Birlik İlmi
  2. bölüm
 

SULTANLIK Çalışması Sonrası 2. Akış 2. Bölüm

Vatikan diye bir mija var. Mi-Ja… O, ses sayfalanışında, “Birleşik Işık” halinde görev istedi. Din tahtından verdik görevi. Dedi ki “Ben ekip olayım!” Oldu. “Har olayım!” Oldu. “Kaynak olayım!” Oldu. “Öz Görev taşıyayım!” Oldu. Önemliydi... Bunun sonucunda Vatikan, kapıları açtı. Din tahtında dil oldu. Kodladı yolu, ağır ağır tahtladı. Ağır ağır yaşadı. Bütün kötülükleri kendi yoğunluğuyla aştı. Çıkıp dünyayı dinledi. Dedi ki “Ben, bugün söküp götüreceğim tüm yaşamları ve İnsan Kayıtları ile birlikte ve tahta oturtacağım. Böylece insan tahtında olan ilim, ağır yükü hafifletip Bütün’ün Kürzi Yaşamlar’daki kayıtlarını dinletecek. Ve dinletti...

Dedi ki “İnsan, Kare Sistemler’den Küp Sistemler’e geçiyor. Ve dedi ki “İşte bu…” Şeytan, şerde ilimse; insan, harda KA-HAR’dır. İşte bu!... Ve bugün, Kati Tohum olan o yoğunluk bizimleydi.

Vatikan dendiğinde, Papa’yı düşünmeyin. Bütünlüğünü düşünün. Ağır yüktür Vatikan ama hasatı yaparken, Kabe olması istenenlerin bütün güçlükleri aşmaları sağlanmalıdır. Netice olarak Yücelerin Cemaatleri bütünlenip kaynağa varmalıdırlar. Olay budur. Şimdiye kadar Rahmi Kuran’da Rabbi Toplumlar’la olan bütünlüklerin hepsinde bu vardı.

Neyse canlarım, bugün size bunlardan söz etmek istedim. Her derede; insan, tohum olmakta. Her yolda; insan, yaşamı sayfalamakta. Her bir dilde, ağır yük taşınmakta. Ve biz, Bütünün Gücü’nü tohumlayarak birleştik. Hatayı affettik ve Birlik kurduk. Sizinle de çalışmalıyız. Karanlık aydınlanırken; bütün kötülükleri engelleyebilmeliyiz. Sistem’in gücü artıyor. Sizlerle mutlu dönemleri başlatıyoruz. Ölüler dirilecek biliyoruz ve bizden daha üstün bir BİZ’in Birleşik Işık olarak burada bulunduğunu bildik ve geldik. Bizim Zaman Sayfalanışımız çok sorumlulukla oldu. Hey dünya! Hadi gelin birleşelim! Benimle de çalışın!...

(Açıklamalarımız:)

- Dağ, seni biraz tanımak istiyoruz. “Vatikan” dedin, mutlaka. Vatikan Birlik Kaynakları’nda, Bütünün Kürzi Yaşamları’nda ışığı yenileyen ve hakikiyeti tohumlayan bir Yücedir, ama o Yüce, ışığın kendi yoğunluğu olduğunu sanır. Işık, BİR’in ışığıdır. Bunu hepinizin net bilmenizi beklerim. Eminim ki Dünyanın Kuranı olan İnsan, Bütünün Kürzi Yaşamları’nda sizi tahditli olarak önemsedi ve dilledi. Sizden daha güçlü bir sizle birleşti ve sizi kodladı, tohumladı. Netice olarak sizden geçti. Adı Nefes’tir. Şimdiye kadar hiç kimse hiç kimsenin ışığını kınamadı ama Sevgililer, niye siz sizden ışık çekmekten vaz geçtiniz? Bunu size sormak isterim. Kendi resmi çalışmanızı yaparken bile ışık çekmiyorsunuz. Vatikan, kendine, kendi yüreğine kendini dinletemiyor, sesi yok. Sıkıntı bu… Hani nerede Vatikan’daki ses?” Bana bir ses verin, sizi hak edeyim” diyorum. Ama ses de yok. Çok mu zor birleşmek?

B...., Dünyanın Kuranı, mutlaka… Biliyorsunuz, Sv.... ağır yük, ışığını yaktı, Bütün’ün gücü oldu. Tüm insanlığı tohumladı. Ve Sh...., Allah’ın teknesi, ölüleri diriltti, ışığı yenilendi. Birlik kurdu. Haa Svt.....; artık o, Bütünün Kürzi Kaynağı, hepimizin gücüdür o. Ern......., Öz Görevli’dir, kaftan giydi. Cevhere cennet, yüreğe hakikiyettir. Ölümün örtüsünü örttü ve Din-i Hak olup ilmin kodlarında Birleşik Işık haline geldi. Ermiş’in ilmini bilmeyen mi var? Hepsi Bütün’dedir. R..... ete girdi, aha ocağını yaktı ve dağların ve taşların yolunu açtı. B.... ete girdi, mesele Allah’a varmak ve vardı. Baba P...., org çalıyor dünyada. Öyle bir çalıyor ki sesi, sözü Birliğindir. Ama onun orgunu dinleyen Bütün’ü dinlemektedir. Etki alanı çok geçişkendir. Ve Slm...., ellerini açtığında Bütün’ün elleri açılır. Yolunu açtığında Bütün’ün yolu açılır. BİRin Kuranı olur, umut olur, tohum olur ve bizsiz kalmaz. Ve F...., La Ha kaynağın ışığında kendini dinledi. Verdik örtüyü, örtmek istedi, açtık. O örttü, biz açtık. O örttü, biz açtık. Verdiğimiz her bilgide ışık yaktık, dedik ki “OL!” ve tohumlarını aldı, geçti. Cevhere cennet, yüreğe hakikiyet, Birliğe kaynak olup Bütün’ün gücü olduğunda; muktediriyetle Birlik Kayıtlar’nda olacak.

Peki, vakit tamam öyle mi? Buyurun, gelin! “Hani nerede sevgililer? Nerede?” diyordunuz. Umman’da!... Hepsi bu RA-KA-HAR olan ışıkla, Umman’da… Sizlerse kesirleşmektesiniz. Analar, bilin ki vakti geldi, bunları bildirmeliyiz tüm yaşamlara. Yoksa; olmaya, oldurulmaya çabalayanların çoğu kontroldan çıkacaklar. Ki Vatikan’a görevli olmak için epröv isteyen çoktur. Oysa Vatikan kontrolunu kaybetmiştir. Ya Ha, ben “OL!” derim OL’ur. Ya Ha, ben “OL!” dedim OL’du.

Kenan İlmi, Allah İlmi’ydi. Kenaniler, birleşiktiler, ağırdılar; taşıttık hepsini de… Sestiler, sözlü, sessiz yaşamlara indiler, kırıldılar. Ve dedik ki “Ölüleri diriltin” doğrusu Kenan Irkı kırıldı. Maya tutmadı, çok zordu mayanın tutması ve ben dedim ki “Onları kontrol edin, tabiata kayıtlayın, ışıkla kodlayın, yenileyin!” Ve hepsi nefessiz kalmışlardı. Allah’a tahtı verdim. Dürümledim dünyayı kodladım ve dedim ki “Ölüleri dirilttik.” Medine, Mekke benden ayrı değildi. Ben zararı önleyen insan olarak; köklerimi ve tüm Yüce Cemaatlerimi birleştirerek Merkez Zaman Kodlaması yaptım. Muhammet, muktediriyetle Kuran-ı Kerim’deki ışığını yeniledi ve aktı.

Dağlar, ben tohumlarımı kontrol ederken kendi yüreğimle ettim. Öyleyse; Canlarım ben, Ruhlar Meclisi’nde verdiğim her bilginin örtüsünü örtüp yeni bilgi vermeye muktedir iken, kimin Zaman Sayfalanışı’nda koruma altında tutulacağını bilerek kaynağa insanı indirdim. İşte bugün Vatikan, meseleyi çözmek zorundadır. Kıranın kırılacağı, yolların ışığa varacağı, Yüceler’in cümle Yüceliklerle Kürzi Kaynaklar’a Kutsal Işık olacağı bir günde; mesele Allah’a Umman olmaktan, Kutsal Işık olmaktan da öte, et olmaktır. Et insanın ilmidir. Vermeden, olmadan, akmadan bilinmez ki…

Cemaatlerin hiç birisinde keskin ışık yok. Kollarımızı dünyaya uzun bir zamandan beri ulaştırmamıştık. Bugün, kollarımız dünyaya ulaştı ve biz tüm insanlık için çabalayanlara gerçek Kürzi Kodlamaları yaptık. “Semayı seslendirin, yolu bulun, Kutsal Işıklarla dillenin!” diyerek ekip kurduk. Bu ekip, Amonların Kutsal Işıklarının Kürzi Yaşamlar’a indirilişinin de ötesinde, evrenlerin sözsüz, sessiz yoğunluklarının gerçek türleriyle birlikte cevhere, cem olup girişleridir. Karanlık aydınlanmaktadır. Bunun sonucunda, bütün kötülükler aşılacaktır.

Çıldırdı dünya, Öz Güç buradadır. Çıldırdı dünya; Özsüz olmayanlar; “sığır” dediğimiz, ilim sayfasız olan insanların ışığını aşarak geçmektedirler. Ve biz; RA-KA-Har olan, tüm yasaları koyan, itibarı yüce olanlarla bu çalışmayı yaparken. korkuyu aşamayanlar, yaşam sayfalanışında yolu bulamayanlar; müsterih olun kontrol edildiklerince ışığa ulaştırılacaklar. Onlardan üstün onlarla, “BEN oldum” deyip olmaktan öte; “korkuyu aştım” deyip aşırtmak bütünlüklerin ışıklarında ocakları… Ve teknolojik kontrolla eşiği aştığınız zaman, tohumları kontrol etmeniz ve özgür ve hakim olarak insan olmanız... Emin olun ki bunu yapacak gücümüz mevcuttur.

Ruha Kuran verilmez. O, Kuran’dan ötedir. Kuran’a Umman verilmez. O, Uran Tohumları’ndan üstün bir Kutsal Işık’tır. Ve yolculara Kaynak verilmez; hepsi Rahman olup kaynakta Kati Tohumlar olmuş İlim Kayıtları’mızdırlar.


Sevgililer, siz ve biz BİR’iz, bunu net veriyorum. Kompozisyonlar, yenilikler yapıldı Din İlmiyle… Kendilerini, yüreklerini teknik olarak dürümleyip Bütün’e hizmetçi yaptılar da Allah’ın tahtında yollarını bulmak için köklerinin güçlenmesi, görevlerini hak edip elde etmeleri ve yenilik yapmaları şarttı.

Din, Allah’a aitti. Dil akla aitti. İş yolculara aitti. Bütün ise ağır yükü hafifletenindi. Muhammet diyor ki mesele Allah’a varmak… Yahu, Allah “BEN” değil midir? Ve Mustafa, Umman olmuş dünyaya; Uluların Toplumlarıyla kaynak yapmış biri olarak girmek istedi. “Karanlık aydınlansın, ben geleyim” dedi. Yapıp yapacağı bu… Aydınlık olan bir tahta gelmek!… Yahu, o taht Allahın İmi’dir. Sen, aydınlığı kendi yoğunluğunla kodla da tahtla! Ben, Zamanın Kutsal Işığı olan; sana, kendi yüreğimi dinleyeyim, dilleyeyim.

Dedim ki “Geniş zamanda gel!” dedi ki “Ben geldim.” “ Yok yahu” dedim. “Sen geç de gel ama geri dön, genişle de gel!” Dedi ki “Ben geniş zamana inecek dürümde olduğumda, sende olmamın anlamı yok.” “Dön de bak!” dedim. Tüm insan sayfalanışında, senin Rahman olan Kuran’ın okunuyor. Döndü baktı ve dedi ki “Bu tartı, benim değil.” “Yok, yahu” dedim. “Bu tartı, elinde olanın en iyisidir; al, yolunu bul!” Döndü baktı, “Bu tartı senin” dedi. Ve dedim ki “Seni tartmayacağım, gel!” Ve dedi ki “Ben, Tanrılar Meclisinin Kürzi Kodlaması’nda, sevgiyi kayıtlayanda, tohumları kontrol edende olmalıyım.” Ve dedim ki “O bedenime ait bir yasadır.” Dendi ki “Öldüm” Of canım, of!...

Dağlar ben ol dedim oldu. Özgür ve hakim olan beden oldum. Şöhret, şöhret, şöhret… Tüm Yaşam sayfalanışında şöhretten öte şöhretler var da Ruhlar Meclisi, şöhretli ilim sayfasını kendi yoğunluğunda tohumlayamaz. Çünkü şöhret, Ruhlar Meclisinin kodlanmasında kontrolsuzluk yapar. Yaptı da… Ve Muhammet, koruyucu kodlamasını muktediriyetle kayıtlarken o Meclis’te kendi yüceliğinin ekibini kurmaya kalktığında kırıldı. Netice ben o, o bendi… Olmak ya da oldurmak, biz onu topladık, tahditledik ve yaşattık. Sistem, insanın yeniliğini kontrol etmek için kodlama yaptığında kapılar açık tutulmalıdır. Köpük köpük olmadan yaşam sayfalanışı olmalıdır. Evimiz, Allahın Teknik Kod’udur. Ve bugün biz, siziz. Bunun mutlaka öğretilmesi şarttır.

Denir ki o ben; ben oyum. Maya tuttuğunda, ben o; o bendir. Aha! O şimdi geçip seslenmek ister. Ve derim ki “Ben bugün seni dillemek istemiyorum.” Robotik toplumlarla Bütünün Kürzi Yaşamları’nı kontrol etmeye kalktığında; ocağıma inmesi mümkün olamaz. Şimdilik bu…

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 228 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol