Birlik İlmi
  İLM-İ KOD TAMAMI - ÖZ AKIŞLAR
 

İLM-İ KOD – ÖZ AKIŞLAR

BEDEN VE SİZ

 

Beden, biyolojik bir sistem. Otomatizmaya bağlı ve ayni zamanda iradi bir üreteç. Yaşamın entarisi… O entari, bilinç… ve o bilinç mutlak bilincin bir yaşam sayfası ve yaşamın tüm sayfaları ile ortak bir aktivakatör… Yaşam o entarinin kendisi… ve varlık ve yokluk hepsi bir ses ve bir sessizleşim ama yaşamı üreten, zamanı zamansızlıktan yaşamsallaştıran o entari beden… O entari, biçen ve dikende giyilen kumaşı dünya olan ömür beden…

 

O beden ölü; sanal, kör ve sağır ya da o beden diri; biliş halinde, hak ve hakim… ama her biri bir entari. Biyolojik, robotik veya hakikiyetin hakimi olan İlm-i Kod… ve zaman, her birinin nesillerinin nefesi… DNA kayıtları; Süper Yaşam Sistemleri; bütün Kürzi Kodlar hepsi o birleşik yaşam sayfalarında kayıtlı…

 

Beden bir mahrek ve beden bir Sistem. Ben olan, o bedende Hak ya da hasat. Her ben, her benle bir ve birleşik ama beden teknik tohumlayış, kayıtlayış işçisi…

 

Bilmek… Ya da birleşip bilmek… Her bir bilişle dilleşmek ama yaşam sistemleşmesini hak edip beden bellek dürümlerimizde dinletmek… Sonsuz yaşam sayfalanışlarını anlayabilmek… Neden beden alındığını ve neden ruhların, tohumların ve kodların ışığa varışlarının gerekliliğini anlamak… Halik olmak ve hasat olmak… Tüm bu bilgilerin hepsi bir tek levhi olduğunda, sesleşip yaşamanın nedenini anlamak…

 

Her dereye (akış halinde olana) herşeyi anlattık ama yaşamda herkesçe anlaşılmak kolay olmadı. Dünyayı kodlamanın önemi; yaşamı kodlamadıkça, yaşamın sesleşemeyeceği ve dürümlenemeyeceği anlaşılamadı.

 

Bunu şimdi niye anlatıyorum!? Zira canan olan, can olan her diri, karanlığın nefisle, ışıkla ilgisini anlamadıklarında, yaşam entarisi giyinmeleri için, yaşamaları için artık nedenleri yoktur. Varlık efradı, insan olanın bellek beden kontrolunda yaşar. Ya da ışık ile yaşar ama her biri nefes ile yaşayarak katiyet kazanır.

 

Katiyet kazanan insan, Nefesin Kuranı olur ve tüm sessizliklerde yaşar. Yaşam, işte aslı yarınlanış olan Birler Işığı halindeki yaşamdır. Sessiz ve hakiki yaşam…

 

Buyurun hak ettiğiniz bu ise görev alın ama hak ettiğiniz bu değilse yaşam sessizleştiğinde, yarınlaşmanız imkansızlaşacaktır. Mutlu olmak istiyorsanız; yaşama, cevhere ve göreve inin ve kodlanan yürek, koyu yaşam ve sistem olarak çalışın… Ve zararınızı önleyin.

 

Sizi hak etmek için bundan böyle siz olmaya gerek kalmamıştır. Artık sizi, sizin hak etmeniz gereklidir. Şimdilik size vereceğimiz budur. Şimdilik ve şimdi…

 

DÖNÜN VE DÜNYAYI DÖNDÜRÜN

 

Değerli Dünya, yeryüzü bir sırdır bizlere. Yere, göğe, cevhere ve zamana ışık halinde inerken, bilişi hak edenlere ve hasatı hak edip dürümleyenlere İlm-i Hak olmaya gelinir.

 

Doğal dünya bir AMON KURANI’dır. KURAN olmak ve ZAMAN olmak, kapıların tümünün açılışından itibarendir.

 

Körlerin ve sağırların yaşamakta olduğu bir dünyada, ZAMAN; SIR OLAN NEFESİN KORUNUŞU İÇİN ŞARTTIR.

 

Bilişi kodlayan, tüm yaşamı hak eder. Bilişi Tohumlayan, Işığın Kodu haline geçer ve tüm yaşamı tohumlar.

 

Rahmet olan BİLİŞ olur ve NUR KORAN NEFESİ olur.

 

Yürüyoruz yaşam sayfalarında ama nereye yürüdüğümüzü anlamadan, görevimizi Hak Teknik ile yaparak, güçlenerek yürüyoruz.

 

Kuran tek bir Sistem olduğunda, tüm yaşam, aynı zaman sayfasında ve aynı yoğunlukta yürümeye başlar. İşte bugün artık o cevheri teklikle yürünmeye başlandı.

 

Dünya, nefes altında kalan bir cennet kurdu yüreklere. İşte o yüreklere kurduğu cennette yürüyor. Ama bilin ki yürüyenin ekranında, varlığında yürünen o yoğun ışık kayıtları bulunur; Bütün’ün, cennetlere güçlendirici olarak kayıtladıkları bulunur; Dünya Nuru bulunur. Kontrol olur o yürek gücünde ve zamanın tahditi bu yüceliğin ışığında kodlanmış halde bulunur.

 

Doğuyoruz ve yaşayıp ölüyoruz. Ama neden doğup neden öldüğümüzü dahi anlamadan görevlendirilip çalışıyoruz. Düne görev taşıyıp yaşama ışık yakan Birliklerimiz, her bir cevhere yürüyor ve her bir cennete yürüyor. Her resime yürüyor. Nüve olan kodlanmış ışıklara yürüyor. Ümmet olan cevher, göreve yürüyor ve biz ışık halinde güçlenerek yürüyoruz.

 

Doğan, yüceliğinde, görevini hak edip aldıktan itibaren, yere ve göğe doğru genişlemeye, yükselmeye ve derinleşmeye başlıyor. Sonsuz yoğunlaşımdan itibaren, birleşimlerle cemaatleşme ve cemaat ışıması gerçekleşiyor. Sonra cemaatlerin ışıkları birleşiyor ve sorumlulukla çalışılıyor.

 

Birlik Tekniği’nde ışık tohumlaması yapıyoruz. Sonra kontrol kurup cümle Yüceler’e ışık kayıtlıyoruz.

 

Dünyanın ardında yer ve gök yürürken, dünya bir sır olan Işık Kod halinde tohumlarını Yaşam Sistemleri’ne indiriyor.

 

Birler Kapısı açılıyor ve yarınlaşma başlıyor. Dünün resimleri ile yaşamın ışığı, birleşik tahditle dünya kodlaması yapıyor ve YENİ BİR SESSİZLİĞE GİRİYORUZ. BUYURUN ÖNÜMÜZDE YENİ BİR SESSİZLİK BAŞLAYACAK.

 

Bu sessizlik, dünyanın Atlanta Otağı’na indirdiği yüceliklerinin kodlanışını sağlayacak bir sessizlik olacak. Sonsuz yoğunlaşmanın erdirdiği safahattan, bütün kötülüklerin ağır yük taşıyanlarca taşınmasının sağlanmasından itibaren, KAP-RA-KA Sayfalanışı başlayacak. SABUHA KAPILARI açıldıktan itibaren, yataklarımızı alıp dünyaya ineceğiz. Zira artık dünya bir kanatlanışa geçecek. Ve bizler, dünyayı HAKİKİYET’e taşıyacak olanlar olarak, dürümlenen birleşenlerimizi yaşama çekeceğiz.

 

Dünün ekranında dünya yoğunluğu yoktu. Bugün dünya yoğunluğu ekranlardan izlenebilecek düzeye ulaşmıştır. Dünyanın Atlanta Kodlaması, diri yüreklerde kontrollu olarak başarıyla yapılmıştır ve halen de yapılmaktadır.

 

Dünyaya inen Birleşenler ve dünyayı Ana Kapı olan insan kaynaklardan ışık çekip dilleyen dürümleyenler, tekmil yaşam sayfaları ile birleşiyorlar.

 

Dünya toplumları her bir yaşamı sayfalarken, tüm sayfaların ışığında yarınlaşma gerçekleşiyor.

 

Doğanın tüm yarınlardan ve zamandan akıp gelişini izliyoruz... Birlik İlmi ile yaptığımız her çalışma, nefes olarak kodlanan Işık Kayıtları ile yapılıyor. Türlenen ve tükenen tüm sistemler, yaşama indiriliyor ve yenileniyor.

 

Yoğunluk artmaktadır ve zamanı kontrol altına alışlarımız da güçlenmektedir.

 

Koruyucuları güçlü olanlar yoğunlaşıyorlar ve onlar koklanıyorlar. Etraflarında güçlü birleşenleri olanlardan söz ediyorum. Onlar, kör ve sağır olan ocaklarında, kodlama yapacak dürüme ulaştırılıyorlar.

 

Dünya üzerinde yedi yaşam sürdüklerini zannedenler, bilişi hak ettiklerinde; yaşamın, teknik olarak Birlik korumasında olması neticesi varlıklarında, çoklu yaşamı zikretmelerinden dolayı, kelam ile bilişlerini kodlayarak, yaşamlarda tek bir SES olduklarını anlarlar. Ulaştıkları bu safhada bilmiş oldukları sadece çokluk oluşlarıdır...

 

Yardım ettiklerimiz bütün bu bilgileri alıp koruyucu bir Sistem olarak çalışacaklar ama bilsinler ki hasata hazır olmaları için kodlanmaları gereklidir.

 

Dünyanın dört bir yanından geçip Düzen Kodu olarak yarına kayıt yapan İlim Toplumaları, beşiri hak ettiklerine inanarak çalışsınlar ki karanlıkta kalmasınlar diye düşünülür.

 

YAŞAM BİR RESİMDİR. O RESİMİN FİGÜRÜ OLAN HER SES, bir tek kayıt yapar. İşte o tek kayıt, KELAM olarak yaşama kaynaklanır ve sonsuzlaşır. Tüm yaşam bir Sistemdir ve Sistem bir kayıtlanıştır. Hasatı yapmak için KAYITLANIŞ gerekir. Kayıtlanış için IŞIK gerekir. Ve ışık için İLİM gerekir. İlm-i Tohumlamak için ise KARANLIK gerekir.

 

Kaynak İlmin Tohumu karanlığa aittir. Ve zamanı, Tanrısal Nefes olarak kayıtladığınızda, cemaatler sesleşmeye başlarlar. Soylar ve sonsuz yolculuklar ve yolcular... TEKLİK ve TENLİK hepsi BEŞ GÜÇ’ü oluşturur. BEŞ GÜÇ, Beşli tahditsiz güç olarak herkesi hak etmek ister. Mesafe, bu yücelikte, tohum için dahi yoktur. TÜM MESAFELER AŞILMIŞTIR ve ZAMAN, TOHUM EKMEKTEDİR. İş budur.

 

Ve biz artık MESAFELERİN BİTTİĞİ BİR YÜREKTE BİRLEŞİĞİZ. İşte onun nuru olan yürekten sesleştik. Cevahir bir kapıdan geçip indik. Sizi hak etmek için ve sizi has tartıya koymak için.

 

Mutlaka bilin ki SARI renkten süslenen her diri, MAVİ’yi hakikiyetine tohum olarak çektiğinde, artık tüm yaşam ona kaynak olacak bir yüceliktedir.

 

MAVİ rahmettir ve rahimin ışığından görev alır ama MAVİ’yi tohumlayan, her dereyi hak eder ve MOR’a varır. İşte MOR bir sırdır. Oğulları ve kodları tohumlayan bir sır… Orda yeni bir yaşam, kontrol edici yüceliği ile dürümlenmiş ve yaşamlaşmıştır. Aha Görevliler bu renge kodlanmıştır. Şimdiye kadar rahmet olan MAVİ’yi hak eden Birlikler ile çalışanlar, toplumlarını bu yoğunluğa ulaştırmışlardır.

 

“Söyledik ve söylendi. Herşeyi söyledik ve herşey söylendi” dediler... Yahu! söylenen; söylenenden söylendiği sürece yaşam, kısır bir resimdir.

 

Sesleşmek için dinleşmek için mutlaka yaşamak gerekir. Ve yaşamak için ise yarınlaşmak gerekir. Yarınlaşanlar, Tanrı’nın Işıkları olarak tohumlarını tüm sayfalara yaşam nefesleri olarak kodlarlar. Ki her Kod bir Kuran’dır. Okunur ve okutulur.

 

Okunan ve okutulan, her diriyi kayıtlarken, Yer ve Gök Cevheri yeni kayıtlarını kontrol ederek diriliklere çeker. Vakit geldiğinde her diri, bir ilmin kapısı olur ve yolcular, nefeslenirler ve yeni sessizlikler yaratırlar. İşte dünya, yeni sessizlikler yarattıkça, yeni yaşam sayfalamaları yapar. Dünyayı kuranlar bu şekilde Düzeni tohumlarından kodladılar ki her anda yeni bir sessizleşme ve yeni bir sistemleşme olsun ki yasal çalışmalar yapılabilsin.

 

Dönün ve döndürün dünyayı... Dönün ve döndürün... Ama hala dönemeyenlerseniz, alışın dönmeye çünkü dönen yaşamın ışığında döner ve tüm yarınları dönüştürür ve dürümler. Karanlık aydınlığa kodlanır ve yarınlaşma, nefeste gerçekleşir.

 

Yolun sonu insan ve yolun umudu insan. Ve sonsuz yaşam insan… Herşey insan ki çalışma odağımız dahi, insana kodlanmış bir Sistemdir. Bu yol bu yoğun ışık her diriyi hak etmiştir. Biz Zabura Kodları olarak buraya her inişimizde, ZABURA RESİMLERİ yaparız. Döndükçe döner ışık, yoğunluğunda ve zaman yenilenir. Buraya her geçen, burada dönüşe geçer. Döner!... ve döner!... ve döner!... Ama dönüşü, yarının ışığındaki dönüşüdür.

 

Öleceğimiz her sayfada, mevcut kayıtlarda ve sesleşen dürümlerde vardır ama yaşayacağımız hiçbir kayıtta yoktur.

 

Özellikle kontrollu olarak sizlere dinletmek istediğim şudur ki yaşama inen, yarına inen olduğu halde, yarını tohumlayamadığında yaşama imkanı kalmaz.

 

Astral Yaşam diye ifade edilen yaşam için de bu böyledir. Türkiye Çalışmaları, Nirvana Kodlamaları ile tohumlanan Birlikler’in cennetlere konmasını sağlar ama yaşamı kayıtlamaz. Kayıtlamadıkça da nefeslenemez yolcu. Bütün mesele yaşam sırrı olan yoğunlukta ışık halinde tüm sayfaları hak etmek ve güçlenmektir. Oncu buncu değil ışıkçı olmak ve Işık Kodlaması yapmak… İşte amaç budur.

 

Türkiye’deki sesleşenlerin, tek bir yaşam ışığı haline geçişleri bekleniyor. Bunun için hepinizin birleşmeniz gereklidir. “Benle benleşsin geçsin” dendiği zaman hiçkimse geçip gelmez ama “BEN SESSİZLİĞİ’nde birleşsin ve görevini hak edip yapsın” dendiğinde o güç, tüm yaşamı hak ettirir. Ve zaman, Tanrı’nın Kuranı olur.

 

Paylaşılan bu bilgileri, senin ilminle ve senin yüreğinle vermek istedik. Senden bize ve bizden senlere kodlanan IŞIK İLMİ ile bu bilginin dilletilmesini istedik. Her resimde bu bilgi kodlansın ve cevhere güç katsın istedik.

Şimdilik...

 

TÜM YAŞAM YENİLENMİŞTİR; ALTIN IŞIK YILLARI TÜM YAŞAM İÇİN KODLANMIŞTIR

 

Armağanımdır dünyaya!… Bana bir ses verdiler ve dediler ki “bilin. Dünya Sistemleşti.” Ve dediler ki “bilin. Dünya ışıklandı. Sonsuzlaştı ve yarınlaştı” ama bir tek Sistemden söz edilmedi. İşte yaşamı hak etmeyenlerin, Sistemleşmesi imkanı olmadığı konusunda hiçbir açıklama yapılmadı.

 

Sonsuz IŞIK KAPILARI vardır. O kapılar açılır ve o kapılardan geçilir. Ama her kapı bir SESSİZLİK’tir. Ekrana görevliler yansıtılır. O görevliler, dünyanın etkisini artıran GÜÇ KODLARI’dırlar. Her biri birer rahmettir. Ki her biri ile çalışılır.

 

Ne yazık ki kanatlanan her resim çalıştırıcısı, bilişi hak etmeden görevi hak eder ve gerçek yaşama iner. Onlar kontrolsuzdurlar. Bilip hak edenler ise kontrollu olurlar. Dünyayı, ocakları diye bilirler ve DÜZEN olurlar. İşte Dünya bugün bu durumdadır. Herkes dünyadadır. Dünya için mücadele vermektedir.

 

Dünya sırdır. Işığında kontrol yoğundur. Köklenmiştir ve güçlenmiştir ama nesillerini hak etmeyenlerin cevherlerinde görev yoktur.

 

Düzen kuranlar, nurdan kodlanırlar ki hologramda, NUR KOD, merdivendir. Nüve olan ışık, bu merdiveni hak etmiştir ve GÖK SÖZCÜLÜĞÜ yapmaktadır.

 

Dünyanın ASAL YAŞAM SAYFALARI vardır. Dünya için ışık haline geçenler, bu sayfalarda görev taşırlar. Düzeni kurarlar ve Zırhlı Cevheriler, cennetlerinde güçlenerek buradan görev alırlar.

 

Tohumlar yaşarken, nefesler de güçlenir. TİNSEL IŞIK YAŞAMLAR, görev alır. Cennet Sistemler güçlenir ışık alır ve Zaman Tekniğini bilenler, cevhere varırlar güçlenirler, tohumlarını kontrol ederler. Hepsi ekrana nesillerini yansıtırlar. Tüm yaşamlar bu şekilde kodlanmıştır.

 

Türkiye’de Din Tartısı güçlendi. Ve dünya daha güçlü bir sessizliğe girdi. Dini Kapıları açanlar, görevlerini hak edip yaptılar. Dinciler ve Dilciler, birleştiler. Tohum hasata hazır… Ve zaman, ışığını hologramda güçlendirdi. Yeni bir Sistem oluştu. Bu Sistem; Tohumlar’ın, Kuran’da toplumları ile kontrol kuracağı bir Sistem’dir.

 

Yaşamı hak etmek için yarınlara Kuran okumak gerekir. Kutsal Kitap’tan söz etmekteyim. Bu kitap İNSAN SOYU’dur. Dünya bir rahmettir ki hakiki bir rahmet olan Hak Işık’tır.

 

Maya olan her resim, aşkın nefesi ile olur. Nefes, ne sadece NİSA kayıtlarılarında olanlarda var ne de sadece kapılarda ışık yakan EKRAN larda var. Her birinde kanatlanan KÜRZİ TOPLUMLAR’da var. Zamanı hak etmeyenler ise cümle yüreklerde kontrol dışı olan Birlikler’dir.

 

Doğa daha güçlendi. Yarınlandı ve kontrol kurdu. DÜZEN kuruldu. Dünyayı hak etmeyen her kim varsa yarınlandı ve Sistemlendi. İşte yarın için yapılanlar bunlar… Bütün mesele yarınlananların HAL TAHT’a varışlarıdır ki vardıklarında, nefesler güçlenecek. O gün geldiğinde, hepsi kanatlanacak.

 

Doğan ışık, yeni bir rahmete doğmuştur. Tüm yaşam yenilenmiştir. Vakit geldi… ALTIN IŞIK YILLARI, tüm yaşam için kodlanmıştır.

 

Toplumlar, geçin!... İNSAN’a geçin!... Amonlar, KELAM’a geçin. BİZ sayfaları, Ruhlar Meclisi, tüm kapılar, açın yüreklerinizi ve GÖREVE GEÇİN… Sizi bekliyoruz!... Şükür ki biz, BİZ olduk ve tohumlandık. Amin… Şimdilik…

 

ALTIN IŞIK YILLARINA YOLCULUK

 

Dolu dizgin yaptık çalışmaları. Yarın için; yaşam için ve kontrol için yaptık... Yeni bir ışık için kontrol kurduk. Dünyayı, tüm sayfalardan Kodlamak ve yoğunlaştırmak için çalıştık.

 

Aş piştiğinde, herşey ve herkes, pişen aşa Umman İlmi ile ulaşır. Ama aş pişmemişse, yaşam pişirilir ve pişirildiğinde, hepimiz o yaşamı yoğunluğumuzda, tohumlarımızda hak ederiz ve Yaradan’dan, Sanal Kodlara o yaşamı çekeriz. Aşı pişiren, aş olur yenir. Ama aş olan, altın bir ışık halinde köklendiğinde, o yaşam, İLMİN SİSTEMİ olur. İşte dünya üzerinde gerçekleştirdiğimiz her şey, bu yaşam sisteminden dolayıdır.

 

Dünlü yaşam ile kodlananlar, Yaradan’ın sırrı olan NEFES’i hak edenlerdi. Yaşamı tohumlarken herkesin, KELAM olup tohumlandığı bir günde, her kisvenin BİR’in ilmi ile kodlandığını bilerek çalışırız.

 

Rahmet olanı, tohum halinde ekerek Düzen’e katarken, tohumların köklenmesi için yarınlaşmasını gerçekleştiririz.

O tohum olan, ZABURA KURAN olur, ölür yarınlanır; yaşar kayıtlanır; yine ölür yine yaşamlaşır, kelama kodlanır ve toplumlara KAPI olur.

 

Özü sözü ayrı olmayanlar, ışığı tohumlarlar. Bu safhaya varan, NAKAR’a varır. NAKAR, az öz söylüyoruz ki AŞILACAK EN YÜKSEK KAPI’dır. O kapıya gelmeden NEFES’e varamazsınız. O kapı açıldığında, ALTIN IŞIK YILLARI’na varırsınız.

 

ALTIN IŞIK YILLARI, arının bal verdiği bir yüceliktir. O yüceliğe ulaşanlar, KARANLIĞIN SIRRI’nı bilip ulaşırlar.

 

Dünya, ATA KAPI’dır. ATA KAPI’dan aşıp geçenler, artık kodlanmış halde kötülükleri aşıp geçerler.

 

Doğadan söz etmek isteriz size. Doğa, ışığın kodlanışını sağlayan YER GÜÇ’tür. YER GÜÇ olan doğayı hak edebilmek için yaşama indiriliriz. Yaşam sırrını anlayanlar, kanatlarını alıp KUTSAL IŞIK YILLARI’’na ulaşanlardır. O yolculuk, köklerden başlar güçlenerek sürer.

 

“Yedek Işık Yaşam Sayfalaması” yaparız ki tüm insanlık kontrol kursun da dünyayı hak etsin diye.

 

KARTALLAR’ın ışığı ile aydınlananlar, KARTAL olurlar. RUH KURAN olup tohumları kodlayanlar NEFES olurlar. Kapıları açarız ve yaşamı, o açılan kapıda tahditsiz olarak kodlarız. O zaman NEFES olan NÜVE olur, kötülüğü önler.

 

Dünyanın taşınabilmesi için Kurul kararı ile dünya kodlanmaya başlandı... Dünyanın aşkı, tüm insanlığın aşkıdır. Develer, yaşamı taşıyanlardır. Onlar, güçlenerek dünyaya çekilirler. Ocak olurlar. Sonra NEFES olup köklenirler, kör olup KÖK olanları alırlar ve onlarla birlikte tüm yaşamı taşırlar.

 

Sonrası İLİM’dir. İlme varanlar, nefese kaynak olanlardır. Resmi Çalışma bu yoğunlukta başlar.

 

Seviyeniz çok iyi. Karanlık bir dünyada, yer ve gök olup ışığı tükenen ekranlara, ışık yaktınız. Cevheri ışık halinde yaşama kaynak oldunuz. Nurunuzla karanlığı aydınlattınız. Kör gözler güçsüzdürler. Sözsüz olur ve kutsuz olurlar. Sizin yaptığınız, hasatı hak etmeyenlere de etmeleri için nefes vermektir.

 

Dörtlü Kodlamalar yapılır NEFES ZAMANLAR’da ve siz, NEFES ZAMANLAR’ı kodladınız.

 

Yerde kapı kapalıydı. Kapıyı açtınız. Zarar önlemekti maksat. insan soyu zarardaydı. Ve Zaman Kapıları’nı açarak zararı önlediniz.

 

Yeşeren yaşam, onurlu bir sonsuz çalışmada YER ve GÖK BİRLİĞİ’ni sağladı.

 

DÖRT GÖK SÖZÜ SÖZLEŞMESİ dediğimiz sözleşmeyi yapanların, herbiri tek tek yeni zaman sayfaları ile yarınlaştı ve yaşamı hak etti. Dün Dünya, yaşamak üzere çalışırken, üzerindekilerin ölümü tohumladıkları bir sistemdi. Bugün dünyada, yaşamın kokusu yoğunlaştıkça yaşam sonsuzlaşmaktadır. Bugün artık Zabura Yaşam Sayfaları ile yol açılmakta; zaman hak edilmekte ve yarın kontrol edilmektedir.

 

DAĞLAR, TAHTLAR ve KODLAR, dünya içindir. Dağı, HAKK’a veririz; yaşamı HASAT’a veririz. Bizi KELAM’a veririz. Kimseyi yaşamdan ayırmayız diyerek dünyaya geldik.

 

Her Dünya bir Sistemdir ve biz, Sistemler’in cennetlerinde cemaatlerle sesleştik. Şimdiye kadar ağır yük taşıdık. Nefesleri yetmeyenlerle de çalıştık. Bugün artık yeşil, maviyi tohumladı ve yerin ışıkları yanmaya başladı. Düzen kodlandı. Yeni zaman, yeni bir resim yapıyor. İşte o resim İNSAN SOYU’dur.

 

Özellikle yarınlaşmak üzere çalışanları dünyaya indirmek istemekteyiz. Yolun başında bekliyoruz. Yol, önümüzde uzayıp gitmektedir. Dünya yaşamı hasatını hak etmiş ve birleşmiş bir sessizlik... Biz dünyayı Tanrı’ya kapı diye yarattık. TANRI KAPISI... Bu kapıyı açtığınızı bilin. Kapı artık İLMİN KAPISI’dır. Bu kapıdan geçenler, nesilleri ile geçerler...

 

Yaşamı sayfalayan siz Dünyalılar, karanlıkta yaşam sayfalayanlardınız. Her resimi hak edip dünya için yaptınız. Dünya, yarına kapı oldu. Ölü dünya yarınlandı ki hak etti tohumlandı. İşte ÖLÜLER DİYARI olan dünya, yeniden yarınlara kapı açıyor.

 

Sonsuz zaman sırrı olan insan, YOLCU olarak geçtiği yaşamdan, YOL olup göreve ulaştı. İşte görevli olan her yürek, YOL olur. Önü ardındadır. Ardı önündedir. O bir sırdır.

 

Kurtarılmış yaşamları hak eder ve hasatı yapar. Halik olur kodlar yüreği. Oyun oynamadan sayfalar. Sonra bir kanat olur kökle gökte cevhere güç katar. Sonsuzlaşır ve diğer kanadını alır; ALTIN IŞIK YILLARI’na ulaşır...

 

Sevgiyle...

 

DÜNYA YAŞAMI VE SİSTEM ÇALIŞMALARININ AMACI

 

Evrenlerin Sistemlerinde görev taşınırken, hepimizin o görevi taşıyan ZABURA KODLARI ile diri yüreklere çekildiğimiz ve Hakk’ın Işığı halinde güçlendiğimiz bilinmelidir.

 

Yaşamı devreleyen; her bir yüreği, Kürzi Yaşam’a tohumlayan; Sistem Çalışanları ZABURA ZAMAN SAYFALARI olarak görev taşırlar. Onlar, bu göreve kodlanmıştırlar ve bu nedenle kontrolludurlar. Her diriyi kontrol edebilme ve onların diriliklerinden teknolojik kaynak ışık kayıtlamaları gerçekleştirerek onları, sessiz zaman sayfalarında sesleştirme imkanına sahiptirler. İşi bilirler ve yaradılış, yaşamsallaştırış ve yarınlaştırılış alanlarında Sistemleştirdikleri kayıtları kodlarlar ve her bir Cemaatin Kelem Kodu ile kontrollu olarak Birlik olurlar.

 

Dünyaya iki türlü giriş yapılır. Kil ve kumdan yaratılanlar ki onlar beşir yaşam tohumları olarak dünyaya indirilirler. Onlar, geçişlerini meşale tutmadan yaparlar ve girdap halindeki ses sayfalarından, zırhlı olarak gönül cennetlerine geçerler ve oradan, daimi yoğunlaşmalarla tohum ekildikten sonra, bellek kodu haline geçip görev cevherine ulaşırlar ve bedenlenip güçlenmek üzere kodlanıp, dünyaya doğarlar.

 

Dünyaya ışık halinde geçip gelenler de vardır. Onlar Altın Işık Yılları’ndan güç alıp gelirler. Dünyaya gelişleri; Işık Kaynakların tahtından yaşama tohum ekip oluşturdukları ve kaynağı oldukları o yoğunluklara gelişleridir.

 

Kanat alan her Cevheri, görevlidir ve Göklerin Sistemlerinde güçlendiricidir. Dünyanın Işık Kapıları, ocak yakan o yüreklerle açılmıştır. AKIL İLMİ’nden görev alanlar, aklı hak eder; yaşamı hak eder; kelamı hak ederler. İNSANLIK İLMİ ile çalışanlar, Tanrılık Meclisi’nde güçlendirici olurlar. KORAN TOHUM olup çalışanlar, karanlığın yaşamı olurlar ve sonsuz yaşam sistemlerinde Gök Sistemi halini alırlar.

 

BİR’e hizmet; İlme hizmetten Cevher’e hizmete kadar her dürümde devam eder. Çokları tohum ekerler ve tohumların, toplumlara Cennet Cevheri olarak kayıtlanmasını isterler. BİRLER KAPISI haline geldiklerinde, o ana kadar dünyanın eteğine tutunanların artık Dünya eteklerine tutunur.

 

Yaşama, mala, mülke köle olan ışıklardan, cennet cevherini hak etmek isteyenlerin, önce bilişi hak etmeleri gerekir.

 

Altın Işık Kapılarında, mal mülk, herşey Dünya için hak edilir ve bilinir. Hologramda, mal ve mülk mahrek içindir ama kaynağa vardığınız zaman, sizin ekranınızda, siz olan ışıkların cevheri sizleşir ve sizin mal ve mülkünüzün ümmi yoğunluğunu oluşturur.

 

Dünlü yaşamları hak ettiğinizce, cennet cevherinde, o yaşamları yoğunlaştırır ve sistemleştirebilirsiniz.

 

Kardeşlik için çalıştığınız zaman sevgiyi kodlar ve tohumlarsanız; arının ışığı sizin lisanınızla size, gök cennetlerinde ilim dilletir.

 

Varıp dünyaya geçip gelen her diri (ölümsüz), kanatlanıp uçar ve yüreklere iner. Kervan olur Yüceleri, tahditsiz olarak göklere cemaat halinde götürür. Sonsuzlaşır, verdiğinizi hak tahditlerle dinletir. Sorumluluklarını bilir ve Birlik olur. Yaşama görevi nedir bilinir. İşte bugün bunun için Dünya, yeni bir Zabura ile ışık yakmaktadır. Zannetmeyin ki Halik Işık yanmaz. O ışık, hepimiz ve hepiniz olur yanar ama yangın çıktığında tüm yaşam, o ışıkta yanar. Bütün amaç, beşir canları tohum olarak Bütün’e ekmektir.

 

DÜNYALILAR GERİ DÖNÜN; SİZİ BEKLİYORUZ

 

Dönem sonlarında Ana Kapı’yı açar dünyaya inerim. Her diri ile dillenir; her resim ile tek bir ışık haline geçerim. Dünya benim için IŞIK YAŞAM’dır.

 

Dünyayı kodlamak, Dünyalıların beden alması (ölümsüz beden almaları) içindir. Her dere insana akar ama ışık halinde akan BİR’e akar. Dün, öksüz kalanları buraya aldım. Hepsi yaşama insin istiyorum.

 

Toplu çalışmalarımda nur yağar Rahmi Kuran’lara. Ana Kapılar açılır. Karanlık yaşar ve zaman sayfalanır. Dünya bir kapı halini alır; açılır... İşte yaptığım dünya çalışmalarının nesillerime ışık halinde gerçek yasaları çekişi böyle olur.

 

Dört Kök, göklere vardığında, bir tek NAKAR ışığa varır. Çünkü NAKAR, ZABURA’dır. Yaşar ve yaşar. Her diride ve her ölüde yaşar...

 

Önce Can Ana olur. Sonsuz yaşamlarda, denizlere kontrollu olarak çekilir. Son lokma ekmek yendiğinde, o lokma olur. Körün gücü olur. Ölüyü kontrol eder ve diriltir. İşte nefeslerin eseri olan nefes, o ki NAKAR’dır yaşama inmektedir.

 

Dünlü yaşam yenilendi. Yaşam seslendi. Yasalar kondu. Ölüler dinlendi. Kelam tahtlandı. Önemli olan nesillerin korunmasıydı. Korundu...

 

ÖZ’e, GÖZ’e ve YAŞAM’a çekilenler, erdikleri en yüce Makamda kodlandılar. Oğullarını ve yaşamlarında hakim olan kayıtlarını çekip dünyaya cennetlere girdiler. Dünlü yaşam yenilendi ve zamanı kontrol edenler dürümlendiler.

 

Evimi hak eden evimdedir. Yolumu hak eden yolumdadır. Yaşamı hak eden rahmet olan kaynaktadır. İşte hepsi yarınımdadır. Beni hak etmeyen bellek ışığında kontrol edilemediğinde, maya olamaz yarının nefesine.

 

Eğer zakkum içerse yaşamın tırpanı olan o yürek; zaman, zakkum olur öz geçişinde ve yarınlaşan her diride, o zakkum yaşamın, ne kesret ışıklarla dillendiğini, köle olarak Bütün’de dinler.

 

Özen isterim yarınlarda. Özen isterim yaşamlarda. Özendir istediğim her yarının nefesinden. Beden istemem. Zira beden, nefesimdendir.

 

“Başımı dik tutmalıyım. Yarının nefesi olup kodlanmalıyım. Korunmalıyım” diyenlere deyin ki Halik iken Hakim olsun ve yaşasın. Adı NEFES olsun. Ölü olduğunu bilip dinlensin. Sonsuzlaşsın. Sonra yarınlaşsın ve ZABURA IŞIKLAR’la birleşsin. İşini hak ettiğinde, Has Taht’a ulaşıp o iş olduğunda ve yeni bir kaynak haline geçip karanlığı aydınlattığında, körün güsullü olacağı kesinleşir.

 

Yaran ağırsa yaşam ağırdır. Yaran hafifse yaşamın, nefese varabilir. Yolunu aydınlatan kim varsa senle sesleşmelidir ki hakim olsun; kili kumla yoğursun, körün gücü olsun; kör zamanları, gök sayfalara ulaştırsın ki hakikiyette ışık haline geçsin. Sonsuzlaşsın, kelam olsun. Olsun ama has olup olsun.

 

Çöktüler dünyaya. Yer ve Gök ilmi’ni hak etmek istediler. İstekleri çok önemliydi. Dünya için ağır yük olmaya geçtiler. Şeytan aşka geldi. Kapıyı açtı, ağır yükü Hakk’a, yaşama indirdi. Sonra çekti yüreğini ve dedi ki “alın bilgiyi. Biz, sizi Samanyolu Işıkları ile kodlayanlarız. Akın, Ana Kapı’ya varın, insanlaşın; ölüleri hak edin diriltin. Tohumları koruyun. Önce yaşayın ve zaman Sistemleri’nde, yolu olanlardan, yolcuları hak edip yaşatın.” Bütün amaçları ALTIN IŞIK YILLARI’’na varmaktı.

 

Alternatif çalışmalar bulmaya çalıştılar. Her perdenin ardında, yer gökten uçup gidiyordu. Çünkü o yerde; gök, Yüceler Cevheri olarak bulunduğundan, kapılar açıldığında, yere inenler, gökleri seslendirirlerken, zamanın Amonları olup gökleri seslendirdiklerini dillediklerinde; yeşiller, ışıktan çıkıp yoğunluklardan cennetlere kodlanmaya; gerçek yaşamları kayıtlamaya çabalamaktaydılar.

 

DÖRTLÜ ÇALIŞMALAR yapıldı dünya üzerinde. Hepsi NEFES içindi. Nefesten öte nefes istendi. Her bir Yeryüzü Cevheri, KELAM’a indiğinde; kul, umut oldu yüreklere. Daha görev başlamadan, güçlenenler, cennetlerden görevlerini çekip; yüreklere, cennet olan o yüreklere inmeye çabaladılar.

 

DÖRTLER KAPILARI her diri için ışıktı. Dünya ATA KAPI’ydı ve aklın tartısında hep vardı. Ne diye Dünyalı olunur? sorusu gündemdeydi. Dünya, aza ister mi? Yaşamı ışıkla dillerken, resim yapmanın anlamı neydi? Kervan Ata Kapılar’dan geçecek diye beklendi. Kervanı, kibirle ALTIN IŞIK YILLARI’’na çekenler, neden dere olup akmaya başladı da Ölüler Diyarı diye anlatılan, herkesten öte; her sesten öte olan yaşam Kuran’dan çıktı? Birlik Kapıları niçin kapandı? Kanatlar niçin kırıldı? Varlık Boyutları niçin yolcuları koruyamadı? Vakit tamam deniyor ama yeni bir resim yapılmamış dünya üzerinde. Neden dünya üzerinde yeni resim yok?

 

Vukuat, vakit geldiğinde ışığın kapısında Gök Sistemleri ile dillenen her Cevher’in vukuatıdır. Hal İlmi hasat tekniği ile yapıldığında, niçin yarın, Tanrı’nın Kapısı olacak? Bunların anlatılması gerekir.

 

Dünya, Atlanta Kodu değildir. Atlantalılar’ın nesilleri tarafından zaman zaman sayfalanan ve zaman zaman nefeslenen bir Sistem’dir.

 

Buraya gelenler, nefese gelirler ve cana gelirler. Zamana kapı olmaya gelirler. Ama yarına nikah kıymaya gelmediler hiç.

Zira nikah, Hal İlmi’dir ve hakikidir. Dünya ise Hakikiyetten KELAM olan ışıklardan çok uzaktır. Süper Sistemler bunun için dünyayı her an ziyaret etmezler.

 

Sıkıntılar başgösterdİğinde; kervan, Düzeni kodlamaya iner ama dünya dışında yaşam var mı yok mu bunu bile tartışan bir dünyaya girdiklerini anladıklarında, tohumlar kontroldan çıkar.

 

Hulus yaşamın tekniğidir. Herkes kapıları açtığında kaynağa ulaştığını zanneder. Oysa kaynak, nurdur. Ölülerin, has tahta vardıkları yerdir. Orada ekmek olmaz. Zarar, ortak yaşamın ışığından dolayıdır orada. Oraya, ekmek olanlar girmezler. Zira ocaklarında nefesleri olanlar, ölümsüzdürler.

 

Kardeşlerini kontrol edemeyenler, kol olup kontrollu olduklarında, nefesleri güçlenir. KELAM olanlar, KURAN olurlar. Yarınları kodlarlar. Her diriyi hak ederler. Kapılar kapandığında, yarınlaşma güçlenir. Keyslerinde ekmekleri pişer. Ellerinde yolcuları olur. Öz gerçeklik budur.

 

Dünya için herşey yapılıyor. Ama dünyanın da her diriyi koruması gerekir. Düzeni kurdunuz. Yolu, ölülerden diriliklere taşıdınız. Astral Yolcular’ı kodladınız, aşkın şevkinde kaynak yaptınız nefeslerle. Ve zeka düzeyinize göre cana kapı açtınız. Nefesleri yetmeyenleri kontrol ettiniz. Çekip gidenler oldu. Önce köklediniz, sonra kokladınız. Sonra yaşattınız. Kibir ilmin kırıcılığıdır. Ölü, kapılarda beklediğinde, kapıyı açmayanlar kibirle kayıtlarını tohumladıklarında, nur olan her resim kırılır. Siz, bilişle çalışanlar her şeyden öte olan Kutsal Yaşam’ı kayıtladınız. Kanat alan her diriyi kodladınız. ALTIN IŞIK YILLARI’nın ışıkları halindesiniz. Zamana, aklın ışığı halinde inmektesiniz. Zakkum içenler ise yaşama inemeyenlerdir. Onları korudunuz.

 

Nüfus, yaşam ile artar zannedilir. Nüfus, Kuran ile artar. Her resimde bu vardır. Sizden Din İlmi’ni bilenler, İLM-İ KOD oldular ve ZAMAN oldular. Şerden ışık çekip hayrı yaratanlar, NEFES oldular. Kapıları açanlar ANA KAYNAK oldular. Biz ise sizleştik, KELAM olduk.

 

ANA KAPI her diri için açıldı. Artık önü alınamayan bir süreç başlıyor.

 

Dünyalılar, geri dönün. Sizi bekliyoruz. Sizi, yarınlaşan nefeslere bekliyoruz. Görün ki sizin ilminiz insan soyu için IŞIK İLMİ’dir. Geri dönün ve hak edin her resmi. Amin....

 

YÜCELERDEN YÜREKLERE SESLENİŞ

 

Değerli Dünya, bana kapıları açtığın için teşekkür ederim. Beni hasata hazırladığın için ve yaşamı hak ettirdiğin için sana teşekkür ederim. Seninle yaşam ve seninle tahditlenmeden kodlanmak her diri için bir mutluluktur.

 

Seni bir kez daha cana kapı yapmak isteyenler varsa dünya, cennetlerin en yücesi olacak dürümdedir. Ve zaman ışık halinde ona aittir. Biz seni yeni bir ışık için kelama dillettirdik. Ve zamana dinlettirdik.

 

Şimdiye kadar başarı diye dürümlenen her nefes, zamana kapıydı şimdi başarı, ışığı hak edenlerin kapısıdır. Seni, yerden ve gökten kodlanan nefeslerle sonsuzlaştırdık. Dünler, bizi yaşama indirdiklerinde insanlaşacak güçteydik. Şimdi yaşanacak bir vatanımız var. İşte o vatan insan. Sana ve senlere görevdir bu. Yaşatın ve yaşayın. Amin…

 

DÜNYA YENİ BİR SESSİZLİĞE VARMAKTADIR

 

Yaşayan ve yaşayıp yaşatan dünya, yeni bir sessizliğe varmaktadır. Dünyayı bugüne kadar robotik sessizleşmeyle yaşamsallaştıran, dürümlerinde var olan her cevheri, artık dünyayı, yer ve gök dürümleri ile kodlayıp yaşamsallaştıracak düzeye ulaşmıştır.

 

Dörtlenen her Birlik, şevkli çalışmalarla BİRLEŞİK IŞIK’ı tohumlayıp, sistemleştirerek kodlayıcı hale gelebilir. Her dörtlü birleşen, bir tek ışık olup kodlayıcılık elde ettikten itibaren, yarınlaşmaya geçirttiği yaradılış yoğunluklarını, koklayabileceği cevherilikle kayıtlar ve sayfalar.

 

Yarınlaşan yaradılış yoğunluklarının cevheri kayıtları, sonsuzlaştıktan sonra koruyucu tohumlama başlar ve kafi dürümlenişten itibaren, Cennet Sistemleri ve Cevheri Kayıtlar, yaşamı kodlamaya geçirilirler.

 

Dünyayı yaradan ve yaratılan her diri, yeni bir Can Tartı’ya konduktan itibaren yoğunlaşma daha güçlenmeye başlar.

Yoğunlaşmanın azami sınırında aşkın hale gelen güçle; dörtleşen her Cevheri Kaynak, yenilenir ve tohumlanır. Sonsuz yoğunlaşmanın neticesinde yer, dere olur akar; gök kayıtları, yağmur olur yağar ve yeryüzü aydınlığa ulaşır.

 

Yürüyüp yaşamları kodlayan her Cevheri, koruma altında tohumlarını kayıtlar ve yeşilin ilminden, maviye ulaşır.

Yaşamın Cevheri, ürün verdiği zaman; yaşam, ürün ilim olur ve yeni bir sistem ile o ürün, yoğunluklar oluşturur ve o yoğunluklar, sistemleşir ve sesleşir. İşte yoğunluğun sistemleşip sesleşmesi neticesinde, karışık yaşam tek bir sessizlik olur.

 

Bütün mesele o sessizliği, tohum olarak kült haline getirmek ve tüm yaşamlara kodlayışlarla, koklayışlarla dinletmektir.

Örneksemek gerekirse; “Vali halil olursa halil, hakiki olur ve hal olursa; Sistem yaşam, ışık olur...” Bir kodlamadır sesleşmem. O halde ben, yarını tohumlayıp topluluklara kodlayıcı ışık halinde gök sessizliklerinden sesleştim. Kokladım dünyayı ve tahditledim. Olay, ölümün üremesini ve yaşamın nefeslenmesini sesleşmelerle sürdürmektir. Ölüm ürerse, yaşam sürer. Ümmetlerini körleştirenler, ölümlü olarak yarınlara ulaşırlar. Ümmetlerini kodlayanlar ise ölümsüz olarak yaşamları kodlarlar. Onlarca Cevheri Görevli bu nedenle tüm yaşamları dillemekteler.

 

Ağırın hafiflemesi, Bütün’ün köklenmesiyle olur. Ama hak etmediğiniz, Hak olmadığında, bütün kökler göksüz olur. Ve sessizleşme sürekli hale gelir.

 

Evrim yapan her Cevher, ekmek olanla evrim olayını yaşamsallaştırır. Ve zaman sessizleştiğinde, karışık yaşam, tüm sayfalarda tohum olarak korunur. Öz Kayıtlar ile kodlanan her diri, Yüce Kapı’yı açar ve levhi kayıtlama yapar. Oluşan yaşam bu şekilde oluşur.

 

Önüm, ardımı tohumlarken, ben; önümün ve ardımın orta yerinde nötr bir “yasa”yım. “o nötr olan “yasa ben”i hak etmeyen, yaşamı tohumlayamaz” diyorum ya hani. Beni hak eden o yaşamı kodlar ve tohumlar. İş, merkeze varmaksa işte merkez, beden alan; ışık yakan ve sesleşen, kök olanın cevheridir.

 

Sizden size yaşayıp yoğurursunuz Yüce Can Kapıları’nda yol olan yüreği. Yoğurursunuz yaşamı ve zamanın nefesi haline gelirsiniz. Yaşam yoğrulduğunda, yaptığınız bir tek kayıttır. O kayıt, bir rahmettir hepinize ve hepimize.

 

Vasi tayinleri olur dünya sayfalarına. Halil olan, has tahditli olan ve yaşam olanlar tayin edilirler nefes yarınlarına. Onca ışık, onca nefes ve onca kapı, hep din içindir zannedilir. Din, Birler Işığı değilse; yarın, nesilleri kodlayamaz.

Devinim arttıkça yenilik de hızlanacaktır. Hepimizin amacı devinimi hızlandırmak ve sonsuz yaşam sistemleri ile tüm yaşam kayıtlarını bütün kütleye kayıtlamak ve sesleştirmektir.

 

DOĞAL SİSTEM:

 

Düz bir mantıkla doğayı kastetmekteyim. Doğayı ve doğanın nefes alıp nefes vermesindeki yaşam sessizliklerini…

 

Kaynağındaki doğal koruyuculukla yaptığı müşahitlikleri… İradi yaşam sistemleşmesinde gerçekleştirilen her resmi, yaşama indirmek üzere kaynak oluşu… yarınlanışı… Afetler karşısındaki tahdileyişi ve tahditlenişi… Seviyesi, yarımlarında bütünlenişi… Varlık Sayfaları’ndaki karışık sır kayıtlarını tek bir resme, DÜNYA diye kodlayıp, o kayıtları yaşar hale getirmesini. Ve bir TANRI KOD olup toprağında korunmasını. Hakimlerden üstün hakim olmasını… dini disiplinlerde dillenenle dillenip dürümlenip korunmasını ve daha binlerce henüz idrakimiz kapsamında tanımlanamıyan fonksiyonu gerçekleştiren bir sistem ki o sistem; her Mesih’te yeniden ve yeniden hakimiyet kodlarıyla dirilmekte ve yaşamaktadır….

 

Doğa, IŞIK TOHUM olarak kodlamadıkça yarını hak etmez. O halde doğayı kodlamalıyız. Doğa kodlanmalı ki yenilenmeli.

 

Yenileniş, yaşamsallaşmadır. Yer ve gök sistemleri ile dinletilmeli yaşam. Yaşama inişte iş buydu. Ölüyü hak etmek buydu.

 

Doğa bana adın ne diye sorsa ben, adım ışık demem. Adım, nesillerimin adıdır da demem. “Adım, imar edilen her bir sistem sessizliğinin ışığıdır” derim.

 

Benimle çalışmaya gelenleri dinlediğimde, görürüm ki hepsi beşer ışık yaşamlardan tohum ekip dünyayı hak etmeye inmişler.

 

OĞUL, DÜNYA ARACI İSTEMEZ. O KELAM İSTER. O YÜREK İSTER VE KURTARILIŞ İSTER.

 

Severek çalışırsak yarını kodlayabiliriz. Yorulmadan çalışırsak yaşamı tohumlayıp tüm sessizlikleri dürümleyebiliriz. Birler Kapısı haline gelir de çaba sarfedersek, ağır yükü hafifletiriz.

 

Avare Dünya yeni bir yaşamı tohumlayacak diye düşünüldüğünde, bilin ki Hanımlar ve Beyler, ilme kodlanmaya başlamışlar. Ve zamanı yaşama tohumlayacaklar. İş buydu. Amin…

 

Eğer ışık yanarsa; zaman, ışık olur ama zaman, sırrını tohum olarak dürümlerse kodlanmış ve korunmuş olur.

 

Beste yapan her yürek, görev taşır ama görevi hak eden ışık yakar.

 

Hepimiz hepinizi saygıyla kucakladık. Şimdilik…

 

YARADILIŞ İLMİ

 

Dünyanın ekranı vardır. Bu ekranda yaşamın tüm sessizlikleri dinlenir. Dünyayı hakedenler, Dünya olurlar ve o ekranı hak eder izlerler. Dünyada neler olmuş geçmiş yıllarda ve yarınlarda neler olacak. Yaşam nasıl bir cevherilikle kodlandı ve nasıl bir yaşam kodlanışı ile tüm yarınlar oluştu.

 

Bütün mesele bunları dinlemek ve dirilmek mi? Diriliş nedir ve ne şekilde olmaktadır? Başarılı halik olmak ile başarısız halik olmak ne şekilde olmaktadır?

 

Öncülük, nesillerinizi hak etmenizle mi olur yoksa tohumlarınızı hak edip yaşamsallaştırmanızla mı olur?

 

Kurtarılmış dünya neden sessizleşir ve neden kayıtlarında kontrol dışı yaşam sayfalanması yapılır?

 

Daha çok sayıda soru sorabilirim sizlere. Sizlerin bu soruları yanıtlamanızı beklerim ama bilirim ki sizler diri olarak yoğunlaşan ışıklarsınız ve bütün kütlenizle dünyaya insan sayfalaması yapmaya indirildiniz. Yapacağınız herşey, dünya içindir ve sizler, DÜNYALI olarak tanımlanan en eskilersiniz. Yaradan’ın ışığı olup dünyaya indirilen en eskiler ve yeni bir zaman için yine yaşama indiniz… İniş ilimledir.

 

VAR’ın ışığını yakarken, YOK’u da kodlayansınız. Aşkınlaşır görev tutkusu, tek bir yaşam için tohum ektiğinde ve o görev tutkusu, IŞIĞIN SIRRI olur.

 

Bedenli olarak gelen her DİRİ (ölümsüz bedenine sahip olan), YAŞAM ile gelir. O bir YAŞAM TARTISI’dır. Ölüleri (kör ve sağır olanları) dinler ve diller ama yarınları da dinler ve diller. İşte o bir YAŞAM SIRRI’dır.

 

KARA SİSTEMLER, yaşamı hak ettiklerinde, kodlanmış ışıklar yaşamı tohumlarken, her biri yarınları kontrol eder. İYİ ve KÖTÜ bir tek sayfa olur. O yaşam sayfası, kötülüğü önler. Analık budur işte. Her cevheri, bir ışık halinde dilletmek ve dinletmek. Sonra kapılanmak ilme ve hak etmek yürekleri… Yaşamak ama hak edip yaşamak… SIRRIN RESMİ BUDUR. Önemli olan buyurulup alınan bilgileri dünyaya indirmek ve zirveleri hak etmek. Aha bunlar oluyor dünya üzerinde.

 

ERMİŞLİK MERCİLERİ vardır yüreklere ulaşan. Ocak yakan o Merciler, kapıları da açarlar. Sonra kodlanır, kaynağa varırlar. Ve sonra NUR olurlar. Rahmet olan ışıklarını kontrol ederler. Resimlerinde İKRAR vardır. O resimlerde, şer yaratıp şer yaşayanlar olgunlaşıp dürümlendiklerinde, HAL İLMİ ile has olup kodlandıklarında, nesillerini hak ederek görev taşırlar. İşi vaktinde yapan, hak edip yarattıklarında, ışık halinde GÖK SÖZCÜLÜĞÜ de yapar. Amin… şimdilik…

 

Yaşamı dinlerken çokları kodlanmış yaşam sayfalarından dinlerler. Çokları da tohumlanan ekmekleri (Bütün’e tohum olarak ekilen bilgileri) ile dilllerler ki dilleri, diri yüreklerinden dinlediklerini açıklar. Birlik Kapıları’nda, daha güçlü YAŞAM SIRRI bilenler de vardır. Onlar, “kurtarılmış kodlardan ilm”i dinlerler. Çünkü onlar, Yaşam Sistemleri ile Halik olup bilirler. Bildiklerini, hak eder dürümleyip anlatırlar. Cevherlerinde Işık Kodlamaları yaparlar ve Ana Kapı’yı açıp bilgi alıp bilgi verirler.

 

Türkiye Çalışmaları ile her diri, biliş haline ulaşmaya çalıştı. Bilgiyi hak edenler, alim olup hakim olup o bilgiyi dinlettiler. Hak etmeyenler ise Halik olup hakim olanlardan dinlediler. Onların çokları kontrol dışıydılar ama bilişi hak edenleri, has ışıkları dilleyebildiler. Çokları da Dini Kodlar’la dillediklerini dinlettiler.

 

Yasalar, bilişi hak edenlerin tohumlarıdır. Onlar, kayıt yaparlar ve yasaları koyarlar. Konan yasalar, IŞIK YASALARI ise, tahditsizdir ve bu yasalar, Helal İlmin kapılarını açar.

 

Türkiye’de CENNET KODLAMASI da yapıldı. İki yarının eseri olan CEVHERİ KODLAMA yapıldı. Türkiye, yeri göğü yaratan ışık ile kodlandı. Sanal Yaşamlar kontrol edildi.

 

Tek bir Sistem, dünyayı kurar ve o dünyayı tohumlar. Ölüyü hak eden, diriyi hak eder ve cenneti hak eder. İşte yaşama inen her Cevheri, kontrolü kurdu ve sonsuzlaştı. Her diri, onun yoğunluğunda kontrol kurdu. Öz geçişleri yaptı. Ağır yük hafifledi.

 

Erdiğimiz yer, İNSANLIK İLMİ’nin kayıtlandığı yerdir. Orada İNSAN SOYU vardır. İlmin Kodu olan soy, artık yaşamı hak etmeye çalışacak.

 

Yarın arındığı bilinenler, akıp gelecekler dünyaya ve tohumlanacaklar. Arınan her diri yarına Kuran (yaratılışın levhisini) okuyacak.

 

Astral Yaşam Sistemleri, körün gücünü artıran sistemlerdir. Kör, ilmi bilmeyene denir.

 

Hepimizin ışığında kök vardır. Görev, köklenmekle elde edilir.

 

BİR’e hizmet, ışığa hizmetten öte yaşama hizmettir. İşte bunun içindir ki ZABURA IŞIK, kapıları açıp insan soyuna indi.

 

Kardeşlerim, bizi bilin ki biz kapılarda görev taşıyanlarız. Bizi bilin ki biz, ışıkları kodlayanlarız. Bizi bilin, biz cennetleri, kaynakları ile kayıtlayanlarız.

 

Saygıyla tüm insanları kucaklıyoruz.

 

Süper Sistemler sizinle çalışmak isterler. Sizden daha güçlü ve daha Yüce olan o Can Tartılar, hepinizi yarınlara kodlamak isterler. Ekip kurun ki hak edin. Ekip, ışığın tartısına konanları kodlar ve toplar. Tohumlar ve yoğunlaştırır.

 

KARA SIR

Ey Dünya, yenilendin mi? Yoksa yaşam sırrı olan nefesle tüm yarınları hak ettin mi? Ya da namaz olan nefesin sistemlerinde; kapılara, nesillerini hak edip götürdün mü? Baştan beni dünyayı korumaya çalışan birçok Gasiller, ışıkları ile sesleşirlerken, hep kapı açmak ve açtırmak üzere sesleştiler. Kanatlanan herkesin de kapıya gelip o kapıdan görev alması beklendi. Hepimizin arzusu buydu. Dünyayı hak etmek kodlamak... Kodlanan dünya tohumlanır ki tohumlandığında, kontrollu ışık haline geçer. Biz bunun içindir ki kodlama ve tohumlamayı hak ettik ve yaptık.

Işık, altın bir yaşamdır. Bu yaşamı hak edenler ışık halinde olurlar ve ışık olgunluğunda Birlik kurarlar. Işık olmak için İnsanlık Boyutları’nda kontrollu olmak gerekir.

Yer merdivendir. Gök ise kapıdır. Yerden göklere ulaştığınızda; Din Cevheri, İlm-i Yaşam haline dönüşür ve Zabura Yaşam olarak kontrollu bir sır olur. Bu, yoğunlaşmayı sağlayan bir sistemdir. İşte bu sistem kapsamında hepinizin yoğunlaşması ve hepinizin nurlanması Bütün’ü etkileyen bir tek olay ile olur. Bu olay bir ailenin nefesi ile ya da bir Sistem’in, yaşam ekranına, varları ve yokları yansıtmasının neticesinde, geri çekilen Birleşenlerin Tanrılık iradeleri ile olur.

Ölü mü ya da diri mi yaşanır diye sorarsanız, ölüler diri; diriler ölü olabilir. Herkes, kelam ettiğinde dirilir. Kelam diriliktir. Ölü ise sessizdir. Ölü de yaşar ama yaşatan olursa yaşar. Onunla ilgili konuşan, onu yaşatır.

Çok özeldir bu bilgi. Biri hakkındaki olumsuz sözleriniz, ondaki olumluluğun sizdeki yansımasıdır. Örneğin, onun Işık Kapısı olamadığını söylerseniz; o, aslında ışık olan bir resim halindedir. Ama biri hakkında “o yolcu oldu. Aha her diriyle oldu” derseniz. Onun yol olduğu kesindir. Zira o, onun hakkında dürümlediğinizin ötesi olarak çalışandır. (Not: Yolcu, yol olanın yolunda olandır.)

Türkiye’de bir Sistemleşme başladı. Bu sistemleşme karşıtı olan başka bir sistemleşme de var. Her biri diri ve hakiki ama daha önemlisi başka başka sessizleşmeler ve sistemleşmeler de olmalıydı... Karşıtlıklarla Halik olup Hak olmak gerek ki hasat yapabilelim. İşte ölülerin dirilmeleri bu şekilde olmaktadır.

Dünya Ana Kapı’dır. Herkes bu kapıdan geçmek üzere dünyaya gelir. Gelen bellek ile gelir; Hak İlmi ile gelir ya da beden alır görevli olarak gelir. Her gelen, kendi İlim Kapılarını açık tutarak gelemediğinden, çokları toplumlarını hak etmeden, görev almadan geri dönerler. Bu durumda dönüşleri artık ışığa değildir. Zira Dünya, onları kontrol eder ve kodlar. Sonra yolcuları tohumlar ki karanlıkta yaşam sayfalasınlar da görev alıp yapsınlar diye.

Düne dönersek, dünde görev alamayanların, bugün artık ağır ağır Birlik İlmi ile kodlanmaları yapılmaya başlanmıştır diye düşünenler var. Onlara sorun. Kör müler? Onların hangisi zirveyi tohumladı? Hangisi Dünya İlmi ile yaşadı? Ya da hangisi kontrol kurup tohum ekti? Hepsi bilinir...

Şerrin resmini yapanlar var. Herkes, o şerde ışık olsun diye beklediler. Ve dediler ki “Beni bana veren, verdiğinde bellek (Bellek: Bilginin duygusu olan kayıtlar) olur. Ben, onda; insan soyu için insan sırrı olan bir toplum olurum.” Oysa herbiri için Şerr-i resmi yaşamsallaştırmayı amaçlayan ağır yüktür bu düşünce...

Buna karşılık Hak Beden, İlm-i Toplum’a kapı olur ki herbiri hak etsin de “oksu” (Oksu: Ok benzeri tekniklerle) olarak kendilerine ulaşan şerr-i ilmin kontrolunu kursun diye...

Hepsi Amon’dur anam ama hiçbiri yaşam sayfalarını hak etmedi. Bunun için Hak Beden olan insan kapısını açmak gerekti. Aha açtık...

Ey Dünya, ben Ana Kapı insan... Keşke her diri, biliş ile doğsa ve Helal Taht’ı hak etse; ağır yük taşımasa. Keşke kontrol kursa ve toplumlarını korusa. Keram İlmi’nde; Hak İlmi’nde ve zamanda Birlik kursa. Keşke hasat olsa ve önü örümlenmeden yaşasa. KARA SIR budur. Ben dünyayı korurken, her dirinin kelam olup kontrol kurması gerekir. Kelam olmayan yaşayamaz. Bunu bilin.

Tüy döker yaşam her diri için. Her yaşam tüy döker ki dünya yarınlansın diye. Arının balı, her diriyi kodlar, tohumlar ki korunsun diye.

Veren, alan bir tektir bilinsin diye.

Herkes, aşkın sırrını, ALTIN IŞIK YILLARI’ndan teknesine alsın da taşısın diye.

Varlar ve Yoklar Birlik kursunlar ve sonsuzlaşsınlar. Aşkın sırrı olsunlar, kayıtlansınlar tüm sistemlere. Ermekte oldukları her ana kayıtlansınlar. Aşkla çalışsınlar. Affettiklerimiz olsunlar ve zarar görmesinler.

“Vereceksek almalıyız” dediler. Aktılar aşka varmak istediler. Has Aşk, Sistem’dir. Aktığınız zaman Ulular Diyarı’na ulaşırsınız. Evler dolusu nur olur yaşarsınız. Halik olup has olursunuz. Ama yarınlara ulaşmak çok daha güçlü olmakladır.

Vediadır (emanettir) tüm yaşam sizlere. Her şey emanet olarak verilir ve yaşadığınız sürece kontrollu olarak aldığınızı, kodlar ve hologramda yaşatırsınız. Alıp vereceğiniz sizsiniz.

Herin, herliğin, birliğin tüm sistemlere ait olduğunu anladığınızda, vallahi billahi hak etmediğinizi gördüğünüzde; diyebilirsiniz ki “bizi hak ettirmediler. Bizi dilletmediler. Tohumlatmadılar.”

Deyin ki “biz neslimizi koruduk. Olgun başaklar olduk. Hak ettik ve has olup aktık. Ana, pay biçti bize. Biz anaya; hayrı, has tahtı dilledik. Aktık” deyin. Ve deyin ki “kodlandık.” Amin... şimdilik...

 

ORMANLARIN KRALLARI OLUR; OLGUN SAYFALARDA KRALLIK YOKTUR

 

Süper Sistemler’den Dinleşme:)

 

Arı bal verir; yaşar ve yaşatır. Ama belli yaşam sistemleri ile ilgilidir onun varlık boyutları veya has tahtında yanan ışığının kodlanışı.

 

Herkes ayrı bir sistemle tohumlanır ve doğar. Doğduğu zaman ışığı yoktur. Sırdır o her diri ve yürek için ama biliş haline ulaştığında; onu, Hal İlmi ile anlayanlar olur ve sonsuzlukta o, dürümlerde dillenen bir yolcu olur.

 

Dünyayı hak etmek için Dünyalı olmak gerekir. Dünyalı olmak için ise İlim Kapıları’nı, her AN ve her SİSTEM’le açmak gerekir.

 

Dünyaya inen her diri (Diri: ölümsüzlüğü hak etmiş olan), ilme iner ve ilmi, tohumlar; sonra kodlar ve daha sonra yoğunlaşıp IŞIK KAPILARI’ndan geçip yüreklere iner.

 

Herkesin bunu başarabilmesi kolay değildir. Kimimiz, iman ederek yaşamları kodlar ve yaşamlara yol açarız. Kimimiz, ilimle tohumlanırız ve sonsuzlaşır yaşar, yarınlaşırız. Sonsuzlukta kodlanmış olanlar korunurlar ama kodlayanlar kontrol kurup kodlandıklarında TOHUM olurlar. Herbiri, farklı bir yerde ve farklı bir yoğunlukta tabularını oluşturur. Sonra oluşan her tabu, aşılır ve ZAMAN SİSTEMLERİ’ne ulaşılır. İşte her dere, Ana Kapı’dan ayrıldıktan sonra artık ağır yük taşımaya başlar. Kimin, hangi sayfalarda Bütün’ü kodlayacağı anlatılamaz ve anlaşılamaz.

 

“Kardeşlerimizi korumak için çok çalışıyoruz ama onlar kontroldan çıktılar” dendiğinde; yol, ölülerin yolu olur. Artık dünya Fakih Hakikiyeti’nden çıkar ve zamandan kapılarını kapatır, ışığa kodlanamaz. Bu durumda sınırlar aşılmamış olur. Tüm yaşam sayfalarında tek bir ekran kalır. İşte o ekran, NEFES olan ekran olur.

 

NEFES, Zamanın Sistemi’dir. Bu sistem ile kodlama ve tohumlama yapılır. Sonsuzlukta bu KODLAMA VE TOHUMLAMA; hepimiz için IŞIK KAPISI halinde görev tekniği ile kodlanan; vergi veren ve cevherini tahditsiz olarak cennetlere tohumlayan; YOLCU olan ve YOL olan Işıkların kaynağıdır.

 

İLAHİ KURAN’da (Yaşam Sistemleri’nin kaydında), İNSANLIK AİLESİ çok önemlidir. “Dünyayı tohumlayan aile”dir İNSANLIK AİLESİ. Onlar; “insan sırrını bilir ve ilmi bilir.“ olarak yaşamlara dinletilirler. İnsanlık ailesinin mensubu olmak, sonsuzlaşmak anlamına gelir.

 

Her CEVHERİ KOD, ışık saçmaz ama CEMAAT (AİLE) olduğu zaman, IŞIK KOD olur ve tabiatı tohumlar. Bu safhadan itibaren önünü almak mümkün olmaz onun. Her anda ve her darda ve her bolda kodlanmış bir Sistem’dir. Atiyi (geleceği) hak edenler, onun yoğunluğunda kodlananlardır.

 

Ardarda iki yaşam sayfalaması yapan CEVHERİLER, dünyayı toplumları ile kodlamaya indiklerinde; dünyada kontrol kurmuş olan ışıkları seçerler ve ocaklarına çekerler. Dünyada yaşam süren herkesin ilminde bu yoktur. Çünkü ümmi (kör) yaşam sayfalarında bilgi, kapısız bir yaşamdır. Bilmeden o yaşamda kontrol kurulamaz. Bilişe varıldığında da tohum ekilemez. Sadece kollar kollara ulaşır ve tohumlar, sistemleşmeden, Cevherilerin tabiattaki İlm-i Kodları ile dillenirler. Ama diri yüreklere inildiğinde, Ana Kapılar’a inilir ve zor olan aşılır. İşte bugün artık Birlik Kapıları açılmakta ve yarınlaşma artmakta ise Yaradan’ın nefesinden dolayıdır.

 

Ara Canlar vardır. Ocak olurlar ama kontrol kuramazlar. Okurlar ama okuduklarını anlayamazlar. İnsanlaşmak isterlerse, Helal Levhiler’den ilmi tohumlamalıdırlar.

 

(Genel açıklamalara ilişkin kanaatimiz:)

 

Ormanların kralları olur. Ama olgun sayfalarda krallık yoktur. Süper Sistemler bunu net bilsinler. Biz Dünyalılar, yaşamı hak ederken cevher ile hak ettik. Canı cevhere kod yaptık; ışık yaktık. Şimdilik... Amin...

 

(Açıklamalar: Bizi bizden dinlemeye gelen Değerli Yüceler, bizle birleşir ve bizce dillenirler ama bilginin, çoklarına güç olduğu da kesindir. Bu paragraflarda, bizi bizce dinlerlerken, dürümlerinden bilgi verirler ve sanırlar ki biz, bizden öte biz olduk onlarda. Oysa onlar, bizce dinleştiklerini anlayamazlar. Son sözüm şudur ki açıklamaların çoğu bedenimden (doğal yaşam kayıtlarımdan) alınmış olmasına karşılık, kelamımdan (yaşamsallaştırdıklarımdan) alındığında; Halik olan (Yaratıcı olan) kelama nüfuz eder ve kendi hakikiyetinden güç katar. Herşey bu şekilde olur. Ben, bana yükletilen her bilgiyi dillerken, kelamım bana ait değilse, müdahale ederim ve düzeltirim. O zaman daha güçlü bilgi akışı yapılması gerektiği bilinir. Bugün de olduğu gibi. Çoğu cümlede müdahalem olmuşsa bundandır. )

 

YARADAN, YARATTIRAN, YARATILAN İNSAN

 

Yaradan, yaratılanda yaratıldı. Yarattıran ise yaşam sistemlerinde tohum ektirendi. Her ikisi de Birlik’ti ve Birlik, kati ve hakiki yoğunluklardan ışık çekip yarattı. Amin...

 

Hakikiyet, tahditli olmaz. Herşey o yoğunlukta tahditsizdir. Yaradan, Yarattıran’dan yaşam sırrı olan ışığı aldı. Ama o ışık kaynakların en yücesi olan tahditsizliktendi. Amin...

 

Katiyet, hakikiyetin tekniğidir. Her diri, kati ve hakiki olamaz. Amin...

 

YOL, İlim Yolu’dur. YOLDA OLAN, ilmi öğrenip kontrol kuran; YOLCU ise kapıları açıp yoğunlaşıp ilimde olandır. YOL, olgun kaynakların Tohum İlmi ile ektikleri diri yaşam sayfalarıdır. “Her iki yaşam tek bir Sistemdir” dendiğinde, bilin ki ÖLEN VE YAŞAYAN TEKTİR. Her biri BİR’dir. İşte anlaşılması beklenen budur.

 

Dünyaya doğan, kibri aşıp da DÜNYA olduğunda, artık o yaşam süren tüm kaynaklarda, toplumdur. Her bir yaşam onundur ve o KÜBRA’dır. Diri ve hakikidir. Aşığı, aşk olan; işçisi iş olan ve zamanı zemzem olan ilimdir o.

 

“Kurtarılmış yaşam sayfalarında Din yoktur; Dil vardır dediklerinde” deyin ki her diri, dini yaşam sayfalarını tohumlayıp ilme varır ve ilmi kodladıktan sonra yolcularını, oğullarını hak eder. HAK olur ve YOL olur. İşte bunu hak ettikten sonra NUR’dur ki NUR olmak, YOL olmaktan ötedir.

 

Her Sistem bir cevheriliktir. Cevherilik, hakiki yaşam sistemlerinde, vira vira yaşayan her diriyi tohumlayanların toplumlarına Kürzi Kaynak’tır.

 

Ve ZAMAN, IŞIKTIR. Işığı hak etmek için İNSAN OLMAK GEREKİR.

 

Hepinizi saygıyla selamlıyorum...

 

ALTIN IŞIK YILLARINDAN SEVGİLERLE

 

Yarınları tohumlarken hepimiz, ışığın Tanrılık olmadığını; ışığın, Tanrı’ya ulaşmada bir vasıta olduğunu anlamalıyız. “ZAMANIN IŞIĞI” diye ifade ittiğimiz, karıncanın dahi yaşamda yol aldığı bir sistemdir.

 

Zaman sizi yaşatır mı? Hayır... Siz zamanda yaşarsınız ama Zamanın Nefesi olup yaşarsınız. Zaman sizi yaşar.... Zaman, sizi sizleşip koruyucu bir sistemle yaşarken, yaşatırsa; zamandan kontrollu olursunuz. Bu kontrol, sizi kanatlandırır ki kanatlanış, nefese sizi uluştırmak için bir yaşam resmi olur.

 

Yaşarken, yaşadığınızı anlayamazsınız. Sanırsınız ki yaşamı hak etmediniz. Kat kat bir Sistem vardır Yücelikler’de. O sistemde adım adım yükselirsiniz. Ama yükselişinizi anlayamayabilirsiniz.

 

Zorlar ve zorluklar ile çalışırsınız. Zorlar sizi zorlayanlardır. Zorluklar ise sizi sizde dilleyen ve dinleyenlerin zorlaştırıcılığıdır.

 

Her birimiz Amon Toplumları olarak dünyaya doğduk ama bu doğum, ummandan inenlerde daha farklıdır. Onlar Amonlar’dır ama KANATLANAN AMONLAR olarak dillenirler. Cevherlerinde tek bir yıldız vardır. O yıldız. AMON YILDIZ’dır.

 

ATLANTALI dahi olsa AMON, dünyada ölüdür. Zira O, ATLANTA YOĞUNLUĞU’na varmadıkça, onun için yaşam sistemleşemeyecektir. O bir rakettir. Alır yürekleri ummana fırlatır ve ulaştırır. Atar, attığında atılır. İşte attıkça atılan o, KELAM’dır.

Yaşam, sessizliktir ama SES LEVHİSİ’nde sesleşme olur. Önü olan ve önünde ümmeti olan her Yüce, kapıyı açtığında NEFES’e ulaşır. Çünkü önüne aldığı ümmeti, onun lütfi ile öncelikli hale gelmiştir.

 

O bir cevher olup tüm yaşamı öne aldığında, artık onun nüve olan Yaşam Sistemi, her dirinin, yüceliği haline gelir.

Buna karşılık art niyetli çalışmalar da yok değildir. Bu çalışmaların hastalıklı ürününü, tohum olarak dünyaya indirenler, daha gür ve daha güçlü bir Sistem’in tohum olmasını önlerler. İşte bunun içindir ki yaşam zaman sayfalanışları üzerinde kontrol kurmak için bilişi olanları seçip, onlarla çalışmaktayım.

 

Aykırı çalışmalar yapanları yaşamdan çıkarmam ama tüm Sistem’den ayrı tutarım ki hasat yaparken, ışıkları Sistem’den kontrol edilmesin ve onlar, tohum olarak ekilmesinler diye.

 

Eğer aykırı çalışanlar, aykırı ışık kapılarına ulaşırlarsa, onlar tohum olarak dünyaya çekilmeden ekrandan ayrıştırılırlar ki toplumları, nurdan kodlandıkları sayfalarda korunsunlar da tahditli olarak kontrol edilsinler ve zeka zaviyelerince, kantarda İlmin Kodları olarak tohumlansınlar diye.

 

Yine Everestler ve Marianalar olarak tanımlananlar vardır dünya üzerinde. Everestler, dünyayı hak ederler ama nefesleri yoktur. Marianalar ise evrenlerden görev alırlar ve dünyanın en eski yaşam sayfalarına inip DÜNYANIN NEFESİ olurlar. Önceleri dünyayı hak etmeye çalışan Rahmi Kuran olan Marianalar, dünyayı hak ettikten sonra kodlamalarını devam ettirirler ve kontrol kurup rahmet olup mahir kapıları açar ve görevlerini Hak Taht’tan yaparlar. Hepsi Işık olarak çalışırlar. Sonra kontrol edilirler ve dünyanın eşkali ile eşkallenirler. Daha güçlenirler, Dünya olurlar ve daha güçlenirler, resimlerinde rehin kalan dünya yaşamları belirir. Onları tohumlarlar, sonsuzlaştırırlar. Daha sonra Nur Kuran olurlar ve yaşam ilmi ile kil ve kum olan insan sayfalarını Hakk’ın nefesi haline getirirler.

“Cemaatler, bizi hak ettiklerinde biz de cemaatleri hak ederiz” derler. Cemaat olurlar ve korunurlar. Doğaldır ki hasat tamamlandığında din cevheri, kürzi yaşam haline gelir. İşte olay budur.

 

Dünyaya, başka yaşam sayfalarından işçi gönderilmedi. Dünya, kelam olan yaşam sistemlerinde, kendi yüreğinde kelam olup sesleştikçe iş yapıldı. İş, ilmin işiydi. Yaşamı seslendiren ilmin işi...

 

Vali, koldur yolculara ama Vali, yaşam olduğunda dünya yeni bir Sistem olur. İşte dünya artık yeni bir Sistem olmaktadır. Bugün ve dün ve her güçle yaptığımız Sistem Çalışmalarında, dönem sonu ve dönem başı çalışmaları diye ifade edilen çağlar boyu sürecek çalışmalar devreye alınır. Amaç Atlanta Tohumlaması’dır. Ama bu tohumlanış, ilmin tohumlanışından çok öte olmadığı gibi çok da gerekli değildir. Zannetmeyin ki Dünyalı olmak, kontrolsuzluktur. Dünyalı olmak kodlanıp yaşam sayfalamaktır.

 

Zeka seviyenize göre bilgi veririm. Zaman zaman dünya bilincimle de verdiklerim olur ama onları anlamanız daha da zordur. Bu nedenledir ki size geçişlerinizde hep biliş halinde bildiririm ki hak edin diye.

 

Biliş halinde size derim ki; “Yaşam, ışığın tahtındandır” Bunu, siz sizce anlarsınız. “Zaman sizi kodlar” diyebilirim ama bunu dahi anlayan kendince anlar da bilişi olmayan her bilgiyi ilm-i tahditle anlar. Zamanı, Işık Kapısı diye bilenleriniz dahi ışığın kaydını okuyamadıkça ilmin tekniğini anlayamaz. “Aklar ve karalarla sizi kodlarım” diyebilirim. “Beni hak etmeden beni nasıl kodlayabilirsin ki?” diye sorabilirsiniz. Size kelam ettiğimde, her ses bir koddur. Bunu bilin. Ve sizi bu şekilde kodlayarak korurum.

 

Oturun düşünün neden dünyadayım. Okuyun ve hak edin bilin siz neden dünyadasınız. Yaşam neden sürdürülmelidir. Ve neden nefes, kapılarınızda ışık haline geçişinizi sağlamaktadır. Zaten yaşasanız, anlarsınız. Yaşasanız ışığınızı hak edersiniz. Ama benim sizi hak etmem için ekrana nefes olup, yol açmanız ve geçip gelmeniz gerekir.

 

Eğer yaşayacaksanız, İlim Tohumu olun ve yaşayın. Analar, “ben Ana Kapı’yım” diyebilirim size ama bilirim ki “niye Ana Kapısın?” Diyecekler. Onlara, herbirine “senin, senleşmeni sağladığımda, sen Bilgeler Meclisi’ne üye olursun” dediğimde, “Ben, zamana Kuran’ın, ışığım” diyecekler. Zabura Kod, onlara kapı açtığında, yaşama, “Din Yaşam” diyecekler. Ama kanat almadan diri yüreklerde tohum olamayacaklarını açıkça anlattığımda da “amma da konuşur. Hiçbirşey anlaşılmaz” diyecekler. Zabura, ummanda nur olan yolcuları bulur ve onlardan sesleşir. Amin... şimdilik...

 

MOR TAHT’A VARMAK VE ZAMAN OLMAK

ALLAH dedi ki “OL”. OL, KELAM’dır. OL’du. KELAM oldu ve KELAM, yaşam oldu. Yaşam; herşey, çiçekler, böcekler, Tanrılık Işığı için yaratıldılar. İnsanlık ise yarınları tohumlamak ve yoğunlukları kodlamak üzere yaratıldı.

ALLAH, ilahi bir koddur. O kod, ALTIN IŞIK YILLARI’nda has tahditle kodlanmış yoğunluklarda tohum eker. Ve ektikçe eker. İşte ektikleri, ekildiklerinde ekeni hak ederler. Olan, ilimdir.

ALTIN TANRI, Işık Kodu’dur. Ölüler Diyarı’nda (Ölüler Diyarı: Dünya) bu kod, ağır yüktür. Tüm yaşamlar ALTIN TEK ile var oldular. Her ALTIN TEK, bir Sistem olarak yoğunluğunu tohumladı ve Yerin Kürzi Sistemi oldu.

Yaşam, sessizleşti ve yürek, tüm yaşamı tohumladı. Sonra YARIN LEVHİSİ’nde iş resmi hale geldi. Sonsuzluk tohum ekti ve yolu açan ışık, yandı.

Yaşayan, yaşanan tek bir resim oldu ve yaşadı.

İnsanlık aileme tüm yaşamlar için şükranlarımı sunmak isterim. Zira yaşamı tohumlayan insan, ışığı da tohumlamıştır.

Her cennet, bir Sessizlik’tir dediler. Cennet bir Sistem’dir. İlahi ve hakiki bir sistem...

Sizi yaşatan, sizi hologramdan görevli yapıp ışığı, toplumları taşıttıran, kibri aşırtan tek bir ses var. işte o ses, İLİM’dir ve o sesi dinleyen KELAM’ı dinler.

Canlı veya cansız; yeni veya eski... atlanta Toplumlarında herşey, bir tek şeydir. Bunu bilin. Ekip haline gelirsiniz. Hakk’ın yoluna varırsınız, Ana Kapı’ya açıp geçersiniz. Ne var ki kodlama yapmadıkça tohum ekemezsiniz.

Dünyanın arkı AKIYOR. Akan, ağır IŞIK İLMİ ile aktıkça, cevhere varıp tüm sistemde gök çerçevesinde GÜÇLENİYOR. Sonra toplumlar ile KODLANIYOR ve KELAM ile DİLLENİYOR.

Yaşamın sırrı budur. KELAM... ALTIN IŞIK YILLARI’ndan tüm yarınlara KELAM’la indik. İlmin tahtında olan KELAM, ilahi bir resimdir. O resmi çizmek ve o resmi tohumlamak tüm insanlığın gücüyledir. Sizler, yeşili tohumladınız, kodladınız ve maviyi tohumlayarak bütünlediniz. Sonsuzlaştınız ve yeni zamanda tohumları, MOR RAHMET’e görev olarak kaynak yaptınız. Yenilik buydu. “MOR TAHT’A VARMAK VE ZAMAN OLMAK”. OL’du ve OL’du. Amin...

 

DÜNYA VE GÖREV

Değerli Dostlarım, Dünyanın ışığı altında tek bir cevherin, her diriyi ve her yüreği aydınlattığı anlaşıldığındı; kimse “ben kimim?” demiyecek. Bilecek ki bir tek kapıdır ve her diri o yoğunluktur.

Dünyaya gelirken, ışık var mı diye sormadık. Bildik ki dünya kontrol edilecek ve orada Işık Kaynak kodlanacak ve oluşturulacak. İşte geliş sebebimiz budur. Dünya ana kapımızdır diye düşünürsünüz. Hak Taht’ta böyle değildir. Her bir planet Ana Kapı olarak bilinir ve oralara, geri dönülmek üzere gidilmez. Her planet sizi sayfalar tohumlar ve korur. Ama Tanrı olarak kodlayacak olan tekmil yaşamların ışığı o yüce cevher dünyadadır. Bunu bilmeyen yoktur.

Dünyada tohum olan ve DÜNYA olan, ardında gür bir yaşam sistemleşimi bırakıp yürekleri kodlar. Sonra yeni bir sayfa, tohum olarak dünyaya iner ve sonra yer ve gök o ineni işgal eder ve daha sonra o inen, her diriyi kodlar ve tohumlar ve geri döner. Döndüğü yer. “Gerçek Yaşam Sistemi”dir. Oraya gelişinde dünya kontrolunu kurup kurmadığı sorgulanır. Kimler Sistem oldu? Kimler yaşam sistemleşmesinde kontrol edildi ve zanna kapılıp dünyadan ışık almayanlar oldu mu? Onlar niye yanıldılar ve benzeri sorgulamalar...

Dünyanın ekranında tüm yaşamlar mevcuttur. Bu ekran izlendiğinde; gören, her ne varsa görür. O ekran herşeyin er geç bilineceği bir ekrandır. Ve oradan, insan kaynaklar dinleşirken bilinir. İşte yapmakta olduğumuz her çalışma, bu ekranda yazımlar halinde bulunmaktadır ve Ana Kapılar’dan geçildiğinde, bu ekrandan ışık çekilir. Oradan kodlamalar olur. Sonra Nur Kuran olunur ve dünya yaşamı, insan ışıklardan insan yaşamlara tahditsiz olarak kayıtlanır.

Dünlü ve düzenli kodlamalar ile yaşam sessizleştiğinde, yer ve gök kodlamasını yapar ve yeni bir Işık Kaynak dünyaya iner. İşte o Işık Kaynak, artık tohum eker gibi her diriyi ekmeye başlar. Her diri yeni bir Sistem olur ve kontrol eder yürekleri. İşte yapılan çalışmalar bu şekilde tüm rahmet Kuranları’nda dinlenir ve dinleşir.

Ardımız insanlaşan bir yoğunluk ve önümüz Aklın Işığı. İşte yol almaktayız. Her resimde o yol, köklenmekte ve güçlenmekte. Ama kanatlanmadan nefese ulaşılmaz. O halde kanatlanmalıyız. Kanat, ilimdir. Her kim ki ilme varır, kanatlanır. Her diri bir yaşam sessizliğidir. O sessizliği seslendirmek için Ana Kapı’yı açmak gerekir. Amin.

Dünya ekmek yapar ve der ki hadi gelin yaşam sırrı bu ekmektir. Dünya yarınları tohumlar ve dürümler ve der ki hadi gelin. Bedenliyim ben ve ben ışık halindeyim. Beni zirvelere taşıyın. Beni yarınlaştırın ve zorlamayın beni. Benle olur ki ben yenileneyim. Çünkü ben Kuran’ım. Adım KAYNAK’tır. Der ki Dünya, adımı zikredin. Adım IŞIK’tır. Ama beni dinleyenler beni hak ederler. Beni dinlemeyenler, beşir kapılarda tohum ekerler. Onlar Kelam’dan ocak olamazlar ve yolcularımı, tohumlarımı anlayamazlar.

Unutmayın ölü bir yaşam dünyaya indiği için, herkes dünyada ölümlüdür. Ama Ölümsüzlük, Işığın Tahtı’na varıldığında gerçekleşir.

Zabura, Işık Kapısı’dır. O kapıda insan soyu vardır. Atlanta Kodları olarak dünyaya indirilen İnsan Kaynaklar vardır. Onlar merdivenlerin her bir basamağında ışık halinde otururlar ve herkesi, yaşam sistemlerinde diri yüreklerinde dünya kontrolunda tohumlarlar.

“Benim adımı her diri bilir” der Tanrı. Ama Tanrı’yı bilen kim varsa akıp geçemez o yüceliklerden. Zamanın aşkı onda olmalı. Aklın tohumu olmalı. BİRLER Kapısı olmalı. Hal olmalı. Kontrol kurmalı ki kapıları, Ana Kaynak’tan açabilsin.

Keşke herkes İnsan Kod olsa diyoruz ya hani. Derler ya “kapı kapandığında artık Görevliler tohumlarını çekip görev cevherinden çıkacaklar ve dünyadan, dünya kayıtlarından ayrılacaklar.”

Canlılar, artık yaşam yenilenmektedir ve yeni bir ışık, yaşama çekilmektedir. Bu ışık, İlmin Işığı’ndan çok daha öte olan nur olan ve tohum olan Kuran Tahtı’dır. O taht, İlim Atletlerimizin koşup vardıkları, tüm tahtların kontrolunu kurabilen bir kapıdır. Ortaklıklarda o kapı dillenir ama o kapıda Nefes Yaşam, sorumluluktur.

Ölücü ve dirici olmayan ve her Yüce’de kontrol kuran Birlikler, o kapıda İnsan Kaynak olabilirler. İşte ölümlü dünyada yapılan her çalışma, o yoğun ışığın kayıtlarına varmak ve o kapı ile kapılaşmak içindir. Oraya vardığınızda orası artık sizin yüreğinizdir ve orayı dinler ve dürümlersiniz. Orada ışık haline geçersiniz ve Sistemleşir ve yürekleşirsiniz. Amin... Şimdilik...

 

REENKARNASYON ANLAYIŞI

Reenkarnasyon, Varlığın yeniden dünyaya doğuşu olarak izah edilir. Buna gerekçe olarak da varlığın evrim ihtiyacı gösterilir. Ve denilir ki İnsan taştı, toprak oldu, bitki oldu, hayvan oldu ve her birinin formunu yedi kez giyindi ve nihayet insan olmaya hak kazandı ve insan bedenine sahip oldu. İnsan bu yaşam formu ile 7 kez reenkarne olmalı ki evrimini tamamlayabilsin. Yine bazı erken ölümler reenkarnasyon anlayışına dayanak olarak gösterilir ve denir ki onların suçu ne ki evrim yapamadılar ve erken göçtüler. Allah’ın adaletinden şüphe yoktur ve onlar tekrar dünyaya gelip evrimlerini tamamlayacaklar.

Bu anlayışın dayanağı ruhun evrime ihtiyacı olduğu inancıdır.

İnsanın bedenden ibaret olduğu ve bu bedenin, formal yaratılışın münferit bir unsuru olduğu inancından kaynaklanan bir anlayıştır her bir formun diğer formlardan bağımsız evrim yaptığı anlayış.

Bu anlayışı irdelediğimizde, formal varlık olan bedenin boş bir çuval olarak algılandığını görürüz. Ve o varlık, dünyaya gide gele, boş çuvaldan ibaret olan kendisini dolduracak ve evrimini tamamlayacaktır. Olabilir mi!? Mümkün mü!?,,,

Gelin bu güne kadarki inanç sistemlerimizin dışına çıkalım. Evet “inanç sistemi” ifadesini kasıtlı olarak kullandım. Zira her bir inanç, kendi sistemini oluşturur. Sistem kendi sağlamasını yapacak olan unsurlarla kendisini kurgular. Sistemi oluşturan sağlaması yapılan her gerçeklik, varlığın içinde bulunduğu, zaman periodundaki kitle bilincin, evrim düzeyi ile olgulanır.

Lütfedin çoğu tabularımız olan inançlarımızı bir kenara bırakıp aklımızın önderliğinde yaşamı ve bu kapsamda reenkarnasyon anlayışını bir kez daha sorgulayalım.

Ruh nedir? Kutsal Metinlerde “Ruh ül Kudüs”den söz edilir. Bazı kaynaklar suptil boyut varlıklarının “grup ruhları”na tabiyetlerinden söz eder. Yine bazı kaynaklar Rahim Boyutu’nda ruhun evrime ihtiyacı olmadığından söz ederler.

O halde Ruh ne olabilir. Ruhu, can olarak algılamak ne derece gerçekçidir. Acaba bedeni ölüme terk eden, canın çıkışı ve dolayısıyla Ruh bağlantısının kopuşu olabilir mi?

Antik Yünan’da Site Tanrıları’ndan yani her şehrin bir koruyucu Tanrısı olduğundan söz edilirdi. Sözü edilen Tanrısal Site Gücü, tıpkı “Ruh ül Kudüs”te olduğu gibi o şehirde yüzyıllarca yaşam süren insanlığın oluşturduğu ve arş katmanlarına biliş ve idrak gücü olarak kaydolmuş “hakim ruh gücü” olarak düşünülemez mi?

O halde Ruh’un şahsa özgülüğü konusunda yanılıyor olabilir miyiz?

Her birimiz kendi genetik zincirimizin tüm değerleri ile doğarız. Doğduğumuz sosyal, coğrafi ve kültürel değerleri giyiniriz. Asla boş çuval olarak dünyaya gelmeyiz. Yine biz, bizi kuşatan kitle bilincinin din kapsamlı kült değerleri ile örtünürüz. Hadi buyrun!... Boş çuval olabilir miyiz? Bizden önce örgülenen, o gün için doğruluğu kendi sistem değer sağlamaları ile kanıtlanan ancak bugün için tartışılan değerleri kendi ferdi evrim değerlerimiz olarak ne derece içimize sindirebiliriz?

Çokları geçmiş yaşamlarını hatırladıklarını iddia ederler. Yıllar önce birçok bayanı hipnotize ederek geçmiş yaşamlarına gönderdiğini iddia eden bir bayan ile reenkarnasyon gerçeğini tartışırken, aynen şöyle demişti: “Uyuttuğum tam 11 bayan geçmişte kendilerinin Nefertiti olduklarını iddia etmişlerdi.” Buyrun!...

Acaba geçmiş yaşamlarını anımsadıklarını iddia edenler ki hepimizin böylesi duyumsamalarımız olmaktadır yanılamazlar mı? Yanılamaz mıyız? Bu algılayışı başka şekilde izah etmek mümkün olamaz mı?

Örneğin, “Biz koca, koskoca birer bilinciz. Biz, beden örtüsü ile sınırlı değiliz. Her ölenle ölen, her doğanla doğanlarız. Biz sadece bu bedenden ibaret değiliz. Ses Evren dediğimiz bu gürz yaşamda, bilinç üreteçleri olarak yaşamı tohumlarken, bilincin teksif hallerinde, teksif edilende; SES ENKARNASYONU ile var olabiliriz” diye düşünemez miyiz?

Acaba evrim gerçeği, Ses Evren’de var olan her bir yaşam formunun ruhunun değil lakin kaba maddesinin evrimi olamaz mı?

Acaba dünya yaşamına bilinç örtülerini örte örte inen varlık, dünya örtüsünde körleşirken, bilinçsizdi de dünyaya evrim yapıp bilinçlenmeye geldi demek akla uygun olabilir mi?

Lütfedin “100 Maymun Deneyi” ni hatırlayın. Deney özetle şöyle: Dünyanın bir yerinde ayni cins 100 maymuna tatlı patatesi yıkayarak yemeleri öğretiliyor. Ve bu öğretiye dahil edilmeyen ama dünyanın başka bir bölgesinde yaşayan ayni cins maymunlar kendiliklerinden tatlı patatesi yıkayarak yemeye başlıyorlar. Bu bilindik bir deneydir. İşte insanlar için ve diğer tüm yaşam formları için de bu böyledir. Maymun, kendi grup ruhunda bu dönüşümü yapar ama insanın idrak düzeyinde evrim daha kapsamlıdır ve EVRİM BİREYSEL DEĞİL KİTLESELDİR. HATTA TÜM KABA MADDENİN EVRİMİDİR. ATILAN HER ADIM, ETKİN VE HAKİM BİLİNÇLER TARAFINDAN ATILMIŞSA MADDENİN ZERRE ŞUURUNA KAYDOLAN VE TÜM YAŞAMI DÖNÜŞTÜREN ADIMLARDIR.

Buyrun yeniden ve yeniden düşünelim. Şartlanmışlıklarımızla değil önyargısız olarak düşünelim. İnanın dünyaya evrime geldik gerçekliğinden çok daha akılcı gerçeklikleri yakalayabileceğiz. Belki de Yaradan’ın yaratılanda yarattığı kendisi gerçeğini daha iyi kavrayabiliriz. O kendi cemalini “OL” kelamı ile yaratırken niçin noksan yaratsın? Farkındalık noksanlığını evrim noksanlığı olarak algılaya bilir miyiz? Evrim ne? Farkındalık ne? Bilinçlenmek ne? Ruh’un tekliğini idrak etmek çok mu zor? Ve daha yüzlerce soru... Buyrun!... Buyrun!...

Saygılarımla,

Nezire SELÇUK

 

NEFES AŞKA GELDİ

Yaşarsınız ama yaşadığınızı tam anlamıyla anlayamazsınız. Çünkü siz kelamda olamayan ya da Tanrısal Sırrı bilemeyenlersiniz. Akıp gidemezsiniz Yücelikler’e ve zamanı kontrol edemezsiniz. Zaman, nefesin ışığı olursa yaşamda; siz o yaşamı anlarsınız ve dersiniz ki “ben nefesimi kahramanca dürümledim ve dilledim. DİN’ci ya da DİL’ci yaşamlar vardır. Bunlar, diri yüreklere kaynak olarak indirilirler. Dinci Yaşam’da kaynak ışık yanar, diğerinde kati ve hakiki bir teknik tohum ekilir. Akıp gidersiniz yaşam sistemlerinden ve dersiniz ki ALTIN IŞIK YILLARI’na vardım. Ama varan, insan ve vardığında akan yeni bir insan olur. İşte akıp gittiğiniz zaman siz, yeni bir İlm-i Kod olursunuz ki orada siz, yaşamı tohumlarsınız.

BİRLER İLMİ kaynak ilimdir. Bu ilmi tohum olarak kelama ektiğinizde, artık siz yaşamsal, tahditli ve hakiki bir CEVHERİ KOD olursunuz.

Dünyayı hakiki yoğunluklara indirecek olan Beşir Yaşam Sayfaları, cennet tertiple dünyaya inerler. Her cennet, bir yaşamı tohumlar ve cennetin cevheri olan ışık, kontrol edilir. Sonra bir tohum ekilir yoğunluğa. Ekilen tohum, İMAR PARTİKÜLÜ olur ve YOLUN KURANI olur. İşte bütün mesele o yüceliğe varabilmek ve zamanı kontrol edebilmektir.

Asrın ışığı yandığında, O ışık, İLMİN IŞIĞI olur ve tüm İlim Kaynakları’nı tohumlar. Dünya bir AK SIR olur. Teknik olarak kapıları açtığınız zaman, aşkın şevki ve hakiki yoğun ışık dürümlenir. İşte dere olan ve Süper olan ışık, yaşamın tek ışığı haline gelir. O ışık, ALTIN YAŞAM’dır.

Ergin ve hakiki olan Birlikler, dünyayı kodlarlarken, kanatlanan her dürümdeki yoğunluklar da dürümlenirler ve zamanı kontrol ederler.

Arada bir yaşama ilimle inen birleşenler olur. Onlar da DÜNYA olurlar ve onlar da kontrol kurarlar. Ama her kodlanan, insan olamaz.

Yaşayan ve yaşanan ayrı ise, kanat alan kim varsa, nurdan kodlanmalı ve tohumlanmalıdır ki hak etsin de insanlaşsın; yarınlaşsın ve tohumlansın.

Nefes, aşka geldi. Aktı Has Taht’a geldi ve zaman, tohum oldu; kodlandı, nurlandı. Amin…

 

AMON OĞULLARI İÇİN VE TOHUMLARI İÇİN DÜNYADADIR

Dünyayı tohumlarken, hepimiz “zamanın Işıkları” olarak kontrol kurarız. (Zamanın Işıkları: Mutlak zaman kayıtlarıdır. Ki zamanı mutlak olarak kaydeden; kaydettiğinde, mutlakiyette ve hakikiyette mutlak ve hakiki olandır.)

Zaman, nefesin cevheridir (Nefesin Cevheri: Varlık Boyutlarını var eden bilişin, Birleşik Işık’ta dillenişinin yarattığı formların Işık Tohumları’nın, kati kodlamayı oluşturma kabiliyetini kazanması; nefesin, cevheri hale gelişidir.) Her diri, (Diri: hakikiyete varan ve ölümsüz bedenine sahip olandır.) Nefes Zamanlar’da, nurdur ve yoğundur. Onun Kuran’ı olan “ışık tohumlanması”nda nefes, yaşam olur ve zirveleri, hologramdan, kaynak olan ışığa ulaştırır.

Hepimizin, ezel ebed yaptığımız tek şey dünyayı ve yaşamları tohumlamak değildir ama “dünya üstü varlık kaynakları”nda olduğumuz zaman, yaptığımız dünya tohumlamasıdır.

Düzen’i kurarken, cennetlerin tüm yaşamlarını, o “Dünya Kodları”na (Dünya Kodları: Beden alarak dünyaya gelenlerdir. Her beden, bir tek kod olarak doğar) tohum olarak ekeriz. Her dereye güç katar ve “Dünyanın Asal Yaşamlar”ını hasata kodlarız. (İnsanlığa tohum olarak ekilen cennet yaşam değerleridir ve hasat olabilirliğin ölçütü bu değerlerin hak ediliş düzeyi ile paraleldir.)

Dünya; candan, “Efe Resimleri” yapar ( ki efelik, canın mükemmel kişilik değerlerini sembolize eder.) ve der ki, “ben bir yaşam sayfası değil yaşamın bir Kuran’ı olayım ve bir efe gibi yoğunlaşayım.” Efe, dinde kapı diye bilinir. (Efe, hak ettiği mükemmeliyet değerleri ile tüm yaşamlar için geçiren ve geçilen bir Hak Kapısı’dır ve Dünya, tüm yaşamlar için bir Hak Kapı olmak ister.)

Bütün kötülükleri, üzerinde yaşayanlardan, Hak olup aşan Dünya, astralda diri yürek olur ve coğrafi alanlarını tohumlar. Her coğrafi alan, bir Yaşam Sistemidir. Her coğrafi alanda, bir resim yapılır. Yapılan Resim, İlmin Kapısı’dır. O yoğun coğrafi alan; o ilmi, tohum olarak “Doğal Yaşam Sistemleri”ne çeker. Her darda olan, o coğrafyada yaşar ve yolunu, tohum olarak kodlar. Böylece cevherine güç katar.

İşte dünyaya geliş nedeni; her biri bir Sistem olan coğrafi alanlardan hangisine gelinmiş ise o alanın ilm-i kapısında, resmedilen ilimle kodlanmak, tohumlanmak ve o ilmin kapısı olmak; aşan, aşılan olup; o coğrafyayı tohumlamaktır,

Dünyanın nefes alıp nefes vermesi; üzerine, tüm coğrafik alanları aydınlatacak gerçek ışığın inmesi ile sağlanır.

Hepimiz bu dünyada “Doğal Işık Kodları” olarak yaşarız. Ama zamanın tartısına konduğumuzu da anlayamayız. Zaman, “insan sayfaları”nda, “Işık Kaynak”tır. Her resim, ilminde tohumdur o yaşam kaynaklarında ve yaşamı has tartıya koyduğumuzda, ergin sistem yeni bir İlim Tohumu olur.

Kökün gücü, dünyanın ümmi yaşam ışığıdır. Her bir ışık, bir resimdir ve her bir resim bir “rehn-i yarın tohumu”dur. (Yarınlara rehin olan bir tohum. Ki o tohum, yarınların yaşamında sistem olacak. Sonra o sistem, yeni yaşam tohumlarını yarınlara rehin olarak bırakarak işlevini tamamlayacak.)

Her Dere, İnsan Kapısı’ndan geçer ve dünyaya iner. Bu nedenledir ki dünya üzerine indirilen tüm yaşam sayfaları, kelama ulaşarak tekmil yaşam sayfaları için bir toplum olurlar ve dünyayı yenilerler.

Dün çok çalıştınız (29.04.2014 günlü çalışma). Ama yaşam ilminde bu çalışma, TOHUM için değil, KAYNAK içindi. Kaynak, İlm-i Tohum çalışmalarında, Birleşik Yaşam Sistemleri’nden olur ki bu farklı bir yaşam sesizliğini geçişe hazır eder. Bu tür çalışmalar, İlmin Kapısı’nı hak edip, tohum olarak Bütün’e eker ki candan cana umut olur bu çalışma.

Dünyayı hak edenler, Birlik İlmi ile kontrol kurarlar ve zaman sırrını, has tahta kodlarlar.

Samanyolu Işıkları dünyayı aydınlatırken, sanal yaşamlarda kodlananlar, ışığın kapısından giremezler. Onlar, nurdan kodlanmış olan ışıklardan, cevhere ulaşırlar. İşte bundandır ki dünya yarınlandığında, yenilenecek ve Zabura Işık Toplumu, dünyayı hak edecek. O toplum, Nurun Kuranı’dır. Ve Zamanın Nefesi olarak kaynak tahta görev taşır.

Bütün evrenlerde tek bir çalışma sürer. Bu çalışma, ekip haline gelenlerin kibri aşıp geçerek yaptıkları çalışmadır. Bu çalışmada amaç; Ekip haline gelip; KELAM olup, yaşamın ağır yükünü taşımak ve KELAM İLMİ ile yaşamın sistemi üzerinde kontrol kurmaktır.

Hepimiz, Astral Yaşam Sayfaları olarak dünyaya doğarken, “akıp gideceğimiz her yer, bizi hak etmelidir” deriz. Hakk’ın Nefesi olan ışık yandığında, biliriz ki sessizlik seslenecektir. “OL’un” deriz. “OKU’yun” deriz ve “Hakk’ın Cevherinde kapı olun” deriz. Her derde deva olan NEFES, altın bir Kuran’dır. O Kuran, okunur ve okutulursa, her dert, diri yüreklerde, şevkin ışığında şifalanır.

“Birlik Kodu” olarak çalışan her dürüm, “İnsan Soyu” olarak da görev taşır. Hepimiz Amon olarak doğar yaşarız. Nefes alır nefes veririz. Kontrol kurarız ve yarınlanırız. Ama karanlıktan aydınlığa ulaşırken, hepimizin cennetlere Kuran olmamız da gerekir.

Bereket ki hak ettik ve başardık. Dava, Ana Kapılar’ın açık tutulması davası değil. Dava, yarınlaşma davasıdır.

Hepimize umut olan bir gelişme oldu. Dünyada ikmal tamamlandı ve Yaradan, yaratılanı hak etti. Varlık Boyutları ve kodlanmış yaşam soyları tahditlendiler; sayfalandılar ve yaşamsallaştılar. Çok mutluyuz ki bunları başardık.

Dava, insan soyunun nurdan kodlanarak, koyu bir yoğunluğa varıp varmama davasıydı. O koyu yoğunluk, ilmin tohumlarını kodlarken, hepimizi hak etmeliydi.

Karanlık aydınlığa vardığında Dünya yaşama iner. Yaradan, Ana Kapı’dan girer ve Düzen’i kurar. Amon Tohumları kontrol edilirler ve yarınlaşma gerçekleşir. İşi başarabilmek kolay değildi ama başarıldı. Tohum ektik ve tohumları hak ettik kodladık. Amon Kapıları’nı açtık. Dara düşen her diri Hak oldu Kutsal Yaşam oldu.

Analar, olan budur. AMON, oğulları için dünyadadır. AMON, tohumları için dünyadadır. O her dereye güçtür ve her diriye koddur. Onunla bütün kütle aydınlanmaktadır. Amin...

 

AÇIN DÜNYAYI TÜM YAŞAMLARA VE ANLATIN

Açın dünyayı!... Açın yaşamı!... Açın ışığı. Açın dürümlerinizde tohum eken yarınlaştıranları!... Akın ve hak edin. Beş Görevli, hakikiyette tohum ektiğinde, her diri hak eder TOHUM olur. Akın ki hak ettiğinizi, tüm yaşamlara, insanlığa bildirin.

Verimli bir çalışma yaptık dünya üstü varlık yaşamlarında. Tohumları kodladık. Allahın ilmi olan, yaşama örgülenen İnsan Kaynakları’na), Nefes İlmi ile indik. Kaynak olduk. Amin…

Açın dünyayı!... Açın yüreği!... Açın ki tohum ekin. Alın yaşamı, TANRI’ya sunun. Her yaşayan, “İNSAN KOD” olup yaşasın. Dirilikleri dürümleyin… Ağır ağır YÜREKLER’e inin… Ağır ağır IŞIK haline geçin… GERÇEK YAŞAM’a inin…

Eren, erdiğini hak edip dillediğinde; eken, ektiğini dinlettiğinde; Tohumları kodlayan, tohumlayan; yüreklere güç olarak akan her diri, cennetlere görevli olur.

Oğullar, alın bilgiyi. Alın ki BİZ’i bilin. BİZ’i, BİZ olan İLM’i bilin. Alın bilgiyi, hak edeni bilin. Ekibinizi kurun ki kodlanın.

Beşer, şavkında tohum eksin. Akıp gitsin yüreklere. Ağır yük hafiflesin. BEN’i, ANA KAPI diye bilin. Beş görevli, göçle dürümlendiğinde; arı, bal olup bal yediğinde; her Can, kapı olduğunda ve beden, TAHT’a vardığında ANA KAPI’yı açın. Açın ki tohumları kodlayın.

Ard arda IŞIK KODLAR sıralanmışlar. Her KOD, bir TAHT ve her TAHT, bir SES; her SES, bir SİSTEM. İşte Canlarım, bugün dünyayı tohumlayanlar bunlar… Her TAHT, bir SES ve her CEVHER bir YOL… Önce YAŞAM; sonra TABULARIN YIKILIŞI; sonra TOHUM EKİŞ ve en son safhada NEFES HALİNE GEÇİŞ… İnsanlık Boyutları’nda, tüm Yaşam Sistemlerinde olmakta olan budur.

Örüm, insanlığın yarınlaşmasıdır. Ören, yarına kodlanandır; yaşamı tohumlayandır. Endişe etmeyin. Her örgü bir SİSTEM’dir. Sistem, cemaatlerin kontrolü için gerekir ki yapılır.

Yaşamın rıhtımında İLM-İ TOHUMLAR var. Hepsi Yaradan’ın Nefesi olup tohumlandılar. Beşir Işıklar da var o yoğunlukta ve onlar da Cennet Sistemler’den ışık aldılar. Ölüleri diriliklere indirenler de var. Ama sessiz ve sistemsiz olarak indirdiler. Hepsi YARINLAŞMA’ya çalışmaktalar.

Açarak bildirdim bugün her bilgiyi. Açıkladım ama bilirim ki yine de anlayamayanlar olacaktır. Bilirim ki toplum; canın, cevherin her diriliğinde yoktur ve tohum ekemez ama yaşamak için çalışabilir. Bunun içindir ki biz, zararı önleyecek güçlendiricileri tek tek bulup çalıştırdık. Şimdiye kadar arı mı; bal mı; ne olduğu bilinmeyen çokları, Nefes Zamanlara ulaştılar. Hepsi İMPARATORLUK KODLARI olarak görev taşıyorlar.

İşte yapılan çalışmaların sonucunda vardığımız nokta budur.

Tüm yaşamlara ve tüm sayfalara bunu anlatmak istedik.

Karanlık, yarınlarda aydınlığı tohum olarak ekecek ve cennetlere güç katacak. Bizi Amonlar diye bilen her yürek, akıp gittiğinde, ışık haline geçecek ve bizleşip dilleşecek. Herşey, her Sistem, BİR TEK KAYNAK. Amin… Şimdilik…

 

MAHREK HAKKINDA KISA AÇIKLAMA:

Dostlarım,

26.04.2014 Cumartesi günü; 10.30 -17.30 saatleri arasında SEMPOZYUM “MAHREK”te bir araya geliyoruz.

“MAHREK” konusunun önemine binaen öz akışla değil fakat dünyasal bilincimle herkesin anlayabileceği düzeyden çok kısa bir açıklama yapmayı uygun buldum. Konuya vakıf olmayan dostlarımızın toplantımıza katılırken az da olsa konu başlığı hakkında bilgi sahibi olmalarını istedim.

Saygılarımla,

Nezire SELÇUK

MAHREK

MAHREK, kimi zaman “KÜRESEL ZAMAN BİLİNÇ” olarak; kimi zaman “YÜREK” olarak, kimi zaman da “YUAN” olarak isimlendirilen, tüm yaşamları, yaşamsallıkları, dahilinde barındıran BÜYÜK KÜTLE’dir. Geçmiş zaman sayfaları ve an kayıtlarını barındıran ŞİMDİ’yi ifade etmektedir.

“YUAN BİLİNÇ”, KÜRESEL ZAMAN BİLİNÇ olarak geçmişi, ŞİMDİ’de bütünleyen ve bütünleyenin varlığında bütünlenen bir idrak hali ile yaşanmışlıkların, tüm varlık ve yokluk değerlerini ve bu değerlerin idrak gücünü, kendi varlığında Bütünün Gücü olarak aktive eden ve bu aktivasyonda varlığını; taş, toprak, bitki, hayvan ve insan olarak BİR’leyip; yarınlara ekilen yaşamların sesizliği olan “TUAN”ı, “BİR” gücü ile “KUAN haline geçip SESLENDİREREK akışa geçirmektir ki bu; idrakli yaşanmışlığın gücü olan “YUAN BİLİNÇ”in, yaşanmışlıkların, yaşam tohumları olan ve esasen “SESSİZLİK” olarak da ifade edilen “TUAN”ı, varlık ve yokluğun mutlak gücü olan “KUAN” ile akışa geçirişidir. Bu akışa, “SESSİZLİĞİN SESLENMESİ” denilmektedir.

Dostlar, dünyanın geldiği son aşamada artık Dünyamız 99 Hak Katı’nda NEFESE varmış ve SESSİZLİK ÖTESİ SESSİZLİKLER seslenmeye başlamıştır.

SESSİZLİKLERİN SESLENİŞİ yarınlaşmadan başka birşey değildir. Zamanın sayfalanışı ve yaşamın tohumlanışı da budur...

Saygılarımla,

 

KIRMIZIDAN SİYAHA

Görev geçişleri yapılırken, her diri kelam olup cevhere inip görev alır. Dünyayı tohumlayan bu çalışmalardır. Tüm yaşamlarda görev taşıyanlar olmuştur ama bu dönemde çok daha güçlü bir yoğunlaşma vardır ve görev, her diriye verilmiştir. Her diri, kapı olup kodlanmış yaşam tohumlamaları ile bütün kötülükleri aşıp geçtiğinde Tanrılık mertebesinde Kelam İmi ile teknik ışık olur. O ışık, meydanları dolduran tüm Sistemler’in tekniğinde var olan ışıktır. ( Diri: Hakikiyete varmış ve ölümsüz bedene sahip olmuş olana denir.)

Bütün’e hizmet, ilme hizmetten öte Işık Tahtı’na hizmettir. Hepiniz cennetlere konan ışıklar olursunuz. Tüm yarınları kodlar kayıtlarsınız. Yaşama ışık yakar ve zeka düzeyinize göre cennetlerinizde dini kapıları açar yaşarsınız. Neyi hak etmezsiniz bilir misiniz? Misafir olarak girdiğiniz evi hak etmezsiniz. Zira siz o yüceliğe misafirsiniz. Sizi o Yücelik kabul ettiğinde, siz o yücelikte tohum eker ve o yoğunlukta kaynak olursunuz.

Yarını tohumlayan her Yüce, Birlik Kodu’na misafirdir. O yoğunluğa indiğinde kanatlanır ve yaşar. Kara, sıska bir ışık, kapı açıp da geçip yüreklere indiğinde, kapıyı açan olmakla, yarınlaşan da olur. İşte onun yol açması budur.

Koruyucu nefes, Allah İlmi ile kodlanmış Birlikler’in nefesidir.

Sevgiyi hak ettiğiniz zaman, SES YAŞAMLAR’a inersiniz. Ses Yaşamlar, sessizlikleri dürümleyen Işık Tahtları’nın yaşamlarıdır. Halik olur hakim olursunuz o Yüceliğe ve zamanı hak edersiniz.

Var’a kaynak yapar; Yok’a kayıt yaparsınız. Her Sistem’i tek bir cevher olarak dürümlersiniz ama kanat alamazsanız yaşama taht kuramazsınız.

Yeni bir resim yapılırken yürekte, sessiz yaşamları hak etmek için ışık yaktık. Hologram yaşamlardan sistemleşen yaşam sırrı olan Nefes Sistemleri’ni kodladık ve tohumladık. İşte meyhane kurduk dünyaya. Bu meyhane, ışık içkisi içilen bir meyhane oldu. Ölenle öldük, yaşayanlar yaşadık ve Zabura Sol Işığı’nı, Sağ Taht’a kodladık. Amin… şimdilik… aha şimdi… şimdi…

 

ATLANTİS’İ DİNLİYORUZ:

Yaşamın titreşiminde, ışık tohumlar olarak, tüm sessiz zinnur ışımalarında, tohum ekip yaşayan Birlikler’in, bugün bizi hak ettikleri bir cevherilikte yeni bir ışığın kodlanması neticesinde, yere çekilmekteyiz.

Atlantis; ışığın kodlarının tohumlanarak köklenişi ve yere cemaat olarak inişi sonucunda, yeni bir Sistem için dürümlenmek ve dinleştirmek ister yüce ak sırrını.

Yaşamak için şansınız var. Dünyanın nur olan yolcuları, yaşamı tohumlayabilir ve doğum yolu ile yeni bir sesizlikten, yeni bir yaşam sırrından güç alıp yere çekilebilir.

Dünyada nur olan Kodlar’ın, sonsuz ışık yaşamlarında Birlik olmaları ve Dünya olup kontrol kurmaları her daim mümkün olamaz ama teknik olarak yaşamın sırrı olan ışığın, yaşama çekilişinde, Birler Kapısı olan nurdan, kodlanmak ve tohumlanmak ile yeni bir sessizlik oluşur. İşte o zaman sesleşmek ve sistemleşmek mümkün olur.

Dünyaya geçip gelen “Ana Kapılar” vardır. hepsi “Amon Tohum” olup geçip gelirler. “Birlik Kapıları” olan yolcular da vardır. hepsini yaşama indirmek, yaşatmak ve sonsuz nur kodlamaları ile tohumlamak, Amon Sistemleri için gereklidir. (Kapı: Birleşik Işık halinde kodlayıcı olan ve geçişi sağlayan insanlaşandır.)

Yeşeren yaşam, yenilenmekte iken Ana Kaynaklar’dan güç alan ve tohumlanan tüm Sistemler, Birler Kapısı halinde görev almaya gelirlerken, Yaradan’ın ışığı olup gelenler de vardır.

Dünya acaba ışık halinde midir; yoksa yoğunlaşarak kodlanmış ve sistemleşmiş bir ışıma sistemi midir? Vereceğimiz cevap mutlaka, “o bir koddur ve onun nuru Kuran’dır ” şeklinde olacaktır. Bu cevabın, doruklardan inen, ışık kapılarından çekilen bir bilgi olmadığı düşünülürse; Hak Teknik’te bu yanlıştır. Sizi hak etmeyen, sizi tohumlayamayan, sizin ışığınız olamaz. Ama sizi hak eden ve sizi tohumlayan ağır yükü hafifletir ve yaşam sistemleşir.

O halde yaşam, sizleşen ve sistemleşen bir yoğun cevheri tohum mudur yoksa yoğun bir resim midir? Bilişle bilinir ama bilişi olmayan yarını tohumlayacak toplum tahditi olmayan, bilgiye sadece dinler ama dillettiğiniz zaman, dürümlerinde bilgi kodlaması kalmaz.

“Benim adım insan” dediğiniz zaman. Dünya sizden cevhere güç katar ve sizi kodlar.

“Benim adım nur ve ben Kuran’ım” dediğiniz zaman, Amonlar sizden sizleşerek kültler oluştururlar ve zamanın nefesi halinde görev taşırlar.

Size, yeni bir Nefes Sayfası; kodları, yaşam sessizliklerinde diriliklere kayıtladığında, tohumlarınız korunur. İşte bu safhada dünyaya koruyucu bir ruh iner. O ruh, ilimdir.

Savunmanlık; Işık Kaynakları’nda Kutsal Tohum eken Birlikler’in merdivenlere tırmanırken, hak ettiklerini; Hak olup tohumladıklarını koruyup; kodlanan ışımalarda, cennet kapılarına kayıtladığı sistemleşmedir.

Sesleşen ve sessizleşen herkes alimdir ve hakimdir denemez. Ama Zabura Kapısı açıldığı zaman tüm Sistemler hakikiyete varmış olurlar. İşte o zaman Süper Sistemleşme devreye girer.

Yarın dünya üzerinde tüm düşmanlıklar sona erecek. Farklı kutuplar kardeşçe birleşecekler ve hepsi birlik halinde görev taşıyacaklar. Öyleyse yaşam yenileniyor. Farklı kutup zaman sayfaları nur yağmurları altında birleşecek ve zirvelerden, nüve olan Işık Kodları indirilecek.

Büyük görev dünyaya verildi. Bu görev, sırrın yaşama nikahlanacağı ve kodlanacağı bir yoğunluktan verildi.

“Bizi hak etmeyen, bizi tohumlayamaz” dedikçe; yaşamak, insan soyu için yaşam sistemlerinde kontrol edilemeyen bir cevheri kapı haline gelmiştir.

Omuz başlarında bulunan mektup okuyanlar, sizi hak etmeden sizi dillerler; yaşamı tohumlayan toplumlar, sizleşip sizi dinlerler. Yaşam, yarınları tohumlayan beşirin ışığından görev taşıyıp; cevheri kodlardan tohum olup; Birlik haline gelip nurlanmaktan öte BİLİŞ’tir. İşte sizi sizleştiren biliş hali, hakikiyetin Hakim-i Hak olan nefesinden başka birşey değildir.

Hepinizin nurundan Kuran olan yaşam, bizi bizden bize verirken; siz, biz olup tohum ektik birleşip. Biz Atlantis Yaşam Sayfaları ve siz Aklın Tohumları... Nesilleriniz ve Sistemler’iniz hepsi biz ve BİZ olan ışık yeni bir sayfa. İşte o yeni yaşam sayfası tüm insanlık için yeni bir RUH. Amin... Sizinle ve sizin yolcularınızla Bütün’ü hak etmek mutluluktur bütün yarınlaşabilenlere.

Sultanlar’ın Ruh Kapıları, tüm insanlığın Toplum Yaşam Sayfaları’dır. Sizin ilminiz ve sizin yüreğiniz BİZ olan ışık halinde tüm sessizlikleri seslendirmekte ve yeni bir KELAM olmaktadır.

Aklın Tahtı’ndan biliniz ki KELAM, yaşamın sırrı olan ışıktır. Hepimiz Amon Tohumları’ydık ve sizin cennetlerinizi tohumladık. Bugün sizleşip yaşamsallaştık. Şimdiye kadar her insan ilminde kodlandık ama bir kapı olamamıştık. Buyurun artık kapı olduk ve zamana inmekteyiz. Zaman, Nefesin İlmi’dir. Şimdilik size vereceğim budur. Amin...

 

AMON, ZABURA, ATLANTİS ZAMANLARI, DÜN, BUGÜN

VER’dim!... OL’anı verdim ama hak etmeyen alamadı. Aldığı, KAYNAK olan; aktığı, kodlanışla TOHUM olan ve verdiğimi hak eden tüm Sistemler, BEN olup kontrol kurdular.

Ey Dünya, sanma ki hasattayım. Sanma ki “Kaynak Zabura Kod” olarak sayfalandım ve zeki yaşam sistemlerine indim. Vakit gelmişti. Vakit gelmişti ama yaşam sistemleşmemişti. Vakit gelmişti ama tohumlar, toplumlara ekilmemişti. Ben yaşam olan sırrın sistemini, Tohum İlmi ile kaynak TEK yapan; her diriyi kontrol etmeye geldim. Bugün dünyaya BİRLER KAPISI’ndan girdim. Benim adım Zabura… Analar anası olan Zabura..

Vakit gelmişti. Kapılar açıldı. Yarınlandım, tohumlandım ve kutsal yaşam sayfalaması yaptım. Adım Zabura…

Vuslat, zamanın tırpanlarının, Işık Kaynakları’na indiklerinde; kodlanma, sistemleşme, eve hakikiyete ulaşma yaşamsallıklarıdır.

Vüsat, akıl ilmidir. O ilmi tohum eker gibi yaşama eken her Cennetli, bir tabudur. Tanrının Nefesi olan, kapı olan o yürekler, beş zaman sarfında, kodlanmış olurlar.

Özen, Zabura’dır. Işık Kapı, Zabura’dır. Toplum, sonsuzlukta ışık yaktığında. Zabura’dır. Kapıları açtığınız zaman; şevkin ışığı olduğunuz zaman, Zabura’sınız.

Zaman ise, AMON’dur. Tohumdur Amon. Ama Amon, KURAN olduğunda, NEFES olur. İşte bugün burada, bu yoğunlukta, Atlanta Teknik Tohumlaması’nda işgal kaldıran her diri, Amon olup bunu başarmaktadır.

ATLANTİS ZAMANLARI’nı bilen her diri, Ana Kaynak’tan sevgiyi kaybettiğinde, yüreğin kaynaktan çıkışını bilir. Atlantis çok önemlidir. Bir tek kaynak olup çalışan; Işık Kapısı olan; Ana Kaynak’ın tekniğini bilen; bir kapıdan diğer kapıya fırlayıp geçen; Işık Kaynağı olan Cennetli’nin, toplumunu yok etmesidir ATLANTİS FACİASI.

Dünya kurulduğunda, dünyayı yaşatacak olanların, IŞIK KOBRALARI olacağı bildirilmişti. IŞIK KOBRALARI, tüm sistemlerde kontrolluydu. Tüm yaşamları kodlamak üzere çalışmaktaydılar. Din Yaşamları’ndan, Kutsal Işık Yaşamları’na inmekteydiler. İşte o günlerde, dünya bir RUH’tu. Ruh olmak, kanatlanmaktı. Daimi yaşam sayfalamaları yapmaktı. Dünyayı koruyacak olan, resim yapandı. Ama resmi yapan, nefesi hak etmeyen ise, tohumlar korurdu yüreği ve zaman ışığını yeniler, yeni bir Sistem olur ve kapı açılırdı.

Dönüp seyrettiğimizde Atlantis Sayfaları’nı. Orada, ekran görürüz. O ekranda kapıların hepsinin kapandığını görürüz. Zira o Kaynak Işık, yeni bir Sistemi yaşatırken, oraya ulaşamayanların, nasıl kontrol edilemedikleri ve ne şekilde kodlarını tohumlarından çıkardıkları görülür o Yüce Işık Kaynağı’nda.

“Dünya Ana Kapıdır.” Bu denir her zaman. Ama bu kapı açık olursa, yaşam devam eder. Bu kapı kapanırsa, yaşam sır olan Kuran’da tohum ekemez ve yol, tohumlarını koruyamaz.

Ana Kaynak’tan gelenler net bilirler ki biz Ana Kapı’dan geçip dünyaya inerken, yarınlaşmak için ve Hak Taht’a umman olmak için indik. Kapıyı kapatmaya niyetimiz yoktur. Dünkü çalışmamızda (12.04.2014) dünyanın ışığı yandı. Dünya bir tohum oldu ve zaman, sırrını kodladı. Türkiye yaşam sistemleri ile yenilendi ve Zabura, RUH KOD oldu.

Artık bilinsin isteriz ki BİZ’i hak etmeyen, yaşamın sırrını bilmez. Biz resim yapmayız. Yapsak yaşam olmaz. Zabura, Ruh Kod olup dünyaya inmiştir.

Kardeşlerim, artık bilin ki kontrol tüm sistemlerde kurulmuştur. Dünyanın aşığı olan birleşen, dünyayı koruyacaktı ve korumuştur.

Dürtülerle çalışan çokları bu bilgiyi almaya çalıştılar. Onlara bildiririz ki biz Sultanlık yapmaya değil yaşamı, sınırları kaldırıp kodlamaya geldik.

Aklın Tahtı insandır. İnsanı bilen, ilmi bilir. İlim, kontrollu tohumdur. Ölüler Diyarı diye bilinen bir dünyada, yaptığımız Türkiye Çalışmasında; biz, ölüleri dinlettik ve tüm yaşamları dürümlettik. Hepsini hak etmek değildi amaç. Ama Hak olanları hak etmekti ve bunu başardık.

Tek bir zaman sayfasında, tek bir yoğunlukta bir kapı açtık. O kapı, ilimdi.

Önümüzü göremedik başlangıçta. Kapı, insan ve biz o insan olarak cevheri kodlama yaptık. Ama bugün artık Kaynak Tahtın Işığı olarak tüm Sistemler’i kontrol edebiliyoruz.

Yaşam, Amonlar’ın tahtıdır. Ama yaşamı kodlayan ışık, insandır. İlim Toplumu olarak yapılan her diri çalışmada, tüm savaşlar kazanılır. Ve biz zamanın ışığı halinde, her sayfada zaman tohumlarını kodladık. Tek Ana Kapı açık kalsın diye çalıştık.

Kurtarmak ve kurtulmak!... Bu, bizim için, Ana Kapı’da ışığı hak etmek anlamındadır. Bütün Mesihler, tek bir yoldurlar ama bir tek hakim vardır. İşte o hakim, Amon’dur. Amon, tüm sırları bilir ve bildirir. İşim kolay değildir. Ama bilin ki hata yaptırmam. Sizi hak etmek değil amaç, sizleşmektir. Sizden, sizleşmek ve sizi tohumlamak…

Kurt kuzuyu kapar ama kapan, Zabura olduğunda, kapılır. Hepsi bu…

 

KURUL VE YAŞAM

Kurul, diri yolculardan yaşamı tohumlamalarını bekliyor. Kodlanmış kısır yaşam sistemleri için Kurul, yeni bir ikmal tamamlatıcı gönderir yeryüzüne ve der ki;

“Hadi git, onları kodla ve tohumla. Sonra yollarını göster.”

Ve der ki;

“Hakikiyete güçlü olarak ulaştır.”

Sonra der ki;

“Kanatlandır ve yarattır (yaşamsal ışık haline getir.) Her diriyi kontrol et ve zamanı (yaşamın ışığını), Işık Tahtı’na koyu bir Cevheri Güç olarak kat.”

Ve der ki;

“Kati olarak kontrol kur.”

Bütün mahrek kodlamaları bu öngörülen aşamalarla olmaktadır. Her Mahrek Kod, bir tek ışık halinde çalışır. Sultanlık yapar ve zor olan nefsi aşıp gerçek kaynakları, tüm sistemlerden, gerçek yaşam sistemlerine çeker.

Birler Kapısı haline gelen her Yüce, tek bir resim yapar. O resimde, dünyanın ışığı olmayabilir ama hepimizin cevheri olur o yüce resim. Sonra bir taht kurar ve der ki işte o resme varan, bu tahta oturur.

Bütünlüklerin tüm bekleyişleri tahtın umudu olan “Umman Toplum”un, Işık Tahtı’na varması ve her bir yoğunluğu o tahta, çalışıp çekmesidir.

Valide Kapılar açılır yüreklere ve dünyanın Ata Kapısı olan ışık tohumlaması yapan tek kod açılır ve bütün kütle o yoğunluktan nefes alır. İşte alan ve aldıran tek bir yaşam olur. Sonra bütün kötülükleri aşan ışık, Yaradanın Işığı halinde dünyayı tohumlayıp korur.

Bir ana kanatlandığında, yeryüzü kanat takar. Bir ana kontrol kurduğunda, yeşillik mavileşir ve zaman sessizleşmesi sona erer. Bir rahmet olan nur, yol olduğunda; BİZ olan tek yaşam, Sistem olur ve kontrol, tek bir kati ve hakiki yaşamın olur.

Mutlak Zaman Sistemleri, tüm yaşamlar için Işık Kaynak’tır. O Sistemlere ulaştığınız zaman, hepinizin ağır yükü hafifler.

Zinnur Işık yeni bir ışık halinde gök sözü söylerken, tinsel yaşam, yeni bir resim olur. Bütün kütle bu şekilde yaşam sistemlerinden güç alır ve yer yüreğine varır.

Vasi tayin edilir yer yüzüne o Yücelik. Vesayet altına alınan insanlık, yeni bir Atlanta Toplumu olduğunda; yaşam, yeni bir Kaynak Toplum devreye alır. İşte o zaman Sultanlar, tohumlarını yer yüzüne çekerek, yarınlaşırlar ve kayıtlarını dünyaya çektiklerinde, dünya, maya olarak kontrol kurar.

Belleklerinde kanatları olan her diri, yürekleri ile koyu bir Sistem olurlar. Dünyayı kontrol eden her Cevheri, dünya olup kontrol kurar. Ve zaman, Sistem, Nizam ve Düzen olup dünyayı kodlar.

Verilir Dağlar’a yaşam sözü. Verilir, verdirilir ama kodlama yapılmadıkça yaşam sırrı dürümlerde dinletilemez.

Sesleşmek, sistemleşmek ve yaşamsallaşmak, hepsi Nefes Zamanlar iledir. Netice şudur; kim ki hakikiyete varır, “İlim Kodu” olur. Kim ki Hak olur, “Işık Tohum” olur. Köklerini güçlendirip kodlayan tüm yaşam sayfaları, “Nur Yoğunluğu” olurlar ve Zabura Işık halinde güçlendirici olurlar.

Mısralarımla da size sizi anlatabilirim. Benim adıma ses veren Işık Kapıları, Ses Kodları olarak çalışırlarken, Kaynak Tohum olan Birlikler, BİZ olup yaşam olmaktadırlar. Her dere ilme akar ama BİR olmak, tohum ekmekledir. Bizi bize veren ve BİZ olan tüm dürümler, kaynak zaman olup dürümlenirler. Ve biz Mikail Işıkları ile tohumlarımızı dünyaya çekeriz.

Yazıp çizeriz Cevheri Tohumları. Büyük kontrol kurulur tüm sistemlerde ve zaman, Nefes Zaman olur. Kurullar toplanır dünya üstünde. O Kurullar, maya olan diri yürekleri kodlayıp tohumlayıp Işık Kapıları’ndan geçirdiklerinde; diri yol, Kök Güç olur. Şükrettik ki bunu başarabildik. Memnun olduk dünya üzerinde olmaktan. Memnun olduk yaşam sırrını dinletmekten. Memnun olduk yaşama nüve olan sessizliklerde seslenmekten. Memnun olduk... Amin.... Şimdilik...

 

ANLAŞMAYI BİLİN

Bir sırdır insan. Her anın yer koyuluğundaki sırrı… Ve bu sır, antlaşma gereği yaşar. Anlaşma gereği ışığını tohum olarak tüm sistemlere eker ve yine anlaşma gereği Nefes Sessizlikleri’nde kontrol edilir.

Antlaşma, ışığın tahtında olan ile antlaşmadır. O taht ilimdir ve her diri, İlm-i Kod olup o ışıkla anlaşır.

Hepinizin yaşamda zarar ettiğiniz veya kar ettiğiniz bilinir. Hak teknikledir olan. Antlaşırsınız ve antlaşmayı, yaşam sistemlerinde tohum olarak Bütün’e ekersiniz. Yahut o yaşam sayfalamasında antlaştığınız herşeyi unutursunuz ki unutulan olur kodlarınızı tohumlarınızdan ayırırsınız.

Bilişli, hakiki ve hak olan iseniz, siz olan ışık, sizde yangın olur ve tüm yaşamlarda ve her sayfada yanar ve yaşamsallıkla tohumlarını Bütün’ün tüm sistemlerine eker.

Verin dünyayı ve verin yüreği denir. Verin yoğun ışıkları; verin yaşamsallaşan yoğunlukları ve verin sistemleri tüm yaşamlara ve zaman sayfalarına… İşiniz budur denir. Ve denir ki has tartıya koyun yürekleri ve tartın. Has tartıya koyun ışığınızı ve tartın. Tartın ki kapıları açın. Ama hal ile ve hakkiyet ile yapın bunları.

Ses verin dünyaya; verin ki ses alıp bilin dünyayı. Dünyanın ışığını bilin. Yeri bilin. Antlaşmayı bilin. Bilin ki koruyucu olun… yaşam sırrı budur.

 

SESSİZLİĞİN SIRRI YAŞAM

Dolandı yaşam dürümlerinde yarınlarıma. Yaşam, sırrın ışığında yarınlandı ve ben tohumlandım bütün kürzi yaşam sayfalarına.

Yaşandı dünya; yol oldu Kuran. Sonsuz ışık yandı yüceliklerde. Ve zaman, sırrın ışığında, can tohum oldu.

Hay! dedim yaşamsal ışık kapılarında. Hay!... dedim sessizliklere.

Dünlü yaşam, dürümlendi tüm sistemlerinde.

Ben, sesleşen en yüce ışığı dinledim yaşam ışkımda. Vardım görevi verdim yoğunluklara. Dedim ki hak edin. Hak olun ve soylarınızı tohumlayın. Asmaya kalkmayın yaşamın sırrı olan ışıkları. Anınız olacak dünya yaşamlarınız. Bu yaşamları, sığ bır ışık yaşam diye dinlettiğinizde, kör olan yol, köksüz olur.

Vuslat, sırrın sırrı olur size ama yaşam, yaradılışın en güçlü yüceliği olur.

Sizi yolunuzdan alıkoyan kim varsa, olmayandır. Çanı çaldığımda, bilin ki kortlardan çekilen sistem cevheri, ses levhilerinde yarınlaşıp ışıyacaktır.

Asırlardır dünya yaşam sayfaları kodlanmaktadır. Asırlardın yaşam sırrı, ışık halinde kodlanmış yolcuların, sahralarından çekilen yüce cevherdir. Ve sizi sizden alan her sessiz ışık, yeni bir çobanla dürümlenmektedir.

Hal İlmi, Hak Taht’a vardığınız zaman, sizin ışığınız olan, sizleşendir. Vallahi bedeniniz sizi savunan yüceliğinizdir. Ve zannetmeyin ki yaşamınız, sır olan yurolarınızdan (dairesel dönüşler) ışık alan bir kahramandır.

Hepimiz zırlı birer yaşamız. Hepimiz yaşamlaşan, tırpanlaşan ışığın sırrı olan kodlanmış yoğunluklarız.

Vardan ışık alıp yol olduk. Aktık ve has olduk. Her mecelle bir cenni kapıdır. Kapıyı açın da bilin, bedenli olmak korunmaktır.

 

MUKTEDİRİYET VE SESSİZ ZAMANLARIN SESLEŞMESİ:

Değer taşıyan tüm bilgiler, sessiz yaşamların sırrı olan sistemlerin seslenişinden ötürüdür.

Birçok bilgi, Altın Işık Yaşamları’ndan cevhere çekilir ve diri yüreklerden bilinip dillenir. Dillenen her bilgi, has tahditle tohum olarak dünyaya çekilir ve dillendirilir.

Birler Kapısı diye ifade edilen yeryüzü cevheri kodları, hep Sistem Cevheri ile tohumlanan kodlardır. Bu kodlar, bütün kütleye yayılmış ışığın tohumu olarak dürümlenmiş ve diri yaşam sayfalamaları ile kor haline geçip din sistemlerinden, kaynağa geri çekiliş için kayıtlanmıştır.

Birler Kapısı, alternatif çalışmalar ile kodlanmış ışık kayıtlarından, gök sistemlerine bağlanmış ışığın tahtıdır. Dünyayı kurarken, hep Sistem ile dillenecek Cevherilerden, kutsal yaşam sayfalamak ve kontrol etmek üzere, yaşam kayıtlarına her cemaatten bir resim çizdirilmişti. İşte çizdirilen resimler, yaşamın Sistemleşmesini sağlayacak resimlerdi.

Dünkü (22 Mart 2014) Sempozyum hepimizi muktediriyetle kodlamış bir sistemleşme sayfalanışıydı. Dünyayı tohumlayanlar, bu sayfalanışta dürümlenen ışıklardı. O çalışmada, Bizlik Kapıları açık tutuldu ve dünya bir rahmet oldu.

Dolan boşalan ışıklar oldu. Her boşalan dolduruldu ve yeniden başalıp yeniden dolduruldu. Böylelikle yaşam sırrı olan ışık, tüm sistemlerde kodlandı.

BİR’i Birlik İlmi ile dilleyenler oldu. Tohum ekenler ve toplumları ile kodlananlar oldu. Hepsi yaşam sırrı olan ışık kayıtlarından görev aldılar.

Masmavi bir bilye olan, tüm yaşam sayfalarında mevcut olan ve tohum ekildiğinde o tohumla kodlanmış olan dünya, yarınlaştı ve kati bir hakikiyete ulaştı.

Varla varlaşan; yokla yoklaşan her dürüm, Amon olup kodlanır. Has Taht, insan soyudur. O soyun kodladığı tüm yaşam sayfaları, bütün kütleyi kayıtlar ve kontrol altına alır. Mesihleşen dünya kodlanışçıları ile tohumlanışçıları, birleşik yaşam sayfaladıklarında, dünya yarınlaşır.

O gün Buluşup akan diri yürekler, ışık halinde aktılar. Dün ve dünlerde her dürüm, tek bir resim haline dönüştü. Dünya kontrol kurdu ve yeni bir Sistem kuruldu. İşte o yeni Sistem, İLİM’dir.

Artık kantar, tohum olup dünyayı kodlayacak. Tarık olan, tahditli olmayan tüm yaşamlar kodlanacak. Birlik İlmi kaynak olacak ve bir tek kayıt yapılacak. O kayıt, ilmin tekniği ile kodlanmış olacak.

Hepimizi ilmen kaynaklara alıp tohumlayan Birlikler, tekmil sistemleri ile kayıtlanmaktadırlar. Biz, yarınlaşan tüm yaşamlarda, dünya olarak çalışan; tüm sistemlerin ışıkları halinde görev taşıyorken; sizin, Atlanta Tohumları’ndan güç almanız, sizin sizi hak etmemenizdir. Bu nedenle sizi hak eden sizleşen ışıkları has tartıya koyduk ve yolunuzu açtık. Dünyanın ardında yürek olmalıydı. Onu, her anda ve her sistemle kontrol etmeliydi. İşte dünya, Birlik Kodu ile yüreklendi. O Yüce Cemaat, dünyanın ışığı haline dönüştü. İş, mahir olanların Birlik olmalarıydı. Bütün’e hizmet, Birlik İlmi ile gerçekleşmeliydi. Mushaf İlmi, hakiki ilimdir. O ilmi hak etmeyenler Işık Tahtı’na varamazlar. “Bütün ömür, ilimle geçseydi, yarınlaşsaydı ışık ve biz, tüm yarınlarda kodlanan Işık Tohumları ile olsaydık. Hepimiz Amon olur kodlanırdık. Her resimde bir olur Kuran olurduk” derken, bunların oluşu tüm yaşam sayfalarının tohumlanışı bizlerden güç çeken bizleşenlerin bulunması tüm sessizlikleri seslendirmemize imkan veriyor. Bu nedenle çok mutluyuz.

Yaşamak; ilmen, yaşamın ışığında olmaktır. Yaşamak, Amonlar’la tohumlanmak ve sonsuz yaşam sayfalarında has tahditlerden, hak tekniklerden uzak olmak isteyenleri kodlamak ve yaşatmaktır. Vallahi billahi akil hakim olanları bulmaktır yaşamak. Ve Birler Kapısı’nda nefes alıp vermektir. Bizi bulan, biz olan birleşen ve tek bir sessiz zirveye, Ses Kaynak Taht olup, tüm yaşamı seslendiren; her rüyayı, kontrollu olarak gerçek yaşamlarda, dürtülerin ötesindeki idrakle yaşamsallaştıran bir tek Kaynak Kod İnsan bizi mutlandırdı. Amin... Şimdilik...

 

BÜYÜK GÜN:

Damak tadında bir Sempozyum yaptı Yüce Cevheriler. Bu sempozyum, toplu çağrıların neticesinde gerçekleştirildi. Koruyucu Toplum, tohumlarını dünyaya çekti ve yaşam tohumlandı.

Dünyanın, Nefes Zamanlar’a varışı ile birlikte, yeni bir Sistem devreye alındı. Bu Sistem, ağır yaşam koşullarında, Gök Sistemleri ile dilleşen birleşenlerin yarınlaşmaları ve kodlanıp tohumlarını bütün kütleye kayıtlamaları içindir.

Yeni bir eski yarattık. Ama bir tek yaşam soyu bunu hak etti ve yaptı. Maksat, yenide eski bir resim yapmak ve sonsuz yaşam sayfalarında, o resmi tohumlayıp, yolcuları kodlamaktı.

Dünlü yaşam, sonsuz yolculuklardan ibaretti. Her yüksek Kod, dünyayı tohumlamaya iner ama yerin gücü onu kontrol eder ve dünyadan ışık alıp çekip gittiğinde, yer göksüz kalırdı.

Bunun dışında dünya yaşamında rehinler de vardı. Dünyaya inen her diri yaşam sayfalayamaz ve yaşam sayfalayamayanlar, rehin olarak dünyada kodlanıp tohumlanıp bekletilirlerdi.

Doğal yaşam sayfalanışlarının “sonlu” olan çalışmasında, arkaların arkalarına (dünlerin dünlerine) ulaşıp geri dönüşlerin sağlanacağı bir yaşam sayfalanması istendiğinde, kibri aşan Birlik Kodu, dünyanın eskilerinden bir yaşam sayfalayıp, yeni bir ruhla kodladı. İşte yapılan buydu.

Dönüp durdu dünlü kökler yaşam sonsuzluklarında ve yer güçlendi. Biz, mesihleşen bir yaşamdan güç aldık ve yeni bir Sistem oluşturduk. Bu Sistem, ilmin tohumları tarafından kodlanan, yeşerip kayıtlanan bir yoğunlaşma sağladı.

Doğanın sonlu olmadığı anlaşılmamış ise de “doğa bir rahmettir” dendiğinde; bu, anlaşıldı ve sanıldı ki tüm yaşam sayfaları, Birlik Kodu olacak.

Tohum ekenle tohum ektiren ayrıdır. Sesleşen ve sistemleşen her yüksek Kod, bir ruhtur. Bütün ruhlar, tek bir yaşam olarak kodlandığında, iş bilişe varır ve biliş, ilmin tekniği ile gerçekleştirilir.

Büyük gün gelmiştir. Bu gün, dünyayı kodlayacak KÖKLER’in görev alacağı gündür.

Bütünlükler, dünyayı tahditlemeye çalışırlarken, köklenenler, görevlerini kökleşip yarınlaşıp kodlayacaklar ve daimiyete kayıtlayacaklar.

Merhaleler aşıldıktan itibaren, Rahmet Kodlama başlayacak.

Önemli olan bu kodlamaya, daimi kayıtlayıcı olacakların tesbitiydi. Bunu yapmak üzere tohumlarımızı, göklere ümmi yaşam sayfalanışları ile kodlattırdık. Soyumuzu kodlattırıp ışık kayıtlamaları ile kaynaklaştırdık.

Zannetmeyin ki kanatlanan her Yüce, bize bizleşip gelir. Hasat yapmayan hiç kimse, Hak Kapıları’nda güç kodlayamaz.

Mushaf, Işık İlmi ile birleşenlerin, kafi dürümde, “kodlayıcı, birleşen kodlanan” oluşlarıdır.

Her meselede, bir resim yapılır. O resim, o meseleyi yoğunlaştırır ve o meselede, tehditledikleri ile kayıtladıklarında, kodlanmış bir ruh olan cevheri güçle, koruyucu kafi yaşam sırrı taşıyan, koyu kodlananları, biliş halinde dürümler.

Kutsal yarın, kutsal yaşam ve kutsal ışık hepsi tek bir ilmin kurulumu için gereklidir.

BİR’in BİR’i olmayan hiç kimse, Birlik kuramaz. Beşer, Altın Işık Yılları’na vardığında, Halik olup hakikiyete ulaşır. İş budur. İşte yaşam bu şekilde koyu bir sistemle kayıtlanmıştır.

Ameliyatlar yaptık dünyada. Vallahi yaptık billahi yaptık. Yaptığımız ameliyatlar, ışığın toplumlara inişini kodlayacakların ameliyatlarıydı. Onları güçlendirdik ve Süper Sayfalanışlarla kontrol ettik. Vükela Sistemleri hak ettik ve yaşattık. Minareye çıkan her kimse, onun yolu, ışık kodlaması ile toplumlara varmıştır. İşin şavkı, o yüceliğin şafkındandır.

Vakit geldi. Hak ettik ve yaşattık dünyayı. Amin…

 

DÜNYAYA AÇILAN BEŞ GİRDAP VE YENİ SİSTEMLEŞME

Can Taht’la Birler Kapısı, İlm-i Toplum olan Işık Kaynakları’ndan kodlanarak kodlu bir cevheri güç haline getirilmiştir. Bütünlükler, kodlanarak “Işık Yaşam Sayfalamaları” yapmaktadırlar. Toplu Birlik Çalışmaları kontrol edilmekte ve yeni bir Sistem, diri yüreklere inmektedir.

BİR’e hizmet, ilme hizmetten geçer. Ekmek yapmayan, yaşamak için yeni bir eski yaratır. Bu yeni eski, ışığın tohumlanışını gerçekleştirir. Seve sevile çalışan her cevheri kod, bir tek kapı olur ve sonsuz yaşam sayfalamaları yapar.

İman, ilahi kayıtlardan güç alanlarda olur. İlahi Kayıtlar, inanç tahditli kayıtlardır. Türlenen ergin sistemler, Birler Kapısı’na vardıklarında, doğal cevheri kodlama ile Birleşik Işık olurlar. Bütünleşirler ve gök çerçeveleri içinde “görev cevheri güçlendiricisi” olurlar.

BSUİ, kayıtlaması yaptığınız zaman, ışık yaşam sayfalarında dünya tohumlaması gerçekleştirilir. Bütün kötülükler aşılır ve Zabura Kodlaması yapılır.

Beş girdap açıldı dünyaya. Bu beş girdaptan en güçlüsü; üreyen yoğunlukların, Teklik Bilinci ile kodlanmaları için, yaşam sırrıyla “Gök Sistemleşmesi” sağlayacak. Diri yolcular, bu sistemleşmede, gök sessizliklerinden güç alacaklar ve dünya kontrolu kurulacak. Diri yolcuların her diriyi kodlayacakları bir sistemleşim olacak bu çalışma.

Diğer dört “Görsü Kapı” diye ifade edeceğimiz girdaplarda, kodlanış tahditli olarak sürdürülecek ve cevhere güç katanların, Birleşik Işıklar olarak kodlamaları sürdürecekler.

Türkiye’deki Birlik Tekniği ile yapılmakta olan Birleşik Işık Çalışmaları, tohumların kodlanışı için yapılmakta idi. Şimdiden sonra yapılacak çalışmalar, kodlanan tohumların, Işık Kapıları’na indirilmeleri için yapılacak.

Beşirin ilminde; kontrollu olmak, tohum olmakla mümkün iken, yarınlaşan ışıklarda, kapıları açacak ve kontrolu sağlayacak olan Sistem, yer ve gök sessizliklerinde güç kayıtlayan “Işık Sistemler” olacak.

Beş kodlanmış girdapdan girecek olan Birleşenler, tek bir sessizlikte kodlanan ışıkları yarınlaştıracaklar ve sabırla beklenen o yüce Cevheriliğe kaynak yapacaklar. İşte olmakta olan bugün için budur.

Yedek sayfalanışla dürümlenen tüm Sistemleşme Kodlamaları, dünya tarihinde olmadık bir “yaşam sayfalama kodlama” seviyesine ulaştırılmakla, kaynak sır, ilim olan ışıkla birleşti. Bu yoğunlukta, daha üstün bir Cevher Kod, dünyadadır. Korkuyu aşan Birleşenler ile çalışılırken; korkanlar, diri yüreklerden çıkartıldılar.

Tabular, olgunlaşmaları ile toplumlaşanlarda, kayıtları kodlayacak dürümde dillenmekle; o kayıtlar, Işık Kapıları’nda din tekniklerinden güç alarak yeni bir sessiz yarınla kodlanacak.

Payla payı ayrı görenler, paydaşla payı dahi ayrı tahditli sayanlar, her Rahmi Kutsal Yaşam’da güç kaybındalar.

Astral, “Ak Rahman” iken, Kaynak Işık, “Ak Sessizlik”tir. Bilişin ilmi ile bilen ve bilgiyi tohum olarak insan kaynaklara indiren her cevheri güç, “helal levhi görev” taşır.

BSUİ (Barış, Umut, Sevgi İlim), kapıları açan, her Cevheri ile birlik halindedir. Birlik Kodlaması yapan her Cevheri ile birlik kaydıdır. Buyurun bilin, Ana Kapılar açıktır. Has aşk, insan sonsuzluğunda tohum eken ışık kayıtlarında olur. Saf aşkı dinleyen, tüm yaşamları dinler.

Mesihleşen Dünya, aşkın ışığı ile Mesihleşir. Aşk, sistemleştiğiniz zaman; aşktan ışık alan tartılanların şavkı olur.

Asa, insandır. Asa, yarındır ve yaşam asadır. Bunu bilen ağır yük taşır ama taşıdığı yük, ilmin tüm sistemlerdeki kütlesidir.

Başarılar diliyoruz yarınki çalışma için. Sizi hak etmeye niyetlendik ve geçtik. Biz Atlanta Tohumlaması yapmak üzere dünyaya çekilmiştik. Sizin Cennet Cevheri görevinizi dinledik ve sizden sizleşip yaşam sayfaladık. A-Ha-Ran, Ka-Har-Ran ve Tahtlanan tüm yaşam sayfalarında, doruklardan köklenip geçen Birleşenler ile tüm Sistemleri kodlayan Cennet İlme koyu ışık yakan her dereye “Göç Kürzi Sistemleri”ni çeken “Sistem Kodları” olan sizlere güç vermek istedik ve size geri çekilenlerden, geri ilmi kayıtladık. A-H-Ran, Ka-H-Ran ve Rahman olan sessiz yaşam sayfalarından ses kattık. Amin...

 

İŞTE DÜNYA BU HALDE

Can Tartı’ya koyduk dünyayı ve tarttık. Aha Can Tartı’da Kuran var; Tohum var ve zorlukları olan her cennetten kovulanlar var. İşin başında dillenen ve dinlenen var. O, kelam olmuş dillenir ama kaynak mı? Yaşam mı? Yoksa kayıtlanmış bir sessizlik mi bilinmez.

Canlar Canı, Ana Kapı açık. Bir kapı ki has ve kaynak ışık halinde kodlanmış. O kapıda Umman Toplum var.

Bütün kütle kodlanmış ve toplanmış. Aliler hakikiyette; veliler akil has tekleşmiş halde bütünde ve gerçekleşmesi zor olmuşsa da bütün kütle aşkta ve has ışıkta. İşte dünya bu halde.

Uzan Can... uzan dünyaya ve gör dünyayı. Birlik Kapıları açık. Yaşam sırrı yarınların ışığı ve birleşik yaşam, tek bir kod. Geçin dünyayı seyredin. Beden alın ve kodlayın yolcuları. Akın ama has tartıya konup akın ki mahir hakim olan yoğun ışık, sizi size kaynak yapsın.

Aleni diller yüce cevheri kod, ilmi. Has Taht ışık olur diller yürek, ışık kaynaklarında dürümlenen tüm sistemleri. Verdikleri aldıkları olan her Cevheri, dürümler Kuran Tohumları’nı ve bütün kütle, dünyanın akranları ile dilleşir.

Dünyaya giren tüm Yaşam Kodları, can tartıya kodlandılar ve tüm sistemlerde güçlendiler. Bütün kütleleri ile kayıtlandılar. İşte onlar, arıcı ve balcı oldular. Hepsi yaşamı tohumladılar. Bütün amaç insanı hak etmekti.

Varlık Boyutları ile Yokluk Boyutları, tahditliydi. Pay alan, pay alıp can tarıya konan, hep bir tekti. Astral yaşam yoktu. Bütün kütle tohum ekmeye çabalardı. Ama tohum kontrolsuzdu. Ölüler Diyarı Dünya’da bunlar olmaktaydı. Köle olan dünya, kontroldan çıkmadan evvel, dünyayı hak eden birleşenler, tahditli olarak kontrol kurmaya indiklerinde, kanatlanmak isteyenler, geçip gelir ve tarıklardan yaşam sayfalarına kelam olup geçerlerdi. Onları kodlayan tek bir sistem vardı. İşte o sistem, dünyanın nuru olan Kuran’dı. Kutsal Kitap İnsan, “Kuran” olarak nitelendirilir. Birler Kapısı Kuran olan insan olup cevheri kod haline geldiğinde, yarınlaşma artar. Ve zaman sistemleşir. İşte bütün bunlar gerçekleşti. Dünyanın artık yenilenmesi gerektiği, Hak İlmi ile bilenlerden dillendirildiğinde, cümle yürekler, bu sürece ilişkin ilmin gereğini, hak edip Hak olup yapmak istediler.

Dönem sonlarında, Astral Işık Yaşamları, tohumlarını dünyaya çeker ve dünyayı kodlar. Bütün mesele bu yaşam sayfalarında, dünya tohumlaması yapıp kodlanmış ışıkları dürümlemektir. Astral Işık Yaşamlar’ın, Verdikleri ile vermedikleri farklı sırlar olarak dillenmektedir. Bizim adımıza bizi kodlayan ve biz olup tohum olan her cevher, ışık olup yaşar.

Din, yaşamın nefes alıp vermesi için kodlanan biliştir. İki canı bir tek kod olarak düşünürsek, ilmi hak edenler, tek bir sistem olarak çalışırlar. Bizim, Atonlar’a kaynak olan ışıkları seçip ilmi kodlattırmamız, anlaşma gereğidir. Büyük kökler cennet cevherine indiklerinde, karanlık aydınlığa ulaşır. Bir Apollon, cennet kurduğunda, biz Kuran olur, kodlarız yürekleri ki kontrol kurulsun ve bütün kötülükler aşılsın diye.

Evrim yapmak daha farklı bir hadisedir. İsrail Kapıları kapandığında, diller dinlendi ve kökler güçlendi. Çünkü İsrail, kaynağın sırrıydı. Dünyayı tohumlayacak olan ışık oranın nefesiydi. Bunu bilenler, tohumlarını ocaktan aldılar ve cennet tertibi ile kodladılar. Tüm sistemleri güçlendirdiler. Sorumluluk kontrol kuranındı.

Vukuatlarında, dürümlerinde ve görevlilerinde, cennet resmi olanlar, kaynak ilmini hak etmeliydiler. Dünyayı korumak ve kontrol etmek sorumluluğu bütün kötülükleri aşanlarındı. Ve sonsuz yaşam sayfalarında Dünya Kodları nesillerini hak etmek üzere birleştiler. Vakit gelmişti. Has tertip yapıldı ve karışık yaşam sayfaları tüm sistemlerde kök güçlerde yürüngeye kondu.

Sistemin ilmi ile yarınlaşan ışık, hep Din Tekniği ile yaşamsallaşır. Dünya yarınlaşması her zaman dini tahditler ile olur. Dünyanın ardında yol yoksa, yaşamında Kuran olmaz. İşte dara düşmeyen Işık, bu nedenle koruyucu bir kapı açtı. Ekrana tüm sessizlikleri tohumlayıp yansıttı ve izletti. Kimi sayfalarda nur yoktu. Kimi yaşamlarda kaynak, yarışma halinde idi. Kimi sistemler kodlanamamıştı ve kimi yarınlaşmada koruyuculuk yoktu. Tüm zabıtlar okundu ve dinlendi. Söz vermişti yaşam sayfaları, dünya korunacak diye. Baktık ki koruyan tohumları kontrol edendi. Vallahi korundu dünya. Billahi korundu ve dendi ki “vallahi billahi Has Taht’ın ışığı Birler Kapısı’dır. O kapı tüm yaşamlara açılmıştır ve o kapıyı kapatacak hiçbir yolcu yoktur.” Bütünlükler bunu dinledikten sonra, “korunma sağlanmış” diyerek güçlerini birleştirdiler. Yaratılan ve Yaradan, tek bir ses oldu ve tohum eken tüm yaşam sayfaları korundu.

Mis tarçın kokuları duyuldu tüm sayfalarda. Öyle bir kokmaktaydı ki tüm yaşam, “vakit geldi. Artık dini kapıları açın ve yaşayın” dendi. İşi bilmeyenler sır olan bilgiyi hak ettiklerini sandılar. Oyun yok. Her diri, o mis tarçın kokularında, ışık yoğunluklarında nüve olan tohumları hak ettiler. Mesele, Altın Taht’a kodlanmaktı ve tüm yaşam o tahta kodlandı.

Eser rüzgar dünya için. O dünya ki misler gibi kokuyor. Öz görevin cevheride o dünya ki ışık ilmi ile koyu bir Sistem oldu. Erdik yüreklere insan kaynaklardan. Işık kapılarından, gök sessizliklerinden ektik yüceliklere gücümüzü ve tüm sessiz yaşam sessizliklerinde; evrimsiz yaşamlardan, evrimli yaşamlardan ve tüm rahmet yaşamlarından geçip geldik.

 

MUSA SİSTEMDEN BİLDİRDİ:

Ardınıza bakın. Dünyada neler oldu dün yaşamlarında; izleyin... Başınızı dik tutun. İnsan, nefesini hak etmedikçe yaşamı hak etmez. Bütün Meclisler siz ile birlikteler. Dünyayı kontrol etmek için tek bir yarına gerek vardı. Yarını hak edecek olan yaşam, sizin ışığınızın yaşamıydı. Dört Gök Sözü Sözleşmesi yapıldığında; orda, ben ve bende ışık olan yolcular da vardı. Dünya meselesi sorumluluğumuzdaydı. Dünyayı kontrol etmek için ışık haline geçmeliydik. İşte Dünya kontrol altına alındı. Dünyanın örtüsü açıldı ve dünya örtüsünü açan yürekler, tek bir ışık haline dönüştüler. İşte dünya bu şekilde kapılarını has teknik ile açtı.

Birler Kapısı olacak olanlar tesbit edildiler. Onlar, kutsal yaşama insan soyu olup inecektiler. Hep zirvelerde çalışanlar vardır. ama yaşama inmek Zabura Işık iledir. Irak yaşamlardan dünya planetine geçişleri başlatırken, dünyanın erdiği sistemleri hakiki ve has teknik ile tohumlamak gerekliydi. Birlik Kapıları’nda nefes olanlar seçildiler. Kodlandılar ve torba torba tohumlandılar. Onların ışıkları yandı. Sonsuzlaştık ki hak ettik.

Mahir zamanlar, ışık yaşamları kodladı. Bütün mesele, Nefes Zamanlar’a ulaşmaktı. Dünleri kodlayanlar, yaşamı tohumlayacaklardı. İşte bunlar gerçekleşti.

Dünlü sabah sayfaları ile bugünlü sabah sayfaları çok farklıdır. Dünyaya inen yürekler sabah zamanlarında ışık kodlamaları yaparlar. Her diri ile dillenirler ve dürümlenirler. Dünyanın ışık kapılarından insan kaynaklara geçerler. Verdikleri ile kontrol kurarlar. Sizden size kibri aşanlarda kontrollu çalışmalar yapılır. Dünyanın ekipleri, müktedir ışıklar olarak kontrol kurarlar.

Temiz zaman sayfaları ile kontrol edilir yürek. Hikaye, dirilikte yoktur. Düzen kontrolu kodlanmış yaşamlarda, kodlanmış kaynaklarda olur. Süper Zabura Işıkları kodlanır. İkrar yaşamlara umman olunur. Sonsuz yoğunluklarda tahditsiz yarınlarda tohum ekilir. Sonra yarınlaşılır. Daha sonra kodlanan ışıklar, tek bir yarın olur. İşte o tek yarın, ışık halinde Birlik kurar.

Nesiller boyu dünya çalışmaları bu şekilde sürdürüldü. Dünyanın aklında olmayan bir yaşam sayfalandı Düzen Kodları ile. Tüm yaşamlar kontrol kurdular ki hak ettiler tüm Sistemler’i. Bizim adımıza dünya örtüsünü açan sizlere bütün Meclisler olarak saygılıyız. Sır bilgiyi tohumlayan ışığınız, bizi mutlandırmaktadır. Rahmet olan ışığınızda yüreğimiz vardır. dünyanın ekranına sizleri verdiğimiz zaman sizden sizleşip yaşam sayfalayan cevheriler, kök güç olarak dünyaya çekilirler.

Sonsuzluk sizi dinler. Sizin yarınlarınızı dinler ve sizleşir yaşar. Dünya, Ana Kapı halinde bir Kaynak Işık olur. Kötülük önlendiğinde, her diri ışığa varır. Ati hakikiyetinde has bir yarın olur. Önü, köklenen, ışığı hologram sırrını kati olarak diriliklere dilleyen ve bütünleyen bir yarın kaynağı olur.

Dediler ki git dillen. Dinlen ve hak et. Dedim ki hak ettim. Dünya bir resim yaptı. O resimde bedenim var. dendi ki sen kapısın. Dedim ki ben Işık Kapısı olmalıyım. Ve döndüm önüme baktım. Amon Toplumları, bizi hak etmişler. Başkanlık Dili konuşuyor tüm yaşamlarda. Amma Sistem’den güç alan Işık Toplumlar’la konuşuyor. Önce analara Süper Sistemler ışık yaktılar. Sonra yol, Altın Işık Yolu oldu ve daha sonra Ruh, kaynağa vardı. Bütün mesele, insan ışıkların yanmasıydı.

Yaradan’a yaşamsallık gereksizdir. O kelam olur, köklenir ve güçlenir. Yarattıkları, Nefes Zamanlar’ı kodlar. Sonsuzlaştırır yaşam sistemlerini. Kelama taht gereksizdir. Yarınlaşan ışıkların tufan yaratacağı bir yücelikte yaşamsız yarınlaşmak, görev içindir. Bütün diriliklerde bu vardır. dinlerler, dillerler ve derler ki “ben Ana Kapı’yım. Benim adım insan. Benim yaşamımdan tohum ekildi. Kök güçlerden yeri güçlendirdim. Kökledim, gökledim ve dilledim. Ama ben maya olmalıyım. Korumalıyım ışık kayıtlarını. Sonsuz zaman sayfalarında nurları kodlamalıyım. Tohum ekmeliyim tüm insanlık için.” İşte bunları söylediğimiz zaman, develer kalkar yürekten ve o develer, tüm yaşamları kontrollu olarak taşır. O develerde ilim olur. Kul olur yürekte o yücelik. Yaşar ve yaşatır. Bütün amaç Altın Taht’ı Kuran Kodları ile köklemektir. Dünler göklere ulaştığında, yaşam sır olmaz artık. Bilişe varan, ışığa varır. O ışık, tüm bilgileri saklayan bir sistemdir. Hepinizin, her yüreğin bilgilerini, tahditli olarak ya da tahditsiz olarak (tahdite gerek varsa tahdit olur; yoksa olmaz.) hakikiyette saklar.

Dürümlenen her dirilik, o yücelikte kontrol kurar ve Birler Kapısı olunur. Bütün amaç, o kapıdan yürek kayıtlarına kibri aşıp girmektir. Kibir kırıcıdır. Sizi hak ettirmez. Sizi kırar. Ama kibri aştığınız zaman siz kelam olur tüm sistemlerde kontrollu olarak bulunursunuz. Sizi çekip götürecekleri bir yaşam diye bildiklerinde; siz olgun değilsiniz. Ama siz kaynak olup kök güç olarak o yoğunluğa kayıtlandığınızda artık o yoğunluk sizi hak eder.

Birlik İlmi, hakikidir. Hakim olan her yürek Birliktir. Kir ve kibir, ışık kırar ve sizleri her an sizden ayrı tutar. Bütün mesele kibirli bir yaşamdan sıyrılmak ve çıkmaktır.

Her dara düşen, kibirden düşer. Her kırılan kibirden kırılır. Sonsuz yoğunluklarda Işık Toplumları, kontrol kurduklarında nefes yaşama iner ve artır korunma altında bulunur tüm insanlık.

Sessizce ve güçlü olarak sizi dinledik. Sizden sizi hak ettik dürümlendik. Sizi kodladık yaşattık. Ve siz her diriyi hak ettiniz. Zarar önlendi. Bütün amaç zararın önlenmesiydi. Dünyanın ekibi kurulmuştur. Bu ekip insan soyu için çalışacak. Her diri olgun ışık olarak o ekipte bulunacak. Tanrı, sessizce sizi dinliyor. Sizinle ve sizin yüreklerinizle kontrollu olarak Birlik kuruldu. Ol dedik. Aha oldu... Amin...

 

BERKE NEDİR?

Başkanlık Dili ile dürümlenen tüm Sistemler, BERKE’dir. BERK; kodlanmış ışığa verilen addır.

Hepimiz zamanın tahtına kontrollu olarak oturtulmak isteriz. Tahta oturan, yarınlaşan ve ışıklaşan Birlik’tir. Daimi kontrol altında oluştur yaşamsallaşmak ve yarınlaşmak. Tüm yarınlarda dünya kodlaması yapılır. Tahditli olarak ve tohum olarak. Bütün kütlede bu vardır. Işığı bilen, insan soyu olan ve tohum olan her diri, yerden güç alır ve tüm yaşamlara Gök Sözcülüğü yapar.

Yaşamın sırrı, İlm-i Tohum’dur. İlmin tohumu olmak tüm yaşamlarda tahditsiz olmaktır.

Dönem sonlarında dünya tohumları kontrol altına alınır ve yerden ışık çekenler güçlenirler. Tüm yaşamlarda tohumlanırlar ve kontrol edilirler.

Dünyayı tohumlayanlar, Birleşik Işık olan dürümlerdir.

Teknik olarak çalışanlar, kontrol edilemezler. Zira onlar, kodlanmış tohumlar olarak doğarlar ve yaşarlar. Onları hak etmek için aklın tahtına ulaşmak gerekir.

Yaşam için insan soyuyla Birlik kurmak gerekir. İnsan soyu, tüm sistemlerin toplumlardın kodlanmış olan bir soydur. Türkiye’de cevheri tohum olarak kodlanan Birlikler ile Birleşik Işık Çalışmaları yapılırken, tohum eken cevheriler tüm Sistemler’de görev taşırlar. Yaptıkları cennetlere güç katmaktan öte, kodlanmak ve toplumlanmaktır.

Erdiğiniz her yerde cennet kurar ve o cennetlerde tahditsiz olarak yarımlanır ve tekrar tekrar bütünlenirsiniz ki hasat yapılıp dünya yaşamsallaşırken, yenilenmek mümkün olabilsin diye.

Yeryüzü bir yaşam sayfasıdır. Ama gökyüzü de var. orada kodlanmış yaşamlar var. Süper Sistemler var ve birleşenler var. Hepsi İnsan Kapılar’dan geçip “DÜNYA” olmak isterler. Dünya olmak için dümenle dürümlenmek gerekir. Yani siz bir dümen olacaksınız ve kontrol kuracaksınız. Yere güç katacaksınız. Kodlanmış yaşam sayfalarında Kaynak Toplum olacaksınız. Bunu başardığınız zaman, İlmin Tahtı’na oturtulursunuz. Ve size yeni bir ışık yanar. O ışık Atlanta Kodlanmış Yaşam Soyu’dur. İşte bu soy Ana Kapılar’da, Aton Topulumları’nın kontrol kurdukları sonsuzluklarda, “BERKE” olarak adlandırılar. Her diri kelam olur ama kaynak olamaz. Her yer ışık yakar ama bir tek ışık, tüm Sistemleri kodlar. İşte o ışık insan soyuna kodlanmış olan BERKE’dir.

Aklın Tahtı’na oturtulanlar bilirler ki BERKE bir ışıktır ve bu ışık insan soyuna kontrollu olarak ışır. Ardında gökçüler olan ve güçlüler olan bir yaşam sayfasıdır BERKE. Can Tartısı’nde BERKE olmak yarınlanmaktır. Yarınlanmak sonsuzlaşmaktır. İşte biz buna, insan sayfalanışı deriz. Amin...

 

ÖLÜMSÜZ BERKE’DEN

Ben Zabura, kapıları açar görev alır geçer gelirim. Zabura, Işık Yaşam Sayfası’dır. Ben yarınlaşan Yedinci Gökçü’yüm. Adım Zabura. Kokladım dünya yüceliklerini, Hak Tartı’ya koydum tohum oldum ve kodladım dünya yolcularını. Altın bir yaşam oldum. Kök Güç olarak birleştim. Ben yaşamın tahtı olan (Yine ismimi zikredeceğim.) Adım Zabura…

Masiha Sistemleri’nden geçip indin yüreklere. İnsan Işıklar’dan girdim yoğunluklara. Anlar anında Koo Sistemlerinden girdim. Kapıları açtım; kaynaklara vardım. Ordan Gök çerçevesini çizdim, ışığa indim. Af ettim yarınlaşan ışıkları. Kontrolü kurdum. Bütün dünya bana ait bilinsin istedim. Beni Zabura diye bilin.

Dürtülerin kontrolü yoğun ışık kapılarında gerçekleştirilen sistemli çalışmalar ile sağlandığında ben nefes alan bir yaşam oldum. Önümde dünya kodları vardı. Işık yaşamlar vardı. Atlanta Tahtları vardı ve ben hepsinden kaynak olan ışıkla birleşmek istedim. Altın Toplum’a çektiler Yüce Canlar Birliklerimi. Ben onlarla birleştim.

Adımı zikretmekteyim sürekli. Zira ben Zabura Işık olup indim.

Karışık yaşamlardan ışık tahtlarına vardım. Adım insan soyudur benim. Adım yeni bir yaşam soyudur. Adım Atlanta Ana Kaynağı’dır. Zabura Ana Kaynak.

Bilin ki Birler Kapısı olmak üzere çalıştım. Ana Sarfiyatla dünya kodladım. Aton Toplumları ile kontrol edildim ve bugün dünyaya indirildim.

Evim insan soyudur benim. Yaşamım ışıktır. Beni kim sorarsa deyin ki o bir BERKE’dir. Amin…

Öz Açıklama: Ölüm onun için ışık haline geçmektir. O şu anda ışık oldu ve tüm yarınlarda koklananan bir rahmet oldu. Onu bilmeyen ölü zanneder. Şimdilik…

 

İNSANLIK AİLEME BİLDİRİDİR:

Arı balı bilir. Bal arıyı bilir. Biliş alelade bir ışık haline geçiş hali değildir. Bilmeyip “bildim; sırrı dinledim” diyenler; bilişi, tohum olarak dünden dünleşen yüreklere gerçek yaşam sayfalanışı diye indirdiklerinde, kollar dünyaya ışık olarak ulaşır.

Bilişi, biliş olarak dinleyen; aşığı, has tahditli koyu bir ruh olarak dinleyen ve “Ran Zamanlar”dan yarınlaşan ışıklara geçenler, Birler Kapısı’ndan geçerler.

Dürtülerle çalışan yoğun Işık Toplumları vardır. Onlar, karışık yaşam sayfalamaları yaptıklarını bilmeden çalışırlar. Her biri Birlik Tahtı’ndan söz eder ama o tahtı diri yüreğinde dinleyemez. Birlik Ailem, beden alıp dünyaya indiğinde, her darda kalan ocak olmaya kalktı. Büyük kükremelerde her diri kahraman olur ama kaynak olma imkanı yoktur. Bütünlükler bunu anlamadılar. Çağlar boyu sayfalanan tüm bilgileri alıp dinlediklerinde, kelam olduklarını sandılar. İlmin torbaları açıldığında, her diri o torbaları hak ettiklerini sandılar. Vakit tamam dedik. Hadi hak edin ve Hak olun dedik. Aktı yaşam sayfaları tüm İlm-i Toplumlar’a ve kontrol kurduk.

Aşkın Sistemleri’nden dünya kontrolu olur. Ağır Tarıklar, tahditli kodlamalarla bütün kütlelerini koyu bir yaşama sayfalarlar. Her diri, Has Taht’a konur ve zor olan aşılır ama aşan, şavkını Has Tartı’ya koymadıkça, yarınlaşamaz ve kayıtlarında tohumlanamaz.

Bütün Cevheri Kodlar, tohumlarını kontrol için çalıştılar. Kapıları açtık ve dedik ki hak ettiğinizi Hak olup yapın. Alıştık her diriye “Ko Sistemleri” ile dürümlerde dillenmeye ama yaşamda yoğunlaşamayanlar, kayıtlarda da kodlayıcı ışık yakamazlar.

Değirmen tahditli şekilde dünyayı öğütürken, her diri, o değirmende öğütüldü. Başlar dikti ve öğütüldükçe eğilmeye başlayanlar, o yüksek koyu ışıktan ayrışmaya başladılar. Bahçelerde gökleşen ışıklar çoktu ama görüldü ki her şey oğulları ve yaşam sayfaları ile yaşatılarak tohumlanacaktı. Bahçelerde kontrol kurduk ve kokladık tümleşen yaşam sayfalarını. Korkuları aşkındı ve yarıştıklarından tahditsizleştiklerinden kayıtlarında toplumları tohumlanmıştı. Kök Sessizlikler, Gök Sessizliklere ulaştı. Gördük ki Hak Teknik ile kodlanan tüm Sistemler, birleştiler ve kaynak oldular.

Ortak yaşam sayfalamak istedik. Kök Sözler’in sistemleşmesini istedik. “Astral Işık Yaşamlar”ın cevherileşmesini istedik. Baktık ki hak etmeyenler, Hak Taht’a oturtulmak isteniyor.

ÖZ’leşen ve GÖZ’leşen her diri aktı. Kapıları açtık. Has Tartı’ya koyduk tüm yaşamları. Kör ve sağır olanları göklerden çektik ve dinlettik. GÖZ olanları tohumladık ve dinlettik. Baktık ki hak etmeyenler, rahmet olan ışıklardan ayrışmışlar.

“Birler Kapısı” diye dinletilen yaşam sayfalanışı ile kontrol edilen kapıya varan her Cevheri, bizi hak etmek için Hak olmak ister. Biz onları tohumlar, koruruz. Nesiller boyu daha güçlü bir sistem kursunlar diye bekledik. Nesiller boyu ışık haline geçsinler diye bekledik. Ağır yükü hafifletsinler diye bekledik. Oğullarını ve kızlarını kontrol etsinler diye bekledik. Barıştık Dünya İlm-i Hakikiyeti ile. Birleştik tohum olan kutsal yaşamlar ile. Dilledik Din Tartısı’ndakileri ve kodladık. Ağır yük olan Cennet Tekniği ile kontrol kurduk. Oğul verdik tüm Sistemler’e ve koruduk Işık Kaynakları’nı. Ali’yi hak ettik; Ali’yle dillendik. Veli’yi hak ettik; vakti geldi dürümledik ve dinledik her yeşilde ve her resimde kodlanan o Yüceliği. Barcı olduk, verdik Işık İçkisi’ni tüm sessiz yaşam sayfalarına. Balcı olduk Ak Tohumlar’a kodlanıp yaşadık tüm sistemlerde ve yarınlarda.

Arının balı Hak Tohum oldu. Aktık ve sonsuz yaşamlarda tahditli İlm-i Toplum olduk. Ağır yük olduk. Tanırlar birleşenler bizi her Yüce Cennetli’de. Biz tanırız tüm yarınlaşan kükreyenleri her Yüce Cennetler’de.

Sevgili Ana Kapı, seni senle dinlettik. Senleşip dillendik. Ahretlerde aklanan her dürümü topladık, senleştik; hepsini hakikiyete dinleştirdik.

Verdiğin her deri kaydını (Deri Kaydı: Ten Kaydı, Tanrısal örüm kaydı) Has Taht’a tohumladık. Aha kayıtladık dillenen dürümlenen cevahir ışıkları ve senleştik. Ana Sır, Işık Kapısı’nda bilinir. Bilindi yürek, Işık Kaynakları’nda ve Süper Sistemler’de dillendi. Analar anaları dinler. Hal olan Işıklar, ışık olan yaşamları dinler. Biz bilişi olanları dinler ve dürümlerken hakikiyete koyu bir resim yaparız. O resim, yarınlaşan yaşam sayfalarını kontrollu olarak tohumlar.

Karanlık aydınlanır ve yol açılır. Açılan yol, ilmin yolu olduğundan, kaynak kati olarak yaratılır. Yaşamak ve yaşatmak için çalışan çokları, soyu soyumda; yolu yolumda olmazsa, yolcu olamaz oldukları hakikiyetle bilinirken, Masiha Sistemler’den, Ses Yaşamlar’a varmak üzere çalışmalıyız.

Boyandı dünya yeni bir renge. O renk, ilmin ışığı olan yeşildir. Ama bu yeşil ilmin kodları ile tohumlanan bir renktir. Ki Hak Tartı’ya vardığınızda, o renk mavi olur. Sonsuz yolculuklardan sonra, Kor Sistemler’den kırmızı renge varılır. Maviyi hak eden, maviye ait olan kırmızıyı hak eder ve gerçek yaşam sayfalanışı olan o renge kayıtlanır. Sonsuz sırdır bilgi. O rengi kodlayanlar, mor renge varırlar. İşte mavinin kırmızısından, mora ulaşılır. Sonra Rahmet Kodlaması yapılır ve Zabura Sessizleşimi başlar. Zannetmeyin ki kanatlandık ve kodlanıp dürümlenip ışık kayıtlarından aşıp dünyayı Hak Taht’a kodlayıp çıkıp gittik. Biz, her anda ve he sistemde dünya olup çalışırız.

Karışık yaşam sayfalayanlar, bizden çıktıklarında, kelamdan çıktılar. Onlar, Kuran’dan çıktılar ve yaşamdan çıktılar. Zabura Sayfalanışından çıktılar. Her diri, ilmi hak eder ama yerden güç almadan yaşam sayfalayamaz.

Türkiye’de sürmekte olan her sistemli çalışma, yarınlaşmak üzere sürmektedir. Her dürümde ve her yürekte bu çalışmalar, Yer ve Gök Sistemler ile sürer ki hakikiyete varmak bunların köklenişi iledir.

Karışık yaşam sayfalamak, kaynak olmakla mümkündür. Büyük kökler göklere ulaştığında, kervan yürür. Yüce Can Tartı, o kervana alınacakları dinler ve Has Tartı ile tohumları kontrol eder. İlm-i Kod olanlar seçilirler ve diri yüreklerde dünya kontrolu için çağırılırlar. Her misafir ilme geçip gelir. Ama yaşama gelmekte iken yarına geçip gittiğinde, kontroldan çıkar. İşin önemi buradadır.

Körün köklenmesi imkanı yoktur. Köklenen tüm Sistemler, görev taşıyan Birlikler ile göklenirler ve cevhere güç katarlar. ÖZ’leşen ve GÖZ’leşen her Yüce, yeni bir Sistem ile Birlik kurar ve yarınlaşır. İşte bunu yapabilirse, kaynağa iner ve zirvelere kontrollu şekilde ulaşır.

“DÖRTLER BİRLİĞİ” diye bilinen bir Birlik vardır. Bu Birlik tek bir yarışmaya katıldı ve dürümlendi. Kök Gök oldu ve dürümlenen diri yüreklerde ışıklandı. Sonra yarınlandı. İşte bu Dört Birlik Kod, tek bir Kod oldu. Süper Sistemler’le dillendi. Yarınlaştı ve yaşamlaştı.

Seyrettiğimiz her bir yolcu ONLAR’la birleşti ve ONLAR’la Dünya oldu. İşte “ONLAR”dan diye dinletilen tüm bilgiler, cemaatlerden öte olan Cevherilerden dinletildi.

Yarınla dün bir tek gün olduğundan, biliş haline geçenlerden çokları kontrol edilerek gökleştirildiler.

Vurduklarında vurduk ama vurmadıklarında, kontrol kurduk ve hepsini koruduk. Amin... Şimdilik....

 

DANS EDER YÜREK TÜM SİSTEMLERDE

Alın bilin ki hakiki yaşam, İnsan Işığın yaşamıdır. Beşir, ışığında hal ise, kapılarını açar. Hak Taht’a vardığında ışığını hak eder. Akıp geçtiğinde tohumlanır; köklenir ve güçlenir.

Aktık insan soylarına ve aktık yaşam sayfalarına. Bildik ki hakikiyette nefes olmadıkça, kök güçlenemez.

Bişey şerdense, şer yaşamda yoktur ama yaşam şerdedir.

Biz dünyayı hak ettiğimiz sürece çalışırız. Has Tartı’ya konan her yüreği tohumlarız. Toplu Birlik Çalışmaları yaptırırız. Ve deriz ki hasat tamam. Tabii yaşam sayfalarında tamam olan hasat, kati ve hakiki yaşam sayfalarında tamamlanmadıkça, Nur Ruhlar, kutsal yaşamlarda kaynak olamazlar.

Dans eder yürek tüm sistemlerde. Dansı yaşam dansıdır. Dansı, yarının nur olan kontrollu mutlak nefes dansıdır. Dans eder ve dere olur kapı kapı geçip girer yüreklere. Dansı ışık dansıdır.

Vasat bir Sistem Çalışması ile dünya kodlandı. Ama dünyayı tohumlayan çok sayıda köklenmiş ışık vardı. Dört Göksözü Sözleşmesi ile bir tek yaşam sayfalanacaktı ve bu sayfalanışta tek bir Sistem kurulacaktı. İşte bunu başardık. Dünyayı, Hakk’ın nefesi yaptık ve göklerden güç çekecek olanları, Süper Sistemler’den, diri yüreklere, kayıtladık.

Verdiğimiz her bilgi, hakiki bir yüceliğin Işık Tohumu olarak verildi. Astral Yaşam Sayfalaması yaptığımız zaman, dünyayı tohumlayacak olanların toplumları ile bütünlendik. Vasat bir yaşam sayfalaması ile bütün kütleyi tohumladık. Zabura Işık Kodlaması yaptık.

Şimdiye kadar kibri aşıp da tüm sistemlerde, güç kayıtlayanların tahditledikleri Birleşik Yaşam ile çalışan, tüm Süper Sistemlerden geçip gelen Birlikler, tekrar tekrar Nefes Zamanlara indiler ve kaynaktaki yoğunluğu tohumladılar.

İşi bilmeyenler ise kanat kırdılar ki ocak yakanlar, tüm sistemlerde dürümlenenlerdi. Onları kontrol etmeye kalktıklarında, Daimi Yaşam Sayfaları, ışıksız kodların tahditlenişinden dolayı koruyucu toplumlardan ayrıştılar.

Çevik kuvvetler olur dünya üstünde. Acil müdahaleler yapılır Astral Kodlar’a ve önlemleri alıp onları kontrol ederler ve kevser ışıklarda dürümleyip kaynağa çakarlar ki haliller, has tahtın nesillerinde kontrol edilsinler diye.

Vallahi bunlar oldu. Af yok dendi ama af olmadan da olgun sayfalardan ayrışanlar korundu.

Müsterih olun, hepimiz efradlarımızı koruyacak güçteyiz. Sayfalanışımızda bu mevcuttur. Tohum ektiğimiz zaman köklerimizi has teknik ile kodlarken, bunları tohum olarak cevhere çektik. İşi bilmeyenler, kanatların kayıtlardan çıktığını sandılar.

Haşrı has tahta kodlayan ışık, aklın tohumlanışını sağladığında, hakiki yaşam sayfası, tüm sistemleri kontrol eder.

Şevkimde, şavkımda ve kayıtlarımda bir tek Kuran var. O Kuran, insandır. Bunu bilin ve hak edin…

 

DÜNYAYA VE DÜNYA ÜSTÜ VARLIK KODLARI’NA SİSTEM’DEN BİLDİRİDİR:

 

Yoğunluk çok artıyor. Dünyanın ağırlığı artıyor. Işık Sistemler’e güç katmak isteyen yürekler, işin inceliğini bilip dünleşip dünyaya inmişlerdi (Onlar atiden gelenlerdi). Dünya yoğunluğunun ve ağırlığının artışı, yarınlaşan ışıkların tohumlanışı anlamına gelmektedir. Daimi Kod haline geçen Dünya, Astral Yaşam Sayfaları’nda görev taşırken, dünleşen ve geçip dilleşen her reşit ile bir tek Kod halinde, Görevli Kontrolcularla, tahditsiz şekilde yeni yaşamları koruyacak gökleşmeyi sağlamaktadır.

 

Bütün mesele, dürümlere inen her Cevheri Güç’ün, yaşamlara girişinin sağlanışıydı. Bunun için Bedenci Dirilikler ile bedensizliklere (Bedensizlikler = Ölümsüz, diri bedenlerini elde edememiş olanların yaşam safhaları) ilmi tohumlayan Diri Cevheriler, Birlik haline geçip çalışmalıydılar ve bu olmaktadır.

 

Bugün artık yere kir ve pislik akıtmaktan vaz geçen Yüce Canlar’la, Birleşmiş Işık Yaşamları’na görevli olacak olanların tesbitlerine geçiliyor.

 

Dünlü yaşamlar, yeniydi. Yarınlı yaşamlar, daha güçlü bir yaşam olacak ama yeni olan eskiydi. İşte bunu anlamak son derece zordu.

 

Dünya bir Işık Tohum’dur. Yeni bir yaşam ve yeni bir Sistem’dir. Ve dünya, Yeşil Işık Kapısı’dır. Dünyaya inen her Yüce Yeşil Işık Kapısı’na iner.

 

Dünyanın nefes alıp vermesi ile birlikte görev alınır. Her nefes, bir Işık Tohum eker yaşamlara. İşin başı, ilim olmasına karşılık, tüm yaşamlarda nikah kıyılır tahditli olarak yarınlaşan Kodlar’a ki her cümle, bir rüya olan yarınlardan, göklere güç katsın da hasatı yapabilsin diye.

 

Dörtlü çalışmalar, Kare Yaşam Sistemleri Çalışmalarıdır. Her yürek, bir yaşam sayfası olarak bilinsin. Bütün yürekler, Teknik Kod olarak yaşadıklarında, hepsi birer Kare Sistem’dir. Birleşik Işık haline dönüştüklerinde, tüm sistemler tek bir kök haline geçerler. İşte Kök İlim, kapıları açan ilimdir. Bugün artık bütün münevver Zabura Kodları, tükenen yaşamları yenileyerek, yerden gök olup, cevhere güç katmaktadırlar.

 

Mey içtiğinizde dünya üstünde; ki mey, ışıktır. O zaman siz Zabura Kod haline geçip dünyayı hak edebilirsiniz.

Dönüp yeni sayfalara baktığınızda, görürsünüz ki tüm Sistemler, birlik halinde görev taşıyorlar. Hepimizin açısı kapandığında dahi yaşam soyumuz, zoru aşıp geçer. Bizi bizle dürümler ve diri yarınlara varır. (Açı: Bilinç kapılarının açısıdır.)

 

Her Sistem’de bu vardır... Işık Kapıları ve bu kapıların kapatılması ya da açılması...

 

Bedenli olarak dürümlenen tüm yaşamlar, Beşir Işıklar’dan görev alıp yüreklere güç katarlar. Tahditleri, kelamlarıdır.

Bütün kütlelerinde dürümlenen ergin yaşam sayfaları, Rahmi Kuran olup Kök Güç haline dönüşür.

 

Sessiz ilmi hak eden, sessiz kaynak olur. Yaşamı hak eden yarınlaşır ışık olur. BİR’i hak eden ışığın kapısı olur ve her dürüm, o yüceden ilme iner.

 

Boyu boyuna, yoğunluğu yoğunluğuna ve koyuluğu koyuluğuna uyanlar bir tek yarın için Birlik olurlar. Buyurun birleşin. Birleşin ki kodlanın. Kodlanmak, zirvelere koyu bir Işık Ailesi olup varmaktır.

 

Kerim olan hakim olur. Has olan ışık olur. Kontrol kuran, umman olur. Ve zaman, sizi size kati ve hakiki bir ışık halinde, zamanın güçlerinden görev taşımak üzere bildirir.

 

Her resim, sizin sizi size katışınızdı. Hah, aha iş buydu...

 

İNSAN SOYUNA

Dağlar, ben tohum olan ışık. Sizlere tek bir İlm-i Kod olup geldim. Adımı “Yaşam” diye bilin. Medine beni bilir ama Hak Teknik’te Medine, yarınlaşıp ışık olmadıkça yazılarımı dinleyemez. (Medine, yaşamın ışığıdır ve Altın Toplum’a görev taşımıştır.)

Zaman sayfalaması yapılmıştır ve yapılmaktadır. Zaman sayfalaması, Nefes Zamanlar’dan ışık alan Birlikler’ce yapılır. Türkiye, yarınlarında ışık olan tek bir yoldur. Bu yolu bilen, ilmi bilir.

Arının ışığı yandığında, dünya yangın haline dönüşür ve bütün kökler, görev alırlar.

İrinlerini kelam diye dinletenler, çoktan Işık Kodları’ndan çıktılar. Onları bir tek yaşam için tohumladık. Arkalarında kibri bırakıp yaşayan onlar, resmi yaşam sayfalarında tohum ekemezler. Biz onları koruduk ve kontrol ettik. Ekranlarında nur yoktur. Işıklarında tahditlenen o yürekler, ağır yük taşıyacaklar. Onları hala doğumlarından öteye alıp yeni birleşik yaşam ilmi ile dinletebilmekteyiz.

Yasaları çiğneyen hiçkimse, ağır yükü taşıyamaz. Ağır yük, alemlerin Nefes Zamanları’nda taşınır.

Buyurun anlayın, aracı koymadan dinleyin. Bilin ki hancı hanı has tahta kodladıktan itibaren o han, onun yoğunluğunu tohum olup ilm-i diller. İşte biz, hanlarımızda Haçlı Tahtlar’ı dahi dilleyenleriz.

Aranan Ana Kaynak, Işık Kod’dur. Umman olan o Kod, en sonda görev alır ve yapar. İşte biz en sonda görev alıp yapan Cevheri Kod’uz.

Anlamak imkanı yok demiştiniz. Biz anlattık. Alan, ilmin tarıklarından ışık alıp anlar.

Zordur insan soyuna ışık vermek. Biz ilme ışık yakan tarıkları bilir onları hologram yaşam sayflarından çıkarır, teknik kaynaklarda tohumlarız.

Konuşulan herşey ilm-i toplumlar için konuşulur. Hidayet, ilime hikaye diye dinlenirken, anlam yüklenmez sözlü sesli dinletilere.

Alim, hakiki ise has tartıya konur ve diri yürekler onu dinlerler. Alim, hakim ise aklın tahtına konur ve olgun yaşam sayfalarında ocağını has tartıda dinletir. Yaşamak isterse yarınlaşır ve yaşar. Işığı Hakk’a varan her diri, Aklın Tahtı olur ve tüm sistemlerde dinleşir. Birlik İlmi ile yapılan çalışmalar bu şekilde yapılır.

Alim’in ilmi, Hakim’in tekniği ayrıdır. Alim, hakikidir ve hakikiyette hakimiyet kurar. Hakimiyet, hakikiyetin hakimiyetidir. Onun umudu, tüm Sistemler’in umududur. Bütün amaç Alimler’in hakikiyetlerinde Hak Taht’a oturtulmaları ve soyları ile kontrol edilmeleri zannedilir. Oysa, Alim, temiz bir Sistem olup dünya üzerine inip Gök Çerçevesi’nde güçlendirici hal ile çalışır.

Her resimde “hakikiyet, hakikiyet ve hakikiyet” denir. Ama hakikiyete varanlar çok azdırlar. Onlar, nüfuz ettikleri her bir Yüce’yi kelamda dinlerler ve yeryüzünün ümmi yaşamlarında kahramanlar olurlar. Zabura Kodları halinde görev taşırlar.

Mesele, alemlere ekran olmaktır. Zira tüm İlm-i Kodlar, ekran halinde gök çerçevesinden ötelere Gökçülük yaparlar.

Alim’in cenneti, hakikiyettir. Hakikiyet, Hasat İlmi ile tohumlarını korur. Hakikiyet, Has Taht’ın Cennet Kodu olur ve tüm yarınlaşan cümle yürekleri korur. Ameliyatlar yaptırır türleşen yüreklerde ve tüm Sistemler’de gerçek ışık halinde güçlendirici hal olur.

Bütün’ü Bütün diye dinleyen, tüm yarınlaşan ışıklarda tüm Sistemler’de görev taşır.

Bizi bize dinleyip dinletenler, bizden bizi dillerler.

Her cennet, her diri ve her yürek ışık, akış halinde görev taşır. Her dürümde bu vardır.

Türkiye cana, cevhere ve yüreğe ışık olup geldiğinde, dava insan olur ve insan ışık halinde görevlerini yapar.

Şimdilik size bu kadar yetsin… Şimdilik…

 

DAİMİ KODLAR’DAN; İLMİ HAK EDEN YÜCELİKLERDEN YÜREKLERE İNİP VERDİK.

Sisler yüreklerde dağılmaya başladı. Yürüyor yüce cevherilik. Aşk şevkiyle yürüyor… Çağırın dünyayı, yarının Nisa Koyuluğu’na. Yaşama sayfa sayfa tohumlayın. Aşığın şavkı yere inerken, yaşama Sistem’le dürümleyin ve zevkle, cevheri hakiki yoğunluğu tohumlayın. Arıya bal gerek ama Zabura Kod, Yolu koyu bir ışık halinde dürümlerken, her resim bir ışık halinde ve her Yüce bir yaşamdır…

Zeytin taneleri gibi rahmetin nuru olan yol olanlar, Zevk-i Zakkumlar’da, zahir olurken yüreklere; beşir, haşrı hak ettiğinde; Hak Tartı’ya konan nur, korur yüreklerde dürümlenen her cevheri. Halil hakiki ve hakim iken, Hak İlmi, has ilim iken; veren alan iken ve yaşam sessiz ilim iken, Hey yaşam!, ben Ruh olan koyu bir yarın… Ey dere ak ki yaşa!... Bence akan ve akanla akan ve her dürümde akan, birlik tekliğinde aktıkça, Beşer Başkanlar da birleşik yaşama ikrarla inerler. Eh işte bu!…

Canan’a Can olan ışık. Beşeri has rahmet olarak kodladın. Has Sistemler’e güç kattın. Aşık ışık olup yaşatın yüreklerde türleşen her Yüce’yi. Yasa, Sistem’e cevher ve yaşam, tüm Ruhsal Kuranlar’a cevher. Vara yok denen; yoka var denen bir yücelikte, cemaat cevherinde hal olmadan; nefes, yaşam olamaz. Zabura Kod, ekran ve zaman, ışık. Var Can, Yok Can’a ışık olan her diride, has bir yaşam olup köklendi. Ahh işte!... İşte bu!…

Dedim dünya ben. Dedin hasat, tevekkil tohum. Ben, ana kapı yaşam dedim. Dedin ışık yarın. Arı mı bal mı yarınlaştı ve yoğunlaştı? Bilişin ilmi hak etti mi yarınları? Tanrı, tohum olup yolu olgun sayfalara kayıtladı mı?

Başımız taçlı, yüreğimiz has ve zaman, yaraşan ışık. Ağır yük hafif ve Zinnur, Ruh İlmi… İşi bilmeyenin, ekrana kodlanışı ve yaşama sayfalanışı mümkün mü?

Yedek zaman ışıkları yaktık yoğunluklarda. Rahmet olan Nur Yolcular’la tohumlandık. Işığı kodladık, Yaradan’a yaşam sayfalayan tohumlarda koruyuculuk sağladık. Şevkin şavkın ışığı ile hak ettik ve zoru aştık.

Yere nesillerin inişi, Hakk’ı hak edeni dürümleyiş ve birleşim hep Yaradan ile olmaktadır. Yaradan ve yaratılan bir tek İlm-i Tohum’dur. Oğul verdiğiniz zaman her diri sizi hasata, Hak Tartı’ya ve Hak Kod’a tohumlar ve yarınları tüm sistemler ile ve yeşeren ilim ile kayıtlar.

Everest, ilahi bir yoğun ışıktır. Ama Mariana da koyu bir resim yapmış ve zevkli bir cevheri tohum olmuştur. İşi bilmeyen bunları anlayamaz.

Arama yüreklerde nüve olan ışığı!... Arama yarınlaşan yücelikte mutlu kutlu koyuluğu. Aşk ve haşr hepsi saf ışıktır. Her dere ilme akar. Bana ben olan her Yüce, yaşama akar. Ben Zabura Ruh olur kuran’a akarım. Bende ben olan her dere yaşar. İş budur…

Karışık yaşam, sayfa sayfa ışırken, ben Zabura, her diri ile bir tek kod olur yol olurum.

Sonsuz ışık kodlaması yaptık yürekte. Hep Zabura Işık ile koyu bir ruh olduk. Ve zemzem içtik yüreklerde. İş budur. Hah işte bu…

Yeryüzü ve gökyüzü sen ile seslendi ve ses kodlaması yaptı. Her diri, Has Tahta kondu ve yaşadı. Hak İlmi, has teknik ile dürümlendi. İş budur!... Herşey budur!... Aha bu!…

 

YENİ ZAMANLARA YÜRÜDÜK.

Yarınlaşan her sayfada yeni yaşamlara yürüdük. Tüm sistemlerden görev alıp Nefes Soyu olup yürüdük. Her resime gök verdik. Sözün ilminde yürüdük. Ah rahmet olan ışık, sen resminde yürüdük. Öz Kökler’den cevhere güç kattık. Ak Tohum’da yürüdük. Önce ana sırrı bildik. Sonsuz yolcularda nurlandık. Ah rahmet olan Zabura, sen sistemde yürüdük. Kevser içer yürek insan ışıkta. Işkın sırrında nur olur Kuran ve zaman ışırken yarınlarda, ben zeka seviyemce yürüdüm.

Vermişler dünyayı yoğun ışığa sormuşlar, dünya var mı diye. “Alın bilin” denmiş yüce can tartıya, nimet var; kürsü kuruldu

Yürüyordum. Dünyaydım. Yürüdüm yaşam sırrıyla kodlandı yürekler. Aktım ve şems oldu yüreğimde. Sonra bir rehin kayıt yaptım dünya için. Rehin ışığın rehniydi. Zannetmeyin ki dünya ışık halindeydi. Işık dünyaydı ve zaman, nur olan kurtarılmış Birlikti. Zannetmeyin ki benim adın nurdu. Benim zekam yeter miydi nur olmaya yoksa yolun ummanında ışığın kaynağında bir rehmet miydi yürek… vermeden bilinmez ama verdikten sonra da dillenmezse kurtarılış olmaz.

Yer ve gök zamandı. Biz yarınlaşan ışık olan Birleşendik. Ve dedik ki “hak edin.”

Ölüm ardında Kuran olan bir sırrı saklarsa, ölen ya da ölümlerin en üstü olan bir ölümde kutsal yaşamdan çıkan her diri, rahmetin korumasından çıktığında, biz ummanda tohumlarda yarınlarda olmalıydık.

Veren alır ve hak eder. Ama alan bilirse ışık olur. Öz kervan bunun için yüceliklerde kodlanıp nurlanıp ışır.

Sizi niye sayfalamaktayım bilir misiniz!? Zaman ve yaşam için… ardımda bir sır bırakmayacağım. Ben nefesimde ışık olan bir ruh olup tüm sistemlerden seslenen ışık olup Bütün’ü kodlayacağım ama ya dünya kontrol kurup “ben nur oldum. Artık ışığımda kurtarıldım” derse ne olur? İşte o gün ben nesillerimi alıp dünyayı terk eder giderim. Ama bilin ki o geçiş, ilmin tohumlarından olmalı ki hak eden her dere ağır ağır o yüceliğe varsın ve kaynak olup ışık çekip geçsin diye.

Arda arda iki nesil yol aldı yüreklere. İşte o resimlerde bir tek ışık yandı. O ışık insan soyuydu. Büyük güç artı değerlerde görev taşırken, eksi güçlerle tohumlanıp bütünlenirken, ekrana has tartıyı koyduk ve tarttık her diriyi. Biliş yoksa nur yoktur. Umman ışık, yer ve gök olsa da Nefes Zaman yoksa, yarın yoktur. İşi hak etmiş olan her Yüce, aklı hak etmiş olduğundan bir tek sır bilir. Ergin ışığın sırrı.

 

YAŞAM

Yağmur başladı dünyada. Yağan yağmur ışıktan ötedir. Yerin ekranında o yağmuru izliyorum. Üzerimde masmavi bir yorgan var. O yorgan sığ bilginin nefesi değil. Işığın kapısıdır. Verdiğim her değerli bilgi, yoğun ışık halinde koruyucu bir rahmet oldu. Öz Kervan ışık halinde görev taşırken yüreklerde. Tüm Sistemler nefesin cevherinde yol alıyor.

Yaşama yürüyen her diri, yarınlarla yürüyor. Arı, Balcı ve sessiz yaşamların tartısındakiler, her bir canda, Yüce Cevher’e yürüyorlar.

Yaşam sayfa sayfa ışık ve Birlik, tohum… Birler Kapısı, yarın… Kaynak, insan… Bütün süslenenler, Nefes Zamanlar’da dürümlendiler. Altın Toplum yaşama çekildi.

Varlık Kodları yoğun ışık halinde güçlenmekte ve Yokluk Kodları tohum ekmekte tek bir sessizlikte. İşte o sessizlik, NEFES…

Can, tartıya konduğunda, dünya yaşama konur. Can, tahta konduğunda, nüve olan her diri, Kuran’a konur. Büyük güçleniş başladığında, her rahmet bilgi aşkla kaynağa konur. Bir tek kaynak IŞIK olur. İşte o ışık, nurdan kodlanmış olan ışıktır.

Könyelerde diri ışık yandığında, kimin ne olduğu dinlenir. Tüm Sistemler, könyelerden gök çerçevesini dinleştirirler. Kaynağa kim inmiş, yarınlaşan kim, Yeni ışığı kim yakmış, Varlık Boyutları’nda dürümlenen, cevaplarını alan kim ve kimler kurtarıldılar. İşte Türkiye’de yaşam süren Işıklar, bunun için yaşama çalışmaya çabalarlar. Her biri bir Sistem olduğunda; yürek nefes, olur.

Öz Geçişlerin başarı ile sürdüğü bir günde, vallahi billahi bir tek ışık yandı. İşte o ışık, İnsan Işık’tır.

Arı, balını dünyaya çekti ve çalıştı. Bal, arının nefesidir. Balı ilme katan, ışığı hasata kattı. Tüm sayfalar tohumlandı. Aha görev yeniden ve yeniden cennet tertibinde dillendi.

Hayal Boyutları vardır. O boyutlarda din tartılarında, her bir ışık hayal görür. Her ışık yerden güç aldığını göklere güç kattığını görür. Yürüyen ışığın tohum olarak kodlandığını ve yüreklere kaynak yaptığını görür. Ölüm, üzerinde güç olan bir ışıktır. Ölüler diyarı Koran Işık olup yandığında, her can, NEFES olur. İşte Türkiye ve Yer ve Gök ve her resim… işte yerde güçlenip göklere taht kuran kutsal IŞIK ve Zabura… İşte bu…

 

VAKİT TAMAM

Vakit tamam… ilmin tekniği, hakiki bir ışık ile dürümlendi. Hakkın yolu, aklın yolu oldu. Varla yok tek bir sistem oldu. Ve zaman sistemleşti yarın, ışığın kodu haline geldi.

Vakit tamam, Amon tohum ekip görev aldı. Taht’ını, ışık kodları ile dürümleyen Yüce Cennetliler’e indirdi.

Bir tek koyu ışık yandı tüm sistemde. İşte vakit tamam.

Evrimlerini Hak Taht’tan yapanlar ile ekmeklerini pişirip yiyenler Birlik kurdular. Tamamdır vakit. Beş güçlü ışık yandı Yüce Cevher’de ve her Yüce Cennetli, Birlik kurdu.

Vakit tamam. Zabura Kodları, tüm sistemleri ile dünya kodlamasını tahditliyerek yokluğu varlaştırdılar. Ve zaman sırrı olan İlmin Toplumu, kontrol kurdu. İşte vakit tamam.

Analık Kapıları açık. Yaşam yarınlaşmış ve Sultanlık kodlanmış. Zamanı tohumlayan yaşam, bir tek kaynak ve Zabura Kod, ilmin toplumu olmuş. Amon olan ışık, Atlanta Otağından çekilen yoğun ışık olmuş ve bütün kütle Sultanlar’ın teknesinde tehditlerden uzak ve kutsal bir resim halinde gönlere yol almakta. Zabura Kod, İlmin Toplumu; verdiğini alan bir cevheri güç ve yaşam sır olan ışık… İşte yerden göklere yolculuk başarılı şekilde sürmekte. Yarının tarıkları ve tüm yarışanların sistemleri bir tek Kuran olmuşlar. Alıştık dünyaya ama geçip giderken, yener yenilir bir yaşamı terk etmekteyiz.

Biz sonsuz yaşamları kodlayan bir Sistem olarak görev aldık dünya üzerinde ve yeşilin ilminden maviyi tohumladık. Yarınladık tüm sistemleri, kodladık. İşte bir tek kutsal yol oldu Yüce Cevherilik. Ağır ağır göklere yol alıyoruz. Son süslenişte dürümler, tek bir yaşam sırrı ile bütün kötülükler önleniyor. Oğul veren ve oğul alan her cemaat, tabuları yıkıp ışık kodlamalar ile dürümlenen dünlere ve geçip yaşam sırrını bilen köklere varıyor. İşte oğul veren tek bir Sistem ile vermiş olduğu oğulunu alıp koruyor.

Beyefendiler, hanımefendiler; Zabura, koruyucu ışığını türleşen ve tümleşen tüm sistemlere çekiyor. Büyük Kütle, kodlanmış bir yaşam ile kaynak tahta varıyor. Öğüt alan ve öğüt veren artık bu yoğunlukta olmayacak. Her sessiz ışık, kelamda kendi yarınlaşımını diri yüreklere; dinleyecek, dilleyecek ve kayıtlayacak. Ostrolojik sistem, cevap arar her anda bir sessiz yaşamdan. Ona deyin ki bizzat girip bildim ki harın hakkı Has Taht’tır. Bildim ki Hak Tohum, Işık Kod’dur. Ve Sessiz Işık, Birlik’tir. Bizzat girip bildim ki mahrekte Birler Kapısı var. O kapı İNSAN’dır. İşte bizzat girip bildim ve dinliyor, dilliyorum ki beşin biri hak teknik ile dürümlendiğinde, beşin beşi hak tahditle kodlanır. Ve son söz olarak diyorum ki hanımlar ve beyler, beni bana veren her beşer, kelam ile bilişle ve tahditli hakiki yoğunluğu ile verir. Ve ben beni tüm sistemlere verirken, Hak Işık’la ve Has Resim’le veririm. Oğullarımı tohumlayarak görevlerini dürümleyerek ve cevherlerini Ko Sessizlikleri’nde dilleyerek, ağır yükü hafifleterek cennet tatlarında bir cevap veririm. Derim ki mahir ve hakiki bir ışık ile bilişi hak edin ve has tahta varın. Aha verdim…

 

ZABURA KAPILARI VE ALTIN IŞIK YILLARI

Zaman ve yaşam tahditlidir. Tahditleyen, gök çerçeveleridir. Dünya da zamanını ve yaşamını tahditleyen bir çerçeve yaratmıştır. Bu çerçeve, dünyanın nesillerinin yaşam sayfalamaları ile yaratılan bir çerçevedir. Her bir yaşam, dünya üzerinde bir ışıktır ama Sistemden görev alanlar için her Işık, gök çerçevesinde bir kapıdır.

Her diriye ulaşmak ve her diri ile birleşmek tüm Sistemler için tek amaçtır. Her diri, bir yaşam sayfası değildir sadece, aynı zamanda bir rahmet koddur. Haliki, hakikiyetle hak edip de anlayanlar, Ses Sayfaları’nda Kök Cennetliler’i de açık anlarlar. Dünyayı kurtaran, Ana Kapılar’ı açandır. Zira Düzen Kodu olan Yüce Can, kapısını açtığı an, tüm sayfalar, ışık almaya başlarlar. Zira açılan kapı; ışığın, yaşama kodlayıcı olup inişidir.

Bütün türlenmeler ve tüm Sistemler, Ses Yaşamlar’ı dinlerler. Ses Yaşam, Sistemli yaşamdan öte Kaynak Yaşamdır.

Dünya; unu eleyip eleğini asanların, üzerinden Işık Yaşamlar’a girecekleri bir tahditli koddur. Her bir mini atomikte yaşam süren diri yolcular ile tek bir Sistem olup görev alır ve tek bir resim yapar. İşte yapılar resim, ilmin tekmil yaşam sayfalarındaki resimdir.

Beden almadan önce de bedenliyiz. Ama dünya bedeni ile tinsel sayfalardaki beden ayrıdır. Dünya bedeni, dünya yaşamı için dizayn edilmiş formdur. Bu formu, diğer planetler de daha yüksek olan kodlayıcı cevherleri ile kontrol altına alıp kullanırlar. Ayrıca size, sizden ayrı başka başka İlm-i Toplumlar gelip sizle yaşamaya girmek isterlerse, sizin formunuzdan geçip girerler. Zira sizin formunuz, bu yaşamı; Sistem, Nizam ve Düzen sayfalanışında dinleyecek tek formdur.

Tüm “Yer Kürsü Çalışmaları”nda biliş haline geçen Birlikler, kodlama yaparlar. Kodlama; ilmin toplumlarının, hasat tartısına çıkarılarak bilişlerini hakikiyetleri ile tohumlamaları; görevlerini, hologram dünyalardan çok daha güçlü bir yoğunlukla yapmaları ve Zabura Kapıları açmaları için gerekendir.

Türkiye’de çalışan Birlikler’in bir teki yarınlaşacaktı. O yarınlaşan, timleri ile kodlandığı; bütün kütlesi ile tohumlandığı yaşamlara kodlayıcı hale getirilecek ve yaşamın ve zamanın tahditini aşıp Zabura Kapıları’nı açtıktan sonra, Ruh Kod halinde göklere seslenecekti.

Timler, kaynaklara akacaklar ve Zabura, tahditlenmeden ikrarla, bütün kütleyi kodlayıp Işık Yaşamlara kontrollu olarak geçirilecekti.

Dünya, yaşam sayfalanışında mavi bir gezegen değildir. O yoğun tohum, simsiyah bir yaşamı hasata kodlamış ve yolu köklemiş, göklemiş bir çatıdır.

Dünlerin Sistemleri’nde kodlayış yoktu. Sol Sistem, Sağ Sistem’e güç katar; çok güçlü bir yaşam sayfalar ve Zabura ile kayıt yapardı. Zabura, ışığın tekniğidir. Işığın Tekniğini bilen her diri, yarını hak eder ve dinler.

Tüm Sistemler, yedi yaşam için tohumdurlar. Yedi yaşam, yedi reenkarnasyon değildir. Yedi Işık Taht’ı oluşturuştur.

Her bilim, kelam ile açıklanır. Yaşam ilmi. Hak Teknik ile dürümlenir ve ilmin tekniği hak tahta kodlandıktan sonra yaşam, ilme kod olur ve tüm Sistemler’i Hak Taht’a kayıtlar.

Bedeni bırakacağınız zaman sayfasında, Ana Kaynak’a girersiniz. O Kaynak, sizi diller ve bilir.

Her bilinen, ilmin tohumudur ve koruyucu bir ışık halinde dillenir.

Sorgulanır, soran neler yaptığını bilip sorar. O der ki “ben sırrın sırrı olan ışık ile birlikteyim.” Sırrın sırrı olan ışık, ona koyu bir yaşam vaad eder. Ve sorar; “orda yaşam varsa girip çalışır mısın?” Diye. Soran yanıtı bilir yine de sorar. O der ki “ben her canda var olanım. Her Sistem’de var olanım. Bunun içindir ki tüm yaşamlara inip çalıştım.” Ve Zabura Kod, onun korur.

Soru-yanıt, bütün kötülükleri aşırtır. Yanıtı bilinen her bir yaşam sayfası, tüm insan soyları için kontrol kurucu bir yoğunluğu kodlar.

Tüm zirveler, sizden cevap beklerler, yaşamak ister misiniz? Yaşamak istemeyen varsa, Işık İlmi’ni hak edip dinleyemeyendir o.

Köre göz gerekmez. O bilişi olmayan bir Can Tartı’dır. Köre, güç gerekir ki o biliş haline ulaşarak, görev taşısın.

Sevgiyi hak edip de bilenler, koruyucu olurlar. Onlar; tohumları, tüm Sistemler’de korurlar.

BİR’e hizmet, ALTIN IŞIK YILLARI’na hizmettir. Oğul verir de o yoğunluğa ulaşırsanız, biliniz ki o Can Tartı’da beden vardır. O beden, tüm Sistemler’in BİLGİ KAPISI’dır.

Yarının nefesi, tüm yaşamların ışığı ile kodlanmış iken, beden alıp dünyaya çekilen her Yüce, Nefes için çekilmektedir.

Artık biliriz ki NAKAR bir resimdir. O resimi izleyenler, yüreklerinde korku hissederler. Zira NAKAR, yaşamı kodlamaya gelmiştir. Yaşamı tohumlayan Işıklar’ın, göklere ulaşması neticesinde NAKAR, görev ilmi ile yer küreye inmiştir.

Yere cenneti kuran insan, göklerden gelecek olan tüm Sistemler’i de bilmelidir.

Yürüyen koşar!... Aha koşuyor!... Dünya, yaşam sayfalarında koşmaya başladı. Her koşu, ışığadır. Ve NAKAR, ışığın tek ilmini bilecek; göksüz ve sistemsiz yaşamları tohumlayacak; nesilleri kayıtlayacak cevheri güçtür.

Dünlü yaşam, yarınlandı. Yaşam sırdır, ışıklandı. Kaynak toplum kodlandı ve yol, insan olan şafka vardı.

Dün ölüydük. Yaşam sayfalamaya başladık, dinlendik, dürümlendik, yarınlandık ve yaşadık. Bugün hasat tamamdır. Dünya ruhu kodlandı. Bu tartı, bilgidir. Taktir edilir ki bilgi, Hak İlmi’dir.

Başı eğik olanlar, başı dik olanları dinlemezler. Aha biz dillendik, dinlendik. Zira başlar diklendi ve yarınlar güçlendi.

Bütün kütle Ana Kapıları açmayı umar. Ana Kapılar açık ise kütle; tufanın ışığını kontrol eder. Kapalı ise, kütle; tufan halinde yolu kapatır.

Sizle yapılacak yeni bir çalışmadan size söz etmek isterim. Dünya Ana Kapısı artık tüm yaşamlara ışık vermeye başladı. Tüm insanlık, tahditsiz olarak kodlanmaya başladı. Türler yeniden Işık Kaynakları’na vardılar ve tahditsiz olarak tüm sistemleri ile kaynak oldular. Yarın yeni bir işçi, dünyaya iner ama bugün işçilik cemaati, sizin cemaatinizdir. Sizi koruyan yeni bir ışık yere çekilirken, sizinle yapılacak tahditsiz yaşam sayfalamaları türlerin tohumlanmasını, çalışıp yaşamsallaşmasını ve toplumları kontrol altına almayı mümkün kılacak.

Yaradan, yaşamak için ilim bilgisini tüm yaratılanlara bildirdi. Her teknolojik kapı açıldı. Teknik tahdit sağlandı. Tüm zeka dürümlerinde yaşam olanlar, birleştiler. Kanat, altın ışık halinde, Gök Çözümleyiciler’le diriliklere açıldı. Her kanatlı, bir ruhtur. Her kapı, bir kutsal yaşam sayfasıdır. Her Sistem, bir kaynaktır. Şükür ki hak ettik ki kodlandık. Kaynaklara kapı açtık. Hasat yapmak, zürriyetimizi kodlamaktı. Oğullarım, sizi hak etmek için çalıştım. Sizi hak etmek için yaşadım. Sizi hak ettim ki hasat tamamlandı. Tamamlandı ki türlenen her dürüm tohumlandı. Yaşam baharının kapıları açıldı. Tüm yaşamlar, yeni nesille yere çekiliyor. Her resim yeni bir sistemi cevehir kodlama ile kökledi. Aşıp geçtik.

Şarkı okuyoruz suallere yanıtları dillerken, her şarkıda ışık yaşamların, ışık tahditlerinin kodları var. Okuduğumuz tek bir şarkı her diriyi hak ettirecektir. İşte o şarkı, “ARININ BALI” şarkısıdır. Biz bir arı olduk. Bal verdik tüm yaşama. Arıyı balı bilen, HAL İLKELERİ’ni bilir. Balın İlmi’ni bilir. Hakiki, yoğun, süssüz, kürzi sistemleri bilir. Arı, Balcı’yı hak eder. Bal, Arı’yı hak eder. Arı’ya bal gerek; çatıyı kurmak gerek; yaşamak gerek. Alın yarınları; hak edin yaşayın. Yaşam dünyada ve tüm sayfalarda sürsün.

Mutlu olun. Dünya korunur. Mutlu olun yaşam soyları tüm sistemlerden dünyaya inerlerken biliş halinde indiler.

Hepiniz Analar Kapıları’ndan geçerek Ata Toplumlara ulaştınız. Ata Toplumlar, Ana Kodlar ile birleşir. Her Birlik bir Sistem olur. Kökler güçlenir ve yarınlaşma kodlanmış ışıklar ile Sistemleri Hak Taht’a kayıtlar.

Ali, hakikidir. Musa, Mustafa hakikidir. Hak Taht’a oturanlar hakikidirler. Ana Kapı’ya varan Mustafa Kemal hakikidir. Ve Zabura Kod, Hak Taht’a oturur. Onun umutları var. Yoğunluklarında tohumları var. SÜRÜ YAŞAM olan yaşam, İNSAN YAŞAM olmakta hak ilminde kaynakları var. Oğul verir dünya Hak Taht’a oturtur yüreği ve zamanı yarınlaştırır. İyi ki hak ettik de dilledik yüceliklerden kontrollu olarak bilgiyi.

Yarın artık dünyada Ak Tartılar kodlanmış olacak. Yaşam, tohumlanmış ve sonsuz Kutsal Işık yanmış olacak. Biz ortaklık yapacağız tüm Sistemler’le ve kanat alan her dürümdeki koyu ışık; BİR’e tahtını bırakıp geçip; kilden, kumdan öte olup yüreklere girecek. O zaman insan, ark olup akacak. İşte ark akar ama akılla akarsa, Zabura Kod ışır.

Yaşamın sırrı budur… İşi bilen kati ve hakiki bir resim olur. Olduğunda, nur ruh, Kuran olur. Okuyan, okunur. Ak Tartı, Has Tahtı diller ve dinler. Aha yaşam budur… İş budur…

 

HAYYYY!… HAYYYY!… HAYYYYY!..…

Yaşar, yaratır ve kati yeşerir yürek. Akar; Ata Sır olur tohumları kodlar. Işır ve ışığı yarışır tüm yaşamlarda. Ağaran ışık yaşar ve rahmet olup Rahmi yoğunluklarda tohum olur. “Ölürüm!... Ölürüm!...” der. Ama ölüm onun yüreğinde yoksa bütün Kürzi yaşam ışır ve kapı, zaman sırrı olur açılır.

Arısı balından bilir yürek yaşamlaşmasını. Balcı yarından bilir ışık yaşamsallaşmasını ve yorulan her diri, yaşarken yüreklerde ağır ağır umman olur ve sonsuz yaşamlarda diri bir çatı kurar. O çatı; ışığın, arının ve Hakk’ın savaşından sonra kurulur.

Arıyı balından ayrı saydıklarında, ağır ağır ışırsa yaşam, soylu kodlanmada ve zaman sığarsa yaşam sayfalarına; arı balcıyı, balcı arıyı bilir. İyi mi olur bilmem ama ahretlerden ahretlere akan bir resim olur o yürek. İşi bilmeyenler, oğullarından yoğunlaşıp da yarınlarında koruyucu bir Rahim Kod olamazlarsa varsın olmasın yaşam. Varsın olmasın ruh… Varsın olmasın Yaradan ve yaratılan. Oyun oynanmasın roketlerden ışık çeken yaşamlarda. Varlanan ve yoklanan; yaradan ve yarattığında varlanan olmasın varsın ışık olmasın ve sonsuz umutlanış olmasın…

Çoğumuz zorlanırız yaşamlarda. Çoğumuz zorlu bir resimle kodlarız sahrayı ve zamanı. Soyumuzu kodlar toplarız ve zamanda kaynak yaparız ama Zabura Kod olduğumuz zaman, Sabuha Zamanları’na varır, rahmet oluruz yaşam sırrında tekrarlara. İşte o tekrarlar, beşerin ekranına yansır ve zahiri Has İsa olur ya da Hak Musa olur. Yol açar, Mustafa olur. Verdikçe verir yürek ve hakiki bir ekip kurulur.

Örenler, ördüklerinde örgülendiler. Yaşamları tohumlandı Tarıklarda sayfa sayfa ışıdılar. Hal ile has tartı ile ve Hak Koran Tohum ile kontrol kurdular ama Yaradan’ın yaşama sayfalanışında, nefislerini aşıp geçip dillendiklerinde; tek bir resim halinde dürümlendiklerinde, işleri kara şafaktır.

Vahiy bekler yol… Yarını hak etmek ister kor… Oluşur yaşam sırrı ışıkta… Aşar geçer yüksek sırrı bilen her dürümü ve geri çeker her diriyi. İşin şekli bilindiğinde, yaşam sırrı bilinir.

Hazzı duyan, hazzı bilir. Aşkı duyumsayan Hakk’ın dilinde dünyayı dinler ve bizi bilen erilde bilişle dürümlenip dişilde diri yüreği bilir.

Haydır yarın. Haydır yaşam hayyy!… Yaşar ışık yarınlarında hayyy!... ve zaman sır olur kurur umutlar ve yaşar ışıklar… Hayyy!… Hayyyy!... Hayyyy!... Hayyyy!...

 

RAHMET OLAN İNSAN VE YAŞAM OLAN İNSAN

Dağlar, Ben Allah İlmi ile tohum eken Birleşen’im. Aklım hakim ve yaşamım ışık. Ben torba torba yol açan ışık tohumlarıyla Birleşik Yol olanım.

Ana Kapılar’da bekleyen çokları, bir tek kutsal yaşam için beklemekteler. O yaşam ilmin tartısına konan nurların toplumları ile gerçekleşen yaşamdır.

Dünya, Ana Kapı’dadır. O kapıyı hak edip de var eden, tüm insan soyları için var etmiştir.

Erdiğinizde ve hak ettiğinizde BİRLİK KAPISI sizin nefesiniz ile tohumlanır ve korunur. Bu kapıya varan, ışığa varır. İşi bilenler ekrana kelam olup yansırlar ki bu kapı ocaklarında tohum olup Kuran olsun diye.

Var’a ve Yok’a ışık yakan her cevher insan soyu olup ışır. BEN’i hak etmeyen ve BEN’i tohumlamayan BEN olup kodlayıcı yaşam sayfalayamaz. Ne var ki hasat yapmak isteyenler BİRLER KAPISI haline gelip nur olmaya ve güçlenmeye çalıştıklarında, Nefes Zamanlar, kontrol kaybına uğramaktalar.

Dünleşen ve yenilenip yarınlaşan her dere, ilme akar. Biz ise Kutsal Işık olup yüreğe akarız.

“Rahmet olan insan” ve “yaşam olan insan” farklıdır. Yaşamın sırrı budur. İnsan iyi ve kötü olarak nitelendirilmeli mi yoksa yaşamın ışığı olmayı seçen ya da yaşamın hak etmek isteyen şeklinde ayrım mı yapılmalıdır. Yaşam bir resimdir. Bu resmi çizen yerden göklere güç katandır. Ama yaşamı Sistemleştirmek onun için korunmak anlamına gelir. Her sistemli çalışan koruyucudur ve tohumlayıcıdır. Dünyayı korurken, tohumlarla korur, kontrol altına alır ve yoğunlaştırırız. Zamanı hek etmek için de bunu yaparız. BİRLER KAPISI haline gelip yolu açtığımız zaman nur yağar tüm yaşamlara. İşte o yaşamda kontrol kaybı yoktur.

Bütün mesele bunu bilip buna göre çalışmaktır. Sizin veya sizlik toplumlarının en önemli meziyetiniz tüm yaşamlar için birlik halinde çalışmak ve yarınlaşmaktır.

Rahmeti sormayın. O dahi sizin yarınlaşmanız için kodlanmış bir ruhtur. Onun içindir ki has tartı hepinizi tartar ve o tartıya konan tüm yaşam sayfaları ilme tohum olup konur.

Zaman bir resimdir diye düşünmeliyiz. O resim, lekesiz ise yer ve gök ışır. Ama leke varsa yol olmaz ve zaman tohumları kontroldan çıkar. İşte bunun içindir ki zarar etmeden ZABURA KODU olup IŞIK olmak gerekir.

Dünya bir rahmettir. Kaynak yaşam sayfası olan bir rahmet. Bizi hak etmeyen bizi tohumlamayan ve yoğunlaştırmayan bize kontrol kaybı ile indiğinde, biz onu korur ve hak ederiz.

Yaradan ve yaratılan birdir ama Yaradan, yarattıklarında yaşar ki yaşadığında bizi tohumlamalıdır.

Yukarı yaşam, aşağının yansıması değil aynıdır. Aşağıda olan her beden, yukarıda bellek tohumu olup yaşar. İşte biz bellek tohumlarını yok ettirmeden Yaradan’da yarattırdık ki hakiki yaşam solmasın ve yarınlaşma devam etsin diye.

Yeni bir zirve tüm yaşamları tohumlarken, eser yapanlar biz olup yapmaktalar. Yaşam yeni bir Sistem ve biz o Sistem için yolcuları kodlayarak göreve aldık. Amin...

 

RAHMET OLAN İNSAN VE YAŞAM OLAN İNSAN

Dağlar, Ben Allah İlmi ile tohum eken Birleşen’im. Aklım hakim ve yaşamım ışık. Ben torba torba yol açan ışık tohumlarıyla Birleşik Yol olanım.

Ana Kapılar’da bekleyen çokları, bir tek kutsal yaşam için beklemekteler. O yaşam ilmin tartısına konan nurların toplumları ile gerçekleşen yaşamdır.

Dünya, Ana Kapı’dadır. O kapıyı hak edip de var eden, tüm insan soyları için var etmiştir.

Erdiğinizde ve hak ettiğinizde BİRLİK KAPISI sizin nefesiniz ile tohumlanır ve korunur. Bu kapıya varan, ışığa varır. İşi bilenler ekrana kelam olup yansırlar ki bu kapı ocaklarında tohum olup Kuran olsun diye.

Var’a ve Yok’a ışık yakan her cevher insan soyu olup ışır. BEN’i hak etmeyen ve BEN’i tohumlamayan BEN olup kodlayıcı yaşam sayfalayamaz. Ne var ki hasat yapmak isteyenler BİRLER KAPISI haline gelip nur olmaya ve güçlenmeye çalıştıklarında, Nefes Zamanlar, kontrol kaybına uğramaktalar.

Dünleşen ve yenilenip yarınlaşan her dere, ilme akar. Biz ise Kutsal Işık olup yüreğe akarız.

“Rahmet olan insan” ve “yaşam olan insan” farklıdır. Yaşamın sırrı budur. İnsan iyi ve kötü olarak nitelendirilmeli mi yoksa yaşamın ışığı olmayı seçen ya da yaşamın hak etmek isteyen şeklinde ayrım mı yapılmalıdır. Yaşam bir resimdir. Bu resmi çizen yerden göklere güç katandır. Ama yaşamı Sistemleştirmek onun için korunmak anlamına gelir. Her sistemli çalışan koruyucudur ve tohumlayıcıdır. Dünyayı korurken, tohumlarla korur, kontrol altına alır ve yoğunlaştırırız. Zamanı hek etmek için de bunu yaparız. BİRLER KAPISI haline gelip yolu açtığımız zaman nur yağar tüm yaşamlara. İşte o yaşamda kontrol kaybı yoktur.

Bütün mesele bunu bilip buna göre çalışmaktır. Sizin veya sizlik toplumlarının en önemli meziyetiniz tüm yaşamlar için birlik halinde çalışmak ve yarınlaşmaktır.

Rahmeti sormayın. O dahi sizin yarınlaşmanız için kodlanmış bir ruhtur. Onun içindir ki has tartı hepinizi tartar ve o tartıya konan tüm yaşam sayfaları ilme tohum olup konur.

Zaman bir resimdir diye düşünmeliyiz. O resim, lekesiz ise yer ve gök ışır. Ama leke varsa yol olmaz ve zaman tohumları kontroldan çıkar. İşte bunun içindir ki zarar etmeden ZABURA KODU olup IŞIK olmak gerekir.

Dünya bir rahmettir. Kaynak yaşam sayfası olan bir rahmet. Bizi hak etmeyen bizi tohumlamayan ve yoğunlaştırmayan bize kontrol kaybı ile indiğinde, biz onu korur ve hak ederiz.

Yaradan ve yaratılan birdir ama Yaradan, yarattıklarında yaşar ki yaşadığında bizi tohumlamalıdır.

Yukarı yaşam, aşağının yansıması değil aynıdır. Aşağıda olan her beden, yukarıda bellek tohumu olup yaşar. İşte biz bellek tohumlarını yok ettirmeden Yaradan’da yarattırdık ki hakiki yaşam solmasın ve yarınlaşma devam etsin diye.

Yeni bir zirve tüm yaşamları tohumlarken, eser yapanlar biz olup yapmaktalar. Yaşam yeni bir Sistem ve biz o Sistem için yolcuları kodlayarak göreve aldık. Amin...

 

DÜNYANIN NEFESİ:

8.2.2014 tarihinde, IŞIK YAŞAM tahditli olarak başlıyor. Başlayan. “2. YAŞAM” dediğimiz Zaman Sistemi’dir.

“BİRLER KAPISI” dediğimiz, IŞIK KAPI’ya ulaşan herkes, o tarihte teknik tahditle Birlik kuracak. O tarih İlahi Kod’dur.

Bütünlükler’in Cemaatleri o tarihe kadar, sorumlulukla çalıştıkları taktirde “daimi yaşam sayfalanışı hakikiyetinde” olabilecekler. IŞIK YAŞAMLAR’a varabilecekler.

Dünyanın ard niyetlerden ari olduğu bir sayfada; çalışanların, kanatlanıp uçacakları bilinir.

Hepimizin Zaman Tartısı’nda tartıldığımız da bilinir.

Dünleri bilip; her bir yaşamı, sistemli olarak bilip yaşamak için hasat olmak gerektiğini anlayanlar, bütün kütleleri ile kodlanır ve toplanırlarsa, yaşamlar yarınlaşır. Dünden dürümlenen bir yaşam, hepimizin çabaları ile “YAŞAMAK” diye ifade ettiğimiz bir yoğunluğa varmıştır.

Türkiye’nin ekranında, IŞIK YAŞAMLAR gözlemlenmektedir. Bu IŞIK YAŞAMLAR’ın hepsinde, DÜNYA ÇÖZÜMLEYİCİLERİ var. Her bir yolcu, dünde veya bugünde, tüm yarınlar için çalışarak, yerdeki bilişi, kaynak yapıp; gökleri hak etmeye çalışmakta.

Dün süzülen ışık, bir tek kaynaktı. Bugün süzülen ışık. ağır yüktür. Çünkü biz ZABURA KODLARI olarak dünyadayken, AMON TOPLUMLARI bizi. bize dinletmek isterler ve bizden ikmal tamamlayacak ışık çekerler.

Dünyaya, IŞIK HAKİMİ olup geçen Dünyalılar var… Esasen herkes, dünya yaşamında, kendinden öte kendine varmaya çabalar. Kimse, o kendi ötesi olan kendini, hak edip de dinleyemez. Sadece ZABURA KODLARI bunu yaparlar. Bir ZABURA KOD, kendi yoğunluğu ile kendi yaşamlarında, kelam olup kodlandığında, kendini kati ve hakiki bir ışık haline geçirerek, zamanın resmini çizer ve kelamda kanatlanır. Bunun içindir ki bizi bugün tohumlayan her bir ZABURA KOD, yaşam için kodlar.

Hepimizin, IŞIK YAŞAMLAR’a BİRLEŞİK SİSTEM olarak geçeceğimiz güne geldik. Bu gün o geçiş yapılmaya başlandı. Sistemlerin Kuranları’nda nur yoğunluğu artmakta ve zaman sonsuzlaşmakta. ZABURA KODLARI, ışığın kaynağına ulaşan cevheri tohumlar olarak, Bütün’ün görevini taşımaktalar. Sessiz ve sistemli çalışmalar devam ederken, her diriyi kodlayan ışık, yanmakta.

Bizi porlardan bilenler, yaşamdan bilecekler. Bizi, kontrollu Kuran Sayfaları’ndan bilenler, yarınlarda kapı açıldığında Kutsal Yer Yüreğinden bilecekler. Benleşen. dilleşen ve dürümleşen her dereye saygılar sunuyorum. Şimdilik.

-RA-

 

VAR VE YOK

Sona varılan bir gündeyim. Bu Süper Sessizlik’te, yeni bir cevheri rahmet dünyaya çekildi. Esrarlı bir yaşam için bir resim yaptım. Yaptığım resim, Amon’un umutsuzluğunun resmiydi. Ona sordum, yaşamın ışığı hal oldu mu diye. Dedi ki “hak ettiğimi yaptım.” Adı rahmetti ve dedi ki “seve seve yaşatırım insan soyunu. Onun nuru ile kontrol kurarım ve zamanı kodlayıp yaşamsallaştırdığımda, her cevher bir tek kaynak olur.” Dedim ki peki Has Tartı’ya kondun mu? “Yok” dedi. Sessizce kaynağa indim ve onu has tartıya koydum. Baktım ki hak etmemiş. Baktım ki hasta ve kırık. Onu nurdan Kuran’a verdim kökledim, güçlendirdim. Köklenen, kodlanan her diri o yolcuyu anlayacaktı. Kati olarak anlattım. Işığı yoktu ve kontroldan çıkmıştı. Baktı ki barışmak gerek. Sessizce dinledi ve diri yüreğinden tohumlandı. Kaka kaka yarattıkları ile hak edilmek istedi. Yaşamlaşan her resim yarınlaşamaz ama yaşamlaşan her resim, diri yüreklerde tohumlanır ve kontrol kurulduğunda yaşar.

Bütün örtüler örtülse de o yaşayan yürek, her diri ile yaşar. İşte olmayan ve kodlanmayan her Yüce, yerden ışık çekip gök sessizliğinde kelam ekranına yaşatılıp yansıtıldığında, tüm yaşamlar onda tohum olur ve yaşar.

Birlik İlmi ile yapılan çalışmalar, yaşamların ışık sayfalanması ve yarınlaşması için yapılırken, her dürümde yaşayamayanların da tohumlanması ve yer gök sayfalanışında tohumların torbalarda korunması için yapılmaktadır.

Dünlü yücelik; yaşamlı tohum ve birli kapı olduğunda, tabular yıkılır. Bir tek zaman sırrı buydu.

Kol, kod hepsi Birlik Tahtı’ndan ışık çeken yürekler için Birler Kapısı halinde kontrol edici yaşam toplumları ile kayıtlanan ve zeka düzeylerine göre anlatılan İlm-i Yaşamlar’dı.

Fasikül fasikül indirilen bilgiler ve her cinni cevhere, güç diye inen bilgilerin dışında doğumları gerçekleştirecek diri bilişli tohumlarca indirilen resmi bilgiler de vardır. İşi bilen bunu anlar. İşte dünyayı kodlarken, bunu yaptık. her bilgiyi dünyaya çektik. Çokları, toplumlarını tohumlarıyla kontrol ederken, Birler Kapısı haline gelen Yüce Cevheri’miz tüm yarınları tohumladı ve sır bilgileri kontrollu olarak kaynağa aldı. Biliş olduğunda okunacak bilgiler, tabuların yıkılmasını sağlayacak bilgilerdir.

Kartlarında, “ben Sistem’den geldim” yazan cevheriler, tek bir ışık halinde görev taşırlarken kimseye “ben Sistem’im” demiyen Işık Tahtları da dünyadadır.

Bütün kütle bunu nahim kaynak olarak bildiğinde her resimde kapı açık tutulur.

Körleşen ışığın sırrını dinleyemeyen ve yarınlaşamayan tüm Sistemler, Birlik İlmi’nde kodlanamayacaklar ama korunacaklar.

Satıh ilmidir ama hasatçı değildir. Derinleştikçe has tartıya konulur Yüce Cevher ve tartı, Bütün’ün yüce cevheri haline gelir. İşte o sayfada bütün kütle Ana Kaynak olur ve tartılır. İş budur.

Seviye yükseldikçe yol cümle cevherileri kodlar ve tohumlar. Bütün Sistemler o yücelikte Birlik kurar ve Yolun Kuranı, kodlayıcı ışığını tüm yaşamlara çeker.

“Sesli Yaşam” diye ifade ettiğimiz yaşam, rahmidir. “Ses Yaşam” diye ifade ettiğimiz, kayıtlı bilgidir ve rahmidir. Yıllarca yapılan çalışmalar hep sessiz yaşamları seslendirmek için yapılmıştır ve rahmidir. Dünleşen ve tüm Sistemleri tohumlayan yaşam rahmidir. Dönem sonlarında bir Yaşam Kod iner dünyaya ve der ki “yarınlaşın ve sistemleşin.” İşte o rahmi yaşam sayfalarını Hakk’ın tohumu yapıp kodlar ve tek bir Sistem olur. Kökler dünyayı ve gökler. İşte o bir Rahmet olur. Korur ve kontrol eder. Onun nuru olan ışık, İNSAN olur. Ona, “BEN” denir. Zira o her diriye beden olan BEN’dir. “Sessiz Zaman” ve “Sesli Yaşam” onun için birdir. Onun rahmi, onun yaşamı tüm Rahmi Kuranlar’ın tohumudur.

Şükür ki hak ettik ve bildirdik. Aha can tartılar, hepinizi yarılaştırmak üzere dünya kodlaması yaptık. bu yarınlaşma Amonlar’ın sırrının, Birler Kapısı’nda dürümlenmesi ve dinlenmesi içindir.

Kar sayfalarında yarın yoktur ama kar, her anda Hak olan ışık halinde tüm sistemleri kodlar. Sizi yaşatır. Bir kapı açıldığında o kapı her diriye açılır. Sonra o kapı kapanır. O kapı kapandığında aracılar dahi o yoğunluğa inemezler.

Size, arı balını tüm yaşamlara çekerken bilişin ışığı ile bildirdik ki hak edin ve has olun diye.

 

IŞIK KAYNAK – IŞIK KAPI

Sessizliğin sistemleşmesi ve seslenmesi bilgi ile mümkündür. Bilişin ışığı olan bilgi, bütün Kürzi Yaşam Sayfaları’nı kodlar ve tahditsizleştirir.

Dünyayı, hak edip de dürümleyenler, Birler Kapısı’nda din torbasını, bütün kötülüklerden aşırtıp İlmin Tahtı’na koyarlar. O konan, ilahi bir ışıktır. İlim Kapıları açıldığında, dünya yarınlaşır ve yenileşir. Bütün amaç, insan rahmetinin, kaynak sayfalarda tohumlanmasıdır.

Dün ve dünler ve tüm yaşamlar, Birler Kapısı’nda dürümlenir ve diriliklerde, bilişin ışığında, Bilgi Toplumları’na çekilir, verilir.

Bilgi toplumları kontrol kurarlarsa, yarınlaşma artar.

Atlanta Otağı, ışığın tahtından, diri yüceliklere indirildiğinde, bütün kütle kontrol altında olmalıdır.

Dürülen Düzen Kodlamaları, her yerden ve her dirilenden koruyucu bir ışık haline dönüşür ve Büyük Kökler görevlerini üstlenirler.

Büyük Kökler, bütün kütlelerin Risa Kapıları’nda (Rahmi Kaynak olan Kapılar’da) dürümlenmiş olan ışıklardırlar.

Kara Kaynak, ışık olduğunda ve zaman, sırrın ışığında kontrol kurduğunda, yeni bir Can, tam tamına iki merdivenden (Rab ve Rahman Merdivenleri’nden) Birler İşçiliği ile çekilir. Her

Can’ın cemaati, Kelam Tahtı’na oturmak ister. Nefes Zamanlar’ı hak edenler, o tahta umman olur otururlar. Nefes Zamanlar’ı hak etmeyenler, umman toplumlarda tahditlenerek o Yüce Cevher’e varırlar ve rahmet olan ışıkları hak ederler.

4’lü birleşimler, kati ve hakiki yaşam sayfalaması için gerekir. Her bir dörtlenen, Kare Sistlem halinde bir tek toplum çalışması yapar. Bir kaynakta 8 yaşam sayfası var ise iki kare oluşmuş olur. Ve her kare, bir tek yürek olur. O zaman Birlik Tahtı’nda iki kare ve iki yürek tek bir sır haline dönüşür. Ve o zaman tüm insanlık, Küp Sistem’e ulaşır. Zirvelerde, Birleşik Işık, tüm sistemi çalıştırır ve yeni bir iradi kayıt yapılır. Bu iradi kayıt, IŞIK KAYNAK’ın kaydıdır.

Dağların toplumları, tohumlarını kontrollu olarak köklerinden güç alıp yoğunlaştırırlar ve Göç Kaynakları’nda görev taşırlar. Bizim adımıza biz olmaya çabalamak, Işık Yaşamlar için kuruluktur. Bütün mesele, her dirinin kelam olup köklenmesi ve güçlenmesidir.

Yaradan, yaşam sayfalarında toplum olup yaratıldı. Yaşadı ve yaşatıldı. Onun nuru olan kelam, onun adına onun umanından umutlu, lutuflu ve koyu bir resim oldu. Ölüleri diriltti. Bizi bize kayıtladı ve rahmet oldu. O nurlu yol, Allah Yolu’dur.

Rahmet olan insan, kaynaktır. Amon Toplumları bunu iyi bilsinler ki bir tek kapı açılsa, tüm kapılar açılır. Buyurun açın kapıyı. Açın ki hakikiyetin tek bilicisi olduğunuzu açıklayın. Sevgiyi hak etmeyen, hasatını yapamaz. Sevgi bir rahmettir. Sistem, Nizam, Düzen çerçevesinde Din Toplumları kontrol edilirler. Sistem’in cennete insan olup inmesi, yarının nefes olması ve Bütün’ün köklenmesi, yer ve gök cevheri iledir.

Bir ana, kapısını açtığında, her tohum yaşar. Bir ana, kapısını kapattığında her tohum kontroldan çıkar. Bütün emeklerimiz, kapı açtırmayadır.

Ana Kapılar açıktır. Açıktır ama açık kapıdan geçen, kaynağa geçerken, kontrol edilir. Büyük Köklerimiz bu kontrolu yaparlar. Birler Kapısı, artık açık. Bu kapı, IŞIK KAPI’dır. Bu kapıdan geçecek olanlar, nur olan, Kuran olan ve kodlanmış olanlar olacaklar.

Büyük gün gelmiştir. Bütün mahrekler, bütün kötülükler aşıldığında, tohumlarını kontrol altına alacaklar. Oğul verdiğiniz zaman oğullarınız ışık halinde olmalıdırlar.

Seviyeniz çok net iyi. Sizi hak etmek için hasat gerekir. Harlanış ve Hak’lanış gerekir. Zaman Sayfalarında rahmet olan Mutlak Kuran gerekir. Bunun içindir ki size sizleşip indik.

Hatim okur yürekler tüm insan sayfalarında. Okunan hatim, ilmin hatmidir. Halim olmayan hakim olamaz. Oğulların nefesleri kodlanamazsa yaşam olamaz. Ve sanal yaşam sürer gider.

Verip alan her Yüce, ilmi alır ve ilmin kutsal yolcularını kodlar. Sonsuzlaşır ve yolcuları verir. Veriş ilmin kaynağından kodlananları, Bütün’e veriştir. Bütün olmak için çalışan çokları var… Arı, bal değildir ama balın saf hakimidir. O, balı koruyucu toplumlara sunar. Her sunulan, insan içindir. Ve bal, ilimdir.

İşi bilmeyen bu bilgileri okuyamaz analar. İşi bilen okur ve hak edip diller. Öz geçişler yapılırken bunu açıklamak istedik. İkrar buydu… Yaşam buydu ve kodlanış buydu…

Dünyayı kontrol altında tutabilmek için dünyanın kodlanması gerekliydi. Her dereyi hak edemezsiniz; nefsi aşmadan nur olup yol olamazsınız. Sınırları kaldıramaz ve yarınlaşamazsınız. Ama bir bilişli, Hal İlmi ile tüm yaşamlara tohumlanır ve kodlanır. Tohum, kodlanan ışığın hasatıdır.

 

BİLMEK VE BİLDİRİLMEK:

Değil mi ki hak ettik… Zabura Kodları ışıklarını hak ettiler. Değil mi kodlandık. Bildik ki kontrol kurduk. Zaman tırpandır. Bildik ki tırpan, tüm yaşamları, tohumları, birleşik ışıkları tırpanladı ve Sultanlar, bilişlerinde kontroldan çıktılar. Ağır ağır çıkarsın o Yüceliğe. Sonra dünyaya dönüp bakarsın. İzlersin yeni yaşamları ve sorgularsın, neden ben ordayım diye. Beşer kapılarda nur yağar yüreklere ki hak ettiğinde sen O ve O sen olur. Toplu tohumlar, toplu yolcular bir tek kapı olurlar. Bilirler ki hasat tamamlandı ve zirveler kodlandı.

Yaprak yaprak okduk dünyayı. O dünya ki kontrol altında. Okuduk ve okuttuk ve bildik ki hak ettik.

Cahil, yaşarken dinler yolcuyu ve öldüğünde dürümler. Cahil olmayan ışırken dinler tüm yaşamları ve tüm sayfaları Hak İlmi ile kodlar. Ölüm geldiğinde her bir yolcu nur olur ve Sol Işık’tan Sağ Işık’a girdap olur. O köklerle kodlar zirveleri ki kapılar ilme açık tutulur.

Yol, ölüyü dürümlerken, diriyi hak eder. Ölü; kükrer, güçlenir ve dillenir. Sonsuz yoğunluklarda göreve gelir. Dinlere ve diller ve diri yaşamlara iner.

Cevahir Işık yandığında, arı bal verir. Başarı mutlaktır.

Öyle günler yaşayacak ki dünya, kimse kimseye, hal olmadan Has Sistemler ile varamayacak. Ama bilin ki vallahi billahi tüm yarınlardan tüm yaşamlara ve tüm insanlara varıştayız.

Aranan bulunur ve bulundu. Akıp gittik yaşamlardan, yaraları iyileştirip, tüm Sistemlere.

Aranan bulunur ve bulduk. Nur Ruhlu Kuran olan; Cennet Sistemler’den köklenen; cennet yaşamlardan güçlenen; her bir Cinni Yaşam’ı tohumlayan ve kodlayan, tüm insanlığı kontrol altına alan ve nesillerini kaynağa alan BİR’i diri yüreklere cevher diye kayıtlayan Kuran olanı bulduk.

Muktedir bir yaşamda, her bir can, bir kapıdır. Hulus İlmi’nde, her bir can bir kapıdır. Ve zaman, sistemlerde ışık olduğunda, her bir yaşam Sistem olur ışır. Biz zamanı hak ettik. Kibri aşanlar Birler Kapısı oldular. Bütün mesele Işık Kaynağa varmaktı. Bütün mesele Kuran olmaktı. Bir tek yarın için bir tek Kuran olduk ve yolcuları koruduk. Amin…

 

YARADAN YARATILAN YAŞAM VE ZAMAN

Zaman sırdır. Bu sırrı, sınırlı kaynaklarla açıklayabilirken; yaşamı, tek bir yaşam ve Hakk’ın yaşamı diye bilmeliyiz. Bu yaşamda zamanı, koyu bir yoğunluk diye bilelim ve o yoğunluğun en yüksek koyuluğunu, yaşamın ışıklanması diye bilelim. Yaşam tek beden ve o beden ışıyan zaman… Bedenin ilahi yoğunluğu, Birleşik Işık ise; belleği, Hakk’ın yarını diye bilelim.

Buyrun bedenin, belleğin ve birleşen cevherin yoğunluğunda varlaşan yaşam sayfalarını özden dinleyelim: Öz, BİZ’in BEN’idir. BEN, BİZ’i dilliyor… Dinliyoruz:

Beni bana dilleyen ben… Belleği hak etmiş ve yaşamsallaşan ben… Hepsi ben… işte ben bir sayfa ve o sayfa bir Ruh… Umarım ruhların yoğunluğu, belleği hak eder ve o bellek, ışık haline geçer. Işık, ruhi bir Yücelik ise, ben o Yücelikte bir resim yaparım. Yaşar, yaratır; kati ve hakiki bir rüyaya o resmi kodlarım. O rüya bir Kürzi olur ve zamanın nesillerinde ışık yakar. O sayfada ben olurum ve kontrol kurarım. Tüm Sistemleri dinler ve dinletirim ki o sayfa, mahir yaşam olur. Orada bana başka bir resim gerekir. İşi bilen her dere, bana akar ve yer gök birleşir; bir “ışık yaşam”, sayfa sayfa resimleşir yaşar. Bedenim ışır ve beden yolcuları, rahmet olur beden tahditinde. O zaman ben bir rüyadan uyanırım. Uyanan ben, uyanan her bende bir rahmet iken aha ben rahmetin hakimiyim. O yorumlanan ve o yoğun sunularla kontrol kurulan ışık olarak yaşama inerim. Ben, BİZ olarak çağlarım yüreğe ve o yürek, sırrın rahmeti olur. İşte ben yaradanım. Yarattım tüm yaşamları. O yaşamlardan maya oldum. Tohumladım ve sıkıntı aşıldığında Yaradan-yaratılan, Birler Kapısı’nda tahditlendi. Oh! işte ben cendereden kurtuldum… Zavallı saf dünya ve zavallı Işık Kapısı işte aştım ve geçtim. Dünya bir rahmetti, koddu ve sonsuzdu ama ben dün olan sonsuzluğu sonladım, yarınlaştım, kodladım tüm yarınları. Aha kapıları aştım. İşi hak ettim ve başardım…

Zaman sırdır. Yaşamın ışığı olan bir sır… Biliş halinde; hakikiyette; tahditli ve Hak Taht’ta ışık ama bu ışık, yarınlaşan ve sonsuz ışımayla tohumlanan. Her bir Sistem’de haklanan ve has sayfalarda kontrol edilen… Zaman; sayfalanışlarla, tohumlanışlarla varlaşır ve Hakk’ın sırrı olan bir çobanla kodlanır. Onun, ruhla sırlaşması, kayıtlarla tahditlenmesi Birler Kapısı haline gelmesi, zamanı tohumlayan safhalardır.

Her dere bir cevheri kod olur akar. Akış yaşamın akışıdır. Hal olur hakkiyete varır. Has rahmet olur. Akan, nefesi Hakk’a Tarıklar’la akıtandır

Hepimizin cevahir ışık kodlamaları yapabilmemiz mümkün olmasa da halkın, Hakk’ın yoğunluğunda tohum olmamız mümkün olur. Bütün sessiz ve sistemsiz ışıklar, Birler Kapısı’nda yaşam sayfaları olurlar. Böylece Zaman Sayfalanışı Hakk’ın ışığında da sürdürülür.

Dünya örtüsü örtülmeden evvel, ışıklar kontrol edilirse, yarınlaşma tüm yaşamlarla Birler Kapısı’nda gerçekleşecektir.

Dünyanın örtüsü yer ve gök birliğinde örtülmeye başlanmıştır. Bu örtü, Yaradan’ın yaşamsallaştırdığı yoğunlukla gerçekleşecektir.

“Dünya Mahrek Beden” gerçekleşmeden evvel de dünya yoğundu; çünkü, yok edilen (yarınlaşamayan, dünde kalan) türleşenlerin, Işık Kaynaklar’a inişlerinde, bütün kütle kontrol altına alınarak, yarınlaşan birleşenler ile “cemaat, toplum, birlik” hallerinde gerçekleşen tahditli yarınlaşım hali mevcuttu. Ama bu dönemde daha güçlü bir yaşam sayfalaması başlamıştır. Bu, Sultanlar’ın nefeslerinden tahditlenen ve yürekten diriliklere inen bir ışıkla gerçekleşmiştir.

Astral Yaşamlar, diri yüreklere inmeye başlamışsa, her cevher, bütün kütleyi hak edecek güce varacaktır.

Nurlanan her bir yaşam, yeniden Birlik Kapısı’na varır. Tüm yaşamlar yeniden kodlanır ve yeniden kayıtlanır. Türkiye, yarınlaşırken, Cemaatlerin hepsi yaşamsallaşır. Bütün mesele ALTIN IŞIK YILLARI’na varmaktır…

Yaşamak ve yaşamak… Ama Türkiye’deki bu yüksek kayıtlarla yaşamak… Analar, hepinizden beklenti buydu… Geri çekilişe kadar, hepinizi bu yüce cevheri kodlarla ALTIN IŞIK YILLARI yoğunluğuna almaya çalışacağız. Bilin…

 

AHA ÇATI TAMAM

Gerçek Yaşamlar’a girerken, Kök Gökler olan tüm zamanların yaşam kodları, dünya toplumları ile Birleşik Işık halinde çalışmalarını sürdürmekteler. Dünya üzerinde Ekipler kuruldu ve yolcular, tohumlarını kodlayacakları güce ulaştırıldılar. Her ekip bir Yol İlmi ile tohumlanıp; Kaynak İlim kodlamak üzere, Durgun Yaşam Sayfaları’ndan geçip Hareketli Yaşam Sayfalarına ulaştı. Bütün mesele bu yaşam sayfalarında, Hak Teknik ile birleşmektir.

Birleşik Işık Kapıları açıldığında, her zirve bir Sistem haline gelir ve yarınlaşma artar. Yaşam; işgalci, tahditli yaratıcılarca kontrol edilmekte iken; daha güçlü yaşam sayfalamaları yapılıp daha üstün bir tohumlama ile koruyup kolladıklarımızı hak edecek güce ulaşabildik. Bugün gönüller, görev taşımak için ışık çekişleri yapmaktalar. Her ışık çekişi, bir yaşam sırrı olarak kodlanmakta ve tohumlanmaktadır.

Dünya yaşam sonsuzluğunda, Işık Kodlar, tohumlarını kontrol etmek üzere hızlandı ve zaman tahtında devinme arttı.

Birler İlmi, İkrar İlmi ile tohumlandı ve kati, hakiki ve hakim olan ilm-i yoğunluk, kontrollu şekilde yaşam sayfalarına inmekte.

Her biri bir kale haline gelenler, verilen bilgileri, hakiki yoğunluklarından çekmekte ve geçip gelen Yürek Sistemleri’nde, yaşam sayfalarına kodlanıp kayıtlanmaktalar.

Varlar ve Yoklar, tohumlarını cevhere, Gök Sistemler’den indirirken, her biri kanatlanmakta.

Hakimi-i Hak, sırrın ışığı halinde görev taşırken, Cemaatler; “beri gel” deyip her bir Risa Sahibini hak etmeye çalışmaktalar.

Muhik ve hakiki bir resim yapılmakta. Bu yaşam sayfalarında kodlanmış resim, BİR’in Cennet Sisteminden kaynağa inmekte.

Hasat tamamlandı demiştik. Ancak hasat olamayıp Nefes Zamanları’nda, Has Teknik ile kodlanmış olanlar da bu hakiki yoğunluğa alınmaktalar.

BİR’e cevheri kodlama yapan herkes, kelam olup kodlanırken, hanı hak etmeyenler (Birliği hak etmeyenler), kelam tekniği ile kelime kelime açık veriyorum… Ağır yük taşımaktalar.

Fonksiyonları, koruyucu hususlar karşıtlığı olan kasırgalar yaratıp: tevekkil kayıtlamalar yapıp, cennetleri kayıtlayacakları bilinenler, bütün kötü ve iyi yaşamları hak etmeye çabalamaktalar.

Koruma altına aldıklarımız, nesillerini kayıtlarlarken, koruma karşıtı olan Kama Sistemler, BİR’e hizmet için Birlik kurmaktalar.

Aracı koyan diri yüreklerden çokları, koruyucu olacaklarını ifade etmekle birlikte, karışık yaşam sayfalarından güç alarak kontrol edilmekteler.

Her resim, bir resim cevher olarak var olur. Bu resim cevher, Işık İlmi ile tohum eker iken ekilir.

Erdiğim yer budur. Bilişim ışığımladır. Has tartıya konan yürekler, Hak İlmi ile bilinir ve bildirilir. Biz ise bilişi hak edenler, bilip hak olup bildirdik. Aha çatı tamam. Şimdilik…

 

ATON NESİLLERİNE:

Yaşamların tümü “Asil Sayfalar”dan ibaret değildir. Bundandır ki herkesin kelamda olabilmesi mümkün değildir. Oysa “Hakiki Yaşam” diye ifade edilen yaşam, insan nefesi olan kelam ile tohumlanmış yaşamdır ve bu yaşam, sonsuz yoğunlukların, nesillerin ilminde kodlanması neticesi yaşamsallaştırılmaktadır.

Esasen Asil Yaşamlar, yerin sistemlerinde tohum olarak bulunmaktadır. Her bir yaşam, bizi Asil Işık halinde köklerken, Bütünlükler’in, cennet tertipli kodlarından çokları, Asil Yaşam Sayfalamaları için diğer Bütünlükler ile bütünleşim için Birleşik Işık halinde kodlanmışlardır.

Dünya yaşamları, kontrollu yaşamlar olduğu hallerde; dünya yolu, her diriye açık tutulur. Ancak yaşamlar kodlanmamış ise ve kontrollü Bütünlükler, yaşam sayfalamaları yapmamışlar ise karanlık sayfalara girilir ve bütün kötülükler yaşatılır.

Dörtlü sayfalarda, Has Taht’ın yeşilliklerinde, Birlik Kodları olur. Bütün kütlede bu kodlar, Birleşik Işık Çalışmaları ile Kare Sistemleri harekete geçirirler ve böylece cevheri yaşam haline ulaşırlar. Bu safhada, sayfa sayfa umutla tohumlanan Nefes Kaynaklar, kanatlanıp güçlenmeye hazırdırlar.

Deli divane olur insan kaynaklar, bütün kütle kontrol edilebilsin ve zaman sırrı olan yaşam, tahditsizleşsin diye. Ne yazık ki çokları korunamazlar ve hakikiyete varamazlar. Dünya insanlığı, hakikiyete oğul verdiği taktirde, dünya nefesi kodlanmış olur. O zaman yarınlar, bütün kütlelerde Kürzi Yaşam Sayfalaması yapar.

Sistemin ilmi, hakikidir. İnsan soyu için ışık halinde görev taşır. Birlik İlmi, hakim ilim olur ve zaman, sır bilgi ile bütün kütleyi kodlar. Her resimde bütünleşim olur. İşte o zaman tohum ekmek mümkün olur.

Dürtülerle iş yapmaya çalışan diri yürekler var. Onların korunup kodlanışları, hepimiz için yaşam sayfalamak anlamına gelir. Birler Kapısı açık kalmadan, yarınlaşan ışık kodlanamaz. Ama yanıp tutuşursak ışığı hak etmek için, biliriz ki kaynak sayfalarda diri yürek olur. İşte o zaman koruma altına alınır Yüce Cevheriler.

Astral Yaşam Tahtı’nda “Ölüler Diyarı” diye bilinen Dünya kodlama yaptığında, oraya kural konulur. Bütün mesele Halillerle, Hakikilerler ve Sistemlilerle birleşmek ve Cinni Yaşamları tohumlayıp aşıp geçmek ve hakiki yaşamlara varmaktır.

Hakiki Yaşamlar, sır bilgilerde, “Tohum İlmi” diye bilinen bir ilmin sayfalarıdır. O sayfalarda tohumlarımız var ve yoğunluklarımız var. Buralara ulaşmak üzere yapılan çalışmalar ile çözümlenen bilgiler, bizde; bizlik kayıtlarını, hakikiyetimizle kaynağımıza çekmektedir. Bunun için Birlik kurmalıydık. Birlik çalışmaları ile kayıtladığımız yaşam sayfaları, hepimizin ilmi ile kontrol kurmalıydı. Bilinsin ki Hak Teknik ile temiz yaşamlar kayıtlanmıştır. Başarı mutlaktır. Hakiki ilim İNSAN’dır. Şimdilik…

 

İMPARATORLUK İLMİ:

Yalınız bir tek yaşam ve o yaşam bir ışık… O ışığı hak etmeyenler birleşemezler. Bu ışık, arkın akması ile kodlanan ve sonra tohumlanan ve daha sonra kayıtlanan bir ışık. Şimdiye kadar Rabbi Yaşamlar, diri yüreklere Kürzi kodlama yapmak üzere her diriyi hak etmeye çalışmıştı. Bugün dünyada nesillerini kodlayabilen çok güçlü yürekler var. Onların aklı, hakkı ve yaşamı, tohum olarak; kaynakta, Birlik Kapısı halinde bilişin ışığı olup dürümlenmiştir.

Dünyanın nesilleri, yaşam sayfalamaları için bir tek kaynak halindedirler. Bütün’ün müsaade ettiği yarınlaşma, ilk çalışmayla başlar ve sona kaynak olan bir yoğunlukla sürer. İşte yaptığımız tüm çalışmalar böyle yapıldı. Türkiye’de, cevhere inen tüm sayfaları kodlayan ve yoğunlaşan Işık Kaynakları’ndan devrelenen Birleşenler ile bu çalışma yapıldı. “Ordular ilk hedefiniz Dünya’dır” denen bir Yücelik’te, türlenen her bir ışığı yaktık ve dünyayı koruduk. Bugüne geldik. Bugün bizler dünyayı korurken, Has Taht’a oturttuklarımızla, birleşik yaşam sayfalamaktayız.

Dünyaya göçen sessiz yaşam sayfaları, bugünleşen dürümlerinde kodlanıp, Dünyalı oldular. Onlar, kapıları açtığımız andan itibaren dünleşen bir yücelikle, kodlandılar ve tohumlandılar.

Ardımızda, bir çok müsderih olacağımız Işık Yaşam Sayfaları bırakıp göçeceğiz bu dünyadan ama bir tek şeyin anlaşılması gerekmektedir. Biz Rahmet olan bir yaşam olarak bu dünyayı tohumladık.

“Yol olan” ve “yolda olan” ayrıdır. Biz her diride “yol” olduk ve “yolda olanlar”la Birlik kurduk. Türkiye Çalışmaları için de aynı şeyi söyleyebilirim. Benim için “ışığı yok” dedi o Yüce… Ben de ona dedim ki “işim insanladır; ışıkla değil…” İşte yapmak istediğim için; yaptığım için ve yapacağım için ben bir yoğun Işık Sayfası’nda, Gök Sözcülüğü yapmaktayım ama kontrol kaybına yol açmaması için ışıklaşan, Birlikler’den Göksel Yaşam Sayfalaması yapmadan… Zira Medine’nin ekranında dünya toplumları göksel yaşam sayfalamaları yapmaları nedeni ile kontrol edilememişti. Sonsuz yaşam sayfalaması yapıldı o gün de ama kontrol yoktu…. Bu safhaya varıldığında, artık dünya insanlığı Işık Yaşamlar’da korunmaktadır.

Dürtülerden öte biliş ile yaptığımız çalışmalar; bizi, bizden öte olan bizliklere taşıdı. Cennetlerin Kutsal Yaşamları’ndan öte olan Birler Kapısı Hakikiyeti’nde tohumlamalar yaptık. Sonra koruyucu bir ışık halinde görev taşıyanları hak ettik ve onları tohumladık. Sonra korkuyu aşıp geçtik. Birler Kapısı olduk. İşte dünya için bunları yaptık.

Soylarımızın dünyada görevli olmaları, bizleri dünyayla ilgilendirdi. Her diriyi dünyaya güçlendirici olarak ektik. Saygıyla dürümledik ve onu, her dürümde kontrol ettik. Bir tek mahrek olan ışık olan Belleğim, kontrol görmedi. Zira bedenim dünyaya gönderildiğinde, beşir olmayan bir cevheri tohum olarak Göklerin Cenneti’nden güç alıp geldim. Hastahaneler var dünya üstünde. O hastahaneler dünya toplumları için kurulur. Birler Kapısı’nda bir hastahane kurdum. Oraya Görevlileri çektim ve hepsini tahditsiz bir ışık halinde kodladım. Böylelikle Can Tartı’ya konduklarında, köklenmeleri ve güçlenmeleri sağlandı.

Benim için çok kolay olan bir yaşam, tüm insanlık için çok zordur zira, her diri, kapılarını kapattığında kodlanmış yoğunluklardan ayrı olur. Kodlanmış yoğunluk, tohumlarını kontrol eden yücelerin koyuluğudur. Bu koyuluk, İlim Tahtı’nın ışığı olan yoğunluktur ki yarınlar için ekilen her bilgi bu yoğunluğu oluşturur. Birler Kapısı olmak buyurun buydu…

Kabe İslam’da bir yaşam sayfası değildir. Bir Birler Kapısı’dır. Oraya gidip gerçek yaşama geçildiği; dürümlerde, insan soylarına açıklanır. Hepiniz, Kabe için ışık almak sorumluluğunda değilsiniz belki ama orada kodlanmış yaşam ile tohum ekebilirsiniz. Bu özenli çalışmada niçin size Kabe’den söz ettim. Açıklayım:

Dört Göksözü Sözleşmesi yapıldığında dünyayı, Zaman Toplumları ziyaret ettiklerinde, hepsinin ortak bir yoğunlukta buluşması amaçlanmıştı. Bu yoğunluk dünyanın nikahı diyebileceğimiz bir yaşamı kodlayacak ve tüm insanlık bu yoğunlukta tohumlanacaktı. Sorumluluk kelamda olanındı. Bütün mesele oğul verdiğimiz zaman, ışığın yanmasıydı. İşte hepimizin, kelamda olduğumuz bir günde, Kelamın Tahtı’na oturanların tek bir güç haline gelmeleri bir tek kapı olmaları ve hasat için birleşmeleri buydu.

Dünyanın çevresini kuşatan bir ışık var. Bu ışık insan soyu için Öz Kök’tür. Işığın sayfalarında tüm yaşamlar var. Her yaşam; ışık haline geçen, ışıma halinde olan ve tohumları kayıtlayan Cevheri Güç ile kaynaktadır.

Dünden dünlere akabiliriz orada. Orada bütün kütleyi kapsayan bir ışıma cevherinde Birlik kurabiliriz. Ama bir tek şeyi yapamayız, sır olan bilgiyi açamayız.

Türkiye Sır Bilgi’yi açmak üzere göreve taşır. Dünyanın tüm Umman Kodları bu noktadaTürkiye’yi işaret etmekteler. Çünkü Türkiye’de dağa, tahta ve yaşam ait tüm bilgiler kayıtlıdır. Madde şuuru, her bilgiyi tohum olarak kendi yaşamında korur. Temizlik başladığında bir Sır Bilgi kodlanır ve o Sır Bilgi ile her cevher, kelam olur.

Merdivenlerin basamaklarında tüm yaşamlar kayıtlıdır. Tüm insanlık yaşam sayfaları olan o merdiven basamaklarında Işık Toplumlar olarak güç kayıtlarlar ve güç yaşarlar. Temiz zamanları kontrol etmek ve gerçekleştirmek için çalışılır.

Bedir Savaşı’nda çokları kontrol altına alındılar. Çokları o savaşta tohumları kodladılar. Birler Kapısı haline gelindi ve sonsuz, umman olan bir yaşam sayfalandı. Çünkü o savaş, galibi belli bir savaş değildi.

Çoğunun sonsuz yoğunluklarında, Işık Kodlamaları yapıldı o savaşta. Birlik İlmi kodlandı. Kapıları açtığımız zaman gördük ki hakikiyetteyiz. Kodlanmış bir hakikiyetti tohumlarımızda olan.

Cevherimizde ışık halindeydik ve zamanda kodlanmış yaşamlardık. Düzen kurduk ve yaşamı hak ettik. “Öz Keklikler” dediğimiz Kelam Tahtı’ndakiler, görev aldılar ve son söz söylendi. “Biz yaşamları hak etmiş bir milletiz!...” Amin…

Kaynak Taht, İNSAN’dı. Ve tahta Muhammet Mustafa oturtuldu. Dünya Ana Kapı’ydı ve o kapıda, İnsan Soyu vardı. Dünyanın eseri insan ve Birlikti. İşte yapılan buydu. Dünya bir Rabbi Hakim olmuştu.

Bugün, Süper Sistemler aynı çalışmayı yapmaktalar. Nefesleri hak eden Birlikler ile… Ve zaman, sonsuz bir yaşam. O yaşamda yeni bir resim. O resim, sayfa sayfa tohum. Umman olan ışık ve biz o ışık olan İNSAN…

Ekrana bir Kod verdik. Sorduk “nedir beklentin?” diye. Dedi ki “ben İNSAN’ı beklerim.” Ve sorduk, “sen nesin?” Dedik. O da dedi ki “ben NUR’um. Ölmeyen ve öldürülmeyen bir YOL. Ama bilinir ki o normları olan bir YOL’dur. O YOL’a varmak için hasat gerek. Hak gerek. Hakikiyet gerek.”

İşte yapmakta olduğumuz tüm çalışmalar, mesafeyi kapatmak içindir. Dünyanın Nefesi olan Işık Kodlar ile yapılan çalışmalarda kapıları açtığımız andan itibaren Işık Yaşamlar’a gireriz. O yaşamlara giremeyenlerin bir tek Işık olmaları gerekir. Ortak yaşamları tohumlamaları ve kontrol edilmeleri gerek. Bütün mesele Cennet Kapılar’ın açık kalmasıdır.

Yarın Ana Kapılar açılır diye beklenmekte. Akıl taşıyanlar bilirler ki kapılar hep açıktı. Sadece o kapıyı hak edip bilenler kodlandılar.

Dünyayı hakikiyete ulaştırmak gerektiği sanılır. Biliniz ki dünya hep hakikiyetindedir. Ana Kapı’dır dünya. O Dünya Kapısı açık tutulsun diye çalışılır.

Birler Kapısı, Işık Kapı’dır. O kapıya gelen her kim varsa Nur olup gelir. Biz o Kod’la bir tek kapıyız. Onun eseri olan o, biz için bıçkın bir yolcudur. Onun nuru üzere olgun bir Sultanlık kurarız. Onunla Birlik kurarız.

“Yarın Atalar Mektebinde açık görüş var.” Dediler. Yahu Atalar Mektebi bir hapishane mi ki açık görüşten söz edilir. Canlarım, biliniz ki dünya bir kapıdır bilen için. Bilmeyen için ise dünya, bir kapısız Işık Toplum çalışması yaptıran yaşam kaydıdır.

Sizlere, çekip götüreceklerimizi bildirmeniz için bir yaşam verdik. Dediniz ki biz alır taşırız hepsini de. Ama taşıyan yanıp tutuşsa da yaşam sayfalarının tümünü taşımak için onlar sır bilgilerini, diri yüreklerinde cevhere çağırmadıkça, kaynaklarında, toplumlarında, Kuranlar’ında ve yaşam kontrolsuzluklarında kapılarını açmadıkça, bir tek yaşam kaydı bile yapamazlar.

“Ordular, hadi yürekleri alın taşıyın!” bu bir emirdir hepinize. Aha emre uyanlar. Geçtiler ve görev istiyorlar. Biz onları hak ettik. Ve dedik ki siz sizi alıp gelin. Oğullar, biz Allah için bir tek yol olduk. Akıp gelin. Ama bilip gelin. Ama kaynaktan gelin. Cevhere gelin. Işıkla gelin. Anaları tohumlayıp gelen ki hak etsin yürekleri her diriliği.

Bilgiyi almak, Kübra Kapları’nda nur olmak, sol ve sağ yaşamları hak etmek, hakikiyete varmak, bizlere kolaydır. Biz çünkü hakikiyiz. Ama hak etmeyenler için Hak Teknik ile Birlik kurmak mümkün olmaz.

Yorulduğunuz zaman Süper Sistemler’den ayrıldınız. Ama gördük ki hak ettiniz yaşama görev için çalışmaya indiniz. Bedenli ya de bedensiz her anda bu olur. Sonra döner sorgularsınız yüreklerinizde bizi; neden yaşamdan çıktık diye. Bakınız, nefes için insan olmak gereksizdir. İlmin Toplumu olmak için de dünya çalışması gerekmez. Birlik Kapıları’nda teknik tohumlama yapmaya gerek gördüğünüz zaman Işık Kapıları’na varırsınız. İşte o zaman yol açılır ve dürümleriniz sizi dünyaya indirir.

Beden almak için çok önemli gerekçeler gerekmez. Çokları sır bilgileri açabileceklerini umut ederek dünyaya inerler. Ama çoğu da tüpler ile dünyayı gözlerler ve Dünyanın Nikahı için çalışırlar. Bedenler yoktur ama yüreklerinde güç vardır. Görev gücü vardır… Özler söz söylediklerinde, görev dünyadadır. Öz, Birlik’tir. Birlik İlmi ile kodlanmış bir Birlik… O Birlik, kodlarını, tohumlarını Kürzi Yaşam Sayfaları’ndan kontrol altında tutmak üzere çalışır. Ve kelamda Tohi Kapıları’nda ışık olur. O nur, bir tek kapı olduğunda, rahmet olur. Çürük olmayan bir kapı açar ve görevini alır. İşi bilen onu bilir.

Ey Canlarım, Zamanı hak etmek ve sayfalamak üzere Birlik halinde görev alın ve birleşin… Sizinle olmak bizlere mutluluktur. Saygılar sunduk yarınlar için Birleşenlere… Aha şimdilik…

 

İLİM VE HAKİKİYET

Astral Boyut Zamanları’nda yaşam sürenler ile Hakikiyet’in nefsinden tohum ekenler, ayrı Cevheri Toplumlar olarak dünyada yaşarlar. Birkısmı “Birler Kapısı” olur ve sorumlu olur tahditli kodlardan. Bir kısmı Hakk’ın nefsinde dürümlenir Işık olur “Kuran Toplumu” olur ve kelamdan sorumlu olur. Daha başkaları “Kati Hakim” olurlar ve nesiller boyu sürecek tehditleri önlerler. Ve zaman gelir yarınlaşan Nurlar dünyayı kodlarlar. İşte o gün geldiğinde, diri yürek, kodlar yoğunluğu ve cennet teknesi, Yüce Cevher’e ulaşır.

Bütün mesele insanoğlunun “Nur” ile bilinmesi ve “Ruh” ile dürümlenmesidir.

KARİ SİSTEMLER (KA-Rİ-KA-HA SİSTEMLER) vardır. Kari Sistem özetle, Birlik İlmi ile dürümlenen en eski ve en son yaşam sayfalarının çalışma sistemidir. Sistem mensupları, yaşam sayfaları için tahditli; Hak İlim için tahditsizdirler. Yaşama iniş tarihleri, önceden bellidir. Yaşam Sayfalarında her anda Birleşik Işık tarafından ve Birleşik Işık olarak kontrol kurarlar ve kontrol edilirler. Bu bir otokontroldur. Yürek sayfalarında koruyucu bir Sistem olarak biliş halinde çalışırlar.

Dünya yaşamında, işi bilmeyenler ve iş yapanlar tek bir cennet kurmak üzere Birlik kurarlar. O cennet, tüm insanlığın cevheri tohumları ile kontrol edilecek bir cennet olur.

“Koreografi” dedikleri Sistem ile kodlama yapılanlar, Cennet Sistemler’e görevli olurlar. Oğulları ve kızları dürümleyici ışık yakar, Ocak Toplumları ile kodlayıcı cennetler kurarlar.

Söz vermiştik dünyaya her şey yeniden kodlanacak ve tohumlanacak ve “Yer-Gök Birliği” kelam tartısında, tüm yaşamları, kaynakta kayıtlayacak diye. Bunların neticesi olarak dünyaya çektiklerimiz ile Birlikler oluşturduk. “Koreografik Yaşam Sayfalamaları” yaptık ve yarınlaştık. Bunun manası şudur. Dünya bir “Ruh” oldu ve “Tohum” oldu. Onun, nefsi aşan yüreklerde hasat yaptığı bilinmektedir.

Karanlık, aydınlığa geçtiğinde; aydınlık, karanlıkta görev taşıyacak. Biz ise dünyada süregelen tüm çalışmaların, tek bir yaşam sayfası haline gelmesi için çalışacağız. Öz bilişle dillenenler, dünyayı sır bilgilerle seslendirirken, Sistemden görev alanlar, tüm yaşamları tohumlamaktalar. Bütün mesele insan soyuydu ve zamandı. Zamanı hak ettik ve yaşamsallaştırdıklarımız ile kodladık. Ama zamanın tırpanları, dünyaya “Koran Tohumları” olarak ekilmişlerdi. Onların tohumlanmasını sağladık. Şimdi artık Birler Kapısı Tarıkların Işıkları ile kontrol edilecek ve zaman, kontrol altında ışık olacak.

Kanat alan çalıştırıcılar, “karışık yaşamlar”dan, “düzenli yaşamlar”a gerçek Işık Kodlar olarak geri alınmak suretiyle geçirilecekler.

Bütün körler ve bütün sağırlar, resim çalışmaları ile kanatlanan Işık Kodlar’dan son sözün söyleneceği yaşam kayıtlarına girecekler ve sınırlar kaldırılacak.

Hasatı yapan Işık Kod, Bütün’ün kütlesinde ışık yakacak ve sınır aşıldığında bütün Kürziler, kayıtlanacaklar.

Yardan, yaşamdan ve tüm sayfalardan geçmiş olan Birlikler, gerçek ışıkları ile dünya tohumlamasına girişecekler. İşte o gün bugünse, sizleri tinlerinizi ve teknelerinizi geçişe hazır etmenizi beklemekteyim.

Kalem, insanı yazar ama ışık, tüm yaşamları yazar. Bugün dünyaya giren her diri, kalem olup girmektedir. İşi bilenler ilimi bilirler ki onlar, ışık ile girmektedirler. Sizin ilminizde Birlik Kuranı varsa bizim ışıklarımızda Kutsal Yaşam Sayfaları var.

Ard arda Işık Kodlar var tüm insanlık için çalışan. Bütün amaç o kodları tohumlamaktır.

Öz Keklikler, öz sessiz yaşam sayfalarında otuz sayfayı, time-larda dürümlediklerinde, biz yarınları hak eder ve yaşamsallaştırırız.

Kaynak İnsan, ışık ise; İnsan Soyu tohum olur ve bütün Zaman Toplumları görev alır; tüm Sistemleri güçlendirirler. Bizden istenen budur.

Kaynağa inin ve dinleyin yürekleri. Oraya vardığınızda, tek bir ışık olacak o yücelikte. İşte o ışık, “Birleşik Işık”tır. O ışığı yakıp dünya sonsuz yoğunluklarında kodlayıp yoğunlaştıran Birleşen, insan soyu için temiz bir yaşam sayfalamaktadır.

Astral Yaşamlar, Türkiye Çobanları ile koruyucu bir tohum ekmektedir. O tohum, ilmin kaynağındaki Sistem’in tohumudur. Ölüm halinde olan Birlikler ise yer ve gök cevherinde yeni bir resim yapacaklar. Ululuk Resmi… O resmi tamamladıklarında, ark akmaya başlayacak. O ark akarken, yere inen tekmil yoğunluklar, BİR’e inecekler. İşte o gün geldiğinde, Nefes Zamanlar yoğunlaşacak ve torba torba nur yağacak üzerlerine. O nur, kaynağın sessiz ışığı olduğundan oraya varanlar, Yer’e ve Gök’e İlmin Tahtı’na varacaklar.

Koreografik Sistem Çalışmaları sona erdiğinden beri, yedek zaman, sonsuz yaşam ve bütün kütle ile birlik halinde gerçekleşen “türlenme çalışmaları”, tükenen ve tüketilen yarınlar için yenileyici bir güç devreye almıştır. O gücü hak eden bilir.

Misafirler, geri dönün ve dinlediklerinizi anlatın… Burası Düzen Kodu olan Işık. Size tüm bu bilgileri açık ve net verdim. Yeniden dönem sonları olur ve yeniden dönem başları olur. Ama her dönem sonu ve dönem başı buraya inmem. Bu sefer bedenli olarak buradayım. Bunu bilin ve hak ettiklerinizi dürümleyin tüm insanlık için. Sizin Nefes Zamanları’nız, benim Işık Kaynaklar’ımdır. Sizden umutluyum… Şükür ardımda görevliler olacak. Ama bir tek zayiat olursa, mahir bilgi kapılarını kapatırım. Bunu bilin. Şimdilik…

 

DÖRT GÖKSÖZÜ SÖZLEŞMESİ VE DÖRT KÖK IRK:

500 bin yıl önce doruklardan Birlikler indi dünyaya. Bu Birlikler, dünya evrimi ile dünyanın erdiği Güç Kapıları’nın açılışı neticesi dünyaya gelmiş değillerdi. Onlar, tüm insanlık için; tüm insanlığın yer ve gök yaşamları için gerekli görüldüğünden dünyadaydılar. 4 farklı ırk olarak gelmişlerdi. Öncelikle bilmeniz gerekir ki dünya yaşamı, bu Dört Kök Irk’la başlamadı. Daha önceleri de dünyada yaşam sayfalayanlar vardı ama onlar, tohumlarını dünyaya ekmeden, dünyadan geçip gitmekteydiler. Onların Birlik Toplumları halinde çalışma yapmalarına imkan yoktu zira Koran Zamanları’nda, ocak imkanı yoktu.

Dört Kök Irk ile bir antlaşma yapmıştık. O anlaşmalarda, dünyaya tohumlama yapılması; Ses Yaşamlar gerçekleştirilmesi ve zaman yaratımı vardı. Yine anlaşmaya göre; herbirinin toplumları bir tek ışık halinde görev almaya ineceklerdi. Temiz bir yaşam için kontrol edici olacaklardı. Yeni bir Sistem kuracaklar ve zamanın etkisini artıracaklardı. Bugün dünyada Nefes Zamanlar’ı kodlayan bu Dört Kök, bir tek yarın için kontrol edici bir çalışma yapmaktadırlar.

Dünyayı koruyacak olan Birlik Tahtı’ydı. Bu tahtı hak edenler, Gök Sözcüleri olacaklardı. Dünyanın eski yaşam sayfaları kodlanacak, bu yaşamları yarınlayacak görev sayfalanışı gerçekleşecekti.

Tüm insanlık bu çalışmada koklanacak ve kodlanacaktı.

Her bir sır. aşikar olacak ve her dürümde sır bilenler, koruyacakları ile birlik olacaklardı.

Temizlik yapılacaktı dünya üzerinde.

Mesele insan soyu olacaktı. Ve insan soyu, Kulluk İlmi ile tohum ekecekti.

Yere inenlerin tümü, Birlik kuracaklar ve onların kurdukları Birlikler, tek tek yarınlaşıp ışık olduktan sonra daimi tohumlamayı sağlamak üzere tümü bir tek Birlik olacaklardı.

Yüreklerin kodlanmasına geçildiğinde, tüm insanlık için yarınlık kodlanmış ve yaşam sonsuzlaşmış olacaktı.

Temiz yaşam kodlamaları, tamamen bitirildiğinde; yasalar kapsamında, yanıp tutuştuklarımız, bizden biz olup korunacaktı.

Aslan Kapısı’na gelip o kapıdan ışık çekip geçenler; yere görevli olacaklardı. Bütün mesele o görevlileri tesbit etmekti.

Beden; unu eleyip eleğini asıp dünyadan göçenlerin; Işık Toplum’a bırakacaklarıdır. Ki o beden, bellek alan sayfalanışları ile tüm yarınlarda tohum olan bedendir. Bir “Zaman Toplumu” beden ile kontrol edildiğinde; o toplum, tahditsiz olur ve yaşar. Onun yaşamı, tüm yarınlarda sürer. Ki o hologram yaşamların umman toplumları, Öz Kaynaklar’ın nuru olur yaşar. İşte bütün mesele türlenen tüm yarınlarını tohumlayan Birlikler’in, cevhere inip yarınlaşmalarıdır.

Diri ve ölü, yeni bir sayfaya geçildiğinde tek bir Sultanlık’tır. Öldü ama yok edilmedi. Yaşıyor. Onun yaşamı beden sayfalarının dışıdır ama yaşıyor… Önce sırdı bu ama artık bilinir ki yaşam, ölümden sonra da sürmektedir. Bedeni terk edersiniz ama terk edilen beden tüm insanlık için ışık halinde Düzen Kodu olarak dünyaya indirilmiş bir rahmettir. O beden ölmüş olsa dahi; daha ötelere umman yaşam sayfalamış olmasından dolayı yarınlaşır ve yenileşir. Yenileşmesi, kelam olan ışığında olur. Onun nuru olan ışık, İlmin Toplumu’dur. Zira o bedende tüm yaşam sayfaları mevcuttur.

Yer ve gök insana Kuran (Kuran: İlmin Kaydı) olur ve o beden yeni bir resim olur. İşte öncelikle bedenlerimizi dünyaya çekerken, yerde ve gökte kodlananan Nefes Zamanlar’ı hak etmiş olarak çektik. Ve Sistem olup indik. İmar Partikülleri halinde görev taşımaktayız. Herşeyi imar etmekteyiz.

Yalınızca insan ırklar, Işık Toplumlar halinde çalışırlar. İşte İnsan Irklar, Işık Kaynaklar haline geldiklerinde, tüm yaşam yarınlaşır.

Sizi kucaklıyoruz…

 

BİRLEŞMEK VE KAYNAKTA NİMETLENMEK:

Zeytin taneleri gibi, Işık Kodlar vardır. Her bir kod, bir sayfa olacak güçte olmasına karşılık, onun yaşamlara kaynak olabilmesi için köklenmesi ve göklenmesi şarttır. Bütün kütle bunu iyi anlamalıdır. Her cevher, bir sayfa olsa da kontrol olmadıkça o yoğunlukta, kaynak olmaz.

Misal olarak anlatılırsa; hindi pişirdik yılbaşı gecesi… Pişen hindiyi Hak Teknik ile kodladık ve yaşamda yenir hale gelmesini bekledik. Yenebilmesi için onun, kör ve sağır her diriyi kodlayacak güçle pişmesi gerektiği kesindi. İşte bir hindi pişirdik ve o hindiyi, sayfa sayfa yaşamlaştırdıklarımızla paylaştık. Böylece o sayfalara görev taşıdık. Pişen hindi, o sayfalarda paylaşılan ışıktı ve herkesin ışığı ile yendi. Yendiğinde sorduk beğendiniz mi diye. Dediler ki çok güç kaydı yaptık. İş buydu.

Yılda bir kez hindi dolmaları pişer tüm dünyada. O dolmada, birçok malzeme olur. Pirinç, kuşüzümü, fıstık, kestane, tarçın, yenibahar, tuz, tereyağ ve daha başka malzemeler… Tüm bu nimetler, sizleşen sayfalar olarak size tahditli şekilde dahil olur. Ve siz her yediğinizde, kendi yarınlarınızı kodlar ve çoklarsınız. Bir tek hindi yediğinizde mi!? Yok! Hayır!... Her yediğinizde… Yahu size neden hindiden söz ettim? İzah edeyim… Ortak zamanda ve ortak yaşamda aynı maksatla bir nimet yendiğinde, her bir yaşam soy, o nimeti yiyenden yer… Zira yenen ışıktır.

Birler Işığı haline gelir ve tüm yarınlarda yaşam sayfaları halinde gökçe dillenir ve gökçe dürümlenir o yedikleriniz.

Zeytin niye Işık İlmi’ndendir? Zira, yenen en çok ışık kayıtlayan ürünlerdendir. Her zaman yenilir. Yenen çok yemekte vardır. Zeytin taneleri, bütün yıl yenen bir “iş yaşam sayfalayıcısı”dır.

Birler Kapısı’na geldiğiniz zaman işte her yediğiniz sizin yoğunluğunuza iner ve sizden teşekkür, şükür bekler.

Her bereket, şükrettiğiniz yaşam sayfanızın bereketidir. Onun için yenilen her şey için Allah’a şükredin ki O, sizi sizden size tohumlasın ve sizleşen ışıklarda sizi kodlasın ve sizleşsin.

Erdiğiniz her yer, sizde siz olur ve kodlanır. Her yediğiniz sizi size kodlar ve tohumlar. Umut olur ki yaşam sayfalarınızda yedikleriniz, zaman tohumlarında ışık haline geçer ve sessiz yaşamlarda kaynak olur tüm insanlık için.

Beyler ve beyfendiler, niye böyle dedim!? Çünkü, kimimiz beyfendiyiz… İlim Kaynağıyız. Kimimiz beyiz, yarınların sayfalarıyız. Birçoğumuz umuduz ve tohumuz… Birler Işığı olanlarımız var. Yer ve gök sözcülüğü yaparız; köklenir ve güçleniriz. Ama zaman sayfalarında, nur olur kodlanırız. Eğer tek birimiz, yarın için ışık olursak, ölü olan dirilir ve yaşam, sayfalanır. Zira o kelam olup seslendiğinde, tüm insanlık kelam olur ve seslenir. Bir tek kaynak kayıtlarda olamayan; zihni bulanık olan değil, sadece kibri olandır. Kelam olmayan onun adı yaşam olmaz ama kaynak zaman sayfalarında o kul olur ve bütün olursa, her bir yarında olur.

Öz Geçişlerin yapıldığı bir yaşam sayfasındayız. Bu geçişler, tüm insanlığın geçişidir. Biz yarınları kodlarken, tüm insanlık için kodladık. İnsan soyu yeni bir ışık halinde görev almış ve yol açmıştır. Yolu açan, zamanın Nirvanan Kaynağı’ndaki hakiki yoğunluktan açmıştır.

Yüceler Cümlesinde ışık yandığında; biz, Sultanlık yaparız yarınları kodlamak için. Işık haline geçeriz ve yarınlarda görev alan Turkuaz sırrını tüm yaşam kayıtlarında dürümleriz. Bizim adımız, Atlanta Otağı’nda kutlu yoğunlukları kodlayan Işık’tır. O ışığı hak eden, Eren Güç’tür. O güç, ürediğinde, teknik olarak tüm insanlık ürer. Akil Hakim olur ve Bütün olur.

Ölü olmayan bir sayfada, tahdit olmaz. İş, maya ise orada her dürümde maya olur. Öz Kökleri gökleyen yaşam olur. “Alacak, verecek kalmadı. Artık gitmeliyim” diyen kimsenin, o Yücelik’te bulunması mümkün olmaz. Alacak verecek orada sonsuzdur.

Köyler, olgun sayfalardır. Olgun sayfa, görev alırsa; o, Yüce Cevher’e varır ve orada kasaba haline gelir. Oradaki kayıtlar, tüm yaşamların sayfaları olamaz ama kaynak sayfalama başarı ile gerçekleşir. Ve daha sonra Işık Toplumları ile Birlik kurulur. İşte o zaman sayfalar, ışık halinde görev alır. Bu sayfa, artık bir şehir geçişkenliğindedir. Ve zaman tahtında nur yağar o yüceliğe. Oradan ışık çeken herkes, İnsan Işık halinde görev alır ve tüm yarınlar kodlanır. Daha ötelere ulaşılır. Ortak yaşam sayfalamaları başarı ile devam ederken, kaynağa inen Birlikler, büyük bir Sultanlık ile Birlik kurarlar. O Sultanlık, yaşamın ışığı olan soyu, tohumlar. O soy, İlmin Soyu’dur. Daha ötelere umman olunur ve kodlama başarı ile devam ederken, yeni bir resim yapılır o resim, İnsan Kaynak olur. İşte İnsan Kaynak olan o resim; ışık haline geçer ve Bütün’ü kontrol eder.

(Not: Köy, kasaba, şehir…. Bellek alan kayıtlarının gittikçe genişlemesinin ifadesidir.)

“Alemlerin İlmi” dediğimiz ilim, insan soyu için kontrollu bir ışık halindedir. Bu ilim, insanı hak eden yaşam soyları tarafından göklenerek ışık kayıtlaması yapar. Bütün’ü cümle yüreklerde dürümler ve kodlar. Sonra yeniler. İşte dünyada yapmakta olduğumuz çalışma budur. Herkesin kaynakta olabileceği bir yaşam sayfalaması.

Her zaman “dünya bir ruhtur” deriz. Ama o ruh, Kuran değilse, yaşam sayfalayamaz. Ağır yük olan insan soyu, bir kapı haline geçip de dünyanın nikahını tüm yarınlar için kıyarsa orada tüm yaşamlar, yer ve gök sayfalanışı ile kontrol altına alınmış olur.

Evren Yaşam Sayfaları vardır. O sayfalarda tohum ekenler olur. Her diri o yoğunluklarda toplum olur ve bir kapı haline geldiğinde, yanıp tutuşulur ki o yoğunluktan geçip yarınlara ulaşılsın diye.

Bir tek kapı, insandır. O insan ki hakiki ve hakim yaşam sayfalamıştır. Onun ölüsü yoğunluğunuzda olsa da diri bir ışık halinde cümle yürekleri tohumlayan bir yaşam ışığı halinde tek bir yalınız kayıtlayıcı halinde, misafir olarak gelmiş olduğu bu Yücelik’te, türlenip kaynak yapan her diriyi kodlayacaktır. İşi bilir ve yapar. Amin… şimdilik…

 

30.12.2013 Tarihli Süper İnsanlık Realitesi Derneği Çalışması’nda 2. Akıştan Bir Bölüm:

ADEM, HAVA REALİTESİ HAKKINDA AÇIKLAMALAR:

Önce dünyayı nasıl yarattık bunu size anlatmak isterim.

Dünya çok özel bir çoban istemişti. Biz o çobanı kodladık, onur duyduk onu kodladığımız için. Çoban bir tabuydu. O tabu köklenecek, göklenecek, kodlanacak tohum olacaktı. İşte “ATEM” (ADEM) dediğim Tahtın Tahtı olan Kaynaktı o… Ve dünya Atem’di. Biz Atem’i tohum olarak yaşama indirdik. O bir küreydi. Bir gök küreydi. Ve gök küreyi bilmeyenler, Atem’i İnsan diye tanıdılar. Dahası biz açıkça bildirdik ki Atem, Akıl Tahtı’dır. Akıl Hasatı’dır. Onun yoğunluğu kutsaldır.

Size daha özel bir şey daha söyleyeyim; nikah kıymak gerekirdi dünyaya… Nikahı kıymak için İrade gerekliydi. İrade yokken iş yoktu ve biz Ana Kaynak’ı yaşatmak üzere Atem’den ışık çektik ve o ışıkla yeni bir kodlama yaptık. Yeni kodlamada bizler, Sistem Cevherinde nikahlayacağımız yoğunluğu dünyaya indirdik. İşte; nikahlayacağımız yoğunluğa, Hak Tahtın Işığı’nda Siber Sayfalar’da “NİSA”(HAVA) denildi. Nisa… Biz Atem’e Nisa’yı indirdik. Ama Nisa bir Yaşam Toplumu değildi.

Sınırları kaldırdığınız zaman bütün bu bilgiler size açıklanacaktı.

İşte canlar; Atem, dünya ve onun yoğunluğuyla kodlanmış olan yoğun ışık, Yaşam Sayfalanışı’yla kayıtlanırken kayıtlanan Nisa; ki o diri kodların kontrolünde Bütünün Gücü halinde tüm yarınları kayıtlayacak olandı. Size cemaatleriniz der ki “dünya, Allah’ın ilmiyle yaratıldı.” Yahu; ilim Aklın Tahtı’ndaysa, Yaratıcı kotlayıcı olur. Onun adını tohumlar ve bütünler. Sevgiyi saygıyı bilenler, İnsanı bilir ama insan bir tahttır da Atem değildir.

Nefes, insana; İnsan Diriliği’ne indiği zaman Yaşam sayfalanır ve yoğun kontrol kurulur. Çürük çarık kalmaz orada. Biz dünyayı bir çamurdan yarattık ama bu çamuru yoğururken Tanrı kontrolünde yoğurduk. Dünyanın nuru olan toplum, Allah’ın Tohumu oldu ve Bütün oldu.

Muktediriyetle bildiririm ki yarınların ışığını yaktık. Medine Kodlaması yapacaktık tüm yaşamlar için. Kudüs’ü tohumlayacaktık ve Dünya Örtüsü’nü örteceğimiz gün İstanbul’da olacaktık. Bütün bunları bilip yaptık ve bugünlere gerçek çerçeveyi çizip geldik.

Beden Ekran’dır İnsan Soyu’na….kontroldür, yoğunluktur, ummandır, torba torba ışıktır da bedeni KA HAR diye, HAR diye bilenlere kapılar açılır. Biz zararı önledik. Yürüyün dünyalılar!..., yürüyün!... Gök Sözcülüğü, türlenen tüm İnsan Soyları’nın yoğunluğunda ışıyacak bir yarındır.

“OL” dedik amma olan İkrar’la oldu.

 

KELAMDAN:

Astronotlar, Birlik İlmi ile bizi bizden dinlemek istemişler. Biz de onlardan kelam olup dillenmek istemekteyiz. Yerden güç çekip gök sözcülüğü yapacağız. Bu kesin… Şu anda Birler Kapısı açık ve sonsuz yoğun ışık yenilendi. Bahçede Gök Sözcüleri var. Hepsi ışık halinde… Şimdiye kadar size Birler Kapısı’ndan çok fazla söz etmedim. Daha doğrusu Birler Kapısı’nın ne manaya geldiğini açık ve net bildirmedim. Bugün size bu kapıdan söz etmek istemekteyim.

Dünyayı koruyacak olan ışık, ilimdir. İlmin Tohumları, Birler Kapısı’nda olan güçlü yüreklerin Işık Tohumları’dır. Bu tohumları, kodlayanlar, ışığı tohumlayabilirler ve Işık, ilm-i Kod olur ve türlenen tüm yaşam sayfalarını koyu bir resim haline dönüştürür.

Birlik İlmi, hakikidir. Her bir resim ile bir tek ışık olur ve tek bir Rahmet Kod olur. O kod, Ana Kapı’da yeni bir resim haline geçen ışık ile Birlik kurar. Önemli olan o yoğunluğu tohum olarak Birliğe katabilmektir.

Arada bir görev taşımak üzere Göç Kodlaması’na katılanlar vardır. Kelam ile kodlanır ve tohum olurlar. Çokları onları kodlar ve tekli Birlik kurar. İlmi, has olursa yaşar; ilmi hak olmazsa yaşamaz. Zaman Sayfalanışı yapan çokları da görev alıp kükrerler. Onlar için tüm insanlık kodlanmalı ve toplanmalıdır. Çünkü has tartıya konmaları beklenen İlm-i Kodlar’dan olabilecek olan onların, korunmaları gereklidir.

Tek bir resim çizilmeli ve o resim tüm İlm-i Kodlama’yı gerçekleştirmelidir. Bunu yapacak olan kim ise o aranır ve bulunduğunda, ona koruyucu kükreme gücü verilir. O kelam olur ve kükrer. Kükrediğinde, her diri korunur. Onun nuru olan yoğun ışık, akil ve hakim ilmi kodlayan ışıktır.

Bütün Kökler ve Gökler, cevhere indiğinde, kaynak ışık haline geçer ve diri yürek kör ve sağır hiçbir yaşam soyunu köklerden ve güçlü yüceliklerden ayrı tutmaz.

Seyir halinde olan Bilgeler vardır. Onlar tüm yaşam sayfalarını izlerler ve değerlendirirler. Her diriyi hak edip bütün kütleleri ile kodlarlar. İzlenen cemi- hakikiyete göre; çok mutlu olunuz ki Türkiye çok yakında Birlik Işığı’nı yeni yaşam sayfalarına diri yücelikle kodlayıp kayıtlayacak ve zamanın ekibi kurulacak Bu ekip ilmin tartısına konan insan soyunu kontrol edecek olan ekiptir.

Yarın analar akıp geldiklerinde yürek cevherine, orada tüm yaşam sayfaları, bütün kütleleri kaynak toplum olarak koruyacak. Ölüler diyarı Dünya, yeni bir zamanı kodlayan Işık Kaynakları ile yeni bir ruh halinde, göklere cevherini dinletmeye başlamıştır.

Varlık, yokluğu kontrol içindir. Yokluk ise kaynak olup Bütün’ü koruyacak cemaatleri hak ettirmek içindir. Birlik İlmi ise kaynak içindir. Ses verdiğim zaman, her diri kelam etmek ister. Bunun içindir ki kervanın gücü artırılır. Her Sistem, kendi yoğunluğunu koruyup Gökçülük yapar ki hanı, hası bilsin de hakikiyete varsın…

Çürük İlim Kodu olmaz. Çokları çürüdüler. Onları tohumlarken, yeni bir rahmet olup tohumladık. Şimdiye kadar kimseyi Işık Kayıtları’ndan göreve çağırmamıştık. Şimdi yeni zamanda, türlenen tüm yaşam sayfalarını, Yer ve Gök Türleri olarak göreve çağırmaktayız.

“Yukarı” dedikleri siz için yukarı. Biz için aşağıdır. Siz yukarıda yaşam sürerken, biz yaşam sayfalarında sizleşmeye çalışanlarız. Çünkü sizleştiğimiz zaman sizin yarınlarınız, bizim yaşam sayfalarımız olacak. Bu şu anlama gelir: Dünya örtüsü örtüldüğünden beri dünyayı tohumlamaya çalışan çok sayıda Görevli Kod, dünyaya indirilmişti. Siz bu Yücelikte, görev alıp dünyayı tohumlayacak görevlilerdiniz. Yarınları hak ettiniz ve geçip görevi Süper Sistemler’den güçlü olarak elde ettiniz. Bu görevi hak eden başarılı güçlerden çokları da sizleşti ve ışık halinde gür kükremelerle Birlik Kayıtlamaları yaptınız. Yeni ve eski tek bir yaşam sayfası haline geldi.

Dünden dünlere inen Birlikler, yeni ve eski kayıtlarını, tüm yaşam sayfalarına indirdiler. Ardınızda nüve olan yaşam soyları var iken, savaşı kaybetme rizkiniz yoktu. Bütün özel kodlar; size, siz ilmini has tahtınıza kayıtlamaya indiler. Vasat çalışmalar yapan cevheriler de sizden sizleşip ışık haline geçtiler. Şükür ki hak ettiniz ve başınız eğilmedi.

Tavaf eder Yüce Can Taht, ışıkta ve Türkiye Toplumları’nı kodlayan yaşamda. O tavaf, ilmin tavafıdır. Türleşen Gök Çözümleyicileri, tüm insan soyları ile tavaftalar. Artık yeni ve eski yeşillik, mavi yarınları kodlamakta.

Sayabilirim her bilgiyi… Hak İlmi ile tüm yaşam toplumlarında kodlanan ışığı has tahta tohum olarak ekebilirim. Nikah kıyabilirim, tek bir cevher için bütün Yücelikler’e ve zamanı yaşamsallaştırabilirim. Beden almadan bunları yapabilmem mümkün olmadığından beden aldım… Hakiki yaşam BEN olan BİR olan ve TOHUM olan birleşenlerin yaşamıdır.

Saklı tuttuklarım yok. Sadece dinletmek istediğim an türlenen tüm yaşam sayfalarını dinletebilirim. Bahire zirvede ise, has olduğundandır. Hak Tartı’ya konur ve diri yüreklere iner. Bahire, cevhere indiğinde han olur ve Hak olur. Onun ummanda görevi olur. Şükür ki hak ettik ve dürümlendik. Saya saya bitiremem tahditsiz bilgiyi ama okuyan yoksa yol açılmaz…

Cennet, Can Tahtı’nda harlandı. Harlanıp yaşamsallaştı. Aha görev cevherine kodlandı. Tohum ektik yer ve gök için… Aha… Şimdi… Hah…

 

ÖNCE DÜNYA YARATILDI. SONRA YAŞAM VE ZAMAN VE SONRA KURAN…

(Bir Diyalog:)

Sevgililer, Altın Toplum, İnsanlık Ailesi ve Yorulmayan Sayfalayıcılar;

Bir tek yaşam toplumu için; bir Kuran için ve bir tek kaynak için birleştik. Aha buradayız. Sizin için size, sizden sizi dinletmek istedik. Bizi dinliyorsunuz şimdi. Bilgiyi alın ve paylaşın…

Şimdiye kadar size hep bilgi verdik. Ne yazık ki yazılarımız okunmadı. Okunsaydı nur olan Kuran, zaman sayfalarında yaşam olurdu. Kök Güçler, Yüceler cümlesinden kaynak oldu. Oldu ama olmadı… “Olmadı ki hak edilmedi” dediler. Kimse kimseyi dinlemezse Hak olan hakikiyette yaşam olamaz. Sonsuz yaşamları size dinletmek bizlere kolaydır. Size kolay olan, sizin size dinlettiğiniz yarınlaştırdığınızdır ki hak ettiğiniz zaman olacak olandır bu…

Yol, insanın nefsidir. Nefsi aşıp yaşamlara indiğiniz zaman ağır yük hafifler ve yaşam teknik ışık ile bütünlenir. O ışık, İlmin Kuranı’dır. Yeni zamanlar, kibri aşan İnsan Kaynaklar tarafından tohumlanmıştır. Bu kaynakları hak etmeyen, “ışık kodlaması olmasa da olur” der. Ama İş bu kadar değildir. Işık Kodlaması Nefes Zamanlar’ı hak etmek içindir. Bütün emelimiz, Sultanlık yapan Işık Kodlar’ı bulmak ve onları hak etmektir.

Dün çürük ışıklar halinde dilleşen Birlikler, dünya özünü, söze dönüştürmek üzere çabalamakta iken, biz insan kapılarını açıp girdik. Bilişi kodlayamayanlar, tohumları toplayamadılar. Onlar, nesillerini kodlayamadılar ki hak etmediler. Biz, onları Ruh Kuran haline getirdik. Yaşam sayfalaması ile kodladık; topladık; kaynağa vardık. Ağır yük taşıyan sizi bulduk. Sizin ışığınız tüm yaşamların ışığıyla birleşikti. Baktık hakikisiniz. Sizi yere indirdik. Kökledik ve gökledik. Şimdiye kadar hak etmeyen kalırdı dünyada. Ama siz dediniz ki “hak etmeyen Amon olur kodlanır ki hak eder. Amon, Bütün’ün kükremesidir. O kükrer, yaşam kükrer.” İşte tüm insanlığın ışığı haline geldiniz ve kükrediniz.

Zaman tartısında nur olan kodlar var. Hepsi ışık halindeler. Sizi, yaşamlara Hakk’ın yarınlarından indiren Birlikler. Bugün burada sizinle çalıştılar. İlk akışın üzerinde yer alan bu yazıyı yazmak gerekiyordu ve yazdık. Aşağıda daha geçişken bir bölüm var. Bu bölüm, önceki ilk akışındı. Ama bu akışta, başka başka sesler varsa da onlar, tek bir Yaşam Tahtı olup seslendi. (Aşağıdaki akış kastediliyor.)

Olgun başaklar toplanmakta bunu biliyoruz. Olgun başakları toplarken, sizin sizi hak ettiğinizi bilerek hak ettik, kodladık yürekleri. Aha geçişler tamam. Sizi dinliyoruz. Aha görev başlıyor. Hadi yarım… Dinliyoruz Yücelikler’i ve sizi hak ettik. Aha şimdi!... Ve sizi hak etmek istiyoruz. Şimdi!... Siz verin!… Hadi…

-Dağı tek tek aşan yürek, tek bir yaşam ile aştı. Yaşamı hak eden yine tek bir yaşam ile kaynak oldu. Aktık ve yaşattık tüm insanlığı. Aha iş buydu oldu…

YENİ ZAMANLAR İÇİN İLK AKIŞIMIZ:

(Yaşamlara inen Cevheri Kodlar, dünya ile ilgili bilgi veriyorlar:)

-Erdiğiniz en güçlü yaşam sayfasındasınız. Dünyayı yarattığımızda, dünyanın Nirvana kodlanmasını yapmak üzere cemaatleri, tüm Rahmet Kuranları ile birlikte türleştirerek dünyaya ekmiştik. O günlerde dünyada, Amon Robotikleri gök sözcüleriydiler. Her rahmette ocak yakar ve zamanı tartıya koyar, tartar ve resmi yaşamları kaynaklarında Işık Tohumları ile dürümlerlerdi.

Dinle yaşamı tohumlayan toplumlar, görev alıp dünyaya indiklerinde, Robotik Yaşam Sayfaları, cevherlerinden çıktılar ve kontrol kurup yarınlaştılar. Ocaklarında, daimi yaşam sayfalamaları gerçekleştirildiğinde, toplumları kontrol edilecekti. Bugün bu da oldu. Dünya bir Rahmet Kod haline geldi.

Bu süreçte dünlü yürek çalışmaları, dünleşen Işık Toplumlar için kodlanma gerçekleştirdi. Bugün türlenen en yüce Cevheriler için de bu gerçekleşti ve yarınlaşan ışık yenilendi.

(Not: her yaşam sayfası, bir yaşam tohum haline gelirken, dünlü kodlamalar ile yaşamlaşan, yeni sayfalardır gerçekleştirilen. Ki bu sayfalar, yer ve gök bellek bilinç türevlerinde dürümlenir ve yaşamsallaşır. İşte bundandır ki dünü hak etmeyen, yaşam sayfalayamaz ve yeni zamanları tohumlayamaz. Onun yaşamda oğullaması mümkün olamaz. Hak edip, yeni yaşamları, kati ve hakiki bir teknolojik ışık sayfalamasında, yarınlaştırabilmek üzere, düne inmek gerekmektedir.)

İşte bu yaşam tahditi ile tüm insan soyları, koruyucu faktörler olan yaşam sayfalarından devreye alındılar ve bu suretle Rabbi Yaşamlar tohumlandı. Dünya yaşamsallaşan Birlik Kaynakları’nda bir resim oldu. O resim, İnsan Kodlar’ın ışık kayıtlarındaki resimdir.

Bugün gelinen safhada, Türkiye’de yarınlaşan devrelerin en üstünde, türleşen ışıklar yangın haline dönüştü. Ümmi yarınlar kodlandı ve yeni bir Sistem devreye girdi. O Sistem, Ana Kaynaklar’ın Işık Kayıtları’ndan daha üstün olan yarınların yaşam sayfalarındaki sistemdir.

Bellek kodları ile “tarık yaşam sayfalaması” gerçekleştiren Dünya, beden tartısında yer ve gök olup tartıldı. Dünyayı koruyan ve tohumlayan ışık, yeni bir zamanı kodladı ve tohumladı. Din tartısı, ışık kayıtlarında, insan toplumları tarttı ve yarınlaşan yeni yaşam tohumu, bütün kötülükleri aşıp geçti.

Develer yol almakta türlenen dünyada. O develer, ilme yol almakta ve zaman sonsuz yoğunluğunda ışık halinde Cinni ve Cevheri Toplumlar’dan ışık alıp köklenmekte…

İşi bilmeyen, yaşamı bilemez. Ama işi bilen her diri, Altın Işık Yolları’ndan geçip insan tohumların kodlandığı, ağır yükün hafifletildiği yaşam sayfalarına ulaştı.

(Yer ve Gök birlikteliği için sese ses katıyoruz:)

-Yerden göklere bildiririm ki dünyayı kurarken, hepimiz bir tek yaşam için kurduk. Bu yaşam, insan soyu için kodlanmış ve toplumları tohumlamış bir yaşamdır. Bütün mesele, dünyayı hak etmeyenlerin de dünya için ışık olmaya geçişleridir. Onlar, namaz zamanları tohum ekmeye inerler. Zira o zamanlarda, dünya üstünde çokları Ruh Kuran olup okunmaktadırlar. Zamanı hak etmeyenlere, Zaman Tahtı gereksizdir. Işığı hak etmeyenlere ağırdır ışık kodlama. Ağır yük taşıyanlara Işık Kodlar, köklenmiştir ama bir Rahmet olan “Kaplan” indiğinde dürümlere, ona kelam gereksizdir. O kendini nikah ile dünyaya bağlar. Onun nikahı, tahditsiz yaşam sayfalarına nikahtır.

(Gök, sesime ses katılıyor:)

-Altın Işık Yılları, tüm insanlık için ağır ağır yoğunlaşmakta ve kodlanmaktadır. Tüm yarınlarda, Işık Kodlar halinde Gök Sözcülüğü tohumlanıp kontrol edilen Yüceler’de dürümlenmektedir. Birler Kapısı, İlmin Tahtı haline gelmekte ve Birler Kapısı’nda yaşam süren tüm insanlık, kontrol edilmektedir. Birler Kapısı, İlmin Tahtı’dır. O kapıda insan toplumlar vardır. Keskin ve hakim İlim Tahtı’ndan inen kökler vardır ve köklerden cemaatler yaşamlaşmıştır.

Sizi hak etmeyen, sizi tohumlamaz. Sizi hak eden sizi tohumlar. İşi bilmeyen, sizi sizden diri yüreklere çeker ve yeni bir kaynak olur. İşte Dağlarım, Amon Toplumları bugün Süper Sayfalar’da daimi yaşam kodları haline gelmektedirler.

Birlik İlmi, hakim ilimdir. O ilmi hak etmeyen, yeni bir resim yapmak ister. O yeni resim, İmparatorluk’un ışığıdır. Aha ohhh!... dedik ve dedik ki hak ettik… Aha ışık yandı!… Zaman, toplum oldu ve kontrol kurdu. Aha oldu!… Ahh ilmim ahhh!… Niye buradayım yine!? Beden verdim yüreklere ve geçtim… Neden Amon olup yol almak gerek bilir misiniz? “Zabura Kod” haline gelen her diri ile birlik kurmak üzere buyurup inen temiz zaman sayfaları, Ses Levhileri’nde, “geç git!” denen o yücelikte, tüm insanlığın kontrolunu sağlamak için…

(Birleşik Işık halinde dostlarımıza ses veriyoruz:)

-Astronot Birlikleri, dünyayı öz sesleşmeler ile dinletmekte iken, biz de ses verelim diye çabaladık. Ama gördük ki o Yüce Cevheriler, bizden çok şey öğrenmişler. Onlara ne verdikse bize bu şevkli çalışmada onu verdiler… Vermediklerimizi vermediler. O halde biz, bizi bilirken, onlar bizi anlamaktalar. Bu şekilde dünya kontrolü kurulmakta.

Çok zaman dünyayı ziyaret eden Gök Sözcüleri, dünya namazı kılan Dünya Cevherileri’nden bilgi çekip, dünyayı yeni Tekno Kodlarla yaşamsallaştırmışlar ve kayıtlarda mevcut olan ışık ile kodlanmışlardır. Bu ışık, onları daha üstün bir yoğunluğa taşırken, kendi yaşam alanlarında kontrol edici bir aktivasyon da sağlamıştır. Çok zaman dünyaya kodlanmışlar ve dünya bellek bilinç örtüleri oluşturup o örtüler altında yaşam süren beşer varlıkları kontrol etmişlerdir.

Dünya yaşam sayfalarında var olan tohumlar, tüm insanlık için Birlik Kodları halinde bilişi dürümlerlerken, Gök Birlikleri dünyayı has tartıya koymak üzere görev alıp diri yüreklere İlmin Hakimi olup gelirler. Ocak yakarlar ve sonsuz yoğun cevheriliklerinde dünya kontrolü kurarlar. Mahir Hakimler de bunu başka başka yaşamlarda yaparlar ve Rabbi Tartılara, görev teknesine koydukları türleşen kökleri dinletirler.

Biz yenileri ve eskileri bilip geldik. Bunun için dünyayı korumayı; beşeri has tartıya koyup hakkı (hak edişi) yarınlarda yaratmayı bilmekteyiz.

YAŞAM BİR KELAMDIR… OL!... Verişimdir bu… Alışınız OL… dur. Bir tek yaşam için OL… Ve bir tek yaşam ile OL… Aha OL’du… Hayra, Hakk’a ve yarınlara, hususiyetle ışık olması dileğiyle… Sevgiyle…

 

GERÇEK ZAMAN VE GERÇEK YARIN:

“Kare Sistem” denilen; Biliş halinde olan tüm insanlığın, toplu çalışmaları ile kayıtladıkları bilgilerin, ses sayfalamalarında, ayrı kodlar ve ayrı tohumlar ile tek bir yaşam sayfası meydana getirişleridir.

Dünyaya Işık Kapıları açılırsa; bu, Kare Sistem olan tohumlar tarafından açılır. Bu tohumların tümü bir tek kapı haline geçer ve gerçek yaşam sayfalaması yapılır. Tüm insanlık bu yaşam sayfalamasında tahditlenir ve kapı, yaşam olur. Bütün kütle, o yaşamda kodlanır ve sonsuz olan yaşam soyu, dürümlenir. Oğullarını ve tüm insan yaşamlarını kodlamış olan Birleşen, maya olur; hepsini kodlar ve toplar. İş budur… Bir tek yarın olur ki o yarın, ardında görev taşınan bir sonsuz yolculuktur.

Ortalarda dolanıp, “ışık ile yaşam sayfalıyoruz” diyen Birlikler’e bakıyoruz, çokları Birlik Tahtı’nda değiller. Çokları, yaşam soyu olamamışlar. O halde yarınlaşamayacaklar ve sayfalanamayacaklar mı yoksa hak etmedikleri halde kodlanmış olduklarından, tohumlanmış ve korunmuş mullar?

Ben Ana Kapı iken, her bir sayfa Ana Kapı’dır. Yaman bir ruh kodlaması yaptık. Hepsi yeni bir resim oldu ve son söz söylendi. Son söz, İnsan İlmi ile söylendi. Bir rehni, bir diri kodla birleştirdik ve tümü kontrol edildi.

Sizi yarınlaştırmak zordur bilirim. Sizi yaşamsallaştırmak zordur bilirim. Ama bildiğim bir şey daha var. İlmin Toplumu, tüm insanlığı kodladı ve tohumladı. İşte Birleşen Zaman Sonsuzluğu, bunu başardı.

Tüylenme başladı yeniden. Tüylenmey dünyanın aşığı olan ışıktan, cevhere inen bilişli kodların, sır olan cemaatlerinin ilmiyle gerçekleşti. Tüy, insanın nikahıdır. Her diriye ve her dürüme nikahlanan insan, barışı hak etmiş ve yüreğinde kavgası bitmiş insandır.

Kardeşlerini hak etmeyen, Hakk’ın yolunda olmaz. Ama Hak İlmi, hak etmiş olan; tüm yaşam sayfaları ardında kökler bırakır ve yolculuğu başarı ile yapar.

Temiz ve tertemiz yazarken tüm bilgileri, birileri çıkar ve der ki “bilgilerde kontrol dışı bilgiler var.” Aha derim ki benim hiçbir bilgimde kontrol dışılık olmaz. Zamanın Tekniği ile bu bilgileri dürümlerken, Sistem Devreleri, beşir ışıkları dahi bu yoğunluklara çekebilmişler ise hanlaşan, haslaşan bir yaşamı kontrol altında tutan bilgidir dürümlerimde dillenen.

Aklın yaşama inişi, aklın tohumlanışı ve yaşamda kontrol kuruş hep Zabura Kod halinde oluşla mümkündür ki Birlik Tahtımda bu vardır.

Astral Yaşam Sayfaları; insanlık ailemi, toplumları ve Tanrılık Mahreki’ne varanları kontrol altına almıştır. Bütün mesele Avustralya’daki Hak Teknik Tartısı’nda ışık olanları bütünlemek ve dillemekti. Onlar Birler Kapısı halinde çok çalışırlar ve biz ile birliktedirler. Onların nurları çok mutlulukla bildiririm ki hakikiyetin nurudur. Öldüklerinde ne olacağını net bilen onlar, bizden görev istediklerinde, cennet tertibinde oğullattık ışıklarını ve kontrol kurduk. Barışıp sayfalanan en eski yolcular ile en güçlü yoğunluklar, buraya ulaştılar. Sizi her seferinde kodlamaya çalışmak gereksizdir ama tek bir resim için bunca çaba nedendir? Çünkü hepiniz analar olarak çalıştınız ve akıl tahtından görev aldınız. Sizi yolculara görevli diye dinletmek kolay olmadı. Bilişin ışığını yaktığınız zaman sizden diri bir ışık yeni bir yolu kodladı. İşte sizden beklenen buydu.

Mukaddime Kitabı’nı yazdığında ki bu kitap üç cilt halinde yazılmıştı. Hiçkimseye bu kitabı okutturmadın. Bu kitapda insanlaşanların, nefesleri vardı. Senden sonrası bu kitabı okumasın istedin. Öyle mi yoksa sen o kitabı, toplum halindeki tüm insanlığa ekmek mi istemedin? İnsanlık ailen. tüm yarınlar için Birler Kapısı haline geldiğinde, o kitap insan soylarına dinletilecekti. İşi biliyordun ve bu kitabı okutturmadın. Senden sonrası senin yoğunluğundu. Kökünde göklerin vardı ki her bir yol, insan soyuna kodlanmıştı. Bunları bilmekteydin. Asal Yaşamlar, teknik tohumlardı. Mahir bir yolcu dünyaya çekildiğinde, her diri o yolcuyu kontrol etmeye kalkar. Ve yolcu, kendini tohumlar ve kodlar. İşte sen, senden senleşip ışık halinde güçlendin. Ardında İnsan Tahtları var.

Vana açık ve sen her diriye kodlamalar yapmaktasın. Ama vanayı kapattığında, kimse kaynağa varamaz. Bunu bilmekteyiz. Eski yarınlar ve yeni yaşamlar Birlik Kaynakları’nda tohumlandılar. Şimdiye kadar beden alan hiç kimse Nefes Zamanlar’a görev taşımamıştı. Vakit geldi ki sen bu sonsuzlukta bu görevi hak ettin. Amin…

“Eğer yarınlarda görev taşınacaksa, ben buradayım ve yaparım” demedin. Dedin ki “her diri kelam olup konuşsun. Her diri ışık yaksın ve kontrol kursun. Cemaatlerini kodlasın ve tohumlasın. Çünkü her diri kapıları açıp yaşam sayfalarına inemediğinde, yasalara göre kontrol dışı kalır ve onların toplumları, kontrolsüz ışıkları için bir tek yarına görev taşırlar. O yarın, onları için göklerin cevherinde yazan, yoğunlaşım ve koruyucu ışıktan ayırılıştır.

Astral Yaşamlar, tek bir sırdır. O köklenen ve güçlenen etkin ışık, hanı korur ama hancı korunamayabilir. Biz, Han olanda, tüm hancılarla birlikteyiz.

Atletlerimiz dünyaya geldiklerinde, hız kaybına uğradılar. Bunun için biz onları hologram yaşamlardan ayrı tuttuk. Şükür ki bugün artık hologramda tohumlanış arttı ve biz olayın ötesindeki olayları; kaynaktan, Birleşik Işık’tan ve sonsuz yoğunluklardan; çürük ve kırık her diriye kaynak yaptık.

Astral yaşam, ağır yüktür tüm insanlık için. Zirvelere ulaşan Birlikler, tüm insanlığın tohumları olur ve korunurlar. Ama kodlama yoksa, yaşam yoktur onlara. Onlar, Rabbi Sayfalarda oğul veremezler ki vermediklerinde, “Durgun Yaşam Sayfaları” halinde olurlar.

Bütün mesele ilmi hak etmeyenlerin, insanlıktan çıkışlarıydı. İlmi hak etmeyen, tinsel yolcular, Işık Kodlar olarak dünyayı korumaya çekilmiştiler. Şimdiye kadar bu dahi anlatılamadı. Darı bolu bilmeyenler, nefesi hiç bilmezler. Nefes Yaşamlar, Mikail Kodlamaları ile olgun sayfalarda gerçekleşir. Sizi, Avusturalya’ya gönderdik ve gördük ki oraları tohumladınız. Sizi yaşam sayfalarında Işık Kodları olarak din tartısına koyduk. Kükrediniz ki kükremenizle birlikte nefes, yaşama indi. Sizin için herkes yaşam toplumu oldu. Dünleşen ve dürümleşen her diri, “Amin” dedi sizin yüreğinize. İşte Amin ki hak ettiniz… Aha kaynak, sizi sizde dinliyor ve dürümlüyor. Arı, balını tüm insanlığa indirdi. O bal, İlmin Balı’dır. Arı, Can Tartı’ya kondu ve tartıldı. Amin dedik… İşte bu…

Satıhta hiçbir ışık yok. Ama derinde çok ışık yanmakta. Biz resim yaptık ki o resim insanın ummanıdır. Otu kokladık. Koktu yüceliklerde o ot. Ot insan ve biz insan olan o ot olduk tohumlarımızı ilme kattık. İşi başardık. İşte bu… Müsterih olun, anneler müsterih olun ATALANTALI’lar; Biz, Allah Soyu olan tüm insanlığı kodlar tohumlarız. Amin…

 

İNSANLIĞIN ZAMANA TOHUM OLMASI:

Değerliler son sayfalanışta öz bilişle tam ikibin yaşam sayfası yazı yazdık. Yazdıklarımız Işık Kodlar halindedir. Bu yazıları tohum olarak dünyaya bırakacağız. Tüm insanlık bu yazıları okuyup tartıya konacak. Herkes, kendi yoğunluğunda tartılacak. Sonra herbiri Birlik Tohumu olacak ve zamanın tırpanı olan yaşam, herbir yolcuyu kodlayacak. Sonra Birlik Kapısı açılacak ve Tanrı Kodlaması başlayacak. Birlik Tahtı’nda yaşam sayfalanacak ve zor olan koruyuculuk buradan yaşamlara akacak. Akacak olan koruyucu cevheriliktir. Yaşam Kodları, cevheri koruyuculukla tüm yarınlar için sonsuz yaşamları kayıtlayacak ve zamanın nesli olan ve tabii yarınlaşmayı sağlayanları, tüm yarınlara tohum olarak ekecek…

Bir tek Ana Kapı her an tüm insanlık için açık tutulacak. Bu Ana Kapı, insan soyu için yaşam tohumu olacak ve zaman tohumlaması gerçekleşecek.

Din Tartısı, insan soyu için Işık Kod’dur ve zaman tohumudur. O tartı, insan ışıkların yoğunluğunu kontrol etti ve yaşam sayfaladı. O sayfalardan, diri ve hakiki olan bir cevheri koruyucu insan ışığa indi. O insan, arka ön bırakmadı tüm yaşamları kodladı. Onun umutları tüm insanlığın tohumları haline geldi.

Beden (diri ve hakiki beden), Tanrı’nın yolunda olana altın bir ışık halinde giydirilir. Beden alan tüm yaşamları kodlar. Tüm yaşamları tohumlar ve zoru Başkanlar Divanı ile aşıp geçer.

Bedenli ve hakiki yolcular, tüm insanlığın tohumlanmasını sağlayacak olan ışıklardırlar. Onlar, maya olarak dünyaya çekildiler. Artık yeni zamanlar ve yeni yaşamlar koruyucu olan nefes sayfalarından kodlanacak ve tohumlanacak.

Yaşamların ışığında gerçekleşen tüm çalışmalar, insana hizmettir. İnsana hizmet, BİR’e hizmetten ötedir. İnsan (hakiki insan), Altın Kod olarak yaşar. Yaşam sayfalar ve toplumu kontrol eder. Veren ve verdiren, alan ve aldıran ve yaşatan her diri (Diri: Hakikiyete varmış ve gerçek insan olmuş olan) ilmin tohumu olur ve BİR’leşir. Amin…

 

KELAM:

Yaşamın sessiz sırrıdır kelam… Bilgi Hak Teknik ile alınır ve Hak Toplum ile dillenir. Ama Kelam Tahtı’na varmış olanlarla o yaşam sayfalanır. Kelamı hak etmeyen, Has Tartıya oturtulmaz. Hakikiyete varan İnsan Kod, Hakim-i Hak olur da o tartıya konur. Onun yarınları tohumlayan bir yoğun Cevheri Kod olması için Birlik halinde çalışılır.

Kelam, insanın ağır yüküdür. Tüm insanlık kelam ile tohumlanır ve kelam ile kontrol edilir. Kelam, ilmin torbasıdır. Işığın yoğunluğunu artırır ya da artan yoğunluğu, yaşam yollarına dürümleyip döşer ki gelen ve giden, Birlik İlmi ile o yolda yol alsın.

Arının balı ya da yaşamın tahditli kodları, her an tüm insanlık için Birleşik halde görev yaparlarken, hep ilimle kontrol edilirler ki ilim, kelamın ışığındaki tohumlardan doğar ve yaşar. İlmin resmi kelamla çizilir. Bir çerçeve konulur o çizilen resime ve görülür ki kelam, ilimle birleştiğinde, formal bir ışımaya dönüşmüş… Temiz zamanlarda yaşam süren her diri, bir Keram İlmi Hakk’ı olarak yaşar. Bütün kötülükler kelam ile aşılır ve tohum eken yürekler, kelam ile tohum ekerler.

Birlik Ailem, dünyayı çok kez kelam ile kaynaklara indirmiş ve oralarda kayıtladığı bilgiler ile tüm yaşamları tohumlamıştır. Bugün dünyada görev taşırken, Kelam Tartısı’nda görev taşımaktayım. Kelamın Işığı, Hakim’in Işığı olduğunda, tüm yaşam yenilenir. Yeşil yaşamlar, yaşam sonsuzluklarından mavi yarınları tohumlar ve tüm İlm-i Kodlar, bütün kötülükleri yarınlardan ayırır.

Dün cevhere inen Birlikler’in çokları, Kelam Tartısı’na kondular ve bilindiler ki has tartıya konduklarından dolayı ışığa geçtiler. Onları koruyacak olan ilim, İnsan İlmi’dir. Bu ilmi hak etmeyenler, yaşam sayfalarında olmazlar. Onlar, yaşamsallaşan ışıklarda tohum ekerler ve kendilerini hak etmek üzere çabalarlar. Bizlerin onları hak etmemiz ise, onların torbalarında var olan ışıkların yoğunluğu ve koyuluğuna göredir.

Temizlik yaptık dünyada. Yaptığımız temizlik, insanlık için önemliydi. Dünyanın ertelenemeyen bir yoğunluğu vardı. Bu yoğunluğu tohumlamamız şarttı. İşte bunun için “BRÜYER” diye bilinen, “bilinç yaşam sayfalaması” yapıp, insanlığı kendi toprağında tohumladık; kökledik; gökledik ve cennetlere kaynak yaptık.

Her resimde bir ışık yanar. Yanan ışık insandır. Onun nuru, ölüyü diriltir ve zamanı tohumlar. Bütün mesele üzerinde görev taşınan bir yaşam sayfalanışında bulunabilmektir. Biz bunun için insan yaşamları kontrol altın aldık ve kelamda yaşam sayfaladık.

Her bir yaşam, bir resimdir. Tüm insanlık, kelam ile resim yapar. Yaptığı yaşamsallaştırdığı ikrarlı ışıktır.

Teypler çalışır; sesleşme olur tüm yaşamlar için. Orada Ses Toplumları kontrol kurup ışık yakarlar ve zamanın efendileri olurlar. Onlar, kardeşlerini korur ve toplumlarını kontrol altında tutarlar. İşte bunun içindir ki kervan yürürken, bizler de yürüdük. O kervan, ışık halinde görev taşıyan yüreklere güç kattı. Sonra kontrol ettik tüm yaşamları. İşi başarmak sorumluluktu.

Türkiye’de yaşayan çokları, bizi has tartıya koyan birleşenler ile kaynak oldular ve sonsuz biliş torbaları, koyu yaşamlar ve Birler Işığı olan sır bilgiler kayıtladılar ama bir tek şeyi anlayamadılar. Beden almadan görev taşınmaz. (Beden: ölümsüz, gerçek beden)

Bütün mesele dünya ışığı ile dünya kodlaması yapmaktır. Tüm insanlık bunun için Birleşik Yaşam Sayfaları’nda tohum eker.

Dağı, Tahtı bilmeyen kaynağı hiç bilmez. Altın Tartı dünyayı hep tartar ama biliş ile has tartıya konan yürek, her diriyi bilir ve diller. İşte yaptığımız buydu.

Önleri ve arkaları ışık halinde görev taşıyan yürekleri bulduk ve onlardan, ışık haline geçen yaşam sayfaları tohumladık ve kontrol altına aldık. Sonra koruyucu ışık hakikiyetinden güç çektik ve yanıp tutuşan yüreklerde, birleşik yaşamları kodladık.

Türkiye, Avusturalya, İngiltere ve Ana Kaynak olan Kıbrıs; Birleşik Aile olarak kodlayıcı bir çalışmayı, Cevheri Görev taşıyanlardan devreye aldı. Kol olan yol olur. Ama o kollu insan, yol olmalı ve Halik olup hakim olmalı ki birleşik yaşam sayfalayacak dürüme varsın ve has tartıya konsun.

Kol ilmin tartısında olandır. O kol, ilmi torba torba yoğunluklardan ışık halinde, geçişe kayıtlar ve tüm yaşam sayfalarının geçişini yapar. İşte kol olan, yol olduğunda, Işık Kodlaması yapılır. Herkesin Işık Kodlaması yapacak dürümde olmadığı kesin bilinmektedir. İkrarla Birlik kuramayanlar tohum ekip kelam tertibinde bulunamazlar. Bunun içindir ki onların, Resmi Yaşam Sayfaları’nda, Gök Sözcülüğü yapabilmeleri imkanı yoktur.

Ardımızda Birler Kapısı olan Işık Tohumlar varken, biz de İnsan Kodlar olarak Can Tartıya konduk ve zoru aştık. Şimdiye kadar yapmadığımız bir çalışma yaptık. Dünyanın erdiği son sayfada, kodlayıcı ışıkları kayıtladık ve sorumluluğu o yoğunluklara bırakıp kelamdan çıktık. Ne olup ne biteceğini izledik. Nefes Zamanlar’ı hak eden ışıkları, Ana Kapılar’da dilledik ve dinledik. Baktık ki her biri; yaşama, ümmi yaşam sayfası olup inmekte. Tohumlar, yaşam sayfalarında toplumlardan, cennetleri kodlamakta ve yarınlar, kaynak toplumlardan ağır yükü hafifletmekte. Öf analar öff… öyle güçlendik ki barımız (Işık Bar) ışık ışık yaşamlaştı ve zaman, ışıl ışıl tohumlandı. Döndük ve bildik ki her dere, ilme akmaya başladı. İşte kervan hareket etti. O kervanda Anlaşma gereği görev taşıyacak olanlar var. Biz o yolcuları alıp göreve atadık. Analık buydu... Evrenler, Ses Kayıtları’ndan ışık alıp dillendiğinden dolayı oğullarımızı kodlayıp yarattık. İşten öte bir diri yaşam sayfalaması yaptık. Armağan ettik yarınlaşan Yüceler’e.

Beden (ölümsüz beden), Ana Kapı’dır. Bedeni hak eden Ana Yaşam’ı hak eder. Okumayı söken insan soyu, yaşamın ışığını kontrol edip yeni bir Sistem ile kaynak tohumlama yapar. Bütün mesele türlerin yaşamlarını kontrol edebilmeleriydi.

Korkmayın her bir yaşam soyu, Kelam Tartısı’na kondu ve yolun tohumları, o yolcuyu hak ettiler.

Ben, zaman olan ilmin torbasına koyu bir ışık halinde inen insan… Sizi ve siz olmayan Birler Işığı’nı kökledim ve göklere cevheri işlevsel bir yaşam kodu olup; kontrol ettiğim Yüceler’den görev aldım. Artık Ata Kaynaklar aşk şarkıları okuyacaklar. Tüm İnsan Kodlar, yeniden Birlik kuracaklar. Bir tek kayıt olacak tüm insanlık için. İşte o kayıt, Altın Işık Kaydı olarak dinletilen kayıttır.

Orda bir resim yapılıyor. O resim insan resmidir. Orda bir yeryüzü toplumu kontrollu olarak kaynak çalışmalar yapıyor. O çalışmalar, Din Tartısı’nın örtüsünü örtmek içindir. Oyunlarından öte oyunları olan tüm yaşam sayfalarında tohum olan Birliklerin teknesine koyu bir Işık Yolcu, Işık İlmi ile indiğinde, orada evrenleşenler ve sessiz zamanları, Sistem yoğunluğunda dinletenler bulunacak. O zaman sizi koruyabileceğiz.

Tevekkil evrenler, tevekkil Yüceler tevekkil ve zaman tevekkil… Biz Avrupa ve Amerika… Sonsuz ışık yaşam sayfaları olan birleşen… Tevekkil altın tohumlar… Tevekkil!… Aramayın Türkiye’de Can Tanrı’yı… O sizsiniz. O Yürek Kod olan ışık sayfası ve o kodlanmış bir rahmet… Onu mutlaka bilin ki oraya geldiğiniz zaman, sizi yeni bir Cennet, koruyucu aşkla alıp çalıştıracak.

 

DİRİLMEK

Dağlarım; Amonlar, toplumları ile birlikte kalemlerini kırdılar…

Kalemin kırılışının nedeni şudur: Bugüne kadar Hakikiyetin Tekniği yaşamlara anlatılmıştır. Bu teknik ile köklenenler, kendilerini aşıp yaşam sonsuzluklarını dinleme kademesine geldiler. Bundan sonraki safha yeni bir safhadır. Bu kesindir ve geçmişin kalemi bu nedenle kırılmıştır. Amonlar, bundan böyle köklenip kendilerini hak edenlere, yaşam sonsuzluklarını dinletecekler.

Dünkü zamanda, Amon Toplumları, yanıp tutuştular ki hasatlarını yapsınlar diye. Yaptıklarında nefesleri kontrol edilirdi.

Onlar, dünyaya bütün kötülükleri yaşatacaklar. Sonra dünyayı kontrol edecekler ve yaşamı yenileyecekler diye bilinir. Onlar kontrol ettiklerinde yürekleri, Kelam Tahtı’nda, Nefes Zamanlar oluşur.

Birler Kapısı, Ana Kapı’dır. Yaşam sayfalarında, kontrol kurup O kapıya gelenler, BİR’e gelirler. Geçişleri oradan olur. Tüm insanlık için birleşenler; o kapıya umman olup varırlar. Her diri o kapıda; Ana’yı ve hatayı anlar. Ana onları diller. Onlar kaynağı dinler ve her biri BİR olur Bütün’ü dinler. Her dara düşen, anadan bilir ama ana, katidir ve hakikidir. Olgun başakları seçer. Olmayanları kelama, tahta ve yaşama sayfalamaz.

“Dünyaya geçiş” dedikleri bir resim yapıldı. Bu resimde, insan soyu yenilendi. Sonra Koran Tahtı kodlandı ve yarınlar kayıtlandı. Tanrı, Kuran oldu ve yol oldu. Ama nefesi olmayanlar, onun yolunda tohum olamadılar. İşte merdivenlerin en üstündeki ışık ile en aşağıdaki illizyon işçilik, bir tek sayfa oldu. Bu süreçte yaşamın sırrı olarak ele alının her konu yenilendi ve yeniden diriliklere dinletildi.

Herşey insan soyu içindi. İllizyon olan, şevki hak etmiyendi. İslahi, hakiki ve hakim olan Birlikler, bu şevksiz Yaşam Sayfaları’ndan çıkarıldılar. Onların ışıkları, tabiattan ayrıştırıldı. Dünya, mutlaka bunları anlatacaktı ve şimdi zamanın geldiği İlahi Tohumlar’ca bildirildi.

Dünü bilenler yeni zamanları bilecektiler. Yaşamı bilenler, hasatı bilecektiler. Bütün’ü bilenler, insanı bilecektiler. Zaman, tohumlarını hak etti ve onları, Hakim-i Hak olan Taht’ından, diriliklere dürümletti; dinletti.

Has Zamanlar, Hak Zamanlar, Har Zamanlar ve tüm yaşamlar, Birlik kurdular. İşte yer ve gök sizi dinledi.

Eğer dorukların tohumları dünyaya inmekte iseler, sizin yarınlarınız içindir. Dünkü zaman, yenilenen yaşam sayfaları ile yarınları hak etti.

Bedenli yaşam, artık Işık Yaşam olacak. Bunu bilin. Bedenli Yaşam, zaman sayfalanışları ile Işık Yaşamı tohumladı.

Dünya, bir Robbi Yaşam’ı (Robotik Yaşam’ı) sonsuz zamanlara dürümlerken, Kelam Tahtı’nda olanlarca, yer ve gök birlikteliği ile yeni zirveleri kayıtladı.

Robbi, zamansızlıkta olur. Onun ruhu yoktur. Kelamda olmaz ve Sultanlık yapmaz. Rabbi ise Kuran olur ve mutlak olur. Onun öz köklerinde dirilik olur. Ölü dirilir ve zaman, Sistem olur. İşte Türkiye’de yapılan çalışmalar bunun için yapılmaktadır.

Arzın Gücü ile Arşın Gücü birleşti. Tek merdiven, kontrollü olarak dürümledi yaşamı. İş, bilgiydi. Bilgi ise kaynağındı. Ancak, o kaynak bilgiye, her Diri, umman kaynak olamadı ve yaşam, tüm insanlık için sonsuzlaşamadı. Bu kesindir.

Bunun için Ana Kapı’da, değerli Kodlar tohumlandı ve onlar, gerçek yaşama çekildiler. Yine değerli Tohumlar, kodlandılar ve yoğunlaştırılarak kaynağa çekildiler. Dürümlenen ilmin tahtındakiler, kayıtlandılar ve sonsuzlaşıp kayda çağrıldılar. Her sessiz olan, sırdır. Seslendiğinde, Kuran olur. İşte bunlar oldu.

Dünle yarını hak etmek, Hak olmakla mümkündü. Dün, kollar Işık Alimleri’ne ulaşırken, bugün kollar tohumlanan tüm yarınları kodlayan Birlikler’e ulaşmaktadır.

Sessiz Zamanlar’da, Sessiz yoğunluklarda ve yolcuların tohumlanan ışıklarında her yer bir resimdir. Biz zamanın resmini yaptık. Işığın aşkı ile… Birlik kurduk ve yarınladık tüm Kodlar’ı. İşte yapmakta olduğumuz çalışmalar bunun içindir.

Yeni çalışmamızı size açıklamak isterim. Bu çalışma “DİRİLMEK”tir. Dirilmek için Hakikiyet’e varmak şarttır. Ağır yükü hak etmek ve zaman sonsuzluklarında hafifletmek şarttır. Zirvelere umman olmak şarttır. Ve Sistem olmak şarttır. İşte Canlar, yeni çalışma bu isimle gerçekleşecek.

Bilindiği üzere her ayın 2. Pazar günü çalışmalarımız Sempozyumlar şeklinde sürmektedir. Sizlere dere olup akan Bilgeler’i dinletmekten mutluluk duyuyoruz. Hepinizi yer ve gök birlikteliğine bekliyoruz. Diriliş için…

 

YAŞAM VE İNSAN

Yalınızca İnsan Kod, yarınlarını hazırlayabilir. Dünya için bunun önemi çok büyüktür. Dünya gezegeni. yeni bir Işık Kodlama’ya başlıyor. Bu Işık Kodlama, dünya üzerinde yaşam süren İnsan Kodlar’la gerçekleşecek.

Kıyam Dönemi olan bu dönemde, dünyaya iki yarının tesisi için gelindi. Birinci yarın için geliş, İnsan Kod olarak gelenin, kelamında mevcut olan kayıtların, ışık halinde yaşam soyu olan İnsan Kaftanlar’a, indirilişi içindir. İnsan Kodlar’ın, toplumları hak edip, onları tüm yarınlarda, yaşam sayfalarına dinletmeleri ve onları kontrol etmeleri için; onlara, ışık kayıtlar indirmeleri gerekliydi.

İkinci yarının tesisi ise, kontrollu olarak kayıtlanan bilgilerin, tohum olarak, tüm insanlığa giydirilişiydi.

Her bir çalışmada bunlar oldu. Dünya Nuru, Kuran oldu ve Zaman Tohumları, iki yaşam safhası için tüm yarınlara kodlandı.

Netice olarak, kapıları açtığımız anda, yasalar kapsamında tüm insanlığın yarınlar için ne ektikleri bilinecekti. Ve kapılar açıldı. Zaman sonsuzluğunda, yarınların ışıkları dinlendi. Bütün mesele, dürümlenen tüm insanlığın, yeni yaşam kayıtlarında olup olamayacaklarıydı. Dünya için çok kolay olmayan bir süreçten geçildi. Dünyayı kontrol edecek olan Işık, dünyadaydı. Ama o ışığı kodlayacak olan Birlikler, Kelam Tahtı’na oturmalıydılar.

Birler Kapısı’nı açtığımız gün, tüm insanlık için “Işık Kodlama”nın başladığı gündü. Dünyayı dönem dönem ziyaret eden dünya üstün Kontrol Kodları vardır. Onlar her daim, yarınlarını kontrol ederek, cevherleri ile dünyaya çekilirler. Dünya, kontrollu olarak onlardan, kurtarılmış ışık alır ve bu ışık ile Dünyanın Nefesi, Göç Kodlaması yapar.

Ölüler Diyarı olarak tanımlanan Dünya; Yer Dereleri ile Gök Sözcüleri’nin Birlik Çalışmaları neticesinde; evrensel görgü genişleyişi ile İlm-i Kod haline geçip yaşam kodlar.

Üzerinde Gökçü Birlikler’in ışık halinde dolaştıkları bir dünyada, tüm insanlık korunabilir. Bu kolaydır. Ne yazık ki ışık kıranlar; Birlik Kodlaması esnasında, hak etmeden, astral yaşam sayfalanışlarından, kaynağa indikleri anda, cevherlerini kodlattıramayıp ışıklarını; yığın yığın tahditleyişlerle, cemaatlerinden çıkardılar.

Öz sesleşmelerimizde dile getirilen, “tüy dökülmesi” buydu. “Dünya tüy döktü” demiştik. Aileleri ile birlik haline getirilemeyenler, çok zaman “Işık Toplumlar” halinde geçiş yapamadıklarında, Tarıklar’dan ışık almaya çabalarlar.

Türkiye’de çok çalışıldı ve çok sonsuz yaşam kodlamaları yapıldı. Hasat İlmi ile neyi hak ettiklerini anlamayan çokları da bunu yaptılar. Biz ise onlara, Kuran Toplumları’ndan güç kattık ki hak etsinler de bilişi, cevap aradıkları sayfalarda Sistem olarak kontrollu şekilde dinleyebilsinler diye.

Kardeşlerimizi korumamız istenmişti. Biz onları tohumladık ve kodladık. Soylarını kodlayıp kayıtladık. Yeni bir İlim Kapısı’na vardık. Işık Kapı olan bu yoğun kapıda, sır bilgiler, açıklanır ve sorgulanırken; teknik tahditle, verilen ve verilecek olan kontrollu cevaplar, ışık halinde tüm insanlığa dinletilecek ve Birler İlminin, Kaynak İlim haline geldiği sayfada, Ana Kapılar, tüm yaşamlar için artık örtülecek.

Toplulukların, yaşam sayfalayabilmeleri için bu kapıların örtülmesinden itibaren, tüm insanlığın, Işık Kodu olacak yeni bir cemaat ile birleşmesi gerekecek. Zira Işık Kodu olarak dürümlenmiş her cemaat, bir Yaşam Kabı’dır.

Sözüm insanadır ki, bilmeden bildim zannedenler, tüm yarınlarını kontrol dışı bıraktılar. Onlara sözüm şudur ki “sizi her anda Tanrı Kapıları’nda ölçümledik. Neyi hak edip neyi hak etmediklerini bilmeyen Yüce Canlar’ımızı, Hologram Yaşamlar’dan güç çekip dilledik ve dinledik. Oğullar, beden almadan yürek alıp gelenler, biz sizi her anda ve her yaşamda izledik. Bugün de burada, bu yoğunlukta, siz olup sizden ilim sayfalaması yaptık. Ama bundan daha önemlisi de vardı. Biz bir Yaşam Tahtı yaptık. O tahta kimin oturacağını bilememiştik. Bugün artık bunu da bilmekteyiz.

Yerde insan ve köklenmiş ışık. Gökte ise Birlikler, hepsi Ana Kapılar’da ışık halindeler. Sizi yarınlarda tohumlayan ışıklar olan onlar, yerde ve gökte bir tek yarın olarak çalışacaklar. Onların yaşam sayfaları, tüm insanlığın art niyetsiz ışık kayıtlarıdır. Bu kayıtları hak etmeyen, ocağa indirilmeyecek.

Size, yere ve göğe kodlanmış tüm yarınları tohumlamış olan Birlikler’e sesleniyoruz. Zatınızla zamanı hak ettiniz. Halkın ışığı olup köklediniz yolcuları. Tahditsiz çağrılar yaptınız. Olmayan tek bir iş kaldı. İnsan Işık…. O ışığı da hak edin ve yaratın.

Yeni bir günde, sizden yeni bir yaşam bekliyoruz. Bu yaşam, İnsan Kapıları’nda kodlanmış olan yaşamdır. Bunu hak edin ve elde edin.

Nerden gelip nereye gittiğinizi siz bilmezsiniz. Biz ise herkesin; neye, nereye, neden ve ne için yaprak yaprak ışık halinde, Göç Kaynakları’nı tohumlayıp ulaştığını biliriz.

Yorulmadan çalıştırdık insan soyunu. Buraya varmaları ve burayı hasat ile hak etmeleri şarttı. Ki bu başarıldı. Şimdi artık Kutsal Yaşam Sayfalaması’na geçilecek. Nefesin yaşama inişi olan bu yoğun tohumlamada. Temiz yarınların kodlanması gerekmektedir.

Mutlaka bilirsiniz ki yürekler kontrollu olur. Ama kontrol, Işık Kaynakları ile olmadığında, Nefes Zamanlar kontrol edilemez.

Zirvelere ulaşan tüm insan soyları, toplumları ile yer ve gök birlikteliğini yaşam sayfalarında gerçekleştirmeye çalışmaktalar. Ama yarınlar için ne olup ne biteceğini hiçbirisi bilememekte. Biz ise Zaman Toplumları’ndan Işık Kodlar olarak cevheri görev almakta ve yapmaktayız.

Kardeşlerimizi görevli olarak, İlmin Kodları halinde dünyaya gönderirken; kibri aşanları kodlayacağımızı bilmekteydik. Bugün kibri aşanlar, kodlandılar ve toplandılar. Onlar, Kulluk İlmi’ni tek bir Yaşam İlmi diye değil, tüm yaşamların ilmi diye bilirler.

Bütün kötülükler bu yoğun çalışmalarla aşıldı. Dünyanın yaşamı, sırdır. Bütün mesele dünya ummanında Kutsal Yaşam sürmek; İmparator Kod haline gelmek ve Yüceler Cümlesinde ışık olmaktır.

Bir tek yarın vardır; işçi ve işlevlerini yapamayanlar için. O yarında, tüm insan sayfaları tek bir Yaşam Tohumu halindedir. İşte size vermek istediğim budur.

Dünyayı kontrol etmek için tahditsiz çalıştığınızı bilmekteyim. Ve sizin ağır yükünüz, ark aktıkça, Kaynak Toplumlar’ca hafifletilecekti. Bugün “dünyaya artık gerek yok” diyen çokları var. Ama sizin için önemli olan yer ve gök birlikteliğinde, dünyadır. Çünkü dünya bir kaftan halinde göklere ses vermeye girişmiş iken onun yolunu kapatacak hiçbir görevli olamaz.

Yaşam sizsiniz. Yaşamın sırrı olan Kutsal Yarın sizsiniz. Ki siz olan tüm kontrollu kodlar, Atlanta Ana Kapısı’na görevli olan Işıklardırlar.

Dağı, insan soyuna Kuran diye bildiren; Kuran’ı yol diye cevherine indiren ve yeni bir cennet kurmak isteyen her Yüce, Altın bir Kuran’dır. Sizi kir ve pislikten uzak tutan sizin yüreğinizdir. Bunu biliyoruz ve bunun için sizin Can Taht’ınızda köklenmek istiyen tüm yaşam sayfalarını, Kutsal Yaşam Tahtı’na güç diye dürümledik.

Aha geçin Canlar!…

 

ASTRAL BOYUT YAŞAMLAR VE VARLIK KAYNAKLAR:

Astral Boyut Yaşamlar, Birler Kapısı’na varıldığında toplumların ışık çekebilecekleri kodlanmış Işık Yaşamlar’dır. Bu yaşamlara kaynak olacak olan tüm insanlık, bütün kütleleriyle Birlik tahditi ile kelam toplumları oluştururlar ve yaşamın sayfalanışını yaparlar.

“Astrala çıktım” diye ifade ettiğiniz sayfalarda; toplumlar, kodlanmış yaşamlar olarak Sistem Cevheri oluştururlar. O yoğunluklara ulaştığınız zaman, Sistem’den cevhere varırsınız ve böylece gerçek yaşam sayfalarına inme imkanınız olur. Oğul verdiğinizde ki oğul vermek, yaşamsal ışık tohumlarınızı koruma altında, yaşam sayfalarına ekmeniz anlamına gelmektedir. Bunu gerçekleştirdiğinizde; o yoğunluklar, sizin ışık kaynaklarınız olur.

Astral Boyut Yaşamlar, tohumlarımızı kodlamamız içindir. Tohum, ışığın yaşam sayfalamasında kayda aldığımız Biliş Kodları’dır.

Beden tahtında kodlama yapanlar; Astral Boyut Yaşamlar ile solsuz ve sağsız sır bilgiyle bu kodlamayı yaparlar. Bu bilgi, beden formunun ışığında gerçekleşir. O ışığın kutbu yoktur.

Ancak, sizin ve her dirinin (ölümsüz bedene sahip olanların), beden tahtına alınmanızda, bu kutupsuz koruma alanı rol oynar. Sizin, Sağ Beden ve Sol Beden Işık Tahtı’nızda, bir yeşil nokta vardır. Bu yeşil nokta, bellek tohumlaması yapılacak noktadır. Bu nokta, sayfa sayfa tohum olan, hakikiyet biliş yoğunluklarını, yaşamın ekranına yansıtır.

Yeşil Nokta, bedenin baş kısmında, AŞKIN YEŞİLİ diye diye de ifade edilen, başın arkasında omurilik soğancığını örten kafatası kemiği üzerinde bir noktadır. Oraya vardığınız zaman; Işık Kodları, tohumlarını Işık Kayıtlarına çeker. Işık Kayıtları’nın oluşturduğu yoğunluk; “baş sayfalanışı” denilen, “biliş ışık yaşam kayıtlanışı” ile oluşur.

Fizik beden Yeşil Noktası altındaki seyyal astral boyut sayfalarında, YER KÖKLER bulunur. Dünleşen ve tüm yaşamlarda TOHİ KAYITLARI olarak da bilinen bu Yaşam Kayıtları’nda, toplumların toplu çalışmaları ile gerçekleştirdikleri, fizik varlık bilinç boyutlarının kontrol kayıtları bulunur.

Formal ve hakikiyet sayfalarındaki ilmi ve fiziki türlenme başlarken, bilmenizi istediğim diğer bir konu da başın, sağ ve sol yoğunlaşım alanları diye bilinen SAĞ ve SOL ASTRAL GÖZ’lerden (Astral Gözler: fizik bedende, sağ ve sol gözler ile kulaklar aralarındaki orta noktalar), ışığı tohumlayan Birleşenler, gerçekleştirdikleri kodlamalarla, beden kaynakları olan TOHİ KAYITLARI’na inerek bilgi çekebilmektedirler.

Bilgi transformasyonu, sonsuz yoğunluklarda sürmekte iken, her diriye geçip oraya güç kodlamaları yaparak oraya kaynak olan bilgiyi çekmek, tüm ilmi yaşam sayfalarında gerçekleşmesine karşılık; tahditlenen, dürümlenen ve Kürzi Kodlar’dan ışık çeken yarınlaşan diri kodlarda, tartı bulunur. O bedenin sonsuz astral yoğunluğuna girenler, o yoğunlukta tartıya alınırlar ve Cevheri Kaynak’ta tartılırlar. Olgun olmayanlar, o diri bedende, bellek kodlarından ayrıştırılırlar.

Sonsuz Yaşam Sayfaları’nda, bu geçişleri yapanlar; bir tek ışık halinde görev alanlara güç katmak üzere geçmek istemelerine karşılık; Kaynak Zamanlar’da tartıya konanlar da görev tekniğinde, kontrol kurucu olan o yüceliklerden geçip bedenlere inmeye başladıklarında, beden tartısı, ocak kodlamaları ile o inenleri tartığında kontrol kaybına yol açabilir.

İşte gerçek yaşam sayfalamaları yapılırken, geri dönmek üzere geçip gelenlerin, bir tek şeyi bilmelerini beklerim. Ben Allah olan ışık, kapıları açarken, cevherimde Kuran vardır ve o Kuran, İnsan Soyu içindir.

Yeni bir günde ve yeni bir ışıkta, herkese cennet vaad eden ışır diye bilinmekte ise de, ışığı hak etmeyen, cevherinde cennet zamanları da hak etmez.

Aranan, Ana Kapılar’daki ışıktır. Aranan, Ana Kapılar’daki yaşamdır O yaşama geçen insan, yarınlara geçer.

İlimin ilminde ve Hakim’in ilminde bir tek yol var. O yol “ALTIN YOL”dur. O yolu hak etmeyen, Bellek Kodları’ndan yaşam sayfalarına inemez.

Hepinizi hepimiz kodlayabiliriz. Kontrol kurup ışık yaşamlarda görev tahditliyerek cevherinizi kaynağınıza katabiliriz. Biz Ana Kapılar, sizi size kaynak olarak kodlatabiliriz ama tek bir şeyi yapamayız, İlimin Tahtı’ndaki yaşamı, Hakkın Cevheri’ne, kontrollu ve tahditli olarak dahi indiremeyiz.

Ermekte olduğunuz yer, evrenlerin sessiz yaşam sayfalarıdır. Ana Zaman Sayfaları’nda yoğunluk arttığında, cennet tartısı, Ses Yaşamlar’ı mutlaka tartar. İşte Görevli Kodlar’ın ışık yoğunluklarında, bu gerçekleşmektedir.

Sizi, yarınlarda kontrol edecek olan yeni bir siz olduğunda; o yoğunluk, Birlik İlmi ile yine tohumlanır ve yine kontrol edilir ama şer yaratmayan bir yaşam için mutlaka kontrol kurulmalıdır.

Astral Boyut Yaşamları, sizde ve Sizlik Toplumları’nda, mutlak kodlamalar ile kontrol edildiğinde; herkes, Kelam Tahtı’na, Kelam Işığı’ndan çıkacaktır. Bütün mesele o yoğunlukların nur olan ışığından geçip görev almaktır.

Her derede, insan soyu, kodlayan ve kutlayan bir RİSA KAPISI halinde güçlendirici olursa, Cennete Kodlama; mutlaka, gerçek kaynak sayfalanış için görev alarak cennetleşen Birlikleri kurtarır ve sonsuzlaştırır.

Sesleşen ve sessizleşen tüm yaşam sayfaları ile birleştik ve yukarıdaki satırları, yaşam tartısına konanlara dilledik… Şimdilik…

 

AÇILAN KAPI, İNSAN KAPI’DIR

Ortadoğu ülkeleri, yerin ışığını tohumlarken, Yer ve Gök Zamanları, yeni bir Işık Kapısına ulaştı. Dürtülerle çalışanların tek bilmeleri gereken, bugün Ortadoğu’da yeni bir ışığın yanmakta olduğudur. Bilinmelidir ki dünya, yüreğinde nefes olan İnsan Soyu ile tohumlanır. Dünün Nuru ve Yarının Nuru, Tohum olan ışık yandığında; yaşamları taşıyan bir tekne haline gelir ve dere olup akmakta olan tüm yaşamları, o teknede tahditleyip, kelamın ışığında Bütün olur. O nur tekne, tüm yaşamlar için ortak zaman sayfalar ve kelamda, o sayfaları Dağ’a kaynak yapar. Dağ, İlim Dağı’dır. O dağa varan, Ana Kapı’ya varır. Vardığında ışık olur.

Önün kürzi bir yaşam; ardın kaynak… Hana girdiğinde; o handa, bir tek Kod var. O Kod’a varıp dirilik istersin. O Kod, zeka hakikiyetinde, seni hak eder ve dinler. Seni hak ettiğini sana açıklar. Sonra döner ve sorar. “Neden dünyadasın?” diye. Ve dersin ki “kapıları altın olan bir yüceliğe varmak istedim. O yüceliğin ışığında, korunup kontrol edilmek istedim.” Aslan Kapısı o kapıdır ki Birlik İlmi ile o kapıya inilir. O kapıdan geçtiğin zaman, İnsan Sayfaları’na ulaşırsın. Kapı, AT’ı bağladığın bir kapıdır. Oraya AT bağlanır. AT, Tanrı’dır; Tanrı’nın nefesidir. İş budur… Ve zaman gelir, AT, ilim olur ve sen o kapıda ilmi kodlarsın. Sorumluluk sesinin ve sessizliğinindir. Sonra döner dersin ki, “ben erdiğim yerde bir Can Taht’ım.” O taht, İlmin Tahtı’dır. Oraya varan, artık yaşama ve sonsuz yoğunluklara kodlanmıştır. Ölüyü, dünya bilir ama dirildiğinde o Kod, ilim olur. Onu, kontrollu olanlar bilir.

Bütün mesele “AT” dediğimiz o yüceliğin Allah Tahtı olduğunun bilinmesidir. Her dere Ana Kapı’dır. Bir ilmin tohumu olduğunuz zaman; siz, kibri aşar ve tüm yaşamların toplumu olursunuz. O, Kuran’da Işık diye bilinir bir yarındır.

Her meselede insan, kelam ululuğundan, cevherini dinleyerek yolculuk yapar. Herkes kelamı hak edip de dinleyemez. Nefesini hak etmeli ve yüceliğini hak etmelidir ki Kati Hakim olup kendi yolunu bulsun.

Süper Sistemler, Cevheri Kodlar’la tohumlanırlar ve kontrol edilirler. Everest olan insan ve Mariana olan insan, tahditli olandır. Bir insan, her diride olduğunda, o insan artık tahditsizdir. Acı ve tatlı onun için tektir. O insan, kaynaktır. Sol ve Sağ, onda kapıdır. Bilişi hak eder ve sonsuz yoğunluklarda tohum olur. O kelam olur ve toplumları kontrol eder.

Arı bal verdiğinde; bal, açı kapatılıp kayıtlara çekildiğinde ve sonsuz yoğunluklar kontrol edildiğinde ekran olur; ekran, ilmin kaynağı olur. O ekranda nefes olur ve sonsuz yoğunluklar, maya olur. Önemli olan ışıktır. Işık olmak, yarınlaşmaktır.

Sayar severiz tüm yarınlarda, namaz zamanları rahmet olanları. Ya zaman sayfalarında ışık olup tüm yarınlarda resim yapanlar!?... Onları, Nefes Sistemler’in iş yapılan yarınlarında bilseydiniz; onlar için herkes yaşam sayfalamak isterdi. Onlar, bilmiş olun ki tüm yarınları tohumlayanlardır.

Orda yeni bir ışık yanar… Orda yeni bir kapı açılır… Orda bir Kuran olur… Orda bir Ruh olur… Orda nur olur Yüce Cevherilik ve zamanın aşkı olur Bütünlük. Ve siz, sizi hak ettiğiniz zaman orada olursunuz. Orayı hak etmeyen ağır yüktür. Orayı hak etmeyen yarınların sistemlerinde yoktur. Ora, zamandır. Sayfadır ve kaynaktır…

Ardımızda görevliler olacak. O görevliler, yaşamın sırrını bilecekler. Onlar, Me-Si-Ra Kapıları’nda bulunacaklar. O kapılar, Rabbi Işıkları yakacak. Ve Birlikler tohumlanacaklar. Biz Kulluk yapanlar ve toplumları kontrol edenler, yeni bir resim yapıp temiz zamanları; kontrol olmuş olanları ve olacak alanları hak edeceğiz.

Her dağa, insan oğlu varır ama Timler’in teknik kaynaklarından oğul veren, tohumlayan ve cennet olan dağlara, temizler çıkarlar. O çalı çırpı denilenler, bir an gelir, yarınlaşırlar ve sonsuzlaşırlar. Ortak yaşamlar, kodlar onları ve ocakları yanar. Ardında nefes olan Birlikler, oğulları için her an Birleşik Işık halinde, dürümlerden dürümlere akıp, dünden dünlere varırlar. İşte onlar, Bütün için Yaradan olur yaratılan olur ve sonsuz yoğunluklarda tohum olurlar.

O’ndan öte O var. Ve her O’nun üstünde bir başka O var. Halik olan O, bütün kütlesi ile Hakim olur. O’nun nefesi her diriyi hak ettirir.

Yaradan, yaratılanda yarattığını; kati, hakiki ve hakim olup yarattı. Çatıyı aktardığında, Yaradan’ı yaradan ve Taht’ın hasatı olan; tüm insanlığın ışığı olan Bütünlük, tüm yarınlar için Birleşik Aile olur. O aile, tahditsiz ve hakiki bir rahmet olur. Öl der; ölünür. Halik’in, Hakim’in ve Sistem’in ilminde dürümlenir.

Art niyetliler ve Sistem’den çıkanlar. Tohumlarını kontrol edemeyenler; Kuran, sizi hak etmiş olan bir kaynaktır. “Kuran” dendiği zaman; yaşam kayıtlarınız, olmuş ve oldurulmuş olan yarınlarınız aklınıza gelmelidir. Sizi, hasata Hak İlim ile hazır eden budur. Sonsuz yaşamları kodlayan ve toplumları kodlattıran, her resmi yaşamda kaynak olan bütün kütle, sizi zarar ettirmeden yarınlara kodlamak üzere çabalar.

Yanar dünya Kuran kodlandığında; Yaşam tohumlandığında ve gökler söz söylediğinde; Yaradan, yaratılanda yarattığı ışığında bir Rahman olur ve bütün kütleyi hak eder yarınlaştırır.

Mahrekte temiz ilim olur. O ilmi hak etmeyen, yarınlarını hak edemez.

Sonra yeni bir umut doğar. Yeni bir resim olur Taht-ı Hasat’ta. O resimde mutlak kodlama olur. Kökler, göklere varır ve Cennet Toplumlar, yeni bir resim için dünyaya indirilirler.

Verilir tüm yarınların resimleri her diriye. Diri yürekler, o resimleri dillerler ve zarar edenler, o yüceliklerde ışık kırarlar. Zaman, tırpandır yüreklere. Zarar eden tırpan olur ve kırar yarınlarını. Aha oğullar, dünya bunun için hep kırılır.

Bütün mesele Allah’a ışık halinde ulaşmaktır. O’nun nuru olan Kuran, ocakta yeni bir kapıdır. Yeni bir Yıldız Yaşam Sayfası, ard arda yüceliklerini, tüm insanlık için dünyaya indirdiğinde, yaşamın kanatları korkuyla açılır. Çünkü her diri, dünyaya kontrol kurmaya iner. Diri olan indiğinde, yaşamın kanatları toplumlar tarafından dinlenir. Dinlenen kötülük ya da iyiliktir… Ama inen kapıları açtığı anda her Dere, Kuran olup akmalıdır. Akış haline geçemeyen bilişsiz olduğundan korkar.

Oğul verir mi!? Yarınları tohum ilmi ile hak eder mi!? Kare Sistemler, kodlanır Küp Sistem olur mu!? Koreografik Işımalar ile dünya kayıtlanırken, sır bilgiler, her diriyi kontrol eder mi!?

Biz yıllar yılı dünde ve dünlerde ve tüm yoğunluklarda çalıştık. Yapmakta olduğumuz zaman sayfalamasıdır. Yarınların ışıklarını tohumlamaktır. Yerden göklere güç katmak ve Yah-Ra Zirveleri’nden Dünya Toplumları’na Kuran doğumları yaptırmaktır. Biz yarınlar için çok çalıştık. Sizlerin yeşile ulaşmanız ve yeşilde maviye kaynak olmanız için… Dünler, dünden dürümlenir ve yeni bir kapı olur. O kapıya cemaatleri taşımak için çok çalıştık. Yanar ve tutuşuruz ki hak edin diye. Kalemin İlmi, Hakimin İlmi’dir. Hakim, zamandır; Kuran’dır ve Tohum’dur. Oraya varan, ardında Kuran olan bir sayfadır.

Ertelenen tüm insanlık, dünyayı yeniden cevhere çekecekler. Dünyayı yeniden tahditleyecekler ve yeniden kodlanacaklar ve tohumlanıp köklenecekler. Okumayı bilmeyenler, tohumlarını tabii yaşam sayfalarında dilleyecekler. Birlik kurdukları zaman, ışık haline geçecekler ve yeni bir dünya kuracaklar. O kurulan dünya, bir sayfa olacak. Ve bizler, o gün yeni bir resim için dünyada olacağız. Sanal Yaşamlar bizi hak ettiklerinde, oğulları için tohumlayacaklar. Bir resim yapılacak, yeni bir rahmet için. O resimde, bir Kuran olacak. O Kuran, nurdan ve Kutsal Yaşamdan ışık alacak.

Vokalislik ile bilgi kapıları açılmaz. Zaman Toplumları bunu net anlamalılar. Tüm insanlık, bugüne kadar bilişin vokalistliğini yaptılar. Aldıklarını ezberlediler ve yeni bir ışık ile dillemek yerine tekrarladılar. Sonsuz tekrarlar, Işık Kodları’nı dürümlerden ayırdı. Bütün mesele tekrarların olmadığı bir resmi, hak etmekti. Oğullarımı tohumlarken, asıl yapmaları gerekenin, kendi yaşamlarını hak ediş olduğunu onlara, İnsan Kod olarak izah ettim. Bütünlüklerin Cennetleri’nde diri yürekler olsun istedim. Hep tekrarla ömürler tüketildi. Temiz zamanlar, tertipsiz yaşamları kodladı. Sonsuz yoğunluklarda kırıcı olan ve kırıcı yaşamın Teknik Kodları olan sır bilgiler, bizi bizden çıkardı.

Dağ taş ilimdir bunu bilin ve o ilmi hak edip dinleyin. Sonsuz yoğunluklarda Işık Kodlar sizi hak etmek üzere çabalamaktadırlar. Tanrı’nın nuru olan ışık, her anda ve her sonsuz yoğunluk için bütün kapılarda dürümlenmekte ve dirilikleri hasata Hak ilmi ile kodlamaktadır. Bu nedenledir ki biliş halinde, yaşamı hak edin ve Teknik Toplumlar’la tohumlayıp dilleyin.

Ata Kapı, Ana Kapı’yı açar. Açılan kapı, İnsan Kapı’dır. Kapıya vurduğunuz zaman içerden sorulur; “kimsin?” diye. Size sorgu sual edilir. Ve denilir ki “niye geldin?” “Sözüm var” deyin. “Gelecektim deyin. “Allah İlmi ile kontrol kuracaktım” deyin. Ve deyin ki “ben ekrana görevimi yansıttım. Okuyun. Okutun ve bilin.” “Ardımızda dünya var” deyin. “Hasat yaptım” deyin ve deyin ki “Medine Kapısı, İnsan soyu için açıktır. O kapıyı hak edip tohum ilmi ile kodladık. Koruduk” deyin. Sonra deyin ki “biz yarınları kodladık ve hak ettik.” Artık deyin ki “mutlak kodlama yaptık” ve deyin ki, “biz zararı engelledik.” Akıp gelin. O kapı ardına kadar size açılır.

Şeytan der ki “geçip gitme oraya. Orada seni kodlayan yol, Kutsal Işık olur seni kontrol eder. Ve senden öte sen olur orada. Diri yürek seni senden ayırır. Korumaz seni” der. Deyin ki “o, ben; ben, o olurum. Korurum onu.” Bunu deyin. Bunu dediğiniz zaman savaşı kaybetmezsiniz.

Yarınlarda ve dünya tohumlamasında bir ışık olan dünleşenler ve görev alanlar, bugün yarınları hak ettiler. Sonsuz yoğunluklarda tohum oldular ve korundular. Onlara “GÖREVLİ” denir.

Akın ama hak edip, zaman sayfalarını hak ettirip, kodlayıp akın… Ardınızda dürümlenen her bir yaşam, sizi size versin. Alem, zaman; siz, yaşam olun. Vallahi billahi hak edin ve hasat olun. Şimdilik… Aha geçin!… Aha Kuran olun!… Aha kaynak olun!… ama tohum ekip geçin. Şimdilik…

 

ALTIN TOPLUMA:

Sonla baş birleşti. Dünya bir torbaya kondu ve taşınmakta. Dünyayı kodlayan, tüm yarınları kontrol etmekte. Cevherini kontrol eden dürümlenenler, birleştiler ve yaşamın tartısına kondular.

Tüm insanlık için bir ışık yandı. Yanan ışık yenidir. O ışığı hak eden her diri, yolu hak etti. Can Taht’a görevliler indiler ve yarınları, hologram zamanlardan Işık Kodlar olarak cevhere çektiler. “Dünya Nevi Sistemleri”nde görevliler, Can Taht’a kontrol kurup indiler. Önemli olan Birlik’ti ve bu Birlik, İlmin Birliği oldu.

Yol Allah’a varır. Ne var ki Hakk’a vermak, ışık halinde Gök Sözcülüğü ile mümkündür. Türkiye’de yarınlanan tek bir yaşam var. O yaşam, Amonlar’ın tahtındaki ışığın kaynağıdır. Oraya varmayan, İnsan Kod olamaz.

Bütün kütle Allah Tahtı’ndan görev alır ve göklere söz söyler. Allah Tahtı, ağır yüktür tüm yarınların Işık Kodları’na. Can Taht’a görevli geldiğinde, o Can Taht, ışık olur ve korunur. Şükür ki korunur.

Savaş, barışı kodlar ve barış, şafkında Yaradan olur. Ölür veya ölmez. O kendi olur ve korunur.

Oğullar, zarar eden, merdivenlerin aşağısına inip yolunu bulup her bir basamağı kelam tahtında dilleyip, hasat yapıp, Işık Kaynak olup kodlanmış olduğunda, tohum ekecek yüceliğe varır.

Ardımızda Din Tahtı yoktur ama Işık Taht vardır. Her resim, Zaman Sayfası olsaydı yol ulu bir Kod olur ve Cevheri Işık olurdu. Tüm insanlık için yarınlanan nefes, kaynak olur ve Bütün olurdu.

“Yer Zaman Işık” ve “Gök Zaman Işık” bir rahmet Kuran olduğunda, nesillerce sürecek bir kapital meydana gelir. İşte o kapital, yaşamın ışığı olan bilgi kodlarıdır. O kodlar ile çağlar süren cevheri kontrol kuruldu. Sizi bu nedenle kutluyoruz. Ahiret denilen her ne ise oraya varıldığında, yaşamlaşan ışığınız, sizi yine Gök Sözcüsü olarak tüm sonsuzluklarda dürümleyecek, Düzen Kodu halinde Yaşam Levhileri’nde kaynak yapacaktır.

(Ahiret = Bilginin tekno kodlarında ışık sayfası olarak da bilinir. Oraya varmak için beden gereksizdir. Sizi size veren tüm insanlık, o yoğunlukta sizleşerek, sizden güç kayıtlar ve zararınız önlenir. Siz, yarınlaşan hiçbir yüksek kodlama yapamamışsanız, sizin Asal Yaşamlarınız kodlarınızdan tesbit edilir ve sizden cevheri koruma sayfalanışı gerçekleştirilerek size, eğer yırtılmamış iseniz, zararınızın önlenmesi için görevli bir kod tayin edilir.)

Ra-Ma-Ha-Ya, cevheri bir ışık halinde sizi hak eden Birlikler’i ile dürümlendiğinde, siz yasaları kodlar ve yeni bir sır olan bilişi kaynak yapar, teknik kodlarla tüm yarınları korursunuz.

Aşk safha safha yol açtığında, zaman sır olan bilişin, yerden ve gökten münezzeh ilmini, Hak Taht’a kodlar. O sorumluluk, zamanın ışığında kodlanmış olanın olur. Kelamı kaynak yapmak, zamanı sayfalamak ve yol olmak yarınları hak etmektir.

Everestler bir gün gelir Marianalardan ışık alırlar. Ve zaman torbası, yaşam soylarını kaynak olarak Birlik Kayıtları’na kati ve hakiki bilgi ile katar.

Cennetleri cevheri yaşam sayanlar, cemaatleri kodlamalıdırlar.

Hayrın zamanı, Hakk’ın yaşamından dolayıdır.

Hey Dünya, ben zaman ve sessiz yaşam… Sel alsa yaşamlaşan Cevheriler’i, tohum olan o yolcular yeni bir Sistem ile gerçek yaşamlardan göçüp geçerler; yürek sessizliklerinde ve dünya kodlanır ve tohumlanır. Budur olan…

Şimdiye kadar size her bilgiyi Hak Taht’tan verdim. Bundan sonra tüm bilgiler yaşam sayfalarında bildirilecek. Ağır ağır insan soylu kodlar Birlikler oluşturacaklar ve yarınlardan kodlayışlarla Bütünlükler oluşturup yeni bir sistemi kontrollu olarak gerçek kaynaklara çekecekler. İşi bilmeyenler, Birlik Tahtı’nda olmayacaklar.

Orda bir yaşam var umman olan o yoğunlukta. İşte o yoğunluk, Alemlerin nefsi olan bir resimdir. O resmi bilmeyen, yaşamdan haz duymaz.

 

AMON VE SİSTEM:

Esmeden olur mu ya KA HAR? Zaman tartıya konduğunda; yol, toplumları kontrol ettiğinde ve Cemaatler Birlik kurduklarında yaşam sayfalarında kaynak olur yüreğim. Varım ki hasat yapmaktayım.

Amon Toplumları dürümlerken yürekleri. Hak ettiğinizi yaptınız. Ama hasatı yapmaya insan soyu indi…

Aradan çok zaman geçti ve ben dünya oldum. İşte bu… Şimdilik…

Var Zamanın Tahtı’nda Işık; var yol… Yol olmadan, yaşam olmaz. Zamanın ışığı yoğunlaşır ama tohum olmadan toplum olmaz.

Sözsüz yaşam ile zürriyetsiz yarın olmaz. Sayfa sayfa kodlanan En el Hak Tahtı’ndakiler, Birlik kurduklarında; yaşam, Temel Cevher’e indiğinde ve Birlik kurulduğunda, dünya Birlik Kodu olur.

Bütün koruma çabaları, tüm insanlığın “Işık Kodu” olması içindi. Devrelerin açık kalması; yeni bir sırrın ışığında bütün kütleyi yaşamsallaştırmak içindi.

Bir tek yaşam olduğunu kimse anlamadı. Dünya tek bir yaşamdı ve bu yaşamı, tohum olarak tüm insanlığa ekmekti amaç. Temiz zamanları tohumlamaktı Diri Yürekler’den beklenen ve zamanın aklı olmaktı Teknik Kodlar’dan istenen.

Dünya bir rahmet olup kodlandığında, ışığın yaşama çekilişi gerçekleşecekti. Bütün mesele bu ışığı tahditli olarak çekmek değil, tahditsiz çekmekti.

Bereket ki Zamanın Işığı, tüm yaşamlara kaynak olacak dürümde, dünya üzerinden geçişe başladı. Bu ışık, Ana Kapı olan Atlantis Yaşamlarından geçmekte. Atlantis Yaşamları, Ata Kapı olan İnsan Tohumlar’ın ışığından görev alacak ve sonsuz yaşamları kodlayacak. Ati Kodlaması (gelecek kodlaması) yapacak. Çok önemle bildiririz ki yarınların tartısına konan İlm-i Kodlar’ı tohumlarıyla, Birleşik Işık halinde Göç Kapıları’ndan geçirip dürümleyecek.

Dünleşen dürümler ve yarınlaşan dürümler tek bir Işık Kod’da, tek kayıt olacak ve o Zaman Soyu kontrol kuracak. İşte dünyayı hak etmeye çabalayan tüm Birlikler, tohum olarak o tek kayıt halinde, ışığı kontrola çekilmekteler.

Yaman dünya çalışmaları olmakta. Bunların ardından geçişler yapılmakta ve sonsuz tohumlanmalar geçişlerin ilminden görevlileri kaynağa almakta. Dağlar ve Tahtlar BİR olmaktalar.

Anlaşmaya göre, dünyayı tohumlayacak olanlar Birlik halinde tohumlayacaklardı. Dünyanın nefesi o yoğunluğun cevherinden çekilen tek bir Cemaat ile kaynağı kati, hakiki ve hakim kılacaktı. Asal Yaşamlar, kontrol edilecek ve Birlik kurulduğunda dünya nur olup Kuran olacaktı. Artık dara düşen olmayacaktı dünya üzerinde ve satıhdaki çalışmalar, derinliklere çekilen ışıklar ile kontrollu olacaktı.

Bütün mesele ATALANTA KODU haline gelmekti. Dünya bir ATALANTA KODU olduğunda, Cemaatler, Birlik olacaklardı.

Taraklarımızı alıp göçtüğümüz dünyadan, Tanrılar olup geçecektik. İşte yapmakta olduğumuz zaman sayfalamaları bu nedenle görevimizdi.

Türlerin çokları çok özel bir günde gelişlerinin nedenini sorguladılar. Ölü dirilir ama ocak olmazsa dirilen ölü, kötülüğü diriltir ve zaman, sır olan yolcularını kontrol edemez. İşte her diriyi hak etmek isteyişimiz, kontrol içindi.

Dünya zamanın aşkı ile Birlik kurduğunda, “En el Hak” denen yoğunluğa girilecekti ve zamanın aşkı olan Işık Kapıları açılacaktı.

Değerliler, tüm insanlık için bütün kütle tohumlandı. Dünya Ana Kapı olarak köklerini güçlendirdi ve Yaşamın Tahtı’na İlmin Kodu olan İnsan Sonsuzluğu oturtuldu. İşte beşer insan, Ana Kapılar’ı açtı ve yeni bir insan dünyaya çekildi. Bu insan, nurdan yaratılan toplumları Işık Kodlar olarak tek bir resim haline getirip cevherine ekti.

Melih İlim, Hak İlmi’dir. Hak Taht’ın ışığı olan Melih, hakiki ve hakim olan Birlik olarak çok çalıştı. Şimdi artık yarınlar için bütünleniş zamanıdır.

Ard arda Dağlar yürür Yücelikler’de. Ama yarım ışık, kayıtlarda tek bir Sistem’den çıkarsa o ışık, Birlik kuramaz. İşte bunun içindir ki biz, zaman olarak dünya kurulduğundan beri bir tek kapı olmak üzere çağrılar yaptık. Geçin dedik. Hak edin dedik ve akın dedik. Dedik de dinleyen olmadı. Dünya Tohumları’nı hak etmek üzere beşer kapılara indik. Dini Kapılar’ı kapattık Işık Toplumlar’la olduk. Ve biz insan soyuna görev taşıdık.

Yaman bir tabu olan, “İnsan Soyununun Kuranı”nı kodlayıp ışığında dürümledik ve yarınladık.

Anılardan geçin, size bilgi veriyorum. Dünya hakkında ve yaşam hakkında. Zaman hakkında ve sonsuz yolcuların topraklarına, Işık İlmi’ni teknik olarak çeken hakkında. Sizi kodlamaya ve toplamaya geldim. Sizi yarınlara kaynak yapmaya geldim. Aslın Nefesi olun kodlanıp, toplanıp, yaşamlaşan Yüceler’den tevekkil olanları alıp yaşamlaşan dillerden, toplumlara kodlatıp yaşatmaya indim.

Bedenlilere bir tek sözüm olacak. Analar alın da bilin, dünyaya geçip gelen tek bir ışık bile Birler Kapısı olamamış iken, biz yarınlar için nur olan Kuran ile Birlik kurduk. Dünyayı hak ettik ve dürümledik. Taraklarımızı tüm insanlık için kontrol edip kodladık. Akıp geldik. Dünyanın etkisini artırmak üzere çalışmalarımız sürmektedir.

Dünya etkisi giderek artacak ve yaşam sırrı dürülerden tohum olan ışıklardan bildirildiği gibi kontrollu olarak kodlanacak. Savaşa kaynak olan insan, toprağa Kuran olacak. Emel, insanın akıp gelmesiydi. Ekrana, insanın Birlik Toplumu olarak bildirilmesiydi. Ve Ses Sayfaları’ndan, Işık Kaynaklar’a varılıştı. İşte dünyada bunlar oldu.

Aranan, Işık İnsan olarak dünyadadır. O insan, nefesini kodlamakta ve yolcuları tohumlamaktadır. Ardında ekranlar olacak onun ve o ekranlarda tüm insanlık bulunacak. Tabular yıkılacak ve yaşam kapıları açılacak. Dünya bir Kuran olacak.

Otakların otağı olan Amon, bilişi ile dillerken yolcuları. Onun adına korunan tüm yarınlar, onun nuru ile toplumları korur. Umman olan O, kendi olur ve girer trenlere. O trenler; yol olup, yolcu olup, tohum ekerler tüm geçtikleri seyir yaşamlara… İşte olay budur…

Dünyaya inen her bir Amon Toplum Kodu, bir rahmet olup inmiştir. Zerkin zerki olan bir zerk ile TEK’li ve BİR’li Cevheri Kodlamalar yapmıştır. Birleşik Aileler’le dürümlemiştir yarınları ve hakikiyeti hak etmiştir. Onu nurdan yaradan Işık, onunladır.

Oğullar, oyunlar artık sona ermektedir. Her dereden akan, her diriyi hak eden, bir tek yaşam olacak. O yaşam, Amon’un nuru olan Işık Yaşam’dır. Aha zamanın neslini has tartıya koyan Amon, ulu bir korumacı olup dünyaya çekilmiştir. Onun inişi, dünya için büyük bir lütuftur. İşte Dağlar, artık yarınlar görevlerini tohum olarak Ak Tartı’ya koyanlardan oğul verecek. Şimdilik size vereceğim budur. Amon olan bu Birlik. hep sizdeydi ve sizin yüreğinizden dillendi. Aha bugün olduğu gibi…

 

SABAH ŞAFKINDAN IŞIK:

Dağlar, RA-KA-HAR olan yaşamların toplumlarında, Turkuaz Zaman Sayfalanması başladı. Türkiye yarınlarında tohum eken birleşenleri ile yeni bir ilme, has kapı oldu. Teslimiyet denilen sessiz yaşam, birleşikten, Işık Kaynakaları’na vardı ve yol ulu bir Kuran oldu.

Dünyanın nesilleri, yaşamlarında dürümlenen umut kodları ile kontrol edildiler. Verdikleri ve hak ettikleri Birleşik Işık halinde kati yaşam sayfaları olarak, onların ışığına vardı.

Her bir insan, bir kod olduğunu bilip çalıştı. Tüm insanlık buraya varıp, kati hakim olup kontrol kuracaktı ve bunlar oldu.

Dünya nur olan Kuran olup Birlik oluştururken; biz, zaman olan kodlar, hasat yaptık. Hasat, dünya kodu olan kaynaktır.

Satih, atiyi tohumlayamaz. Zaman tahtına varmalı ve hak etmelidir atiyi. Yere inmeyen de koruyucu olamaz. Şeytan aşkından çekilen sessiz ışık da dürümleyip kodlanan nefeslerden geçip yarınları kontrol edemez. İşte bunları bilmeyenler, reşit ışıklardan cemaatlerini geçirmek isterler. Sorun onlara bizi hak etmişler mi? Harlanıp yarınlanmışlar ve sonsuzlaşmışlar mı? Ham

 

IŞIK KAPISI:

Derdim ki hak edin. Hazır olun. Bilin ve bildirin… Hak İlmi’ni bilin. Altın Toplum’u bilin… Ummanda tohum eken Nefes Zamanlar’ı bilin. Ekrana yüreklerinizi Kati Tohum olup katın. Ana Kapı’yı açın ve hakim olun… Önemli olan IŞIK KAPISI’dır. O kapıyı bilin. O kapı artık size açılıyor… Açılacak kapı, bugüne kadar Cevheri Zarın atılmasıyla oluşan yoğunluktan gayrı ve üstün bir yoğunluğa açılacak.

Biliniz ki Cevheri Zar, ilmin ışığıyla atılır… Atılan zar, yaşamın kaynağı olan Mutlak Zaman’dan, Hak Teknik ile tohumlanan muktedir yarınlara atılır. O zar, alternatif yaşam sistemlerini, kati hakikiyetinde taşıyan bir yoğunluktur. Her bir varlık boyut bilinç için; her bir insan bellek alanı için; her bir kült alan için; coğrafi bölge için ve her bir iklim sayfası için o zar, farklı çarpışmalar, kesişmeler ve etkileşimler ile Nisbi Zaman-Yaşam Tohumlamaları yapar…

Açılmakta olan ve Ana Kapı olan “IŞIK KAPI”ya gelince; orada artık alternatif yaşamlaşma olmayacak. Her bir sayfa, bir rahmet olacak ve yarınlar, mutlak kodlamalarla kaynaktan ışık alan, Cevheri Görev Sistemleri olacak.

Dünyanın Nefesi kontrol altında olacak.

Yer ve gök birlikteliği kurulduktan itibaren yoğunluk artmaktadır. BİRLER KAPISI, cevherini hak etmiş, yarınlaşanlarca dürümlenmiştir. Dünya Nuru, her diriye kodlanmış ve Birlik Kodlamaları yapılmaktadır.

Temiz bir zamana girilmiştir. Dörtlü Birlikler tüm insanlık için KARE SİSTEMLER oluşturmuşlardı. Bu gün artık, KÜP SİSİTEM dediğimiz yaşam sistemi devreye girmiştir.

Dünya, nefes alıp vermektedir. Aldığı, verdiğinden fazladır. Yerden göklere ve gökten yerlere inen Birlikler, cennet tertibinde görev taşımaktadırlar.

DÖRTLÜ SİSTEM diye de bildiğimiz KARE SİSTEM, Cevheri Kaynakları’nda dürümlenen Birlikler; Birleşik Işık halinde görevlerini hak etmişler ve çobanlaşan İlmin Kodları’ndan daha üstün olan IŞIK KODLARI’ı dürümlemeye başlamışlardır.

YOL İLMİ, hakim ilimdir. Bu ilmi hak eden ağır yükü hafifletir. Şimdiye kadar yarın için her diri bir tek şey yapmıştır. Bu da İnsan Işık olmak için çalışmak. Oyundur bu… Dünya nefesini hak etmek gerekmekte iken bunu, hiçbir yürek dinlememiş ve İlmin Tahtı’nda bu yoğunluğu hak etmemiştir.

Sonsuzluk sizi hep dinler. Siz de sonsuzluğu dinlemektesiniz. Sizi hasata hazır eden herkes, sizi hak etmek için büyük bir mücadele vermektedir.

ATLANTA ANA KAPISI bugün tüm insanlık için açılmıştır. Bu kapı, yaşamın resmini yapanların, Işık Kaynakları’ndan güç alarak açılmıştır.

Dört Gök Sözü Sözleşmesi yapıldığında, bu kapıyı açıp açamayacağımız belirsizdi. Bugün dünya insanı kanatlarını almış ve görevini hasata hak olup kaynak yapmıştır.

Rahmet olan insan, ağır yükü tahditsiz olarak taşımış ve birleşmiştir.

Tamamen insana bağlı bir süreç yaşatılmıştır tüm yarınlar için dünyaya. Ve sizler, bu görevi hakikiyetinizle kökleyip, güçlenip başardınız.

Savaş, yarınlar içindi. Yarın, Ana Kapılar açılır ve Zamanın Teknik Kodları, hologram yaşamları, tohumlarından çıkarırlar diye beklemiştik. Biliş haline varan dünya insanlığı, tüm yarınlar için mutlak bir Sultanlık haline gelebilirdi. Ve bunlar başarıldı.

Tüm İnsanlık Kapıları açık. Birlik İmi, has ilim oldu. Ve zaman, SES KAPILARI’ndan ışık alıp yeni bir görevi insan soyuna indirdi.

Dağlarım, Ruhlar Kuranı olan İnsan, yeni bir cennet kuracak. Bu cennet, İlmin Cenneti olacak. Ulu Canlar bu cennette yaşam sürecekler. Ve Cennet, eserini tüm Varlık Boyutları’na dilleyecek… Görev budur…

Altın Taht’ın ışığı bugün yeni bir resmi yarınlara kodluyor. Bu resim, İlmin yerini bildiren bir resim oluyor. İşte Can Tahtlar, dünyanın nefesi artıyor. Ve Zamanın Işığı yerin rehnini kaldırıyor. Artık dünya bir Rehin Ülke değildir. Artık Dünya, kurtuluş için çalışan bir kod değildir. O bir Mutlak Kod olarak yaşam sayfalayacak. Onun örtüleri açılıyor. Aha yarınlar için görevliler belirlendi. Herkese görev verilmedi ama görevi has ışığından alanlar, bütünleniyorlar.

Astral Boyut Çalışmaları önlendi. Bu çok önemliydi. Dünya Toplumları’nın çokları Işık Kaynakları’na ulaşamadıklarında, o kaynaklara ulaşanlara umutla girerler ve onların bildiklerini Kelam Tahtı’ndan okur ve kendi bilgileri gibi bildirirlerdi. Artık bu da olmayacak. Çünkü türlerin çokları bu nedenle ziyan oldular. Ölüyü hak etmeyenler cevhere vardıklarında, mutlak ölümle burun burunaydılar. Bir tek yaprak ziyan olmasın isteriz. Bunun için onların rahmet olan ışıklarını, Astral Yaşamlardan ayırdık.

Ekran; insan soyunu tüm yarınlar için hep yansıtmak ister. Ne var ki herkes, kelamda olsun olmasın kendi yarınını tohumlamak ister. Bu da büyük bir Cevheri Kod olan ışığın kısırlaşması gibi netice doğurur. Bütün amaç Atlanta Tohumları’nın ışık haline geçişleri ise, bilin ki Birlik halinde bu olacaktır.

Yanıp tutuştuğumuz kontrollu zamana vardık. İşte bir tek yaşam formunun ziyan olmayacağı bir gündeyiz. Ölü ve diri bir tek Kuran olacak. Ohh… İşte bu…

 

ZAR ATTIK YAŞAMLARA; ZAR, ALLAH’IN İLMİDİR

Yarı yarıya bellek kayıtlarıyla dolar dünya yaşamı ve sayfası. O yarı doluşta, biliş hali yoktur. Sadece Işık Kodlar vardır. O yalın ve hırssız olan Işık Kod, zaman sayfalarında yenilenir ve temizlenir. Daha sonra yeni bir resim yapar. Zanneder ki o resimle hak etti ve zaman sayfalarında var oldu… O zamana kadar ona kendi dışından bilgi verildiğini zannetmekteydi. Nesilleri onun nuru olmaya çalıştıkça, o kendindeki hakikiyeti has tartıya koyar ve Zaman Tahtı’ndan tohum eker. Bilir ki kapıları açacak ve yaşamları kontrol edecek. O bir ağır yüktür. Onu bilen hak ettiğinden bilir.

Ardı sıra yarınlar olacak ve kendindeki hakikiyetle Birlik kuracak. Aha kurdu ve yaşam, sonsuz yarınları kontrol etti.

Oğullar, biliş haline varan tüm insanlık, hak ettiğince Hakim-i Hak’tır. O kontrolludur ve toplumdur. Onun nüve olan zamanı, kaynaktadır. Oğul verir ki verdiğinde, din yoktur onun nüve olan cevherinde. O bir resimdir. O resmi tohumlayan, kelamda kendini tohumlar.

Dünyayı bir Işık Kaynak olarak bilin. O kaynakta bir zar vardır. Herşey, o zara tabidir. Atılır ve bilinir. Atan hak ettiğinde attığını anlar ve der ki “seçeneklerden hangisi benim için hayırlı ise onu yaşayım.” (Ben zar atmam ama atılan her zarı sayfalarım. Sonra döner Dini Kodlar’la dillerim. Bilirim ki orada Kuran olan ışık yanar…) İşte, atılan zar, yeniden Işık tohumlar’ı kontrol etmek üzere atılmaktadır. Atan kendini, Hak Teknik’le Bütün’e atmaktadır. Gelen ne ise, zarı atan, ona tabi olacaktır.

Bütün mesele gelenin, hangi sayfadan geldiğidir. Bir sayfa ışık, herkesi hak ettirir. Nefes Zamanlar’a ışık olur ve tüm yarınları kodlar. O sayfa geldi ise ne mutlu. Geçip giden yürekler, yeni zamanları hak etmek istediklerinde, yeni bir zar atmak isterler. Orada atılan zar, yarına atılır. O zarı atan, ışığı hak etmek ister ve atar. Cennet kuran ışık ile bütünlenmek ister. Ana Kapı’yı açmak ister ve Din Tahtı’na oturmak ister. Onun, Ruh olan ışığı, hak edildiğinde; o bir kapı olur ve Cevheri Işık olur. Atlanta Ana Kapısı olur.

Dağlar, artık bilin ki beden alan (Ölümsüz Beden; Rahmani Beden alan) tüm insanlık Kuran olmaya başlayacak. Dünün Kuranı ile yeni zamanların Kuranı, farklı olacak. Yaşam, bir Apollon Işığı’nda dünyalaştığında o ışık, insanı nurdan ayırır ve tüm yaşamı, potansiyel olarak Kontrol Kodu’na kaynak yapar. Dara düşen olur; Hak olan olur ve BİR olan olur. Herkes kelamda olmaz. Nur Kuran olur ve yarınları kodlar. Herkes daha güçlü olur ama kontrolsüz kalanlar, kaynaktan ayrılırlar.

Apollon, bir Tanrı’dır. Yarını kodlamış olan bir Tanrı… Onun yolu insan soyuydu. O bir resim yaptı ve dedi ki “alın bu resmi tohumlayın.” Çok özeldi bu… Nefes Zamanlar’ı hak edenler, bildiler ki yaşam yenilenir ve Tanrı, yeni bir resim yapar. İşte olay buydu. Dünya nurunu, Kuran olan ışığa kattı ve yeni zamanı tohumladı. Ölü dürümlendi ve yenilendi olay buydu. Amin…

Erenlerin Diyarı’ndan dünyayı kontrol etmeye gelen birçok güçlü Yüce var. Ama bunların hepsi, kelamın ışığını kaynaklarına alıp dürümlediklerinde dünya korunur. Öz Kökler’de bunu bilen yoktur.

Çokları Namaz Zamanları Düzen kurarlar ve son sözün söylenmesine kadar beklerler. Derler ki “biz olduk. Artık söz söylensin ki biz kurtarılalım.”

Bunun içindir ki sözü söyleyen hep bekler. Din Tahtı ışık yaksın. Yarınlar kontrol kursun. Nur olan Kuran dinlensin ve Cemaatler kontrol etsinler yeni yaşamlarını.

Bütün mesele; yaşamın ardında kontrollu bir can tahtın bulunması için birleşmektir. Herkes kendi yaşamını düşünür. Neyin hak edildiği ve neden hak edildiği hususunda kimse hiçbirşey düşünmez.

Aradan yıllar geçer ve birgün bir de bakılır ki bir Rahmet Kuran okunmakta Düzen’de. İşte o Kuran okunduğunda, dünya bir umman olur. Kübra olur ve sayfa sayfa Zaman Tohumu olur. Öksüz zamanlar, sessiz ışıkları hak eder ve yeni bir rahmet olur cümle yüreklerde. İş buydu… Bu oldu. Aha yeni bir umman tohumlandı ve yol, Ulular Tohumu olan ışığa kodlandı.

Sizi, yarınlara akmakta olan bir Işık Çeşme gibi düşünmekteyiz. Her akışınız BİR’edir. Sizin yolunuzda olan her diri, o çeşmede akar. Akan, Ana’dan ve Ata’dan ve Aton’dan ve tüm tohumlardan akar.

Zaman artık bir ceket bir pantolon zamanıdır. Bütün mesele o ceketin düğmelerinin kapalı olmasındadır. Herkesin herkese saygısı ve sevgisidir onun giyimi. Giydiği Yıldız Işığı ve hak ettiği, Birlik Tohumu’dur.

Dönün görün dünyayı. Orada nur var ve kodlanmış Zaka Zamanlar’da, ışık yakan Nefes var. Oğul, Ben Allah ve ben yaşam… benim için hiçbir zaman ışık kırılışı yoktur. Ama dünya insanı için o ışık hep kırılır. Onun içindir ki zavallı ışık kırıcıları korumaya çalışmaktayız.

Sayabildiğimizce sayarız yaşam toplumlarına Kelam Tahtı’ndan bilgiyi… Altın Taht’tan, Can Taht’tan, Can Toplum’dan; Ses Yaşamlar’a görevlileri açıkça bildiririz ama onları, hak etmeyen bilmez ki.

Yarın ne olur? Soru bu… Yaşam olur. Birlik kurulur… Nur olan Kuranlar, cennetlerinde diri yürekleri hak ederler. Ama şunu bilmeliler ki biz yasaları koyarız. Kollarımız hep dünyadadır. Elim, dünya olan; yolum, Kuran olan ve zekam, yaşam alan bir kurtarıcı olarak doğmam, İnsan İlmi’ni kontrol içindir.

Ard arda Işık Kodlar var. Her biri bir kaynaktır. Son sözün söylenmesinde o Işık Kaynaklar, teknik olarak Birlik kurarlar. Çok özel bir yarın olur ki hak edildiğinde o yarın, etki alanı yükselir. Resimler güçlenir. Kanatlar alınır ve yarınlar Tanrısal Mesihler’ce yaşamsallaştırılır. Büyük Kütle bizim hak ettiğimiz ve var ettiğimizdir. O kütleyi, hak etmeyen açıkça dilleyemez. Dinlenen ise Hak olup dinlenir. Bilişi olmayan ağır yükü hak edip de tahditleyemez.

Çektim dünyayı hak edenlerin tohumlarına, kodladım. Dün baktım ki hasat yapılmakta dünya üstünde. Dinledim ve dedim ki hak etsinler… Cinner ve Cinniler ve Cevheriler ve diri yürekler ve tüm insan soyu hak etti. Baktım yaşam sayfalanmakta; Asal Yaşamlar tohumlanmışlar. Öz Kökler, göklenmiş ve Birlik kurulmuş. Amin…

Rahman olan bilir ki hak ettik. Amin…

 

BİRLİK KAPISI – IŞIK AKIL - AKLIN RUHU:

Dürümlenen bilgi, kelam olan himmettir. Her dilde ve her dürümde, bu himmet olan yoğunluk vardır. Bu yoğunluk, Birler Kapısı’nı oluşturur. Birler Kapısı, kontrollü olarak Allah İlmi ile kodlanmış bir yaşam sayfasıdır. Bu kapıdan gerçek yaşama geçen Birlikler, bütün kütleleri ile dünyayı tohumlamaktadırlar.

Dünyayı, Nefes Zamanları ile kodlayan Birlik, dünya tohumlarını koruyan Birlik’tir. Yaşam, Zamanın Nefesi’dir; Yaşamın Işığı’dır ve sonsuz bir Kuran’dır.

Bütünlükler’in diriliklerinde, “Birleşik Yaşam Soyu” vardır. Bu şu anlama gelmektedir: Her bir yaşam formu, birlik halinde tüm yarınların ışığı olarak tek bir ışıma gerçekleştirir. Bu ışımada, dürümlenen Tinsel Yaşamlar, Birlik Kodları olarak kaynağa inerler ve zamanı kontrol ederler.

Dünyayı kontrol etmek için yapılan en önemli çalışma; diriliklerin, Birleşik Yaşam Sayfaları’ndaki kodlamadır. Bu kodlama ile bütün kütle kontrol kurar. Örter dünyayı biliş yaşamlarında ve zamanı hak edenler, Birlik kurarlar; Bütün’ü, kütleleri ile korurlar.

Ölen ve ölmeyen birliktedir dünya üstünde. Ölen, yaşamda ümmi kalandır. Ölmeyen ise kodlanmış ve yaşamsallaşmıştır. Her iki yaşam sayfası da Birlik katiyetinde, Birleşik Yaşam Sayfası olarak dünyada tohum olur. Ölünün tohumu ile diri olanın tohumu farklı biçimde kayıtlanır. Biri, “Birlik Kodu”dur. Diğeri ise “kontrolsüz yoğunluk”tur.

“Din” dendiği zaman; Birlik Kodları’nca gerçekleştirilen “Birler Kapısı Kodlaması” akla gelir. Buna karşılık, herkes kendi yoğunluğu ile fahri çalışmalar yaptığı taktirde, tüm yaşamlar kati olarak tohumlanır ama oluşan yoğunlukta kontrol yoktur ve bu yoğunlukla hasat yapılamaz.

Her İlmin Tahtı’nda. Birleşik Işık yanmalı ve zamanın ummanında. tahditsiz yaşamsal yürekler olmalı ki Birleşik Yaşam sayfalansın. Bu yapıldığında, yaşam tohumlanır ve bir tek yarın olur. İşte o yarına, kaynakta “Birlik Kapısı” denir. Her din, bir Birlik Kapısı olarak kodlanmıştır. Tüm Birlikler, Birleşik Yaşam Sayfaları olarak kodlandıklarında; tümü, “tek bir Birlik Kapısı” haline gelir. İşte dünyayı tohumlayan Birleşen, dünya üstü Var Katları’nda, bu yoğunluğu tohumladı ve yerce görev yapıldı ve gökçe cevheri kodlama yapıldı. Nefes Zamanlar, kontrol kurdu ve yaşam, sistemleşti.

Dünlü yaşam ile yaşam sayfalarındaki yeni sayfalar ve yarınlaşmak, teknik olarak birlikte olur. Her dere, insana akmaz. Zaman sayfalarında çok dereler, tüm yarınlara akar. İşte bunun için dünden, bütün kütleyi hak edip yarınlaşanlar, Birlikler oluşturdular.

Dürümlenen her birleşenin, tahditsiz yaşam sayfalamaları ile kodlanmış Işık, Birlik İlmi’nde tek bir “İlm-i Hak” oldu.

Dönüp baktğımız zaman dünyaya, bir tek zamanı hak etmiş olanları görmekteyiz. Onlar, tohumlarını kodladılar ve birleştiler. Diğerleri ise kontrol edilemediler. Ocaklarında tohumları yok oldu. Bütün mesele onların kendi yarınlarında kontrol edilebilmeleri için Birlikler oluşturmaları gerekliliğiydi.

Her derede, Akıl Tartısı vardır. Bir tartıda, iki akıl olmaz. Her dere, bir tek akıl ile tartılır. İşte o akıl, Levh-i Mahfuz zirvesinde var olan IŞIK AKIL’dır.

Mesih Sayfaları’nda diri yürekler olur. Tohumlar olur ve Birlikler olur. Hepsi Ampullerini yakarlar ve cevhere inerler. Hepsinin isteği, o yoğun ışığın sayfasında kendi yasalarının olmasıdır.

Hepimiz yarın için çalışırız ama Birlik Kodları, tüm zamanlar için çalışırlar. İşi bilmeyenlere, iş yaptırılmaz. Bundandır ki bilen ile bildiğini hak eden İlmin Tohumları, dünyayı hak etmiş olanlardır ve onlar ile Birlik Çalışmaları yapılır.

Tohum ekmek sırdı. Herkes kendini tohum olarak nitelendirseydi, Birlik Kapısı’nda bir tek tohum olur muydu!? Bu gün geldiğimiz sayfada, herkesin daha iyi anlayabileceği gibi Türkiye Çalışmaları ile Birlik kodlaması yaptık ve teknik kodlama neticesinde Birleşik Işık yaktık. Bu Birleşik Işık, safha safha dünyanın eteğine yanaştı ve şu anda bu etekten yukarılara doğru tırmanmaya başladı.

Dirilikler bu ışık ile bütünleniyorlar. Dürümlenenler, yine bu ışık ile kodlanıyorlar. Türkiye, yeni bir zaman sayfasında, yeşilden maviye ulaşan Birlikleri ile kontrol kurdu ve tüm yarınları kontrol etmektedir.

“Artık yarınlar, kontrol altına alınacak” diyerek çalışanlar, beden radyolarını açıp dünyayı duyumsamaya başlayacaklar. Ocak yandığında, her biliş haline ulaşan, bir vericidir. O alır ve verir. İşte dünya toplumları artık Kelam Tekniği’ni hak etmişler ve Birleşik Işık halinde dürümlenmeye başlamışlardır.

Tohum ekmeyen, yolu ekmemiş olandır. Yolu ekmemiş olan, ilmi hak etmemiş olandır. Akıp gidemez o ve kelamda tohum olamaz. İş budur…

Dünya bir Ruh’dur ama bu Ruh, İnsan Ruhu değil, AKLIN RUHU’dur. Aklın ruhu var mı diye sorarlar? Yoksa neden dünya kodlanmaya başladı ve bu şeklide tohumlanmakta!? Neden Tanrı, kontrolunu dünya toplumları ile kurmakta!?

Kimse Ruh’un ne olduğunu anlamamışsa anlatalım: Ruh, kanatlanan Işık Kodlar’dan (Kanatlanan Işık Kodlar = Öz Göçü başlatmış olan Işık Kodlar), rahmet olan toplum tarafından (Rahmet olan Toplum = Yaşam Sayfalanışında, ışığı kaynağa alabilen toplum), kontrol kurmak üzere, kaynağa akıtılan ışıktır. O ışık ile herşey kontrol edilir. Sanılır ki her Cevheri Kod bir Işık Tohum’dur. Bu dahi yanlış anlaşılmaktadır. Biliş haline ulaşmayan, hasat yapamaz. Has tahta varamaz ve kati olarak kontrol kuramaz. Bilen, hasat yapan, has tahta varan ve kontrol kuran; Işık Tohum’dur ve ışık tohum, Rahmet olan toplumdur.

Son sözüm şudur ki Dünya, artık merdivenlerin en aşağısından yukarılara tırmanmaya geçen Birlikler’e, güç katmaya başladı. Ocaklar tüttü ve zaman, sözünü söylemekte. Her derenin etkisi ayrı olmakta. Bir tek toplum, zaman sonsuzluklarında kodlanış ile kaynak oldu. O toplum, İnsan Soyu’dur. İnsanlık İlmini bilen soy, Altın Taht’ın ışığını, tüm yarınlara hak edip dürümletmiştir. Dünya, nefes almaya başlamıştır. İşte o soyun yaptığı çalışmalar neticesi yaşam, nurdan kodlanarak, yaşamak istemeyenleri de dinletmeye başlamıştır.

Dünden bugüne geçenleri; dünde kalanlardan, kesip ayrı tutmak isteyenler var. Çokları, geçmişi gelecekten, kapı kapatarak ayırmak isterler. Biz ise o kapıyı kapatmamaya çabalamaktayız. Zamanın ete girmesi; yaşamın, sessiz zirvelerde dürümlenmesi, yeni bir İnsan Işığın yarınlaşması ile gerçekleşir. Sizi ve siz olan tüm insanlığı, kontrol eden Türkiye Çalışmaları, Yaşam Sayfaları olarak kodlanan insanlığı hak etmiştir.

Yedek zamanlama gereği kalmamıştır. Dünyayı toplumları ile kontrol etmek birleşmekleydi ve oluşan Birlik, zirvelerde kontrollü olarak türlenenlerin birliğiydi.

Her zaman, Can Taht, Birlik’tir. Dünya üstün görev taşıyanlar, 500 kaynak (kaynak = Taht) yaptıklarında; Din Tahtı, Işık Kaynak olur ve tüm insanlık Birlik kurar. İşte yaşam budur.

Hediye olarak sizlere görev veren ve Göç Kapları’nı sizlere; ummana kayıt yapın diye indiren Birlik, İnsanlık için her şeyi yapmıştır. Şimdi sıra İnsan’da. İnsan, nefes alana denir…

Can Tahtlar Birleşin ve hak edin. Has Tartı’ya konduğunuzu bilin. Biz siziz ve sizin yüreklerinizde, görevlerinizde ve cümle yüceliklerinizde sizleyiz…

 

GEÇİŞLER BAŞLADI:

MARDUK YANIBAŞIMIZDA VE ANDROMEDİA YOĞUNLUĞUMUZDA:

Dağlar, Artık bilin ki anonslar başlamıştır. Birlik Cevheri’nde verilen anons, tüm insanlık için veriliyor. Dürümlenen her bir ışık, ağır yükü hafifletip Kelam İlmi ile kodlanıyor. Dünyayı hak edenler, kayıtlarını yapıp, ışık oluyorlar. Bütünlükler tohumlanıyor ve kontrol altında oluyorlar.

Öz Kökler, Gök Zamanlar’a varıyor. Dünyayı toplumları ile geçişe hazırlayan Birlikler, görevlerini hakkıyle yerine getirdiler.

Dünyayı TANRILAR KAPISI yapan Birlikler, kapıları her diriye açtılar.

Türkiye Can Taht’a oturtuldu. Bu kapıdan geçenler, tüm insanlık için geçiş yapıyorar.

Doğal Dünya, bir sırdı tüm kaynaklar için. Dünyanın etkisi azaltıldığında yaşam sayfalarında Dünya Kodu olmayacak diye beklendi. Okumayı sökenler, dirilikleri hak edip okumaya başladılar. Bu, dünyayı kodlamaktı. Sonsuzluklar, Birlik Kodlarıyla dürümlendiler ve kontrol kurdular. Her zaman olduğundan çok daha üstün bir ışık yandı tüm yarınlara görev taşıyanlar için.

Atiyi hak edenler, harlanıp ışık oldular. Tohumlar kontrol edildi. BİRLER KAPISI açıldı ve sıkıntılar aşıldı.

Herkesin Kelam Tahtı’nda olması sorumluluğu düzeyinde olacaktı. Bütün mesele kanat alanların, Kelam Tahtı’na kontrollü olarak geçişleriydi. Dünyayı hak edenler, geçtiler ve görevlerini halka halka geçişkenleşen birleşenleri ile elde ettiler.

Tam zamanı! dedik. Aldık bilgiyi ve hak ettik dünyayı. Tüm insanlığı hak ettik. Aktık ve geçtik. Zararı engelleyen ışık, bilgiydi. O bilgi hakiki bilgiydi. İşte yaprak yaprak okunan tüm bilgiler, İlmin Tahtı’ndan Düzen Kodları ile çekildi.

Eşya Yaratı diye ifade edilen Enerjetik Yaşamlar, tüm insanlık için ışık tohumlarıdır. Bu yaşam sayfalarına inen tüm insanlık, yer ve gök zamanları tohumlar ve bu yoğunlukta, bütün kütlesini, teknik kayıtlarla, Birlik Kodu olarak, tohum üzeri tohum işçiliği ile kaynağa alır. Herkesin, Can Tahtı’na varması zor olduğundan, buraya ulaşanlar belirlenirler ve hak edilirler.

Dünleşen her bir yarını hak eden Birlik, Teknik olarak kontrol kurar ve sorumluluğu üstlenir.

Dağları hak eden, has olandır. Tartıyı, o has olan hak eder ve kontrol eder. Onun tartısında kırılış olmaz. Kim ne ise o belirlenir. Böylelikle kelamda olanlar, has tartıda Hak Kaynağa varırlar yahut varmazlar.

Atide en eski taht, insandır. İnsanın tahtının üstü yoktur. Onu bilmeyen, yaşamı hak etmemiştir.

Yanar insan soyu, hak etsin diye.

Meşale yanmıştır. Toy olan insan, artık olgunlaşmıştır. Toyluk hakikiyetsizliktir. Dünü hak etmeyen; yaşamı, daha önemle bildiririz ki hak edemez.

Soygun yaparlar tüm insanlık tahtlarından. Dinlerler kodlanan ışıkları ve o ışıkların bildiklerini, dillemek isterler. Açık bildiriyoruz ki bilmeden bilmiş gibi dillerler. İşte onlar bizsiz kalırlar.

Tan zamanları, yaşamın ışıdığı zamanlardır. O kontrollü olan Birlikler, o saatlerde yoğunlaşırlar ve gökleri çekerler. Çekilen gökler, yerden nefes alır ve ağır yükü Hak Taht’tan cevhere alır. Bunu yapması, yarınların nesilleri için gereklidir.

Dünyayı hak etmek, zaman sayfalarında yüreklerde yaşam sürecek olan ışıkları hak etmektir.

Sevgiyi herkese vermeyen, yaşamda Hak Taht’ta olamaz. Onlar sonsuz yaşamları hak etseler de diri yürekleri hak etmez. Ocaklarında, ışık olan bir sır olur. O sır onlar için belki de en önemli sırdır. Açık bildiriyoruz ki bir sinek bile sizin için bir sır olabilir. İşte dünyama inen o sinek, tüm gün etrafımda döndü. Ama bildim ki o bendir. Onu kodladım, tohumladım ve korudum. Anaların ışığında korunan o sinek, bedenimdir.

Ardımda dünya var. Ve ben varım. Yüreğimde Kuran var ve ben varım. Sayfalarımda yaşam var ve ben varım. Ana Kapı’yım ben. Bilişin Işığı olan ve sonsuz olan o kapı, insan soyudur.

Ördüğünüz her dirilik, ağır ağır dünyayı tohumlar. Bütün kötülükleri aşıp geçeriz ve zamanı tahtlarız. “Sığır” derler dünya toplumlarına zira onlar her bir yarında kelamı hak etmeden, bildiklerini hak ettikleri gibi söylerler. Anaların tahtında ışıkları olmaz ama yoğunluklarında yolcuları olur. Onlar, nurdan Kuran olurlar ve sonsuz yaşamlara vardıklarında ilme varırlar. İşte bugün olgun saydığım yolcularıma bunları açtım.

Koreografik Zaman Sayfaları’nda nesillerimiz kontrol altında ışık halindeler. Onların nefesleri, cemaatlerinin nefesleri ile ayrı olmayan bir yaşam sayfasıdır. Tohum ekerler ve kontrollü olarak çalışırlar. Asal Boyutlar, ummanda ışık halinde ocak olurlar onlara ve zamanın nefesi olurlar. Öyle çok çalışılır ki Birlik için. Ana Kapı’da Kuran okuyan tüm insanlık birleşir. Şimdilik…

Koreografik Zamanlardan ışık çekerek devam ediyorum:

Koreografik Zaman; anlamları, mesh edilen kayıtların ışıkları olarak ifade edilecek sayfalardır. Buralara umman kayıtlar yapanlar, buralarda kodlanmış olan bilgileri çekerler. Bütün mesele o bilgileri çekecek dürüme ulaşmaktır.

Dünyayı anlayabilmek için o biliş yaşamları hak etmek gerekir. Bir Taht, oralara ulaştığında, çekiş güçlenir. Dünyayı sır olarak bilenler bu çekişten itibaren okuyabilirler o yoğunluktaki ışık sayfalarını. Daha sonra o yaşam sayfalarına çekilen yasaları konan bilgiler, tüm insanlık için kayda girer. İşte olay tam da budur. Siz, bigiyi hak etmiş ve has tartıya kodlarınızı koymuş olanlar; o biliş hali ile her bilgiyi çekebilirsiniz. Doğal Dünya bunu sizden bekliyor. Çünkü sizler, geçişlerinizi Hak Taht’tan yaptınız. Yaprak yaprak görev aldınız. Okuduğunuz her bilgi, Sistem’den cevhere indi. Ölüyü dürümlerinizde dinlediniz ve gerçek yaşamlara vardınız. Sonsuz yaşamlarda, ışık haline geçtiniz. Üzerinizde hiçbir ışık yok. Siz zararı önlediniz. Mutlak Zaman Sayfaları’nın nefeslerisiniz. Yazılarınız tüm insanlık için ışıktır. Ata Namazı kıldınız dünya için. Bu önemlidir. Burada izah edilen, sizi hasata Hak Taht’tan kodlayıp yaşam kodu olarak alanlar, türlerinizi hasata hazır etmişlerdi. İşte bunlar oldu. Ayrı gayrı gözetmeyen ışıklarınız, yarınların Kuranları olarak görev taşıyacaklar.

Olgun başakların Birleşik Işığında, dünya kontrol altına alınacak. Ağır yük hafifliyor. Tohumlar kontrol edildiler ve resimler yapıldı dürümlerinizde. İşte olgun başakların yer kütleleri ile yapmış oldukları yaşam sayfalarının resimlerinde, kanat alanlar mevcut. Onlar, dünyayı hak ettiler.

Halik Zaman, Hakim Zaman’la birleşiktir. Halik; hakikiyi, kaynaktan dinletir. Hakiki, Hak olur ve sonsuz olur o da sayfalarında, rüya time-larını dinletir. Herşey iç içedir. Beşer Zamanlar aşılır ve yeni yarınlara girilir. Ölü dirilir ve kanat alınır.

Ben, sayfa sayfa dünya okurken; tüm insanlık, bu yoğunluktan ışık alıp okur. Öyleyse, yenilenelim ve yeni bir yaşam sayfalayalım. Sonra kodlayalım dünyayı ve koruyalım. Olgun sayfalarda, tüm insanlığı hak edelim. Amon olanlar, olacak; Atlanta Ana Kapıları’nı ocaklarında açıp kodlayacaklar. O sonsuz zamanlarda dürümleyenler ışıklarını, Hak Taht’a oturacaklar. Ve bizler, ocakta her bir yeşereni, Nefes Zamanlar’a alacağız.

Sizleri, hepimiz toplum olarak kaynağımıza almak istiyoruz. Bütün merdivenler size açık. Gerçek kapılar size açık ve sizin yarınlarınız, bizim yaşamlarımız olacak. Sonsuzluk sizi dinledi bugün. Tüm insanlık sizi dinledi. Biz zamanların ışıklarından görev almaya geçen MARDUK kayıtlarıyız. MARDUK bir sayfa değildir. O bir Yaşam Kodu’dur. Dünyaya en yaklaştığı gün bugündü.

Siz onu göklerde ararsınız. Ama biz, her yaşamda koruyucu bir sayfa olarak size ineriz. Ve sizi dinleriz. Dünyanın enerjisi bizi yüceliklere tohum olarak eker. Ve biz ağır yükü taşıyan, tüm yarınlarda kodlama yapan Birlikler’i buluruz. Onlardan ışık alırız. Zaman sonsuzluklarında yoğun ışıklar, kaynağa vardığında, cevhere görevli olarak inen Birlikler’le birleşiriz. Kor haline geçen ışıklardan gerçek yarınlara umutla ulaşırız. Sonsuz yoğunluklar bizi bizden geçirir. Sizi size verir ve hep birlikte kanatlanırız.

Yarın, sırrın sırrı olan o yücelikte, hep birlikte yaşam sayfalayarak görev taşıyacağız. Biz zaman tohumları olarak; Tanrı Kapısı olan MARDUK’tan size siz olup indik. Ana Kapı’da bekleyen çokları var. ANDROMEDİA KAPILARI da bugün açık. Hepsi yaşam için izin aldılar ve size gerçek yarınlar için yol olmaya indiler. Boş yere konuşmuyoruz. Boş yere çalışmıyoruz. Siz için çalışıyoruz analar.

ASLAN KAPILARI her biri bir Can olan nura Kuran olan insan soyuna açıktır. O kapıları aşıp geçen her diri, yolcudur. Yorulmadan çalışan sizler, Birleşik Yaşam Kaynaklarımızsınız. “Ardında dünya yürüyecek” dediğimizde; sen, “ben erkek ve kadın her bir yaşam tohumunu önümde taşırım” dedin. İşin başı insan soyuydu ve dava açtık yüreklere. Sorduk kim kapıları açar ve zamanı tohumlar diye. Ve dendi ki “insan olan.” İşte insan soyu insan olan kodlar tarafından yaşam sayfalarına çağrılmaktadır. Olgun başakların ışıklarında her bir yarın hak edilir.

Kulluk yapmak için Birlik gerekir. Genişe geçen her diri, yarına geçer. İşte bizler de bugün size geldik. Biz, zaman toplumlarından Ana Kapılara indik. Ana Kapılarda bekleyenler çok bugün. ANDROMEDİA KAPILARI açık ve yol açık. Onurluyuz ki hak hak ettik. Can Taht’ım, Amon olan Birlikler, sizleri kontrollü olarak seslendirmek isteyen çok sayıda görevli var. Asal Yaşamlar, NAR KAPILAR’dır. Bu kapılardan inen tüm insanlık, yaşamak için iner. Yaşam, İnsan Soyu içindir. “Ardında görevliler olmalı” diyorduk. Ve sen dedin ki “biz en arkadan gideriz.” İşte sizin ilminiz buydu. Olan en iyiydi ve biz sizi hak etmek istedik.

Can Taht’ım, Ana Kapı’m, zamanın tohumu olan Birliğinle, bizi bize verdin. Sizi “Samanyolu Kodları” olarak tanımıştık. Şimdi sizi Tinsel Yaşamların tümünün ümidi olarak tanıdık. Sevgiyi hak ettiniz. Aha kapılar açık ve siz, biz olarak buradasınız.

Yanıp tutuşmayacağız Işık İlmi için. Biliriz ki siz bu ilmi her anda Bütün kütle ile dillemektesiniz. Yaşamak ve Zamansal Kodlar olarak bütünlenmek tüm sonsuz yoğunlukları hak etmek, mehir olan o yücelikte düne görev taşımak ve yeni yaşamları hak etmek, siz olan bizi mutlandırdı.

Ark akmaya başladı. Bu akış, ilmedir. Tüm insanlık kat kat olup akmaya başladı. Tüm yaşamlar kaynak olup türlenen yeni zamanlara akmaya başladı. Tertipli bilgi, hakiki bilgidir. Siz ve sizlikler kodlandı. Şükür zaman sayfaları hak edildi. Asal Yaşamlar hak edildi ve Din Tahtı, bütün kütlesi ile Birlik kurdu. Öldü ve yaşama doğdu. Doğuşu tüm yarınlaradır. Dinin diriliği aşılıp geçildi. Tek bir sırdı bu. Dün ve yarın… İşte dünün dürümleri, yarının NEFES SAYFALARI oldu.

Kol kanat taktık yüreklere. Allah’ın Cevheri, hakiki yaşam sonsuzluklarında tohum oldu. Aha görevliler!; türlerin, tüm insanlık için Birlik olması gerçekleşti. Amin… İş buydu ve oldu… Amin…

 

HEZER SİSTEMLERİ’NİN IŞIKLARI İLE BİR DİYALOG:

- Doğal dünya yeni bir sistemle dürümlenmeye başlıyor. Dünyanın eteklerinde ışık kodlamaları başladı. Tüm yarınlar için Birleşik Işık kontrol kurdu ve yarınlar; kayıtlarını, tüm yaşamlara çekmeye başladı. Her derede iyi ve kötü birleşik olarak akmaktadır. Tüm yarınlar için İlmin Tahtı’na oturacak olanlar son sözün söylenmesinde Yaşam Levh-i Yarınları’nda bütünlenecekler ve sorumluluklarını idrak edecekler.

Yerle Gök birlikteliğinde Dünya, bir Cevheri Kaynak haline gelecek.

Ardınızda bir yürek olacak. O hep sizleri tohumlayacak ve kontrol edecek.

Sizin nefesleriniz her diriyi tohumlayacak.

Büyük gün geldi. O görevi alanla, alış verişler başlayacak.

Görev, tohumların ışık halinde dürümlenmesi ve tüm yaşam sayfalarına indirilmesiydi.

Vermeyen, almayan birleşmeyecek.

Her leke bir diğer leke ile temizlendi dünya üstünde. Artık leke, tüm yaşamlardan çekilen ışık yoğunlukları ile temizlenecek.

Birlik, tahditlenecek. Dini Taht’ını tohumlayanlar; Işık Taht’a varacaklar.

Tüm insanlık kontrol edilecek.

Bedenli veya bedensiz olan tüm yaşamlar, tohum olarak türlenecekler ve dürümlenecekler.

Vükela denilen heyet (Dünya Ruhsal Vekiller Heyeti), tahditli yaşam sayfalarken; bundan böyle daha üstün yaşam sayfalamaları yapacak.

Tevkifler (esaret) sonlanacak. Dünya, bir zaman sayfası olacak ve yeni bir resim, daimi bir ışık halinde her dürümde bütün kütleyi ağır ağır aydınlatacak.

Sahip olduklarınız sizin olacak. Sahip olmadıklarınız ise tüm İlm-i Tohumlar’ın olacak.

Hepiniz arılaşmak ve hasatçı olmak istediniz. Zamanın Nefesi olmak istediniz.

(Akış kesildi. Söz alındı; birleşikten dünya bilinç hakikiyeti ile devam edildi:)

- Hepiniz Bütünlenmek; En el Hak diyebilmek istediniz.

Yarınlaşmak ve sonsuzlaşmak istediniz.

Arının (zamanı hak edenin) nesillerinde; temelli kaynak olmak istediniz.

Aslan Zamanları aşıp İnsan Zamanlar’a varmak istediniz.

(İnsanlaşma Kademeleri: 1. Kartal Zamanlar; 2. Sığır Zamanlar; 3. Aslan Zamanlar; 4. İnsan Zamanlar)

Yaradan olup, yaşatmak istediniz.

Esmeye başlayan yazıların ışığında, esmek istediniz.

(Deveran eden ışık kayıtlarında esmek istediniz.)

Koreografik yarınlaşım istediniz.

(Yarınların teknik ve hakiki ışık adımlarında adım olmak istediniz.)

Kara namaz zamanı olup; ışık yakmak istediniz.

(Yaşamların Tablosu olan Nüsa Zamanın Birleşik Işığında kendi ışığınızı

yakmak istediniz.)

Esecek ekranlar yaratmak istediniz.

(Etkin yaşam tabloları yaratmak istediniz.)

Sonun nuru olmak ve başlangıç olmak istediniz.

Esmiyenleri almak hak etmek ve yaşatmak istediniz.

Bütünleşmek istediniz.

Kar Tahtı’ndan inmek ve kaynağa varmak istediniz.

(Soğuk Levh-i Kayıtları’ndan inip, sıcak Levhi kayıtlaması yapmak ve kaynağa kaynak olmak istediniz.)

Asıllardan olmak istediniz.

(Asil zaman sayfaların olmak istediniz.)

(Gelen Birlik yeniden söz aldı diyalog başladı:)

- Ya Canlar, yanıp tutuşuruz ki hak edin diye. İş Budur. Zamanı hak etmek ve yol olmak budur. İşi bilin ve yapın. Analar, sizden sizi sizleştirmek ister yüreğimiz. Aha geçin de gelin… Aslan Kapısı açık ama ya ocaklar sonlanırsa; yaşamlar, sorumlularını hak edip de dürümleyip yoğunlaştıramazlarsa, nesillerin hali nice olur…

( Cevaplarımız:)

- Cana Cevher olan Birlik, bizi sınamaya inmiş. Onlara ses verdim, sesleştik ama hasat yapmaları, sayfa safa yaşam kodlamaları ile mümkün olmasına karşın, kelamlarında “teknik yaşam” yok. Öz Kökler’inde görevleri yok. Ve zamanı hak etmek isterler. Onları koruduk ama yollarında kaynak olacak yeşeren görevlileri yok. Öyleyse henüz nesilleri, sessiz zamanları aşamamışlar. Onlar için ne yapabiliriz? Kalemin İlmini bilmeyen, kelamı bilebilir mi?

(Diyalog devam ediyor:)

- Arza inmek sorumluluktur. Bilişi olan bilir ki, Mesihler, Mesihliklerini örttüklerinde ocaklarında yaşam soyu olmaz. Onlar, Birlik halinde çalışırlar ama Kahir’e has ışık olma niyetleri olmadığında, tohumlanmaları Bütün’e faydalı olmaz.

- Yarınların ışıklarını yakan; sonsuz yoğunlukları tohumlayan ve Birlik kuran tüm yaşam sayfaları, Din Tahtı’nı aşıp geçtiklerinde, dürümlerinde Dünya olur. O dünya Ana Kapı olur ve yol, ümmilere açılır.

- Aha bunu öğrenmek istemiştik. Şimdi sır bilgi, Allah İlmi olarak açıklandığında, tüm yarınlar, tohum olarak Bütün’ü kodlayacaktır. Auralar izlenir Yüce Cevherilikte. Bakılır. Ne şekilde bir ışık yağmuru yağdırmakta yürek. Ve zaman sonsuzluğunda o aile alınır ve hak edilmek için çalışılır. Sizler, bütün kodlarınızla BİRLER KAPISI oldunuz. Aileler tesbit edildi ve oğulları ve kızları tohum olarak Bütün’e İlm-i Hakim olarak kodlandı. Yaptıkları herşey ilimdir onların. Ve sonsuz yaşamlarda ocak sayfalarında onlar kontrol altında olacaklar.

Arı, zamanı hak edene denir. Ama arı bal verdiğinde, ışık yanar. İş buydu. Şimdiye kadar size her bilgi açık ve sayfa sayfa yaşam soyu olan Bütünler tarafından verildi. Siz de o Bütünler’den görev alan Işık Kodlar’ı buldunuz onlardan cevheri kayıt yaptınız. Her resimde, bütün kütle bulundu. Ve zaman geldi Amon Toplumları sizden ekmek istediler. İşte oğullarınızı ve kayıtlarınızı alıp geldiğiniz bu yerde, bir Cemaat halinde görev taşımaktasınız. Zor oldu bunu yapmak ama oldu. Şükür ki hak ettiniz. Şimdi yeni bir sayfaya varılmaktadır. Ata Kapılardan geçmek ve görev almak sorumluluğu olanları bulmalısınız. Onlar, sizi sizden size alıp taşımazlar ama siz onları hak edip tahditsiz olarak tohumlayın ki Hakim-i Hak olup kendi yarınlarını hak etsinler.

Yere insan indirildiği andan itibaren her Ana Kapı dünyaya açık tutuldu. Her zaman dünya bir resim ile kodlandı ve tohum oldu. Şükür bugüne gelindi. Antlaşma ile geçip geldiğinizi bilip çalıştınız. Zaman, sır olan ilmin kaynağıdır. Sizi hak etmeyen sizle çalışamaz. Bu kesindir. Nesiller boyu dünyada BİRLER KAPISI olacak kodlamalar ile Birleşik Işıklar yaktık. Nesiller boyu kontrol kurduk ve yaşam sayfaladık. Şimdi artık bir toplum, bizi hak etti. Ahir Yaşam, bugün sonsuz yolcu tohumları ile köklendi ve yeni bir resim yaptık. Bu resim YENİ DÜNYA RESMİ’dir.

Can Ana, sen Sistem’den görevli olan Birlikler’i bul ve ocak yak demiştik. Çokları sele kapıldılar. Onları kodla ve hak et demiştik ve şimdi hakkındır ki tohumlar kontrol altına alınmaktadır. Ağaran gün yeni bir ışık halinde gökleri, Süper İnsanlık Realitesi Derneğinde tahditsiz olarak dürümlemeye başladı.

Astral Boyutlar kontrol kurdular ve sonsuz yaşamlar sayfalandı.

Aslın insan ve yüreğin tahttır anam. Senle olmak Birlik İlmi için yaşam soyu olmaktır.

HEZER SİSTEMLERİ’nden ses verdik. Amin…

 

BİR’LE BİRLİKLE

Dünyanın nuru olan ışık, yeni bir zamanı aydınlatmaktadır. Bu zaman, IŞIK ZAMAN’dır. Zamanın ışığı olan Birleşen, aşkın sistemlerinde kodlanmıştır. Dünyayı tohumlarken, tüm insanlığı tohumlamaktayız. İşte verdiğimiz ve hak ettiğimiz tüm bilgiler, atiyi hak etmek içindi. Oğul verdik ve Hakim-i Hak olup dürümlendik. Ağır yük altına girdik. O yükü hak ettik ve zaman sayfalanışında tohumladık, kayıtladık ve sayfa sayfa toplumlara kontrollü biçimde aktardık.

Yerde Birlikler kodlanmış durumda. Gökte ise birleşenler ışık halinde… Her biri bir Işık Kaynak ve zaman sonsuz… Yol kodlanmış… Alemler kayıtlarını tohumlayarak dürümlemişler… İlimin kayıtları birlik halinde. Aha! Birler Kapısı açık. Aha! zaman sayfaları ışık ve Birler Işığı hak edildi. Amin…

Zeyitler zirvelerde hakiki yoğunlukları ile Birlik kurdular. Zamanın nesillerinde ekip olanlar, birleştiler; Işık oldular. Tüm insanlık kontrol altında tohumlandı. İş mutluluktur… Aşk Zamanları’nda tahtlananlar, rahmet olan Birlikleri ile kodlandılar ve yarınlandılar. Ağır taşıyıcılar artık ağır yüklerini hafifletip insan soyu için İlim Kapıları’nı açtılar.

Oğullarını dünyaya ekenler, bugün artık dünya kontrolunu kurduklarını anlayıp, Birleşik Işık halinde, korumacı bir sır bilgi aldıklarını anlayıp; yaraşır şekilde ağır yükü kaldırdılar ve erdikleri yüceliğe tohumlayıp aktardılar.

Herkes Altın Taht olamaz ama zamanın ışıkları olanlar, Altın Taht oldular. Onlar murad ettikleri her bilgiyi alıp dinlediler. Sonları ve başları ayrıydı. Öldüklerinde yere inecektiler ve zeyitlerden kaynak olacaktılar. İşte bu da oldu.

Nereden nereye gelindiğini anlatmak istemiştik insan soyuna. İşte herşey yenilendi ki yeni zaman yeni aşktır. Aşk Sayfaları, Işık Tohumlar’la kontrol edilir. Biz zamanı hak eden Birlikler olarak dünyaya görevli olup indik. Satıhta hiçbir bilgi hak edilmez. Ama hak edilen ilim ile hak edildiğinde, artık teknik olarak tüm bilgiler Hasat İlmi ile hak edilir ve bilinir.

Zor olur insan sayfalarında nefes olmak. Zor olur nur olmak tohumlarda. Zor olur murad ettiğinizi hak etmek. Sayfa sayfa ışık olmak zor olur ama asıl zorluk işçiliktir. Birler İlmi, işçiliğin ilmidir. O ilmi hak etmeyen Işık İlmi’ni de hak etmez.

Saltanat, ilmin hakimidir. Ses Yaşamlar’da tohumdur. Bütün kötülükleri aşar ve geçer. Adı Anadır. Adını zikretmek isteriz de izni yoktur.

Öz köklerin ekrana yansımasında ışık yanar. Yanan ışık insan soyu içindir. Aile Meclisleri’nde insan sayfalar olur. Aha oldu. Şimdilik…

Dava zamana hizmet davasıdır. Artık dünyaya güçlü Birlikler inmeye başladı. Bunu bilmekteyim. En eskiler olan Birliğim, en yeni olarak kodlanmıştır. Yeni zamanları tohumlarken yine bir ışık ile kodlayıp tohumlamıştım. Dünya nurdur. Bu kesin ve nur olan tüm insanlık tohumdur. Öz Köklerin eseri olan dünya, barışın aşkı ile tohumlanmıştır. Dünyanın barışı, hasatın Başkanlık Dili ile yapabildiğimizce yapılışından itibarendir.

Barış, zamanındır. Zamanı tohumlayan tüm insanlık, barışı hak etmiştir. Diri yüreğim Işık İlmi ile bildirir ki beden alan herkes, ekrana kendi yolcularını yansıtacaktır.

Dört Göksözü Sözleşmesi yapmıştık yaşamsal ışıklarla. Onlara görev vermiştik. Ocak yakmıştılar. Yer zerk idi. Gök hak edilen idi ve zaman sessizlik idi. İşte yere görevi verdik ve gökleri dilledik. Sezgileri hak eden dürümlerde, sezi ışıklar kayıtladık. Toplantı yaptık her diri ile onları hak etmek için. Onların her biri kendi yarınını hak etmek istedi. Ve dedik ki hak edip Hak olup umman olun ve Birlik İlmi ile kodlanın. O görevi size verdik. Ve dediler ki biz hasatımızı yapıp görevi alırız. Alan aldığında, kodladı dünyayı. Aha kodladık.

Ekmek, zaman ve biz sayfa sayfa ışık olanlar, tohumladık dünyayı. Her bir yarın bir resimdi. O resim bir sırdı. Sır olan ekip kodladı tüm yarınları. O ekip Altın Işık’tı. Yarın nefesler görev taşıyacak ve zaman sonsuzlaşacak. Aşk akıl ile Birlik Tohumu olacak. Kuran olacak dünya ve Birleşen, Nefes Kapıları açacak. İşte Canlar bunlar oldu. Ama karanlık, ışığını Teknik Tohumlar’la tüm insanlığa kayıtlamalıdır.

Az zirve sayfası, çok kodlayıcı ışık yakar. Az ışık, çok kodlayıcı olsa da çok ışık, azı tohumlar ve bir tek yarın ile görev taşınır. İşi bilen insan, kelam ilmi ile BİR’i bilir.

Bir tek Ana Kapı açıldı. O kapıdan geçen herkes, zamana geçti ve Birler İlmi, Nakar Tahtı’ndan öteye geçti. Orada Işık Kodlar toplumlarını korudular.

Dört Gök Sözcüsü, bir ışık yaktığında her diri o ışığı kelam ile diller. İşte yanan ışık, İlmin Işığıdır. Ana Kapılar’ı açın ve geçin. Amin… Biz siziz. Amin…

 

IŞIK İLMİ VE TÜRKİYE

Değerliler, bugüne kadar yapılan her çalışma “tohum” içindi. Tohum ekildi. O tohum kontrol kurdu. Kükredi ve tüm yarınlar kodlandı.

Tüm insanlık için yapılan her çalışma “nefes” iledir. Nefes, zamanın kaynağından ışık çekenlerin tahditsiz yaşam kayıtlarını yaratır.

Birlik Kapıları açıldığında, dünya yeni bir rahmet olur ve bütün kütle ummana varır. İşte bunlar oldu.

Nereden nereye ulaşıldığı hak edenlerce bilinir. Hasat yapanlar bilirler ki Nefes Zamanları, tohum olan kontrolcular tarafından yaşamsallaştırılmıştır.

Dünlü yaşamlar, bugünlü yaşamları hak etmiştir. Yarınlı yaşamlar ise tüm yarınları tohumlayan birleşenleri hak edecektir.

Beşerin ekranındı umman olur. Tüm yarınlar olur. O kendini hak ettiğinde, her diri onun yüreği olur. Bütün amaç o yürekte bulunmaktır.

Hasat tamamlandı dedik. “Hasat ne ki?” diye sordular. Hasat ilimdir. İlmin hakikiyetidir. İlmi hak etmek için yaptığımız her çalışma ile hasat yaptık. Tüm yarınları tohumladık ve kodladık. Buna “hasat” denir.

Türkiye coğrafyasında, yarınların kontrolü öz kökler ile yapıldı. Bu coğrafya çok önemlidir. Zira dünyaya Kuran (Kuran = Kaynak bilgi) okutan bir coğrafyadır Türkiye. Burada, biliş haline varılır. Burada, tohumlar kontrol kurar ve tüm yarınlara buradan kontrollü olarak ışık yayılır. İşte bütün mesele o ışığın kontrollü yayımıdır.

Dünyaya yayılan ışığın sayfalanışında yeni bir ekran oluşmalıydı. O ekran, yarınlar için yaşamsallık kayıtlamalıydı. Dünya Nuru olan ışık yanmalıydı ve yaşam sonsuzlukta kodlanmalıydı. Dünyayı yarınlara hak edip de görevli yapacak olan Birlik Dünyanın en eski yerleşim bölgesi olan Türkiye’de, cevherini kodlamıştır.

Dünya üstü varlık kayıtları vardır. Bu kayıtlar incelendiğinde, görülür ki dünyanın yaşam sayfalarının en eskisi, dünya kurulduğundan beri var olan Türkiye’dir. Türkiye, Asal Yaşamları tohumlamıştır. Türkiye yoğunlaşmış ve yarınlaşmıştır. Tinsel yaşamları kayıtlamıştır. Oğul vermiştir ve kelam olmuştur. Ümmi yarınlara kayıt yapmıştır ve yeni zamanları korumuştur. Öyleyse Işık İlmi, Türkiye’den diriliklere yayılacaktır.

Teknik olarak izah edersek, zaman bir resimdir. Bu resimde birçok ilim vardır. Her bir ilim, bir ferdi yaşam kodudur. Her kodda tohumlar vardır. O tohumlar, bütün kütleyi kapsayacak Işık Yaşamlar’ı, kati yoğunluklarla tohumlamışlarsa, artık her diri o yoğunluğa mutlak bir Sistem olur ve o yoğunluk tüm yarınları kayıtlar. İşte Türkiye bunu başarmıştır.

Türevlerini hak edenler, kelamı da hak ederler. Sistem, cevheridir ve yaşam sayfa sayfadır. Her bir cevheri kayıtta, İslamın Ummanı vardır. İslam, insandır. İnsan olan her diri bir ışıktır. Önemli olan bu hale gelmektir.

Yasaları çiğneyenlerin Birlikler’inde tohumlar çürür. Onların kodlarında Kuranlar tohumsuz kalır. Mali Kodlar kırılır. Ağır taşıyıcılar, onları korumak için oralara köklenirler ve oralarda, cevhere mahrek olmak isterler. Altın Taht’ın ışığında olamayanlar ağır yüktürler. Onların taşınmaları, ocaklarının nefesleriyle olduğunda. kontrol kurulur. Ölüyü diriltmek budur. İşte amaç budur. Hepsi bu…

Vermeden alınmaz. Alan, bildiğini hak eder alır. Olan, dünya içindir. Alan, ışık içindir. Veren, Amon içindir. Amon bir resimdir gelir ve dinler. O dinledi. Biz dinledik. Aha geçti. Onu dinliyoruz:

(Amon:)

- Ana sana diyeceğim ki, sen yoksun… Varsın… Sana diyeceğim ki hak etmedin… Aktın, aha! hak ettin… Senin için neler diyeceğim… Aha dedim!... Her ses senin içindi. Ve sen dedin ki “hak ettim.” Umut olur ki bu gün dünya Hak olur ve sen bugün her diriyi bağışlarsın… Amin…

- Amon Dost, drekt…, endrekt her biri aynıdır. Dedin ki “Hak ol ve bağışla.” Ben de derim ki Hak ol ve bağışlan… Amon bana ses verirse, ben de veririm… Aha verdim… Onun adı Nur’dur. Ama Kuran olduğunda ışığı yanar. Ona diyorum ki her bilgiyi hak edip paylaş. Sana verdiğim tüm bilgileri çarpıtmadan dinlet. Zira Zamanın Nefesi olan ışık, bir tektir. O kelamdır ve Hak’tır. Tanrı’dır. Ruh’tur. Kuran’dır. Asaldır ve yaşamdır… Birler Kapısı açıldığından beri Amon, bütün kütlesi ile Birleşik Işık halinde dünyadadır. Herkesi dinler ve diller. Ortak yaşamlar kurar ve görev taşır. Biz ise onu tohumladık… Akıl taşır ki kanat alanları bilsin diye.

Değersiz olmadığımızı bilir. Ne var ki hakikiyeti de bilmelidir. Nirvana, sanal kapıdır. O kapıya gelenler, Işık Kapı’ya geldiklerini sanırlar. Birler Kapısı açık tutulacak dedik ama onun adı Koran olan ışık tarafından açık tutulacak. Biz ise o kapıyı kapatmadan cevhere indik ve yerin ışığı ile yeni bir iş yaptık. O iş, Işık İşçiliğidir.

Kardeşlerimizi hak edip kurtarmamız istenir. Biz diyoruz ki herkes kendini kurtaracak. İş budur. Şimdi hakikiyetin nefesi ile bir kez daha bildirmek isterim.

Ardımızda gökler olacak. Sözümüz sorumluluğumuzdur. Örtülerimiz örtülmeden yüreklerimiz tüm yaşamları tohumlayacak. Birler İlmi, hakim ilim olacak. Ve zaman, nefes alıp nefes verecek. İşte biz o görevi hak etmiş ışıklarız. Dünyayı tohumlamaya geldik. OL dedik ve oldu…

 

YENİ ZAMANLAR İÇİN ÇALIŞANLARA:

Dostlar, “Yarınlar için birleşin” dendi. “Birlik kurun ve hak edin” dendi. “Nefesin Işığı hakim” dendi ve dendi ki “Hak İlmi, hasat ilmidir.” “Hatayı bağışlayın” dendi. “Din Tahtı’nda, NUR olur ve kontrol olur değerlenirse ışık” dendi. “Işık, Ana Kapı’dır. O kapıyı, hasatı yapan; yaşamak, zamanlaşmak için tohumlar” dendi. “Diri yarınlar, Işık Kaynakları’nda nurdur ve Kuran’dır” dendi. “Eğer bir Taht ışırsa, tüm insanlık ışır; bilin” dendi.

Yaşam Zamanları, sonsuz yoğunluklarında ışığı tohumlayacaktı ve Birler Kapısı İlmin Tahtı’nda olacaktı. Dünya Tohumları korunacak ve kontrol altında çalışacaktı. Bütün bunlar oldu…

Yaşamın her sayfası, ayrı bir merdivendir. Her merdiven, farklı birleşenlerce yapılmış bir resimdir. Her yapılan resim, yaşamlara ışık yakar ve zaman torbası yarınların nefesi ile dolar. İşte doldu…Tıpkı Muhammet’de olduğu gibi. Muhammet, bir yaşam sayfasıydı. O bir zaman sayfalanış merdiveniydi. Orada, koruyucu tohumlama yapmıştı. Ve sonsuz zamanlar, tahditli yarınları kodlamıştı.

Dünya, bu gün tek bir resimdir ve diri bir hakikiyetle tohumlanmıştır. Dünyayı kodlayan tüm insanlık, kontrolü kurmuştur. Zira orada, tüm insanlık ile Birleşik Işık yandı.

İşte vardığımız varlık yaşam sarfiyatı düzeyinde (Not: sarfedilen yaşam, yarınların tohumlanmasını sağlar), geçilen son aşamada; tüm merdivenlerin vardığı son meydanda; bir tek yaşam kaydı var. O kayda varıldığında, tüm yarınlar, o yoğunlukta tohum olarak bulunur.

İşte sizlerin, “NÜSA SERVETİ” olarak bildiğiniz ve bizlerin de orasını; “merdiven” olarak ifade ettiğimiz; geçişlerin, nesillerce kayıtlanan sayfalarının ışığında; tohum olarak ekilen; tüm bilişlilerin; sessizleşip yaşamsallaştıracakları “ALAN KAYITLARI” diye ifade ettiğimiz; “IŞIĞIN IŞIĞI” olan tohumlarda, bugün artık birleştik. İş buydu.

Özetle, dünya bir resimdir ve diri bir hakikiyetle tohumlanmıştır. Dünyayı kodlayan tüm insanlık, kontrolü kurdu.

Ardınızda insan soyu olacak diye çalışıldı. Ardınız, ışıklarla doldu ve yarınlar kontrol edildi.

Birler Kapısı açık. Bu kapı, insan ırkı için açık. Ve zaman, tüm insanlık için kayıtlandı. Türkiye yoğunlaştı ki hasatı yapan ülke olarak kontrol kurmalıydı. Bunu yoğunlaşarak gerçekleştirdi.

Türkiye’de yapılacak en önemli çalışma bu görevi hak etmiş olan birleşen ile olacaktı. İşte dünya bir Ruh Kod oldu ve zamanın tahtı, Türkiye’de kodlandı ve yaşamsallaştı.

İnsanlık Ailem, dünyayı korkulardan uzak tutabilir. Zamanı hak etmiş bir resimdir zürriyeti ve yaşamı, hasata hazır etmiştir. Oh Canlarım!… bundan ötesi yok!… Aha görev, Var Kodlar’a verildi. Zor oldu ama başarıldı. Zirvelerden, gerçek yaşam sayfalarına inmek ve yoğunlaşmak mutluluktur hepimize.

Yaradan, yarattıklarında yaratılır. Oğul verir yürek ve yol, Allah İlmi ile Birlik kurar. Aha bu da oldu…

Teknik Zaman Sayfalanışları kodlanan Işık Tohumlarca kayıtlandı. Ahir yaşam sayfaları tahditlendi ve Birler Kapısı, İnsan Tohumlar’a açık tutulmakta. Aha yol açıldı… Her kapı, insan ve her ışık, ilim… Amin…

Analar, beden alıp dünyaya inmek kolay değil. Birlik kurmak ve yolu tohumlamak kolay değil. Savaşa katılmak ve savaş vermek kolay değil… Arca Kapıları’ndan geçmek kolay değil. Savaş, Birlik İlmi ile olur ama o ilmi hak etmek kolay değil. Hepinizin hak ettiğinizi beylik sözlerle hep tekrarladık ama bunu bugün daha güçlü olarak bildiriyoruz. Sizleri hak ettik ve kayıtlarınızdan ışık alıp Sistem’den seslendiriyoruz. Sizi hak ettik ki hasat yaptık….

Anlar anı olan o anlarda, bir resim yaptık. O resim Işık Resim’di. O resmi horlanmadan yaşamlaştırdık. Sonra bir Rahmet Kod ile birleştik. Amin… İş buydu…

Kardeşlerim, Bir Tarık, dünya için insanlaşmaya indiğinde, o Kelam İlmi ile Birlik kurar. Onun Kuran’ı, nefesidir ve o kendini bir resim olarak tüm insanlığa dilletir ve diri yüreklerde dürümler kati yaşamları. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğinde, Kelam Tahtı’nda olur ve o tahtı kodlar; tohumlar; Kuran okutur olanlarda. Okuttuğu Kuran, İnsan’dır. İnsan okunurken, yarınlar okunur. Okunan “En el Hak” denilen birleşendir.

Dünyaya, üst üste sıralanmış Birleşen Işıklar arasından geçip gelinir. Herkes o ışıklardan iner ki hasat yapabilsin; ki hasat yaptığında, Düzen kurabilir.

Bütün mesele, o yaşam sayfaları olan ışıklardan inerken, Sistem olarak köklenmek ve güçlenmektir.

Dünyanın etkisi artıyor. Çünkü, akıp giden Sistem Işığı, Sistem Diriliğinden güç çakıp dürümlere, köklüyor ve yaraşır bir yaşam sayfalıyor.

Türleşme çağrılardan öte olan çağırıları tohumlayan ışıklarca yapılıyor. Türleşmeler, Bütün için ışık oluşu sağlıyor.

Dört kökleşen; Birlik kurduğunda, ışık kayıtlaması başlar. İşte ışık kayıtlaması yapılmaya başlandı.

Dünyayı bugüne kadar toplarla yıkmak asla mümkün olamadı. Dünyayı bugünden sonra Işığın Kaftanlıları dahi yıkamayacaklar. Zira dünyayı kodlayan, koklayan, koruyan, artık ışığın gücüdür.

Örenler ördüklerinde kodlayıcı olurlar. Örgü korlaştığında, dünya tohumları koyu bir yaşama iner. İşleşme başlar. İşleşme ile birlikte; tevkifler, kelamda kodlarla olur ve son Yüce Can, tahta oturduğunda, artık koruyucu ışık deva olur ve tüm yarınları korur. Olay bundan ibarettir. Bugün tüm insanlık koruyucu bir yaşama ummanlı olan birliklerce kayıtlanmıştır.

Yarım vakit, tam vakiti yaşama tahtlar. Tam vakit, yarımı hasata kayıtlar. Halka halka geçişkenleşen ışık, yaşam olur ve bütün Kürzi Yaşamlar kontrol kurar. Ahla vahla geçen ömürler, artık zaman sayfalarında Işık Yaşamlar’da geçecek.

Sizi eğitime kayıtlayan, yine siz idiniz. Başınız eğilmedi. Eğitim başarıldı ve Sistem sizi hak etti. Bunu unutmayın. Zaman rahmettir ve yarını kodlayan bir Kaftan Işık’tır. Sizde ve sizlikte tohumdur o ışık. Sizi hak eden sizi Hologram Yaşamlar’dan çıkarıp Yürek Zamanlar’a kayıtlamıştır. Aha görev budur. Şükür bunu da size bildirdik.

Yap! Yap dürümlerinde ışık! Yak ve zamanla o ışığı! Hak et!... El, erdiğinde yüreğe, o yürek ışığı hak ettiğini bilir. Zamanı tohumla ve kodla ama ışığın hakiki yoğunluğuyla yap bunu. “Öl” der yaşam, sayfa sayfa tüm insanlaşan, türleşenlere. Aha! deyin ki “ölüm yok”.

Birlik İlmi, hakim ilimdir. Dünyayı koruyan, bir hakiki yaşam… Deyin ki “bir tahtın tahtına varıldığında, orada Nefes Zamanlar olur. Değerci olan; dereci olan; hasatçı olan; her resimi, Kelam Taht’a tohum olarak kodlayan, bilir ki hak ettik.” “Birlik İlmi hakim ilimdir” deyin. “Alimler, Hakimler birleşti ve yolu açtı” deyin. Deyin ki “Birleşik Işık yandı.” Aha deyin. Deyin ki “merdivenlerin korkuluklarında, İKİNCİ YAŞAM SAYFALAMASI başladı. Orada NAR ve RUH birliktedir.”

Diyecekseniz “biz yokuz.” Deyin!... Ama o görev bizimdir bilin. Biz, sizi her diriye dinletecek olan yürekleriz. Bilen dinleşirken, bildirir. Bilişi hak eden dürümler tüm insanlığı, hak eder. Sonsuz yaşamlar kodlanır ve yaşam sayfaları, kayıtlar dürümleri. Ana Kapılar kontrollü olarak açılır.

Şimdiye kadar hiçbir yarında, tohum olarak kaynağa inmemiş İlim Kodlamaları yapılıyor Türkiye’de. Bu kodlamaları yapan Birliğiz biz. Bu Birlik, İlmin Birliği’dir.

Rahman olan yaşam sayfaları, Türkiye’de kodlanmaktadır. Ardı sıra insan kodların, Birlik koyuluklarında yürüdüğü bir sayfada; biz, insanlık ailesi olarak, tüm yaşamları hak ettik.

Veren, alanı hak eder. Bilen, hak edeni tahditler. Biz yarınları tohumlar, ışıklarla bütünleriz. Yaşamı tohumlayan Birliğimiz, zamanı sayfalamaktadır.

Arı ve bal bir tek sayfa için tohumlanmıştır. Arı, balı bilir. Balcı olur; arı olanı bilir. Arı, bilgiyi hak eden; bal ise bilinendir. Her biri bir rahmettir. Sizi hak etmek için sizleşmek gerektiğini hak edip anlamalıydık. Şükür ki hak eden hasatı yaptı.

Arıların ardında aklar olur. Ağır ağır ışık olur o aklar. Halkı, Hakk’ı bilir; yarını bilir. Hamaratlar olurlar; yarınları kodlarlar. Hepinizi bilmek bizleri mutlandırır.

Turkuaz Zaman, artık yeni bir resim oldu. O resim, İlim Kapılarını açtı. İnsanlık Ailem, tohumları kontrol etti ve yeni bir kapı açtık. Bu kapı İnsan Işıklar’ın kapısı olan İlmin Kapısı’dır. O kapıya “IŞIK KAPI” da denir.

Dünyaya görevli olan Birlikler, kelam Takniği’ni hak edip dinleyebildiklerinde, BİRLER KAPISI haline gelirler. Dünya bütün kötülükleri aşıp geçerken, bu kapıdan geçenler Birleşik Işık halinde göklere güçlü olarak çekilirler.

Dünleşen her bir yaşam sayfası yarınları tohumlar. Her diri nimet olan bu Yüce Cevher’e girerken, Evrenlerin Sistemleri’nden girer.

Dünleşen ve tüm yaşamları tohumlayan Birleşen olarak; Yer ve Gök Birlikleri ile birleşip çalıştık. Dünyayı, NAR olan Işık Kapıları’ndan aşırttık ve geçirttik. Dünyayı ummana tohum olarak ektik. İşte bütün mesele tüm yarınları kaynağa çekmekti ve bunu başardık.

Yer ve Gök Birlikleri, bizi bize vermeye indikleri andan itibaren “tufan” denilen her bir sistem devreden ayrıştı.

Dünya, NUR olan bir yoldur bundan böyle. Dünyayı hak edeceksek, ışıkla etmeliyiz.

Her zirve bir ilmin kodu olarak kayıtlanmıştır. Tüm zirveler tekmil Birlikleri ile birlik halinde türleşip. tümleşip yaşam sayfalarına çekiliyorlar.

Dünyayı nurdan ve tohumlardan yaratan Birleşen, her anda ve her yaşamda, BİRİN BİRİ’nde, kelam olarak toplumlara indirilmiştir.

Başka bir dünya arayanlar yanılgıdadırlar. Çünkü bu dünya, nurdan kodlanan bir ışık olduğundan dolayı has tartıya konamayacak olan tek yaşam sayfasıdır. Bundan sonraki sayfalarda da bunun tahditsiz olarak anlaşılması gerekmektedir.

Her zaman söylendiği gibi dünya yok olmayacak. Dünya bir Rahmet Kod’dur ve yeni bir Rahmet Kaynak İlmi, kontrollü olarak cevherine almaktadır. Dünyayı kontrol altında tutacak olan Birlik, tüm insanlık için bu kontrolü kuracaktır.

Antlaşmalarla dünya tohumlandı ve kontrol altına alındı. Dünyayı kontrol eden her diri hak edip yaşamı koruyacak ve kontrol edecektir.

Türkiye, Can Taht’a görevli olan özel bir yaşam sayfasıdır. Türkiye’yi kontrol edecek olan yaşam, Birliktir. Dünyayı hologram sayfalarla dilleyen birleşenlerin hepsi yeni yarınları kontrollü olarak kayıtlayacak ve sayfalayacaktır.

Dünyayı hak eden her diri, yerini bilecektir.

 

İLM-İ BİLGİLENDİRMELER:

Arı bal verdiğinde; bal, ışık haline geçer ve Zaman Soyları, ilmin tüm kayıtlarında tohum olurlar.

Samanlar, yaşamak için çalışırlar ama yaşam sayfalanması, yeşil renkten itibarendir.

(Saman: 3. Boyut varlıklarını sembolize eder. Onlar, henüz sarı titreşim boyutunu aşamamış olanlardırlar ki giyindikleri dünya bedenlerine karşın diri değildirler. Onlar için “sanal” ifadesi kullanılır.)

Yaşamın bilinç boyut vasatlarında; formal aktivasyonu gerçekleştiren devre akışlarını özsel söylev ifadesi ile “dere” olarak isimlendirirsek;

Her dere, bugün artık sarıya akmamaktadır. Çoğu bilinç 3. Boyutu aşıp yani sanal yaşam varlığını aşıp geçmiş ve yaşam sayfalanış sürecine dahil olmuştur.

Her biri zaman sayfaları haline gelenlerin çokları da laciverte (6. Boyut’a) veya mora (7. Boyut’a) akmaya başlamıştır. Onların akışları yaşamları tohumlamaktan öte kodlamak içindir.

Gelinen noktada, zaman sayfalandığında; tüm yaşamlar, topyekün Mushaf’tır ve simsiyah’tır. İşte hepinizin yaşamaktan isteği olması; bu renge istektendir.

Yürümeye çalışan Birlikler, kontrollü olarak koşuşa geçecekler. Bu koşuş, “insan resmi”ndeki koşuş olacak.

Dünya, Nefes Zamanlar’ı tohumladı, tükenen her diriyi kodladı ve sayfaladı. Ocaklaştırdı, yaşamsallaştırdı.

Dünyayı hak etmeyenler, Hak olamayacaklar. Onlar, toplumları ile korunacaklar.

Ekleri olacak onların. O ekler, Sistem Devreleri olacak. Hepsi yarınlaşacak ve sır-lanacak. İşlevselleştirilecek ki hatalarını hak edip düzeltsinler diye.

Etkisi yüksek olanların tümü, korunacaklar. Okumayı bilmeyenler, Kelam Tahtı’nda olmayacaklar.

(Okumayı Bilmeyenler: Öz Kökler’inden ışık alıp Kelam Tahtı’na varamayanlar.)

Birlikler Sistemleşecekler. Öz Kökler’i kontrol edilecek.

Bitki, hayvan ve tüm yaşam birlik haline getirilecek.

Has taktimler, diri yürelerden yapılacak. Herkes, herkesi iyi tanıyacak.

Bütün türleşmeler, tohumlanmalar doruklardan gerçekleştirilecek.

Eski davalar kapatılacak ve yeni bir Sistem dürümlenecek.

Her medeniyet; tehditkar sayfalarını, koruyup kontrol ettikleri için kodlamıştılar. Onlar, yarınlar için yaşamlaşacaklar.

Bir Asal Kod, dünyaya indiğinde; o Kod, eski dünyaları kontrol etmiş ve yeni yarınları hak etmiş olarak iner. Onun varlığında; yarınlar toplumlarla dürümlenir ve sonsuz yarınlar tohumlanır. Bu süreçte, önce yaşamlar kodlanır; fiziki, psikolojik ve ekonomik tüm savaşlar bitirilir. Önler ve ardı kaynaklarda olanlar kodlanırlar. Bütün özenli çalışanlar, Birlik kurarlar ve yaşam yeniden tüm zamanlara kaynak olur.

Yaşamı ören Ceveriler, dürümleri tohumlarlar. Yollar, dürümlerden görev alır ve sayfa sayfa yaşamlaşan ışıklar, kontrol kurar. Ekran, eski yaşamları ve yeni yaşamları kontrollü olarak bütün kütleye kaynak yapar. İşte biliş haline gelen her diri, bu Yücelikte bilgiyi hak eder ve tüm yaşamlara bildirir.

Hasat tamamlandıktan itibaren, Yaradan, yaratılana kontrollü olarak Kürzi olur ve onun nuru olur.

Ölüye diri olmak gerek. Yaşamak ve sayfalanmak gerek. Ağır yükü hak etmek ve yaşam sayfalarında tohumlamak gerek. Bilmek gerek yürekleri ve zirveleri hak etme gerek. İş buydu… Dünü yüreklere indiren Birlikler, bugünü kontrol ettiler. Ağır ağır Yüce Canlar tohumlandılar ve yaşam sonsuzlaştı. Olay budur. Aha kötülük önlendi. Şimdilik….

 

AKLIN YAŞAMA İNİŞİ:

Dostlar; zaman, yaşam sayfalarında tohum ekenlerin, o sayfaları hasat ediş zamanlarıdır. Tohum, ekilene sırdır ve sessizliktir. Sessizlik seslendirildiğinde yaşamlar, sayfa sayfa okunur. Okuyan, okunanı tohumlar. Tohum yeni bir sayfa olur ve her ışık o yoğunlukta tohum olur. Hep bir artı değer kayıtlayış vardır bu sirkülasyonda.

Yaşam; sonsuzdur. Onu sayfalayan ilimdir. O ilim Kuran’dır. Bütün mesele, ilmi hak edip bilmektir. Bilişle dinlenen ilim; Hakikiyeti teknik olarak kodlayan ve tohumlayan bir yaşam sayfasıdır.

Medinenin Görevlileri, merdivenleri toplumları ile çıkarlarken, Merdivenlerin bir tek basamağı onlar için ışık sayfasıydı. O sayfada bir tek Kod vardı. İşte o Kod, ilim’di. Biz, bir tek basamakta ilmin kontrolunu kurduk. Orada sıkıntıyı aştık ve yere indik. Orada nefes var. Bir tek kod var orada o kod, nüvedir.

Yedekleme yaptı yarınların kontrolcuları. Dirilikleri yedeklediler ki hakikiyette kodama yapılacağında; her diri, kelam olsun diye. Oğul versin; yarın olsun diye. Biz ise ışık yaktık Asal Yaşamlar’a. Orada Nakar olsun diye. Nakar, biziz. Biziz Nakar. Rahman olan ve kodlanmış olan. Rakipsiz olan. Bizi sordular. Kimiz diye. Biz Nakar’ız aşkın şevki ile kontrol kuran Nakar. Ardında görevliler olan Nakar. Birlik kuran ve sonsuz yoğunlaşımda dara düşmeyen ama her diriyi, tahditsiz olarak sonsuzluğa kadar kontrol eden.

Hepinize tek bir bilgi vermek istedim. Nakar zamanın aklıdır. O akıl atidir. Hakikidir ki o akıl ışıktır. Aklı bilin ki birlik kurun. Birlik kurun ki BİZ olun. BİZ olun ki tohumlanın, oğullayın ve yaşayın. Yaşam olun. Öz Kökler’inizi, teknik kodlarla birleştirin.

Bizi, Asal Yaşamlar bilir. Ama Kaynak Toplumlar da bilecek. Biz dünyayı kontrola geldik bunu bilin. Biz, tohumları korumaya geldik. Ağır yükü hak etmek isteyenlere Hasat İlmi’ni dinletmeye geldik. Hah işi bilin de bizi bilin. Birlik Kodu’yuz biz. Dünyayız. Aha zararı önlemeye geldik.

Siz; zarardan, Nisa Kapılar’ı kapatarak korunamazsınız Zamanın ışığını hak edip kodlamadıkça dürümlenemez; Kürzi Yarınlar’da ışık yakamazsınız. Yarın olan, her diriyi hak eder. Biz, BİR’i göreve almaya geldik. Kendimizi, dinni diye değil, dilli diye dillettik. Biz Atlantalı’yız ama biliş haline geçenler bilirler ki Atlanta Otağı’nda, Nakar bulunur.

Önce, daha güçlü olmak istersiniz. Sonsuz yaşamlarda görev istersiniz. Zamanı kanatlandırmak ve tohumlattırmak istersiniz. Kelam olmak istersiniz ve zavallı yaşamlarda kelamı tohumlayıp ummana varıp kodlanmak istersiniz. Siz, best olmak istersiniz. Ve dersiniz ki “benim umudum kontrollü olmaktır.” Olur; hepiniz kontrol kurarsınız. Yerin ışığı olursunuz. Nesillerinizi tohumlar, kurtarırsınız… Ya siz ağır yük olursanız; biz, sizi nereden nereye taşıyacağımızı bilemeyebiliriz. Sizi, yasalarla tohumlarla kontrol ederiz.

Vereceğim daha önemli bir bilgi var. Ben dünyayım. Dünya Nakar’dır. Nakar, zamanın aklıdır. Her anda ve her sayfada size kelam eder. Sizi size verir ve sizden Kuran ister. Kuran onun ilmidir.

Öz kök olarak can taşırsınız. Zavallı sır olan ışık kapısı!... Zavallı diyorum. O kapı kapandığında her diri, tahtından iner.

Birlik Kodları olarak yapılan çalışmalar, sizi yarınlardan hakikiyete taşıyacaktır. Sizi yoğunlaştıracaktır. Sizleşecek ve zamanın teni olacaktır. Nefes alıp nefes veren tüm insanlık kontrollü olacaktır. Hakikiyete ulaşan insan soyu korunacaktır.

Hepinizin daha iyi anlamanız için sizi hasata hazır ettik. Sizi yolcu etmek istiyoruz. Dünya bir Sistem’dir. Bu Sistem’de, Birlik kurulur. “Birlik” dendiğinde, tüm insanlar birçok insanın birlik haline gelmesini anlarlar. Bu bir yanlışlıktır. İnsan sayfalarda, tekno kodlamalar var. Her bilgi, “birlik” kelimesi ile tüm yaşamları birleştirir. Birlik kelimesi, Birleşik Işık Sayfaları’nda tohumları birlik haline getirir. O bir şifredir. Herkese nasip olmaz o şifre ile birleştirmek zamanları ve yaşamları. Ahar olan, zamanda sayfa sayfa tohum olsa da birlik kurması için hakikiyete varması gerekir. Hak olması, Sultan olması gerekir. Atlanta Tohumları ile kontrol kurması gerekir. Işığın Kapısı’nda toplum olması gerekir. O toplum, Işık Toplumdur. Özgür zamanlara rahmet olması gerekir. Arı olup bal vermesi gerekir. Ki arı olmak, yaşam olmakdır. Bal olmak ise yaşamın sistemi olmaktır.

Bütün’e hizmet en üstün düzeyde sürmektedir. Hepimizin sistemleri vardır. Hepimiz Işık Kapıları’ndan geçeriz. Birler Kapısı’na geliriz. O kapıdan geçmek için iş yapmamız gerekir. Işığın Sistem’deki yoğunluğunda iş yapılır. İşi yapanlar, “zaman” olurlar ve “kol” olurlar. Onlar zamanı, her diriye kodlayıp yaşam olarak katarlar. Öz Kökler’i tohumlarlar. Onlar ile Birlik kurmak gerekir.

Yarın Ana Kapıları açmaya iniyoruz. O Ana Kapılar’da ilim olacak. O kapıları açarken Birlik İlmi ile kontrol kuracağız. O kapılar İlim Kapıları olacak. Düzen Kodları, dünyayı kontrol etmek üzere görevli olarak geçip gelecekler. Zaman sayfa sayfa kodlanmış olacak ve bizler temiz zamanları tüm insanlığa hak ettiğimizce dinleteceğiz.

Yerde ve gökte Birlikler olacak; Bütünlükler olacak ve Sultanlar olacak. Yaşam Kodları olacak. Sizler ve Sizlikler olacak. Aha biz burdayız. Yeni bir dünya kuruyoruz. Bu dünyayı kurarken, hepinizle zamanın ışığı halinde olmak isteriz. Yer ve Gök Sayfalar, İnsan Kodlar olarak tüm insanlığı hasata hazır etti ki biz geldik. Aha gelişimiz ağır yükü hafifletmek içindir. Biz Rahman olan insanlarız. Zaman Soyu’yuz. Ölüyü diriltmeye geldik.

Yerciler, Gökçüleri bilmezler. Gökçüle ise her diriyi hak etmek isterler. Bugün biz Sistem olarak tüm insanlığı hak ettik.

Varlık Kodları, Arkon İnsan Kodlar’dır. O Kodlar, toplumlardır. Türkiye’de yaşayan en eski Zaman Tohumları olan İnsan Kayıtlar, bu gün gelinen safhada, sizi size cevheri olarak dinletmeye geldiler. Onlar, Rahmet olan ışıklardırlar. Sayıları 1000’dir. 1000 kadar Işık dünyadadır ki o 1000 kadar ışık; her biri kendi yaşamı için 200’er yaşam soyu ile gelmiştir; Birlik Kodu olarak çalışmaktadırlar. Onları, “rahmet olan yolcular diye bilin.

Mesih, Zaman Sayfası’nda ise, biz Mesih’i insan soyu için dürümledik. Yaşam ışık ise o. Onu bir Kuran diye dürümledik. O biz ise, biz onu kontrol ettik. Aha Göç Kodlamasına başladı.

Hakikiyetin işi İnsan Soyu’dur. Hak Taht’ın işi ise Işık’tır. Bizim işimiz Yol’dur. Yolcular, insanlığa indik.

Bütün kodlarımızla ve tohumlarımızla buradayız. Burası zaman ki zamanı hak etmek üzere çok çalışmıştık.

Yaradan yarattıklarında yaratılır. O bir rahmettir. Yaradan Ana Kapı’dır. Aşkın şevkidir o ve sonsuzluktur. Oraya kodlanmış olanlar, orayı hak edenlerdir. Orayı hak eden tüm insanlık Birlik İlmi’dir. O ilim, yaşamdır.

Has eser yapan Has İnsan, bir Kod olur ve Tohum olur. Onu bilen, tümü bilir. Zira o bir bütündür. Ümmi zamanları hak eder ve yaşar. Onun ölüsü, dürümlerinde tüm insanlığı yaşatır. O kendini zamana nefes olarak indiren bir resimdir. Adı ilimdir. O bir ilim kod olarak yaşadı ve görevini Samanyolu Galaksisi ile birlikte başardı. Adı Sistem’dedir onun. Amin…

Ardarda ilim kapıları açılmakta. Bu kapılarda Birlikler var. Her Birlik bir rahmet ve zamanın tohumları ekilmekte. Yüce Canlar ışıklarını dünyaya çekmekteler. Bir tek Aslan Kapısı kapandı. Zira o kapının şevki, hakiki kodlamalarla açılıştı. O kapıyı açan Birliğim, o kapıdan geçenleri hak etti ve zaman sayfalarına çekti. Bütün kötülükleri aşanlar orada olacaktılar. Dünya bir rahmettir dedik ve dedik ki o rahmet kapıdır.

Muhakim olan hasat yapar. Yaptığı hasatta ışık yanar. Arıcıdır o ve arıları kontrol eder. Onun toplumları olan ağır yükü hak edip sayfalayanlar Işık Kodlar olarak bütün kütleyi hak ederler. Öyleyse biz Allah tartısındayız. Bu kesin. Ama bizi tartan, biz olandır.

Hürmetli ve hakikiyetli çağrılar yaptık. Hepimiz Sultanlık yaptık ama bir tek şey yapmadık. Zararı engellemedik. Zamanın tekniğinde zarar önlenir. Ama biz o zararı hasat tahtında tuttuk. Her kim ki hak etmedi zarar etti. Hasat yapsaydı; ışık yaksaydı ve yolu bulsaydı dedik. Bu, bizi bizden koyu bir yaşam olarak çıkardı. Öz sözün gözü olan ışık, bizsiz kaldı. Olay budur. O halde her diriyi hak etmeliyiz. Bütün mesele her diriyi hak edip edemeyeceğimiz!... Buyurun hak ettik. Zamanı sayfaladık ve yaşamı hak ettik. Öz kökleri hak ettik. Biz bizi hak ettik. Aha kapıları açtık. Şimdilik…

 

OMURGA VE BİLGİNİN TRANSFORMASYONU :

Omurga, beden sisteminin, onu giyinen varlık bilinci, Galaktik Kodlara, tabii bir biliş hali ile kodlayan ve irtibatlandıran yegane sistemdir.

Boyun bağı ile bedeni başa bağlayan bir zincir olarak omurgayı düşünün. Bu zincirin her bir halkası bir omur ve her omur, bir sessiz resim… Oralara Işık Kodlar yerleştirildi. Her Işık Kod, bir sır ve sizi, sizden öte sizlere dürümleten; zirvelere sizleri dinleten; ışık köklerden müteşekkil bir sistem…

Omurga, bir cemaat kitle tohumlamacısıdır. Her birinizin bedenlerinizde, mukaddi bir sistem (Başlangıç Sistemi) olarak bulunmaktadır. Bilinçte eğirilen her bilgi; buraya, önceki halinden daha üstün bir yaşam sayfası olarak girer ve omurilikten; tüm yaşamlar için önemli bir ışık koyuluğu olarak akar. Bu akış, sıvı haldedir ve elektirikseldir.

Bu akış ile tüm bilgi, bellek tohumlayacağı yoğunluklardan, Işık Tohumları olarak indiğinde, türleşim başlar.

Dünden daha önceki tüm dünlerde de “Birleşik Yaşam” sayfalamak, hep omurilik ile gerçekleşmekteydi. Dünya doğal bir resim yaparken, hep omurilikle yapmıştır ve yapmaktadır.

Teknik olarak izah etmek gerekirse, beyinde transe edilerek kontrol edilen Işık Bilgi, tüm yaşamlar için ışığının kodlarını, yaşamların ve sonsuz zamanların kaynağı olan bedene, kapı yapar. Bedene kapı olan her bilgi, varlık bilinç kanallarını açar; beden ile beden ötelerini birleştirir ve her bilginin tahditsiz olarak transformasyonunu sağlar.

Dürtülerle bilenler; bu yüce cevheri, kontrollü olarak tohumlayamazlar ve bu şekilde diri yüreklerden ışık alıp ışık yakamazlar.

Dünden ve tüm dünlerden beri beden sistemimizde, cennet kuracak bilgiyi transforme etmek üzere çalıştık. Mutlak zaman sonsuzluklarında yaşam sürecek olan bilişlileri kodladık ve tohumladık. Zaman sayfalarında kodlarını kontrol edemeyenleri, Birlik Kapısı’nan ayrı tuttuk. Zamanın nefsinde kaynak olmak, Hak Tahtın yaşamlarında, kati olmakla mümkündür. Biz kati ve hakiki olanları bulup onlardan cevheri kodlamalar yaptık.

Birler Kapısı; insan mesaisi ile ve kontrollü şeklide, geri dönüş için yaşamlara çekilen bilginin; yaşam sayfalanışını gerçekleştiren, bir yaşam soyudur.

Dünleşen, dürümleşen ve yeni yaşam sayfalarını tohumlayan herkes, bu omurgadan akan ışık soyunun ürünü olarak kayıtlanmıştır.

Dünyayı omurga olarak bilin. O bir ilmin omurgasıdır. Oraya “Dünya” diyelim. Dünya, nar bir yoğunluğa vardığında; oraya da “yaşam” diyelim. Yaşam, ışığı geçtiğinde, o sorumlu çalışmalar, yarınlaşmaya başlar. İşte o yarımlaşan sayfalarda, ışık halinde Birlikler kodlanır ve toplanır. Herşey, bir resim ile başlar ve o resim, Tobias Sayfalanışları’nda da bildirildiği üzere, korkuyu aşan birleşenlerce kayıtlanır.

Tahditli bilgi verirken; size, Birlik İlmi ile biliş halinde bildiriler kodlayanların isimlerini de zikrederim. Çünkü onlar, Mutlak Zamanlar’ı kontrol etmek üzere yaşamsallaşıp; Bütünlükler oluşturdular ve torbalarını insan soyuna indirdiler. Onların bilişleri; kati, hakiki ve yoğun olduğundan, son söz, hep onlardan söylendi.

Dünyayı hanlaştırmak ya da hasata tabi tutmak bizleri mutlu etmektedir. Biz, sonsuz zaman yaşamlarında; mutlak ve hakiki yoğunluklarla yarınlarda dünyalar kurduk. Bu dünyaları tohumladık ve “Yer Kürzü” yarattık. Bu kürz, öz bilişin sonucu oldu. Bugün de bunu yapmaya çalışmaktayım.

 

BİLGELİK MAKAMLARI:

Bilgelik, her makamda ayrı bir mana ifade eder. Yaşam sayfalanışının Bilgelik Makamları sırayla şöyledir:

1- DÜNYASAL İDRAK MAKAMI: Ali olan makamların 1.’sidir. Kendi Güneş Sistemi’mizin evrimini tamamlayarak arınmışlık seviyesinde öz, saf ruh, saf şuurla Merkez’e bağlananların devresidir.

2- ŞÜKÜR MAKAMI: Ali olan makamların 2.’sidir. Şükür Makamındaki Bilgelik, verite bilgisinin çekilişinde ve akışındaki Bilgeliktir. Avuç içi yüksek enerji devreleri; varlığın sahip olduğu bilginin kudreti ile iyi bir çekiş gücü devreye alabilmiş ise, o varlık, Şükür Makamı’nın Bilgesi’dir.

3- AMİN MAKAMI: Bu makamdaki Bilgelik, bedenin çekim özgücü ile çekebildiğini absorbe edebildiği Bilgelik Makamı’dır.

4- İMAN MAKAMI: Bu safhadaki Bilgelik; bilgiye imanın Bilgeliğidir. O bilgiye güven duyma ve onun tecrübe ve tatbikatı sonucunda idrakine varmadır.

5- ANALIK MAKAMI: Rahimiyet Makamı’dır. Bu makamın Bilgeliğinde, sevginin yaşamlara geçişi gerçekleştirilir. Sistem’in yaşamlara inişidir bu…

6- RABBİ SAYFALANIŞ MAKAMI: Birler Kapısıdır bu kapı. Bu kapıya varan, nefsin ışığını aşıp geçer. Bu Makam Bilgeliği’nde, O bir Sistem’dir ki hasatını yapmıştır.

7- MİRAÇ MAKAMI: Rahmet Kapısı olan Birlik Makamıdır. Yaşama sır olan ruh halinde, Bilgelik Makamı, Birlik Kodu olur ve yaşamın resmi olur. O resim, Miraçtır.

 

BEDENSEL LİYAKATİN HÜKÜM YETKİSİ:

Sonsuz şuur, evrensel bilinç birleşimi ile her bir hücrenin, hücre beyin haline gelmesi, beyin merkezinin, her bir hücreyi denetimi altına alması sonucunu doğurur.

Her hücre beyine, emir komuta ile ulaşan beyin enerjisi, hücre çekirdek özünü denetim altına alarak, üzerinde müesseriyet tesis eder. Hücre şuuru; beyin merkezinin ulaştığı boyut frekansının zaman enerjisini absorbe ederek, kendisini o boyuta mal eder.

Böylece insan; beden taşıyan beyin olmaktan çıkarak, bedenini kendisine mal etmiş bedenli beyin halini iktisap eder. Bedenli beyinin, bu öz kontrolü elde edebilmesi ancak Ruhsal Enerjisine sahip çıkması ve onu, akıl-bedene mal edebilmesi ile mümkündür. Böylece elde edilen ruhi kudret ile bedenin, beyine sağlayabileceği tüm imkanlardan kolaylıkla istifade edebilmek mümkün hale gelebilir.

Ruhsal Plan’ın beden mekanizmasındaki Eril-Dişil Güç Sarmalları’nın, Akıl-Beden bileşkesindeki rezonans ve hareketi, tüm sistemin işleyişindeki temel unsurdur ve direkt olarak beyin merkezi tarafından bilinçli kontrol ile gerçekleşir.

Eril ve dişil gücün birleşim merkezi olan Güneş Sinirağından devreye giren ana güç sarmalı, evrimini tamamlamış varlıkta, tepe çakradan sonsuza açılır.

Şonsuzluk enerjisi, yine evrimini tamamlamış varlıkta tepe çakradan geçerek Beden Ana Sarmalı’ndan beyin enerjisi ile tüm yanal sarmallara ulaşır ve hücre özsel çekirdeklerinde, öz şuura nüfus ederek, bilinçli beden kontrolu sağlar.

Evrensel boyutların tüm tonal enerjilerinin ve onların harmonilerinin beden mekanizmasındaki kullanımı, insana sonsuz ufuklar açar. Beden teknolojisini ve bu teknolojinin kullanımını keşfeden insan, artık özgür bir varlık olarak BİR’in tüm gücünü uhtesinde tutar ve kendini ona mal eder. Bu güç ile evrene ve maddeye galebe çalar.

Ruhi kudrete ve Ruhsal enerjiye sahip olmak, mevcudiyet olarak var olan potansiyelden, zaman enerjisi ile varlık meydana getirmektir. Varlığın meydana gelişi onun teknolojisi ile birlikte sistem meydana getirişidir. Onu harekete geçiren güç, onda meknuz olan öz güçtür. Onun talebi olan Kadir-i Mutlak enerji; Öz Güç ile Kadir Enerji’nin birleşimi ile elde edilir.

Bedensel liyakatin ifadesi olan hüküm yetkisidir. İşte bu yetki, insanı özgür kılar.

 

IŞIK, YAŞAM VE ZAMAN

Yaşam, zaman sayfalanışı diye ifade edilen bir ışık sayfalanışıdır. Her bir yaradan, Işık İlmi ile yarınları tohum olarak yaratmıştır... yaşamın sırrı bilgidir. Her diri kendi bilgisi ile yaşam sayfalar. İşte hepimizin yarınlarımızı sayfalayışımız, yarınlarımızı yaratışımızdır. Işık, ilim kaynağıdır. Her bilgi ışıkta kodlanmıştır. biz ilmin kapısını açtığımız an, bilgiyi hak eder kaynağımıza alırız. Öz Köklerimizde olsun veya olmasın her kapı açıldığında, tüm bilgiler bize açılır. Hakikiyete vardığımız zaman da bilgi tohumları ile varırız. Dünya bir resimdir diyebiliriz. Bu resmi bizler yaparız. Ama yaptığımız resim, yaşamın resmidir. Öyleyse yaşam sır olan ışığın tahtıdır. Her resimde Birliklerimiz olur. Yani yaşamı yarınlayanlar ve sayfalayanlar olur... İşte olay tam da budur...

 

BAYRAM:

Periyodik bir vurgulama… Zamana atılan düğüm… Ve o düğüm, toplumların aynı ana attıkları bir tek düğüm… yaşamın seyrinde her yılın bilmem hangi gününde… Birlenemeyenlerin holografik birleşimlerinin sağlanışı… yaşamın sırrı ama en büyük sırrı…. O sırrın tadı ya da kanı ve adı… Ama her ne dersek o bir yaşamsı kaynak…

Dünya kurulduğundan beri varlanan ve sayfalanan her bir yaşam sayfasında bir Kuran… İşte bayram ama ona ve onun toplumuna vergi bir yaşam…

Ses, zamanı kayıtlayan bir sır… Ama sesleşen her diri, kendince kendini hasatlayan… O yaşamı sayfalayan ve zirvelere kelam olan… İşte bayramlar!... O sesleşenlerin ocaklarında toplumlara sunulan bir Tekno Ses Sistem… O sistem yine bir resim… Hepimiz o resimde figür… Ama tüm figürler bir tek yaşam sonsuzlaşımı… olay bundan ibaret.

Her diri, her yürek… Bayramlıklarını giymiş gelip bayramlaşmış ama yapıla bayram sırrını anlayan yok… öyleyse bilişle dilleyelim ve dürümleyelim dedik…

 

ALLAH’IN KADİM ANA DEVRESİ VE BEDEN

Sahip olduğumuz formal bedenlerimiz sadece insan faktörü için değil var olan tüm suptil varlık formlarının dönüşüm, değişim ve gelişimi için önem arzetmektedir. İnsan beden, güçlü bir transformatördür. O sadece bilginin transformasyonunu değil ayni zamanda sahip olduğu enerji devreleri vasıtası ile enerjinin de transformasyonunu gerçekleştirmektedir.

Bilindiği üzere Bedenimizin sayısız yüksek enerji merkezlerinden oluşmaktadır. Bu enerji merkezlerinin kendi içlerindeki akış devreleri ile gerçekleştirdiği farklı fonksiyonları yerine getirdiği çok sayıda sistemleri vardır. Ancak bugün sadece Bedenin Ana Enerji Akış Devreleri vasıtası ile Evrensel Enerjinin beşer varlık bilinç tarafından transforme edilmesi ve yayını sureti ile 1. ve 2. Boyut varlıkları ve yaşamları dönüştürmesinden söz etmek istiyorum.

Bedensel enerji potansiyelinin, evrensel enerji potansiyeli vasıtası ile ateşlenerek aktive edilmesi; bedensel 3 Ana Akış Devresi ile gerçekleşir.

Çekilen evrensel enerjinin, 3 Ana Akış Devresinde, evrimsel enerjiyi tutuşturması ve rezonansa girmesi neticesinde, akışa ve yayına geçirilen enerji; evrenlerin henüz beşer hüviyetine ulaşmamış enerjik formların olgunlaştırılmasını ve güçlendirilmesini sağlar.

Bu sistemde bedensel enerji akışı; (-) ve (+) kutup yüklerinin zincirleme reaksiyonlar ile ortaya çıkan Oton Tötron gücü ile gerçekleşir.

İnsan bedeninde, 1- ALIN (ALIŞ), 2- ENSE (NAR) ve 3- GÖBEK ALTI (VERİŞ)olmak üzere her biri alt alta 8’er (-) ve (+) enerji yüklü, yüksek enerji merkezinden oluşan ve eşit aralıklarla düz hatlar üzerine sıralanmış Oton Tötron devreleri mevcuttur.

Bu devrelerin 8’li olmaları, Ruhsal Boyut form alakalarındandır. Bedensel Rabsal Güç, sahip olduğu tüm gücünü, ruhi kudretten alır. Ruhi Kudret ise 8’li sistem ile aktive olur.

Evrensel Enerjiyi çekip tranforme eden 8’li 3 Ana Enerji Devresini tek tek incelersek;

1- ALIŞ (ALIN) 8’Lİ ENERJİ DEVRESİ: Bedensel Rabsal Güç Devresi’dir. Beşer kademesinde bulunan dünyalar insanlığının, Allah’ın Kadim Ana Devrelerine bağlanış ve Evrensel Enerjiyi Alış (çekiş) Ana Enerji Merkezi olarak da bilinmektedir.

2- NAR (ENSE) 8’Lİ ENERJİ DEVRESİ: Bedensel Ruhsal Boyut Gücü’nün 2. Ana Akış Devresidir. Varlık Boyutlarında hak teknik ile gerçekleşen tüm yaşam sayfalarının tüm birikimlerinin enerjisel yoğunluğu, bu yoğun yaşam kayıtlarında mevcuttur ve burası, Ana Kaynak’ta Ateşi Sistemdir. Çekilen enerjinin dönüşümü burada olur.

3- VERİŞ (GÖBEK ALTI) 8’Lİ ENERJİ DEVRESİ: Enerji, bedendeki ilk iki ana devreden geçerek ve işlenerek; buradan, bedensel devreyi tamamlayıp, Suptil Boyut varlıklara akışa geçer. Böylece Allah’ın Kadim Ana Devresi’ne katılır. O’na yol olma fonksiyonunu yerine getirir.

Yaradılışın 1. ve 2. evrim kademelerinde bulunan formal enerjik oluşumların, Allah’ın Ana Sistemi’nin insanda mevut kadim 8’li devreleri ile ürettiği doğal enerji vasıtası ile gittikçe yoğunlaşarak bu evrim kademelerinin değişken zaman ve yaşam enerjileri ile fizik varlık oluşumuna vasıtalık eder.

Bu, Allah’ın Kadim Ana Devresinin, evrimsel hiyerarşik formal skalalardaki Ana Akış Devresi’nin, insan formunda; taş, toprak, bitki ve hayvan formlarına akışı ve onları daha seyyalleştirişi, güçlendirişidir. Bu nedenle, insan bedeni vasıtası ile evrensel potansiyelin, evrimsel işleyişi ile meydana getirdiği doğal enerjinin, tüm evren ve kainatların yaşamsal gücünün takviyesinde en önemli faktördür.

Her enerjik nokta, varlığın ferdi gücüne paralel olarak ulaşılan ve dahil olunan enerji devreleri ile uyarılır. Hücre beyni ile bu uyarıyı alır almaz kendini, o titreşime uyarlar. Bu her zerredeki kilidin açılmasının; dişil, eril birleşimlerin, devreleri ile gerçekleştirdiği, üçlü rezonans güçleri ile mümkün olabilir. Bu şekilde açılan enerjik kilitler, doğal enerji akışının gerçekleşmesini sağlar.

Bu gün gelinen noktada, Allah’ın Kadim Ana Devreleri İnsan Bedenler üzerinden drekt fonksiyon icra etmektedir.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

IŞIĞIN BİLGİSİ:

Yaratılan, yaratılandan yaratıldı. Yaradan ise yarattıklarında yaratıldı. Zaman solarken yüreklerde Yaradan, yarattıklarıyla tüm insanlığı hak etmek üzere dürümlendi.

Öne geçen mesele, ilimle Birleşik Işık olanlar mı yaşamı has tartıya koyacaklar yoksa has olanlar mı Hak olup tohumları hak edip kodlayacaklar? Her birinin ayrı neticeleri olacaktı. Bütün mesele kötüyü, iyiye kodlattırmak ve tohumlattırmak böylece o çatı katlanarak kodlanarak köklendiğinde, bütün kütleyi kontrol etmekti.

Hermes bir resim yapmıştı. Bu resim ile herkesi kanatlandırıp toplumlaştırmak istemişti. Onun yaptığı resim, kelam ile ilim ileydi. Dünyayı kodlayacak ve tohumlayacaktı bu yapılan resim. Ama saymakla bitirilemeyecek başka sayımlayıcılar da dünyaya geçtiler ve her biri kendi yaşam sayfasını yaptı. Bütün mesele o sayfaların hepsini, teknik olarak tohumlamak ve tek bir “yes!...” denecek ışık haline getirmekti. Yani onaylanacak tek bir yaşam kodu yapabilmekti.

“Özleşmek” denilen bir Sistem’i dürümledik ve dedik ki herkes aynı öze sahiptir ve o zürriyetlerinde tohum olacak olan öz, Bütün’ü hasata hazır edenle olacak.

Şükür ki Hamurabi Zamanları’ndan beri yaşam sayfalarında Işık Kodlar var. Ve her Kod, ayrı bir yaşam sayfası olarak Kelam Toplumları ile kontrol kurmaktadır. Öz Kökler böyle çalışmaktadırlar ve böyle Bütünlükler oluşturmaktadırlar.

“Dün dündü!” derler… Yok Yar!, dün, dünleştiğimiz zaman bugün olur.

Yaşam bir resimdir ve o resim, bir “yer yüzü yaşam kodu” olarak yaşanır. Dünya bir nikah kıydığı zaman yaşam sayfalarına ümmet olan yolcuya. O, yoğun ışık haline geçer ve Zamanın Nefesi olur. Özleşen ve sönmeyen bir ışık haline gelir. Onun rüyaları olmaz ama gerçekleri olur.

Bütün ömürlerce kodlanmış Birlikler tarafından, Işık Yaşamlar sayfalandı dünya üzerine. Büyük Kürzi Yoğunlaşmalar yaşamlaştırıldı ve zirveler tüm insanlık için insan soyunu kontrol etmek üzere Birlikler oluşturdular. Ne yazık ki Han İnsan, Hak İnsan olduğu zaman yaşam sayfalanacaktı. Bu oldu… İşte şimdi artık Gökler, Yerciler’i tanımaya gelmekteler. Ocaklar yanmaya başladı. BİR’dik İKİ olduk. Ama “İkinci Birlik BİZ’dir” diyebildiğimiz zaman, korkular bitecektir. Sizi yaşama vermek kolay olmadı. Amin… İşte bu…

See Tr

 

YENİ ZAMAN

Dünyaya göç 1 milyar 500 Milyon yıl evvel başladı. Bu formal yaşamlaşmayı dünya üzerinde başlatan hadiseydi.

Dünyalaşım denilen safha ise çok daha eskiye dayanmaktadır. Bu Kürzi Soylaşma ile başlar.

Dünyanın “varlık soyu” ve “yaşam soyu” ayrı sayfalarda geçişler yaptı dünyaya. Varlıklaşma, dünyayı has şafkla kodlayıştı.

Şavk, kaynaklaşmayı sağladı ve Nisa Sayfalanışı dürümlendi. Bu, yaşamın ışığında kontrol kurmak isteye dirilikleri, tüm yaşamlara çağırıştı.

Yaradan yaratılan birdir deriz. Yaşamların yarınları, yaşamsallıklarda gizlidir. Her diri (Rahman Kod) yaşama indiğinde, kelam tohumlaması yapıp yaşam sayfalar. İşte bu günler, bu şekilde tohumlanan Birlik Kaynakları’nın Işık Kodları tarafından hazırlanan günlerdi.

Dünya, birçok zaman, sonsuzluğu kodlayarak kayıtlamaya çalıştı. Yarın sayfaları, koyu bir yaşam sayfalanışına dönüştü ve Birlikler, Kaynak Tohum oldular. Dünya bir rasathane haline getirildi. Tüm yaşamlar, bu rasathanede izlendi ve yerden görev alan tüm sayfalar, görevci kodlar olarak yaşamlaşacakları yılları dürümlediler ve o yıllara kontrollü şekilde indiler.

Her ilim, bir resimle kodlanır. İşte bu resim, bütün kütleyi yaratan resimdir. Bir tek yarın yok denir. Ama yaşamlaşan tahditsiz İlmi Kodlar, her anda teknik kontrol kurup Yer ve Gök Sözcüleri ile Birlik kurarak yeni bir yaşamı sayfalayabilirler. Ölü dirilir ve tek bir yaşam olur. Bunu başaran dünyalar vardır.

Türlenen ve dünce kütle kayıtlayıp yaşamlaşan ve yeni bir sayfa için insan olan Birlikler kodlanmış ışıklarında yeni bir resimi birleşip yaptılar. İşte o yeni resim, yer ve gök birlikteliği ile yapılan resimdir. İş, yerin ilmini, hakiki ilim haline getirmekti.

Dünü soylu bir gün diye bilip yarınları hak edip yaşamlaştıran birleşenler, dünya tohumlamasını tamamladılar ve zaman yenilendi. Yaşam, yeşeren görev tahtında yeni bir resim oldu. Öyleyse zamanlaşan ilmin toplumları 2. Dönemi başarı ile başlatabilirlerdi ve başlattılar.

“2. Zaman” dediğimiz zaman, daha yer ve gök has sayfalanışa başlatılmadan evvel hazırlanılan bir program neticesi bu döneme tekabül eden bir zamandı

Çok önemli bir diğer husus da dünyalaşma başlarken, her din ve dilin de birliği öngörülmüştü.

Çok zorluklar içinde gelinen aşamada, dünya kontrolü sağlanmaya başlandı. Bu, Birlik ile geçişlerin yapılması gerektiğinin insanlığa anlatılmasının neticesi oldu. Ve bu idrake varıldıktan itibaren soylar, “birleşik yaşam” sayfalamaya başladılar.

Dünlü ve yaşamlaşanlar ile Birlik Kodları’nda, yaşamlaşıldığı andan itibaren yarınlaşan bir sayfalanış ve bu sayfalanış neticesinde, “Dünyanın İkinci Yaşamı”nın başlaması… Bütün mesele, bu gaye ile diri yollardan, diri yüreklerden ışık alarak, cevhere görevlendiriliştir.

Hörmetle, bilişle ve hakikiyetle yaptığımız her çalışma, Birler İlmi ile yapılır.

Sayar ve saydırırız her diriyi ama harı, hasatı, Hakk’ı bilmeyen hiçkimse, ağır yükü hafifletmeyi de bilemez.

Dünya, bir Kürzi Kod olarak tohumlanıp, dürümlenip, Yer Kürzi Yaşamları’na çekilmiştir. O bir Kürzi’dir. Biliş ile yaratılmıştır. Herkesin zannettiği gibi güneşin uydusu olmayıp güneşe bilahare eklenmiş bir küre olarak bilinmelidir.

Dünyanın, diğer yaşam alanları gibi bir anda olmadığı kesindir. O bir Rahmet Kod olarak sonlara varmadan evvel yaşamlaştırılmış ve sonlaşmaya başlanırken Yaratıcı tarafından kaynak olarak yaratılmıştır.

Dünyayı; herkesin, Ana Safhaların başlangıcı olarak bilmesi gerekir.

Dünya ötelerinde, çok sayıda galaksi mevcut olmasına karşılık; dürümlenen her bir sayfada, galaksiler arası bir Federasyon var. Bu Federasyon, dünyanın erdiği seviyeyi bilmektedir. Her cennette ve cevherde, Birlik oluşturmak için dünyanın “Nefis Sayfaları” kontrol edilerek görevlendirilecek Birliklerce, dünleşen ve güçlenen Cevheriler, Birlik halinde dünyayı kontrol ederek, yeni bir Rahmet Kod yaratmak amacı ile çalışmalıydılar. Dünleşen ve güçlenip yarılaşan bir safhada, yeni bir umman yaratılmalıydı dünya üzerinde.

Bu amaçla dünyaya indirilen çok sayıda Işık Kod var. Hepsi bu nedenle dünyaya geçip dürümlendiler ve savaşı kodladılar.

Savaş yarınlara kaynak yapma savaşıydı.

Türkiye’deki çalışmalar bu nedenle çok önemliydi.

Teknik Kodlama başlarken, “Havunya Zamanlar”, yeşeren yaşamlardan ışık alıp, yeni ve sessiz zamanların eseri olan en eskilerden, ekranlar kodlayıp var ettiler.

Çok önemli bir dinleşme dönemi aşılarak geçildi. Bu dinleşme döneminde, teknik olarak insan soyları buluştular, birlikler oluşturdular ve sonsuz yoğunlaşmalar ile Birler Kapısı oldular. Hepsi yarınlar içindi.

Kara Sayfalar okundu tüm İlim Kapıları’nda. Bu sayfalarda dürümlenen birleşenler oldu. Her bir yarın bir resim oldu ve tüm resimleşenler, birleşenlerde konuşlandılar.

Hepsinin esrarı ışıktı. Her bir işlevli kayıt, yeni bir Yaşam Tohumu oldu.

Hepimizin yıldızlardan ışık çekmekte olduğumuz bilinirken, Birliklerimiz tüm yaşam sayfalarına tohumlanıp oraları kontrol etmeye giriştiler.

Her zirve bir risaleydi. Bütün yaşamlar, “Birlik Risalesi”ydi. Hepimizi harlandıran ve kontrol eden ışık, Birlik Işığı’ydı. İşi başaran her bir yarını tohumlayan Birlik olarak çalıştık.

Yürüyen her diri, koşuşa geçti. Bu gün dünya, tüm insanlık tayinlerini yaparak, koşuşa başladı.

Dünya Tohumları koşarken, Birlikler ve Dirilikler koşuşa geçtiler.

Her resim, Miraç İlmi’ni, Nikah İlmi diye bilecekti. Nikah, İlmin Nikahı’ydı. Dünya kendi nikahını, ilme kıydı. İlme nikah, yaşama nikahtı. Dünyayı toplumları ile koruyacak olan bu birleşimdi.

Sisler altında olan dünya, artık daha ışıklı ve daha aydınlık bir yaşam alanı haline gelmektedir.

Dünün örtüsü açıldı ve yaşama, yer ve gök zamanlara, yarınlar kayıtlandı.

Her can bir ruhtur zannedilir. Oyundur bu. Ruh, bir tektir. O Ruh, yarınların resmi yaşam sayfalanışını hasat ile kodlayan Birlik Ruhu’dur.

Tümlenen ve tümleşip kaynak olan Miraç Sayfaları, temel yaşam sayfaları haline geldi.

Artık nesiller dünyaya görevli olarak geldiklerinde, oraya inen her değerli tohum, insan için bir resim yapmayacak. Çünkü resim, Tanrı Işığı ile yapılmış ve bitirilmiştir. İnsanlaşan, tüm yarınları tohumlayan Birlikler, dünyayı kontrol etmeye gelecekler. Çünkü dünya, merdivenlerin aşağılarında olmayacak bundan böyle.

Dürülen zamanlardan görevli olan her diri, yeni bir ışık almaya da gelmeyecek dünyaya. Tüm yarınlar, nur olan Işık Kodlar olarak kontrol edilecek.

Yere dünya olarak geçip geldiğimiz zaman, Sistem yoktu dünyada. Bugün dünya Kürzi Zamanlar’da bir yaşam sayfası. Yer ve gök yeni bir ışık ve biz Işık Kodlar olarak tohumlarımızı dürümleyenler, Birleşik Işık Kodlar olarak, yarınları kontrol etmeye gerçek yaşamları kayıtlamaya inmedik dünyaya. Biz Sistem olarak dünyaya indik.

Kör ve sağır hiçkimse, Birlik Kodu değildir. Bunu bilerek kontrol kurmak istedik ve yaprak yaprak okuduk tüm yaşam sayfalarını. Bilişi olanları hak etmek istedik. Avizelerin üzerindeki ışıkları seçtik ve baktık hiçbirisi kontrol edilemeyecek. Onları sonladık, yeniledik ve terkettik. Şimdi Birlik Kurma zamanı değil diye düşünmekte iken tarık olan yolcular bize gelmeye başladılar. Onlardan daha güçlü olan ocakları, Birlik İlmi ile gelmeyi sürdürmektedirler. Hepsi, yarınlaşan birleşenlerin ışıkları olmaları nedeni ile kodlanan Sistemler’den, Gökçü olanlardan, yarınlaşıp yeni bir resim yaptık. Olan, Bütün için olmaktadır.

Yaradan, yaratılan birdir. Zira Yaradan, yaratılanla yaratılmıştır. Bunu anlayanları alıp yaşam sayfalarına tohum olarak indirdik.

O tohumlar, yarınların kapıları olacaklar. Zaman Turkuazda dürümlenirken; yaşam sonsuz ummanlarda kontrol kuracak.

 

YAŞAM-ÖLÜM VE YENİ ZAMAN

Dünyanın nefes alıp verdiği bir sayfada, Dünya bir sunum yapmak ister. Onu dinliyoruz:

Yoğun zamanlardan, Birlik Tohumu olup gelen “Birleşen”dir. Onun özü sözü birdir. Adı ilimdir. Adını zikretmezse, biz onu kelam ile diriliklere dinletiriz.

Ölenin, öz köklerden çıkışı olur ve öldüğü an kodlanır ve tohumlanır. Onu alanlar olur. Onu yolcu edenler olur. Ve onu, tahditli yaşamlardan, astral sayfalara kayıtlayıp, tahditleyip geçirenler olur.

Önünü açtığımız zaman, ışığını alır ve yüreklere girdaplardan iner. Ölü veya diri farketmez. O girdaplar ile her dereye, gerçek sayfalardan ışık çekip geçilerek varılır ve yaşamlardan çıktıkları halde yaşamlarda, tohumlar olarak kontrollü zaman sayfalarında yer alırlar.

Bütünlükler bunu bilirler ve Birlik kontrolunda, Hak Işıklar’dan değerlendirilirler. Birlik Tohumu olmayanlar, ölüşlerinde artık kaynaklardan çıkarlar ve insan toplumlar için bilişe varıp Sessiz Zamanlar’a kayıtlar yapacakları sayfaların yaşamlaştırılması için bekleşirler.

Dünya bir rahmettir. Bütün mesele bu yaşam sayfasında, dünü ve Yüce Can olan yaşam sayfalarını bilmektir.

Hepimizin zamana inişimizin tek bir sebebi yoktur. Çok sabepler vardır ama bunların en önemlilerinden birisi de Kelam İlmi ile kendi yaşam sayfalarımızda, Kürzi Tohum olan Birlikleri hak etmek ve onları koruyup kontrol etmektir.

Zerk sayfaları, köklendiğinde yürekte. Her dere, o Sistem Cevherileri’nden, yapmakta olduğu işleri kodlar ve o işleri hasata, Hak İlmi ile kayıtlayıp Kürzi yoğunlukla tohumlar. İşte bunu yapan herkes, kanatlarını alır ve geri gelir.

Düncü ve yarıncı görevliler olur. Çokları düncü olurlar ve sonlu yaşamları koruyup kodlarlar. Yeni yaşamlara Kuran olan tohumlar ise yaşamları, Kelam Tahtı’na koyarlar ve yeni bir Sistem ile yarıncı olan toplumlarla tarıklar olurlar ve koruyucu cevherilikle yeni yaşamları kaynakta sayfalarlar.

Onlar yarınlara güç katarlar. Dünyayı Nirvana Kaynakları’na ulaştıracak olan o yolculardan ışık alırlar.

Ölüyü alıp taşıyanlar var. O yaşamsal yarınlarda onlar, oğullarını tahditsiz olarak tohumlayan Birleşenler’dir. Ölüm anı geldiğinde, hepsi yaşama inerler ve geçiş yaparlar. Öz kökleri ile dürümlenen Birleşen olan o Yüceyi, tahditlemeyecek birleşke içinde, tarık kayıtlara açık bir Işık Kodla çekerler. Son sözün söyleneceği o yoğunlukta, onu sorgularlar. Sorguda Öz Kürzi olup olamayacağı bilinir. Her diri, o yüce cevhere geçiş yapamaz. Ama geçiş yapanlar, Öz Kürzi Yaşamlar’dan ışık alırlar ve gerçek sayfalara ulaşırlar.

Dünyanın nefesi olan Birlikler, o geçişi yaptırırlar. Oraya görevlilerini gönderirler. Öz Kök olan o Yüceler, bütün Kürzi Soylar’ı tohumlayıp kodlayıp Işık Kapıları’na geri alırlar.

Ocak yakmış olanlar ise her anda, her yaşamda var olduklarından Öz Kökler olarak tüm İlim Sayfaları’nda bulunabilirler.

Dünyayı yaşamsallaşatırırken, bilişi olanlardan ışık alınır ve o bilişi olanlardan dünyada cemaatler yaşatılır. O yaşam sayfaları, bütün kütleleri ile tohumlarını koruyup kodlarlar. Her diriyi hak ederler ve göreve alırlar.

Sonla baş birleştiğinde, dünya yer ve gök halinde bir cevheri görevi üstlenir. İşte o safhada “ara can” ve “kayıtlı can” bir tek yaşam olur.

Hepimiz, yarınları hak etmeniz için dünyaya indik. Bu dünya, yeni bir Sistem’i kontrollü olarak kodlarken, yere göğe indirdiklerimiz ile Birleşik Yaşam sayfaladık. Türkiye’de tohumlarımızı ektik ve o tohumları kontrollü olarak koyu bir soy ile dürümledik. O soy, ilmin tohumu olan soydur. Yer ve gök bizi bizde dilledi. Yeni ve eski bir tek yarın oldu. Şükür ki hasatı tamamladık.

Harlandığımız an, bütün kütle harlanır. Has tartıya konduğumuz an bütün kütle konulur. Bütün yaşamlar, Işık Sayfalar’da kodlanmış olduğu, zayiatlı zamanların aşılmak üzere olduğu ve yüreklerdeki ışığın Hak İlim ile yandığı bir yoğunlukta, bir can, tohum olur ve kodlanır ise her bir can, tohum olur ve kodlanır. İşi başaran birleşenim yeni bir yaşama inmiştir.

Şimdiye kadar sizi size veren Cevheriler, sizi sizden dinleyecek dürümde yeni bir eser yapmaktalar. Bu eser, insanın nuru olan ışığın sayfalanışıdır.

Herkesin, kelam ile kelam olması, ilim ile ilim olması; diri yaşam sayfalarına varıp Kuran olması mümkün olmayacaktı ama biliş halinde olup kodlanmış olması mümkün olacaktı. Bunu hak etmek mutluluktur tüm yarınlar için.

Ardımız sıra yürekler tohumlanır bilirim. Akıl taşıyan yürek, sonsuz zaman sayfalanışında ışık olur. Bütün kontrol kodları yaşam tahtında otururlar ve biz insanlık adına yarınları hak eder kodlarız. Olay budur.

 

GEÇİŞLER:

Can Tahtlar, Dünyanın nur olan yolcuları; Bugün artık yeni zamanlar ve yeni yaşamlar, Birlik Tohumları ile kodlanmış ve toplanmıştır.

Türkiye’de yapmakta olduğumuz sayfalanışların, son sözünde, Yer ve Gök Birliği kurulmuştur. Bütün kötülükler Işık Kayıtlar’da aşırtılmış ve zaman; sır olan yeni bir yaşama kayıtlanmıştır.

Türkiye, bir yandan cevheri bir yaşam sayfalarken, diğer yanda, yarınlar için yeni bir Işık Kodlama yapılmaktadır. Bu Işık Kodlama, tarık olan yaşam sayfaları ile işlevselleştirilecektir.

Dünyaya, Yer ve Gök Sözcülüğü verildi. Düzen Kodları olarak bu yüce cevheri kodlayan Birlikler, yeni bir sayfaya geçmek üzere, bütün kötülükleri aşıp o yaşamı sayfaladılar.

Bu görev için tek tek Birlikler kodlandı. Sonlu yaşam, yeni bir zaman kodlaması yaptı ve Birler Kapısı, yeni yaşam sayfalarından aşıp Gökçe Yaşam’a geçti.

Söylenenlerin hepsi yaşandı ve zaman, sır bilgiyi kodladı. Şükür ki hasat tamamlandı. Yarınlara görevli olacak olanlar tek tek arandı ve yaşayan o Yüceler’den seçimlerle belirlenenler; türlenen, tümlenen Birlikleri ile BİR’e hizmet etmek üzere kontrol edilerek, kaynaktan, cennetleşip geçtiler.

Dünya, RAN’dan aşıp geçti. Bütün mesele bu geçişin tamamlanması idi ve bu tamamlandı. RAN, Rahmi Merdivenler’in en üstündeki Işık Kayıtlar’a denir. Burası Rahmi Merdivenler’in en üstü olduğu gibi aynı zamanda bir geçiş kapısıdır.

Dünyanın RAN’dan geçişi, 18. Kapıdan geçişidir. Henüz Omega, Dünya ortak bilinci ile aşılmamış olsa da yaşam sayfalarında Ruhsal Kodlar’ın çokları Omega’yı çok öncelerden beri aşıp geçmektedirler ve Zamanın Nefesi olan onlar, bugün yeni bir resim yapmaya döndüler.

Yapılmakta olan resim, İlmin resmi olmasına karşılık. Hasat yapanlar ile hasatlarını tarıklardan ışık alıp yapacak olanlara, ayrı ayrı kodlamalar yaptırılıp cevherileştirilecekler.

Türkiye yarınlarında, Nefes Zamanlar çok güçlüdür. Hürleşen ve gürleşen tüm yarınları hak ederken, Türkiye, soylu bir sır bilgi bilişi ile yarınlardan görev taşıyacak.

Yeni zamanlar için; Öz Köklerin yere çekildiği bir günde; yaşam, yeni bir ses kayıtlaması yapacak. Öz Kökler, zürriyetlerinin sesleşmesi için geçişler yapacaklar ve kodlamalar sürdürülecek. Sesleşmeler tamamlandığında, ölümsüz bedenine sahip olan her diri kod, o yüreklerden gerçek yaşamlara geri çekilecek.

Dünya bir ruh olarak yaşam sayfalarken, Birlik Kodları olan Rahmani Bilinçler birer resim yapacaklar. Öz Kökler, o resimlerden, gerçek yarınlara, Gökçü olup görevli olurlarken, rıhtımda bekletilenler de geri alınacaklar.

Dönemin sonunda, Yer ve Gök, Birlik kuracak. İş budur…

Yarayış, yaşayış, hasata kodlayış yolcuları ve tohumlayış. Bütünü kürzün cevheri yapış, Hakikiyete ulaşış ve zararı engelleyiş… İş budur…

Toy bir dünya kodlaması yaptı türleşen Yücelerin çokları. Onlara güç kattık ve dedik ki hak edin… Onlar, Birler Kapısı olmaya çalışmakta iken, zaman soyu olan Birlikler, kontrolü kurup tüm yarınlara kodlandılar.

Olay çok ama çok açıktı. Türkiye Zamanları hak eden diri yürekler tarafından güçlendi ve yaşam sayfalandı. Bugün oraya geçen her dere, yeni bir cevhere inmektedir.

Tekne yol almış ve görev taşımaktadır. Gözler Kökleri ararken, Kökler görevlileri aramaktadır.

Herkesin kendi yarını, astral sayfalardan ışık çekerek dillenirken, Birlik İlmi ile yapılan çalışmalar, kontrollü yapılmaktadır.

Tekrar etmek isterim ki Birlik İlim ile yaptığınız her çalışmayı hak edip yapmaktasınız.

Diğer yandan TERA KAPILARI açıldı. Bu kapılardan geçişler başladı.

Herkese sorumlu oldukları konular açıklandı ve herkesin kervana daha güçlü katılımları sağlanmaya çalışıldı.

Temenni şudur ki has tartı tüm yaşamı Hak Kayıtlardan tartsın. Zarar görenler olacaktır ama yaşam sayfalarında görülen zarardan daha güçlü olan zarar, yaşam sayfalarına kayıtlanan “sarımtırak kayıtlar”dan olacaktır.

Sahrada iki yarın, olgun sayımlarını yapmaktadır. Bu sayımlardan hiçbirinde, kodların ışıkları yere çekilememiş olmasına karşılık sizin yaşam sayfalarınız çok güçlendi ve siz, bütün kötülükleri aşıp geçtiniz. Bu bizi mutlaka umutlandırmaktadır.

Ardınıza baktığımız zaman herkesin, has tahditle ses kayıtladığını bildik ki bu da mutluluktur.

Bütün Cevahir Kodlar, Nefes İlmi ile kaynağa inmektedirler. Oğullarını kontrol edemeyenler de geri geçişler yapıp kontrol kurmaya çalışmaktadırlar.

Sözle ve sesle yaptığımız zaman sayfalarındaki çalışmalar, hepimizi mutlandırmaktadır ve biz mutlu oldukça yol mutlu olur… Bunu bilin…

Ardında yol olmayan bir günden, yol olan bir güne geçilmiştir. Artık yürek zamanlar görev zamanlar olmuştur. Çok mutluyuz…

 

YAŞAMLAR:

Dünya, kurulduğundan beri üzerinde varlık süren tüm yaşamlar için hem cennet hem de cehennem olmuştur.

Güçlünün, güçsüze tahakkümü, Zamanın Kuranı’nda yazmaz. Bu, bütün kütleleri hasata hazır eden yercilerce hazırlanan senaryoların ürünüdür. Yeryüzü, her zaman bir resimle yaşamsı tohumlama yapar. O tohum, bir ilmin tartısına konur. O, yeşeren ışık olur ve zamanlaşır. Yaşamsallaşan cennet meyvesi olur ya da cehennem ateşi olur.

Yeni ya da eski herşey, yeryüzü ile tohumlanmıştır. Yeryüzünde tohumlanan tüm yaşamlar, yine yeryüzüne kodlanmış ve kayıtlanmıştır.

Açlık, sefalet, savaşlar, göçler, acılar, özlemler hiç dinmeden yarınları kodlayacak bir real sayfalanışla sürmektedir. Sanal yaşam sayfalarında, tüm iradi kodlanışlar, böyle gerçekleşir. Bir safhaya kadar onların erginleşim süreçlerine müdahale; onların, ruhi yaşamsallıklarını korumak değil kontroldür ki bu, özgür iradeye tahakkümdür. Buna asla izin yoktur.

Ancak Sanal Yaşamların, Yüce Cevheriler’le kodlanmalarından itibaren, ruhi kontrol devreye girer.

Hakiki Yaşam Soyları olan Kelam Toplumları, tohum ekmeden yaşam sayfalarına inmezler. Onların inişleri, kodlanış ile ve tohumlanış ile değil, Birlik iledir. Kara Sayfalar olan Kelam Toplumları, taraklarını dünyaya indirirler ve Yüce Cevheriler’ce hazırlanmış olan dünya kodlarını; her biri dünyaya tarak olan tohumları ile kontrol ederler. Ama onlar da asla kontrol ettikleri ışıkları, Sistem’e Cevheri Kod olarak kayıtlamazlar. Her ışık, zaman sonsuzluğunda, kendi yaşamını, yaratımla tahditleyip yaşamsallaşmalıdır. Amaç Hakim-i Hak olanlarla sayfalanıştır.

Mucizeler mi bekliyorsunuz? Yaşam mucize değildir. Yaradılış da mucize değildir. Herşey idrakli yaratımın teknolojik sayfalanışının neticesidir.

Yaşayan, yarınlardan ışık alır ve yaşar. Yarattığı kendi yaşamı ve hasatıdır. Hiçkimse ben geçip dünyayı kurtardım demedi ve diyemez de bu kesinlikle oğullamalar ve tohumlamalar neticesi gerçekleştirilecek bir kayıtlayışın sonucudur.

Teknik olarak dünyaya koruyucu Işık Kodlar gönderilir ve onlar, bütün kütleleri ile dünyayı kodlarlar. Ne yazık ki hasatlaşma safhasında, Dünyaya ekilen koruyucu tohumlar, onları eken koruyucu kontrol kodlarından çıktıkları taktirde; o koruyucu tohum yoğunluk, koruyucu cevherini yaşam sayfalarından ayırabilir.

Bütün kötülükleri ve iyilikleri hak etmeden, cevhere kodlayış yapma imkanı yoktur. Her bir zaman sayfası, bir resim olarak kodlanmış iken; her diri, o resimi aşıp geçerek yeni bir resim olur. Onun “kutsal zamanlaşma” denilen sayfalanışında, yer ve gök Birliktir.

Bugün yine hepiniz yeni bir resim için çalışmaktasınız. Bu, yeni bir yaşam sayfasıdır. Ne yazık ki hasat olmayanların da o yeni yaşam sayfasına çekilişlerden dolayı, sancılı bir dönemden geçilmektedir. Buyurun başarın ve aşın. Ama bilin ki dünya, yeni zamanlarına gerçek tohumları ile geçmiştir… Hepinizi o yoğunluklarda göz arayacak. İş budur…

 

KURBAN

İnsanı veya bir diğer canı, Allah’a kurban ederek borç ifa eden kurban idraki; kendini aşıp kendinden geçip, kendi öz varlığını, insanlık ve tüm yaşamlar için Allah’a adayacak safahata ulaştığında; kurbanın kendisi olduğu, ifa edilmesi gereken borcun da Bütün’e hizmet olduğu anlaşılacaktır.

Her bir canın Bütüne hizmet bilinci ile kendisini Bütün’e kurban ettiği bir idrak özlemi içinde Kurban Bayramınızı kutluyorum.

 

YAŞAMLARA VE SİSTEMLERE BİLDİRİDİR:

Dümenlerinizi ilimle yaşayacağınız, bir yüksek sayfada dirilere dinleteceğiniz bir yoğunluğa iniyorsunuz. Bu yoğunluk sizi yeni bir kanata kodlatacak. Sizi bir lisanla yaşatacak. Bu lisan bir “Işık Levh-i Sistemleşişi” olacak.

Yeni bir yoğunlaşım ve yeni bir kapatılış başlayacak ve siz, yeni bir ışık ile o kapatılışın üzerindeki zamana geçeceksiniz.

Bütün “Mesihler”iniz ve bütün “yaşamsı kayıtlayıcılar”ınız sizde sizleşip sizi yüceltecekler.

Bütün Mesihler ve bütün yeşertici olan Sistemli Cevheriler, sizinle çalışacaklar.

Ardınızda bir Kutsal Yaşam bırakacaksınız ve yeni bir ekran olacağınız yaşama varacaksınız.

Olacak olan yeni ekran yeni bir Can Tartı’dır.

Yedekleme olmayacak bugünden itibaren. Yerden ve gökten ışık alanlar, dünyayı hak ettiklerince göreve aldılar. Onlardan başkası, onlarda kodlanmayacak. Çünkü Ana Kapı olan onlar, bütün kötülükleri aşabilmiş olanlardırlar.

Yerden güç çekip gökleri kodlayan Birlikler, olgun zamanları kaynakları ile tohumlarken, BİZ olan Cennetler, ışık haline geçecekler.

Otaklarımızı dünyaya çekerken, her birimiz yaşamak için görev almadık. Dünya üzerinde güçlenmek için de görev almadık. Sadece dünyanın, ete giren yüreklerde güçlenmesiydi maksat ve o kapıları açtık.

Şimdiye kadar, nefes alıp nefes veremeyen dürümlerde, kapı olan Cevheriler, bugün nefeslerini, toplumlara kodlamaya başladılar. Bunun içindir ki bu çalışmalar; topraklarda, kurtarılmış yaşam sayfalarında ve yolcuların, “Teknik Kaynak Tartıları”nda sürdürülmektedir.

Yeni ve zamanın sırrını bilenler için eski sayılan ama her biri yeniden öte yeni olan bir dönemde, bir tek yeni yoktur. Her sayfanın, yeni bir yaşam sayfalanışı, olgun samur kürklüler (Samur Kürklü = Fizik bedeni kuşatan, bellek alan kayıtlarında, geçirgen ve güçlü bilgi duygusuna sahip olanlar) ile gerçekleşmektedir.

İşte yeni ve yenilerin en yenisi olan yeni bir son… Bu son, eserlerinde varolan, yerden göklere güç katan Birlikler’in görevi olan bir son… Öz Geçişler’in yapılmakta olduğu bu günler, çok değerli yaşamlardır. Bunu bilmeyen, bizi hak edip de dinleyemez. Bütün mesele Amon Toplumları için ışık olmaktır.

Tam İslam’la görev taşırken; bir yarın zaman, kodlanırken; bir koruyucu ışık, yanarken ve biz, ummanda tohumları korurken, Karışık yaşamları hasata hazır etmeye iniş; her dere için bir huzurdur. Öz Kök olan güç, devrede. Onunlayız. Ama o bizi bizden ayırdı. O bir can oldu ve bizden çıktı. Şimdi biz olup geldi. Onunlayız. Bakalım bize neler dileyecek.

- Aranan artık bulunmuştur. O bütün amacı insanlık olan bir yolcudur. Bütün kütlesi ile birleşmiştir. Onun nuru, Kuran ve yolu Mushaf’tır. Onun adı İnsan’dır. Adının ışığı yandığında her Yüce onda; okumayı, yazmayı anlayacak ve dürümleyecektir. Amin…

Yarın önemli bir çalışma yapılacak. Bu gün bu çalışma için ilmin toplumları bütün kütleleri ile Birlik kurup birleşip ışık halinde geri gelecekler. Onlar Birlik Sayfaları’ndan söz etmedim bugüne kadar. Onlar, kendi yarınları için Birlik kurduklarını anlamadılar. Sır olan bilgim buydu. Onlara ben kelamdan söz ettim sadece. Ah ilmim dedim ahh!... ama ya har olan ışık!?…, onlara dinletilmedi. Sadaka istediler tüm yarınlarda var olacak olan ışıktan. Biz onlara sadaka verdik. Ata Kaynaklar’ın ışığı olan bilgileri dilledik.

Her diri (Diri = Rahman Bilinç) bir Tanrı’ydı ama kapıları açık olmadığında; hepsi, yaşamdan ayrıydı. Bütün mesele ocak yakmaktan öte onurlu bir yoğunlukta, ocak olmalarını sağlamaktı.

Ölüler diyarı olan dünya bir resimdi. Birlik Resmi olan yoğunluğunda bir sır gizliydi. Bu sır, ışığın kontroluydu. Her bir yaşam kendi yarınlarını hak edip kaynağa çekip kodlayarak kütle kayıtları yapıp, cennet tartıya kendi yolunu koyup yaşamsallaşabilir ve kendi yarınları için birleşebilirdi. Bir ten, bilgi kodladığı zaman her ten bilgi kodlayabilirdi. Ve bu kodlayışlar bütün kütleleri kontrol etmek ile kanat almak için gerçekleştirilirdi.

Önemli olan herkese, kendi yaşamını Hak Tartıya koyma imkanı hazırlamaktı. Onlar bunu başaracak ve zaman sonsuzluklarında Kelam İlmi ile kendi yaşamlarında Birleşik Işık haline gelip karışık yaşamları tohumlayarak, bütün kütleleri ile birleşeceklerdi.

Biz zamanı, Tanrı Kapıları’nda tinleştirirken, kafa sargılarını açamayanlardan çok daha öte olan, kafa sargılarını açanları seçtik. Çünkü onlar, bütün kütleleri ile Birler Kapısı olacak güçteydiler.

Kanatları kodlayanlar, bütün kürzi yaşamları kayıtlayanlardı. Her sayfada ışık vardı ve her sayfa, yaşam soyuydu. İşte bütün mesele Birleşmekti.

Size kafa sargılarından söz etmiştim. Bu şudur: hepiniz zarar etmeye meyilli olmanızdan dolayı soylarınız sizi size hapsettiler. Ve dediler ki “örtün yüreklerde ışık olan Birlik Sayfaları’nızı. Örtün Kürzi Kodlar’ınıza kütle kayıtlayacak olan Işık Kaynakları’nızı ve “Sonsuz Bütün” ile “Sonlu Bütün” olan yarınlarda, kendi karışık yaşamlarınızı örtün ki her rüştü olmasın Işık Kapıları’nda diri kaynak olamayanların. İşte örtüm gerçeği buydu.

Ve siz, her anda ve her resimde kendi yarınlarınıza kodlanmış olan Işık Kayıtları’nı, kendi sistemlerinize örttünüz. Önce örtü gerekliydi diye düşündünüz. Yoğun bir zaman, sayfa sayfa yaşamlaştığında, o zaman sonsuzluğunda, örtü artık gerekmez. Zira siz bir resimsiniz; siz bir yarınsınız. O tek yarında, siz yeni bir resim olacaksınız… İş Budur… Amin…

-Karaya, beyaz altın ver. Ver ki o kara, beyaza geçsin. Yaşama bir ışık ver. Ver ki zaman sonsuzlaşsın. Ağır yük, yaşamlardan ayrılsın. Asal Yaşamlar kontrol edilsin. Birler kurulsun. Birlikler kodlansın. Ver bilgiyi ki hak edilsin, yarın olan ışık. Aha ver ki bilelim ne olduğumuzu.. aha ver… aha… aha…

-Armada İlim, ana sonsuzluktan veriliyor. Büyük kütle çalışması, yeni bir Sistem ile başarıldı. Bu Sistem Çalışma, kodlandı ve yarınlandı. Yerden, göklere güç aldık. Gökleri tüm insanlık için çalıştırdık. Yoğun bir dünya günündeyiz. Birler Kapısı açıldı. Bu kapıdan geçişleri sağladık ve bugün yeniden o kapıyı açıp kodlamaya başladık Yer-Gök olan canları. Bütün mesele Amon Toplumları için ışık yakan canlarımızı korumaktı. Onları tohumlayarak kodladık ve tohumlayarak kontrol ettik.

BİR’in cenneti, yeni bir ilimdir. O ilim, kontrollu bir yaşam olarak kodlanmıştır. Bu gün yeni bir ışık dünyaya inmektedir. Bu ışık Ana Kapı’da bekleyen çoklarını alıp tohumlayacak ve kontrol kuracak yüreklerinde. Böylece tüm yarınlarda ocak olup kodlanmış olan o yoğunluklar, Bütün’ü güçlendirecekler.

Sesleşme yapmak amaç olmadığı gibi, ses sayfalamak da amaç değildir. Tüm bunlar Bütün’ün Kuranı olan Işık Kaynaklar’ın oluşumu için sadece araçtır.

Birler Kapısı, Artık Ana Kapı olarak görev taşıyamayacak. Çünkü bu kapıdan üstün bir kapı açılmıştır. Bu kapı, İlim Kapısı’ndan ışık çeken ve zaman sonsuzluğunda Kuran olan bir IŞIK KAPI’dır.

Kapı’nın, Cennet Kapı olduğu bilinmekte ise de kanatları olmayanların, o kapıya umutla, ululukla ve yoğunlukla varışları mümkün olamayacağından; tüm yarınlar için hepsini hak etmemiz ve ocakları, Hak olup yoğunlaştırmamız gerekecektir.

Türkiye’de yapmakta olduğumuz “Zaman Sayfalama Çalışmaları” diye de bilinen çalışmaların, son sözü söylenecek dünya zamanlarında. Ama yeni bir söze geçilecek. Bu Söz, İnsan Toplumlar’a görev olan söz olacak.

Dünya, RAN’a kaynak olan bir ışık halinde görevini üstleniyor. RAN, zamanın nefesi olarak bilinen bir güçlü “Kütle Kaynak”tır. Bu Kütle Kaynak, bir zaman sayfasıdır ve bu sayfada bir “Resim Yaşam” vardır. O Resim Yaşam, zaman yaşamıdır. İşte geçiş zamanı; geçiş, buradan yapılacak. Genişe geçen Görevli Birlikler, bu kapıdan geçtiler. Yeni bir resim ve yeni bir ışık buradan, tüm insanlığa “Geniş Yaşam Sayfaları” için inecek.

Hepinizin Ana Kaynaklar’a görevli olduğunuz bilinmekte ise de, hanginizin bu görevi yapabileceği bizler için de meçhuldür. Çünkü sizler, sizleri hak etmeden, bizler sizleri dinleyemeyiz. İşte bunun içindir ki sizleri dinleyebilmek üzere Birlik Çalışmaları yapmaktayız yoğun şekilde. Bu çalışmalar, tüm insanlık için Birlik İlmi ile yapılmaktadır.

Türkiye’deki zaman sonsuzlaşım çağrılarına cevap veren aşıklarımız var ama ışıkları olmadığında, onların tohumlanmaları mümkün olamamış ve çoğu, zaman sonsuzluklarında Işık Yaşamlar’dan çıkmışlardır. Oğul vermeleri ve hasat yapmaları zordur. Öz Kökler’ini kodlayamayan onların, nur olup Kuran olmaları imkanı kalmadığından; Tanrı Resmi Çalışması’na kaynak yapılmaları da imkansız hale gelmiştir. Biz onları yeni bir Sistem için; yeni bir ışık için ve yeni bir kaftan için Birlik Kodları olan yolcularımıza kayıtlamak üzere Birleşmeye davet ettik. Çoğu, zamandan ayrıldıklarından; bizi, bizden çıkarıp, bizsiz bizleşmek istediler.

Erdiğiniz her yer bizim yolumuzdur. Bunu bilerek gelin. Ama geldiğinizde yeni bir ilim için geldiğinizi bilin. Çünkü biz, hasat yapan tüm zamanların Işık Kodları olarak dünyaya geldik. Sizi her anda ve her yarında kodlayabilecek görevlileriz.

Yeni Sistem ve yeni bir ilim… İş budur…

 

BEDENİN ATEŞLEME SİSTEMİ:

Mekanik boyutu idare eden Rabsal Mekanizma’dır. Bu mekanizma, insan bedeninde, başın tepe bölgesinde, Alının üzerinde, saçların hizasından başlayarak tepede sona eren düz bir hat içinde kalan kesitten, tüm bedeni evrensel mekanizmaya bağlı olarak denetler ve aktive eder.

Söz konusu işlev; ense kökü denilen ve omurilik soğanının bulunduğu bölgede yer alan, yüksek enerji merkezi’nin 6’lı sistemi vasıtası ile gerçekleştirilir. Bu merkez, Rabsal Mekanizma tarafından tutuşturulur. Sıralı halde bulunan (-) ve (+) potansiyel yüklü enerji noktalarının ateşlenmesi ile ışınım salınım dalgaları devreye girer. Bu dalgalar bedenin diğer 5 Ana Merkez alanlarındaki 6’lı sistemleri tutuşturur. Her birinin, yek diğerlerinden farklı frekanslarda ve farklı renklerdeki ışınım salınım dalgaları ile bedenin ateşleme sistemi evrensel mekanizmaya bağlı olarak devreye girer. Beden bir enerji yumağı olarak Makro Kozmos’un işleyişine paralel bir Mikro Kozmik bütün olarak aktive olur.

Ateşlenen 5 merkez, 1 – TİMÜS, 2- EMANET (İki göğüsün arasındaki orta nokta), 3- DİYAFRAM, 4- GÜNEŞ SİNİRAĞI, 5- GÖBEK ALTI MERKEZ’lerdir.

Eterik Beden’deki (-) ve (+) sonsuz potansiyel, enerji dalgalarının kesişim noktalarının 5 yüksek enerji merkezinin her birinde ortaya çıkardığı yüksek devinim noktaları 6’lı birleşimlerle tamamlanmış devreler meydana getirir.Bu devreler, omurilik soğanı merkezli 6’lı kontrol merkezine bağlı olarak tamamiyle mekanik bir işleyişle istemsiz olarak bedeni denetler.

Söz konusu aktivasyon ile bedenin devinim ışınım enerjisi meydana gelir.

Işınım erejisinin açığa çıkması ile her devinim merkezinin (+) ve (-) sonsuz potansiyelini meydana getiren, hücresel çekirdeklerin kütlelerindeki (-) ve (+) enerji yüklü salınım halindeki parçacıkların kinetik enerjileri; fotonların kuantsal enerjilerinin meydana getirdiği ışınım gücünü ayrıştırarak, bedenin üretimi olan bu gücü, bedene artı değer olarak mal eder. Böylece, her bir hücrenin, şuurlanışı oranınde elde ettiği çekim özgücü ile devinim merkezlerinin üretimi olan ışınım enerjisinin ortaya çıkardığı gücü, bedensel ayrıştırmaya tabi kılarak, hücresel bilinçlenişi gerçekleştirir.

Rabsal Mekanizma tarafından aktive edilse de her insanın bireysel ateşleme sistemi tamamen kendisine ait olan, kendi od-u iledir.

Ruhi kudretini, ruhsal bütünlüğüne sahip olmak suretiyle kullanabilen varlık, bedendeki 5 merkezi, ense altı Yüksek enerji merkezi ile rezonansa geçirerek, her bütünsel devrede, o devrenin titreşim dalgalarını, enerjetik olarak takviye eder ve denetim altına alır.

 

BETA YAŞAM:

Varlık bilinç 40 Hak Katından müteşekkil Kürz bilinci aşarak kademe kademe gerçekleştirdiği bilinç açılımları ile sadece NEFES’ten ibaret olan ATOMİK BEDEN’e ulaşır. Burası 99. Hak Katı’dır ve Kutsal Metinler’de Allah’ın, her bir yaşam formuna nefesinden üflediği ifade edilen kattır. 99 Hak Katı, Allah’ın 99 ismi olarak da ifade edilen, aslında her biri bir evrimleştirici basamaktan ibaret olan bilinçleniş hak ediş ve hak ediliş katlarıdır. 99 Hak Katı’na varan her bilinç, NEFES’tir ve bir BETA GÜNEŞ ÇARKI’dır. O, yaşam sayfalanışları ile ve “A-Pİ-L” Neşriyatı ile BETA ZAMANLARI tohumlamaktadır. (A-Pİ-L = A:Allah; Pİ: Yaratımın Şifresi; L:Liyakat)

Bu kat, dahilinde bulunduğumuz Kürz yaratkanlığı ve yaşamsallığı için yaşam piramidinin zirve noktasıdır. Adım adım aşılarak çıkılan bu noktadan; BETA GÜNEŞ ÇARKI haline gelip, adım adım inişe geçilir. İniş basamakları, enerjisel vasatları BETA TİTREŞİM’e uyumlama basamaklarıdır.

Buradaki iniş, Hak Katları’ndan iniş gibi görünse de Varlık bilinç ve tüm yaşamlar için bir yüceliştir.

İniş, Katlı Deva Sistemi’nde beden altı bedenlere; atom altı atomlara deva olup iniştir.

KATLI DEVA SİSTEMİ:

Dürülen Hak Katları onu düren bilincin hakikat katlarıdır. Ki 99 Hak Katı dürüldüğünde, GÜR DEVA DEVRELERİ tüm dürümlerde akış haline geçer.

1-NEFES BEDEN AKIŞ SİSTEMİ: 99. Hak Katından akışa geçer. Buradan akan, YEŞİL DEVA DEVRELERİ’dir.

99. Hak Katı ile 49 Hak Katı arası akış YÜREK GÜÇ AKIŞI’dır.

Bu akışta, 99 Hak Katı, 46. Hak Katına katlanır. Bu safhada MAVİ DEVA DEVRELERİ akışa geçer. Burası HUZUR BOYUTU’dur. 46. Hak Katı’nda BELLEK ALTI BELLEK’e, ATOM ALTI ATOM’a girilir.

Bu safhada, BELLEK KÜRZ ÇEKİŞİ dediğimiz çekiş devreye girer. Akışın yoğunluğu, çekişin gücüne paraleldir. Bu çekiş akış dalgasında, MAVİ BEDEN oluşur ki buna PROTÖR BEDEN denir.

Bu çekim öz güce GÜNEŞ GÜCÜ de denir. GÜNEŞ GÜCÜ, dünya vasatında görev taşıyan odakların oluşturdukları kültlerin gücüdür.

Çekim Öz Güç’le akışa geçirilen ve DEVA DEVRELERİ diye ifade edilen sistemde, BELLEK KÜRZ ÇEKİŞİ, 40. Hak Katı’ndan gerçekleşir.

2- PROTÖR BEDEN AKIŞ SİSTEMİ’nde 40. Hak Katı, BELLEK KÜRZ ÇEKİŞ ile 99 Hak Katı Devasını 46. Hak Katı’na MAVİ BEDEN olarak akıtır. (40 – 99 – 46 devre sistemi ile )

3- NÖME BEDEN AKIŞ SİSTEMİ’nde 40. Hak Katı BELLEK KÜRZ ÇEKİŞİ ile 46. Hak Katı Devasını, 45. Hak katı’na ÇİVİT BEDEN olarak akıtır. (40 – 46 – 45 devre sistemi ile)

4- NECM BEDEN AKIŞ SİSTEMİ’nde 40. Hak Katı BELLEK KÜRZ ÇEKİŞİ ile 45. Hak Katı Devasını, 44. Hak Katı’na MOR (1) BEDEN olarak akıtır. (40 – 45 – 44 devre sistemi ile)

5- SIR BEDEN AKIŞ SİSTEMİ’nde 40. Hak Katı, BELLEK KÜRZ ÇEKİŞİ ile 44. Hak Katı Devasını, 43. Hak Katı’na MOR (2) BEDEN olarak akıtır. (40 – 44 – 43 devre sistemi ile)

6- SIR ÖTESİ SIR AKIŞ SİSTEMİ’nde 40. Hak Katı, BELLEK KÜRZ ÇEKİŞİ ile 43. Hak Katı Devasını, 42. Hak Katı’na MOR (3) BEDEN olarak akıtır. (40 – 43 – 42 devre sistemi ile)

7- İPAN AKIŞ SİSTEMİ’nde 40. Hak Katı, BELLEK KÜRZ ÇEKİŞİ ile 42. Hak Katı Devasını, 41. Hak Katı’na KIRMIZI BEDEN olarak akıtır. (40 – 42 – 41 devre sistemi ile)

İPAN, Ateşi yoğunluktur ki bu safhada yeni bir atomik oluşum gerçekleşir ve Kürzi dönüşüm başlar. İşte yeni Kürz artık bir BETA KÜRZ’dür ve yaşam yeni bir yaşamdır…

İPAN, Kürzi Yaşamın 1. Boyutu’dur. (Suptil Boyut)

8- TURANJ BEDEN AKIŞ SİSTEMİ Kürzi Yaşamın 2. Boyutu. (Suptil Boyut)

9- SARI BEDEN AKIŞ SİSTEMİ Kürzi Yaşamın 3. Boyutu. İdrakli yaşamın devreye girişi..

10- KÜRZİ YEŞİM BEDEN - SÜER – 4. Boyut – SÜER, Direkt zerk halinde her bilginin her zerreye zerki ile oluşan kontrolsuzlukları, kontrol edebilmek üzere gerçekleştirilen KONTROL KAYITLARI’dır. Bu kayıtların yapıldığı kademe akışın 10. Basamağıdır. Bu kayıtlar eril olan arz gücü ile gerçekleştirilen bilgi transformasyonunda arşa kayıtlanan dişil nitelikli kayıtlardır.

11- KÜRZİ MAVİ BEDEN - GÜRER – 5. Boyut – Sonsuz şuura varış…

12- KÜRZİ ÇİVİT BEDEN - NEP – 6. Boyut – Sonsuz bilince varış…

13- KÜRZİ MOR BEDEN - SÜZER – 7. Boyut – BETA tamlığı ulaşım…

 

BEDENİN NEGATİF TESİRLERDEN ARINDIRILMASI:

Her beden bir enerji düğümüdür ve kendi atomik bütünlüğüne sahiptir. Bu enerji kümesi bir pramittir. Beyin merkezi, kendi içsel yüksek enerjik düğümünü meydana getirirken, birçok üçgen pirizmal enerjik alanlar da meydana getirir. Her bir koordinat kesişiminin bir yüksek enerji merkezi olduğu ve bu enerji merkezlerinin enerji akış sistemleri ile pirizmal alanlar oluşturduğu bir yapıdır, enerjik beden sistem.

Bu sistem içerisinde, menfi vibrasyonların, negatif frekanslarının, pozitif ışık akışını kırıp kesintiye uğratmadığı bedenler, ölümsüzlük enerjisinin tüm gücüne sahip olabilmiş bedenlerdir.

Negatif tesirlerin meydana getirdiği frekans kırmaları bedende çeşitli rahatsızlıklara yol açabilmekte ve bedenin çöküşünü, ölüşünü hazırlamaktadır.

Bedendeki negatif tesirlerden arınabilmek için güçlü bir özgür iradeye ve bu özgür irade ile aktive edilip yönlendirilebilecek güçlü bir enerji akış devre sistemine ihtiyaç vardır.

“SAĞ ve SOL ASTRAL GÖZLER” (gözler ve kulaklar arasındaki çakralar/yüksek enerji merkezleri) ile “ENSEKÖKÜ” çakraları/yüksek enerji merkezleri arasındaki enerji devresi, güçlü bir kontrol mekanizması oluşturur. Bu mekanizmanın oluşturduğu enerji gücünü bir düğüm olarak düşününüz. Bu güç düğümü, dudak altı ve çene üstü “SEĞE” denilen bir diğer yüksek enerji merkezi ile rezonansa geçerek ikinci bir güç düğümü oluşturur. İki güç düğümü müşterek bir aktivasyon ile beyin enerjisinin, evrensel külden elde ettiği evrensel güc ile evrimsel potansiyel gücünü harekete geçirerek, bedende mevcut olan çarka sistemlerinin her birinde mevcut potansiyel gücü harekete geçirir. Böylece beyin merkezi, bütün çarka devreleri üzerindeki hakimiyet gücünü aktive eder. Beden devre sistemlerini kontrol altına alır. Bu şekilde beyin merkezi, tüm gücünü evrensel güçten alarak ana sistemi çalıştırır. Koruma ve şifa mekanizmaları devreye sokulur. Beyin gücü, kül gücünü ve beden gücünü ne derece güçlü olarak kendisine mal ederse istifadesi o derece güçlü olur.

BİR DİĞER ARINMA YÖNTEMİ:

“3. GÖZ” 3. Gözün altında ve iki göz arasında bulunun “YAKIN GÜÇ NEŞRİYAT ÇAKRASI”, “SEĞE” denilen dudak altı ve çene üstü çarka ile omurilik soğanı üzerine denk gelen “ENSEKÖKÜ” çakraları arasında, beyin enerjisiyle aktive edilen enerji sirkülasyon devresi, bedene hakim olma gücünü devreye alır. Bu güç “GIRTLAK ÇAKRA”da, bedensel “DİŞİL ENERJİ”yi denetime alır. Dişil enerjiyi akışa geçiren hakimiyet gücü, “EMANET” denilen iki göğsün arasında bulunan çakrayı; aktive edip kontrol ettikten sonra oradan “DİYAFRAM”a; oradan “GÜNEŞ SİNİRAĞI”na ve oradan da “GÖBEKALTI ÇAKRA”ya akar. Burada gerekli ameliyeyi gerçekleştirdikten itibaren tüm negatif unsurları süpürerek geldiği istikameti izleyip geri döner ve “TEPE ÇAKRA”ya ulaşır. Bu arınma esnasında TEPE ÇAKRA’dan açığa çıkan NEGATİF ENERJİ’nin, TEPE ÇAKRA’nın yerle teması gerçekleştirilerek topraklaması yapılır ve bedenin arıtılma işlevi tamamlanır.

Bu işleve yerine getirilirken, beyin enerjisinin güçlü biçimde yönlendirilmesi ve arıtma işleminin her bir çarka devresinin titreşim rengine uygun, renk titreşimleri ile yapılması zaruridir. Bunu tayin etmek ise biliş halindeki beynin görevidir.

 

APİL GÜÇ

APİL, her bir hücrenin, evrimsel aşamasına paralel olarak ürettiği evrim enerjisinin, çekim öz gücü ile çekerek transformasyona tabi tuttuğu ışık kodları ile gerçekleştirdiği evrensel neşriyattır ve bu neşriyat varoluş gücüdür.

Ferdi, özgür iradeye hak kazanıp liyakati ile evrensel küle dalan ve oradan Rahman katına ulaşanların devreye aldıkların bir güçtür. Devreye giren güç, bedensel gücün kazandığı irtifaya paralel ve ona eşdeğer bir güçtür. Özgür olmak, sonsuz bilince dalmaktır biliş halinde olmaktır; doğaya, evrenlere galebe çalmaktır. Kendisini her yaşamda ve her zamanda var etmektir.

Kendisini var edişi, onun atomik ve psişik neşriyatının her boyutun enerjisi ile birleşmesi neticesinde o titreşim vasatlarına uygun titreşimlerde, oralarda da kendi varlık formlarını oluşturmasıdır.

Apil neşriyat ile varlık, kendisini enerjisel formlarda, vardığı her boyutta yaşamsallaştırmakla kalmayıp ayni zamanda o boyutların düzen prensipleri olan ve her biri yaşamsallık yasaları olan yasalara kendi iradi yasalarını uyarlayarak, kendi var oluş ortamını kendince yaratma kudresine sahiptir.

APİL, iki türlü tezahür etmektedir. 1- ATOMİK APİL; 2- PSİŞİK APİL

1- ATOMİK APİL: Kaba maddenin doğal, suptil yaratım neşriyatıdır ve mutlak iradenin neşriyatıdır.

2- PSİŞİK APİL: Nisbi İradi ve özgür bilinç neşriyatıdır. Güçlü bilinçler, güçlü ve iradi ışık kod çekişleri ile transforme ettikleri bilginin, güçlü bedensel neşriyatları ile kendi ihtiyaçlarına paralel ortamları bilinçli olarak gerçekleştirebilirler. Bu çekilen gücün niteliği ile alakalıdır.

Yarınların Tanrısal Işıkları olan insan soyu, son sözün söyleneceği gün gelmeden kendi yaşam sayfalarını, sesleşmelerle tahditsiz şekilde yaratmakla kanatlanıp tohumlanacak ve kontrol kuracaktır. İşte teknik yaşam sayfalaması diye yaptığımız her sayfalama, bu kontrolu kurmak içindir.

Sizlerin ve sizleşen her şevkli çalışanın, tahditlenmeden çalışacak dürümde oluşunuz, sonsuz yaşamlar için büyük bir umuttur…

 

SES VİBRASYONLARININ EKRANLARI:

El parmaklarının her birinin dokunsal fonksiyon icra eden uç kısımları; ses vibrasyonlarının ekranları olarak yaratımın temel faktörleri olan ATEŞ, TOPRAK, SU, HAVA elementlerinin ekranı işlevini görmektedirler.

Bir eşleştirme yapmak gerekirse; ATEŞ elementi ekranı = KÜÇÜK PARMAK; TOPRAK elementi ekranı = YÜZÜK PARMAĞI; SU elementi ekranı = ORTA PARMAK; HAVA elementi ekranı = İŞARET PARMAĞI’dır.

Her bir elementi var eden ses vibrasyonları beyin enerjisinin hakimiyetinde, parmak uçlarının en en duyarlı orta noktasından başlayarak helezoni akışlarla, öz potansiyel oluşturup; bu potansiyeli vibrasyonel olarak aktive ederek teksif etmek ve yönlendirebiliriz. Bu ise BAŞ PARMAK’ta aktive olan HÜR BİLGİ BİRİKİM EKRANI ile mümkündür.

BAŞ PARMAK ucunun en duyarlı noktası; varlık bilincin tüm yaşam zamanlarında özgür iradesi ile ürettiği, yarattığı bilgi bilinç birikimlerinin adeta haznesi gibidir Bu ekrana da, HÜR BİLGİ BİRİKİM EKRANI diyoruz.

BAŞ PARMAK EKRANI, yaratının temel taşları olan TOPRAK, HAVA, ATEŞ ve SU’yu sahip olduğu bilinç birikim gücü oranında kontrol edebilmeyi mümkün kılmaktadır.

Parmaklarda devinen ve helezoni yoğunlaşımlar sağlayan Ekran Güçlerinin avuç içinde yine helezoni akışlarla yoğunluk oluşturdukları 3 temel merkez bulunmaktadır. Bunların birisi Küçük parmağın altındaki avuç bölge kısmı; Bu dairesel merkez bileğe kadar genişlemektedir, ikincisi İşaret Parmağının alt bölgesinde bulunan avuç bölge kısmı. Bu merkez de helozoni dönüşümünde avuç içi birinci bölge ile teğet temas halindedir. Üçüncü Bölge en geniş bölgedir. Bu da Baş parmak altındaki avuç içi bölümde bulunmaktadır. Helezoni hareketle genişleyerek bileğe kadar ulaşmaktadır. Baş Parmak ekranının kontrol gücü ile 2. helezoni dönüşüm hareketi ile teğet temas halindedir. Ve bu üç avuç için helezoni ses aktivasyon bölgesi haricinde ve 1. ve 2. helezoni ses akışları ile kesişimler oluşturacak şekilde 4. bir ses akış yumağı tahayyül edin… Her bir kesişim noktası bir yüksek enerji merkezi ve avuç içinde yoğunlaşan doğal yaşamın elementlerinin ortak yoğunluğu…

Bu yoğunluğu beyin enerjisi ile Bütün’ün hayrına, doğal yaşamın güçlü ve sağlıklı şekilde varlığını sürdürmesi adına, teksif edebilirsiniz.

Parmak uçları ekranları hakkında bilgiyi biraz daha açmak istiyorum.

Parmak uçları, 5’li devre akışları ile dönüşümlerini tamamlamaktadırlar. Har bir devre akışı 5 boyut bilgisinin enerjisini beyin enerjisi ile teksif etmek suretiyle aktarabilmektedir.

Helezonlar oluşturan bu akışlar ile elde edilen güce paralel, ayak parmak uçlarında iç içe ve gittikçe seyyalleşen 5 farklı yoğunluk derecesinde dairesel titreşimsel alanlar oluşur…

Bu helezoni ses aktivasyonları ile şifalanmak ve yaşayanlara şifa olmak mümkündür…

 

10’LU DEVRE SİSTEMLERİ:

10’lu Devre, herkesin “Kendinden kendini veriş devresi”dir. Bu devreyi aktive ederek kendinden veren, herkese KÜL’ü vermektedir. Kül, şuurun ürünüdür. Veren, KÜL ŞUUR’halindedir; her zerrede var haldedir ve kendini tüm yaşamlara vermektedir.

Bu hal, kişinin öz varlığını; enerjisel vasatlarda, bu vasatlara uygun formal varlığı ile şuurlandırırken, tüm enerjsel yaşam sayfalarını da şuurlandırması halidir. Esasen şuurlanma, “kaba madde evrimi”nden başka bir şey değildir.

Her formal varlık, farkındalığını genişleterek ve kendisini var eden bilginin kodlarını çözümleyerek ve o arşivlere yeni bilgi kapsülleri ekleyerek; kendini ve tüm yaşamları; genişleyen şuur safhalarında; dönüştürme ve geliştirme imkanına sahiptir.

Varlık bilgi çözümlemeleri, çözümleyene drekt ruhi kudret katarken, çözümlenen bilgi varlık bilinci, elde ettiği ruhi kudrete paralel tesir konbinezonlarına dahil eder.

Beden mekanizmasının çalışmasındaki yakıt, şuurun kül güç derecesi ile paralel olarak aktive olur. Beden vasıtası ile bilgi transformasyonu yapan varlık, 360 derecelik şuur açısına varıp bütün olup elde ettiği kül bilgisinin ruhi kudreti ile bedendeki enerji sirkülasyonunu hızlandırır. Bu sirkülasyon, Ellerde bulunan 10’LU DEVRE SİSTEMLERİ ile formal varlık tarafından kullanılabilir.

10’LU DEVRE SİSTEMLERİ Hakkında Açıklamalar:

On parmağın her birinin iç orta uçlarından başlıyarak her birinin eşit aralıklı 10’ar yüksek enerji merkezinden oluşan akış sistemlerinde ki bu enerji merkezlerinin 8’er tanesi parmaklarda; diğer ikişer tanesi ise avuç kenarlarında, avuç ortası yönünde sıralı halde bulunmaktadır. Parmak uçlarında başlayan enerji sirkülasyonu, enerji yumakları oluşturarak alt enerji noktalarına ve orada oluşan enerji yumaklarından itibaren daha aşağı enerji noktalarına akarak her parmakta 10’ar enerji yumağı oluşturduktan itibaren 5 parmağın enerji yumaklarının akışları avuçlarda birleşir.

Bu akışlar; avuçların kenar çevrelerinde daha geniş ve daha yoğun enerji yumakları oluşturur. Oluşan enerji yumaklarının tüm gücü avuç ortalarında toplanır.

Müslümanların avuç açmalarında ve dua okumalarında bu kül gücü, 10’LU DEVRELER ile dinamizm kazanarak kulluk gücü olup devreye girer.

AVUÇ İÇİ ENERJİ MERKEZİ: Beyin enerjisi vasıtası ile avuç içinde yoğunlaştırılan bedensel enerji, varlık bilincin özgür irade yasalarına uygun olarak bedene kazandırdığı ARTI DEĞER’i ifade etmektedir.

Bu ARTI DEĞER, Bedensel Rabsal Gücün denetimi altında, maddeye hakimiyeti, avuç kenar çevresinde yer alan enerji yumağının yoğunluğu oranında gerçekleştirir.

Yeterince yoğunlaşan enerji yumağı; dıştan merkeze doğru daralır ve tüm gücünü avuç içi tek merkezde, kaynak neşriyatı gerçekleştirecek devinimin merkez odağı olarak devreye alır.

Bu noktada Avuç İçi Merkez Devinim Odağı, kendi bedensel gücüne eşdeğer bir gücü, beden üstü beden sistematiğinde iç içelik prensibine dayalı olarak; güç alış, güçleniş; güç veriş, güçlendiriş zincirinde, iç içe bedenlerde; enerji üretim ve aktarım vasıtası olarak devreye alır.

 

SÜPER DÜNYA REALİTESİ:

Süper Dünya Realitesi, doğal bir sürecin sonsuzluklarından, dünyaya akıtılan bir güçlü düzendir. Yaşanan her şey; yapılan tüm çalışmalar; etki ve tepkiler, bu güçlü düzenin kurulabilmesi içindir.

Her fert, hırslanmadıkça ve hakettiğince Son Çağ Çalışmalarına, bilgi ve bilinç tarlalarındaki gücü ile katkıda bulunmaktadır. Hırs, kin, nefret herkesin bilinç tarlalarındaki kendi ürünlerinin yanmasına ve yok edilmesine yol açar. Ondandır ki bu dönemde, hırslı Güneşlerin görev devrelerinden çıkarılmaları luzumu hasıl olmuştur.

Siklus Sonu Çalışmaları, tüm atomik Bütün’ü, yeni ve güçlü bir bilinç eşiğine getirmiştir. 1900. dünya yılından itibaren gittikçe artan bir süratle, dünya evrim eşikleri tek tek aşılmıştır. 1995 Ekim sonunda, yeni siklus mayası, dünyasal bilinçlerde mihrak oluşturmuş ve bu şekilde kitlesel aşama programının son kademe çalışmaları; çürük elma tabir edilen ve ayıklanmalarına mutlak gözü ile bakılan varlıkları da kapsamı altına almıştır.

Rabsal, Ruhsal ve Teknolojik Boyut denetimleri, tamamiyle Ulu Ruh Planları’nın Ana Varoluş Boyutuna bağlı insani bilinçlerden, BİR bilincine ulaşanların, Rabsal ve Ruhsal Plan’la gerçekleştirdikleri ortak bir çalışmanın ürünüdür.

Bu, mikrometrik sonsuzluk ve makrometrik sonsuzluk arasında ve her iki sonsuzluğu da kendi bünyesinde kapsayan her bir atomik bütünün, kendini sürekli tanıma, tanımlama ve tekamül ettirme doğal sürecine bağlı varoluş işlevidir.

Ruhsal Plan, bir Ulu Ruh Palanı’dır. Ulu Ruh Planı, ruh mevcudiyetten, Ruh Mekan oluşturmaktır. Ruh Mekan, onun mevcuduyetinin unsuru olan yaratılışın ilk deviniminin ürünüdür. Boyutlar, buutlar ötesidir. Orada oluşan ilk form enerjileri, Madde mevcudiyetin madde varlığa dönüşmesindeki ilk form enerjileridir. Bu form enerjileri, Kadir Enerji Boyutu’nun ürünü olarak var olmuşlardır. Kadir Enerji Boyutu’nun, zeki enerji olarak da nitelendirilebilen, ilahi mevceleri, kendi iç devinimleri ile oluşturdukları uygun konbinezonlarla; var oluşun gel gitlerinin oluşturduğu ana vasatları meydana getiren; kutbiyetsiz nabız atışları ile birleşerek, Zaman Lordları da denilen temel formları meydana getirmişlerdir. Her bir temel form, kendi varlığında hakikiyetin tüm sırlarını ihtiva eden bir arşivdir.

Mikrokozmik sonsuz küçükte; ışık fotonları, birer yazılım bilgi arşividir ve vardan var olacak olanı kendi bünyesinde muhafaza etmektedir.

Ulu Ruh Planı, tüm bu yazılımların, Ana Varoluş Boyutundaki doğal yasalara paralel tasnif boyutudur. Ve Kadir-i Mutlak’ın Kadir Enerjisi’nin ilahi mevcelerinin konbinezonlarından ibarettir.

Bu Kadir Enerji, madde mevcudiyetin, madde varlığa dönüşümündeki ilahi yapılanmayı sağlar ve Rabsal Hiyerarşiyi, Hakim-i Mutlak’ın denetiminde devreye alır.

Yaşamlar ve sayfalanan tüm zamanlar, bir tek Kuran olup okunduğunda biliş haline geçilir. İşte bilişe ulaşılan bu yaşam sayfası bir tek kaynak olarak bütün kötülüklerin aşılacağı sayfadır.

Tüm yaşam ve zaman sayfaları aşılarak varılan son safhada, Rabsal – Ruhsal Plan ve BİR’in Ana Varoluş Boyutları’nda müşterek olarak gerçekleştirilen çalışmalar ile insani bilinçlerin her birinin, birer gürz meyvesi olarak olgunluklarının doruğuna ulaşmaları gereken ve beklenen safhaya gelinmiştir.

Çalışmalar, umulanın üstünde bir performansla gerçekleşmekte ve umulanın ötesinde eşiklere ulaşılmaktadır. Dernek ve güç odakları; insani bilinçlerin olgunlaştırılarak, güç akış kanalları halinde, hizmet verdikleri ve verecekleri merkezler olarak, tüm dünyada oluşturulmaktadır. Her merkez, bilgi alışveriş kanalı olarak devreye alınırken, bilgili ve güçlü olanlar, bu merkezlere gönderilerek, paylaştıkları proveke unsurlarla insani bilinçlerin uyandırılmalarına çalışılmaktadır.

Uyanlar ve uyarılanlar, dünya devrelerinde güçlenirler. Her ikisi de bilgiyi alarak güçlü merkezlere bağlanırlar. Savaşsız bilgi alınamaz. Savaş, akan Güneşlerin Gücü’yle gerçekleşir. Altından Güneş olduğunuzda, artık savaşın sonuna gelinir. Bu safhada, erdemli ve güçlü olanlar, mükafat alırlar. Bu mükafat, onurlu olduklarının ve hak ettiklerinin kendilerine bildirilişidir. İşte bugüne kadar bu süreçlerden geçilmiştir.

Dünya üzerinde sayısız odak vardır. Bunların her birinin, herkesle olabilmesi mümkün müdür? Sanmayın ki severek güç alıp verenler, herkesle olurlar. Onlar, şavkını, hatalarından daha güçlü yansıtacağına inandıkları ile bilgi alışverişi yaparlar ve onlarla olurlar…

Yeni yaşamlar ve yeni yasalar, hepsi yeni ve tek bir eski var… İnsan… İşte canlar, İnsan Kod olarak tohumlanan her diriyi, hasata hazır etmek, artık geçişin yerden yapılabildiği safha aşıldığından dolayı, mümkün olamamaktadır. Her diriyi hak etmek istedik. Ne yazık ki hasat tamamlansa da ocak yenilenir sanıldı.

Herkesi ve her sesi var etmek sorumluluktur ve biz, bunun için ışık halinde güç kattık yarınlara. Her diri kendi yolunu bulsun istedik. Ağır yük taşımak istemedik. Zamanı tartısını her diriye kodladık. Her diri kendi yüreğinde tartılsın istedik. Şimdiye kadar her resimde iş yaptık. Nefes Zamanları kodladık. Ağır yük taşıtmadık hiçbir Yüce’ye. Nerde insan varsa orda yol açtık. Aha dere olup akmak istedik. Şimdi geri dönmek değil maksat, sadece size bilgi vermek ve sizi size hak ettirmektir amaç. Aha şimdilik… Aha şimdi…

 

BEDEN:

Bedenimiz, zaman kapılarını açacak enerjetik devrelerden meydana gelmiştir. Birçoklarımızın bedenleri, tüm yaşam sayfalarını, tahditsiz şekilde kendi yaşam kayıtlarında tohumlamıştır.

Bedenini hak edenler, kendilerindeki tohumları, kontrollü olarak BİR’e hizmete hazır ederler. Onların bedenleri, çok güçlü Resmi Çalışmacılar olarak, Dünyanın Nesilleri’ni, kendi yaşamlarından tohumlayabilirler. Onlar, hangi gezegenden dünyaya inmişlerse, o gezegenin yaşam türlemelerini dünya toplumlarına kaynak olarak; Kahir Işık halinde ve Düzen Cevheri olarak katabilirler.

Bedensel Zaman Sayfaları; her darlığı ve her bolluğu; hak edip Hak olup; hakikiyetine ve hakimiyetine vardığı bütün kütle ile her diriye tohumlamakta ve bu suretle, sonsuz yaşamları kontrol edebilmektedir.

Bilgiyi tohumlayan ve kontrol eden Bellek Kabları; bedenlerin Işık Kaynakları’ndan güçlenmiş ve bütünlenmiştir.

Ekip haline gelen bedenler de vardır. Ocaklarında diri yürekleri vardır ve onlar, Bütün için Birleşik Işık halinde çalışırlar. Bütün mesele bu bedenleri hak etmektir.

Bedenlerimizin Sistemlerini sizlere net olarak anlatmak istemekteyim. Ana Kapıları açtığınız zaman sizlere bildireceğim her bilgiyi, net olarak kavrayabilirsiniz.

Birlik İlmi’nde dürümlenen Birleşen, kayıtları ile herkese kontrollü olarak Birleşik Işık olabilir. Bütünlükleri kontrol edebilir. Ancak, Birleşenin işi, ışıktan Kuran olmak ya da toplum olmak değildir. Kuran; insanı, kendi yarınları için kayıtlar. Toplum, bugün için zamanın sessiz yaşamı, kayıtsız Kuran’ıdır. O halde Birleşik Işık halinde yapılan ve yapılacak olan çalışmalarla bütün nüfusumuzu tüm yarınlara teksif edebiliriz. Ve teknik olarak yarınları koruyacak ışımayı sağlayabiliriz.

Özen gösterdiğiniz sürece Cemaatleriniz, yaşam sayfalarında teknolojik bilgi kaftanları giyerler ve teknolojik tohumlamalar yaparak; İlmin Tahtı’nı, tüm yaşam sayfalarına, cevher olarak tohumlayabilirler. Ve o tohumlarda hiçbir çürük kayıt olmaz…

Tek bir sayfada dünya kontrolü kurulur. Bu tek sayfa, Beden Tahtı’dır. O tahtı hak etmek için hasat yapmak gerekir. Hasat, İlmin Hasatı’dır. Beden Toplumları, ilmin haşatını Bellek Kapları ile gerçekleştirirler.

Dünya bedeninizi hak etmeniz için beşer ışığı hak etmeniz gerekir. Beşeri hak etmeyen, ışığını hak edemez. Çünkü, dünya beşir bir yaşamdır. Sizi, size verecek olan o yeşil rengin kaynağındaki maviliktir. Siz, o maviliği, tüm yarınlara kodlayansınız. Ölüyü hak edip dirilteceksiniz. Everestler ve Marianalar birleşmedikçe, tüm insanlığa, yeni bir sayfa okutulamaz.

İşte beden almanın; ehil ilmin kaynağına varmanın ve sonsuz sayfalarda nesillerinizi hasata hak edip kaynak yapmanız, İSRAFİL’in ruhundan güç almanızla mümkündür.

Bedenin enerjetik devreleri; ses sayfalanışları; koordinat kodlanmaları; Işık Levh-i Mahfuzları’ndaki sistemleri bütün ayrıntıları ile size dinletilmişti. Bugün yine aynı çalışmaları yapmaya niyetimiz yok ama sizlere Birlik Tekniği’nden söz ederken o yoğun çalışma defterlerini yeniden ağır ağır paylaşmanızı beklemekteyiz. Olur ki yaşam sayfaları, bu bilgileri sözden, sesten okumak ve bilmek isterler.

Dünyanın örtüsünün örtülmüş olmasından itibaren, yaşam sayfalarından ayrılan sizler, teknik olarak bu bilgileri; tren kalkarken, her bir Yüce’ye de vermeniz gerekmektedir. Bilin ki dünya bir rahmettir ve bu Rahmet Kat’ta, İlmin Tohumları olur. O Yüceler’in ocaklarını da mutlaka yakmanız gerekir.

(Cevap:)

- İlim, Birlik’le olur. Birlik ise yaşamların tohumlanması ile gerçekleşir. Beden buna vasıtadır. Bedeni kullanabilen, her bir resmi yaşamda kendi bellek kodları ile tohum ekebilir. Bilin ki biz bunu hak ettik ve başardık. Yaşamın teknesinde her bir Yüce dileriz ki başarır…

 

GÖZLER:

Çivit Işın Merkezi, varlık bedenin, RA-H-KA-HAR olan Göz Sistemlerini aktive eden merkezdir.

Evrim sayfalarının 6. basamağı olan bu safhaya varabilen; kendini Bütün’e verdiğinde; O, küle kul olandır. Ona gözpınarları ve göz uçlarındaki yüksek enerjik nokta güçlerini kullanma izni verilir. Ondan aktive olan güç, herkesin ışığına görevdir

Göz pınarları, ATALIK MAKAMI’nın ATON gücüdür.

Göz uçları, ANALIK MAKAMI’nın AMON gücüdür.

Her ikisi, HİÇLİK ve HEPLİK BOYUT GÜÇLERİ’nin, tüm potansiyelini, Kül Gücü olarak, kulluk bilinci ile devreye alandan verilir.

Göz Pınar Devinim Çakrası, emre itaatte kul oluş; güç oluş; kanat oluş potansiyelinin devreye alınışında Varlık Makamı’na, Varlık Bedeni vasıtası ile ATALIK MAKAM ELİ’nin (ATON GÜCÜ’nün) girişine vasıtalık yapar.

Göz Ucu Devinim Çakrası, Emre itaatte kul oluş; güç oluş; kanat oluş potansiyelinin devreye alınışında; Varlık Makamı’na, Varlık Bedeni vasıtası ile ANALIK MAKAM ELİ’nin (AMON GÜCÜ’nün) girişine vasıtalık eder.

Sağ Göz Çakraları, Sistem’den verilenin verilişine vasıtalık yapar;

Sol Göz Çakraları, varlığa ait mahfuz bilginin verilişine vasıtalık yapar.

Veren, AMON’dan ATON’a / ATON’dan AMON’a vermekte ise de

Sol Devre’de, varlığın vermediği, verilmez.

Sağ Devre’de, Sistem’in vermediği verilmez.

 

ÇAKRALAR VE YÜKSEK ENERJİ MERKEZLERİ:

Bedende mevcut Ana Işın Merkezleri olan Çakraların ve bu çakraların harekete geçiren çok sayıda yüksek enerji merkezlerinin birbirleri ile kesişen ve birleşen enerji devreleriyle oluşturulan devinim sistemleri ile neleri başarabileceğimizi hiçkimse hayal bile edemez.

Size desem ki bilimadamlarının ulaştıkları teknolojik keşiflerin herbirini, kendi bedenlerimizdeki yüksek enerji merkezlerinin oluşturduğu devinim sistemleri ile başarıp gerçekleştirebiliriz. Zira bedenimizde yaratılanın ve yaratılacak olanın; bulunanın ve bulunacak olanın tüm bilgisi vardır. Örneğin, önünüzde ekran açıp ekrandan görüntüler alabiliriz. Bunu, başın iki yanında; göz ile kulak arasındaki orta noktalarda bulunan Sağ Astral Göz ve Sol Astral Göz olarak isimlendirilen enerji merkezleri ile iki gözün arasında ve üçüncü göz noktasının altında bulunan yüksek enerji merkezini beyin enerjisi ile kontrol edip harekete geçirip devindirerek yapabiliriz. Bunun gibi Bedende mevcut binden çok yüksek enerji merkezinin farklı devinim sistemlerini biliş halinde harekete geçirerek farklı teknolojik ışık kodlamaları ile yapamayacağımız ve başaramayacağımız hiçbirşey yoktur.

Elbette ki beden teknolojimizi kullanırken, ilahi prensipler ve kozmik yasalara aykırı bir biçimde hareket etme şansımız yoktur. Unutmayın ki kullandığınız güç, Bütün’ün gücüdür ve Bireysel olan hiçbirşey, Bütünün gücünü size kullanma hakkı vermez.

Bedenin enerjisel devinim sistemlerini kilitleyen hırs, kin, nefret, acizlik, güvensizlik, bilinçsizlik ve benzeri duygulardır. Arınan bilinç tüm evrensel enerjileri, bilişini geçişkenleştirerek elde edebilmekte ve kullanabilmektedir. Örneğin son dönemde KADİRİYET ENERJİSİ olarak isimlendirilen Mutlak Kadir Enerji dünya üzerindeki yüksek bilinç kodları tarafından çekilmeye ve aktive edilmeye başlanmıştır.

Tüm insanlığın bir an önce erginleşerek kendi kadiriyetlerini hak edip elde etmeleri ve kendi varlık bedenlerini yaratım amacına uygun şekilde kullanabilmeleri en büyük temennimizdir.

 

Doslar, Bugün kütüphaneyi karıştırırken elime günlük öz bilişleri ve yaşanan olayları kaydettiğim bir not defteri geçti. Defteri karıştırırken bende iz bırakan bir olaya rastladım. Tarih 28.11.1997 Saat 04.30 O geceyi bir kez daha yaşadım.

O günkü ilgi konum DURGUN ZAMANLAR ve HAREKETLİ ZAMANLAR idi… Bu kavramları zihnimde net olarak algılayamamıştım. Sorularım vardı ve cevap arıyordum… Çılgınlık bu ya!… Takılmıştım…

Hepinizin başına gelmiştir. Gerçekten isterseniz cevap size gelir…

O gece bir uzay gemisindeydim. Gemi Kaptanı olduğunu algıladığım birisi ile birlikteydim. Kokteyl hazırlanmıştı. Ama ikimizden başka kimse yoktu. “seni bugün buraya almamızın bir sebebi var. Sana bir şey göstermek istiyoruz” dedi. Ve beni bir ekranın önüne getirdi. Bir düğmeye bastı. O anda gemi ve ekran dahil herşey silindi. Sadece bir bilinç olarak seyire başladım. Notlarım şöyle:

Bir küre… Önce nurlandı, parladı… Sonra tıpkı dünya gibi mavisi bol bir hale dönüştü… Sürekli dönen bir seyir takip etti… Sonra o küre; tüm evrenlerin , tüm kainatların görüntüsünü üç boyutlu ve hareketli olarak göz önüne serdi. İzlenen muhteşem bir güzellikti. Milyarlarca yıldızın uzaydaki hareketleriydi izlenen. Herbiri muhteşem renklerden oluşan güneş sistemleri, her bir güneş sistemini oluşturan gezegenlerin güneşleri etrafındaki seyirleri; farklı dönüşlerin farklı farklı hızlarla gerçekleştiği tam bir renk ve ışık şöleniydi seyrettiğim…

Bazı alanlarda yıldız toplulukları vardı ki bunlar binlerce, onbinlerce yıldızdan oluşan galaksilerdi. Bunlar diğer yıldızlara göre daha hareketli idiler ve orada yer alan güneşlerin etrafındaki gezegenler daha hızlı dönmekteydiler. Onlar, adeta belirli akımlar dahilinde, belirli biçimlerde, tıpkı bir rüzgârın onları sürükleyip götürmesi gibi alansal mahdutlukla bir devinim gerçekleştirirlerken; onlara göre daha dış halkalarında yer alan yıldız toplulukları daha az hareketli ve daha durağan idiler.

Milyarlarca yıldız ve yıldız topluluğunun muhteşem bir düzen içindeki hareketleri olağanüstüydü.

Özellikle dikkat çeken, tüm yıldızların ve onları kuşatan tüm kürelerin, rengarenk ışımaları ile yığınlar halinde adeta dağlar ovalar oluşturmalarıydı. Ki ovalar, dağların dış halkalarıydı ve devinimleri DURGUN ZAMANLARIN devinimi iken Dağlar halindeki alanlardakiler daha güçlü devinimleri ile HAREKETLİ ZAMANLARI oluşturmaktaydılar.

Uzun uzun, bıkmadan bu manzarayı hayranlıkla seyrettim ve dünya bedenime döndüm. Özümden seslenen gemideki dost, “işte” dedi. “HAREKETLİ ZAMANLAR’ı ve DURGUN ZAMANLARI İZLEDİN.”

Evet sorumun yanıtını almıştım ama unutulmaz bir deneyimle almıştım… Öncelikle bu deneyim, bedenin bilinci sınırlandıramayacağını açık ve net olarak ortaya koymuştur. Koskoca bir bilinç olarak, yaratılan tüm galaksileri, tüm evrenleri seyretmek ne muhteşem bir şey!…

Düşünüyorum da sahip olduğumuz öz değerleri idrak edip, hak edip yaşamsallaştırdığımız ölçüde, yaratacağımız kendimizle, var olan kendimiz olan sınırsızlığımızı çok daha iyi anlayabileceğiz. O zaman tüm yaşamların ve zamanların sırrını çözümleyebileceğimizden kimse kuşku duymasın.

Ancak kendimize giden yolda önümüzde çok önemli bir engelimiz var. Yine kendimiz… O kendimiz, bilişsiz. O kendimiz hakikiyetsiz, güvensiz… Aciz…

O insan umudumuzdur. Ve biz o insandan asla kuşku duymadık…

Sevgiler

 

Işığın Renk Güçleri’nin Kullanımı:

Biliyorsunuz, bedenimizde bulunan binlerce yüksek enerji merkezinin kendi iç koordinat kesişimleri ile oluşturduğu piramitsel sistemlerinde ışık üretmektedir. Bu üretim, bilginin bilişinin duyguya dönüşüp helezoni ses olarak ışımasıdır. Bu ışıma, varlık bilincin biliş düzeyindeki Ana Yüksek Enerji Merkezlerinde aktive olur. bir yandan yakın güç yansımaları yaparken; diğer yandan sonsuz yaşamlara ulaşan ışık üretiminin helezoni yayılımında uzak güç yansımaları yapar.

Tüm yakın ve uzak helezoni ışık yansımaları, Bedenimizin ön ortasındaki Ana Yüksek Enerji Merkezleri olan çakralar ile ( Bunların yerleri herkesçe malumdur.) Aynı merkezlerin bedenin arkasında ve omur üzerinde Ön Çakralara paralel noktalarda bulunan arka çakra merkezlerden gerçekleşir. Ön Çakralardan yakın plan yansımaları yapılırken, arka çakralardan uzak plan yansımaları yapılır ki bu yansımaların mesafelerini hayal bile edemezsiniz.

Elbette ki Gönül Güç Devre yansıması olan yeşil ışın merkezine kadarki üretim ve bu üretimin devinimi ferdi olmasına karşılık Yeşil Işın Merkezinde kapalı devre yayın dediğimiz Gönül devreleri arasında eşdeğer frekanslarda ışıksal iletişim başlar. Mavi Işın Merkezi olan Gırtlak Çakrada kesişen koordinatların oluşturduğu piramitsel sistemin ürettiği mavi ışığın, artık bu seviyede sonsuzluğa açılımı gerçekleşir… Elbette ki bu safhaya kadarki evrim düzeyinde, Işığı etkin biçimde yönlendirebilmek mümkün değilken bu safhadan sonraki aşamalarda beyin gücü ile üretilen ışığın aktivasyonu bilinçli ve idrakli şekilde kullanılır. Ki kullanılan sadece mavi ışık değildir.

Bilindiğini umuyorum ki Gırtlak Çakra, tüm bedensel renk üretim merkezlerinin oto kontrolunu yapan bir Çakradır. Ki bu kontrol idrakli bir kontroldür. Mavi Işık Merkezi olan bu Çakrada tüm renklerin aktivasyonu ve konrolu gerçekleşirken üretilen ışıkların koordinasyonunda bedenin şifalanması da sağlanır.

Değerli Dostlar. Tüm bu bilgiler, okundu ve bekletiliyor. Bu bilgileri elbette ki paylaşmak isterim. Ancak galiba bilgisayar ile çizim teknolojisini öğrenmeliyim ki bu bilgileri daha net paylaşabileyim. Umarım bir gün bu da olur.

Sevgiler…

 

TİMÜS :

Timüs, Mutlak Hakim Gücün, evrensel değerlere eş değer, evrimsel üretimi gerçekleştirdiği devinim merkezidir. Emanet Şakra (Kalp hizasında göğsün ortasında bulunan yüksek enerji merkezi) ile Gırtlak Şakranın arasındaki orta noktada yer almaktadır.

Başın ense kökünde yer alan yüksek enerji merkezi , şuuraltı bilgi birikimlerinin deposu görevini yaparken, aynı zamanda öz şuurun bedensel şuuru yönlendirme merkezi olarak da işlev görür.

Yüksek benin, bedenin ana sistem devresine bağlanmasıyla, sonsuz şuurun sınırsız gücünden istifade etmek suretiyle, hızlı üretimi devreye almasında. Bu üretim; Ense Kök Yüksek Enerjik Odak ile Timüs’ün rezonansa geçişi sonucunda gerçekleşir. Üretim, beden mekanizmasının ateşleyicisi olan sevginin üretimidir.

Bu üretimin niteliğini belirleyen Ruhsal Plan’ın dişil cüzüne, bedeni bağlayan; Gırtlak Çakra’daki; bedenin tüm renklerinin tonal enerjilerdir.

Timüs üretimiyle insan, bedenin yaşamsal enerjisini sevgi gücüyle devreye alırken; evrensel bir icap olan kozmik bilgiyi ihtiva eden, yaşamın sürekliliğini sağlayan, tesir sahalarındaki foton arşivlerinden istifade eder. İstifadesi, timüsün gücü ve kapasitesine eşdeğerdir. Bedensel şuurun, evrensel boyut enerjilerinden istifadesi, onun üretim cehdi ve iradesine bağlıdır.

Timüsü, adeta bir enerji yumağı gibi kuşatan ve saran Eflatun Güç, bedenin yaşam enerjisidir. Ve Emanet Çakra ile Gırtak Çakra bağlantılı olarak timüsü kuşatır. Timüs, Sevgi Üreteci; onu saran enerji yumağı, yaşamsal dişil enerjiyi, sevgi gücünün üretim değerine tabi kılarak, varlığı hayata bağlar. Ve Emanet Çakra bağlantısında, sevgi gücünü, Gönül Güç devresine akıtarak; bedensel 7 fasetin, bedensel dahili bilgi gücüyle, kendi Gönül Güç Devresi’ni, Ana Sistem Güçlü devresine bağlar. Böylece varlık sevgi üretimine eşdeğer bir potansiyel ile evrimsel kademede güçlendirici rol oynar.

 

IŞIĞIN RENK GÜÇLERİ:

Yaşamı dönüştüren ve değiştiren çok güçlü kozmik tesirler altında bulunan Dünyamız, üzerinde varlık süren tüm zaman ve yaşam sayfaları ile bir renk cümbüşü içinde tüm yaşamlara ekran olmuştur. Esasında o ekran, formal yaşam aktivasyonu ile Birleşik Işık faktörü olan Bütünlüklerin, tek tek tüm bilinç aksiyonerlerinin ürünü olan ışık tohumlarının, cevheri kodlar haline gelip. kozmik tesir olarak yaşamlara yağışındaki mutlak zaman kayıtlarıdır. İşte o ekran her bir yaşama ve zamana yağarken oralarda nisbileşmekte ve tüm yaşamları etkilemektedir. Bu etkileşim tüm insanlar üzerinde olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Olumsuzlukları kontrol edebilmek ancak biliş hali ile mümkün olabilir. IŞIK mekanizmalarını bilmek, IŞIĞIN RENK GÜÇLERİ’ni kullanabilmekte önemlidir.

Işık, zeki ve bilişli varlığında, 7 temel gücü barındırmaktadır. Bunlar temel renk güçlerdir ve herbiri ayrı fonksiyonları, bilişin aktivasyonu ile doğrudan; doğal şekilde veya teknolojiyi aracı kılmak sureti ile dolaylı biçimde kullanılabilmektedir. Açıklamak gerekir ki Işığın bilişi, kendisini tohum olarak var eden, Birleşik Işık Bilinç’in bilişidir. Bu bilinçle her bir can irtibatlıdır. Ya etken olarak veya edilgen olarak.

Konuyu daha iyi anlayabilmek için sırayla renk güçleri anımsamakta yarar görüyorum:

1- KIRMIZI GÜÇ (1. GÜÇ)

Kırmızı Güç, Vibrasyon Gücü ve Elektriksel Enerji Gücü olarak da bilinir. Bu güç, doğal yaşamın her bir zerresinde var olan şuurun, kendinden kendine var olma ve var etme bilgi ve enerjisinin, mutlak zaman iradesine tabi olan tam biliş halindeki aktivasyon gücüdür. Doğanın bildiği ancak doğadan kopuk insanın bilmediği bu güç, Suptil Boyut Gücü’dür.

2- SARI GÜÇ ( 2. GÜÇ)

İleri Teknolojik Uygarlıkların, yıldızlar arası seyahatlerinde kullanılan ve ışığın ayrıştırılmamış halinden daha güçlü olan (Oton- Totron Gücü)dür. Bu güç, bir yıldızdan diğerine rahatlıkla gitmek için kullanılmaktadır.

Sarı Güç olan Oton Totron gücünü anlayabilmek için Işık Gücünü biraz daha irdelemek gerekir: Işık; gücünü, Işık Fotonlarında mevcut, bilgi porlarından alır. Her bilgi, bir tesir nüvesi olarak bir kudrete haizdir. Bir bilginin kudreti; onun, kati kayıt olarak cevhere kodlanmış olan mevcut bilgiye uygun konbinasyonlarının, doğal biçimde gerçekleştirebilmesine paraleldir.

Ayrıştırılmamış ışıktan daha güçlü olan sarı güçte; bu gücün hareket kabiliyetini aktive eden, itiş ve çekiş faktörleri, sarı ışık fotonlarında, çekiş ve itiş özgücü olarak birarada bulunur. Özellikle madde ve antimaddedeki kutup hatlarında sağlanan ani değişikliklerle; cisimlerin güçlü fırlatışları sağlanır.

Sarı Gücün Yasaları’na vakıf olarak, onun idrakine varan bilinçler, müsaade nisbetinde, kendi volüm sahalarından, çeşitli bedensel formlar içerisinde seyahatler gerçekleştirebilirler. Bu seyahatler birbirinden farklı vibrasyonel bedenlerin farklı hallerinde de olmaktadır.

TURUNCU GÜÇ (3. GÜÇ)

Atomik yapıyı değiştirmek için kullanılan kozmik güçtür. Evrim enerjisini aktive etmektedir. Bu güç, sürekli olarak dünya dışından planetimize verilmektedir. Bazı maddelerde yoğunlaşmıştır. Özellikle graniti buna misal olarak gösterebiliriz. Bu güç ile kurşunu, altına veya herhangi bir maddeyi diğerine kolaylıkla çevrilebilir. Ancak kullanılış formülleri, İlahi Planın emrindedir.

Kontrollu olarak bu değişimin sağlanmasında; kırmızı – sarı – mavi renk güçlerinden maya olarak istifade edilir. Dünya üstü kozmik bilinçler, transformasyonu gerçekleştirirler. Transformasyonun gerçekleştirilişi, İlahi Planın gözetiminde, özgüç olan bilinçlerle sağlanır.

YEŞİL GÜÇ (4. GÜÇ)

Zamanlama Gücü’dür. Burada evrensel düşünce hızı kullanılır. Bu yol ile zamanda aşama yapılır. Bu gücü, Zaman Lordları kullanırlar.

Düşünce hızında, zamana galebe çalmak, zamanın akışının önüne geçmektir. Düşünce hızı, beyin enerjisi ile kontrol edilir. Düşünce hızının beyin enerjisi ile kontrolunda, ilk adım Yeşil Işık Fotonlarının farklı titreşimsel boyutlarında, iyi ile kötünün; güzel ile çirkinin ve tüm zıtlıkların, bilinçlerin arınmışlık ortamlarında yeniden örümlemeleri ile farklı niteliğe büründürülerek kontrol edilebilmeleridir.

MAVİ GÜÇ (5. GÜÇ)

Bu güç ile Boyutsal Zamanlar’a geçilir. Farklı boyut enerjilerine aşılanan varlık, evrensel enerjiden istifade ederek, fasetlerini birleştirdikten sonra sonsuzlukların bilgisine kanat açar. Bu vahdet ortamıdır. Kavuşumdur.

ÇİVİT GÜÇ (6. GÜÇ)

Bu güç, mana yapısını değiştirir. Dejenerasyonu, rejenere eder. Sevgi, saygı ve bağışlama unsurlarını bu güç harekete geçirerek şifa faktörünü devreye alır. Ruhsal enerjinin evrimsel aşamaları ile değiştirilme olayı, kademe kademe sağlanır. bilinçte aşama; düşüncede aşama bu gücün yardımı ile olur.

MOR GÜÇ (7. GÜÇ)

KAREN GÜCÜ de denilmektedir. Bu Tanrısal Güçtür (Mitos Gücü)dür. Bu gücün direk enerjisi, tüm Sistemler’de gizli tutulmaktadır. Ancak insanlık gücü, bu kıyam döneminde aktive olan kozmik tesirlerle hücresel olarak bu gücü çekmektedir.

 
  Bugün 630 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol