Birlik İlmi
  10.07.2013 Tarihli (4)
 

ALTINÇAĞ KAYNAK KAYIT (4)
(10.07.2013)

Dağlarım, tohumlarınızı hak ettiniz ve zamanı kodladınız. Dini Kayıtlarınızı kontrol ettiniz ve Kutsal Işığı hak ettiniz. Zirvelere umman oldunuz. Şuurunuz açık. Kervan yürüyor. Kuran-ı Kerim’deki Işık, Meclislerin Kuranı oldu ve tüm insanlığı hak ettirdi. Bütün kötülükleri; türlere, yayınlarla katan Birlikler, şimdi artık yarınların hasatını yapmak üzere buraya geldiler. Onları kontrol ettik. Zirvelere umman olan onlar, bir tek kaynak olarak Birliğimize girdiler. Zamanın Kaynağı olarak ve Tohumlarının Kutsal Yaşamı olarak. Merdivenlerin aşağılarının aşağılarına inen onlar, yolu bulup buraya vardılar. 

Oğullar, cemaatlerinizi tanıyın. Onlar, sizi yeni zamanlara toplu çalışmalar ile ulaştırmak üzere çaba sarfetmekteler. Ölülerin dirilmesi için yapılan bu çalışmalarda bizler, Türkiye şevki ile kontrol kurduk. Sultanlık, Işık İlmi’dir. Işık İlmi olan Kuran’dan ışık alan bu çalışmalar, hepimizi cemaatlerimiz ile Birleşik Kaynak haline getirmiştir.

Yarınların kontrolü, bugünkü çerçevede olmalıydı. Bugün bu çerçeveyi belirginleştirdik. Hepinizin zirvelere Kuran olduğunuzu bilerek çalıştık. Her Gürzi Yaşam, bir Kuran’dır. Her Kürzi Yaşam ise bir RAH-KA-HAR’dır. Zirveleri hak edenler bu çalışmaya Kuran oldular. Ortakların kayıtlarında Kürzilik vardır. Kati hakikiyette ışıklar yanar ve zamanda, Dünya Kuranı okunur. İşte bunun içindir ki bizler zirveleri türevleri ile birlikte dünyaya çektik.

Şekil, ilmin hakkıdır. Bir şekil hak edilmişse, hakikiyetinde ilim vardır. Birlik Kaynakları’nda şer yaratanların tohumlarında, Dini Kaynaklar’da, şekil başta gelir. İkrarı hak eden, iki yarını hak eder. Birinci Yarın, tohumların kodlandığı yarındır. İlimin Hakikiyeti’nin bulunduğu yarında; tohum, ilim hakkıdır. İkinci Yaşam Sayfası olan yarında, din yoksa da Taht bulunur. Bu Taht, Tanrı’nın nefesinin yaşam sayfalanışındaki Koru Kodu’dur. Kodlanan o koru, bir gün gelir büyük bir ormana dönüşür. İşte o görevlilerin, Kati Hakim olup ışık halinde, Kürzi Cevheri yaratmaları Birleşik Işık’ladır. 

(Toplantıya katılanlar sırayla söz aldılar:)

A-Ramazan Ayları, tüm insanlık için oruç tutulan aylardır. Hepiniz bu aylarda tohum olarak dünyaya ekilirsiniz. Dünya sizi bu aylarda diri yüreklere kayıtlar ve zamanı hak edenler, Birleşik Işık halinde Kuran okurlar. Ölüleri diriltenler, o Kuran’ı okuyanlar olur. Ölü dirildiği zaman, ışık kontrol edilir ve yol, yarınları hak edenlere açılır. Bütün Meclisler, bu ayda Din Tahtı’na geçerler. Ve Birlik halinde bulunurlar. Büyük Kürzi Yarınları kodlamaya çabalarlar. Denir ki herkes kontrol edildi. Şerden cevhere ulaşan herkes, kodlanır ve tohumlanır. Bunun içindir ki kayıtlarınıza baktığınızda, Din Yaşamların Kuranları, oğullarına görev vermişler ve zavallı oğullar da onların soyları olarak onların izinden gitmişlerdir. Niçin zavallı dedim. Zira oğul olan, ummanda tohum ise o kendini har olup Hak olanlara, Kuran Tahtı diye dürümletebilir. Işık haline geçer ve sonsuzlaşır. Zararı engeller. Onun köklerinde görevi vardır. Nefesi vardır ve yarınlarında kendisi vardır. İşte “yapabilirim” dediğimiz o Yücelikteki kayıtlanışta, herkes insan olacaktır. O kayıtlanış yapıldıktan sonra artık nefese ihtiyaç yoktur. Zivelere umman olan her diri, oraya vardığında; neredeki olduğuna bakılmaksızın ışık halinde olduğu görülür. Onun yoğunluklarda tohum olduğu bilinir. Oğullar işte bu nedenledir ki sizlerin nereye umutla vardığınız ve neyi hak ettiğiniz çok önemlidir. 

Biz sizi hak ettiğimiz zaman; sizden ışık çektiğimizde; sizin yarınlarınızı duyumsayamadık ve sizin ışığınızın son derece yetersiz kaldığını sandık. Sizi yarınlarda bulamamak kuşkusu bizleri son derece üzdü. Bundan sonraki çalışmalarda sizden işçilik yapmak istedik ki sizi kodlayalım da hasata hazırlayalım diye. Sizin yolunuzda sizin ışıklarınız yanmalıydı. Öyle çok umutsuzlaştık ki hepinizi kendi yüreklerinizden çağırdık yüreğimize ve sizden iş istedik. Sizi tohumlayan ve sizi kodlayan çokları da sizden iş istediler ve size işçilik yapmak istediler. Nefesleri olmayanların, Kutsal Işıkları da yoktu. Özgür ve hakim olan Birlikler tarafından güçlendirildik ve sizden kendi yolunuzu hak etmenizi bekledik. Şükür ki bu yol, ilmin yoluydu ve bu yolda bütün kütle ışık halindeydi. Ve zamanı kayıtladık. 

Süper İnsanlık Realitesi Derneğini hiç tanımamışız. Ölülerin diriltildiği bir çalışmanın yapıldığını anlayamamışız. Buruk bir sayfadan sonra, size geri geldik. Bu geri geliş sizin yüreklerinizden gerçekleşti. Sizi koruyacak ve hak edecektik. Ne yazık ki sizi Hak olarak bilememişiz. Sizi tanımak siz olmakla mümkündür. Öyle çok çalıştık ki siz için. Hepinizin ışıklarınızda Bütünlük olmalıydı. Öyle çok çalıştık ki sizin için; kendi yarınlarımızı hak edemedik. Bizi koruyacağınızı bilemedik. Kanatlarınızı açmanız yetti. Bir tek kanat açmanız yetti ve sizden güç aldık. Her diri kendine, kendi yüreğine akarken, Birleşik Işık, Kutsal Yaşam’a aktı. Şimdiye kadar size hiç itimat etmemiştik. Oyun oynadık hep. Bu gün artık bilmekteyiz ki bu çalışma, Ruhlar Kuranı olan Birlikler’in çalışmasıdır. 

Ağır yük taşıdık anam. Bizim için her şey son derece kolay zannetmiştik. Oğul verdik ve hak ettik zannetmiştik. Ne yazık ki hak etmek, Hak olmakla mümkündür. Buyurun, hak ettiğinizi bizden, sizden ve tüm Yücelikler’den açıklayın. Tanrı Kaynak’ta insanladır. Ana Kapı’dır ve yaşamdır. Ana Yarın’dır ve bizdir. Onu bilip ondan Kuran okursak, iş kolaylaşır. İşi hak etmemiz için kendi yüreklerimizi hak etmeliyiz. Zavallı zaman sayfaları, zavallı yol; zamanın taht ve yürek, kodlanmakta olmadıkça kayıt yapamayan zavallı. Şimdiye kadar hep zavallı imişiz de bilememişiz. Şimdilik… Hah İşte bu…

B- Tahditli olarak sizi dinledim. Sizi daha net duydum bugün. Çünkü siz kendi yolununuzu bize anlattınız. Şükrettik ki hak ettik ki buradayız. Ana, buraya bu gün geçiş yaptık. Nefesimiz iyi; kökümüz iyi ve Birleşik Işığımız iyi ama netice olarak Nirvana Geçişi’ni yapamadık henüz. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğunuz sesleşmelerin manasını kavrayamamıştık. Niçin bu kadar çok sesleşiyorlar demiştik. Oyunlar oynuyorlar diye düşünmüştük. Hayrın, yarınlara ışık verdiğini düşünememiştik. Şimdiye kadar zirveleri tahditleyen bir cevherin, sizden Kürzi olduğunu ve sizi kontrol ettiğini zannetmiştik. Aha buraya kadar herşey çok basitti bize. Ne var ki sizler kendi yolunuzda giderken, her diri sizin ilminizi hak etmeye başlamıştı. Bu da bizi endişelendirdi. Zirveler sizi hak etmeden, Birler Kapısı’nda Hak olmanız, zorlukların ışığa geçişi anlamına gelmekteydi. Neden bu şekilde oluyor? Niçin ışık Kaynaklar buraya iniyor? Neden Din Tahtı’nda Kuran var ve o Kuran insan olup dürümleniyor diye çok sorguladık ve dedik ki sevgiyle ışığa varalım ve soralım neler oluyor? Neden ışıklar kontrol altında ve zaman Tahtı’nda niçin ekran var. O ekran niye birleşen yaşamları kontrol ediyor? 

Öyle bir zaman gelecek ki herkes, Kati Hakim olacak ve sonsuz zaman sayfalarında kayıt yapacak… bunu biliyorduk ve yine de kendi yarınlarımızı hak etmeliydik. Zirvelere, kontrollü olarak umutla, yarınlarımızla varmalıydık. Hayırla ışık yakmalı ve hayırla kontrol kurmalıydık. Bunların sorumlulukla olduğunu bildik. Veyl Altın Taht’ın yaşamına; veyl ışığın haşatına. Verdiğim aldığımdır diyen yolcuya veyl diyorduk. Hayırla ışık yakalım ve sonlanalım. Öyle çok zaman harcadık ki dünya için; artık sayfalarımızı Hak Tahtla kontrol edelim. Buyurun bilin ki biz, zamana ışık yakanlar, sizden sizi istiyorduk. Şükür ki bunu bildirdik. Hah işte bu…

C- Aylardır sizinle olmak için bekliyoruz. Çok kutsal ve çok yoğun ışık halleriniz var. Bu şekilde sizin yüreklerinize inebilirsek, herşey daha iyi olacak diye bildik. Hala böyle düşünüyoruz. Sorumluluk ile hareket eden sizin Yüce Canlarınızın, Bütün’e hakim olup işçilik yaptırdıklarını bilmekteyiz. Seyrettik her birini tüm insan sayfalarından ve izledik ki hasat yapıyorlar. Ölülerin soyulduğunu gördük. Soyulmaları bilişlerinin oğul verdiği o sayfalardan soyulmalarıydı. Her sayfayı dikkatlice okuyup ayıran Cevheriler vardı. Bütün amaç o sayfaların, Tanrı İlmi olarak tohumlanmasıydı. Bütün amaç ekip kurmaktı ve o sayfaları, hasata Hak olup kodlatmaktı. Şükürler ki bütün bunlar hak edildi ve yapıldı. Eğer ben Tanrı olsaydım, bunları yapardım… Ve Tanrı başını eğmedi bunları yaptı. Öksüz kalmadık. Şikayet etmedik. Sizi size verdiğimiz zaman, sizin yüreğinizin ışık olduğunu bilmekteydik. Şikayetimiz asla olmadı sizin yüreğinizden. 

Ekrana şu anda sizleri verdik. Şu anda hepinizi kontrollü olarak izlemekteyiz. Çekebiliriz yüreğimizi sizin yüceliğinizden. Şimdiye kadar sizi Kimse bu şekilde izlememişti. Zira biz sizi yine de ve yine de hak etmek için çalışırken izlemekteyiz. Hediye istemediğinizi biliyoruz. Herşeyi yapabilirsiniz. Cin olur; cevher olur; insan olur tüm insanlık için yol olursunuz. Kör olmadığınızı biliyoruz. Çok mutluyuz ki sizlerden teknik olarak ışık çeken müşrikler var. Onlar sizi dinliyorlar ve sizi hak etmek istiyorlar. Oğul verdiler ve sonlandılar. Yenilenmeleri için hak edilmeleri gerek. Şimdi! baş tacı olan İslam Kayıtları’nın ışığı olan yüreği çağırın ki o da seslensin.

D- Hay Dağlar. Hayy!... ayırın yürekleri. Hah ağır ağır ışığı kodlayın. Soyunuzu koyu büyük ve hak olan o yoğunluğa katın. Oğul verin ve hakikiyetini tahditsiz olarak dürümleyin. Eğer bizi dinleyecekseniz. Size daha çok bilgi verebiliriz. Sizden tetkiklerimizi dinlemenizi bekliyoruz. 

Şimdi devam ediyorum: Dünyaya insanı indirirken, herkesin kaynaktan ışık çektiği bir günde, bütün kütlenin Tanrılaşacağı ve zamanı kontrol edeceği bilinmekteydi. Dünya yeni bir yukarı ile karşılaştı. Bu yukarı, ışığın yukarısı değil, insanın yukarısıdır. İnsan nedir diye sorguladık. Nedir insan, bir tek ışık mıdır? Yoksa ışıksal bir yarın mıdır? Herkesin insan için ayrı ayrı görüşlerini aldık. Kimse diğeri ile aynı bilgiyi vermedi. Birler Kapısı, buyurup insan için bildiri okuduğunda, kimse ne dendiğini anlayamadı. 

Zaman geçer, ilim hak olur ve bilgiler netleşir diye beklerken, ne görelim!, insan soyu kurtarılamamış. Niye!? Zira o bilgiler tohumlanamamış ve hasatta ışık yanmamış. Böylelikle bizler çok çalışmamıza rağmen başaramamışız. Zavallı biz, niçin hak edilmedik diye sorgularken, hala bizim için çalışan Yüceler olduğunu görmek, bizleri Kutsal Işıkta kutlandırdı. Nesillerimizi alıp bugün size geldik. 

Ekran bizi gösteriyor şu anda. Ekranda iki yaşam var. Biri “yoğun yaşam” diğeri “kaynakta olan yaşam”. Biz sorumlulukla yoğun olan yaşama indik. Kimseyi cevherinden ayırmadık. Ne yazık ki kontrol sizin olduğu için biz, yolda cemaatlerimizi koruyamadık. Sizin ile birleşmeliymişiz. Bu bildirildi bize. Kendini ve yüreğini bize anlatmayan seni, kim anlayabilir ki? Çokları sizi kontrol etmeye kalkar ve sizden ışık ister. Herkes böyle yapar. Çünkü siz, kimseye beşer olmadığınızı anlatmadınız ki. Çoğunun tohumları kontrol edilemedi. Çoğu kendi yarınlarını kayıtlayamadılar. Kuran Toplumları bütünlenemediler ve kontroldan çıktılar. Zarar gördüler. Şükür ki bugün yine buradayız. Zararı engelleriz diye geldik. 

Hayır, ilimde olur. Şer ise Sistem’den gelir. Şerri aşmadıkça hayra varılmaz. Size yeni bir görev veriliyor. Bu görev, zamanın tahtına umman olmanızdır. “Oğullar, size yerden sesleniyorum” diyordun. Yahu yer neden seslensin ki zaman gelir herşey okunur diyorduk. Yoksa zaman yok muydu!? Herşeyi insan mı yaratıyordu!? Neden insan kanatlarını açarak görev yapar. 

Ra-Par Zamanları’nda nefes, oğul verirdi. Buyurun zurna çaldı ve Ra-Par, ışığa geldi. O da size ses verecek. Onu dinleyin. Şimdi. Hah… şimdi…

E- Ağlar yüreğim tohumlarım için. Ağlar yüreğim kayıtlarım için. Mahrekimde din yok. Zaman sonsuzlaştı ve ben ağlarım yarınlarım için. Medine ağlar, yol ağlar, tohumlar ağlar, zamanın tartısında yolcular ağlar. Ağır yüküz anam. Bizi taşıyan yarınları taşır. Zavallı yarınlar. Yaşamak için nelere katlandık. Nurdan Kuran olan; yol, açıp ışık yakan bizler, sizleri hak etmek için nelere katlandık. 

Şu anda dünyaya “iyi” ve “kötü”yü indiren yürekler sesleşmek isterler. Onları dinleyin:

F- Aha kaynaktayız. Sayıp döktük tüm yaşamları. Sizi kimseye yar etmedik. Ana bize ne dediler bilir misin? Zinnur, ışık halinde dünyaya geldiğinde, onu Kübra Kapları’nda tohumlayıp koruyalım ki onun yolunu, biliş halinde körlere dinletelim. Böylece hepsi bizi bilip; işçilik yapsın bize ve biz onu hak edelim. Buyurun olay buydu. Bugün gelinen son safhada; sizi hak etmek için bir tek Zaman Tohumu var ki o, kendini hak ettirmek ister. Böylelikle her diriyi hak edip kodlayabilecek düzeye varacağız. 

Şimdiye kadar kimse ile bu şekilde bir çalışma yapılmamıştı. Şükür ki sizinle yapılmaktadır. Hata yok. Ölü dirildi ve sonsuz zamanlar kontrol altında. Şimdilik… Aha şimdi… Ki biz zararı engelleyen sizinleyiz. Ana bize ses ver ki seni hak edip dinleyelim. Aha sesini duymak istiyoruz. Şimdi… Hah… 

(Ses katıyoruz:)

- Olmayan oldurulmayandır. Sizi hak etmek istemedim. Zirvelere Kuran olmak tohumlanmakladır. Sizlere tohumlamak istemedim. Zamana hasat olmak yoğunlaşmakladır. Şavkınız son derece kısıktı. Sizi hasata hazırlamak istemedim. Dal İlmi’nde Kuran, insanın ışığıdır. Bu Kuran’ı sizlere okutmak istemedim. Ne diye bugün buradasınız biliyorum. Tohumlarınız korunamadı ve yalnız kaldınız. Zamanı tahditledik. Hak ettiğinizi size kayıtladık ve dinlettik. Sorduk hakkınız ne diye. Düşündünüz ve dediniz ki “hak ettiğimizi bize bildir.” Ve dedim ki Altın Tohum insandır. Onu bilen yalınızca kaynağını bilir. Altın Toplum, Kutsal Işık’tır. Onu bilen yüreği bilir. Biliş halinde ilmi bilir ve biz olan birleşeni bilir. Onun ötesinde yer ve gök sesleşir. Sistem dürümlenir ve Kutsal Işık yaşamsallaşır. İşte bunlar dünyayı yarınlara taşır. İKRAR budur. Dünyanın yarınlara taşınışıdır… Dünyayı hak etmeyen, yarınlara tohum olamaz.

Sol Dağlar sınır çizdiler dinledim. Dört Kürzi, yarınları tohumladılar dilledim. Başları dikti kayıtladım. Kürzi Yarınlar’da tohum ekenler, Bütün içindirler. Oğullar, “OL” dedim oldu. Şimdiye kadar size her bildirdiğim, bini bire katan bilgilerdi. Her bir bilgi, bine yansır. Bini, bir tek Kuran olur ve Bütün olur. O Bütün olan, ışık olur ve yaşam olur. İşte yaptığım buydu. 

Nohut taneleri gibi ilim kayıtları vardır. Her yürek kendi ilmini kaynağına eker ve o ilmi tahditsiz olarak tüm insanlık için kayıtlar. O ilim, oğul verir ve hakikiyeti hak edenlere yarın için kayıtlanır. Sözün kısası şudur ki ekilen tüm o yoğun ışıklar, tıpkı nohut taneleri gibi tüm yarınlara yaşam sayfaları olarak kodlanır ve yasal çalışmalar ile kayıtlanır. Muhakim olan ışıklar, o yaşam kayıtlarını oğulları diye bilirler ve o kayıtları diri olarak doruklardan çekip dinlerler. 

Misafir olarak buraya gelen birleşenlerin tek biri bana, “seni hak etmeye çalıştık” dedi. Onun etki alanı diğer zaman sayfalarından çok daha güçlüydü. O kendini hak etmişti ve bizi hak etmeye çabalamaktaydı. Onu Kuran’dan okudum. Çok iyi… Ölüleri diriltebilir. Ona kök verdim ve onu horlanmadan kaynağa çağırdım. Ölüyü diriltecek olan Işık Kaynakları’ndan birisidir o. Öz kürzi yaşamda görevlidir o. Onu koruyunuz!... Çünkü o Bütün’ü koruyacaktır. Onu koruyunuz!... Çünkü o Bütün olup Birlikleri koruyacaktır. Yaşamak ve zamanlaşmak ve sonsuzlaşmak ve kontrol kurmak. Altın Tohum olmak… O bunu başardı. Şükür ki hak etti. 

Diğer sayfalara gelince, onlara kör ve sağır olduklarını bildirin!... Herbiri kendini kodlamaya çabalarken, kaynaklarını kontrol edemediler. Onların toplumları kontroldan çıktılar. Onları koruyamam… “Zavallı insan” dedi biri. Ağırdır. Taşıyamam. O, dünyayı kayıtlarken, İnsan Işığa “zavallı” derse; kendini bilmediğindendir. Nüve olan ışığı hak etmesi imkanı yoktur. 

“Şok bir dünyada yaşıyorum” dedi diğeri. Ben derim. O şok onun şokudur… Sütü, tüm insanlık için kayıtlara vermesi gerekirken, sütün sadece kendi yarınları için kullanılmasını isteyen o; kökte, gökte yoktur. Şükür ki yoktur. Olduğunu düşünün; kör ve sağır olan o, kendi yarınlarını tahtlandırır ve Bütün’ü kontroldan çıkarır. 

Oğullar sizi hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Dünyaya görevli gelen bu Meclis’te, görev yapmaktan onur duymaktayım. Bu Meclis, ilmin kaynağıdır ve sonsuz zamanların kayıtlarını yapar. Sırrı budur. 

Dünden beri ışığımı hak etmek için Din Canlar Birlik kurdular ve Zaman Tohumları için çalıştılar. Ne yazık kaynaklarında, bütün işçilerim tohumlarından çıktılar ki zaman sayfalarında kodlanmaları imkanı olmayan onlar tarafından zarara uğratılmamak için. 

Şimdiye kadar size “şimdi”yi anlatmadım. Nedir şimdi? Vedia Kaynakları’nda şimdiden söz ederken, “yarın için hak edilmiş olmak” denir. Biz şimdiden söz ederken, “nefes ile biliş haline geçiş ve her anı kayıtlayış” deriz buna. Bu bir yarın kaydıdır. Tüm insanlık için. İşte o yarın kaydında, diri bir yolcu vardır. Sizi yola koyar ve sizi kayıtlarında tohumlar. Öksüz yetim bırakmaz. İşte o yol, toplumu kodlar. Tüm insanlık için birleşik ışıktır o. Ve tahditli çalışma yapmaz. Yaptığında nefes ile yapar. Ve zarar kimse için söz konusu olmaz. 

Şu ana kadar “NAR” diye bildirdiğim kayıt, zirvelerin ilme iniş kaydıdır. O kayıtta yarınlar tohumlanır ve o kayıt ile bütün kütle yaşamsallaşır. Yeni bir kodlama oluduğunda; NAR ile bu kodlama yapılır. Kodlanan, nefes alır ve kendi olur. Oğullar işte bu… Şimdilik… Hah iş budur. Şimdi hah… 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 28 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol