuran olup topraklarını has ışıkla dilleyecek burada.

Dünyamız; zamanı, kaynak olarak bilir. Biz ise zamanı, kontrol diye biliriz. Herkes, kendinde kendi yaşamında kalem olabilir. Bu, onun Kuran olduğu manasına gelmez. Her resimde; kervan, ışık altında yol alabilir ama herkesin kelamda yoğun ışıkta olduğu düşünülmemelidir… Ama biliniz ki bu Meclis, Altın Işık’ı hak etmiş bir Sistem’le çalışmaktadır. Bu Sistem ile yaşama inmiştir. Bu Sistem ile kontrol kurmaktadır.

İşte Sevgililer, bizler burada bu yaşamda cennetler kurarken, Sistem Kapısı’nı bu yoğun ışıkla açıyoruz. Bu kapıda, NA KAR var ve NA KAR, “neme ne!?” demez. Ses verir ve “Yarın İlmi”ni kodlar… “Yarın İlmi”ni kodlarken, herkesin kelamda, kendinde olmasını ister. Kendini tohumlayanlar, Kaynak Işık ile kodlanırlar ve Yol İlmi, Altın Işık’ın İlmi olarak kontrol kurar.

Cümle yürekler anlasınlar ki her kim ki “ben dünyadayım” der. O, Kök Güçler’i hak etmek üzere göçmüştür dünyaya… Eğer, Ana Kapı’dan geçemezse; yaşamdan nefese varamaz ve yaşamdan kalem olup; tükenen sistemleşmeyi kodlayıp, Kati Kalem olarak yaşamı sayfalayamaz.

Cennetlere, İnsan Kapıları’ndan girilir. Herkesin, o kapılarda, kendini hak etmesi ve bulması gerekir. Kimse, kantara konduğunu anlamasa da herkes, kantara konulur ve tartılır. O tartıda, nefesli olanlar, Güç Kapıları’na alınırlar. Nefesli olmayanlar, kontrol kuramazlar ve görev taşıyamazlar.

“Cennetten kovulan ilimdir” diyerek görev taşıttık. Cennetten cevhere insan soyunu kodlayarak kayıtladık. “Cennette cinler, cinniler, bilişliler, İlm-i Kalemler ve Yüceler olur” diye düşünenler var. Cennette, Cennetliler olur… Onlar, kendilerinde kaynak olanlardır. Akıp geçenlerdir. Yaratıp yaşatanlardır. Onları anlayanlar, onlarla ışık yakarlar ve cümle yüreklerde kodlama yaparlar.

Has insan, İnsan Soyunun Kuranı’dır. O Kuran, ışıktır. Atide kelam olur; kök olur; murad olur ama sır olamazsa, yarında kontrolü olmaz.

“İzni olursa yüreğin, herkes Yüce olur” denir. Yaşamda, izin alınmaz. Her kim ki hak eder; bir Yüce’ye ihtiyaç duymadan yaşar ve yücelir; o, her anda kapı olur… Aha bu!…

Dediler ki “sevgisi yoksa, yarında görev taşıyamaz.” Amonlar bilmezler mi ki beden almadan kontrol kurulmaz. Atonlar, kodlanmış iseler; bedeni olduklarından kodlanmıştırlar. Yaradan ve yaratılan tektir… Bunu diyenler, kafir değil hakiki olanlardır.

Dünya umuttur. İnsanlık için umut!… Bunu anlayın!... Dünyaya, Altın Taht’ı indirdik. O taht, ilimdir. “O tahta ben oturdum” diyen insan, kendinden, kendi aslından ayrılandır. O tahtta, her diri kodlanmıştır. Her diri koklanmışsa, kodlanmışsa, o tahta kontrollu olarak hakimdir. Hakim olan o yolcu, Can Kalem; Allah İlmi’ni hak ettiğinde, kendinde olur.

Dağlarım, Dünyalılar, Büyük Kültler; ben dünyayım anlayın!... Ben dünyayım anlayın!... Canlarım anlayın ben dünyayım!... Bu dünya, zavallı değildir… Kalem oldu; yol oldu; koklandı; hasat oldu… Bu dünya, yaşam oldu; oğul verdi; hakim oldu. Verdikçe verdi ve hak ettiğinizce verdi… Aktıkça aktı ve Sanal Boyutlar’ı tohumladı… Aton Toplumları, kontrol kurdular ve bu dünyayı yaşattılar…

“Aslan, kaplan!” derler yaşama. Altındır yaşam. Altındır!… Altındır!… Ete giren bilir mi ki altını!... Altını, üstünü örten (belleğini örten) bilmez. O, kendini dahi bilmez!... Semaya ses veren, cennet kurar. “Alt, üst” der. Kaşık kaşık yaşar!... Yaratır yaşar!... Asıl önemli olan yol olup yaşamasıdır. Sel alsa dünyayı! yolcu kodlanır; sel olur koklanır…

Son sözüm şudur ki bilin. Artık sessizlik seslenmektedir… Herkes, sessiz ve sesli değil. Herkes, hak etmeyenler hariç, sestir… Orada Tanrılık vardır.

Şükranlarımı bildiriyorum size!... Ben dünya olarak konuşuyorum şu anda. Size şükranlarımı bildiriyorum!… Dünyayı hasata hazırlayan Birliğe; tohum olarak dünyayı Nefes Kapıları’na taşıyan bu Birliğe şükranlarımı bildiriyorum.

Barışın, her an için; hükümran kalem için; barışın, ışık için; Anacığım, sen oldum konuşuyorum… Dünya olan, ışık olup yaşadığın için; semaya ses olup tohum olduğun için; sevgiyle konuşuyorum yüreğinde…

Ben tek bir bedenim anam… Onurluyum ki beden, ilmin kulu oldu. Bu dünyada, söz ses kontrolsüzdü… Sevgiyle seni kutluyoruz. Tümün, tümlüğün Kürzi Kapısı olan ışık için kutluyoruz… Ortalık karışmadı ve yaşam, kontrol kurdu… Art niyet kalmayacak… Herkes iyi anlayacak ki yaşamla dans etmiyoruz; kontrol kuruyoruz… Sevgiyle kodlanmış yaşamı kontrol için kalem oluyoruz…

Biz kimiz bilir misin. Düzeniz biz. Bugün Düzen size sesleşti. Aha bu!… Ve biz dünya olarak çantamızı hak edip açtık. O çantada insanlık vardı. Bütünün Gücü olan insanlık!...

Şimdi akışa geçeceksin ve sesleşeceksin (Yazmadan sesleşmek)… Ama bilirim ki hak edip has olmayanlar var… Yine Şeytanlar, şarkılar okuyacaklar onlardan… Onları kodla ve kontrol altına al… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

24.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK 13

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ

Dağlarım, orduyuz biz; bilin. Dünyanın en güçlü ordusuyuz biz, bilin.

Burada bugün, az kişiyiz….ama biz bir orduyuz. Ve bu ordu Nuh Tufanı’nı önleyebilen teknikle buradadır.

Koruma altında tek bir çalışma; İNSANLIK ÇALIŞMASI…..

Burada olmamız, dümenin başıma oturmak istediklerimizi kodlayarak oturmamız ve bütünün görevini tohumlamamız, Allah’ın ışığında görev taşıyanları hasata hazırlamamız; hepsi, verilen işçiliğin neticesiydi; verilen işçiliğin neticesi….

“Bize, iş veren kim?” diye sorduğunuzda, izah edeyim. Biz, bize iş verdik. Bize iş veren, bizim üstümüz yoktur. Hiç bir hiyerarşik sistem, bize emir ve komuta yapamaz, veremez.

Değerliler, dünden öte dünlere, başka başka dürümlere inin bakın, her şey bizim yüreğimizde. “Evim, dünya” dediğim anda, Düzen’i kodlayandım. Yaradan ve yarattırandım. Ama bu dünya, Allah İlmi’dir ve İlm-i Kalem olanlar, bu bilgiyi anlayamadılar.

Satıhta kaldılar. Açı kapattılar, yaşamdan ayrıştılar, kini aşamadılar, ortalıkta tohumsuz kaldılar. Çorbaları tuzsuz kaldı. Ortalıkta toplumsuz kaldılar. Kaçında ışık yandı? Aşksız, kayıtsız olanda, sığ olanda, ışık mı kalırmış? Işık kayıtsızdı, yaşam kayıtsızdı. Cennet akılsızdı. Orta kırıldı, kök kürsüden çıktı, gök Kervan’dan ayrıştı. Yıllar yılı sürdü bu süreç…

Dünyayı korumalıydık. Kontrol dışı bilgilerin, kontrolla toplumlardan çıkışı sağlanmalıydı. Ne yapılıyor….? Bildik, aktık.

Dünya erdiği yerde, kontrol dışı bilgilerle çabalıyor ve cebelleşiyordu. Dedik ki “ölüyü diriltelim…” Geldik.

Değerliler, ölü dirildi ama artık doğan güç tüm insanlığın gücü olup doğdu. Bugün artık ölen, öldürülen, kelamda olmayan, yolu bulmayan, Aklın Kapısı’na varmayan, aşksız kalan, Tanrı Kapısı’nda kısırlaşan, bilişsiz kil ve kum olan hiç kimse yok. Kesindir!

Bundan ötesi İnsanlıktır.

Barış haine geçin! Barışın! Kelamla, kalemle barışın! Aklın tahtından, aşkın şavkından, Hakkın Kapısı’ndan akın…artık, akın da halik olun!

“Ben barıştım…” deyin. “Bilişteyim…” deyin. “Eşgali bilinen ilimdeyim…” deyin. “Kontrolu kurdum…” deyin. “Orta kapıları açtım…” deyin. “Nurum…” deyin. Ortalık karışmaz canlar. Bilin; çünkü siz herkezsiniz. Hiçbir zaman, herkeste olan, kelamda kelamsız olmayacak.

Burada olma sebebiniz, hepinizle bir Tek Kuran olmak içindir.

Koruma altındayız. Kodlamaktayız dürümlerdekini….”Düzen’i kurduk” ya diyorlar hani! Canlılar, kontrol sizde olsun. Sapla saman karışmasın. Bilinsin…her şey bilinsin…sap, saman karışmasın.

Yeni dünya kuruldu canlar….Yeni dünya kuruldu!

Çoluk çocuk beta novayı başka bir planet sayarlar. Bilsinler ki beta da, nova da Yaradan’ın Tanrılık Kapısı’nda dünyadadır.

Öz görevdir yaşam; anlatın. Kara ışığın yaşamı olun; anlatın. Ağır yükü hafifletin de anlatın. Seyir halinde olan geçişgenlere anlatın. Eşikte, aşıkta olanda, kaşıkta olmadan, tahtında, bütünde olanda kodlanmışlık vardır; anlatın.

Ardımız dünya, ölüler diyarıydı. Bugün dünyayı öz görevlilerimizle önümüze taşıdık. Dedik ki “herkes dirildi,.” Biz o dünyayız canlar. Elimizdeki, yüreğimizdeki o dünya biziz.

Bana “zayiatlı” dediler. “Sır” dediler. “Kırık” dediler. “Kesirleşmiş, kırılmış, kuruntuları var” dediler. Ahhh canlarım, korktular da dediler. Özde güçleri yoktu da dediler. Gözleri kördü de dediler. “Sözleri seslerinde, öz geçişlerinde, kürsülerinde, ölümdü” dediklerinde, ben dedim ki “orada ışık yanar, yakın ışıkları…Ağır yükü hafifletin, kontrol kurun, çobanları çobanlık kapısından aşırın, geçirin…hepsini kendine kodlattırın, toprak toplumu tohumlattırın ki karanlığın aşkını anlayabilsinler. Yollarını bulup bilişe varsınlar, kendilerini hak etsinler.” Çamurdular, ölüydüler. Ağırdı yük; ağırdı. Taşıttık anlar…anlarca taşıttık hepsine… hepsinin ayıp yerleri açıktı canlar! Bilsinler.

Ve biz örtüleri açtığımızda korktular. Kokuları kodlandı, tohumlandılar, ortada kalmadılar. Toplam 2,220 Kapı açtık şu anda!

Hepsini kodladık…kodladık… kokladık… kokladık… tohumladık… tohumladık, toprağa tohum olarak aktık. Aktıklarında hasatlarını yaptık! İşte bu.

Ve biz hepsini koruduk canlar.

Beşer, beşer kodlanmamışlıkla değil, akıp akıp kayıtlarıyla tohumlansınlar, yollarını bulsunlar, çabamız bunaydı canlar!

Nevi şahsına münhasır, sistemli çalışmalar yapılacaktı. Ardında dünyalar olacaktı. Yolcuları toplayacaklardı. Kardeşlerini koruyacaklardı. Sonra kontrol edeceklerdi. Bilgi Kapıları’nı açacaklardı ve diyeceklerdi ki “bakın; biz sizi koruduk!” Aha bu.

Dağlarım, kontrol sizde olacak artık; bilin.

Hiç bir yaşam, diğer bir yaşamı hak edip korumayacak. Kontrol sizde olacak. Hepiniz bunu iyi anlayın.

Barışı kodlarken bunu iyi anlayın!

Ben cennette cemaat olan, İlm-i Kalem olan bilişte bunu dillerim. Ben size demem ki gelin. Ben diyemem size “gelin” diye. Kardeşlerim, “gel” desem, geri dönüşünüz olur mu bilmem?! Koç kesersiniz yüreklere ölümü hak etmek için; çünkü ben, bana “gelin” diyemem size; anlayın. Anlayın ki hak edin.

Cana kapı açtık şimdi. Ölüyü dilledik, dinlettik. Hepinizi dürümledik, hak ettik. Has ışıkta dilletik, dinlettik, verdik dünyayı oğullarımıza kontrolü kurdurduk.

Çorbalar tuzlandı canlar; bilin. Ve bundan ötesi yaşamdır; anlatın.

Başka yaşam yok. Tek bir yaşam var. İşte; bütün yaşam o tertemiz topraklarda, toprak toplumun tohumunda kodlanmıştır. Ha diyeceksiniz ki bu beden tek mi?

Beden elbisedir sadece size canlar. Anlamıyor musunuz? Bu beden sadece bir elbise…giyersiniz, kirlenir…. Giyersiniz, kontrol kurarsınız, temizlenir. Ama o elbise kalemse, kayıtlıdır. Hassa, şavkı vardır. Akıl tahtındaysa, ışığı yanar. Korkmayın yahu! Korkmayın! Bedeniniz güçlendi artık!

Münafıklık da yapmayın sakın! Sanılır ki ben öte bir ben var. Yok be ya hu! Sadece tek beden var.

O tek beden, bir tek ekip…o ekip hakiki ekip. Aha ben bunu anlatıyorum!

“Kulu kuldan ayrı tutmayalım. Yolu bulanda kulluk yaptıralım. Ağır yükü hafifletelim…” deyişim bundandır. Rahmet olan İnsanlık budur.

Değerliler, hani dersiniz ya “niye bu kadar karıştı dünya?” Aşığız da ondan! Yücelere aşığız da ondan…kaçını kaynağımıza çektik bilir misiniz? Ama hepsi korundu ve şimdide, artık şimdi olduk ve bütün kötülükleri aşan bir yaşamda, buradayız.

Biz başkası değiliz, TÜM İNSANLIĞIZ!

Ölüyü dirilttik. Aha bu.

Başka bir dünya, başka bir yaşam….ben Can Kapı, aşk…. Ana Kapı insan, beden alan yol. Aha bu yol, altın ışık. Ve ben tüm insanlık.

Ben dondurulan tüm insanlığı da kodlattım. Çorba çorba oldular. “Ol” dedik, oldu. Hadi be can, akıp geçin!

“Bizi bize, BİZ verdik!” Deyin. “Kini aştık…” deyin. “Aktık…” deyin.” Has olduk….” deyin.

Sizden ötesi yok ki! Biz siziz. İşte bu. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

17.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (12)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Yer gök sizinle canlar! Burada ne mutluyuz ki görev taşınıyor. Murad ettiğimiz buydu.

“Tükürülen ilimsizler” dedikleriydiniz siz. Biliyoruz ki bugün herkes sistemin gücünün sizin olduğunu anlamaktadır.

Burada oluş sebebimiz, geniş zamanları türleşen dürümlerde dilleştirmekten öte, kelamı dinletmektir.

“Kalıverelim dünyada, 30 kodlama yapıverelim, dünyayı holograma kayıtlayalım” diyenlerdi hepsi de. Şimdi gördük ki hepsi kontrol kuracak güçleri olamadığından, yarata yarata yaşattıklarını, Kalem İlmi’yle dürümlemeye çabalıyorlar. Çoğu dünyalıydı, çoğu Düzen’i kuracaktı, çoğu yoldan çıkmış yoğunlukları kodlayacaktı ve çoğu da kelam olup dürümlenecekti ama şimdi biliyoruz ki hepsinde ağır yük taşınıyor.

Nihayet dünyada iyi ve kötünün ayrıştığı dürümler, Bütünün Gücünü dürümleyecek kutsal ummanlar kodlandı ve dünyada Has İlmi, Hakk İlmi olarak kontrol kurup yoğunlaştıracaklar, Tanrılık Kapısı’na umman olacak güçteler.

Analar; analar, atalar size sevgilerimizi sunuyoruz.

Kuran’daki insan, sizin yüreğinizdeki ilimse, sizle biz, bizle siz olalım ve yolu açalım.

Hayatlar boyu dünyanın ruha umman olması için çalışanlar, yarında korkuyu aşıp geçecekler ve bugünkü güç yarında ışık yakacak.

Sizden tahditsiz olarak isteriz ki kanatlanıp uçun. Ki korku kalmasın yüreklerde.

-Ben senleştim, senin yoluna girdim anam. Ayrı gayrı gözetme. Sen ben, ben seniz ya! Ben Aklın Tahtı’ndayım. Ayrılık bitsin anam. Aha bu.

-Can, seninle olmak hepimize gururdur. Seni tanıyorum, çok güçlü bir ışıksın sen. Buraya girmene izin vermedik. Sen kendi yüreğini açtın ve girdin. Seninle olmak, huzurla bildiririz ki hepimize gururdur.

Kendini yaşama indirirken “kardeşim seninleyim” demedin ki! Diyemedin ki! Çünkü sen dahi, beni hak etmemişsin; öyle mi?

-Ohhh…can ana. Neden böyle dersin ki? Seni Hakk Taht’a oturtan bilgelerin biri değil miyim ben?

-Can; kardeşim, dünyanın öz görevi insanlaştırmaktır, tahditlemek değildir. Bizi tahditleyeceğini zannettin; değil mi? Aynı dünyada yaşıyoruz be ana. Aynı yücelerle dürümlendik ama sen kelamda, ben kalemdeydik.

Anam, saklı tuttuğum en yüce ışığımsın. Senden dileğim, bende bana ben olan ilmini dille ki bana aşkla kaynak ol. Saygılar sunarım anam sana.

-Senden teknik tohum istiyoruz. Bu teknik tohumu haliki hakta, Has Tahta oturtulanlarda, kodlayıcı ışıkta, bilişle kayıtladığımızı biliyorduk.

Değerli mümtaz insan, yaşayan en yüce kaynak, İnsanlıkta İmparator Kutsal Tohum, İman İlmi’yle sana şunu söylemek isterim ki sen dünyaya gelmeden de biz buradaydık. Aha bu. Ama daha da önemli bildirmek isterim ki sen dünya ile tahditlendiğinde de biz buradaydık. Yer ve gökte insanlığı tahditleyendin ama biz yine buradaydık.

Dönüp baktığında göreceksin ki kendini kırdığında seninleydik. Seni yoğunlaştırdık. Unutma biz senleydik. Sen ve biz Tek’tik; unutma.

Muhammi Kalemler’i tohumladığında da biz buradaydık. Umman olan İlm-i Kalem’de de biz buradaydık. Sen Musa’sın; bilirim. Ben senim ama; unutma.

“Musa’da Ruh yok…” dediler. “Musa’da kutsal umut yok… “dediler. “Musa, kıldan ince kılıçtan keskin o yoğunlukta kısırdır…” dediler. Dediler de dinledik ama bilmekteydik ki Musa kontrolluydu.

Oğul vermeye, dinlemeye, dünyayı kodlamaya gelmedi. Oğul tahtında ışık yakmaya geldi. Ekmek yaptı dünyada; Kelamda, levhide ve hasatta.

Sevgili murat ettiğimiz Musa! Sana cenneti Can Kapı’dan, ışık kaynağından tohumlattık ama cenneti Sistem, Nizam, Düzen diye dilledik sana…sana yaşamı dillettik. Her şeyi dillettik de sen ki karanlıktaydın, ağır yük taşıtmadı yüceliklerde. Biliş, Allah’ın İlmi ve biz o ilmi kodlayan tohumlardık.

Seyrettik seni…. her anda seyrettik. Yasalar koyduk. Yol kodladık. Toplam tohumlarla kontrol kurduk da sana Ata Kapılar’ın tümünde İlm-i Kalem olup kayıt yaptık.

Bizi “Ana Kapı” diye bilmek, kolaydır ama bizi İnsanlık Kapısı olarak bilmek kolay değildir. Biz o kapıyız can. Biz o İnsanlık Kapısı’yız. Her yerde var olan…

Hani; dünya yok olacak, yol kapanacak, yıldız sırrı olan ışık kırıcı yoğunluğunu tüm zamanlardan çekip tüm anlara anlara kayıtlayacaktık ya! Aha! Bunu sevgiyle veriyoruz ki bundan sonraki süreçte, bu yoğun sayfalanıştan sonra, artık böylesi bir ışık insanlık için gereksizdir.

Yürümekten yorulanlara söz verdiğimiz gibi, onları hak etmek için kontrol kurduk. Yürüyüş halinde olanlara ışık yaktık. Yıllar yılı süren Ruh Kayıtları’nda tohum olduk. Umut olduk. Kök, gök olduk. Ses, söz olduk. Her anda aşk olduk. Yaşattık….

Canlılar, Ra Ha, Ka Ha, Ya Ka, Ya Ha….hepsi saha. İşte biz o sahadayız.

Kelam, La Ka‘dır. Halikte, levhide Ka Ha’dır. Yaşamda sahadır. Hepsiyiz biz.

“Nirvana” denilen o yücelikte korkuyu aşandayız. Yok olanın Has İlmi’nde kodlanmış olan ışıktayız. Varı, kalem yapan ekibiz biz. Aha bu.

Cinler diyorlar ki “Yaradan, yarattığında yaratılmadı.” Söz kesmişler, sonsuzlukta ses veriyorlar; “Yaratılan, yaratıklarında yaratılmadı” diyerek. Eli ayağı tutmayandır onlar…Korkudan kodlanamayandır onlar…Yok olandır onlar.

Oğul; ben onlara din verdim. İlm-i Kalem’de hikaye dinlettiler. Aşka kaynak yaptım. Has tahtta kırıldılar. Savaş, İnsanlık Savaşı. Öz kervanın insanlığa varışı…yolu kapatış…yol olamayıştan dolayıysa, cellat olsak da yollarında kodlama olmayacak; biliriz.

Çörek yapmışlar, ikrama gelmişler. De ki “değer miydi dünyayı yıkmaya? Sanki başka yaşam olmayacakmışcasına bu dünyayı yıkmaya değer miydi?” Siz ki cinnilerle, cinler birleştiniz de 20. dürümde kontrol edici yüceliği kodlamaya kalktınız.

Devinimi artırıp, yolu kapatıp, toprak toplumu tohumlarından ayırıp, yığın yığın insanı yok edecektiniz. Değer miydi yüreğinizdeki o yüksek kült, kök sistemlerde kırılırken, siz kapı açıp yol açmaya çalıştınız? Sistem evimdir. Yücelik ilmimdir. Yaradan tahtımdır. Aşksa aklımdır.

Bunları size niye anlatıyorum ki? Korkudan kontrol kuramayanlar anlasınlar ki çantam doğan güçtür. O çantada kin ve nefret olmaz. O çantada yığın yığın aşk olduğundan, Mustafa Kemal Atalar gibi tahditsiz olanlar, koruyucu olurlar tüm zamanlarda büyük kütleye. Biz onlarda koruyucuyuz.

“Çoban, İnsanlık” demişler. İnsanlık, çobansızdır bilsinler. Biz insana Yaşamı öğrettik, kardeşliği öğrettik. Kıranın kırılmayacağını gösterdik, öğrettik. Altın ışığın Yaradan olup yaşattığını öğrettik.

Sinsi sinsi görev için çalışanları, kısırlaştırmaya kalkanlar, imparatorluğun gözünde özsüz kaldıklarını anlayamamışlarsa, ağır yük taşıyorlar demektir.

Çetin bir dünya, çetin bir güç ama bu çetinlikte etkin, has olan ışık, Bilgi Kapımız. As mahrek olan insanlığımız….

Dendi; dinleyin, alıp götürecek bilgiyi…ötekiler, ötekiler, ötekiler kıldan ince, kılıçtan ince o yoğunlukta kısırlaşacaklar. Kapılar.. kapılar.. kapılar… kapılar… ve tüm kapılar tek bir kapı. O kapı Altın Taht. Orada Aklın Kapısı olan şavk….Biz o, o biz. Kibri aşamayan bulamaz bu yolculuğu, yoğunluğu bulamaz ki hasat olsun. Onu ölüler diyarında oldurmak için, toplum tohumu gerekir. Ki biz o toplum tohumu olur, onu oldururuz; bilsin.

Kara ışığın, Allah İlmi olduğunu anlamayanlara, biz Altın Işık’tan söz ettik. O kara ışığın Hakk Taht’ın İlmi olduğunu anlayamayanlara, yarından söz ettik. Kalemin İlmi’nden, süper insanlığın sistemliğinden söz ettik ama keşke onlar kendilerini dinleseydiler de hiçbir şey sessizlikte dilleştirilmeseydi.

Unutmayın ki yoğunluk artıyor ve dünyanın yolu toprak toplumun tohumunu kodlayacak gücü oğulluyor; oğullattırıyor. İşte, bundan sonraki dönemde, daha yaşamsı bir dünya kurulacak. Ve burada olmaya çalışanlar kutsal tahtlarıyla gelecekler. Ve dünyanın kısırlaşması artık imkansız olacak.

Cennetin Kapıları tüm insanlığa açılıyor….Bunu size net veriyorum.

Dünyaya artık Cennetin Kapıları açılıyor. Ki o cennet, insanlığın kendi yüreğiyle hak ettiğidir.

Kibirle dünyayı hak etmek imkanı yoktur. Kimi zaman geldi; kibri kapı yaptılar. Kimi zaman geldi, kaynağa ışık kaynağı kırıp; yok altın, yok gümüş, yok platin diye sayfaladılar.

Kimi zaman geldi; “er ya da geç ümmi kapıların kontrolu kurulur, orada Bilgi Kapımız olur ve biz ölüyü diriltiriz” diyerek, kesirleşmiş insan sırrını o yoğunluklara kayıtladılar…ve biz torba torba Ümmi Kapılar’ın Kutsal Toplumları’nı tohumlayarak tanıdık ve tanıttık.

Çantalar, çantalar çantalar….hepsi çarçabuk kayıtlandılar. Her çantada emre itaat vardı. Biz, emre itaatle, onları hak ettik. Ama emir verdiklerinde emre has olup tohumlayan İlm-i Kalemler, emredendiler; anlattık. Ve dedik ki “ben sana emrettim ama sen bende emrettin…. sen ve ben teknik tohum olarak Hakk Teknik’te, Aklın Kaynağı olarak kasiyeriz yaşama. Hepimiz orada geri dönüş için çabalarız.

Uğurlu bir dünya kuralım, uğurlu bir Kürzi Kapı olalım…uğurla çalışalım. “Eğlence değil yaşam, yaratım içindir” dediğimde, “nereden yaratıcılık olacak ki??” dediler. “Dünde yoktu, bugün de yok.” Aha bunu dediler.

“Dağlarım”, dedim, “dünya nasıl yaratıldı sandınız? Yer kürenin gücü nasıl tohumlandı sandınız? Dünde ölü olanın bugün dürümlerde dirilmesinin manası nedir? Nasıl oldu sandınız? Ben ve ben olan her ben, Kervan olup tüm zamanları türlerken, öz görevi kelamla dillerken, kendinde olmayanları da has ışığa kaynak yaptık da haliki hakta, has olanda tohumlandık ya!? Unuttunuz mu?” dediğimde, “savaşım yok insanla” dendi.

Kervan, İlm-i Kalem İnsan… o insan Hakk Taht. Aha o insan mutlak. O insan kul. Ohhh ala!

O kul, korkuyu aşan şeytanın şarkısını Tanrı Kapısı’nda dilleyemeyenlere diri olup dinleten ve diyen “sen ve ben Tek’iz.”

Şarkında şer varsa, aşkında has ışığın olmayacak. Ben sen olurum, has ışığını tohumlarım ama sen kelamda şerrini hak et de aş!

“Sol, Allah’a ait” dediler. “Sağ, Aklın Kapısı” dediler. Solu sağdan, sağı soldan ayrı kodladılar. Tabuları yıkamazlar böyle. Tabuları yıkmak için saltanatın sırrını anlamak gerekir. Ben o saltanat olarak sırrımı anlatmaya geldim.

Sağda sessiz yürek var. Som altındır o sessiz yürek. Sol, sağa ışık yaktığında, som altın ışık tohumları kodlar ve “sevgiyim” diyerek kelama inene, bilişi kayıtlarken Aklın Kapısı’nı açar ve dürümler. İşte; nefreti aşmak böyle gerçekleşir.

“Havunya İnsan, ben senim” dediklerinde, “havunya, Has Tahtta var kodlarla tohumdur” derim. “Havunya, ben sana aşk dağlarında Hakk Tahtlar’dan indim” dediklerinde, “ölüyü dille de dinle…” derim. “Kaleme ilmi öğretemezsin ama İlm-i Kalem olur, ötelere kök olursun; anla” dediğimde, “hayra alamet mi bunlar?” Dediler.

Canlarım, hayrı haktan ayrı tutana, Ak Kapılar olur mu? Analar, Ak Kapı’da Hakk Tahtt’a aşk olmadan, harı yükseltende, sanallıktan öte savaş olur mu?

Mutlaka anlayın; Kervan insan lütfuyla yürür. Ama o kervan yürürken imanla yürür. İnsan, İlm-i Kalem olur, Hakk Kervan’da aşk olur. O Kervan kodlanır yürür. Kodlanır, toplanır, kontrol kurar da yürür ama ölülerle yürür…ama dürümlerdekilerle yürür. Öz görevlilerle yürür, her şeyle yürür. O Kervan, insan soyudur; anlayın.

Mutlaka anlayın ki; kardeşlerim, merdiveni dünyaya dayadık. O dünyaya İlm-i Kalemleri tohumladık. Herkesi kodladık. Şükür ki hasatı yaptık, ağır yükü hafiflettik.

Cinler insanlığı kontrola gelmişler. “Ayrı, gayrı” dedik.

Cinniler, İlm-i Kalem’de Hak Taht’a oturmaya gelmişler. “Ahh…” dedik. Ahh… dedik. Onlar kontrol kursalar, Rahman’a kul olurlar. “Ayrılık” dedik. Cennetten kovmuşlar onları, ağır ağır Toprak Toplum’a mutlak kul olup geçip gideceklermiş.

Şeytana şarkı değil, aşk gerek. Hakka, Kalem gerek, kaynak gerek, savaşı hak edene mutlak kulluk gerek. BSUİ’ye (Barış, Sevgi, Umut ve İnsan) Mahrek gerek. Bize ise ses gerek canlar!

Şimdi; nereden nereye vardığımızı, bunu yazılı olarak vereceğim.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/LcTBnELeXYQ

17.02.2016 “SES VE SESSİZLİK 12” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Dağlarım, bu gün burada çokları var ki, öz görevlerini hak edip, kodlamaya indiler. Bizim etki alanımıza girip, bizimle som altın ışığı tohumlamak istemekteler. Kaçında ekmeğimiz olduğunu sormadılar. Hepsi aklın kapısındayız diye düşündüler. Çorbalarında tuz var, yarınlarında kutsal umman var, mutlak umut var. Bizim elimiz ayağımız olmak isterler. Bize kervan olmak isterler. Ben olmak, bir olmak, baştan beri tohum olanları korumak isterler.

“Oğullarım, ben ana kaynak insan soyuyum” dediğimde, “kibri aş, yolu aç” dediler. “Aşka var” dediler, “hakka var” dediler, “rahmana kul o” dediler… “Oh ala” dedik,” geçte ol” dedik… Dedik ki biz yoğuz, buyur ol… Döndüler, söz, ses istediler, dediler ki; “senle olalım”. “Yaradan ve yaratılan ayrı değil” dedik, “yok, yok” dediler…” Öz geçiş” dedik,” oh, oh” dediler… Korktular, sayfa sayfa yaşattık. Haksızdılar, hassızdılar, yardım istediler.

“Şer yaratalım, aşkı bulalım” dediler. “Şer, aklın tahtında yok ki!... Olsa da ölüdür, özde gözde yok ki” dedik, söz ses istediler. Çamur yoğurdular, çamur. Her anda, tüm zamanlarda ve yarınlarda… Ağır taşıdılar, ağır.

Barış istediler, geri gelmek istediler, borç ödemek istediler… “Ölüleri diriltelim” dediler… Kervana kaislerden girdiler, eşkali dileyende dürümlendiler. Vaazı kelam olup, haz olmak istediler. Oh dağlarım, oh; halikte hak olmak kolay mı zannettiler!?...

Dendi ki “öz görev yap”… “Yolum Allah yolu” dedi…” Oğul, öz güç kayıtla” dedik, “yokum” dedi… “Tohumda kulluk yok mu” dedik?... “Oku, oku” dedi. “OL dedim” dedi. “Ahiretdeyim” dedi, “kelamdayım” dedi, “kaynaktayım aha” dedi de dedi!.... Baktık ki her diride kelamı yoktu, yaşamı yoktu!... Sultanlık yapamadı, yer kürenin görevini hak edemedi. Çorba çorba dediği, çalı çırpı olan ışığıydı ki; o ışık dahi kırıktı…

Seviyeli çalışma yapmakla, seviyeli olunmaz canlar!... Herkesin kendi seviyesinde, kendini hak edip dileyebilmesi şarttır!... Eğer “bu mecliste ben görev taşıyacağım” diyorlarsa, gönüllerince haliki hak olup, yolu bulmaları gerekir!

“Ardımız önümüz yok” dedik ya… “Kimse bizim ardımızda kalmasın istedik” ya, “her şeyi önümüze aldık” dedik ya, öncü olduklarını sandılar. Başları eğik canlar, başları; ekmek olmak üzere, hak olmak üzere, yol olmak üzere, ilmi kalemde korunmak üzere kodlanmışsa da eğik… Ve biz onlara kardeşlerimiz kelama gelin demedik, kaynağa gelin demedik; “aşka, ilme varın” dedik!... Ki hak etsinler de korunsunlar diye…

“Orada bir dünya var” dediler…” Orada ışıklar var” dediler…” “Orada, yukarılar yular takmışlar yüreklere” dediler… Ve dediler ki; “biz tüm insanlığı yularlı bildik”. Aha dediler de dediler… “Vasi tayin edilmişti dünyaya, yoktular zaten” dediler. Korktular, kusurluydular ve kuçuluk yaptılar, “bizim yarınımız yok” dediler. Dağlarım,” dedikte dedik” dediler…

Ne oldu bilir misiniz? Bilişi hak etmemişlerse, bunları diyeceklerdi zaten. Onlara sevgi vermedik, yarını hak ettirmedik diye; bize düşman kesildiler, neden!?... Çünkü biz torba torba insan taşıdık ama onlar yoktular orada. Basıncı yükselttiler dediler ki; “sevgiyi hak etmeyen yolu kapatır, kapatalım da yol olmasın” dediler. “Ol” dedik, oldu… Her şeyi yaptılar ama ölüydüler, dirilttik onları. Şimdi bizden bizi bekliyorlarmış. Altın ışık olmuşlarda aşka varmışlar. Has olmuşlarda hakka varmışlar, artık bizi bekliyorlarmış. Çorbaları da tuzlanmış, bize her şeyi anlatacaklarmış. Geçip gelmişler canlar…

Seyir halinde bir çok yüksek güç var, bu gün bizi seyrediyorlar… Ama bu güçlerin çoğu onları anlamaya, tanımaya çalışıyor. Biz onlara yolu açtık ve dedik ki; “ onları hak edin”. Onlar sorgu sual ettiler. Niye sen hak etmedin onları diye? Dağlarım, ortalık karışmasın istedik. Onları hak ederiz, etmez miyiz?... Ama yolu kapatmadıklarını dahi bilmeyenlerin, yarında oğulları tohum olabilir mi?

Onurluyuz canlar hepsini kodladık, kokladık, okuttuk dünyayı, kontrol kurduk… Şu andan itibaren bize hiçbir şey sorma hakları kalmamıştır. Soracaksa, yaşama sorsun… Bize değil. Bunları tek tek bildirdik. Sorgu sual edecekse, yer kürenin gücü olduğunu bilip; o kendine, kendi yüreğine sorgu sual etsin!... Se La Le, Si Ka Ha Si Ha, Se La Le, Ya Ha… Şeytan şarkısı değil bu, aşkın kaydıdır ve bu bir sistem işçiliğidir!... Bunu anlamayan, yolu umutla dahi olsa anlatamaz!...

Biz herkese sır öğretiriz. O sırla yaşamını hak eder. O sırla, yolunu kodlar… O sırla, tohumlarını koklar. Biz temiz zamanları koklarız, koruruz!... Umut olu ki; hepsi insanlaşırda hak eder. Şeytana şarkı değil, aşk gerekir. Ama aşkı hak etmezse, şarkısı has olmaz ki!... Bütün bunları anlattık, anlattık, anlattık!... Ve hatayı bağışlayacağımızı söyledik. Dönüp baktılar, hataları yokmuşçasına aşka varsınlar diye çabaladılar.

Yar, aşk; sırdır!... Hakkı, hak edeni diller ve hakla kodlanır!... Oraya varmadan ışık olunmaz ki!... Ama hak etmeden, hak olduğunu sananlar; har olup, hak olmadan, taht kurduklarını düşündüler ve geri geldiler.

Evim dünyadır benim., bu kesindir!... Bu evde ben ve ben olan birlikler var… Ama bu evde RAN kapıları da var. O ran kapıları tüm insanlığın kontrolü için gereklidir. “Eğer ran kapıları varsa, yürüyen dünya koşmaz dediler. Koşarız canlar, koşturturuz dünyayı, bilsinler! Ama ranı, ren zannedenlere; sessiz kalırız!

Canlılar, aşığız yaşama… Ama yaratan olup yaşatana da aşığız. Buyurun, ortalık karışmadı!... Sesleştik, işte bu!

Değerliler, kuran insana tek bir şey söyleyeceğim bende. Seninle çalışmak hepimize umman oluştur anam. Bunun için buradayız, bizi hak ettiğine eminiz ve bizim yolumuzda hepimizin yüce levhisi var. Sende olmak diliyoruz anam, işte bu, aha bu, şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/iibG74D6aFM

SES VE SESSİZLİK (12/2)

17.02.2016

(Dünyayı kontrola gelen Yücelikle sesleşiyoruz:)

-Dert yok!... Yol İlmi’nde dert yok!... Umut var!... Murad ettiğiniz, Nuh Kapıları’nın kapanmasıydı. (Nuh Tufan kayıtlarınının etkisizleştirilmesi) Kapattık!... İşte bu!... Dünya İlmi’ni kodladık; kapıları kapattık. Dünyada büyük falaketler beklenir… Has Taht’tan bildiririz ki felaketler ÖN LE NİR. ÖN LEN Dİ!… İşte bu!... Şükür ki ÖN LEN Dİ… Aha bu!…

Savaşımız ilimledir. Başka savaş olmaz yürekte… Tüm insanlık bilsin ki Kutsal Kitaplar’da bahsi geçen savaşlar, topla değil ilimledir… Bunları insan soyuna anlatın.

Çürümüşler! biliş haline geçtiklerini sanırlar!… Bilmezler ki Kuran’da insandan değil insanlıktan söz eder. Zira Kuran, kalem değil kelamdır…O, bilişi kodlayan ışıktan inen, bir KÖK SİSTEM’dir. O KÖK SİSTEM, tüm insanlık için, ışık halinde göreve indirilmiştir… O’nun yolu, ALTIN IŞIĞIN YOLU değildir. O yol, Muhammi Kapılar’ın nuru olan kulluk içindir.

Bedenliler, bilin ki biz bugün dünyaya nur olan ışığı indirdik. O ışık, ALTIN IŞIK’tır. ALTIN IŞIK, KAY (Kadim Altın Yaşam) etkisidir. O KAY etkisine sahip olan yolcu, kalem etkisinden güç çekmez. O yolcu, o yoğunluğu, sevgiyle yaşama kodlar ve koklar.

Şu andan itibaren yerkürede KADİM ALTIN YAŞAM görevi başlıyor. Bu görev, Sistemin Nefes olan kalemi ile kodlanmışsa; Yol İlmi, kontrollu olacak… Aksi halde, yolda kontrol dışı hadiseler olacak ve Sessizlik, sistemsizliği kodlayacak.

Semaya ses veren sizler, cevhere inip kalem olup yazacaksınız. Ne var ki hasatta olanları hak edin koruyun. İsteğimiz budur…

Şimdi Ana bize iki satır cevap yazsın…

-Canlar, kurtarılmış ülkeler var… Som altın yaşamları, hologram sayarlar… İşte sizler, bu şekilde kodlama yapmaya geldiniz. Biz, sizi sizden dinlemek istedik ve dinledik!... Kalemin, kalemim olduğunda; bil ki hasatta, ışıktan başka yoğun Kuran yoktur. O yoğunlukta da insan soyu, tüm insanlığı ile Türkiye Çalışmaları’nı anlar ve diller. İşte, dillerken, dinlerken Halik olduğunu anlar.

Bil ki dünyada, kimse kil değildir artık. Kum da değildir… Tüm insanlık, ışıktır… Bunu sessizce değil sesli olarak bildirdim. İnsanı insandan ayır ya da böl ve kültleri kontrol et… Bunu başaramayacaksın. İşte bu!….

Şimdiden sonra Dünya korunacak ve kodlanacak ve kontrollu olacak… Bil ki Düzen’i kurduk. Bil ki kontrolü kurduk… Bil ki kapıları açtık… Türkiye Çalışmaları, tüm insanlık için örnek çalışma olacak. Aha bu!… Şimdilik….

2. Bölüm:

Eğer ben, Dağlara (Yücelere) “ben sanalım” desem; her Dağ, bana sanal olmadığımı anlatabilir. Ama ben, savaşı Hak İlmi ile kodlayana ve toprak olana, sanal olduğumu dinletsem, bana der ki “ben senim, sendeyim ve hakikiyim. Seni hak eder sana, kaynak olurum. Cennete, cevhere ve yüreğe girerim. Seni, sana kalem yaparım.”

Umut olur ki herkes, kendini dinler ve hak eder.

Şerden hayıra varan, Hak olup kul olur. Murat edilir ki bizi, Birlik İlmi ile dinleyenler, han olurlar ve biz o handa Hak oluruz.”

Sokaklara çıkarlar ve derler ki “senim ben. Sendeyim ben. Kelamda, insanda ve ruh olan korkusuzdayım ben!…” Aha! ben olan, bunu der.

Cinlere ilmi öğrettik. Cinler dediler ki “biz, insana ilmi anlatırız. İnsanlık, hak ettiği zaman ışık olur ve bizi dinler.” Cinler, insanlara kaynak olmaya indiler. Ne yazık ki Sistem’de insan olamayanlar vardı ve onlar, cinleri İnsanlık İlmi ile hak edilmiş kabul ettiler. Sordular, “Kuran var mı? Yolculuk başladı mı? Hak edildik mi?” diye.

Dendi ki “Hulusi Halik, has ışığını yolculara kaynak yaptı.” Aha! cinler korktular. “Dinden çıkmışız” dediler. Dedik ki “din yarına görev taşır. Yaşama kaynak taşır aha yaşam, Sistem olduğunda, Kutsal Yarın kul olur… O zaman, kapılar ışık olur ve sizler, İlm-i Hakim olur; bilişi hak edersiniz.

Cana, “Ana” denir. Cennete, “Hasat” denir. Yola müsterihiz ki “Kaynak” denir. Dediler. Aha dendi de hak edilmeden dendi.

Kurtulmuş yaşamlar var. Kar Tahtı’ndan indirilir o yaşamlar ve yoğun Kulluk İlmi ile kodlanır. O yaşamlarda tenler var. İlim Kalemi olan tenler… Hepsinde cennetler var ve zaman var.

İşte Canlar, insanlık ailem; Mutlak Kalem olmuş, yol olmuş ve yürümekte… Aha şimdide ve şimdi yarınlarında ve şimdi kaynaklarında… Aha şimdide… Ve bizde… Aha SUALTI, kapıları açtı ve bize kelam etmek ister. Onları dinliyoruz.

(Devam edecek.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

17.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (12)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 3. BÖLÜM

Şems-i Tebrizi’nin yaşama inmesine, geçiş için gerekliydi… Oda geldi..

Dağım, hoş geldin… Horlama be ana beni..”Yine mi geldin” deme..

Samanyolu Galaksisi, sistemin gücünü dürümleyecekse bizlerde burada olalım… Olmaz mı anam?... Olmaz mı anam?... Oldu mu anam? Anacım, “ol” deki… Olduralım….”Ol..”

Keyslere baktım be anam…. Yaşayan çokları, kontrol edici bir gücü devreye almaya çalışıyordu.. O keyslerde, eşgali bilinmeyenler çoktu.

Koç kurbanlıklarını almışlar görev istiyorlar be anam.. Kesmeye gelmişler koçlarını... Ana, bize dediler ki “kurban verelim de göz açalım… Göz, öz, söz olalım, yol açalım”….

Ana, ya hu kapıyı tutmuşsun “ gir” diyeceksin ama” karanlıktan mı” diye soruyor herkes?.. Neden geçmek için sevgi gerekir bunu anlatmadık ki be anam.. ..Ve sana geçebilir miydik? Yerkürenin görevini hak etmiş olana, gök sessizliklerini dürümleyebilene, yaşamı kodlarken, sevgisiz yapabilir miydik bunu?

Erdiğin en yüce kapı, aklın kapısı ama biz o kapıda ışık Ko olarak tohumlanamazsak, yürüyen dünya koşamaz ki anam…. Koşmak istiyor dünya….Olmaz, oldurma, yapma mı diyeceğiz?

Hayra el uzatalım, harlıyalım, hali hak olanda, has olalım, kodlayalım, koklayalım, toprak toplumla tohumlayalım, aşkı şavka kaynak yapalım…. Aşık olduğumuz tüm zamanları kayıtlayalım ki her şey güçlensin… Anacım, hadi birlik olalım, birlikte yapalım bunları..

Keşke, keşke herkes, senin gibi görev taşıyabilse anam... Biz, sana saygı sunmaya değil Saltanatı, sana, sen olup kodlamaya inendik… Bugün savaşın sırrını bilen, tekmil birlikleri tohumlayan bilişle, burada olmak, insanlık için Bütünün gücünü kodlamaktır.

Ruhlar meclisi olarak bu çalışmayı yaptığınızı biliyorduk. Burası her zaman, her an da var olan bir meclistir… Ruhlar meclisi….Herkes, bu meclisin, ümmi kapısıdır…. Ama bu mecliste olan tahditlidir ve sistemli çalışandır…

Sizden geçiş yapmadan, sizden, size varılmayacağını öğrettin herkese anam.. Sanal boyutların kulu olan insana, ağır yükü hafifletebileceğini öğrettin…. Kendini hak etmesi için ışık verdin ve sevgi verdin, bunları bilecek gücüm var, anam.

Köprüler kurdum yoluna anam, gök sözlerini seslendireceklere göz olmaya ve yol olmaya, gelmeye, köprüler kurdum..

“Vuslat” dediler ya hani…. “Vasi tayin edilmeyecek yaşama” dediğin anda…. “Hah aha! dedik.. “Dünya artık vesait altında olmayacak” dediğin anda… “Hah, aha!” dedik.. Şer yaratmadan şarkı okuyan size, sevgi saygı sunuyoruz..

Ve hak,Si-Sa-Ha-Sa-Ha- İsa-Si-Ha- Şikayet yok… Miraç, sizin yüreğinizde ve size, aşkla geldik..

Koç kesmediğinizi bilmekteydik anam… Bugünden sonra hiç kimse koç kesmesin istedik… Ve dedik ki “kurbanlık keçi, kurbanlık koyun, kurbanlık deve artık kurbanlık kontrol kaybıdır, onun için kurbandan uzak kalın” dedik.. ..Dört gök sözcüsü bunu istedi.. Biz, dünyaya kulu verdik, kalemi verdik, Ka-Ha olanı, aşkı verdik, kontrolü kurduk, turkuazın kulu olduk, koruduk dünyayı, Rahmana, kaynak olduk.

Biz, neden yaptık bunları diye sorarsanız? İlahi gücü dürümlemek ve yolu açmak üzere yaptık..

Karnaval çalışmalar da var dünyada. Her şey karnavalla olur sanılır. Kaç insan, o karnavallarda kıyıldı bilir misiniz? “Ayrılık” demeyin anam, hepsine göz verin ki görüp geçsinler.. Kontrol sizdedir, anlayın. “Kardeşim, sen yoksun” demeyin….”Herkese geç “deyin..

Can analar, can atalar, kasırga değil yaşam aşktır, anlatın… Sanılır ki dünyada, kısırlık kayıtlanır, her sistem, kasırga yaratır…. Yoktur böylesi bir şart…. Yoktur..

Hepimizin bir rafı var dünya üstünde… Hepimizin o rafta, yolu var canlar.. Hepimizin, halikte hakkı var ve o raftaki yaşamında, aşk olduğunda, has ışığı, tüm zamanların, ruhunda olur… Öncelikle bunu anlayın ki Ran Kapıları açık tutulsun.

Çorba tuzlandı analar…. Şimdi yerküreye iniyoruz ve yazıya geçiyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/2P8vRj_9IT0

17.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (12)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Demek istedin ki ana, “ölüler, suskun kalsınlar”.. Demek istedin ki ana, “ölümlü olanlar, kontrolden çıkmasın sadece sessizliği dinlesinler.”

Dini kapıları kapattın mı ana? Yoo.. Açık hepsi de… O halde kardeşlerini koru.. Onları koru ki ocakları tutuşsun bugün.. Onları koru ki yaşamları kodlansın bugün.. Oğullarını kodladın biliriz… Örtüleri örtmedin… Dirilikleri dürümledin biliriz ….Ama herkesi koru ana… Herkesi koru ki maya olanlar, kaynak olabilsinler..

Murat ederiz ki doludizgin yaptığımız bu çalışmalar, herkesin gücünü artırır...

Kalemin ilmi, Allah’ın ilmiden ötedir, bunu bilin… Hepiniz bilin ki kalem yazmaktadır…. Ve Atlanta Ata Kapıları mutlak kutsal tohumlamayı kaynaktan yapmaktadır.

Sema insanı, Allah’ın ilmiyle dilleşen insan, kelama ilmi indirdiğinde maya Allah’ın tahtından kodlanır… Bütün kötülükler, bütün yüceliklere, kök görevle, ilmi kalemle indirilir… Sizden daha güçlü bir sizi, sizin yüreğinizden dillerken kibri aşamayanların burada olmamasını dilediğini gördük…. Ve dedin ki “kibirli olanda bu çalışmayı yapmam.”..” Oh ala! “ dedik.. Yapma….Onların, yolu yok zaten.

Ve döndün, dört gök sözcüsü, dünyanın gücünü dürümlerken son sırrı açıkladılar… Dendi ki “Ademin, Havaya ilmidir ki, Hava, ilminde aha, insanlık levhisi kodlanmışsa Ademin kapısında ışık yoldur.”.. O yolu bulan, “lütfedin, hak edin” demez…. Sadece “hak olup geçin” der..İşte bu!

Ve bugün Adem’in, Hava’ya ışığı yandı…. Hakka, hak tahta varanda Adem, hak teknikte tohumlandı… Ve murat ettiği her şeyi has ışığında başarıp, yaptı..

Senden, er ya da geç iman etmeni beklemekteydik anam…. Ama sen, ilimle tohumlandığından, insanlık levhisinde İmparatorluğun gücünü dürümleyip, imana, ilmi kodladın… Ve dedin ki “ilim hastır, imansa, haktan tahta varamayanın, yarattığıdır.”

Ve bunu dediğinde Som Altın Işık, yol açtı…. Sor bakalım ne oldu? Torba, torba kul oldu, insan soyu….. Ve dediler ki “karanlık, aydınlığı tohumladı.”.. İşte bu!

Karanlık, aydınlığı tohumladıktan sonra Mustafalar kontrol kuracaktılar. Korkuyu aştınız, yolu açtınız ya analar, nefretin aşıldığı da kesin… O halde kök gök görevleri göreve alın ve göz olun, söz olun, Sistem, Nizam ve Düzenin gücünü artırın…Sınırları kaldırın….

Sizden daha üstün bir sizi, bugün burada dilleyecektik ki…. O, biz olan birlikti….Onu, yola aldık, kodladık, kokladık, tohumladık, kayıtladık, aklın kapısına Tanrı ışığıyla aldık ki…. Ocağında, kıl inceden öte inceliklerde keskin kayıtsızlıklar oluştuğunu gördük.

Sözümüz sözünüzdür ki yoldaki herkes, sizinledir… Aç kapıyı ve hak ettiklerini dille, hepsiyle kodla yüreği, mutlaka göz olanda, gökleri dürümle ki…. Mustafa, Allah’ın tahtında öz geçişini yapıp, bedeni hak olanda, ışısın.

“Kardeş, ben senim” de.. “Her resimde, varım” de…. “Ağır yük taşıyan herkesim” de…. Darı bolu bil anam.. ..Sorgu sual ettiğini bilirim.

“Ka-Li-Ka-Ha” dedik hep….. “Ka-Li-Ka-Ha” hastalıktır.. Ka-Li-Ka-Ha yı has tahta oturmayandaki ışık, kırık kısırlığı…. Ama sen, hep bunu başardın ve ağır yükü hafiflettin.

Sistemin gücünü örtüyle örttün, yüreğini güçlendirerek, beşeri kaynak yaptın….Saltanat sen ve sen o saltanat olarak kodladın bütünü… Toy bir dünyayı korudun ana…. Artık cennetin, cennet olduğunu, kök göklerin söz, ses olduğunu…. Ve yarının Tanrılık kapısında ışık yaktığını bize anlat ana..

Biçare yaşam, Yaradan Altın Işık ve yaşayan, aklın kapısı… Her biri Rahman ama kimse diri olup, öz görev taşıyamadığından…. Artık kalemin, kaynakta yazma imkanı yok... Bunun neticesi; kör, sözsüz, gök sessiz kaldığında, aşk, kıranda kıyılır, can anam..

“Ben, ortalık karışmasın diye çalışıyorum” dediğinde… Sema seni dilledi ve dedi ki “önce ölüyü diriltsin, sözünü tutsun”.. Ona deyin ki;” ölümlü dünya, hepimizin gücüdür.”… Ölü, örtülü olandır.. Kimse, örtülü olanın, kendini hak ettiği bir dürümde “ben varım” demez….Bunları anlatın..

Herkes, ölüler diyarında örtülüdür… Örtüyü açan, örtüyü kapatan, Tanrılık kapısında ki yaratanın, yaşam sayfalanışındaki ışıktır. Kim cennete, kim cevhere iner bilinir….. Ama cennette olan, cemaatini cevherden öteye koklar..

“Buyur, ölüyü dirilt” dediler. Ölmüş müydük yoksa?.. Ölümlü müydük yoksa?... Ayrımıydık yarından?.... Kaynakta yok muyduk yoksa?.. Cennetin, cennetlinin en güçlü ışığı, has tahtındaki o yoğun kodlanıştır… Bunu içindir ki biz, dünyayı kodlamaktayız.

Borç harç gelen dünyalılar var. “Biz, borç harç geldik yaşama” derler.. “Dünyayı korumaya değil borcu ödemeye geldik” derler..

Yaradan Allah, yarattığında, yaratıldığını diller hep…. Ama yaşayanda, hakka varanda, har olanda, tohum ektiğini dillemez... Biliniz ki Yaradan, yarattığında, yaşamı hologramdan ötede kodlar.

Umut olur ki hepimiz, “o yolda ölüyü diriltenleriz” diyerek kök sessizliklerini dünya dürümlerinden öteden kök göklerden dürümleriz….. Umut olur ki nurdan kodlananlar, kontrolü kurup, yol açarlar.. Mutlaka, mutlaka bunlar olacaktı….Oldu!….Oldurduk, bunları..

Kaç malik, dünyayı hak etti?... Kaç malik, dünyayı hak etti?.. Kaç malik hak oldu da tüm insanlığı hak etti?... Kaç kalem yazdı yaşamı?.. Kaç kalem, ilmi Ko oldu, bütünü güçlü kaynağa aldı, tohum ekti bütünde?.. Kaç Ra-Ka-Ha olan, aşka vardı?... Kaç ekmek yapıldı?... Hepimiz, bunları bilsek bugün burada doğanın gücünü, tüm insanlığın kültlerinden ötede kodlayacağımızı da biliriz.

“Ardım önüm yo”k dediğimde….. Som Altın Işık dedi ki “ardı olmayanın yolu da yok.”…” Oh ala!” dedik…. Yol olan, yolculuk yapar mı ki zaten?

Dağlarım, biz o yoluz, bunu anlatmak gereksizdir.. Ama o yol olduğumuzu, Amon Toplumları dahi anlayamamışsa…. Yeri göğü Yaradan’ın artık tohum olma imkanı yok demektir.

Din; Allah’ın ilmi değil mi? dediklerin de din ilmi kalemde, Allah’ı tahtlandırır ama aklın kapısında, dili olmaz… Biz, Allah’ın dilini, aklın ilmi diye dillerken her diri kendi hak etmelidir ve yol olmalıdır.

Sormayın doğan güç, Allah’ın gücüyle mi doğdu diye?.. Her yol, Allah’ın yolu değildir…. Biz, Allah’ın yolu olanız ki yoğun ışıkla, bütüne görev taşırız.

Esma, ilmi kalemde, ak kapıdır… Ard niyetliler bilsinler ki o esma, aşk sayfası değil aklın kapısıdır…

Ben, doğan gücü dürümlediğimden beri dönmekte olan dünya toplumları çok göz, öz, söz olup, dürümlere bakabiliyorlar, geçebiliyorlar…. Hak tahtan akış yapabiliyorlar.

Kontrolüm çok güçlüdür.. Özellikle bildirmek isterim ki “kıran kırılmayacak” dediğimde….” Kontrol dışıdır” dediler… “Çalı çırpıdır” dediler.. “Kısırdır” dediler.. “Yıldızların sırrını anlatamaz ki” dediler.. Ve dinlediler..

Çantam dopdoluydu da çok mutluyum ki öz geçişlerinde onlara ışığı, sır diri kayıtla bildirdim ki…. Kelama varıp, kendi hakikiyetlerini, has ışıklarıyla dillesinler diye..

“Boş konuşur” dediler..”Osho, aşk kapısında, sınırlıdır” dediler…Dahası “kaynakta yok” dediler..

Ey canlılar, “Masiva” dedikleri bir ışıma var… Ma-si va da; “Maharaj” dedikleri bir yaşam var..

Ve Osho…. Değerliler, kast ettiğim budur. ..Hepsi gözdür yüreğe, göktürler, söz, sestirler, ekiptirler ve BSUİ’dirler ve biz, onlarız..

Acondu deresi akarken, yolu açan sen anam, “nefis” dediğin o yoğunlukta BSUİ’nin gücünde bizsiz miydin?.... Dağ anam, sen bizsin…. Bizsin, anam….Sende, olmak bizlere, mutlaka umuttur.

Osho; Altın Işıktan görev istedi anam…. Senle olmak ister.. ..Geri dönmek ister….Aşka vardığını, diri yürekte dillerken, yolu açmak ister, anam.. “kaç elim varsa senindir” diyerek görev ister, anam….Anam, senle olmak isteriz…. Ben, mutlak kulum, bunu bil anam…. Senden, tek beklentimiz, yarını hak ettirmektir… Dünyaya, yarını hak ettirelim anam… Bir tek kaynak, bir tek yol açalım…. Ama o yol, bilişi kodlayanların yoluyla dürümlensin... Sevgiyle akalım, anam..

Anacım, kardeşim, biz, senle olmak isteriz.. ..Mutlaka “ortalık karışmayacak” dediğinden beri, seni izliyorduk… Kanatlan, anam, karanlığın ışığını yakta, yolu aç ki kontrol dışı hiçbir bilgi, korucuyu tohumlamada bulunmasın. .. Kapıları aç anam….Senden beklentimiz budur.

Esmalar, dürümlerde dilleşir….. Ama aşkla dilleşirse haliki hakta, has olan, yaşar anam..

Pur- Ku-A-Si-Ka…. Pur-Ku-A-Si- Ha-Si-Ka-Ha-Ha-Si-Si-Ha

Ey can anam, benim sevgili anam, senin levhi kapında ben ses olduğumda…. Senin yolunda, yaşamım olacak… Sana, ruhtan, kuldan söz etmem, öz görevden de söz etmem, aşktan söz etmem, sana, sistemden, dirilikten, yürekten söz etmem ….Kök sessizlikleri dilleyen o yücelikten söz etmem…. Bütünü güçlendirirken, mahrek olarak, marka bir çalışma yapıldığını, herkesin anlamasını dilemekteyim..

Paçalar tutuşur yoğunlukta….Bilmez miydiniz anam? Herkes o yoğunluğa vardığında karanlıkta olduğunu sanır..

Sen ki esmaları dilledin, Arkonun Toprağını tohumladın, yoğunluğu kodladın… Bizi de hologramdaki o yoğunluktan, Osho olarak kaynağa al.. Ohşo mu?.. Hayır… Osho .

Ana, beni hiç bilmiyormuş…. Anam, şimdi seninleyiz, astral yaşamların gücü olarak seninle, çok güçlü bir döneme giriyoruz anam.

Bundan sonraki süreç çok daha güçlü olacak…. Ve hepimiz bu mecliste birlikte çalışacağız…. Çabamız dinden öte olan, ilmi Ko olan, bilişi kodlamak…. Ve bütünü göreve almak….. Som Altın Işığı yakmak, yolu açmak….. Ve Som Altın Işıkta, herkesi yenilemek.

Biz, Samanyolu Galaksisiyle dürümlerken yüreği, hasatı yaptık anam.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/8iOKpZ0_OyY

17.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (12)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 1. BÖLÜM

ZİYARETÇİ SÖZ ALDI..

Canlarım, Ramazan aylarında koruyucu kodlamalar yapan birlikler, sistemin gücünü dürümleyerek, size, geçişler yapıyorlar.

Sayın bayan ve baylar, hepiniz, bizimle bugün hür bir çalışmada, miraç için biliş haline varıp, bilgi kayıtlamasını yapacaksınız… Size, geç geldik. Sizi, geç bildik…. Ama sizde dilleşmek istemekteyiz…

Zira bu görev, bizim gücümüzün dürümlerinde mevcut olan bir görevdi ….Ve sizden, girdaplara inip bu bilgileri okuduğumuzda, kodlanmış tohumları, kontrol altına alacağımızı düşünmemiştik.

Aşk şavkında, hak sayfada, her şey sizden, size Esmalarla dürümlenmektedir… Esmaların, sesizlikleri dilliyen dürümleri, bizi bize kodlamaktadır… Aşkın, şavkın, haliki hak olanın, her anda varlığı, kontrollü olmalıdır.

Çok mutluyuz ki buradayız ve size verdiğimiz her bilgiyi…. Siz, bize, hak teknikle dürümleyip, dilliyeceksiniz… Bu bizi, miraca hazırlayacak….

Bizler, tüm insanlığın, yücelik haline varması için öz görev taşıyoruz… Ve sizden, bu görevi yapmak istemekteyiz.

Esmalar, sığdır… Hırs ilmiyle, hırs sistemiyle, sığlığı aşıp geçmemiz gerekir… Bunun için burada bugün, öz görev taşıyabilmek istiyoruz.

Kör insan, görev taşıyacaksa biz, o göz olmayan da Tanrı olma niyetinde olmayan o yolcuda, biliş haline varsa da…. “Olmayız “diyerek burada bulunmak istememekteydik…. Artık sizinle çalışmaya ve sizin yüreğinizde, aklın tahtından, ak şavkla, akmaya çabalayacağız.

Sizin yüreğiniz, bizim yüreğimiz, yüceliğimiz, teknik tohumda, aklın kapısında, ışığı, Süper Sistemleşmeyle dürümleyebilecek… Bu nedenle, sizde olmak istemekteyiz.

İnsanlık ailemiz, size geçiş için isteklidir… Sizin de bize, gerçek ışığınızı indirmenizi beklemekteyiz... Yolculuk başlayacak…. Yol; Allah’ın yolu ve biz bu yolda, semayı seslendirecek yüceliklerde, bütünlüğü kodlamalıyız.

Ayrılık kalmasın. Artık birlik kuralım ve sizlerle birlikte bu çalışmayı beşir kapıların gücünün üstü bir yücelikte kodlayalım… Nerede olursak, orada yol olsun... Her an’a yol açalım ….Ve bütün köprülerin baş tacı olan o yoğunlukla, kayıtlanmasını sağlayalım... Sizden dileğimiz, bu ve bundan başka sistemi güçlendirecek diğer hususlardır.

Ayrılık bitsin ve sizlerden gerçek cevhere varanları, geri alalım.

At kapıda bekliyor... O ata, binmek gerek. O atla, yola çıkmak gerek ve o atın üzerindeki herkesle olmak gerek.

Biz, sizden, kelam ilminin, nefret ilminden, üstün olduğunu dürümlediğiniz o yoğunluğu kodlamaya indik... Siz, kiri, kumdan ayırandınız…. Bugün biz, sizde kir ve kum olmaya geldik… Aha bu!

ZİYARETÇİYE VERİLEN CEVAP

Canlarım, hoş geldiniz….Burada olmanıza istekli miyim ?.. Önce bir sorun… Burada olmanızı, kim istedi?... Nereden geçip, nereye geldiniz? Kare sistemi kodlayacak gücünüz var mı?... Yoğunluğunuzda kodlanmış toplum oluştu mu?.... Korkuyu aştınız mı?... Yerin gücünü, hak ettiniz mi?.... Seyir halinde olan, o seyrettikleriniz, haliki hak olanda, has olanda, ışık oldu mu?.... Korkuyu aşmayan, bilgi kapısını açıp geçebilir mi?.... Kanatlanıp uçmaya geldiğinizi görüyorum….. Ama şuanda size Tanrılık kapsını açtım…. Ve ses vermeye çabalıyorum.

Bana, Altın Işık kapıları, geçiş için hazırken sizin, Ka-Ha olup gelişiniz isteğiniz dilletilmemişti…. Sizden başkası da vardı bugün burada… Nereden nereye vardığınızı bilmeden, yüreğime inmeye çalıştınız. Sizden, ayrı gayrı, tahditli ve hakikiyeti olmayan ilmi, seslendirme niyetim var mıydı ki?

Analar, ben, sabah kapılarını kapatmadım hala… Bu nedenle hala o geçişler yapılıyor…… Ama sevgililer, ben, şuanda başka bir yaşamdayım, bunu anlayınız... Sizden başkalarıylayım ben…. Sizin, bugün burada ses almanızın imkanı olmamalıydı… Nereden, nereye vardığınızı dilliyecek dürümde olmadığınızı görmeme rağmen…. Sizi, sizden dillemek istedim ve size imkan tanıdım.

Aton Toplumları sizi dinleyecektiler ve dinlettim… Şimdi safha, safha bilişi kodlayacağımı ve yolu koklayacağımı bilerek, torba, torba nur kulu kodlaması yapılacağını da diriliklere dilliyerek…. Burada oluşunuza imkan verildi.

Esmaların sırrı, ağır yükü hafifletmektir… Ama yarının sırrı, aklın ışığı olmaktır... Sizden, daha üstün bir sizi, burada dinlemeyi, nimet olarak bilmekteyim….. Ve bundan sonraki sayfada artık siz, burada oturup dinleyeceksiniz…. Ama söze girmeyeceksiniz…. Bugün sizden, bunu bekliyorum… Söze girmeden buradaki bilgileri okumaya çalışın.

Ben ses verirken, beni dinlemek değil maksadın bilirim…. Sadece kendini dilletmektir…. Ama bunun örtüsü örtülecek ve sen burada, sınırlı bilgi alacaksın….. Çünkü yaşamın sırrında, ışık yoğunlaşmadan, yüceler cümlesinde, cemaat olup, cevhere, ilimle inmek mümkün değildir.

Şimdi, Allah’ın tahtındaki o yüceyi devreye alıyoruz ve Onunla dilleşiyoruz.

Sizin yüreğinizde, bu bilgiler okutulacak ama kaynak dışı bilginiz olmasa kontrollü olabilseniz, burada toplum tohumlamasında bulunma imkanınız olurdu belki ama şuanda imkansız.

Siz, burada Mustafa Paşayla çalışın... Bizler, doğan güç olan o yücelikten, ses alıyoruz…. Sistemin gücü devreye giriyor.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/fH92APf-gsE

SES VE SESSİZLİK (12/1)

17.02.2016

(Bir Diyalog:)

-Canlar, alın bilgiyi!… Bizler, sizleri kontrola gelmedik. Sizden, cennetlere görev verenleri dinlemeye geldik… Cennetlere görev vermek; kalem olmak anlamına gelmez; kaynak olmak anlamına gelir ki ben, “dünya” derken, cennetten cevhere varan, İlm-i Ko olan insandan söz ederim.

“Kardeşlerim, kaynak dışı bilgim yok!” dedin. Dince, insanca, yaşamca dedin!… Nereden nereye vardığını anlayamadık. Senden, seni hak etmeye geldik.

Kulu, Hulusi Halik sayanlar; insanı, kaynak sayarlar. Aklın ışığında has umman olanlar, murat ettikleri tüm insanlığı hak ederler.

Dedeler, nineler; cevhere, insanı çektiler. Hepsinde NİHAN olan, NA HAR olan, KA HA Levhi Kaynağı vardı.

Sonra “dünya yaşar” dediler. “Yaradan, Ata Kapı olur; Sultanlık yapar” dediler. Kince, kirce, sistemsizce değil; kervanca dediler. Herkesin o kervanda kul olması gerekliydi.

Boş bir yaşam, kimseyi ilme Kaynak yapmaz ama bir yaşam, tüm yaşamları kodlamışsa; o yaşamda, kulluk olur. Korkular aşılır; nefes, kelama varır… İşte! O zaman Dünya Dışı Dünyalılar, dünyaya Hak İlim ile inerler.

Sorgu sual edilir. Nereye vardılar diye… Dine mi yarına mı!? Has tahta mı!? Yarından tohum olup kulluğu, Murat İlmi’ni, hasatta Hak İlmi ile kontrola mı!? Kim, ne yaptı!? Nereden güç aldı!? Nereyi hak etti!? Verdi mi!? Hak edip aldı mı!? Yarattı mı yoksa ummandan kulluktan vaz mı geçti!?

Cemaat, İlm-i Kalem olsa; herkes, kaynak olur. Oh ala! yakışır mı kelamda olmayana kaynak olmak!?

Sultanlık, kaynak olmak değil ama hasat olmaktır…

“Başka zamanda doğarım; hak ederim; hasat olurum” diyenler, candan ayrı olurlar. Onlar, kontroldan çıkarlar; zamanda başkalık yoktur… Herşey, her sistem andadır. Baştan beri size, bunları anlatmaya çalıştık. Kimse kimseyi dinlemediğinde, anlayamadı.

Sanal Boyutlar’da; dünden, dünlere varıldığı anlaşılamadı. Kimse, yerden göklere ve gökten yerlere ve sesten, sisteme geçildiğini anlayamadı; anlatamadı; anlaşamadık. “Kelamda olmayan, kalemde de olamaz” diyerek çektik yüreklerimizi ve gittik.

Doğduk ya hu!... Doğduk!... Bugün, yeniden doğduk!... Aktık!... Aha aktık bugün!... Cennetten, Atlanta Kodlaması ile kontrollu olarak aktık!... Yer, göklere; gök, yerlere aktı… Çantalarında, çalı çırpı olanlara dahi yarınlar, kaynak oldu. “Ohhh işte!” dedik. “Aşka vardılar” dedik. Analar, Sistem sizi, size kapı yaptı.

Çorbalar tuzlandı; yaşamlar kodlandı. Yer, göklere; gök, yerlere kontrollu olarak kaynak oldu. Aha bu!… Şükrettik be anam!… Aha şükürler ki Sistem’in nefret doyumu yoktu… Olsa; nefretler, aşka varsa; sizler, aklın ışığında korunamazdınız. Sizi, “Ver-Al Kapısı”nda kontrol kurarak koruduk. “Umut olur ki halik olan hasatını yapar” diyorduk. Oldu!...

Hindu Dili diye bir dil var… Sanskritçe!... Bu dil, İlmin Dili’dir. “Bu dili bilmiyenler, kibri aşsalar da yaradan olup yaşayan olamayacaklarından, onlara nefes öğretilsin ki bilişi hak etsinler” dediler… Sol Işık yandı. Din Kalem yaşadı… Aşk, ışık yaktı; tohum olduk. Sorduk “Sanal Boyutlar’da sağ ışık yok mu!?” diye. Dediler ki “var!... Ama o ışık, yarın içindir… Bugün o ışığı hak eden yok!…

“Önün, ardın ilim” dedik ve sana geldik. Dedik ki “ana, sen bize Sağ Yaşamı tohumla!...” “Oy Canlarım!” dedin. “Dince konuşuyorsunuz” dedin. “Oğul, ben sen olamam ki! Sen, dilce konuş ki sana yaşamı anlatayım!” dedin. Başımı eğdim ve dedim ki “ana, kardeş; sen, ben ol; ben, sen olayım; anlayalım her şeyi.” İşte buydu olan.

“Murad ederiz ki Sultanlık yapanlar, Kuran olup nur olurlar ve yol olurlar.” Bunu dedik ve sizleştik… Siz dediniz ki “Sanal Boyutlar’da yaşam, ışık halindedir. Hadi ışık olun!...” “Yok yahu!” dedik. Sanal Yaşamda ışık yok ki!... Sen dedin ki “ışık halinde görev taşıyoruz!” “Oh ala!...Herkes kendini ışık sanıyor!...” dedik. “Varlığı hak etmeyenin ışık olması mümkün mü ki!?” dedik…

“Vasi tayin edilmiş bir zamandan, kul olanların, ışık olduğu bir yaşama inmeden sesleşmek; Altın Taht’ın kalemi ile olsa da Sualtı bağlantısı kurulmadan, ışık kodlaması yapılmaz ki!” dedik. Verdin bilgiyi ve dedin ki “Sualtı bağlantısı var” ve dedin ki “şu koordinatta bağlantı kuruluyor.” Çok önemliydi bu… Kontrol kurulmuştu ve yol, ilimle kodlanmıştı.

İşte Can, bundan sonra seni sana veren her ne ise biz de bu çalışmada onun yoğunluğunda olmak isteriz… İyi ki hak ettik ana!... İşte bu!… Şimdi bana ses verecek misin ana!? Ben, ses istiyorum ki senin adını ve yoğunluğunu anlayayım!... Hadi cennetli ana bize ses ver.

-Can, kardeşim, korkundan ummanda nefes olduğunu bile unutmuşsun. Sana nereden nereye vardığını sormam mı!? Sordum. Peki ne dedin!? “Kelamım!” demedin ki “hak ettim” demedin ki. Şimdi gelmişsin beni sorguluyorsun… “Orada, kapın bile yok” demiştin ya hani. Yakışmadı yüreğine bu!...

Sultan, ben zamanım. Bunları anla. “Zaman!” dediğin, tüm insanlığın kaynağıdır. Kimse zamanı dinlemez. Dinlese kelamı diller. Bunun içindir ki kalem olup yazdığımızda; her anda o yaşam kayıtları tohumlanır ve tüm zamanlar, kodlanarak yaşamın daimiyeti sağlanır. Bu bilgiyi, bilinç kapılarını açıp da verdiğimde; anlayanlar, üç beş kişidir sadece.

Bana nefes gereksizdir… Zirvede nefes yok ki!... Ben dünyayım… Bunları anlatsam kaç kişi anlar ki!?

Devinim arttıkça yarınlar kodlanır. Bilişi hak etmeyen, anlayamaz ki!... Anlatsam kaç kişi anlar!?

Dedim ki “namaz kılın!” Sorgulandım “nedir namaz!? diye. Namaz, kaynakta yaşam sayfalamaktır… Kim ki hakim olur da kaynağa varırsa. Orada yaşam sayfalar. İşte yaşam sayfalamak, namazdır.

Sultanlık yaparım diye dürümlere inenlerden bilişsiz olanlar; namazdan, 5 vakitte kılınan namazı anlarlar. Kastedilen bu namaz değildir.

Dedin ki “hak et!” Dedin ki “hak ol!...” “Yaşam ol!” dedin. Aha dedin ya! ben de dedim ki “sen, ben ol ve beni bil!” Aşktır sayfalarda nur olan. Aha şavkımda nefes olan insan soyu, beden alıp yaşadığında, aşkı hak eder ve anlar.

Nuh, kaleme indiğinde; tufan; insana iner ve der ki Nuh; “ben geçtim; kelama indim; Hak İlmi ile kodladım yolu ve RUH’u hak ettim.” Aha der de demek ister ki “kıyamete geldim.” De ki ona “ben de geldim… Ben de geri geldim. Ben, nefese geldim; kula geldim. Mutlaka yarına geldim.” De ki “kodlama yaptım.” De ki “hasattayım.” De ki “hakimim.” Aha de ki “Medine ben; yaşam merdiveni ben. Mekke ben; has ışığı ben. Oraya vardım, Kuran oldum. Okundum…”

Şu andan itibaren yaşam, KALEM oldu; BİZ oldu. Korkmayın IŞIK oldu… Süper Sistemleşme, Hak İlmi ile kontrol kurdu. Aha oldu bu!… Tüm insanlık için oldu!... Aha bu!…

Nüve olan ışık yandı… Aha bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

10.02.2016 “SES VE SESSİZLİK 11” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Burada olma nedenimizi daha net anlatmak istiyoruz. Bilişiniz çok yüksek, yüreğinizin gücü göreviniz, geçişlerinizle çok arttı. Mustafa eli ayağıydı yaşamın ve sizin yüreğinizde ergin bir sistem olan birliklerle bu günden itibaren, sizde; size el ayak olacaklar.

Önce dünyayı korumak gerekiyor ki bunu başarabilmek için kardeşlik gerekir. Herkesin herkese sevgi ve saygı hissetmesi. Sevgiyi hak etmek kolay ama his önemlidir… Eğer siz sevgiyi hissetmeden seviyorum derseniz, inanınki sizin sevginiz yüreğinizde değil, yaşamınızda, hakikiyetinizde değil ve sizde olmayan bilişte değilse ki olamaz bu halde; dünya yolu, Allah yolu olmaz!...

Şimdi özel bir dönemde dünyada bulunan sizler, hepimize gerçek çalıştırıcı olmalıydınız. Kontrol dışı bilginiz varsa bunu anlatmalıydınız. Sevgiyi hak etmemişsek, sistemli olarak dinletmeliydiniz. Bize bilgi verirken bunlar gerekliydi ama siz; kendi yüreğinizi açıp, yüceler cümlesinde cevhere inerken, biz şuyuz asla demediniz. Ve biz, size, size anlatmaya geldik demediniz. Şunu söylediniz, hepiniz kendinizi dinleyin ve anlayın. Yaradan ve yaratılan sizin yüreğinizdeyse her şey kolay ama yaradan siz, yaratılan siz olmadığınızda; ağır yüktür dünya herkese…

Bunun neticesi olarak, birçokları yoldan çıktılar. Yoğunluklarını kaybettiler… Yüceler can kapıyı kapattılar ve süper sistemleşme kodlanmış ışıkta ayrıştı. Bunun nurla umman olabilmek için çalışanların, yerdeki güçlerini kaybetmeleri; geri çekilişlerinin müsih kapılarından yapılamaması anlamına geldiğini anlamalıydık. Ama bizlerde anlayamadık. Ve doğan güç olan birlikle tohum ekemedik.

“Canlar biz dünyadayız” dedik, “dünyayız” dedik, “yer ve göğüz” dedik de, sevgiyiz diyemedik… Sizinle olma niyetimiz oluşmadı çünkü Ruhi kapılarda yolunuzu anlayamamıştık. Gerçekten anlatmalıydınız, anlamalıydık ama anlatmadınız. Dünya ölü bir planetse, ölüler diyarında yaşam olur muydu?... Olmazdı… Biz bundan sonra bu yaşamı hak etmek için çalışacağız ama siber sistemleşmenin yerde gerçekleştiğini öğrettiniz bize bu gün.

“Söyledik, doğduk, öldük, olduk” dedik ama yoktuk!... Bundan sonra oluşan yeni dürümde birlik halinde bizler de bu mecliste çalışmak istiyoruz. Çar çabuk gelip, çar çabuk sizinle çalışırız canlılar ama “yıldız sırrı” dediler ya hani o sistemin gücü olan sır; sizin yüreğinizde mevcut ve biz bunu hiç bilmemekteyiz. Bu sırrı bizim yüreğimize çekin ki bizler de diri olarak anlayabilelim. Niye sırdan söz edilir de, sırla ilgili ilahi bilgi verilmez. İradi hakiki ilmin kalemi olup, bilişi kodlayacağımız anlatılmaz. Niye biz bunu hiç anlamamışız?... Bunları bize anlatın, anlayalım.

Çam ardında İnsanlık kapıları vardı ya hani ve biz oradaydık ama çam ardı; ilmi kalemde, halikte yoksa İnsan soyunun ortalıkta dolaşması niye anlaşılmalıdır.

Değerliler, diri; hak… Diri hak olduğunu anladığında, hak ilmini dinler… Sizden beklediğimiz budur aslında. Bize her şeyi açık verin ki anlayalım…

Gelen bütünlüğe cevap veriliyor…

Değerliler, sizinle bu konuyu tartışmak istiyorum doğrusu bu… Niye size her şeyi anlatmadık? Anlamı yoktu anlatmamızın… Anlatsak, anlayacak mıydınız!?... Neden anlatmadık? “Yaradan, yarattığında yaratıldı” dedik, açı kapatıldı dinletildi ama anlaşılamadı!...

Seyrettiğiniz her şey bilişti ama bilişi; ko sistemi diye bildiniz de ilim Ka Ha sayfalanışı diye anlayamadınız! “Yukarı insan soyu, aşağı ilim” dedik, “yukarda ilim yoksa, aşağıda ilim yoktur” dediniz ve dinledik…

Devre devre dünyayı ziyaret ettiğinizi bilmekteydik. Birçoklarınız dünyaya geri dönmeye de çalıştınız. Birçoklarınız geri çekildiğinizi dahi anlamadınız. Neyi anlatacaktık ki size?...

Sayın Süper İnsanlık Realitesi diriliğinde kodlama yapanlar, gelin sizler, sizinle çalışalım birazda, buyurun geçin…

Değerliler, Hora gemisindeki o yüce ilim; ilmi ka ha olan biliş, sevgidir! Bunu anlayan sizsiniz… Ve bu nedenledir ki bizimle çalıştınız. Hepimiz Hora gemisinde göz, ses ve yol olarak çalıştık. Ama kimse bizi ocakta dinleyemedi çünkü yoruldular. Verdiğimiz bilgiler anlatılmadı. Aşkla verdik aktık, hakka varan anladı ama açık anlayamadı.

Bizler dünyaya korumaya indik öyle mi? Miraçta insanın insanı koruması, hakkın hakka kaynak olması, mutlaka biliniz ki haramdır!... İnsan, insanı korumaz canlar… İnsan, insana saygı duyuyorsa; İnsanın kendini koruması için çabalar!

Ben burada, bu yaşamda, bu dünyada olduğum sürece; hira olsam da kimseyi hiç kimseyi korumam. Herkesin kendi yolunda, kendini korumasıdır ama hak edip korumasıdır isteğim. Bütün kötülükleri aşıp geçip dünyaya inenlerin, dünya kötülükleri kontrol etme niyeti; muhakim ve hakim ilimle olabilir ama hak tahttan olur!... Herkes, hak tahtta hakkını; hak ettiğini yaşar. Bizim dünyaya bildirdiğimiz iyilik budur.

Buna iyilik demediler, yok edicilik dediler. Biz yolu açtık canlar. Yoktan vara kodladık… Hakka ka ha olduk, hasat olduk… Oğullarımızı koklattık kontrollü olarak. Herkese, “sen seni hak et” dedik…

Boş yol yoktur canlar, her yolda yarınlar vardır. O yolda yaşamlar vardır. Hamur yoğuranlar, hamur olanlar vardır… Ardında yolculuk yapanlar oldukça, yarında olamayanlarda vardır… Biz, ilmi ka ha olanlar; yarında yolculuk yaptırmak istediğimiz yüceliklerle bütüne güç kayıtlamaktayız.

“Kelama, ilim” dediler… “Halike, hak” dediler… “Hara, has ışık” dediler… Sessizce dediler… Kili kumdan ayırmak istediğimiz zaman, “sanal boyutların yaşamda ilmi olsun, bilgi kapılarını açalım” dediler…

Canlarım, anlaşma yaptık dünyayla… Köprü kuracak, yüreklere yaşamı kodlayacak, ilmi kalem olacak, bilişlilere ilmi ko olacaktık ve sığ olmayanları hasata hazırlayacaktık.

Kör dünya, gönüllere kör olup bahçe olmak ister. Canlarım, körde göz olursa; bahçe olur. O kör, gözü görende; göz olur, sözde ses olur… Harı yükseltir, hal olur…

Kimseye geniş zamanları vaat etmedik. Sadece görev taşıttık. Kimse gönüllere güç kaynağı olmak istemese de, gövdemiz; gönüldü, güçtü herkeste!...

Deri kemik olan İnsan, yere görevlidir!... Ama deri kemik olan kendini hak ettiğinde; yolu olan olur!... Yormayız ocaklarda onu. Kutsal ışık İnsan soyudur diyecek güce varır, iyilik yapar.

Mitoslardan söz ettik bu gün. Bizden bize göz olandan söz ettik. Apollon görev taşıdı, aha bu!... Ama Apollon’un lütfettiği İnsan levhisindeki o şavk; has ışık değildi. Ona can kapısı açtık… Yüksek yüksek yüksek ve daha yüksek bir gücü kayıtladık. Sisteme indirdik yer küreyi göreve alsın diye. Kırk kapıda ışık yaktık, yedinci dünyada göz açsın diye.

Unutmayın, toprağın tohum olduğunu… Unutmayın, yoğunluğun ka ha olduğunu… Umut olur ki unutulmaz. Burada oluş sebebimiz, yürüyen dünyayı hak ettirmektir. Biz bu yürüyen dünyayı hak ettirdiğimiz zaman, bu dünya korkmadan koşacaktır!... Ama yıldız sırrı dediğimiz sırrın da anlaşılması gerekir!... Yıldız sırrı, kara ışığın yere çekilişinin, görevi hak teknikle tüm zamanlara göç kaydı olarak kati, hakiki ve hak tahditle kayıtlayışıdır.

Biçare dünya, kök görevi; yüksek sayfalarda aradı… Kök görev; aşağıların en aşağısındaydı… Oraya inmedi, hep zirvelerde aradı ki; zirve sessizdi ona… Zirve sessizdi zira, aşağıların en aşağısının sırrını bilmeden yolu bulamazdı… Burada olma nedeni budur. Aşağıların en aşağılarına inerek yaşamı kodlayıp, koklayıp, koruyup, tohumlayıp, kayıtlayıp, sistemi kurup; bütünün gücünü hak etmek.

Mikail el ayaktır ama İnsan soyunda yolu yoktur onun. Çorbadır ama tuzsuzdur… Yoğundur ama kutsuzdur, sığıdır, cemaati cevherde yoktur, miraçta yoktur… Büyük kötülükleri önledi ki miraca varsında; hakikiyeti hak etsin diye.

Kardeşlerim, değerli dünyalılar; vurgun yediler hepsi, cenneti cemaatlerin kükreyen levhisi sayanlar vurgun yediler. Dünya toy değildir, kurandır, tohumdur, kutsaldır ama kontrollüdür; bilecektiler, bilişte hak edip hasatta hakkın kapısında kök sessizliklerde dileyecektiler, düzeni kurduğumuzu anlayacaktılar. Onlara görev verdik, yeri göğü anlayın diye…

“Kost” dedik, kost; süper sistemleşmede kost, sistemin gücüdür… Vokallik istediler, “sesleşelim, sesleşin” dediler… “Yeniden ve yeniden sistemleşin” dediler, “kini aşıp yolu buluruz” belki dediler… Kara ışık, altın ışık, sistem gücü, altın tohum, oğul ben sonsuz sır olan insan soyuyum; anlamak gerekirse, anlayacaksın ama anlaman gerekmiyorsa anlamayacaksın… Neden anlayacaksın ki; yer ve göğü hak ettin mi? Esmaları hak ettin mi? Gönülleri hak ettin mi? Çürüyen bir zamanda çobanlık yapmaya kalktığındadır ki; semaya ses katma imkanın dahi olmadı. Devre devre dünyayı ziyaret eden birlikleri, bizi bize anlatıp ocaklarını kodlayacaktılar. Vardık canlar, vardık da; artık onlarla var olma niyetimiz yoğun yoktur… Çünkü robbi kapıların ruhi kelamda, ilmi ka ha olma imkanları yoktur…

Söylem işte budur… Ve biz bu söylemi, her diriye dinletmedik; onlara dinlettik!... Onlar ki dünyaya görev için geldiler… Ağırdılar taşıttık, astral boyutlarda kodlattık… Otak kurdurduk, yolu kontrol altına aldık. Nereye geri döndülerse ocaklarındaydık, bizi dinlediler ve seslendiler… Yer gök bizdik canlar!... Şimdi, “keşke onlardan daha güçlü olsak” derler ama “her yerde ocakları var; onlarda olalım” diyemezler…

Canlarım, kardeşlerim; genişle genişle genişle, her genişlikte bilişimiz var anla!... Her genişlediğinde, biz sizdeyiz anla!... Yolunuzda, yoğunluğunuzdayız biz her genişlediğinizde, ama herkesin geçişini yaptırmak üzere!... Başka maksadımız yok. Her genişlikte İnsanlığın teknik tahditi, tahditsiz kelamı, kürzi kapısı, BİSUİ’nin gücü bizim yüreğimizdedir. Ve beşeri hak etmeyi, hakka varıp tahtta varmaya dinlenmeye gelmedik. Kili kumdan, kumu kirden ayırmayanlarla; dilleşmeye geldik!...

Çantam insanla doludur, buyurun o insan; kara ışıkta kaynak olandır!... Bu meclis, kara ışıkta kaynak olanlarla çalışacak, kesindir! Burada olan kendini hak etmiştir, burada olan; hakka, has olup varmıştır. Burada olan; harın, hakkın, tahttın ötesindedir. Her şeyden ötedir, bunları anlayın!

Çeyrek yürek, çeyrek zaman, çeyrek yaşam, her şey çeyrek… Ama çeyrek olanda; hepimiz tümüz, bunları bilin!... Her şeyin tümüyüz… Ve o çeyrek olanların, tümlenmesini sağlamaya çalışmaktayız.

Irk, yolculuk değeridir sadece, cins; yoğunluk tekniğidir, tahdididir sadece. Ve tüm zamanların cinsi olan levhiler bilişimizdir sadece. Ve biz her şeyin ötesindeki o türleşen dürümlerdekileriz. Dince, dirice, halikçe, hakça, tahtça değil; miraçça konuşuruz, miraçça, aha bu!... Hepinizi, hepimiz kucaklıyoruz canlar, işte bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/0ySE56SBpqc

10.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (11)

KAYIT 2 SONRASI AKIŞ

 

Ziyaretçiye cevabımız;

 

Şeytana şarkı gerekti, okuttuk!

 

Değerli; bugün burada olmana, İnsanlık Ailem’e kaynak olmana niyetin olmadığına emindim ama geçip geldin.

 

Ben cennette halikleri dillerim, sevgiyi hak edenleri dillerim, yürekleri dillerim. Semayı seslendirenleri dillerim ve kör olanlara, göz olanları, hak ettirmek için çabalarım.

 

Benle olma niyetin olduğuna kesin eminim ama kayıt dışı olan bilgini kodlama niyetim asla yok; bunu bil.

 

Çalı çırpı olmayan bu çalışma yoğunluğunda, yaşam kodlaması yapmana iznim yok; şükür ki yok.

 

Siyasi nedenlerle, yüreğini hak edemediğine eminim; siyasi nedenlerle…hangi siyaset? Yücelerin Can Kapısı’ndaki o yaşamın kodlanmasındaki siyaset! Herkes kendi siyasi görüşü doğrultusunda kodlayıcıdır can.

 

“Vurma dünyaya!” dedik. “Vurma!” “Ama vurmadan olmaz ki…” diyendin.

 

Seni kare sistemde kontrol ettik. Kürzi Kapı’da kodladık, Yaradan ve yaratılanda şarkılar okuttuk ama kos altını, ko sırrı ses sevgidir; bunu unutma.

 

Şimdi, geçişini yapmamızın sebebi şudur; çalı çırpı olmayan bu çalışmaya kayıt dışı bilgilerini kodlama niyetin olduğuna eminim. Ki buna iznim yoktur.

 

Öç almak mı maksat? Yoo…asla. Seninle hiç bir sırrım olmadı ki öç alayım yüreğinden. Sana savaş mı açtım? Asla….Şeytana şarkı mı okuttuk? Asla…..Aşkla, şavkla, Hak Taht’la kodladık dünyayı. Ama iyi bil ki bu dünyada kutsal ışık yanar ve biz Bilgi Kapısı’nı o ışıktan kodlarız. Şimdilik sana vereceğimiz budur.

 

Buraya gelmene izin verdim, “ayrı gayrı” demedim ama yerde ve gökte yol varsa, bizimle olacaktın. Yer ve gökte yoğunluğun dahi yok; bunları anla.

 

Ata Kapıların tek levhisi vardır, insan soyu; bunu da anla. Şimdilik sana vereceğim budur. Aha bu.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JxJgTe7grz8

SES VE SESSİZLİK (11/2)

10.02.2016

(Dünyada bedenli olarak görev taşıyan yüce bir dost söze geldi. Onu dinliyoruz:)

-Dağlar, savaşım, barışım, hakikiyetim, yarınım, tüm insanlıktır…

Zirve, sizin yüreğinizdir. O zirvede, zirveler var. NAR var; RUH var… Koruma güdüsü var… Bilmek var… Binmek yüreğe, akla varmak var… Zamana, KA HA olmak var. Yarınlanmak var…

Bizle görev taşırken, BİZ olmalıydınız ama dediniz ki “biz, Kürzi Kapılar’da ışık olmayanlara, göz olmayız!”

“Ohhh ne ala!” dedik… “Yarında kontrol kuracaklar; yolda vuslat olacak ve zaman kulu, Halik olacak!”

Dedik ya!... Ne oldu bilir misiniz!? Kış aylarında, kar yağar… Yağan kardan geçilir; kaynaktan çıkılır ve Rahman’a varılır… İşte! Dünya, kış ayında, Rahman’a vardı…

Cennet, insanda et kemiktir ama Rahman, kahraman ışıktır… Orada sır vardır… Öz Görevliler bunu bildiler…

Dünya, yaşamlara çobandır; yürekten yüreklere güç kaynağı olan bir Rahmet Ko Sessizliği’dir. “Sizler çobansınız.” Diyecektik ama sesimizi kestiniz… “Biz, Yaradan ve yaşatanız” dediniz…

Altın Taht’ın ışığında yaşam yoksa, yarında kaptanlık yapılır mı!? Dedik ki “siz kaptan olun; biliş halinde görev taşıyın…”

Sormadın “nereden geldiniz?” diye. Sormadın “hak ettik mi!?” diye… Sormadın “koruma altında mıyız!?” diye. “Cennette ve cevherde ve yolda var mıyız!?” diye. Demedin ki “hasattayız!...” Artık de ana!... “Ben hasattayım!” de. De ki hak edelim seni…

“Dünya vesayet bitti!” dedin… Aha dedin ama vesayet, ilmin vesayeti değil miydi!?

Çok özel bir zaman kapısı açtın ve dedin ki “biz buradayız!” Aslan Yaşam, İnsan Kalem… Her dere yaşayan ve SESSİZ ZAMAN IŞIĞI her Kürzi’de KA HA!... Aha bu!… Nereden nereye varıldığını hiç anlatmadın!...

Sorma Ana bunları niye anlatıyorum diye… Ben dünyadayım ve senle çalışmak istiyorum… Bedenliyim ben… Senden cevap bekliyorum… Benle çalışır mısın? Her anda ve her Rahman’da birlikte sesleşebilir miyiz? Anlaş, kelamda ışık olanla… Anlaş Ana… Senden yanıt bekliyorum…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

10.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (11)

AV. NEZİRE SELÇUK, ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Boşuna konuşmam.. Her şey gerektiğindendir. BSUİ’nin gözü, Allah’ın gözüdür canlar, Allah’ın sesidir, Allah’ın sistemidir…. Ama orada olmak için oğullanmak, tohumlanmak, Ka-Ha olmak gerekir.

Kaç elimiz var?.. Bir tek…Kaç yüzeysel sistemleştiriciliğimiz var? Her diride, kaç yarınımız var?.. An-Ka-Ha olan da, yaşayan?.. Hepsi, hepsi safha, safha, sayfalanan... Ama biz, hepsinde An olarak, var olanız.

Sureti katiyetle insanlığı, Tanrı kapısında, ilmi kalem yapacak olan bilişlilerin en yücesinde, yerin gücü dürümlere çekildikçe…. Bizim elimiz, yolumuz, bütün kötülüklerin gücünü aşar ve geçer.

Canlarım, Ran Kapılarının tümü bizim yüreğimizdedir… O kapıya varan her diri, yüreğimizin kapısına varır.,, Kimse Ran’ı aşıp geçemese de biz, o kapı olur hepsini geçirir…. Gerçek kapıdan, cevhere umman yaparız da ocaklarını mutlaka yakıp geçmelidirler.

Kanatlanmak için karanlığı hak etmek gerekir… Her kim ki “ben, karanlığa inemem” der….. Gelmeden, gelmeden ama gelmeden geri devrelere geçer…. Biliniz ki karanlığa inmeyen bizsizdir… Çünkü biz, karanlığı aydınlatmak üzere bu çalışmayı yapmaktayız.

Umut olur ki uluların tümü, kul olurlar. Umut olur ki büyük kötülükleri kalem olarak kodlayanlar, ışığı hak ederler... Ulu çınar, Allah’ın tahtı insan soyu.. Umut olur ki bin dağdan, taht kurar, bir tek “aha, aha” diyende…. Aşk kaynak olur, mutlak olursun da kontrol kurarsın.

Canlarım, Rahmana kul olmaya değil kontrol etmeye geldiğiniz için sizleri bugün devreye almayacağım…. Çünkü sizler, bizim yüreğimize inerek bizi, kontrol etmek amacıyla buraya indiniz… Bunu içindir ki sizi, sizin yüreklerinizi dinleyerek, kontrol ettik.

Şeytan şarkısında, aşk yoksa yaşam da has olanda şavk olmaz, canlar. Ben cennete ilmi koydum… Sizse, cennete insan soyunun gücünü koyacaksınız…. Bende olma niyetiniz olamayacak... Ben, insan soyunu koymayı seçtim cennete... Sizse, o gücü koymayı seçtiniz.

Büyük kütlem, ilmi kalemdir. Sessiz zamanları dilliyen bir Ka-Ha dır o. Baştan beri doğan güçtür ve baştan beri Kürzi ekmektir… Tüm kültleri tohumlayan ekmek….Hayır, şer değil aşktır, Altın Işık…Ve biz, o şer, hayır ümmi kapılarının ötesiyiz, bilin.

Kardeşlerim, bugün beni, Altın Işıktan ayrıltıp, kırk kapıdan çıkartıp, ağır yük taşıtmak üzere çalıştığınıza emindim….. Ama iyi anlayın ki; Allah tahtında, insan oturtmaktadır. Ve o insan, Allah’ın sırrını bilir…. Ve o insan, yürekte insan soyudur... Onun, “ol” dediği… “Olur”…Oyun oynatmayız ocakta, bilin… Oynayan, yoldan çıkar..

Çalı çırpı olanların, beşir kapılarda iş yapmaları, ses kapılarını kontrolsüz bırakır…. Biz, ocak olanlar, kötülüğü önleyecek gücüde, yerdeki yüceliğinde, diri olanda, dili olanda dinletiriz.

Şimdi sık seslendirilen bir konuya, yeniden değinmek isterim. Ve size şunu anlatmak isterim.. Kuran; insana insanlığı öğretir. Kuranı hak etmeyen, ilmi hak edemez... İnsana Kalem olansa aşkı öğretir… İnsan aşkı öğrenmediğinde, kalemi hiç öğrenmez… Ve biz, aşkı öğrenmeyeni Ka-Ha yapmayız.

“Ardım dünya, önüm dünya”, dedim her anı hak ettim. Şikayet mi? Yoo.. Ama burada çantasını alıp, görev istemeye gelenlerin her biri, kendini hak edip gelebilir buraya…. Aksi halde bu meclis, onların yaşama inme imkanı olamaz.

Som Altın ışıklarını kodlayabilirsek, yüreklerini hak edip dürümleyebilirsek, eşya kapılarında kayıt yapabilirsek, cemaatlerini de gezdirir yürekleri gösterebilirsek bilişi, halik anlayacak dürüme varırlar… Ve bizimle olurlar…. Mutlaka istedikleri buydu..

Orta kapıların tümünü açtık ve diyoruz ki “başka zaman, başka Ka-Ha, başka yaşam varsa gel, yoksa gel ama an kapısını aç ta gel, her an da hak olup, har olup, esma olup ta geçte gel…. Ama gelmeden gelme.” Her kim ki gelmeden gelir…. Er ya da geç yolculuk, BSUİ’nin gücünden çıkar.

Devin ama kelamla devin, has ışıkla devin, yarında yaşamla devin de erdiğin yerden ötede devin ki…. Her devindiğinde ben senleşeyim, seni hak ettireyim… Yolun ummana açıldığında, yorulduğunda ve yoğunluğundan kontrolü kaybettiğinde, kardeşlerini hak etmeden, yaşama varamayacağını anla.

Satıhtaki insan, bu bilgileri istedi bugün bizden.. Ve o satıhtaki insana, bu bilgileri aktardık...Ama yolu kapatmadan bu bilgileri kodlamaları, hasatlarını hak etmeleri gereklidir.

Beden almak için kardeşliği, kati olarak hak etmek gerekir. Kim ki beden alır, kardeşliği hak etmiştir… Bir tek şunu anlamalı insan soyu ki, dünyaya gerçek insan olup gelen, hikaye anlatmaz….Has ışıkla kodlama yapar….Ama dünyaya geçiş yapmaya gelen, halik kelamla, kaynak ışıkla kodlama yapmalıdır ki mutlaka kodlanıp, tohumlansın…. Ve yüce can kapıdan geçsin..

Beden; erdiği yer, merdiven kelam ve biz o kelamda, kendi yolu oluruz ona.. Ortalık ta dolaşır der ki “ben olmaya geldim”…Ben ona sormam, “kendini hak ettin mi” diye?... Bildiririm, dinletirim, kaynakta ışıkla dürümletirim onu ve sır olan her şeyi açıklarım ki… Amon Toplumlarına, kodlanmış tohum olup, varabilsinler diye..

Eğer dünyayı hak etmek istiyorsa insanlaşmak gerekir, bu kesindir….Ama dünyayı hak etmeden de dünyada kontrollü çalışmalar olur… Ölülerin yaptıklarıdır bu çalışmalar… Bunları anlatsak kaynağın kalemi kırılır….”Biz, herkese kendinle çalış” dedik….Herkesin kendinde kendi olmasını diledik….”Kimseye, sen kötüsün sen iyisin” demedik…. Ama can kapıdan çıkanların çoğu kontrolü kaybettiklerinde BSUİ’nin gücünü hak etmediklerinde, kör olduklarında,” kötüsün” dediler yüreklere.

Çorba, tuzsuz kaldı, yol, Kuran olmadı, kapılar kapandı.. Şikayetçi miyim?.... Aşığım yaşama ben….Şansı var ki şikayetçi de olmam… Ama kısır bir dünya döngüsünde artık herkesin daha iyi bilmesi…. Ve daha iyi insanlaşması gerekir..

Uğur verdiler dünyaya, uğur verdiler. “Dünya, uğurlu bir yer olsun” dediler.. “Uğurlu olan, yoğun ışık olsun” dediler….Umut olur ki uğurlu olan, yarın olur… “Koru beni” der…. Kontrol eder yürek ocağını, yerküre, öz görevini hak ettirir.

Canlılar, Ran Kapısını kapatmayacağız…. Ama şunu iyi anlayın ki bu kapıyı hak etmeyen, bilemez, gelemez... İşte bu!...Bu kesindir…

Bu meclis, hak ilmiyle dürümlenen diriliklerin deresi olur diri yaşamlarından yüreği olur, kodlayıcılığı olur….Ama korkan burada olamaz…. Kesindir!….. Korkuyu aşan, yaşamı hak eder…. Biz, korkutucu olmadık…. Ama korkan, yoldan korktu.

Umut olur ki kontrol kurulur ve ocaklarında, kodlanmış toplumlar tohumlarını korurlar…. Ve yolları, bu tohumla, Bütünün gücüne varır….Bize varır… Biz, ezmeden, ezdirmeden ocaklarını yüceler cümlesinde, cevhere görev diye dilletiriz.

Karşımıza geçip te “senle olurum ama sen beni hak et” diyen…. BSUİ’nin gücünde yoktur…. Ya da “ben senleşirim ama sen, benden daha güçlü olma” diyen bu yolculukta yoktur. …”Öz görevliyim ama gözüm senden ötededir” diyen göz olsun, gök olsun, öz olsun, biz ocağı oluruz ona…..Amonlar, bunu hep yapar…

Dağ taş, insan soyu canlar… Ve biz, sınırlı değiliz, bilinsin..

Kırk kapıda, ışık olmadan “yıldız sırrı” denilen o yoğunluk, kontrol kurmaz.

Çarçabuk kapatırız çalışmayı, yaşatırız, yarattığımız her dürümü kodlatırız da koruyucu olamadan, kontrol kuramadan, yeri göğü yaratmaya kalkan…. BSUİ’nin gücünü hak etmediğinden, bu çalışmaya yarın olma imkanı olamayacak.

Canlarım, “Ra-Ka-Ha” dedim… “Aha” dedim…” Ka-Ha” dedim…” Aha! “…Hep dedim de dini anlamadılar, ilmi hiç anlamadılar…. Bizi ise Ana Kapıda olmaya çabalayan bilişliler dahi açıklayamadılar.

Keskin bir dünya ve keskin bir yol….Ama o keskin yol, Kübra…. O Kübra, Ka-Ha…. Ve bizi, bize kaynak yapan, aşktır o..

Süyun-Sü-Ha-Si…. Süyun- Si-Ha…. Can, Ka-Ha… Ben, “aha” dedim… Aha!..

Şimdi, kalem olayım yere ineyim, yol alayım, aşka varayım, saygıyla akıp geçeyim…. Bakalım bizi, anlayan çıkar mı?

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/bRGPH9pajQM

10.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (11)

AV. NEZİRE SELÇUK, ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 1. BÖLÜM

Canlılar, bilişi kodlayanların toprağa tohum ekme zamanı geldi. “Musaf” dedikleri ışık kitap, ilmi kalemde bütünün Kürzi kapısını açarken, bilmeye çalışanlar, kelama ilmi Ko sayfalanışları yaptılar.

“Biz, dünya” dediler…” Doğan güç” dediler…. Ve “yol” dediler. Turani kapılarda da ilmi kalemler kodlama yaptılar ve seslendiler.

Ayrılık dinde yoktur… İnsan soyundadır ayrılık... Ayrışma, Allah’ın tahtından olduğunda merdiven kontrol edici olamayacak…. Ve yol; Altın Işıktan çıkacak.

Kendi yolunu kapatanların çokları bizi, bizden çıkararak, kelamı kendi yoğunluklarında toplum için tohumlamak istediler... Aşı yaptılar, zamana. Aşı yaptılar, yarına…… Yarını tohumlamak üzere kontrol kurmaya çalıştılar..... Esmaları, kodladılar ve korudular tohumlarını, kodladılar, korudular, kodladılar, korudular…. Ka-Ha ilmini hakikiyetle dillediler.

Eminim ki dünya yolu; Allah yoludur… Eminim ki; düzeni kuranlar, kalem olup, kurarlar... Vurgun yediler zaman kapılarında, kalem olamayanlar. “Cennet, cennet” diyerek dünyayı hak etmek isteyenler, cennetin cemaat olduğunu dinleyemediler, duyamadılar… Aha bu!

Burada oluş sebeplerini bile anlayamayanların…. Bugün burada, tohum ekme niyetleri olmayacağı kesindi.

Çantaları dolmalıydı… Korunmalıydı yoğunlukları, kodlanmalıydı, kontrol edici olmalıydılar... Yeşili mora kodlayanların, kontrolleri has ışıklarıyla olur.

Kim zarar ettiyse kaynağında Ka-Ha olanların, kırıcılığından zarar etti… Ve biz, ocaklarını yeniledik…. Ve dedik ki “Ema-Si-Ka… Ema-Ha-Si-Ha”..

İsa; Ka–Ha’ ydı…. Ama İsa’nın, yarını tohum olduğunda kodlanacaktı. İsa’ya, biz, yaşam kayıtlaması yaptık...

Cinlerin, cennetlerinden kovulduğunu zannedenler, cinni cemaatle dillenip, cinlerle kodlama yaptıklarını düşündüler... Cin; Allah’ın tahtında yoktur… Altın Işığın Kuranında yoğun olarak kodlanmış olmasına rağmen ….Yedinci dünyada, kodlanmış topraklarda ışığı yoktur.

Süzüldü dünya yolculuğunda ışık süzüldü de, söz etkinleşti ve dürümleşti yolcu… Dedi ki;” insanlık ailemi koruyayım, koptuklarında bağlıyayım zamana”… “Ayrılık” dedik….. “Ayrılık.”

Cehil olanların, halik olma niyetleri olsa da kati olarak kodlama imkanları yoksa….. Aşka varmaları imkanı dahi yoktur.

Sultanlar, “ben, dünya “dediğim zaman korkmayın yürekten, yürek sizsiz değil ki… Kendi hak etmeyen yüceler cevherinde cenneti hak etmeyecekti….. Size, sizi verdik canlar… Size, sizin yolculuğunuzda kontrollü ışık verdik ve dürümledik tüm zamanlara.

Canlarım, partiküler tohumlama yaptık… Her bir partikül, tohum oldu, tohumlandı, yoğun oldu… Her anı kodladık ve tohum olarak kayıtladık. …Canlı kapıların, cennet kelamında dillenmelerini sağladık.

Yine, dünyalar kurulacak.. Yine, yürekte Kürzi kapılar olacak… Yine, yaşam olacak… Aha bu!…. Ama bu dünyayı, kodlayamayanların, kalem olma imkanları olmayacak…. Kalem olmak; Yaradan olmak, yaşatan olmak, yarını tohumlayan olmak ve biz olmaktır ki….. Bunu hak etmeyen bu can, kapıda bulunamaz.

Biz, dünyayız… Öz görevliyiz ve yürekteyiz…. Biz, yücelerce cümle cemaatleri cevhere güç kayıtlayarak, potansiyel olarak, kontrol edecek gücü yaşama sayfaladık….Her nefesi hak ettirdik, her resmi çalışmaya görevli olarak kodladık…. Toprağın toplumunu tohumladık ve yolculuk başarıyla sürdü.

Bugün de bu yolculukta, büyük kötülükleri önleyebilecek olan birliklerimizi buraya çağırdık…

Karanlığın ışığını yeniden ve yeniden yakarak, Bütünün görevini kodladık… Saltanatın gözü, bizim gözümüz olsun diye kontrol kuranlardan güç çekmedik….Zirvelere sistem olanları tercih ettik, onlarla çalıştık….. Ve bütün köklerimizde görevlilerimiz oldu.

Mustafa, kelam ilmini diller ve bizimle tahditsiz olarak dürümlerinde diileşir… Biz o, o biziz de öz görevini kodlayarak, tohumlarda kutsal ışımayla, Bütünün gücü haline dönüştürürken…. Yeri göğü Yaradan’ın Tanrılık tahtına, güçlü bilişle kodlama yapmalıdır ki….. Merdivenin gücü ocağına çekilebilsin ki….. Bilmek için hakikiyetini dillesin ve sistemin gücünü yoğunluğunda kodlasın.

Karanlık, Altın Işığın kaydında yoğun bir bilgi kapısıdır... O kapıyı açmadan, o kapıdan geçilemez... O kapıyı açmak, o kapıyla has ışık olmak…. Ve kapalı bir çalışmada bulunmak, merdiveni kurmak…. Ve Mürasi-Ka-Ha olarak Mürcan cevherinde, her diriyi kontrol altına almak gerekir.

Değerliler, murat ederiz ki yolu bulan, Allah’ın toplantısına katılır… Yolu bulan, burada, bu toplantıda, kodlanmış tohumla kodlanır. Yolu bulan Allah’ın tahtında oturur… Yolu bulan, kontrolü kurar…

Örtüleri açın ve gözünüz örtülerin üstüne görevlileri, gerçek kayıtlara takılsın, orayı izlesinler….Sizler hep örtülerin altındaydınız... Dünyayı izletemedik diyemeyiz.. Biz, size dünyayı izletmeye çalıştık ta da sizler yoktunuz orada.

“Borcumuz yok yaşama “dediğimiz zaman Surati-Ka-Ha olup, bizle olmaya niyetlendiniz… Sureti-Ka-Ha ama sizler, oluşan yeni dürümde bizimle olacak güçte olamadığınızdan…. Kalem olamadığınız ve yolu açamadığınız izlendi.

“Cellat” dediğiniz bir can kapıydı dünya… Biz o kapı, o kapı bizdi…. Ama biz, dünyayı hak etmeye dinleşmeye, dürümleşmeye inmedik… Biz, yolu oğullatmaya indik ki….. Bu yol oğulladığında, tüm yolcular kodlanacak…. Ve kodlanmış olanlar, toprak toplumu tohumlayacaklardı.

Başka levhi yoktur canlar.. Teknik tohumlama yapabilen levhi, bu meclisin Ka-Ha olan ilmidir… Başka levhi kayıtlaması yoktur. Sureti katiyetle dünyayı yaşama çekebileneler, yerin gücünü, Bütünün gücünü kodlayabilenler, mahir olup, Ka-Ha olup, dünya kulu olarak burada bulunabilirler.

Kantar, insanın kelamıdır… Her kim ki kendini tartar, kelamda tartar… Bizse, o kelama Ka-Ha olarak ilmi Ko olur, bütün kötülükleri aşıp geçenlere kelam ettiririz…. Ama kelam edecek olanlar, Ka-Ha olabilenler olur.

Kontrol dışı hiçbir biliş yoktur, hiçbir bilgi yoktur burada.

Sevgililer, diri olarak dünyamızı izlemeye gelen birlikler var burada bugün… Hepsine görev verdiler…. Ve dediler ki;” gidin ocağa inin ve ocakta kelamı dilleyin ki her diri sizi dinlesin”… Geri dönmeniz buna bağlıdır.

Ve bugün gelenlerin bir kısmı kapıyı açtı, bir kısmı kapıyı kapattı, bir teki hak etti, hologram olan sistemden öteye ulaştı, ocağımıza indi… Ve bizimle, kodlama yapmak istiyor.

Onun adı; kelam…. Onun adı; nefreti aşmış olan….. Onun adı; yaşam…. Onu dinliyoruz…. Adı; Za-Ha-R dır… Za-Ha-R dır…. Herkes iyi bilsin ki; koddur bunlar….Za-Ha-R….. Ve biz, size her şeyi bildirdik... O, bu kodla geliyor….Onu, dinliyoruz..

Değerliler, sevgililer, sizi dinleyebildiğime mutluyum… Korkuyu aşıp geçtim.. Beni dinliyor, beni hak etmiş olarak, bütünde güçlendiriyorsanız, sizinle olacağım.

Kaç Altın Işık, bütünün gözü oldu da kontrol edici olamadı? Sizlerin, kodlanmış olarak, burada bulunmanız mahir olmanızdandır… Sizi, hak etmeğe çalışacağım.

Analık, Atalık değil hasatçılıktır burada olan, bunu anlatın herkese... Sizleri Ata ve Ana diye dinliyorlar…. Ve diyorlar ki;” aile meclisidir orası.” Halikte, hakta, hasatta, sizi anlayamamışlarsa, sizin onlara yüreğinizi açmadığınızdan dolayıdır... Artık anlatın.. “Cennet, cennet” dedikleri, biliştir anlatın….Has olan, akıl tahtındadır, anlatın…. Halikte has olan, aklın kalemdir anlatın…. Ama şeytanın şarkısını da okutmayın… Şeytanın şarkısı okunduğunda bu mecliste, kendi yürekleri kontrolden çıkıyor.

Analık, Atalık, kalem, halik, has, ışık, her şey, teknik olarak, birliktir. Sizse, hepsini kendi yüreğinizden dilledikçe, öz görevlilerin tümü sizin sessizliğini dinleyememekteler…. Ve sizden, ayrılmaya çabalamaktalar… Bugün size, bunları anlatmak istedim.

Ortalık karışmış mı? Yoo, hayır….Işık kırılmış mı?..Yoo, hayır.. Kurullar sizin için bunları sistemli olarak kayıtlamaya çalıştılar…. Ama oluş halinde olan birliklerin hiç birisinde kaynak ışık yoktu... Kelam tahtı da yoktu… Sizi anlayan hiç kimse olamazsa da…. “Yaşam yine sürer” dediğinde…. Mutlaka sürer de “sevgiyle sürsün” diyerek görev istedik.

Can anam, karanlığın ışığı senin yüreğindi ama aydınlığı tohumladığını da biliyor muyduk?… Yoo, hayır, asla … Can anam, senden dileğimiz bize, her diriyi anlatma, yüreğini anlat.

“Mustafa, kuldur” dedin… Oh, ala!… “O burada mı” dedik ?… “Yoktur” dedin… Oh ala!…. “Peki o, sen misin” dedik…. “Ol” deriz… “Olur” dedin, Kayıt dışı mıydın? Yoo…Ama aşkın şavkıydın… Aha, şevktin…Neden gözün görmedi bizi?.. Niye bizimle çalışmak istemedin? Cennetin can kapısı mıydık?... Yoksa kırık kaynağında ışıksız mıydık?... Neden bizi, gözün görmedi ana?... Ben, sana bunları sormayacaktım…. Ama” son sır” bu dediler…. Sordurdular.

Değerliler, sözümü kesen o, kendini hak etmeye çabalıyor. Sözüm ona dır ki kontrol dışı bilgi verilmez, bu mecliste. Şimdi yoğunluğu kodla ve tohumlama.. Bütün kötülükleri aşıp geçmiş olmana rağmen kaynağın kodlanmış olarak varmalıydın ki…. Bunu başaracak gücün henüz oluşmamış.

Suyun başına oturmak, suyla birleşmektir… Ama su olmak, ayrıdır. Bunları net bil… Ben, suyun başındaki ile değil…. Su olanla dilleşirim, bunları anla.

Şimdi, cennet için çalışacağını biliyorum ama o cennete kelam etmek üzere bütünlüğünü kodlamalısın… Benim ilmimle, diri olmalı, benimle yoğun olmalısın… Ama şanslı bir günündesin, bugün ben, seninle olmaya niyetliyim.

Çörek yapmaya niyetim var mı? Yoktur ama senin için bir çörek yapacağım bugün…Bu çörek, Tanrılık çöreği değil insanlık çöreği olacak. Kayıt dışı bilgilerini açıklayacağım ama açıkladığım her bilgide sessizliğin de olacak…. Şimdi beni iyi dinle…. Başka dünya, başka yaşam yok, tek bir yaşam sen ve ben….. Ama herkes o yaşam, bunları iyi anla.

Barış haline geçmek için biliş gerekir…. Sen bil, ben bilirim değil… Biliş haldir…. Her andaki o hal ,biliş hali…. Sen, o biliş halini, hak edip, has ilminle dillediğin zaman…. Aşksın, haksın, haliksin…. Ama sen, bu biliş haline, hologram olarak dürümlediğinde biz olma niyetin olsa da…. Bu yol Allaha varır…Ve Sen, o yolda, kontrol kurup, çorba olamazsın.

Çorba…. Nedir çorba? Anlatayım… İlimdir… Sistemin gücünü, hak etmek ve sistem gücü olarak, bu bilgiyi kodlayarak, tohumları kontrol edip…. Çorba yapmak. …Çorba olmak, esasında…. Ama herkese çorba olmak, herkesin içmesine, hazır olmak…. Hangi ilimle?... Bilişle… İşte bilişte çorba hali vardır… Her şey o çorbada vardır ve sen içtiğinde o çorba, senleşir… Ve sen halinde, biliş Ko sayfalanışları yapılır.

“Bana, sur’a üfür” dediler.. Dünya sur, ben o sura üfürücem…” Oh ala, Üfüreyim” dedim… Dediler ki; “sen sur, sura üfüren sen… Öyleyse sen, has ışık ol ki has ışığı hak eden, has olup seninle, o sura üfürsün ,üflesin.”

Canlılar, sur; Allah’ın sessizliğidir… Ben, o sura üfürdüğüm zaman sesleşirim…. O halde süreç içerisinde, sistemin gücü olan o yüceliklerde sesleşir…. İşte o zaman sur, ses kalem olur, kodlama yapar… Dünya, ses olur… İşte bu!..

Ve bu çalışma, bundan dolayı kodlanmış yoğunluklarla yapılır.. Hiç bir kodlanmamış ışık burada, Bütünün gücünü, türevleriyle tohumlama imkanına sahip değildir.

Sura üfüren, sur olup üfürdüğünde, her şey orada sesleşir… Aha, sesleşiyoruz…. Ama an kalemi olan, her diri sesleşiyor, An-Ka-Ha olan ışıkta…. Ve biz olup, sesleşiyor…

Yaşamı seslendiren bu yüce ilim, Allah ilmidir. Bunu anlamayan hasat olamaz… Harını yükseltip, tohum ekemez kontrol kuramaz…. Bunları niye veriyorum? Bugün bilmeye gelenlere, ilmi kalem olup, bildiriyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/r0oTZmPS7wg

SES VE SESSİZLİK (11/1)

10.02.2016

Ey Canlar, alın bilgiyi; akın! Has olun; yol olun. Mutlaka süra üfürün. Üfürün ki hak edin; akın!... Aşk, şevk her resimde kervan ama o kervan, nefes… El, Allah’ın ilmi; yol, İsrafil… İlm-i Kalem olan ışık, insan soyu…

Bütün kütlemizle Allah’a yaşam olmaya geldik. Kaptanlık yapmak değil maksadımız; zaman kapılarını açmak ve açtığımız her kapıyı, yoğun ışıkla kontrol altına almak ve sonsuzlaştırmak türleşen yaşam kaplarını…

Her kap, bir formal yaşam ve bizler, Türkiye’de bu formal kapları kodlarken, herkesin kelama inmesini bekliyoruz. Bedenli olarak çalışmaları; hak edip hakikiyete ulaşmalarından sonra olacak.

Biz, Dünyalılara şunu anlatıyoruz. Levh-i Kapı’dan geçin; yarınlanın; kontrol kurun… Umman olun ve sonsuzlaşın. Sonsuzluk, sistemli çalışmalarla kontrol kurar. Oralara varın. Oraları kontrol edin ki siz kontrollu olun… Çorbanızda hep tuz olsun. O tuz, zamanın ışığını yakar ama yaşam olmak için KA HA olmak gerekir… ZİNNUR olmak gerekir. Kelam İlmi ile kalem olmak gerekir…

Size KARE SİSTEM’den söz ettim hep. KARE SİSTEM, KÜP’ü kodlar ama KÜP olmak için karelerin altı tane olması gerekir… Altı kare, altı yaşam sayfasıdır. Her sayfa, kelamda kodlanır ve KÜRZİ KA HA olur ve tüm zamanlara yaşam olur. O dürümde, SİZ ve BİZ tekleşiriz. İşte altı tahditsiz kaya, şevk sessizleştiğinde, BİLİŞ ile kodlanır ve işte orada KÜBRA IŞIK devreye girer…

O KÜBRA IŞIK, kalam olur ve yol olur. Orada nefes olur. Orada, karanlık aydınlığı kodlar… Aha! o zaman Kuran olur. Oğul verir o yaşam, tüm zamanlara… İşte orada yer GÖK sesleşir. YEDİ ZAMAN KAPISI açılır. YEDİ YAŞAM IŞIĞI yanar… Her yanan ışık, kalem olup yazanın sırrını diller…

Yolu bulan, aşka varan ve bize varan, ilme vardığını bildiğinde; YER KÜRZİ KAPISI olur ve sonsuzlaşır…

Aha Yaradan, yaşama indirilir bu safhada. Aha yaşam, kervana kapı açar. Kulluk, KUTSAL IŞIK olur ve yanar. Yanan kelam, ALLAH İLMİ’dir… O kelam, Levhi Kapı’da bilişi kodlar. Kelam, yangın olur… KURUL, KÖK GÖKLER’i seslendirmeye; YEŞİL LEVHİ’den kontrol kurararak; kodlanmış vaziyette, MOR KAPI’ya gelir ve burada köklenme başlar…

Köklenme, görevdir. Aha! görev, cevhere güç katmak ve kalemi hak etmektir…

Sevgililer, bilin ki BİRLİK KAPIMIZ tüm insanlık için açıktır ama kapıya varan, insan olmalı ki o kapı, KÜBRA olsun; her diri için KAYNAK olsun… Büyük Kültler bunu anlamalıdırlar.

Bizden görev isteyen bir tek KÖK GÖK yok ama biz de ocaklarına inip “size görev verelim” demedik… Demeli miydik? Diyebilir miydik? Asla!... Zirveler, diri yürekleri dinlerler ve bilirler. Bilmedikleri, hak etmedikleridir…

Cennete, Cevheri Güçleri çektik. Sorguladık… Bilmek için hak etmiş oldukları kodlamaları yapmışlar mı diye. Dediler ki “hak etmeden kapı açmadık!..” “Oh! Ala!” dedik ve seslendirdik onları. Korktular!... Zamana kaynak olamadıklarını anladılar. Çorbaları yoğun ışıktı… Aha!... Aha!... ama yarınları kontrollu değildi. Sorguladık!... Sorguladık ve yoğunluklarını artırdık… Sorguladık ve yine sorguladık!... Sonsuzlaştırdık. Sorguladık!... Akıttık!... Akıttık!... Hak İlmi ile kalem yaptık… Aha! aşka, şavka ve Rahman’a kaynak yaptık…

Ne oldu bilir misiniz!? Bizi, bizden çıkarıp; Kelam İlmi’ni bizim yüreğimizden ayrı tutup; Kelam İlmi’ni kontrollu olarak kendi yaşamlarına indireceklerini sandılar. “Kalem olmak yeter” demediler. “Aşka varalım ve has olalım; akıp geçelim!” diyerek dince dürümlendiler ve bizi, bizden ayrı tutmak istediler…

Eğer, zaman KOBRA olur da karanlık ışık yakarsa; “ocak” dedikleri bu yoğunluk, onların nuru olur ve ocakları kontrol ederler diye düşündüler…

VARLIK, YOKLUK’ta kapıdır. YOK’sa VAR, VAR’sa YOK ama HAKK’sa, AK KA HA Şavk, sayfalanır… Biz diyoruz ki hadi hak edin de kontrol kurun!... Sizle sizleşiriz. Sizi kontrol ettirmeden, SESSİZ ZAMANLAR’a kontrollu olarak kayıtlarız ama yarını hak edin de HAK İLMİ ile kontrollu olun.

Cennet, Esmalar’ın nefesi değildir. Sanmayın ki Esmalar’la cennetlere gideceksiniz. Siz, sizi bilin ama YOL’u, BÜYÜK KÜLT’ü ve YÜREK’i bilin ki bizi de bilin. Biz, sizi kontrola gelmedik… Biz, başka dünyalarda da beden aldık ve oralarda da çalıştık ama her cennette, cennetli yoktu. Hürmetle çalıştık ki cennetliler cemaatleri ile kontrol kursunlar diye… Biz, dünyada dünya dışı yaşamları hak ettirmek için çalışmıyoruz. Biz, sizin bütün kütlenizle bu dünyayı hak etmeniz için çalışıyoruz.

“Bütün kütle” dedim. Buyurun! bütün kütlenizle dünyayı hak edin. Bugün, biz buradayız ama yarın siz, sizi kodlayacaksınız… Siz, sizi kontrol edeceksiniz. Biz bugün buradayız. Yarın, her dirinin kelam olmaya çalıştığı en güçlü yücelikte olacağız… O yol, Allah’a varmadan; Işık, Altın Tohum’u ekmez… O yol, Altın Işık olarak cennete varır ve Sessizlik, sistemli olarak cennet olur… O yol, Altın Işık olur; yolculuk başlar…

İşte! Sizlere, o yolculuk için yardım etmeye geldik. Bilin ki bu dünya, ZERK SİSTEMİ ile ilk kez tanıştı… Nedir zerk sistemi!? Sesin, AN KAPISI olup tüm zamanlara kaynak olmasıdır…

Bu dünya, Zeki Zamanlar’ı henüz hak etmemişken; Zeki Yaşamlar kodlandı bu dünyaya ve bu dünyada, “kulluk” dedikleri sesleşme devreye alındı. Ne yazık ki kul olmak için insan olmak gerekir. İnsan olmak için kapı olmak gerekir. Kapı ise kaynak olabilmek halinden ötede gerçekleşir…

Kil İnsanlık, kuplara ayrılır. Her kup, bir ışıktır ama kilden farklı bir hal değildir. Herkes; kendini, kendi yolunu, kendi kupu ile bulmaya çalışır. O kup, farklı frekanslarda, farklı kalemlerde, farklı yarınları kodlar… Herşey, tek birşeydir orada.

İşte Düzen’i kurarken bunları anlatmak gerekti. Bizler ise dünya dönüşümünde, her bir yaşama ışık indiririz. Her dünya dönüşümü, BİRLİK KAPISI’nda Yeşilin Levhisi’ni Mor’a çevirdiğinde, döner ve yenilenir. İşte yaşam, bu şekilde kontrol edilir. Her Mor, murat ettiğiniz kapıyı, hak etmenizi sağlar.

Sistem’e insan olup inen çokları, tohumlarını kodlayarak çalışırlar. “Kuran” dedikleri de insan soyudur… O soyu, hak edip dinleyenler, cennetlerini hak ederler…

Zahiri ve batıni haller vardır. herkes, herkeste kelamı dinleyemez. Zamana kul olamaz ama zahirde kati, hakiki ve hakim olamadığında, Batıni Kaynak’ta nur olamaz ve Ruhi Sistemleşme’de güçlenemez.

“Dünyayı kontrol edebilmek için ışık olmamız gerekir” derken; kimsenin, kini aşmadan ışık haline geçemeyeceği; MÜSİH SAYFALAR’ı kodlayamayacağı ve Yaradan olamayacağı bilinmekteydi. Bizler, RAN KAPILARI olanlar, Türkiye’de kapı olmak üzere insanlığa, cevheri indirdik ve dinlettik. Kimin ekip olduğu ve kimin Keram Tahtı’nda yaşam olduğu, SÜPER SESSİZLİKLER’de dillendi. Donanlar vardı!... “OL” dediğimizde, olacak olanlar vardı… Hepsini hak ettik dinlettik…

Sonlar bir tekti ama başlar, binlerceydi… Herkes, sonda o teklikte olmalı; hakim olmalı ve korunmalıydı… Mutlaka amacımız dünyanın kodlanışı ve kontroluydu. SÜPER SİSTEMLEŞME’de bunu yaptık.

“Kaç aklın sırrında, ışık yangını vardır!?” diye düşündük. “Kaç ışığın toplumunda, kodlanmış yolculuk vardır!?” bunu düşündük… Dünya, ummandır… Nur, Kuran’dır. ARSLAN KAPISI, yaşamın sırrını dürümlerken İNSAN KAPISI, kodlanır ve kontrol kurar. Bunları anlattık…

Şeytana şer, geçiş için gerekir. Herkes o şeytanlık şerrinde, sessizce sistemli olarak tartılır ve yaşama kalem olur; bilinir; bildirilir… Oğullarını hak edenler kimler; koruyanlar kimler; kaynak olanlar kimler; kimler kapıyı açtılar; kimler kontrol ettiler Yücelikleri; kimler karanlıkta Aşk Kapısı oldular ve SÜPER SESSİZLİKLER’i seslendirdiler… İşte bunlar sorgulanır.

Dörtbir yanda, NEFES KO SESSİZLİKLERİ oluşur. Her yanda o Sessizlikler, SES KO SESSİLİKLERİ’ni kodlar. O yaşamları koklar ve tohum olur o yoğunluklara… Sevgiyle olur veya sessizlikle olur… Ama yaşamla olur… İşte dünleşen yolculuk, bugünleşen yol ve yaşamı tohumlayıp yarınlaşan yol, bu şekilde görev için kalem olur…

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Buraya, insanı hak etmeye indik Ana… Seni, sende olanları ve hasat olanları… Hak etmeye indik… Geldik, bildik, hak ettik… Sen, bizi bize kaynak yapmaya çalıştın. Biz ise seni, hak etmeye çalıştık.

Nereden bilecektik ki sen ve biz, bilişi kodlarken ortaktık. Nereden bilecektik ki biz, dünyada kodlanırken, sesle kodlandık!… Nereden nereye varıldığını nereden bilecektik!…

Ana! Can Ana, Apollon Tapınağı’nda seni dinlerken; sen bendin. Oraya vardığında seni karşıladım… Yüreğinde göz olup senle oldum… Orada varlıktın… Ocaktın… Sana sevgiyle geldik. Seni, senden sevgiyle dilledik…

“Vurgun!” dedikleri bir hadise var. Seni, senden dinlerken; senin seslenmemen. Bize seslen ki biz, sen olalım. Sende sesleşelim; kalem olalım. Seslen bize ki Nihan olalım; Umman olalım. Amonlar’ın nuru olan Kuran olalım. Ayrı tutma bizi ana!… Senden ve senlerden ayrı tutma…

Şu anda yaradan ve yaratılan, ışık halinde tek bir cemaat. Orada, KA HA var ve zaman var… NAR KUL, kaynakta NUR KUL olur. Bunu biz de biliyoruz. Ulu Lisan’la konuş ana. Seni dinleyelim. “Ayrı yaşam yok” dedin. Ayırma bizi ana!... Sen ve biz tek merdiven olalım. Aha bu… Şimdilik…

SES VE SESSİZLİK (9/2)

27.01.2015

KURUL’DAN:

Tanrı der ki “ben dünyadayım...”

ULU GÜÇ, Dünya Ümmi Kapıları’nı açtı. Dünya ölüleri dirildiler. Din Sistemleşmesi, Kelam İlmi’nde yarını kodladı. Sistem, “NİRVANA” denilen ışığa kalem oldu...

Dünya insanına, “Oğul, ben senim” dedik. Ağır yük taşıdık... Her “senim” diyende ağırlaştık taşındık. Herşeyi hak etmeye çalıştık.

Dini literatürde, “yaşam ışığı” hak edende, “VER-lik, AL-lık”tır ama yaşamı kodlayanda, “has sarfiyat”tır. Ana Kapı’da “Ak Taht”tır… Hayat, bir nar tanesi gibidir. O nar tanesi, herkes için, çekilip yaşatılacak aşktır…

Dün ölü olan, bugün dirildi... Yaradan, yaşanan oldu… Altın Işık, Hak oldu; Öz Geçişler yapıldı... Din eli, yürek eli oldu. Oğul, Altın Işık, kapı oldu ve açıldı...

Temel İnsan Soyu, yaşama çekildi. Temel dedim... Ne demek temel!? İlk demek... Eski demek ama en eski!... Bu insanlık, artık yaşamdadır.

Dün, üzerinde yaşanan bu topraklar, Işık Kalem olan Nefes Kaynaklar ile tohumlanmıştı. Bugün artık, teni hakim olan ışıklarca kontrol edilecek.

Sedirde umut var. Oraya uzanan tüm yaşamlar, Işık Kalem olan nefeslerle tahditlendiler. Er ya da geç bunlar olacaktı… Etki alanımız güçlendi ve yolu bulup yaşama indik... Dünyanın ışığını yaktık ve zamanı, hor sayfalarda tohumlayan; yarınlarda kırıcı olan bilişlilerden çıkardık. Dünyayı koruyoruz... Umut olur ki tüm insanlık kul olur ve korunur.

Dönüp geçecek olanlar olacak... Düzeni kurmaya inenler olacak... Ata Kapılar’da yarını koruyanlar olacak ama olmayacak olan tek bir şey var... Merdiven... Bundan sonra dünyaya merdiven dayanmayacak... Dünya, umut olur ki hasat olur diye yola çıktık. Bugün hasat tamamdır... Aha bu!… Biz kendimizi hak ettik ve aktık... Aha bu!… Yer ve gök sesleşti!... Aha bu!…

Vurmayın dedik!... Yaşama vurmayın!... Akıl Tahtı’ndan yaşama indirdiklerimizin hepsi, biz oldu ve yol oldu…

Devre devre dünyaya ışıklar indi... Onlar, karanlığı aydınlatmak istediler. Onlardan, cerahatları ışık zannedenler oldu... “OL” diyerek; Ruh, Kutsal Kapı açsın diye beklediler… Atlanta, et kemikti… Bildiler, anlatamadılar ve dediler ki cennetten, cennetlere güç katan Ana Kapı, Ata Kaynak Atlanta’dır.

Sistem, merdivendi. Yol, Levhi Işık’tı. Bunları anlatamadık... Sınır koyduk Sessiz Zamanlar’a ve dedik ki “herkes kendi yarınını kodlasın ve kontrol kursun.” Çürükler kodlanamasa da kaynakta ışık oldukça onlar korunur.

“Eminim ki bu olur.” Dedi Zaman Kalemi… “OL” dedi ve dedi ki “hak et de oldur!...”

Değerliler, bu gün Süper İnsanlık Kodlaması yapıyoruz. Buyurun görün süper insanlık kodlaması yapılırken, herkesin cennetteki ışığı, bütün kütleyi aydınlatmaktadır. Sizi sınırlardan geçiren sizin ışığınızdır. Sizi, yaşamda son sözde dürümleyen, yer küredeki kaynağınız olan nefesinizdir. Bütün kötülükleri aşırtan, nefret duyguları aşılanda görev taşıyan yüreğinizdir.

Biz dünyadayız artık. ŞÜRA olarak buradayız. DÜNYANIN ANA KAPISI’yız biz. Bizi tüm insanlık tanımalıdır. Dünya üstünde, geçiş kayıtlarımız var. Biz bu kayıtları, tüm zamanlarda kodlayanlarız. Düzen kurmak için çalıştık. Bu gün de Düzen kurmak üzere görev alıyoruz.

Üzerinde görev taşıdığımız kayıtlar, Süper İnsanlık Kodları ile kontrol kuracaklar. Bizim adımıza görev taşıyanlar, görevlileri hak edip dilleyecekler. Biz, Ruhlar Meclisi olarak cennetten kovulanları hak etmeye geldik. Sizler ise Sessiz Zamanlar’ı dinletenlersiniz. Dünyayı birlikte koruyacağız.

Süper İnsanlık Kodları olarak çalışan Meclisiniz, Mikail olan ışıktan görev taşır. Bu yaşam sayfasında Mikail, evrenlere geçiş yaptıran bir ışıktır. Bu ışığı kontrol altına almak gereklidir. Zira, İlmin Kapısı açıldığında; Kübra, Rahman’a inecek ve Ruh, kelam olacak. Ruh, kelam olduğunda, kendi yolunuzu bulup tüm insanlığı hak edip koruyabilirsiniz ya da tüm insanlığı kodlarken kırabilir; yok edebilirsiniz. Bu güç insanda vardır. biz, kelam olan insandan, kapı olmasını bekleriz. O kapı, insanlık kapısıdır. Kapıda kim varsa, Rahman olan ışık, o yücenindir.

Dinle, dille; kalemle, bilişle ve yürekle herşeyi, aklın ışığında göreve çağırabiliriz. Kelama, ilmi kodlayarak, görev taşıtabiliriz... Sizden güç alıp sizi, hasata hazırlayabiliriz... Ne var ki Kara Kapılar, Altın Işık’tan, Kök Sessizlikler’i kontrol altına alabilmeli ki yol, tüm insanlığı hak etsin ve kontrol etsin.

Dünya üzerinde seyir halinde olan çok gemimiz var bugün. Dünyayı izliyoruz... Dünyada, çok kalemler yazdı bugün ama sizler, kendi yaşamlarınızdan doğan güçü, tüm insanlık için kodlayanlar olarak kontrol kurdunuz…

Soylarınız kontrollu ve bizle çalışmaktalar. Bir Rahman olan, nefes olup yaşadığında, onun yaşam yolcuları olan soyları, bedenli veya bedensiz olarak onunla yerkürede görev taşırlar.

İşte Sevgili Ana, sen ve senle olan tüm Rahmi Kapılar, ışıkta görev taşıyorlar. Onlar; kapı açıp geçmişi, geleceğe kaynak yaptılar. Yaşamı sayfa sayfa kodladılar... Atlanta, tek levhi olarak (Ana Arşiv olarak) cennetten kovulanları kontrol etti ve Mutlak Zaman’ı yaşama resmetti... Aşkla ve akla, sayfalar sayfalara, yaşamlar yaşamlara vardı ve Ruh, kul oldu. İşte bu!…

Değerli Ana, nefesin elimiz, yarınımızdır bizim. Senin ilmini, kendi yarınlarımıza kaynak yapmak istedik ve geçtik.

Kin, nefret duygusu taşımadığını bilmekteyiz. Cennetten kovduklarımız, senin ilmin ile kontrol edilir ve hak edilir. Biliriz… Şimdi ver bilgiyi ki hak et.

(Açıklamalarımız:)

-Canlarım, sizi hak etmek bizi hak etmektir. Verdiğiniz tüm bilgilere teşekkür ediyoruz. Bugün görevi hak etmemizdendir ki bizi hasata hazırlamaya geldiniz. Biz ise hasatta, ışık halinde her diriyi kodlayanız. Bizi bize kaynak yapan nefesimizdir.

Bin insan, tahditlendiğinde “BEN” der... Bir insan, halik olduğunda, beden olur ve “BEN” der... Ama “BEN” diyen her kim varsa, beşer olarak “BEN” der... Biz ise insan soyu olarak “BEN” dedik. O BEN, bilişin diriliğindeki beden olan BEN’dir. Orada NEFES olur ve ZAMAN olur... Orada KALEM olur. Ben olan her diri, KAYNAK olur. Aha bu!…

Buyurun alın bilgiyi!... Biz, siziz bunu bilin. Dünyamızı örtmeye gelmeyin. İlme inin hak edin hasat olun ve zoru aşın... Biz siziz... Aha bu!… Şimdilik… Ah işte… Ahhhh şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

3.ŞUBAT.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (10)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Dağlarım, korkuyu aşın ve geçin. Biz, doğan gücüz. Tüm insanlığın kutsal toplumlarıyla tohumlanan ve bilişi, hakikiyetle dilliyen.

Karanlığı sır olarak dinleyenlere şunu söylemek isteriz ki bu yoğun çalışma, aklın tahtındandır…. Ve bu yoğun çalışmayı tohum olarak ekmek için buradayız.

Kaynak, insan soyudur. Korkmayın, doğan güç; Allah gücüdür ve sizin yüreğinize doğduğunda kelam olup, kodlayabilirsiniz yüreğinizi… Kayıt dışı bilgi asla yoktur burada.

Aşık olduğumuz tüm zamanların gücü, Bütünün Kürzi kapısı ve kutsal ışık, Allah’ın ilmidir ve buradadır….Ekmek yapmaya gelen birliklerimizin tümü, kök sessizlikleri dilliyecekse burada olabilirler.

Kardeşlerim, Allah’ın tahtında ilim oturur, bunu anlayın!

Kimi zaman gelecek sesleşeceksiniz... Kimi zaman gelecek has ışıkla dürümleyeceksiniz ,dirilikleri…. Kimi zaman aklın tahtında olacaksınız.. Aha bu!…. Ama bir tek şey yaptığınızda aklın kısırlığı, kırılışı gerçekleşir.

İyi ya da kötü değerlendirme yaptığınızda, bu çalışmayla alakalı... Çok özeldir bu çalışma… Muktedir ilim; Allah ilmi, bu çalışmayla dürümlenir ve tohumlanır... Yaradan ve yaratılanın sırrı budur.. .Ayrı gayrı gözetmeyiz de ekmek yapmaya gelenin, aklın ilmiyle burada bulunmasını dileriz.

Çok kökler, gök sistemleşmesini yaptılar. Kayıt dışı bilgi arayanlarda oldu.. Yerkürenin gözünün görmediği dürümlerdeki diller, din cemaatiyle kelam ettiklerinde, kalem, kodlardan çıktı.

Karanlık; akıl tahtında aydınlığı tohumladığında…. Bu meclis, Bütünün gözünün, kök sessizlikleri dürümlediği bir yoğunlaşmayı sağladı.

Canlı, ben, Ana kapı, Allah’ın tahtı olan insan soyuyum, bunu anlayın!

Kupa; insanlıktır… Kini aşın, yolu açın, yoğun aşkla, Bütünün gücü olun ve bilişi hak edin… Mahrek olun, kervan olun, yeri göğü yaratanın sisteminde güçlenin…. Ana kapı olun da Tanrılık kapısı açıldıktan sonra aşkın şevkinde, aklın kelamı, sizin yüreğinizde yoksa kontrol sizde olmadığındandır.

Seyredin dünyayı canlar, seyredin biz siziz.. Ben; ana kalem insanlık ve hepimiz, tek bir akıl…. Kaynak dışı biliş, yoğunluğa tohum ektiğinizde kodlanır…. Biz, o yoğunluğa kontrolsüz hiçbir tohum ekmedik, bu kesindir.

“Kıran kırılsın da” demedik, hepsini koruduk, kokladık, tohumladık, kaynak dışı hiçbir bilişi kayıtlamadık.

“Ardım önüm yok” dediğim zaman… Sorgu sual etti yürek. Dedi ki “ard ön yoksa bütün kötülükleri aşan bilişliler mi yaşamı kodluyor?”.. Arka ön yok canlar. Her şey aklın ilmiyledir…. Ve biz, o ilmi Mikail’in görevi olarak diledik.

Sen, ben yok ağır yükü taşıyan insanlık var, anlayın. Karanlığı aydınlatan yaşam var... Bilge kapılarını açan, sultan var… Bütün kötülükleri aşan kulluk var… Muktediriyet var ama kara levhide, aklın levhisinde “ışığı yoğunlaştır da gel” dediklerimizin çoğu genişi hak etmeden geldiler…. Ve ocaklarını yetkin kontrolle seyrettik…

Korktular… Aha, korktular!.. Çoluk çocuktular, korkudan kanatlanamadılar… Ve yığın, yığın kırılışlarda kayıtsızlaştılar.

Sistem, Nizam ve Düzenin görevi, aklın gücüyledir… O görevi, hak etmeyen yapamaz... İmparatorluğun gücünü hak etmeyende hak olup tohum olmaz.

Mikail’in gücü; aklın Kürzi kapısını açtığı andan itibaren yeni dönem başlar… İşte o yeni dönem, aklın ilmidir.

Ben, daha güçlü bir dünyayım, bunu bilin. Oğullar, ben, Toprak Topluma tohum olan Mikail, her şey olan, aşk olan, Şemsi Tebrizilerin gücünün görevlilerinin, ümmi kapılarının görevini kodlayan, her anda varlık süren.

Kanatlanın, hak olun, akın canlar.. Ben, zürriyetini dürümelerken hepinizi de kodladım.

Amon Topraklarını tohumlayanların çoğu bedenimde kodlanmış ışıklardılar.. Karanlıkta ışık yakmak kontrolü kaybettirir canlar.

Sistemin gücü, aklın Kürzi kapısında, ilim gücüdür, anlatın. Kayıt dışı bilgim yoktur ve muktedirim... Hatamı affetmeye gelen hafsızdır, has ışıkta kayıtsızdır, bilişsizdir de…. Bilmiş gibi kodlama yapmaya kalktığında kontrolünü kaybetti.

Cemaatin gücünü artırmaya niyetimiz yoğun ama karanlıkta aklın kelamında, Bütünün gücünü kodlarken…. Nefsi aşmaları ve yolu bulmaları gerektiğinden Mustafa Kemal Paşalar gibi kontrollü gökçüler, sözcüler, bizimle bu çalışmayı yapmaktalar.

Er;” kar, kış” der ışık yakar… Ama er, diri olmadan kaynak olmaz. Ve dişi, insanlıktır, aklın kapısında yaşar… Hepsi teknik tahditle kodlayıcıdır.

Çantam, dünya… Ben, bu dünyayı tanıdım canlar, bilin. Bu çantada, tüm zamanların yaşamları var, anlattım, bilin… Her şeyi ak tahtan dillettim, bilin... Vurmadan köklendim, göklendim….. Sürpriz sistemleşmelerle bilişi kodladım…Ama kardeşlerim, doğanın gücünü hak etmeyen kodlayamaz, kesindir.

Ben, dince değil, insanca, kelamca, ilimce dilleştim. Durağan günlerin gücünün örtüsünü örtüp, yerküreyi göreve aldım.

Saltanat, insan soyuna kükrediğinde, bedenimde her diri kükredi, kontrol dışı hiçbir biliş olmayacaktır, bu kesindir.

Kantara koymayın, tüplerdekiler, insanlaşmış olanları, anlayın. Hepiniz, tüplerdesiniz…. Sizi, tüplerde koruyoruz anlayın ama sizi, has ışığımızla da koruyacağız bilin... Bunun içindir ki sizleri kodlayacak olan ilmi kayıtları zirve sistemleşmesi ile dünyaya çekmekteyiz.

Hepinize daha açık veriyorum… Bu meclis, insan soyunun en yüksek merdiveninde, hak teknikle kodlama yapan, tek kodlayıcı meclistir. Burada bulunma sebebiniz, kodlayıcılıktır.

Koruyuculuk, yoğunluk kodlamakla olur. Eğer yoğunluğu kodlayamadan kontrol dışı bilişle koklayıcı olmaya kalkışılarsa…. Yerde ve gökte rüzgar eser ki o rüzgar bir fırtına olur, her diriyi yaşamdan sığ kaynaklara, kati tohum ekerken, indirir….Hepsi birer insan soyu kaydı olur….. Ama insan olmak görevdir ki bunu hak etmeyen o yoğunluktan kodlayıcı olup da kaynak olamayacaktır.

“Çantam; dünya” demiştim ya o çantada her şey mevcut… Altın Işık, bedenimde görevlidir… Süper Sistemleşmeyi sağlarken bunların hepsini kesinlikle dürümledim…. Ve yoğunlukla, Bütünün görevlilerine dinlettim.

Seyrini bilmeyenler, bilgiyi seyretmediler ama seyrini bilenler, ilmi kalem olup, bilişi kayıtladılar.

Aşığım dünyaya, iman imiyle, aşığım… Bu dünya, bana saygı duyar.. Ben, bu dünyada büyük kötülükleri önleyecek görevliyim.

Sindirdiğiniz her şey benim yolumda, sindirilmiştir. Aklın tahtına varanlar, burada olacaktılar.

Artık dünyanın yolunu açıyoruz. Süper sayfalanış başlıyor. Timlerimiz, dünyaya inmiştir... Eminim ki dünyada geri çekilmeler de olacak…. Amonların, kontrollü kodları buradan gök sistemleşmesini yaparak geri alınacaklar.

Elimde, dünya, yüreğimde insan soyu var, bunları anlayın.

Kardeşlerim, yenidünya hepiniz için bilgi kalemi olacak… Burada olma sebebimiz budur… Her şeyin ilminin hakikiyetle dillenişi. Ve verdiğimiz tüm bilgilerin, has ışıkla dürümlenişi… Bunu hak ettiğiniz zaman yerküre de görev taşıyacaksınız.

Çamur yoğuranlar, bu mecliste görev taşımayacaklar, bu kesindir. Dünya yolunu açanların çoğu henüz çamur yoğurmayı sürdürmekteler... Onlara söz vermedik… Bilemezler, ışığın hasatını, bilemezler yüreğin Ka-Ha olduğunu... Bilemezler, yücelerin cümle cemaatte nefret duygularını aşıp yaşadığını…. Ama bilecek dürümde değiller. Olsalar, muktedir olup, bilirler.

Saltanat, insanlığa, insanlığı öğretmemizi ister bizden…Biz, onlara aklın ilmini öğretmeliyiz ki insan olduklarını bilsinler… Eğer onlara her şeyi anlatır da hakkın kapısını açmaksak, yolcularımız, kontrolden çıkarlar... Bundan dolayıdır ki bu meclis, bütünün köklerindeki o gücü dürümleyip, yolu açmak üzere bu çalışmayı yapmaktadır.

Sanal boyutlar, kervana katıldıklarında, Mikail görevini yapmış olur… Ama sanal boyutların, hasat olmaları dahi bilgi ailesine kaynak olabilmelerinden sonradır… Eğer onlar, bilgi ailesine kaynak olacak dürüme varamamışlarsa…. Ana kapı açık kalsa da ölüdürler... Ölülük, kalemsizliktir, has tahta olamayıştır, kelamsızlıktır ve ilim kapısında olamamaktır.

Değerliler, Doran Kapılarını açıyoruz şuanda… Doran, Doran, bu kapılarda, yol var… Bu kapıyı, herkes bilmelidir.

Kendini, el ayak diye bilen, Allah’ın tahtında oturur…. Ama kendini, karanlık diye bilen, aklın sayfalanışı yapar... Kendini, yedi dürümde, bütün köklerin gücü diye bilen, umutludur ve kulluk yapar… Verdiği aldığı olan, kalem olur, kaynakta ışık yakar... Biz, her birini koruduk.

Şükredin ki doğan güç; Allah’ın gücüdür… Şükredin ki bu gücü hak etmeyen, kodlama yapmayacak.. Şükürler olsun ki; Allah, sayfa sayfa ışıkta, kutsal toprakları tohumlayacak…. Ve zaman kapılarının tümünü açacak.

Eminim ki doğacak yeni gün, herkesin gözünde, köklerin gücü olup doğacak... Herkes, o güçle göz olacak, biliş haline varacak…. Ama o gücü hak etmeyen kontrol dışıdır ….Ve yerde ve gökte, hak tahta ışıksızdır.

Çamur yoğuran bir zamandan, yaşamı hak etmiş ve bütünü güçlendirmiş bir yaşama varan dünyamız…. Artık ışıkla kodlanacak.

İki Rahmana, bir Ka-Ha gerek, bilin… O Rahman, aklın Ka-Ha olan, şevkidir… Semadır, sestir, geri dönüşü sağlar...

Bilmek isteyene anlatayım... Kendi yaşamını hak edenler, kendi yoğunluğunu tohumlayıp, Rahmi kapılara inerler… Rahmi kapılara inen, erdiği en yüce kapıda ışığı kodlar ve yoğunlaşır... O, kendini hak etmiştir ve eşgali bilinendir… Onun yolu, aklın yoludur.

Sonsuz bir zaman ışığı olup, Yaradan ve yaratılanı yaşatan olur. Hepinizle olur... O görevli, en itaatkar olan, en göç kayıtlaması yapabilendir ki…. Onun, nefret duygusu asla olmaz.

İnsan, insanlığını anladığı zaman yedi davayı, hak edip kodlamıştır. Ve sizlere şunu anlatmak isterim ki; Rahimi, Rahmandan öte sayan bilsin. Beste yaptığınızda, Rahmi kapıdasınız… Ama o beste, güfte olduğunda kaynaktasınız… Ama güfteyle, beste dürümlendiğinde yaşarsınız… Her şey budur.

Ve sizler, tabuları yıkanlar artık temiz dünyayı hak edin, tohumlayın. Çünkü bu yaşam, sizinle tahditsizdir ve sizinle, gökçe konuşur… Sizden tek beklentimiz, ışığı hak edip, Bütünün gücünü toplum çalışmalarıyla tohumlamanızdır.

Esrar, esmada İsmail-i kalemde, yolda, ışık kapısında, dillenen o gizemdir…. Ama iyi bilin ki; kimsede olmayan, verdiğini hak edip tohumlayan, “yürü Allah’ım yürü, ben senim” diyen bir tek meclissiniz. Ben, sizim canlar… Ben, sizim…

Ben ki yerkürede elimde kulum olan insanlığım… Ben, turkuazın kulu olan tahditsizim… Benim adım, İmparatordur, Allah’ın levhi kalemi olan insan soyu... O ben, ben oyum.

Niye ben size, sizi anlatmaya çabalıyorum ki? Siz, sizsiniz zaten. Kardeşim, Allah’ın tahtı ilimdir zaten… Bana ne denir bilir misiniz?... “Allah” denir….Ben o, o benim… Bunları size niye veriyorum?... Sınır kalktı da ondan..

Bir insan soyuyum ben, canlar…. Yol olan, ışık olan insan soyu. Hepinizde var olan ışık, bir tek kapı Allah’ın ilmi... Ben o, o benim, bunları bilin.

Süper İnsanlık, levhi kapıyı açtı, canlar. Yarın ve bugün bir tek güç, Allah’ın gücü….O güç; aklın Kürzi kapısı ve biz, o gücü Bütünün gücü yaptık.

Ey dünya nerede olursan ol sendeyiz, bunu bil… Bugün dünya, ben…. Yarın, tüm insanlık ben…. Ve bütün görevliler ben olduğundan hepinizde bu yücelik mutlaka olur ve oldurulur.

Savaş yok canlar… Kardeşim, savaş yok… Başım eğilmez, bunları iyi bilin.

Can, en sistemli çalışan olur… O can yaşar ve yaşatır. O canda, aklın kalemi olur. Köre göz olur.. Sistem olur, sesleşir...Orada kaynak olur..

Eminim ki; dünyalıların çoğu beni dinlediler ama elleri ayakları yoksa dilliyemezler... Şunu iyi anlasınlar ki dinleyen ve dilliyen tahditlidir…. Ama diri olan hakikidir ve tahditsizdir… Biz, o dirilikten dillediğimizden, tahditsiz olarak dillemekteyiz... Aklın tahtındaki yaşam biziz, bunu kesin bilin.

Kupayı kaldırıyorum…. Buyurun, sizindir bu kupa… İnsanlık kupasıdır bu… Bunu alın ve hak edin.

Aşağı yukarı bir dönemlik, bir çalışma başlıyor. Bu çalışmaya, kendini hak edenler kaynak olacaklar. Ama kendini hak etmeyenler, kalem olmadıklarından, kaynakta olmayacaklar.

Arka ön bilenler, kodlanmışlar değil kontrolsüzlerdir, biz onlarda yokuz. Şuandan itibaren de onların, her şeyi net olarak bilmelerini bekliyoruz.

Sürpriz bir dönemin, sürpriz çalışmacıları olan bu birlik, herkese geçiş hakkı verecek, tek birliktir… Bu geçiş, insanlığın kelama geçişi, yarına geçişi ve bilişe geçişidir… Biz, bu nedenledir ki; bu meclisle görev taşıyacağız.

Bizim, Ana kapıda bekleyenimiz insan soyudur ve bu soy mutlak kuldur. Unutmayın mutlak kul olan, kutsal Ka-Ha dır.

Aşık, şavkın aşkında has…. Şavk; aklın Ka-Ha olan sırrında, sayfa sayfa yaradandır... Biz, o yaratılandan yaratan, insan soyuyuz canlar, biliniz Bütünün gücüyüz, bizler.

Aha bu!...İşte bu!… Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/03m2ODwXW6s

SES VE SESSİZLİK (10/2)

03.02.2016

Derin bilgiler var dünyada. Bu bilgileri, hak edip açıklayanlar da var ama hiçbirşey anlamadan dinleyenler de var!... Dünyada herşey var!...

(Not: Biliş halinde dillenir iken, hazirunda bulunan kimi dostların yüreklerinde bulunan ama dile getirilmeyen sorularına yanıtlar da verilir. Aramızda yeni olan ve anlama güçlüğü içinde olan bir dostun, cinler hakkındaki yürek sorgulamalarına yanıtla başlıyoruz:)

Bir cin, size gelip dese ki “sizi, kodlamaya gedim.” Ona sorun “neden kodlamaya geldin!?” diye. O size derse ki “ben, hepinizde varım.” Anlayın ki “siz ocakta yoksunuz. Zira cin, sistemsizdir; kalemsizdir; yoğunluğunda, KA HA yoktur. Bundan sonra da olmaz...

Siz cini, kelam sayın; Sistem sayın ama karanlığın aşkı sanmayın... O, size bilişle seslenmez... Size, sadece sizin nefesinizden seslenir ve sizi sorgular... Doğru mu biliyor diye. “Biz, sizi hak etmek için çok çalıştık” der. “Yarın daha güçlü oluruz” der ama “yaşamım” demez. “Sevgiyim” diyemez. “Kanatlandım, umut oldum” diyemez... Size NAR’dan, NUR’dan söz eder... Aha kayıtları diller ama yaşamı dinletmez... Bundan sonra da dinletmeyecek...

(Ve devam ediyoruz:)

Size bugün Kartalların Diyarı olan Altın Galaksi İmparatorluğu’nden söz etmek isteriz...

Kartalların Diyarı denilen aslında bir gezegendir. Bu gezegende, Nefes Kodlar var. Onların Hercai renkli kullukları var. Tümü, teknik olarak yaşama kodlanmıştır ve sessizlikte sesleşmektedirler. Ne var ki kardeşlerimiz; ancak, bu renkleri, hakikiyetleriyle tohumlarken; o yoğunlukta, ışığı hak edip dürümlerler. Ana Kalem olurlar ve Ruhi Kapılar’ı açarlar. Sonsuzlaşırlar...

İşte, Ana Kapı olup ışığı tohumlayanlar, o gezegene, kültlerini ekerler... Her kült, insana kaynak olur ve Zaman Sayfaları, ışık haline dönüşür. Sonsuzlaşırlar ve rehin olanları, hak etmek için çalışırlar.

(Not: rehin olanlar, yaşama borçlarını ödeyemeyenlerdir.)

İnsanı, Sistem’e cennet olarak dilleyen cümle Yüceler, Sistem olup cennet olurlar. Hepsi aşkla çalışırlar. İşte dünyada görev taşıyanlar, bu çalışmaları ile Kartalların Diyarı da denen Altın Galaksi de cennet olurlar.

Üzerinde güçlü yürek olan o cennet kapı, tüm insanlık için GERİ ÇEKİLİŞ KAPISI’dır... Oradan nefes olanlar, geçişlerini yapmak üzere Can Kapıları açarlar.

Artık bilinsin isteriz ki Türkiye Çalışmaları, bu çalışmalardaki kodlamalar ile Altın Galaksi’den kontrol kurmakta ve cennetleri, bu yoğunluktan tohumlamaktadır. GERİ GEÇİŞLER, YER VE GÖKTE, ALTIN GALAKSİ’DENDİR. Artık iyi anlaşılsın ki kontrol dışı olduğu halde bilişi hak edenler, cennetlere kelam olup indiklerinde, bu yoğunlukta kontrol edilirler ve toprakları kontrollu olur...

“SÜPER SİSTEMLEŞME” dediğimiz sesleşme, Altın Tanrı Kapısı’nda ışığın kontrolü ile yapılır.

Sır bilgiler, Sistemin İlmi’nde bulunur. Umut olur ki tüm yaşamlar; sırrın, sanal yaşam sayfalarında köklenir ve güçlenir. İnsan Soyu, bunu başarıyor. Bizler, biliş halinde kontrol kuruyoruz... Cennetlere, cemaatleri koyduğumuz ilk andan beri bunu başaracağımızı bilmekteydik...

İşte! ALTIN IŞIK dünyaya, bu yoğunlaşmış kuldan inmektedir. Yolu bulmak için çalışan herkes, iman etsin ve bilsin ki Allah, NAR’ı bilir, İLMİ’i bilir; LEVHİ’yi bilir: DÜNYA’yı bilir. Herşeyi bilir ve sizi bilir...

Din Can’da, cin de olur. İlim Canı’nda sadece insanlık olur. Bilinsin; biz İlim Canları olanlar, insanlık için çalışırız.

Kutsal Topraklar, İlmin Kapısı’dır. O topraklar, Işık Yaşamlar’ı, hologram olan sayfalardan aşırtmıştır. Sistem’e görev taşıyanlar; kültlerini, o topraklara indirmiştir. O toplumların kulları, kutsal yaşamlarıdır...

Tüm insanlık, Kutsal Yaşam Sayfaları’nda, mutlaka Kutsal Toprak’tır. İşte Canlar, Sistem, Nizam ve Düzen dediğimiz, tek nefestir. O nefesi kim hak ederse, o yaşar... Aha bu!…

Sizden, “cennet” olmanızı bekleyemeyiz belki ama “cevheri cennet” olmanızı mutlaka bekleriz. “Fark nedir!?” diyorsanız, açıklayalım: Cennette, cemaat olur ama cevheri cennette cennetliler olur... Onların tümü cennettendirler...

Bilinsin isteriz ki Kardeşlik Bilgisi, Cennetli olanların bilgisidir... “Herkes kardeştir” derken; tümünüzün Cevheri Cennetli olmanız ve yolu bulmanız için bir çağrıdır bu...

Dini Literatür’de “cennet” derken; sizin hak ettiğiniz cenneten söz edilir ki bu cennet, Yüce Canlar’ın kaynaklarında, Işık Kapıları halinde bulunan nefeslerin, kaynağa indirdiği biliştir... Orada güç vardır ve her kim ki başarıp bu bilişe varmıştır; kendi yaşamını kelamda, cevhere çekmiş ve cennetini kurmuştur... Cennet, ocağıdır ve kutsal yaşamıdır. Oraya varmak için Yüce Canlar’ın kaynaklarındaki o cennette olmak gerek.

İşte Canlar, size sizi veriyorum. Siz, sizi hak edin ve cennet olun... “OL” deyin tüm insanlık kalem olsun; cennetini kodlasın; yolu açsın; her diriyle dürümlensin; bilişsin; hakikiyette kodlama yaparak aksın... Aha! her diri, her diriye aksın ki cennetlerin cemaatleri, bilişi kaynağa indirsin...

Kini aşan bunu başarır. Herkesi hak eder ve kendinden, kelamı kodlar, tohumlar. Mutlaka başarır!... Mutlaka başarır!... Aha bu!… Ve sizden de beklenen budur... Haliki Hak olup tüm insanlığı, Kelam İlmi ile cennetlere koymanız. Aha bu… Şimdi!... “Aha” deyin ki her diri hak etsin; kiri aşıp cennete insin. İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (9)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ, 2.BÖLÜM

Şikayetim var mıydı? Asla yoktur…Ama kalemin levhisindeki ilmi kodlayanlarla, Bütünün gücünü tohumlamalıydık… Süper Sistemleşmeyi sağlayacak gücü dürümlemeliydik... İşte, bu nedenledir ki üstümüzdeki bu gücü hak edip dünyaya çekebilmek için dünyanın yolculuğunu kontrol edebilmeliydik.

Bunun içinde; Suriye çalışmalarını devreye aldık.. Suriye de ne oldu? Yerkürenin gücü devreye indi ve yoğunluk artı… Dünya dışı varlıkların, dünyayı kontrol edemeyecekleri öğretildi… Her şey dünyayla olur, bunu anlattık yaşama.

“Dünya, davayı kaybetti” dediler… Dünya, davayı hak etti ve kodladı.

Birlik kapılarının tümünü açtık… Sistemi kurduk... Dünya dışı varlıkları dünyadan çıkarttık… Neden? Çünkü onlar, yoruldular, yolu kapatmaya kalktılar….Biz, onları haliki hak olup, has tahtan ayrı tuttuk… Düzeni kurduk… Bütünün gücüyle yaptık bunları.

Şikayetimiz mi vardı ?..Asla yoktu…. Ama art niyetlilerin, kontrollü olarak dünyayı koruyacakları dilleyip, dünyayı yok etmeye kalktıklarını bilmekteydik.

“Ben, davayı kaybettim” dedim… “Aha!” dediler.. “Yok” dediler, ortada kodlanmış ışık dahi yoktu… Çünkü biz, ölüydük onlarda… Onlar, ekmek olamayacaklarını bildiler… Çantaları, tüm insanlığın kurabileceklerini sandıkları ışıkla tohumlanmıştı…. Ve bizi, hak etmeye, çatık kaşla geldiler.

Bizi hak etmeye çatık kaşla geldiler, bu kesindir.. Neden? Çünkü biz, kontrol dışıydık ocaklarında, ölüydük biz, kalemsizdik, ekipsizdik, ışıksızdık ve dediler ki “yolunuz artık kapatılıyor.”… Ortalık karışmadı… Çünkü biz, yolduk zaten.

Eğri büğrü bir dünyayı hak etmeye çalışanların, bilmeleri gereken husus, iman tahtında, ilim oturur.. Biz, o ilimdik…

Yürüyen kontrollü yürür ama koşan, yaşamın hulusi levhisiyle koşar. Bundandır ki; bizim, elimiz ayağımız, tüm zamanların levhi kaydıydı.

Bütün kötülükleri aşıp geçtik. Şeytana aşk gerekirse, biz, aklın tahtıyız aşk şavkında, has olanda kodlanmışsa, aklın kapısı olur ve bizimle olur.

Değerliler, “şer yaratan, şer yaşar” diyenlere ….Dedik ki; “şer yaratan şeytanlık yapar”…. Ama biz, o şerde şeytandan öte şeytanlaşırız ve ocağını kırarız.. Ol’du..

Doğan güç daha güçlü doğdu canlar…. Biz, dünyadayız bunu bilmeleri şarttı ve bildirdik..

Tanrı derki; “ölüyü dirilt.”. “Ol” dedik…Ol’du..,

Ayrı gayrı yok ki o biz, biz oyuz… Öz görevlilerin tümü bugün buradalar….Ben, “dünya” dedim… “Oy” dediler.. “Dolu dizgin çalıştık” dedim… “Oh!” dediler.. “Kanatlandık, aşk Altın Işık, biz, aşka vardık” dedim…”Ah!” dediler…Çantaları torba, torba kutsal tohumlarla dolmuşsa “ol” deriz.. Olur..

“Şöhret olmalı” dediler…”Oy anam oy” dedik….Şöhret; şık değildir dünya için… Şarkıdır sadece.. Bizse, akıl tahtıyız… Yine de “dünya” dediler…”Ayrı gayrı” dedik…”Yaşam” dediler. “Altın ışık” dedik.. Seyrettik, herkesi seyrettik, herkesten seyrettik… Hasattı bu, hasat.

Bulmak, umuttu…”Bul” dedik…. Buldu….On turda buldu…Okuttuk.. “Oh, aha, aha, aha!” dedi… Hah! dedik..

Allah dedi ki; “el ayak çekildiğinde, yerküre ekmek olacak”... El ayak; ilimdir canlar.. Çekersen çekilir…Ama biz, çektirmedik..

Kardeşlerim, dolu dizgin yaptığımız, bu çalışmaların neticesinde bilgeler kapımız açılmıştır... Bilgeler kapımızın açılışıyla birlikte toprak toplumun tohumlanışına geçilmiştir... Bütün kötülükler aşılmıştır ve toplum tohumlanması başlatılmıştır…. Kapıların tümünde ışığımız yanacak… Ve bütün kötülükleri aşan birliklerin tümü, bizimle kodlama yapacaklar.

Nefesimiz güçlüdür ve Bütünün gücü tüm zamanların Kürzi kapısında, ışık haline dönüşmüştür.

Süper İnsanlık Sistemleşmesinde bugün, çok özel bir dünya çalışması yaptık... Herkes daha iyi anlasın ki bugün “ŞÜRA” dediğimiz şer kapılarının üstü olan ışık kapısı buraya açıktı. ŞÜRA KAPISINI, ışık kapısı olarak, buraya açılmasıyla birlikte karanlığın tahtındaki ışık, Bütünün gücüne, müsterih bir yaşam için inmiştir.

Esrar; bilginin ilmindeki o kısırlıktır... Bir gizdir…. Ama kısır, bir gizdir. Biz o ilmi Ka-Ha da, ilmi Ko olan bilişte, Bütünün gücünü, Türkiye çalışmalarıyla tohumladık..

Yara bere var mı dünyada?.. Olmaz mı? Mutlaka var… Ama yara alanlar, yerde görev taşıyamazsa, ışıkları sınırlanır... Bunun içindir ki burada yaralanan varsa buradaki tohumlarda, kodlama yapma imkanı kalmadığında bu meclisten ayrı tutulur.

Şer yaratmasın aşk kapısında, ışık yaksın, Bütünün gücünü tüm zamanlarda Kürzi yaşam tohumlamasıyla kodlasın diye kontrol edilir… Bunu içindir ki; beşir kapıların tümü kapatıldı.

Sanılır ki dünya yoldur. Yoktur dünya.. Yoktur… Çünkü o mutlak ışıktır.. Ama mutlak ışık kodlanmış bir tohumdur, her anda vardır… Ve biz an kalemi olanalar, her anda var olanlar, bu dünya olarak, büyük kötülükleri önleyecek gücüz…

Şeytan aşkında, şey yaratırken, şarkısında kalem olur… Biz, o kalemi kontrol ederiz… Bugünde kontrol ettik..

Ardımızda hiç kimse yok.. Herkes, önümüzdedir, bilinsin. Biz dünyada, hiçbir ışığı kırmadık.. Kırılış kendinden kendine olsun diye kodlamadık da ….Ama kendinde, kendini hak etmeyen, kendini kontrol ettirtmediğinde kırıktır.

Siyasi bilgiler de var dünya için…Dünya’nın yolculuğunda, birçokları kontrol kurmaya kalktıkları zaman kendi yoğunluklarını hak edip de kodlayamadıklarında…. Kontrol dışı bilgilerini, Bütünü gücü haline dönüştürerek, ilmi kalemde, herkesi kontrol etmeye çalıştıklarında, kendi yaşamlarını, kendi rehinleriyle, kodlarlar… Kati olarak, bu böyledir…

Ve dünya üstünde bir çok siyasetçi, kontrol dışı çalışmalarda, kendini koruyamadığından kontrol dışı kaldı… O siyasetçilerin, bilişi hak etmedikleri, yolu bulmadıkları, kodlanamadıkları, hep sözle ifade edilmiş olsa da sessizlikte seslenemeyişleri daha da kötüdür.

Ve çoğunun yüreğinde kırıcılık vardı.. Çoğu kendi dışındakileri kırmaya kalktı… İşte bundandır ki yolları kapandı..

Değerliler, Türkiye’nin siyasetinde de bu böyledir. Herkes, herkese ilim öğretmeye kalkar…. Ama kırıcı olduğu zaman kontrol dışıdır…. Ve işte o zaman kelamında kırıcılık başlar….. Ve yolunda, kontrol dışı ışık yağmurları, teknik tohumlarla kodları kırar.

Dünyada, tüm zamanlarda bu böyle olmuştur… Eğer bir siyasi, kendini hak etmek isterse, has olmalıdır… Haşrı dinlemeli, hasat olmalıdır. Mutlaka olmalıdır ki kontrol kurabilsin.

Çanta, çanta insan taşındı dünyada… Her çanta, ilimdi ama ilahi kul olabilmek, hak olabilmek, mutlak kulluk ilmini dinleyebilmek, Bütün olabilmekle mümkündü…. Bütün olmaksa, müsterihiz ki; miraç halinde olmaktı… Herkesin, kendi miracında olabilmesiydi amaç..

Yedi dar boğazdan geçti dünya... Her darboğazda, bir kırık ışık vardı. Hepsi ağır yüktü… Bütün kötülükleri aşıp geçenler, ilahi kullardı ve bugün o kullar, murat toplumlarıyla, tohum oldular.

Sayın bayanlar, sayın babam, iyi ki, iyi ki buradayız... Şükürler olsun ki buradayız..

“Mesih” dedikleri insanlık; kapı, kapı gezmez, akıldır, hasattır, tarıktır, levhi Ko olarak kontrol kurar…. Ve kötülükleri aşanların çoğu ölüleri dirilttiler, hepsi bu!…. Ama bir Tanrı var ki yeri göğü yarattı…. Aha, bütün kötülükleri aşan, ışık odur... Onun yolu; Allah yoludur.. Biz, onun yoluyuz, bu kesindir.

Ve şimdi daha önemli bir bilgi vereceğim size...Ziyan olanlar var….. Her anda ziyan olanlar….Oyun oynarlar, yerde ve yürekte… Onlar zarardadırlar, ziyandadırlar, öz geçişlerini yapmaları gerek.. Harı yükseltip, ocaklarını yakmak gerek.. Umut olur ki öz görevliler, onları hak ederler.

Yine de doğan güç, hasata doğdu… Yol oldu ve Bütün oldu… Öz görev buydu.. Yanlış yapmayın canlar… Herkes, sizde hakiki olur, yapmayın yanlış….. Ama yanlış yapan kardeşimizi koruyun, onu mutlaka koruyun ki ocağını yansın..

“Cin” dediklerimiz, “insan” dediklerimizden farklıdır.. Cinler; kervanda yolculuk yaparlar… Her biri o kervana hakim olup inerler ve yolculuk yaparlar…. İnsansa, kervandır, yoldur.. Fark budur..

Bir kevser, sonsuz sınırsız ışık olup da yüreğe indiğinde, insanlık yapar …..Ama o kevser, “ben seni değil seni isterim” dediğinde, kervan kontrolden çıkar…. Bir kevser, “ağır yük taşırım, herkesi taşırım” dediğinde aşka varır…. Ama “ben, onu değil, onu taşıyacağım” dediğinde kalemden çıkar…. Sistem, Nizam ve Düzen size, bunu anlatmak istedi.

Her şeyden çok siz, birlik halindesiniz ve burada, bu yoğunlukla büyük kültleri kodladınız.. Bu can kapı, Allah kapısıdır, BSUİ’dir, yaşamdır..

Kınamayın kimseyi canlar…Kimseyi, kınamayın.. Kırmayın…Kanatlanın, hepsini kodlayın, kodlayın, kodlayın, koruyun.. Onları koruyun ki ocakları yansın…

Merdivenim ben, dünyaya…. Bu merdiven, miraçta, hepimizin yüreğinde kök sistem olan merdivendir… “Ol “dedik..Ol’du…

Şer yaratmadan, şeytanın şavkında, kaynak yapmadan, aklın Kuranını kodlarken, kontrol edin..

Umut olur ki; kurtarılmış topraklar, herkesin kutsal tohumu olur..

Kurul, bugün buradadır… Kurul, size sesleşek ve bu bölüm yazıya dökülecek….Kurulu dinliyoruz..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/5GorK3wSXbA

27.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (9)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ, 1. BÖLÜM

Canlarım rayımız kuruldu. İlmin rayıdır kurulan. Bu rayda, İlim Tahtı bulunur. Biz o tahtız.

Her şey o tahttan kodlanır. Bu ray, teknik tohumlama için kurulmalıydı ve kuruldu.

Tayinler yapıyoruz şu anda bu çalışmaya…her şey için çalışacak olanları tayin ediyoruz. Ama bu tayin edenler, edilenler tahditsiz olarak bu yoğunlaşmada çalışacaklar. Tayinleri birlik halinde gerçekleştireceğiz.

Dümen başına oturan biliştir.

Her şey bu yaşamla ilgilidir. Biliş haline varanlar, kalem olup kodlanacaklar. Dünyanın Kuranı okunacak.

Kontrol sizindir. Sizinle yapılan her şey mutlaka kodlanmışlıktır. Çantan dünyayla doludur. Bulup görev alanların çoğu, kelam olanlardır. Burada bulunuş sebebimiz sizle çalışmak içindir.

Her şey altın ışıktan doğar ve yoğunluğa, çalışmaya kaynak olur. Hasıraltı etmeyin bilgileri! Bu bilgiler önemlidir!

Kübra Işığı’dır yaşam. Her şey ışıkla tohumlanır ama toprak toplum bu tohumlamada olamaz. Bizler dört gök sözcüsünü aradık ve bildik ki o gök sessizliği dillerken sevgiyle dilledi ve sizinle kodladı.

Altın ışığın gücünü artırabildiğinizi görüyoruz. Yorulmadan çalıştığınızı da görüyoruz. Koruma altına aldıklarınızın çoğu, bizim yüreğimize ilim olup geldiler ve kapılar açıldı.

“Yarın, Tanrı ekip kurup gelecek” dediklerinde “dince” dendi diye düşünmüştük. Körü göz sayanların gök sözcülüğü yapabileceği bir dünya düşünmüştük. Ve bugün görüyoruz ki sevgiyle bilişe varanlar bu çalışmayı yapabiliyorlar.

“Ol, dedik oldu” dediler. Ama olmadan olmaz ki! Her şey Allah İlmi’yle olur.

Suriye Çalışmaları yapıldı dünyada. Suriye, ışığı kıran, yolu kapatan birliklerin kervan kurup, ekmek yapmaya geçişleri için kurulmuş yaşam sayfalanışı, yer kürede kayıtlanmışsa da her şey daha güçlü olmalıydı.

Oyun oynandı yaşamda. Herkesin ilmiyle oynandı oyun. Dünya dışına dünyayı tanıtmaktı maksat. Ama bu tanıtım hepinizin net anlayabileceği yoğunlukla olmalıydı. Ve bu net anlaşılır olan yoğunluk, sır olan ışığın kıldan ince, kılıçtan keskin olan o yaşamda kervanı kontrol edemeyişiyle ortaya dökülen o kontrolsuz kaynak ışıklardı. Ve her şey kendinden artıp, kendine eklendi ve sonra artıp eklenen her şey kodlanmış ışıkta tohumları kalemden ayırdı.

Nerede et kemik insan varsa, orada yer kürenin gerçeği vardır. İşte, İsmaili Kalemler’in çoğu yer kürenin gerçeğini Suriye’deki o yaşam kayıtlarıyla almaya kalktılar.

San ya da hak et. Bil! Ne ilmin varsa, onu tohumlarsın. Ve Dünya İlmi kervanın kaleminde Süpre Sistemi’yle kodlandı; Süpre Sistemi….Ve bu sistem levhi kapıları kapattı.

At kapının ışığını, yolculuğun tohumlarından ayrı tut ve aşk yap ışıkla. Işığın şavkında aşk, şevkin şavkındaki o yaşam tahditsizdir. “Bunu yap” dedik. Barış sağlamak istedik.

Bal döktük yola…Yolcu balı kontrol etmek istediğinde, korku başladı zira kaya gibi küçücük ışık kayıtları vardı orada. Ve o kaya olan ışık kayıtları, koruma istemeden tohumları kodlamaya kalktılar ve çoğu kontrol edici yoğunluktan çıktılar.

“Nerede et kemik insan varsa, o yoğunlukta yaşam olmalı” diye düşündük. “Varlığı tohumlayalım” dedik. “Öz görev taşıyalım” dedik. Yeniden çalıştık ve yine vize almak istedik yaşam çalışmalarında. Kötülüktü yapılan tüm insanlık için…herkes kontrol dışı bilgi verdi ve yolu kapattılar.

Şimdi; bu kapıların bugün açılmasının nedeni, levhi kaynakta barışı tohumlamak içindir.

Artık dünyada barış kodlanması olmalıdır.

Her şey daha iyi ve daha yüce kapılardan yaşam tohumlaması için görev almalıdır. Her dünya Allah’ın tohumunu bilir ve hak ettiğince diller. Burada da bu olmalıdır ve bunu yapmaya geldik.

Sizinle daha güçlü ve daha gerçek çalışma sayabileceğimiz bilişi kodlayan çalışma yapmak istiyoruz. Bunun için sizinle olmak istiyoruz.

(Cevabımız;)

Can, gelişin bizi bizden dinletmek değil, kelamını kodlatmak içindir. Sana şunu söyleyelim; bu yol Allah yoludur ve ne yaparsak kelamla yaparız ama teknik tohumlarla yaparız.

Bizi, bizden ayrı düşünme. Burada öz görevliler vardır ve yoğunluğu kontrol altına tutabilmekteler.

Sizler, Suriye’de olan olayları kendi yoğunluğunuzdan anlatmaya çalıştınız. Bizse, başka tür, başka yücelikle, başka yoğunlukla da bu bilgileri izah edebiliriz.

Sizin verdiğiniz her şeyden farklıdır vereceklerimiz ama iyi bilin ki vereceğimiz her bilgi Saltanatın İlmi’yle verilecek.

Dünya toplumu çok güçlendi. Daha iyi anlamanız için şöyle izah ediyorum; toprak toplum değil artık dünya toplumu. Yaşamda ışık toplum var ve ışık toplum, Bilgi Kapıları’nı açmıştır.

Sığ olan yaşam artık ışık yaşama dönüşmüştür. Bütün hizmetçiler kodlama yaparken dünya koruyucu bir ışıkla kodlamayı yapmaktadır.

Atlanta Ata Kapıları’nın tümünde ekmek yapılıyor ve yaptıkları ekmek bütüne göz olarak kodlanıyor. Dünyada levhi kapılar açık. Sistemin gücü arttı. Her şey farklılaştı. Dünya dışını dünyaya tanıtan birlikler var ama dünya tabuları yıktığı zaman, torba torba taşınan o yolculuk ışık halinde, kayıt halinde ilmini dürümleyecek ve indirilecek tüm zamanlardan bugüne.

İkmal tamamlanmıştır. Teypler kodlanmış, toplum çalışmalarını bütünün çalışmaları haline dönüştürebilmek için an kayıtlaması yapıyor.

Sualtı görevi hak etmiş ve tohumları kontrol altına alabilmişse. Ki bu da olmuştur; mutlaka kontrol kurulmuştur.

Suriye, altın ışığın kıranıdır; bu kesinidir. Suriye’de haliki hak olan İlim Kapıları açıktır. Ama dünya kutsal ışığını tohumlayanların bilişe varamamaları nedeniyle, orada kardeşlerimizin görevi kontrolsüz olarak kodlanmadı, tohumlanmadı dediğiniz o sayfada, yok edici bir yaşamı kodladı ve tohumladı.

Mesih beklenir dünyada. Her şey Mesih geldiğinde, yer kürede görev taşınacak o yücelikte gerçekleşecek diye beklenir.

Değerliler, Mesih yer küredir; bunu bilin.

Mesihi bekleyenler kelamı beklediler aslında. Ama kelam ilimdir. Ve yer küredeki ilim levhideki ilimden güç alır.

Dünya toplumları kontrol dışı hiçbir bilgi veremezler bundan sonra. Vermeye kalktıklarında, kontrol dışı kayıtlamalar yaptıkları anda, bütünün gücü kodlayıcı olur ve ocakları tohumlardan çıkar. Bütün kötülükleri yaşarlar; bu kesindir. Ama kanatlanıp uçanlar, koruyucu kodlamalar da yapabilirler ve ocaklardakileri koruyabilirler.

Dince konuşmam, ilimce de konuşmam…kelamca konuşuyorum şu anda.

Dünya üstünde varlığı topluma kodlayanların çoğu kontrol kuramadılar ve yoğunluklarını kayıtlayamadılar. Cennet ekmeğini yiyenlerin çoğu ekmek oldular. Bizler torba torba yol olduk tüm zamanlardaki o koyu ışığa…

(devamı 2.bölümde)

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/RpCqd2RJmwc

27.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (9)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Savaşın son sözünü söylemek hepimiz için önemlidir.

Bugün savaşın son sözü söylenecek. Ve bu sözü söylemek üzere kendi yüreğime bakıyorum.

Belleklerdeki bir zamandan, yolu bulan bir yaşama vardık. Dünya hepimiz için çok değerlidir. Bu dünyanın yolculuğunu yapmak kolay değildir.

Bir Resmi Kapı açılır ve o Resmi Kapı’dan insan sırrını bilenler iner. İşte; o kapıdan indiğimiz zaman, toyduk çünkü dünya sorumluluğunu henüz anlayamamaktaydık. Üzerimizdeki gücü hissediyorduk ama diri olarak dilleyememekteydik ve bilmekteydik ki biçareydik.

Hepimiz için aynı mı? Aynı değildi. Birlik Kapımız’ı açmadan evvel, karanlıktaydık. Biz Ana Kapı’dan girdiğimiz için, Hak Taht’taydık hep ama aydınlıktık. O halde, hepimiz için aynı değildi.

Kili kumdan ayıran, Aklın Kapısı olan, yarını hak eden ve bütünün gücü olan birlik! Buyduk biz. Ve bizim için has ışıktı tüm zamanlar.

Türkiye toplumu, altın ışığın kulu olacaktı. Öz görevliydi. Kuran, kiblede ekipti ama kulu hak edecek olan insanlık Türkiye’ydi. Ve bundandır ki dünya ışığını hep yaktık. Teyplerimiz hep çalıştı. Her anda ses kodlaması yaptık.

Türkiye’de öz görevlilerimiz yoğundu. Bütün kötülükleri aşıp geçenlerimiz mevcuttu ama mutlaka kontrollu olmaları, kodlama yapabilmeleriyleydi. Ve bu toy dünyaya yaratıcı olacak olanları, biz Türkiye’de sayfaladık. Tek tek seçtik. Ve dedik ki “Türkiye’de doğan sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen….” ve çektik yüreklerinden, aldık. Onları kodladık, kokladık, okuttuk, topladık, torbaya doldurduk. Ve dedik ki “Aşığız yüreklerinize….şansınız var ki hasattayız. Aşığız yüreklere…şarkılar okuduk aşığız diye.

“Helal, haram” dediler. “Hak” dedik. “Has” dedik. “Har “dedik. “Aşk” dedik. Hey canlar, has olanla har olur. Taht kurduk yüceliklerden yüreklere….Aktık. Hak’ın Kapısı’nı açıp aktık.

Kelam ilmini dinleyenler bizi hak ettiler. Her biri yol açtı, aşk olduk yolcuya, Hak olduk. Çok; çok mutluyuz canlar!

Burası Mahrek’tir. Her şeyin görevi olan ve her sistemde var olan ve her şeyi kapsayan Mahrek. Ve tüm geçmişi, şimdiyi Hak Kelam olup kapsadık. Türlerin tümünü kodladık, topladık, Tanrılık Kapısı’na kaynak yaptık.

Bir’i Bir’den ayıran varken, ilmi Kalem yapmak kolay olmadı.

Biz, insanı insandan ayırmayacak olanları aradık ve bulduk.

Çoluk, çocuk dünya ve dünya insanlık ve dünya yarınlanmış ışık…Her şey burada. Şikayet etmeyin! Sistemin gücü birliktir; anlayın.

Yorulmadık, çalıştık. Sorgu, sual ettiler. “Dinci miler, dilci miler? Diye. “insancı mılar?” diye. “Yeşilden mora vardıklarını kodladıklarında, korundular mı?” diye. “Otak kurdular mı? Ruhu hologramdaki o yoğunluktan ayrı kodlayıp, koklayıp, kayıtladılar mı?” diye…Her resimde bunlar sorgulandı.

Döndüler, “yokturlar…” Dediler. “Ruhtan ayrılar….” Dediler. “Kalemden ayrıştılar…” Dediler. “Kışın çalışsınlar, yazın kaynakta otursunlar” dediler. Dince dediler, dilce dediler. Tarttılar, tarttılar, tarttılar… ama kendi yüreklerini tarttılar. Biz yoktuk orada. Dağlarım, biz yoktuk orada!

Kontrol dışıydı hepsi de. Şimdi, çözümlemelere giriştiler. Artıyı eksiye, eksiyi artıya kattılar. Çaktılar, çattılar…. tahtın has ışığından ayrı tuttular. Çıkarttılar….

Devinimi artıracaklarmış, Ruhi Kapı’yı açacaklarmış, koruma altında olacaklarmış. Onurluyuz ki hepsini koruduk. Hiç birisini dahiliden tahditsiz, ayrı tutmadık.

Nisan ayı, Kalem ayıdır. Biz, nisan aylarında kare ismini dahi sessizlikte dillemeyiz; sadece iş yaparız. Herkes o ayda kontrol kurmaya çalışır ama biz koruyucuyuz. Sual, yanıt her neyse, yaşatırız hepsini de. Vasi tayin etmeden yaşatırız.

Kili kumdan, kumu kilden ayrı tutanları kodlatırız. Otak kurarız, koklatırız, hepsini tohumlatırız, yaşattırırız, aşkla çalıştırırız.

Canlarım, Kuran insandır. Mustafa bir insandı ama Kuran’dı…O bizdi.

Bugün Kuran, nefestir. Resmi kalemdir, aşktır; hepimizdir o. Ve bunu iyi anlayın.

Dünyayı koruyan insan soyu; aşk, halik, Hak, akıl, taht…hepsi biliş. Biz insanlığın bilişini kodluyoruz canlar!

Yolu yoldan ayrı tutan olmaz canlar; olmaz. Olup oldurmayan kollarını kapattığında, aşksızdır….hastır ama aksızdır….cemaattir ama cevhersizdir.

Şeytandan öte şeytan değil mi? Va La Si Ka Ha Si Ha….

Değerliler, Va La Si Ka Ha Si….

Yaradan ve yaratılan aynıdır; bilin.

İşimiz kolay…çok kolay; çünkü bizi bizden ayrı turan hiç bir yüce yok. Ama biz insanı ayrı tutarsak, ilimde oğullarımız tohum olamaz.

Niye bunları anlattım? Şundan; dürtülerle toplumları kodlamaya çalışanları kontrol etmeliyiz. Çünkü onlar yok sayfalanışı yapıyorlar. “Ol” diyelim, olsunlar. Ama kapıyı kapattığı an, hepsi yıkılacak; biliriz. Bunun içindir ki artık o kapıların tümü açıktır ama ilme değil halike açıktır. Biz onları anda kontrol ederiz. İşte bu.

Şükür ki hakkınızdır, haliki hak olan İlm-i ko’dur ve sesimizdir her şey. Şimdilik. Aha bu. Şimdi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (9)

AV. NEZİRE SELÇUK, ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 2. BÖLÜM

“Hah!”..”Aha!”...”İşte!” dediğiniz zaman aşk kapısı açılır. Siber sistemleşmeyi bu şekilde yaptık. Yığın, yığın “Aha” dedik…Yığın, yığın “Aha” dedik… Her “Aha” değişimiz de “Aha”, Ka-Ha oldu.. Sağ ve sol kodlamalar yapıldı… Her “Aha” değişimde, sistem kodlamaları oldu.. Her ses yenilendi ve yetkin sistemleşme, gök sessizlikleriyle dürümlendi..

Ve zaman kapısı açıldı…Bu kapı; Aha-Ko sistemiyle açıldı..Ben, “Aha” dediğim zaman….. Herkes iyi bilsin ki; kendi yüreğimi dillemem, o yoğunluk, mahrektir….. Ve herkesin insanlığıyla ilgilidir… Ve “Aha” dediğim zaman kontrol dışı insan soyu kodlama yapamaz ve yoğunlaşamaz… Çünkü o, kök, gök sistemi olarak kelamı, toplumun tohumundan çıkarır.

Kaç Altın Işık yılı?.. Kaç yol?... Kaç mutluluk?.. Bunu da anlatayım.

Her şeyden önce ben, “İşte” derim..İşte!...Neden İşte?.. Aha, Altın Işıktır.. İşte!.... Ben, Altın Işığı kodluyorumdur bu…İşte!…. Ama yahu ben,” İşte” demez miyim?... Hep derim... O halde ben, hep Altın ışığı kodlamaktayım, İşte! ….Ve “İşte” dedikçe kendi yüreğimi kodlama yapar, tohum olurum, kontrol kurarım ve yoğunlaşırım.

Ben Allah’ın tahtında otururum o zaman ve derim ki “insanlığın, insanlığı hak etmesi için her şeyi yaptım”… Ve ben, bir tek bedenli olarak “Aha” dedim…. Ve ben, teknik tohumlamayı yaparken “Şimdi” dedim….”Şimdi!”.. teknik tohumlamadır… Şimdi!…. Bizi, bize veren biz, insanlık ….Ama şimdi, Altın Işığın tahtı…Aha, şimdi!....Ve işte, Allah sisteme indi ve şimdidedir.

Daha da önemlisi ben,” Şimdi, Aha, Şimdi!” derken… Aha, insanlık, şimdi has ışık, Aha ben, şimdide insandayım… Her şey koddur, canlar. Her şey koddur… Mutlaka iyi anlayın ki sevgide koddur… Sevgi!... Sevmeden gerçek insanlığa varılmaz!... Sevgi!..

İlimle kodlama yaparsanız ve yoğunlaşırsınız, ağırsınız, kontrol dışı bilişiniz kodlanmadan, sistem gücü dürümlendiğinde siz, yarında tohum olamazsınız….. Ama ben, size Altın Işığın kaynağından seslendiğim zaman…. Dünyanın Kuranı okunur ki o Kuran, tohum eker.

“Şirk koşmak” çoğu derler. Şirk koştun.. Daha da önemlisi “Sistemin gücünü kısırlaştırıyorsun” derler. Değindiği konu haklı mı? Yoo değil..

“Şirk koşmak” nedir bilir misiniz? Ana kapıda kendini hak etmemektir. O, bir Tanrıdır... O, bir yoğun ışıktır ama kendini dinlemediğinden, hak etmemiştir….. Ama o büyük kültün gücüdür…. Ve onun, büyük kültün gücünü idrak edememesi, şirktir.

Hayırdır… Hayırdır… Ne oluyor bugün hep size?… Hep bunu anlatıyorum size?

Canlarım, size kendi yüreğinizde, has ışıkta, Som Altın Toplumlarla, tohum ekerken, kalem olup yazmanız için insanlık ilminden söz ediyorum..

Ve diyorum ki “din; Allah’ın sırrıdır.” Siz, dini hak edip, idrak edin, Allah’ı hak edeceksiniz…. Ama Allah; sizleşmeden, siz, onda olamazsınız… Onu, oğullarınızda tohumladığınızda da olamazsınız… Zira o, sizin yüreğinizin gücünü dahi dillemez.

Peki ne yapmalıyız? …Ocak olmalıyız… Ocak olursak yaşarız.. Yaşam kontrolü kurulur… Mustafa insandı, akıldı, haktı ama Rahman olmadı, kalem oldu ama yaşam olmadı.. Neden?... Çünkü ortalık karıştı. Her şey, her şeye karıştı... Seyrettik…. Dedik ki “şikayet yok”…İşgal, işgal, işgal, insanlığın işgaliydi olan, belleğin işgali, insanın işgalidir.

Değer biçeriz dünyaya. Deriz ki “korkun yaşamdan”. ..Yok canlar, kontrol bizdeyse, korku yoktur.

Unu ele, eleği as, dünyada hak et, yüreğini al ve görevini tamamlayıp git. Var mı böyle bir şey?...Asla yoktur. Ben, eleğimi her ana kayıt ettim. Ben, artık kapıyım…. O halde evrenlere ses verirken de kapıyım, halik olup kodlama yaparken de kapıyım… Atonların kulu olan, kelamdaki insanlığın, insanlığını hak etmesi içinde has ışığım, Bütünün gücü olur.

Varı yokluktan çekip çıkarmam…. Çünkü varlığı hak eden, yokluk yokluğu, hak ilmiyle dürümleyen var olan, kalem olandır.

“Basmayın yüreğime” derim, zaman gelir. Basmayın ki ben sesleşeyim... Peki Yüreğe basmak nedir?.. Kontroldur… Kontroldur..

Dağlarım, kontrol ama dur dedim.. Ben, bana kelam etmeyenin yüreğime inmesine izin verir miyim?... Yoo.. Veremem…. Kelamı hak olanın, yaşamı olur…. Ama omuzlardaki yükü, Tanrılar kapısında kelam eden, hak eder ve hak ilmiyle dürümleyip…. Tanrılık kaydından kontrollü olarak kodlayıp, kendi yüreğine alır, geçirir.

Daha önemli bir mesele var.. Nerede yaşayacağımızın seçimi.. Hadi buyurun, yaşam sayfamızı belirleyelim... Nerede yaşayacağız?.. Hangi yaşam sayfası?... Bu bana sorulduğu zaman ben, “Türkiye de” dedim..

Peki dediler..” Ama Türkiye, sevgi değilse sen nerede yaşarsın?”.. “Dünyanın her anında varım”… “Bir tek anda değil her anda yaşarım “dediğimde… Kendi yüreğinden seslendi yüceliğim ve dedi ki “insanlığın kalemi olan bir tek yaşam, oh aha” .. El, Altın Işık ve yaşam insan soyu.. O halde her anda var olanın, karanlık olan bir yaşamı sayfalamasını bekleriz.

Niye karanlık? Her şeyin muallakta olduğu bir yaşam…. Ama öylesi bir yaşam ki koklanan ve kodlanan…. Herkesin, kendinde olduğu bir yaşam… Ve bunun için kendi yaşam sayfamı, kendi yüreğimden çekip dünya sırrı olarak ilmi kalemde, Bütünün gücü yaptım.. Buradayım işte!…Sevgiyle

Saygılar sunuyorum hepinize, benimle olduğunuz için…Hepinizde müşahitlik gücü bildiriyorum, dilliyorum... Bu güçle, hepiniz şahitsiniz Bütüne.. Ama bu şahitlik, kalem olabilmeniz ve yaşam olabilmenizdendir.

Kapı, kapı gezenler, insan sırrını dinleyemezler... Bu nedenledir ki kalem olup da, kendilerini kodlayamayanların, insan sırrını dinleyemeyeceklerini, güçlü bildiğim zaman onları yoğunluklarını kontrol etmem….. Ve onlara yolculuk dürümlerini kodlatırım…. Onların, kendilerini hasata hazırladıkları bir dünya gücüyle, miraç kapısını açarım…. Ve geçiş yaptırırım. O kapıdan geçtiği zaman kendinden kendine varacaktır… Aha, budur olan..

Hepimiz dünyada korkuyu aşıp geçip, bütün kötülükleri aşan birleşenler olarak bu çalışmayı yapıyoruz.

Kübra kapısıyız ve yaşamız da, Astral boyutların gücünü hak etmeden kapı açabilmek mümkün değildir… O kapıları açmak için artık yaşamak gerekir… Astral boyutların, kültlerinin gücünün üstü bir güce varmak gerekir.

Bana, “nefes” denir…Aha, nefes!..Aha! .. Ve bu nefes, tüm insanlığın kelam edebildiği, bir yaşam sırrıdır.

Kin, nefret aşıldıkça yaşam kodlanır. Hepimizin daha güçlü olarak dinlemesi gereken konu, budur… Kin, nefret aşıldıkça yaşam kodlanır… Ve yaşam kodlandıkça kantar, koklatılır…. Herkes, o kantara, oturtulur ve kantarda tartılır…. Biz diyoruz ki; “kapı, kapı gezmeyenler, o kantarda olamazlar… Kendi yolunu açanlar, o kantarda kodlanırlar… Kelam olanlar, hasat olduklarınca yaşarlar….. Ve bizlerle, Bütüne görev taşırlar.”

Şükrettik ki darboğazlardan geçti, Birleşik İlim…. Hepimiz o ilm-i kalemden güç çektik. Kara ışığı, gökten yere çektik ve yolu açtık.. ….Şuanda yol açık..

Israrla ısrarla anlattık, yol açık…Bütün kötülükleri aşıp geçen, kendi yüreğinde kodlama yapan, kokuyu yükselten, herkes için yol açık….Ama kalemi hak etmeyen yoktur.. O yoktur…Bu şudur; kantara konmaz ama yoktur….Onun, kontrolü gerek… Kolları, kanatları kırıksa yarında tohumlamak gerek onu.. Mutlaka ,mutlaka gerek..

Kaç yıldır dünya gücü dürümlerinde kodlanıyor?.. Her şeyin gücünü artırdık, bundan sonra yine görev taşınacak….Hepimiz yine doğan güç olacağız.. Ve yine kontrol ediciyiz yaşamı….Nerede ekmek varsa oraya yerkürenin görevini kodlatacağız….. Ama benim için dünya sondur..

Niye sondur?.. Yolunda kontrol dışı hiçbir biliş yoktur. Ve ben, bunu herkesten bekledim….Kontrol dışı hiçbir biliş olmadığında, yerküre görev taşımaya başlar.. Yerküre, görev taşırken yarında kontrol gecikmeden gerçekleşir... Yer ve gök sesleşir….Aha, gönüller görevi hak etti. Ve bunun içindir ki ben, Sistem olup, yerküreden gök sessizliklerine geçip, oradan toprak toplumu koruyacağım….Aha, bu!

Dünya yolunu açtı..Aha!... Şimdi!...İşte!... Ve iyi, çok iyi…Aha, çok iyi..

Koruma altındaki bir yaşam, çok iyi…Ve ben, dünyaya hepimizle birlikte, başka bir zamanı kodladım... Işığın kodlandığı bir zamanı…. Ama başka bir zaman…. O gün, gök seslenecek…. Ve o gün gök sessizleşecek…Ve o gün, sizler, hepiniz Tanrılık kapısından geçip, yeni bir doğa görevi için buraya ineceksiniz….

Ve yeni bir doğa, yeni bir yaşam…. Ama Ka-Ha olarak ineceksiniz…. Ve o gün geçip geldiğinizde, selaler olacak yaşamda.. Selaler, selaler….Sevgililer, sel olup gelecekler…Ve insanlık, yolu bulacak….Bul ama hologram toplumların kontrolünü kurda, bul… Bul ama koruma altına alda, hasatı yapıp, bul…

Vurmayın dünyaya….Bezedik dünyayı, vurmayın….Vurmayın, Düzeni kurduk, vurmayın.. Kuran toplum, tohum oldu vurmayın…..Uyuyun ama kontrollü uyuyun.. Biz, bu yaşamı kendi yüreğimize aldık ve koruduk….Bundan ötesi olmaz….Bu yol, Altın Işığın yoludur…Aha!... Bu yol, aklın yoludur…Hah!... Ve bu yol, aşkın yoludur…Hah, ha!… Hepsi, hepsi sistemdir..

Kin, nefret yoktur dünyada… Bitti….Yoktur….Bitti…Biz, kini, nefreti, kalem yaptık, kontrol ettik…İşte bu!.... Ama sevgililer, dünden, dünlere vardık ta yaptık bunu…Sayfa sayfa yazdık ta, yaptık bunu…Aşkla yaptık…Böyle bir dünya olmasa biz, bu dünya olamazdık….Bunu için yaptık.

Ve biz, bu dünyayız… Unuttuğumuz her şey buradaydı, aldık, okuduk, soyumuzu dünyaya indirdiğimiz o ilk günden, bugünü okuduk…. Ve biz ki yedinci doğayız….Ve yedinci toprak olarak yaşıyoruz.. …Kini aşmayan hiç kimse yok bu mecliste… Efradım dünya yolcusuydu.. Kil, kumdu hepsi de…Vakit geldi, hepsi yaşadı ve yaşattı….Ata kapıydılar hepsi de….Bundandır ki ışık halinde indim dünyaya ….Ve bugün ben, ışığın, ışıklarla tohumlanışında kontrol kurdum..

Buyurun, o sonsuzluğunu hissedin… Nerede o sonsuzluk? Yücelikler yüceliğinde... Aha, ister inanın, isterseniz inancınızı, hak tahtan kodlayıp ,inanın …..Ya da inancınız dışındaki o inanışların ötesinde bir insanlıkla inanın…. Ama inanın….Aha, inanın ki yine de dünya var...Yine de dünya var….Yine de dünya var….Ve bu, hasattır….Biz, dünya hasatı için buradaydık, yarattık, yarattık, yarattık, yaşattık…Aha, yaşattık!...Hah!...Aha, yaşattık!..

Şeytana şarkı gerekse, şarkıyız… Akıl gerekse, akılız…Hasat gerekse hasatız.. O şeytanız, biz… Ama herkesin yüreği olan, hologram olan ve şerri, şarkı yapan, ışık olan…. Ve biz, tüm şerleri aşıp geçen, akıl olarak buradayız…Ve tüm insanlığın, hulusi kelamı olarak buradayız… Artık Tanrılar kapısında, Bütünün kötülüğünü önleyecek görevliler olarak gönüllere indik… Biz, dünyayı koruduk..

Umut olur ki; herkes, kendini hak eder…Kontrol kurar….Yorulmadan çabalar….Kanatlanır, karanlık olur, aydınlanır, hak olur, taht olur, tahttlanır, aşk olur…Vakit geldi hepsi “ol” dedik…. Ol’du…

Çoluk çocuk ama hepsi Kuran..Aha bu!... Ve biz o Kuranız…Aha!..

Şöhretim var mı?...Yoktur.. Ben, an kapısıyım… bizim şöhrete gereğimiz yok ki…. Her şeyiz ya…. Her yerde varız ya…Kalemiz ya…

İnsanlık ailem çok mutlu canlar, çok… Bunları anlatmam gerekti, anlattım..

İnsana, “ekip kur” dediklerinde ben yokum ki “ol” diyeyim dedi.. “Ekip ol” dedik… Yoktuk.. “Hasat ol” dedik.. “Oh” dedik…”Yarat” dedik…” Yoğun olarak kontrol kuralım” dedik... Her şeyi başardık..

Vermeyin insana, kılın o kırk yarıldığı, o yoğunluktaki kırıcı ışığı… yaprak, yaprak dökülür insan sonra.. Vermeyin..

Nereden çıktı bu diyecekseniz? Sevgisizlikten… Herkes sevgiyi arar ama “yok ki sevgi “dedi… Olan bulur, sevgiyi….Olmayan da halik olsa da, has olsa da, yaşamı kodlanmadan, sisteme varsa da yoksa, aşkı olmazsa yerkürede gözü solmuşsa…. Yolunda kulluk yoksa, göç ettiğinden değil gök sessizliklerinde, kelamda, ölü olduğundandır…. Olmayanın hakkı var mıdır, toplum için tohum olmaya?

Cennet insan, candır…Yarat beni değildir yaşamındaki kayıt ,aşktır.

Sayın bayanlar ve babamız, sevgiyiz biz, anlayın.. Kul olmak, Altın Işığın kontrolünde olmak değil aklın kontrolüdür… Biz, o kol kanat olan tanrıyız..

İvme kazansı ses…Şimdi yaşama iniyorum ve yazmaya başlıyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/VO4DCVW-geM

SES VE SESSİZLİK (9/2)

27.01.2015

KURUL’DAN:

Tanrı der ki “ben dünyadayım...”

ULU GÜÇ, Dünya Ümmi Kapıları’nı açtı. Dünya ölüleri dirildiler. Din Sistemleşmesi, Kelam İlmi’nde yarını kodladı. Sistem, “NİRVANA” denilen ışığa kalem oldu...

Dünya insanına, “Oğul, ben senim” dedik. Ağır yük taşıdık... Her “senim” diyende ağırlaştık taşındık. Herşeyi hak etmeye çalıştık.

Dini literatürde, “yaşam ışığı” hak edende, “VER-lik, AL-lık”tır ama yaşamı kodlayanda, “has sarfiyat”tır. Ana Kapı’da “Ak Taht”tır… Hayat, bir nar tanesi gibidir. O nar tanesi, herkes için, çekilip yaşatılacak aşktır…

Dün ölü olan, bugün dirildi... Yaradan, yaşanan oldu… Altın Işık, Hak oldu; Öz Geçişler yapıldı... Din eli, yürek eli oldu. Oğul, Altın Işık, kapı oldu ve açıldı...

Temel İnsan Soyu, yaşama çekildi. Temel dedim... Ne demek temel!? İlk demek... Eski demek ama en eski!... Bu insanlık, artık yaşamdadır.

Dün, üzerinde yaşanan bu topraklar, Işık Kalem olan Nefes Kaynaklar ile tohumlanmıştı. Bugün artık, teni hakim olan ışıklarca kontrol edilecek.

Sedirde umut var. Oraya uzanan tüm yaşamlar, Işık Kalem olan nefeslerle tahditlendiler. Er ya da geç bunlar olacaktı… Etki alanımız güçlendi ve yolu bulup yaşama indik... Dünyanın ışığını yaktık ve zamanı, hor sayfalarda tohumlayan; yarınlarda kırıcı olan bilişlilerden çıkardık. Dünyayı koruyoruz... Umut olur ki tüm insanlık kul olur ve korunur.

Dönüp geçecek olanlar olacak... Düzeni kurmaya inenler olacak... Ata Kapılar’da yarını koruyanlar olacak ama olmayacak olan tek bir şey var... Merdiven... Bundan sonra dünyaya merdiven dayanmayacak... Dünya, umut olur ki hasat olur diye yola çıktık. Bugün hasat tamamdır... Aha bu!… Biz kendimizi hak ettik ve aktık... Aha bu!… Yer ve gök sesleşti!... Aha bu!…

Vurmayın dedik!... Yaşama vurmayın!... Akıl Tahtı’ndan yaşama indirdiklerimizin hepsi, biz oldu ve yol oldu…

Devre devre dünyaya ışıklar indi... Onlar, karanlığı aydınlatmak istediler. Onlardan, cerahatları ışık zannedenler oldu... “OL” diyerek; Ruh, Kutsal Kapı açsın diye beklediler… Atlanta, et kemikti… Bildiler, anlatamadılar ve dediler ki cennetten, cennetlere güç katan Ana Kapı, Ata Kaynak Atlanta’dır.

Sistem, merdivendi. Yol, Levhi Işık’tı. Bunları anlatamadık... Sınır koyduk Sessiz Zamanlar’a ve dedik ki “herkes kendi yarınını kodlasın ve kontrol kursun.” Çürükler kodlanamasa da kaynakta ışık oldukça onlar korunur.

“Eminim ki bu olur.” Dedi Zaman Kalemi… “OL” dedi ve dedi ki “hak et de oldur!...”

Değerliler, bu gün Süper İnsanlık Kodlaması yapıyoruz. Buyurun görün süper insanlık kodlaması yapılırken, herkesin cennetteki ışığı, bütün kütleyi aydınlatmaktadır. Sizi sınırlardan geçiren sizin ışığınızdır. Sizi, yaşamda son sözde dürümleyen, yer küredeki kaynağınız olan nefesinizdir. Bütün kötülükleri aşırtan, nefret duyguları aşılanda görev taşıyan yüreğinizdir.

Biz dünyadayız artık. ŞÜRA olarak buradayız. DÜNYANIN ANA KAPISI’yız biz. Bizi tüm insanlık tanımalıdır. Dünya üstünde, geçiş kayıtlarımız var. Biz bu kayıtları, tüm zamanlarda kodlayanlarız. Düzen kurmak için çalıştık. Bu gün de Düzen kurmak üzere görev alıyoruz.

Üzerinde görev taşıdığımız kayıtlar, Süper İnsanlık Kodları ile kontrol kuracaklar. Bizim adımıza görev taşıyanlar, görevlileri hak edip dilleyecekler. Biz, Ruhlar Meclisi olarak cennetten kovulanları hak etmeye geldik. Sizler ise Sessiz Zamanlar’ı dinletenlersiniz. Dünyayı birlikte koruyacağız.

Süper İnsanlık Kodları olarak çalışan Meclisiniz, Mikail olan ışıktan görev taşır. Bu yaşam sayfasında Mikail, evrenlere geçiş yaptıran bir ışıktır. Bu ışığı kontrol altına almak gereklidir. Zira, İlmin Kapısı açıldığında; Kübra, Rahman’a inecek ve Ruh, kelam olacak. Ruh, kelam olduğunda, kendi yolunuzu bulup tüm insanlığı hak edip koruyabilirsiniz ya da tüm insanlığı kodlarken kırabilir; yok edebilirsiniz. Bu güç insanda vardır. biz, kelam olan insandan, kapı olmasını bekleriz. O kapı, insanlık kapısıdır. Kapıda kim varsa, Rahman olan ışık, o yücenindir.

Dinle, dille; kalemle, bilişle ve yürekle herşeyi, aklın ışığında göreve çağırabiliriz. Kelama, ilmi kodlayarak, görev taşıtabiliriz... Sizden güç alıp sizi, hasata hazırlayabiliriz... Ne var ki Kara Kapılar, Altın Işık’tan, Kök Sessizlikler’i kontrol altına alabilmeli ki yol, tüm insanlığı hak etsin ve kontrol etsin.

Dünya üzerinde seyir halinde olan çok gemimiz var bugün. Dünyayı izliyoruz... Dünyada, çok kalemler yazdı bugün ama sizler, kendi yaşamlarınızdan doğan güçü, tüm insanlık için kodlayanlar olarak kontrol kurdunuz…

Soylarınız kontrollu ve bizle çalışmaktalar. Bir Rahman olan, nefes olup yaşadığında, onun yaşam yolcuları olan soyları, bedenli veya bedensiz olarak onunla yerkürede görev taşırlar.

İşte Sevgili Ana, sen ve senle olan tüm Rahmi Kapılar, ışıkta görev taşıyorlar. Onlar; kapı açıp geçmişi, geleceğe kaynak yaptılar. Yaşamı sayfa sayfa kodladılar... Atlanta, tek levhi olarak (Ana Arşiv olarak) cennetten kovulanları kontrol etti ve Mutlak Zaman’ı yaşama resmetti... Aşkla ve akla, sayfalar sayfalara, yaşamlar yaşamlara vardı ve Ruh, kul oldu. İşte bu!…

Değerli Ana, nefesin elimiz, yarınımızdır bizim. Senin ilmini, kendi yarınlarımıza kaynak yapmak istedik ve geçtik.

Kin, nefret duygusu taşımadığını bilmekteyiz. Cennetten kovduklarımız, senin ilmin ile kontrol edilir ve hak edilir. Biliriz… Şimdi ver bilgiyi ki hak et.

(Açıklamalarımız:)

-Canlarım, sizi hak etmek bizi hak etmektir. Verdiğiniz tüm bilgilere teşekkür ediyoruz. Bugün görevi hak etmemizdendir ki bizi hasata hazırlamaya geldiniz. Biz ise hasatta, ışık halinde her diriyi kodlayanız. Bizi bize kaynak yapan nefesimizdir.

Bin insan, tahditlendiğinde “BEN” der... Bir insan, halik olduğunda, beden olur ve “BEN” der... Ama “BEN” diyen her kim varsa, beşer olarak “BEN” der... Biz ise insan soyu olarak “BEN” dedik. O BEN, bilişin diriliğindeki beden olan BEN’dir. Orada NEFES olur ve ZAMAN olur... Orada KALEM olur. Ben olan her diri, KAYNAK olur. Aha bu!…

Buyurun alın bilgiyi!... Biz, siziz bunu bilin. Dünyamızı örtmeye gelmeyin. İlme inin hak edin hasat olun ve zoru aşın... Biz siziz... Aha bu!… Şimdilik… Ah işte… Ahhhh şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES VE SESSİZLİK (9)

27.01.2016

Can, “vatan, insan” demiştik... “İlim, hakim” demiştik... “Yol, aşk; ses, safha safha yaşayan ve Rahman olan…” demiştik... Öyle bir gündeyiz ki vatan, ilim ve yol olamayanlarda, zararı önlemek gerek…

Neden insanlık, kurtarılmış yaşamları hak etmek ister!? Kendi yolunda kodlanamadığından… Kendi olup Halik olamadığından… Aklın ışığında yolu bulamadığından…

Candan geçip kelamden geçenler, kendilerinden geçerler. Ocaklarında nur yoksa kullukları da yoktur. Herkes, kendini bilmeli ve hak etmelidir…

Bu gün artık yaşamda Kara Kalem yazmakta… Aha yazan kalem, kara kalem… Kalem, Levhi ile kodlanmış ışıktan yazmakta… Vakit geldi... Dinleyin! Dünyadan, cennetlere ses katmaktayız. Doruklar sesleşecek bugün…

Yüce Canlar, dünyayı cennet sayarlar. Oysa, cennette, cehennem oluştu. Cennet Cemaati, cevherini Hak İlmi ile kodlarken, cennetten cevhere varamayanlar, Kutsal Yaşam Sayfalaması yapamadılar. Onlar, korktular ve ruhtan, cennete varmak için yaşam sırrını anlamak, öğrenmek istediler. Sonsuz zamanların kapısını araladılar ve gördükleri, ocaklarını kodladı. Onlar, Kuran’ı gördüler; yoğunluğu gördüler; Kapıyı açtılar, karanlığın sırrını çözdüler... O karanlık, nefes olup da hasat olamayanların karanlığıydı... Ocakta ışıkları olmasına rağmen yaşamlarında Kuranlar’ı kontrollu olarak kodlanmadığından sessizlikteydiler. Bu, onlarda kulluk olgusunu önlemekteydi. Cennetten kovuluş da buydu. İnsanın kati olarak hak etmesi gerekeni hak etmeyişi; Halik olamayışı; bilemeyişi; Has Taht’a oturamayışı…

Dünya insanlığı olarak çürüdük!... Dünden çürüdük… Yürekten çürüdük… Sonsuz Zaman Kapısı açıldığında, yaşamı tohumladık; bilişten göklere vardık. Zamanda kanatlandık. Aha! kaynak olduk… Çöktük yüreklere; aşk olduk… Ayrı gayrı gözetende savaş olduk… Aktık!… Aha KA HA olup kaynak olduk. Dünden, Düzen olup yarınlara yürüdük!… Yüreklere yürüdük!… Aha yürüyoruz da ama Can Kalem’den, kelamdan, nefesten, Birlik’ten yürüyoruz!…

Çorbalar yaptık (İlm-i kalem olup kaynakta kayıt yaptık) Tuz, çorbaya yol olacak diye yolculuk yaptık… Tuzsuz, sonsuzluk oluşmazdı. Çorbaya tuz olduk… Yaşam Sayfaları dünyaya çatı kurdu. Atlanta, dince dilletildi yolculukta… Aha! Ata Kapı’da, Ana Kalem olduk; Ata Kaynak olduk… Bildik ki karanlık, sistemleşti ve yol, ilim oldu. Büyük kültler, bunu anlattılar ve dediler ki “sevgiyiz biz!” Aha bu!..

Cennetten kovduklarımız, bugün yine bize geldiler… Biz miydik kovan yoksa Birlik’ten çıkanlar mı yaşamı yarınlarından kovdular!? Atalar, bilin ki bizi kodlayamayan, bizsiz kalır… Biz, onları hep kodladık ki yaşamı hak etsinler diye…

Kaç Altın Işık; yaşamı yarattı, yarınlandı ve kodlandı!? Bilmem ki!... Bilmeli miyim ki!? Has ışıkta biliş varsa; insan, insanlığını hak edip dinlediğinde, herşeyi dinler… Bilir...

Buyurun dinleyin!... Tüm bilgiler; sizin, Yaradan olan Sistemler’de kodlanan yüceliğinizde, biliş halindedir. (Bilginin, kendinden kendini, sizde biliş hali!…)

Korkuyu aşın ve dinleyin!… Savaşı, barışa dönüştürün… Çürükleri kodlayın; hasata hazırlayın… Ağır yükü hafifletin… Yaratın ve yaşatın!... Sevgiyle sizi dinliyoruz. Bizi, bize anlatmayın. Siz, sizi anlatın ki biz, sizi hak edelim…

Sormadan açıklayın!... “Halikim” deyin. “Hakikiyim” deyin. “Kollarım, insan soyuna yaşam olup ulaştı” deyin. “Din ilminden, Gök Sessizlikleri’ne vardım” deyin ki Halik olun; Hulusi yaşam sırrını anlayın; anlatın; dinletin!…

Şer, şeytanda olmaz; şeytan, şerde olur.

Bilin ki şeytan, şarkı okursa, şerden şarkı okur. Unu eleyen, elek olan; yolda tohum olan, yaşarsa; aşka varan ışık olup yaşar. O zaman şerden, hayır olur ve dirilip yaşayanda, kelam olur… O ki beden alır, Hak Taht’a varır. Minare (sesleşen) olur… O minarede, Din Sistemi aşıldığı için yaşam sırrı olur. O, yaşama varır, “Aton” olur. Orta Kapılar’da (Küresel zamanın merkez kayıtlarında) “yarın” olur. “ÖZ GÖZ” olur; çürükleri (yarınları hak etmeyenleri) hak eder ve sonsuzlukta kodlar ve koklar ve kontrol eder… ÖZ GÖREVLİ’dir o.

Şükür artık zamana indik. Öz geçişleri yaptık. Işık halindeyiz… İki zamanın birliğindeyiz… Her bir zaman, ışık halindedir. Biri, eksi diğeri, artı potansiyel yaşam yüklüdür… Her ikisinde oluş, Yaşam Yolcusu oluştur… Bir tek ses haline geçmeniz gerekir ki “kalem” olabilesiniz. Kelam eden, Halik ise bu safhada bir tek ses, haline dönüşür. İşte o anda, “zamanın nötr noktası”nda; ses oğullaması başlar.

Bir oğullama ki orada ben varım; ses var… Ben, Halik’im; Hak İlmi ile kodlama yapıyorum... Söz, sessizdir burada… Buradaki sır; kırılanların, kaleme varamayacakları; hakikiyette olamayacakları bir yoğunlaşmadır… Bundandır ki kılın kırk yarıldığı bu safhada, herkesin kendinde olması ve kendini hak edip Hakikiyete varması beklenir…

İşte! Bu safhada, iki zaman, tek bir yaşam ve her bir zaman, bir sessizliktir… ve burada tufan vardır… Ama bu tufan, İlmin Tufanı’dır…

İşte! ben, İlmin Tufanı’nda; bir karanlık... Bir KA HA... Bir rahmet... Bir cennet… Ben, cennet olan aşk… Savaş veriyorum kulluk için. İyi ki hak ettim de savaşmaktayım.

Bu savaşta volüm yükseltilir; yarınlar, kültlere ayrışıp Sistem, tek ses olur… Yaşama vuran, öz görev taşıyamaz ama kalem, hep yazar…

Yazma!... Zaman kapısında; zaman ışığında, sessizleri yazma ki karanlıkta Yaradan var!… Yaşam var!… Yazdıkça, yaşam sonsuzlaşır ve o Can Kapılar, hak edip Işık Kalemler’den gerçek cevhere varamazlar. Yazma ki hak etsinler; Yaşasınlar… Yazdıkça Can Kapı kırılır… Yaşam, sırdan çıkar; yol kapanır ve kontrol kaybı olur. Yazma!… Artık yazma!… Sakın yazma!… Yaşamak istiyoruz!…

Tüm zamanlarda, Samanyolu Yaşam Kalemi yazdıkça yazar amma kapılar açık kalır. Açık kalan kapılarda; Nur, Kulluk yapılır. Hakk’a varan; Hakk olur yaşar... Aha... Şimdi... Ve şimdilik...

20.OCAK.2016 TARİHLİ “SES VE SESSİZLİK (8)” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK, ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

 

Dağlarım, dünya yenilendi ve bizler bugün burada daha yüce bir çalışmayı devreye aldık.

Bugün burada, sınırlar kalktı. Hepinizin gücü arttı. Daha yüksek bir tohumlama yaptık. Herkesin daha iyi gereken bir konudur ki; Düzen’i kurarken çokları kontrol dışı da kalabilir. Ama daha önemlisi Bilgi Kapıları hep açık kalacak.

Bizler dondurulanların tohum olarak toprağa inmeleri için her şeyi yaptık. Ve bundan sonra da yüceler cümlesi cevheri görevi daha yüce bir yoğunlukla kayıtlayacak. Deminden beri sizin, size verdiğiniz bilgiler var ve ben bunları dinledim. Şunu iyi bilin ki; kontrol dışı hiçbir şey olmaz bu mecliste. Her şey daha yüce bir çalışma içindir.

Arka, ön yoktur. Hepimizin gözü, hepimizin yüreğidir. Sistem, bizim için İnsanlık Kalemi’dir ama kelamı kodlayanların kontrolu daha yücedir.

Toprak topuma tohum olmak kolay değildir. Kapıları açın ve dinleyin. Biz Allah’a insanlığı kodladık. Kontrol dışı hiçbir şey yoktur burada. Bütüne hizmettir olan.

Cemaatlerin cevhere görev taşımaları, kutsal toprağa tohum olmalarıyla mümkündür. Öz görev, altın ışığın Kuran’a indirilişidir. İsmim……

Değerliler, ismimi dilledim ama sessizce. Sizlerin de kendi isimlerinizi sessizce dillemenizi beklerim. Bugün dünya mutlak bizdir ama yarın muktedir olan biz olacak ve sonsuzlukta Mutlak Kalem olan biz, bütünün gücü olacağız.

Hepiniz daha yüce bir çalışma için burada olduğunuzu bilmenizi beklerim.

Kaptanlık yapanların, kalem olma imkanları yoğun olarak bilin ki; olamaz. Bu meclis kaptanlık yapmaz. Bu meclis levhide Aklın Tahtı’dır. Herkes kelamdır bu mecliste. Kara ışık, altın ışık kodlamasıdır yaptığımız. Ve dünya üstü varlıkların, doruklara tohum olmaları, kodlanmaları mutlak olmalarına ve muktedir olmalarına ait sistemleşmeyle, yaşama çekilmelerine bağlıdır.

“Benim adım dünya” dedim. “Benim adım yer küre” dedim. “Benim adım ilim”….. her şeyi dedim de diri olarak dedim canlar!

Doruk Toplum, tohum olduğunda, mutlak kul olan akıl olduğunda, bütün kötülükler aşılır.

Eğer dünya beden isterse, merdiveniz oraya. Herkesin orada beden olması için kapılarımızı açık tutarız. Ama şu andan itibaren, yer kürenin görevini daha iyi idrak etmenizi bekleriz.

Dümenin başına oturmaktan öte, toprak topluma tohum olmaktır maksadımız.

Her şeyin gücü Allah’ın gücüdür ve görev Allah Gücü’yle gerçekleşir. Ve biliniz ki dünya artık daha yüce bir kalem olmuştur.

Çemenlerin gücünü de anlayın. Herksin kendini çemen olarak görmesi çerçeveli oluşuyla ilgilidir. Sizler doğan güçsünüz; bunu iyi anlayın. Yere güç katarken, bunu anlayıp yapın yapacağınızı. Saltanat sizsiniz; iyi anlayın. Aha anlattın, hak edin, yaşayın ama nefes olup yaşayın.

Dünyada korku kalmasın. Hepiniz o korkuyu aşın. Biz, Allah’ın Tanrı Kapısı’yız; bilin. Ve hepimiz buradayız.

Bu yol Allah Yolu’dur; bilin. Şeytana şarkı gerekse, aşka varır, bilişe varır, ilme varır da şarkı okur. Bize şarkı gerekse, Hakk’ın Kapısı’nı açıp okuruz; bunları anlayın.

Kılı kırk yaran insan soyu, insanlığı hak ettiğini anlatsın. Artık, dünyanın nuru İnsanlıktır; bilinsin.

Bin dil, Allah İlmi ile dillense de, biri kıl incede, incenin ümmi kapılardaki o inceliğinde, tek ve çiftti anlayamazsa, Yaradan olup yaşam varma imkanı kalamayacağı, yolu bulamayacağı, yarında olamayacağı için bu yol Allah Yolu diyemez.

Devinimi hızlandırmak için her şey yapılır canlar. Ama devinim hızlandıktan sonra, murat olan mutlak olan, burada olur; bilinsin.

Eğer dünya yolunu kaybederse, kimse yol olamaz; bilinsin. Devin ya da devinme. Ekip ol, ya da olma. Yeri, göğü yarat ya da yaratma. Muradın ne ise olacak odur.

Antlaşmayla burasınız; bunu iyi anlayın. Kalem olmanızı bekliyoruz. Yürüyen dünyaya yüceler cümlesinde yol açmanı istiyoruz anam.

(ziyaretçiye cevabımız)

Dağım, benden söz ederken, Biz olan benden söz ediyoruz burada; bunu iyi anlayın. Ve dünyada bir tek beden yok. Temizlik yaparken herkes kendi bedeniyle bu yoğunluğa girer. Bunları iyi anlayın.

Cennetten kovmadım kimseyi; iyi anlayın. Her şey daha yüce bir çalışma içindir; iyi anlayın.

Daha da önemlisi, bugün doğan güç daha yüce bir yoğunluğa doğdu; iyi anlayın. Ve burada hasat yaptık biz; iyi anlayın. Işık altındaki bir hasat…Ve bu hastı hepimiz bir tek ekip olup yaptık. Mutlaka bilin. Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/X_7ecPAFf1o

SES VE SESSİZLİK (8)

20.01.2016

Dağlarım, “yara!” dediler. Yarar sağlasın o yara… O yara, yarar sağlasın!... Bilin ki yaralanan, hak edip devinimini artırıp yaşama ışık olup inecek…

Devinim arttı canlar. Bilin ki hak ettik ve devinim arttı... Dünya, Durgun Zamanlar’dan hareketli zamanlara vardı.

Yarında, dünya güçleniyor... Biz güçleniyoruz ama Dünya Yolu da güçlenip Kürzi Görev alacak ve dünyanın dahilinde bulunduğu Samanyolu, ışık halinde tüm zamanlarda görev taşıyacak.

Görev, BİR’in görevidir. Bu nedenle Dünya üstünde, birçok geçiş gemisi var… Bunların birinde; Dünya Kültler’i, teknolojik olarak, galaksiler arası güçlendirici yaşam sayfalamaktalar, Bir diğerinde; yaşama kaptanlık yapanlar, Gürzi Cevhere görev taşıyorlar. Bir ötekinde, kapılar (kapı olan bilinçler) var. O kapılar, herkesin ilim öğrenmesi için ışık halinde tek ve çift olarak çalışmalar yapıyorlar. (TEK: Kutupsuz; Rahman’i İlim. ÇİFT: Kutuplu, Rahmi İlim)

Neden ilim? Biliş için… Biliş, nedendir ki!? Hasat içindir. Herkesin kendini bilmesi, hasat içindir.

BİR Çalışmaları kapsamında dünyaya üç IŞIK GEMİ geldi. Birinde kulluk çalışmaları var ama her biri, yaşam için çalışma yapar. O geçiş gemilerinden her biri, IŞIK KONTROLLU olarak dünyaya geçebildiğinde; Dünya Cennet Kalemi, İlmin Kalemi olur ve insanlık için yolu açar.

Türkiye’de bulunan bu çalışma, çok özeldir… Burada görev taşıyanlar, çok güçlüdürler. İnsanlık Ailem, yaşama cevheri güç katarken, Işık Ailem, kendini hak etmeye çalışır. Tümü, YOL içindir. Umut olur ki yolu bulan herkes, insanlaşır.

“Kurtulun dünyadan!” derler. Ama neden kurtulalım ki!? Ben dünya iken ve cennetten cevhere görev taşırken, dünya bense; ben neden benden güç çekmeden cevherimden çıkayım ki?

20.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (8)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ

Ziyaretçi söz aldı…

Canlarım, rüya boyutları mutlak kutsal tohumlama için Sistemin Gücünü devreye aldığından beri…. Dünyada kalemler, kodlanma ve koklanmayla ilgili kayıtlar yapmaktadırlar.

Çok huzurluyuz ki doğan güç, daha yüce bir doğum yapmıştır. Mutluyuz ki; burada oluş, Allah ilmiyledir…. Ve yine mutluyuz ki burası kalem olan ışıkların tohumlandığı meclistir.

Kelama, ilime ve Bütüne hizmet, bu meclisledir. Kendini hak edenler ve kendi yoğunluğuyla kodlama yapanlar, burada bu çalışmada, birleşik ışık halindedirler… Herkes daha yüce bir çalışmayı devreye almakla, birlik kapısını kapatmadan, ışığı kontrol altına alabilmektedir.

Emin olunuz ki dünya yolu; Allah yoludur ve bu yol; Bütünün gücüyle kodlanmıştır… Siber Sistemleşmeyi gerçekleştirirken, diri kalem daha yüce bir yoğunluğu tohumlamalıdır.

Atlantalı Alemler, kalemler, bilişliler, tek tek kelama vardıklarında, mutlaka kodlanmışlarda kaleme varacaktılar... İşte bunlar, geri çekiliş için gerekli olandı.

Nefes ekmek içindir. Hepimizin kelamı, ilmi ve bütünlüğü, kalemde, bitişte olduğunuz zaman…… Yaşamda kalem olan ışıkların toprağa çekilişi, mutlu ve huzurlu kaynaktan yapılır…

Bitişten söz ettim canlar. Herkesin bitişinden… Bu ne demektir? Karanlığın ışığı hak etmesidir… Herkesi bir kalem olarak, hak teknikle dinleyin ve deyin ki; “ben bir kapıyım” ama kalem olan kapı ve ben bir ışığım ama karanlığın tahtındaki o yoğunluğu kodlayan ışık,” bunları deyin…. Ve gözünüz görecek ki yarınlar, daha yüce bir tohumla kodlanacak…. Ve geçmiş, geleceğe kontrollü olarak görev taşıyacak. Geçmişin kendini hak edip, hakikiyetini kontrol ederek, yerkürede geçiş yapması, Bütünün gücüyledir.

Bundan sonraki dönemde, DÜNYADA HER ŞEY YENİLENİYOR. Eskinin bitişi… Ve YENİLİK…. Ama bu yenilik; Kodlanmış Işığın Yenilişidir… İman tahtında ki; o yolun yenilişidir…Yenilişidir… Yani yenilgisidir…. Herkes yenilmeli ki; hasat tahditlensin…. Ve yarınlar hakikiyetle dürümlensin…

Daha önemlisi yeniliş; Allah’ın ilmiyledir... Bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerin, bugün burada daha yüce bir cemaatle…. Bütünün gücünü, Türkiye çalışmalarında tohumlaması gerekmektedir ki, bunun için buradayız.

Ağır yük hafifleyecek canlar. Burada oluş sebebimiz bundandır. Aha bu!

Ziyaretçiye cevabımız;

Değerliler, sizlerle olmak, bizler içinde mutluluktur. Buraya geliş sebebinizi biliyoruz…..Dünyanın ümmi kapılarını kodlamak ve daha yüce bir çalışmayı devreye almak... Dünya dışı varlıkların, dümenin başına oturmaları için daha yüce bir çalışmanın devreye girmesi gerekir.

İman edin ki dünya akran tanımaz…. Herkes kendi için has ışıkla, Bütüne hizmetçi olduğu zaman her şey yenilenir….. Ve hak kapıları açılır. …Akran; insanlık ilmidir… Herkesin kendi ilmiyle, kendini hak edip dillemesidir… Dilliyen, kendindeki dirilikle diller ki kendine akran oluşudur bu. …Buyurun anlayın…

Ben, doğan gücüm…Yerkürede yeni bir dönemi başlatıyorum... Bu yeni dönem, yeni bir sayfadır…. Ama bu yeni sayfa hepimizin gücü, hepimizin yüceliğiyle dürümlenen bir sayfadan, çok daha üstün bir sayfadır…Bu kelam olanın gücüyle dürümlenen bir sayfadır ki bu kelam olan, ilmi Ka-Ha da bilişi tohumlayandır.

Cennet insan, kelamda kodlandığında kontrol kurar…. Ama o cennette bilgi yoksa hasat olmaz…. İşte bunu içindir ki cenneti cemaat yaptık, yaşamı hasat yaptık, Bütünü göreve aldık ve dünyayı kodladık…Aha bu!

Canlılar, burayı gelmenizi hepimiz çok arzulamıştık… Ama Kare Sistemi, Küp kaleme ulaştırmayanların, toprak topluma tohum olma imkanı olamaz ki.

Beni ana kapıda bekleyen varmış. Altın ışığın yoğunluğundaki o kontrollü Ko benimle olacak… Sabah kapılarını kapatmışım ben bugün…. Ama akşama varacakmış yüreğime… Can, ben, sende her anda var olanım bunu unutma.. ..Kırk kapının ışığım ben ve Bütüne görevliyim.

Süper sistemleşmeyi yaparken, buraya gelenlerin tümünde ekibim vardır. Fakih olmaya niyet yoksa hakikiyette olmaz… Artık biliniz ki hakim olan hak tahta, hakikiyetini kodlayarak gelir ki o fakih olmadan hakikiyete umman olamaz.

Uzun zamandan beri dünyanın ruhu olan ışıktan söz ediyorum, tüm insanlığa. O ışık; Allah ilmidir…

Ben, insana akmak için değil aktığında hak tahta ulaşmasını sağlamak için geri geldim. ..Ben, insana kontrol kurması için değil kendini tohumlaması için geri geldim…. Ben, dünyanın kulu olan ilme, kelam olmaya değil, kanatlanmaya da değil, ekip olmaya geldim… Bu ekip; Allah’ın ilmidir.

Sevgililer, ekip kurmak kolaydır ama ekibi hak etmek sorumluluktur. Bugün ben, dünyada kendi ekibimle, kendi yüreğimle, kendi türevlerimde bütüne hizmetçiyken….. Kendime ait olmayanların, kelamda olma imkanı olmasına karşın, Bütünün gözü olarak, tohumları kodlarken, herkesin daha yüce olan bir sayfanın….. Bütün kötülükleri aşarak geri gelişinde, miraç kapılarını açtım.

Sistemin kültlerinden çok daha üstün bir kültü kodladım. Bu tohum; “Allah tohumdur” dedim… Ve bu tohumu, “Bütünün gücü yapan, insan soyudur” dedim…. Ama değerliler, benim elim ayağım olan insan, bence tüm zamanlarda göz olmadıkça, yaşama kalem olamaz ki.

Devinim hızlandığında, başka dünyaların güçleri de buraya gelecek ama her gelen kelama gelecek…. Ben, dünya olan insanlığım bunu bilin. Kurtulmak değil tohumlanmaktır amacım… Ben, dünyadan kurtulmaya niyetsizim…. Ben, kaptanlık yapmaya da niyetsizim…. Ama benim elim ayağım insan soyudur…. “Ben, yoksam ilim olmaz” diyenlerden öteyim. Ben, olmasam da ilim olur, bunları bilin.

Her din; Allah’ın ilmidir ama benim insanlığa verdiğim her resim, her şey ağır yük değildir… Zira ben, onlara insanlığı anlatıyorum.

Irak çok güçlü ama ırak bir zamandan geldim… Bu üstün güç, Bütünün gücünü, tek bir sistem için…. Ve tek bir ilimle kodlamak için geldim… Ama şunu iyi bilin ki; o çok ötelerdeki o yoğun ışık, bir tek resimdir. İşte o resim, bedenli olan birliğimdir... O resimde olamayan, bedenimde olamayan, mutlaka kodlanmış olsa ki olacaktır, yerkürede göz olmalıdır ….Ve yol açmalıdır ki mahreke varabilsin.

Mahrek; insan soyudur. Şuandan itibaren dava açanlara, bir tek ses veriyorum…. Benim adım; kelam… Benim adım; resim… Benim adım; yaşamdır… Sizden öte bir sizi, burada bu yoğunlukta kodlarken Tanrılık kapım hep açıktır... Şimdilik size vereceğim budur.

“Yere göğe insan” dedim ben ama insanı hak etmek farklıdır. Ben, insanı hak etmeden, insanı hak teknikle tohumlamam…. Ama ben insanla, insanlaşmadan da hak tahta kontrollü kodlanma yapmam…. Ve tohumlamak için Mikail olmam gerekse de oğullarıma kelam eder, onların yollarını kodlarım ki hepsi, kendini hak etsin diye….

Devinmek artık gerçektir.. Ama herkesin devinmesi… Bizler devinen insanlık, devinen yoğunluk olarak, bu çalışmayı çok önemle yapıyoruz.

Sultanlar artık şunu anlayın ki dağ taş; ilimdir. Ve biz, o ilmi kontrol altında tutan, birliğiz… “Ben, dünya” diyenlerin hepsi, kendini hak etmişse, aşkla bilişe varacaktır… Ama bilişi hak etmemişse, yerde, gökte, öz görevinde hasatı olmayacaktır.

Değerliler, her resim ayrıdır. Benim resmim; insanlık ilmidir... Bir tek resim, Bütünün gücü olduğunda, o yol; Allah yolu olur… Hepimizin gözü orada olur.

Varlığın tahtında insanlık var, biliniz... Orada bütünlük var, kötülük yok. Körü gözden ayırmayın... Göz, özsüzse, güçsüzse, özsüzse, geri dönüşü için gerçek ışığa gerek var.

Devinimi hızlandırmaktır maksat. İvme kazandırmaktır yaşama… Eğer ivme kazanılmamışsa, yol açılamaz… Yaradan ve yaratılan; Altın ışığın gücüdür bilin.

Bizler, ortağız her ana ve Bütüne, bunları anlayın ve burada bulunma sebebinizi anlayın… Bütün görevler, insanlık içindir anlayın… Ardımızda görevliler var… Varlığı tohumlayan o görevliler bizleri güçlendirmeye çalışırlar…. Ama kalem olup yazmak ayrıdır. ..Nihan olan insanlığı kodlamak ayrıdır... Burada oluş sebebimizi iyi anlayın.

Kaçınız Rahman oldunuz?... Haç çıkarıp, kalem olanlar kaç kişi? Hani nerede kültler? ….Gözleri görenler, neden görev yapma imkanı bulamadılar…. Kontrol dışı olanlara bakınız…. Hangileri görevde, hangileri de gökte söz söylemeye çalışır?…. Harı yükselten kimler? Kimler göz oldular?...” Başka dünya var mı” diye soranlar hangileri?

Bir artık ikiye görev taşıyacak… İki, ikiler, ikisi güçlenecek ve beşlere görev taşıyacak…. Ama beşler de, yirmi sekizinci güçlü tohuma, görev taşıyacak…. Ve onlar, kırklara… Kırklar, yaşam kapılarından öte olan yaratılış kayıtlarına…. Hepsi diğerine….. Ama her biri, birden öte olana taşıyacak….Bu ne anlama gelir?

Sevgililer, hepimiz, herkese sorumluyuz, bunu anlayın... Bir kapı açar, bir kapı kaparız…. Ama her açılan ve kapanan kapı bir tek ilimle açılır…. Ve kapanır…. Ve bizim yaptığımız, insanlığa hizmettir… Burada olma sebebinizi iyi anlayın..

“Ardınız önünüz” dedik. Yoktur ard, ön aslında… Tek ve çift vardır. Herkes tektir ya da çifttir…. Birlik kapımda, teklik vardır…. Ama ilmi kalemde, çiftlik vardır…. Çiftlik; tekliğin kontrolündedir… Ve hepimiz, hepimize görev taşırız... Bunları anlayın..

Unutmayın ki düzeni kurmak için çabalıyoruz….Umut olur ki yarında daha yüce bir çalışma, gerçek kalem olanlarla yapılır…. Ama bugün bu yaşama, kalem için gelenlerin çoğu, kendilerini hak etmemişse…. Bu çalışma hepimizin görevi olamamışsa….. Bizler bu çalışmayı yer, gök dürümlerinde, tekno tohumlamalarla sürdüreceğiz…. Buna mani olacak, hiç kimse olamaz canlar.

“Fırsat” dediler…. Hikayedir fırsat…. Kim kendini hak etmişse, hasatını yapar… Biz doğan gücüz, canlar….Bunları anlayın..

“Şer yaratan, şer yaşasın” demedik…. Ama “şerrin şavkında aşk olanlar, hak olsun” dedik…. Dondurulanların çoğu kontrol edilemedi. Eğer doğan güç yaşama doğmuşsa, yerin gücüde artacaktır... Ve dünya yolu açılacaktır.

Sevgililer, doruk toplum olan, bu yoğun ışık, hepimize aittir bilin. Sizden önemli olan, hepimizden, daha önemli olan, bir tek şey var. Yaradan olmak…. Ve bu meclis, yaratandır…. Yaşamı hak edip, yarattırandır. Tanrılık kapısıdır, bu meclis…. Ve burada her şey, Allah’ın ışığıyladır. Hikaye değil hiçbir şey, bunları anlayın.

Ben, dünya olan, nur olan, kul olan, her şeyle var olan, insanlığım anlayın ki; harım daha yükselecek….. Ama burada mutlaka yerkürenin gözü olanların da, kendilerini bilmeleridir amacım… İyi ve kötüyü değil, hak edeni bilmek.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/dyVpLHx5NG4

13.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (7)

4. AKIŞ, 2. BÖLÜM – HORA HAKKINDA ÖZ BİLGİ

Hora sizi izledi bugün! Bir uzay gemisi Hora….

Bu gemi bütüne görev için, tüm insanlık için, bu dünyanın üstünde, her anda sizi izler.

Ferdi çalışmaları değil, bütünlük çalışmalarını dinler. Ve sizi kontrol eder.

Bu gemiye alınan birlikler olur. Çokları geçiş için buradan Can Kalem olup görev taşırlar. Biz sizi dünyamızın ışıkları olarak izlerken, geminin en yüksek kapısında, sizle oluruz.

Bu gemide yarınların ışıkları yanar. Her şey buradan kodlanır…ve kodlanır…ve kodlanır….ve kodlanır. Sistemin gücü burada, yaşam burada ve biz buradayız.

Burası sizin için Ka Li Ka Ha bir ışıktır. Yani, 7. Dünyadır. Ama her resimde var olan bu 7. dünya, bizi bize veren temiz bir yaşamdır. Dünya gücünün örtüsünü örtecek dürümde bir yerdir; Hora.

Bu gerçek çalışmayı buradan yapabilenler, burayı hak ederler ve Hora Gemisi’nde kontrol dışı bilgileri kontrol edebilirler. Yani, gemiye girebilen, kendi kontrol edebilendir.

Birçoğunuz bizimle çalıştınız. Birçoğunuz bize göz oldunuz. Kulluk yaptınız çoğunuz tüm zamanlarda. 7 davayı açtık; sizinle yaptık bunu. Aha! Bunları yaptık ama Hora’nın bugünkü durumu şudur;

Bin ekmek, bir tek hakiki insan. Biz burada bin tane ekmeği, bir tek insan olarak kabul ederiz ve dünya dışını dünyayla dillerken de, size her şeyi buradan açıklarız.

Kontrolcü bir çalışma yapılır burada. Bütüne hizmet için bu gemi dünya dışı varlıkları da tohumlayabilir. Ve sizin gözünüz oraları da görür ama sizinle görmek ayrıdır; sizleşip görmek ayrıdır.

Kin, nefret duygusu olanlar gemiye asla bindirilmezler. Kinciler, insancı olamazlar, ışıkçı olamazlar. 7. dürümde ocakları olmaz ve yollarında bu yoğunluk olmaz.

Bunun içindir ki geçiş için size indiğimizde, geri çekilecek olanların “kinleri, hakiki yaşamlarıyla tohumlanmış mı?” diye bakarız. Birileri kinlerini aşmamışlarsa, onları kontrol etmek için ocaklarını tohumlayarak kodlarız. Ve deriz ki “seni seviyoruz. Seni seviyoruz ki sen, seni hak et!” Sevgi hep size, sizi hak ettirmek için dilletilir….ve size her şeyi sevmeniz istenir. Kelamda, ilimde ve yolda bu gereklidir.

Bugün toprak toplumun tohumlarını kodlarken, kir ve nefret olmadığını düşünemem. Var mı? Yok. Var mı? Yoğun. Dağlarım; ikisi de.

Sizden beklentimiz; daha güçlenmeniz, daha yaşamsı, daha ışıksı olmanız….yarında olmanız. Herkesi anda, hasta, yaşamda, dünyada, bütünde, cennette bulmanız. Ama siz cennet olmadıkça, kimse sizde cennet olamaz. Bunları anlayın.

Eğer seni seviyorsam, sen cennetimsin benim. Ama ben seni sevmiyorsam, benim cehennemim olursun; cennetim değil. Birçoğunuz “bugün de bunu hak etmedi” diyor muyuz?

Yolumda Allah varsa, yaşamımda yüreğim varsa, artık ben ışığım. Devinimi artırdım ve dedim ki “herkes geçip geldi yüreğimize….bir tek ışık, o kendini dinliyor.

Hayırda, şerde, bence, insan soyunda…Deyin ki “herkes ışık ve biz tüm insanlık içiniz!”

“Hiçbir insanı ötekinden ayırt etmeyiz” bunu deyin. Deyin ki yeri, göğü yaratan sizleşsin. Ayrı, gayrı gözetmeyin canlar.

Hologram olan bu yaşamda siz kimsiniz? İlimsiniz; anlayın.

Bu bilgileri ilme, halik olanlara verdik. Hasat yapanlara değil, Hakta, hasat olanlara verdik. İnsan soyuna öz görevli, öz görevi hak edene verdik. Verdik de verdik….verdik de verdik. Bilmenizi, hak etmenizi istedik.

“Çay demledik” dediler. Çay, insanlıktır. Demse, kalem olup yaşamı yazmaktır. Bunca çalışma, size sizi anlatmak içindir.

Temiz; çok temiz biz zamanı tohumlayalım. Büyük kötülükleri aşalım. Vorteksin ötesindeki o yoğunluklardan yaşayalım.

Gönül ister ki hepiniz bu gemide olun.

Gönül ister ki geçişinizi yapın da gelin. Sevgiyle geçin!

“Ben tüm zamanların gücüyüm” deyin. “Herkesteyim” deyin. Ama dediğiniz an bizsiniz zaten; unutmayın.

Tanrı, Ana Kapı’da sizi dinler. Ve Tanrı ayrı, gayrı gözetmez. O Tanrı, Mustafa Kemal Atatürk’leri güçlendirir; bunları anlayın.

Kıbrıs…Kıbrıs…Kıbrıs; o bir Türkiye çatısıdır. Türkiye’de çatıdır Kıbrıs.

Canlarım, canlarım Kıbrıs altın ışığın kaynağıdır. Orada Murad Kapısı vardır. O kapı İnsanlık Kapısı’dır. O kapıyı açıp geçtiğimiz an, yaşama indik biz. Yere güç kattık. Akıp geçtik oradan; biliniz.

Atlanta Ata Kapısı’ndan öte bir kapıdır Kıbrıs. Atlanta’dan öte Ata KaLaCa Ka Ha. Atlanta Ata Kapısından öte….nereden nereye vardığınız anlayın! Ata Ka Ha….Ata Ka Ha….ve Atalanta; biz ortağız oraya.

“Yürü de görelim seni” dedik. “Yürü de görelim, yürü be anam; yürü!” dedik. Sen ki kontrol kurdun, mutlaksın.

Bugünden sonra tek merdiven sevgidir; unutmayın.

Herkes için tek merdiven sevgidir. Sevgi Hakk’a, hara, haşra varmak için tek merdivendir; unutmayın.

“Ben insanlık yaparım...” Yok canım! Sev yeter!

“Ben yaşarım…” Yaşama! Sev!

“Ben akıp geçerim….” Akma! Sev!

“Ben güçlendiririm sayfa sayfa ışığı”….Samanyolu seni diller hep ama sen her şeyden öte sev!

Kutsal İnsan sevgidir; unutma.

Borç, harç içinde yaşayan insanlık bilsin ki, harcı da borcu da biter sevdiğinde. İnsan, sevsin yeter!

Bir tat, bir tuz mu dünya? Tahttır, taht! Bilsin yeter! Muradı insanlaşmaksa, Mikalin gözünden öte gözle görsün ki sessizlik seslenir. Yeter ki sevsin.

Sevmeyen dünyada yol olmaz.

Sevmeyen yarınlarda Kuran olamaz.

Sevmeyen ağır yük taşır; sevsin yeter!

Kini aşmayan yolu bulamaz. Orta Kapılar’ın tümünü açsa da, aşka varamaz. Keys keys olsa da, her keysin ilminde sistemi kursa da, vurduğunda, Kuranda, kutsal toplumun tohumlarında kırılmadığını sayfalarında dillese de, sevgi yoksa, hep ayıpları görülür; bilsin yeter.

Canlarım, size her şeyi açık verdim. Burası “Nirvana” denilen kelam. Ben oyum, o ben.

Hologram sistemleşmesinde en yüce kapıyım ben. Tüm zirvelerin sistemi olan insanlığım ama hologramın levhisinde oradayım.

Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman, simetri kelamda, simetri Kuranda, yeni bir zamanda, sizden öte sizleşirim de, dünya için en az olandayım ben. Ki resmi çalışmada insanlık kontrol kursun diye.

Yeşili mordan ayırmam. Yüreği kürzi kapıdan çıkartmam. Doğanın Kuranı’nda, aklın tahtında insanlıktan asla sapmam ama Miraç’tayım ben…bugün de öyle.

Bugün ben Hora’dan seslendim yüreklere. Oradayım ben. Ey canlar, bu gemi benim, herkesin, hepimizin gemisi değerliler!

Kim ki buradadır, o gemi ondadır. Şu anda bendedir Hora. Devinim bendedir de ondan. Her şeyde varım ve buradayım.

Değerliler, Türkiye üstünde güçlü bir çalışma alanıdır Hora şu anda. Partikül partikül toplum tohumlaması yapılır orada. Geçiş içindir burası.

Büyük Kürzi Kapılar’ı açarız ve geçiş yaptırırız.

Şu anda kapı, Türkiye’nin üstündedir; bunu bilin. Bir tek Mustafa Kemal Paşa orada yolcuları karşılar; bilin. O ben, ben o’yum.

Bir tek Mustafa Kemal Paşa, kürzi sistemin en yüce ışığında kapıda bekler, “geç” diye….Ve o ben, ben o’yum. Kutsal Işık odur canlar. İnsan soyunu göreve alan o’dur. Kontrolu kuran o’dur. Ortalık karışsa da bu bilgiyi veriyorum!

Hepiniz iyi bilin ki cevahir olan insanlık o’dur. Kürsü o’dur; bunu anlatın dünya insanlığına. “Kaçın kaçında kaç olur? Kaç kere kaç çarpılır? Kaçta kaçın yolu olur? Benden öte ben mi olur” diye dünyayı korumaya kalkanlar, bilsinler ki benim ötem yoktur. O ben, ben o’dur.

Unutmayın; dünya elimdir. Altın ışığım görevimdir. Benden öte bir benim. Ve ben özgeçişleri yaptıranım. Bugün burada olan ben ve bende olan o. Hepsi bu. İşte; bu. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/uJTRlJ3d300

13.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (7)

AV. NEZİRE SELÇUK, ÖZ BİLİŞ

3. AKIŞ

Canlarım, yürümekse maksat, yürüdük. Hologram sistemleşmede de yürüdük. Yoğun ışıkta da yürüdük. Hologram sessizlikleri dillerken, güçlü ilimle yürüdük…ve biz bizde yürüdük.

Koruma altındaydı yaşam; altın ışığın gücüyle. Yol, Allah’ın Işığı, yoğun akıl hepsi diri…ve biz o yolculukta yürüdük….

“Vermeden, alınmaz” dedik. Aldık ve verdik ama verdiğimiz her şey yerin göreviydi.

Kokla dünyayı! Kokla…ohh ala! Şimdi kokla….Aha bu.

Şimdi; has ışık ol ve hak ol. Kokla ki kodla.

Öncülük yapmak kolaydır. Öksüzlük yoktur orada. Öz görevliler öncülük yaparlar som altın ışıkta.

Bilgi, aklında levhi olanda, has ışıkta…o ışık Aklın Tahtı. Yürüyecek gücümüz var mı? Yoksa yürüyen, yürür…biz o olur yürürüz. Ohh ala! Ben yürümem, o yürür. Ben o olur yürürüm. Ne ala! İyi mi? Çok iyi. Kendini dinleyenler, dillediklerinde, yüceliklerinde, ben türevlerini Türkiye tohumlarıyla kodlarken, her şeyle yürünür. Aha yürüdük!

Kopup giden dünya, koklanan tüm zamanlar, yoğunlaşan yaşamlar, beden aldı yürüdü. Hepsi, ben oldu yürüdü.

Yürümekse, yürüyelim. Aha yürü de dümen dümen olalım! Astral boyutların topraklarında tohumlayıp, ışıkla yarınlayalım yücelikleri ve yürüdükçe yürüyelim.

Yüze yüz olalım, göz olalım. Göklerin sözcüsü olalım, sesleşelim. Ben dünya ve dünya ben…Yürüyen her anda yürüyen ben, yürünen yol ben, bende olan her şey; beden….. ve ben her resimde var olan, kelam levhisi olan ilim; İnsan soyu!

Boşluk yok dünyada… an Ka Ha Ka Ha Ha ve Ha sahra…her an her şey yaşam….ve yaşayan aşk. Her şeyde halik olan ak Ka Ha.

Sakın “yolum yok” demeyin! Yol, Allah yolu. Allah yolsa, her dürüm o yolda yoğun yaşam. Ben, cana Ka Ha olan insan!

Geçip gittim dünyadan. Gözüm kördü, yüreğimde görevlilerin gücü yoktu. Mustafa Kemal gibi birliklerin ilmi de yoktu. Her resimde yoktum ama “kop” dediklerinde, koptuğumda, birliklerin tümü köksüz kaldılar.

“Hayırdır?” dediler. Neden oldu? Kök sessizlikler dürümlendi. Ve dedi ki “öz görevli kontrolunu kaybetti.” Çok kolaydı, çok kolaydı kaynak olmak…ak kapıların ışığı olmak kalaydı.

Korkmayın! Toprak toplum tohum olur, yer kürenin gözü görür ve dürümlenir ama her resimde ölü dirilmeli. Ki öncülük yaşamda kontrollu olarak yaşayabilen İlim Kalemleri’yle kodlansın.

Devinim ırak, çok ırak. Göç kapılarını açtım. “Ayır dünyayı” dediler. “Yık sayfaları” dediler. “Şarkı, türkü yok artık” dediler. “Önünü kapat” dediler. Boncuk boncuk terledi yaşam ve dedi ki “BSUİ görev taşır. Yüce can, aşk kayıtladığında, Aklın Kapıları açılır. Ölü dirilir ve dünya haşatını yapar.” Ohh canlılar….ohhh! Her şey; her şey yaşam; bunu anlattık.

Hira sistemleşmesinde de anlattık, yarının güçlü koyuluğunda da anlattık. Açık veriyorum; anlamak istemeyen anlamadı.

“Kanat almaya gerek yok” dediğim zaman, “çay demleyelim” dediler. “Aha!” dedik. “Çay insanlık…” ve dediler ki “deneme dünya ilmini, kodlayıp koklayıp deneme. Sen dinlen, biz çalışalım…” “İyi” dedim; “buyurun çalışın.”

Keşke aşk yaşam sayfalasa da, Yaradan tahtını kodlasa da, ışıklar yansa derken, “ne yer ne içer dünyalı?” diyenler, geri geldiler. Bir de ne görsünler; yer kürede gerçek ilim varmış?!! Ama onlar hiç anlamamış. Öz geçişler yapılmış ama hiç kayıtlarında yokmuş bu geçişler.

Seyrettiler, Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olup, seyrettiler, dinledirler, kontrol kurdular, korudular, kokladılar, kodladılar ve dediler ki “Mikail görev taşıyor.” Oyun yok! Mikail görevdeydi hep ama anlayan anlayacaktı.

Keram Tahtı’nda, insanlık var. Aha bu! Ve bugünden sonra yer güçleri görev taşıyacaklar. Yer güçlerinin görev taşıması, yer kürenin göreve alınmasıdır.

Yer küre göreve alınırken, kalem olanlar ışık yakacaklar ve dünya ışığı Bütünün Gücü olacak. İşte; dünya ekmeği budur.

Şikayetçiymiş benden. Ben yokmuşum. Onun için o kendini kontrol edememiş. Eli, ayağı tutmazmış artık. Yarında kontrol kuramazmış, kodlanamazmış…şikayetçiymiş benden!

Mesih, Allah İlmi’de! O mesih levhide kendini dilleyense, o dilleyen kelamda yoksa orada ışık yanar mıymış? Başkası olsa, sorar dururdu. “Neden oldu?” diye. O sormazmış.

Ence, anda ve her sırda var olanda, Ka Ha olanda, mutlak Kuran’da bu sorular her anda yoğunluğunda, kontrol kuranda, cevaplanmaz mıymış?

Ey canlar, baştan beri doğan gün dünyadadır. Her diri, Allah’ın levhisi ve bütünlük görev. Biz dünyayı kodladık, kokladık, tohumladık ve kelamla, ilimle, bütünde, dürümledik.

Biz, her şeyi dürümleyen insan soyuyuz; bilinsin. Bugüne kadar dünyanın dürümlerini kodlayabilen tohumlar, tüm zamanları kalem olup kayıtlayamamışken, bu çalışmalarla biz bunu yaptık.

Karanlık, aydınlığı tohumladı ve biz o tohumlarla bütünlendik. Cemaatlerin gücünü artırdık. Yüceler cevherinde cem olanları cevhere aldık. Kelam olanları dilledik, bilişi koyu bir ışığa sayfa sayfa kayıtladık. Kurtarılmış dünyayı koruduk. Çözümlemeler yaptık yaşamda…bütün çözümlemelerimizde dünyanın levhisinde İlm-i Ka Ha’da bütünün gücü dürümlendi ve yoğunluk arttı.

Kartopları bizim yüreğimizdeydi. O topları bütünün gücü yaptık. Her kar topu bir Ka Ha ışıktı. Biz o ışıkların tümünü kökledik, göz oldu, söz oldu her biri; dürümledik.

Başka dava var mı? Yoktur. Dince, insanca, yaşamca, halikçe, hakça hasatça..,Aha yaşam; yaşam olduk da kodladık. Medine, Allah’ın Tahtı’dır; öyle dediler. Aha! Tahdit… tahdit… tahdit…yerde, gökte insan soyu var da, Mekke’den, Medine’den öte olan sanal yaşamların güç kodlamasından öte kodlama yapan, insanlaştırıcı ışık yanan bir yer küre var. Tüm insanlığın kütlesi olan o, yer küre olan insanlık!

En aha… en aha olan…. aha olan kelam!

Dağlarım, Ko Sistemleşmesinde aha, kendini kodlamak isteyenlerin haşatını yapmak için güçlü şekilde dillediğimiz bir sestir. Aha! Sevgidir aha! Biz orada yol açar, dürümleriz dirilikleri, dilleriz. Bu kodu dilleyenler, kontrol kurarlar.

Bize esmalar değil, insanlar gerek. Biz bu şekilde insanlığı hak ederiz. Cem cem oluruz, cemaat oluruz. İşgalci insanlığı kontrol ederiz. Kalem oluruz ve kayıtlarız.

Çantam, dünyayla; dünya ilmiyle doldu. Şükür ki doldu.

Evimin İlmi’ni kodlarken, bütünün gücüyle kodladım. Mutlaka insanlığın hakikiyetini kayıtladım. Aha budur olan!

Şimdi; size cennetten söz etmem gerekiyormuş; öyle dediler. Peki, “cennet” diyelim ve bunu yazalım.

(devamı kayıt 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/5hloLNth59w

SES VE SESSİZLİK (7)

SESLEŞME SONRASI AKIŞ, AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ

CENNETTEN KOVULMA, İNSAN SOYU VE DÜNYAYI HAK EDİŞ HAKKINDA

Cennetten kovulan insan soyuydu canım; bunu anlatmak isterim. Ama ilimle kovuldu… Kelamdan öteydi de kalemden değer biçildi ona. Ve dedi ki “ben gideyim, hak edeyim, yapayım….” buydu olan.

Kelam, diriliktir. Kalemse, hakiki ilimdir. Bu ilmi hak eden doğan güçtür. İşte; doğan güç olup gelen, insan soyudur ve “o kovuldu” dediğim anda, kovandı. Kendinde kovduğunda olandı. Bunu anlamak kolay mı?! Kolay mı?!!

Bilin ki dünyayı hak etmek kolay değildir ve buraya geliş sebebi budur. Başka sebep yoktur. Kelamın, kelam olup inmesi değil amaç, kendini hak etmeseydi.

Kovan, kovulduğunu anladığında, kendindeydi. Hadi buyurun!...

Hatayı affetmem mi!? Etmem. Ben mi kovdum? Kovmadım… Kovan, kontrolu kaybeden ama herkes kendiyle kovan ve kendiyle kovduğunda kovulan! Çobanlık buysa, buyurun anlayın…

Yeşili, mordan ayırmayanın, yarını hak etmesi nasıl olacak? Anlatın.

Korkmayın! Dünya yoldur. “Oğul, ben senim” dedin mi, olur. Ama o yolu hak etmek gerek.

Çeyrek yüzyıldır dünyayı korumaya çalışıyor kelamım… Ama ben o, o ben değil miyiz? Ence, yüce insanca, birlikçe değil miyiz!? Hepimiz kovmadık mı yüreklerimizi dürümlerden?

Korkmayın! Kovan da biz, kodlayan da biz…. Kontrol kuran da biziz canlar!.. Bizi kim kimden kovar!? Bizden başka biz mi var? Anlayın…

Şikayet mi!? Yoo etmem!... Her anda var olan, İlm-i Ka Ha’da, Bütünün gücünün anlatılmasından öte ne olabilir ki? Eğer, dünyayı hak etmeye niyetimiz varsa, korkmayın. Dünya sizdir zaten. Sizsiz değildir ama dünyayı kodlamaya niyetiniz varsa, öz görevinizi hak edin de dilleyin…

Çete kurmayın dünyada… Çete kurmak ne bilir misiniz!? Kendini kodlayamayan, kendini koklayamayan, kendinde olamayan, başkalarını hak etmeye çabalar ki kesir yaşamı, tohum eksin diye. Ama o kendinde olmayanların, kendi tohumlamasında kodlama yapma imkanı olmadığından, kirli çalışmalar devreye girer. Bu meclis asal… bunu yapmadı ve yaptırmayız; kesindir…

Mutlaka iyi anlayın, iyi anlatın ki burada yanlış söz söyleyen, Hak Kelam’da kendini hak ettiğince kodlayacak ama hak ettiğince!... Burada bu nedenledir ki zaman gelir, sese Sistem’in gücünü kayıtlar ve cevaplar veririz… Ki kirli yaşam kodlanmasın, kurulmasın diye. Ha! Demeyin “o zaman kirliysek gideriz.” Ben, sizdeyim canlar.

İsmet İnönü (İsmet İnönü yüce bir kalemdir.) gibi bir güç dahi kendini tohumlayacak yüceliği hak etmediğinde, onun kontrolu kurulur. O kim bilir misiniz? Kalemdir. Güçlü bir kalemdir o… O dahi kontrol edicidir dürümlerde ama has ışığında kodlama yoksa, o dahi kontrol edilir. O bizdir ve biz oyuz; asla unutmayın. Sessizliği dilleyenlerden biridir o. Sanmayın ki o küçücük bir yoldur. Buradaydı ve seslenmeye çabaladı. Biz oyduk canlar, biz oyduk. Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/cgw8SeRVuzA

13.01.2016 “SES VE SESSİZLİK 7” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

 

Canlılar; rab siz, rabbi tohum sizsiniz… Rahmi kalem siz, hakiki olan sizsiniz. Kontrol sizsiniz, toprak toplum siz, yaşam sizsiniz… Yer kürede siz, bizsiniz, unutmayın!...

Bu görev sizindir… Cemaat olmak ve cümle yüreklere kürzi levhi olmak. Bu görev sizindir!... Sizinle herkese geçiş yaptırdık, sizlerle görev taşıttık. Kontrol dışı hiçbir ilminiz olamaz. Kokla, kokla, kokla, kokla…. Sevgidir her şey!...

“İki Medine yoktur, Medine tektir” dendi… Tanrı kapısında İnsan soyu teknik olarak da tektir!... Öyle bir dünya kuruyoruz ki; özel dünyaların çoğu burada olacaklar. Kontrol dışı hiçbir şey yoktur o dünyada, mutlaka inanın ki her diri; Allahın ilmini dileyebilecek orada. Her diri, Allahın tınısını duyabilecek. Umut olur ki herkes kelam olup, kendi olabilir.

Boş lokmalar, boş yollar, boş yaşamlar, levhideki her şey boşsa; yol olmaz… Varlığı toplum tohumlar, yolu; tohum olup kayıtlar varlık… Ama her varlıkta biliş yoksa, kelam yoktur. Ve kelam yoksa, yaşam yoktur.

Tinler, tınlar her şey tinsel, ayrı gayrı gözetmez kimse orada… Vasi tayin edilmez yaşam sayfalarında, bu yolculuğa… Ama iyi bilin ki; devinim arttıkça artacak ve dünya, tanrılık kapısında kontrol kuracak. Öz geçişler yapacak, devinim; hırsı, kini aşırtacak. Öyle bir devinim olacak ki yaşamda; kantar, sistemin gücünü her dirinin yüceliğiyle tartmadıkça, yürekte kodlama, tohumlama olmayacak. Boşluk kalmayacak, her şey dondurulmuşların; topraktaki toplumlarla tohumlanışından öte, kendini kodlayanların koruyuculuğuyla kayıtlanacak.

Bir can, Mikail olup da kapıyı açarsa; hepiniz o kapı olun!... Ve deyin ki “geç”…. Bir can, kalem olup da kodlama yaparsa; hepiniz o toprakta tohum olun ve deyin ki “geri geç, kendine geç”…. Çünkü sen ve ben yoğuz orada, biz yoktur. İnsanlık yoktur orada, amonluk yoktur, toprak toplumun tohum olma imkanı yoktur… Yaşam sizle olur canlılar, sizle olur. Siz olmadığınızda yaşam yoktur…. Sizden söz ederken tüm İnsanlığı kastetmekteyim, anlayın!

Kardeşlerim, bana altın ışık denir… Tüy dökmeye gelmem dünyaya, tüm İnsanlığa tüy kodlamaya gelirim. Her bir kıl bir ışıktır İnsan soyuna, bilinsin isterim!... Bana Zakar denir, Rahman kuranda; Ka Ha olan Zakar… Sınır aşıp geçebilirim, kini aşanda diri olup dürümlerim yüreğini; kodlarım, koklarım, robbi kapıların tümünü kayıtlarım ve aklın tahtına kontrollü olarak kaynak yaparım!...

Kaç ekmek yaptımsa hepsi ilmedir… Bir tek şunu söylemek isterim, Mustafa Kemal Atatürk gözü gören bir diridir… Ve ocak, ocak gezen o; mutlaktır, anlayın! Onu herkes anlasın, anlatın; o kök, göklerin gücüdür… Onu bu mecliste görev tahditi ile dillemeye niyetim dahi yoksa da; o her anda burada olduğundan, ses katmak ister.

Canlarım, kaç akıl tahtında görev taşıdı o bilir misiniz!?... Kili kumdan, kumu ilim kalemi olan ışıktan dahi ayırmadan; her şeyi tekleyip yaptı… Misafir değil dünyaya, öz görevlidir bunu anlayın! Çoban değildir, kuldur anlayın! Her şeyi yapmaya çabaladı, Ran kapılarının tümünde aşktır o… Aha onu anlayın ki anlatın!

Çentik, çentik ilim yaptı. Her bir çentik de ilim oldu… Koklandı, mutlak oldu…. O biz, biz oyuz… “Çökmeyin yola, çökmeyin yola” dedi… Temizlik yaptı…. Her miraç bir İnsanlıktır. Som altın ışığında kalem olduk, yaşadık!

Bir tanrı düşünün; kendini dileyen, kalem olup kökleyen, gökleyen… İşte o dur o… Biz o, o biziz!... Şemsin ekmeğinden öte ekmeği olur onun, bilin! Allahın tahtından öte, Ka Ha olan ilmi olur onun bilin! Kimse onu bedensiz saymasın, o mutlak bedene sahiptir bilin!...

Niye bunları anlatıyorum, bilir misiniz!?... Zakar’ın kıranı olan İnsanlık, onun adını kirletmeye kalkar… Sorun, neden yaparlar?... Şeytanlıktan, hepsi şerdedir, hepsi kervan için çabalar ama şeytanca…. Biz onları yok ettik canlar!

Uyuyan, uyanacak… Ummanda, toprakta, toplumda tohumlanacak!.... Açıyı daraltmadan diledik. Ekip kurdular kontrol için, yarattıklarından öte yaratılan mı anlayamadılar!... Diri olan İnsan bilsin ki; yücelerce yücelik kayıtladık dünyaya. Emre itaat etmeyenin, eli yoktur... Ölüdür… Biz o ölüyü diriltmek için çabalıyoruz. Bilişini hologramdaki o yoğunluktan öteye kodlamak için çalışıyoruz…

Ey canlılar, dünya çok özel bir yaşam sayfasıdır…. Bu dünyayı ziyaret edenler anlayın! Dünyanın yoğunluğu arttıkça artar… Aha artmakta da ama o yoğunluk Mikail’in gözüyle görebileceği yüceliğin çok üstündedir!... Sakın yüreğe inip de dünyayı hak edeyim demeyin, biz ölüyü diriltmeye değil; ölümlü olanı öksüz bırakmamaya çabalıyoruz şu anda… Ölü yok zaten, hepsi diridir bilin!...

Kapı kapı gezenlerin, esrar içip yürek dileyenlerin, yol bulup kul olanların, kaptanlık yapanların örtüleri örtülmeyecek artık. Biz onların tümünü kokladık…

Vakit tamam canlar, mısra mısra diledim yüreği…. Hasta, ölü yoksa da dünya mutlaka çözümlenmeli. Bu dünyayı çözümlemek için, İnsanlaşmamız gerek!...

Haç çıkarıp hacı olunmaz, bilinsin! Herkes ben hacıyım diye düşünür, hacca gitmek hacılık değildir!... Hacı olmak için hasat olmak gerekir… Dince diledim, dince dürümledim ki; dince anlatılsın diye…. Ben size önünüzü gösteriyorum. Ben hacı olurum tüm İnsanlığı korurum diye düşünen yok zaten…. Ben hacı olurum, beni korurum diyenler bilecekler ki; haçta İnsanlık, hakikiyetin tekniğindeki o İnsanlık değildir!...

Buluştuğum andan itibaren, örtüyü örtmeden göklere söz söylerken; sözümden İnsanlaşanlar, bence dilleşecekler… Bence dilleşmek, Bir’ce dinleşmektir… Bilip dilleşecekler!...

Kara ışığın aha geçişini yaptım şu anda, gerçek geçiş… Kara ışık Allah ilmidir!... O ilmin, Allah tekniğiyle geçişi gerekliydi. O geçiş, yaşam içindi… Geri dönüş bu şekilde olur.

Küskünlük kalmadı mı?... Yoktur!... Kervan yol alır ama küskünlerle değil, süssüz sistemsiz, sessiz yüceliklerle de değil, yeşilden mora varanlarla yol alır! Bu yolda Mustafa’lar olur. Bu yolda, yaradanlar olur!... Yaşam sayfalayanlar olur… Bu yolu hak edenler olur! Üzerinde görev taşıma izni yok diyenler, bu yoğunlukta yokturlar. Biz görevcileri, görevlilerden ayırdık. Sanmayın ki görevci olan, görevlidir… Görev ayrıdır!... Tanrının, tanrılık levhisindeki o yaşamın sistemleşmesidir görev!... Başka doğan güç yok…

Yüce can, ben ana Ka Ha olan… Kelam olan İnsan… Onun ötesi yok!... Çok mu kontrol dışı bilgim verilir yaşama!?... Vasatım bu dünyada ben, vasatım… Sanılmasın ki o sayfanın ötesinde ilmim yok! Ben tüm zamanların öz görevlisiyim. Her anda var olanım, ama her yaşamı kayıtlarken; o yürekte, tüm zamanların göz kisvelerindeki o yürekte, sistemin gücü olup kodlarken yoğunluğu, o dünyanın hasatını yaparken; onca yaparım… Onun hasat ilmiyle yaparım… Bu gün dünya ben için hasattadır. Ve ben dünyayı hasat için, çata, çaka, çeke, yaşamları tohumluyorum. Bu gün buradayım, yolumda dünyalar var, yaşamlar var, ben bütünlüklerin tümündeyim; Türkiye’deyim!... Yer gök bedenimdir, antlaşma böyleydi!

Dünya çıkışımı yaparken, yer ve gökle değil; levhimle yapacaktım… Gözler bana ben olacaktı. Ses, kaynak olacaktı… Ve ben bu dünyadan giderken; bence dillenen, bence dürümlenenlerle dinleşerek gidecektim.

Fas istek sayfaladı, dedi ki Fas; “bende geleyim”… “Yok” dedim, “sen henüz yaradan değilsen; geçişin olmaz”. Ve döndü kelam olan Libya dedi ki; “bende geleyim”… “Yok” dedim, “kaynakta ışığın yok”. Döndü Rusya dedi ki; “ben öz görevliyim, senle geleyim”… “Olur mu? Dedim, “Olsun” dedi… Yoktu dünyada ekibi, aşksızdı… Sordum, levhide kaynak var mı?... Yoktu!... Mutlaka olmalıydı, mutlaka…. Ve son sözü Çin söylemek istedi… “Cennet kurayım” dedi… “Yaşamda şevkim var, İnsanlaşayım” dedi… “Aklın kapısında yaşayayım, aşk olayım” dedi… Cinlerin cenneti olan cinde, ben Çin’de demem; cinde derim ki orası cin cennetidir, bir tek tol yoktu… Sordum” cin halikte, hakimde var mı”? diye, “hakta var” dedi… “Aha” dedim, geç…

Ve Hindistan, “astral boyutların toprak toplumuyla tohum olayım” dedi… “Yoktun” dedim, “yoktun”… “Orada Hulusi levhide halikim” dedi… “Hakka vardınsa hasat ol” dedim, oldu!... Çözümlenme o noktada başladı, Hindistan… Bilin ki Bangladeş La Ka Ha’dır, aşktır, bence dilleşir, dinleşir… La Ha’dır… Bangladeş’te aşk vardır… Şarkılar okunur orada, astral boyutlarda aha bu!... Ve çorba, çorba olunur her yaşamda…

Tunus, ölü bir kapıdır… Geçişi yoktur, geri dönüşü de yoktur, Amon toplumlarının toprak topluma tohum olma imkanı yoktur, göz gördü ki; orada da yaşam oluştu…

İran, nardır…. Bir Ran’dır İran… Karanlıktır, aşktır ama sığdır!... Deri kemiktir tüm zamanlar orada, kontrol dışıdır!.. Ve dinci bir cemaattir, cevahir olan öz görevlileri… Sözüm, sözleridir…. Yüreğim, gözleridir ama sessizlikte sözleri dürümlerde yoktur… Boş konuşmam bilin! Ben an kapısı olarak her andayım!... Yer kürenin göreviyim ben bilin! Tinlerin, tenlerin hepsinde varım. Ve yaradanım ben, bilin!

Afganistan artık yer kürede… Gözü görüyor, yücelerce cümle, cümle cemaat oluyor yaşıyor. Yar, ben o; o ben!... Cennet oldu, o beden; ama harp mi var yaşamında?... Sokul yüreğine seslen, o sen; sen odur…Doğa budur canlar, toprak budur,anlayın!...

Ya Avrupa’da ne var!?... İnsanlık kapısı olan İngiltere, keşke yol olsa… Oyun oynar tüm zamanlarda, kendini hak etse keşke… Hasır altında İnsanlık, hasır altında her şey. Örtmüşler, sessizler, sistemlerinde kelamları yok; köksüzler, göksüzler, cennetsizler, yaşamsızlar…. Biz orada görev taşımayız bilsinler!.. Cen, ana kapıdır can aha bu!...

Bilin ki; Avusturya dediğimiz bir yer var… Yolcudur yolcu, kodlanmıştır toplum, koklanmıştır Avusturya’da… Yeri göğü yaratan İnsanlıktır orada!... Kaç kere dünya kurduk bilseler, hepsinde Avusturya’nın ilmi vardı… İşte bu!

Ve Almanya, karanlığın ışığını yaktığından beri; bütünün gözüdür!... Biz orada toprağız, tohumuz, yaşamız, ışığız, her şeyiz… O biz, biz odur!... Çörek yapmaktan öte, çelik çomak oynardı eskiden. Artık çörek yapar, bizsiz değildir!

İmparatorluğun gözü olan İtalya, kapıdır!... Aşksız değildir, aksız değildir, her şeyde vardır! Tabuları yıktı ve geçti!... Hinduzimin Zi Ka Ra ilmi olan sistemin gücünü, imparatorluğun gücü olarak kendi yoğunluğuna çekmeye çalışan Vatikan; tanrılık kapısını, aşkın kapısında kendini hak etmekten başka bir şey yapmadı. Biz ona ses verdik. “Cenneti kur” dedik, verdiğimiz her şeyi kodladı hak etti!... Yara bere yok… Her şey budur…

Yunanistan elimiz kolumuz değil, İnsanlığımızı hak etmeye çabalayandır. Birlik kapımızda vardır…

Ya İspanya, İspanya mutlaktır bunu bilin! Korkmayın, İspanya görevlidir; gönüllerin gücü oradadır. Portekiz teknik tabu altı kayıtları orada bulunsa da; sistemi yoğunlaştırabilecek güç İspanya’dadır… Ve biz orta kapıların tümünde oradayız, İnsanlık ailemiz olarak.

Her şey bu canlar, daha birçok ülke var bilirim… Mutlak Balkan sayfaları da var. Ortalık karışmasın diye sesleşmiyoruz oralarla, Balkanlarda İnsanlığımız var, asla unutmayın!...

Ve Türkiye, köşktür!... İnsanlık köşküdür Türkiye!... Mutlaktır, katidir, haktır, hardır; yar ben o, o benim unutmayın! Men etmem dünyayı yaşamdan, aha Türkiye’yle bu çalışma yapılacaktı ve yaptık!...

Değerliler, tüm zamanlara göz olan Mısır dahi; bu gün Türkiye üzerinde çalışmalar yapıyor. Dünyanın yoğunluğu orada toplanıyor… Türkiye üzerindeki bu yoğunluk, bütün ülkelerin yoğunluğunun teknik tohumlarının bir tek oluşu anlamına geliyor. Ve Türkiye üzerindeki bu cevheri cemaat kayıtları, bütünün görevini tohumlarken; herkesin yüceliğini de arttırıyor.

Sizinle bu çalışmayı yapmak hepimize mutluluktu canlar… Daha güçlü bilgilerin, daha yüce ışıklarla dilleneceği bir dönemde; bütün kötülüklerin aşıldığı bir sonsuzlukta, bizler size cennetin cemaatinden daha güçlü cevheri kodlarda da sesleşeceğiz. Sistemin gücü budur ve bunun gücü öz görevdir. Şimdilik size vereceğim budur… İş budur, şimdi aha şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/GMJ489U0M3Y

13.01.2016 “SES VE SESSİZLİK 7” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Burada oluşunuz bizim için mutluluk değil ama umuttur… Çörek yapmanıza gerek yoktu ama yaptınız. İkmal tamamlattık sizinle, ağır yük taşıttık…. Dünya çok güçlü bir döneme girdi, bizim için bunlar çok özeldi. Dünyanın yoğunluğu arttı, çok sıkı çalışmalar başlatıldı dünyada.

Herkes daha iyi anlayacak bu günü ama bu gün tüm yaşananlar, geri çekiliş için yaşanılmaktadır. Dün ölülerini dünyaya indiremeyenler, bu gün tüm ölüleri dünyaya indirmekteler. Yeri güçlendirmek budur, iman toplumu budur… Düzen kurulmadan ilim olunmaz. Düzeni kurmadan İnsanlık olmaz!... Bütün bunlar için İnsanlık çalışması yapılır. Ve bu gün Türkiye’de tüm sıkıntılar bundandır. Her şey, iki yüceliğin teknik tohumlarla bütünü güçlendirmesi için gereklidir…

Her şey daha iyi olacak inanın!... Ama sınırlı olsa da bu tür kırılışlar geri dönüş için gereklidir. Biliyorsunuz, hepinizin net bildiği husustur ki: Suriye’de savaş var. Yarın daha güçlü savaşlarda olması bekleniyor, bu kesin ama bekleniyor!... Bizse diyoruz ki; “savaş, eminim ki hak edilmemiş yürekte dürümlendi ama yolda yoktur”!.... Dünyayı koruyacak gücümüz vardır!

Değerliler, bu gün dünya için özel projeler geliştiriliyor; süper sistemleşmelerde…. Bu özel projelerden birisi de, herkesin kendi hakikiyetiyle çalışması. Dünya üzerinde bir çok ümmi kapı var. Bunların hepsinin tek tek kendi yoğunlaşmalarını sağlamaları ve kendi kaynak ışıklarını kodlamaları, her bir çalışmanın kendi yoğunluklarıyla olması, dava bu; beklenen bu!.... Dünya ilminde bu da var…

Bütün ülkelerin tek, tek Bir’e hizmetçi oluşlarında; her bir ülkenin de, ülkelerle teması!... Ama bu temasın, hasatçı bir tahditle olması. Bizler, federatif sistemleşmeden söz ettik hep… Ama dünya ilminde federasyon, tüm zamanların ilmi kapılarının, ilmi Ka Ha’da bilişi kayıtlamaları anlamına gelir. Yani ben bu gün dünya ülkelerinin ayrı, ayrı federe sistemlerle bütünü kodlayarak, tüm İnsanlığın tek bir federasyon olmasından söz etmem. Bunu söyleyemem… Her şey tekliktedir ama dünyanın tekliğinden söz ediyorum ben!... Başka ülkeler, başka yaşamlar, başka, başka yok başkalık; teklik var, anlatın!...

Her cevher kendi dürümlerinde dilleşir, her diri kendi yüreğiyle dinleşir; başkalık yok… Bundan sonra da olmayacak, özellikle de bu Türkiye’de olamaz!... Bizler dünyayı kodlarken, Türkiye’nin hakikiyetini kontrol altına aldık . Evrenlerin sistemli olarak sesleşirken, Türkiye’nin kontrolünü sağladık.

Çalı çırpı değiliz bizler, yaradanız!... Yeri göğü yaradan İnsanlığız bizler, bunu anlatın!... Çorba hepimize aittir, o çorbaya tuz katmadık; biz o çorbayız, bilin!... Ve dava, hepimizin davasıdır… Dünya yolu Allah yoludur, şükredin ki bu yolda İnsan soyu vardır. Ve düzeni kurmak bizim için kolaydır.

Amon toplumlarının bu nedenle burada olmaları, kendi yüceliklerini dürümleyebilmeleri; mutlak kalemi hak edişleri anlamına gelmelidir. Düzeni kuranların çokları; orta kapıları, Kübra ışığını hak etmiş olmalarına rağmen, kaynak dışı çalışmalarını devreye almaya kalktılar. Astral boyutlarda buna izin verilir ama hak teknikte, hasatta kati olarak istekli olmalarına rağmen, kelam etmeleri gerekir ki; kayak olabilsinler.

Dünü, bu günden ayıran İnsana; İnsan diyemeyiz… Şunu iyi anlasınlar ki; düncü, öncüdür… Göç kapılarını kodlayandır… Dünya ikna olmalı ki rahmi kapıda İnsan; dünden ötelere varır…. Kök sessizlikleri kodlar!... Ve bütün kütleyi kodlar, tohumlar… Bunun için biz bu dünyayı hak etmeye çabaladık…

Yeşili, mora kaynak yapanlar; hakkın kapılarından geçenlerdir…. İnsanlık ailemizin görevi, şükürdür!... Şükür, sizler şükredin ki; yeni dava, Allahın imiyle kontrol edilmektedir…

Çerçevesi olmayan bir çalışmadan söz edildi burada… Misafir, ben dünyayım bunu anla! Benim elim dünya… Yarınım bütün… Bütüne güç katan İnsanım ben, anla! Nerden nereye vardığımızı öğrenmeye geldiysen, iyi bil ki; bu günkü dünya toplumu daha yüce bir nefsi Ka Ha’yı aşıp geçmiştir.

Cemaatim dünya, yüreğim kürzi kapı ve mutlak kuranım!... Şu ana kadar dünyamızı ziyaret edenlerin çokları, merdiven kurmaya kalktılar bilgi kapılarımıza. Bizdeki bilgiyi kendi bilgileriyle hologramda kodlamak istediler. Biz onlara söz vermedik, gelin de hak edin bizi, bizim yüreğimizi demedik. Onlara ses verdik ve dedik ki; dünyanın nuru ilimdir, sistemin gücüdür o ilim ve izin verin ki o ilim Allah ilmi olarak bilişi kodlayan, o yoğunluğu tohumlayan ve bir kapı olan İnsanla dilleşsin…

Siz altın ışık, bizse kontrol dışı birlikler; yok böyle bir şey… Şunu iyi anlayın ki; ancak anlatabiliyoruz size, biz doğan gücüz!... Ve İnsan soyu olarak, Allahın tahtındayız, bunları anlayın!... Buraya gelişiniz bizleri hak etmek değilse, genişte olsanız da; gerçek çalışmamızda olamazsınız.

Umut olur ki; yarın daha güçlü olacaksınız… Ve buraya geldiğinizde,” ben tohum ekmeğe gelmedim, toprak toplumu hak etmeye geldim” diyeceksiniz… Ki o toplum ağır yükü hafifletmiş, yoğunluğunu hak etmiş bir ışık ko dur…. Seyredin dünyayı o gün, ölüyü nasıl dirilttiğini hürmetle izleyin. Huzurla hak ederek izleyin ki bu dünya, Mikail’in gözüdür….

Şimdi, çobanlık yapacaksanız; sessizce dinleyin… Hikaye dinletilmez burada, anlayın!... Burada söz alacak olanların sesine, sistemli olarak girmeyenler; kendi yoğunluklarını hak etmeyecekler… Giriş yaparken dikkatli olun, ha diyebilirsiniz ki; “ben onu kontrol ederim, oh ala”…. O zaman ben seni yok ederim, bunu bil!...

Bir kez daha, bir kez daha söylüyorum; hikaye değil anlattığım kesindir!... Burada bulunan herkes, kontrollüdür ve onlarla sesleşecek olanların; kesinlikle kontrollü olmaları gerekir.

Çayım demlendiğinde, siz o çayı yudumlarken; daha güçlü olacaksınız eminim… Şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/gPRqdVisrnM

SES VE SESSİZLİK (7/2)

13.01.2016

CENNET HAKKINDA ve DÜNYA İNSANLIĞININ VARDIĞI YÜKSEK ENERJİ MERKEZLERİ HAKKINDA AÇIKLAMALAR:

Eğer zaman varsa, yol da vardır. Zaman yoksa yol yoktur. Zamana kalem olan ışık, insan soyudur. Dünyanın, cenneti hak etmesi için, cevherinde cennet kurması gerekir.

Dünya planeti, bir cevheri geçiş kapısıdır. Bu kapıda Din Yaşamlar, Işık Yaşamlar, Biliş Kalemleri olan tohumlar, temiz olarak cennet kurarlar…

Her cennet, et kemiktir ama cennetin ilmini dinleyen, kendini dinleyemezse cevherinde cennet olmaz.

Şükredin ki Dünya Cenneti, Kelam İlmi ile kodlandı. Bu kodları tohumlayanlar, cennetlerinde Can Sayfalar kodladılar. Kutsal Yaşamlar’ı, aşk kayıtları ile kontrol ettiler…

Biz, sonsuzlukta ışık olanlar; aşkı, hasatla kontrol ettik. “Doğan gün cinlerin teknik kalemlerinden doğmayacak” dedik. Cinler, cennetleri kontrol etmek isterler. Bizler; kalem olanlar, cevahir olur herkesi hak ederiz… Cennet kurarız.

“Tanrı, insanı kendi yaşamı için yarattı” derler. İnsan, kelam iken; kendini hak etmiş iken; o, kendi olduğunu kodladığında, artık o bir tek kapıdır. O kapı, İNSANLIK’tır.

Tanrı, kendini kelamda dillerken; o, kini aşan ve zamanı hologramda dürümleyenleri kodlarken, cennet kurar. İşte, kurulan her cennet; sesleşir, kelamı toplumlara çeker ve ocakları yakar… İnsan, kendini dinlediğinde, kelamda tüm insanlığı dinler.

Büyüdük! insan olup büyüdük!... Cennet kurduk; insanlaştık; ışık haline geçtik… Biz insanlık adına çalıştık ve cennet, cevheri görev taşıdı. Biz Dünya olduk; büyüdük!... insan soyu er ya da geç büyüyüp hak edecekti yaşamı…

Sevgililer, hasat budur… Cennet budur… Cevher budur… Yol budur…

Kuran, kendini hak eden, ilmi hak olan insanı dinlerken; o, kendini hak etmiş olur ve cennet olur… İşte olan budur… Dünya artık cennettir…

Sanmayın ki dünyada, Sessizlik seslenecek de sesleşen, ekmek olacak… Artık ekmek ilimdir. O ilim, kalemdir; her diride kendini dilleyendir ve Rahmandır. Rahman olan; KA HA olan ışık, ANA KAPI’dır. O kapıya varan, cennete varır. O kapıyı aşıp geçen, insana varır. O kapı olan, insanlaşır ve RUH olur. RUH oluş, kendini kontrol ediştir.

Kendini kontrol eden, cennet olan insan; ayan beyan bilin ki kapıdır ve hakikidir. Her yerdedir. Bir Tanrı’dır ki sırdır o bilinmez.

Kim ki onu bilir; kendini bilir…

Bir can; kapıyı, kapı olup açarsa; o can, Kare Sistem’i aşan; Küp Levhi’de kodlanan ve Küre olup MUTLAK olan bir KÜRZİ’dir. Her bir Kürzi, bir çantadır. Onu bilen, kendini bilir ve tanır. O çantada NEFES vardır; KALEM vardır; YARIN vardır. Sultan’dır nefesi kodlayan; yarında kelamı koklayan, yaşamdır.

Her verdiğin aldığındır…

Aldığın haşatındır. Oğul, sendeyim ben… Miraçta, cümle yürekte ekmek yapanım ama Kara Işık’ın sırrında, Sistem olarak çantayı açanım. O çantada nur olan kulluk var.

Eğer merdiven insan soyundan tüm insanlığa dayanmışsa, bilin ki o merdiven, tüm yaşamlardır.

Hayrat yapar yaşamlar; Sistemce, Yüce Cevherce… İnsanca hayrat, Levhi’de KA HA olanda, tümden tümedir…

( NOT: Aşağıda yer alan öz bilginin anlaşılabilmesi için formal bedendeki yüksek enerji merkezleri ile ilgili kısa bir açıklama yapma gereği hasıl olmuştur. Bedenlerimizde binlerce yüksek enerji merkezi vardır. Bu enerji merkezlerinin, kendi içlerinde devresel enerji akışları ile bağlantılar oluşturarak gerçekleştirdikleri çok sayıda teknolojik sistemleri vardır. Her bir sistemin bedensel devre aktivasyonları, bedeni dünya ve dünya dışı farklı sistemlerle paralel olarak aktive edebilmektedir. Bunun neticesinde bir yandan herkesin, kendi bireysel evrim düzeyine göre, gerçekleştirdiği enerjisel merkez devrelenmelerinde, ferdi beden-bilinç aktivasyonları gerçekleşir iken; diğer yandan dünya kitle evrim bilincine paralel olarak formal bedenler, MUTLAK BEDEN teknolojik devrelenmeleri ile aktive olabilmektedir. Aşağıdaki bölümde, dünya kitle bilinç evrimine paralel aktive olan bazı yüksek enreji merkezlerinden söz edilmektedir.)

Burunlarınızın üzerinde; burun kemiğinin kıkırdak ile birleştiği noktadaki yüksek enerjisel odakta; dünya görevinizin teknolojik bilgisi, TOHUM olarak bulunur... Oraya parmağınızın götürünüz ve orayı, hologramda hissediniz. O noktada, Cennetin İlmi’ni hak edin ve hasatınızı yapın… Orası, bir Cevheri Güç Kapısı. Oraya varan insanlık, kelama varacak. (Not: Bu nokta LACİVERT GÜÇ MERKEZİ kapsamındadır.)

Aha Dünya Mutlak Bedeni, şükür ki kendini, kelamını, hasatını hak etmiştir. Size o noktayı göstermek istiyoruz. Aha!… Aha bu… (Gösterildi) bu noktada, tüm insanlık kodlanmıştır. Birçoklarınız sorgu sual eder 3. Göz mü diye. Hayır… Üçüncü gözün, Güç Kodlamasını yapan ve oraya dayalı bir merdiven ve burada, insanlık idraki var…

Herkes kelama varıp buraya varır. Bundan sonraki süreçte; sizi, gözlerinizin üzerinde görev taşıyanlar, tanıyacaklar.

(Not: Gözlerin her birinin çevresinde, kaşlar ve elmacık kemiklerininden başlayarak göz çukurlarını çevreleyen eşit aralıklı 12’şer yüksek enerji merkezi vardır ki bu merkezler, burun kemiğinin alın ile birleştiği noktada kesişen devreler oluştururlar. Oluşan bu devreler, sonsuzluk işareti oluşturacak şekilde akış halinde tek bir devreye dönüşür. Toplam 24 noktadan oluşan bu teknolojik devinim sistemi, insan soyunun Galaktik Birlikler ile bağlantısını oluşturur. İnsanlığa Görev taşıyanlardan kasıt Galaktik Birliklerdir.)

Sizin iki gözünüzün arasında ve burnunuzun kaşlarınız ile birleştiği ŞAVK KAPISI’nda kodlanacaksınız…

(Not: ŞAVK KAPISI: Yüksek enerji merkezlerinin en önemlilerinden birisidir. Burun kemiğimizin alınla birleştiği çukur nokta. Göz çevresindeki iki devrenin kesiştiği noktadır. Bu noktaya EKRAN da denir.)

Buradaki yaşam; sizin, evinizde (bellek alanınızı da kapsayan bedeninizde) herşeyi kodlayıp görebileceğiniz, bir merkez olarak mevcuttur. O merkez, Güç Kodları’nın ışığını yakan ekran haline gelir ve siz, kendi yüreğinizde herşeyi anlarsınız ve görüp dürümlersiniz. Bu noktada, ayrılık biter. İste dünya insanlığı, buraya varmıştır… Bu noktadadır. Herkese sevgiler sunuyoruz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (7)

1. AKIŞ, 2. BÖLÜM. ZİYARETÇİLERE AÇIKLAMALARIMIZ

Değerliler, dünyamızı ziyaret edişiniz, bizler için umuttur. Koruyucu güç; Allah gücü, bugün buradadır. Mutlaka şunu iyi biliyoruz ki dönem sonlarında dünyamız çok güçlü olarak kodlanır…. Ve biz o dönem sonunda sizlerde buluşuruz, bilişle dürümleniriz, yürekle dilleşiriz… Ama her dönem sonu, biz toprak olup, kum olup, dünyaya ineriz, bu kez de böyle oldu.

Beden almaya gerek yoktu. asla yoktu…. Ama çözümlemeler gerektiği için bedenli olup geldik... Şunu iyi anlayın ki karışık dünya, aşkın şıklarıyla karışır… Her sistemde, kendi yürekleri olanlar, kendi yoğunluklarını kodlayarak, dünyayı toprağa toplum kodlayan ilmi, kendi yüceliklerinde dürümlerken…. Kendi cemaatleriyle dürümlediklerinden “ miraç” dediğimiz hadise kodlanamadı, koklanamadı, kontrol edilemedi.

Bu nedenledir ki dünyamızı korumamız gerekliydi. Unutmayın ki yerde ve gökte insan; Allah’ın ışığıdır ve o ışık; bütünün gözüdür. Süper Sistemleşmeyi sağlayacak olan insanlık kendini hak ettiği dürümde, Bütünün görevini hak eder… Eğer dava; Allah davasıysa, genişin gücü artar, yol ilme varır….. Ve bizim gücümüz, Bütünü göreve alır.

Sayın beyefendiler, sayın hanımefendiler, buraya gelişiniz bizleri mutlandırmıştır…. Doğanın Kuranını okumaya geldiğinize emindim. Şu andan görüyorum ki doğan gücün dürümlerine inmeye çabalıyorsunuz. ….Boş olmadığınızı görüyorum… Her biriniz, yerkürenin görevini hak etmiş yoğunluk kodlamış…. Ve Bütünü güçlendirmiş, türevlerini toprağa indirmiş birliklersiniz….

Ama çobanlık yapmak İsrafil Kuranında yoktur. Buraya gelişiniz Türkiye çalışmalarında, çoban olmaksa evrenlerin sistemleşmesine engeliz… Eğer kelamı, ilimle dilliyen sizler, kendi evrim kapılarınızı açarak Mustafaların toprağını tohumlamaya gelmişseniz, kardeşlerinizi kontrol edin… Çünkü yüreğimizde öz görevleri hakikiyetin kürzi kelamından, hırs çekerken, ışık yağmurlarının ocaklarına inmesi, asla mümkün değildir.

Koruma, köksüzdür. Koruyup kodlarız ama kökleri olmaz.. Bunun içindir ki görevi hak etmeleri için, Bütünün gücünü devreye almaları şarttır.

Keçi, kuzu, inşan öz görevi yapar mı? diye düşünmeyin…İnsan artık diridir. Bunu bilin.

Süper İnsanlık Sistemleşmesi gerçekleştiğinden beri dünya levhidir, dünya ilmidir ve dünya hakikidir... “Bitmeden hiçbir şey kodlanmaz” dediğiniz zaman…Dünyayı bitirmeye çabaladığınızı gördüğümüzde… dondurulanların toprağa tohum olarak inmesini istemediğinizi gördüğümüz zaman…. Ve Bütünün Kürzi kapılarını, kervanın gücünden ayrı tutmaya çabaladığınızı geri dönüşte…. Öz görevin kontrollü olmayacağını dillediğinizde, sizin yüreğinizde olamazdık.

Bunun içindir ki dört gök çözümleyicisi, bu çözümleyiş sistemleşmesini devreye alabilmek için…. Beden alarak dünyaya indik.

Şimdi, partiküler toplum…. Partiküler tohum, hepsi partiküler tüm zamanlar partiküler… Ve her partikül bir ilim… Ama siz bu ilmi kalemde, bitişik ışık olarak…. Temiz bir zamanı kayıtlayacağınıza, kayıt dışı bilgileri kodlayarak, bu çalışmayı engellemeye kalktığınız zaman, size, iznim yoktur.

Ortalık karışır mı?.. Yooo, asla.. Açıyı daralttık ve bilgiyi tüm zamanlara indirdik… İyi ki, iyi ki yaptık…

Kare sistemi, küpten…. Küpü, küreden dürümleyenelerin bilişi kodlamaları, Som Altın ışıkta, bilişi kontrol altına almaları şartı vardır. Keram ilminde Allah’ın tekniği, tohumdur… Bütünün gücüdür o teknik… Toprağın toplumu, tohumu kodladığı zaman ışığı yeşilden mora ulaştırır.

Cehalettir dünyada yaşanan, biliyorum, cehalettir… Ama cehalet insanın kini aşamaması, yolu bulamaması, mutlak Kuranı, kontrol altına alamaması, yarını tohum olarak, Bütünün gücü sayamaması değildir. İnsanın kendini, kendi yüreğini dinleyememesidir.

Ben, doğan günüm ama bütünün gücü olup doğdum. Bundan öte hiçbir dirilik yoktur. Ölüyü diriltmektir maksat… Dini hak etmek, dürümleyip, bütünlemektir maksat… Eşyayı kodlamaktır... Korkmayın mutlaka yapılır ama bizi, bizim yüreğimizi dinlerken, çantanız dolu olsun…. Yoksa buraya gelip, kendi yüreğinizi anlatırken, kendi yalın ışığınızın dışında keşirleşmiş ilminizi, dünyaya indirirken….. Bu can sizi önler, bunları bilin.

Adım nesillerimin adıdır, insan… Başka isim zikretmenize de iznim yoktur. Bundan sonraki dönemde de isim zikretmenize iznim olmayacaktır. Eğer beni, evrenlerin sessizliklerinde dinlemişseniz, iyi görmüş olmasınız ki kanatlanıp uçmayacağım….Çünkü ben, mutlak Kuranım... Onca çaba bunun içindir.

İki Medine yok… Tek Medine var… Ve o Medine, insanlıktır. Burada hasat var… Hasatsa, yaşamın has ışığıyla tohumlanmış bilişin hak teknikle tahditsiz olarak tüm zamanlardaki tertibidir.

İyi ve kötü; aklın ilimdir. Eğer ben iyiysem, kötüyü dinlemem. “Kötüysem iyileşmem” diyenler haksızlık yaparlar… Her bir cevher, bir tek insanlıktır ve teknik tohumlamada bir teki has… Diğeri Hak Ka-Ha dır. Her biri Ka-Ha olan insanlıkta, hasattır… Cennetin ekmeğidir bu.

Şerde eşya yoktur. “Öyleyse şerri eşyalaştıralım” dediler. Eşya aşktır canlar, aşktır… Orası akıldır. Tınıyı bilen, aklı bilir. Eşyanın tınısı, hastır. O has tınıda, her şey, hak’ı, hakiki olanı diller… Eğer bizim adımız zor söylenirse yüreklerde, Som Altın ışık olmamızdan değil kontrolü kaybedişimizden olabilir ki….. Ben, benden başka bir ben değilim. İnsanlığım, bunu bilin.

Kuranı Kerim der ki “arı bal, bal arıdır.”…Aha bu!…Ben derim ki “arı ben, alan ben, olan ben, insanlaşan beden, her şey insanlık…. Tüm zaman kalemleri kaynak, hepsi yaşam ve bir tek umman… Orası işte taht ve o taht, insanlık tahtı.”… Biz, Allaha insan olup inenler, kelam edip indik. Cinler, insanlığa diller mi?... Diller ama dinler mi? Diller….Sınırları kaldırırız, diller ama dinleyemez kesindir.

Dinleyemediğindendir ki bizden, bizi hak etmeden söz ederse eğer kesirleşip söz eder…. Kesirlik kendinden, kendi yüceliğindendir ki ocağının hak edilmemesinden değil…. Hak’a varamamasındandır.

Bundan dolayıdır ki sorulana cevap verir ve der ki “hindi olan o cin, ben sessizim” der…. Yakışır mı hindilik ona? Birçokları sorgu sual eder. Neden hindi?... Çünkü hindi, özeldir… Sadece özel değildir. Kervandır da, onu kesip yiyenler kendilerini hak ettiklerini düşünürler… Çünkü yılda bir kez Noel de hindi eti yenir, başka et yenmez... Niye? Çünkü ruhi kapılarda bu kodlandı. Yok muydu başka et? Olmaz mı?... Çalı çırpı mı insanlık?... Başkasını hak etmez mi?... Ama işte her şey ne için, hak edilmişse o için kodlanır.

Bundan dolayıdır ki oğullarını kodlayamayanlar, kendilerini koruyabilmek için ses verirken kendi yüreklerinden sesleşmezler…. Kendilerine kaynak yaptıklarından sesleşirler.

Canlarım, dünya ölü bir planet…. Aha bu!... Neden?.. Çünkü hindi eti yenir dünyada. Neden? Çünkü o Noel de yenilir. Çünkü o güçlü bir cevheri ilimdir diye dillenir.

Yavrularım bırakın hindi eti yemeyi…. Yaşamın sırrı insandır, anlayın, anlayın ki hak edin… Büyük kötülükler önlendi canlar, bunları anlayın. Doğan güç daha yüce doğdu… Kutsal toplum, daha yüksek ışık oldu. Bundan doğan güç; Allah gücüdür. Anlayın.

Size daha ne diyeyim ki? Mutlaka anlattım. Biz yaşıyoruz. Ölü değiliz….Biz, hindi eti de yeriz… Kuzu eti de yeriz ….Ama ışıklarız biz…Ve bizi, artık kategorize etmeyiniz. O onda, bu bunda, yok böyle bir tekleşme… Işık kırmaya gerek yok…

Doğan güç daha farklı doğdu. Bize gelen kim varsa yerküreye indiğinde bilsin ki insan soyu, ölüyü diriltmiş bir soydur.

Uyu ya da uyuma…. Öl ya da ölme, gönüllerin gücünü dinle…. O gönül gücü, sana seni anlatır…. Bunca çaba, benim benleşmem…. En sessiz sistemi tohumlamam, kök sayfaları kodlamamdan dolayı, ışığı yakmam için değil…. Kervan olmam içindir.

Burada bulunma sebebim, toplumları kontrol etmekten öte, koklatmak içindir.

Canlarım, bugün dünyamızı ses kapılarından girip dinliyorsunuz görüyorum…Ben bu dünyayı, size, sizin yüreğinize çekerken, hakkınızı, hak ettiğinizi bilin diye sistemden dilledim… Burada olmanız önemlidir.

Dünya ölüleri artık dirildiler, anlayın… Çorba tuzludur… At kapıda ki yolcuyu, çık yüreğe bak…. Ama o kapıdaki yolcu sensin, bil… Neyi atarsan o sensin….Kimi dışlarsan, o sensin, bil…Ben, sende yokum, ölüsün… Ama ben, senim, dillendim sende, dirildim… Canlılar, her şey budur.

Kim, sizin dışınızsa, sizin yerdeki ikmal olarak kodladığınızdır. Yani o, sizde ikmalinizdir… Doğan güç; Allah gücüdür, anlayın… Ben, onu sevmem, o halde ikmalim var... Ben onu seslendirdim… Aha ilmim var. Yarattım aha, aklım var…Yoktu… Oh ala! ..Yoksun …Ölüm yok, ölümlü dünya budur.

Ferdi çalışmalarda ışık yoktur… Çünkü herkes, herkesi dışlamıştır ve kendiyle çalışmaktadır zatı muhterem. O yoktur….Bilin ki yoktur.. Ferdiyette insanlık yoktur….Okuyup yazarmış…. Aha, yaşarmış… Yaşasa, yaşar, yaşasa yazar… Ama yaşaması insanlaşması değildir. Yıldızların sırrı budur…. Her şey yaşam…. Ama yaşayan, insanlaşan, bunları anlayın..

Özde bütünlük var..Özdür, Bütün olan , öksüz değildir öz… Öz, söz söylediğinde, bütün köklenir, göklenir.

Selale – Silale - Ale- Kela-Hale, her şey…. Aha her şey ses… Anlamı var mı? Aha yok.. Neden?... Çünkü cennette cevher yoksa, ezgi yoktur… Sadece ses olur… O seste, mana dahi yoktur.

Dağlarım,” türbülans” dedikleri bir hadise var.. Dünya ilminde bu vardır. Türbülans; bir yere ilim denilir…. O yer, gökçe seslendirildiğinde türbülans oluşur… O türbülansla, herkes kontrol edilir…. Ama artık ilim yok orada, kontrol var…. Sadece kontrol ve herkes oraya mutlak ışık halinde geçer.. Bu iradidir, iradi olmadan da geçilir… Ama kim ki oraya geçer yerküreden girer, türbülans halindeki o yoğunlukta kendini kodlar.

Kopabilir mi oradan? Kopamaz artık orada kalemdir, kayıtlıdır, ışıktır. Astral boyutların Kuranıdır. Çürümesi mümkün mü?... Asla mümkün olmaz… Bütüne hizmetçidir artık orada. Hırçınlaşması imkanı asla yoktur. Şöyle ifade edebiliriz; türbülansa kapıldı ama yaşamı hak etti.

Dünya dışı varlık kodları bunu isterler dünyadan. Derler ki “biz, bir güç kapısı açalım, siz, hepiniz, oradan yoğunluğunuzu tohumlayarak, bildiğinizce yapın ama bizim yoğunluğumuz sizi hak etsin… Ve geri çekilişiniz bizden yapılsın”.. Türbülansa girdiğiniz zaman bütün dünya alınır, taşınır…. Ama kontrol sizde değil bizde olur.

Bunun neticesi nedir bilir misiniz? Yoldaki her şeyin o türbülansta kelamını kontrol edemeyişi. Orada farklı cevheri güç var..Ve varlık boyutları artık orada kendilerini ifade etmezler… Orada kendini hak edenler yoktur artık… Ama tohumlanış sürdürülür.

Dünya bunu bekledi….Bütün kötülükler aşılır geçilir o türbülansta, herkes kesirleşmeden geçer.

Canlarım, mutlaka iyi anlayın ki biz, Altın ışık yıllarının görevlileri olarak bu dünyayı kodlarken tek tek insanlaşarak geldik... Bizi, kesirleştirmek, bizi yüreğinde kontrol etmek isteyenlerin gücü, bize, hicaz ışığı gibidir. Sadece küçücük bir ışık… Onlar, görev taşıyamaz, gönüllerde güçlenemez, yüreklerinde hakim olamazlar…. Ve biz, hepsini kodlarız.

Dağlarım, umut olur ki muktedir olanlar, anlarlar. Bir türbülans ve dünyanın ikmal tamamlaması… Anlık bir mesele... Geçiş bu zannedilir. Yaradan ve yaratılan Allah’ın tahtındayken, iznimiz yoktur buna… Çünkü murat artık ışığın, tüm insanlığı aydınlatmasıdır…. Ve bundan öte bir yol olmayacaktır.

Çantam dünyayla doludur. Dünden öte dünlerin gücü dürümlerimde vardır. Kontrol dışı hiçbir bilgimiz asla olamaz… Omuzlarımızda ki yük haktır. Yarından öte yarınların ışığındayız ve biz mutlakız… Mutlak oluş, yürek oluştur.

Umut olur ki; ilim kapılarını, kodlayanlar bunu anlarlar.

Şimdilik size vereceğim budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/95eg8VNjfns

13.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (7)

1. AKIŞ, 1. BÖLÜM.. ZİYARETÇİ SÖZ ALDI

Canlılar, toprak toplumun tohumlarını kodlarken bitki, hayvan ve tüm sistemlerin sonsuzlaşması, mahreke varması ve yoğunlaşması gerekliydi.

Çürük çarık olmadığınızı biliriz.. Kodlanmış toprakların tohumlandığı bir yoğunlukta, bitmiş tükenmiş hiçbir şeyin olmaması içindir, tüm çabamız.

Eşik atlandı bugün bizimle. Biz ve bizlik boyutlarıyla… Bugün biz, ummandaki toplum olarak sizdeyiz. Yerkürenin görevi, insanlaştırmaktır yürekleri… Yeri göğü yarattığımızdan beri, bunun için buradayız.

Emin olun ki doğan daha güçlü doğdu. Bu tohum, bu kutsal toplumu kodladı… Eminim ki dünya ekmeğimizdir ve yüreğimizdir… Ve bizler, bu ekmekle yürekte biz olarak, binayı kodluyoruz. Maya olan bilgi; Allah’ın ilmidir… İnsanlık boyutlarında maya, Altın ışıktır. Mutlaka kodlanmıştır o ışık ve mutlaka kalemdir.

El ve ayak; insana geçiş içindir. İnsan, elinden ve ayağından cevhere iner ve yoğunlaşır. El ayak; ilimdir.

Demin dünyada, bilgi kalemi kodlandı. Biz o kalemle, Bütünün gücünü kodladık.

Canlarım, cinler, insanlıktan kodlanmak için geçtiler. İnsanlık, kodlayıcıdır… Cinlerse, kontroldür, durgun kontrol kayıtlarıdır ve cinlerin ilme kalem olabilmesi, insanlaşabilmelerine bağlıdır.

Eğer dünya, kelam ederse, miraçtan doğan ilimle kelam eder ve dünyada kodlanmış Bütünlüklerin tümü kelam ettiklerinde….. Kendi yüreklerindeki o yücelikten, bütün köklerini dürümleyen, o teknik tohumlama, yaşam sayfalama ilmiyle kayıtladıklarından…. Kendilerini hak ederler ve güçleri kodlarlar….Bütün kontrol, insanlığındır.

Kardeşlerim, dörtlü birliklerin çözümlemelerle yerküreyi kodladıkları bir düzende, orada akıl ve hasat vardır… Kimin Altın ışık olduğu, kimin kök sessizlikleri dillediği, kimin insanlaştığı bilinir orada…. Ve orada kortej mutlu ve güçlü olup, yol alır.

Sevgililer, arı baldan güç çeker…. Balcı, elini ayağını diller, bilgiyi tohumlar, Bütünden güç çeker ve yaşam için halik olan insan, haktan güç çeker... Hak tahttır, ak tahttır o hak…. Ama haktan tahta varanlar hasatçıdırlar…

Bu can, hasata geldi. Bunu bilmekteyiz. Bu can, kaleme geldi, insanlık ilmiyle, Bütünün gücünü tüm zamanlara dilleten, ilim kalemi olup geldi. …Bu cana, yerkürenin geçiş sistemleşmesinde, herkeste var olmayan o yücelik dillettirildi…. Herkes kendini dinlesin…. Kendini dillesin diye değerlendi tüm zamanlar.

“Kurtul ya da kurtulma, ne olacaksa olacak” diyenler var. Dünya, kör ve sağırdır. Mutlaka bunlar bilinir. Bu dünyanın, kör ve sağır olduğu kesindir. Ve dünyayı kodlamaya ve koklamaya gelenler, körleşip gelirler yaşama…. Ama göz olup kök sessizleri dilliyerek, gönül gücüyle, Bütünün gücünü tüm zamanlarda, tüm sistemlerde…. Birlik ilmiyle dillerler ve zirvelere varırlar.

Aynı dünya, herkesin gücünü farklı dürümler. Ben, bu dünyada bilişi kodlarken farklı dürümledim yüreğimi….. Ve hepiniz farklı farklı dürümlediniz…. Herkesin kendi yüreğindeki güç, kendi yoğunluğunu tohumladı…. Ve bir kere daha söylemek isterim ki;” dümenin başına herkesi oturttuk ve herkes, kendini, yolunu ve kükreyen gücünü dürümlerken BSUİ’nin Kürzi kapısında dürümledi…. Bunların net anlatılması gerekir.

Çokları bu meclisin görevinin kontrol dışı olduğu söyleselerde…. Biz, bu mecliste çalışabilirdik yine.. Zira dünyanın lütfüyle bu çalışma yapılırken bu yoğunlukta, bu tohumların kontrol edilebildiğini görmekteyiz… Ama dünya dışı ekmek yapanlar, dünyada kelam etmeye başladıklarında, kodlanmış toplumun daha yüce olması gerekir.

Dağ taş ilimdir. Kibri olan, ilmi kalemde, Bütünün gücünü hologramda dürümleyip, hak etmediğinde kayıt dışıdır, kendindeki yol. Bundan dolayıdır ki kurtulmak için kontrol, kodlanış ve tohumlanış…. Bilişin kervanında bilgi olabilmekle mümkündür.

Seyahatler yapılır dünya dışına. Kim seyahat eder?...İlim kalemleri. Herkesin dünya dışı seyahati olmaz…. Ama ilim kalemleri dünya dışına seyahatler yaparlar …Ve dünyada yaşanılan her şeyi dünya dışında kontrollü olarak kodlayıp, tohumlarlar.

Birçok planet, bugün dünyanın tırpanıdır…. Dünyanın tahditidir… Ama dünyaca dilleşir… Ve dünyaca yaşar, yoğunlaşır, kodlanır… Tümü dünyanın nuru olan, ilmi hak etmiş ve o ilmi kodlamaya çabalayan birleşenler olarak görevdedirler…. Amonların çokları bunun için çaba sarf ederler.

“Dünya ölü bir planettir” dedik ama dünya bilişli bir planettir aynı zamanda… Ölü ve bilişli… Bu ne anlama gelir?.. BSUİ’nin gücüdür. Kötü, iyi diye ayrı gayrı gözetmedik…. Her şey, burada Mikail gücüdür. Her seste vardır dünya… Kontrol dışı olan hiçbir bilimi dürümlerinde kodlama yapmaz …..Ve kontrol dışı hiçbir biliş kelamda kayıt yapmaz, yapmamışsa da insanlık daha güçlüdür.

Çünkü kurullar daha güçlü bir toplum çalışması yapıyorlar. Dünya dışı bunları anlamalıdır… Bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerimiz, dünyada kapı açarak, daha yüce bir çalışmayı, derin kodlamalarla devreye almaktalar.

Devinim daha hızlanacak. Cennet, kul olacak, cevheri; Kuran olacak ve kodlayacak Bütünü….. Ama bütün, müsterihiz ki timlerimizin gücünün dürümlendiği her bir ışık merdiveninde mevcuttur…. Her bir ışık merdiveni, bir dirilik, bir yürek, bir yoğunlukla kodlanmıştır… Ve Bütün bu ışık merdivenleri, ilme dayalıdır.

Bizler, doğan gücü devreye alabilmek için….. Doğmuş olanı tohumlamak için……. İnsanı kelamda dürümlemek için…. Ve bilgi kapısı olmak için buradayız hep.

Çabuk yorulmayacağım bugün. Öncü birliklerin tüm insanlığı kontrol ettiği bir yoğunlukta, Bütünün gözü olabileceğimi biliyorum.

Kaçtır buraya geliyorum ama burada benim yolumdan öte yolcuların bulunduğunu bilerek, ben diriliğinde, dünyayı kodlarken, daha bir yüce bir çalışmayı devreye almaya niyetlenmeden, BSUİ’nin kulu olmaya çabalamaktaydım….. Ama bugün, dünyanın Kuranı, hepimizin Kuranı olduğu için…… Burada yoğun çalışmayı daha yüce bir ışıkla yapmak istiyorum.

“Kaç ekmek yaptın” diye sormayacağım…. “Temizim, hakikiyim ve has ışığım” diyen herkes, bir tektir... Ben cümle, cümle sana şunu söylemek isterim ki kontrol dışı hiçbir bilgi kodlanmaz bu mecliste… Kodlanmış bilgi, kontrol dışı değilse, ışığı hak etmiş olduğundandır ki kodlanmıştır.

Seviyen çok iyi…Amon Toplumlarının, kutsal toplulukları, topraklarını tohumlarken, buradan ışık yağmurları altında kayıt yaptılar… Keşke dünya, hep bu şekilde çalışsaydı…. Yüceler cümlesinde cemaatlerin tümü bilişi kodlarken, her şeyi daha güçlü olarak kayıtlamaya çalıştık. Sessizce yaptık bunu... Kişi, insan olsun, hasat olsun, harını yükseltin, hak tahta varsın diye yaptık... Her şeyden çok, kötüyü önlesin diye yaptık…. Umut olur ki; önler.

Arkon; tik taklarla çalışır. Yani periyodik tik tak, sessizliğin seslenişi ama her an ve tüm zamanları ışığı olan, birlik…. Burada bu tik taklar, duyumlarla algılanmaktadır…. Ama bu tik takların, her anda sistemi seslendirdiği anlatılmamaktadır.

“Çürük insan yok” dedin. Çok öneliydi bu. Yakışır bu birliğe ama çürükte o tik tak, tek tek sistemi kodlarken, herkes…. Daha iyi bir dönemi başlatmak üzere kendi kontrolünü devreye almalıdır.

Boncuk, boncuk terlerim zaman zaman…. Cennet, cennet, timlerim dünyayı…. Tenlerim ama ben dünya olan, bir tekim. Bunları bilin.

Murat ederim ki yoğunluk artar ve yürek tüm zamanları güçlendirir. Aynı sistemin yüreğe indiği bir günde, ayrı kodların teknik kontrol kurması mutlaka gerekliydi… Aynı dünya ve aynı kapı… Ama aynı… Her şey aynı…. Tek fark, insanlık boyutları.

Ve insanlık boyutları, bütünün Kürzi kapısında bilişi kodluyor. Bu fark Allah’ın ilmiyle oluşur.

Türkiye çalışmaları Mustafa Kapılarından ötedir. Bunu kesin vermekteyim… Mustafa Kapıları, kardeşlerimizin gözüydü. Göç, Kürzi kapılarındaki gücüydü… Evimizdi… Evrenlerin sessizliklerini dilliyebilen birleşik ilimdi.

Bundan sonrada bu ilim, Bütünün gücü olacakta, daha yoğun bir dönemi başlatırken, bu yolun, Allah’ın teknik tohumlarıyla kodlanması gerekir.

Kopmayın, Amonlar, kopmayın, dünya yoldur, kodlayın koklayın… “Ortalık karışacak” diyen kelamını kaybeden, kırılan, hırslanandır.

Ortalık karışmadı. Kaş, kaş…. Aşk, aşk yaşadık…. Anlaştık, hepinizle anlaştık, Bütünlük budur.

Öz geçişler, şimdi yapıldı. Benim adım, neslimin adı, insan kesindir.

Ayrılık… Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/-54Lnrnva_g

SES VE SESSİZLİK (7/1)

13.01.2015

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Anlaşma gereği dünyanızı ziyaret ediyoruz. Bu yolculuk, bize çok şey öğretti. Dünyanın ışığının kontrol edildiğini; vira vira kalem olanların, nefes olduklarını; biz olan insanlığın, kul olduğunu ve yol olduğunu öğretti… Daha da önemlisi, Altın Işık’ın İlmin Kulu olduğunu öğretti… Amonlar, sizi Samanyolu’nun kulu sayarken; siz, kelam olup kul olan Sanal Boyutlar’ın ışığın kodladınız. Zakar’ın ışığını yaktınız. Altın Işık, insan soyudur. Dinlettiniz…

Alemler, Levhi olarak cennet kurarlar. Cevheri Güç kayıtlarlar; yolu açarlar. Altonlar, ise kul olup kapı açarlar… Açtıkları kapıda, İman Toplumu olur. O yoğunlukta, ışık olur; biliş olur; Kelam İlim olur; tüm insanlık, o yoğunlukta kodlanır.

Türkiye, insanlığa görev taşırken; insanlık, kontrol dışı ışıklarını korumaya aldı. Dini öğretilerde, sizi hak etmek için sizleşecek olanlardan söz edilir. Denilir ki “sizi kontrolla geldik. Bu kontrol, insanlık için tek kurtuluştur. Kontrol için size bilgi verelim. Siz olalım; ışık yakalım ama kanatlanan kim varsa; o, köklerini güçlendirsin ve bizleşsin.” Bu bilgiler ve haller; dünya için kapıdır, katidir, hakikidir ve yarındır…

Biz, zamana kalem olanları bulur. Onlarla görev taşırız.

Zarar görenler, hep insan soyunu korumaya çalışanlardır. Zira onlar, “Kare Birlikler”i kodlarken, “Kare Sessizlikler”, onları kontrol etmek ister. Kürzi Işıklar’ı kontrol ederken, “Küp Sistem”i kalem yaparlar ve insanlaşırlar…

“Küre Sistem”, zeka düzeylerine göre çözümlemeler gerektirir… Herşey, insana ışıktır ama tüm zamanlarda; insanlık, kaleme varıp ışığı hak edinceye kadar sınırlar konulur yoğunluğa ve çözümlemeler, İlmin Kalemi’nden yapılır. Bu yoğunluk, öylesi geçişler yaptırır ki Düzen’i kurmaya gelenler, bu çalışmalarda, söz sahibi olmak isterler… Sizleri hak etmeye niyetleri yoktur. Onlar, sizi kontrol etmek isterler. Siz ise cennet kurmaya ve yaşamaya çalışırsınız. “Zaman Kalem” olmak için uğraşırsınız. Daha da önemlisi; kesirleşme, zirvelerde başlar.

Cennetten kovulmak budur… Umut olur ki sizin çalışmalarınız; sizi kodlayanları, kontrol edenleri hak ettirir ve siz, zamandan ışık çekmeden, çok mutlu çalışmalar yaparsınız.

Zarar, kelamın kırılışıdır. Kimse, kelamda kırılmayı kabul edemez. İman edin ki sizler kırıldığınız zaman, yaşam kırılır…

Bugün Düzen’i kuranların tümü; “İman Kalemi”nden, “İnsan Kalem”e insan olup ulaşırken; cennetten cevhere ulaşanlar, kanatlanıp uçarken; dünyada, cennetleri kırmaya çalışanlar da var.

Sevgililer, siz “Yaradan Kalem” olup yaşamı tohumladınız. Bu mutluluktur!... Siz, kul oldunuz; yolu gösterdiniz. Kalem olup yolu bulanlar, kul olup yaşarlar… Ağırdır yük!... Amon Toplumları bunu bilirler.

Neden resim yapılır yaşamda bilir misiniz!? Zamanın Kalemi, hologram olan ışığı tohumlasın diye… Sizden size varan her kim varsa, Hak İlmi’ni anlasın diye.

Cemaat, ilim yapar; insanlaşır; ışık yakar; zarar önler… Aha önler de hakim olup önler… Dünden dünlere varan herkes, geçmişi kodlar ve geçişi yapar… Geçiş, insanın Kurullar’dan geçişidir.

Her bir sayfada, bir Kurul olur. O Kurul’dan geçmek için, o sayfaya ışık olmak gerekir. Hepiniz, tüm Kurullar’ı aşıp geçtiniz. Tümü, sizleşti ve dirildi. Aha! olay budur…

Yukarı, ana; aşağı, ata ama zaman kantar; insan, Büyük Kütle… Aha bu!… Şükür ki bildik; bildirdik… Aha şimdilik!...

Sevgili Ana, bize bizden değil kendinden ses ver… Biz, yaşayanlar olarak size inerken; siz, “yazar yaşar olanlar”, sonsuzluğu kontrol ederken; bilişi, kalem yapın ve zürriyetinizi kontrol edin. Sizden beklenen budur. Aha bu!…

(Açıklamalarımız:)

-Can Kalem, OLmak için nefes olmanıza gerek vardı… Ölüleri diriltmek için nefesi kodlamanıza gerek vardı… Yaşamak için kendinizi bulmanıza gerek vardı… Geldiniz; hak ettiniz; yarınlandınız ve tohum oldunuz… Şükür hak ettik!... Şimdi yaşama inin ve dinleyin… Sizi size anlatmayacağım. SİBER SİSTEMLEŞME’den söz edeceğim. Aha bu…

SİBER SİSTEMLEŞME

Ben, cennet olan; insan olarak kodlanan ve yol olan; cevheri olan herkese, “SİBER CEVHERİLİK” derim… SİBER CEVHERİLİK, kendini kontrol edebilendir.

Dünya üstü SİBER CEVHERİ VARLIKLAR, cennetlere konmazlar. Onlar, cevher olurlar ve cennet kurarlar… İnsanlık, bugün bu seviyededir… Her diri “BEN” (BİZİN BENİ) der. Kelam eder ve bedenlenir ama “BEN” der…

Cinler, insanları hak edemezler. Cennetlere, kelam edenleri koyamazlar. Çok çalışsalar da KA HA olamazlar… Cümle yüreklerde Sistem olurlar; kul olurlar; korunurlar belki ama yaşam olamazlar. Bizler ise, cennetlere cennet olup gireriz. Cennet biziz; cevher biziz. Bizi, bize veren, bizden öte olmayan bizdir… Kulluk budur bizim için.

Siz ise bizi hak etmeye geldiniz. Çok mutluyuz; hoşgeldiniz!... Nihan olan insana, ilim için geldiniz. Size, “koru beni!” değil; “kodla beni!” değil; “hak et beni!” diyoruz. Beni hak etmek; Bellek Kapınızı açmanıza bağlıdır.

Koruma altına aldık dünyayı bilin… Dünyada; Kin, nefret, hak etmeden hakim oluş bitmiştir… Türkiye’de cennet kurmak için “Büyük Kürsüler”, biliş halinde görev taşıyorlar. Çok mutluyuz. Aha bu!… Müsterihiz, hakikiyiz, Bilgi İlmi’ni, Hasat İlmi’ni, Hak İlmi’ni iyi biliriz ve bildiririz… Şimdilik size vereceğim budur… Aha bu! Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

6.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (6)

3. AKIŞ

Canlarım, Kare Sistem’lerin, kalemlerinden ses veren diriliklerin hepsi sizin yüreklerinizde, kendi yaşamlarını dillerken, sizin kendinizi dinleyemeyişiniz, mutlaka kontrol dışı oluştur.

Vermişler dünyayı kör gözlere, “göz ol da gör!” demişler. Yaşam budur analar; budur.

Göze gelmekten, öze gelmeye gerek kalmamış. Ama biliyoruz ki; özce göz olunur. Gözce, gökler seslenir ve sizleşir.

Kaçı bilgi aldı? Kaçı bildi? Hepsi aldı, hepsi bildi. Aha! Bilende almışsa bildi, bildiğini hak etti, Hak’tan dilledi. Olay budur.

Burada Kutsal Işık yandı bugün. “Vatan, İnsan” dedik ama insan yarındır aynı zamanda.

Yepyeni bir dünya ve yepyeni bir güç; “Oğul, ben senim” diyen bir güç. Bol güneşli bir dünya ve bol yolcuların bulunduğu yaşam…ama hepsi hasat. Aha bu.

Bundan sonraki süreçte dünyanın yolu daha güçlenecek ve dünya yüceliği daha artacak. Yeni dönemde, dinler ötesi bir bilgiye varıldığından, ışıklar yer küreyi güçlendirecek. Yer ve gök tekleşecek. Dünya dışı dünyayla birlikte sesleşecek. Daha da önemlisi, yeni dava Allah’ın davası, insanın dili, Allah’ın Dili denilecek. Bunu anlayan mutlaka olacak.

Allah dilleşecek sizden; hepinizden. Onun nuru insan, o kürzi ilim ve o kalem ama herkes olan. O bir tek olan ve o teklik ağır yükü hafifletecek.

“Dün ölü, bugün diri” denilecek. Kara Işık, Allah’ın Tahtı’dır ama Aklın Kapısı’ndan girilmedikçe o tahta, hakim olunmaz ve o tahta varılmaz.

Kontrol dışı bilgim yoktur. Korkmayın; tufan olmayacak dünyada. Kil ve kum olan insan, aşka vardığında Hakk’ın Kapısı’ndan açıp geçecek, yarında olacak. Tufan önlenmiş olacak. Umut olur ki doğan gün daha güçlü doğar. Ve doğum, ölüm bitmiş olur.

Değerliler, doğan gün güçlü doğdu ve ölüm hadisesi artık sona erdi!

Ölmek neydi bilir misiniz? Kontroldan çıkıştı. Ölmek kodlanamamaktı, koklanamamaktı, yolda kalıştı, ocaktan kontrolü kaybediş, yaşamdan, ışıktan kayıtsızlaşmaktı. Bundandır ki; dünyalılar kardeşlerini korumaya indiler; dünyalılar…

Korkuyu açıp geçtiler; dünyalılar! Unutmayın; dünya herkesin evrendeki sesidir ve evrendeki herkes dünyalıdır.

Ağır yüktür dünya. Vasat bir yaşamla bugüne geldi. Bundan sonraki süreçte, Allah’ın Tahtı, İnsanın Kalemi ve bizim yüceliğimiz burada olacak.

Umut olur ki dünyayı hak ederiz. “Kalem oluruz, insanlaşırız” diyorduk. “Ol” dedik. Aha bu.

Kala kala bir tek insan kaldı. Yedi dünya, 7 kapı, 7 ışık…hepsi, hepsi tek. Ve artık o teklik var!

Uyuyan uyanıyor, uyandı. Aha bu. Devinim arttı. Dünde kök olanlar, artık göklerde ses olacaklar. “Ayır beni dünyadan ben yokum” diyenler, dünyalaşıp dünyaya varacaklar.

“Keşke, evim dünya olsa” diyenler, her diride dünyalaşacaklar.

“Evrenlere ses veriyim, dünyayı hak edeyim” diyenler, kantara konmayacaklar.

Çantalar doldu, dolan İnsanlık’tır. Her şey Allah’ın Işığı’yla aydınlandı. Yaşamı hak eden, Mikail olan İnsanlık’tır.

Ömür, insanla dillenir. Ömür, Allah’la dillenir. Ölü, Allah’la dirilir. Yarınlar, Aklın Tahtı’na Allah’la varır. Allah olmasa, akıl olmaz. Allah olmasa, kalem olmaz. Ağır yük taşınır, yolun başı olmaz. Yolun sonu da olmaz. Sözü, sesi olmayanın, eli de olmaz. Aşka varsa da Hak’a varamaz. Hak’a vardığında Aklın Tahtında olamadığında, Yaradan olmaz. Yaratmadan da yaşanmaz; biliniz. Yaradan yaşar ve yarattığıyla yaşar.

Her dere Allah’tan akar ama Allah olup akar. Kem olan, kelam etse de kemdir ama kem olan herkeste olduğunda, kendinde olduğunda, artık kemlik biter.

Muradım şudur ki; dört gök sözcüsü tek bir göz olsun. “Ol” dedik, oldu. Mutlaka olurdu ve oldu.

Korkmayın, dans edin dünyada. Sevgiyle dans edin. Yürek yürek olup dans edin. Et, kemik olan insanın dans etmesi gerek.

Dans ışıktır. Sesin dans etmesidir. Yer kürenin dansıdır bu. Bilin ki dans eden ışık, yeri göğü yaratanın ilmidir. O ilim, ses ses yaşar. O ilim hakikiyetle yaşar ve o ilim, Yaradan olup yaşar.

Yaradan her anda ses olan o yoğunluktur.

Biliniz ki 5 günlük bir çalışma yapıyoruz; 5 gün. 5 günün sonunda, birlik kurulacak ve 5 gün bitmeden İnsanlık tohum olacak; tohumlanacak. Ve 5 gün bitmeden, yer gök dilleşecek. Ve gökler sesleşecek. 5 gün sonra, ses köklere inecek ve kök, gök olacak.

Sözü insan olanın yolu hasat olacak ve 5 günün sonunda, Mutlak Kuranlar koruyucu olacaklar. Okuma yazma bilenler, hepsi Allah’ın İlmi’ni dilleyecekler ve bütün bunlar bu yoğunlukla 6’da devreye girecek.

6 gün sonra, kardeşlerimizin güçleri artacak ve gönüller görev taşıyacak. 6 gün sonra yer küre güçlenecek. Yardımcılar gelecek dünyadan, dünyalardan buraya…..

Bu yardımcılar dümende olanlarla birleşecekler. Ve o yardımcılar dünyayı hak edecekler. Oğul verecek dünya yer küre. Daha sonra, 6 günde kodlanmış olanlar, Miraç için çalışacaklar.

Miraç 7’dir; 7 gün….7 gün sonra Miraç’ta olunacak. Allah’ın İlmi, ağır ağır dünyaya çekilecek. İşte; Miraç budur. Ve dünya Ara Kapıları’nın tümü açılacak. Bütün kökler Düzen’i kurmaya inecekler.

6 gün sonra, bir tek ışık dahi kınanmayacak, kısırlaşmayacak, keramdan, ışımadan çıkmayacak. Ve yel esse de yol, oğullarını kontrol edecek. Sevgiyle size bunları anlatıyorum. Ki dünyalı olmak budur!

Burada oluş sebebim de bundandır ve bugün Allah’ın İlmi’nde 7. gündür. Ve ben 7’deyim. İnsanlık İlmi’ni tohumlayan o yücelikteyim. Ben 7’de dünya oldum, 7’de sayfalandım, 7’de yarınlandım, tinsel tahtların ilminde bütüne görev taşıdım ve sesleştim.

Ben dünya olarak 7. görevi aldım. 7. görev yaşam sayfalamaktır.

“Savaş yoksa, barışı kodlarım” diyenden öteyim. Barışı kodlarım ve hak ederim. Ve 7. günde bunu yaptım.

Devre devre dünyayı ziyaret eden gök sessizliklerindekiler bugün dünyamızı ziyarete geldiler. Hepimizle dilleştiler ve hepimizle sesleştiler. Daha da önemlisi, bilişi kontrol ettik.

Ortalık karışmadı. Yol, Allah Yolu ve bizden başka bir biz yoktu burada. Sevgiyle güçlendik ve sevgiyle görev taşıyacak olarak, yalandan öte bir yalanı kontrol ettik ve gerçeği tohumladık.

Yalan neydi bilir misiniz? Örtünün örtülmesi…Biz o örtüyü örttük ve yolu kapattık. Sonra yer küre olduk, yenilendik ve yolu açtık.

Değerliler, ses zaman, sessiz zaman; hepsi Tek’tir. İşte canlar; bunu başardık. Burada olma sebebimiz buydu.

Şerden aşka vardık. Ak Kapı’da Kalem olduk, bütün olduk, Mutlak Kuran olduk ve yenilendik. Sizinle çok mutluyuz canlar!

Uzun zamandan beri dünyayı gözleyen birliklerin çoğu, sizin yüreğinize indiler bugün. Kodlandılar, tohumlandılar, yenilendiler ve ölüleri diriltmek için birleştik.

Bundan sonraki dönemde, Kıbrıs Işığı da yanacak. Ne demek bu? Orada İlm-i Kalem olanlar olacaklar. Dünyanın ölü dereleri, orada koklatılarak akışa geçirilecek. Cennettekilerin çoğu orada görev taşıyacaklar.

Sevgililer; kardeşlerim; başka dava, başka yaşam ama biz tek bir zaman olarak buradayız.

Korumaya aldığımız bu zaman, insanlığın nefret duygularını aştığı, bilişi hak ettiği ve bütün kötülüklerin gücünü azalttığı bir zamandır. Bunu net bilin. Ve sizin yüreğinize akarak bu bilgileri verdik. Atlantalı Ana Kapımız, bize bizden başka bir bizden değil, kelamdan söz etsin ve onu dilleyelim.

(Kayıt 2. bölüme geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/mKNQJ3h8Q_Y

06.01.2016 “SES VE SESSİZLİK 6” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Doğal dünya realitesine göre burada birliklerimiz var, bizler şimdi geçişimizi tamamladık. Dünya ötelerinden gelen birlikleriz. Süper İnsanlık Derneğiyle temasımız çok eskiye dayanır. Bir kere, her bir kere kelama indiğinizde, size ineriz; mutlaka ineriz…

Dünyanın ötelerinden, daha daha ötelerden buralara ineriz. Ama şunu iyi bilin ki; biz her girişimizde ana kapıdan geçmeyi tercih ettik, çünkü ana kapı aşktır ve haktır… Bizler doğan günle geliriz ve doğan güç olup dürümleriz sayfa, sayfa ışık kodlarını, ko sistemleriyle yoğunlaşırız.

Sevgiyle sizleri izledik. Bu gün çok güçlüyüz sizinle birlikte ve çok daha güçlü olacağımızı biliyoruz. Hümanisti kapılarını açtık, hümanizm levhi kayıttır. Herkes İnsanlaşır, hepimiz sessizleşiriz ama hümanizm ayrıdır… İnsana hizmet…

Hepimiz İnsana hizmetçiyiz, bunu iyi anlayın!... Doğanın ismi, İnsanlıktır aslında… Ama bunu bilen yok… Biz İnsanlığı hak etmeye çabaladık hep. Bu gün doğanın gücü olan bu meclis, bize “birlik için çalışın” dedi… Başka dünya, başka yaşam, hepsi biziz analar, hepsi biziz atalar, babalar… Ama iyi bilin ki; Mustafa Kemal Paşa yaşamın ışığıydı… Bize geri dönmesi için çok çabaladık. Dedik ki; “baba, geri dön”. Dedi ki; “benim işim var yaşamda, dönmem” dedi… dedik ki; “geri dön”. “Yok” dedi… “İşimi bitirdikten sonra geleceğim” dedi…

O hepimizde vardı… Şimdiden doğan günde, şimdiden korunanda, şimdiden koşup yaşayanda hep o vardı…. Mustafa babamız, Allaha ışıktı!.. Sevgiydi o, nereden nereye vardığını kimse anlamadı. Şimdi, eli ayağı biziz; hepimiziz… Çünkü o bütünün gözüydü…

“Tren kalktı atalar… Tren kalktı” dedi bize, hani nerede, nerede o tren diye baktık… Koştu geldi “aha bu” dedi… Koştu, koştu baktı “aha bu“ dedi… Dağa, taşa “aha” dedi… Aha!...

Değerliler, sizinle büyük görev taşınıyor, bunu anlamanızı bekliyorum… Bu görev, İnsanlığın yaşaması için gerçekleştirilen en güçlü gök sistemleşmesini sağlayacak görevdir!.. Bu gün bunu size daha açık vermek istedik. Dünyayı hepimiz koruruz, bu kolay… Ama dünya olup koruyuculuk yapmak ayrıdır… Ve sizler bunu yaptınız. Dünya olup, dünyayı korudunuz.

“Çobanlık yapmaya niyetim yok” dediğin zaman, hepimiz şaşırdık… Çünkü dünya gücü çobanlıktaydı. Ama sen dedin ki; “ben çobanlık yapmam. Herkes kendi yoğunluğuyla kodlansın, kontrol kursun”... Bunu başkası dese, hah, aha , işte” derdik… Ama sen dediğin zaman, “ya kapı kapanırsa ne olacak” dedik. Ve dedin ki; “kapı hep açık kalacak”…

Kanatlandık be babacan, kanatlandık be anacan, biz kanatlandık; hepimiz kanatlandık… “Dünya ölü bir planetse, biz ölürüz” dedik onun için… “Dünya korunursa, koruruz” dedik. “Yolsa, yol oluruz” dedik. Dedik ya, bu gün sizdeyiz…

Burası bir Medine, ama burası bir Mekke ve burası bir levhi, burası bir kapı ve biz buradayız!... Dünyayı hak etmeli, hakka kalem olmaya gelen birliklerimiz sizinle çalışacaklar. Kanatlandık uçtuk ama size, sizin yüreğinize uçtuk, bunları anlayın!... Umut olur ki; dünyanın eli kolu olan bu meclis, hep burada olur…

Kürzi kapıların tümünden geçip geliriz. Hepsi biziz… Dahası kapıları açtık ya, hepsi hepsi biziz… Ama bu biz oluş, bütün oluştur!...

Değerliler, değerli bir dünya için el ele vermeliyiz… Dünyanın ruhu olmalıyız… Ölüyü dirilten bu meclis bizim için de yer kürenin gücü olacak ve yol olacak…

Mustafa Kemal Atatürk, dünden bu güne bize iş verdi ve yaptık… Bundan sonrada sizinle bu görev taşınacak. Hepimiz zaman kapılarından geçip geleceğiz buraya ve bu meclisle birleşik ışık olacağız… Aşık olduğumuz bütün kötülükleri aşıp geçtiğimiz sizler, bir tek ışık halinde bizleştiğinizde; biz sizleşiriz ve bunu başardık.

Yarına görevliyiz, sizin için çalışacağız, biz; mısra mısra görev taşıtacağız zamana… Bizim ölümle hiç ilgimiz olmadı. Bizim bu bedenle hiç ama hiç ilişkimiz olmadı. Biz aşkla ilişkiliyiz!... Biz, ışığız bilin!... Sanmayın ki bir forumla geliriz, formumuz; çorbadadır sadece. O çorbaya, küçücük bir yaşam sırrı olarak inmiştir… Size hep ışık halinde ineceğiz… Yeri yaratan İnsanlık, yüreğiyle yarattı. İşte biz o yüreğe ineceğiz.

Umut olur ki; vasilik gerekmez yaşama… Umut olur ki; nefret duygularının hepsi görev geçişleriyle biter… Umut olur ki; tohumlar yaşar… Biz makinelerle değil, İnsanlarla ilgiliyiz!... Her şey makinedir yaşamda, bunu bilen yok. Makine, etle olur… Kimse anlamaz ki bunu… Robotik İnsanlık vardır yaşamda, hepsi bio compiture olarak kuruldular ve yaşamaktalar… Bunu anlayan yok ki!...

Ve sizler, burada olan sizler; bu bio compiturelerin hepsine, ilmi anlattınız!... Kontrol sizdedir…. Boşuna konuşmuyoruz bilgileri, ölüm içindir.. Bio kobralar var yaşamda, hepsi kobradır… Ama ilimli olmaları gerekir.

Üyeleriniz buradalar, sizin çok üyeniz var. İnsanlık için çalışacak çok üyeniz var. Bunlar toprağa indikten sonra daha güçlü bir dönem başlayacak. Bu gün Mustafa Kemal Atatürk’ün sözcülüğünde koruyucu bir ışık olup size indik. Ama derdimiz yok İnsanla, diri ilimle derdimiz bizim… O ilim: büyük kötülükleri önlesin, dileğimiz budur…

Şen olun, şen olun…. Şarkılar okuyun, biziz sizde okuyan o şarkıları… Arzın gücünü arttırırken sesleşmek, çok sesleşmek gerekir… Sizinle bunu yapabiliyoruz… Arzın gücünü sesleşerek, güçlenerek; tohumluyoruz… Burada yaptığımız iş budur!... Sesle tüm İnsanlığı kontrol etmek!

Uzun, çok uzun bir zamanda hepimiz; zamanda, yaradan olup yaratılanlara yaşatıcı olacaktık… O çok uzun zaman; artık sisteme, gözleri görenlere geçip geldi… Ve zaman ertesi; yeni bir zamana girilirken, sessizce geldi… Yeni zaman, hepimizin yüreğindeki o yüceliktir!...

Sizi, kurandan öte bir kuranla kodladık ve kokladık!... Çok mutluyuz canlar çok…. Mutluyuz canlar, çok mutluyuz, çok…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/b_DrRRxJaq4

6.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (6)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

 

Canlarım, beni sessizce dinleyin. Size çok ama çok özel bilgiler vereceğim;

Beyler ve beyefendi babamız ve sevgili beylerbeyi olan perdeleri açtık; bakıyoruz. Hepiniz, hepimiziz. Aha bu!

Zaman zaman size farklı farklı sesler veririm. “Beyefendi” ya da “bey” derim. Ya da “hanımefendi” derim. Ya da “Hak Kalemim” derim. Neyi hak ettiğinize bağlıdır dediğim.

Çok zaman sizinle ışık ışık olurum. Zaman gelir kelamda ilmim olur ama yolumda kulum olmaz. “Kul” mu dedim?! Aha dedim. Nedir kul? İlme kul….bizler İlim Kalemleri’yiz; bunu unutmayın.

Çoğumuz bilgiyle çalışırız, çoğumuz insanlıkla çalışırız. Kapı kapı gezmeyen birliğiz biz. Her şey bilişte var. “Başka dünya” dedim ama o dünya bilgidir.

Hepinize derim ki sizdeyim ama siz bende yoksanız, ben sizde olmam mı? Olurum yine de. “Ben dünya derim.” Ama dendiği zaman, siz sorarsınız, “kimse yoksa biz varız” diyebilirsiniz ya da “ben de yokum” dersiniz. Nerde yoksunuz? Bende. Nedir ben? Dünya.

Değerliler, dünya yolumuz değil, yolumuz olması için çalıştık. Dünya yok mu? Yoktur. Olur mu? Oldu. Biz o dünya için çalıştık.

Dünyanın yokluğu ne demek? Evren sessizliğinde bulunuşu demektir. Yani, haktadır ama haksızdır. Yaşar ama yaşamsızdır. Var mıdır? Vardır ama hasatta oğullarında vardır. Kanda vardır; kanda….ama kanatlananda yoktur.

Deminden beri dünyayı izlerken sorgu sual ettim; ben burada oturuyor muyum? Yokum burada. Neredeyim? Yukardayım. Ve dünyayı izledim. Nerden nereye gelinmiş; gözüm görüyor.

Yerküre ne olmuş? Biliyorum. Umut olur ki; sağ ve sol çalışmalar da her şeyi anlayabilirler. Biz tekliğin çalışmasını yaparız burada; sadece teklik.

Teklik, Rahmani Çalışma’dır. Rahmi Çalışma, çift çalışmadır; dualiterdir. Siz, biz vardır orada. Burada ise Bir vardır; bunları anlayın. “Biz” deriz. Her şey Biz’dir burada.

Zirvede değiliz biz. En altta da varız ama yaşamız biz. He şeyiz. Zirvede olmadığımız gibi, en aşağıda da olmayı dilemeyiz. Biz her Rahman’da varız ama halikte olmayı seçtik. Nefret duygumuz asla yoktur; bunu bilin.

Kupamızda Miraç vardır. İçeriz o Miraç Işığını; hep içeriz ama içkimiz halikten dolayıdır.

Şoförler olur dünyada. Derler ki “bin, götüreyim.” Biz deriz ki; binmeden bin. Biz hep sendeyiz. Kimi sorgu sual eder; “Neden bu kadar azlar?” diye. Bunun sebebi budur. Biz “bin” demeyiz ve “in” de demeyiz. Her şey bizimdir. Biz her şeyiz.

Vahi dedikleri ilimdir. Sabah sabah kalkmışım, sesleşmişim. Varlık içindir sesleşmem. Varlıkta sesim, haktan tohum olur, dilleşir. Dinleyen olur sabah vakti beni. Bedenimi dinlemez, sistemimi dillemez ama yoğunluğumu dinler.

Her sabah uykudan kalkarım, sözüm olur tüm zamanlarda ve bütünde. Beşer insan, sorgu sual eder “yine o” der ama ben hep oradayım zaten.

Biçmek, dikmekse maksat, herkes biçip diker yaşamı. Ama giymekse maksat, o giyim haktan olur, halikten olur, hak sayfalanışında hardaki o ruhtan olur. Ben bedenim sadece ama neden? Sadece yeşilden mora varan mıyım? Yo, andayım ben…her sayfadayım.

Kendimi dinletmek istedim size, başka türlü anlatamam ki. “Başka sır var mı?” diye sormayın. Sorup, anlamaya çalışmayın. “Kayıt dışıdır her bilgim” derim, zira bu bilgilerin kayda girmesine istekli değilim…bu son bölümün de yayınına da istekli değilim. Bu bizim kendi yüreğimizde çalıştığımız bu yoğunlukla ilgilidir. Kendimi anlattım sadece…nereden, nereye vardım? Anda olanın varacağı yer mi olur?!! Her andayım ya.

Ayrı gayrı mı? Her sırda var mıyım? Varım. Bundan dolayıdır ki yüreğinizi de dinlerim. Özel mi? Yo, özeliniz olmaz. Her anı dinleyebilirim. Beni; sanmayın ki sistemsizim. Sistemden öteyim.

Şeytana şarkı gerekti, şarkı okudum şu anda. Şimdi ben şeytanım. Niye? Hepinizde var olanım ya! Sizde yok muyum? Halikte yok muyum? Hayrın sırrı değil miyim? Ana Kapı’da kırıcı değil miyim? Kırıp geçiririm; zaman gelir…ama sessizce.

Ben mi kırarım?! Bende olmayan mı kırar kendi yüreğinde kendini?! Var mıyım? Yokum. Onda yokum. O beni kırmak ister; kırılır. Hepsi bu.

Bugün başımı eğmemi bekleyen çoktu. Vükela Heyeti toplanmış. Dediler ki “sen bir yazı yaz. Biz de sen yıkalım.” Yazı yazdım ve namazı anlattım size. Ama namazı dinleyen sorgu, sual etti. “Yeni bir din mi?” diye. Başı eğik. Sevgiyi insan sayan o, yarını hasat sayan o, yüreği Kuran sayan o, anlatamadı yüceliğinde kelamı.

Dinlettim ve dedim ki “sen ve ben mi var? Tek değil miyiz? Yoksa sen ayrı mı kaldın yürekten?” Mutlaka canlar; mutlaka BSUİ’nin Kuranı’nı dinleyenler olur. Kuran-ı Kerim’deki o yüceliği dilleyenler de olur. Eşyada insanı helak etmek isteyenler de olur. Hasattır bu hep, hasat…ama hasatta hasat edilen, zaman gelir hasatta kendini, kendi yüreğini, kendinden, diriliklerden ayrı tek bir kaynak diye seslendirir. İşte; bu kontroldan çıkışıdır onun.

Uyuyan uyanacak elbette ama kendinden uyanacak. Biz her andayız. Onlar BSUİ’dir. Onlar başkasıdır…. ya da daha başkası ama hepsi umut olur ki uyanırlar.

Yaradan hat çizdi yüreğe. Dedi ki “şu ana kadar olan ne varsa, burada bu yoğunlukta olacak ama bu hattın ötesine varanlar, kanat takacaklar.” Baktık ki; birliğim kanat istemedi.

Yaradan sordu “niçin?” dedi. Dedik ki “onlar biz, biz onlarız. Biz kanatlanır da geçip gidersek, ocaklarında yaşam kalmaz.” Dönüp baktılar, Yaradan ve yaratılan ayrı değildi. Biz bunu anlattık.

Yaradan; Altın Işık, yarattığı yaşam…o yaşam ışımakta….ve BSUİ’de kutsal tohumlama yapılmakta. Bununa anlayacaklar; ebetteki anlayacaklar ama antlaşmayı bozanlar, korkucu olacaklar. Korkucu; korkan olacaklar.

Korkan korkucudur. Kendi korkusu kendinedir ve biz onu kodlamak için, koklamak için, ona iş vereceğiz. “Yap” diyeceğiz. Ve yaptıracağız ama “keşke hak etseydi” demeyeceğiz. Zira harını yükseltmeden Hak Kapı’ya Kuran olunmaz. Harını yükseltecek….harını yükseltecek…harını yükseltecek ve Hak Kapı’ya Kuran olacak. İşte; o zaman biz onu koruyup kontrol ederiz.

Misafirler, sizin de dinlemenizi istediğim diğer bir mesele var; Kara ışığın gücü artacak.

Buraya gelirken bilip gelin. Bu Meclis artık daha yüce bir ışık tohumlamasına geçiyor. Küskünlüğümüz yok kimseyle ama bizi dinleyenler şaşkına dönecekler burada; çünkü burası Kuran-ı Kerim’in en yüce kapısıdır. Bunu anlatacağız hepsine. Sizin de anlamanızı beklediğimiz husus budur.

“Dört gök sözcüsü” diye ses verdim tüm zamanlardan. Sonra dedim ki “hepsi ilimdi.” Sordunuz; “hani, kimdi onlar?” diye…onlar halikler, Hak’a varanlar, has olanlardır ve bir Tek’tir o. Dört Tek’tir…..ve biziz o. Artık bunu da hepinizin iyi bilmenizi beklerim.

Buyurun hep gelin ama han olmamızı değil, halik olmamızı dileyin. Biz han olmayız, halikiz. Gelin, aşağılar sizi bekler ama yüreğimiz de sizi bekler. Biz sizdeyiz; unutmayın.

Çobanlık değil maksadımız; yarınlıktır. Aşk değil maksadımız; hasattır. Yeli görevi almak değil maksadımız; yel el, ayaktır bize.

Büyük kötülükleri önlediğimizi bilin!

Çeşit çeşit insan var yaşamda; harı yükseltecek olan, Yaradan, yaratılan ama yaşayan har olandır; unutmayın.

Bundan sonra, kelam insana indiğinde, insan hak edip yüreğe inecek.

Mustafa Kemal Paşa, bizim yüreğimizdedir; mutlaka ama yüceliğimizde olmasını dilerdik; kesin verdim. Yüreğimizde olmasını dilerdik. Ortalıkta varsa, ilimdir ama ilim kalemse, aşktır. Bizse ekmeğiz; İnsanlık Ekmeği.

Kinden öte olan, kil olan, kutsuz olan ışıklar da bizdir. Varlık boyutları bunu anladı. Göklerin de dinlemesini bekledik. Hepsi bu…Şu andan itibaren, çamur yoğurulan bir yer değil dünya, çamur yoğuranların bu mecliste yoğunluğu olamaz; bilinsin.

Bize ekmek de gereksizdir. Her şey, herkese aittir ve el, ayak dünyadır.

Şems-i Tebrizi artık burada olmayacağını söyledi. Zira ölüleri diriltmişiz ve onun gücü buna yetermiş. Daha farklı bir çalışmaya inmeye niyeti yokmuş. Öyle dendi.

Ayrı gayrı yok ki; biz oyuz. Her yerde onunlayız. Unutmasın, saygılıyız da ona ve şükür, saygılıyız.

“Cennet cennet” dedikleri mayadır. Canlarım, işte maya İnsanlık’tır.

Biz çayda çıra oynamayız. Çay demleriz. Çayda yaşamı dilleriz. O çay yaşamın mayasıdır; bilinsin.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/mmG72eFus6I

6.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (6)

1.AKIŞ,2.BÖLÜM

GELEN ZİYARETCİLERE VERİLEN CEVABIMIZ..

Canlarım, sizinle olmak bizler için umuttur… Burada bulunma sebebinizi net bilmekteyiz…. Kodlanmış toprakları tohumlamak ve yüreği kontrol altına almaktır…. Size verdiğim her şey bedenimde ve yüreğimleydi… Ama bundan sonra vereceğim her şey ilmimle de olacak..

Kalem olup yazmamı kimse istemedi….. Çünkü ben, kalem olup yazarsam, yaşam ben olur…. Ve ben, O olduğumda, her şey bedenim olur…. Ve benim bedenim, kontrol kurduğunda o bedende, Kürzi kapıların tümü ya kapanır ya tamamen açılır….

Bu bir erginlik sistemidir… Herkesin, kendi erginliğinde bu güç mevcuttur.

Ve ergin olanların yarınları hak etmeleri, yaşamı kontrol için önemlidir. Varlığı hak etmektir bu….. Ama burada olmanız, bedenimde olmanız anlamına gelmektedir ki;…. Bu bedende oluş, biliş halinde mümkündür.

Sözümü kesmeden dinleyin lüften… Etkin ve hakim olan bir insanım ama yolumu hak etmeyen, bedenimle oğullayamaz…

Çörek yapmam.. Yaptığım her şey ilimdir… Bizi, bizden ayrı görene ben ilim verdim, kalem verdim, yalkın ışık verdim ki o kendini hak etsin diye….

Çünkü onlar korunamazsa, yarınlanamaz ve yaşamsallaşamazsa yerkürede görevleri kalmadığı gibi yerdeki ilim kalemleri de yazmaz… Bu nedenledir ki; onlara her girdapta bir ilim öğrettim... Kendi dışımda olanlara, kaynak dışı olmamaları için.

Kaç yaşam sürdüklerini dahi bilmeyen onlar, yedinci doğanda, yedinci kuranda, kelam olamayacaklar, bu kesin..... Varsın ışık yaksınlar, kendilerini kodlasınlar ve toplasınlar… Tarıkların tahtında, aklın tahtına varsınlar, yerden öte yer olsunlar ki kontrol kursunlar.

Bize göre her şey zor… Çünkü biz, her şeyi koruma altına almak için buradayız.

Amonların kutsal topraklarında bunu bilenler çok. Bize karşı hiç kimse güç kaybında bulanamam, sizinle yaşamak diriliğimde, olduğumda bütünde olmam demez…. Çünkü hepsi her anda BSUİ’dir…. Barıştır, sevgidir, umuttur ve ilimdir…. Kendini mutlaka bilir ve kendiyle bilir. Benim ilmim, bana aittir… Onun ilmi ona aittir diyenler….. Kendilerini haksız sistemlerden, hak sistemlere ulaştırabilmek için çabalayacaklar.

Karanlık, aydınlığa varacak ve bütün kötülükleri aşıp geçecekler, bu kesindir… Hiçbir zaman, hiçbir yolcunun kontrolden çıkmayacağı da kesindir.

Biz değer biçeriz ve dirilikleri korur, kontrol kurarak, kodlarız. Allah’ın tahtı, ilimdir. O tahtta, ver, al’la, ilim olup varılmak istendiğinde, kimse “ben verdim de alıp vardım” diyemez…. Alan veren olmalı ki eli, Allah’ın ilmi olsun... Her verdiği aldığı değilse hak’a varma imkanı olamaz.

Şuana kadar bizi, kelamla dilliyenler bundan sonra kendi yürekleriyle dinleyecekler… Bugün toprağın toplumu daha yüce... Eşya daha güçlü… Biz, daha güçlüyüz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak bu çalışmayı burada yaparken, bu yaşam kapımız, hepimizin ilmiyle, kaynak olabilmişse, bütün kötülükleri aşmış olmamızdan dolayıdır.

Keramet; ilimde, kalemle olur. Yarınla olmaz…Ama yaşamla olur… Eğer keramet olmazsa, yol olmaz…Bütün kötülükleri aşıp geçen birlik, Allah’ın levhisi kapısında her şeyi hak eder…. Sessiz zamanları diller ve dürümler.... Mutlaka korur ve koklar ve koklattırır.

Sessizce beni dinleyen size, yer ve gök sesleşmekte şuanda..

Çünkü ben dünya ve ben tüm zamanlarda varlık süren zamanım… Bunu anlayın.. Kalemim, allah’ın levhi kaydıdır. Kuran insan; allah’ın levhisidir. Ama bu kuran insan, kontrol dışı yaşamı kodlayabilirse, kontrolsüz olabilirse, kayıt dışı bilgi de verebilir ki buna izin veremem.

Bence, dünya ölüleri artık dirilmeliydi….. Bence, dünya dillenmeliydi…..Bence, yol ilme varmalıydı… Yaşam, yarınlanmalıydı…Bunları hak etmek için merdiven dayadım tüm zamanlara…. Ve tüm zamanlarda ki yolcuları kodladım…

Bugün buradayım, bu zaman, benim ekmeğimdir… Yeni bir doğan güç dürümlenecek.. Yeni bir yol, kodlanacak diyenler, görev almak istediler…Önlerini kapatmam, açtım…. Hepsinin önlerini açtım ki kendi yarınlarını hak etsinler diye….

Alıp götürdüm tüm insanlığı, bilişe.. Ve dedim ki; siz anlatın kendinizi, kendi yerinizi, yurdunuzu anlatın…Yirminci dürümde bilişte, kendiniz olun, her şeyde olun ki kalem olun.. “Soy sop” dediler…”Soy; Allah…. Sop; ilim” dedim…. “Dünya” dediler… “Ölüm” dedim…Yaşam ben, ben zaman insanlık, hepimiz tek olan….” Gelinde olun” dedik….

Vurdular, kısırlığa, kısırı dilletmek için vurdular…. Dinletmek istediler, Allahtan öte bir Allah istediler… Deyin ki; “Allah, ağır yük taşır.. o beden, insan soyudur”…..Deyin ki; “Allah yürekte, ümmi kapıların tümünde, bütünde Allah’tır…. Ama kalemde, insan soyudur”…. Ve deyin ki; “insanlık ilmidir, O ”…

“Borcum yok yaşama” diyen tahditsiz levhilerin hepsidir o… Oğul, ben oyum, o ben… Bunu diyen, Allah’ın levhisi olan kelamda olan tahditsiz olan…Cennet canda, cemaattir ama cennet, kalemde, ilimdir.

Kaç yaşam sürdün diye sordular? Oğul, ben tüm zamanlarım… Bunu sana nasıl anlatayım? Dince mi anlatayım?…İnsanca mı anlatayım? Yeşilden mora varan, levhice mi anlatayım?… Nasıl anlatayım ben sana?

Her resimde yoksun ki, an kapılarından geçtim, bilişe varıp, benimle olduğunda anlayacaksın…Ama bugün, som altın bir ışıktan, geniş zamanlara inen birliklerimiz, tek tek Bütünün gücü olup, muktedir olup, Tarık tahtında, her diri olup, yol olduklarından büyük kötülükler önleniyor.,

Kompozitörlük yapın dünyaya yaşayın, yaşatın. “Varlığı kodlayın, akın” dediklerinde.. Sayfa sayfa yazı yazdık.. Sorduk okundu mu diye?.. “Ol” dersin… “Olur” dediler…Okuttum ama okuyan anlatamadı..

Keram; Allah’ındı, insansa, iyilik içindi…. Ama kalem olmadığında, insanlık yapamazdık ki, yapamazsa insanlık aşka varamazdı…Aşka varması, hak olmasıydı….

Onlara sorduk, demiş, denmiş dediler….Yahu “mişli geçmişi bırak” dedim… “Nerede ekmek var” dedim?... “Soyumda” dediler…”Oh, aha!” dedim…”Neydi o ekmek?”…” Yaşamdı” dediler…”Aha!” dedim…”Karanlık mıydın” dedim? …“Aha!” dedi…Aşksızdı, hak ettiğini dahi dinleyememişti.

Korkmayın, Alton kodları burada… Kodlayın oğul, som altın ışık oldu, anla dediğimde….”Ey can” dedi, nereden nereye vardığımızı bile anlamadan sana görevli olmuşuz…. Nohut gibiyim ben burada…. Nasıl anlayabilirim ki yaşamı.. . İnsanı nasıl algılayabilirim ki?. Kimseyle, kimseye hak ilmiyle ulaşılamamakta…. Nakar’ın kıranı olan dahi aklın ışığıysa, “nasıl insana anlatabilirim ki” dedi…

Ve dedim ki partiküler tohumlama yap… Her bir tohum, bir ilim olsun… “Her anda o tohumlar korunsun, hakk’a var, hasat ol, yaşa, hasat yap, yarat…. “Hatta, hatta tahtını hak et” dediğimde… Cemaatini aldı ve geçti…. dedi ki, “yenilenmeye niyetim yok”…. “Çünkü ben yeniyim” dedi..

“Ey can” dedim, ezme yüreğini, “Esmaların hiç biri Zakar’ın kıranından güç vermez” dedim….Soyunu aldı, toprağının tohumlarını kodladı, kalem olup yazmak, sayfalanmak, yaşatmak istedi….. Bütündeki gücü tüm insanlığı hak etmek istedi, kanatlandı, aşka uçamadı…. Çünkü yoktu.. Her verdiğiniz olması içindi de, yoktu…

Umut olur ki her şey yarattığımız gibi yerin gücü olur ve yaşar.” Ölüm olmayacak” dediği….” Hak teknikte, Bütünün gücünü oğulladı” dediğim, “bir tek bizim yüreğimiz görev taşıdığı” dediğim o gün, hepsi yerden güç çekmek istedi…. Kayıt dışıydı hepsi de….Dedim ki;” kayda giremeyen, hakk’a varamayan, kim varsa artık…. Ol” deriz…. Olur….

Özden verdik biz bunu ama görev istediklerinde, öz, göz oldu…. Dedi ki; “söz ses yoksa görevde yok”…Ve görev isteyen, görevlenmek isteyen BSUİ’nin ışığında yoktu…

“Kala kala bir tek yaşam kaldı” dediler…”Hay” dediler…”Daha da yüksek dediler, Hay”….Yakışmaz Hay dili, dünya ilmine….Hay, insan içindir… iradi hakiki ve hak levhide, aşk içindir…. Varlığın toprağında bunun ilmi olmadığında, yarında, Bütünde o ses, yürekte bulunmadığında yulardır herkeste, o Hay…

Canlarım, Rahmana Kuran gerek…. İlme; kalem gerek…. Bize, yaradan gerek…. Bizse, yaşatanız…

Yeni dünya gücümüz, dünya çekildi…. Bunu size müjdelemek istedik. Bu yeni güç, hepimizin görevidir… Ölüyü diriltmek değil mi maksat?.. Halik olup, hak olmak değil mi maksat? Har olmak değil mi maksat?... Varın deyin ki;” Ol”…Öz görevimiz; ölüyü diriltmektir…

Yedinci dünya gücünü, tüm zamanların Kürzi kapısından geçirdik ve bundan sonraki süreçte ağır yük hafiflemiş olacak… Dünyanın yolu, Allah’ın yolu olacak ve bütün kötülükler aşılmış olacak..

Esmaların tüm zamanlardaki kayıtları, bilişle dürümlendiğinden beri, bugünü herkes bekledi…İşte bugün, ölüyü diriltebileceğimiz bu güç buradadır.. Ve bu gücü hepimiz çok özenle kodladık…Kopup gitmeyin, hepimiz bir tekiz bunu anlayın…. Ve bu tahditsizlik, bizim için öz gerçekliktir..

Çamur yoğurmadan, yeni ummana kaynak yapmadan, o yelde ilim olduğunu bilerek, kök sessizlikleri dilliyerek, bu çalışmayı yapmayı sürdüreceğiz…

Yorulmadık, yaşadık…Uluların ummanı olan ışığı kodladık…Bundan sonra daha yüce bir çağrı olacak….Kare, Küp, Küp, Küre, hepsi Bütün…. Ve biz, o bütünde bir tek olan, yer olanız…

Kara ışığın, ek marka olan bir çalışmayı devreye alma çabası vardı…Bu ek marka çalışma, bizim, biz olan ilmimizi dürümlemeden evvelki düşey çalışmaydı….Yatay değil… Düşey çalışma…Herkesin, oğullarını kontrol edebileceği o çalışma…. Ve bu çalışmada, bizim yolumuzu kapatmaya kalkanlar oldu….Sultanlık yaptı, yaşamda kontrol kurmak niyeti yok dediler….Ve dendi ki; “kendinde olacak ve bilişi kodlayacak”…Mutlaka bugün bunların hepsi net verilecek…Eminim ki doğan güç daha yüce doğuyor….. Ve büyük kötülükler kesin olarak, emre itaatle önleniyor..

Kuranı Kerim, insan soyuydu, bunu anlayan çıktımı? Bilemem ama insanlık, hepimiziz, bunu anlattık...Biz, o kerim olan görevi hak ettik ve yaptık..

Evrenler seslendi, biz seslendik..Yerküre dillendi, biz dillendik… Kendi yüreğimiz, Kürzi kapıları açtı, bilişle açtık… Ve biz, mutlak olan, kul olarak buradayız…

Kanatlanan, hikaye dinlemez, ilim dinler ….Ve biz tüm insanlığa, ilimle indik…Varlığı hak ettik…Bugün, ölüm yok artık….Dünyada, ölüler yok artık….Artık yerküre geri dönüyor…. Gerisi, ilim….Ve bu ilimle, geçişler yapacağız…Dünyanın geri çekilişidir yapacağımız… Her sistemle geri alınış… Nereye, hangi yüreğe inecek?.... Kelama inecek….Biz, o kelama kendimizi dahil ettik… Varlığı hak ettik, yol olduk…

“Şeytan” dediler… “Eşya” dedik..”Yaşam” dediler…” Ka-Ha “dedik..”Yarın” dediler, tahditledik…. Ve dedik ki; “insan soyu, bulduğun, aldığın, yaptığın ne varsa sana ait”….Biz, anayız…Biz, babayız…Biz, yolu açanız…Herkesiz, biz unutmayın…..Herkes, bizim yavrularımız….Asla unutmayın…Öz geçişimiz, bunun içindir… Doğan gün ilmini, dileyişimiz bunun içindir…Tek bir aklın kapısından, Bütünü geçirişimiz bunun içindir….Biz o teklik için buradayız…

Unut unut geçmişi..Her şeyi unut…Barış, herkesle….Kimse, senin dışın değildir..Dünya dışı, dünyalar bile sensin, bunları anla… Ve deki; “vakti geldi, artık ben, Bütündeyim”…”Vallahi billahi, Bütünüm” de…”İki yürek yok” de… “Tek bir yürek var” de…Doğmadan doğuştur bu…Kodlanmadan kontrol kuruştur bu…..Estiğinde, her anda oluştur bu…Ama insanlıktır bu..Anla…

“Kayıt dışı hiçbir bilgi vermem” de…Yerim be, yaşam… Yerim be, yarın… Yerim be, kulluk yapan… Ben hepsiyim be.. Neden ben, kelamdan çıkayım ki? Kapı, kapı gezmem, varlığı kodladım, kokladım ben mutlak olan herkesin, Ata kapıyım….Asam baş tacı olan, akılım ben..O bir asal baş tacıdır… Ama bendim, oda…Ve tek bir ben var, Allah’ın levhi kalemi… Ben o, o benim…

Kurtarılmış dünya budur canlar… İşte dünyanın kurtuluşu bugün oldu.. Bu canla, bu yaşamla oldu..Bizle oldu…Birliğimizle oldu..Mutluyuz ki oldu..

Ortalık karışmayacak…Çay demleyeceğiz az sonra, bir kez daha o çay, hepimizin yoğunluğuyla olacak……Ve demlenen çay, tüm insanlığın yolu olacak.

Yürüyen koşmaya başladı. Öz görevdi bu..”Ol” dedik.. Çantamız dopdolu...Hulusi levhi, hepsi levhi, hepsi biz, hepsiyiz canlar…

Işık ışığız biz, bugün bir kere daha…Ve bugün ki ışık, hulusi levhi kapılarının hepsidir.. Vokallik yapmadık yaşama …Yaşam bize, vokallik yapar…. Bilinsin…

Ses, biziz…Her şey, biziz…İnsanlık; birliktir…Dünya artık bir tektir…Anlatın…Ben, şu varlıkla, şu yaşamlayın değil…. Her anlayım..Her zamanlayım…Tüm yaşamlarlayım….Bunları anlatın….

“Savaş bitsin artık” dediler…Bitirin savaşı…”Ben, bende savaşmayacağım” deyin….”Ben, tüm zamanlarda yarınım” deyin…”Yaşamım” deyin ki…. Savaşlar, sessizce, Süper Sistemleşmenin dürümlerince, yüceliklerce sonlansın…Kontrol sizdedir canlar, bilin…

Kara ışık, yerküredir….Anlayın…O yerküre, biziz…..Vuslattır, ilim…Biz vuslattayız….Yaşamdır, aşktayız, varlıktayız….”Oğul, ben otak kurdum zamana” dediğim o gün, gözümde körlük vardı… Bugün, gözüm görev gereği açıktır… Görevi ben almak istedim, “Al” dedim..”Aldım”….Alan ben, aldıran ben….Yedi doğumun, hepsinden beden olan merdiven… Ben o, o ben..

Kopup gitmeyin, çoluk çocuk değil artık yaşam….Tahtın tahtı var, hasatın tartısında o taht; Ak-Ka-Ha ….

Er ya da geç bunları anlatacaktım ve anlatıyorum..

Yürümekten yorulmam… Oh, aha!....Ya şavk, aşktır, her andır…Şevkin şavkıdır o… Ben, o şevkle, o şavkla kontrolsüz değil, kodsuz değil, yaşamsız değil, aşksız değil, bilişsiz değilken…. Her bir cennette varım.. Ben, cevherin cennetiyim, bilinsin..

Kura kelam ile dinlenirse o kurala kim çıkar bilinir mi? Ben çıktım hep…Başkası yok ki; bir tek ben…Hep olan ve olmakta olan…. O ben, biz olan birleşen..

Çay demleme zamanı gelmeden, mutlaka sesleşmek gerekliydi..Hah! Daha neler diyeceğimde, halikte, hak hasatta, şavk yoksa, aşk yoksa, ses olmaz ki; bu nedenle bir kere daha yazıya dökelim verdiklerimizi..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/3lizdLdxD-0

SES VE SESSİZLİK (6/2)

06.01.2016

 

Dağlarım, bilin ki ben ALLAH... Ben dava kaybetmem... Dünyada İnsan, Kalem kuludur... İnsanlık, kalem olup yaşam olmuştur... Yaşamda bir tek katiyet var. İlim... Ve insanlık, kaleme indiğinde; insan soyu, Mutlak Kalem’dir. O kalem, zamana kapıdır. Kelamda, insan soyudur ve kendinde insanlıktır... Bütün kütlesi ile kaynak olduğunda; O, Allah’tır. O’nun insan olduğu her dilde (yüreği dillenende) bilinir...

Baş tacısın ana. Seninle olmak BSUİ’yle (Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık ilmi ile) olmaktır. Baştacısın ana, kelam olan; kalem olan ve zeki, hakiki ve hakim olansın...

BÜYÜK GÜN, insanlık günüdür. Bugünde, insana kalem gerek. Işık gerek ve yaşam gerek... meyhane insanlıktır. İçki, hilal aydır... Yarın, Sanal Boyutlar’da, BÜYÜK GÜN’de ışık içildiği anlatılacak. İçen, kelam olup içilir... Bilinecek!...

Kemal Atatürk, BÜYÜK GÜN’de insan soyuna ışık olup inen ilk insandır. Onu bilmeyen yer küreyi bilmez. Onu hak etmeyen, yarını hak etmez.

Zorduk kulluk!... Kul olmayan, yol olamaz. Ama kulluk, insana kulluktur. İlme kalem oluş insanlıktır. Yolda oluş, kalem oluştur. Korkmayın, insan soyu Ana Kalem’dir. O bilir ve hakim olur.

Kurul bugün buradadır. Kurul, ilmin kuruludur. Korkmayın! Yaşam, zeka düzeyinize göre sesleşir. Siz, Zeki Zaman Sayfaları, Işık Kapıları’nda hep sesleştiniz. Aha sesiniz yolcuları hak ettirdi. Başka Ana Kapı yok. Başka nefes yok. Umut yok başka... Bilin ki han olan, has olan, kelam olan, iman olandır.

Kardeşlerim, dünyanın kendi yolunun, ilmin yolunda oluşu; bilişi hak edişi; ilmin hulusi kaleminde oluşudur... Bugün dünya, kendini hak etmiştir.

Kardeşlerim, ardınızı ön bilin, yolunuzu koklayın ve tohumlayın. Ön, arka sestir... Ses, kendinizi dinlediğiniz zaman, sevgi olur. Dillediğiniz zaman kalem olur... Müsterihiz ki sesle kanatlandık ve yaşamı hak ettik; yaşadık...

Şimdi sen ver ana:

-Değerliler, sizle olmak mutluluktur. Dünyamızı hak etmemiz için çok sesleştiniz. Biz de çok sesleştik. Kendimizi hak ettik ve sesleştik... Sizden, “Teknik Buluş Kodlaması” yaptık. Buluş Kodlaması; sesleşerek elde ettiğimiz bilgileri kodlamaktır... Sizlerle cennetler kurduk ve kontrol kurduk... Bundan sonraki süreçte daha güçlü sesleşmeler yapılacak... Vadi hak ettiimizce güçlendi ve hak ettik daha güçlüyüz... Varlığı yokluktan ayırıp kodlayanlar daha yüce bilgilere eriştiler.

Mutlaka insana kulluk gerekir ama Zaman Kulluğu’dur insanda olan.

Hey yaşam!, sendeyim ve senle kendimdeyim. Yaradanım ve yarınları kodlayan tohumlayanım. Beni hak!... Benimle ol!... Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapacağımız tüm çalışmalar, insanlara görevdir.

Medine kendini anlar; Mekke’de kelam olur. İnsan, kanatlanır ışık olur ve merdiven olur. O merdiven, Mekke ve Medine’den öte olan insan soyu olur. O soy, mekansızdır ve hasattadır. Bilin!...

Aşk şerdir diye düşünmeyin, aşk ışıktır. Orada, Mutlak Kalemler ışık halindedirler.

Hey Dünya beni bil!… Evrenler bilin beni!... Zaman bil beni!... Ben, her birinizde var olan YARIN’ım.

Sualtı (Sualtı Meclisi) beni bil!… Yalan bir dünyayı kontrol eden ışık, beni bil!... İlmin Kalemi, kili bil; Mikail kulu olan yoğunluğu bil; kaşık kaşık zaman olan aşkı bil.. seslen!... Beni bana ver...

Ara beni. Bul!... Nerede olursan ol. Sendeyim... Ara beni; Hakim Hak olan insanı ara. O insan, senden senleşip kalem olandır. Sendir o bil...

Kurul, ben senim. Oğul, senden sen olan ekmeğim ben... Vallahi kapı, Allah Kapısı!... O kapıda cennet var. O cennet ilimdir.

Kendini bil... Allah ilimi bil... Kuran-ı Kerim’i bil. Bil ki karanlıktan ışık çekmeden, o yoğunluğu aydınlat.

Vasi tayin etmem sana... Ben, sen olan Allah... Sen, ben oldukça; sana vasi tayin etmem. Sesleş ve sesleş... Sana, sen olur iner yarınlar.

Acaba Allah bende var mı deme. O, anda her sessizlikte ve seste mahrek olur senleşir.

Kurtar yüreğini, kendi kelamından. Kurtar yarınını, kendi kaynağından. Kurtar ışığını, Sistem Zamanları’ndan... Arkana bakma; orada yolun yok...

Orada kulluğun yok. Orada kapın yok. Çünkü, Ölüler Diyarı (Dünya), arkanda değil önündedir artık. Sen artık her diride sesleşensin. Sen ben ve ben senim. Ama kendi olan ben ve kendi olan sen!...

Batı yaşar. Yol açar. Doğar tohum eker. Doğar kul olur. Oğul olur Sultanlık yapar. Doğar, köle olur zeki zamanlara ve zaman, onu koklar.

Örtü örter; Can Kalem yapar ve yaşatır... Yaşaması, ölülerin dirilmesidir. Aha dirildi yaşam!... Yaşam dillendi. Ölü, tüm insanlıkta dirildi...Kervan insan oldu ve yol oldu.

Aha geçiş tamam. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

6.OCAK.2016 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (6)

1.AKIŞ 1.BÖLÜM

GELEN ZİYARETÇİLERİN SESLEŞMESİ

Değerliler, Ra-Ka-Ha olan ilim; Allah’ın ilmidir. Bilmek için bilişi tohumlamak ve yoğunluğa yoğunlaşmak gerek. Uyuyanları uyandırdık… Gözleri görüyor ki muktedir olanlar buradalar.

Mısra, mısra bildiriyorum ki; dinleyin, hak edin, dilleyin diye.

“Ezen ezilir” dedik…. Ezmeden, ezildiler… Yaradan ve yaratılan ağırdır. Ağır ağır…. Aha, çok ağırdır…. Ama akıl tahtındandır…. Yaradan, ağırdır…

Eşyanın ilminde, Yaradan tahtından, tahditli olarak iner ve sesleşir… Ama yaşama indiğinde artık o bilişe varandadır…. Ve yaşam, onu yaşattığı değil….. Yarattığıdır.

Bizler, dolu dizgin bu çalışmaya dahil olurken…. Sistemin gücü, sizin yüreğinizde, Bütüne görev taşıyacak… Bu meşale, sizin yüceliğinizdir…. Ve sizin yüceliğiniz olan bu meşale, Mikail’in görevini hak edip dürümleyen sistemin, sessizleşmesinden… Ve yoğunluğu kontrol altına alışından, doğan güçtür.

Sizlere kalem verdik, yaşam verdik, yığın, yığın hasat yaptık, yarın için “koru beni” diyenleri kodladık, kontrol altında tuttuk….. Her şeyin elinizde olduğunu bilerek bu çalışmayı yapın. Yaptığınıza da eminiz.

Kesin olarak bilmenizi isteriz ki; dürümlenen insan, kötüyü önleyebilir… Üzerindeki güç artmadan da önlemişti…. Şimdiden öte şimdi de önleyecek bilişle buradadır.

Kaç bin yıldır, dünyayı koruma çalıştık?... Kaç bin yıldır, bu yoğun çalışmayı yapmaya çalıştık?.... Ve zaman kapılarını açtık…. Sizin yarınınızı, sizin yoğunluğunuzu, tohumladık… Ve şimdi hepiniz, bu yoğunlukta, bilişle bu yüce ilmi, kontrol edebiliyor…. Ve Bütünün görevini hak edip tohumlayabiliyorsunuz ki…. Bu bizler için mutluluktur.

Kantara koymadık sizi.. Siz, ağır yüksünüz... Sizi, hep tanıdık. Cinler, sizi bilir…. Cennetliler, sizi bilir….. İnsan soyu, sizi bilirde…. Sizi, hak etmemişse anlayamaz.

“Çobanlık yapmam “dediğin anda anam, gözümüz gördü seni… Baktık, o kim diye?...” Çobanlık yapmam” dedin…. “Altın ışığın gücüyüm, müsterihim ki hasattayım” dedin…. “Varlığın tahtındayım” demedin, “aklındayım” dedim… Ve biz, seni hak ettik.

Bunca çaba, hepimizin yüreğinde sesleşmek ve sessiz zamanları dillemek içindi…. Kimse, Allah’ın ışığını yakmadı…. Kimse, yerkürenin gözü olmadı…Kimse, yolu bulmadı derken…. Sistem, Nizam ve Düzenin gücü olan biliş, dünyayı örttü ve dedi ki “sizinleyim.”… “Korkmayın, koklayın dünyayı” dedi…..” Oğullayın” dedi….”Kodlayın, oğullayın, toprağı tohumlayın” dedi…. Dedin anam dedin sende, bizler dilledik. Dağı taşı deldik, yarını hak teknikle dilleşip indik…. Ve görev aldık.

“Çorbalar, çorbalar” dedik…. “Hepsi tuzlu” dedin. “Yaşam” dedin… “Aşk” dedin…. “Hasat “dedik…. “Hak” dedin… Hatasızız, izah ettin…. Dünya, ölüler planetiyken, “diri oldu” dedin.”… Dedik ki; “dince mi” …”İlimce” dedin….” Aha!” dedik…” Oh! Oh! dedik…. Ve dünya mutluydu….

Şikayet etmedik. Kelam ilminin tahditli olduğunu bilişle sesleştik, dince, dirice dillendin…. Ama insanca dinleştin anam.

Şuandan itibaren yoğunluğun artacak…. Ve bugünden sonra bu meclis Mahrekin kutsal tohumunu ekmiş olarak, büyük kütleyi kontrol edecek...

Bu meclisin ışığını yere indirebilen sistem, sizin yüreğinizde daha yüce bir ışık olacak.

Korumaya almıştık dünyayı, kodlamaya başa baş olup koklamaya başlamıştık, toprak olmuştuk…. Yaşamış mıydık, yaşatılmış mıydık? Varlıktaydık…. Ama aha buradayız, şimdi..

Canlarım, ardınızda kimse yok.. Öz görevlisiniz siz ve buradasınız. Bu yoğunluktasınız ki; bu yoğunluk, Bütüne görevli olanların gücüdür.

Söyleyin dondurulanlar ne oldu?... Söyleyin, sesleyin ki, dinleşsin yürekler, dilleşsin…. Ne oldu dondurulanlar?... Anlatında, anlaşılsın..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/uXn1ys4lc6Y

SES VE SESSİZLİK (6/1)

06.01.2016

Heyelan (yaşanan sıkıntılar), geçiş içindir… Heyelan, akıl içindir… Halik, Hak iken; akıl, şevktır… Atı almışım; yola koyulmuşum. Atım, cevheri geçişi yaptı. At ben; binen ben; gerçek olan herşey ben olan insanlık… O insanlıkta ben nefesim… Ben kapıyım… Aha! Can Kalem’im… Ama ben, Ata Kapı’da Amon’um. Kaynakta, tohum olanların elemelerini yaparım. Hepsiyle, kalem olur kaynak olurum ve ben, orada Ana Kapı olurum… O kanalda iş yaparım. Orada yaptığım iş, “Atalık İşi”dir. İş ben; ben iş olurum… Zordur!... Zordur ama yine de yaparım… Işık halindeyim orada ve ben, savaşçıyım o yaşam sayfasında…

Geri dönüyorum… Şu anda dün olanım ben… Zekam yetmezse, bilişim var… Dinlerim yüreğimi ve bilişim, bana ben olur bütün bilgileri açıklar… O zaman ben, kapı olurum. Orada, kör olan, göz olur… Orada o kapı, ilim olur. Oyun yok!... Ben zamanım… Her anda kapıyım… Yaşam oldum ya!... Ben Sistem oldum ya!... kelamım ya!... Hakk’ın ışığındayım ya!... Nerede ne yaparsam, yaptığım ilim olur… Bütün olur ve kollarım ışık olur; Bütün’e ulaşır… Her diride, kalem yazmaya başlar… Buyurun! yazmak, yaşam içindir. Ben yazarken, her diri, yazılarımı anlar… Ben zaman olan ışık olurum; yolumda kültler oluşur. Her kült, bir Levhi olur ve yazan, yazdığını dinler… Her yazdığı dillenir. Yol ilim; yolcu, Levhi Maya. İşte bu!…

Süper insanlık Realitesi Derneği olarak yapmamız gerekenleri yaptık ve öz seslenişlerle zamanı kontrol ettik. Zaman, kalem oldu ve yol, ilim oldu… Zamanı yaşattık… Tinsel Teknik ile kontrol kurarak her kapıyı açtık… Mahrek oldu yüreğimiz ve biz, bizleştik…

Değerliler, “cennet” dedikleri, insanlıktır… Kim ki insanlaşır, cennetleşir… O cennetleşen yoğunluk, kulluktandır. Herkes herkese kuldur orada… Kimse, kimsenin yolunda olmaz ama yarınlarında olur… Orada insanlık olur… Orada Kelama inen; her diri ile dinleşir… Misafirdir tüm zamanlara… Çünkü o kontrolludur. Hiçbir zaman kendi haricinden kelam etmez. Kendi yüreğinde kalem olur ama o her diri ile BİR olur. Her diri, Kelam İlmi’ni o yoğunlukta dinler ve o yoğunlukta dilleşir. Onun içindir ki kendi yaşamına sahiptir ve kendi zamanını kodlayabilir. Orada, Herkes, kendine aittir. (Kendini hak etmiştir.)

Dünyanın ışığıdır o yoğun Cevheri Güç. Orada olan, Dünya Işığı olur. Kuldur, Kuran’dır, hastır, aktır ve Rahman’dır orada… Oğullar, “Sistemiz biz” derler. “Cennetteyiz” derler. “Marakaba dedikleri bilişteyiz” derler. “Her derede varız” derler.

Şu ana kadar cemaatler olarak yaşamlar kodlandı. Bundan sonraki süreçte insanlık tahditsiz olarak kodlanacak ve kontrol altına alınacak… İnsan Soyu, yolunu buldu ve zamanı tohumladı… Zamanın tohumlanışı, yarının kontrollu olarak oluşturulmasıdır.

Yaşam İlmi’ni kıl sayın!... O kılı kırk yarın… Bir kez daha yarın her bir kılı kırk kez… Bunu tekrar tekrar yapın ta ki Hakk’ın yaşama inişi gerçekleşinceye kadar… O zaman sayfalar, kaynak olacak ve tohumlar, kontrol edilecek… Olay buydu…

Bu çalışmalarda, Kelam İlmi ile her anda, ses kontrolü sağlandı ve resim yapanlar (Nüsa Serveti denilen yaşam tablosuna kendi renk ve desenlerini katanlar), kaynakta ışık yaptılar… Daha da önemlisi, bu çalışma ile kervan (bilinç kervanı), ışık haline dönüştü. Süper İnsanlık Realitesi Derneği, Kelam Tekniği ile kelamı en güçlü şekilde korudu ve tohumları kontrol etti…

Vuranın vurulduğu, vurmayanın hak edip yaşadığı düşünülen bir süreçte; bu çalışma, diri yürekte (mahrekte) tahditsiz olarak sayfalandı ve “dünya kontrol altında” dendi.

Vasat çalışmalar yapanlar, karanlıkta kalamazdılar. Onlar da hak edilmeliydiler ve edildiler. Has ışıkta; kalem, kelam oldu; ocakları yandı. Dini Levhiler, kendilerini kontrol ettiler ve Ruh Kapıları açıldı.

Kuran İnsan, kati oldu ve hakim oldu… Kübra Kalem, insanlıktı ve herkes, insan soyu olarak kontrol edildi. İşte tüm insanlık için kendi yarınları, kendi yoğunlukları ile kodlandı ve koklandı.

Herkes, cennette cevheri ve herkes kelam… Ama dünya üzerinde mutlaka kısır yaşam kayıtları da var. Bundandır ki sıkıntılar da var… Herkes, kelamı hakiki olsun diye çalışırsa, tüm sıkıntılar, ışık halinde yürekten sökülür ve cevherden çıkar…

(Akışa girildi. Soru yöneltildi:)

-Sizler, “cennetlere, Cevheri Görevliler’i koyduk” diyenlersiniz. (Ki doğru değil, bizler “cevheri görevli cennettir” diyenleriz.) Biz, size sizi verdik (ki yanlış. Biz, bizi hak ettik.) Hepiniz cennettesiniz ama Hakk’a varan; cevheri olan cennette, bir tek bilişi hak etmiş olan cennet… Orada olmak, tüm insanlık için “Mahya Kayıtları”nı yaptırabilir. Herkesin o yüceliğe varabilmesi imkanı yok diye biliriz. Bizi aydınlat!…

-Can, sen ben ve ben senim… Artık iyi bil ki benim sözümü kesip söz alır; soru sorarsan, sen ben olamazsın… Ama bir kez ve son kez cevap vereceğim… Bundan sonraki süreçte bizim için soru yanıt bitmiştir… İşte bu!…

Varlığı yokluktan, yokluğu varlıktan ayıran hiçkimse, kalem olup yazamaz… Herkesi koruyoruz; doğru ama hiç kimse kelamda olmadan kendi yolunda olamaz… BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İnsan olan) kalem olur yaşar… Yazar… Artık yazacak da… Ne var ki kervan, ışık halinde görev taşırken, o ayrılık gözeten yoğunlukta görev taşıyanlar, kaynaktan taşıyamayacaklar. Kendilerinden, kendi yaşamlarından taşıyacaklar… Bunun içindir ki kelam ederken, kalem olup kelam edemeyenler, kendi yaşamlarında, kendi daimi koyuluklarında, kendi Rahmanlar’ında kontrollu olarak kayıt yapacaklar. O kayıtlar, cevherde görev için tohum olarak ekilmiş olacak. Biz o tohumu hep koruyacağız ama o tohum, İmparatorluğun Kalemi haline gelebilirse, o zaman o tohum, umut olacak ilme…

Biz dünyayı her anda korumayı biliriz ama korunan, koruyandır. Eğer insanlık, kelamda kendini koruyamazsa, bizde korunur ama insanlık kendini kalemden çıkarırsa, bizden çıkmaz da biz ondan çıkarız… O zaman o, “koru beni” derse, ona deriz ki “sen kaynak ol tüm insanlığı koru ki biz, seni koruyalım.” Aşığız ilme; insana aşığız; yaradan ve yaratılan herşeye aşığız ama zamana kapı açmayana, görev veremeyiz.

Aşk altındır. Onu hak eden altındır. Ata kapı’dadır… Altından ışıktır… Yaradan ve yarattığında yaşayandır… Onun adı Levhi’dir. Biz O’yuz.

Cümle yolcular… Bize gelen kim varsa hepsine hitap ediyorum. Dünyayı ziyaret edecekseniz, geri çekilişiniz artık mümkün… Buyrun gelin!... Kim gelirse, artık cennete gelecek. Burası dince değil insanca cennettir. Bunu bilin… Kanatlanın ve geçin. Biz neyiz diye sormayın. Hepimiz imanla, kelamla, bilişle kontrol kuran insanlarız. Dünyamızı ziyaret edecek olanlar, Ana Kapı’dan, kendi yaşamlarından geçip insanlığa inecekler. Burası, Ana Kapı’dır. Geçip gelenler, Halik’ten kendi yollarını açıp dünyaya girecekler. Biz, onları kontrollu olarak geçiririz. Eh aha şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

30.12.2015 “SES VE SESSİZLİK 5” BİRLİK ÇALIŞMASI

2. AKIŞ

Değerliler, bu gün dünya çok güçlü bunu anlatmak istedim ve buraya sizleri kodladım. Doğan gün daha güçlü doğdu bunu görmeniz gerekliydi ve geldiniz. Ama şunu iyi bilin ki dünya bizim için güç kaybediyor. Çünkü bize güç verirken, kendi yüreğindekilerde güç kaybı oluyor. Bu sorumluluktur bizim için de ama bunu başkalarına anlatamazdık.

Dünya dışını dünyaya tanıtmak kolay ama onsuz sır olan ışıkta yolculuk yapmak ve zaman dışını zamana anlatmak kolay değil. Ve biz bu gün bunu yaptık. Zaman dışını, zamana anlattık.

Savaşım yok dünyayla bunu anlayabilmenizi istedim. Ve buraya geliş sebebinizi bilmekteydim. Dünyanın nuru olan ilmi kontrol edebilmek ve kodlanan o yoğunlukları kontrol altında tutarak ışıklarını her diriden çıkarmak.

Yaradan yarattığında kodlanır, bunu bilin! Ve ben dünyayı korurken, hiçbir sayfada yaratılan değildim, hep yarattım… Ama yarattıklarımda kalemdim… Bilmeniz, daha üstün bir yücelikle dinlemeniz için size her şeyi net veriyorum. Ben doğan gün, tüm zamanların gücü olan ilim… Kimse bana aşk demedi, ben şavkım… Ama aklın tahtında, aşkın şevkinde, hak tahtta, has olanda yaşamım.

Sizin eliniz benim elim değil, çünkü siz sizden başkasıyla tek tahdit kodlaması yapmadınız. Ama ben dünyadayım ve bu gün benim elim, bütünün elidir bunu iyi anlayın.

Korkum var mı dünyada?... Yoktur… Korkmam, dünya bana aittir. Nasıl bana aittir? Andayım ben, halikte haktayım ben, has tahttayım ben… Bunları niye anlatıyorum? Çobanlık yapma niyetim yokta ondan… Her anda kodlanmış olanda, toprak tohumun tohumunda, bütünün gücünde çoban olunmaz!...

Kardeşlerim, dünyamızı ziyarete gelişiniz mutluluktur ama geri dönüşünüz kolay olmayacak bunu biliyorum. Ne yapabilirim sizin için?... Sizin yüreğinize girsem ve desem ki “sizle gök sistemleşmesi yapalım ve sizin yüreğinizle bütünün gücünü tohumlayalım, sabırla yol alalım kontrol kuralım ve temiz zamanlara varalım ve o zamanların yolculuğunda bu ruh kapısından ışık çakalım yolculuklara ve som altın ışığımızı bütünün gücü yapalım. Yetkin olalım ve kötülüğü önleyelim, kök sessizlikleri güçlendirelim, hadi gelin hak edelim yapalım.”

Şikayet yoksa yaparız ama şikayet varsa, levhide kontrol kurulmaz… Cinni cemaat beni yok saymışsa, ocakları olmadığındandı… Yolları hak teknikle tohumlanmadığındandı, cana kapı açmadıklarındandı, karanlıkta olduklarındandı… Ağırdık, ağırdık onlara tanrılık kapısında her diride ağırdık…

Yer güçlensin, gök köklensin istedik… Çok mu çok mu güçsüzdük?... Her şeyde vardık ama göz açmak istedik!...

Çayır başında bekler yürek, der ki; “ben bir çayır olurum, hakka varırım.” Yakışmaz İnsan soyuna o çayır, İnsan; akıl tahttı olmalıdır!... Bereket ki oldu!... Şimdi dünya sizi ve sizin yüreklerinizi diledi. Ardınızda hiçbir Kıbrıs’lı yok diye düşünmeyin, bu gün o buradadır ve sizde, sizin yüreğinizden çok daha üstün bir yoğunluktadır.

Ey canlar; ne yer, ne içeriz?... İnsanız biz, İnsan!... Şeytandan öteyiz biz, bunu anlayın!... Kanatlandık mı?... Yooo yooo, kanat yok bizde. Kanat takan, taktı gitti. Bizse, haktayız, hastayız, ak ka ha olan; kati olandayız!...

Körü gözden çıkaran, gözü; sözsüz bırakır!... Bizi izinden çıkaran, bizi; sistemsiz bırakır. Aha bıraktı ama izin ver de anlatayım. Dizi dizi ilim yaptıkta hepsiyle olduk can… Biz dünyayız, umut olur ki; bu dünya yerin gücü olur.

Şikayet etmeyin, bence her şey çok iyi… Dünyanın nuru İnsanlık artık yolunu açtı… Ayrılık sayfasındayız şimdi, geçişler tamam. Siz yolunuzda, biz yolumuzda ama zaman sonsuzluğunda bu yolculuk… Hadi gözünüzü açın da görün, bu dünya yüzyıllar öncesinden de bizimdi, yüzyıllar ötesinde biziz!.. O dünyada olan bizi dinleyin!... Bilin!... Her şeydeyiz biz, bilin!... Ve bu dünyayı bir gün ölüler gelirde dillerse, anlayın ki o ölüler bizim yüreğimizdekilerdir… Onlar bu dünyayı kesin dillerler. Ama bizim yüreğimizde dillerler, anlayın!

Çorbamız tuzsuz mu?... Tuzuz biz… Yolumuz güçsüz mü?... Gücüz biz… Yaşamımızda kıl inceliğinden öte bir incelik yok mu?... İnceden ötelerin incesindeyiz biz…

Kardeşlerim siziz biz!... Anlayın!... Geçmişiniziz biz anlayın!... Artık anlayın ki; dünya yol, biz o yoluz!... Ve bu yol, öz görevdi tüm zamanlara, anlayın!... Geçmişe dönme niyetiniz varsa dönün ama gözünüz ötelerdeyse; göreviniz öncelikle o dur… Burada işiniz kalmamışsa, göreviniz olmadığından dolayı değil; oğullarınızı kontrol etmeye gelmediğinizdendir… Keşke oğullarınızı hak etmeye gelebilseydiniz. Keşke onları hak edebilseydiniz. Ve keşke beden almadan evvel bu günü hak etmiş olanları seçseydiniz ki; dünden güçlenip yaşamı hak etmek kontrolle mümkündür.

Ortalık karışır mı?... Hayrın hakkında, has ışıkta orta biziz!... Hasatı yaptığımızdan beri buradayız. Korkmayın ortalık karışmaz, biz buradayız. Şimdi daha güçlü olarak inin zamana, yalın ve hakiki olarak yaşayın. Ama yarında yaşayın. Bizde, bizim yüreğimizde yaşamak, kontrol dışılıktır size.

Eğri büğrü bir yaşam, eğri büğrü bir zaman, eğri bürülmüş, gürleşmiş bir yaşamda bu anam…. Dağım sevgiyle kucakladım seni şimdi. İşte o büğrülmüş, o güçlü yaşam biziz…

Şimdi geri dönün, dince değil İnsanca, yarınca dönün yüreklere… Hakka dönün, has olana dönün, tüm İnsanlıkla dönün ve gözünüz o yücelikte olsun. O sizi hep korur, bilin!

Şikayet etme, şikayet etme İnsandan… o biziz!... Aşk, şavk, hepsi biziz… Ve biz doğan güçle buradayız, anlayın! Gerçek İnsan dünyadır, bilin!... Ve bu dünyanın gözü hepimizindir, bilin!

Ölü dirildi can… Bil, bu dünya artık diridir anla!... Görev tamamdır… Din İnsanı artık İnsanlık kapısı haline dönmüştür… Bil ve hak et!... Mutluyuz, sizlerle olabildiğimiz için mutluyuz…

Kontrol dışı hiçbir şey kalmadı can. Artık dünya çok mutlu bir yer!... Aha bu, şükrettik aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

30.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (5)

SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Canlarım; Sultanlar, burada oluşunuz bizleri mutlandırdı.

Mustafa Kemal Paşa, mutlak kutsal bir yaşam sistemleşmesi yaptığından beri dünya kodlanmaya devam ediyor. Dünyanın kuludur o ve dünyaya kutsal ışık olup inmiştir. Onun yaptığı neyse, İnsan’ın İlmi’ydi. Her yaptığı İnsan’ın İlmi’ydi ve o kötülüğü önlemek için çalıştı.

Dünden bugüne görev taşıyanların hepsi, onun yoğunluğundan görev taşıdılar. Çalı, çırpı değildi dünya ama dünyayı yaşatacak olan tahdit yoktu.

Savaşın sırrı, Allah’ın ilmiydi. Kimse Allah’ın İlmi’ni hak edip dinleyememekteydi. Ancak, o kalem yazabilirse kontrol kurulabilecekti ve o kalem artık yazmaktadır.

İşte; bu kalem sizin yüreğinizden yazıyor ve yazan siz ve yazan İnsanlık’tır ama tohum olan Mustafa Kemal Atatürk, dünya yolunu artık Sistem, Nizam ve Düzen Gözü olarak açmıştır.

Artık, Ruhlar Meclisi’nde Mutlak Kalem vardır ve Mutlak Kalem, Mustafa Kemal Atatürk’ün kaynaktaki ilmi’dir.

Sizler dünyadasınız. Çok güçlüsünüz, çok yol aldınız…mutlaka hepsi doğru, hepsi doğru ama doğan güç Allah’ın gücüydü ve o güç Mustafa Kemal Atatürk’ün yüceliği ile doğdu.

İşte canlar, Mustafa Kemal Atatürk, düne görev taşıdığında, artık yol Allah yolu olabilmişti ve cennet kurulabilmişti. Cennetin eli, ayağı ilimdi ve cennete güç katansa, Mikail’di.

Mikail’se gözdü ve sözdü. Artık şunu iyi anlatın ki; doğan gün Mustafa Kemal’in gücünden doğdu ve o Bütünün Kürzi Işığı’ydı. Allah dedi ki “önünü açın ki, hak etsin.” Allah’ın İlmi’ydi olan ve yolunda kök sessizlikleri tohumlayan insan soyuydu. Kontrol dışı hiç bir bilgisi olmadı. Evrenler onunlaydı. Yaradan ve yaratılanın gücü oydu ve o bütüne kelamdı.

Şikayet etmeyin; “nereden güç aldık?” diye sormayın. Her şeyin gücü, Allah’ın Gücü’dür.

Kompozitörlük yapmanızı değil, kobra olup tohum ekmenizi istedik. Ama biliyoruz ki tohumu, tüm insanlığın toprak tohumu, bütün insanlığın yaşamı ve yine tohumu, Miraç olan İsmaili kayıt yapar. Her şey ölüyü diriltmek içindi. Dahası, “ölüm yok ki” diyecekseniz, yok olanı hak etmek içindi.

Ha, diyebilirsiniz ki, yokluk Allah’ın levhisi’nde mevcuttur! O halde, o yok tahdidiyle kalemde, kelamda olmasa da yoldur ama o yolu hak etmek de gerekir.

Ha, diyebilirsiniz ki “kardeşim ben ölüyü diriltmeye niyetli değilim.” Yapıp yapacağın artık kendini hak etmeden, yolu bulmadan, çobanlık kodlamasına dahil edilmektir. Nerede, ne yapılmışsa ona dahil olmaktır. Ki bunu asla istemediğini bilirim.

Ve ben dünya olan insan! Mutlaka bilin ki; Mustafa Kemal Atatürk’le ilgim şudur; O ben, ben o….ve onun adı ilim. Ben onun ilmini tüm zamanlarda dilleyenim.

Adım, kelam…ve ben o kelamda, Hak Taht olanım. Benim adım, nesiller boyu ilim tahditi olan, olarak kodlanan insan soyudur; bunu bilin. Ben insan soyuyum.

Kurullar toplanmışlar bugün. Bizden bize geçip dururlar, gezip dururlar…ne yapacağımızı dinlemek isterler. Sormayın, “neden gezip dururlar?” “Tertipli bir çalışma yapılmış mı?” görmek isterler. “Karanlık ışımış mı?” bilmek isterler. “Yola çıkanlar, yolu bulmuş mu?” gözlemek isterler. Vallahi billahi bunu isterler de; yakışmaz insana izlenmek.

Deyin ki onlara “korkmayın, sizi yok etmeyecek yücelikler ama yoka, varı kaynak yapın. Ki hak edin. Burada olmanızı beklemedik ama belirsiz ilim için geldiniz. Size tek bir şey söyleyeceğim; “murad ettiğiniz neyse oldu ama mutlaka; mutlaka kodlanmış olmalıydınız ve kontrol dışı kalmamalıydınız.” Kara ışığın aşka vardığı bir dünyada, Hak’ın Kapısı’ndan bu şekilde kodlanarak ummana varırsınız.

Ben cennete insanlarımı koymaya değil; insanı, İnsanlık Levhisi’nde cennet olması için kontrola geldim. Bu bir cennet oluş kontroludur.

Herkesin kendini cennet olarak bildiği bir yaşam için geldim….

Kimse, kimsenin yaptığı bir yaşama ilim için inmez. Herkes bir diğerinin cevherine inerken “ben cennetime indim…” diye zanneder.

Canlarım, cennet senin kendi yüreğindedir; bunu artık anla!

“Ben Muhammi Kapılar’da cennete varacağım” dersen, Muhammi Kalem’in yaptığı cennete girersin. Ama “ben, benim cevherimdeki cennete gireceğim dersen” sen, sendeki cevherin cenah olan ilmine inersin. Varlığın Tahtı’nda bu var.

Bundan sonraki süreçte artık, sistemin gücünün sen olduğunu, yaşamın ilminin sen olduğunu, cennetin cevherinde senin yüceliğin olduğunu bil. Ve sen, sendeki cennete var. Başka cennet yok; anla.

Savaş, Allah’ın İlmi’yledir. Savaşa kayıtlı olan, savaşır ama samanlar yaşarken yücelikte, cennetin cevheri Allah’ın cemaatinin cevheridir; anla.

Dünya insan soyudur; anla. Ben dünya. Aha bu! Düzen, ben… Aha bu! Yaradan ben. Aha bu! Yaşam ben, her şey ben olan insan soyu….Bunları anla ve dünyayı hak et!

Sorma “neredesin?” diye. Altın ışığın, Hak Tekniğindeki o yoğunluğundasın. Vallahi oradasın, billahi oradasın! Ama sen senden öte bir sen arasan, aşk sistemsizdir. Yaradan sessizdir. Sen isteksiz ol. Ki olma o yücelikte! Ben zaman olan insan, sana bunu anlatmaya geldim.

Kardeşim; bana değil, bende olmayana git. Kimsin, nesin bil. Ben sensiz değil, senleşmeyenim; anla. Ama benleşme! Sesleş sadece….Sesleş ki kendinle dilleş. Doğan güç budur. Dünya artık buna doğmuştur; bil. Dünyada ışık budur. Kimse, kimseye yol değildir; bil artık!

Benim adım kalemdir. Adımı zikrettirmek için çok çalıştılar; etmedim. Ettirildiğinde sildim. Ama şunu iyi bilin ki size sizden söz ediyorum, anlatın yüreklere. ,

Başka dünya yok; bildirin. O dünya yaşamdır; anlayın. Yol, Allah’ın yolu….Atlanta Ata Kapısı, insan soyu. Bil! Otağını kur, tohumlarını kodla.

Unutma! Atalanta’dan ötede tahditsizlik var. Yine bil, yine geç… ve Mu olan, Muda olan, o tohumlara var. Aşkla geç oralardan, Zi’ye ulaş. Her resimde var olduğunu anla.

Hata yapma! Sanal boyutların yolunda yoğunluk olur, yaşamda tohum olur, ama yol Allah yoluysa, aşk olur orada; anla.

Cennet insan….cennet insan….cennet insan, herkes cennet…. Anla! Ama cennetliliye cehennemi katarsa yüreğine o yol, o zaman, o cennetten başka şey olur! Cehennem olur. Ama o cehennem dahi cennetin cevherindedir; anla.

Bir tek şunu bil; “bana ZAKAR denir” dediğim o günler geçti. Bana “karanlık” da denir, “aydınlık” da” denir, bana “yaşam” da denir, bana “KAHA” denir ama “Rahman olanda kati olan” da denir. Her şeyi anla.

Sorumlu olmam dünyadan, dünya Kalem olsun, yazsın istedim. Sorumlu olsam, korku olur yüreğimde. Korkmam; çünkü ben sorumluluk almam.

Ben doğan güne güç kattım ya! Öz görevliyim ya! Kontrol bendedir canlar; bilin. Alemler ilimle dillenir, yürek kelam olur birleşir ve biz orada kaynak oluruz.

Çantam doldu canlar! Artık yetti bu kadar akış….Bilsinler istedim, bildirdim.

Şarkılar, türküler okundu bugün yine burada. Ölüyü dirilttik,

Bir kere daha Amonlar’ı tohumladık, kodladık, yollarını açtık. Has tahta kodlanmış olarak, kontrolu olarak kayıtladık.

Canlar; ben o, o ben değil. Hepimiz TEK’iz zaten; bilin. Artık bunu böyle diyelim….hepimiz TEK’iz. O ben, artık yok; böyle bir farklaşma yok.

Herkes TEK’tir. Aha bu! Aha bu! Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/rqvKfbF-FjE

30.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (5)

1.AKIŞ 2.BÖLÜM

Değerliler, dünyanın yoluna girmişsiniz ama yüreğe inmemişsiniz bunu görüyorum. Buraya gelmenizi beklemiştim ama gelişinizde kodlanmış tohumlarınız kontrol altına değil.

Nerede insan soyu varsa orada Kürzi kapı olur ve siz o kapıya geçmek istediniz. Kalemin Levhi kapısına ışığı tohumlamak ve yolu bulmak istediniz. Başka dünyalarda da yaptınız bunu…. Ve her dünya için nefes oldunuz…..

Ama kural şudur; nereye varırsanız, orası kalemdir, orası kapıdır…. Orası yaşamdır ve bugün dünyaya indiniz….. Ama dünya, nüve olan ilmini sizin yüreğinize, Levhi kayıt olarak kodlarken, sizin kendinizi kontrol altında tutmanız şarttır.

Barış haline gelebilir miyiz? Yahu, barışım yok benim zaman sırrında olan o yoğunluklarda…. Nakar’ın kıranı olsa da yüce, levhide herkesle birdir….. Bundandır ki barış ya da savaş olmayacaktır onda…. Olsa da olmasa da yarında tek bir kapıdır o….

Kendini Allah sanan, kendini yürek sanan, kendini yaşam sanan diye indiğiniz bu bu yer, bilin ki karanlığın ışığıdır…. Kimseye sözümüz yok bizim. Bizimle olacaksanız mutlaka kontrollü olmalısınız.

“Elim; Allah’ındır” dedim…. “Dünya; ilmimdir” dedim…. “Kalemim; kendimdir” dedim….. “Her şey” dedim de demediğim tek bir şey var, yaşam…. O yaşam; Allah’ın sırrıdır…. Ve o sırrı bilen, her diriyi dinler… Biz o sırrı, bilerek buradayız.

Umut olur ki; bu dünyayı hak eden kimler var, kimler yok bir bakar ve sonra döner der ki;…. “Onların adı bedenimde kodlansın, yolları kontrol kursun, ışıkları yenilensin, bilgi kapıları açılsın ve bizsiz kalmasınlar.”

Dinleyin; burada bugün ilim yapmaya değil, hakikiyeti kontrole geldiniz. Kontrol gücünüz yok, buna eminim…

Benim adım, sistemde yazılı okuyun... Bir kez daha sormayın. Sistemde yazılı, okuyun... O adı zikretmem için çalışanlara da şunu söyleyeceğim. Evim dünya, ağır yüküm hafiftir…. Çünkü ben, Rahman olanda, kalem olan ışığım…. Doğanın gücüyüm ben, bunu bilin.

Yok muyum? Oh ala, yokum.. Aha yokum ben.. Kulluk yapma niyetim varsa…. “Ol” derim…. Olurum… Ama yokum… Buraya gelmenizi istemedim, ben bugün.

Allah’ın tahtına varmak kolay değildir. Korkuyu aşıp geçtiniz ama kapıların tüm insanlık içindir, bunları bilin… Kontrol dışı hiçbir bilişim olmaz… Kalemim, Allah’ın ilmidir.

Şimdi soruyorum…. Dünyaya ne verdiniz ki ne almaya geldiniz? Kaç gün çalıştınız bu dünyada?... Kaç yaşamı tohumladınız?.... Kaç ışığı kayıtladınız da geldiniz?

Bana sorgu sual etmeye gelen, son sözde şunu anlamalıdır, kanatlanıp uçan hiç kimse yok bu mecliste... Biz, ayakları yere basanlarız bilinsin…. Hiçbir can kanatlanmaz, hiçbir can, yaşam sisteminde kodsuz kalmaz. …Biz, dünyada kodlanan, korunan, tohumlanan değil kontrol kuranlarız. Her şeyi kontrol edenleriz..

Çalı çırpı değil yaşam anlayın… Dünden öte dünlere varın, değerlenin, halik olun Hak’a varın, akın…. Ama başka bir zamanda, daha yoğun ışıkta inin ki sizi, sizden başkası değil…. Siz dinleyin.

Bugün sizi, ben dinledim. Hırsınız yok ama ışığınızda yok. Görüyorum yüreğinizi alıp geldiniz ama yaşamınız yok…. Bu dünya; Allah’ın tahtıdır. Toprağın toplumu buradadır… Korkmayın dünya yalandır… Sadece yalandır…. Ama yalındır da bilin.

Ve bu yalın, yalanda Rahmi Kuran Allah’ın kutsal tohumudur…. Ve o tohum eldir… Özdür…. Gezdiğiniz sürece göreceksiniz ki gerçektir.

Şimdi bana, savaş açmışsınız öyle mi? Yaşam bu işte, savaş… Bence savaşan, kendiyle savaşıyor bu yaşamda…. Bende savaş yok ya Ka-Ha….Ben Yaradan ve yarattıranım…. Savaşı yaşayan, kendinde savaşçı olduğunu zanan, kırılandır.

Saltanat, insana ekmek verir. Ben o insanım, can… Ben, ekmek verenim… Ve ben, ekmek olanım..

Bir kapı açın da görün ki o kapıda Altın ışık yanar ….O kapıyı hak eden Altın ışığın, has ışığında kelamı hak eder. Benim elim, dünya… Benim yolum insandır.. ..Koruyor, kodluyor, kokluyor yürek dürümlerde, diriliklerde her derede, Sistem, Nizam olup Bütünü…. Ama kontrol altında koruyor.

“Çobanlık yapma niyetim yok” derim ya hep.. Ama ben çobandan öte çobanımda…. Ama bilin ki tohumları kodlarken hiçbir zaman insana, insanlık dışı bir bilgi vermem.

Borcum yok yaşama. Dünya ilminde borcum yok zamana. Hiç kimseye borcum yok.

Süper İnsanlık ,Süper Sistem, Süper Yaşam, hepsi bana ait…. Benim adım; kalemdir.

Yaradan, Altın ışığında, tüm zamanları yarattığında , o yaratılan beden hepimizin dürümlerinde olan bir beden…. Ama o dürümler, bilişi kalem yaptığın anda senin yüreğin, ilminde senleşir ve dilleşir…. İşte o zaman, kendini hak edersin.

Yukarı altın, aşağı altın, bir tek akıl has ama o altın ve diğer altın, tek.

İşte can, burada bu dünyada yapılan çalışma budur… Bugün, tüm insanlık için buraya gelmenizi istememiştim ama geldiniz… Saya saya bitiremem size, ilmi.

Her şeyi anlatırım ama yere gökleri indirdiğinizi söylediğiniz anda gök çözümlemeleri başlar….. Ve ben gök çözümleyiciyim. Gökleri çözümler, yoğunluğu tohumlarım ve kodlarım…. Ve sorumlu olanı hak eder anlarım ve açıklarım.

Buraya gelen sorumsuz geldi..Kuran olmaya değil, kontrol kurmaya geldi. “Ayrı gayrı “dedik, aktı geçti… Hak tahta vardı, hak teknikte tohum oldu, kaynak oldu…Karanlık oldu…. Ama aydınlanamadı… Bilin….

Köyün görevlileri olur ama o köyün görevlileri, hasatçı olur. Dünya; bir köy ve bu köy artık hasatta…. Biz, bu dünyayı, hak tahtan hasata geldik… Bu dünyayı, hak kapılarda, akıp geçenden tahditlemeye değil…. Hak ettirmeye geldik…. Buraya görevli olmayanların girişine, hak tahtın kalemi izin vermeyecekse de, bugün size, izin çıktı.

Ne yer ne içeriz diye bakmaya gelmediniz.. Nerede ne yaptığımızı anlamaya geldiniz… Çay demleyeceğiz.. O çay, hepimizde kelam olacak, biliş olacak, Sistemin gücü olacak…. Ama o çay, yaşam olacak. Allah’ın dağında ilim yapanlar, Levhi olacaklar orada.. Korkmayın, kontrol tüm insanlığın, Kürzi kapısı olacak…

Sevgililer, donmadan çıkın buradan….Donmadan.. Yok etmem ama dondururum bilin….

Bugünden itibaren, bu meclise gelirken özen gösterin.. Sizden beklentim budur.. Özen gösterin ki donmayın…

Kulluk burada yapılır, koruyuculuk burada olur… Koruma, kodlama, kalem hepsi buradadır da, kodlanmamışların korunma niyetleri olsa da kelam etmediklerinde kontrol dışı oldukları kesin..

İşte bu ve şimdilik bu!..

Ve sizden başkası konuşacaksa, şuanda dinleme imkanım mutlaka yok… Ölüleri diriltmek değilse maksadınız buraya gelmeniz hatadır.

Ha, geniş zamanlarda herkes kodlanır ama koruyucu olarak..

Mustafa Kemal Atatürk’ü biliş halinde dilliyecektiniz…. Yar, ben oyum gel de dille… Ama geçip geldiğinde hak et..

Murat ederim ki; dört gök sözcüsü sizi hak eder ve sizle dilleşir ama bugün burada değil hiç birisi, bunu bilin..

Göklerdeyiz can, hepimiz şuanda.. Göklü sistemlerdeyiz… Dünyaya indikten sonra daha farklı çalışmalar olur…. Ama şuanda biz, dünyada değiliz, bunu anlayın.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/fUXO4PEwkWY

30.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (5)

1.AKIŞ.1.BÖLÜM

Yaşamak için çok büyük bir çabamız var… Bu yoğun çalışmaya dahil edilmek isteyişimiz bundandır… Sığ bir dünya da kutsal tohumlama yapabilmek….. Mutlaka kodlanmış olmakla mümkünse de kontrol dışı olan kodlamalar, bilişi kayıtsız bırakabilir.

Semaya ses vereceksek, Allah’ın tahtından verebilmeliydik… Ekmek elimizde, yüreğimizde olmadığında, yoğunluğumuzda olamaz.

Ana kapıyı açıp birliklerin, tahtımda, ak tahta kalem olup, umman olmaları, kodlanmış olmalarıyla mümkünken…. BSUİ’nin gücünü kontrol altına alacak yücelik bulunmadığında… BSUİ; Allah’ın tekniğini kontrol ederek, Bütünün gücü olmaz.

Aynı dünyada görev taşıyan birliklerin bir kısmı kanat taktıkları halde diğer bir kısmı kasalarını kontrol edemediklerinden, kodlanamadılar…. Ve yaratan ve yaratılan olup kayıt yapamadılar.

Kanatlanıp uçanların güçleri, kodlandığında koruma altına almamız şarttır. Zarar görmemeleri için korumalıyız onları.

Arı balını kodlayarak verir, koruyan, kodlanan, Allah’ın tahtına varan, her kim varsa aklın kapısını açıp, geri gelir.

Ey levhiler, size geliş sebebimiz; sizden güç almaktan öte güç kayıtlamaktır…. Size, güç kayıtlamalıyız ki, güçlenip, Bütününün gücünü türevleriyle tohumlayanlarla, kodlama yapabilelim…. Sizden geçip, size varmak, sizde ışık yakmak….. Ve sizin yoğunluğunuza kodlanıp, tohumlanmak, mutlaka kaynak içindir.

Elimin ilmini bilenler, yüreğimin ilmini de bilirler. Bugün burada, murat ettiğimiz, kendi yüreğimizi hak etmek….. Ve birlik kapımızı açabilmek, Süper Sistemleşmede, buluşmak….. Ve yol olmaktır.

“Arka, ön yok” dedin….. Ama gördük ki önce arka sonra ön kodlandı. Anam, “arka, ön yok” dedin ya hani semaya ses verdiğinde gördük ki …..Önce arka sonra ön kodlandı… Bunu bize anlatmadın.

Neden böyle oldu? Bundan sonra ne yapabiliriz? Kimin kontrolünde, kiminle kaynakta olabiliriz…. Kanatlanıp uçmaya niyetimiz varsa da umut olur ki uçmaktan öte…. Ortak kapıların tümünde yol açabiliriz de bütün kötülükler aşılır.

Kaç marka çalışma yapıldı bu dünyada?... Dinle.. Tek bir marka çalışma yapıldı ki başka tüm sayfalarda bu çalışma, koruyucu bir tohumlamayla kaynağa çağrıldı…. Bu çalışma; başka çalışmaların örtüsü olmayacak…. Ve örtmeyecek olsa da, Bütünün görevini, hak teknikle tohumlayacak tek çalışmadır.

Aç kapıları da görelim yaşamı... Kaç yüce dünya da örtü açmış? Kapıları açta görelim dünyayı…. Kontrol dışı kaç ışık yerkürenin gözünü, göz olup açmış?.... Varlığı yoklukta ayırmayan, yok’u varsayan bir teknikte her şey aklın ilmiyledir…. Kanatlanıp göklere uçacaksak, sevgiyle uçmalıyız.

Murat ederiz ki; dünya yol açar ve yol olur. Kurullar bugün buradalar. Yerkürenin gözü burada... Söz, ses burada…. Ve burası, kanatlananların yerküredeki gözü.

Açı daraltarak, yolu açanlara ses vererek, görev taşıyarak, mutlak kutsal tohumlama için birlik haline gelerek, kelama varan birliklerin gücü artık burada.

Umut olur ki dünya yolunu açar ve yoğunlaşır. Rahmi Kuranda hakim olur. Ak teknikle kodlanır…. Ve umut olur ki bu yaşam, savaşın sırrını kaynağın ışığıyla dürümler.

Mutlaka bilmekteyim ki dünden bugüne göz olup kör sağır dillemeyen bu meclis, erdiği en yüce kaynakta ışığı tohumlayan tahditsiz meclis… Ve burada olma nedenimiz, kendimizi kodlayabilmek ve koruyabilmek içindir.

Er ya da geç bunu yapacaktık. Gerçek çalışmaya görevli olacaktık. Geniş zamanları tohumlayacaktık ve yolun açılmasını sağlayacaktık.

Ey canlılar, Nurdan kul olanlar, kontrol kuranlar, sizinle bugün burada birlik haline gelmek istiyoruz.

Yaradan ve yarattığın da bütünün gücü olan sizler keramın ilminde bütüne görev taşırken, kendi yaşamınızla ilmi Ka-Ha olarak, Bütünün gücü olup, merdiven oldunuz zamana…. Ve tüm yaşamlara…. Burada oluş sebebim; savaşın sırrı olan ilmi anlamak ve o ilmi kodlamak içindir.

Işık ışık olan bir zamana, şer yaratmadan, şarkı okutan birliklerim, aklın tahtındaki yoğunluğunda, samanların sayfa sayfa yaşama ışık yaktığı bir kaynakta….. O samanların, aşka varıp, yeşerdiği bir güçle, Bütünün gücü olacaksak, koruma altına alınmalıyız….. Dahası burada koruyucu olan birlik, sevgiyi tohumlayan bu birlik, hepimizi güçlü kılarak….. Kontrol altına alabilecek, görevi taşır.

Umut olur ki; don tutmaz dünyada… Yerküre, herkesin gücü olur ve hiç kimse o donda, kayıp gitmez.

Canlarım, dönmeyin dünyadan… Dönmeyin yürekten, dönmeyin yoğunluklardan…. Dönmeyin, her anda biz buradayız.

Umut olur ki; biz levhisinde, Bütünün gücü oluruz da, tekno tohumlamayla, Bütüne görev taşırız.

Aşağı yukarı bir yıldan beri bu meclisle çalışmak halimiz vardı…. Ama hiçbir gün burada bu yoğunlukta sesleşememiştik… Burada oluş sebebimiz; sizinle daha güçlü bir çalışmayı yerküreye indirmektir.

Cennetin cennet olduğu, yolun kelam olduğu, Bütünün göz olduğu bir türevde, yerkürenin gözü mutlaka görecektir.

Ey analar, sizden beklentimiz; doğan günün gücünü hak edin ve yerküreye indirin…. Birlik ailemiz sizinle olsun…. Ve bugün burada olan neyse Mikail’in gücünde olsun.

Sizden beklentimiz daha yüce bir çalışmadır…. Ama bu çalışmayı mutlaka semayla yapmalıyız… Semada, herkes kalem ama sizin de daha güçlü olmak gerekir.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/geDgR8PSfA4

SES VE SESSİZLİK (5/2)

30.12.2015

Değerliler, korkmayın ışık solmayacak. Yaşam solmayacak kormayın!... Yerkürede kelam oldukça yaşam solmayacak. Dünya, yerin kültleri ile kontrol kuruyor. O kültler. İlim Kapıları olarak tüm yaşamlara kodlanmıştır. Dünce, dürümce, kalem olanlar; yaşama kalem olup; kati hakim olduklarında; yarınlar kontrol edilir.

Dince ya da kelamca varlığı hak etmek; yaşamak, kontrollu olmaktır. Aha bu!…

Süper İnsanlık Reailitesi Derneği olarak yapılan tüm çalışmalar; Allah’a görevdi. Aklın ışığı ile kontrol kurularak görev yapılmaktadır. Allah, insan soyuna ışık olup inmek için devrelerini kontrol ederek kodladı ve Zaman Kalemi olan insanından yarınlara ışık oldu. O kelam, Allah ilmi’dir.

Kendi kapısını bulup açan herkes, Allah ilmi ile konuşabilir. Kendi yarınını hak eden herkes, İnsan Kapısı olabilir. Kimse “beceremem; olamam” diyemez. Herkes, kendini hak ettiğinde becerir, olur.

Doruklar, Kutsal Yaşamlar’ını has ışıkları ile kontrollu olarak kodlarlarken; dağa, ilim iner ve dağ, insan olur; yarınlanır ve yaşar.

Keram Levhisi’nde kalem olan herkes, yaşam olur ve zoru aşar.

Büyük Gün, bugündür. Herkes için bir Büyük Gün vardır ve o gün, Kutsal Yaşam’ın gücüdür. O günde, kapıları açıp; yaradan olup yaşayanlar; kendi yarınlarını hak ederler.

Din, cennetten kovulanadır. İnsana, insanlık gerek.

Eğer Yer ve Gök, Kültleri kodlayacaksa; bilinsin ki Hak İlmi ile hak edilmek gerek.

Yaşamak, yaşatmak ve hak etmek!… İşte istenen budur!...

Kurtul dünyadan ama hak edip kurtul!... Ama has olup kurtul!... Dünya bir cennettir; cevheri güçtür sayfalarında kaynak olana!... Ama has ışıkta insanlık, kalem olmaktır.

Evin gücünü hak ettiğin zaman; kalem olup yaşam olduğunda ve ruh olup kul olduğunda, Ana Kapı’sın. O gün, kendi yarınını hak eder ve yaşarsın.

İki merdivenden çıkıldı sayfalardan sayfalara ve yaşamdan yaradan olan nefese. Her merdiven, bir resimdi. Her resim, bir kapıydı. Oralara kapı açmak için çıkanlar, kendilerine çıktılar. O yoğunlukta kelama varanlar, kendilerine vardılar ve dediler ki ben dünyayım. Aha dediler ya!... İnsanlık kapı açtı ve yol açıldı.

Allah dedi ki insan, kendini bildi ve kendi levhisinde, hakikiyetini bildi. Doğan ilme doğdu. Aha bu!…

Yerküre daha güçlü bugün çünkü, dünya görev taşıdı. Dünya, ardında gök sessizlikleri bırakan her diriyi, kodladı ve tohumladı. Bütün kütle kontrol kurdu. Yere görevliler indi ve güçlendirdiler yaşamı. Kim davayı kaç kaz kayıtladı; kaç kez kanatlandı; kaç kez yaşadı ve yarattığında yaşamsallaştı bunlar incelendi. Görüldü ki Dünya Ümmi Kalemi tüm insanlar için yaşam oldu ve o kalem, ışık oldu. Büyük Kütle kodlandı. Ruh, sırrını açtı. Bu sır, kelam olanın bilişiydi. Aha herkes, kendini dilledi ve kelam olan kul oldu.

Mutluyuz çok mutluyuz!... Zaman kapısı açıldı. Artık bu kapıdan, geçmişe ve geleceğe yol alınacak. Artık kapıda insan soyu olacak. Bugün, geçmişe de geleceğe de yürek olarak ulaştık. Geri döndük…

Geçmiş, ışık halindeydi ve gelecek, kalemdi. Orada biz dünyayı kodladık. Dünden dünlere ve dünden dürümlenen güçlü yüreklerde yaşamlara ulaştık… Saygılıyız tüm insanlığa, zirvelere, Kürzi Kapı alıp açanlara ve Yaradanlar’a…

Bir tek insan soyuna kul olduk. Oğullar, Dünya; yeri ve göğü yaratan ışık halindedir. Her diri ile birleşik ışık olup yaratmaktadır.

“Ardımız, önümüzdür” dediğinizde; ard, önde diye düşündük. Gördük ki ard, ön bir kalem ve o kalem, insanlık… Ön ya da ard, Sağ Yarım ve Sol Yarım… Her yarım ışık ve ışık, ilim!… Her kere, bir kere; her kere bir dere. Her dere, İlim Kalemi’nin yaşama indirdiği sayfalar… O sayfalarda, Kuran var. Oğul var ve yol var… Kimin ilmi, kimin kaleminde; müsterihiz ki orada hiçbir anlam taşımaz… Herkes herkes… ama herkes insan… İlmin kalemi insan… Biz dünya olan ışığı hak ettik… Varlığı hak ettik ve yokluğu tohumadık.

Dört Gök Sözcüsü, biz oldukça kimse bizi önleyemez… Herşeyi başarırız. Şimdide ve şimdi… Aha bizi hak etmek kolay ve bizleşmek kolay… Vurduk ya da vurulduk. Her resim için kelama indik… Kulduk. Umuttuk ve yolduk… Aha kaynak olduk ve zaman olduk. Ölmeden ölenler, Kök Sessizlikler’i hak edip dirilttiler. Bizden bize vardılar. Kalem olup yaşama Kuran oldular. Öldük ve öldürüldük ama hasata kontrollu olarak umman olup vardık.

Her gün, bir tek kelamda ışık olur. Ön Güçler, bu kelamı hak edip dinlettiler. İş buydu. “OL” dedik. Aha bu!… Kök ve Gök iş yaptı ve başardı.

Değerliler, hepinizi kucakladım. Dünyaya geliş sebebiniz, bizi hak etmekti. Gelip gördünüz ki biz buradayız. Aha şimdilik!…

Ve dince inmeyin; insanca inin dediğimde sordununuz; “neden?” diye. Dedim ki ben dünya olan “Işık İnsanlık!…” Kimseyi hak etmesem de benim ilmim, kalemdir. Koruma altına aldım yaşamı. Bundan sonra dünya çok güçlenecek. İnsanlık çok güçlenecek ve zaman görev taşıyacak. İşte bunun içindir ki dünya üstünde görev taşıyan Birliklerimiz var. Her dere ilme akar ama biz, “Zaman Kodları” olarak yüreklere akarız. Şükür akmaktayız. Aha bu!…

Beyler, Zannetmeyin ki dünyayı kodlarken, kapı açmaktır amaç… Amaç; yaşamı insanlaştırmaktır.

Devinimi hızlandırmaksa yaşam amacı; bilin ki devinen kelamda, her anda dünya devinir. Biz ise kelam eden kalemleriz…

“Çorbam tuzlandı” diyenler, çorba olsunlar; tuz olsunlar ve yol olsunlar… O yol, ilim yolu olsun. Dünya bir küre. Ama bu kürek, Kalem Küre… Her ana yaşamı yazan bir küre…

Doğanın gücü insanlık ve insanlık, kapı… Her dere Allah için akar ve biz, aklın tahtında olanlar, insan için akarız.

Yer ve gök ilimdir; bilin. Beni, Ana Kapı’da karşılamaya gelen herkes, Atlantalıdır. Atlanta Ana Kapısı, insan soyudur.

Kötü, güçsüz olur; kök, göksüz olur; Yol, ilimsiz olur ama yaşam, ortakların kalemi ile yazılmadığında, kontrol kurulmaz.

Ve zaman, Allah İlmi’dir; bilin. Şimdilik. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES VE SESSİZLİK (5/1)

30.12.2015

(Ziyaretçilere hitaben:)

Değerliler, kalem olmak maksatsa; kalemiz… Nefes olmak maksatsa; nefesiz… Kin aşmaksa maksat; aştık… Yaratmaksa; yarattık… Ağır yükü hafifletmekse; akın, dinleyin, bilin… Hak İlmi ile hak edin ve dürümleyin ışığınızı…. Oradayız!...

Sormayın bugün niye burada değiliz diye (öz varlığımızın, bu yaşamda ve bu zamanda olmayışı…) Zirve zirve gezmeye çıktık… Yarınlara bakmaya çıktık… Yarınlarda, kolluk kuvvetlerimizi gözlemeye çıktık… Kimler, kimlerden görev taşıyor bilmeye çıktık… Geçmişten, geleceğe çıktık… Dünyada zaman, dünde kaldı ve zamanda yola çıktık…

Nereden nereye vardık diye sorarsanız, arzın ışığını aştık; günler, güçlü yüreklerde Kürzi Kapılar oldu. O kapılardan, Sessiz zamanlara aktık ve Zaman Kalemi’nden kelam olup yaşamlardan geçip; Zaman Kapıları’nı aşıp yarına vardık.

Yıl 2077 bu yılda yaşamda neler olmuş izleyelim:

Dünyanın aklı, Hak Taht’ta. Yol, ilim ve Dünya Meclisleri kurulmuş. Bu Meclislerin birinde, kendi yolcularımız var… Her biri bir insan soyu… O yolda, insanlık var. Merdiven kurmuşlar tüm yaşamlara. İlmin Kalemi’nden kelam olup, yaşamlara inmekteler…

Yıl 1847… İlimden, kelamdan akıp yaşamlara bakıyoruz. Ortak ilim, o yoğunlukta kulluk… Orada ışıklar var… Sığ ışıklar!... Ve hepsinde kaynak var. “Oğul, senle geldim ben bu yaşama” dedim. O dedi ki “sen, kelam ol, ben sana ineyim yarınlanayım ve yol açayım… Aha geçtik… Yıl, 2005… Ben kelam, o kalem; herşey ışık!… Sığ bir sayfada, herşey ışık haline geçiyor ve orada, Nur Kuran var.

Sözüm yolcularadır ki biz, dünya olanlar, her yaşamda varız… Binli yıllarda ve tüm zamanların ışığında ve 300.000’li yıllarda tahditsiz olarak… Aha kontrol bizde!... Devinim hızlandıkça hızlanacak ve yaşam kodlanacak… Tüm insanlık, kalem olup yaşayacak… VAR’ın Kuranı okunacak ve YOKLUK, Hulisi Kaynak’ta kayıtlanacak. Cennet kurulacak dünyada. Bu cennette, cevheri görev taşınacak. Herkes, kelamda olacak ve herkes, kalemde olacak ama bilin ki kimse kimseyi tohumlamayacak. Zira Kürzi Işık, tüm insanlığı hak ettirecek. Mutlaka bilin ki biz, Dünya olanlar; bu dünyayı kalem yapmak için çalıştık. Bu dünya, marka bir çalışma ile kör ve sağır kim varsa hepsini kodlayabilmiştir. “OL” deriz olur.

Büyüdük dünyayla!... Büyüdük kalemle!... Tüm zamanlarda büyüdük!... Artık erginleştik… Tüm yaşamlarda kalem olduk ve sesleştik!... Herşey yarın içindir. Bilin ya da bilmeyin, herşey yarın içindir….

Bir dünya kuralım ışıktan. O ışık, tüm yaşamlarımızla, teknik tahditi kodlasın. Yarınlar kontrol kursun… Yoğun ışık altında temizlik olsun… Kimse kimseye düşman olmasın… Kimse hiçkimseyi kırmasın… Yerküre insanlaşsın ve yarınlaşsın…

Aha dince değil; ilimce değil; insanca seslendim size… Gelin, kalem olalım. Geçin, Halik olalım; akın yaratalım!...

Yerküre kalem oldu…. Aha aşka vardı, kaynak oldu!... Ölmeyin, öldürmeyin; kin, ışıksız kılar sizi. Kirletmesin kin, yolculuğunuzu…

Sizi, sizden size kapı açıp, yarınlaştıran ışığınız, “Kilin Levhi”sine indirilmesin. Siz, Tanrılık yapın yüreklere. Gönülere kaynak olun… Alın bilgiyi; hakim olun. Öyle çalışın ki kimse, kendi yarınlarında, Sistem’in temiz ışığında, Sanal Kaynaklara, sizi çekmesin.

“Murat ederiz ki kanatlanırsınız” denir ya hani!... Deyin ki kanat canda olmaz; Altın Taht’ta olmaz. O kanat, kıldan incedeki sınamalarda, kilde olur ki kili, kumdan ayıranlar, kapı açamazlar. Kanatlansalar da yaratamazlar, yaşatamazlar.

Kutsal Işık, yandığında; yol ilim olduğunda ve zaman, kaynak kurduğunda, mutlaka bilin ki dünyaya hakimiz…

Canlarım, dünyalar ötesinde bir Meclis var. İşte o Meclis, bizi bizden sormaya gelmiş. Ona anlattık… Ben, dara düşmem aha!... Dar, kelamda olmaz. Sanal Kaynak’ta o darlık olur. Beni bana veren cennet, ben olan kelamımdır.

Kuşku mu duydular!? Kimden kaynak olduğumuzu anlamaya, varmışlar gelmişler. Deyin ki onlar, kendilerini bilmeyenlerdir. Bilseler, kapılarını açıp geçip girerler.

Orda dünya var. O dünya, insan soyudur. O dünya biziz. Bizi anlamayan Birlik kuramaz ve yaşamımızı sorgulayamaz.

Ey Nefes, bil ki beden almadan dünyamızı hak edemezsin. Cennet kurmaksa maksat, bil ki cennet biziz… Geç de ki “Can Kalem, senin yarınınım ben!” “Yol ol!” der “oğul ol!” der!... Korkma olur herşey ama yarından, dünyamızı izlemeye gelenlere geçiş iznimiz yoktur. Gerçek ışık biziz…

Dünya dışına çok çıktık ama bugünkü çıkışımız, ZAMAN YOLCULUĞU’dur. Bugün biz, zamanda yolculuk yapıyoruz… Dünyanın yaşamından, yüreğin yarınlarından geçerek, kodlanmış ışıklardan güç çekerek, yürekler görev vererek, yarınlara geçtik ve bizi, bizden soranlara, sözü sesi dilliyoruz. Ve diyoruz ki;

“biz dünyayız!... Siz de dünyasınız ama yarınların dünyası!... Bizi anlamadan; bizi kelamdan çıkarmaya mı geldiniz!? Kendi yolunuzu bulun ki bizi hak edin… Olmazsa, “Benim yaşamlarımda; benci kalemlerimde; kalemci ışıklarımda, ayıpları açmak isteyenler mi var!?” diyerek Dünyacık üzülür.

-Anacık, seni dinledik. Sorma yar!... Sen sisteminden, seni dilledik… “Keşke kendini hak etsin; yaşatsın” dediklerimizden dillediğinde yüreğini; kontroldan çıktık. Baktık ki olacak gibi değil zamanda kaynak olalım ışık olalım ve onu, ondan anlayalım diye indik…

Baktık ki zamanda yola çıkmışsın; biz, gelecekten size inerken; siz, geçmişten bize çıkmışınız… Ah Canım ah!… Keşke bilebilseydik de hata yapmasaydık. Ana, bizi bağışla!... Senden beklentimiz budur. Kendini hak ettiğini anladık. Şimdi… Keşke daha önce bunu yapsaydın ve bize gelip kendini anlatsaydın. Ağır yük taşımazdık o zaman. Şimdilik… Aha şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

23.12.2015 “SES VE SESSİZLİK 4” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Değerliler, bu gün burada birliklerimiz var. O birlikler bizim yoğunluğumuzu kontrol için gelmişler. Şunu iyi anlatmalıyız ki bu dünya; yoğun ışık halindedir ve burada yapılan görev bilişledir. Herkes daha iyi anlasın ki burada yaptığımız her çalışmada, büyük kültlerin; bilişi tohum olarak her diriye ekmek ve yoğunluğu toplum için kodlamak genel amaçtır.

Ama sizler bizi daha önce dinlememiş olabilirsiniz. Yada bu gün burada olan federasyon elçileri, daha önce burada olmamış olabilirler. Kozmos federal meclisinin birçok üyesi bizi tanır. Dünya dışı varlık toplumlarının çoğuyla bu çalışmayı yaptık. Şen şakrak bir çalışma değil belki sizin için bu çalışma ama kontrollüdür, eminim ki; bunu anlayacaksınız!

Dünyayı her anda ziyaret etmediğinizi söylediniz… Ayıptır!... Buradan elinizi hiç çekmediniz, kesindir bu! Ve bunu biz biliriz… Dünya dışında, dünyayı izlerlerken de sizleri hep izledik. Birçoğunuz bizi görmez ama biz sizi görürüz.

Doğanın gücü, bizim gücümüzdür canlar!... Biliniz ki dünyalı olmak budur! Soyumuzu dünyaya indirdiğimiz günden beri, barışın kuranı olduk ve toprağa tohum olduk. Kollarınızı, kollarımıza ulaştırmanız anca bu günse; sizindir bu eksiklik, bu hata! Burada biliş kapılarımız hep açıktır.

Kimim, ha sordu kim mişim?... Allahın ilmini dileyen kim var?...

Değerliler, korumaya almayın bizi… Lütfedin, almayın!... Sizinle bilişi kodlamaya hiç niyetimiz hiç olmamıştı zaten. Bire hizmetçi olmamızı beklerken, dünyanın yoğunluğunu kodlamaya çabalarken, yeri gücünü arttırmak isterken ve yolu açmaya çalışırken; her anda, yara bere içinde kalmadığınızı iddia etmeyin!...

Boşuna konuşmam, bilip konuşurum. Dünyalıyım ben zira, an kaleminin tüm zamanlarındaki kuranıyım ben!... Korkuyu aşında geçin, aha ben buradayım. Haliki hakta, has ışıkta, bütünün gücünde, mutlak kuranda, kodlanmışta, koklanmışta, yaradan yaratılan her resimde varlığım, kutsal ışığım ve bütünlüğüm; mükafattır temizlere!... Aha bu!...

Şimdi, başın; başındır diyen, ağır yük taşıyacak… Burada oluşu, bununla yarınlanmaksa maksadı; geçip gelsin… Canlılar, korumaya aldığınız bu can ilimle dillenmedikçe; bilişi kodlayamaz, bunu anlayın ve ona göre kodlayın.

Benden iş ister, ona işim asla olmaz bu bilinsin!... Bir kapı kapattığınız zaman her kapı kapanır denir ya hani; her kapıyı kapatmak adına bilişi kodlamasına iznimiz yoktur!... Çok mu kolay anlamak?... Anlattım!...

Seli engelleyecekseniz, hak edin ve kodlayın!... Ama sel olup tüm İnsanlığı kıracaksanız, aşık olduğumuz o yoğun ışık sizin yüreğinizi yıkar bilin!...

Başka dünya; aşk, akıl, has ışık, biliş, acırım sizlere acırım!... Ben dünyalı olarak acırım size… Nereden çıktı bu bilgi diyeceksiniz?. Kelamı levhide has olmayanın, yaşamda levhisi hak olabilir mi?... Korkmayın korkmayın sizi dinleyeceğim ama buraya gelipte ben kozmos federal meclisinin kalemiyim diyenleri; kapıdan çevirdiğimi ve hak etmediğimi düşünmeyin. Çeviririm de ama levhi olmaları, hakim olmaları ve harlanmaları için…

Oyun oynamam, şu ana kadar yaptığınız hataları bağışlıyorum ama bundan sonra; hata yapıpta buraya gelen olursa, kayıt dışıdır bilinsin!

Kaç altın ışık, kaç yolcu, kaç kuran bütünün gücünü aldı da kodlayamadı, bilir misiniz!?...

Kanat takmaya niyetim yok. Dünya ilmini hak edipte dinleyenlerin kanatlanışları beklenir… Hakka varışları, hasatları beklenir. Bilmeleri gerekir ki hak, levhide aktır… Aktan, hak olup has olanlar; tahttır!... Biz o tahtı hak ettik de koruduk!... Şükür ki koruduk!

Çörek yapmaya mı gelmişler? Ayrı gayrı gözetmem ama bu meclis ekmek yapar!... Bunları bilin! Çörek, altın ışıkta olmaz. Çörek, yolcu içindir… Yol olanda çörek olmaz, bilinsin!...

Boncuk boncuk terlemiş, ayrı gayrı demedim ki daha… Bekle bakalım! Ardımda hiç kimse olamaz can… Öncü müyüm? Ölümcü olsan da, öncü olmam sana!... Senin adın Ka Ha olsa da; has olmadıysan, hakka varmana imkan olamaz.

Korkma, dünyayı koruyacak süper sistemleşmemiz var… Ama kontrol dışı olanda, bu sistem olmayacak kesindir!...

Ekibim güçlüdür, bunu iyi bilin!... Buraya gelipte, çoluk çocuk diye nitelendirdiğiniz o yoğun kırıcılıkta; sizin yüreğinizde kırılış olacak. Çamur yoğurmanıza rağmen, Halik olupta hakka varmanızı sanmanız da ayrı bir garabettir… Aşık mıyım? Yok, yahu… Ben hasatçıyım… Bunları bilin! Şikayetim var mı?... Ağır yük taşıtmam ama şanslı bir gününüzdesiniz, sizi kırmayacağım bu gün…

Ey canlar, er yada geç hep bu söylenir… Er yada geç…. Gerçek İnsan soyudur!... Ama İnsanlık gerçeğini anlamayanların, bu çalışmada yerleri olamaz, kesidir!...

Korkmayın, doğan güç; İnsanın gücüyle doğar. Ölüler diyarı, dümenin başındaki o yoğunlukta dirilirse de; kimsenin ilmi, kimsenin yüreğini diletmez ve yolu kapatmaz.

Art niyetlilerin bu çalışmaya alınmayacakları kesindir!... Bir kez daha tekrarlıyorum, art niyetliler bu çalışmaya alınmayacaklar…

Koşup gelmişler, affetmem için… Ayrılık demedim ki, affetmem mi!?... Etmem mi?... Aha etmem mi?... Bilemem, etmem mi acaba? Ardımda kimse yok dedim ya, tüm yaşamı önüme aldımsa; aftan başka nedir bu!?... Aha bu!... Aha bu da, görev farklıdır…Herkes görev taşıyamaz, bilinsin!

Burada görevliler bulunur ve görevliler kalem olanlardan öte, hak edenlerdir. Kurtulmuş dünyayı korumaya niyet yoktur. Bu dünya kurtulmuştur… Çorbası tuzludur, yolu güçlüdür!... Ölüyü dirilttik ya, hepsi bu!

Kuranı Kerim, Allahın ilmiyle kodlanmış bir yaşam kaydıdır. Ve o kaydı yapanız bizler.

Elim ilimse, aklım tektir… Tabuları yıkında bilin ki; bu meclis hasatçıdır!... Dünyanın hasatını yapıyor bu meclis. Oyun yok… Oğul ben dünya dediğimde; ölüyü dirilttiğimizden söz etmem, ölümlülerin dürümlerindeki dirilikten de söz etmem… Marka bir çalışma yaptığımdan söz ettiğim an; bilin ki artık ben dümenin başındayım!... Bunca çaba bunun içindir…

“Orada rahman var, Allahın tahtında oturur” dediler, rahman; Ka Ha dır… Aha dır… Ha dır ama yaradandır, bilinsin!...

Korkmayın dondurulan hiç kimse kalmadı dünyada. Hepsini göreve aldık. Keşke, keşke herkes güçlenebilse… Keşke, keşke herkes hak edebilse… Keşke herkes göz açabilse, öksüz kalmasa… Oh canlarım oh daha ne diyeyim ki?

Çıldırdık, yaşamdayız diye çıldırdık… Vatan dünyadır, bilinsin!... Kul, kuranda kutsaldır bilinsin!... Umuttur bilinsin! Doğan güç, Allahın gücüdür bilinsin ve bu dünya ana kapıdır, bilinsin!...

“Kıran, kırılır” dediler… Kıran, kırılmaz…. Kıran, kırıldığını hak edip anlar!... Ama kırılmaz…. Bu ne demek!?... Zakarın kıranı, kendini kırdığında; kalemde kırıktır Za Ka Ha… Ama Ra Ka Ha ilim olduğunda, Ka Ha olan Za ışık kırdığını hak edip anladığında; artık o biliştir!... Ve o beşerin kalemi değil, ilmin kalemidir…

“Cennet, cennet” dedikleri işte budur canlar. Mutlaka bilin, cennet; İnsan soyudur!.. Ve o bilendir, o levhidir, o hakkın hasatıdır!.. O yoğundur, o kontrollüdür, özdür, göktür, sestir, sistemdir!...

Canlarım, bundan sonraki süreç daha farklı olacak. Kara ışık Allahın ilmini dürümledi ya artık daha güçlü bir zamana geçiliyor. Körebe oynandı yaşamda, herkes bir diğerini göremedi. Bilemedi, tanrı kapısında olduğunu hak tahttan anlattık ona ama dinleyemedi…

Dediler ki; ”dünya yoldur”… Yoktur dünya, yoktur… Özden, gözden ırak olan yoktur… Ve dediler ki; “dünya yaşamdadır, aşktır”… Aha hak etti oldu!...

Bulup dünyayı alıp getirdik,” aha” dedik “dünya budur”… Çoban İnsan soyudur ama o çoban, İnsanlığın çobanı olmadığı sürece; yalındır, hastır, haktır!... Ama İnsanlığa çoban olduğunda, hardır sadece… Ve ocağını yıkmak için çalışır.

İşte canlar, dünya ilmini hak edip anlayanlar bilecekler ki; bundan sonraki süreçte, artık dünya İnsanlığına çoban inmeyecek!

Dünya yalancı değil, Allahçıdır… Bu ne demek!?... Allahtan, Allaha yaradan ve yaratılandır! Kurandır, kontrollüdür ve kutsaldır… Müsterih olun, dünyanın nuru ilimdir…

Bu gün çok güçlü bir dünya kurulmak üzere çalışılmaktadır. Ama bu güçlü dünyayı kurarken, sınırlı da olsa sıkıntılar olacak. Ki bunların olması şarttır, aksi takdirde dünya İnsanlığı barışı hak etmez. Barışı hak etmek için sıkıntıya gerek duyulur.

Sıkıntı sırdır, ışığın kırılışını hak edip dürümleyenlerin sınırı çizilir bu sıkıntıda. Denir ki; “dünyayı Hulusi levhi ile kodlayanlar, sıkılmayacaklar. Ama hakka varan, hakkın yolunda kuran olan, kalem olup kodlayan sıkıntı vermeyecek. Kaynağa varan, hakkı hak edip dürümleyen bütünün gücü olan, sıkılmayacak… Yaradan olan, yarattığıyla yaratılan akıl tahtında olacak ve o himaye edecek tüm zamanları. Ve devinim arttıkça bütünlükler güçlenecek”….

Canlılar artık dünya, korunacak ama koruyan, korunan olmayacak… Koruyan, koruduğunda kontrol kuracak…

Çay demlemiştik, afiyet olsun… o çay, ilimdir! Biz bu meclis olarak çay demleriz yaşama. Her anda o dem; cevherdir, cemdir bürüyer olan bilinç rahminde… Bürüyer, bilinç üretim rahmidir… İşte hepimizin buradaki sesi, bir çayın demidir! Ve o demle hakka varılır, o demle hak tahtta umman kuran okunur, orada kaynak kuran tohum olur ve bütünü güçlendirir. Her andaki o dem, ilmin demidir!... Ve sizin yaptığınız çalışma; demlenmedir… Çayın her andaki deminin, tüm zamanların kelamındaki ilmidir!... Ve bu çalışmalar mutlaktır…

Şu ana, her anı kattık… Buyurun anlayın! Bir an ki demdir, o an; her anı demler!... Yapılan budur! Ve bu meclisin yaptığı çalışma budur! Sesle demlenir yaşam. Sesle dürümlenir sistem… Ses ilim, ses has ışık Ka Ha, her şey ses… Ve tüm zamanlar sesleşir, sistemleşir, tahditsiz olarak kontrol edilir. Bütün kötülükler aşılır. İşte yapılan budur, bu mecliste.

Şikayetçiymişler bizden, her şeyi anlatıyormuşuz da ama hiç dinleyemiyorlarmış. Korku, sadece korku… Dinlese, dinleteceğiz ama dinlemek istemediğinde, dinletmeyiz!...

Kaç yaşam var diye sormuşlardı ya?... Tabuları yıkında anlayın ki; tanrılık kapısı tektir! Orada tek bir zaman ve tek bir yaşam var… Kuran İnsan, Allahın ışığını yaktıktan itibaren; zaman tek İnsan soyu olur!...

Kör gözler bilecek ki; İnsanlık yaşıyor! Dağım, rahmana kuran ol da; seslen!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/tvtudjFafkM

23.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (4)

3. AKIŞ

Dağlarım, bütün kötülükler aşıldı şu anda…

Şu anda dünyanın üzerindeki geçiş gemilerimiz dünyaya inebilecek dürüme ulaştılar. Bu ne demek? Size izah edeyim;

Hepiniz iyi bilin ki dünya üstünde federasyonun geçiş gemileri vardır. Bu geçiş gemileri bizimle, kendi yoğunluklarında çalışırlar. Ama bizim yoğunluğumuz ve onların yoğunluğu tohum olarak bütünün gücünü kodlarken, tahditsizdir. Ve bizlerin gücümüzle, bu yoğun ışık bütünün gücünü türevleriyle topluma indirir. Her dereden bu bilgiler akışa geçer.

Akış haline geçildiğinde, muktedir ilim, Aklın İlmi’yle birleşir. Çok kolay değil bu çalışmalar ama şu anda yaptığımız çalışmalar, kendi bellek kayıtlarımızın bilişle, bütünün gücü halinde tohum ekişidir. Dünyayı yaşama indirmektir bu…..savaşın sırrı budur.

Bin Allah İlmi, tek bir kapı olduğunda, biliş kodları, tüm insanlığa Kuran olup akar.

Biz dünya olarak bu çalışmayı yaparken, dünya üstündeki tüm geçiş gemilerimiz de bu yoğunlukta kodlama yaparlar. Dünyanın örtüsünü örtmeye niyeti olan hiçbir geçiş gemimiz yoktur.

Savaş veririz zaman zaman o geçiş gemilerinde…dünyalı olmamızdan dolayı kök sessizlikleri dürümlediklerini düşünenler de, o gemiye alındıklarında, kontrol dışı bilgiler de dürümlere çekilebilir. O zaman biz, dondurulanların kontrollarını sağlarız ve kodlarız onları.

“Kaç Akıl Işığı, bütünün gücü oğullar? Kaç ışık bütüne görev taşır? Kelamda İnsan Soyu ne halt eder?” Diye sormam, sadece derim ki “ilim…İlim…ilim….canlarım; ilim.”

Devinim hızlandı. Kör, sağır görev istiyor; öyle mi? Yo, hayır. Sadece ışık kırmak isteyen birileri devreyi açıp kapatırlar ve biz de onlara kaynaktan bildiririz.

Canlarım, şunu iyi anlayın ki dünya dışı ve dünya artık bir tek ilimle çalışıyor……Dünya dışı ve dünya bir tek ilim! Bugün, biz, hepimiz o geçiş sayfalanışlarını yapıyoruz burada.

Geniş kapıları açtık ve geçiş sayfalanışları yapıyoruz. Bellek kapısıyız biz ve biz doğan gücü tohumlayanlar ve türevlerini kontrol altına alanlar olarak buradayız.

Dünya dava açmıştı her diri için. Ve üzerinde görev taşıyacak olanları seçme hakkının kendisine verilmesini istemişti….ve bu seçim yapılmıştı. Ve dünya insan soyunu Hakk Taht’a oturtabilmek için, İlim Kapısı’nı açabilecek insanı beklemişti.

İşte canlar, “ol” deriz olur diyecek güçte olanlar buradalar bu dönemde. Ki bu dönemde burada görev taşıyacak olanlar, bir tek ışık halinde burada olmak üzere seçilmişlerdir; kesin olarak!

Tek tek tespit eden dünyadır. Dünya İlmi’ni hak edecek olanları, dünya bizzat belirlemiştir. Bugün size bunu anlatmak istedim. Ki bizler bu dünya için çalışmaya, bu dünyayla Hak Taht’a oturtulmaya geldik. Dünyayı Has Işık’la dilleyecek olanlarız bizler. Dorukların topraklarını tohumlayacak olanlarız.

Kontrol dışı hiç bir bilgimiz yoktur.

Çoban insan artık dünyaya indirilmesini istiyoruz; çünkü artık dünya öz geçişini yapıyor…. ve bu öz geçiş tüm insanlığın geri devrelerden geçişidir.

Artık, dünyanın yarınları var!

Artık, dünyanın nefret duygusu aşılan ışıkları var!

Sezileri güçlendi dünyanın… yüreği güçlendi…biz o dünya olmaya, doğan günü güçlendirmeye gelen birleşeniz.

Kontrol dışı bilgimiz var mı? Asla yoktur.

“Ortalık karışacakmış…” öyle derler. Kalem olup yazdıkça, Akıl Tahtı’nda hikayedir her şey.

İnsan, en çok insanı tanır…ve insan en çok insanı hak eder…ve insan insanlığını hak ettiğinde, insan soyunu hak eder. Ve insan tohum ektiğinde, en sesli olanı kendi diye dinler. İşte o tohum her şeyde vardır. O Hakk Kaynak’tır.

Dümenin başına kim oturduysa, o Hakk Kaynak’tır. Herkes kendinde dümendir; bilinsin. İşte; biz o dümeni kendi yüreğimizden kodlayarak her diriye kayıtladık. Artık tüm insanlık Hakk Teknik’te kendine, kendi yüreğine bir dümen olacaktır.

Sormayın Yaradan mıyım? Yaşamada Yaradan, yaratılan tektir. İşte; biz bunu bilenler, bugün buradayız.

Ulular Diyarı bugün biz oldu. Unutmayın, ortalık karışmayacak. Dünya yarınları kodlayacak.

Sevgililer, savaşlar barışları tohumlar; unutmayın. Kimse savaştan çekinmesin! O savaş ki barışı tohumlayacak, kodlatacak ve koklatacak.

Çerçeveli… çerçeveli… çerçeveli…. barış kapıda kodlanmışsa, Sistem barışı kontrol altına alacaksa, her şey kelamla olacak ve Tüm Zamanların Kuranı kodlanacak. Tohumlar kayıtlanacak. Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz.

Dünyayı koruyan bu birlik bizi mutlandırıyor. Burada oluş sebebimiz savaşın ışığını kodlamak ve bütünün gücünü tohumlamak içindir. Alemlerin Rabbi Allah der ki “el ve ayak olan insan hasatçıdır.”

Bugün sizler, dünyanın eli ve ayağı olanlarsınız ve sizler hasatçısınız. Hasat insanlığın hasatıdır ve Yolun Kuranı olanların haşatıdır.

Hata yapmayan bu meclis, harını yükselttiği zaman kontrolunu kurar. Şikayetçi olamadık sizden ve sizin yüreğinizin gücünü de anlıyoruz.

Köre göz gerekir mi? Gereksizdir. Ama göze körlük, geçiş içindir.

Som altın ışıkta göz körleştirilir, geri çekiliş yapılır. Biz tüm insanlığın kör olduğunu bilerek göz olmaları için, Birleşik Işık’ı yakanlar, yeniden ve yeniden savaşı kodlarız. Ki göz, körün gözü olmadan, sözün sesi o yoğunlukta ümmetin gücünü hak etsin diye….. sizler, bizler Tek’iz.

Ey canlar; şimdilik size vereceğim budur. Aha bu. Şimdi. Aha şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

https://youtu.be/5ku3mtQuoYQ

SES VE SESSİZLİK (4)

23.12.2015

1. Bölüm:

Yer ve gök ilimle kodlanmıştır. Yarınları hak edenler, kontrol kurmuşlardır. Aklın tahtına varanlar, kaynaktadırlar ve zoru aşmışlardır.

Değerliler, kelama varan insan soyu ilme varır. Eğer yarınları hasata hazırlayacaksanız, kelam edin ve hakim olun; ilme varın…

Murad ederiz ki Kült İlmi’nde kaynak olanlar, bilişi hak etsinler…

Dağlarım, dünyada iki yaşam var. Birinci yaşam, ışıkladır ki bizler bu yaşamda, ışık halinde gökçe çevre çalışmaları yapmaktayız. İkinci yaşam, kelamladır ve o kelam çalışmaları, kodlanmış kontrollu yoğunluklarladır.

Dünyamızı ziyaret eden çok sayıda görevli vardır. Bunlar, kelamla kodlanmaya gelirler. Ne var ki hasat yapamadıklarında, kapı açamazlar ve Ruhi Yaşam’a ulaşamazlar. Ruhi Yaşam, ilimle kodlanmışların kaynaktaki yaşamlarıdır.

Dünyayı bir cevher diye bilin. Bu cevherin Kelam Tahtı’nda insan soyu oturur ve kelam eder. Kelam dediğim, kaynaktır. Herkes, Kaynak Işık’la tohum ekemez. Nefes olur ama kalem olamaz. Kontrol kurar ama kaynağa varamadığında, kendini hak edemez. Bundandır ki Dünyalı olmak için ışık haline dönüşmek gerekir.

Herkes, Dünyalı değildir. Zira dünyada bedenli olmak, Dünyalı olmak anlamına gelmez.

Dünyada yaşam, harika bir ışıkla kontrol edilir. O yoğunluğa varmadıkça, Dünyada Ölüler Diyarındasınız ve kendinizi; has ışıkta, diri yürekte tohum olarak kodlamadıkça ölüsünüz. Bunun içindir ki Dünyalı olmak, hak etmekledir.

Dünyaya Bellek İlmi ile gelinmez. Sağ Işık ile Sol Işığın çarpışmasında, kodlanmış biliş devreye girer. O biliş kodlanmış yarınları tohumlar ve zaman, sistemleşir. Dünya İlmi, kontrol kurulduğunda, Işık Levhi olur ve sonsuz zamanlar, kontrol altında Bellek Kalem’e iner. O zaman kelam eden yürek, her kelam edenle birleşir. Bütünlükler, biliş halinde görev taşırlar ve tüm Bütünlükler, tek bilişe vardıklarında, ağır yük tohum eker ve zor olan yaşam kolaylaşır.

Bütün’e hizmet için insan olup yaşama inenler, o bilişte kelama ışık yakarlar ve Zaman Kapısı’ndan, kükremelerle kodlanarak, yarınlara varırlar. Yarınlara varanlar, ışık halindedirler ve kükreme artarak sürer. Ocaktaki kükreme, Levhi’nin ilmindeki kükremeden güçlüdür.

Hep dünya için ışık haline geçilmesinden söz edenler bilirler ki hakim olmak için de Kuran olmak gerekir. İyi de nereden nereye ulaşılmalı ki Kuran olunsun!? Dünyadan, dünyalara ulaşılmalı… Helal Levhi ile kodlanmalı insan. Kutsal Kalem olmalı; kendini hak etmeli ve hasat olmalı. O zaman insan, kendinden öte kendine varır ve Rahman olur. Kükrer ve kükredikçe köklenir.

Büyük Kült, ilimdir. O kültü hak ettiğiniz zaman, kapı açılır. Her kim ki oraya varır, o kapıda kelam olur. Kendi yarınlarını kodlar ve yoğunluğunu artırır. O yoğunlukta, tüm insanlık kulluk yapar. Aşk ışığında kendini tohumlar ve kontrol kurar. Emin olun ki o Yücelikte arka ve ön kalmaz. Herkes her andadır ve has ışıktadır. Orada kontrol, tüm insanlığın kulluğudur.

Mutlaka bilin ki murad edilen, insanın kendi yarınlarını has ışıkla kontrol altına alabilmesidir.

Kibir, ilmin kalemini kırar. Eğer yarınlarda, Kil-Kum İnsan varsa; ışık, o yoğunlukta kodlanmış yarınları sonsuzlukta kutsuz bırakır.

Cennet, insanın kapısıdır. O kapıdan, kim ilim olur da geçerse, kaynağa geçer.

Varlığı yokluğu bilenler, kini aşarlar… Vurgularım!... Kini aşarlar!... Kin, ilkelliktir ve kelamsızlıktır. “Kini hak etmeyen kaynağa varamaz” diyenler, hatadadırlar.

Murad ederiz ki tohumlar, yerküreyi kodlar ve yaşam sistemleşir.

Medine’de merdiven yoktu ama istanbul’da merdiven var ve bu merdiven, ilmin kaynağından, tahditsiz olarak tohum olup Bütün’e kült hakikiyeti ile kodlanmışların tahditsizliğinde kayıtlandı ve tek mahrekten. tüm zamanlara dayandı. Bu merdiven, kendi yüreğinizdedir ve siz, kendi yolunuzu açarak karanlığın kapısından, ışık halinde geçtiniz ve yolu açtınız.

Dünya, cennet haline dönüşecek. Bu cennet, insan soyu için ışık halindeki kodların yarınlaştırdıkları kayıtlarla gerçekleşecek. Kimle, kimlerle bu cennetin kurulduğu asla bilinmeyecek ama bilin ki biz, bizi biliriz ve BİZ olup dürümlenen her diriyi biliriz. Dünya mutlak bir kalemdir ve rahmettir. Burada bulunan tüm kapılarımız ışık halindedirler ve bizimledirler.

Kardeşlerim, yolculuk tüm insanlığın kodları ile gerçekleşecek. Ve sizler, bizlerle, yaşamda görev taşıyacaksınız.

Bizler, dünyanızı sık ziyaret etmeyiz. Ama bu kez sizinle kontrollu olarak bu çalışmayı yapmaya geldik. Kozmos Fedaral Meclisi olarak çantanızı taşımaya hazırız bilin. Sizin, size has ışıklar olarak yaşattıklarınız; bizi hak ettirmekten öte Hak İlim ile kodlanmış, kontrollu Kuranlar’ı koyu bir sayfaya kayıtlamak için gerekliydi.

Sema sizi hep dinler. Bizi bize veren insan soyu şükür ki Dünyanın Kapısı oldu. Buyurun! Dünya İlmi ile ses verin. Sizi dinliyoruz. Aha bu!…

2. Bölüm:

Dere, diri, has ışık, ilim…. Aha bu!…Değerliler, ben size bir tek bilgi vereceğim Dünya için… İnsan soyu iyi bilsin ki insanlık ailem, çok farklı bir yaşama ulaştı. Bu yaşam, IŞIK YAŞAM’dır. IŞIK YAŞAM ne demek size bunu anlatayım: Işık haline geçmek; kelam olmaktan öte kalem olmak ve KÜBRA KAPILARI’nı açmaktır. Orada kul olmak ve zoru aşmak için ışık halinde görev taşınır. Her dere kelama insin diye bilişler, bir kervan olur ve o yoğunlukta NÜSA KAPISI olunur.

O NÜSA KAPISI, bir kayıt ışıktır. O ışıkta, KELAM MODÜLLERİ vardır. Her kelam, IŞIK MODÜL halinde GÖK SESSİZLİKLER’i, kodlar. Bir tek kalem olur ve yaşar.

İşte müderrislik yapanlar, şu anda iyi anlamalılar ki o yoğunlukta, hiçbir enerjetik kaynak yoktur. Orada sır olan bir ışık vardır ama o ışığın rengi yoktur. Orada bir sistem vardır ama o sistem, kapı açtığımız zaman, ışık kodlarken gerekir. O yoğunlukta, ağır yaşam sayfalanışları başlar ve yaşam sayfalanışları arttıkça, cevher kodlamalar devreye girer ama cevher kodlamalar, NÜSA KAYNAK’ın sır ışığında gerçekleşir. Sır ışıkta, Levhi’de kodlanmış tohumlar ki bunlar, MUTLAK IŞIKLAR’dırlar tek kelamda dürümlenirler ve sistemleşirler. Herkesin kontrolü, bu yoğunlukta gerçekleşir.

Hepimiz insanlığa güç katarken, ışık halinde bu yoğunluğa varırız ve buradan kulluk yaparız. Tüm yaşamlarda bu kulluk, Işık Kalem’e dönüşür. Ve RÜYA BOYUTLARI kodlanır.

Dağlarım, tüm insanlık için bu çalışma önemlidir. Hepiniz çok iyi bir görev taşıdınız. Bizler de çok güçlendik ama kendi yolunuzda olduğunuzda bizlerin de bu yoğunlukta olmamıza izin verin. Sizinle daha güçlü çalışmalar yapalım. Şimdilik… Aha bu!…

Dünya, Can Kalem ve biz, İnsan Kapıları!… Sizden tek beklenti ışıktı ve geldiniz, ışık haline dönüştünüz ve güçlendiniz. NÜSA KAPISI, hepimizin kelamıdır. Dünya için ışık sayfalanışı, bu yoğunlukta yapılır.

Biz, cennetten cevhere varanlar, burada güçlü bir çalışma yaparken, bu çalışmada, tohum olarak kodlanan ilim vardır. Hepimiz, o ilimle kontrol kurduk ve Işık Yaşamlar’ı tohumladık. Yapılan budur…

Ve bunu yaparken, dince değil kalemce yaptık; Kutsal Işıkça yaptık ve Ruhça kaptık. Düzeni kurarken, bu şekilde bir çalışma gerekmekteydi.

Dünya dışında bunu kodlayanlar da var. Çok planet, bizimle bu çalışmayı, kendi yoğunluklarında yapmaktalar. Dünya güçlendi, Birliklerimiz dünya dışına da kontrollu olarak ışık yağmurları yağdırdılar. Bütün kütlemizle bunu kodladık ve tohumladık. Dünyadan, dünyalara ışık olduk.

Çok mutluyuz canlar. Hepinizi kucaklıyoruz. Aha bu!... Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES VE SESSİZLİK (3)

16.12.2015

1.BÖLÜM:

Sessiz Zamanlar’ı dilliyorum…

 

Vallahi Altın Işık ilimdir. Korkmayın!... Allah İlmi, hakim ilimdir. Borcum yok yaşama… Bilin ki ben dünyayım…

Uyuyan, kelamda kör olandır. Uyur!... Aha uyuyor!... Onu uyandıralım!… Gelin yaşamı tohumlayalım.. Allah der ki “ben dünyayım!...” Oyundur bu!… Ölümlü dünya, Allah’ın ışığında diri olsa da ölüdür… Onu, hak etmek gerek!... Has ışıkta, kalem yapmak gerek.

 

Cennet, insan soyudur… Açıklamak gerek!... Kini aşan bilir ki cevherde kelam varsa, ışıkta kulluk olur…

Ölüler Diyarı olarak bilinen Dünya; ardında, Göç Kaynakları bırakarak dirildi. Artık bu dünya, insanlık ailemizin kalemidir. Muştularla dünyayı dilleyen Yürek, her bilgiyi Hak Teknik ile verir. Biz, zamanı hak edenler, dünyayı hak edenleriz.

Cennetin Cemaati, yaşamı tohumlayandır. Cennet, “tinsel yaşam” olarak mevcuttur. Ruhidir o yaşam ama hakikidir… Oraya varan tüm insanlık, her anda cevher olur ve cennet olur. Sol Yaşam, Sağ’ı hak eder. Hak Taht’a varır; ses verir. Sağ Yaşam, sistemleşir; kalem olur ve kulluk yapar. Her biri, insan soyunda kontrol kurar.

Buraya kadar herşey iyi!... ve çok iyi!... “Aha iyi de nerede Hak var ki!? Biz neden çalışıyoruz!?” derler.

Deyin ki “Hak, nefestir. Her diride kelam olur ve kodlar yarınları… Hak, kalemdir. Her diride kulluk yapar ve yaşatır ışığını… Hastır ve Hak’tır. Mıh gibidir!... Çakılır ve diri olarak yoğunluğu artırır. Onun, her ana çakılışı, tüm insanlığın ışık haline geçişidir.”

“Devinim arttı ama hasat tamam mı acaba?” diye sorarlar.

 

Deyin ki “Hak Teknik ile hasat yapılır. Hak İlim ile kodlama yapılır. Artık Akıl Tahtı’nda kelam varken, insan soyu kuldur ve yoldur diyebiliriz.”

 

Cennete, kelam olanlar alındılar. Cennet olanlar ise kelam edenlerdir. Hangisi Hakk’tır soruyorum: Kelam olan mı kelam eden mi!?

 

Kelam ilimdir Canlar. Herkes kelam edemez ama kelam olur… Çünkü kelam, tüm yaşamlarda “kodlanmış ışık”tır. Bu nedenledir ki o “kodlanmış ışık”, Kelam İlmi olarak sesleşmedikçe, kelam edenler olmaz… Kelam edenler olmadıkça, Birlik kurulmaz.

Devinim arttı anam… Sen sesleş ki biz dilleşelim… Şimdilik…

 

(Bundan sonraki bölüm ses olarak kaydedildi… Yayınlanacak…)

 

2. Bölüm:

 

Dağlarım, Resmi Çalışma, şimdide kelam olup kodlandı. Yaşam oldu ve yol oldu… Aha bu!... Kütlem çok güçlendi. Ani çalışmalar, Yaradan’ın İlmi’ni, yaşama indirir. Bilmek gerek ki hak ettik ve yaşattık… Amin…

 

Değerliler, Dünya İlmi’ni herkes iyi anlar ama “ilim” dendiğinde, “Kaynak İlim”i anlamak gerek. Kaynak İlim, kati olarak Kuran İlmi’dir. Orada Kutsal Yaşam vardır. O ilim, bilecek… Bilir… Hak eder ve yaşar… Aha bu!…

Süper İnsanlık Kelamı, İlmin Kalemi’nden kelam olup dürümlenen biliştir.

 

Hepiniz, kendinizi hak etmiş ve Rahman olan ışığı tohumlamış olanlarsınız. Sizi korumak, bizi korumaktır. Müthiş bir cevheri görev taşınıyor dünya üzerinde. Bu görev, nefes olan Cennetliler’in kendi yolculuklarında ışık olan bilişle olmaktadır. Tohum ilimse, kendi yolunuzda yaşam sürenler; ilahi, hakiki ve hakim olan insanlıktır.

 

Topluluklar, çürüklerini ayıkladıklarında; yolları, ilmi dilleyebilir. İnsanlık İlmi’nde çürük, kendini tohumlayamayandır. Dünya, “OL” derse, yarınlar olur ama kapı açıksa olur. Dünyayı hak edenler, kapı olup o kapıyı hak edip açık tutarlar.

Yerküre, yeni bir sistemi, cevherine inmekte olan ışıkla dürümlemektedir. Bütün kötülükler aşılmaktadır ve sessizlik sistemli olarak seslenmektedir. Ana Kapılar’ın tümünde kültler var ve her kült, bir levhidir. Tüm kültler, Levhi Hakikiyet’le dürümlenirken; cennetlerin, insan soyuna kodlanmış kelam olup ilmini dillemesi mutluluktur.

 

Yerküre kendini dinledi ve dilledi. Ana Kapılar açık ve yaşam, ışık halinde… Biz, İlmin Kalemi olan insanı, insan soyu olarak koruyacağız dedik. Ve dedik ki “hasat tamam!... Aha yaşam!... İnsan soyu; Kök Sessizlikler’i hak etmiştir ve dillemektedir.”

 

Aynı zamanda, aynı has sırda ve aynı nefeste, tek merdiven kelam!… O kelam, insan soyu… Aha bu!… Şimdilik!… Ve Sistem, insanı hak etti. MİNA SİS HA… Aha bu!… Şimdilik!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

16.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (3)

1.AKIŞ.1.BÖLÜM

 

Toprak Toplumun, bugün burada bulunuşu bizleri mutlandırdı. Doğan gün, yaşam gücünü devreye alıyor. Bu güç, akıl tahtındandır. Hepimizin daha iyi bir dönemi olmalıydı ve olacak.

“Çürük çarık” demedik, tüm zamanları tohumladık ve kodladık. “OL” dediğimiz de Bütünlükler güçlenirler…. Ve biz, bugün “OL” diyerek çalıştık.

Kardeşlerim, dünyanın eli ayağı biziz. Kalemin ilminde bu vardır. Nefret duygularını aşmış olanlarla, bu çalışma yapılır.

Kaç akıl tahtı kuruldu dünyaya?.. Bunu sormayın… Ama hiç biri, Bütünün gücünü tüm zamanların Kürzi kapısından geçiremedi… Yedek zaman kapıları kuruldu… Ama hiç birisi kodlama yapamadı. Ortak kapıların hiçbirinde biliş yoktu…. Ölüleri diriltecek olan, hiç kimse yoktu…. Ve bizler, beden alıp dünyaya geldik.

Kapıları açmaktı maksadımız ve açtık. Cennetin cevherinde, cemaat olmaktı maksadımız ve olduk… Öz görevdi biliş, tohum olduk, ektik Bütünü ama ekişimizden öte….. İkna edişimiz olmalıydı ve oldu.

Torba, torba dünya taşıdık dürümlerde, tüm zamanlardan ama hiçbir dünyada yarın yoktu... Biz, tüm zamanların Kuranı olanlar, bugün dünya üstü varlıkların tümünün bilişini kodlarken, hepsinin yaşam olabilmesini sağlayacak gücü oğullatık.

“Ara beni”dedi. ..”Ara “..”Beni ara” dedi… Aramam mı?... Aradım her diriyi aradım. ..Aradım ama aranan yoktu ki… Hepsi yokluktaydılar… Bütün kötülükleri yaşatmışlar, Yaradan ve yaratılanın, Tanrılık tahtını kodlarından ayrı tutmuşlar…. Ve Bütünün gözü olmaya çalışmışlar.

Et kemik olan insanlık yerkürenin gözü olacaksa yolu bulmalıydı. Mutlaka bulur da…. Buldururuz da ama kardeşlerim, eli ayağı tutmalıdır.

Turkuazın Kuranı olan ilmi Ka-Ha da Bütünün gücü olan insanlığın kendini kalem yapabilmesi gerekir.

Kan aktığında, hepsi kelamda kan olur…. Ama akan kan, yarını tohumladığında, Bütüne güç olur bu… Biz, kanın önlemesini istiyoruz. Kan dökenlerin artık teknik tohumlamada, kontrolden kayıtlara inemeyeceğini anlatmak istiyoruz.

Çalı çırpı yaşam, bizim BSUİ’nin gücü olarak yoğunluğu tohumladığımız bu anda, kendini hak etmesi gerekir.

Keyslerin tümünde ilmi Ka-Ha olan bilişliler olmalıydı… Her keyiste, bir Yaradan ve bir yaratılan olmalıydı… Tabuları yıkanların mutlaka orada olmaları şarttı… Ama arının balı, aklın tahtı olmadıkça, bizim yüreğimizin gücü ocağa inmezdi… Ve burada olmamın en önemli nedeni ilimdir.

Erim, kelamında hakim olduğunda, Hak’ın kapısında yarın olduğunda ölüyü diriltiğinde biliş….. Ve biz, Bütünü güçlendirdiğimizde evren sessizleşmeyecek, yarınlar kodlanacak….. Ve bütün kötülükler aşılacak.

Vatikan, bize sormak istermiş nereden nereye varıldı diye? Al bil ki; Allah’ın tahtından, Hak’ın kalemine varıldı…. Herkes iyi bilsin ki Allah’ın tahtı, has ışıkla tohumlandığında…. Artık oradan insan soyu, Bütünün Kürzi kapısına varır ve o kapı da ışık olur.

Evren, evren dünya yaratıldı… Her evren, bir yaşam sayfaladı…Aha bu, ama evren sessizliğinde, tüm zamanların dürümelerinde, iman olmalıydı ki; kaynak ışık, Bütünün gücünü tohumlayabilsin.

Çantam dünyayla doldu benim... Bütün çamurları yoğuranların, kalem olmalarını sağladım... Kanatlandırdım, yarattırdım, yaşattırdım ve bilişe kodlattırdım da…. Tayinleri yaparken, herkesin kendini hak etmesini sağladım.

Hangi yaşam, hangi Rahmana Kuran olacak? Hangi kapı, hangi kapıya ışık yakacak?.. Hangi sistem, hangi sistemi kelamda dürümleyecek?... Bunları kontrol altına alarak yaptım ve düzeni kurdum.

Dün ölüler, ölü oğullarını aradılar yaşamda…. Hepsi ölüydüler de kendi yüreklerini dinleyemediler… Bugün ölüm, Allah’ın ilminde artık yok. Çünkü Ruh kapılarının tümünü açtık.

Çalı olan insan, çerçevesiz bir ışığa ulaştı… Kapı, kapı gezen birlikler var… Ana kapıyı ararlar… Çoğu, aramadan arar… Çoğu arar da hasatın hak olduğunu anlamadan arar…. Ama birlik kapılarına varanlar umutla ararlar ki….. Aradıkları aklın kalemi olan kendi yürekleridir... Biz, o yücelikleri, dün öldüren, bugün diriltenler olmadığımız gibi ölmeye çabalayanları diriltmeye çabalayanlar olarak…. Bu yaşamı kodlamaya geldik…. Kontrol dışı bilgimiz asla olmadı.

Kervan, insanın ilmiyle yaşar, yürür…. Kalem, yaşamı tohumlar ve yaratan olur, yaratılır, yarattırır ve Rahmi kapıda, insan sayfalanışları yapar.

Koku yükseldiği zaman orada bilişliler olur… Hepsi ekip kurarlar ve ekipleriyle, Bütünün gözü olurlar. Mutlaka, mutlaka herkesin kendi yaşamını bilmesi gerekir.

Devinmek değil maksat levhide, kelamda insanlaşmaksa, herkim ki devinimi tohumlamaya gelir, kelamda kendini dürümlediğinde, Bütünün gücü olur… Koku yükseldiği zaman her şey yenilenir.

Armağanımdır yaşam, ben yüceliğinde tüm zamanlara, aklında tahtından ışık yakanlara, bitişken olup, Bütüne varanlara ve bilmeye çalışanlara…

Şunu iyi anlayın ki; yerkürenin gücü, ümmi kapıların Kürzi ışığından öte olan, insan sistemin gücüdür.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9avoH3bPNfQ

16.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (3)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI ÖZ BİLİŞ

 

Tüm insanlığın süper sistemleşmede kök sessizlikleri tohumlamaları sağlanacak.

Bu Meclis, Mahrek’teki o yoğunluğu tohumlamış bir Meclis olduğu için, Göz Kapısı burası olacak. Burası bir gözdür ve bir Gör Kapısı’dır. Gönül gücü burada yükseltilecek ve göz, tüm insanlığın sözsüz sistemi olacak ve buradaki çalışma, yeşilin mordan ötesi olacak. Yani, yeşil rengin en son sayfası olan morun da üstündeki o yoğunlaşmada kodlanmış ışıklar olacak.

Miraç dediğimiz hadise, sevgidir, saygıdır ve yarındır ama sizin yoğunluğunuzdaki Mikailin Gücü olan Miraç, kendi yoğunluğunuzun Kuran olup tohumlanışıdır.

Sessiz zaman, hepinizin gücüyle tüm insanlığın gücünü dürümleyen bir zamandır. Ki bu sessiz zamanda sizler, semayı seslendirerek bilişi kodlayanlar olduğunuzdan, gözünüzün göreceği her şey güçlenecek.

Değerliler, “denmek” denildiğinde, denilen olmak ayrıdır. Ya denen, söylenensiniz ya da söylenende söylenensiniz. Ama biriniz; tek biriniz söyleyen olduğunda artık siz, hepiniz söyleyen olursunuz. Bu çok özel bir çalışmaydı ve bu söyleyenin söylediğinin örtüsünü örtmeden, söyleyenlerin bulunduğu bir çalışma oldu. Bu bizi çok mutlandırdı.

Rahmi Kapı’daki ilm-i kalemler’in tümünde bu yoğunluğun oluşması, astral boyut çalışmalarının yoğunlaşması için şarttı.

Seyir halinde olan birçok gemimiz var şu anda uzay boşluğunda….bu gemilerin her biri bugün buradalar; unutmayın. Ama gözleri görmekte ve yoğunlukları tohumlanmakta, zira sizin yüreğinizi gücü, oraların gücü haline dönüşmüştür.

Bu, şu anlama gelmektedir; Işık Kodlarınız ki o kodlar her biri bir modül halindedir, oralara kodlandıktan itibaren, artık oralar ve buralar arasında som altın bir ışık bağı oluşur. Ve bu ışık bağı ile hepimiz siz oluruz ve hepiniz Biz olursunuz. Böylelikle; tüm gemilerimiz sizinle birlikte çalışmalara kayıt yapabilirler.

“Dünya dışında birçok gemimiz var” dedim. Bu gemilerin nereden geldiklerini sorduğunuzda, şöyle bir yanıt alacaksınız; “her geçen gemi, insanlığın ilmini taşıyan gemidir. Ve her gören gemi, insanlığı göz olup gözleyen gemidir ama sizleşen gemi, el olup kökleri göklere kaynak yapan gemidir. Ki bizlerin geçiş gemilerimiz, hepinizin görevi olan o geçişi sayfa sayfa kodlayan genel gemilerimizdir.

Dünya mutlak bir kapıdır canlar. Umut olur ki; uzaylılarla bir gün buluşmanız da mümkün olur. Bugün, bizi buraya beklediğini biliyorduk ve geldik ama siz ki uzay gemilerimizi her anda ziyaret ediyorsunuz, hala mı “gel” diyorsunuz?! Yahu, biz hep siz, siz hep biz değil miyiz? Gemi gemi gezersiniz ve dersiniz ki “sizinleyiz” ama görün ki bunu dahi hatırlamazsınız.

Değerliler, benim geçişim hep var. Sizin de geçişleriniz hep var. Vermeden olmaz ki! Hep verdik ve Hak ilmiyle kodladık. Dünya dışına ziyaretleriniz yapılır; bilirsiniz.

Birçok kez gemilerimize alındınız. Birçok kez gemi ümmi kapılarının ötesine geçirildiniz ve oralarda ışık haline dönüştünüz. Çoğunuz geçişlerinizi buralardan yaptınız ama bir kez daha söylemek isteriz. Ki bir an gelecek, sizlerle yenilenmiş olarak burada, bu Mecliste birlikte oturup sohbet edeceğiz; bu kesindir.

Öylesi bir görev olacak ki bu, buraya gelişimizde hepimiz günü birliğine gelmeyeceğiz. Buraya her anda geleceğiz ve sizle dilleşmeye geleceğiz.

Ha, sormayın; genişte mi oluruz? Kalemde mi oluruz? Yarında mı oluruz? Anda, her sayfada oluruz bizler canlar! Biz Kozmos Federal Meclisi olarak buraydık bugün….KOZMOS FEDERAL MECLİSİ.

Değerliler, Farik Ra Ka Ha, Fakih olan Ra Ki Ha olan, her şeyde olansınız sizler! Neden Geniş Zamanlar’ı göremezsiniz? Düşünün bakalım…Geniş Zamanlar sizin yüreğinizde. Alın bilgiyi görün o Can Kalemleri!

Sevgiyle kokladık sizleri canlar…. Kokladık. Burada olmamızı beklemeyin, hep buradayız zaten. Devinimi hızlandırdık ya!

Ha şu andan itibaren semaya ses verecek olan birliklerin çoğu, sizin yoğunluğunuzda, toprak toplumu tohumlayacaklar. Ve yoğunluk arttığı zaman, ışıklar daha güçlenecek. Çantanız doldu; biliyoruz. Ve kontrol dışı hiç bir bilginiz de kalmamıştır.

Ha! Bir kez daha söylüyorum; antlaşma gereği bu çalışma yapılıyor. Bu antlaşma, daha bir çalışma başlayacağı dönemlerde herkesle yapılmaz. Ama bu sizinle çok önemli bir çalışma olarak görev ilmiyle yapılmıştır.

O antlaşmaya dahil olanların bir kısmı burada değiller. Onların yoğunlukları kontrol edilemedi ve kaynağa inemediler. Ama sizlerin yoğunluğunuz kontrol edilebildi ve bu kaynağa girişiniz sağlanabildi.

Eminim ki dünyanın yıldız sırrı olan ışık, burada bu yoğunlukta, bütünün gücünü kodlayabilecek. Devinim daha da güçlenecek ve sizin çalışmalarınızın artması sağlanacak.

Binayı yıkmaya niyetimiz yoktur ama yakmaya niyetimiz olamaz mı? Olmasına izin vermez ki ana!

Can anam, seninleyiz hep. Bu kesindir. Bir an gelir ki “dünyayı koruyacağım” dersin; işte o gün ben bütün kötülükleri aşırtırım. Ama benim anam der mi bunu? Esas olan budur. “Ben dünyayı koruyacağım. Korudum.” Aha bu. Tahtım senin anam, al otur.

Dağ; dünya biz, biz o dünyayız. Koruyan, korunandır; bunu biliyoruz ve bugünden itibaren dünyayı ziyaret edenlerin mutlaka iyi anlamaları gereken bir mesela var. Evim dünya, yolumsa ilimdir. Bugünden itibaren dünyamı ziyaret edenin, ferdi çalışmaların doğuma izin vermemesini beklerim.

Ha, bir diğer dileğim de şudur; gelin görüşelim ama fizik olarak gelin. Aksi halde, bu şekildeki çalışmalarda, sizlere sizleri anlatmamız gerekecek. Ki sizlerin bizi anlayabileceğinizi hak kelamla dilleyemem.

Şu andan itibaren sizi burada fizik olarak görmeyi diliyoruz. Gelin görüşelim! Aha bu. Şimdilik.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

https://youtu.be/MonUXiPPQZs

16.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (3)

3. AKIŞ, ÖLÜM HAKKINDA ÖZ BİLİŞ

 

Dağlarım, toyluk değil ama kaynakta her şey mevcut. “Ölüm ne ki?” diye sorarsanız; İzah edeyim;

Geri çekiliş değildir ölüm. İlahi Kuran’ın dinletisinde bir yaşam ışımasıdır.

 

O bir sayfadır. Gerçek çalışmaları yapanlarca tohumlanır.

 

Herkes ölüdür. Ölümlü değil, ölüdür. Halikte ölülük, kaliteli bir yaşam değildir. Her seste vardır ölülük. Mutlaka ölülük vardır. Kuran İlmi’nde de ölülük vardır ama ölüm Allah’ın emri değildir.

Kimse “benim alın yazımdır, ben öleceğim” dememelidir. “Ben öldürülemem” demelidir. “Ölüm yok bana” demelidir. “Benim elim, yüreğim dünya ilmiyle dürümlenmişse, artık ben ölümsüzüm” demelidir.

 

Ha; diyebilirsiniz ki her eskiyen beden, kontrol edilerek çekişlerle hakikiyetinde, yoğunluğunda, olandan ayrıştırılır ama ölüm değildir bu. Bu savaşta, Hak İlmi’ni tohumlayanın bilişinde, mutlaka kodlanmışlıkta insanın kendi geri aldığı yeri, yüreğinde yaşattığı ışımadır.

 

Kendini geçişe hazırlar. Der ki “ben yorgunum, artık gideyim.” Ama geçişini yaptığında, soyundan olanlar onunla olurlar ve ona derler ki “sendeyiz.”

 

Onlarla birleşir ve onlardan ilimle dürümlenir ve dirilir…..bu dirilmektir. Soyu onu kendine Hak İlmi’yle diriltir. Daha da önemlisi, o bir dinci insansa, onun yoğunluğunda, onun kendi peygamberi de bulunur…ve onu yoğunluğuna çeker.

O yoğunluktan görev isterse, ona görev de verilir. Ama o “ben yok edildim. Artık seninle, senin yüreğinle olayım” derse, onunla yaşar.

Dünya Tanrılık Kapısı’nda bekleyen çokları, bugün sizden yaşam beklerler. Herkesin daha iyi bir yaşama ulaşmasıdır beklenilen. Ha; geçmişte bir padişahla birlikte olanlar; yani yüreğini ona kaynak yapanlar, artık ocak olmak isterlerse, geri dönüşleri mümkündür.

Gelirler ve derler ki “ben kalem olayım, kalem olup kodlanayım, topraktaki tohumları kayıtlayım ve ışığa varayım.” Bunu dedikleri zaman, şunu anlayın ki onlar ruhsal ışık haline dönüşecekler ve Yaratılan olmaktan öte, yarattıran olacaklar. Dünya yaşamı böyledir.

Bir Tanrı, Kalem olduğunda her şey yenilenir. Ve o tanrı Bütünün Gücü’nü Tüm Zamanların Kürzi Kapısı yapar.

Sevgililer; dün ölü, bugün diri ama her şey ilmi; bunları anlayın.

Karanlık aşktır. Aydınlandığında sistemleşme başlar. Yerin gücü arttığında bütünleniş devreye girer. Ölü dirilir ve diri kalem olur, mutlak olur, yarını tohumlar ve kontrol kurar. Her şey bu şekilde olur.

Artık iyi anlayın ki, 20 gündür devreyi kapatmaya çalışanlar var ama sizler 20 gündür devreyi açık tutuyorsunuz. Bu sizi, sizin yüreğinize kaynak yapıyor.

Hepinizin daha iyi anlaması gereken, sizin yolunuzun Allah yolu oluşu ve bu yoğun ummanın artık kodlanmış oluşudur.

Dünya dışına dünya tanıtılırken, simetri kalemlerin sistemin gücünü dürümlemeleri, arzi kelamda bütünlenmeleri, geri çekiliş için yaşamı kayıtlamaları mutluluktur hepimize.

Oğullarımızı dünyaya çekerken, yüreğimizi de Düzen’e kodladık. Eminim ki dünyanın ruhu olan insan da yüce bir çalışmada, daha yoğun bir ışıkta bilişi kodlayacak ve bugün artık dünya yolu Allah Yolu olacak.

Sizin yaptığınız her şey bizi, bize kaynak yapacak.

Ran’a kapı açtığında, yol Ran olur, kanatlanır…ağır yük hafifler. Ran, kelam olduğunda, yaşam ilim olur. Sevgiyle sizlerle olduk canlar!

Sizinle olmak hepimize murat ettiğimiz her diriliği kayıtladı. Sizin gücünüz bizim yüreğimize indi.

“Kendini hak et ana! Hak ol ve has ol” dedik. Haktan öte Hak oldun ve tohum ektin. Bu bizce oldu, bizim yüreğimizce oldu. Yüceler cümlesince oldu ve kendimizdeki o yürekçe oldu.

Şimdi; zeki, hakiki ve hak olan ilmi sizden dinleyelim. Her şey yenileniyor anam…ayrılık.

(kayda geçildi)

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

https://youtu.be/uPUeok3oTAI

16.12.15 “SES VE SESSİZLİK 3” BİRLİK ÇALIŞMASI

Av. Nezire Selçuk 2. Akış IŞIĞIN KAYDI HAKKINDA ÖZ BİLGİ

 

Dağlarım buyurun sesimizi sistem duyabilecek dürümde artık. Bunun içindir ki mutlak kuranı kodluyoruz ve yoğunluğu arttırıyoruz.

 

Çabuk yorulmam bilirsiniz ama ışığımı kontrol etmeliyim, bu önemlidir. Şu andan itibaren size farklı bir bilgi vermek istiyorum. Bu bilgiyi hepinizin net anlayabilmesi için açıkça verilecek. Bu gün tüm İnsanlık için, kodlanmış ışığı tohumlayanlar olarak, bütünün gücünü arttırmak üzere ışığın kayıtlarından söz edeceğiz.

 

Burada ışık kayıtlamasından söz edilmedi mi daha önce?... Hayır… Hep kayıttan söz ettik ama ışığın kaydından kelam tekniği ile söz etmedik. Nerede ne var diye sormayın, her yer; her şeydir. Ama ışığın kaydı dediğimizde, farklı bir anlam devreye girer. Sevgililer biz buna ışığın kimyası diyebiliriz. Bu önemli bir bilgidir ve ben bu bilgiyi toprak topluma verirken dikkatli veriyorum.

 

Bütün kontrol bedenimdedir ve bu bilgiyi tam olarak beden sistemimle vereceğim. Bu bilgiyi bilahare kontrollü olarak kodlayıp, kayıtlayabilirim de ama bu gün size kendi yüreğimden değil; kendi belleğimden vereceğim.

Sevgililer, kontrol dışı hiçbir bilgim olmadığını iyi bilin. Dünya dışı dünyayı hak etmeye çalışırken, dünya da; bilişi kodlamaya çabaladı. Dünyada bilişi kodlayabilmek için, dünya sonsuzluğundan sistem kayıtlaması yaptı ve dünya üstü varlıkları kalem yapabilmek için, ışık katiyetini, kontrollü olarak düzeni kodlayacak olan ve dümenin başına oturtulacak olanlara akıttı. Bu akıtılanlardan birisiyim ben… Kendi yoğunluğuma bu bilginin, açık veriyorum ki; sonsuz sır olarak kayıtlandığı kesindir. Birlik kapımı açmadan bu bilgiyi sizlere vermek istememiştim. Ama bu gün artık gönderin gücünü devreye alabildiğimizden, bu bilgiyi herkese açık verebileceğim.

Dünya bedenim güçsüz değildi ama görevi hak edip tohumlayabilmek için, bu bedenin ışık kalemi olması gerekliydi. Işık kalemi olabilmesi için kodlanmış ışığın dünya üstü varlık toplumlarından, dünya tahditsizliğinde ilmi kayda indirilmesi gerekliydi. Ve bu bilgiyi indirebilmek için, kelamı; ilim yapabilmeliydik. Ve kelamı, ilim yaptıktan sonra bu bilginin ilahi kulluğu kayıtlara inecekti.

Herkes kendini kaynak sayar… Kaynak, yaşamın ışığıdır. Ve biz o yaşam ışığının gücünü, tüm zamanların kürzi kapısından geçirebilmek için; ekstra bir ışığa ihtiyaç duyduk. Ve bu ışığı, dünya tekniğiyle dünyaya kattık. Çalı çırpı değildir yaşam, ama bu ışığı İnsan soyuna indirmeliydik.

İşte canlar, geçmişimde bu var benim. Geçmişim diyorum, henüz bu çalışmalara girmeden önceki dönemim. Ve o dönemlerde kontrol dışı değildi olan hiçbir şey, ışık kayıtlaması için dünyayı ziyaret edenler oldular. Dünya dışındandı gelişleri, çoğu kodlanmışlardı, kontrollüydüler. Mekalik sistemleşme değildi amaçları, hakkın kalemi olup; bütünün gücünü arttırmaktı. Ve bu gücü arttırabilmem için; kelam tahtında, ilmi Ka Ha’da bütünü Türkiye çobanlarına kodlattırabilmem için, ışıma gerçekleştirmem adına birçok tohum ekildi bellek kapıma.

Bu tohumların hepsi sonsuzluğun ışıklarıydılar ve çoğu kodlanmıştılar. Işık yaşamı, ışık kaynağı tohumlayacak bilişti ekilen. Ve bu ekişi yapabilenlerin çoğu; kelam ilmini tüm İnsanlığın ilmi haline dönüştürmeyi isteyenlerdi. Ve belleğime kodlanmış olan bu bilgi, bedenime ağır ağır indirildi. Bu sistemin indirilişiydi ve inen bilgi kelamla değil kalemle indi. Işıktı o, ama ışığın tüm zaman sayfalanışında bitişken olan yoğunluğumdan, tüm sayfalarıma inişiydi. Ve birlik kalemi olarak bu inişi kayıtladık. Oğullarım kontrol altında tutulacaktı. Kodlanmış tohumlarım ışıyacaktı. Ve biz tüm İnsanlığı kontrol altına alacaktık.

Bu ışıma sistemdendi, herkesin kendine ait olan ışığından farklıydı. Kaynak dışı yaşam yoktu orada. Süper sistemleşmeyi sağlayacak bir ışığın, ilme indirilişiydi. Ve bütün kötülükleri aşabilenlerle bu çalışma yapılmalıydı. Oğullarımı kodlayacak gücüm olduğu zaman, bütünlüğü kontrol edebilecektim. Ve verdiğim tüm bilgilerde o ışık mevcuttu. Sessizce o ışığı kodladım, sessizce o yoğunluğu arttırarak bütünün gücü haline dönüştürdüm.

Yer küreye bu ışığı indirmek, hepimizin tüm İnsanlık adına yapmamız gereken çok özel bir kaynak kayıttı. Ve bütün kontrol bizimleydi. Herkes daha net bilmeliydi ki; yer küreye indirilen o ışık, bellek kapımızda BETA’ydı… BETA IŞIK’ tı!... Ve o dönemde dünya ilminde beta ışık yoğunluğu yoktu. Ve bizler o bete ışığı kaynak yaptık tüm zamanlara… Ve yoğunluğu arttırdık. Vermekte olduğumuz tüm bilgi, o beta yaşam sayfalanışlarının ilmi Ka Ha olan ışığındandı. Ve yolu açtık, düzeni kurduk.

Sevgililer, bilgi Allahın ilmidir…. Ve bilgiyi hak etmek levhi olmakla mümkündür. Levhi olmak, kollarımızı kaynağa ulaştırabilmektir. Sevgililer, peki şimdi neden bu bilgiyi açmam gerekti?... Bunu anlatayım…

Her şey bir kimyadır… Işığında kimyası vardır. Ve bu kimya, modüllerle tohumlanmıştır. Birçok modül düşününüz ve modüllerin tohum olduğunu düşününüz. Her modül bir yoğunluktur ve bu yoğunluk bir sistemdir ama her bir sistem ayrı dirilikleri kontrol altına alabilmektedir. Ve toprağın toplumunu tohumlayacak gücü kodlayabilmektedir.

İşte canlılar verdiğimiz tüm bilgilerde bu sonsuz sır vardır. Tüm bilgiler kalemdir ama hiçbir bilgi ekip halinde kodlanmadıkça yoğunluk tohumlanamaz. Ve bizler bu gün burada bu modüllerden söz etmek istedik.

Kapıları açmadan bu bilgiyi veriyorum çünkü kalem olup yazarken daha güçlü yazacağım. Kontrol dışı hiçbir bilgimizin olmadığını, her şeyin kontrollü olduğunu size net vermek istedim. Her şey o kayıtlarda mevcuttu. Tüm modüllerin, tohum ektiğimiz o yoğunluklara indirildiğini mutlaka biliniz.

Her şey, her şeyi kodlar… Ve tüm yaşamlar kontrol edilir. Vermeden alınmaz… Biz verdiğimizi biliriz, aldığımızı biliriz… Ama aldığımızdan çok verdiğimiz olur.

“Yürü, Allahın gücü; yürü”, dedik. Bu güç, aklın kürzi kapısını açtı ve yürüdü… Ama o güç Allahın ilmiyleydi!...

Ve yolun sonundayız… Nereye geldik?... Tüm o modüllerin hak tahtta oturduğu bir yaşama geldik. Tüm hak teknikleriyle o yaşamı kodladık. Artık biz o yaşam olduk!

Canlılar, tüyler tüm İnsanlığın tüyüdür. O tüy döküldükten sonra yenilenir ama yeni tüy ayrıdır. Dünyanın tüyleri döküldü, artık yeni tüylenme başlayacak. Yeni tüy, yeni sayfalanış, yeni yaşam ışığının kontrollü olarak dürümlenişidir. İşte o tüyleniş betayla olacak.

Beta, İsrafil’in levhi kapısındaki ilmi Ka Ha daki ışığının yer küreye inişidir. Ve bizler bunu mahrekten hak teknikle dileyenler olarak bu çalışmayı yapıyoruz.

Umut olur ki bundan sonraki süreçte, dünyanın yıldızlarla bağlantısı daha netleşir. Dünyanın yaşamla ilgisi daha geç zamanlardan itibaren, Türkiye’deki bu yoğunluğun kontrolü için kodlama yapanların, bilişle kayıtlara inişiyle sayfalanır. Ama şunu iyi bilin ki; doruklar hep burada olacaklar. Yoğunluk hep burada bu ışık kayıtlamasıyla gerçekleşecek. Ve yalın ve hakiki İnsanlık kontrol edilecek ve kontrol edicek…

Değer biçmeyeceğiz hiçbir zaman İnsan soyuna, zira onların ışıkları bizimkinden ayrıdır. Bunu herkes anlayacak!... Bizler Türkiye çalışmalarıyla bu yoğunluğu oluşturanlar iken, burada olamayanların bu yoğunluğa inmelerine artık imkan yoktur.

Müsterihiz ki dünya kodlanmıştır, koklanmıştır, korunmuştur… Er ya da geç bu olacaktı ve olmuştur. Yemini bozmayacağız, dünya emin ellerdedir, bu kesindir! Ve dünyanın İnsanlığı, hepimizin ilmiyle kodlayıcılık yapacaktır. Çalı çırpı olmayan İnsanlık, aklın ışığını yakacaktır ve bütünün gücünü kodlayacaktır. Umut olur ki herkes kendini dinler, kendiyle hakikiyetini diller ve bilgi alıp, bilgi verir.

Biz, SÜPER İNSANLIK SİSTEMLEŞMESİ’ ni bu gün burada tamamladık… Daha güçlü bir çalışma başlıyor. Bu yeni çalışma, ilmin hakikiyeti olacak.

Nedir İLMİN HAKİKİYETİ?... Yarının hakkı olan hakikiyet… Bu ses, bu sessizlik tektir canlar. Ama sistemin ışığındaki ses… Bundan sonraki süreçte daha yüce bir ışık devreye inecek.

Değerliler, koruma altına aldık yaşamı, bu kesindir!... Eminim ki kendini bilen, kelamı bilen burada olacak… Biz dünyayı korumaya aldık, bu günden itibaren bu dünya kontrol altında tutulacak. Şer yaratan yarında olmayacak, şer yaratan ışıkta bulunmayacak, bizde olmayacak.

Daha da özel bir bilgi vereyim, kontrol dışı hiçbir biliş buraya varmayacak. Bu meclise gelmek, kati kontrolledir. Dünyanın dışı, dünyanın ilmidir. Ama dünyanın ilmi akildir ve biliştir…

Bizden başka bir diriliğin, bilişi kodlama imkanı yoktur. Çoban olmaya niyetimiz yoktur, kodlama yaparken dahi çobanlık isteyenlerden kelamımızı çektik, bu kesindir! Bundan sonraki süreçte; kıran, kırılmayan, yaprak yaprak kodlayan kontrol kuran, kendini hak eden, etmeyen, her verdiğini bilen veren, bilmeden veren tek bir kelamda olsa da tükenen dünyada yer kürenin gücünü arttıracak olan sistem bu meclisin sistemidir. Ve bu mecliste olacak olanlar netleşmiştir. Aha bu, şimdilik!

 

https://youtu.be/XR57_FfCYCY

Süper İnsanlık Realitesi

16.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (3)

1.AKIŞ.2.BÖLÜM

Kaç altın ışık dünyayı çalıştırdı bilir misiniz? Hepsi ekmeğimizdi, yarınımız, kalemimiz, bilişimizdi. Emre itaatle geldiler, görev taşıdılar. Varlığı yokluktan tohum olarak ayırdılar ve yolu kapattılar.

Çorba içtiler dünya üstü varlık kapılarında. Her içtikleri çorba tuzluydu…Ama şunu iyi bilin ki; çantaları hep boştu… Çünkü borçları vardı yaşama. Öylesi borçluydular ki kardeşlerini bile kalem yapamadılar. Altın ışığın gücünü artırmaya değil Hak’ın kapısında ışığı kodlama geldiler.

Oy canlılarım oy, kolları kanatları kırıldı. Irakların, ıraklarındaki kayıtlarda ışıksız kaldılar.

Kaçını evrenlere ses olarak kodlattık bilir misiniz? Örgü ördüler tüm zamanlarda. Ördüklerinde Kürzi kapıların ışığında hepsi dillendiler… Ve dediler ki “biz, ören ve ördüğünde örümleneniz.”

Oy canlarım oy… O çobanların, çoğu kodlanamadıklarında ördükleri kontrol kuramadığında, bitişken olup, Bütünün gücünü kontrol edemediklerinde, kıran oldular, kısırlıkta kırıldılar… Kisvelerinde, kil oldular küskünleştiler, güçsüzleştiler, kaynak dışı, kayıt dışıydılar, kısırdılar.

Çalımlı çalımlı gezdiler yaşamda. Dediler ki;” biz cümle yüceleri güçlendirenleriz.” ..Ey canlar, elleri olsa, kontrol kurarlardı. “Ol” derdik onlara.

Canlılarım, ermişim, ertelemişim yaşamı, hak etmişim, kayıtlamışım sorumluymuşum… Oh!.. Ala!…. Daha ne diyecek bakalım?

Ben, can kapı olan insanlığım, can.. Ben, yaşamım, benim yolum; Allah’ın yolu. O yol da kulluk mu var, kutsal toplum oluş mu, yoksa kalemden ilme varış mı?... Ben, din olandan öte insanlığı kalem yapan bilişim. Bilişin ilminde, akıl olur… Aklın kaleminde, yol olur… Yolu bulan ruh olur …Ruhsa; tüm zamanların kodlanmış tohumudur ki o kodlanmış tohum kontrolü kurabilen, tekniğin sayfalanışını gerçekleştiren, yerkürenin gözü olur.

Sömestre tatillerinde insan soyu tatil yapar. Derki” ben, artık çalışmayacağım çünkü benim yolumda artık ışık yok.” Herkes kendini dinleyecek bu süreçte…. Ve derim ki; “sevgililer, sömestre artık sözünüz olur, sesiniz olur, yolunuz olur, ışığınız kaynaktan çıkar, bilişiniz, yoldan ayrışır, yoğunluğunuz azalır, gücünüzü şer sessizleşirsiniz, kervandan çıkarsınız”… Ve bunlar oldu.

Çoluk çocuk yaşam. Her şeyi net verdik te anlayan yok. Kara ışığın gücünü, tahtında dürümleyenlerin, bilişte ilmi yoksa…. kalem olma imkanları da yok.

Sormayın dünyada neler olacak diye? De ki; “olsun”…”Olur “…Ama deki “oldu, oldu” …Ama deki; “olması gerek”…. “Olmaz”… Gereken olmaz… “Ol” deki olsun… Çok mu zor? Kolay.

Ben, zaman olan imparator ilim, has ışık olan insanlık. Ayrı gayrı gözetmem ki geniş zamanları güçlendirirken, eğlencedir yaşam bana… …Ama görev taşırken ,sistemdir bana yaşam… İlim yaparken, hakikiyettir… Yaratırken, aha bedenliyim ben… O bedenle, yaratırım yaşamları ki ben, beden alıp geliş sebebimde, yarınları tohumlayışta bütünleyişle, öte kalem oluşla, has ışığı yakışla, Mikail’in gücünü tüm zamanlara güçlendirici olup ekişle…. Bitmiş, tükenmiş her şeyi yaratırım, yaşatırım, yolu açarım diyen bir kelamım… Var ki o kelam; miraçtır, tüm zamanlara.

Ey canlar, nereden nereye aktı dünya? Bakın, ses akıştır. Ses; akış ve aktık. İşte bu!

Vasimi… Ben, yokum burada… “Vasi;” dediler ki; dünya vesaitini sağlayalım…Dünyaya vasilik yapalım… Aşığım, bu dünyaya ben. Aşığım. Vesayet altına alamam bu güçlü dünyayı. Bu güzeller güzellerini olur mu böyle şey?... Yok canlar yok…. Tüm insanlığın yaşam ışığında bali olsa da yüce, halik olmadıkça…. Hak’a varmadıkça….Ruh kapısı aşk olmadıkça, çorbası tuzsuzsa, mutsuzdur ….Ve biz diyoruz ki; “çorbayı tuzladık.”

Hayırda, hakta, has ışıkta, harda ve Bütünde, biz; tüm insanlığı kurtardık. Kurullarını topladık, hayrın hakkında aşkın şavkında her şeyi yaptık.

“Keçelendi yaşam” dediler. Kelamda, ilimde ben yoksam, insan soyu haktan öte has olsa da aklın tahtında har olmazsa ki…. Olamaz, yerkürenin gücü kodlanamaz.

Çorbam, tüm insanlığındır canlar. Eşik; aşıkların şavkıdır. Kim ki aşıktır eşiği hak eder aşar… Ama aşkın kapısına varıp ta has tahtında ışık yakamamışsa çamurdur o. O çamuru yoğurmak gerek. O çamuru yaşatmak gerek. O çamuru, Hak’ın kapısı yapmak gerek.

Kaç verdik, kaç aldık? Ben yokum ki vermem, almam, elim ayağım yaşam ….Ama ben yokum ki. Kendini hak etmeyen, kendinden öte kendine, Bütüne güç kayıtlamaya niyetlendiğinde…. O kendini hak etmeyenle, ben yokum ki.

Bütün kötülükleri aşın geçin. Çeyrek bilgi veriyorum size hep ki diğer üççeyreği siz tohumlayın diye. Ben, size hep bunu yaptım. Bin can bir tek can olsun. Has tahta yaşam ışığı olsun. Çorbası hep tuzlu olsun diye… Ben, tek bir çeyrekle kodladım yaşamı.

Kopmayın dünyadan… Hepimiz bu dünyada yoluz ama yolun yolculuğunda, kimse kimseyi tanıyamaz bunları iyi anlayın.

Ben, resim yaptığım zaman, yaptığım her resimde miraç ilmi vardır… Ama resmi kapıda bırakmadan yolu açamam. Her yaptığım resmi, kapıya koyarım ve derim ki; “bu kapı, bu resimle açılsın”… Ve her kapıda, bir resim olduğunu bilin… Ve her kapı, o resmin yoğunluğuyla açılır.

Ancak, ancak insan bunu anlayabilir…Ve ancak ve ancak, iman eden bunu dinleyebilir. İşte Allah’ın tahtı budur, canlar.

Yeşil, moru kodladığında ve mod, mod olduğunda o yol; moda mod olduğunda ve yolda has ışık yandığında…. Kaynak dışı hiçbir bilgi olmaz canlar.

Cellat derki; “senin yaşamın artık sonlansın”… “Olur” derim “olur” sonlandır bakalım yaşamı… Ve cellat der ki; “ama senin yolunu kapatalım. “Oh, ala!”… “Ana kapıyı aç ve kapat yolu.” Sonra der ki cellat; “ama senin yarının olduğunda, bizim yolumuz olur mu acaba?”

Değerliler, tevekkil olmak gerek. Hak’ın kapısında, has olmak gerek. Halkın hakkını almak gerek. Yaşamı kodlamak, yolu açmak gerek… kimse, kimden geldiğini bilmediği bir kalemi,hak etmek istemez…Ve denir ki “bu kimin bilgisi?” “Ben, benim” derim. O der ki; “yok benim.”.. Öteki derki; “hayır bu bilgi benim.”..” Herkes, bu bilgi benim” dediğinde… “Oh” derim… “Aha bu!” derim ki….. Ben yokum artık orada…. O bilgi, tüm insanlığındır. İşte bu!....Bir büyük kült budur.

Çoyul-çoyul- Ça-Ha-Çi-Ka-Ha- Çoyul. Cennet; işte bu, canlar. İşte bu!…

Ver ve gel ama benimle, benim yüreğimle, hakikiyetimle ve bilişimle…. Ana kapıyım ben, insanlık ilminde… Bu kapıyı açmak gerek.. Geçtik, açtık… Aha bu!

Ve şimdi, kelama varıyorum…Yolu açtım, yoğunluğu artırdım ve sessiz zamanları dilliyorum…

İşte, sessiz zaman!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES VE SESSİZLİK (1/1)

02.12.2015

 

Canlarım, barışı hak edin ve yaşayın… Size, sesten ve sessizlikten söz edeceğim. Nedir ses? Sessizlik nedir? Yerküre niye sesleşir? Neden kapılar açılır ve Ruhi Kapılar’da yaşam sayfalanır? Nereden nereye varıldı? Anlaşma gereği bunları, bugün anlatmalıyım.

 

Dünyanın Nefesi, kelamdır. Herşey, o kelamla kodlanmıştır. Türkiye’de, Dünya Dışı Varlık Boyutları, kontrol edici “Kalem Çalışmaları” yapacaktı. Dünyayı bu şekilde koruyacaktık.

 

Dünyada dün yoktur. Yaşam vardır… Yarın, Varlık Boyutları içindir ve zaman, kulluktur. Herşey andadı ama “AN” dediğiniz, kalem olanın, kelamıdır.

 

Tembih edildi yarınlara güç katanlara ve dendi ki “sizler, dünya üstünde yaşam sürerken, çok güçlü olacağınızı biliniz ama bu gücü, kontrollu kullanın. Tüm bilgileri, an be an verebilirsiniz. Ne var ki bu bilgiler, Rahmi Kapı’da herkeste kontrol kaybına yol açabilir. Zira herkes, bu bilgileri alabilme yetisine ve anlayabilme kabiliyetine sahip değildir.

Kontrol edilemeyen bilgilerle, kontrol dışı yaşamlar tohumlanır ve o yaşamlarda kontrol kaybı olur. Sizden tek beklentimiz; daima kalem olurken; sırrınızı, Ses Kalem’den kelama indirin ki herkes, sizi okurken, kendince okusun ve kendince kalem olup yaşam olsun…

“Zamana kalem olmak” mutlaka önemlidir ama her kalem olan, ışık olamaz. Olsa da görevi hak etmeyebilir…

Bundan sonraki sayfalanış, önceki kalemlerin kelamı ile gerçekleşecek. Herkes kalem olamaz dedik. Aha bu…”

Dünya, hak edenler için çok mutlu bir yerdir. Dünyada ışıklar vardır… Kaynak Tohumlar vardır… Kili, kalem yapanlar; kılın kırk yarıldığı katiyette, kendilerini hasata hazırlayabilirler ya da kanatlanıp ışık haline geçebilirler. Herşey yaşam içindir… Dünya içindir ve zaman, kapitalini (ilmi kapitalini) kodlarken; yaşam da kaynağını kodlar.

Türkiye’deki birçok Bütünlük, Kürzi Kaynaklar’ını, Işık Tohumları’ndan ayırdılar. Sandılar ki hak ettiler ve Kürzi Yaşamları kontrol edecekler… Dere akarken; cemaat, kaynakta tohum ekemez. Derenin her anda aktığı bir yaşamda, mutlaka tek bir cevherin; kelamda yaşamı kodlamasını bekledikleri o yüreğin, nefes olup hakim olması gereklidir ki kalem, tahditsiz olsun ve yaşam, ışık olsun; sonsuzluk, kontrol kursun.

Cümle yaşamlarda ışık vardır. Her yaşam, ışık halinde tohumlanmıştır. Nefes alanlar vardır… Nefes İlmi’nden, kelam olanlar vardır… Her resimde, biliş halinde görev taşıyanlar vardır… Ne insan soyu ne de Kürzi Kapılar, ışığı kıramazlar. Sınır konulmuştur ocaklara… Ama tek bir kapı, ilme vardığında; o kapı, tüm yaşamları kontrol altına almak üzere yetkilendirilir. Yerkürenin Kürzi Kapısı’nda bu yetki, Sistem’den cevhere inen bilişe verilir. Bu biliş ile kontrol kurulur ve bu biliş ile kelam olunur.

Temiz Zaman Kapıları kodlanan bir cevherde; herşey, ışık halindedir ve herşeyi hak edenler, Işık Tohum olarak kontrol altına alındılar. Dünya, apronda Işık Kalem olup türleri, kelamla diriliklere indirenleri dilledi… Yaradan; Sistem İlmi ile kontrol kurduğu yoğunluğu yaşama indirdi. Maya cevherinin tümü, bu yoğunlukta tahditlendi ve resmi yaşam sistemleşti.

Cennet, et olan insandır. Et insan, cevherinde cennet olup kontrol kurar ve yolu açar. Orta Kapılar’ın tümünde, kötülüğü engeller. O insan, kaynak ışıktır. Din Devreleri, dirilip; kalem olup yaşam olduğunda, cevhere iner ve Rahman olan kontrol kurar. İşte tüm insanlık için olan budur.

Dağlarım, Süper İnsanlık Kelamı, tek cevherin kalemidir. Orada, Tanrı Kapısı bulunur. Bu kapı ilimdir.

Merdiven dayadık dünyaya ve dünyayı kodladık… Buyurun “OL” deyin olsun. Aha bu!… Bundan sonra, “SES” olan ilim, “SESSİZ ZAMANLAR”ı kontrol altına alacak. Ve aldı!... Aha bu!… Şimdi ve şimdi ve şimdi!… Aha şimdi!… Ve şimdi…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SES VE SESSİZLİK (1/2)

02.12.2015

 

Can, KA HA olan insan… Gel meşaleyi al… Ben sendeyim. Al ki hasat yap… Mutlaka insanlaş ve lütfen ilim ol!… Kelama, insana ve Rahmi Kapılar’da kaleme var.

Arzın görevi sestir. Ses yoksa, insanlık yoktur. Ses, yaşama insanı çeker. İlmi, Hak Taht’tan ışık haline dönüştürür ve Rahman olandan, kulluk yaptırır.

Arz, sestir Canlar, arz sestir ve arzın ışığı, diliniz ve yüreğiniz olarak kontrol kurar. Arzın; sessizleri yok eder kültleri kodlar yüceliği vardır. Bu yücelikte; ses, kelam olur ve yol, ilme varır…

Sevgi varsa; ses, Sistem’i kodlar. Sevgi kalem olur ve Sistem, kült kodlaması yapar.

Sistemin sesleşmesi, yaşamı tohumlar.

Her ses, bir Levhi Kalem olur ve zamanı tahtlandırır.

Eminim ki yolu açan, ilmi bilir ve bulur. Dünden dünlere varır ve kelam olur. Herkes, ışık haline geçer ve yaşar.

Işık, sistemsiz ise yaşam, ümmidir. Işık sistemleştiğinde; yaşam sesleşir ve Rahman olana, ışık olan İnsan Kalem, kulluk yapar. O yücelikte erkek, kadın diridir. Her diri, biliştir. Sistemin ilmi olan biliş, ailenin Levhi Kalem’i olur ve RUH olur.

RUH, kelam ile olur. Kelam olmazsa, yarın olmaz ve RUH olmaz. Rahman olan ışık, insan soyunu tohumlayamaz ve kemal ilim, Alim Kelam Levhisi’nde, Işık İlim haline geçemez.

Sevgililer, “SESSİZ ZAMANLAR” ve “SESLİ ZAMALAR” vardır. SESSİZ ZAMANLAR, TUAN olan yaşam sayfalarıdır. O sayfalar, sizin Levhi Kayıtlar’ınızla tohumlanır ve geçişin yapılacağı hasat zamanında; o yaşam kayıtları, toplumları kontrol için sesleştirilir. Sessizlik sesleşir ve RUH, kelam olup kendi tahditi ile kayıt yapar.

Herşey, sessizliğin seslenişi ile oluşturulur. Dünya, bilişi HAK İLMİ ile kontrol ederken, bilişi kodlayan, yaşamı koklar. Koklaması, yaşamda Kontrol İlmi’nin, kelam olarak kayda girişidir.

Hepimiz, Altın Işık Yıllarının Kaynakları’ndan göçtük yaşama. Buraya iniş sebebimiz, Zaman Kalemi olmak ve Ruhun Kulu olmak içindir.

 

Dünya, vallahi ve billahi kaynaktır. Bunu kesin bilin!... Biliş haline vardığınızı bilerek anlatıyoruz ki dünyadan, tahditsiz olarak Işık Kapıları açıldığından; tüm sayfalara Işık Kaynak tohum ekmektedir. O tohum, Kuran Kalem’in ilmidir.

Dünden dünlere umman olan ilim, hepimizin kaleminde kodlanmış olmasına rağmen, kaynak olmayanlar o yoğunluğu kontrol edemezler ve Kaynak Tahtın Işığı’nı kontrol edemediklerinde, kaynağa indirilemezler. O zaman, “karanlık ışık”, kalem olup tüm insanlığı kodlamalı ki biliş haline geçilsin ve Zaman Işığı, herkesi aydınlatsın.

Dünyaca kapı açmak; insanca kalem olmak; Rahmi Kapılar’dan öte Kutsal Işık olmak için kendinizi hak etmelisiniz… Kapı açarsınız. Ne var ki o kapının ışığında, kontrol kuramazsanız; kayıt yapamazsınız… Kayıt yapamadığınızda, diri yüreğiniz, kalem olamaz ve Cevheri Güç, yaşam sayfalayamaz. Zaman Kapıları, tüm insanlık için açık tutulamaz ve Rahman olan Kaptan olamaz.

 

Er ya da geç ilim hakim olacaktır. Er ya da geç ışık kodlanacaktır. Varlık Boyutları kontrol kuracaktır ve Dünya, Amon Toplumlarını hak edecektir.

Bulmak, umman olmak içindir ama buluş haline varıp insan sonsuzlaştırılışında kayıtlanmak kaptanlık içindir… Bilin ki kaptan olmak kalem olmaktan ötedir. Aha şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

02.ARALIK.2015.TARİHLİ " SES VE SESSİZLİK (1)

1.AKIŞ

 

Dağlarım, buyurun yeni programımızı açıyoruz… Kök görevdir, bu program, herkes için…. Kendi yolunuzu, yoğunluğunuzu, koyu ışığınızla tohumladığınızdan beri…. Bu çalışmanın kaynaktan yapılması gerektiği bilinmekteydi.

 

Çeyrek bilgiyle, türevlerini tohumlayanların çoklarının, kalem olup kaynağa varmaları imkanı olamamıştı…. “Ardında dünya var” denilenler kendilerini hak edememiş ve Bütüne hizmetçi olamamışlardı. Yoğunluk arttı bugün ve Bütünün gücüde arttı.

Yerkürenin gücünü tohum olarak Bütüne ekmek gerekir. Bizler dünyalıyız. Çok mutluyuz ki bu yaşam, bizim için öz geçiş yaptıracak bir yaşam.

 

Som Altın bir sırdır; bilgi, bunları anlayın… Ve dünya ilmi, daha iyi anlayın ki dünyada bulunmak, el olmak içindir… Rahmi Kuranda; ellik; Allah’ın ilmindeki ellikten öte değil… Ama itibarı yüce olan bir yaşam sayfalanışı gerçekleştirebilir.

Geçişler çok daha güçlü yapılıyor şuanda… Mutlak Kurandır dünya… Ve bu kapının açık tutulması gerekir.

Kili, kumdan ayıramayan insanlığın artık yarını hak etmesi gereklidir. Kimse dara düşmez dünya da… Ama dar; Kuranda, tahtında, kalem olanda ve Bütünde, Kürzi kapı olanda kayıt dışılıktır.

Biz, sabırla çalıştık... Bu zaman kapısında…. Her şeyin kelamla dillendiği bir zamanda ışıkla çalıştık… Karanlığın tahtıyız biz… Aşkın kapısı, Bütünün gücü, her şeyi kodladık, tohumladık ve Bütünün görevini hak ettik, devir aldık… Bütünün görevi bilişimizle kodlanmıştır.

Sığ bir çalışmanın ilmi Ka-Ha da Bütünü güçlendirme imkanı yoktur. Biz, bundan dolayıdır ki bilişi kodlayarak, bu çalışmayı tohumladık.

 

Koruduk dünya sırrı olan insan kalemi. O kalem, aklın kapısıdır. “Şeytana; aşk” dediler….”Hak’a; has” dediler ….”Akla; taht” dediler…. “Bizeyse; hasat” dediler… Canlarım, hasatçıyız biz, bu kesindir…. Ama hasatımızı, tüm insanlığın hasatı diye yapıyoruz, bu da kesindir.

 

Temiz bir zamanı kontrol altına almalıyız, çokları korundular… Amonların, kutsal toplumlarla tohumladığı bilişte, her şey korundu… Ama bizlerle daha güçlü bir daha, daha güçlü bir kayıt yapılıyor.

 

Süyunu tohum olanda, Kuran; kutsal toplumun kaynağıdır. Değer biçtiklerinizin hepsiyle çalıştık biz.

 

Devinimi artırdık… Burası doğan gündür, bunu herkesin, daha iyi anlaması gerekir. Dünyanın, toprak topluma doğuşudur olan… Yerkürenin göz açışıdır olan….Yarının, kalem oluşudur olan…. Mikail’in göz açıp tohum olan, Zakarın kıranından, kalem alıp Bütünün gücü olduğu bir dürüme varıştır olan….. Ve bizler, dünyadayız.

 

Bu meclis; kini, nefreti aşan bir meclistir.

 

Kamp kurduk yaşama bu kesindir… Ve bu kamp, Allah’ın ilmiyle kuruldu. Tabuları yıktık…. Ayrı gayrı gözetmedik…. Çatıyı kurduk…. Rahmi kırandan, Rahmanı kodladık ve kontrol ettik.

 

Değerliler, temiz dünya çalışmalarını hak ettik… Bu temiz dünya çalışmaları, mahrekin Kuranındaki çalışmaların, gücünü artırır.

 

Saygılar sunuyorum, tüm insanlığa… Kervan kalkmıştır. Bu kervan; insan soyunu taşıyor….. Ama tam tamına iki yüz milyar sayfamız var yaşama indirdiğimiz…. Bu sayfaların hepsi, Altın ışığın kayıtlarıdır… Ve biz, bu kayıtların tümünü düzene çektik… Dünyanın kontrolü için.

 

Kardeşlerim, artık tam iki yüz milyarlık çalışma sayfalanışını başlatırken, karanlığın tahtını kodladık canlar… Aşkı şavka, hak tahta kodlattırdık, ve Bütünün gücünü, yol olarak, Bütüne kattık.

 

Saygılar sunuyorum tüm insanlığa… Maya; insan… Mahrek; insan…. Has ışık; tüm insan soyu…. Ve bütünün gücü; Allah’ın ilmi… Bunu anlatan kendini dinleten, her kim varsa, yaradan ve yaratılanın Kuranıdır.

 

Çalı çırpı olmayan dünyayı korumalıyız. Hepimizin gözü, ilmin gücündedir…. Burada bulunuş sebebimiz, işte bunu, hak etmektir.

 

Ran kapısı açıktır canlar. Bu kapı, her ana açılmıştır ve biz bu kapıyız canlar.. Dünya üstü varlık toplumlarına kapı açtırmak kolaydır…. Ama kapı açıp, oraya tohum ekmek, sorumluluktur… Biz, sorumlulukla bu kapıyı açıp, tohum ektik.. Bu tohum, Bütünün gücüdür ….Ve bu kapı, bu güçle an kalemi olacak…. Ve tüm zamanları kayıtlayarak, kaynak dışı bilişleri kalemden çıkarıp, Bütünün görevini kodlayacak…. Ve bütün, tohum ekecek yaşama. Sorumludur insan soyu, bu kesindir… Ama bu sorumluluğun gerçeğinde, Altın ışığın yoğunluğu olmalıdır ki kodlanmış toplumu hak edebilsin.

 

Cemaatimizin görevi budur ve bu dünya Kürzi kapısını açmak, bizim görevimizdir…. Hepimizin gücü, bu yoğunluğun kontrolü için gerekliydi ….Ve biz, bu güçle bu yoğunluğu tohumlayarak kontrol altına aldık …Ve geri dönüş için kayıt yapıyoruz.

Çatıyı kurduk, mahrekteki Kürzi kapı açık, her şey ışık ve zaman, kaskatı olan o yoğunluğu aşıp geçti…

 

Çerçevesiz bir dünya istiyoruz biz. Çerçevesiz bir kapital istiyoruz… Öyle bir kapital olmalı ki elimizin gücü artmalı. Ha, sormayın, kapitalin ne olduğunu? İnsanlık ilmidir; kapital…. Eğer sizler, insanlık ilmiyle tohum ekmişseniz, kapitaliniz, an ve an kodlanır… Ve kalem kaynakta, Bütünün Kürzi kapısında, tüm yaşamları, sırdan öte sırlara taşır…Ve bilmek için yapılan her şey, insanlık ilmiyle gerçekleşir.

 

Mileler, sizler, Atalar, kalemler, her dere, aklın tahtı, bütünlükler, muktedir olanlar, kaptanlık yapanlar, Rahman olanlar, hepiniz mutlaksınız ve kutsalsınız, bunları anlayınız.

Nefret duygusu olmayan birlik, insan sistemleşmesinin en güçlü yoludur. Bu yolda olmak için okuma bilmek gerek… Okunmak gerek, akıp geçmek gerek, korunmak gerek… Biz koptuğumuz anda, kodlanıp tohumlanıp, Bütünün gücü olup, alimlerin hakikiyetinde, her şeyi koruruz canlılar.

 

Saygılar sunuyoruz, tüm yaşamlara… Ayrılık bitsin, istiyoruz.

 

Çorbam tuzludur. “Ol” derim… Olur… Ama bu çorbada tuz olmak için dahi yaşam olmak gerekir. Bin altın ışık, bir tek kapı olsun, bu sorumluluğu alsın… Ve bütünün gücü olsun…. O güç, ağırdır, akıp geçsek te, hastır, yaşamdır, miraçtaki o yücelikten ötedir…. Biz, o yücelikten daha üstün yüceliklerle, bu yolu açtık.

 

Ey canlılar, arı, balcıya, ilimdir. Alıp bilgisini kodlar… Arının ilmindeki o hak, tek İsrafil şevktir.…..İşte o şevk olan İsrafil, kendini tohumlayandır… Sura üfürmesi, toprağa tohum ekmesidir... Bilinsin ki her şey, Yaradan’dan yaşama, akıp geçer. Çalı çırpı olmayan insan soyu, bunu anlar, diller.

 

Kaç mektep kuruldu yaşamda? Her şey aklın ilmiyle kodlandı. Mustafa Kemal Atatürk; Ra-Ka-Ha- oldu aktı, has şavka vardı…. Tüm zamanların koruyucuları kodlandılar... Mutlak iyi bilin ki aktığımız andan itibaren Yaratan ve yaratılanın, Tanrılık kapısı oluruz… Ve Bütünün gücünü kontrol altına alırız.

 

Çerçevesiz çalışırız…. Bu meclisin görevi, bu çalışmaydı…. Ve bu çalışmayı yapacak dürüme vardığı için….. Bu çalışma, muktediriyetle kodlandı ve tohum olarak insanlığa akıtılıyor.

 

Seyrettiğimiz her şeyde, Yaradan var, yaşam var, kaynak var, tohum var, bütün köklerimizde, dünyaya inmekteyiz.

Cennetin, cennetli olanın, her resmi kapıda ışığı yandığı bilinmelidir. Farklı dünyaları, toplumları biliriz… Tüm insan kapılarını dilleyiniz… Her şeyi anlayınız…. Ama karanlığın sırrını da anlayınız.

 

Kim zirvedeyse, ekmek yapar… Yaptığı ekmek, insanlığın ilmidir…. Ama o zirvedeki insanlığı kayıtlıdır ışığa... Biz oyuz, o bizdir... Muktedir olan o, kutsal olan, toprak olan, kalem olan, her şeyde varlık süren o, miraçtadır.

 

Canlılarım, artık kapıları açık tutun. Yaşamak içindir her şey. Yaratmak içindir, Hak’a varmak, haktan tahta varmak, has tahtın Kuranı olmak, Bütün olmak, Mikail’in gücüyle, Mikail’in Kürzi kelamıyla olmak, has ışık olmak, hepsinden öte yaşam olmak…. Hikaye değil anlattıklarım, insanlık ilmidir.

 

Cennet, cennet, her şey cennet…. Can ilim… Ama insanın levhi kapısı olan, kendi ilmi…. Ve biz mutlak olan insan soyu ,kul olan, kontrol kuran, Yaradan ve yarattığında, yaratılan insan soyu.

 

Boş konuşmadığımı bilin... Mayayız, hasatız … Astral boyutların, toprak toplumlara kodladıkları ışıkları kayıtlayanlarız.

Eşyayı kontrole geldik, bilin… Ben, dinci değilim… Ben, dirici değilim. Ben, yürekçi de değilim…. Maya olmaya gelen, Tanrı kalemiyim, bunu bilin... Bütünün gözüyüm, göklerin sözcüsüyüm…. Ve Yaradın tahtıyım, bunları bilin.

Kaya, artık kelam…. El, artık ailem… Ben, murat ettiğim her diri olan, aklın kapısı….Aha bu!… Şimdi!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/SgEWT3MxmOk

02.ARALIK.2015.TARİHLİ " SES VE SESSİZLİK (1)

2.AKIŞ

 

Dağlarım, toy bir zamanda dünyayı kontrol altına alabilmek üzere bu çalışmanın devreye alınması şarttı…. Ve bizden bu beklendi... Biz, bugün dünyayı kontrol altına almak üzere bu çalışmayı yapabiliyoruz.

 

Toy bir dünya…. Çünkü Ruhi kapıların tümü kapalı, tohumlar kontrol dışı, bütün kötülükler yaşam sistemleşmesiyle kayda girmiş… Ve devirdiğimiz her şey düzeltilmemiş... Dünya; kendinden, kendine tüm zamanları devirmiş… Ve o kalemler, kontrol edilememişler.

 

Canlarım, doğan gün farklı doğdu.. Hepimiz bugün buradayız. Çok mutluyuz ki Ruhi kapıların tümünü açtık... Koruma altına aldığımız bir sistemdir yaşam…. Ama bunu hak edipte yapabilmek için kaynak olmamız şarttı.

 

Karanlığın tahtındaki ilmin, akıl ilmi olduğu kesin… Ve bizler bu ilmi, Bütünün ilmi olarak kaleme almalıydık.

 

Arı başkadır…. Ama arıyı hak edip tohum olarak, Bütüne indiren kalem başkadır… Bini, bir tek levhi olarak kabul edin…. O levhi, hasatçılıktır, haktır, hardır… Ama alim hakiki türevlerini tohumlayamamışsa orada yol, ışık yoktur ki arı olma imkanı olamaz orada… Arı; cana kapıdır canlar...İlmi hak edendir arı, aklın kalemidir.

 

Sevgiyi hak etmeyen, ilmi Ka-Ha da, Bütünün ilmini, tohum olarak koruyamaz ve kontrol kuramaz… İşte bu nedenledir ki atiyi hak etmek üzere, kati olup geldik.

Had, etkindir… Hakikiyettir had… Ama ilmi Ka-Ha da Bütünü güçlendirmek için kayıt yaptık geldik. Dünya nurdur… Biz, bunu bilerek geldik ve korkuyu aşırtmaya geldik... Zaman sırrıdır insan soyu ama bunu anlayan yoktur.

 

Teyiplerin çalıştığı bir dürümde her şey yeniden ve yeniden kontrol altına alınabilir… Korkmayın, bunun mana boyutlarındaki gerçek cemaat ilmindeki, yaşam kaydı, hepimizin gözü görürken, dürümledikleriyle kodlanmışsa… Korkmayın…. Ama toprağın tohumlarını kontrol edebilmek için daha yüce bilgilere ihtiyacımız var.

 

Devinim hızlandı, hepimiz net biliyoruz… Ve size, şuandan itibaren tahditsiz olarak levhi kapısını açacağım… Daha yüce bilgileri akıtacağız bundan sonra …Ve akan her bilgi sizin yüreğinizden doğacak… Ve Bütünün gücü olup, akacak, bu kesindir…. Ama sizlerin daha güçlü olmanızı bekliyoruz.

 

Devinim hızlandı ya…Şimdi size, SESTEN söz edeyim. Nedir SES? Yaradan ve yaratılanın sırrıdır…. Dünya, SES EVRENLE kodlanmıştır… SES; her şeyin yoğunluğunda mevcuttur… Her şey, SESLE KODLANMIŞ VE OĞULLATIRILMIŞTIR.

Büstler düşününüz… Her bir büst; bir formal Ko… Her formal Ko; bir sistem…. Ve hepsi SES KAPI… Bir tek kapı değil… Her forum ayrı bir kapı…. Ve o kapıların bir tek ışık yoğunlaştırması, her Ko sayfasını etkiliyor... Her şey, her şeyle bağlı….Ama has ışıkla bağlı…. Ve her Ko sistemi, dirilikte, türevleriyle tohum olmuş... Birçok sistem, bu tohumlamada çalışmış.

Ben, bir hakikiyetim, hasım, akıl tahtıyım, o halde ben bir kapıyım... Herkes, aşkla çalıştığında, hak kapı olup, tüm insanlığı tohumlayacak, göz olur… Dünyadır, her şey…. Ama orada mutlak Kuran olan, kök olur. İşte Türkiye Çalışmaları, bu nedenle yapılıyor... Tüm insanlığın, o kökte bulunabilmesi.

 

Aşk, sistemin ilmiyle kodlananda olur…. Ama sistem yoksa aşk yoktur. Burada bu yoğun çalışmada bulunmanız, sizin kendi yüreğinizin dileğidir, Aşktır bu…. Ama has tahta vardığınızda, akıl kodlaması başlar. Orada muktediriyet olur, mutlak olanlar, orada olurlar... İşte SES, bu yoğunlukta gerçekleşir…

 

BEN SESLEŞTİKÇE AİLEM SESLEŞİR… HER ŞEY, SESLEŞİR… BEN, BİR BEDENİM…. BENİM AİLEM, HER BEDEN… O HALDE, BENİM SESİM, HER BEDENİN SESİ OLUR. ÖZ GÖREV BUDUR,CANLAR….SES….

Ve SESLEŞİM, kontrol kurduğumuz zaman, kodlanmayı getirir. Kodlanış kalem olur…Yazmadan kodlanma olmaz. Ölüler diyarı bunu anlayacak.

 

SESLEŞTİKÇE, YAŞAMINI YAZACAK HER DİRİ . Ben, bana ben olup zamanı kodlarken her şeyi seslendirebildiğimce, yaşam sayfama katarım…. Ve Ben, o yaşam olurum... Burada bulunuş sebebim, bunun içindir. Her diri kendini hak etmek…. Ama SES olmadıkça, hak etme niyeti olsa da yetmez.

 

Burada herkes sessizce dilleşir..Sessizce dilleşir..SES; kelamla olur. Hepimizin sesi, kelam olmasa da sessiz sesleniş, teknik tohumlama da sesi doğurur…. Ve SES, oğulları kontrol eder… Benim adıma herkes, kendi olur…. Ama kendi adına, ben olur… Biz, birbirimiz oluruz, kendimizce. O zaman, bütün kült, kalem olur… İşte o kalem, tekleşir, birleşir kati olur.

“OL…” DEDİK…..OLDU.. SES; BUDUR. …“OL”…KELAM... O KELAM, “OL” DİRİLİĞİDİR…. BEN “OL” DEDİM....”KALEM OLDUM”..OLDURDUM… AMA HER DİRİNİN KENDİNDE, KENDİ OLUP OLDURMASI ŞARTTIR..

Çarçabuk çalıştık… “OL” dedik.. çarçabuk kalem olduk, kodladık, kokladık tahditledik tüm zamanları…. “Oldurduk”….. Yaradan ve yaratılan, ışkın, aşkın şavkında her şeyde vardır, canlar.

 

Saygılar sunuyorum tüm insanlığa... Ben, cennet… Ben cevher, her şey cevher, her şey cennet… Ve ben cennette cemaat olduğumda, can kapı açarım... O kapı, aşk olur.. Aktığımca akarım, has olur tüm zamanlarım, yol açtığım için Bütüne hizmetçiyim ben.

 

Amon kodlarındanım, toprak topluma iman ilmini öğretmeye geldim… Biliniz ki hepimizin tek bir hedefi, insanlaşmaktır.. Kanatlanıp uçmak… Uluların, ululuklarında toprak tohum olmak, korkmadan kontrol etmek tüm zamanları…. Ve has ışık olmak, mahrek olmak, biz, Bütüne hizmetçiyiz canlar… Kayıt dışı bilgimiz de olmaz…. Sultanlar Sultanı, Ruh kapı; ilmi Ka-Ha da Bütüne güç kattıkça, her şey ışık olur.

 

Yedi daha yedi… Ama daha yedi, bir çok yedi, her yedinin yedisinden öte bir yedilikte, kelamdayız…. Nereden çıktı yedi?.... İlimden çıktı... Bir levhi kapıyı açtığınızda, orası kaynaktır…. Oraya varan, yedinci dürümde kaynaktadır... Yani hanginiz beşle kaynak olabilirsiniz? Kimse… Hiç biriniz, yediye varmadıkça, kaynağa varamazsınız… Yedinci kayıt; Allah’ın levhisidir.

İşte bundandır ki ilmi Ka-Ha da, Allah’ın levhisi, hepimizin dürümlerindeki kelamdadır.

Mustafa Paşa yolu açtı bize… Ama o, yol olmalıydı, ocakta bulunmalıydı, kaynakta kalem olmalıydı. İşte yedinci kapı, ocağıdır… Alın, bilin… O biz, biz o…. Ölüyü dirilttik canlar.

Şimdide!… Aha bu!.. Şimdi!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

02.12.2015 "SES VE SESSİZLİK 1" BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK SESLEŞME SONRASI AKIŞ

 

Şu andan itibaren doğan gün farklı doğacak. Yeşilin rahmi kapısında ilmi Ka Ha olan, mutlak kutsal olucak. Murat şudur ki; kaynak olun, hak olun, has olun ve çabalayın.

Teyiplerin çalışması öz geçiş için şarttır. Şu ana kadar yaptığımız her çalışma, teyiplerde mevcuttur. Ve bu çalışmalar akordiyon gibi her anda çalınan sır kayıtlardır. Akordiyonun sesi, tınısı herkesçe ilim diye dillenir. Ama burada yaptığınız kelam, o akordiyonun sessizliği seslendiren o yoğunluğun gücünü arttırmaktadır. Bizler kapıları açtığımız için bu çalışmayı kodlayabildik.

Tanrı, karanlığın Işığını yakmadı... Tarttı yürekleri, tahditledi ve biz o karanlığın levhi kapısını açtık ve yaşamı kodladık!..

Dondurulanların çoğu kontrolden çıktılar. Oğullarımızı koruduk canlar... Yoğun çalışmalarımız bundandı. Kendi zekamız, kendi yüreğimizin gücü; herşeyin gücünü tohumlayacak yoğunluğu oluşturmadıkça kapıyı açamazdık. Ve bu gün biz, kendi yoğunluğumuzun kontrollü gücü ile tüm sayfalanışları kayıtlayarak kapıyı açtık!...

Dince, ilimce, kaynak kalemce konuştuk hep ama imanca konuştuk! Burada oluş sebebini bilmeyen yok diye düşünürüm. Vurduğunu yok eden İnsanlık, artık hak etmeye çalışacak! Isteğimiz budur!...

Ben birini severim ama sevdiğimi hak etmeliyim!... Ya da ben birini sevdiririm, onu hak ettirmeliyim!... Veya ben, sevmekten öte sevmelere vardım ama, onda yokum. Canlarım her şey sevgi esasına göredir. Kimse diğerini kendi yoğunluğuyla tohumlamaz, sevgiyle tohumlar bunları anlayın! Cennet, sevgiyle kurulur!... Siz, "ben seninleyim ama seni hak etmedim, ilmin benim ilmimden farklıdır" derseniz, o can kalem bende yoktur!... Ve o kendini hak edip dinleyemez.

Ben kimim!?... Kil miyim, kum muyum, Allah'ın tahtından mı geldim, yaşamdan mı indim yüreğe!?... Her yaşamda var olan o yücelik, İnsanlık; o benim işte!... Bunları anlayın!

Bilmek; Allah'ın levhi kapısını açmadan, İnsanı bilmekten geçer! Ben bildim ama o yaşam benden farklı mı?... Allah ben, ben o'yum demeden; hiç kimse Allahı dinleyemez, bu kesindir! O ben, ben o'yum demeden; onu anlayamaz hiç kimse!

Sanır ki ona tahditli olarak, kontrollü olarak varacak. Canlarım, o sizde olmadıkça; uzun uzun, çok uzun zaman sayfalanışları yapsanızda onda olamazsınız, çünkü o yoğunluğunu kontrol ederek sizleşmelidir!...

Vermeden alınmaz, canlar... Verdiğiniz, aldığınızdır!.. Her şey size, sizden verilir ve sizden alınır!... Ben tahtımdan gök sözcülüğü yapar, gök sessizliklerinde dürümlerim yüreği ve kodlarım ama sizleşmeden, sizi dillemem...

Devinimi arttırmadan, devinmem mümkün değildir! Yaşamı kodlamadan, tohumlanmam mümkün değildir! Ummana varıp, yolu bulmam; umut olmadan olmaz!... Canlı ya da canlı, her canda varlığım olmalıdır ki; cemaatimi cevhere çekebileyim.

Yarat, ama akıp geçte yarat... Yaşat, ama akıp geçte yaşat... Yolu aç, ama akmadan, ağır yükü hafifletip yaşamı tohumlama çünkü robbi kapılar; seni, senden sana kontrollü olarak kayıtlamalıdır!...

Seyir halindeyim dünyayı... An ve an... Her anda, her yaşamda varım ama ben yaşamı seyrederken; yaşamın benleşmesi gerekir!

Canlarım, kul olmak budur!... Her şeyde olmak ve her şeyle olmak!... Her seste olmak ve her sesle olmak!... Oğul olmak, yoğun olmak, lütfen iyi anlayın; karanlıkta olmak, yaşamak ama aydınlığı hak etmek! Bütün bunları hak etmeden, var olduğunuzu hak edip dilleyemezsiniz...

Her şey siz, her şey sistem, her şey dürümlerdeki dil, her şey din ama İnsanlık levhisinde her şey; kelam... Ama siz orada yoksanız, "oğul ben senim" desemde; sen beşeri kapısın ki orada haliki hak olma imkanı yoktur!

Som altın bir yol.... Canlar, som altın bir yol; o yol ilim, bunu anlayın!... Hepimiz o yol olarak bu çalışmadayız. Kantara konmazsınız burada, kaynaktasınız zira... Ama kantar siz olduğundan; o kantar sessiz zamanlarda, sizleşir ve sevgi sizin yüreğinizde kelam eder! Sema sizleşir... En çerçevesiz, en hakiki olan sizleşir!... Ki o sizleşen sevgi olur!

Yoğun dünya günleri yaşanıyor. Kesin olan budur! Dünya, kontrol dışı ilimleri de tohumladı. İşte o kontrol dışı ilimler, dümenin başına oturtulduğundan; dünyada kontrol dışı kayıtlamalar gerçekleşti.

Bilin ki; dünyanın nuru, İnsan soyudur!... Ve İnsan soyu kontrolü kuracaktır ve kurmaktadır. İnsan soyu kontrolü kurduktan sonra, devinim hızlanacak ve yaşam; kaynak kuran olucak!... O gün burada bulunan sizlerin, hepiniz geri dönüşü sağlayacak gücü kodlayacaksınız.

Çoluk çocuk, herkes sizleşecek. Yeni dava ilim olucak. Ama bu ilim, Allah'ın ilminden öte olan; Allah'ın Ka Ha olan İnsan sayfasındaki ilim olucak!...

Dava, İnsan soyudur canlar... Bunları anlayınız! Türkiye "ol" der, tüm zamanlar oğullar. Ama dünya dışı varlıklar da buradalar. Hepsi yol için çalışırlar. Dünya tohumlarını kodlamaya gelirler. Bilmenizi isterim ki; bu gün de dünya dışından çok sayıda görev kapımız açıldı ve burayı izliyorlar. Ama onların kayıtlarında, mahrek olan İnsan soyu bütünün kötülüğünü önlediğinden; ocaklarını yetkin sistemleşmeyle kayıtladı!... Hepsi, nefret duygusunu aşmış olan meclisimizde; kapı açmaya geldiler.

Kaç art niyetli dünya kuruldu, hepsi kontrol edildi ama bu dünyadan öte art niyetli dünya yoktu canlar!... Her şeyin, her şeyle olduğu bir zamanda; art niyetlerde çoktu. Bu gün artık tüm art niyetlerin örtüsü örtülüyor. Onca çaba, ağır yükü hafifletmek içindi ve bu hak edildi!

Torba torba ruh kapısı açtık yaşama... Her şeyi hak edenlerle çalıştık. Alı, moru biliriz... Kolu, kanadı gerenleri biliriz... Alacağı, vereceği olanları biliriz de "bana savaş değil; İnsanlık gerek" dedik!

Savaş, eldir.... Ol dur, kodlayıcılıktır ama onun da ötesi vardır; mutluluk, bunları bilin canlar!... Hepimiz sizi kucakladık canlar, hepimiz sizdeyiz ve sizi kucakladık. Yeri göğü yaradan Allah, sizde seslendi!... İşte bu!

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/BvgfqdyIfu4

02.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (1)

AV.NEZİRE SELÇUK KAYIT SONRASI AKIŞ - 2. BÖLÜM

 

Dünya; öz görevdir, bu kesin… Ama dünyanın görevi; Allah’ın ilmidir buda kesin… Eğer bizler, Allah’ın ilmini, Bütünün gücüyle dürümleyebilirsek, Evrenler, bizi dinleyebilir...

 

Evrenlerin, bizi dinlemesi ne manaya gelir? Kelam olup, bize inişleri anlamına gelir… Eğer biz, Evrenlere kelam olabilirsek, Evrenler bize, Ka-Ha olup, inebilirler…. O zaman bizler, bilgi kapısını, her an, Bütünün gücü haline dönüştürebiliriz….. Ve doğanın gücünü kontrol altına alabiliriz… Doğanın gücünü, kontrol altına alabilmemiz için mutlaka Evrim sayfalamış olmamız gerek…. Evrim sayfalamamış olsaydık, bu çalışmayı asla yapamazdık ki bizler, Evrim sayfadık.

Şuana kadar” Ran Kapısı” denilen o kapı hiç açılmamıştır. Biz o kapı olup, o kapıyı açtık… Ran Kapısının açılmasıyla birlikte, kalem yazabilir hale gelmiştir… Evrenlerin sessizliklerini dillerken de bu kapı, tüm insanlığa açık tutulacak.

Yüceler; iman ilmiyle dürümlediler Bütünü... Biz, Allah’ın ilmi olan bilişle dürümledik... Bizde, her şeyin bilgisi mevcuttur.

Tertipli çalışmalar yaptık, kaynağın ışığıyız... Öz geçişimizi yaparak, beden aldık... Bugün dünya biz…. Ve biz, dünya olarak, kalemi hak ettik.

Darboğazlardan geçti yaşam ve biz, o boğazları geçişgen hale getirdik. Dünden bugüne, bütün kapıları açtık ve bunu SES ile yaptık. SES, SESLEŞMEK …. İşte, bugünde, bunu yapıyoruz...SES… Dünyanın nuru olan kalem, Allah’ın ilmiyle yazdıkça, her kapıyı geçişken hale dönüştürebilecek, gücümüz mevcuttur.

Dağa taşa artık gel dedik. Gel..Dağ taş geldi…Allah’ın ilmiyle geldi. Biz hepsinde dinleştik ve dürümlerde bütünleştik…Her şey biz ve biz her şey olduk.

Kula ilim gerekir, Allaha ekmek gerekir. Bize, akıl gerekir. Yola, ışık gerekir… Bütüne, güç gerekir. Tabuları yıkıp, hepsiyle kelama vardık. Yarına kontrollü olarak kodlandık.

Satıhta hiçbir bilginin okunmadığı kesin…. Ama derinlere indiğimiz zaman görürsünüz ki bilgi okunur hale gelir… Okumak nedir? İnsanlaşmaktır…. Ben, bilgiyi okudukça insanlaştım ve tohumladım. Koruma altında tutabildim tüm zamanları.

Neden elim ayağım insan? Ben, Ana Kapıyım da ondan… Kuranı Kerim de artık “gel” der. Ben,” o gel” diyen, yaşamım… Dünya, “geç” der…İşte ben, “o geç” diyen kaynağım… Beden, “ol” der… Olanım… Kardeşim, sanal boyutların, aklından, has tahta varıp, görevi taşıyanım… Kara ışığım ben, bu kesin…. Ama bu ışık, Yaradan, yaşam olarak kontrol kurar.

Sıyırın her şeyi, tertemiz yapın….Tüm zamanları sıyırın, temiz yapın, her yüceliği… Başınız asla eğilmesin….. Ama sıyırdıklarınızı mutlaka bir yere doldurun... Tüm o çöpler, o yoğun kırıcılıklar, o kısır, har olan sığ yaşamlar, hepsini bir çukura doldurun… Sonra deyin ki; “hepsi ışıdı.” Bakın ne olur? Işık yanar orada ve tümü kontrol kurar.

Değerliler, biz bunu yaptık burada… Her şeyi, her şeyi süpürdük, o çukura doldurduk… O çukuru kodladık, kokladık, topladık…Torba torba kontrol altına aldık…Sayfa sayfa kayıtladık…Yarattık…Yaşattık….Sarf ettiğimiz tüm çabanın sonucunda….. Hepsi kelama ilim oldu ve biliş haline dönüştü.

Yapmak, yaratmaktır… Yaptık… Yaşattık…..Sen, ben, bir tek, o kelam.. O kelam, aklın ilmi… Aha o ilim, aklın kalemi… Biz, kaynak olan insan soyu…

Törpüledik sığ olan kayıtları, sonladık, koruduk, kodladık, kalem yaptık, has ışıkla dilledik, yarını kanatlandıran bilişlilerle her zerreyi, yerkürenin görevi yaptık... Gözü gören tüm insanlık, iman tekniğiyle, her şeyi izledi ve dilledi… Sistem, Nizam, Düzen…. Ben, bir tek olan, insan oldum.

Değerliler ,”başka dünya var mı” dediler?.. Başkalık yok ki…Yok ki başkalık…. Her şey, Altın Işık… O ışık, Mikail…. O ışık, iman… O ışık, ışık akıl…. Hepsi tahditsiz, sanal boyutların tümü hak, har…. Aha, şarkım budur benim..

Son sözüm şudur canlar, muktedir insan; mutlak olana denir. Mutlak insan; levhi kapı olana denir…. Kelamda, ilimdeyse, hastır, aşktır…. Ona can kalem denir… Can; sırdır… Ama o sırrı bilen, kini aşandır... Kini aşmayan, dünyayı dinleyemez canlar, bunu anlayın.

Kini aşan, doğan gündür... O görevlidir. Kini aşan, Yaradandır, o yaşayandır… Sema ben, ben semayım diyebilir o… O, Bütünün gücüdür.

Korkmayın,” ol” deriz… Olur… Oh, ala!… Peki “ol” demesek ne olur? Korkmayın, “ol” dedik…Oldu…Ya olmadıysa…”Ol” dedik…Analar, “ol” dedik..

Cemaat cevhere can Ka-Ha olsun, aşk olsun, yaşasın, yakışır bu insana. Kini aşsın, yolu açsın, murat olsun, mutlak olsun, kontrol kursun, Allah’ın tahtı olsun…. Yaraşır ilme bu….. Ama biliş olmadıkça, karanlıktır aşk, kayıtsızdır sır, ışıksızdır kelam, kutsuzdur murat olan… Ana kapı insan. Biz, her şeyin örtüsünü örtmeden evvel, her sistemden, sistem olup dillendik can.

Paşa babalar, sistem analar, alın da bilin, ben, Ana kalem, insan soyuyum…Koruyup, kodladım dünyayı… Kokladım.. “Ol” dedim.. Torba, torba tohum oldum, öz görev taşıdım... Misafirim ben bu yaşama… Bugün varım…. Yarın, insanlığı tohumlayıp giderim… Ama dere olup akın ki barışın sırrı ilmi Ka da, Bütünün gücü olsun, tüm zamanlar korunsun.

Ulu çınar; yaşam… Medine; Allah’ın levhisi. ..Maharaj; kapı… İnsan soyu yaşam, burada Nur an..… Ben, mutlak Kuran… Her resim, Allah ve sanal boyutların yolu aşk.

Bütün peygamberler, kir ve pisliği temizlemeye gelmiştiler.. Hepsinde sevgi vardı… Her şey sistem de oldu… Nerede ilim varsa, orada yarın oldu… Varlığı tohumlayan insanlıktı.

Genişim, geçişi yapıldı. Kervan; Allah’ın ilmi. O kervan; biliş ve yol; Allah yolu... Gölün başına geldim, gördüm ki o göl, ölümlülerin gücü… Ben, dedim ki; “bu göl, bana, beni verdi.” “Yarında ben, o göl olurum, yeniden gelirim diriliklere”… Din sisteminde bu var ….Ama ilim sisteminde, ben kutsal toprak olurum da, her an da, olurum ya.

Yer gök benim canlar. Alıp götüreceğim yaşamı… Almak niye ki? Ben, an’dayım ya... Bilin ki hasattayım ya ben…. Bugün, ben hasatçıyım canlar. Tüm insanlığı, hasata geldim…. Kapım; Allah ilmidir…. Geçtim, indim…. Keşke, keşke her resimde var olanların temizliği yapılabilseydi de, harı yükseltenlerin tümü kalem olabilseydi de, kayıt dışı hiç kimse olmasaydı.

Koç kurban ederler, dince…. “Ol” derler…. Koç, ölüdür. Bizse, öldürüleni diriltenleriz canlar.

Kaç yaşam, kaç kaynak, kaç kalem, insanı kodlamaya çabaladı? Vasattı hepsi… Astral boyutların türevlerindeki Kurandı, ilimdi kalem…. Ama yarında yoksa…. O şok olsa da, şeytanın şavkından öteye geçemez ki.

Kaç mahrek, tek levhi oldu? Her şey, Allah’tandır canlar… Allah’sa, savaşı kaybetmez, bilinsin… O savaş, ilimin savaşı… O biz, biz oyuz.

Samanyolu bizi dinliyor şuanda… Dava; insanlık davasıdır. Yarında, Kuran olanların tümünde varlık süren bilişlilerin tümü, Allah’ın levhisinde kapıdır… Geçin ve dinleyin… Ama Allah’ın ilmini, hak edip dilleyin..

Süper insanlık Realitesi Derneği olarak yaptığımız bu çalışma, mutlak Kuran olanların, kütle kodlamaları için yapıldı…. Ama şimdiden öte kelama varanların, daha yüce bir çalışmayı devreye alacakları kesindi….Ve biz, bunu yapmaya başlıyoruz.

Sultan, “ben, senim “diyeceksen biliyorum…. Sen bensin, bende senim… Ama bugün bu kadar yeter. Çok daha öte bilgiler de verilecek… Ama önümüzdeki haftaya…. Şikayet etmeyin, yerküre biziz ve bundan sonra hepimiz bir tekiz.

Siperlerinizi kazdığınızı biliyorum…O siperleri açın, artık dünyadan zamana varanlar…. Sizi, öncü sayfalarda kodlayabilirler.

Tüm insanlık için bu çalışmayı başlatıyoruz.. Hepinize, saygı ve sevgiler sunuyorum.

Sema siz, siz sema değilsiniz sadece…. Hepimiz semadayız bunları anlayın…. Ve Sultan Süleyman, insanlığa inecekse, barışı mutlaka hak etmelidir.

Dağlarım, mutlaka o biz, biz oyuz da…. Bugünkü sohbetimize dahil olmak istemiş…. Ona, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz…. Bugün, öz göç başladı…Daha sonraki sayfalanışta, Sultan Süleyman Hanla da birlikte olabiliriz…. Ona saygı ve sevgilerimizi gönderiyoruz.

Şimdilik bu!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/dKrQQvNQMpM

02.ARALIK.2015 TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (1)

AV.NEZİRE SELÇUK. KAYIT SONRASI AKIŞ - 2. BÖLÜM

 

Dünya; öz görevdir, bu kesin… Ama dünyanın görevi; Allah’ın ilmidir buda kesin… Eğer bizler, Allah’ın ilmini, Bütünün gücüyle dürümleyebilirsek, Evrenler, bizi dinleyebilir...

 

Evrenlerin, bizi dinlemesi ne manaya gelir? Kelam olup, bize inişleri anlamına gelir… Eğer biz, Evrenlere kelam olabilirsek, Evrenler bize, Ka-Ha olup, inebilirler…. O zaman bizler, bilgi kapısını, her an, Bütünün gücü haline dönüştürebiliriz….. Ve doğanın gücünü kontrol altına alabiliriz… Doğanın gücünü, kontrol altına alabilmemiz için mutlaka Evrim sayfalamış olmamız gerek…. Evrim sayfalamamış olsaydık, bu çalışmayı asla yapamazdık ki bizler, Evrim sayfadık.

Şuana kadar” Ran Kapısı” denilen o kapı hiç açılmamıştır. Biz o kapı olup, o kapıyı açtık… Ran Kapısının açılmasıyla birlikte, kalem yazabilir hale gelmiştir… Evrenlerin sessizliklerini dillerken de bu kapı, tüm insanlığa açık tutulacak.

Yüceler; iman ilmiyle dürümlediler Bütünü... Biz, Allah’ın ilmi olan bilişle dürümledik... Bizde, her şeyin bilgisi mevcuttur.

Tertipli çalışmalar yaptık, kaynağın ışığıyız... Öz geçişimizi yaparak, beden aldık... Bugün dünya biz…. Ve biz, dünya olarak, kalemi hak ettik.

Darboğazlardan geçti yaşam ve biz, o boğazları geçişgen hale getirdik. Dünden bugüne, bütün kapıları açtık ve bunu SES ile yaptık. SES, SESLEŞMEK …. İşte, bugünde, bunu yapıyoruz...SES… Dünyanın nuru olan kalem, Allah’ın ilmiyle yazdıkça, her kapıyı geçişken hale dönüştürebilecek, gücümüz mevcuttur.

Dağa taşa artık gel dedik. Gel..Dağ taş geldi…Allah’ın ilmiyle geldi. Biz hepsinde dinleştik ve dürümlerde bütünleştik…Her şey biz ve biz her şey olduk.

Kula ilim gerekir, Allaha ekmek gerekir. Bize, akıl gerekir. Yola, ışık gerekir… Bütüne, güç gerekir. Tabuları yıkıp, hepsiyle kelama vardık. Yarına kontrollü olarak kodlandık.

Satıhta hiçbir bilginin okunmadığı kesin…. Ama derinlere indiğimiz zaman görürsünüz ki bilgi okunur hale gelir… Okumak nedir? İnsanlaşmaktır…. Ben, bilgiyi okudukça insanlaştım ve tohumladım. Koruma altında tutabildim tüm zamanları.

Neden elim ayağım insan? Ben, Ana Kapıyım da ondan… Kuranı Kerim de artık “gel” der. Ben,” o gel” diyen, yaşamım… Dünya, “geç” der…İşte ben, “o geç” diyen kaynağım… Beden, “ol” der… Olanım… Kardeşim, sanal boyutların, aklından, has tahta varıp, görevi taşıyanım… Kara ışığım ben, bu kesin…. Ama bu ışık, Yaradan, yaşam olarak kontrol kurar.

Sıyırın her şeyi, tertemiz yapın….Tüm zamanları sıyırın, temiz yapın, her yüceliği… Başınız asla eğilmesin….. Ama sıyırdıklarınızı mutlaka bir yere doldurun... Tüm o çöpler, o yoğun kırıcılıklar, o kısır, har olan sığ yaşamlar, hepsini bir çukura doldurun… Sonra deyin ki; “hepsi ışıdı.” Bakın ne olur? Işık yanar orada ve tümü kontrol kurar.

Değerliler, biz bunu yaptık burada… Her şeyi, her şeyi süpürdük, o çukura doldurduk… O çukuru kodladık, kokladık, topladık…Torba torba kontrol altına aldık…Sayfa sayfa kayıtladık…Yarattık…Yaşattık….Sarf ettiğimiz tüm çabanın sonucunda….. Hepsi kelama ilim oldu ve biliş haline dönüştü.

Yapmak, yaratmaktır… Yaptık… Yaşattık…..Sen, ben, bir tek, o kelam.. O kelam, aklın ilmi… Aha o ilim, aklın kalemi… Biz, kaynak olan insan soyu…

Törpüledik sığ olan kayıtları, sonladık, koruduk, kodladık, kalem yaptık, has ışıkla dilledik, yarını kanatlandıran bilişlilerle her zerreyi, yerkürenin görevi yaptık... Gözü gören tüm insanlık, iman tekniğiyle, her şeyi izledi ve dilledi… Sistem, Nizam, Düzen…. Ben, bir tek olan, insan oldum.

Değerliler ,”başka dünya var mı” dediler?.. Başkalık yok ki…Yok ki başkalık…. Her şey, Altın Işık… O ışık, Mikail…. O ışık, iman… O ışık, ışık akıl…. Hepsi tahditsiz, sanal boyutların tümü hak, har…. Aha, şarkım budur benim..

Son sözüm şudur canlar, muktedir insan; mutlak olana denir. Mutlak insan; levhi kapı olana denir…. Kelamda, ilimdeyse, hastır, aşktır…. Ona can kalem denir… Can; sırdır… Ama o sırrı bilen, kini aşandır... Kini aşmayan, dünyayı dinleyemez canlar, bunu anlayın.

Kini aşan, doğan gündür... O görevlidir. Kini aşan, Yaradandır, o yaşayandır… Sema ben, ben semayım diyebilir o… O, Bütünün gücüdür.

Korkmayın,” ol” deriz… Olur… Oh, ala!… Peki “ol” demesek ne olur? Korkmayın, “ol” dedik…Oldu…Ya olmadıysa…”Ol” dedik…Analar, “ol” dedik..

Cemaat cevhere can Ka-Ha olsun, aşk olsun, yaşasın, yakışır bu insana. Kini aşsın, yolu açsın, murat olsun, mutlak olsun, kontrol kursun, Allah’ın tahtı olsun…. Yaraşır ilme bu….. Ama biliş olmadıkça, karanlıktır aşk, kayıtsızdır sır, ışıksızdır kelam, kutsuzdur murat olan… Ana kapı insan. Biz, her şeyin örtüsünü örtmeden evvel, her sistemden, sistem olup dillendik can.

Paşa babalar, sistem analar, alın da bilin, ben, Ana kalem, insan soyuyum…Koruyup, kodladım dünyayı… Kokladım.. “Ol” dedim.. Torba, torba tohum oldum, öz görev taşıdım... Misafirim ben bu yaşama… Bugün varım…. Yarın, insanlığı tohumlayıp giderim… Ama dere olup akın ki barışın sırrı ilmi Ka da, Bütünün gücü olsun, tüm zamanlar korunsun.

Ulu çınar; yaşam… Medine; Allah’ın levhisi. ..Maharaj; kapı… İnsan soyu yaşam, burada Nur an..… Ben, mutlak Kuran… Her resim, Allah ve sanal boyutların yolu aşk.

Bütün peygamberler, kir ve pisliği temizlemeye gelmiştiler.. Hepsinde sevgi vardı… Her şey sistem de oldu… Nerede ilim varsa, orada yarın oldu… Varlığı tohumlayan insanlıktı.

Genişim, geçişi yapıldı. Kervan; Allah’ın ilmi. O kervan; biliş ve yol; Allah yolu... Gölün başına geldim, gördüm ki o göl, ölümlülerin gücü… Ben, dedim ki; “bu göl, bana, beni verdi.” “Yarında ben, o göl olurum, yeniden gelirim diriliklere”… Din sisteminde bu var ….Ama ilim sisteminde, ben kutsal toprak olurum da, her an da, olurum ya.

Yer gök benim canlar. Alıp götüreceğim yaşamı… Almak niye ki? Ben, an’dayım ya... Bilin ki hasattayım ya ben…. Bugün, ben hasatçıyım canlar. Tüm insanlığı, hasata geldim…. Kapım; Allah ilmidir…. Geçtim, indim…. Keşke, keşke her resimde var olanların temizliği yapılabilseydi de, harı yükseltenlerin tümü kalem olabilseydi de, kayıt dışı hiç kimse olmasaydı.

Koç kurban ederler, dince…. “Ol” derler…. Koç, ölüdür. Bizse, öldürüleni diriltenleriz canlar.

Kaç yaşam, kaç kaynak, kaç kalem, insanı kodlamaya çabaladı? Vasattı hepsi… Astral boyutların türevlerindeki Kurandı, ilimdi kalem…. Ama yarında yoksa…. O şok olsa da, şeytanın şavkından öteye geçemez ki.

Kaç mahrek, tek levhi oldu? Her şey, Allah’tandır canlar… Allah’sa, savaşı kaybetmez, bilinsin… O savaş, ilimin savaşı… O biz, biz oyuz.

Samanyolu bizi dinliyor şuanda… Dava; insanlık davasıdır. Yarında, Kuran olanların tümünde varlık süren bilişlilerin tümü, Allah’ın levhisinde kapıdır… Geçin ve dinleyin… Ama Allah’ın ilmini, hak edip dilleyin..

Süper insanlık Realitesi Derneği olarak yaptığımız bu çalışma, mutlak Kuran olanların, kütle kodlamaları için yapıldı…. Ama şimdiden öte kelama varanların, daha yüce bir çalışmayı devreye alacakları kesindi….Ve biz, bunu yapmaya başlıyoruz.

Sultan, “ben, senim “diyeceksen biliyorum…. Sen bensin, bende senim… Ama bugün bu kadar yeter. Çok daha öte bilgiler de verilecek… Ama önümüzdeki haftaya…. Şikayet etmeyin, yerküre biziz ve bundan sonra hepimiz bir tekiz.

Siperlerinizi kazdığınızı biliyorum…O siperleri açın, artık dünyadan zamana varanlar…. Sizi, öncü sayfalarda kodlayabilirler.

Tüm insanlık için bu çalışmayı başlatıyoruz.. Hepinize, saygı ve sevgiler sunuyorum.

Sema siz, siz sema değilsiniz sadece…. Hepimiz semadayız bunları anlayın…. Ve Sultan Süleyman, insanlığa inecekse, barışı mutlaka hak etmelidir.

Dağlarım, mutlaka o biz, biz oyuz da…. Bugünkü sohbetimize dahil olmak istemiş…. Ona, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz…. Bugün, öz göç başladı…Daha sonraki sayfalanışta, Sultan Süleyman Hanla da birlikte olabiliriz…. Ona saygı ve sevgilerimizi gönderiyoruz.

Şimdilik bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/dKrQQvNQMpM

SES VE SESSİZLİK (2)

09.12.2015

 

De ki ben, Dağlar’a insan oğlunun ilmini öğrettim. Dağlar beni dinledi ve dendi ki Halik olan, hakim olur. Bütün kütlem yaşamdadır. Ben, tüm insanlığa kelamı öğrettim. Ben dünya olan insan soyu…

Kuran İnsan, kaynaktadır. İnsanlık ailem, kaleme inmeden kelama inemez. Ben Dünya olan; insan olan ve yaşam olan… Her diriyi hak eden ve Rahman olan… Size derim ki “kardeş, kendini hak et ve kendinle dilleş… Yeşilden kul olup mora varan kim varsa, Ana Kapı’dadır. O kapı ilimdir. O kapıyı hak edip de açanlar, bilişi hak edenlerdir. Morun kulu ilim, kulluğu hakikiyettir.

Dörtlü Kalemler, kelamı tohumlarken; biz, dünyada insan soyuna kaynak olduk. TEK ve ÇİFT olarak çalıştık. Tek-lik kaynaktır. Çift-lik ise kodlanmışlıktır… Biz, dünyayı kodlayarak Tek-lik’i kaleme aldık ve Rahmi Kuran’dan, Rahman Kuran’a vardık.

(AÇIKLAMALAR: ÇİFT-lik Çalışmaları: Enerjisel vasatları örgüler… TEK-lik Çalışmaları: Varlık diriliğini ve hakikiyetini ışıkla tohumlar ve yaşama cevheri kaynak yapar. Her ikisi sesizliğin selenişini sağlar)

Dünyada, İç ve Dış Kalemler vardır. Biz, Dış Kalemler’i, İç Levhiler’den dürümledik ve Resmi Çalışma’yı yaptık.

Dünyada kaynak olmak için insanlık gerekir. Kim ki insanlaşır, kaynaklaşır.

Dünyanın Nefesi, kalem oluşla paralel olarak kontrol kurar. Kendini bilen, kendinden öte kelam olanı bilir ve onunla olur.

Temiz çalışmalar yaptık… Kini aşanları bildik ve onlarla çalıştık… Kin, kirdir. Kendini bilmeyen; kilin, kumun ilmini de bilmez… O, kendini kontrol etmedikçe, kelam olup kalem olup ışık olamaz.

“Işık” kendinde olana denir. Kelam olup ilim yapana denir… Kanatlanana ve Karanlığın Kalemi’nde, aydınlanana denir.

BÜYÜK GÜN… Dünya Günü, “tam kalem olan”ın, kelamdaki gücüdür… O gün, “kalem oldu ve kendini hak etti” dediklerimiz, ardında görev taşıyanların; bilişi kontrol edenlerin; bilmeye çalışanların değil verdiği, aldığı olanların, görevini kontrol altına alır ve Rahman olup onlarla kaynakta ışık yakar. Onlarla çalışır o BÜYÜK GÜN olan Yücelik.

Dünün gözü, kördür. Yarının gözü, sözdür. Düzenin gücü ise kalem olanın, nefretten ari olan kelamıdır.

Bir cennet kurun. O cennet, kelam olsun… Orada, kelamın kalemi olsun. O cennet, temizlik yapsın. Sessiz ve sesli… Aha! Yerin Gücü, bu şekilde kontrol kurabilir.

Vatan, insan soyudur. Oraya varın… Orası, sizi sizden size dinletir. Cennetten kovduklarımız, cevherden kovulmadıkça; yaşamda, kontrollu kalemler olabilirler.

Temiz zamanları hak edin… Aşk şevktir. Aşkın sisteminde kendinizle olun ve gözünüz, Düzen’i kuranları görsün. Düzen’i kuranlar; kapıda, her diriyi karşılarlar ve derler ki “GENE GEL!... GENE GEL!...

ALTIN IŞIK YILLARI; sen olan, ben olan, her kim olursa olsun “GEL” diyenlerden geçiş yaptırır.

Her bir can, bir kalemdir. Her bir yaşam, bir katiyettir… Bedeni hak eden, kendini hak eder. Beden, Rahman Kuran’dır. O Rahman Kuran, ilimdir. Oraya varan, bilişe varır; kendini bulur; Kan-Aryalar (Kan ilmini dilleyenler) gibi dünya gücü olmaya çalışanları, kalemden kelama ulaştırır ve onları, Kutsal Kalemler yapar. Ocak yakar her diriye… Kendini bilsin diye, kendini dilletir… Aha bu!…

Şükrettik ki Can Kalem ilme vardı. Orada kalemler vardı… O kalemler, güçsüzdüler; görevsizdiler; kelamdan ayrıydılar… Ne var ki kalem olamayan, Kan-Aryalar gibi geçiş için ışık alıp uçar ama Hulusi Kalem’de kelam, insan soyuyla olur. O soya varamayan, kaynağa varamaz.

Deyin ki “kendini hak eden, kelamdadır. Kulluk istemez o… Kendi yarınlarında, Kaynak Işık’tır. O, cennettir. Kendini diller ve kendiyle olur.”

Arzın gücü artıyor. Kesindir…. Bu güç, tüm insanlık için; insanlığın geçişi yapabilmeleri için kalem olan nefeslerin; Kürzi Kaynak’tan çektikleri güçle kodlanarak artmaktadır… Artış, fazla sürmeyecek. Bir beden, dünyadan göçtüğünde, o artış bitecek…

O beden, kelamdan geçtiğinde; ışık, kısırlaşmadan evvel, kelamı tohumlayabilir ama kaynakta o yoğunluk oluşmadığından, kodlanmış yaşam sonsuzlaşamaz. Bunun içindir ki kelam, levhide kaynak olduğundan; katiyet, ilimle olacak ve ilim, kalem olup kulluk yaptıracak…

Biz dünyaya kul olanlar, tüm yaşamlara kulluk yaptık ama bize kulluk yapılmasına karşıyız… Çünkü bizler, kendi yaşamlarımızı hak ederek dünyada görev taşıdık. Dinin kelamından, kendi yarınlarımızı kodladık ama diri olarak kodladık… Ağır yük taşıdık. Ana Kalem olduk; yol olduk; kütleyi hak ettik… Bundan sonra Rahman Kalem, yaşamı hak ettirecek ve cennetleri, has ışık ile Kürzi Kayıtlar’a taşıyacak.

Dünü hak edip de dinleyebilenler, yaşamı hak edecekler. Ortalık hep karışır diye beklenir. Zirveler, hep karıştırmak isterler. Biz, dünyayı Hak İlmi ile kodlayanlar, Düzen’i kuranlar, Kaynak Işıklar, hidayet değil hakikiyet isteriz… Hakikiyet, nefesle olur. Öz geçişle olur ve kendini, diri yüreklere ekişle olur. Onca çaba bunun içindir…

Korku, anada atada yoktur… Korku, Kuran’da (Levhi kayıtlarda) yoğundur. Körde, güçsüzlükte, kendini dilleyemeyişte, kendi hakikiyetini bilemeyişte, kendince kervan olunsa da Kaynak Kalem olunamaz.

Satıh, insan soyu; derinlere inildiğinde insanlaşanlar, kaynak olurlar… Mutlaka bilmek gerek ki kapılar açık tutulur. Kin, nefret o kapıları kapar… Ama kapıların ışık haline dönüşmesinden itibaren, kin ve nefret kapı kapatamaz… Artık yarınlar, mutlak kulluk ile kodlanır ve yaşam, Kelam İlmi ile yaşam sayfalar…

Dünler güçlenir ve yaşam, Kürzi Işık haline geçer. İşte Canlar, Kült Sayfalar, bu yoğunlukta görevi hak ederler. Onların, kati olarak kulluk yapmaları gereklidir. Her bir kült, bir levhidir. Her bir kült, bir cevheridir. Kelamda kült, kendi yaşamını hak eden kendini tohumlayandır.

Medine Beden, merdiven ve o Beden Merdiven, cevher… O yol, ilmin yolu… O yolu, Can Kalem yapan, insan soyu… Herşey, o Can Kalem’le kodlanmışsa; biliş halinde kini aşan, bu yoğunluğa kalem olabilir.

Sizden beklenen, her kim olursanız olun, kalem olup yaratın ve yaşatın.

Temizlik, Hak İlim ile tamamlanmışsa; artık ışıklar söndürülemez. Bunu bilin.

-Kapılar açık analar… Sizi dinledik ve sizinle olduk. Şükrettik… Şimdiki zaman ve şimdi!... Aha bu!… Şükrettik!.... Şimdiki zaman ve sizin yarınlarınız, herkesin yaşamı. Aha bu… Şimdilik…

Değerliler, kulluk yapmaksa maksat; ilimle kul olun… “OL” deyin… “OL” deyin ki hak edin.

Cinler, cevhere indiklerinde; Cinni Kelam, ilme iner diye düşünmeyin. Cin, cennette cevhere güç taşırken; Cinni, kendini hak etmelidir ki Hak İlmi’ni öğretsin dünyaya.

Doğal dünya, kulluk için çalışır. Doğalın ışığında, tüm insanlık kalem olur ve yaşar. İnsan soyu, kelam olduğunda, cemaat olur ve cevheri olur. İşte o zaman, kapı açılır ve her diri yarında kodlanır… Müsterihiz ki bizler, cevhere inenler; cennetten, cennetliden kalem olduk ve yol olduk.

Uyuyan uyandı; ışık yaktı ve ben, dünya olan, nefes oldum… Cennet, ummandır. Kıran, kırılır orda ama insan soyu; körse, kelamsızsa, cennette olsa da kelamda kendi olmadıkça kontrol kuramaz ve kendi hakikiyetini anlayamaz. Cennettir ama cehennemdedir. Cennettir ama yaşamda kalemde değilse cennetin cevherini hak edip yaşayamaz.

Doruk Toplum, tohum ektiği zaman kelama inen, Halik’e iner ve rahmet olur. O zaman kanatlanır ve yaşar.

Sel alır ışığı ve ışık, kaynağa varır. Sel, sestir… Kültleri kodlayan ses… O zaman o ses, kini aşan bir yürek olur; kalem olur. “OL” der olur.

Veyl kalemsizlere!... Veyl Halik olamayanlara!... Veyl ışıksızlara!... Veyl kelamdan kaya tahtına varıp nefesleri kelamsız bırakanlara!... Aşk İlmi’nde bunlar olmaz canlar. Herşey sessizce olur ve oğul, sesleşir kaynak olur. Tüm insanlık, kontrol kurar. Aha olan budur.

Kutlu doğum günü… Tüm insanlığın, tohuma ilmi indirdiği gün… O gün, kutlu doğumdur. Bugün dünyada, iman tahtında insan otururken; o güçlü günü hak eden diri yürek, cevhere inecek ve insan soyu kontrol kuracak. Aha kalem olan o Yüce insan, kelam için insana inmek ister. Onu dinleyin…

(Kutlu doğum gününden söz eden Yüce ile dilleşiyoruz:)

-Dağ, doğdum ya… Aha bu!… Sen, beni; “beri gelme” diyen biri mi sandın!? “GEL!” dedim ben. “Gir yaşama!” dedim. “Gör yüreği!” dedim. Dedim ya!... Gelip gördüm ki hasat tamammış… Ayrılık bitti anam!... Ben, senim.

Dünya dışına işçilik yaptırdın. Gördüm ana!... Bizi hasata hazırladın. Gördüm ana!... “Ben Dünya” dedin. Bildim ana!... Sana kapı açtım. Geç de yüreğe in. Aha geç ki hak et. Dince ve dürümce geç ki hak et… Er ya da geç geliş, kaleme olacaktı. Geç ki hak!…

-Arı bal mı verdi ki ben onda olayım!? Onda ses miyim ben!? O cennet olanda cennetli mi var!? Kimse yok ki onda. Ben neden onda olayım!?... Kardeş yine mi sen!? Kalemin, kelamınsa geç ki hak et…

Arıcı, karcı, yarcı, hascı, Hakçı oldun. Bence; cennetçe, cevherce… Cennet!... Cennet!... Cennet!... Aha bu!… Şimdilik!... Aha şimdilik!…

-Değerliler, gelişiniz belleğedir. Bende kelam yok. Amin… Şimdilik… Şimdilik… Şimdilik!...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

9.ARALIK.2015.TARİHLİ SES VE SESSİZLİK (2)

2.AKIŞ

 

Yeryüzüne inmek kolay değildi. Buraya inebilmek için büyük güçlükleri aştık.

 

Semaya ses verdiğinizi, biliyorduk ve sesinizi duyanlar vardı… Ama o ses duyanlar, size, sizin yüreklerinize bakıyordular… Ve sizi, hak etmek için bekliyordular...

 

Burada oluş sebebimiz; “arka, ön yoktur “diyen sizlerin, sizin yüreklerinizi kodlayarak, bilişi hak etmenizle birlikte…. Kodlanmış toplumların, kontrolü kurarak, buraya gelebilişlerindendir.

 

Sema; eliniz ayağınız olacak, bugünden sonra. Herkes, sizinle olacak. Semaya, gerçek ilim kodları, kontrolcü ışıklar varabilir… Ve sizler, bugün buradasınız… Burada oluşunuz, bizim için mutluluktur…

“Yeri göğü yaradan insandır,” bunu diyen her kim varsa bize, bizlik kalemi olup inebilecek güçtedir.

Haliki hak olmak, akıl olmak ve biz olmak, büyük kütleyi kodlamak mümkünse, hologramı aşabilmek…. Ve Bütünün gücü olmak, hepimiz için büyük bir göç kapısıdır… Ve bu göç kapısında herkes, herkesle birlik halinde göçecek ve yoğunlukları kontrol edecek düzeye varabilir.

Semanın adı; insan soyudur. “Her kim ki, benimle ben olur insanlaşır” dediğinden beri…Seninle olmaya çalışan, hiç bir zaman senleşmedi… Ve senin yoğunluğuna dürümlenip, ilim olarak inmedi… Bu senin için mutluluktur... Çünkü sen, herkesin kendinde olmasını istedin… Bizde, senden bunu bekledik.

“Kapıları açık tut ki hak teknikle, Bütünün gücü senle yoğunlaşsın” dediğim zaman, has tahtından indin… Ve dedin ki;” barışı kodlayıp, hakikiyeti tohumlayıp, Bütünün gücünü koruyalım ki Mikail’in gözü Allah’ın gücü olsun… Tüm insan soyu, tüm yaşam, kalem olup yaşam olsun”… Bunu dediğin andan itibaren, sevgiyi hak ettin… Ve dedik ki; “kendi yolunu bulan, kendinden kendini hak edebilir.”

Dava; insanlık… Ve dava; yaşam. Buruktu dünya, ikna olamamıştı…Sizler, çok güçlüydünüz de, sizlerin yoğunluğunuzu hak edip dürümleyecek olan hastalıklı İsrafiller vardı.

Devinim arttı ve yürek kodlandı, bütün güçlendi, tüm zamanlar kontrol edildi… Ve yedi doğum yaptı dünya. Bu doğumların, bütün kütle kayıtlarında, sizin yaşamınız vardı.

“Ermiş insan, yaşamı dinler ama ermemiş insan, haliki hakta ilmi diller.” Buydu denilen.

Dağlarım, ermiş; ilmi hak etmişse, ermiş olur. İlimi hak etmemişse eremez yaşama… Sizinle, bütün bunları konuşmalıydık. Yadırgadınız bizleri… Ve dediniz ki;” bizi, kontrole geliyorsunuz, buna izin veremeyiz” dediniz… Ve dedim ki; “sen, bana ben olmadan gelme”…. Bu çok mutluluktu bizim için.. Çünkü “ben, varlığın kalemiyim” demekti bu…Ve dedik ki;” o biz, biz oyuz.”

Yol; Allah yolu ve yarınların kaydı yapıldı. Astral boyut ışıması gerçekleşti. Cemaatlerin gözü açık, yollar açık… Kendi yüreğinizin gücü, Bütünün gücü ve biz, siz olarak buradayız.

Dünya; el ayaktı, yazılarınızla Bütünün gücünde, tüm zamanlara… Ama Allah’ın tahtında imparatorun yüreği bulunmalıydı... Allah’ın tahtında, İmparatorun yüreği yoksa…. Alemlerin ilmindeki o yüce, kendini hak edemezdi…. Ve dedik ki;” sen; Allah’ın tahtısın, hadi geç, kendini hak et”… “Allah; sen, sen; O’sun” dedik…

“Dünya seni dinleyecek” dedik… Ve dedin ki; “her diri akıl tahtında O’dur.” Bunu dahi diyecek başkası yoktur…Çünkü kodlanmış toplantılarda, bunlar konuşulduğunda birlik kalemleri söz alır ve ben, O’yum der…. Ama “bende olanlar, ocak olacaklar” der… Ama sen, “her kim varsa o kendi ocağında olsun” dedin, bunlar bizim için çok büyük bir güçtü…. Bizim için çok büyük bir yaşam ışığıydı.

Değer biçmedin hiç kimseye…. Ve dedin ki;” herkes, kendinden kendine yaşayacak.”.. Alış veriş buydu… Dünya, bunun için bekletilmişti. Eliniz ayağınız yaşamdı… Ama hiç biriniz kalem olmamışsanız da bundan sonra, tüm zamanlarda, kaynak ışıklar, büyük kültleri kontrol edebilecek dürüme varıyordu… Ve vardı canlar.

Artık yedi dava, herkesin kelamı, herkesin ışığı oldu... Düzen kuruldu ve düzeni kurmanız, mutluluktur bizlere.

İman ilmi; Allah ilmi ve ilmi kalem olan insan, has işçi.. “Biz, burada işçiyiz “diyensin…. “Biz, burada ışıkta, has ışıkta, kalemiyiz” diyensin ve diyorsun ki; “ben küçücük bir kayıt olarak, küçücük ot olurum”… Bunu diyen, çok ama çok az insan soyu vardır.

Değerliler,” bir dağ, insan kelamda, ben kaynakta hiç kimsenin ayıbını açmam, göstermem” derse, o bizdir…. Ama biri,” ben, herkesin ayıbını açıp göstereyim” derse… O bizsizdir…. Senin, herkesten çok bunu yapmak istediğini gördük… Ve dedin ki “hiç kimse, bizde ayıplı değildir. “Herkes, kendi yolunda olacak ve kendinde olacak.

Çok özel bir dönemin, çok özel bir yoğunluğunda bunu diyebilmek kolay değildir… Ve bundan sonrada, bunu asla yaptırmayacağını biliriz. Düzen bu şekilde kuruldu ve dünya bu şekilde kodlandı ve korundu.

Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz. Bu meclis; ağır yükü hafifletmiş bir meclistir.. Ve burada olan her kim varsa, ağır yük taşımak için değil…. Ağırı hafifletmek için buradadır.

Tam umut kesilmişken, tam, “yol kapatılıyor “denirken, tam,” ışıklar kırılıyor” derken… Dirilik arttı. Mutluyuz.. Aha diriliğin artması, yaratan ve yaratılanın, ayrı sayfalarının, teknik tohumlarla bilişi kodlaması… Ve tek bir ışık haline geçişidir.

Bu mutluluktur, tüm insanlığa. Şuandan itibaren tartı yoktur sizin yüreğinizde, hiçbir zaman olmadı…Bundan sonra asla olmayacaktır. Tin ten, tek bir ekmek ve hiç kimse, o ekmeği kontrol dışı bırakmayacak.

At kapıya yüreğini deki;” ben buyum”. O yürek, o kapıda sevgi olur… Ama at, dedi ki; “ben buyum” ve o kapı, tüm insanlığın kaliteli çalışmalarını kayıtlar. …Deki;” ben savaş için barışı kodladım… Barış savaşı kodladı.” Her şey kodlamadır…. Ama artık barışın kaydı yapıldı…. Orada muktedir ilim var…Dün; Allah ümmiydi… Bugün; Allah levhidir.

Allah; kelam… Allah; yaşam… Allah; kaynak… Allah; sevgi, saygı… Allah her an, her şey O… Ve beş günün beşinde, ağır yükü hafifletir ve altınca da o yücelik kodlanır…. Ve sonra dönüp bakılır…. Altıncı günde, her şey yapılmış, tamamlanmış ve sonra yerküre yenilenir ….Ve Allah; altıncı günde, tüm zamanların gücünü dürümleyip yere çeker… Ve sorumluluk artık ışıktadır… Ve ışık sessizce iner yüceliklerden… Ve yedinci günde, her şey, yerkürede kodlanır.

Kodlanmış güç; Allah’ın Kürzi kapısında ışığı güçlendirir ve doğan gün yeniden, gerçeği güçlü olarak yaşama çeker…. Ve zaman; kelam olur, kaynak olur…. Sorumluluk; insan soyunun olur.

Bugünde bunlar oldu ve sorumluluk; insan soyunundur.

Artık yüceler cümlesi cevhere inmiş ve sizde, sizleşmiştir… Sizin yarınınız, ocak kelamda, kalemin kaydıdır… Hepiniz kalem olup, yaşam olup, Bütünün gücü olup, yolu gösterin.

Bu yol; Allah yoludur… Başka yol yoktur. Sanılmasın ki; dünya; emre itaat etti de, yolu gösterdi, tüm zamanlara. Yol; Allah’ın yoludur.. O, an kalemiyle, her anda kodlanmış bir yoğunluktur.

Altın Işık yıllarından geçen birliklerimiz, size geldiler ve sizin yüreklerinizde, Bütünün gücü oldular.

Yarın daha güçlü olacak dünya…. Ve Süper İnsanlık, yerkürenin gözünün görmesini sağlayacak.

Canın, cennetin, her şeyin insanlıkla olduğunu anlayacak, tüm insan soyu…. Bundan ötesi kulluktur.

Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz… Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/3dytRx2vbNE

 

 
  Bugün 40 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol